
19 minute read
MAKALE
MAGMASOFT ® ILE POROZITE İÇIN KESIN ÇÖZÜM
Ülkemizin önde gelen işletmelerinden biri olan Demisaş Döküm, Disamatic kalıplama hatlarında demir döküm bileşenler üretiyor. Firmanın büyük adetli projelerinden biri olan sfero döküm fren kaliper parçaları üzerinde karşılaşılan yüksek porozite oranları sonrasında inceleme yapılmasına karar verildi. Birim yöneticileri hatanın kök nedenlerinin araştırılması ve MAGMASOFT® Otonom
Advertisement
Optimizasyon yaklaşımı kullanılarak porozitelerin giderilmesi için bir ekip oluşturdu ve çalışmalara başlandı.
Magma Gießereitechnologie GmbH
POROZITE HATALARININ TESPITI Demisaş mühendisleri ilk aşamada kalite birimi kayıtlarını ve dökümhane istatistiklerini gözden geçirmeye başladı. Üretim esnasında ortalama %5,5 fire ile çalışılan ve en yüksek orana sahip olan model tespit edilerek, önceki kayıtlarda hem X-RAY analizlerinde hem de işleme

proseslerinde hatalarla karşılaşıldığı görüldü. Sonraki adımda mühendisler tespit edilen model üzerinde simülasyon ortamında bir çalışma yaparak hatanın kök nedenlerini araştırmaya karar verdi.
MAGMASOFT® OTONOM MÜHENDISLIK ILE OPTIMIZASYON Optimum parametrelere sahip verimi bir proses oluşturmak amacıyla MAGMASOFT®’ ta bulunan “Optimizasyon” aracı ile yapılan çalışmalar sırasında, değişken karbon ve silis yüzdelerinde 3 farklı besleyici boynu tasarımının prosese olan etkileri incelendi. Proje ekibi bu sayede porozite probleminin üstesinden gelmek için en ideal proses parametrelerini belirlemeyi hedeflemekteydi. Analiz sonuçlarını daha tutarlı kılmak amacıyla 64 farklı kombinasyonun katılaşma simülasyonlarının incelenmesine ve detaylı bir veri havuzu oluşturulmasına karar verildi.
Elde edilen verilerin değerlendirilmesi sonrasında hatanın minimum fire oranı için en ideal kimyasal kompozisyonun belirlenmesine karşın besleyici boyun çapının porozite üzerinde hiçbir etkisi olmadığı görüldü. Optimize edilen kimyasal kompozisyon değerleriyle yapılan analizlerde de hata miktarında belirli bir oranda düşüş görülmesine karşın yine de yüksek seviyelerde seyrettiği ortaya çıktı.

Farklı parametrelerdeki değişimlerin porozite eğilimi üzerine etkisinin incelendiği Ana Etki diyagramı Şekil 2:
Demisaş ekibi elde edilen sonuçlar neticesinde hedef kriterlerde değişikliğe giderek besleyici konumunu esas alan yeni bir optimizasyon çalışması gerçekleştirmeye karar verdi.
İlk sonuçları inceleyen proje ekibi, besleyici boyutunun döküm parça kalitesi üzerindeki etkisinin göz ardı edilebilir derecede olduğunu tespit ederek porozitenin ana nedeninin besleme mesafesi olabileceği sonucuna vardı. Sonraki analizde besleyici konumundaki değişimlerin incelenmesine ve kalite kriterlerinin Fraction Liquid (sıvı oranı), porosity (porozite) ve Hot Spot FS Time (sıcak kalan bölgelerin beslenebilirlik zamanı) seçilmesine karar verildi. Toplamda 4 farklı tasarımın dolum ve katılaşma profillerinin

incelenmesi hedeflendi.
Elde edilen sonuçlarda besleyici konumundaki çok küçük değişikliklerin dahi besleme veriminde ciddi değişiklikler oluşturduğu görüldü. Belirlenen optimum besleyici konumu ve ideal kimyasal kompozisyon kombinasyonları ile proses veriminin maksimum değerlere çıktığı ve fire oranının belirgin şekilde düştüğü gözlendi.
Optimizasyon çalışmaları neticesinde belirlenen kriterler ile bir deneme üretimi gerçekleştiren Demisaş ekibi, fire oranının %5,5’tan %0,2’ye kadar düştüğünü gözlemledi ve proses veriminde herhangi bir düşüş olmadan porozite hatalarının giderilebileceğini ortaya çıkarmış oldu.
Bu başarılı çalışma sonrasında önemli bul
Besleyicinin tespit edilen ideal konuma yerleştirilmesi ile porozite miktarı belirgin bir şekilde azalıyor Şekil 4:

gular elde eden Demisaş mühendisleri; problem yaşanan diğer modeller üzerinde ve yeni modeller üzerindeki geliştirme projelerinde de MAGMASOFT® otonom mühendislik metodolo jisini kullanmaya karar verdi.
İÇİMİZDEN BİRİ

HASAN DAĞLI
Türkdöküm dergimizin bu sayısında İçimizden Birinin konuğu Hasan Dağlı oldu. Koronavirüs pandemisinden kaynaklı olarak yüz yüze gerçekleştiremediğimiz söyleşimize zaman ayırarak sorularımıza cevap veren Sn. Hasan Dağlı’ya teşekkür ederiz. Meslek hayatının üretim tarafı Erkunt Sanayi’de, temsilcilik serüveni ise Fostema’da başlayan Hasan Dağlı, Akpınar Döküm ve Engin Mühendislik tecrübelerinden sonra GSA Mühendislik firmasını kurdu. ASK Chemicals TR Genel Müdürü olarak iş hayatına devam eden Hasan Dağlı ile tüm bu meslek ve aile hayatını, Türk döküm sektörünü, geçmiş dönemi ve geleceği konuştuk.
Hasan Bey, öncelikle sizi yakından tanımak isteriz. Ne zaman nerede doğdunuz, aldığınız eğitimler hakkında bilgi almak isteriz? 1957 yılında Ankara’da doğdum. İlk, Orta ve Lise eğitimimi Ankara Kolejinde tamamladım. Liseyi bitirdiğim yıllarda ülkemizde yoğun bir anarşi ortamı vardı, üniversitelerde eğitim kesintili olarak verilebiliyor, hatta üniversiteler uzun süreler kapalı kalıyordu. Düzgün bir eğitim alabilmek o yıllarda pek mümkün değildi. Elektrik Mühendisliğini kazanmama rağmen, ailemin de teşvikiyle, yüksek öğrenimim için İngiltere’ye gittim. Son dakikada alınan bir karar olduğu için gitmek istediğim üniversitenin elektrik ve makine mühendisliği bölümlerinin kayıtları dolmuştu. Bende, ileride yatay
geçiş yaparım düşüncesiyle, İngiltere’nin mühendislik dalında en saygın üniversiteleri arasında kabul edilen Birmingham Üniversitesi, Metalurji ve Malzeme Mühendisliği Bölümü’ne kayıt oldum. Aklımda iyi notlar alarak elektrik elektronik mühendisliği, alternatif olarak da makine mühendisliği bölümüne geçmek vardı. Ancak, dersler ilerledikçe metalurji çok ilgimi çekmeye başladı. O yıllarda ülkemizde metalürji, 5 yıllık kalkınma planlarında ciddi şekilde yer alıyor ve metalurji mühendisliği de popüler, istikbali olan mühendislik dallarından biri olarak kabul ediliyordu. Kısacası, ilk tercihim olmamasına rağmen bu bölümde kaldım. İyi derece ile mezun olduktan sonra önümde birçok alternatif vardı. Rolls Royce firmasında “Nimonik Alaşımlarda Metal

Yorgunluğu Çatlak Başlangıcı” üzerine burslu doktora yapmak bunlardan en cazibi idi. Ancak, ben okurken Babam rahmetli olmuştu ve Annem yalnızdı. O nedenle Türkiye’de daha geçerli olacak bir konu üzerinde yüksek lisans yaparak dönmeyi tercih ettim. Tamamen sanayiye yönelik üretim prosesleri ve işletme dalında mezun olduğum üniversitede mastır yaptım. Tez konum ise “Dökme demirlerde proses değişikliklerinin mekanik özellikler üzerindeki etkileri” idi. Bu konu da beni iş hayatında döküme kanalize etmiş oldu.
Meslek hayatınızdan ve kariyer geçmişinizden bahsedebilir misiniz? Meslek hayatım 1982 yılı başında Erkunt Döküm Sanayi’nde mühendis olarak işe
Yusuf Alan, Çağdaş Alan, Adnan Aytekin, Bülent Tütüncü, Yaylalı Günay, Hasan Dağlı, Haluk Güldür
girmemle başladı. Yaklaşık olarak 8 sene Erkunt’da çalıştım. Başladığımda daha askerliğimi bile yapmamıştım. İlk 3 yıl yo ğunluklu olarak ergitme bölümünde şef olarak çalıştıktan sonra oldukça genç bir yaşta dökümhane müdürü oldum. Birebir eğitim aldığım konu üzerinde çalışıyor ol mak bana avantaj sağladı ancak, sektörümüzün sanayileşmesinde öncü olmuş, sektöre yön vermiş çok değerli
ve saygıdeğer merhum Mümin Erkunt ve Abdullah Erkunt Beyler ile çalışmak, iş hayatımda başıma gelen en iyi şey idi. Kendilerinden her konuda çok değerli bilgiler edindim. Öğrendiklerimi halen uygulamaya çalışıyorum. Çalıştığım dönem içinde Erkunt ilk ihracatını, ilk motor bloku ve silindir kafası dökümünü ve birçok yatırımı gerçekleştirdi. Bu süreçte ülkemizde birçok ekonomik sıkıntılar da yaşandı. Bütün bu süreçler bana döküm konusunda birçok deneyim ve bilgi kazandırdı. Umarım ben de, beraber çalıştığım arkadaşlarımla birlikte, şirketin gelişmesine katkı sağlayabilmişizdir. Mümin ve Abdullah Beyleri bir kere daha rahmetle anmak istiyorum. ağırlıklı olarak Foseco ve çelikhanelere hizmet veren Fosbel’in temsilciliğini yap makta idi. Mümessillik ile ilgili ilk deneyimim bu şekilde oldu. Mehmet Bey sektörümüzün duayenlerinden biridir. Tabii ki Mehmet Bey’in mümessilliği öğrenmemde bana çok katkısı oldu. Kendisine minkümhanelerde çalışanların üretim birimlerine girmesine sıcak bakmazdı. Tabii, şimdi şartlar çok farklı. TÜDÖKSAD’ın da bu değişimde ciddi katkısı olduğunu biliyorum.
Sektörde beraber çalıştığımız bir arkadaş grubu ile aramızda sıkça büyük dö
Engin Mühendislik, GSA Mühendislik ve ASK Chemicals sürecini sizden dinlemek isteriz? Engin Mühendislik ve GSA süreçlerinden önce, Fostema ve Akpınar Döküm’den bahsetmek isterim. Erkunt Döküm’den kendi isteğim ile ayrıldıktan sonra Meh met Temren’nin şirketi olan Fostema’da çalışmaya başladım. Fostema, o dönemde ülkemizin köklü temsilcilik şirketlerinden birisi idi. Benim çalıştığım yıllarda Laempe maça makinalarının yanı sıra

nettarım. Fostema’da çalıştığım süreçte Foseco firmasının demir ve demir dışı dökümhaneler için üretmiş olduğu ürünlerin pazarlamasından sorumluydum. Bu sayede Erkunt dışındaki dökümhaneleri yakından tanıma şansım oldu. O tarihlerde dökümhaneler arasında fazlaca bir dayanışma yoktu veya hammadde tedarikindeki gecikmelerden kaynaklı olarak ödünç malzeme alışverişi dışında hiçbir iş birliği yoktu. Dökümhaneler, diğer dökümhanelerin sayıları düşük olduğu için sıcak bakmadığı, kalite gereksinimi yüksek olan parçaların üretimini sağlayacak yeteri sayıda dökümhane olmadığını ve bu konuda ciddi bir boşluk olduğunu konuşuyorduk. Bir gün arkadaşlarımızdan biri, bizleri dökümhane yatırımı yapmak konusunda istekli, esas işi madencilik olan bir iş adamı ile tanıştırdı. Kısa sürede bu fikir olgunlaştı ve o dönem şartlarında kalıplama makinası, endüksiyon ocağı, spektrometresi olan bir dökümhane kurduk. Yatırımın bir kısmı Dünya Bankası kredisi ile ve döviz cinsinden yapılmıştı. Yatırım tamamlanmadan önce patlak veren Körfez Krizi ve buna bağlı olarak ekonomide yavaşlama ve döviz kurundaki artışlar, yatırım süre cinde bizleri çok zor durumda bıraktı. Pes etmeden, birçok zorluklara katlanarak, zorda olsa bu süreç atlatıldı ve Akpınar Döküm halen kurucu ortaklarımızdan ve yakın dostum Tahsin Akar Bey’in yönetiminde iyi işler yapmaktadır. Akpınar Döküm’ün zor süreçlerinde ben de Fostema’dan ayrılarak Akpınar Döküm’de çalıştım. TÜDOKSAD yöne tim kurulunda görev aldığım iki dönem bu süreçte olmuştur.
Akpınar Döküm’den sonra tekrar temsilcilik işine dönmemde Haluk Güldür Bey’in büyük katkıları oldu. Haluk Bey, Engin Mühendislik firmasının sahi
bi ve yöneticisiydi. Engin Mühendislik o tarihlerde, ağırlıklı olarak Heraeus Electro-Nite firmasının temsilciliğini yürütmekte idi. Haluk Bey’in başarılı çalışması sonucunda Heraeus ülkemizde ciddi bir piyasa elde etmiş ve yerli üretim yapmaya karar vermişti. Haluk Bey’i de ısrarla kuracakları firmanın üst düzey yöneticisi olarak atamak istiyorlardı. Bir yanda Engin Mühendislik, bir yanda Heraeus yürütülmesi zor bir durumdu. Yakın arkadaşım Haluk Bey o süreçte bana ortak olarak Engin Mühendisliği yürütmeyi önerdi. Yeni kurulan bir şirketin iş yoğunluğu nedeni ile Haluk Bey’in Engin Mühendislik işini götürmesi mümkün değildi. Bir müddet hem Akpınar hem de Engin Mühendisliği beraberce idare etmeye gayret ettim. Ancak, Engin Mühendislik Hepworth Mineral and Chemicals firmasının temsilciliğini almış, işleri ciddi olarak artmıştı. Zaten Akpınar Döküm iyi ellerde idi ve bana ihtiyaçları yoktu. Böylece Engin Mühendislik firmasında Haluk Bey ile ortak olarak tam zamanlı çalışmaya başladım. Bir süre sonra Ünal Oray da bana katıldı ve bu şekilde devam ettik. Daha sonra Haluk Bey’den gelen öneri üzerine Engin Mühendislik adını, GSA Mühendislik olarak değiştirdik, şirketin ortaklık yapısı da değişti. Böylece, GSA Mühendislik serüvenimiz başlamış oldu.

ASK Chemicals Türkiye yapılanması ve verdiğiniz hizmetler konusunda bilgi alabilir miyiz? ASK Chemicals çok uzun yıllar boyunca temsilcisi olan firması ile birlikte ülke mizde faaliyet göstermiş ve sektörümüze birçok başarılı hizmetler ve yenilikçi ürünler sunmuş bir firmadır. Cold Box’ı ülkemize ilk olarak tanıtan ve bu ürünü geliştiren firmadır. ASK Chemicals firması, önce Heraeus Electro-Nite ve daha sonra Foseco firmalarının yaptığı şekilde ülkemizde kendi şirketini kurma ve yerli üretim yapma kararı almıştı. Tanıştığımızda, kendi şirketleri bünyesinde çalışacak satış ve pazarlama mühendisleri arayışı içindeydiler. GSA Mühendislik oturmuş ve geniş ürün yelpazesine sahip bir firma olduğu için bizle böyle bir iş birliğinin mümkün olmadığını kendilerine ilettik. Daha sonraki görüşmemizde benden şirketlerinin kuruluş sürecine destek olmamı ve ASK kendi ekibini kurana kadar ASK ürünlerini GSA olarak bizlerin pazarlamasını istediler. O süreçte fabrika binası kiralanmış ve ön hazırlıklar tamamlanmıştı. Şirket kurulma aşamasında iken, ASK’nın yüzde 50 - 50 ortakları olan Amerikalı Ashland ve Alman Süd-Chemie firmaları arasında firmanın geleceği konusunda fikir ayrılığı ortaya çıktı. Bu süreç, doğal olarak, ASK’nın Türkiye’de firma kurmasını ve
Hasan Dağlı'nın da içinde bulunduğu TÜDÖKSAD Yönetim Kurulu Üyelerinin Dirinler Döküm'ü ziyareti...
yatırım yapmasını geciktirdi. Nihayetinde Ashland ve Süd-Chemie döküm sektö ründe faaliyet gösteren bütün firmalarını ASK Chemicals GmbH çatısı altında birleştirmeye karar verdiler ve bu sürecin sonunda yüzde 100 yabacı ortaklı olarak ASK Chemicals TR şirketi kurulmuş oldu. ASK Türkiye kurulup, işler bu şirket üzerinden yürütülmeye başladığında benim ASK’daki görevim, taahhütlerimde bitmiş oluyordu. Ancak, şirket kurulana kadar geçen süreçte GSA ve ASK iç içe çalış mak durumunda kalmıştı. ASK’dan GSA firmasının faaliyetlerini ASK Türkiye bünyesi içinde yürütme önerisi geldiğinde, GSA’nın faaliyetlerini daha kurumsal bir firma içinde yürütme fikri hem GSA çalışanlarına hem de temsil ettiğimiz firmalara uygun gözüktü. Bir de ekipman ve sarf malzemesinin bir arada pazarlanması firmaya ayrı bir sinerji getireceğini düşün dük. Halen ASK Chemicals TR firmasının bünyesinde Ankara merkez ofis ve mini besleyici gömleği üretilen Gebze Güzeller Organize Bölgesinde 20 çalışanı var
dır. Yurt dışı uzmanlardan aldığımız destek ve tecrübeli satış mühendislerimizle sektörümüze teknik hizmet ve yenilikçi ürünler sunmaya gayret ediyoruz.
Döküm sektöründe temsilcilik tarafındaki kariyeriniz daha fazla öne çıkıyor. Üretim tarafında da Erkunt ve Akpınar Döküm’de bulundunuz. Her iki taraftan baktığınızda döküm sektörü ve paydaşları ilişkisini nasıl değerlendirirsiniz? Dökümhanelerde mühendis, yönetici, şirket ortağı ve büyük bir dökümhane mizin yönetim kurulunda görev aldım, danışmanlık yaptım. Temsilcilik firmalarında satış mühendisi, yönetici, şirket ortağı, ayrıca, halen sektöre sarf malzemesi üreten en büyük bir firmalarından birinde yöneticilik yapıyorum. Bu nedenle sektö rü ve paydaşlarını değişik cephelerden görme ve değerlendirme imkânım oldu. Sektörü oluşturan paydaşların beklentileri birbirinden farklı ve bazen de çelişebilmekte. Dökümhaneler en iyi malzemeyi en ucuza almak ister, üretici firmalar ise ürünleri en iyi fiyata satmak ister. Buraya kadar hiç sorun yok. Bazen sektördeki paydaşlar aynı geminin içinde ve birbirlerinin ayrılmaz bir parçası olduğunu unutuyor. Hepimiz döküm parça kullanan firmalara kadar uzanan zincirin halkalarıyız. Maalesef nihai döküm parça kullanıcıları, bilhassa otomotiv sektöründe faaliyet gösterenler, dökümhaneleri sürekli olarak fiyat baskısı altında tutuyor, dökümhaneler de bu baskıyı sarf malzeme ve ekipman üreticilerine yansıtıyor. Sonuçta, ortada kar yoksa yatırım da olmaz ürün geliştirme de. Bu bilinçle hareket etmek lazım. Sağlıklı olanı her bir paydaşın diğer paydaşlarında faydalarını gözetecek şekilde hareket etmesidir. Sektörün büyümesi ve gelişmesi ancak bu şekilde olur. Maalesef bu inancın çok yaygın olarak kabul gördüğünü düşünmüyorum. Hiçbir sektörde tek bir paydaş diğerlerine rağmen uzun süreli öne çıkamaz.
1980’li ve 1990 yıllarda döküm sektörümüzün en çok ihtiyaç duyduğu; belki yeni bilgiler ve teknolojik gelişmelerdi. Bu bilgi akışında siz de önemli roller aldınız. Hem sektörü yeni teknolojilerle buluşturdunuz hem de üretim sorunlarının giderilmesinde doğrudan dökümhanelere katkıda bulundunuz. 1980’li ve 1990’lı yıllarda döküm sektörünü de değerlendirerek bu teknolojik gelişmelerin sektöre

yaptığı katkılar için neler söylersiniz? Benim yaş grubum ilginç bir nesli temsil ediyor. Bahsettiğiniz yıllarda Türkiye’de sanayi kuruluşu olarak kabul edilebile cek çok sınırlı sayıda dökümhane vardı. O yıllarda yıllık toplam üretim 350-400 bin ton civarında idi. Daha öncede bahsettiğim gibi ilk ihracat, ilk motor blok dökümü, sektördeki ilk ciddi yatırımlar benim işe başladığım yıllardan sonra oldu. MAN motor blok ve kafa dökümünü öğrenmek için üç hafta Almanya Fritz Winter ve MAN’nın Nürnberg’deki fabrikasında eğitim aldığımı hatırlıyorum. Sektörümüzle ilgili Türkçe yayın hiç yoktu, İngilizce ve Almanca yayınlara ise ulaşmak kolay değildi. Yurtdışı bağlantılarım yardımı ile eriştiğim bilgileri arkadaşlarla aramızda fotokopi ile çoğaltarak paylaşı yorduk. Meraklı bir mühendistim, temsil ettiğimiz firmaların üstatlarından sürekli olarak bilgi ve doküman rica ederdim. O tarihlerde, bilgiye ulaşmak bayağı zordu. Temsilcilik yaptığımız dönemlerde elimizden geldiği kadar bilgi sahibi olduğumuz yenilikleri mühendis arkadaşlara aktarmaya çalışırdık. Adım fotokopiciye çıkmıştı, sektörümüzün değerlerinden, o dönemde BMC dökümhanesinde Dökümhane Müdürü olan Muhsin Tüfekçi bana bu konuda çok takılırdı ama getirdiğim bilgileri de almadan beni bırakmazdı. 80 ve 90’lı hatta 2000’li yıllar döküm sektörünün çok hızlı geliştiği ve birçok yeni ekipmanın piyasaya çıktığı bir dönemdi. Bu ekipmanların bir kısmının sektörümüze tanıtılması GSA Mühendislik tarafından yapılmıştır. Bil gisayar ve internetin hayatımıza girmesiyle her türlü bilgiye ulaşmak çok kolay ve basit oldu. TÜDÖKSAD Yönetim Kurulu Üyesi olduğum dönemde teknik seminer ve programların organizasyonundan sorumluydum. O dönem sektörümüzde dünya çapında üne sahip, ulaşılması zor olan Prof. John Campbell, Dr.Klaus Rigitz, Dr. Torbjorn Skaland, ve Milan Lampic gibi değerleri ülkemize davet ederek eğitim vermelerini sağla mıştık. Bildiğim kadarıyla bu seminerlerin videosu halen derneğimiz kanalıyla satılmaktadır.
Bulunduğunuz pozisyon gereği hem döküm sektörünün tam içinde hem de dışardan gözlemleyen bir olarak sektörümüzün bugün geldiği noktayı nasıl değerlendirirsiniz? Türkiye döküm sektöründe, Avrupa’ya oranla nasıl bir potansiyel bulunuyor? Eksilerimiz ve artılarımız neler? Uzun yıllardır işim gereği yabancılarla birlikte çalışıyorum. Hemen hemen her ülkeden insanla görüşme ve döküm sektörümüz hakkında fikirlerini öğrenme şansım oldu. Tabii ki 80 ve 90’lı yıllarda izlenim ile son 10-15 yıl içindeki izlenim ve görüşler olumlu yönde çok farklı. Erkunt’ta çalıştığım dönemde yurt dışı fuarların birinde MAN firmasının 5 ve 6 silindirli Motor Blok ve Silindir Kafası teşhir edilmişti. O tarihlerde ziyaretçiler bu parçaların Türkiye’de üretilebildiği ne inanmakta zorlanıyordu, defalarca bizden bu bilginin doğruluğunu teyit etmek istiyorlardı. Bu abartılı olarak anlattığım bir şey değil. Hatta, benim genç yaşta Erkunt’ta müdür olmam da onlara şaşırtıcı geliyordu. Değişik sorularla bilgi seviyemi anlamaya çalışıyorlar sonra hayretler içinde gidiyorlardı. Son 10 -15 yılda bu algılar çok değişti. Türk döküm sektörü, hem yaptığı modern yatırımlar hem genç, dinamik, bilgili, yabancı dili olan sektör çalışanlarına sahip olması hem de kalite beklentilerine uygun parça dökümü yapabilmesi nedeniyle Avrupa’nın önde gelen döküm parça tedarikçilerinden biri olarak görülüyor. Girdiğim her yabancı ortamda insanlar rakip olarak gördükleri ülkemiz hakkında bir sürü soru soruyor ve bilgi almaya çalışıyor. Ülkemizin Avrupa’ya olan yakınlığı, kolay ulaşım, güncel ekipmanlara sahip olmamız, Batı normlarında üretim yapmamız, ucuz iş gücü ülkemizi Avrupalı döküm parça tedarikçileri nezdinde çok cazip hale getiriyor. Tabii ki bu duruma kolay gelinmedi, 80’li yılların başından itibaren bu sektöre hizmet eden herkesin gelinen noktada emeği çok fazladır. Son yıllarda yaşanan darbe, konuşma özgürlükleri, kısıtlayıcı politik kararlar ve benzer olumsuzluklar prestijimizi etkiledi. Son zamanlarda ülke riski laflarını çok duymaya başladım. Ancak, bu durum di rek yatırım yapmak isteyen bazı tedirgin yatırımcı haricinde sektörümüzü tehdit eder boyutta değil. Ülkemiz ile ilgili politik ve ekonomik istikrar kaygıları, rekabet içinde olduğumuz ülkelerin teknoloji ve kalitelerini arttırmaları, cazip fiyat seviyelerine ulaşmaları tabii ki önümüzdeki yıllarda bizi etkileyebilecek faktörler olarak görülebilir. ğinden daha fazla çalışarak, çözüm üretmek ya da problemi minimize etmek için uğraştım. Ortada bir problem varsa onu sahiplenmek ve çözmek gibi bir misyonum olduğu kanısına kapılıyorum. Sıkıntılı dönemler bittiğinde tabii ki kısa bir mola stres atmak için çok faydalı oluyor, benim dinlenme tarzım belki garip ama uzun süre uyumak, beynim ancak o zaman düşünmeyi durduruyor.
Biraz iş hayatı dışına çıkarsak; özel meraklarınız ve hobileriniz neler? Yoğun ve stresli iş hayatına sahip biri olarak neler yaparak kendinizi dinlendiriyorsunuz? Maalesef, size garipte gelebilir ama benim belirgin ve sürekliliği olan bir hobim yok. Uzun süreli boş zamanlarımda kitap
Çocukluk hayaliniz neydi? Şu an hayalini kurduğunuz pozisyonda mı iş yaşamınıza devam ediyorsunuz? Hukukçu bir baba ve Eğitimci bir annenin oğlu olmama ve ailede üretimle uğraşan hiçbir aile yakınımız olmamasına rağmen hep mühendis olmak isterdim. O tarihlerde televizyon ya daha yok ya da
okumayı severim. Eğer kısa süreli boş zamanım varsa teknik makale okumak, merak ettiğim konuları öğrenmekte beni dinlendiriyor ve rahatlatıyor. İş hayatını özel hayatından ayırabilen kabiliyete sa hip bir kişi olamadım. İş hayatını ve özel hayatı iç içe yaşıyorum.
Arada sırada da olsa iş hayatından sıkılıp gitmek istediğiniz oluyor mu? Cevabınız evetse nereye gidersiniz, ne yaparsınız? Bildiğiniz gibi iş hayatı dikensiz gül bah çesi değil. Hele bizim işimiz birçok işe göre daha stresli, üretimin olduğu her yerde direk veya endirekt çalışan herkesin zamana karşı yarışması ve birçok sıkıntılara karşı sürekli mücadele vermesi gerekiyor. Bugüne kadar sıkıntılı bir süreç içindeyken hiçbir zaman sıkılıp gitmek istemedim. Bilakis, belki gerektiyeni yeni deneme yayını yapılıyor. Beni mühendisliğe iten şeyler ne idi doğrusu bilmiyorum. Küçükken çıtaları çakarak değişik şekiller ve harfler yaparmışım. Dolayısı ile istediğim ve zevk aldığım bir mesleğim var. Hiçbir zaman yüksek bek lentilerim olmadı. Bakılınca merdivenleri tek tek çıkmışım gibi gözüküyor, şikâyet edebileceğim bir şey veya ulaşmak istediğim herhangi bir yer yok. İşin teknik kısmı beni hep daha çok cezbetmiştir. Sağlığım müsaade eder ve imkân bulursam bundan sonra teknik yönü ağırlıklı bir şeylerle uğraşmak isterim.
ASK Chemicals Türkiye olarak gelecek hedeflerinizle ilgili neler söylemek istersiniz? ASK firması ülkemizi hem şimdi hem de ileride ciddi yatırım yapılması gereken bir pazar olarak görüyor. Onlar da, diğer
firmalar gibi, döküm parça üretiminin hızla ülkemize kaydığının ve bu durumun artarak devam edeceğinin farkında. Mevcut pazarlarından üretim ülkemize kayıyor, orada kaybettikleri pazar paylarını ancak ülkemizde ciddi bir yatırım yaparak kapayabileceklerini biliyorlar. Bu yönde çok ciddi bir çalışma var. Değişik alternatifler üzerinde duruluyor. Ben ASK’nın yakında şimdiki durumundan çok daha kuvvetli olarak ülkemizde yer alacağına inanıyorum.
“İçimizden Biri” röportajlarında şimdiye kadar bu tarz bir soru sormamıştık ama şimdi tüm dünya gündemini meşgul eden Koronaviriüs (Covid 19) sorunu var. Bu salgın yakın ve uzun dönemde insani boyutuyla birlikte, ekonomik gelişmeleri nasıl etkileyecek? Her ne kadar virüs salgınının net etkilerini ölçmek için erken olsa da virüs Aralık 2019 tarihinden beri dünyanın gündeminde, bugüne ka dar duyduklarımız, gördüklerimiz ve ülkemizde yaşadıklarımız bizlere virüsün insani ve ekonomik boyutta yaratacağı olumsuz gelişmeler hakkında şimdiden bazı fikirler veriyor. Bu salgınının yarattığı kriz, daha önce karşılaştığımız salgınlardan ve ekonomik sorunlardan boyut, kapsam ve hız açısından çok farklı. Mevcut ekonomik sistem ve politik düzen, geçmişteki krizleri sorunun sosyal boyutlarını öne çıkarmadan sadece finans, piyasalara yönelik çözüm paketleriyle çözmeye çalışıyordu. Bu kriz ise sosyal sorunları değerlendirmeden halledilecek bir şey değil. Ben de, değişim hemen olmasa da dünya eskisi gibi olmayacak diye düşünenlerdenim. Yaşananlar bizlere birçok kavramı tekrar gözden geçirmemiz gerektiğini göstermiştir. Örneğin, birçok firmanın üretimi, virüs daha Avrupa’ya yayılmadan, Çin’den parça tedarikinde yaşanan aksamalar yüzünden durdu. Dünya öylesine küçüldü ki dört ay önce Çin’in bir şehrinde ortaya çıkan salgın tüm ülkelere yayılmış durumda. Yaşanan bu gelişmelerden sonra istisnalar kaideyi bozmaz diyerek mevcut düzen olduğu gibi devam mı edecek yoksa küreselleşme gözden mi geçirilecek? Yaşananlar, ekonomik çıkarlardan dolayı İnsan faktörünün göz ardı edildiğini gösterdi. Birçok ülkede, ekonomik nedenlerle, yeterli tıbbi teçhizat ve yatak kapasitesi olmadığı ortaya çıktı. Çin’deki uygulama, salgının, milyonlarca gözlem kamerası ve takip cihazları ile insanların günlük faaliyetleri sıkı bir şekilde takip ederek çözülebildiğini gösterdi. Özgürlükler adına bu tip sıkı takip ve kısıtlayıcı önlemlerin alınmadığı İtalya ve İspanya gibi ülkelerde salgın çok hızlı yayıldı ve çok ciddi sayıda ölü belki İtalya ve İspanya’da yoğun ba kım ünitelerinde yaşanan dar boğaz bu oranda ölümlere neden boyutlara erişmezdi. Kısacası, Virüs devletleri çalışmadıkları yerden ve hazırlıksız olarak yakaladı. Ekonomik çalkantılara hazırlıklı olan devletler, virüs kaynaklı bu felaket karşısında çaresiz kaldı. İnsanı ön plana çıkaran yeni değerlere ihtiyaç olduğu artık göz ardı edilemez şekilde ortaya çıktı. Bu salgının dünya ekonomisini ciddi bir daralmaya sokacağı kesin. Umalım da salgın kısa bir sürede kontrol altına alınsın, aşısı bulunsun ekonomik sorunlar daha da derinleşmeden çözülebilsin. Muhtemelen devletler insanları para basarak borçlanma ve tüketime yönlendirerek ekonomilerini canlandırma yoluna gideceklerdir. Neyse, öldür
me neden oldu. Bence bundan sonra özgürlük kelimesinin tanımının tekrar yapılması gerekecek ve nerede başlayıp nerede bitmesi gerektiği uzun süre tartışılacaktır. Bunun sonucunda daha otoriter bir düzene evirilebiliriz. Bu salgın bizlere sağlık, eğitim gibi kamusal ihtiyaçların serbest piyasa kurallarıyla göz ardı edildiğini gösterdi. Bundan sonra devletler sosyal sorunların çözümlenmesinde daha katılımcı ve karar verici bir rol oynayacaklar ve serbest piyasa ekonomisinin göz ardı ettiği konularda belirleyici olacaklardır. Bu virüs bize ülkeler arasında dayanışma ve yardımlaşma ihtiyacını hatırlattı, umarım bundan sonra ortak sorunların çözümünde dayanışma kültürü ön plana çıkacaktır. Eğer ortak hareket edilebilse meyen kriz güçlendirir diyerek konuyu uzmanlarına bırakalım ve sektör olarak dayanışma içinde önümüzdeki zor günleri atlatmaya hazırlanalım.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? İlk başta söylenmesi gereken şeyi en sona bıraktığımı fark ettim. Bana bu söyleşi imkanını verdiğiniz için sizlere ve Derneğimize çok teşekkür ederim. Son olarak, bildiğiniz üzere Ünal Oray arkadaşımız iki ay önce ciddi bir rahatsızlık geçirdi. Çok şükür, yavaş yavaş sağlığına kavuşuyor. Bu güzel haberi de Ünal’ın durumunu merak eden arkadaşlara sizler kanalınızla iletmek isterim. Herkese sağlıklı günler ve önümüzdeki zor süreçte kolaylıklar diliyorum.
