HORECA 15

Page 1

www.horecadergi.com

MART - NİSAN 2016 - SAYI 15

“HAYALLERİM ÇOKTU İÇLERİNDE SİMİTÇİ OLMAK YOKTU”

2016 SEYAHAT TERCİHLERİ GASTRONOMİ DÜNYASI GASTRONOMETRO’ DA BULUŞUYOR Gaziantep Mutfağı 'Dünya Yaratıcı Şehirler Ağı’nda

TÜRK ŞEFLER LONDRA’DAN REKORLA DÖNDÜ

LEZZETLERİYLE ÜNLÜ DÜNYANIN EN İYİ 5 MUTFAĞI


Yeni Nesil Yazar Kasa POS

Yeni Nesil Masaüstü Yazar Kasa

Yeni Nesil Masaüstü Yazar Kasa

Yeni Nesil Masaüstü Yazar Kasa

Profilo VeriFone VX 680-E1

Farex FR-8300

Profilo YK-8200

Telestar TLS-8100

Dokunmatik renkli ekranı, basitleştirilmiş menüsü ve ileri teknolojisi ile işinizi çok kolaylaştıracak.

Ödeme sistemlerinde ayrıcalığı arayanlar, dünyanın tercihi, teknolojinin zirvesi Farex ile işlerinde fark yaratıyor.

Pratik kullanım özellikleri, ileri teknolojisi, sağlam ve şık yapısı ile hızla işletmelerdeki yerini alıyor.

Küçük işletmelerin büyük dostu Telestar, işletmenizin her türlü ihtiyacı için en ideal çözümü sunuyor.


Dünyada 1 milyondan fazla yazarkasa müşterimizle

30 yıldır zirvedeyiz! 11 ülke için geliştirdiği 146 yazarkasa modeli ve uluslararası tecrübesiyle başarılara imza atan sektörünün lideri Profilo Ödeme Sistemleri, şimdi de Yeni Nesil Yazar Kasa ile esnafımızın yüzünü güldürüyor.






içindekiler

68 CAKES&BAKES Sunduğu Sayısız Avantajlarla Donuk Ürünlerİn Gastronomİ Sektöründe Önemİ Artıyor

74 Crowne Plaza İstanbul - Florya Otelİ Olumsuzlukları Avantaja Dönüştüreceğİz

Gastronomİ Dünyası Gazİantep Başarısı İçİn Buluştu

44

80 ORS, Kanal Yönetİmİnde HOTELRUNNER’I Seçtİ!

32

48

52

90

Londra’dan 16 Altın Madalya ile Döndüler

Gastronomİ Dünyasının Buluşma Noktası GastronoMetro

ENDÜSTRİNİN ESTETİĞİ: VİNERO ŞARAPHANE VE KONUKEVİ

Sultan Sofralarının Unutulan Lezzetlerİ ERİş UN İle Gün Yüzüne Çıkıyor

14

18

24

28

56

Bomontİada’ya Yenİ Konsept DELİMONTİ

Kulİs’e Davetlİsİnİz!

Karadenİz Mutfağının Adresİ NALİA

Ferah Mekân, Natürel Lezzet MR. MEAT STEAKHOUSE

Beyoğlu’nun Tarİhİ Mekânı “1924” Müdavİmlerİnİ Ağırlıyor

6

MART/NİSAN 2016



editör

“Hayallerİnİ Hayata Kat” Bu cümle, kısa bir süre önce tanıştığımız ve birkaç gün önce Levent’teki ofisinde bir araya geldiğimiz Simit Sarayı’nın kurucusu Haluk Okutur ile sohbetimizden aklımda kalan en önemli söz oldu benim için. “Hayallerini Hayata Kat”. Sadece verdiği güçlü mesaj ve anlam için değil, 4 yıl önce yayınlanmasını çok istediği kitabının adı da olduğu için önemliydi. Kitabın neden yayınlanmadığını ve daha pek çok özel bilgiyi, içeride paylaştım. Özellikle girişimciliğe ilgi duyan herkesin bu sayfalara göz atmasında fayda var. Konu kitap olunca, sevgili dostum Necdet Koç’un, sektördeki 15 yıllık birikimini ortaya koyarak kaleme aldığı ve pek çoğumuzun hayalini süsleyen, ‘benim de bir mekânım olsa’ diyenlere yol gösteren bir kitaptan bahsetmemek olmaz. Kısa bir süre önce rafa ve online satışa çıkan “Restoran Açmak İstiyorum”, gastronomi sektörüne ilgi duyan herkesin okuması, restoran, kafe, bar ve franchise yatırımı yapmak isteyenlerin her daim başucunda bulundurması gereken bir rehber. Gaziantep’in Başarısını İstanbul’da Kutladık Gastronomi dalında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) “Yaratıcı Şehirler Ağı”na dâhil edilmeye hak kazanan Gaziantep’in bu başarısını, 20 Şubat’ta İstanbul Çırağan Palace Kempinski’de kutladık. Gaziantep Valisi Ali Yerlikaya ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in ev sahipliğindeki geceye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözleri damga vurdu. Televizyonlarda yayınlanan bazı programları eleştiren Erdoğan, yemek programları konusunda da tavsiyelerde bulundu. Muhtemelen kısa bir süre içinde, Cumhurbaşkanımızın istediği formattaki programları ekranlarda görmeye başlarız. Dergimizin bu sayısında da yeni ve yenilenen mekânları, menüleri, tarifleri, trendleri, başarı hikâyelerini, röportajları, köşe yazılarını, yani sektöre dair ne varsa değerlendirmenize sunuyoruz. Görüşmek dileğiyle…

İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Berk ALTINIŞIK berk@horecadergi.com Yayın Danışmanı Yasa ÇELİKTAŞ yasa@yasaceliktas.com

Reklam Müdürü Banu TAŞAN banu@horecadergi.com Görsel Yönetmen Utku AYDIN Bilgi Teknolojileri Ales TAGHIYEV

Yapım: Motto www.mottoiletisim.com Yönetim Yeri Cihangir Cad. Cevher Saray Apt. No: 31 D: 2 Cihangir 34433, Beyoğlu, İstanbul T: 0212 243 36 41 E-Posta: info@horecadergi.com

Baskı: Veritas Tepe Ören Köyü, İstanbul Tuzla Kimya Sanayicileri Organize Sanayi Bölgesi Melek Aras Bulvarı, Analitik Caddesi PK 34959 No: 46 Tuzla – İstanbul T: 444 1 303 Dağıtım: MNG Kargo / Etkin

Yayın Türü: Yerel, Süreli Abonelik abone@horecadergi.com HORECA, Motto İletişim tarafından Türkiye Cumhuriyeti yasalarına uygun olarak yayınlanmaktadır.

Derginin isim ve yayın hakları Motto İletişim’e aittir. Yayınlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz.

Katkıda Bulunanlar: Aybars Akkor, Ceyda Taş, Deniz Şahin, Filiz Üstün Durak, Hüsran Yaşar Köse, Onur Gündemer, Öykü Onur Tanyel, Özlem Yaman, Sema Itak, Serkan Zihli, Deniz Sezer Türksoy

8

MART/NİSAN 2016


www.erenil.com.tr

Erenil Sofra Ekipmanlar覺

erenilsofra


kısa kısa... Conrad Istanbul Bosphorus’a Yeni Genel Müdür

Conrad Istanbul Bosphorus’un yeni Genel Müdürü Andreas Jersabeck oldu. Jersabeck, 12 farklı ülkede 40 yılın üzerindeki deneyimini bundan sonra Conrad Istanbul Bosphorus’ta değerlendirecek. Avusturya vatandaşı olan Jersabeck, Hilton Worldwide otellerinde 19 yılı aşkın süredir genel müdürlük yaparak başarılı performansını kanıtlamış deneyimli bir otel yöneticisi. Jersabeck, Hilton Worldwide’ın en önemli otellerinden olan Londra Hilton Park Lane de dâhil olmak üzere Hilton Dubrovnik, Hilton Kiev ve Hilton Doha gibi pek çok otelde yönetim pozisyonunda görev aldı. Son olarak Conrad Dubai’de görev yapan deneyimli yönetici, ekibiyle birlikte Business Traveller ve Conde Nast Traveller da dâhil olmak üzere pek çok uluslararası ödül kazandı. Yöneticisi olduğu Conrad Dubai, World Travel Awards tarafından 2014 yılında Orta Doğu’nun Önde Gelen Yeni Oteli seçildi. Ayrıca yönetimiyle liderlik ettiği otel World Luxury Hotel Awards 2014, Seven Star Luxury Hospitality ve Lifestyle Awards 2015 ödüllerini kazandı.

Pepsico Türkiye Genel Müdürü Levent Yüksel Oldu Daha önce “Büyük Balkanlar Genel Müdürü” ve “Güneydoğu Avrupa Bölgesi Franchise Operasyonlarından” sorumlu olan Levent Yüksel; Doritos, Pepsi, Cheetos, Tropicana, Lays ve Lipton Ice Tea gibi lider markaların da yer aldığı Türkiye iş birimindeki Genel Müdürlük görevine 1 Mart itibariyle başladı. Levent Yüksel atamayla ilgili yaptığı değerlendirmede, “Sektöründe liderlik eden global gıda ve içecek şirketi PepsiCo’nun Türkiye İş Birimi liderliğine atanmış olmaktan dolayı çok mutluyum. Türkiye, PepsiCo için şüphesiz yüksek öneme ve hızlı büyüme potansiyeline sahip ülkelerden biri. Yönetici olarak hedefim, üstün yetkinliklere sahip ekibimizle birlikte, şirketimizin fayda gözeten performans taahhüdüne sadık kalarak güçlü ve uzun dönemde sürdürülebilir büyüme planlarını oluşturarak, hayata geçirilmesini sağlamaktır” yorumunu yaptı. PepsiCo’da yaklaşık 20 yıldır şirketin farklı kademelerinde görev almış olan Yüksel, İş Planlama Direktörü, CFO, Strateji ve İş Geliştirme Direktörü, Satınalma Direktörü, Satış Operasyon Direktörü rollerinde önemli sorumluluklar üstlendi. PepsiCo Türkiye’de 2 yılı aşkın süredir Genel Müdürlük görevini sürdürmüş olan Neil Pryor ise Kuzey Amerika Yiyecek ve İçecek Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Ticari İşler Genel Müdürlüğüne atandı.

Mehmet Dipçin Grand Prestige Hotel&Spa’da Akdeniz Bölgesi’nin ilk bisiklet dostu 5 yıldızlı oteli Grand Prestige Hotel&Spa’nın Genel Müdürlüğü’ne Mehmet Dipçin getirildi. 25 yılı aşkın bir zamandır turizm sektöründe çalışan Mehmet Dipçin, Galatasaray Lisesi’nde başladığı eğitim hayatını İstanbul Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olarak tamamladı. 2008 yılından bu yana yüksek yatak kapasiteli otel ve tatil köylerinde genel müdürlük yapan Dipçin, Grand Prestige Hotel&Spa’da başladığı görevinden önce Joy Hotels&Resorts ve Tui Travel Hotels’ta Genel Müdürlük pozisyonunda bulunuyordu.

10

MART/NİSAN 2016

PepsiCo’nun İK Direktörü Birsen Çevik Akgünlü Oldu Kadın üst düzey yönetici sayısı ile öne çıkan ve kadın çalışanların kariyer yapmak için tercih ettiği firma olarak tanınan PepsiCo Türkiye, İnsan Kaynakları’nın deneyimli ismi Birsen Çevik Akgünlü’yü İK Direktörü olarak 1 Mart 2016 itibarıyla bünyesine kattı. Boğaziçi Üniversitesi İktisat Bölümü’nden mezun olduğu 1996 yılından bu yana, önde gelen global şirketlerde, İnsan Kaynakları’nın farklı birimlerinde deneyim sahibi olan Birsen Çevik Akgünlü, gıda ve içecek sektörünün liderlerinden PepsiCo’ya “İnsan Kaynakları Direktörü” olarak atandı. İnsan Kaynakları kariyerine 1996 yılında PwC’de başlayan Akgünlü, 19992001 yılları arasında Hewlett-Packard’da çalıştı. 2001’de girdiği British American Tobacco Türkiye’de, farklı pozisyonlarda ve ülkelerde görev aldıktan sonra, son olarak İK Direktörlüğü görevini sürdüren Akgünlü, Mart 2016 itibarıyla ‘İnsan Kaynakları Direktörü’ olarak atandığı PepsiCo’da görevine başladı. Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği (BUMED) İK Kulübü’ne üye olan Akgünlü, aynı zamanda her sektörden çalışan kadınların ‘network’ ve liderlik geliştirmeleri için çalışan global PWN (Çalışan Kadınlar Ağı) programının Türkiye şubesinin kurucuları arasındadır. Akgünlü, Şubat 2014’ten bu yana Türkiye’de 300 üyesi bulunan derneğin gönüllü mentorluk faaliyetlerini yönetiyor.



haber

E

v dışı tüketim sektörünün güçlü tedarikçisi g2m, bu yıl 4.sü düzenlenen Ev Dışı Tüketim- Gıda Ürünleri, Sarf Malzemeleri, Ekipmanları, Üreticileri ve Tedarikçileri (EDT Expo) Fuarı’na kendi markaları ve güçlü iş ortakları ile birlikte katılacak. Fuar boyunca g2m standındaki yerli ve yabancı şeflerin mutfak şovları fuara yine damgasını vuracak.

g2m, EDT Expo’da Yeme-İçme Dünyasındaki Profesyonellere ‘’İşin Mutfağında Beraberiz’’ Diyor!

23 - 26 Mart 2016 tarihlerinde CNR Expo Fuar Merkezi’nde gerçekleşecek olan fuarda “İşin Mutfağında Beraberiz” mottosuyla g2m, 6. Salon G04 no’lu standında mutfak profesyonellerini ağırlayacak. Portföyünde 10.000 çesit gıda ve gıda dışı ürün ile 17.000 noktaya hizmet veren sektörün referans şirketi g2m fuarda kendi özel markalı ve ithal ürünlerinin tanıtımına yer verecek. Tüm önemli markaların katıldığı ve sektörün dinamiklerini belirleyen fuarda g2m’nin 500 metrekarelik standında g2m şefi ile birlikte pizza ve makarna ustası İtalyan şefler de yer alacak. Fuar boyunca sürecek mutfak şovları ile menülere ilham verecek reçeteler tanıtılacak.

Norveç Somonunun Yoğurtla İmtihanı!

E

v Balığın tazeliğini sadece yüzgecine ya da gözüne bakarak anlama devri gelişmiş ülkelerde çoktan kapandı. Bütün hızlı tüketim ürünlerinde olduğu gibi balık ürünlerinde de tüketiciye etiketli paketler sunarak balığın üretilme aşaması ve tazeliği konusunda tüketicinin aklına takılan sorular giderilebiliyor. Halk arasında, “balıkla süt ürünleri birlikte yenmez” şeklindeki yaygın inanışa dikkat çeken Leröy Su Ürünleri Grubu Türkiye Genel Müdürü Ümit Güvenç, “Gıda uzmanlarının görüşlerine dayanarak, bayat balık ile su bile içilse zehirlenme olabilir ancak taze balıkla yoğurt veya başka süt ürünü yemekte hiçbir sakınca yok. Bütün balığı satmak işin kolay yolu ancak tüketiciye paketli, üretim ve son kullanma tarihleri kayıtlı balık ve deniz ürünlerini sunmak ayrı bir yatırım ve bilgi birikimi gerektiriyor. Sattığınız balığın yoğurtla yenebilecek kadar taze olduğunu etiketiyle kanıtlayabilmelisiniz. Bunu sektördeki tüm firmalar gönül rahatlığı ile yapabilecek altyapıya sahip olmalıdır. Zincir marketlerdeki reyon görevlilerine, dilimlenmiş, paketlenmiş, etiketlenmiş ürünlerle ilgili eğitimler veriyoruz” diyor. Taze balık lojistiğinin özel bir operasyon gerektirdiğini belirten Güvenç, TIR’larla en taze halinde Norveç’ten getirdikleri somon balığını fabrikada işleyip ambalajlayıp pazara soğuk zincir sistemi içinde sunduklarını, o yüzden yoğurtla bile güvenle yenebildiğini söylüyor.

12

MART/NİSAN 2016



restaurant-cafe

Bomontİada’ya Yenİ Konsept DELİMONTİ ket la buluştuğu Delimonti hem gurme bir mar Geleneksel lezzetlerin modern sunumlar noktası olarak hem de eşi benzeri olmayan bir buluşma Bomontiada’ya farklı bir soluk getiriyor. epti ontiada’da yer alan Delimonti, yenilikçi kons Şehrin en yeni çekim noktalarından Bom özel ni tleri lezze l ya başladı. Anadolu’nun yere ve farklı lezzetleri ile misafirlerini ağırlama simsel ürünlerinden oluşan sunumlarla bir araya getiren mekân, mev zengin bir menüye sahip. ketli alabileceğiniz Delimonti, Anadolu’nun bere Farklı lezzetleri tadıp aynı zamanda satın özel özgün yorumu ile hazırlıyor. Anadolu’ya topraklarında yetişen mahsulleri kendine u ştuğ bulu diyle çeşi eme malz yışı ve zengin pişirme tekniklerinin, evrensel mutfak anla ız ağın ayac a rastl Delimonti’nin menüsünde, birçok mekând nuyor. bulu tler lezze n ılaşa farkl tariflerden an Delimonti’nin özel ştur bulu da altın çatı Market ve restoran konseptini aynı lan seniz de market bölümünde satışa sunu ambiyansında yemek keyfi yaşayabilir, diler ürünlerden eviniz için de satın alabilirsiniz. iz nliğe göre sezonsal olarak bulabileceğin Delimonti’de taze ve mevsimsel değişke dolum alanlarında kendi damak zevkinize lezzetler arasında; özel zeytinyağı ve sirke ve ısız ve doğal olarak hazırlanan çiçek ve mey göre çeşnilendirilebilen zeytinyağları, katk , tleri çeşi ak kaym ve bal den getirilen özel reçelleri, pekmezler, 10’dan fazla farklı yöre mı çeşitleri ve 50’den fazla yöresel ve el yapı lama mıh yöresel kahvaltı klasiklerinden olan n ında fırın n odu ve an humus, kelle söğüş peynirler yer alıyor. Aynı zamanda Antakya’d ında fırın taş nuyor. Pideler ise özel Konya etli ekmeği pek çok farklı lezzet bulu re pişirilerek misafirle sunuluyor. biri ise; 110 farklı çeşit sunan şarap kavı. Delimonti’nin dikkat çeken özelliklerinden nin za eşlik edecek peynir ve şarküteri çeşitleri Sommelier önerisi ile seçeceğiniz şarabını özelleştirebilirsiniz. yanı sıra farklı mezeler ile de şarap keyfinizi

www.delimonti.com Tarihi Bomonti Bira Fabrikası; No:1/F Şişli, İstanbul 0212 296 20 20

14

MART/NİSAN 2016



restaurant-cafe

Yİne, Yenİ, Yenİden LACİVERT Bulunduğu eşsiz konumuyla boğazın en özel manzarasına hâkim olan Lacivert, yenilenen teras ve iç salonlarıyla modern ve şık bir atmosfer sunuyor. Dekorasyonuyla birlikte menüsüne de yeni lezzetler katan Lacivert, deneyimli ekibiyle Boğaz’ın en iddialı mekânlarından biri olmaya devam ediyor.

Ö

zel konumu ve tarihi yapısıyla denizle iç içe bir yemek deneyimi sunan Lacivert’te renovasyonla birlikte terasında bulunan bar ön tarafa alındı. Böylece bar bölümünde zaman geçiren misafirler denize çok daha yakın bir mesafeden manzaranın tadını çıkarırken, yaz mevsiminde de yemek öncesi veya sonrasında yenilenen barında keyifli zamanlar geçirecekler. Dekorasyonu tamamen yenilenen alt ve üst salonların kapasitesinin artırılmasının yanı sıra, iç alanların daha geniş bir açı ile manzaraya hâkim olmaları sağlandı. Tamamen cam kaplı iç salonları sayesinde sadece yaz aylarında değil kış aylarında da boğaz manzarasına hâkim olan Lacivert, gerek İstanbulluların gerekse turistlerin boğazın keyfine doyasıya varmalarını sağlıyor.

16

MART/NİSAN 2016

Şık ve nezih ortamı kadar lezzetleriyle de adından söz ettiren Lacivert’in menüsüne de yeni lezzetler katıldı. Lacivert’in Executive Şefi Hüseyin Ceylan ve ekibinin hazırladığı bu özel lezzetler, her türlü damağa hitap ediyor. “Karabiga Karidesi” taze dereotlu Bayrampaşa enginar salatası ile servis edilirken, “Galiçya Usulü Ahtapot” taze fırın patates ile lezzetlendiriliyor. İstiridye, deniz tarağı, ahtapot söğüş, levrek marin ve karides söğüşün bir arada sunulduğu “İki kişilik soğuk deniz tabağı”nın yanı sıra porçini mantarlı risotto ile servis edilen “Izgara lagos balığı” deniz mahsüllerini sevenler için mutlaka denenmesi gereken lezzetler arasında. . Deniz ürünlerini sıcak yemeği sevenler içinse lagos şiş, somon ızgara, kaya levreği, bebek kalamar ızgara, bebek patates

www.lacivertrestaurant.com Anadolu Hisarı Mah. Körfez Cd No:57/A Beykoz, İstanbul 0216 413 37 53

sote, sebzeli tart ve kokteyl domates ile hazırlanan “İki kişilik sıcak deniz ürünleri tabağı” seçeneği bulunuyor. Lacivert, farklı lezzetler tatmak isteyenleri de ihmal etmiyor ve fıstık, kuş üzümü, kestane, siyah pirinç pilavı ve mürdüm erikli sos ile hazırlanan “Çıtır derili ördek budu” yemeğini misafirlerinin beğenisinie sunuyor. Geniş bir tatlı yelpazesi bulunan Lacivert’in yeni menüsünde en dikkat çeken tatlı ise “Baharatlı elma turta”. Manzarası ve atmosferi ile kendisine hayran bırakan Lacivert’e özel teknesi ile ücretsiz olarak yapacağınız 4 dakikalık yolculuk sonrasında huzurlu ve keyifli saatler geçirebilir, lezzetli bir akşam yemeği yiyebilirsiniz.



restaurant-cafe

Kulİs’e Davetlİsİnİz! Bebek’in en yeni eğlence mekânı Kulis, misafirlerine her ay değişen bir programla haftanın 5 günü kaliteli canlı müzik sunuyor. Türkiye’nin en önemli müzisyenlerini sahnesinde ağırlayan Kulis, kaliteli müziği keyifli bir ortamda dinlemek isteyenlerin ilk tercihi olmayı hedefliyor.

www.kulisbebek.com Cevdet Paşa Cad. Manolya Sok. No:1 Bebek, İstanbul 0544 673 12 04

Aralık 2015’te kapılarını açan Kulis, hem Bebek’in hem İstanbul’un eğlence hayatına yepyeni bir soluk getirdi. Misafirlerine haftanın 5 günü “kaliteli canlı müzik” dinleme imkânı sunan Kulis, kulislerin sanat dünyasının tiyatroda oyuna hazırlanırken ya da konsere çıkmadan önce dinlendiği, kendilerini en rahat hissettikleri mekân olması fikrinden yola çıkarak doğdu. Kulis, her ay değişen bir programla Türkiye’nin en iyi müzisyenlerini sahnesinde ağırlıyor. Bu sahne kimi zaman sürpriz isimlere de ev sahipliği yapıyor. Kulis’in samimi ve sıcak ortamından etkilenen sanatçı dostları, sahne alan müzisyenlere eşlik ederek mekâna gelen misafirlere keyifli anlar yaşatıyor. Kulis Sahne şimdiye kadar rock, caz, pop, R&B parçalardan oluşan geniş repertuarlarıyla dinleyicilerin büyük beğenisini kazanan Sarp, Güvenç Dağüstün, Kargo, Özge Fışkın, FOURinthePOCKET, Ece Göksu&Neşet Ruacan, Murat İlkan&Metin Türkcan, Süleyman Bağcıoğlu ve Banu Güven gibi isimler sahne aldı. Mekânın ikinci katı Kulis Teras ise ünlü DJ’lerin performanslarına sahne oluyor. DJ Çağlan Tekil, DJ Meejay, DJ Barış Alazraki, DJ Nikki Wild, DJ Levent Gökçen Şen Kulis Teras’ta performans sergileyen isimlerden sadece birkaçı... Ayrıca Kulis Teras, rahat bir ortamda keyifle kahvesini yudumlamak, bir şeyler atıştırmak isteyenler için gündüz saatlerinde de hizmet veriyor. Kulis Bebek, kokteylleriyle de bir hayli iddialı, hatta Kulis’in kendine özgü iki özel kokteyli de var. Ambrosia ve Gold Mary’yi sadece Kulis’te tadabilirsiniz. Okay Güney’in hazırladığı Ambrosia’da Smirnoff Green Apple, Green Chartreuse ve yeşil elma suyu bulunuyor. Serhat İleri’nin hazırladığı Gold Mary ise Smirnoff vanillia, Martini rosso, portakal suyu, lime, vanilya ve frambuaz karışımından oluşuyor.

18

MART/NİSAN 2016


Bulyon /ulkereksper

www.ekspergida.com.tr


restaurant-cafe www.themarketbosphorus.com Kuruçeşme Mah. Muallim Naci Cad. No:56 Arnavutköy, İstanbul 0212 257 41 11

Yepyenİ Menüsüyle İz Bırakıyor The Market Dünya mutfağının yükselen trendi “Steak House” konseptiyle Boğaz’ın vazgeçilmez lezzet durağı olan The Market, yenilenen menüsüyle damaklarda iz bırakmaya devam ediyor. Modern tasarımıyla ön plana çıkan The Market, sahip olduğu eşsiz konumun ayrıcalığını farklı pişirme ve sunum teknikleriyle birleştirerek misafirlerine keyifli saatler yaşatmayı devam ediyor. Tasarımlarına yansıttığı modern, keyifli ve minimalist çizgilerle farklı bir bakış açısı sunan The Market, iddialı olduğu zengin ürün yelpazesini yenilediği menüsüyle Boğaz keyfini lezzet dolu anlarla buluşturuyor. Sanat, cemiyet, spor ve iş dünyasından birçok ismin uğrak mekânlarından biri olan The Market, hafta içi ve hafta sonu sabahın ilk saatlerinden itibaren birbirinden özel lezzetlerle konuklarını ağırlıyor.

“Yerİnden” lezzetler Toplam 300 kişi kapasiteli The Market’in menüsünde hem geleneksel tatlar, hem de The Market’i birçok mekândan farklılaştıracak sunum teknikleriyle maceracı ruhlara hitap edecek tatlar yer alıyor. Sunduğu her lezzetin “yerinden” gelmesine özen gösteren The Market, tümüyle natürel ürünler kullanılarak hazırlanan klasik bonfile ve burger çeşitlerine, Karamelize Soğanlı Patates Püresi, Fish Finger ve Çıtır Kalamar gibi özel başlangıçların yanı sıra Aya Çorbası, Çıtır Kafkas Mantı, Kuru Patlıcan Dolma ve Tire Köfte gibi geleneksel lezzetleri ekleyerek seçim yapmakta zorlanacağınız yepyeni bir menü sunuyor. Maksimum düzeyde yumuşaklık sağlayan dry-aged tekniğiyle hazırlanan “Foie Gras&Steak” ya da “Rib-Eye Steak” gibi vazgeçilmezlerine eklediği aromalı otlarla pişirilmiş “Hot Pot Mushroom&Beef Ribs” ve İstiridye Mantarı sosu ile pişirilmiş “Steak Mushroom”, steak menüsünün yeni gözdeleri arasında şimdiden yerlerini alıyor. Mekânda ayrıca Izgara Ciğer Şiş, Kuzu Fileminyon, Cheese&Art Köfte, Kuzu Pirzola ve Taze Patates’ten oluşan zengin “Combo Bosphorus” mutlaka tadılması gereken lezzetlerden. Öğünü hafif geçirmek isteyenler içinse ızgarada közlenmiş Ilık Patlıcan, Penne Mozarella veya özgün sunumu ile Fettuş Salata eğlenceli, yepyeni seçenekler sunuyor. Karmelize Armut Tart ve bitter çikolata topunda, lime sorbe, oreo kıtırları, el yapımı ve tropikal meyvelerinin muhteşem sentezi Chocolate&Passion Fruit, çok sevilen tatlı menüsünün en yenileri olarak karşımıza çıkıyor.

20


Her şey tertemiz Konu yiyecek servisi olduğunda, hiçbir detay küçük değildir ve her şey önemlidir. Bu yüzden yiyecek - içecek tesisleri, yüzyılı aşkın bir süredir temizlik ve hijyen çözümleri ihtiyaçları için Sealed Air’in iş birimi Diversey Care’e güveniyorlar. Misafirlerinize eşsiz bir yiyecek - içecek deneyimi sunmanıza yardımcı olmak için, tertemiz bir ortam ve ışıldayan bir mekân yaratıyoruz. Biz Diversey Care’iz; daha temiz ve daha sağlıklı bir gelecek için liderlik ediyoruz.

www.sealedair.com


hotel www.shangri-la.com Sinanpaşa Mah, Hayrettin İskelesi Sok, No.1 Beşiktaş, İstanbul 0212 275 88 88

SHANGRI-LA BOSPHORUS İSTANBUL’DA ORYANTAL LEZZETLER Uzak Doğu’nun zarafetini Türk ve Osmanlı dokusuyla harmanlayarak misafirlerine eşsiz deneyimler yaşatan Shangri-La Bosphorus, İstanbul, Nisan ayında oryantal tatlar tutkunlarını, Ortadoğu mutfak kültürünün geleneksel lezzetlerini deneyimlemeye davet ediyor. Shangri-La Qaryat Al Beri Abu Dhabi’nin başarılı şefi Walid Nachar, 5 ile 19 Nisan tarihleri arasında IST TOO’da keşfedilmeyi bekleyen çok özel bir a la carte ve tadım menüsü sunuyor.

22

MART/NİSAN 2016

Zengin kültürü ve mutfağıyla dikkat çeken Arap yarımadasının en iyi bilinen ve sevilen lezzetlerinin konuk şef Nachar tarafından hazırlanacağı geleneksel tatlar 15 gün boyunca hem Ortadoğu mutfağı severlerle buluşacak hem de yeni lezzetler denemek isteyenlerin keşfine sunulacak. 12 yıldır Arap mutfağı üzerine kariyer yapan Şef Walid Nachar’ın IST TOO’ya özel tasarladığı menüde mezeler arasında Filistin mutfağından mutabbal, Lübnan’dan falafel ve tabule salatası, Suriye’ den muhammara, Mısır’dan

ful medames, Doğu Akdeniz’den içli köfte ve fettuş salatası gibi tatlar nefis bir ana yemeğin habercisi olacak. Lübnan usulü birbirinden leziz kebap çeşitleri ve deniz ürünlü ana yemeklerin yanı sıra Lübnan mutfağının lokma tatlısı “awamat” ve geleneksel “Umm Ali” tatlısı tam bir lezzet şöleni yaşatacak. A la carte menü seçeneğine ek olarak Şef Walid Nachar özel bir tadım menüsünü de meraklılarıyla buluşturacak. 5 aşamadan oluşan bu özel menü kişi başı 150 TL olarak misafirlere sunulacak.



restaurant-cafe

Karadenİz Mutfağının Adresİ NALİA Zengin yöresel mönüsü, kaliteli hizmeti ve şehrin kalbi Bostancı’da tarihi bir köşkte hizmet veren Nalia, haftanın her günü Karadeniz’in müthiş lezzetlerini sunuyor. Karadeniz mutfağının eşsiz lezzetlerini modern dokunuşlarla harmanlayan Nalia, sıcacık ambiyansıyla ve geniş yöresel mutfağıyla müşterilerini kısa bir Karadeniz turuna çıkarıyor. Karadeniz’de Nalia; Karadenizlilere özel ahşap bir yapı olarak anılmıştır. İsmini buradan alan ve mönüsünde Karadeniz’in yöresel lezzetlerini, en taze balığını ve sebzelerini bulunduran Nalia’nın mönüsü oldukça geniş. Hemşin Mıhlama, Rize Kavurma, Hamsi Çilihtası, Hamsili Pilav ve Etli Rize Karalahana Sarma mönünün kalbini oluşturuyor. Ayrıca eşsiz Turşu Kavurma ve Çayeli Kurufasulye’de oldukça iddialılar. Yiyeceklerin tamamı yöresel yapım tekniklerine bağlı kalarak doğal ve katkısız yağlarla yapılıyor. Taze mısır ekmeği de yine kendi fırınlarından çıkıyor ve herhangi bir katkı maddesi içermiyor. Bunların dışında Karadeniz’in vazgeçilmezi Pideler, Hamsi Tava ve Karalahana çorbası da en sevilenlerden. Tatlılarda yine Karadeniz’in eşsiz lezzetlerini sunan Nalia’nın mönüsünde; Karadeniz yapımı Laz Böreği, Kabak Pastası, Fırın Sütlaç ve hiçbir yerde yiyemeyeceğiniz, yalnızca burada bulunan Nalia Mısır Tatlısı bulunuyor. Patentinin de kendilerinde bulunduğu ‘Nalia Mısır Tatlısı’ gluten içermediği için Çölyak hastalarına da hitap ediyor.

www.nalia.com.tr İçerenköy Mah. Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan Cad. No 103 Ataşehir, İstanbul 0216 469 96 10

24

MART/NİSAN 2016



restaurant-cafe

Zuma İstİnyePark’ta İstinyePark’ın markalar sokağında konumlanan yeni lokasyon, Zuma’nın uluslararası zincirine eklenecek son halka oldu. Başarılı şef Rainer Becker tarafından yaratılan Zuma, otantikliğiyle tanınan ama geleneksel olmayan modern Japon mutfağını, cesur tatlar eşliğinde en yüksek kalitede içeriklerle hazırlayıp sade ancak enfes bir sunumla takdim ediyor. Yeni tasarlanan Zuma’da misafirlerin ana yemeklerini alabilecekleri yeni alan stratejik bir şekilde lounge alanı ile kokteyl barın ortasına konumlanıyor. Ana yemek salonu; Robata gril ve sushi barın önünde, açık mutfağın tam karşısında yer alıyor. Böylece Zuma misafirleri favorileri olan sushi ve sashimi örneklerinin gözlerinin önünde usta şefler tarafından hazırlanmasına tanık oluyorlar.

Zuma klasiği olan Tokyo Old Fashion ile Iwamari Smash yer alıyor.

Zuma’nın bar alanın odak noktasında yer alan asma sake sunumu ve Tayland’dan özel olarak getirilen ahşap ile tasarlanmış bar tezgâhı dikkat çekiyor. Zuma ekibi tarafından özenle tasarlanan kokteyl menüsünde Zuma’nın imzası haline gelen South-east Asian Cooler ve Raspberry Passion Fruit Martini ile bir

Şarap tutkunları, Türkiye’nin en geniş şarap listesinin tadını çıkaracak. Zuma, yeni lokasyonunda yaklaşık 3 bin şişeye ev sahipliği yapan iki muhteşem şarap mahzenine de sahip. Her iki mahzende de, misafirlerin ödüllü şarap listesinden tadım yapmaları için tadım istasyonları yer alıyor.

26

MART/NİSAN 2016

Restoran alanından cam bir duvarla ayrılan etkileyici teras ise soğuk kış aylarında tamamıyla üstü kapalı ve ısıtılmış olarak yıl boyunca hizmet vermeye devam edecek. Havalar uygun olduğunda cam duvar kaldırılarak yeme ve bar alanlarının açık terasa kadar genişlemesi sağlanacak.

www.zumarestaurant.com İstinye Park AVM No:461 Sarıyer, İstanbul 0212 236 22 96

Menü ise Zuma’nın imza tatlarından oluşuyor; tsubu-miso gake hinadori no oven taki (Sedir ağacı üzerinde pişirilmiş arpa miso tavuk), rib eye no daikon ponzu fumi (Sarımsak dilimleri ve wafu sos ile sunulan biftek), kinoko no kama meshi (Mantar ve Japon sebzeleri eşliğinde pirinç) ve suzuki no sashimi (Yuzu, trüf ve somon yumurtası ile levrek sashimi). Zuma İstinyePark, öğle saatlerinde iş yemeklerine ve alışveriş molası vermek isteyenlere zengin bir öğle yemeği set menüsü sunacak. Akşam yemeği saatlerinde ise deneyimli Zuma ekibi mükemmel sushi ve usta ellerden çıkan ızgara deniz mahsullerinden dinlendirilmiş et çeşitlerine, dünya çapında yüksek kalitede hazırlanan yemeği misafirlerine sunuyor.


herkes için ideal çözümler....


restaurant-cafe

Ferah Mekân, Natürel Lezzet MR. MEAT STEAKHOUSE

www.mrmeat.com.tr Pınar Mah. Balabandere Cad. İstinye, No:72/A Sarıyer, İstanbul 0212 328 20 40

Ünlü basketbolcu Kerem Gönlüm, Şef Hüseyin Tanrıbuyurdu ortaklığında İstinye’de bulunan Mr. Meat Steakhouse yenilendi. Ferah oturma alanları ve tasarımında iddialı olan Mr. Meat, özenle seçip dinlendirdiği etlerini özel reçeteleri ve pişirme teknikleri ile hazırlıyor.

Mr. Meat etlerini, doğal aromasını kaybetmeden en natürel hali ile sunuyor. Şef Hüseyin Tanrıbuyurdu, kasap olarak başladığı ve Türkiye’nin ünlü restoranlarında şef olarak devam ettiği uzun yıllara dayanan mesleki tecrübesini Mr. Meat’te ortaya koyuyor. Mr. Meat et mönüsünde dry-aged tekniği ile hazırlanan Porterhouse Steak, T-bone Steak, New York Strip Steak, Bonfile, Kuzu Pirzola, Kuzu Sırt, Küşleme, Kafes, kaşarlı ve normal köfte ve burger’leri bulunuyor. Mönüde ayrıca özel reçeteli Merguez Sosis, sucuk çeşitleri, füme şarküteri ürünleri ile salata ve tatlı çeşitleri de yer alıyor. Mr. Meat, özellikle Balıkesir yöresinin kokusuz kıvırcık kuzularını, Çanakkale Biga’nın ise antrikot ve bonfilelerini tercih ediyor. Mr. Meat, Porterhouse Steak yaparken ise özenle

28

MART/NİSAN 2016

seçtiği etleri 4 hafta - 28 gün, %80 nem oranı ve sıfır derece bekletiyor. Böylece etin mühürlenmesi ve nemini içine hapsetmesi sağlanıyor. Dry-Aged Porterhouse Steak’te, ağızda dağılmayı sağlayan Arjantin tarzı pişirme tekniği uygulanıyor. Hüseyin Şef, daha önce birlikte TV programı çektiği Defne Koryürek’in özel tarifi ile hazırladığı Merguez Sosisi’nde %75 kuzu eti, kuzu yağı ile iri kıyım dana kıyması kullanıyor. Fransız, Cezayir, Fas ve Tunusluların kullandığı Harissa salçasından yapılan Merguez Sosisi’ne rezene tohumu, sarımsak ve baharatlar ekleniyor ve bir gün dinlendirildikten sonra sevenlerin beğenisine sunuluyor. Mr. Meat, %80 dana eti ağırlıklı yapılan baton sucuklarda, %10 kuzu eti ve %10 yağ kullanıyor ve çocukların rahatça tüketebilmesi

için sucuklarını hafif baharatlardan yaparak ürünlerinde hiçbir koruyucu ve katkı maddesi bulundurmuyor. İhtişamlı ve iştah açıcı görüntüsüyle Mr. Meat spesiyellerinden olan 4 katlı Gökdelen Burger, 360 gram iri kıyım dana eti ve ekmekten yapılıyor. Cheddar Peyniri ile zenginleştirilen Gökdelen Burger, hamburger sevenler için İstanbul’un en iddialı hamburgerlerinden biri olarak tanınmaya aday görünüyor. Bütün ekmeklerini kendi fırınında pişiren Mr. Meat, bol fıstık kullanılan Antep Katmeri ve Havuç Dilimi Baklavası’nın malzemelerini Gaziantep’ten getiriyor. Günlük hazırlanan Havuç Dilimi Baklava kaymaklı dondurma eşliğinde ılık olarak sunuyor. Mr Meat’te ayrıca özel olarak seçilmiş şaraplarla zenginleştirilmiş bir alkollü içecek mönüsü de bulunuyor.



haber

I-AM’den

Tampopo Restaurant’a

yepyenİ bİr tasarım

Farklı sektörlerde farklı markalar için özgün müşteri deneyimleri tasarlayan I-AM, İngiltere, Manchester Corn Exchange’de bulunan Tampopo Restaurant’a yepyeni bir imaj kazandırdı. Canlı renklerin yoğun kullanımıyla dikkat çeken tasarımda misafirlerine Doğu Asya mutfağından lezzetler sunan Tampopo Restaurant’ın kimliğini her zamankinden daha güçlü şekilde yansıtan bir mekan yaratıldı.

Klasik Asya sokak pazarlarını anımsatacak bir görünüm yakalamak üzere geliştirilen proje kapsamında özel yapım renkli karolarla, büyük bitkilerle ve Asya kültürünü yansıtan vintage reklam tabelalarıyla donatılan Tampopo Restaurant’ın yeni eklektik tarzı, yine metal vintage sandalyelere yer verilen oturma gruplarına da yansıtıldı. Mekanda aynı zamanda fener görünümlü lambaların aydınlattığı bir bar ve metal sanat eserleriyle zenginleştirilen özel bir yemek alanı tasarlandı. Canlı renklerin yoğun kullanımıyla dikkat çeken tasarımda, misafirlerine Doğu Asya mutfağından lezzetler sunan Tampopo Restaurant’ın kimliğini her zamankinden daha güçlü şekilde yansıtan bir mekan yaratıldı. Tampopo Restaurant’ı yenileme projesinin kendileri için son derece keyifli bir deneyim olduğunu belirten I-AM’in Kurucu Ortaklarından Emre Kuzlu, mekanın tasarımında birçok farklı öğeyi bir arada kullanarak eklektik tarza başarılı bir örnek sunduklarına dikkat çekti. Kuzlu, “Doğu mutfağı denildiğinde birçoğumuzun aklına renklerin ve tatların uyumlu birlikteliği gelir. Tampopo Restaurant da Doğu Asya mutfağından eşsiz lezzetler sunan bir mekan. Bu bağlamda biz de I-AM olarak, mimari rotamızı Tampopo’nun lezzet anlayışından ilham alarak çizdik diyebiliriz. Canlı renkler, vintage metaller, karo ve ahşap zeminler mükemmel bir uyum içinde bir araya gelip sıcak, hareketli fakat bir o kadar da huzurlu bir atmosfer yaratmamıza katkı sağladılar” diyerek markayı doğru analiz etmenin tasarım sırasında avantaja dönüştüğüne vurgu yaptı. Tampopo’ya yepyeni bir imaj kazandırmak üzere I-AM ile birlikte çalışmaktan büyük mutluluk duyduklarını dile getiren restoranın kurucusu David Fox ise, “Hedefimiz Tampopo’yu geleceğe taşıyacak bir tasarımı hayata geçirmekti. Bizi son derece iyi analiz eden I-AM, tasarım alanındaki deneyimiyle hayalini kurduğumuz her şeyi gerçeğe dönüştürdü” dedi.

30

MART/NİSAN 2016


PROFESYONEL FIRINLAR mükemmel lezzetler için...

20 T.

40 T.

20 T. 10 T.

6 T. 12 T.

Gürsel Mah. Şevketpaşa Cad.No: 20/2 80270 (Çağlayan Kavşağı) Kağıthane - İstanbul T. 0212 221 2620 F. 0212 222 5465 www.s2000.com.tr - info@s2000.com.tr


haber

Londra’dan 16 Altın Madalya ile Döndüler

32

MART/NİSAN 2016


haber İngiltere’nin başkenti Londra’da yapılan uluslararası yemek yarışmasında 16 altın madalya alan Türk aşçılar tarih yazdı. Excel Fuar Merkezi’nde düzenlenen İngiltere’nin en büyük gıda ve servis fuarı “Hotelympia” yarışmalarında Türkiye Aşçılar ve Şefler Federasyonu (TAŞFED) Milli Takımı aşçıları 16’sı altın olmak üzere 46 ödül alıp, rekor başarı elde ettiler. 29 Şubat-3 Mart 2016 tarihlerinde Londra’da 37. kez düzenlenen Şefler Geçidi (La Parade des Chefs) Türkiye Aşçılar Milli Takımı katılımıyla gerçekleşti. İki yılda bir düzenlenen 45 ülkeden 4.000 şefin katıldığı ve Avrupa’nın en önemli yarışmalarından biri olan etkinlikte, Türkiye Aşçılar Milli Takımı kendi tarihindeki en büyük başarıyı elde etti.

Mücadele Efsaneye Dönüştü Takım olarak verilen mücadelenin sonunda bir efsaneye dönüştüklerini söyleyen Türkiye Aşçılar Milli Takımı Kaptanı Erdem Dırbalı, “Aşçılarımız toplamda 46 ödül alarak, Türkiye tarihinde ilk kez uluslararası bir yarışmada bu kadar çok ödülü almaya hak kazanarak büyük bir başarıya imza attılar. Geçen sene 100 ülkenin katıldığı Lüksemburg Dünya Aşçılar Olimpiyatlarında 25 madalya kazanmıştık ama Londra bizim için dönüm noktası oldu. Uzun süredir ülkemizin tanıtımı için verdiğimiz mücadelenin karşılığını alarak, ülkemizin farkını ortaya koyduk ve İngiltere’de sesini duyurduk. Yirmi kişilik kadromuz ile Milli Takımımız Şefler Geçidi’ni inanılması güç bir rekorla sonlandırdı. 16 Altın, 14 gümüş, 8 Bronz madalya ve katıldığı 7 kategoride “Klasman Birinciliği”, 1 Jüri Özel Ödülü, Salon Birinciliği ile toplamda 46 ödül, bugüne kadar aldığımız en büyük başarı oldu. Böylesine önemli bir ödülü ülkemize ve bizlere destek veren herkese armağan ediyoruz” dedi. Ödül törenine katılan Türkiye’nin Londra Büyükelçisi Abdurrahman Bilgiç ise, “Türk mutfağının dünya mutfakları arasında ne kadar zengin ve önemli bir mutfak olduğu hep söylenir. Ama burada bir görsel şölen de yaşadık. Hepsi birer tablo gibiydi. Benim gözümde bronz alan, gümüş madalya alan da klasman birincisi ödülü alan, hepsi altın madalya ile eşdeğer. Londra’da şeflerimiz çok önemli madalyalar aldılar. Bu, Türk mutfağının uluslararası alanda tanıtılması anlamında çok büyük önemli taşıyor” şeklinde konuştu.

Madalyalar

Best in Class – Klasman Birincilikleri Nilay Bektaş Mağralı - Artistik Şeker Erdal Elveren - Masa Dekor Huriye Yetiş - Minyatür Ebru Savaş - Küçük Boyutlu Artistik Çalışma Ayşem Öztaş - Çiçek Buketi Ali Keskin - Yağ Çalışması Yılmaz Gündüz - Makarna

Jüri Özel Ödülü Salon Birincisi: Erdal Elveren

Ali Keskin - 2 Altın, 1 Gümüş Nilay Bektaş Mağralı - 2 Altın Huriye Yetiş - 2 Altın Abdi Gündüz - 1 Altın, 2 Gümüş, 2 Bronz Erdal Elveren - 1 Altın, 1 Gümüş Havva Bayar - 1 Altın, 1 Gümüş Ebru Savaş - 1 Altın, 1 Gümüş Ayça Gürler - 1 Altın, 1 Gümüş Kadir Kantar -1 Altın, 1 Gümüş Engin Öztürk - 1 Altın, 2 Gümüş Siracettin Çiçek - 1 Altın, 1 Bronz Ayşem Öztaş - 1 Altın, 1 Bronz Hasan Kale - 1 Altın Aras Dırbalı - 1 Gümüş Kudret Dırbalı - 1 Gümüş Ece M ira Akyıldız - 1 Bronz Yılmaz Gündüz - 2 Gümüş, 3 Bronz

MART/NİSAN 2016

33


haber

I

Robot “Connie” İle Tanışın!

BM ve Hilton, dünyanın ilk Watson destekli otel karşılama hizmeti olan Robot “Connie” pilot uygulamasını hayata geçiriyor. Watson ve WayBlazer’ın bu alandaki bilgi birikimi, Hilton’un konuk deneyimini kişiselleştirmesine ve geliştirmesine yardımcı olacak. Hilton Worldwide ve IBM, otelcilik sektörünün ilk Watson destekli robot konuk karşılama hizmeti olan “Connie”nin pilot uygulaması için işbirliği yaptı. Connie, konukları bölgedeki turistik faaliyetler ve akşam yemeği önerilerinin yanı sıra otel olanakları hakkında bilgilendirmek için Watson ve WayBlazer’ın sektöre ilişkin bilgilerinden yararlanıyor. Sistemleri tıpkı insanlar gibi algı, öğrenme ve deneyim yoluyla anlayan Watson destekli Connie, bilişim teknolojisinde yeni bir çağı temsil eden bir kognitif bilişim teknolojisi platformu… Adını Hilton’un kurucusu Conrad Hilton’dan alan Connie, SoftBank Robotics ortaklığıyla NAO insansı robot altyapısından yararlanarak IBM’in bu sektör için geliştirdiği ilk Watson destekli robot olarak olma özelliğine sahip. Connie, ziyaretçi istekleri konusunda destek olmak, konuk deneyimini kişiselleştirmek ve seyahatlerini daha iyi

34

MART/NİSAN 2016

planlamaları için konuklara yardımcı olmak üzere Hilton ekibiyle birlikte çalışacak. Şu anda Virginia’daki Hilton McLean resepsiyon masasının yanında yerini alan Connie, samimi ve bilgilendirici bir biçimde konuklarla etkileşim kurmayı ve sorulara yanıt vermeyi öğreniyor. Connie; geldiklerinde konukları selamlayabilmek, otel olanakları, hizmetler ve çalışma saatleriyle ilgili sorulara yanıt verebilmek için Diyalog, Konuşma-Metin, Metin-Konuşma ve Doğal Dil Sınıflandırması gibi Watson API’lerini kullanıyor. Watson ile desteklenen, WayBlazer’ın kapsamlı seyahat bilgilerinden yararlanan Connie, otel dışında da konuklara bölgede ilgilerini çekebilecek mekânlarla ilgili önerilerde bulunabiliyor. Ayrıca otel yönetimi Connie’ye sorulan sorular ve Connie’nin verdiği yanıtların kayıtlarına erişerek konukların deneyimiyle ilgili konaklamaları öncesinde, sırasında ya da sonrasında geliştirmeler yapabiliyor. Connie ile daha çok konuğun etkileşim kurması, onun daha çok şey öğrenmesi, daha iyi uyum sağlaması ve önerilerini daha iyi geliştirmesi anlamına geliyor. Hilton Ürün İnovasyon ve Marka Hizmetleri Başkan Yardımcısı Jonathan

Wilson konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada; “Konuklarımız için seyahatlerini daha akıllı, kolay ve eğlenceli hale getirmek amacıyla tüm seyahat deneyiminin tanımını yeniden hayal etmeye odaklandık. IBM Watson gibi yenilikçi çözüm ortaklarından yararlanarak konuklarımıza öngörülerinin çok ötesinde bir seyahat deneyimi sunuyoruz” dedi. IBM Üyesi ve IBM Watson Başkan Yardımcısı ve Üst Düzey Teknoloji Sorumlusu Rob High ise, “Hilton ve WayBlazer ile yapılan bu proje, Watson’ın kognitif bilişim yeteneklerinin somut bir örneği olan insan-bilgisayar etkileşiminde yeni bir devre öncülük ediyor. Watson, Connie’nin Hilton konuklarının gereksinimlerine ve ilgi alanlarına doğal olarak yanıt vermesine ve bunları anlamasına yardımcı oluyor. Bu da konukseverlik ortamında özellikle güçlü bir deneyim olduğu için konuklarla daha güçlü bir etkileşim kurulmasını sağlıyor” dedi. Connie, 1947 yılında odalarını TV ile buluşturan ilk otel olma ünvanına sahip olan Hilton’un müşteri deneyimini geliştirmeye odaklanarak hayata geçirdiği inovatif hizmetlerin bir örneği olarak ön plana çıkıyor.



makale

Necdet KOÇ

Yiyecek-İçecek Uzmanı/Danışman necdetkoc@gmail.com

HANGİ EĞİTİM?

İ

zleyenler, 1997 yapımı “Good Will Hunting – Can Dostum” filmini hatırlarlar sanıyorum. Dâhî bir gencin hikâyesinin anlatıldığı filmin başlarında, Will Hunting’in (Matt Damon) Skylar’la (Minnie Driver) tanıştığı sahnede, arkadaşı Chuckie Sullivan’ı (Ben Affleck) züppe bir öğrencinin ukalalıklarından kurtarmak için sarf ettiği sözler, filmi izlediğim ilk günden beri kulaklarımdadır. Chuckie’nin, barda bir arkadaşıyla oturan Skylar’la tanışma çabasını baltalamak isteyen ve her hâlinden Skylar’dan hoşlandığı belli olan genç, Chuckie ve Skylar’ın sohbetine müdâhil olarak, Chuckie’yi bilgisi ile küçük düşürmeye çalışır. Köşeye sıkışan Chuckie’nin yardımına ise “can dostu” Will Hunting yetişir ve dehâsını ortaya koyduktan sonra (bana göre) şu tarihi cümleleri söyler: “Senin kızları etkilemekten anladığın, arkadaşımı küçük düşürmek mi? Senin gibilerin hazin bir sonu olarak, bundan 50 yıl sonra hayatta iki şeyi anlayacaksın: 1.Bu yaptığını yapmaman gerektiğini. 2.Aldığın 150 bin dolarlık eğitimi aslında halk kütüphanesine 1,5 dolara kayıt olarak da alabileceğini.” Bugün bilgiye erişim, belki de tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar kolay. Fakat ne ilginç

36

MART/NİSAN 2016

ki, (yine bana göre) cehalet de bir o kadar yaygın. Böyle düşünmeme neden olan bir örnek vereyim hemen. Kitap yazmış bazı insanların sosyal medya hesaplarını takip ediyorum. Bu insanların önemli bir kısmı genç sayılacak yaştalar. Ne var ki, sosyal mecralarda paylaştıkları iletilerin içinde yer alan ifadeleri okuduğunuzda dehşete düşmemeniz imkânsız. Bozuk bir anlatım, imlâ kurallarından yoksun bir yazım tekniği, anlam bütünlüğü olmayan cümleler silsilesi… Ne ararsanız var. Ve bu insanlar “kitap” yazmış kişiler. Bu örnekler sınırlı sayıda olsa, hatayla olduğunu düşünebilirdim. Ancak yazı dilinin kullanımına dair yapılan hatalar o kadar yaygın ki, bütün bunların birer hata değil de “öyle bilindiği için” yapıldığı ortada. Belki de bu kadar kolay (ya da ucuz) elde edilen bilginin değerini bilmiyoruz. Ondandır hepsi. Buradan da net bir şekilde anlaşılıyor ki; bilgiye erişimin kolaylığı ile bilginin “enformasyon”a (mâlûmat’a) dönüşmesi arasında bir ilişkiden bahsetmek mümkün değil. Bilgiye sahip olmak, Will Hunting’in dediği kadar kolay ve ucuz. Bilgiyi işleyip, başka bilgilerle harmanlayıp, tez-antitez çatışmasından sentezlere ulaşmak ise zihinsel bir çabanın sonucu. Günümüz eğitim sistemine bakacak olursanız, eğitimi verenlerin ve alanların büyük çoğunluğunun, söz konusu zihinsel çabayı sergilediklerini söylemek oldukça zor. Eğitim

konusunun her iki tarafında yer alan bireyler, bu zihinsel aktiviteleri daha çok kendi çabaları ile gerçekleştiriyorlar. Bu bireylerse, eskilerin “insanın içinde olacak arkadaş!” dedikleri sınıftan kimseler. Onları bu zihinsel sürecin içine çeken (ya da iten) şey, “içlerindeki” öğrenme, sorgulama, nedensellik bağını kurma ve ortaya yeni bir şey koyma isteği/ azmi. Gelin görün ki, bilginin enformasyona dönüşme sürecini bireylerin kendi çabalarına bırakmak, bir toplumun eğitim sisteminin yapabileceği en büyük hatalardan birisidir. Oysa bahsettiğim “düşünüş biçimini” eğitim sisteminin bireylere vermesi lâzım. Bir başka ifadeyle eğitim, salt bilginin aktarılması değil; aktarılan bilgilerden çıkarımların nasıl yapılacağını öğreten süreçtir. Yoksa bilgiyi almak için herhangi bir eğitim kurumuna ya da eğitmene ihtiyacınız yok aslında. Biraz zaman, para ve enerji ile ulaşılamayacak bir bilgi var mı? Bence yok! Öyleyse eğitmenin aslî görevi bilgiyi aktarmaktan çok, bilginin nasıl işleneceğini ve kullanılacağını öğretmek. Mevcut bilgiden, yeni bilgiye ulaşılacak yolu göstermek. Bu yolda bireyin ihtiyaç duyacağı düşünme şeklinin ne olduğunu, yine bireyin kendisinin bulmasına yardımcı olmak. Bu açıdan bakıldığında, hâl-i hazırdaki eğitim sistemimizin (çok küçük bir kısmı hariç)


makale

sorunlu olduğu görülecektir. Bu yüzdendir ki, toplumumuzun ve ekonomimizin ihtiyaç duyduğu “inovatif ürünleri” geliştirmekte, markalaşmakta ve kalkınmada zorlanıyoruz. Ekonominin reel büyümesi, farklı modellerle gerçekleştirilebilir. Türkiye ekonomisinin zaman içinde büyüdüğü ve insanların (en azından bir kısmının) zenginleştiği doğrudur. Bununla birlikte söz konusu büyüme, ithal ara mallarına dayalı bir büyüme stratejisi ile mümkün olmuştur. Sattığımızdan daha fazlasını aldığımız için de, son 10-12 yıldır sürekli “câri açık”tan bahsediyoruz. Örneğin; tekstil üretimini, pamuğu üretip ihraç ettikten sonra geri aldığımız kumaşla yapıyoruz. Pamuğu mesela 1 TL’ye ihraç edip, 10 TL’ye kumaş olarak geri alıyoruz ve tekstil üretiminde kullanıyoruz. Bunun üzerine bir de katma değerli ürün üretimindeki (markalaşma da diyebilirsiniz buna) eksikliklerimiz eklenince, reel büyüme borcun da büyümesine ve risklerin artmasına neden oluyor. Kabaca verdiğim bu örnek, birçok sektörde böyle maalesef. Tabloyu tersine çevirecek olansa, eğitim anlayışımızda yapacağımız köklü değişim! Bu değişimi yapamadığımız sürece, yenilikçi, katma değer taşıyan, teknoloji-yoğun ve dünyaya pazarlanabilir ürünler üretmemiz olası değil. Saydığım bu özelliklerdeki ürünleri üretebilmekse, “eşya ve hadiselerin perde arkasına nüfuz

etmeyi bilen”, “neden ve nasıl” sorularını sürekli zihninde dolaştıran, halının altını kaldırıp “ne varmış acaba burada?” diye merakla soran, sorgulayan bir neslin yetiştirilmesiyle mümkün. Biraz araştırmayla gelişmiş ekonomilerin tam da bu söylediğim özelliklere sahip nesilleri yetiştirdikleri için, bugün bizim onları “gelişmiş ekonomiler” olarak adlandırdığımızı görebilirsiniz. Gastronomi ve turizm eğitiminin de buraya kadar aktardığım sıkıntılardan nasibini aldığını rahatlıkla söyleyebilirim. Yakın zamanda içeriğine vâkıf olduğum AB destekli büyük bir eğitim projesinin, “dostlar alışverişte görsün” misali yürütüldüğünü ve bir nemâlanma vesilesi olarak görüldüğünü biliyorum. Benim 20 yıl önce lisede gördüğüm “kalkan tranşını”, bugünün gastronomi ve turizm öğrencilerine anlatmanın hiçbir faydası olduğunu düşünmüyorum. Dünya, gastronomi ve turizmde çok başka bir yerde bugün. Zamana adapte edilmeyen eğitimin yanı sıra, bilginin değer yaratacak biçimde işlenmesine ilişkin de bir eğitim yöntemi göremiyorum açıkçası. Her ne kadar bazı özel eğitim kurumları, çağın talep ve ihtiyaçlarına uygun bir müfredata sahip olsalar da; onların da yazının başından beri bahsini ettiğim ilham verici eğitim uygulamalarına sahip olduklarını söylemek çok güç.

Yapılması gerekenin bir mental dönüşüm olduğunu düşünüyorum. Üniversiteler, özel kurslar, diğer eğitim kurumları ve sektör el ele vererek, gastronomi ve turizm eğitiminin ihtiyaçlarını belirlemeli. Belirlenen ihtiyaçlar çerçevesinde, adı geçen taraflar eğitim sürecinin bir parçası olarak müfredatlarda yer almalı. Eğitimi alan da veren de günceli takip edecek şekilde davranmalı. Teknoloji, bilgi ve bilginin yeniden üretimine hak ettiği değer verilmelidir. El yordamı iş yapış biçimleri, daha eğitim aşamasında kutsanmaktan vazgeçilmelidir. Eğitim alana aktarılacak düşünce biçimine, eğitimi verenin öncelikli olarak sahip olması sağlanmalıdır. Maddi gücü elinde bulunduranlar, ivedilikle bu konulara kafa yormalıdır. Aksi hâlde, iş gücü arzındaki yetersizlikten daha büyük bir sorun olarak, iş gücü arzının niteliğindeki problemlerle mücadele etmeye, gastronomi ve turizm sektörleri olarak devam edeceğiz. Yüksek okuma-yazma oranının önemli olduğu, bununla gurur duyacağımız dönemi çoktan geçtik. Acilen “yüksek oranda bilginin yeniden üretimine” sahip olmamız gerekli. Bunun yolu da kısa vadeli çıkarları bir tarafa bırakıp, olması gerektiği gibi geleceğimizi kurtaracak uzun vadeli planlara ve projelere odaklanmaktan geçiyor. Turizm ve yemeiçme sektörünün bu günleri görmesi dileklerimle…

MART/NİSAN 2016

37


haber

Dondurulmuş Gıda Sektörünün 1 Numaralı Tercİhİ Olmaya Devam Edİyor Merkezi İngiltere’de bulunan ve 88 ülkede faaliyet gösteren SUPERBRANDS organizasyonunun bağımsız araştırma kuruluşları ile yaptığı çalışma sonucu Uğur Soğutma Türkiye’nin süper markaları arasında seçildi. Dünya ekonomisindeki yerini Ar-Ge çalışmalarına verdiği önem, yenilikçi çalışma ve ürünleriyle sağlamlaştıran Uğur Soğutma, dondurulmuş gıda, su, süt, meyve suyu ve gazlı içecek alanlarında kalite ile özdeşleşmiş bir marka haline geldi. Algida, Coca Cola, Pepsi Cola, Tuborg gibi pek çok uluslararası marka, ürünlerinin en sağlıklı şekilde saklanması ve tüketiciye sunulması aşamalarında Uğur Soğutma ürünlerini tercih ediyor. Beş kıtada 142 ülkeyi ürünleriyle buluşturan Uğur Soğutma, geçtiğimiz yıl İSİB tarafından “En fazla ülkeye ihracat yapan marka” ödülünü almıştı.

Dondurma Sektörüne Özel Yenİlİkler Devam Edİyor 2016 yılının Uğur markalı en yeni dondurma teşhir reyonları 14 gözlü Anka, 12 gözlü Bulut, 12 gözlü Piramit modelleri, dondurma sektöründe pastahaneler ve Algida, Panda, Alpedo, Mado gibi birçok marka tarafından yoğun ilgi ve taleple karşılandı. Uğur Soğutma farklı mekânlarda pratik, lezzetli ve kaliteli ürünler hazırlama imkânı sunan yeni soft dondurma makineleri, slush makineleri, yeni pasta teşhir reyonları ve 2016 ürün kataloğunda yer alan tüm diğer ürünlerine 12 aya varan anlaşmalı banka taksit seçenekleri ve çok özel fiyatlar sunuyor. Nazilli Organize Sanayi Bölgesi’nde 300.000 metrekareyi aşkın kapalı alanda üretim yapan Uğur Soğutma sektörün ihtiyaçlarına en hızlı şekilde cevap vermek için büyük yatırım yaptığı Ar-Ge merkeziyle kalitesini dünya standartları seviyesine çıkardı.

38

MART/NİSAN 2016



haber

ACE of M.I.C.E. ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU

17 Mart Perşembe günü Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde dördüncüsü düzenlenen sektörün “Oscar”ları olarak bilinen ACE of M.I.C.E. Kongre, Toplantı ve Etkinlik Ödülleri görkemli bir törenle sahiplerini buldu. Ödül töreninin sunuculuğunu gerçekleştiren Ece Vahapoğlu, Ercüment Şansal ve radyo program yapımcısı Geveze geceye renk kattı. Bu yıl 4 ana başlık (Etkinlikler, Toplantı Destek Firmaları ve Proje Uygulamaları, Toplantı Otelleri ve Etkinlik Mekanları, Toplantı Yönetim Firmaları) ve 31 ayrı kategoride verilen ödülleri takdim edenler arasında ünlü şarkıcılar; Gökhan Türkmen, Kendi, Atiye, Simge Sağın, Ece Seçkin, Aynur Aydın ve Pamela yer aldı. Sektörün Oscar’ları 74 kişilik jüri tarafından, ön elemelerin ardından her dalda ilk üçe kalan 84 aday arasından belirlenerek sahiplerine ulaştı. 4. ACE of M.I.C.E. Kongre, Toplantı ve Etkinlik Ödülleri Kazanan Listesi Onur Ödülü / Honor Award: Türk Hava Yolları Genel Müdürü Temel Kotil Başarı Ödülü / Success Award: Ata KAVAME - Prof.Dr.Semih BASKAN - Gökhan AKDOĞAN Cengiz ALKIŞ En İyi Incentive Firması / Best Incentive Company: Pronto Mice 2016 Funda Tunç Küçük En iyi Incentive Projesi Özel Ödülü / Best Incentive Project Special Award: THY Turkish Corporate Club Conference 2015 - boogy the event company SSTD ACE of M.I.C.E. Exhibition En İyi Stant

40

MART/NİSAN 2016

Ödülü / Best Stand Award: EK7 En İyi Etkinlik / Best Event: DĞŞTALKS 2015 Antur En İyi Etkinlik Jüri Özel Ödülü / Best Event Jury Special Award: İstanbul Coffee Festival 2015 dsm group İlkler İzler Kitabı Teşekkür Plaketi Sunumu / Congratulations Plaque Presentation: Tourismo Group En İyi Etkinlik Teknesi / Best Event Boat: Denden Denizcilik En İyi Gençlik Festivali / Best Youth Festival: Arçelik Winterfest - Dimi Anadolu ve Karadeniz Bölgesi En İyi Toplantı Oteli/Best Meeting Hotel of Anatolian and Black Sea Region: Elite World Van En İyi Dönemsel İnsan Kaynakları Firması / Best Periodical HR Company: My Staff Ankara En İyi Toplantı Oteli/Ankara Best Meeting Hotel: Sheraton Ankara Hotel & Convention Center En İyi Kurumsal Sosyal Sorumluluk Projesi Etkinliği / Best Corporate Social Responsibility Project Event: Görmezden Gelmeyelim - Soda Events En İyi VIP Taşımacılık Firması / Best VIP Transportation Company: Yaşaroglu Limousine & Luxury Services En İyi Belediye Festivali / Best Municipality Festival: Şişli Belediyesi Kitap Festivali - Lila Events Ege Bölgesi En İyi Toplantı Oteli / Aegean Region Best Meeting Hotel: Liberty Hotels Lykia En İyi Sahne Tasarımı / Best Stage Design: Allianz Acenteler Toplantısı - Aty Events En İyi Gerilla Etkinliği / Best Guerilla Event:

Continental Uludağ’da - Decibel Organizasyon En İyi Düğün Davet Mekânı / Best WeddingReception Venue: Sait Halim Paşa Yalısı En İyi Lansman Etkinliği / Best Launch Event: Kalbinin Sesini Dinle Hyundai Yeni i20 - Yol İletişim Çözümleri En İyi Etkinlik Mekânı / Best Event Venue: Kethüda En İyi AVM Etkinliği / Best Mall Event: Zorlu Center Yılbaşı Köyü - Jules Verne Travel & Event En İyi Etkinlik Yönetimi Firması / Best Event Management Company: Atölye Grup En İyi Spor Etkinliği / Best Sports Event: FIS Snowboard World Cup Big Air İstanbul PLAYMAKER Sports & Entertainment En İyi MICE Taşımacılık Firması / Best MICE Transportation Company: AIG Tur En İyi Çocuk Etkinliği / Best Children’s Event: Küçük Ressamlar Anıtkabir’de - Active Events En İyi Çıkış Yapan Toplantı Yönetimi Firması / Best Upcoming Meeting Management Company: Hypermind En İyi Çıkış Yapan Toplantı Yönetimi Firması Jüri Özel Ödülü / Best Upcoming Meeting Management Company Jury Special Award: Yoyo Event Marketing En İyi Davet Etkinliği / Best Event Reception: Loreal Paris Cannes Celebration’15 - Function Event En İyi Etkinlik Prodüksiyonu / Best Event Production: Kapadokya, İnsanlığın Görkemli Tarihi – Fikirbazzenger Marmara Bölgesi En İyi Toplantı Oteli / Marmara Region Best Meeting Hotel: Wyndham Grand İstanbul Levent


Profesyonel Bulaşık Yıkama Makineleri

hijyen, ekonomi ve güvenilirlik...

2GW41

DW53L

NS80

NSK03

NS20

FLİGHT TYPE BULAŞIK YIKAMA MAKİNESİ Flight Type Diswasing Machine

Gürsel Mah. Şevketpaşa Cad.No: 20/2 80270 (Çağlayan Kavşağı) Kağıthane - İstanbul T. 0212 221 2620 F. 0212 222 5465 www.s2000.com.tr - info@s2000.com.tr


haber

Yerel Zİncİrler Buluşuyor Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) tarafından 13-14 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilecek olan YZB 2016’da, “Perakendede verimlilik” ile “Yarını iyi Kullan” fikrinden hareketle “Verimlilik” konusu her yönüyle ele alınacak. Organize perakendenin en önemli halkası olan yerel zincir marketler, 13-14 Nisan tarihlerinde İstanbul’da Haliç Kongre Merkezi’nde 8’inci kez bir araya gelecek.

‘Dönüşümü Başlat Geleceği Kazan’ ana temasıyla 2013 yılında ‘İnsan’, 2014 yılında ‘Marka’ ile sürecin iki aşamasını tamamlayan YZB, 2015 yılında ‘Teknoloji’ temasıyla hedeflediği dönüşümü tamamladı. YZB 2016’da ise ‘Perakendede Verimlilik İle Yarını İyi Kullan!’ sloganından hareketle ‘Verimlilik’ konusu her yönüyle ele alınacak. Fuar kapsamında ise lider markaların raf, dolap, sunum ve müşteri yönlendirme, aydınlatma, elektronik ve otomasyon konularında verimli ürünleri ve çözümleri ‘Verimli Market’ kurgusuyla sektör profesyonelleri ile buluşturulacak. Verimliliğin, rekabet gücü için önemli olduğundan hareketle pazarlama, operasyon, iş gücü, finans ve İK yönetiminde verimliliğinin katılımcılarla paylaşılacağı YZB 2016’da, Unilever Türkiye Yönetim Kurulu Üyesi Cem Tarık Yüksel, Vodafone Türkiye İcra Kurulu Başkan Yardımcısı Sinan Kızıldağ ve Obase Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Alpay konuşmacı olarak yer alacak. Organizasyonun her yıl olduğu gibi bu yıl da sektörün lider firmaları, yeni ürün ve hizmetlerini interaktif stantlarla ziyaretçilerle buluşturacağını belirten TPF Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Altunbilek, “Türkiye’nin yanı sıra yüzlerce ülkede operasyonlarını sürdüren yerli ve yabancı markaların sponsor olduğu, perakende sektörüne yön veren markaların katılımcı olduğu, sektörün geleceğini şekillendiren sektör duayenlerinin ise konuşmacı olarak yer aldığı YZB 2016; yine farklı ve sektörümüz açısından yine ‘Verimli’ bir organizasyon olacak. İş süreçlerinde başarıyı verimlilikle perçinlemek isteyen tüm üyelerimizi, sektördeki tüm paydaşlarımızı, ‘Verimlilik’ çalışmalarıyla neler yapabileceğimizi, deneyimlerden neler kazanabileceğimizi görmek adına buluşmamıza bekliyoruz” şeklinde konuştu.

42

MART/NİSAN 2016



Gastronomİ Dünyası Gazİantep Başarısı İçİn Buluştu Dünyanın Lezzet Başkenti Olmak İstiyoruz Gastronomi dalında Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) “Yaratıcı Şehirler Ağı”na dâhil edilmeye hak kazanan Gaziantep’in başarısı, 20 Şubat 2016 akşamı İstanbul Çırağan Palace Kempinski’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gaziantep Valisi Ali Yerlikaya ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in katıldıkları özel bir protokol yemeği ile kutlandı. UNESCO tarafından 33 ülkeden 47 şehrin içinde yer aldığı “Dünya Yaratıcı Şehirler Ağı”na gastronomi kategorisinde dâhil edilen Gaziantep’in başarısı, 20 Şubat 2016 akşamı İstanbul Çırağan Kempinski’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gaziantep Valisi Ali Yerlikaya ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ve UNESCO temsilcisi Timothy Curtis’in katıldıkları özel bir protokol yemeğiyle kutlandı. 44

MART/NİSAN 2016


haber

“Gaziantep, gastronomi dalında Yaratıcı Şehirler Ağı’na dâhil edilen 18 şehirden biri oldu.”

Gaziantep Sofrası Bir Sanat Eseridir Gaziantep Valisi Ali Yerlikaya ise, “Gaziantep, gastronomi dalında Yaratıcı Şehirler Ağı’na dâhil edilen 18 şehirden biri oldu. Dünyada turistik seyahat yapan insan sayısı 1 milyar kişiyi aşmış bulunuyor. Araştırmalar turistlerin seyahat planlarında yeme içmenin yüzde 88 oranında belirleyici olduğunu gösteriyor. Turist tercihleri dikkate alındığında, kazandığımız bu unvanla yarıştığımız dünya

şehirleri arasında artık bir adım öndeyiz. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Halep’e bağlı bir sancak olan Gaziantep’in mutfağı aynı zamanda Halep’in de mutfağıdır. Gaziantep, Haleplilerin de sofrasıdır. Türklerin, Türkmenlerin, Arapların, Kürtlerin, Ezidilerin, Müslümanların, Hristiyanların, Yahudilerin sofrasıdır. Gaziantep sofrası, sadece bir şehir değil, bir insanlık sofrasıdır. Dünya Gastronomi Kenti olmayı, sadece yemek sanatımızı değil, irfanımızın ürettiği yaşam sanatını da dünya ile paylaşmak için bir fırsat olarak görüyoruz” dedi.

Bu Başarıyı Diğer Şehirlerden de Bekliyorum Kutlama yemeğine eşi Emine Erdoğan ile katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Gaziantep bu başarıyı çok fazla hak ederek aldı. Bir şehir düşünün ki kendine has 500 yemeği olsun. Bu rakam, dünyada şehirlerle değil ülkelerle boy ölçüşecek bir rakamdır. Gaziantep’te yemeklerin çeşidinin yanı sıra yapılışı da kendine özel. Örneğin yuvarlama, salça gibi bir sürü yemek ve malzemeyi, kadınlar bir araya gelerek yapıyor. Yani Gaziantep’te yemek yapmak aynı zamanda birliği beraberliği de geliştiren bir konu. Gaziantep mutfak kültürü, şehrin zenginliğinin sadece bir kısmıdır. Gaziantep, kadim dönemlerden beri bölgede kurulmuş tüm medeniyetlerin ve devletlerin birikimlerinin getirdiği zenginlik üzerinde oturuyor. Gaziantep’te, nesilden nesle aktarılan bu yemekleri yaşattıkları için güzel yemek yapan ev kadınlarına şükranlarımı sunuyorum. Bu unvanı almak için çalışan çabalayan bütün kurumlarımızı ve sivil toplum kuruluşlarımızı tebrik ediyorum. Ülkemizin her bölgesinde, pek çok şehrinde zengin mutfaklar vardır. Üstelik hiçbiri taklit, kopya değildir. Hepsi malzemesiyle, tadıyla, sunumuyla kendine özgüdür.”

MART/NİSAN 2016

45


haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan, UNESCO’nun Yaratıcı Şehirler Ağı’nda gastronomi dışında el sanatları, sinema, edebiyat, müzik gibi diğer kategorilerin de olduğuna dikkat çekerek, “Gaziantep’in gastronominin yanı sıra el sanatları, müzik gibi diğer başlıklarda da başarılı olduğuna inanıyorum. Gaziantep, gastronomi alanında aldığı bu unvanla rüştünü ispat etti. Ben diğer şehirlerimizden de benzer başarıları beklediğimi özellikle belirtmek isterim” diye konuştu. Gaziantep mutfağının en seçkin örneklerinin İstanbul’daki Gaziantepli şefler tarafından hazırlandığı ve Çırağan Oteli mutfak ekibinin özel sunumlarıyla servis edildiği akşam

yemeğine, Gaziantep’i Geliştirme Vakfı GAGEV adına Gaziantep Valisi Ali Yerlikaya ve Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin ev sahipliği yaptı. Geceye katılanlar arasında Claudia Roden, Faye Levy, Charles Perry, gibi gastronomi alanında uluslararası üne sahip gazeteci ve araştırmacılar, UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’nda yer alan diğer kentlerin temsilcileri, yerli ve yabancı şefler, akademisyenler, Bülent Ersoy, İbrahim Tatlıses, Gülben Ergen, Murat Dalkılıç, Engin Altan Düzyatan gibi sanatçılar, kanaat önderleri ve gastronomi alanındaki STK temsilcileri yer aldı. Protokol yemeğinde davetlilerin beğenisine sunulan ve Gaziantep gastronomi kültürünün

en değerli öğelerini barındıran yöresel yemekler arasında; Arap Köfte, Kabaklama, Ekşili Taraklık, İncikli Firik Pilavı, Baklava ve Zerdeli Sütlaç gibi lezzetler yer aldı. 2004 yılından bu yana sürdürülebilir kentsel kalkınmada yaratıcılık mevhumunu ön planda tutan şehirleri belirleyerek, onların arasında bir çeşit işbirliği ağı oluşturan UNESCO‘nun çalışmaları sonucunda 116 kent bu ağa dâhil edildi. İlk çiftçi toplumların ortaya çıktığı “Bereketli Hilâl” olarak adlandırılan Mezopotamya topraklarına yakınlığıyla bilinen Gaziantep’in bu başarısı, Türkiye’nin gastronomi alanında hak ettiği yeri alması adına bir milat niteliği taşıyor.

46

MART/NİSAN 2016


n e t t e ş po ak

1

20

ofcay.com.tr

bard

Çay


haber

Gastronomİ Dünyasının Buluşma Noktası

GastronoMetro

www.gastronometro.com.tr

48

MART/NİSAN 2016


haber Metro Toptancı Market, gastronomi profesyonellerine ilham vermek ve gelişimlerine katkı sağlamak amacıyla tasarladığı GastronoMetro’yu açtı. GastronoMetro’nun sektör profesyonellerine ve Metro çalışanlarına yönelik keşif ve paylaşım platformu olması hedefleniyor. Türk mutfağına getirdiği yenilikçi yaklaşımla pek çok genç şefe ilham kaynağı olan dünyaca ünlü şef Maximillian J.W. Thomae tarafından yönetilen GastronoMetro’da, Boğaziçi Üniversitesi Yaşam Boyu Eğitim Merkezi (BUYEM) işbirliğiyle tasarlanan eğitim programları düzenlenecek.

GastronoMetro’da eğitmen şefler, katılımcılara farklı yöntem ve çözümler sunarak bilgi paylaşımında bulunacak. Menü konsepti, operasyonel yönetim, hijyen, dünya mutfağı gibi farklı konularda teorik ve pratik eğitimler verilecek. Çeşitli seminer ve atölye çalışmaları gerçekleştirilecek. Ayrıca gastronomi kitaplarından oluşan dev kütüphane ve 295 metrekarelik konferans salonu da mutfak tutkunlarının kullanımına açık olacak. GastronoMetro’da önümüzdeki sonbahardan itibaren dünyaca tanınmış Michelin yıldızlı şeflerin gastronomi profesyonellerimizle de bir araya gelmesi planlanıyor.

“GastronoMetro, şeflerimizin ve gastronomimizin geleceğine yaptığımız önemli bir yatırım. Mutfak kültürümüze verdiğimiz değerin bir yansıması. Burada yerel bilgi birikimimizle uluslararası tecrübeleri harmanlayacağız” Diyen Metro Toptancı Market Türkiye Genel Müdürü Kubilay Özerkan, “Gastronomi sadece yeme-içme değildir. Hayata karşı bir duruş, kültür ve yaşam tarzıdır. Bu bakış açısını tüm çalışanlarımızın kazanması amacıyla, 3 yıl içinde 4 bin çalışanımızı GastronoMetro’da bu kültürle buluşturmak istiyoruz” dedi.

Electrolux Profesyonel Mutfak Ekİpmanları Yer Alıyor GastronoMetro Direktörü Maximillian J.W. Thomae, “GastronoMetro’da mutfak profesyonellerine, işlerinde fark yaratmaları için de gerekli konularda destek vereceğiz. Gastronomiye gönül veren herkese kapılarımız açık. Burası Metro’ya değil, tüm sektöre ait bir platform” dedi. Electrolux Profesyonel, bin 700 metrekare alan üzerine kurulu, gastronomi profesyonellerine yönelik bir gelişim ve keşif platformu olan Gastronometro’nun profesyonel mutfaklarının tedarikçisi olmakla beraber, platformun diamond sponsorluğunu da üstlendi. 14 kişilik HORECA Stüdyo, 10 kişilik Pasta ve Ekmekçilik Stüdyosu, Ar-Ge çalışmalarının yapılacağı Ürün Geliştirme Mutfağı, Bar ve Barista Stüdyosu ve Bulaşıkhane bölümü Electrolux Profesyonel ekipmanlarıyla donatıldı. Gastronometro mutfaklarında Electrolux Profesyonel’in air-o-steam Touchline kombi fırınları, thermaline yüksek kapasitede pişirme grupları, green&clean serisi bulaşık makineleri, ecostore buzdolapları, derin dondurucuları, dinamik hazırlık ekipmanları gibi ekipmanları kullanıldı.

MART/NİSAN 2016

49


makale

Hüsran YAŞAR KÖSE husran@hotmail.com

Bir festival afişi, bir film sahnesi, şeker gibi bir belgesel

Müzİk ruhun gıdası Pekİ ama Waffle neyİn gıdası?

D

oktorlar, zayıflama diyeti yapanların ya da özel diyet uygulaması zorunlu hastalıkları olanların uyması gereken anayasayı masaya koyarlar: ‘Üç beyazdan kaçınacaksın!’ Peki ya sağlıklı olanlar ya da kilosunu dert etmeyenler? Onlar doyasıya ve ne kadar isterlerse tüketecekler mi? Aslında bu sorunun cevabını hepimiz gayet iyi biliyoruz. Peki, cevabı bilmemize rağmen neden hala hem kendimizi hem de toplumumuzu koruyacak tedbirleri ve bilgilendirecek araçları harekete geçirmiyoruz. Ne yazık ki toplumda doğru bilinen yanlışların düzeltilmesi o kadar kolay olmuyor. Tahıl ve tahıl ürünleri hakkında konuşulunca fırıncılar ayağa kalkıyor. Şeker üzerine konuşulunca herkes ayağa kalkıyor. Üç beyaz üzerine gerçekleri öğrenmek isteyenlerin gazete kupürlerini değil, bilimsel literatürü taraması gerekiyor. En azından kendi hayatımızda bir şeyleri değiştirebilmek için… Bu üçlünün en baştan çıkarıcı olanı şekeri merak edenlerin ise literatür taramasına gerek yok. Kolayca ulaşılabilecek 2014 Avusturalya yapımı ‘That Sugar’ Filmini izlemeleri yeterli. Bakkallarda marketlerde rafları süsleyen ve başka türlü gıdalarmış gibi görünen çok şeyin temelde ‘şeker’ olduğunu kavradığınızda, bir daha asla eski kafada olmayacaksınız. Fakat elbette şeytan arada sırada deneyecek, kanınıza girecek! Beni geçenlerde denedi mesela... Her ne kadar sağlıklı beslenme yolunda bir sürü meseleyi kafasında halletmiş ve hayati doğruları günlük yaşama geçirmiş biri de olsam, tatlı şeylere karşı mücadelem halen sürüyor. Ketojenik diyetle ilgilenmeye başladıktan ve ‘That Sugar’ filmini izledikten sonra bile kolay olmuyor. Ama neredeyse başarmıştım ki… Basın yayın organlarında 1-24 Haziran tarihlerinde düzenlenecek olan 44. İstanbul Müzik Festivali’nin ‘Olmaz ki! Böyle

50

MART/NİSAN 2016

de yatılmaz ki!’ dedirten ve bana göre resmen cinayet işleyen afişlerini gördüm. Benimle birlikte bütün ülke gördü, üstelik hazirana kadar da görmeye devam edecek. Karşılaşmadıysanız, bu yazıyı okurken karşılaştınız işte! Üzerinde rengârenk şekerlemeleriyle her yerinden bal damlayan waffle’dan yapılmış piyano, waffle’dan yapılmış keman, waffle’dan yapılmış trompet’i görünce bana hak verdiniz mi? Hele de ‘Eğer müzik aşkın gıdasıysa durmadan çalınız’ diyen sloganı da okuduysanız vay halinize… Siz susacaksınız, içinizdeki ses konuşacak: ‘Atla git Bebek’e! Bu işin en iyisinin elinden bir Waffle ye! Müziği seviyorsun, Waffle da seveceksin! Müzikle ruhunu, Waffle ile mideni şenlendireceksin! Olay benim başımdan geçti. Bebek’e doğru yola koyuldum ama içimdeki öteki ses “dur bir düşün” dedi. Arnavutköy’ün ‘in’ mekânı Any’de bir kahve molası verdim ve hangi parlak fikirli bu akla ziyan afişleri tasarlamış acaba diye de kısa bir araştırma yaptım. Çıka çıka ailesiyle sağlıklı beslenmeye ciddi emek harcayan Serdar Erener’in alametifarikası çıktı karşıma, şaşırdım. Tatlı yemekten vazgeçince beynim doğrudan sanat ile yemek arasındaki ilişkiyi kurdu ve kendimi bir filmle ödüllendirmeye karar verdim. Boston Globe Gazetesi’nin araştırmalarıyla Pulitzer ödülü kazanan gazeteci ekibinin gerçek hikâyesini anlatan Tom McCarthy’nin yönettiği Amerikan yapımı Spothlight filmini izlemek için epeydir fırsat kolluyordum. Üstelik film, bu yılın En İyi Film Oscarı’nı da alınca gitmek farz oldu. İyi ki gitmişim. Amerikan Şeker Endüstrisinin sağlığa zararı kanıtlanmış olan şeker üzerine geliştirdiği güncel yaklaşımı da öğrenmiş oldum. Evet,


mutfağım evimdir Spothlight filmini izlerken bunu başardım. Nasıl mı? Film, karakol sahnesiyle açıldı ve sonraki sahne aynen şöyleydi: Boston Globe Gazetesi yöneticileri ve çalışanları emekliye ayrılan bir arkadaşlarının etrafında toplanmıştır. Veda konuşmaları yapılmış, pasta kesilmiş, iki gazeteci ellerinde pasta tabaklarıyla yerlerine geri dönmektedir. Kadın muhabir pastadan koca bir lokmayı ağzına atarken diğeri sorar; ERKEK MUHABİR Pasta nasıl? KADIN MUHABİR Güzel, gerçekten güzelmiş… Kadın adamın elinde taşıdığı tabağı işaret ederek, Sen yemeyecek misin? ERKEK MUHABİR Hayır! Mike’a götürüyorum bunu. Böyle şeyleri asla yemem ben, insana bir tür sıkıntı veriyorlar. KADIN MUHABİR Pastasını yemeğe devam ederken aldırış etmeden cevap verir. Biliyorum.

konuşuruz’ diyerek pastaya, kelimenin tam anlamıyla gömülüyor ve sahne boyunca ağzını doldura doldura yiyor pastasını, bu arada arka planda kadın muhabir de pasta yemeğe devam ediyor. Eğer kadın ve erkeğin bu yazıya aktardığım diyalogları olmasaydı bu sahneye hiç takılmayabilirdim. Aktardığım bu kısacık sahnede filmin kahramanları, uzun zamandır tartışılan şeker konusuna açıklık getiriyorlar. Her ne kadar ‘Ben bu tür şeyleri yemiyorum’ diyen karakterin itirazı diğerlerinin pasta iştahı karşısında çok cılız kalsa da konu aşama katetmiş görünüyor! ‘Evet, şeker ve şekerli şeyler insan sağlığına zararlı ama sen serbestsin; ister yersin ister yemezsin.’ Ben buradan Amerikan şeker endüstrisinin şekerin halk sağlığına zararlı olduğunu kabul ettiğini ama tıpkı sigarada olduğu gibi tüketip tüketmeyeceğine insanların kendilerinin karar vermesi gerektiği şeklinde bir düşünceyi bilim çevrelerinde ve kamuoyunda kabul ettirme yolunu seçtiklerini anlıyorum.

Bu vahim cevabın devamında pasta sahnesi uzadıkça uzuyor. Pastası önüne konulduğu sırada telefonla konuşan Mike, pastayı görünce karşısındakine, ‘Hayır, kızgın değilim sadece açım, bir şeyler yiyeceğim sonra

Şimdi düşünüyorum… Okul kantinlerinde satılan o gıda olmayan şeyleri, şeker hastalarına verilen şeker yükselten diyetleri, kutlamalardaki başkahraman pastaları, ‘sadece çocuklar için’ diyerek pazarlanan naylon kutulardaki renkli yoğurt olmayan yoğurtları, çikolataları, bisküvileri, çocukları sevindirmek ya da şımartmak için verilen şekerlemeleri, daha bir sürü şeyi ama ille de müzik festivalinin afişini… Kendi kendime soruyorum, bu konu insanların kendi keyfine bırakılacak kadar basit mi?

That Sugar Filminin yaratıcısı

Damon Gameau

MART/NİSAN 2016

51


haber

ENDÜSTRİNİN ESTETİĞİ: VİNERO ŞARAPHANE VE KONUKEVİ Gelibolu yarımadasında, üzüm bağlarıyla iç içe bir şarap imalathanesi ve konukevi olan Vinero, Mimar Cem Sorguç’un kurucusu olduğu CM Mimarlık tarafından tasarlanan iç mekânlarıyla yalnız üretimin organik işleyişine katkıda bulunmakla kalmıyor, tadım ziyaretçilerine de unutulmaz bir deneyim yaşatıyor... Çanakkale’nin Eceabat ilçesinde yer alan ve iç mimari projesi CM Mimarlık imzasını taşıyan Vinero Şaraphane ve Konukevi, malzemenin doğru kullanımıyla insan ölçeğine indirgenen geniş ve yüksek hacimleri, güçlü mekansal kurgusu ve imalatın organik işleyişiyle uyumlu tasarım anlayışı ile endüstriyel mekanlara alışılmışın dışında bir yorum getiriyor. Mimari müellifiyeti Tekeli-Sisa Mimarlık’a ait olan şaraphane ve konukevinin iç mekan programı, yaklaşık 16.000 metrekarelik alanda imalat ve depolama kısımlarının yanı sıra bunlara servis veren laboratuarlar, ofisler gibi yan programları, 25 odalı bir konukevini, yeme-içme de dahil muhtelif servisleri ve spesifik bir spa programını barındırıyor. Vinero Şaraphane ve Konukevi’nin imalat fonksiyonlarının sağlıklı işlemesini desteklemek ve yılın belirli ve pek de uzun olmayan periyotlarında yoğun, diğer zamanlarında ise daha pasif faaliyet gösteren şarap üretim tesisini tadım ziyaretçileri için de etkileyici bir deneyim alanına dönüştürmek CM Mimarlık için projenin tasarımındaki en önemli çıkış noktaları olmuş.

52

MART/NİSAN 2016

İç mimari tasarımı yapının inşaat sürecine paralel olarak üstlenen ve bunu bir avantaj olarak kullanan CM Mimarlık, imalat bölümlerinde betonarme strüktürü olabildiğince çıplak bırakmış ve ihtiyaç noktasında sıvıya ve hareketli modüllerin darbesine dayanıklı malzemelerle gerektiği kadar kaplama yoluna gitmiş. Tadım ziyaretlerinin ve konukevinin varlığının imalathanenin dışa dönük yüzünü oluşturması nedeniyle, ziyaretçileri karşılayacak olan imalathane içi salon, amfisunum alanı, ofisler, konukevi alanları ve imalathanenin ana giriş aksını karşılayan ortak alanlar bu fonksiyonlara uygun bir albenide kurgulanmış. Ham metalin endüstriyel kaba bağlantı detaylarıyla, ahşabın ise masif haliyle işlenerek kullanıldığı imalathanenin depolama ve yıllandırma kısımları dahil tüm diğer mekanları, malzeme ve ilişkiler bütünlüğü ile tasarlanmış. Herbiri birbirinden farklı odalardan oluşan konukevinin yaşam alanları ve ıslak hacimlerinin kurguları ve malzemeleri odadan odaya farklılaştırılırken, her oda ekleri, servisleri, malzemeleriyle bir ilişki içinde planlanmış.


makale

Proje Adı: Vinero Şarap Üretim Tesisi Ve Misafirhane Binası Proje Yeri: Eceabat/Çanakkale İç Mimari Tasarım Ekibi: Cem Sorguç, Elvan Çakıt, Özlem Yılmaz, Gizem Candemir, Deniz Gezgin, Amina Rezoug. İşveren: Sanovel Mimari Proje: Tekeli-Sisa Mimarlık Proje Tarihi: 2012-2015 Toplam İnşaat Alanı: 16.000 m2

“CM Mimarlık olarak böyle bir yapının içerisinde çalışmak bizim için hem güç, hem de heyecan vericiydi. Bir şarap üretim tesisi, tüm imalathaneler, fabrikalar gibi varoluşunu en iyi ve doğru şekilde karşılamak üzere tasarlanmalı. Bize düşen görev, söz konusu imalata dayalı organik işleyişi aksatmayacak biçimde tasarlamaya gayret etmekti” diyen Mimar Cem Sorguç, en önemli şanslarının projeyi erken bir vakitte ele almak olduğunu şu sözlerle vurguluyor: “Mimari tasarımı ve müellifiyeti ülkemizin köklü ofislerinden Tekeli-Sisa Mimarlık Ortaklığı’na ait olan yapının inşaatının başlamasıyla CM Mimarlık olarak biz de iç mimari projesine başlamış olduk. Tekeli-Sisa ofisi dahilinde sevgili Dilgün Saklar ve Mehmet Emin Çakırkaya’nın varlığı ile göreceli olarak projeyi vakitlice çalışmaya başlamış olmak bizim için büyük şanstı.”

MART/NİSAN 2016

53


makale

Tolga AYDIN

tolga.ayn@gmail.com

Spotlight

Oscar’lar üzerine bahis oynarken mantığın sesinden ödün vermemeye çalışmıştım. Hâlbuki ödül dağıtımının ardından büyük adaylıklarda kaybettiğim yegâne bahis, en iyi film dalındaydı. (Bahis bağımlılarıyla aynı dertten mustariptim: Bir noktada, mantıktan vazgeçip kumarın doğası gereği imkânsıza yakın o riski alma arzusu.) Akademinin bu yıl görkemli bir filmin sinemada nelere kadir olduğunu onurlandırmak için George Miller’in punk operası Mad Max: Fury Road’a ödülü vereceğine inanmak istedim. Keza öyle olmadı. Kişisel bir sürprizle ödül Spotlight’a gitti. Oscar’lık film diye bir algı vardır. Bundan Oscar alan işlerin iyi olmadığı düşüncesi çıkmasa da; The Hurt Locker ya da Crash gibi güncel örneklerde olduğu gibi her zaman adayların içindeki en iyi olduğunu düşündükleri filmi ödüllendirmiyorlar. Spotlight’ın içerik politizmi anlamında, adaylar içinde en doğru film olması ya da ciddi filmleri seven akademinin tek seçeneği gibi görünmesini göz ardı etmeden gönül rahatlığıyla Spotlight’ın yılın en iyi filmlerinden olduğunu söyleyebilirim. 54

MART/NİSAN 2016


Külttablası Peki, Neden? The Boston Globe içindeki özel bir araştırma biriminin, Katolik kilisesinin dâhil olduğu taciz davalarını araştırmaya başlaması ve giderek örtülen hakikatin boyutu karşısındaki mücadele filmin ana iskeletini oluşturuyor. Bu noktada İkinci Dünya Savaşı’nın kendi alt türlerini yaratması gibi soruşturma-gazetecilik-komplo diye bir kırma türün varlığından bahsedebiliriz. Spotlight’ın en çok parlayıp diğer örneklerden sıyrıldığı yönü ise; ne karakterlerini Hz. Davud-Golyat mitindeki trajik kahramanın yerine konumlandırıyor ne de gerçek olaylardan esinlenen öyküsündeki insani unsurları bir gram fazla melodramla sulandırıyor. Filmi izlerken çok nadiren izlediğinizin bir dramatik yapı için çarpıtıldığına sizi inandırmayı başarıyor. Gerçekle bağını o kadar sade ve bir ‘gazeteci’ bakışıyla konumlandırıyor ki, filmin sonunda isimleri minicik puntolarla yazılı binlerce ‘mağdurun’ ismi ekranda akmaya başlayana dek izlediğinizin dürüstçe yazılmış kaliteli bir makale olduğunu düşünüyorsunuz. Burada bahsettiğim soğuk bir belgesel dili değil, insanla ilgili olanın (ilahi bile olsa) kurum karşısındaki çaresizliğini içten fakat planlı bir sinema diliyle aktarması. ‘Suçlunun kazınınca altından insan çıkması’* misali gazetecileri, polisleri, yüksek mevkili kilise çalışanlarını, adalet mensuplarını çok akılcı

noktalarda kazıyıp altlarındaki insanı çıkarıyor. Karakterine yaklaşırken de ‘iyi basın hep doğrunun peşindedir’ gibi bir zaafa da asla düşmüyor Spotlight ekibinin başındaki kıdemli gazeteci Walter Robinson’a taciz vakalarının haberi önceden gönderildiği halde, yeterince ‘büyük’ olmadığı gerekçesiyle unutulup, çarçur edildiğini de acı verici şekilde belirtiyor. Senaryo ve metnin görsele aktarımı konusunda yaptığı dramatik tercihlerin hiç birinde sorun yaşamıyor film. Yönetmenin kendine has bağımsız filmleri dışında, The Wire dizisinde yazarlık ve oyunculuk geçmişi var. Efsane dizinin son sezonunda yalanları ve gazetecilik ahlakını umursamayan çaylak bir gazeteciyi canlandırmıştı kendisi. The Baltimore Sun (The Wire) gibi The Boston Globe(Spotlight)’un da gazetecilik anlayışı bu iki kurgusal dünyanın merkezinde önemli rollerde. Bu kadar kaliteli bir öykü anlatıcısının en iyi özgün senaryo (Josh Singer ile birlikte) ve en iyi film dallarında ödül alması gerçekten önemli.

eserleri üzerinden politik doğruculuklarını ve siyasal vicdanlarını temizleme çabalarını konu dışında tutarsak; Akademi yukarıda bahsettiğim cesareti ödüllendirdiğini göstermek istiyor. Siyasi coğrafyamızda Spotlight düzeyinde ses getirecek, ilginç gazetecilik vakalarını sürekli yaşamamıza rağmen bizim gerçekliğimizde, büyük hikâyelerin sonu genelde editör masasında ya da hapishanede sonlanıyor. Filmde, mağdurların ketum avukatı Garabedian’ın söylediği gibi: “Bir çocuğu yetiştirmek için bir köy gerekiyorsa onu taciz etmek için de bir tane gerekiyor.”

Büyük Harfle Hakikat

Bu gibi filmler hakikati arayıştan ödün vermemenin ne kadar acı verici olursa olsun kıymetini hatırlattığı için önemli. Yoksa Katolik Kilisesi, yozlaşmış şirketler, hükümetler, çürük adalet sistemlerinin yalnızca dönemi ve coğrafyası değişiyor. Asıl hakikatin peşinde olan insanlara, daimi bir ihtiyaç var. Ve bu şekilde onları yüreklendirecek işlere.

Gazeteciliğin neredeyse organize suçta kariyer yapmakla aynı riski taşıdığı bir ülkeden bakınca filmin anlattığı öykü ve bu öyküyü filme alan insanları cesaretlendirilmesi günümüz dünyasında özellikle önemli. Hükümetlerin ödüller ve sanat

Çocukların tacize uğradığı, öldüğü bir köyden olmadığınızı, suçlu hissetmediğinizi iddia edebilirsiniz. Ancak sadece ‘iddia edebilirsiniz.’ Spotlight zarif bir soğukkanlılıkla bunu dillendirdiği için yılın en iyilerinden.

MART/NİSAN 2016

55


restaurant-cafe

Beyoğlu’nun Tarİhİ Mekânı “1924” Müdavİmlerİnİ Ağırlıyor Beyoğlu’nun eski görkemli günlerinde yaşayan, klasik Rejans atmosferini yansıtan 1924; içindeki tarihi kokusu ve her köşesine yerleşmiş anılarıyla müdavimlerini ağırlıyor.

56

MART/NİSAN 2016


restaurant-cafe www.1924beyoglu.com Asmalı Mescit Mah. OIivya Geçidi No:7-A Beyoğlu, İstanbul 0212 243 8360

3

60 Entertainment Group tarafından tarihi atmosferi bozulmadan hayata geçirilen İstanbul ile özdeş mekân, 1920’lerden günümüze İstanbul klasikleri arasında önemli bir yer tutuyor. 1924, gümüş şamdanları, o yıllara ait çatal bıçak takımları, klasik haline gelmiş dokusu ve tarihi atmosferiyle geçmişi geleceğe taşımaya hazırlanırken usta şefler tarafından hazırlanan “Doğu Avrupa” mutfağı, damaklarda eşsiz tatlar bırakıyor. 1924, özel aksesuarları, yemek esnasında piyano, arp/akordiyon dinletileri ve benzersiz dokusuyla İstanbul’da Rus kültürünü yaşatıyor. Başta modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, dönemin ajanlarından Mata Hari, ünlü oyuncu Greta Garbo, yazar Agatha Christie ve İspanya Kralı gibi pek çok tanınmış simanın tercih ettiği Rus restoranı, eski kimliği ve yenilenmiş mimarisi ile aynı yerinde hizmet veriyor. Şöhretli ve geleneksel hale gelmiş mekânı tekrar müdavimleriyle buluşturan 360 Group, tarihi değerlere sahip çıkarak, İstanbullulara özledikleri ve bekledikleri bir restoranı tekrar kazandırıyor. Geçmişten bugüne sanatçıların, yazarların, şairlerin ve aydınların değişilmez mekânı olan 1924, tarihi binasındaki büyülü atmosferine tüm İstanbulluları davet ediyor.

MART/NİSAN 2016

57


horecalife

kaçan balık büyük olur

kaçan balık büyük olur

Grandma Ekmekleri Sofralara Lezzeti ve Sağlığı Getiriyor

Lobinin de Restoranın Avira Catering Satın da Müziği Özel Olmalı Alma Şefi Arıyor

Grandma Bakery ekmekleri ile artık tüm öğünler daha sağlıklı. Teşvikiye’de hizmet veren Grandma Bakery, tamamen doğal malzemelerle hazırlanan doğal ekmekleriyle her zevke göre sağlıklı öğünler vadediyor. Grandma’nın sahibesi Ceyda Köse’nin anneannesinden öğrendiği ekmek yapma tekniklerini kullanarak 2009’dan bu yana yetiştirdiği ekşi maya ile hazırlanan ekmekler, birçok farklı seçenek ile satışa sunuluyor.

Jumbo HORECA’dan Uyarı eçtiğimiz yıl yeniden yapılanma süreci kapsamında HORECA kanalındaki faaliyetlerini etkinleştiren Jumbo’nun Horeca ürünlerinin sadece Jumbo tarafından satıldığına dikkat çekilerek, başka firmalara itibar edilmemesi gerektiğinin altı çizildi. 2015 yılı itibariyle yeniden yapılanma sürecine giren Jumbo, HORECA ürünlerini tek elden müşterilerine sunmaya başladı. Jumbo Horeca ekibi bu amaçla yola çıkarak, yeni yapılanma ve altyapı çalışmalarıyla tek yetkili distribütör satış sistemini devre dışı bırakarak, genişleyen satış ekibişye müşterilerine ulaşıyor.

advertorial

Bilimsel araştırmalar müziğin insan davranışları üzerindeki önemli bir etkiye sahip olduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle günümüzde müzik eğlence amaçlı kullanımının yanı sıra markaların imajından çalışan verimliliğine pek çok konunun şekillenmesinde önemli bir unsur rol teşkil ediyor. Müzik sayesinde tüketicilerin satın alma eğilimleri, marka sadakatleri de şekilleniyor. Bu durumun bilincindeki tüm şirketler ve markalar müziğe en az diğer konular kadar dikkat gösteriyor. Turizm de bu konudaki en bilinçli sektörlerin başında yer alıyor.

Avira Holding çatısı altında faaliyet gösteren Catering Grubu Satın Alma Koordinatörlüğü bünyesinde gıda ürünleri kalemlerinin tümünün satın alma sürecinden sorumlu olacak, hammadde, yarı mamul, mamul alımı konusunda tecrübe sahibi, tedarikçi yönetimi, piyasa araştırması, fiyat analizi, sözleşme süreci takibi ve raporlamalarını yürütebilecek “Satın Alma Şefi” arıyor. Yer: İstanbul Anadolu Yakası.

Gıda Bileşenleri Tahsin Öztiryaki: Endüstrisi, Fi “Şeflerimizin Yanındayız” İstanbul’da Buluşuyor

14.Uluslararası İstanbul Gastronomi Festivali’nin ana mutfak sponsorluğunu, sektör lideri olmanın verdiği sorumluluk ile yine Öztiryakiler üstlendi ve yarışma alanında 23 ayrı profesyonel mutfak istasyonu ile 3 kişinin aynı anda yarışabildiği profesyonel bir pizza mutfağı kurdu. Öztiryakiler Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Tahsin Öztiryaki, dünyaya açılma noktasında büyüyen Türk mutfağı ve Türk turizmi için yapılan bu tarz organizasyonların çok etkili olduğunu belirterek, “Dünya tatları ile yerel mutfağımızı aynı çatı altında sunan dünyanın dört bir tarafından gelen pırıl pırıl genç şefler görüyoruz.

4-6 Mayıs’ta İstanbul Kongre Merkezi’nde düzenlenecek Food ingredients (Fi) İstanbul Gıda Bileşenleri Fuarı’nın; Asya, Avrupa ve Kuzey Afrika’dan 150 marka ve 5.400’ü aşkın ziyaretçinin katılımı ile gerçekleşmesi bekleniyor. Ekonomi Bakanlığı’nın Alım Heyeti Programı’nda yer alan Fi İstanbul’a, İstanbul İhracatçı Birlikleri koordinasyonuyla 3 kıtadan 11 ülkeden firma yetkilileri, yeni ticari işbirlikleri kurmak üzere katılım sağlayacak.

daha fazlasından haberdar olmak için horeca.life


BİZE ULAŞIN


haber

Seyahat arama sitesi momondo’nun yeni araştırmasına göre, deniz, kum, güneş üçlüsüne bu yıl geçen yıldan çok daha fazla ilgi göstereceğiz. Ancak araştırma, coğrafi bölgeler ve diğer ülkeler arasında yapılan karşılaştırmalarla bundan çok daha fazlasını ortaya koyuyor.

2016 Seyahat Tercİhlerİ Tatil için sabırsızlanmaya başladık. Haliyle şimdiden resmi tatil günlerini kontrol ediyor ya da işten hangi ara izin alabileceğimizi hesaplamaya çalışıyoruz. Peki, 2016’da en çok hangi tür tatilleri tercih edeceğiz? Yazlığa mı gideceğiz, sırt çantamızı alıp uzaklara mı, yoksa gemi turlarıyla Avrupa kıyılarına mı? Seyahat arama sitesi momondo’nun 20 ülkeyi kapsayan araştırması , Türkiye’de yaşayan turistlerin bu yılki tatil planlarını, coğrafi bölgelere göre karşılaştırarak ve diğer ülkelerle kıyaslayarak ortaya koyuyor. Araştırmanın en dikkat çekici sonuçlarıysa şöyle:

60

MART/NİSAN 2016


haber Deniz tatili isteyenlerin sayısı ikiye katlandı

Macera arayanların sayısı artıyor

Yerli turistler, bu yıl en çok deniz, kum, güneş üçlüsünü bir arada bulabilecekleri tatilleri tercih edeceklerini söylüyor. Bu tür bir tatil yapmayı planlayanların oranı bir önceki yıl yalnızca yüzde 28’ken, bu yıl yüzde 61 oranında. Araştırma, deniz tatili isteme oranının en yüksek olduğu bölgenin ise yüzde 65’le İç Anadolu Bölgesi olduğunu ortaya koyuyor.

Dördüncü sırada macerayı seven turistler yer alıyor. Araba veya motosikletle özgürce seyahat edip, tatillerini yoldayken şekillendirebilecekleri bir yol gezisi yapmayı isteyenlerin oranı yüzde 30 oranında. Bu tatil türü, özellikle 23-35 yaş grubunun favorileri arasında. Diğer yandan tüm yaş gruplarında yalnızca erkekler incelendiğinde, oran yüzde 34’e kadar çıkıyor. Ayrıca Ege Bölgesi’nde yaşayan turistler yol gezilerini en çok tercih eden grup.

Gençlerin favorisi şehir kaçamakları 2016’da en çok tercih edilecek ikinci seçenekse kısa süreli şehir kaçamakları. Katılımcıların yüzde 39’u, “Bu yıl mutlaka bir kaçamak yapacağım” diyor. Bu oran, 2335 yaş arası turistlerde yüzde 42’ye kadar çıkarken, şehir kaçamaklarını en az tercih edenlerse 56-65 yaş grubu. Bölgelere göre incelendiğindeyse, kaçamakları en çok Egeliler ilgi gösteriyor.

Çocuklu aileler gemi turları arıyor

Egeliler yazlıktan vazgeçmiyor Üçüncü sırayı ise her ikisi de tatilcilerin yüzde 34’ü tarafından benimsenen iki seçenek paylaşıyor. Bunlardan ilki; yurt içindeki yazlık eve gitmek. Bu seçenek en çok 56-65 yaş grubu, en az ise 18-22 yaş grubu arasında popüler. Araştırmaya göre, yüzde 35’lik oranla yazlık evleri en çok Ege Bölgesi’nde yaşayan vatandaşlar tercih ediyor. Diğer yandan araştırmanın yapıldığı 20 ülke arasında, Rusların ardından yazlıkta tatil yapmayı en çok seven ikinci ülke konumundayız.

İlk beşte yer alan son seyahat yöntemi ise turistik gemi turları. Yerli turistlerin yüzde 27’si 2016’da en azından bir gemi turu yapmak istediğini söylerken, bu oran 5665 yaş grubunda yüzde 33’e kadar çıkıyor. Benzer şekilde çocuklı aileler arasında da gemi turlarını tercih etme oranı daha yüksek. Diğer yandan araştırmada öne çıkandiğer tatil yöntemleri ise sırasıyla kayak tatilleri (yüzde 21), kamp yapmak (yüzde 17), sırt çantasıyla gezmek (yüzde 15). *momondo tarafından 2016 yılında yaptırılan bu araştırmada, 20 ülkeden 29000 katılımcıya ait cevaplar yer almaktadır. Araştırmaya Türkiye’den ise 1000’in üzerinde kişi katılmıştır.

Rahatlamaya ihtiyacımız var! Üçüncü sırayı paylaşan ikinci tatil seçeneği spa, masaj, yoga kursu vb. gibi seçenekler sunan tatil yörelerine ve tesislere gitmek. Bu seçenek, en çok 36-55 yaş grubundaki turistler tarafından tercih edilecek. Bu tür tatilleri en çok tercih edecek olan coğrafi bölge ise İç Anadolu Bölgesi. Diğer yandan araştırmanın yapıldığı 20 ülke arasında, bu tür rahatlama odaklı tatilleri en çok tercih eden ülke konumundayız.

MART/NİSAN 2016

61


haber

Altı yüzden fazla içeriğiyle seyahat severlere ilginç seyahat bilgileri veren Prontotourblog’dandünyanın en lezzetli 5 mutfağı…

LEZZETLERİYLE ÜNLÜ DÜNYANIN EN İYİ 5 MUTFAĞI

62

MART/NİSAN 2016


haber Dünyanın neresine giderseniz gidin tattığınız lezzetler farklı duygular hissetmenize neden olur. Kimi zaman ayaküstü tattığınız bir sokak lezzetinin verdiği hazla kendinizden geçerken, kimi zaman da kişisel damak zevkinize uygun olmayan bir tatla karşılaşabilirsiniz. Fakat öyle ülkeler var ki mutfağıyla nam salmış ve otoriteler tarafından en iyiler arasında gösterilmiştir. Farklı coğrafyalar ve farklı kültürler keşfetmek isteyenlerin seyahat pusulası Prontotourblog, ekonomi ve gelişmişlik düzeyi de dâhil olmak üzere birçok nesnel faktörden bağımsız olarak dünyaya nam salmış en iyi 5 ülke mutfağını belirledi;

Fransız Mutfağı Fransa’da yemek, edebiyat kadar, sanat kadar, politika kadar önemlidir. Yemeğe atfedilen bu önemden kaynaklanıyor olsa gerek, birçok otorite tarafından dünyanın en iyi mutfağı olarak Fransız mutfağı tanınmaktadır. En ünlü yemeklerini unlu lezzetlerin oluşturduğu Fransız mutfağının temelini oluşturan diğer iki öğe ise peynir ve şaraptır. Dünya’nın en iyi şaraplarının da bu ülkede üretildiğini söylemeden geçmeyelim. Ayrıca bir diğer anekdot da restoran sayısına dair. Ülke genelinde restoran sayısı oldukça yüksektir. Sadece Paris’te 5 bin civarı restoranın olduğu düşünülmektedir.

İtalyan Mutfağı Dünyanın en lezzetli yemeklerine sahip 2. ülkenin bir Akdeniz ülkesi olması bu konuda ne denli şanslı olduğumuzun bir göstergesi. Pizzası, pastası, sebzeleri, deniz ürünleri ve daha yüzlerce efsane haline gelmiş lezzetiyle İtalyan mutfağı dünya çapında öyle ünlü ki, dünyanın neresine giderseniz gidin bu mutfağın lezzetlerine ulaşmanız mümkün. Dünyanın her yerinde ulaşmak mümkün olsa da, İtalyan yemeklerinin en iyileri haliyle ana vatanında yapılıyor. Özellikle özerk Toskana bölgesinin özgün yemekleri ve muhteşem şarapları sizi kendinizden geçirebilir.

Hİnt Mutfağı Sunum açısından batılı tüketicileri çok memnun etmese de, Hint mutfağı tadıp keşfetme cesaretini gösteren herkesi ülkeye yerleşmeye zorlayacak kadar lezzetli. Hindistan mutfağının en belirgin özelliği kullanılan yüzlerce çeşit baharat. Değişken iklim koşulları nedeniyle tat alma duyusunda oluşan azalma ülke mutfağının baharatlara ağırlık vermesine neden olmuş. Durum böyle olunca baharatın envai çeşidi yüzyıllar içinde keşfedilip tüketilmiş. Kendiliğinden oluşan bu kültür bugün ülke mutfağını en iyiler listesine sokan en önemli unsur. Hindistan mutfağında ağırlıklı olarak sebze tüketildiğini söylemek mümkün. Bu yönüyle ülke, vejetaryenler tam bir cennet.

Lübnan Mutfağı Genel anlamda Ortadoğu mutfağının ne denli zengin olduğunu bilen bilir. Ortadoğu’nun bu konuda en başarılı ülkesi tartışmasız Lübnan. Akdeniz’e özgü sebzelerin muhteşem baharatlarla harmanlanarak yemeğe dönüştürüldüğü bu ülkede yenilen bir tabak yemeğin tadı aylarca unutulmuyor. Diğer Ortadoğu ülkelerine oranla et ürünlerinin biraz daha az tüketildiği Lübnan sofralarında en yaygın bulunan yemekler ise zeytinyağlılar, humus ve ünlü Lübnan köftesi Kıbbeh.

Yunan Mutfağı Yunan mutfağını Balkan ve Akdeniz mutfağının birleşimi şeklinde düşünmek mümkün. Tabi ki, tüketilen lezzetler bu iki mutfak kültürünün ürünleriyle sınırlı değil. Yunan mutfağının en belirgin özelliği zeytinyağlılara verilen önem. Günün hemen her öğününde masada en az bir zeytinyağlı görmek mümkün. Komşu Yunanistan yemekleri ile olduğu kadar mezeleri ile de ünlü. Yemek öncesi ve uzun akşam yemeklerinde sıkça tüketilen mezeler Türk mutfağının çok da uzak olmadığı lezzetler arasında. Yunanistan’a gidildiğinde mutlaka tadılması gereken lezzetler ise yahni, yunan salatası, enginar ve tüm deniz ürünleri. MART/NİSAN 2016

63


röportaj Bugün ABD, İngiltere, İsveç, Almanya, Belçika, Hollanda, Mısır, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Kıbrıs başta olmak üzere 17 ülkede, 300’ü aşkın mağazasında, her gün ortalama 800 bin kişiyi ağırlayan ve dünya markası olma yolunda ilerleyen Simit Sarayı’nın kurucusu Haluk Okutur, kendisiyle ilgili bilinmeyenleri HORECA’ya anlattı.

HAYALLERİNİ HAYATA KAT

N

ew York, 2012. “Times Meydanı’nda bir dükkânı Simit Sarayı yapmayı çok istiyordum. Çok talibi vardı ama sonuçta bizi tercih ettiler. Büyük bir heyecanla gittim, her şey hazır, imzaları atacağız. Son anda 6 yıllık kira karşılığı teminat mektubu istediler; 50 milyon dolar ediyor. Tabii olmadı. Yıkıldım, hüsran, hayal kırıklığı… Mağazaya karşıdan son bir kez baktım, içimden bir ses: ‘O köşe olmazsa karşı köşe olur, hayallerini hayata kat.’ Havaalanına gidip yazmaya başladım. Bir bölümde kendimi, bir bölümde Simit Sarayı’nın hikâyesini, bir bölümde de girişimcilere yönelik 250-300 sayfalık bir kitap düşündüm. Bir editörle buluştuk. 60 sayfası hazır, hazirandayız, eylül ekim gibi çıksın istiyorum dedim. ‘Mümkün değil, iki yıllık bir proje bu’ dedi. Sonrasında tek satır yazmadım… ODTÜ’de işletme mühendisliği okurken, farklı bir iş modeliyle marka yaratma hayalleri kuran Haluk Okutur, büyük market ve AVM’lerin piyasayı ele geçirmeye başladığı dönemde bakkalların ayakta kalabilmesini sağlamak üzere araştırmaya ve bir kitap yazmaya koyulur. Kitap hiç basılmamış ancak bugünkü başarısının temellerini oluşturmuş. Bu arada kendi ayakta kalışını sağlamak için de onlarca işte çalışmış, iş kurmuş ve ortaklıklar yapmış. Lakin ne istediği başarıyı ne de tatmini sağlamış. İnsanların cebindeki en küçük paraya talip olacağı ekmek ve

64

MART/NİSAN 2016

simide yönelmiş. Nihayetinde simitte karar kılmış. Böyle bir iş için doğru yer olduğunu düşündüğü İstanbul’a gelmiş ancak görüştüğü ve yatırım için ikna etmeye çalıştığı insanlar, projeye inanmadığı için bir süre adım atamamış. Sonunda, Boğaziçi Üniversitesi’nin karşısında bir dükkânı gözüne kestirip 10 bin dolarla işe koyulduğunda, ilk ortağı Mehmet Tarakçı ile hayallerindeki konseptin uzağında; salaş bir mekânda başlamışlar işe. İlk ay 15 bin dolar kâr elde etmişler. İlk üç yıl günde 20 saat çalışmış. Pek çok zorlukla da karşılaşmış ama hayallerinin gerçekleşmeye başladığını görünce daha büyük bir istekle devam etmiş. Sonunda Mecidiyeköy’deki bir mağazayı gözüne kestirmiş. “100 bin dolar hava parası istediler. İki bin dolar kapora verdim, eksik kalan 98 bin dolar için ortaklarıma gittim. İlk ortağım Mehmet Tarakçı’nın tüm birikimini harcayıp aldığı son model bir otomobili vardı. Anahtarları verdi, sattık ve bu parayla Mecidiyeköy’deki hayalimdeki konsepte uygun ilk mağazamıza geçtik. Arkasından diğer mağazalar, hızla gelmeye başladı. 2012 yılında Abdullah Kavukçu da ortak olarak bize katıldı. Şimdi 3 ortak olarak Simit Sarayı’na devam ediyoruz.” Sonrasını biliyoruz zaten. 2018’e gelindiğinde, mağazalarında günde ortalama 1 milyon kişiyi ağırlamayı hedefliyor. Buraya kadar okuduklarınız, hepimizin bildiklerinin bir özeti. Bundan okuyacaklarınız ise bugüne kadar pek bilinmeyenler…


makale

“Çok hayallerim hayallerim “Çok vardı ama ama içlerinde içlerinde vardı simitçi olmak olmak simitçi yoktu” yoktu”

MART/NİSAN 2016

65


röportaj

“Türk mutfağı, asırlardır, farklı medeniyetlerin bize bıraktığı büyük ve harika bir miras ancak kıymetini bilmedik, hala da bilmiyoruz” - İnovasyon H.O: Kimsenin sevmediği bir işi yapmasını istemem. İşinizi severek, heyecan duyarak yaptığınızda başarı da geliyor. Ne iş yaparsanız yapın inovatif yaklaşmak gerekiyor. Dünya hızla değişiyor, farklı pencereden bakmayı öğrenmek, herkesin yaptığını yapmamak gerekiyor. - Kurumsallık? H.O: İşleri delege etmek, patronluktan vazgeçmek. Bir resim yapıyorsunuz, çerçeve büyüdükçe bir adım geri çekilmek, oraya birini koymak, sonrasında kontrol etmek yeterli. Bakkal hesabı yapmak gerekiyor. A4’ün yarısı kadar bir kağıtta gelir bana rapor. - Helalleşmek, üzerinde en çok durduğunuz kavramlardan biri. Nereden geliyor bu? H.O: Çalışanlarımızla, ortaklarımızla, tedarikçilerimizle her zaman helalleştik. Bugüne kadar hiçbir çalışanımızla davalık olmadık. Bizden daha lezzetli simitler yapan

insanlar var, binlerce usta var, bizden daha çalışkan, daha akıllı, daha zengin insanlar var. Ama Allah bize nasip etti. Kimseyle kötü değilim, herkese faydalı olmaya çalışıyorum. İnsanlar da bana iyi davransın istiyorum. - Tahammül edemediğiniz H.O: Kim yaparsa yapsın, saygısızlık hiç tahammül edemediğim bir şey. - İstanbul H.O: Anadolu’nun herhangi bir yerinden İstanbul’a gelip başarılı olmak, dünyanın herhangi bir yerinden başarılı olmaktan çok daha zor. Burada ayakta kalmak zor, kurtlar sofrası diyebilirim. - Mutluluk? H.O: Gazete üzerinde tulum peyniri ile karpuz yemek ve çay içmek. - Girişimci H.O: Bir şey yapmaya heyecan duyan kişi.

- Hobi H.O: Çalışırken, işimle ilgili bir şey yaparken dinleniyorum. İşim gereği çok sık seyahat ediyorum. Gittiğim ülkelerdeki marketleri gezmek, ürünleri incelemek ve iki bavul market alışverişi yapmak tek hobim diyebilirim. - Kriz H.O: Ekonomik krize inanmıyorum. Bu, nereden baktığınıza bağlı. Kriz dediğiniz bir mevsimdir sadece. Benim için kıştır. Kıştan sonra her zaman bahar gelir. - İyi ortak H.O: Samimiyet -İşin Sırrı H.O: Niyet, Gayret ve Tevekkül Merak edenler için; Koç burcu, Fenerbahçeli, kullandığı tek sosyal medya mecrası twitter.

- Çılgınlık H.O: Ticari hayatta çok çılgınlığım oldu. 2009’da Yunanistan’dan ürünlerimize çok talep geliyordu. Yunanistan’ın zincir mağazalarından biriyle yıllık 100 milyon dolarlık bir operasyona başlayacaktık ki; işi çevirmekte zorlandığımız bir dönemdi. Yılda 20 milyon dolar kâr sağlayacaktık. Dedim ki; sadece bizim ürünlerimizi satacaksınız, bir de tabelanız Simit Sarayı olacak ve kulir değil, simit adıyla satılacak” dedim. Kabul etmediler. Ortaklar bir hayli bozuldu. “Bizim de torunlara anlatacağımız bir hikâyemiz olsun” dedim. Simidin kulir olarak satılmasına razı gelemezdim. Neyse ki sonrasında mahcubiyetimiz kalmadı çünkü başarılı olduk. Dünyanın pek çok ülkesinde haftada 4-5 mağaza açıyoruz ama Yunanistan’da hala yokuz. Elbette sıra oraya da gelecek.

66

MART/NİSAN 2016


haber

MUTFAK DOSTLARI DERNEĞİ YENİ YÖNETİM KURULUNU SEÇTİ Mutfak Dostları Derneği’nin 14’üncü olağan genel kurulu yapıldı. Geçen dönem başkan olan halkla ilişkiler danışmanı ve işletmeci Zeynep Kakınç yeni dönemde de başkan seçildi. Zeynep Kakınç, Türkiye’nin kendi alanında en eski sivil toplum örgütlerinden biri olan Mutfak Dostları Derneği’nin ilk kadın başkanı olmuştu. Ülkemizin özgün lezzetlerini ve yöresel üreticiyi korumak, desteklemek, bu doğrultuda bir lezzet envanteri oluşturulması konusunda önemli çalışmalara imza atan ve uluslararası etkinliklerle adını duyuran Mutfak Dostları Derneği’nin yeni yönetim kurulundaki görev dağılımı ise şu şekilde oldu: Başkan Zeynep Kakınç, Başkan Yardımcıları Osman Serim ve Serdar Arnas, Genel Sekreter Heyecan Şahin, Sayman Başar Eryöner, üyeler ise Nedim Atilla, Ülkü Kahraman, Alparslan Baloğlu, Ebru Erke.

Mutfak Dostları Derneği Neler Yapıyor? Mutfak Dostları Derneği, bilimsel araştırmalar yaparak, yaptırarak mutfak zenginliklerimizi, yeme-içme ve sunma adabını bütün özellikleriyle ortaya çıkarmak amacıyla kuruldu. Yurt içi ve yurt dışında mutfağımızın tanıtılmasını sağlamak, bu alanda eğitimler düzenlemek, yeme-içme ile ilgili gelişmeleri izlemek, bu tür çalışmaları özendirmek, derneğin kuruluş amaçları arasında yer alıyor. Türk mutfağı ile ilgili bilimsel araştırmaları destekleyen, çeşitli yayınlar hazırlayan, panel, konferans ve geziler düzenleyen dernek, önceden belirlenen temalar çerçevesinde hazırlanmış menülerin ikram edildiği gastronomik zenginliği olan yemekler de organize ediyor. Mutfak Dostları Derneği, “Coğrafî İşaretleme Sistemi” (Appelation d’origine Controlée) konulu panellerle, Türkiye’nin yöresel, özgün lezzetlerinin kalite standartlarının, üretim bölgelerinin ve kriterlerinin belirlenmesinin önemini vurguluyor.

MART/NİSAN 2016

67


röportaj

ÜRETİM TESİSİ Bu yıl, İstanbul dışında bayilikler vererek, ev dışı tüketim kanalındaki büyümesini artırarak sürdürmeyi hedefleyen Cakes&Bakes, 7 ana grupta 1400 çeşit ürün üretiyor. Markanın başarısını, “Değişen alışkanları iyi algılayarak, büyümenin sihrine kapılmadık. Küçük büyük demeden her türden projeye aynı ilgiyi gösterdik” sözleriyle anlatan Cakes&Bakes Genel Müdürü Volkan Cılga, BTA grubunun bir parçası olmalarının da sağlam büyümedeki en önemli etkenlerden biri olduğuna dikkat çekiyor.

Sunduğu Sayısız Avantajlarla Donuk Ürünlerİn

Gastronomİ Sektöründe Önemİ Artıyor BTA şirketlerinden Cakes&Bakes’in kuruluş hikâyesini ve üretim tesisleri hakkında genel bilgileri sizden dinleyebilir miyiz? BTA olarak havalimanlarında gerçekleştirdiğimiz operasyonlarda en fazla tüketilen ürünlerin unlu mamuller olduğunu tespit ettik ve 2006’da bu ihtiyacı karşılamak amacıyla 2.500 metrekare alana sahip Cakes&Bakes üretim tesisini açtık. Böylece kendi markalarımızın yanı sıra dünya markalarına üretim yapan, sahip olduğu son

68

MART/NİSAN 2016

teknolojiyle yeni ürün geliştirme konusunda iddialı, aynı zamanda endüstriyel üretim ile butik üretimi bünyesinde bir arada barındıran bir yapıyı hayata geçirdik. Yolcuların yanı sıra dünyanın önde gelen kahve ve fast food zincirlerinin de tedarikçisi olduk. Kapasitemizin artması nedeniyle tesisimizi 2014 yılında 5 milyon Euro yatırım yaparak Kıraç’ta 23.000 metrekarelik alana taşıdık. Bugün Türkiye’nin önde gelen üreticilerinden biri olan Cakes&Bakes Üretim Tesisi ile BTA’nın lokomotif markaları; Tadında Anadolu,

Cakes&Bakes, Kantin, Seferi, Foods in the Woods’un yanı sıra ulusal ve uluslararası zincir, restoran, cafe, gıda markaları ve market zincirleri için üretim yapıyoruz. Unlu mamul, pasta, ekmek, sandviç, sıcak ve soğuk yemek, salata ve lokum olmak üzere 7 ana grupta yaklaşık 1.400 çeşit ürün üretiyoruz, lokum dışındaki gruplarda ayda 5 milyon adet üretim gerçekleştiriyoruz. Bugün ayda 90 ton lokum üreterek Türkiye’nin lokum üretiminin yüzde 6’sını karşılıyoruz, ABD başta olmak üzere birçok ülkeye de ihracat yapıyoruz.


röportaj HORECA kanalında yaklaşık 3 bin satış noktasına ürün vermekle kalmıyor, ihracat da gerçekleştiriyorsunuz. Donuk ürünlerin müşterilere uygun depolama ve dağıtım koşulları içinde ulaştırılması işinizin en zor bölümü olsa gerek. Bu kapsamda lojistik faaliyetlerinizi nasıl organize ediyorsunuz? Bu konuda çok şanslıyız, yine BTA bünyesinde olan Gıda 360 tedarik ve dağıtım firmamız bu konuda çözüm ortağımız oldu. 2014 yılında kurulan Gıda 360, oteller, kafeler, restoranlar ve catering firmaları gibi ev dışı tüketim sektöründeki şirketler için tedarik, depolama ve lojistik hizmeti sunuyor. Kısaca gıdaya dair tüm ihtiyaçları tek noktadan karşılayan Gıda 360 sayesinde lojistikle ilgili faaliyetlerimizi en iyi şekilde organize ediyoruz. Ürün geliştirme konusunda da oldukça başarılı olduğunuzu biliyoruz. Yeni ürünler konusunda gelen taleplerde özellikle ağırlık kazanan bir kategori var mı? Bu alanda hız kazanmasını öngördüğünüz ürünler hangileri? Her dalda uzman 15 kişilik bir ürün geliştirme ekibimiz var. Profesyonel ekipmanlarla donatılmış Ar-Ge mutfağımızda müşterilerimizi iyi dinleyip ne istediklerini anlayarak hareket ediyoruz. Yine aynı şekilde uzman satış ekibimizle birlikte sektörün

nabzını tutarak ihtiyaçlara en iyi şekilde cevap vermeye çalışıyoruz. Bugünlerin trend ürününün de salatalar olduğunu söyleyebilirim. Biz de bu trend doğrultusunda yeni, farklı ve lezzetli salataları geliştirmeyi sürdürüyoruz. Ev dışı tüketim sektörüne sunduğunuz ürün çeşitliliği ve pazar hacminde büyüme bekliyor musunuz? Çalışan kadınların ve hanedeki çalışanların sayısının artmasıyla insanlar evlerinde yemek pişirmeye daha az vakit harcamaya başladı. Bu durum da ev dışı tüketimi artırdı. Alışveriş merkezleri ve toplu yaşam alanlarının giderek çoğalması da yine ev dışı tüketim sektörünü doğrudan etkiledi ve pazar büyüdü. Önümüzdeki yıllarda da büyümeye devam edecek. Donuk ürünlerin işletmelere sağladığı avantajlar için neler söylersiniz? Konuyu örneklendirirseniz, belki konuyla ilgilenen yatırımcı, işletmeci ve şeflere de yol göstermiş olabiliriz. Gastronomi sektöründe dondurulmuş gıdaların önemi gün geçtikçe daha da arttı. Günümüzde neredeyse her çeşit ürünün dondurulmuş halini bulabilmek ve bunun da ötesinde yarı hazır veya hazır ürünleri

temin edebilmek mümkün. Donmuş ürünlerin işletmelere sağladığı sayısız avantajlardan dolayı bugün artık birçok otel, restoran, kafe ve fast food zinciri gibi işletmeler, yiyecek içecek yöneticileri veya aşçıbaşılar bünyelerinde tam donmuş veya yarı mamul hammadde ürünlere yer veriyor. Donmuş ürünler sayesinde işletmeler daha az kalifiye personelle çalışabildiği gibi, aynı zamanda ürün atık ve zayi prosesini de kontrol altına alabiliyor. Bununla birlikte ürünlerin reçete ve lezzet standartlarını daha kolay sağlayabildikleri gibi, daha uzun ömürlü, güvenilir ve ekonomik ürünler elde edebiliyorlar. Bu durum birçok işletmeye, yöneticiye veya aşçıbaşına da rahatlık ve konfor sağlıyor.

Ortadoğu başta olmak üzere birçok ülkeye de ihracat yapıyoruz.

69


haber

‘Jumbo’ Demlİk Poşet İle Keyİf ve Tasarruf Dönemİ

U

nilever Food Solutions, çay tüketimi yüksek olan ev dışı noktalarına özel formatı Lipton Jumbo Demlik Poşet çay yelpazesine, en çok tercih edilen harmanı olan Yellow Label Jumbo Demlik Poşet’i ekledi. Dökme çay ve normal poşet çaylara oranla su, zaman, elektrik ve bardak maliyetinde avantaj sağlayan Lipton Yellow Label Jumbo Demlik Poşet Çay, sevilen Lipton Yellow Label lezzetini çok daha ekonomik formatında sunuyor. Dökme çayı ekonomik ve lezzetli olduğunu düşündüğü için kullanan işletmeciler, çoğu zaman aynı lezzeti tutturamamaktan yakınırlar… Üstelik demleme ve temizleme sırasında harcanan zaman, enerji ve iş gücü kaybı da cabasıdır. Yoğun rekabet ortamında, müşterilerini ve onların misafirlerini anlayarak, ev dışı gıda sektörünün referans merkezi olmayı hedefleyen Unilever Food Solutions, ürün yelpazesine eklediği yeni Lipton Yellow Label Jumbo Demlik Poşet Çay ile bu şikayetlere ‘son’ veriyor. Ev dışında da demleme Türk çayı lezzetinden vazgeçemeyen misafirleri için, iş ortaklarına büyük kolaylık getiriyor. Unilever Food Solutions, Lipton Yellow Label Jumbo Demlik Poşet Çay ile çay keyfinde de tasarrufta da ‘Jumbo’ dönemini başlatıyor.

70

MART/NİSAN 2016

Bir pakette tam 1.200 bardak çay Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yetişen çayların dünyanın seçkin çaylarıyla harmanlandığı Lipton Yellow Label Jumbo Demlik Poşet Çay’ın bir paketine tam 1.200 bardak çay sığıyor! Bir başka deyişle 1 Jumbo Demlik Poşet Çaydan 30 bardak çay çıkıyor. Böylece işletmeler, maliyet kontrolünü de kolaylıkla yapabiliyor. 90 bardak çay elde etmek için dökme çaydan 140 gram kullanmak gerekirken, Jumbo Demlik Poşet Çay’ın ince kıyılmış kaliteli harmanı sayesinde yalnızca 60 gram, yani 3 Jumbo Demlik Poşet Çay yetiyor. Bardak maliyeti daha avantajlı! ‘Lipton Yellow Label Jumbo Demlik Poşet Çay’, dökme çay kullanımına kıyasla, işletmelere zamandan, enerjiden, iş gücünden ve su kullanımından tasarruf imkânı getirerek etkin maliyet yönetimi sağlıyor. Lipton Yellow Label Jumbo Poşet Çay, ince kıyılmış, kaliteli harmanı ile 25 dakikada demlenerek servise hazır hale geliyor. Demlik poşet demliğin içinden alınarak çayın demi uzun süre taze

korunabiliyor. Çayın tazeliğini ve aromasını koruması için nem ve hava almayan ortamda bulunması önemlidir. Lipton Jumbo Demlik Poşet Çay korumalı alüminyum paketi sayesinde tazeliğini ve aromasını uzun süre koruyor. Üstelik çayını bergamot aroması ile tatlandırmak isteyenler Lipton Earl Grey veya Lipton Doğu Karadeniz Demlik Poşetler ile diledikleri gibi harman oluşturabiliyor.



haber

Unilever Food Solutions Şapkadan Lezzet Çıkaracak! Unilever Food Solutions, ev dışı tüketim sektöründe müşterilerinin işlerini geliştiren ve operasyonlarını daha verimli hale getiren çözümleri şeflere sunmak için düzenlediği ‘Şapkadan Lezzet Çıkaran Şefler Buluşması’na bu yıl da devam ediyor. Etkinliklerin sürpriz konuğu olarak bu yıl ünlü tiyatro ve sinema sanatçısı Demet Akbağ, Unilever Food Solutions mutfağına girerek şeflerin eğlenceli bir gün geçirmesine katkı sağlayacak. ‘Şapkadan Lezzet Çıkaran Şefler Buluşması’ etkinlikleri, bu yıl 27 Mart’ta İstanbul’da Geleneksel Aşçılar ve Tedarikçiler Buluşması kapsamında ve 19 Nisan’da ise Bodrum’da düzenlenecek. Ana sponsorluğunu Unilever Food Solutions’ın üstlendiği Aşçılar Derneği’nin Geleneksel Aşçılar ve Tedarikçiler Buluşması’nda Türkiye’nin farklı şehirlerinden binlerce şef Sheraton İstanbul Ataşehir Hotel’de bir araya gelecek. Unilever Food Solutions Pazarlama Direktörü Nihan Kayı, “Unilever Food Solutions olarak, şeflere mutfakta ilham verecek profesyonel malzemeler, servisler ve çözümler geliştiriyoruz. 74 ülkede faaliyet gösteren şirketimizin globalde bünyesinde ise 500’ün üzerinde şef bulunuyor. Bu global bilgi birikimini de Türkiye’de sektörle paylaşıyoruz. Bu anlamda, şeflerle bir araya geldiğimiz ‘Şapkadan Lezzet Çıkaran Şefler Buluşması etkinliğimize büyük önem veriyoruz. 27 Mart’ta İstanbul’da, ardından 19 Nisan’da Bodrum’da gerçekleştireceğimiz buluşmalarla işimizin merkezine şefleri aldığımızı, sunduğumuz profesyonel malzemeler ve servislerle onların üzerindeki yükleri alarak yaratıcılıkları için zaman yarattığımızı bir kez daha göstermek istiyoruz” diye konuştu.

72

MART/NİSAN 2016


Kalite ve istikrarın simgesi

ÇATAL KAŞIK MAD. MUT. EŞY. SAN. TİC. LTD. ŞTİ.

TASARIMIMIZ TPE TARAFINDAN KORUMA ALTINDADIR Kılıçlar Çatal Kaşık Madeni Mutfak Eşyaları San. Tic. Ltd. Şti. Mimarsinan Mah. Mimarsinan Cad.Kılıçlar Sk. No: 9 Sultanbeyli - İstanbul: +90 216 5928200 Fax:+90 216 5922455 www.kiliclar.net//info@kiliclar.net


röportaj İstanbul Akvaryum çatısı altında; alışveriş merkezi, akvaryum ve otel olarak üçlü bir komplekste bulunmalarının avantajıyla misafirlerine kesintisiz, kombine ve ayrıcalıklı hizmetler sunarak, müşteri sadakatinde önde gelen bir otel olacaklarını söyleyen Crowne Plaza İstanbul Florya Oteli Genel Müdürü İlker Yörükoğlu, İstanbul’daki 5 yıldızlı otel yatırımlarının talebin üzerinde olduğuna dikkat çekti. Yörükoğlu, “Her yapılan yatırımın 5 yıldızlı olması şart değil. Doğru lokasyona, doğru projenin uygulanması, hem yatırımcı hem de tesisi kullanan misafirler için daha tatmin edici sonuçlar doğuracaktır” diye konuştu.

Olumsuzlukları Avantaja Dönüştüreceğiz Coğrafyasındaki olumsuzluklardan en büyük payı alan Türkiye, turizmde de iyi işaretler vermiyor. Lakin, turizm yatırımları da hız kesmiyor. Ocak ayında hizmete açılan ve özellikle konumuyla dikkat çeken Crowne Plaza İstanbul - Florya Oteli’nin Genel Müdürü İlker Yörükoğlu, hem otel hem sektöre dair sorularımızı yanıtladı. Dünyanın önde gelen uluslararası otel zinciri Intercontinental Hotels Group’un kısa bir süre önce hizmete aldığı Crowne Plaza İstanbul - Florya Otel hangi özellikleriyle ön plana çıkıyor?

www.crowneplaza.com/istanbulflorya Yeşilköy Halkalı Cad. No:95Şenlik köy Mah. Florya Bakırköy/İstanbul 0212 463 05 00

74

MART/NİSAN 2016

Crowne Plaza İstanbul - Florya Oteli öncelikli olarak konumuyla ön plana çıkan bir yapı. Otelimizi, City Resort olarak konumlandıracak şekilde çalışmalarımızı yürüttük. Gerçekten de otelimizde geçen yoğun bir toplantı gününün ardından, misafirlerimiz adeta bir tatil köyündeymişçesine, 5 dakika içinde şortlarını giyerek havuz başında engin deniz manzarasına karşı içeceklerini yudumlayabilmekteler. Florya’nın geçmişine baktığımızda her zaman sahiliyle anılan bir yer

olduğunu görürüz. Otelimizin hemen önünde yer alan yürüyüş ve bisiklet parkuruyla, Florya ve İstanbul halkını tekrar sahiline kavuşturduğumuza inanıyoruz. Zira Crowne Plaza İstanbul - Florya Oteli sadece kendi kimliğiyle değil, aynı çatı altında bulunduğu İstanbul Akvaryum ve Aqua Florya AVM ile birlikte misafirlerine 360 derece bir deneyim sunmakta. Binanın kendisi de çevreyle son derece uyumlu. Ön cepheden bakıldığı zaman sadece 6 metre yüksekliğinde bir lobi alanından ibaret görünmesi; ancak denize doğru uzanan 4 katlı, 4 blokta, tamamı balkonlu ve deniz manzaralı 306 odasının olması oldukça ilgi çekici bulunmakta. Bir


röportaj diğer ilginç detay ise otelin lobisinin, kot farkı nedeniyle en üst katta yer almasıdır. Lobiye girer girmez, denize bakan cephesinin camdan olması nedeniyle, aydınlık ve ufka kadar açık deniz manzarası misafirleri kendisine gerçekten hayran bıraktıracak nitelikte. Otelimizin 7 adet toplantı salonu ve 550 m2’lik balo salonunun yanı sıra güzel havalarda hizmet vereceğimiz Sardinia Event Garden’ı ve havuz başı barı da bulunmaktadır. Kahvaltı ve grup yemekleri için Salamina Restaurant, zengin büfesi ile misafirlerimize hizmet sunmaktadır. Lobi alanını kaplayan La Brise Lounge, Bar ve A’la Carte restaurant ise Akdeniz mutfağının esintilerini otelimize taşımaktadır. Aynı zamanda güzel havalarda hizmet verecek olan La Brise Terrace kısmı ise sürpriz aktivitelerle sezona hazırlanmaktadır. Günün yorgunluğunu atmaları için misafirlerimize

otelimizde sunduğumuz ayrıcalıkların arasında bir de Livera SPA bulunmaktadır. Livera SPA’da açık ve kapalı yüzme havuzları, içinde ayrıca bir de studio bulunduran fitness salonu, 1 tanesi VIP olmak üzere, cilt bakımı hizmeti de verilen toplam 7 adet masaj odası, sauna buhar odası ve Türk Hamamı ile gerek otel misafirlerine, gerekse Livera SPA üyelerine hizmet vermektedir. Otelinizin hizmet verdiği belirgin bir misafir kitlesi var mı? Otelimiz konumu dolayısıyla çok çeşitli bir misafir profiline sahip. Öncelikli olarak pek çok büyük şirketin yakınında yer alması nedeniyle iş adamları tarafından rağbet görüyor. Tam bir havaalanı oteli olmamakla birlikte, havalimanına yakınlığı dolayısıyla havayolu yolcularının ihtiyaçlarına da cevap veriyor. Aynı şekilde İDTM, CNR gibi fuar merkezlerine

son derece yakın bir konumda. Özellikle aynı çatı altında yer aldığı İstanbul Akvaryum ve Aqua Florya AVM tesisleri sayesinde tatil ve alışveriş amaçlı, şehrimizi ziyaret eden yerliyabancı misafirlerin ilgisini de çekiyor. Ayrıca sadece konaklama ihtiyacı olan misafirlerimiz için değil, çeşitli organizasyonlar için cazip bir tesis konumunda. Doğru lokasyona doğru yatırım Turizm sektöründeki deneyimleriniz ışığında, son dönemde İstanbul’da artış gözlenen otel yatırımları için ne düşünüyorsunuz? Elbette İstanbul’da süregelen otel yatırımları sektör için bir kazançtır. Bir otel yatırımı sadece kendi iç yapısında değil, aynı zamanda çok sayıdaki yan sektör içinde istihdam ve ekonomik değer yaratır. Ancak, otel yatırımları

MART/NİSAN 2016

75


röportaj için yapılan fizibilitelerin daha detaylı ele alınması gerektiğine inanıyorum. Şu anda İstanbul’da 5 yıldızlı tesis fazlalığı olduğu kanaatindeyim. Her yapılan yatırımın aslında 5 yıldızlı olması şart değil. Doğru lokasyona, doğru projenin uygulanması hem yatırımcı hem de tesisi kullanan misafirler için daha tatmin edici sonuçlar doğuracaktır. Birbirine çok yakın mesafelerde açılan benzer tesisler, verdikleri hizmetle değil de fiyatla rekabete girmeye mecbur kalıyor. Bu nedenle de hem verilen hizmet kalitesi hem de oda satış fiyatlarında düşüş yaşanıyor. İlk başta da belirttiğim gibi, doğru lokasyona doğru yatırım için detaylı fizibilite olmazsa olmaz ön koşul olarak ele alınmalıdır. Çok yeni bir operasyon olduğu için tedarik ve satın alma sürecinizin nasıl geliştiğini de öğrenmek isteriz? Esasında yeni açılan bir otel için satın alma ve tedarik süreçlerini iki grupta ele almak gerekir. İlk grupta otelin demirbaşlarını ve ekipmanlarını, ikinci grupta ise sarf malzemelerini düşünmeliyiz. İlk grupta yer alan ürünler uzun süreli olarak kullanımımızda olacak, temelde misafirimize vereceğimiz hizmetin alt yapısını oluşturacak olan cihaz ve ekipmanlardır. İlk baktığımız şey, bu ürünlerin

76

MART/NİSAN 2016

vermek istediğimiz hizmeti üretmeye uygun olmasıdır. Bunun yanı sıra garanti süresi ve servis ağı da tercihimizi belirleyici faktörlerdir. Çalışacağımız firmaların teslimat tarihlerine uyması, çözüm odaklı olması da çok önemlidir. Son olarak da almaya karar verdiğimiz ürünü mümkün olan en iyi fiyattan aldığımıza emin olmak isteriz. İkinci gruptaki ürünler ise operasyon içinde kullanacağımız sarf malzemelerinden oluşmaktadır. Bu tip ürünlerde istikrar çok önemlidir. Standart bir kalite oluşturmak için, rutin olarak satın alması yapılan ürünlerin belli bir seviyede sürekli temin edilebilir olması gerekir. Günlük operasyonun sekteye uğramadan devam ettirilebilmesi için, beraber çalıştığımız firmaların tedarik süreçlerini yönetmekte aksaklık yaşamaması gerekir. Durum pek iç açıcı değil ancak paniğe gerek yok 2016, birçok olumsuzlukla başladı ve bu da sektöre anında yansıdı. Kısa vadede sektörün toparlanması pek mümkün görünmüyor. Ancak panik yapmadan bu süreci yönetmemiz gerekiyor. Biz de içinde bulunduğumuz durumu analiz ederek bütçe

beklentilerimizi tekrar gözden geçirdik. Masraf kalemlerini daha detaylı inceledik, mümkün olan tedbirlerin tamamını hayata geçirmeye gayret ettik. İçinde bulunduğumuz coğrafyada gelişecek olaylar, orta vadeli planlarımızı etkileyecek unsurların başında geliyor. Ekonomik ve politik gelişmeleri yakından takip etmemizi gerektirecek bir süreç bizleri bekliyor. Gidişata göre hızlı bir toparlanma sürecine de girebiliriz, içinde bulunduğumuz durum mevcut halini bir süre daha koruyabilir de. Uzun vadede ise mutlaka ayağa kalkacaktır. Çünkü böylesine zengin bir coğrafya ve bu büyüklükteki bir ekonomi, mutlaka dünya piyasasındaki yerini regüle edecektir. Bu bizim sektör olarak yaşadığımız ilk kriz değil. Her krizde düşüşleri hep beraber yaşadık ancak her seferinde sektör olarak ayağa kalkmayı başardık. Yukarıda sektöre yönelik çizdiğim tablo, kesinlikle ümitsizlik taşımıyor. Otelimizin 2016 yılı ocak ayında açılışının yapılmış olması ve sektöre yeni bir oyuncu olarak çok hızlı bir şekilde giriş yapması bunu kanıtlıyor aslında. Biz olumsuzlukları avantaja dönüştürecek bir yapı ve hizmet portföyü ile çok güzel gelişmeler yaşayacağımızı öngörüyoruz.


haber

Turİzmİn Harİtası EMİTT’te Çİzİldİ! Doğu Akdeniz Turizm ve Seyahat Fuarı – EMITT; bu yıl 20. kez kapılarını açtı. Bu yıl 70 bin metrekarelik 11 salonda, 4.500 firmanın yer aldığı fuara 70 ülke katıldı. Fuar, erken rezervasyon indirimleri, tatil çekilişleri, Türkiye’nin dâhil olduğu 70 ülkenin tatil noktaları tanıtımlarıyla büyük ilgi gördü. Fuarda ziyaretçiler Türkiye’nin 81 ilinden 200’ün üzerindeki tatil noktalarını inceleme fırsatı da buldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın ev sahipliğinde gerçekleşen fuar, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türk Hava Yolları’nın kurumsal sponsorluğunda, KOSGEB’in desteğiyle, Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) ve Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği’nin (TYD) iş ortaklığında gerçekleşti. Fuarı sektör profesyonelleri ve tatil planı yapan tüketicilerden oluşan 56.124 tekil ziyaretçi ziyaret etti. Dünyanın en büyük beş turizm fuarı arasında yer alan EMITT; 28 – 31 Ocak 2016 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde turizm sektörünü aynı platformda bir araya getirerek güçlü bir sinerji oluşturdu. Fuar süresince yapılan panellerde de “Turizmde Markalaşma”, “Sağlık Turizmi” ve “Turizmde Yeni Arayışlar” konuları işlendi. Türkiye’nin lider sektörlerinde lider fuarlar düzenleyen ITE Turkey bünyesinde yer alan Ekin Fuarcılık ve EUF – E Uluslararası Fuarcılık tarafından organize edilen Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı – EMITT; 20. yılını kutladığı 2016 yılında tatil tutkunlarının buluşma adresi olarak kapılarını açtı. 28 – 31 Ocak 2016 tarihleri arasında Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi‘nin 70 bin m²’lik 11 salonunda gerçekleştirilen fuarda; ülke pavilyonları, Türkiye’nin Tatil Noktaları, Kış ve Outdoor Turizmi Noktaları, Oteller ve Turizm Merkezleri, Tur operatörleri, acentalar ve oteller katılımcı olarak yer aldı. Fuarda ziyaretçilere birbirinden renkli tatil noktaları tanıtıldı.

MART/NİSAN 2016

77


haber

Diners Club Card ABank İle Türkİye’de

Dünyada 600’ün üzerinde lounge’a ücretsiz giriş ve TAV Passport ayrıcalıklarından faydalanabilmeyi sağlıyor. ABank, dünya çapında 185 ülkede milyonlarca işyerinde geçerli olan Diners Club ile işbirliği anlaşması imzaladı. ABank, bu anlaşma ile Diners Club Card’ı Türkiye’de müşterilerine sunan tek banka oldu. Seyahat ve yeme-içme alanlarında dünyanın önde gelen markalarından biri olan Diners Club Card’ı Türkiye’ye tekrar getiren ABank, müşterilerinin restoran ziyaretlerinin yanı sıra dünyanın neresine olursa olsun gerçekleştirecekleri seyahatlerinden de en üst düzeyde keyif almalarını hedefliyor. Diners Club’ın dünya üzerinde sahip olduğu 600’den fazla lounge’a ücretsiz giriş sağlamasının yanında armağan ettiği TAV Passport Kart ile pek çok ayrıcalığa da sahip olan Diners Club Card, ABank’ın yüksek gelir grubundaki müşterilerine yönelik bireysel bankacılıktaki özel uygulamalarının en önemli adımlarından biri olduğu belirtiliyor.

www.dinersclub.com. 78

MART/NİSAN 2016


haber YÜKSEK GELİR GRUBUNDAKİ MÜŞTERİLERE ÖZEL ÜRÜNLER ABank Genel Müdürü Meriç Uluşahin, müşterilerine özel deneyim sunmaya odaklı bireysel bankacılığın ABank’ın önceliklerinden biri olduğunu belirterek, özellikle ürünleriyle farklılaşan bankaların rekabetin yoğun olduğu bu sektörde öne çıkacağını söyledi. Uluşahin, yüksek gelir grubundaki müşterilerini yeni ürünleriyle buluşturduklarını belirterek, sözlerine şöyle devam etti: “Türkiye’nin ilk kredi kartı markası olan Diners Club ile işbirliği anlaşması imzalayarak seçkin yaşamların kart programı Diners Club’ı Türkiye’de kullanıma sunduk. ABank Diners Club Card ile müşterilerimizin bizden beklediği ve onların hayatlarına değer katacağına inandığımız hizmetler sunacağız.”

KATIL, KEŞFET, YAŞA Diners Club Card’ın, ABank’ın bireysel bankacılıktaki hedef kitlesinin ihtiyaçlarını karşılamasında önemli bir adım olduğunu belirten ABank Bireysel Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Sezin Erken, yüksek prestijli, seyahatlerde ve restoranlarda müşterilerine ayrıcalıklar sağlayan ABank Diners Club Card’ı Platinum ve Black olmak üzere iki farklı ürün olarak sunduklarını söyledi. Erken, şöyle devam etti: “Diners Club kredi kartını, bankamızın prestiji ve yeni müşteri kazanımı açısından önemli bir ürün olarak konumlandırıyoruz. Böylece ABank olarak müşterilerimizin hayatlarını kolaylaştıracak ve ABank Diners Club Card fırsatlarıyla seyahatlerinin her anından keyif almalarını sağlayacağız. Sloganımız olan “Katıl, Keşfet, Yaşa”nın da ifade ettiği gibi müşterilerimizin dünyayı keşfetmek ve onun güzelliklerini yaşamak için tek yapmaları gereken Diners Club’a katılmak.” Diners Club International Ödeme Sistemleri Genel Müdürü Diane Offereins Diners Club olarak müşterilerine her zaman en iyiyi sunmak üzere çalıştıklarını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Dünyada 30 milyondan fazla noktada kullanılabilen Diners Club Card’ın artık ABank aracılığıyla Türkiye’de de sunulmaya başlanmasının gururunu yaşıyoruz. EMEA Bölgesi’ndeki en önemli pazarlardan biri olan Türkiye, ayrıca bölgenin önde gelen merkezlerinden biri haline de geldi. Diners Club Card müşterileri de Türkiye’yi gerek iş gerekse de turistik olarak sıklıkla ziyaret ediyorlar. Türkiye’yi de hizmet ağımıza alarak dünya çapındaki müşterilerimize hem daha iyi destek vermeyi hem de daha iyi yapılandırılmış bir müşteri tabanı yaratmayı amaçlıyoruz.”

İşte ABank Diners Club Card’ın sunduğu avantaj ve hİzmetlerİn bazıları: • ABank Diners Club Card sahipleri dünyada 600’den fazla lounge’dan, bir misafiriyle birlikte ücretsiz şekilde yararlanıyor. • ABank Diners Club Black Card sahiplerine direkt olarak, ABank Diners Club Platinum Card sahiplerinin belirli bir limitteki harcama sözüne armağan edilen TAV Passport Kart ise havalimanlarında özel güvenlik geçişi, business class check-in, lounge kullanımı, ücretsiz vale/ otopark ve indirimli araç kiralama ve diğer pek çok ayrıcalıklı hizmet sunuyor. • ABank Diners Club Card’ın özel mil programı Club Miles, istenilen havayolundan istedikleri zaman aralığında kazandıkları miller sayesinde bilet alma imkanı sağlıyor. • ABank Diners Club Card sahipleri ve misafirleri, Türkiye’nin önde gelen restoranlarında yüzde 25’e varan indirimlerden yararlanabiliyorlar. • Diners Club Platinum Card talep başvuruları şubelerden yapılırken, Diners Club Black Card, davetiye yolu ile alınabilinecek. • ABank Diners Club Card’ın tüm avantaj ve özellikleri için www.abankdinersclub.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

MART/NİSAN 2016

79


haber

ORS, Kanal Yönetİmİnde

‘I Seçtİ!

Tüm dünyada binlerce otel tarafından tercih edilen otel online satış ve kanal yönetim platformu HotelRunner, Otel Rezervasyon Sistemi (ORS) ile gerçekleştirdiği işbirliğiyle, ORS’nin hizmet verdiği otellere de kanal yönetim sistemi hizmeti sunacak. Otellerin kendi web siteleri için entegre ve esnek bir online rezervasyon modülü sağlayan ve otellerin direkt kanal gelirlerini artırmalarına yönelik danışmanlık hizmetleri sunan Otel Rezervasyon Sistemi (ORS) ile anlaşmaya giden HotelRunner, ORS ile çalışan otellere kanal yönetim sistemi altyapısı sunacak. Böylelikle ORS kullanan tesisler HotelRunner’ın güvenilir kanal yönetim sisteminden ücretsiz olarak yararlanacak.

80

MART/NİSAN 2016

Booking.com, Expedia, HRS gibi yüzden fazla online satış kanalından otel rezervasyonlarını gerçek zamanlı olarak yönetecek olan oteller, hem zamandan tasarruf edecek hem de satışlarını artıracak. HotelRunner Kurucu Ortağı Ali Beklen, “Turizm sektörüne yenilikçi çözümler sunan ve otellerin online rezervasyon oranlarını artırmalarına destek olan bir platform olarak, işbirliklerimiz arasına ORS’yi de katmış olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. HotelRunner-ORS iş birliği ile artık daha fazla otel, ORS ve HotelRunner’ın güçlü ve entegre teknolojik alt yapısından eş zamanlı yararlanarak online satışlarını kolayca yönetecek. Tesisler, yepyeni satış kanallarına bağlanarak tüm dünyada daha çok pazara

ulaşacak ve rezervasyon hacimlerini artıracak” dedi. ORS Ortağı ve CEO’su Gökhan Benli ise, “Oteller için yenilikçi çözüm hizmeti sunan ORS online sektörün en önemli oyuncularından olan HotelRunner’ın kanal yönetim sistemi ile otellerin kapılarını dış dünyaya açmalarına olanak tanıyacağız. Özellikle Akdeniz otellerinin çok büyük bir online satış potansiyeline sahip olduğu görmekteyiz. HotelRunner ile işbirliği sayesinde rezervasyon sistemi sağladığımız 500’den fazla tesise kanal yönetimini ücretsiz sunarak otellerin bu potansiyelden en etkin şekilde yararlanmasını sağlayacağız” diye konuştu.



haber Burger King, Popeyes, Sbarro, Arby’s ve Usta Dönerci gibi dev restoran zincirlerini aynı şemsiye altında toplayan TAB Gıda, üretim ve inovasyonda yaptığı yatırımlar ve büyüme performansıyla global sistem içerisinde Türkiye’yi örnek ülke konumuna taşıdı. Global pazarlarda en hızlı büyüyen operasyon olarak ön plana çıkan TAB Gıda, önümüzdeki üç yılda perakende ve üretim yatırımları için 800 milyon dolar yatırım planlıyor.

Dünyaya Örnek Oldu! 1995 yılında Türkiye’de gıda sektöründe faaliyet göstermeye başlayan TAB Gıda, bugün 1.000’e yaklaşan restoran sayısı ve yakaladığı iş hacmiyle Türkiye’deki hızlı servis restoran zincirleri sektörünün lideri konumunda. Bu zincirin en önemli halkalarını oluşturan Burger King, Sbarro, Popeyes, Arby’s ve Usta Dönerci markalarını sektöründe zirveye taşıyan TAB Gıda, Türkiye’de yakaladığı hızlı büyüme grafiği sayesinde Burger King sisteminin dünyadaki en büyük ve en hızlı büyüyen iş ortağı olmayı başardı. Türkiye’deki uygulamalarıyla dünyadaki pek çok Burger King operasyonunun kısa süre içerisinde dikkatini çeken TAB Gıda’nın satış ve operasyon stratejilerinin çok sayıda ülkede örnek model olarak benimsendiğini söyleyen TAB Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Kurdoğlu, “TAB Gıda olarak sektörümüzde sahip olduğumuz deneyimle bugün sadece Türkiye’de değil tüm dünyada da adından söz ettiren bir şirket olmayı başardık. 2015 yılında 250 milyon kişiye hizmet verdik. Gelecek 5 yıl içerisinde, her yıl ortalama 400 restoran açabilecek kapasiteye sahibiz. Restoranların 200-250 adedi Çin’de, 150-200 adedi ise Türkiye’de olacak. Tüm alt yapımızı buna göre hazırlıyoruz. Büyümemize yurt içinde ve yurt dışında hız kesmeden devam edeceğiz” dedi. Restoran Sayısını 3.000’e Çıkaracak TAB Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Kurdoğlu ise, 20 yıl önce 65 milyon dolar sermaye ile Burger King’i Türkiye’ye getirerek

82

MART/NİSAN 2016

işe başladıklarını söyleyerek, şöyle konuştu: “Hiç bilmediğimiz bir sektöre adım attık ama hedefimizde hep büyüme vardı. İşi sıfırdan öğrendik. Her yıl yüzde 30 büyüme hedefimiz doğrultusunda yaptığımız yatırımlarla çok hızlı büyüdük. Bu başarı globalin de dikkatini çekti ve Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz bu başarılı operasyon modelini Çin’e ihraç ettik. Son 10 yılda tüm markalarımızda restoran sayımızı Çin operasyonumuzla beraber 100’den 1500’e çıkardık. Hammaddemizin yüzde 95’ini yurtdışından alırken, bugün yaptığımız yatırımlarla, hammaddemizin yüzde 98’ini yurt içinde tedarik etmeye başladık. Sadece Burger King’de 15.000, TAB Gıda genelinde 18.000 kişiye iş imkânı sağlıyoruz. Tüm grup şirketleri ve üretici yatırımcılarımız ile Türkiye genelinde 25.000 kişiyi istihdam ediyoruz. 2019 yılına kadar yaklaşık 800 milyon dolar yatırım yaparak, Çin ve Türkiye’deki restoran sayımızı 3 bine çıkarmayı hedefliyoruz. Yatırım ve büyümemiz ile Türkiye’de sağladığımız istihdamın da 40-45 bin kişiye çıkmasını bekliyoruz.”

Amasya’da Et Fabrikası Kurdu ATA Şirketler Grubu tarafından yatırımları gerçekleştirilen salata, ekmek ve patates fabrikalarının ardından çok yakında et fabrikasının da faaliyete geçmesiyle TAB Gıda, ürünlerinin önemli bir bölümünün tedarikini kendi fabrikalarından gerçekleştirmiş olacak. Restoranlarında kullanılan sebzeleri Antalya, patatesleri Afyon, ekmekleri ise Kocaeli’deki fabrikalarda üretilen TAB Gıda, ürünlerinin yüzde 98’ini yerli üreticilerden tedarik ediyor. TAB Gıda markaları için ATA Şirketler Grubu tarafından gerçekleştirilen üretim yatırımlarının, gelecek dönemde büyümeyi etkileyebilecek engelleri ortadan kaldırmak için de önemli bir stratejik hamle olduğunun altını çizen TAB Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Erhan Kurdoğlu “Türk halkını kaliteli, sağlıklı ve lezzetli tatlarla buluşturmak, bunu yaparken hızlı ve güler yüzlü hizmetle tüm müşterilerimizin restoranlarımızdan memnun ayrılmasını sağlamak bizim temel


haber

amacımız. Bu yapıyı sürdürülebilir kılmak için yatırımlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Amasya’da 60 milyon TL’lik yeni yatırımın hayata geçmesiyle birlikte mevcut satış potansiyeli, sürdürülebilir satın alma modeli ve tedarik konusunda kusursuz işleyen bir entegre üretim sisteminin sahibi olmaya hazırlanıyoruz. Türkiye’nin en modern et işleme tesislerinden birini ülkemize kazandırmayı amaçlayan, 92 bin metrekare arazi üzerine konumlanan yeni fabrikamız, yılda ortalama 30 bin ton eti işleme kapasitesine sahip olacak” diye konuştu. Yılda 120 Bin Ton Patates Üretiyor Atakey patates üretim tesisi hakkında da bilgi veren Erhan Kurdoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Afyon’da kurduğumuz fabrika Türkiye’nin en büyük patates işleme tesisi olarak faaliyetlerine başladı. İhracat potansiyeli ve üretim kapasitesi ile ülkemizin en önemli yatırımlarından biri haline geldi. 50 milyon dolar yatırım tutarı ile hayata geçirilen patates fabrikası yıllık 120 bin ton üretim kapasitesine sahip” dedi. Patates üretimi yapan çiftçilerin sürekli eğitimlerle desteklendiğini dile getiren Erhan Kurdoğlu

şu ifadeleri kullandı: “Türkiye’de beyaz patates üretimi yapılmadığı için kendi tohumumuzu çiftçilere vererek hasatlarını topluyoruz. Kontratlı olarak çiftçilerin ürettiği patatesler için ilaç, gübre, zirai ve mühendislik desteği gibi bütün destekleri sağlıyoruz. Burada çiftçi sermayesini bağlamadan üretim yaptığı için hem satın alma garantisi hem de maddi anlamda avantaj sağlıyor. Böylece riskini minimize ediyor.” TAB Gıda’nın global çapta başarısının en önemli dayanağının, yerelleşmeye ve inovasyona verdikleri önem olduğunun altını çizen TAB Gıda Genel Müdürü Caner Dikici ise, Türkiye’deki ürün geliştirme prosedürünün tamamen lokal olarak yönetildiğini, ürün geliştirmede kendi reçetelerini geliştirdiklerini ifade etti. “TAB Gıda olarak global düşünüp yerel hareket eden bir şirket olma anlayışına sahibiz. Başarılı olmak için sadece ürün veya hizmet olarak değil, yaklaşım olarak da lokal olunmalı” diyen Dikici, sözlerine şöyle devam etti. “TAB Gıda olarak yeni ürün geliştirmeye ve inovasyona çok büyük bir önem veriyoruz; geliştirdiğimiz “Big King”, “King Chicken” ve “King Nuggets” ürünlerini Türkiye’de ilk biz tüketicilerin beğenisine sunduk. Bu lezzetlerdeki başarımız

global tarafından da fark edildi ve Türkiye’den dünyaya yayıldı. “Bütün Dünya Anladı” pazarlama kampanyamız yine aynı şekilde Türkiye’de yani TAB Gıda tarafından geliştirilip, Dünyada da uygulanan çalışmalardan biridir. Burger King’in müşterilerine sunduğu diğer yenilikler de “Soslar” ve “Alevde ızgara tadında Ruffles” şeklinde sıralanabilir. Türk tüketicisinin uzun zamandır talep ettiği mini sosların 250 gramlık büyük boyları dünyada ilk kez Türkiye’deki Burger King restoranlarında satışa sunuldu. Son olarak geliştirilip, iyileştirilen Burger King patatesleri ise son yıllarda yapılan önemli inovatif ürünler arasında yer alıyor; patateslerimizin çok sevilmesinin sebebi kendi patates fabrikamızda gerçekleştirdiğimiz inovasyondur. Türkiye’de sadece bizim patates fabrikamızda çok özel bir teknoloji bulunuyor; nişastadan oluşan çok ince bir kaplama ile patateslerimizin çıtırlığını ve ısısını korumasını sağlıyoruz. Her geçen gün artan müşteri sayımız da, TAB Gıda olarak stratejilerimizin doğruluğunu kanıtlamaktadır.” ‘Anahtar Teslim’ FranchIse Fırsatları Bünyesindeki 4 uluslararası ve 1 ulusal marka ile son 10 yılda Türkiye’deki restoran sayısını 100’den yaklaşık 1000’e çıkartan TAB Gıda’nın bu başarısında her geçen gün büyüyen franchise yatırımlarının da önemli bir rolü var. TAB Gıda, ülke genelinde 70 ile yayılan franchise ağıyla bugün büyük bir aileye dönüşmüş durumda. Sayıları 250’ye yaklaşan franchisee sayılarını 5 yıl içerisinde 4’e katlamayı amaçlayan TAB Gıda; pazarlama, reklam, satın alma, lojistik, eğitim, insan kaynakları, operasyon ve kalite kontrol desteği sunduğu bu büyük aileyi yeni yatırımcılarla daha büyütmek istiyor.

MART/NİSAN 2016

83


hotel

Kapadokya Masalını The House Hotel’de Yaşayın Baharda mistik bir yolculuğa çıkmak istiyorsanız, rotanızı hem coğrafi hem de tarihi yapısıyla masallar diyarından farksız olan Kapadokya’ya çevirin. Kapadokya’nın, binlerce yıllık tarihini her köşesinde hissedebileceğiniz adreslerden biri de The House Hotel’in İstanbul dışındaki ilk oteli olan The House Otel Cappadocia…

84

MART/NİSAN 2016


hotel

G

eleneksel evlerle tarihi mağaraların birleşiminden meydana gelen The House Otel Cappadocia’da masal, daha otele adım atar atmaz başlıyor. Göreme ve Ürgüp yakınında yer alan ve bölgenin turizm açısından hala bakir kalan noktalarından biri kabul edilen Ortahisar’da yer alan otel, büyülü peri bacalarına açılan olağanüstü manzarasıyla nefes kesiyor. En büyük peri bacasının, bölgenin tarihine ışık tutan bir müzenin, gün batımının en iyi izlendiği Kızıl Vadi’nin yer aldığı Ortahisar, tüm ihtişamıyla sizi etkisi altına alıyor. Antikacılar, kahve evleri, atölyeler, kaya kiliseler, taş yolları arşınlayan at arabaları sizi otantik bir yaşamın içine dâhil ediyor. İç dekorasyonun, “Regal Classic”, “RawLuxury” ve “Contemporary Classic” adları altında üç kategoride toplandığı otelde, her biri farklı hikayeye sahip 29 oda bulunuyor. Yapıldığı dönemin kaya özelliklerini muhafaza

eden The House Otel Cappadocia, cumba ve oyuklar, gömülü üzüm cenderesi ve fermantasyon fıçıları gibi detaylarla konuklarını geçmişe doğru bir yolculuğa çıkarıyor. 350 metrekarelik alana sahip mistik yer altı spa’sında ise yapaylıktan, kalabalıktan, büyük şehirlerin koşuşturmasından yorulan bedenleri ve ruhları dinlendirmek için hamam, sauna, buhar odaları ve masaj hizmeti bulunuyor.Kapadokya denilince ilk akla gelen kuşkusuz gökyüzünde unutulmaz bir tabloyla karşılaşacağınız balon turları… Balondan korkanlardansanız, peribacaları arasında vadi gezintileri, şarap tadımları, Kızılırmak boyunca at gezileri, sema gösterileri, yemek kursları gibi etkinliklere katılabilir, üzüm bağlarında zaman geçirebilirsiniz. Otelin şapel kısmı ise düğün, konser gibi etkinlikler için farklı ve oldukça ilgi çekici bir mekân alternatifi.

MUTİ’nİn efsane lezzetlerİ, yenİ adresİ House Hotel Cappadocia’da İstanbul’da iyi yemeğin peşinde olanların yolu mutlaka onunla bir yerde kesişmiştir. Yiyecek-içecek sektöründe sayısız önemli projede imzası bulunan Muhittin Ülkü’nün, Kapadokya’da ünü ülke sınırlarını aşan restoranı MUTİ, artık yeni adresinde; The House Otel Cappadocia’da lezzet tutkunlarını ağırlayamaya devam edecek. Muti mutfağı, Türk ve Osmanlı yemeklerinin bir kombinasyonu. Geleneksel dokuları bozulmadan yaratıcı dokunuşlarla hazırlanan yöresel yemeklere, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu gibi diğer bölgelerin lezzetleri de eşlik ediyor. Un yerine tarhana kullanarak hazırlanan tarhana mantısı, yanında incirli püreyle servis edilen, 9-10 saat arası karanfille pişirilen dana yanak, hamsili pilavla yapılan lahana dolması, Hatay’ın tepsi köftesinin iç olarak kullanıldığı börek, erik soslu kurutulmuş patlıcan dolması, asma yaprağında pastırma, ‘efsane’ lezzetlerden sadece bir kaçı… www.thehousehotel.com Eski Mah. HacıTelgraf Caddesi No:3/1 Ortahisar Kasabası, Ürgüp, Nevşehir 0384 343 24 25

MART/NİSAN 2016

85


haber

Hayalİnİz İflas Erteleme’ye Dönüşmesİn

Kendi kendinin patronu olma hayali; her beyaz yakalıya günün birinde mutlaka ‘kafe açma’ hayalini kurduruyor. Prim ödeme döneminin bahar aylarına denk gelmesiyle birlikte fizibilitesi yapılan planlar genelde bahar aylarında hayata geçiyor. Ancak hayaller ‘kendi kendinin patronu olmak’ iken, gerçekler mütevazı kafeniz için ‘iflas erteleme’ şeklinde gelişebilir. Zira işin bütünü ve sürekliliği göz önüne alındığında restoran/kafe işlerinde sermaye işin ufak bir bölümü gibi görünüyor.

“Türkiye’de açılan her iki restorandan biri, ilk senesinde kapanıyor” diyor Yemeksepeti Satış Direktörü Korhan Erçin ve ekliyor: “Her ay Yemeksepeti üzerinde sisteme giren 500-600 restorandan sadece 300 adedi bir yıl sonra hala açık ve para kazanabiliyor oluyor. Bunun iki ana nedeni; girişimcilerin çok kısa zamanda kâr edeceklerini düşünmeleri ve başlangıç yatırımıyla ilk bir-bir buçuk yıl için gerekli olabilecek nakit akışını hesaplamadan işe başlamaları. Mutfağından ekibine, sezon hesaplarından müşteri kazanım maliyetlerine ciddi ayrıntılar var.”

86

MART/NİSAN 2016


haber Erçİn, bu doğrultuda kafe/restoran açma hayalİnden vazgeçmeyen beyaz yakalılar İçİn dİkkat edİlmesİ gereken bazı püf noktaları paylaşıyor. 1.İşi bilmek veya bilen bir ekiple bu işe girişmek çok önemli. Açılacak mekânın maliyet, gider tahminlerini iyi yapmak, olası senaryolarda en azından 12-18 ay boyunca kar edemese bile şirketin giderlerini karşılayabilecek durumda olmak gerekir.

2.Restoranın kendine has dinamiklerini iyi anlamak gerekiyor. Uzakdoğu restoranı için yurtdışından bir ustayla anlaştığınızda, onun kalacak yer maliyetini karşılayabilecek misiniz? Ya da paket serviste motorcu ikinci ay sonunda bir anda işi bırakırsa motora atlayıp siparişi kendiniz teslim edecek kadar cebbar olabilecek misiniz diye kendinize sormalısınız.

3.Restoran tarafında masa, paket servis, gel-al müşterisi arasında bir denge var mı? Masada servis alan müşterinin fiyat beklentisi ne? Rakip ve bölge incelemesi yapıldı mı? Pazarlama kanalları nedir? Yapılan yatırımın geri dönüşü ölçülebiliyor mu? gibi sorulara net yanıtlar vererek yola çıkmak lazım. Paket-masa dengeleri zor günlerde ciddi bir destek noktası olabiliyor.

4.Sezonsallık çok kritik. Restoranı açma kararı verdiğiniz dönemi değil; on iki ayını, gecesini, gündüzünü, hafta içi ve hafta sonu dengelerini incelemeniz gerekiyor.

5. Mutfak için satın alma yapılacak firmaya karar verirken ‘o gün en ucuz getiren kim’ yerine ‘her ay kaliteli ve düzenli kimden neyi alırım’ diye planlamak gerekiyor. Ürünü taze ve tüketim sürecine uygun şekilde tedarik etmek ciddi maliyet avantajları getiriyor.

6. Yeni kullanıcı kazanma bedeli, sipariş frekansı, yeni -devamlı kullanıcı oranı gibi rakamlar takip edilmeli. ‘Her ay kaç yeni müşteri kazandım, geçen ay kazandığım müşterilere tekrar sipariş verdirebildim mi, bir kullanıcı benden ayda ortalama kaç sipariş verir’ gibi sorular önemli. Her kazanılan müşterinin düzenli olarak sipariş verir hale geldiğinde iş kendiliğinden büyüyor.

7. İşe müşteri gözünden bakarak onları doğru bilgilendirmek gerekiyor. Burger köftesinin kaç gram olduğundan, yanında hangi sosları ilettiğinize veya kahvaltı tabağı ile ne servis ettiğinize kadar şeffaf olduğunuzda, müşteri daha huzurlu olacak ve devamlı gelecektir.

www.restoranacmakistiyorum.com MART/NİSAN 2016

87


sağlık

Sağlıklı Dİşler İçİn 10 Altın Kural Güzel ve sağlıklı dişlerin, estetik avantajlarının yanı sıra genel vücut sağlığımıza da olumlu etkisi olduğunu vurgulayan Bakırköy Hospitadent Diş Hastanesi Başhekimi Dt. Selma Kurtoğlu, “İhmal edilen küçük bir çürük, kalp-damar hastalıklarına, romatizmaya, ülsere, böbrek ve karaciğer sorunlarına hatta kansere bile neden olabilmektedir. Ağız ve diş sağlığının öneminin farkındalığında olan ülkelerde diş hekimine 6 ayda bir gitme zorunluluğu varken ülkemizde böyle bir zorunluluk olmamakla birlikte iki yılda bir diş hekimine gidilmektedir. İleride oluşabilecek sistematik rahatsızlıkların önüne geçebilmek için ağız ve diş bakımını düzenli yapmak, koruyucu ve önleyici tedavileri yaptırmak esastır” dedi.

1. Sabah ve akşam dişleri fırçalamak, diş ipi kullanmak ve ağız gargaraları ile dişlerin detaylı tam temizliğini yapmak. Diş ipi çok yaygın olmamakla beraber diş temizliğini tamamlayan işlemdir. Dişler ne kadar iyi fırçalansa da ara yüzler ve protezlerin altı diş ipi yardımıyla temizlenir. Yapılan istatistiklere göre plağın ağızdan uzaklaştırılmasında diş fırçalamanın etkisi %66 iken plağın ağızdan uzaklaştırılmasında diş ipinin rolü %34 olmaktadır. Günde 1 kez mutlaka diş ipi kullanılmalıdır. 2. Dengeli beslenme ağız ve diş sağlığı açısından oldukça önemlidir. Beslenmede ilk prensip vücut için gerekli her türlü protein vitamin, mineral, karbonhidrat gibi tam besinlerin dengeli bir şekilde alınmasıdır. Bu dengeyi bozacak her türlü alışkanlık genel sağlığımızı nasıl olumsuz etkiliyor ise diş sağlığımızı da olumsuz etkileyecektir. 3. Fındık, ceviz gibi sert besinler dişlerle kırılmamalıdır. 4. Havuç, elma gibi lifli ve çok sert besinleri yemek bir nevi diş fırçası görevi üstlenerek, dişleri temizler ve güçlendirir. 5. Şeker, çikolata lokum gibi gıdalardan sonra dişlerin özellikle fırçalanması veya bol su ile çalkalanması gerekmektedir. 6. Özellikle çocukluk çağında dişlerin çıkması ile birlikte azı dişlere fissür örtücü uygulanması çürükleri önlemektedir. 7. Şekersiz sakız çiğnemek dişlerin temizlenmesine yardımcı olur. 8. Asitli içecekler yerine doğal meyve suları veya maden suları tercih edilmelidir. 9. Düzenli diş hekimine giderek, belirli aralıklarla panoramik röntgen çektirerek çürük kontrolü yapılmalıdır. 10. Flor uygulamasıyla dişler güçlendirilmelidir.

88

MART/NİSAN 2016



haber

Sultan Sofralarının Unutulan Lezzetlerİ İle Gün Yüzüne Çıkıyor Türkiye’nin önde gelen un ihracatçılarından Erişler Gıda, Osmanlı Mutfağı’nın unutulmaya yüz tutmuş lezzetlerini, yeniden sofralara getiriyor. Erişler Gıda, ünlü şef Eyüp Kemal Sevinç ile birlikte, Osmanlı Mutfağı’nın sultan sofraları için özel olarak hazırlanan yemeklerinin yapımını içeren bir atölye çalışması düzenledi. Çalışmada, Edirne ve Topkapı Sarayı’nda Fatih Sultan Mehmed’in mutfağında pişirilen safranlı helvadan, saray mutfağında aşçıların kuşak atlamak için yaptıkları soğan böreğine, düğünlerde pişirilen ekşili çorbadan, balık yumurtalı saray eriştesine kadar birçok yemek tarifi yapıldı.

90

MART/NİSAN 2016

Mutfak geleneğinin bir kültür bileşeni olduğunu vurgulayan Erişler Gıda Perakende Grup Genel Müdürü Abdullah Eriş, “Nesilden nesile aktarılan tarifler, mutfak alışkanlıkları ve sofra geleneği korunması gereken bir miras ve kültür hazinesidir. Eriş Un olarak hem üretim aşamasında hem gerçekleştirdiğimiz projelerle bu kültürü korumaya ve hem de katkıda bulunmaya çalışıyoruz” dedi. Gıda güvenliği konusunun günümüzde giderek daha önemli olmaya başladığını belirten Eriş, “21. yüzyılda artık gıda üretmek bir vicdan meselesidir. Dünyada sağlıksız gıdalar yüzünden çocuklar ve gençler her geçen yıl daha fazla metabolik ve kronik hastalıkla

mücadele etmek zorunda kalırken, bu konuda tüm gıda üreticilerinin daha fazla hassasiyet göstermesi gerektiğineinanıyoruz. Biz de Erişler Gıda olarak uzun yıllardır gıda konusuna hep bu bakış açısıyla yaklaştık. Erişler Gıda’nın kültür ve değerlerinde insana saygıyı ve sağlıklı üretim anlayışını hep en üst sırada tuttuk. Bu nedenle çok titiz bir çalışmayla, halkımızın her bir zerresine kadar sağlıklı olduğundan emin olacağı ürünler ortaya koyuyoruz. Şunu kesinlikle belirtmek isterim ki, kendi soframızda yer vermeyeceğimiz hiçbir ürünü sizlerle de buluşturmuyoruz” şeklinde konuştu.


haber

WORKSHOP TARİFLERİ Saray Mutfağı için Matbah-ı Âmire denilir. Yirmi büyük bacalı mutfaklardan oluşan Matbah-ı Âmire’de her gün 4-5 bin kişiyi doyuracak kadar yemek hazırlanır, resmi günlerde meselâ ulufe tevzii günleri sayısı 15.000 civarında olan askerlere çorba, pilav, zerde, Ramazan’ın 15. gecesi de bütün yeniçeri ve zabitlerine baklava pişirilirdi.

EKŞİLİ ÇORBA

Yarım su bardağı çok ince doğranmış maydanoz

Saray Mutfağı’nda en çok düğünlerde pişirilip, ikram edilirdi. Malzemeler (2 kişilik) 150 g kuşbaşı doğranmış kuzu 1 yemek kaşığı un 1,5 litre su 1 adet yumurta sarısı ½ yemek kaşığı üzüm sirkesi ¼ limon suyu

Erişte için 500 g un 150 ml süt 3 adet yumurta 3 g tuz

Yapılışı Kuzu budunu kuşbaşı doğrayın. Bir tencerede etleri 1,5 litre su ile haşlayın. Haşlama suyundan bir kepçe alın ve un ile küçük bir kâsede bulamaç kıvamına gelinceye kadar karıştırın. Tencereye ilave edin ve un kokusu çıkıncaya kadar karıştırın, ateşten alın. Sonra hemen birkaç yumurtayı sirke veya limon ile bir kap içerisinde çırpın hafif bir ateşte bir miktar karıştırarak az koyulaşınca yavaş yavaş çorba tenceresine ilave edin. Pişen çorbayı kâselere paylaştırın, tarçın ve karabiber serpip servis edin. Melcahüt Tabbahin’de (Basılmış İlk Türk Yemek Kitabı) anlatılışı Evvela koyun etinin yağlıca yerlerinden ufak kuşbaşı doğrayıp kaç taşlık çorba murat olunur ise ol miktar su koyup ocağa vaz’ oluna. Tamam et pareleri piştikte hemen miktar-ı kifaye dakik-i hassı elekten geçirip bir miktar su ile bulamaç kıvamına getirip ol kaynayan tencerenin içine karıştırarak vaz’oluna ta ki top top olmaya. Un kokusu gidinceye kadar tabh olunup badehu ateşten indireler. Sonra hemen birkaç yumurtayı vafi sirke veyahut limon ile bir kap içinde çalkalayıp hafif ateşte bir miktar karıştırarak az koyulunca pişirip ol tencerenin içine mukaddem un bulamacı konulduğu gibi tiz tiz kepçe ile karıştırarak aheste konula. Ba’dehu taslara tevzi birle tarçın ve biber ekip tenavül oluna. Ala olur.

BALIK YUMURTALI SARAY ERİŞTESİ Malzemeler (4 kişilik) 3 su bardağı erişte 2 litre su ¾ su bardağı rendelenmiş balık yumurtası 3 yemek kaşığı zeytinyağı Yarım çay kaşığı tuz 1 adet acı kırmızıbiber

Yapılışı Un, sütü ve tuzu bir yoğurma kabına alın ve ortasını açın, yumurtaları ekleyin. Hamuru pürüzsüz bir kıvam elde edene kadar yoğurun. 20 dakika (+ 4 dakika buzdolabında ) dinlendikten sonra hamuru açarak inceltip kesin. Kaynamakta olan suya 1 yemek kaşığı tuz ekleyip erişteleri içine atın ve yumuşayıncaya kadar 8-10 dakika pişirin. Bir tarafta kırmızıbiberi közleyerek gevrekleştirin ve ufak ufak doğrayın. Erişteyi bir kevgirde süzün ve bir kaba alarak, üzerine zeytinyağını, doğradığınız kırmızıbiberi ve tuzu serpin, sonra altüst edin. Rendelenmiş balık yumurtasını, son olarak da maydanozu serpip servis edin.

MÜCMER Malzemeler (2 kişilik) 2,5 yemek kaşığı un 2,5 yemek kaşığı ekmek içi 1 adet küçük boy soğan ¼ su bardağı maydanoz 1 adet yumurta 50 g kıyma Tuz Yapılışı Soğanı ince ince doğrayın. Maydanozları yapraklarına ayırın, tuz ile soğanı ve maydanozları ovuşturun. İçerisine kavrulmuş kıyma ve ıslanmış ekmek içi ve birkaç yumurta ile gerektiği kadar yoğurun. Kızgın bir tavaya mücmerden kaşık ile alıp, dökün ve kızartın. Bir tarafı kızarmış mücmeri ters çevirin ve diğer tarafını da kızartın. Servis edin. Melcahüt Tabbahin’de (Basılmış İlk Türk Yemek Kitabı) anlatılışı Mücmer iki nev’i olup birisinin tarik-i tabhı: Soğanı ince çentip ve maydanozu dahi yaprak yaprak ayırıptuz ile bu maydanozu ve soğanı oğuşturalar. Ba’dehu içine kavrulmuş kıyma ıslanmış francala içi ve birkaç yumurta ile gereği gibi yoğurup mücmer tavasının içinde rugan-ı sade yandıkta tava gözlerine bu mamülü kaşık ile döküp kızartalar. Eğer mücmer tavası yok ise bayağı tava içinde de olur. Fakat yağın kızgın olmak lazımdır yahut bir sahan içinde yağı yakıp içine bütün bütün mezkuru dökeler. Kor üstünde pişip altı kızardıkta çevirip taraf-ı diğerini dahi kızartalar. En kolayı budur.

MART/NİSAN 2016

91


haber SAFRANLI HELVA Safranlı helva Edirne ve Topkapı Sarayı’nda Fatih Sultan Mehmed’in mutfağında kendisi ve etrafındakiler için pişirttiği helvalardandır. Mutfak defterlerinden birinde kuyruk yağı ile pişirildiği yazmaktadır. Osmanlı Sarayı’nda helva; keyfin, sevincin, bilimin, kültürün, şiirin, nüktenin, tanışmanın, kutlamanın sebebi olmuştur. Helva yeme bahanesiyle helva sohbetleri düzenlenmiş ve aydın kişilerin yetişmesine vesile olmuştur. Helvahane; Topkapı Sarayı’nda Mutfaklar teşkilatında yer alan, her türlü tatlıların, turşuların, reçellerin, sabunların, akide şekerlerinin, şerbetlerin, baklavaların, saray lokmasının en iyi yapıldığı yerdir. Ayrıca hekimbaşının denetiminde sarayın gereksinimi olan ilaçların ve namı ülke sınırlarını aşmış afrodizyak etkisi olan padişah macunlarının yapıldığı yer de helvahanedir. Saraydaki helva sohbetlerinin müdavimlerinden olan şair Nedim “Lâleyi bir iki gün anmayalım şimdi hele kâmlar sohbet-i helva ile şîrîn olsun Osmanlı” diyerek helvayı ayrı bir yere koymuştur. Malzemeler (4 kişilik) 150 ml su 170 g toz şeker 1 tutam safran 50 ml Ayçiçek yağı 50 g tereyağı 260 g un Yapılışı Su, şeker ve safranı orta ateşteki bir tencerede kaynatın. Kaynayan şerbeti ocaktan alın ve ılınması için bekletin. Ayrı bir tencereye ayçiçek yağını ve tereyağı ekleyin. Tereyağı eriyince unu ekleyin ve rengi dönene kadar kısık ateşte kavurun. Arzu ederseniz kavrulmuş badem ilave edin. Ilınmış olan şerbeti unlu karışıma ilave edin karıştırın. Kaşıkla kaplara alın ve servis edin.

HÜNKARBEĞENDİ 1867 yılında Fransa’yı ziyaret eden padişah karşılığında İmparator ve eşini iadei ziyaret olarak sarayına davet eder. Devlet işlerinin yoğunluğu nedeniyle İmparator III. Napolyon gelemez ve davete yalnızca İmparatoriçe Eugénie icabet eder. İstanbul’a gelirken, yanında aşçısını da getirir ve Beylerbeyi Sarayı’nda her ikisi de en güzel şekilde misafir edilir. Sarayın mutfağında Türk aşçılarla birlikte yemek yapan Fransız aşçı bir gün “Beşamel” sosu hazırlar. Bu yeni sos, o sırada hemen yanında patlıcanı közleyen, ezerek patlıcan salatası hazırlayan Türk aşçının ilgisini çeker. Hazırladığı “beşamel” sosa közleyip ezdiği patlıcanları ekler. Tadına bakar, beğenir, bu yemeği en sevdiği kuzu etin ile beraber padişaha sunmaya karar verir. Padişah yeni yemeği pek beğenir ve o günden sonra bu yemeğin adı “Hünkâr Beğendi” olacaktır. Malzemeler (4 kişilik) 1 kg patlıcan 500 g kuzu kuşbaşı 2 adet soğan 2 adet domates (küp doğranmış)

92

MART/NİSAN 2016

2 diş sarımsak (küp doğranmış) ½ limonun suyu 1 yemek kaşığı un 2,5 yemek kaşığı tereyağı 1 su bardağı süt 2 adet tane karabiber 2 adet defneyaprağı 2 adet karanfil 1 çay kaşığı muskat Tuz Yapılışı 1 adet bütün soğana 2 adet karanfili 1 adet defneyaprağını saplayın ve sütün içerisine atın. Kaynatıp soğutun. Soğanı içinden çıkartın. Patlıcanları ateşte közleyip, ayıklayın. Limonlu suda bekletin. Daha sonra sudan çıkartıp bir tahta üzerinde kıyın. Tencerede 1,5 çorba kaşığı tereyağı ve unu hafifçe kavurun. Közlenmiş patlıcanları ilave edin ve 1-2 dakika kavurun. Sütü ekleyin. Ezerek kısık ateşte pişirin. Ayrı bir tencerede soğanı ve sarımsağı 1 çorba kaşığı tereyağı ile kavurun. Etleri ilave edin. Etlerin rengi dönünceye kadar kavurun. Domates, karabiber ve defneyaprağını ete ilave edin. Üzerini geçecek kadar su ekleyerek, etler yumuşayıp suyunu tamamen çekene kadar pişirin. Beğendiye tuz ve muskat ekleyin. Beğendiyi servis tabağına alıp ortasını kaşık ile açın. Etleri koyun. Sıcak olarak servis edin.

PAPAZ YAHNİSİ Malzemeler (2 kişilik) 10 diş sarımsak 2,5 adet kuru soğan Tuz, karabiber, kimyon 250 g dana eti Sirke Yapılışı Etleri doğrayın ve yıkayın, tencereye yerleştirin. Soğanları, sarımsakları bütün olarak ilave edin. Tuz, biber ve kimyon ekleyin. Sirkeyi ilave edin. Tencerenin kapağını sıkıca kapatın. Kısık ateşte 3-4 saat pişirin. Melcahüt Tabbahin’de (Basılmış İlk Türk Yemek Kitabı) anlatılışı İki kıyye miktarı semizce dana etinden alıp ve doğrayıp yıkadıktan sonra çukur toprak tencere için vaz’ ve içine doğranmış birkaç baş soğan sekiz on baş bütünce sarımsak ve tuz, biber ve kimyon ve üç fincan sirke koyup diğer hiç su komayıp kapağını kapayıp kapağın etrafını bol hamur ile sıvayıp ve üzerine kağıt yapıştıralar ta ki hiç buğusu çıkmaya. Fırında yahut hafifçe ateşte üç dört saat miktarı pişireler. Lakin etrafını iyice sıvamak lazımdır. Eğer dikkat olunmayıp ateşi dahi ziyade olur ise yanması muhtemeldir.


haber İKRAMLIKLAR

Üzeri için Çörek otu ve susam karışımı 1 adet yumurta beyazı

ÇÖREK OTLU GRİSSİNİ

Yapılışı Üzeri için ayırdığınız malzemeler hariç tüm malzemeyi bir karıştırma kabında yoğurun. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopartıp elinizle şekillendirin. Yumurta beyazına bulayın, susam karışımına batırın. Pişirme kağıdı serilmiş tepsilere dizin. Önceden ısıtılmış 170 derecedeki fırında 15 dakika pişirin.

Malzemeler (15 adet) 15 g maya 50 ml su 50 ml süt 5 g toz şeker 5 g tuz 220 g un 4 adet yumurta akı 100 g çörek otu Yapılışı Mayayı su, süt ve şeker ile bir kapta karıştırın, daha sonra diğer malzemeleri ekleyip yoğurun. 30 gram bezeler yapın. Daha sonra ufak oval şeklinde çubuklar yapın, dinlendirin. En son aşama olarak uzun düzgün çubuklar yapın.Tepsinin enine uçları yağlı yerlere gelecek şekilde koyun ve uç kısımları parmakla bastırılarak ezin. Yumurta akı sürün. Çörek otu serpin fırına verin. Önceden ısıtılmış 175 derecedeki fırında, yaklaşık 15-20 dakika pişirin. Soğuması için bekletin ve servis edin.

UN KURABİYESİ Malzemeler (25 adet) 125 g tereyağı 25 ml sıvıyağ 75 g pudra şekeri 25 g nişasta 1 paket vanilya 225 g un 30 g pirinç fındık Yapılışı Tüm malzemeyi bir hamur yoğurma kabında karıştırın. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopartıp elinizle şekillendirin. Pişirme kağıdı serilmiş tepsilere dizin. Önceden ısıtılmış 140 derecedeki fırında 15 dakika pişirin.

KAHKE Malzemeler (30 adet ) 125 g tereyağı 50 ml sıvıyağ 40 g pudra şekeri 1 adet yumurta sarısı 50 g yoğurt 1 yemek kaşığı sirke 2 çay kaşığı mahlep ½ paket kabartma tozu 350 g un

ÇALKAMA Malzemeler (8 kişilik) 200 g pazı 200 g ıspanak 1 adet kuru soğan 3-4 adet taze soğan 10 ml zeytinyağı 400 g un 10 g tuz 40 ml zeytinyağı 500 ml su Yapılışı Pazıyı, ıspanağı, kuru soğanı ve taze soğanı ince ince doğrayıp bir kasede 10 ml zeytinyağı ile karıştırın. Hamuru için unu, tuzu, zeytinyağını ve suyu ayrı bir kapta karıştırın. Bir fırın kabının içine hamurun yarısını dökün, üzerine iç malzemeyi yerleştirin. Kalan hamuru ilave edin. Önceden ısıtılmış 180 derecedeki fırında 20 dakika pişirin. Ilık servis edin.

SAKIZLI KURABİYE Malzemeler (25 adet) 250 g un 125 g tereyağı 1 adet yumurta 1 çay kaşığı kabartma tozu 80 g pudra şekeri 2 parça damla sakızı Üzeri için Susam 1 yumurta sarısı Yapılışı Damla sakızlarını havanda dövün. Tüm malzemeyi bir hamur yoğurma kabında karıştırın. Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar kopartıp elinizle şekillendirin. Pişirme kağıdı serilmiş tepsilere dizin. Kurabiyelerin üzerine yumurta sarısı sürün. Bolca susam serpin. Önceden ısıtılmış 170 derecedeki fırında 12 dakika pişirin.

MART/NİSAN 2016

93





akılda kalıcı çözümler

Yayıncılık, Prodüksiyon ve Web Çözümleri İhtiyaçlarınız İçin Tanışalım

Gücünüze Güç Katalım!

Yazılımı ve tasarımı, erişildiği mobil cihazın ekran özelliklerine uyumlu olarak değişen ve dijital pazarlama faaliyetleri için zorunlu hale gelen ‘responsive’ siteler hazırlıyoruz. Bununla yetinmiyor, barındırma, web site ve mail adresi güvenliği, teknik danışmanlık gibi hizmetlerimizle de konuya sürdürülebilir ve yenilikçi yaklaşıyoruz.

Tanıtım filminin ilk aşamasını oluşturan çekimler, konsepte uygun olarak tamamlandıktan sonra filmin kurgusunu, seslendirmesini, müziklerini, animasyonlarını ve diğer teknik gerekliliklerini büyük bir titizlikle gerçekleştiriyoruz.

Kurumsallaşma yolunda etkili araçlardan biri olan kurum dergilerini, müşterileriniz, tedarikçileriniz ve hedef kitlenizle iletişimde kalmanızı sağlayacak şekilde hazırlıyoruz. Dergiyi size, içerik, tasarım, baskı ve dağıtım hizmetlerini de kapsayacak şekilde sunuyoruz.

İnternette arama yapan, gezen ve cep telefonu kullanan tüm müşteri ve potansiyel müşterilerinize ulaşmanızı, doğru mesajı, doğru zamanda sunmanızı sağlar, güven bağı kurduğumuz iş ortaklarımıza; ihtiyaçları, sektörleri ve hedef kitlelerine özel fırsatlar sunarak, ölçümlenebilir biçimde kârlılık ve marka değeri yaratırız.

www. mottoiletisim.com 0212 243 36 41


www.restoranacmakistiyorum.c0m

satışta! e lin n o e v e d n ri TÜM KitabevLe


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.