İSTANBUL KÜLTÜR ve SANAT DERGİSİ
TARABYA / Serkan KAYA
Tarabya, Boğaziçi kıyılarında sıralanmış yerleşimler içinde, Rumeli yakasında yer alan ve yeşilin maviyle kucaklaştığı bir koy etrafında şekillenen tarihi bir güzelliktir. Boğaziçi semtleri içinde belki de popülerliği en uzun süreden beri devam edegelen yerleşim merkezlerinden biridir. 18. yüzyılın sonlarından itibaren sürekli artan bir ilgi ve alaka merkezi, gözde mekân, önemli olayların tarihi sahnesi ve halen enfes havasıyla bütün duygulara hitap edebilen, insanı geçmişten geleceğe bağlayan bir efsanedir. Tarabya isminin nereden geldiği ile ilgili iki rivayet vardır. Birincisi, mitolojik devirde havasının güzelliğinden dolayı “Therapia” olarak adlandırılmıştır. İkinci rivayet de Sultan II. Selim’in burayı beğenip imar edilmesini istemesiyle başlayan ve “Tarabiye” adıyla bir kasaba kurulmasını emretmesiyle ilgili rivayettir. Evliya Çelebi’nin kayıtlarında ise Tarabya 800 haneli bir köydür. Bir mahallesi Müslüman, diğer mahalleleri ise gayrimüslim halkın yaşadığı bir yerdir. 18. yüzyılın sonlarına kadar balıkçı köyü olarak sade ve sakin hayatını sürdüren Tarabya’nın kaderi yüzyılın sonunda, zamanın büyük devletlerinin elçilik yazlıklarını Tarabya’ya taşımasıyla değişmeye başlamıştır. Şehir
Tarabya’nın Türk tarihi açısından en önemli yeri, Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’na girme planlarının Tarabya’daki Alman Sefareti Yazlığı’nda yapılmasıdır.
Tarabya, 1970’lerin başı
124