
3 minute read
Yazının İcadı ve Önemi
Mezopotamya’da uzun süre yapılan arkeolojik kazı çalışmalarının ardından, tarihin en eski yazı tabletlerinin Sümerler tarafından yapıldığının ortaya çıkması yazıyı ilk bulan uygarlığın Sümerler olduğu bilgisini güçlendirmiştir.
İlk yazı MÖ 3500 yılında yazılmıştır. Belirli bir alfabesi olmayan, yazıya dökülen ilk dilin adı ise Sümerce olmuştur. Uygarlığın beşiği olan Mezopotamya’da Sümerler yoğun bir ticaret hayatı sürüyorlardı. Ticari işlemlerin fazla olması, bu işle uğraşan yöneticilerin hafızalarını zorluyordu. Tam da bu nedenden dolayı ticarete konu olan bilgileri uzun süre muhafaza edecek bir yerde depolama ve koruma ihtiyacı yazının bulunmasında ki en büyük nedendir.
Advertisement
Yazının ilk gereksinim duyulduğu ve kullanıldığı alan ekonomik alan olduğu için, bu alanda yazılan yazıların içerikleri genelde, imza, malın hüviyeti, mal listesi, mülkiyetin belirlenmesi, malın sınıflandırılması, hesap kaydı, mübadelenin kaydı, gibi başlıklardan oluşuyordu. Yazının sonradan siyasal ve dini hayatta da kullanılmasıyla, ekonomik içeriğine ek olarak, dini ve siyasal içeriklerde eklenmiştir. Yazı insanlık tarihine, kültürüne ve daha

sonraları bilim ve teknolojiye büyük katkı sağlayan bir icattır. İnsanlar yazıyı kullanarak geçmişten bugüne yaşanan önemli olayları arşivleyebilmiştir. Böylece birçok gelişmeyi nesilden nesile aktarabilmeyi başarmıştır. Geçmişle gelecek arasında önemli bir köprü görevini üstlenmiştir.
Yazının icadından sonra toplumdan topluma ve insandan insana iletişim ve ilişkiler daha kolay şekil almıştır. Ayrıca yazının icadından sonra toplumsal düzen, hukuk ve yazılı kurallar hükümlere bağlanmıştır. Toplumsal düzen sağlanmıştır. Toplumlar yazılı hukuk kuralları sayesinde yerleşik yaşamın getirdiği karmaşayı ortadan kaldırma fırsatı bulmuştur. Yazı, iletişimin ve bireyin kendi duygu ve düşüncelerini ifade etmesinin en temel yoludur ve insanlık yazıya çok şey borçludur.


Alfabenin Doğuşu

Alfabenin doğuşunu açıklamak daha basittir. Resmin yetersiz kaldığı durumda resim-yazı, resim-yazının yetersiz kaldığı durumda ise şekil yazısı meydana gelmiştir. Son olarak şekil yazının yetersiz kaldığı durumda alfabe ortaya çıkmış ve şekil-yazıyı okurken meydana gelen zorluklar ve zaman kaybı ortadan kalkmıştır. Bu zorluk ve zaman kaybı, bireyleri kelimedeki heceleri veya sesleri direkt olarak ayırt edip bunları her zaman aynı şekilde yazılan kısa sembollerle ifade etme ihtiyacına yöneltmiş ve bu ifade şeklinin ortaya konabilmesi için de harfler ortaya çıkmıştır. Sesleri belirten bu harflerin bir- النسيان
leşmesi heceleri meydana getirmiş, hecelerin birleşmesi ise sözcükleri oluşturmuştur. Sonuç olarak, sözcükleri oluşturan her sesin, ayrı bir sembolle ifade edilmesi sonucu “Fonetik Yazı-Ses Yazı” ortaya çıkmıştır.
Ses-yazının iki şekli mevcuttur. Birincisi, sözcüklerin her hecesinin ayrı bir sembolle belirtildiği fonetik yazı ki buna aynı zamanda hece yazısı ismi de verilmektedir. Bu yazı türünün en eski örneği Sanskritçedir. Bu yazı tipine Çin ve Japon yazıları da dahildir. İkincisi ise sözcüğün her sesinin ayrı bir sembolle ifade edildiği fonetik yazı tipidir ki buna aynı zamanda harf yazısı ismi verilmektedir. Harf yazısına kısaca alfabe de denilmektedir.

Alfabenin Gelişimi

Bugün Türkler de dahil olmak üzere dünyada büyük bir çoğunluğun kullandığı yazı türü harf yazısıdır. Bu yazı türünü ilk ortaya çıkaranlar Fenikelilerdir. Tam olarak kesin olmamakla birlikte bu ulus, kolaylık sağlaması ve zamandan tasarruf sağlaması açısından bir takım sessiz harflerden oluşan 22 harflik bir alfabe meydana getirmişlerdir. Tahminen milattan önce 20-15. yüzyıllar arasında meydana getirilmiş olan bu alfabe, Fenikelilerden İyonya’ya, daha sonrasında da Yunanistan’a geçmiş, Yunanlılar bu alfabeye sesli harfler de katarak, daha gelişmiş ve kolay bir hale getirmişlerdir. Bu sesli harf

lerinin ilkinin adı “alfa”, ikincisinin adı ise “beta” idi. Bu iki harfin ismini yazı sistemine vererek bu yazı sistemine “alfabe” ismini koydular. Daha sonra bu alfabe, Yunanlılardan Roma’ya geçerek, Romalılar tarafından da geliştirip, değiştirildi. Bazı harf şekilleri değiştirilerek, ortaya Latin alfabesi çıkarılmış oldu, günümüzdeki Latin alfabesi ise hemen hemen bu alfabenin aynısı şeklindedir.
Günümüzde tüm dünyada yüzden fazla alfabe çeşidi vardır. Latin alfabesi dışında en bilindik ve karakteristik olanları ise, Çin-Japon alfabeleri, Arap, Yunan, İsrail, Habeş, Ermeni alfabelidir. Türkler günümüze kadar pek çok yazı şekli kullanmıştır. Bunları sırayla söylersek, Göktürk, Uygur ve birkaç kuralı değiştirilip kullanılmış Arap alfabesi ve son olarak da 1928 senesinde kullanılmaya başlanan ve günümüzde halen devam eden Latin alfabesidir.
