8 minute read

Asacomtech Oğuzhan Arslan Röportajı

Asacomtech Kurucusu Asacomtech Kurucusu

Advertisement

KABLO TAVASINDAN BAHÇE AYDINLATMASINA GELECEĞİN MALZEMESİ; KOMPOZİT!

Nurşah SUNAY: Oğuz bey bizim sizinle tanışıklığımız Türkiye’nin gururu varyak üreticilerinden VARSAN ile başlar. Şimdiyse yepyeni bir alanda ilk adımlarınızı atıyorsunuz: Kompozit malzeme..

Nasıl başladı Asacomtech hikayesi, bu fikir nasıl doğdu?

Oğuzhan ARSLAN : Biraz geriden başlamam gerekecek ama kompozit malzemeyle tanışmamız çok eskiye, 1990’lı yıllara dayanıyor. Bu yıllarda Varsan olarak ürettiğimiz varyakların üzerindeki malzemelerde kompozite döndük. 2010 yılında ise ilk defa kompozite dayalı bir üretim yapan Varkomay Aydınlatma şirketini kurduk ve sonra sattık.

2019’da yeniden, “Kompozit üzerine nasıl bir yatırım yaparız” diye düşündük. Hedefimizdeki ilk ürün ise kablo tavalarıydı. Daha sonra; profiller, deckler, evyeler ve son olarak bahçe aydınlatma profilleri geldi. Üzerinde düşündüğümüz birkaç farklı ürün tasarımını da tamamlayacağız.

Sanırım kompozit malzemenin kullanım sahası çok geniş..

Kesinlikle geleceğin hammaddelerinden biridir. Döküm, demir, galvaniz, sac gibi ürünlerin muadili olarak kompozit malzemelerin avantajları çok yüksek. Aslında bu malzemenin Dünya’daki hikayesi Avrupa başladı.

Kablo tavalarıyla yaptığınız çıkış dikkat çekici oldu. Ancak aynı zamanda şaşkınlığa eşlik eden bir yabancılaşma gördük. Peki size gelen ilk tepkiler nasıldı? Ürün beğenildi mi?

İlk tepkiler olumsuzdu. Dediler ki “Bu malzemeyle kablo tavası olmaz, taşımaz, kırılır...” Bir önyargı vardı yani. Alışkanlık kötü şeydir. Sigara tiryakiliği gibi. Eleştiriyorum ama kendimizi de dahil ederek. Bugün Varsan’da bazı malzemeleri değiştirirken biz de korkuyoruz.

Çünkü bunlar en nihayetinde zaman içinde sahada kendini ispat eden malzemeler. Denenmiş, başarılı olmuş.. Doğal olarak insanların risk almak istememesini anlıyorum.

Fakat kompozitte zaten biz Amerika’yı yeniden keşfetmedik. Bu ürün hem çok eskiden beri Dünya’da hem de Türkiye’de kullanılıyor. Biz zaten kullanılan bir malzemeyi kablo tavasında uyguladık.

Gelen ilk tepkilerin ardından bir süre sonra kompozitin; paslanmaz, anti-bakteriyel, elektrik izolasyonu çok yüksek olan, yanmaz, erimez gibi özelliklere sahip olduğu görülmeye başlandı. Bilgi sahibi olmaya başlayan herkes bu malzemenin aslında gerçekte de kablo tavası imalatında kullanılması gerektiğine inanıyor. Bence doğrusu da budur.

Kompozit üretiminde basma ve çekme diye iki teknik vardır. Bu iki teknikte kullanılan hammadde de farklıdır. Şimdiye kadar Türkiye’de kompozit basılarak yapıldığı için kimse bu çekme metodunu bilmiyordu. Ya da kullanmamış diyelim.

Biz bunu ilk defa profillerde, decklerde denedik. Tıpkı alüminyumda kullanılan çekme tekniğini, kompozitte uyguladık şekil verdik. Kablo tavasında ise basma metodunu uyguluyoruz. Çünkü o delikleri, o desenleri çekme metoduyla verebilmek zor.

Sonuçta kompozit bir karışım. Ama nasıl bir karışım? Yani söylemek istediğim şu; farklı kompozit üreticileri aynı ürünü benzer yöntemle üretiyor olabilirler. Ancak karışımın bileşiğindeki farklılıkların ya da eksiltmelerin ürünün kalitesine nasıl yansıyacağı kullanıcının tecrübe etmeden bilemeyeceği bir konu. Kompozit ürünlere yaklaşımın temkinli olmasının sebebi bu olabilir mi Oğuz bey?

Malzemeyi tanımayan biri için endişe verici olabilir ancak kompozitin ne olduğunu bilen biri böyle bir şey düşünmeyecektir.

Elbette alanla ilgilenmeyen arkadaşlar malzemenin iç tasarımından haberdar olmadığı için böyle bir kaygıya sahip olabilir.

Örneğin kompozitle üretilmiş iki rögar kapağı farklıysa, bu, malzemeyi düzgün kullanmayla alakalıdır. Döküm malzemede de durum benzerdir aslında. Mesela içine çok demir atarsanız onu delemezsiniz, çekemezsiniz, kırılır.

Kompozit malzemede bir basma, bir de çekme yöntemi var. Siz ne yapacağınızı biliyorsanız kalıbın derinliği, kalıbın yayılma alanı, içindeki çıkıntılar çukurlar vs. bunları biliyorsanız, malzemeden haberdarsanız, hamurun nasıl yayılacağını biliyorsunuz demektir.

Zaten ülkemizde çok da yeni bir alan...

Evet yeni bir alan. Bilen kişi sayısı az. Herhalde üç beş tane firmanın kimya mühendisi biliyor. Tabi şu bir gerçek; kompozit tamamıyla bir ArGe ürünüdür. Yani okulda öğrenilenle sahadaki bazen aynı olmuyor, tutmuyor. İyi bir hamur da yeterli değildir. Kalıbınız için o hamura yeni bir formül dizayn etmeniz gerekebilir. Hatta yeri gelir hammaddenin karışım sıralaması bile önem kazanır.

Sanki biraz yemek yapmak gibi bir şeyden söz ediyorsunuz..

Tabi, tabi... Boş bir suyun içine tuz, salça atmakla yemeği pişirirken salça atmak arasındaki fark neyse bu da odur. Karıştır gitsin diye bir şey yok. Karışım süreleri bile önemlidir. Bazı malzemeleri mikserle yarım saat karıştırmak yetiyor. Bazısında on dakika, bazısında ise bir saat. Bunun bir sebebi var.

Türkiye’deki en büyük sıkıntı bildiğiniz gibi yenilik yaratmaya harcanacak enerjinin taklitte öldürülmesidir. Biri bir şey üretir, icat eder; diğeri başarılı olduğunu görürse ya alıyor kendi yapar, ya da Çin’e yaptırmaya gider. Ama kompozit taklitle başarı sağlanabilecek bir alan değil.

Eğer siz konuya hakimseniz; oradaki formülü, karışım sıralamasını, malzemesini değiştirebiliyorsanız kolay kolay muadiliniz çıkmaz. Son yıllarda dünyada kompozite çok ciddi yatırım yapılıyor. Ülkemizde de bu saha gelişmeli. Elbette işin ehli insanların elinde..

Avantajları konuşalım o halde. Ciddi kazanımlar sağlayan kompozitin kullanım avantajlarını sizden dinleyelim.

Kablo tavasında saca karşı, yer döşeme deklerinde ahşaba karşı, profillerde alüminyuma karşı en büyük avantajı antibakteriyel olması. Nemden etkilenmemesi. Herhangi bir havada ya da sulu ortamda... Çoğu zaman demirden hafiftir. Ağırlığı düşüktür. Elektrik olarakizolasyonu çok yüksektir. Paslanmaz ve ergonomik. Kablo tavasındaki en önemli avantajı rutubetten etkilenmemesidir. Dış ortamlarda, mesela; tünellerde açık sahalarda, gemi sanayiinde, asidik ortamlarda bizim malzememizle yarışacak bir ürün yok. İstediği kadar daldırma galvaniz yapsın...

Bunların paslanmaması, erozyona uğramaması mümkün değil. Bizim malzememizinse kalıptan çıktıktan sonra, tam tersine reaksiyona girmesi mümkün değil. Yani üründe; rutubet, küflenme, bakteriyel hareketler söz konusu değil.

Elbette her şeyin bir sonu, her ürünün bir ömrü vardır. Biz kablo tavalarında reaksiyon sıfır demiyoruz. Ama sacda, galvanizde 20-30 ise bizde 3’tür. Elbette kompozit kablo tavasında da bir erozyon olabilir ama kıyaslanmayacak kadar uzun bir süredir.

Belki iki yüz sene sürecek... Zaten ürün ömrünün uzun olmasının sebebi de reaksiyonun yavaş olması. Oksijenle, asitle, suyla temasının yavaş olması. Yani kompozitin de bir ömrü var ancak

muadilleriyle kıyas bile edilemeyecek kadar uzun..

Aynı zamanda daha hafif ...

Tabi, kompozit malzemenin özgül ağırlığı 1,9 g/cm3 civarında. demirinki yaklaşık 7,80. İkisinin ağırlığı da fiyatı da aynı değil.

Kullanıcı öğrendikçe algı değişiyor demiştiniz, gelinen son durum nedir?

Test etmeleri için ürünler birkaç yere verdik. Çok yakında test süreleri doluyor. Sertifika süreçleri de tamamlanmak üzere. Bu tip Ar-Ge yatırımlarında en büyük sıkıntı başlangıçta olur.

Düşünün; TSE için Türkiye’de norm yoktu! Neye göre belgelendirecekler? Konuyla ilgili Avrupa normlarını bulduk, sunduk. Birçok firma ürüne önce çok şaşırdılar. Sonra fabrikayı görmek istediler. Ziyaretlerden sonra ise hep benzer itiraflar geldi: “Kusura bakmayın,

biz buraya gelene kadar bu malzemenin yerli olamayacağını, ithal olduğunu düşünüyorduk”

dediler. Biraz da aydınlatma ürünlerinizi konuşalım. Bahçe aydınlatması için üç, dört model hazırladığınızı biliyoruz. Suya dayanıklı, dış mekanda kullanılmaya uygun ürünler.. Maliyeti ise daha da ilgi çekici. Devamını sizden dinleyelim.. Biz yola çıkarken işe Kompozitle ilgili ne yapabiliriz? diye başladık. Başlangıç cümlemiz bu. Ne yapabiliriz derken ilk kendi sektörümüze girmeyi düşündük ve kablo tavası hazırladık.

Bu süreçte sıcak soğuk genleşmesinde, güneş panellerinin alüminyumunda sıkıntı olduğu bilgisi geldi ve bu paneller üzerinde çalıştık. Basit bir problemin çözümüne odaklanırken yepyeni bir

ürün çıktı. Aydınlatma ürünlerinin hikayesi de bununla benzeşir. Ben bir sitede oturuyorum. Bahçesine kar yağıyor, yağmur yağıyor, ayaz ve nem derken sıcaklık -1 ise -5 hissediliyor.

Bu sorunla beraber kompoziti bahçemizdeki aydınlatma ürünlerine nasıl uygularız diye düşündük ve dış aydınlatmaya odaklandık elbette. Daha önce aydınlatma işi yaptık ama bahçe aydınlatma ürünlerine hiç girmemiştik.

Zaten o yıllarda (2008) Türkiye’ye LED yeni giriyordu. Ürünlerin de tamamen yuvarlak hatlı tasarımlara sahipti. Fakat şimdi kare dikdörtgen işin içine girince, biz de profili kesip, birleştirip, LED’le tatbik ederek 3-4 model çıkardık.

Aydınlatma sektörü çok geniş ve hayal kurabilen bir sektör olduğundan burada daha hızlı yol alabileceğimize inanıyoruz.

Biz her zaman tartışmanın, fikir alışverişinin içindeyiz. Zaten Ar-Ge böyle bir şey. Şu anda kablo tavalarını tavana dübelsiz asma fikri üzerine çalışıyoruz. Siz bu belgelere sahip olsanız bile, son tüketici olumsuz bir şey dediğinde her şey değişiyor. Burada bir hata varmış deniyorsa iş bitti.

Bu açıdan bizim için ürün öyle olsun, böyle olsun Bizim duvar konsollarımız tavana asmaya da diye bir derdimiz yok. İşbirliğine de hazırız, ham müsait bir şekilde dizayn edildi. İsterseniz tavana madde da sabitleyebiliyorsunuz ama yine çelik dübel vermeye kullanmanız gerekiyor. Bu dübellere de ihtiyaç de hazırız. duymayacağımız bir ürün tasarlıyoruz. Ham madde derken Yerçekimini herkes biliyor. Ampulün nasıl icat çekilmiş profil edildiğini de.. Ama tüm bunlar bilgi birikimiyle olarak. oluyor. Biz; her türlü katkıya, eleştiriye açığız. Bir fikriniz varsa bekliyoruz, beraber değerlendirelim. Biz tekelciliği istemiyoruz. Tekelcilik olursa rekabet olmaz. Rekabet Üretim tesisinizden söz edelim. Birkaç olmazsa kalite olmaz, olduğun yerde aydınlatma firması kapınızı çalsa.. Üretim sayarsın. Biz Varsan’da da bu şekilde, bandınız yetişebilir mi? rekabetten hoşlanan bir yapıdayız. Elbette.. Üretimde bir sıkıntımız yok. Saray’da Rekabetin bir sektöre kazandırdığı en yaklaşık on dönüm arazi içinde 6.000 metrekareye büyük şey kalitedir. Kaliteyi arıyorsan yakın kapalı alanda fabrikamız var. 17 pres, 1400- gururunu, nefsini bir kenara 1500 metrekarelik bir hamurhanemiz var. bırakacaksın, herkesi dinleyeceksin. Çekmeye ayırdığımız 800-1000 metrekare civarı 10 yaşındaki bir çocuğu da 80 bir alan var. Üretim bandı yönetimi, siparişi yaşındaki bir adamı da dinleyeceksin. yetiştirme gibi konularda endişemiz yok. Bizim tek Herkesin kendine göre bir tecrübesi korkumuz bu malzemenin arkadaşlara güvenilir bir var. Bu sana ne katabilir ona malzeme olduğunu anlatmak için geçen zamanın bakacaksın. çokluğu.

Oğuz bey sohbet için teşekkür mı?

Bu aşama geçildiyse biz her tür talebe ve soruya açığız.

Nihayetinde son tüketicinin yorumları bizim için

ediyorum. Okurlarımıza ve sanayicilerimize yönelik söylemek istediğiniz son sözleriniz var

TSE’den ya da ISO’dan daha önemli.

Nurşah hanım, sizinle yaklaşık 20 yıldır tanışır, çalışırız. Elektrik aydınlatma sektöründeki takipçi kitlenizi, dostluklarınızı ve bir medya kuruluşu olduğunuz halde, sektörün ticari bir zinciri gibi herkese katkı sağlamaya çalıştığınızı yıllar boyunca izledik. Bu sebeple önce bir basın mensubu olarak sizden ve sonra okurunuz olan tüm sanayici paydaşlarımızdan destek bekliyoruz.

Elektrik aydınlatma ürünleri alanında, kompozitin uygulanabilir olduğu her ürün fikri, sorusu ve talebi için bize ulaşsınlar.

Düşünelim, tasarlayalım, çalışalım. Yarının teknolojisine beraber yatırım yapalım. Herkese selam ve sevgilerimi sunuyorum.

TEKOLINE TEKNOLOJİK SİSTEMLERİ A.Ş

Multiswitch, Profesyonel Multiswitch, Multiswitch Aksesuarları Fiber Optik Sistemler teknoline@teknoline.net (0212) 620 41 11

GOLD FİRMA SAYFASI

ÜRÜN KATALOĞU FİYAT LİSTESİ RÖPORTAJ

RÖPORTAJ

GOLD FİRMA SAYFASI

TANITIM FİLMİ