LIMITED 2 - MAYIS 2016

Page 16

psikanalizin karanlık sureti ve karmaşık bir soruna işaret ediyor. Chora olarak adlandırılan mağara imgesi ilk olarak Platon’un Timaeus metninde karşımıza çıkar. Metin asırlardır pek çok feminist yazar, filozof ve sanatçıya ilham vermiştir. Metindeki chora kavramının Türkçe karşılığı haznedir. Hazne döl yatağı anlamına gelir. Platon’dan başlayarak gerek Jung, gerekse Freud gibi pek çok erkek filozof chora’yı vajina ile özdeşleştirmiştir. Bilinçdışını formsuz, ilkel ve uçsuz bucaksızlaştırıp bir vajina olarak metaforlaştırmak mizojininin kapılarını açar. Vajina böylelikle formlaştırılmış ve sadece verici konuma itilmiştir. Onun uçsuz bucaksızlığı olarak kodlanan enerji alanı korku salmış ve böylece günümüze kadar kadın düşmanlığı medeniyetin sırtında yük kalmıştır. Bu yüzden Reborn adlı enstalasyona kuşkuyla bakmak gerekir. Son olarak sergiye dair sorunsallaştırdığım ‘bilinçdışı’ kavramını psikanalizden koparıp ne yapabiliriz? Bu sorunun cevabı bu yazıya sığmaz. Yine de kısaca özetlemek gerek. Bilinçdışını verili olan ve her bedende biçimlenmiş kutsal bir metin gibi okumak ya da yorumlamamak gerekir. Kavramı aktif bir güç olarak görmek mümkün. Bilinçdışı aşkın veya karanlık bir alandan çok bir deney ve üretim çalışması olabilir. Deney ve üretimden kastım yeni değerler, yeni deneyler ve yeni

HALİL VURUCUOĞLU, SELF&EGO, 140X185 CM, GALERİST’İN İZNİYLE

16

Yazı İlker Cihan Biner 1984 doğumlu olan sanatçı Halil Vurucuoğlu 2007 senesinde Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun oldu. Kâğıt kesme çalışmalarıyla (hatta “kağıt yontucusu” olarak) tanınan sanatçı bunun yanı sıra suluboya, sprey boya gibi farklı tekniklerin bir araya geldiği çalışmalarında dışavurumcu bir tavır sergiler. Tekniğin estetiğe içkin olduğu ve ondan ayrı olamadığını düşünürsek Vurucuoğlu’nun çalışmalarında kullanılan renklerin tonlamaları ve çok katmanlılığı da dikkat çekicidir. Sanatçı 2008’de gerçekleştirdiği ilk kişisel sergisi Bambu dâhil, beş kişisel sergi gerçekleşmiştir. Halil Vurucuoğlu’nun Galerist’teki Reborn adlı sergisinin anahtarı ‘bilinçdışı’ kavramı. Kavramın sergideki merkeziyeti oldukça güçlü. Bir kavramın sergi üzerindeki etkisi ne kadar güçlüyse eserleri yutması da o kadar mümkündür. Kavramın etkilerini, açılımını, duygu ve düşünce üzerindeki etkisini azımsamak bağlamında söylemiyorum. Belirli bir disiplinin merkezinde beliren bir kavramın eserler üzerinde-

ki etkisi ne kadar artarsa estetik algı o kadar sekteye uğrar. Bilinçdışı kavramının böyle bir etkisi var. Kavram psikanalizin eksenini oluşturan temel bir kavramdır. Descartes’ın “Düşünüyorum öyleyse varım,” cümlesinin karşısına dikilir. ‘Kafatası-içi-düşünme’ye [Needham] karşıt bir yerdedir. Bilinçdışı çıkışı ya da keşfedilişi itibariyle devrimci bir özelliğe sahip olmasına rağmen zaman içinde evrenselleşerek bir iktidar biçimi haline gelmiştir. Reborn sergisinin üzerine düşen iktidar gölgesi bu yüzdendir. ‘Bilinçdışı’ bir iktidar biçimi olarak sergide dans ediyor diyebiliriz. Görünenin ardındaki gizli gerçekler, psikolojik dışavurumlar, kalp ve arasındaki içsel karşıtlıklar, sebep-sonuç ilişkilerinin keşfi ve saire. Yansıyan tüm bu duygu durumları sergide psikanalitik yorumlardan ibaret. Psikanalitik yorumlardan kasıt psikanalizin bilinçdışına biçtiği sıfatlar. Bu sıfatlar hareketsiz, topografik, üretken olmayan bilinçdışının görünüm alanlarıdır. ‘Ego’, ‘superego’ gibi tipolojiler böyle bir psikanaliz sahasının sabit oyuncularıdır. Sergide Zihin, Bilinçaltımda Bir Ye, Self

& Ego, Dört İşlev, Self&Gölge gibi eserler bütünüyle psikanalizdeki bilinçdışının görünümler alanına yerleşiyor. Özellikle Self & Ego ve Self & Gölge gibi çalışmalarda bedenlerin eksikliğini görürüz. Psikanaliz bir yapıysa o yapının içerisinde beden her zaman eksiktir. Bu yüzden bilinçdışı düzenlenebilir bir emniyet sübabıdır. Self & Ego ve Self & Gölge’de bedenlerin eksikliği iktidar araçları tarafından düzenlenmeye hazır bir biçimde duruyor. Zihin olarak resmedilen eser ise temsili bir zihni simgelediği için yine hazır kalıp bir mitleştirme teması içeriyor. Hissedemediklerimiz, Susturamadıklarımız, Düşünemediklerimiz, Konuşamadıklarımız adlı çalışmalarda sanatçının psikanalist kimliğine soyunduğunu görüyoruz. Bu çalışmalarda eksiklik olarak görülen bedensel organlar mevcut. Bu çalışmaların belirli bir odada bulunması odayı bir psikiyatri kliniğine dönüştürme riski taşıyor. Halil Vurucuoğlu sergiye adını veren Reborn isimli çalışmasında vajina metaforu ile ilişkilenen mağarayı üç boyutlu bir yerleştirmeye dönüştürmüş. Bu yerleştirme içerik olarak problemli

HALİL VURUCUOĞLU, SELF&GÖLGE, 149X99 CM, GALERİST’İN İZNİYLE

arzuları uyaran aktif bir güç. Bu aktif güçle estetik üretimin kapıları açılır ve psikanalizin bedeni eksik ve karanlık olarak gören iktidar odaklarını çatırdatmış oluruz. Spinoza’nın işaret ettiği gibi bir bedenin neler yapabileceğini asla bilemeyiz.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.