Turkish British Magazine I Haziran - Temmuz - Ağustos 2020

Page 1

Mayıs - Haziran - Temmuz 2020 / 09

Türkçe Versiyon

tbmag.co.uk

#GüvendeKal #StaySafe

TurkishBritish

Scan the QR code for English version

Türk ve İngiliz iş insanlarının dergisi

GÜNDEM

BUSINESS

DİJİTAL YAŞAM

SAĞLIK

George Floyd protestoları ABD’yi karıştırdı UK’de maaş yardımı Ekim’e kadar uzatıldı

Evrensel Gelir ve Kamu Garantili İstihdam Zamanı

Evden çalışanlar koruma bekliyor!

Çocuklarla korkuları hakkında konuşun

Türk kuruyemişi Peyman ile 50 ülkede...

10 adımda e-ticaret yol haritası

Bağışıklığı güçlendiren besinler

• UK Yeni Küresel Gümrük Tarifesi’ni açıklandı • Türkiye - İngiltere ticaretinde hedef 20 milyar dolar • TİM Başkanı İsmail Gülle; “İhracatta beklentimiz normali aşmak”

Türkiye ri turistle a ay ağırlam hazır

Yeni Normalin

Yeni Öngörüleri ISSN 2633-8289

9

772633

828009

#TurkishBritishMag

Salgın Sonrası Bizi Nasıl Bir Dünya Bekliyor? Korona küreselleşmenin sonu mu olur? Ekonomik depresyon sonrası gıda krizi kapıda



www.tbmag.co.uk

3


DERGİDE BU AY / RÖPORTAJ • Bowling & Co Hukuk Bürosu kıdemli ortağı Hüseyin E. Hüseyin; Pandemi gayrimenkule ilgiyi arttırdı / İLETİŞİM • İletişim sektörünü önce kriz sonra Covid-19 vurdu / GÖRÜŞ • Pandemiden Öğreneceklerimiz Var! Dr. Sevim Kebeli

20 08 I THE POINT • Covid-19 Koronavirüs istatistikleri

10 I HABERLER

• George Floyd protestoları ABD’yi karıştırdı • Birleşik Krallık ekonomisi 2008’den bu yana en hızlı daralma yaşanıyor • Maaş yardımı Ekim’e kadar devam edecek • Dünya Bankası: Koronavirüs salgını 60 milyon kişiyi aşırı yoksulluğa itebilir • New York’ta 4 kişiden 1’inin gıda yardımına ihtiyacı var • ABD’de işsiz sayısı 38 milyona ulaştı • Avrupa’da Mart’tan bu yana gözlenen 159 bin ekstra can kaybı koronavirüs kaynaklı • İngiltere futbol klüpleri batabilir • Türk Oyun Şirketi Peak Games 1,8 milyar dolara satıldı • İş Bankası’nın “Geleceğe Öde” platformu işletmeleri destekliyor • OPET ve Denizbank’tan tarıma destek • ‘Açık Yatırım’ 1 yaşında!

4

20 I GÜNDEM

• Yeni Normalin Yeni Öngörüleri Koronavirüs tedbirleri tüm dünyada gevşetilmeye başladı. Özellikle durma noktasına gelen ekonominin işler hale getirilmesi için artık yeni normale geçiyoruz. Ancak bu dönem toplum sağlığını korumak için yeni kurallar, beklentiler ve riskler ile geliyor.

24 I DOSYA

• Korona küreselleşmenin sonu mu olur? • Salgın Sonrası Bizi Nasıl Bir Dünya Bekliyor? • Ekonomik depresyon sonrası gıda krizi kapıda / GÖRÜŞ • Evrensel Gelir ve Kamu Garantili İstihdam Zamanı Prof. Dr. Mustafa Durmuş

36 I BUSINESS / AKTÜEL HABERLER • UK Yeni Küresel Gümrük Tarifesi’ni açıklandı • Türkiye - İngiltere ticaretinde hedef 20 milyar dolar • TİM Başkanı İsmail Gülle; “İhracatta beklentimizin normali aşmak” / TURİZM • Türkiye turistleri ağırlamaya hazır

Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

/ ARAŞTIRMA • Sosyal iletişimin dinamiklerini değiştiren sosyal medya platformları evrimini sürdürüyor / RÖPORTAJ • Türk kuruyemişi Peyman ile 50 ülkede... / E-TİCARET • Türkiye’den Avrupa’ya online satış ile ihracat köprüsü oluşturmak • 10 Adımda E-ticaret Yol Haritası / DİJİTAL TEKNOLOJİ • Sosyal izolasyonla birlikte online aktiviteler rekor kırdı • Evden çalışanlar koruma bekliyor! • Akıllı telefonlar ve bilgisayarlar COVID-19’un tedavisinde bilim insanlarına yardım edecek

68 I ŞEHIR VE YAŞAM

/ SAĞLIK • Çocuklarla korkuları hakkında konuşun • Bağışıklığı güçlendiren besinler / KÜLTÜR SANAT • Festival filmleri online gösteriliyor!

/ OTOMOTİV

• Geleceğin SUV’si Yeni Ford Kuga


/ EDİTÖRDEN

Merhaba, Dünyanın planlananlardan bambaşka günler yaşadığı bir yılı neredeyse yarıladık. Ocak ayında tanıştığımız Koronavirüs, yaşattığı yüzbinlerce can kaybıyla birlikte bulaştığı tüm ülkelerin sağlığı kadar ekonomisini ve sosyal yaşamını kasıp kavurmaya devam ediyor. Beklenmedik bu dönemin hayatımıza kattığı yeni kavramlardan biri olan ‘yeni normal’ ile salgının görece hafiflediği bir yaz mevsimini yaşamaya hazırlanıyoruz. Doğu Asya ve Avrupa’dan sonra Amerika’yı etkisi altına alan pandemi, ABD’yi sarstıktan sonra bu günlerde Güney Amerika ülkelerinde de büyük kayıplara yol açıyor. Küresel ekonominin iki devi İngiltere ve ABD en fazla can kaybının yaşandığı ülkeler olurken, özellikle ABD’de ekonomideki sorunlar toplumsal patlamalarla kendini dışa vuruyor. Afro Amerikalı George Floyd’un ölümüne yol açan polis şiddetini protesto eden ABD vatandaşlarının öfkesi elbette bu acı olaya olduğu kadar işsizliğe ve geleceğin belirsizliğine de verilen bir tepki... Tüm ülkeyi saran protesto gösterileri Birleşik Krallık’a da sıçradığında, ırkçılık karşıtlarının eylemleri muhafazakarları harekete geçirdi. Öyle ki muhafazakarlar polisle çatıştılar. Halbuki İngiltere’nin 2020 gündemi, Brexit’ten çıkışın tamamlanmasının ardından 2021’e hazırlanacak yeni düzenlemeleri yapmaktı. Planlarını hayat geçirmek yerine karşısına çıkanlarla mücadele etmek durumunda kalan Hükümet, özellikle erken adımlarla sağladığı ekonomik desteklerle toplumsal huzuru sağlamada bir adım önde görünüyor. 15 Haziran’da kısmen açılan işyerleri ile başlayan normale dönüş, yurtdışından gelenlere karantina uygulaması gibi yeni tedbirlerle devam edecek. Pekin’de başlayan ikinci dalganın tedirginliği, yayılımın hafiflediği ülkelere tedbirli olmanın önemini bir kez daha hatırlatıyor. Dünyada olağanüstü bir dönemden geçerken bizler de TB Mag’in yeni sayısında pandeminin küresel ekonominin üzerindeki etkilerini inceledik. Dünyada ekonomik küçülmenin yaşanacağı bir yıl geçiriyoruz. Değerli Prof. Dr. Mustafa Durmuş, Birleşik Krallık ve genelde global iş yaşamındaki yeni model önermelerine dair ufuk açıcı incelemesini dergimiz için yazdı. Küresel ekonomi gibi günlük yaşamın içine dahil olan evden çalışmanın getirileri kadar olumsuz etkileri de çeşitli araştırmalara yansıyor. Salgın sürecinden büyüyerek çıkan tek sektör online satış ve e-ticaret olurken, yeni iş planları da bu alana yöneliyor. Yeni normalde sağlığımızı nasıl koruyacağız? Yaz mevsiminin gelmesiyle tatil sezonu için alınan yeni tedbirleri yaşamın bir parçası haline getirmek gerekiyor. Tatil için Avrupa’da en güvenli ülkeler arasında gösterilen Türkiye, sezonu sağlıklı geçirecek önlemlerle hazırlıklarını yaptı.

Bahar çiçekleri, Londra @aylatorun

Birleşik Krallık Brexit sonrası için 2021 yılında uygulamaya girecek olan Yeni Küresel Gümrük Tarifesi rejimini açıkladı. Bundan sonrasında hedefin Türkiye ile serbest ticaret anlaşmasının imzalanarak, iki ülke arasındaki ticaret ilişkilerinin geliştirilmesi olduğuna dair niyetini de ifade etti. Yeni dönemin, iki ülkenin ticari ilişkilerinin gelişmesini sağlamasını diliyoruz. Sağlıkla kalacağınız bir yaz olsun,

Dr. Ayla Torun Genel Yayın Yönetmeni

www.tbmag.co.uk

5


Birleşik Krallık’ta Türkçe konuşan toplumun iş ve yaşam dergisi “Turkish British” İngiltere’deki Türk girişimci iş insanlarının görünürlüklerine katkı sunuyor ve iki ülke arasındaki ekonomik köprüyü güçlendiriyoruz.

İngiltere için: Yıllık Abonelik: £60 Türkiye için Yıllık Abonelik:

Mayıs 2019’da yayın hayatına başlayan dergi hem Türkçe konuşan toplumu, hem de entegre olduğu diğer toplulukları hedef kitlesinde bulunduruyor.

Türkçe ve İngilizce olarak 2 ayrı dilde yayınlanıyor. 2 ayda bir yayınlanan dergi, ingilizce olrak basılıyor ve dağıtımı yapılıyor. İsteyenler QR kod sistemi ile Türkçe versiyonunu ulaşabiliyor.

Kısa sürede aylık ortalama 50 binin üzerinde tekil ziyaretçiye, 200 binin üzerinde sayfa gösterimine ulaşan derginin dijital platformu, her geçen gün okuyucu sayısını arttırmaya devam ediyor.

Derginin her ay ücretsiz evinize veya işyerinize ulaşması için 2020’den itibaren abonelik sitemini açıyoruz. Abone olmak için aşağıdaki veya web sitemizdeki formu doldurarak bize ulaştırabilirsiniz.

120₺

Abenelikleri web sitemizden yapabilirsiniz. www.tbmag.co.uk I @: hello@tbmag.co.uk

Mayıs - Haziran - Temmuz 2020 / 09

Türkçe Versiyon

Yayıncı

tbmag.co.uk

Scan the QR code for English version

Türk ve İngiliz iş insanlarının dergisi

GÜNDEM

BUSINESS

DİJİTAL YAŞAM

George Floyd protestoları ABD’yi karıştırdı UK’de maaş yardımı Ekim’e kadar uzatıldı

Evrensel Gelir ve Kamu Garantili İstihdam Zamanı

Evden çalışanlar koruma bekliyor!

Çocuklarla korkuları hakkında konuşun

Türk kuruyemişi Peyman ile 50 ülkede...

10 adımda e-ticaret yol haritası

Bağışıklığı güçlendiren besinler

Katkıda Bulunanlar

Doruk Ltd. - UK Afiş İletişim

#EvdeKal #StayAtHome

TurkishBritish

SAĞLIK

Genel Yayın Yönetmeni Dr. Ayla Torun

• UK Yeni Küresel Gümrük Tarifesi’ni açıklandı

Yayın Direktörü

• Türkiye - İngiltere ticaretinde hedef 20 milyar dolar • TİM Başkanı İsmail Gülle; “İhracatta beklentimizin normali aşmak”

Türkiye ri turistle ya ağırlama hazır

Fevzi Kemal Torun

Haber Koordinatörü Kevser Devecioğlu

Yeni Normalin

Yeni Öngörüleri ISSN 2633-8289

9

772633

828009

#TurkishBritishMag

Editörler

Salgın Sonrası Bizi Nasıl Bir Dünya Bekliyor? Korona küreselleşmenin sonu mu olur?

Ebru Atlan Tecirlioğlu Leyla Sali Janine Rahşan Gül Özge Gözke

Ekonomik depresyon sonrası gıda krizi kapıda

editor@tbmag.co.uk

2020/02 Sayı: 09_TR ISSN 2633-8289

Reklam Danışmanları

+44 74 7117 9662 +44 74 9322 9001 +90 850 355 50 44 tbmag.co.uk I contact@tbmag.co.uk tbmag.co.uk

United Nations COVID-19 Response

Deniz Çetecioğlu Devlet Yazgan Nil Aksoy

Çevrimenler Irmak Cankul Taylan Durmuş

advertising@tbmag.co.uk

/turkishbritishmag/

Fevzi Kemal Torun @unsplash.com © illüstrasyon by Natalia Lopes on Unsplash,

Sıla Türkpençesi

Haydons Road, 240c, SW19 8TT,London, UK

Fotoğraflar Kapak

Reklam Koordinatörü

TurkishBritish Magazine

Barış Çimen Dr. Erkan Aktaş Eyüp Togan E. Nida Dincturk Hayrettin Turan Mustafa Durmuş Murat Buyurgan Sevim Kebeli Ozan Dağdeviren Selcen Çiftlikçi Zehra Aydın

/turkishbritishmag/

6 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

Hukuk Danışmanları Hakan Lamper Ecem Gündüz Umut Gündüz

Tasarım ve Uygulama AFS Communication contact@afscomms.com

www.afscomms.com © Turkish British Magazine, Doruk Ltd. tarafından Birlieşik Krallık’ta 2 dilde hazırlanmakta ve yayınlanmaktadır. Dergi’nin Tükçe versiyonu online, İngilizce versiyonu hem online hem de baskılıdır. Dergi UK yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Turkish British Magazine’in isim ve yayın hakkı Doruk Ltd.’ye aittir. Turkish British Magazine’de yayımlanan yazı, fotoğraf, karikatür ve illüstrasyonların her hakkı saklıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz. İmzalı yazılardaki görüşler yazarlarına aittir.

/turkishbritishmag/

/turkishbritishmag/


Forbes’a göre dünyann en büyük halka açk Türk şirketi* Forbes’a göre dünyann en büyük İngiltere’de de yannzda. halka açk Türk şirketi*

de yannzda. Doğru İngiltere’de iş ortağn çok uzaklarda aramanza gerek yok. Doğru iş ortağn çok uzaklarda aramanza gerek yok. Londra Şubesi 8 Princes Street, London, EC2R 8HL, UNITED KINGDOM 0 207 397 1400 info@isbank.co.uk

Londra Şubesi 8 Princes Street, London, EC2R 8HL, UNITED KINGDOM 0 207 397 1400 info@isbank.co.uk

*Forbes 2019 Global 2000 Dünyann En Büyük Halka Açk Şirketleri listesine göre.

Kuzey Londra Şubesi 98 Great North Road, First Floor, London, N2 ONL, UNITED KINGDOM 0 207 397 1440 info@isbank.co.uk

Kuzey Londra Şubesi 98 Great North Road, First Floor, London, N2 ONL, UNITED KINGDOM 0 207 397 1440 info@isbank.co.uk


THE POINT

2020’ye damgasını vuran COVID-19 pandemisinde son veriler 19.06.2020 Koronavirüsün dünya üzerindeki ve ekonomi üzerindeki yıkıcı etkisi giderek daha açık hale geliyor. İşte yüksek frekanslı veriler.

Koronavirüs vakaları: 8,489,701 Ölümler: 452,430

İyileşen vakalar: 4,446,614

8

Ülke

Vaka

USA

2,242,910

120,075

918,796

Brazil

960,309

46,665

503,507

Russia

561,091

7,660

313,963

India

371,734

12,360

196,894

UK

300,469

42,288

N/A

Spain

291,763

27,136

N/A

Peru

240,908

7,257

128,622

Italy

237,828

34,448

179,455

Chile

220,628

3,615

156,232

Iran

197,647

9,272

156,991

Germany

189,504

8,927

173,600

Turkey

182,727

4,861

154,640

Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

Toplam Ölüm İyileşen Vakalar


GÜVENDE KAL!

Yüksek kaliteli medikal ürünler ve hijyen ekipmanları

Türkiye’de ve dünyanın değişik yerlerinde üretilen serifikalı medikal ürünler, maske, eldiven, dezenfektan ürünleri ve her türlü medikal ürünlerin temini ve pazarlamasında hizmetinizde...

www.planbhts.co.uk I contact@planbhts.co.uk


© Photo by Max Bender on Unsplash

© Photo by munshots on Unsplash

© Photo by Logan Weaver on Unsplash

HABERLER

George Floyd protestoları ABD’yi karıştırdı ABD’nin Minneapolis kentinde Afro-Amerikalı George Floyd’un polis şiddeti sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden halk, tüm ülkede gösterilere devam ediyor. BD’de Afro-Amerikalı George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi ülke genelinde eylemlerin fitilini ateşledi. 46 yaşındaki George Floyd, dolandırıcılık şüphesiyle Minneapolis’te polisler tarafından gözaltına alınırken, polis memuru Derek Chauvin’in uzun süre ensesine diziyle basması nedeniyle dakikalarca “Nefes alamıyorum” diye yalvarmış ve olay yerine gelen acil sağlık ekipleri tarafından kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti. Yoldan geçenlerin cep telefonlarıyla kaydettiği olayın görüntülerinin sosyal medyada büyük tepki toplamasıyla, ülkede siyahilere yönelik polis şiddeti tartışmalarını tekrar alevlendi. Minneapolis başta olmak üzere birçok şehirde başlayan protesto gösterileri nedeniyle Minnessota eyaletinde acil durum ilan edilirken, protesto gösterileri tüm ülkeye yayıldı. Koronavirüs salgınında dünyada en yüksek sayıda can kaybının yaşandığı ülke olan ABD, pandeminin yarattığı moral ve ekonomik çöküntünün patlaması protestolara yansıdı. Pandemiyi unutturan kalabalık protestolarda bir araya gelen halk, Beyaz Saray’ın önü de dahil olmak üzere pek çok şehirde gösteriler yaptı ve şehirleri tahrip etti. Protestolar ülke genelinde şiddetini arttırarak devam ederken, başkent Was-

10 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

hington’da Beyaz Saray önünde toplanan binlerce gösterici ile polis arasında gergin anlar yaşandı. New York’un yanı sıra Miami, Chicago ve Los Angeles gibi ABD’nin önde gelen kentlerinin de aralarında bulunduğu onlarca şehirde düzenlenen eylemlerde pek çok bina ateşe verildi. Onlarca işyerlerinin camları kırılırken mağazalar yağmalandı. Gösterileri durdurmak için pek çok kentte sokağa çıkma yasağı ilan edilirken, çok sayıda kişi de gözaltına alındı. İngiltere’ye de yayılan gösterilerde eylemler özellikle 1700’lü yıllardaki köle ticaretiyle ilgisi olan şahsiyetlerin heykellerine protesto etmeye yöneldi. Londra Belediyesi bu heykellerin meydanlardan kaldırılması için bir komisyon kurdu. Ülkedeki milliyetçi kesim ise bu tahribatları, geçmişlerine saygısızlık olarak değerlendiriyor. © Photo by Julian Wan on Unsplash

A


www.tbmag.co.uk 11

© PPhoto by Donovan Valdivia on Unsplash


© Photo by John Cameron on Unsplash

HABERLER

Birleşik Krallık ekonomisi 2008’den bu yana en hızlı daralmayı yaşıyor Birleşik Krallık Merkez Bankası Bank of England ekonominin bu yıl % 14 küçüleceğini öngörerek, koronavirüs salgınının Birleşik Krallık ekonomisini kayıtlardaki en kötü ekonomik durgunluğa sokacağı uyarısında bulundu.

B

irleşik Krallık ekonomisi 2020’nin ilk çeyreğinde, 2008’deki finansal krizden bu yana en hızlı daralmasını yaşadı. Ulusal İstatistik Kurumu’nun verilerine göre yılın ilk üç ayında ekonomi % 2 daraldı. Birleşik Krallık’ta 2019’da da Brexit belirsizlikleri nedeniyle ekonomik büyüme kaydedilememişti. Uzmanlar, ekonomi yeniden toparlanmadan önce, ikinci çeyrekteki düşüşün ilk çeyrekten daha büyük olacağını tahmin ediyor. Maliye Bakanı Rishi Sunak, İngiltere’de ekonominin küçülmesinin sürpriz olmadığını, koronavirüs salgınının İngiltere’yi, dünyadaki başka birçok ülke gibi büyük oranda etkilediğini söyledi. Bakan Sunak, “Bu sebeple insanların işleri, gelirleri ve temel ihtiyaçları için, iş yerlerini desteklemek için eşi görülmemiş adımlar atıyoruz. Bu şekilde bu süreci atlatabiliriz, daha güçlü olarak çıkabiliriz” dedi.

Merkez Bankası’ndan uyarı Birleşik Krallık Merkez Bankası Bank of England da ekonominin bu yıl % 14 küçüleceğini öngörerek, koronavirüs salgınının Birleşik Krallık ekonomisini kayıtlardaki en kötü ekonomik durgunluğa sokacağı uyarısında bulundu. Banka, kısıtlamaların Haziran ayında gevşetilmesi halinde ekonominin bu yıl yüzde 14 daralacağını söyledi. Bankanın Covid-19’un ekonomik etkisiyle ilgili belirlediği senaryolarda, Covid-19’un ülkede “istihdam ve gelirleri önemli oranda azalttığı” kaydedildi. Banka ayrıca, faiz oranlarını yüzde 0,1’lik rekor düşük düzeyde tutmaya karar verdi. Merkez Bankası, 10 yıldan uzun süredir ilk kez durgunluğa girecek İngiltere ekonomisinin 2020’nin ilk çeyreğinde yüzde 2,9, Haziran’a kadar olan üç aylık dönemde ise yüzde 25 küçüleceğini belirtti. Bunun da teknik olarak üst üste iki çeyrekte ekonomik küçülme olarak tarif edilen resesyona neden olacağı vurgulandı. “Bu sebeple insanların işleri, gelirleri ve temel ihtiyaçları için, iş yerlerini desteklemek için eşi görülmemiş adımlar atıyoruz. Bu şekilde bu süreci atlatabiliriz daha güçlü olarak çıkabiliriz.” 12 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

Maaş yardımı Ekim’e kadar devam edecek İş Koruma Planı kapsamında işe gidemeyenlere verilen aylık 2 bin 500 sterline kadar maaş yardımı ödemesi Ekim’e kadar uzatıldı.

B

irleşik Krallık hüküğmetinin koronavirüs salgını nedeniyle kapanan işyerlerini ve çalışanları korumak üzere başlattığı maaş desteğinin Mart, Nisan ve Mayıs ayı ödemeleri yapıldı. İş Koruma Planı kapsamında yapılan ödemeler, belirsizliğin devam etmesi nedeniyle kademeli olarak Ekim ayına kadar uzatıldı. İngiltere Maliye Bakanı Rishi Sunak, koronavirüs nedeniyle işe gidemeyen çalışanların 2 bin 500 sterline kadarki maaşlarını Ekim’e kadar ödemeye devam edeceklerini açıkladı. İlk açıklanan plana göre maaş yardımı Haziran sonunda sona erecekti. İngiliz hükümeti, bu durumdaki çalışanların maaşlarının yüzde 80’ini ödüyor. Sunak, Haziran’dan sonra ödenecek paranın bir kısmının da işverenlerin cebinden çıkacağını söyledi. Avam Kamarası’nda konuşan Sunak, “Çalışmanın itibarına inanıyoruz ve çalışamayan insanları korumak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz” dedi. Birleşik Krallık’ta 8 bine yakın şirketin 6 milyon çalışanı bu şekilde maaş alıyor. Ana muhalefetteki İşçi Partisi de hükümetten bu yardımı uzatmasını talep ediyordu.


www.tbmag.co.uk 13


© Photo by Jusdevoyage on Unsplash

© Photo by Sharon McCutcheon on Unsplash

HABERLER

Dünya Bankası Başkanı, koronovirüs yüzünden 60 milyon kadar insanın “aşırı yoksulluğa” itilebileceğini söyledi.

K

oronavirüs salgını, şimdiden milyonlarca kişinin işlerinden olmasına, işletmelerin batmasına ve daha yoksul ülkelerin asıl büyük darbeyi almasına yol açtı. Dünya Bankası Başkanı David Malpass, hükümetler salgınla mücadele ederken küresel ekonomik büyümenin bu yıl yüzde 5 azalmasını beklediğini belirtti. Malpass “Milyonların geçim kaynağı yok oldu ve dünya genelindeki sağlık sistemleri baskı altında. Tahminimiz, 60 milyon kişinin aşırı yoksulluğa itileceği yönünde. Bu durum, yoksulluğu azaltma programlarında üç yıldır elde ettiğimiz tüm kazanımların yitirilmesi demek” diye konuştu. Dünya Bankası “aşırı yoksulluğu” kişi başına günlük 1,90 ABD Doları’ndan az (12.90 TL) bir parayla yaşamak olarak tanımlıyor. Dünya Bankası, yoksul ülkelere krizle başa çıkabilmeleri için 160 milyar dolar hibe ve düşük faizli kredi imkanı sağlıyor. Dünya nüfusunun yüzde 70’ine ev sahipliği yapan 100 ülkeye acil yardım yapıldığını belirten Malpass; “Dünya Bankası önemli ölçüde kaynak sağlıyor ama bu yeterli olmayacak” diye sözlerine ekledi.

ABD’de işsiz sayısı 38 milyona ulaştı ABD’de işsiz sayısı her geçen gün artıyor. Nisan ayı başından itibaren son dokuz haftada eklenenler ile birlikte, ülkede işsizlik yardımına başvuranların sayısı 38 milyona ulaştı.

N

üfus Bürosu tarafından yapılan bir araştırmada, ankete katılan yetişkinlerin yarısı, kendilerinin veya hane halkından birinin Mart ortasından sonra işsiz kaldığını ifade etti. ABD Merkez Bankası’nın (Federal Reserve) yaptığı başka bir araştırmada ise hane halkı geliri 40 bin doların altında olan işçilerin yüzde 40’ının işlerini kaybettiği görüldü. ABD’nin 50 eyaletinde kısıtlamalar kaldırıldı. Ancak uzmanlar ekonominin düzelmesinin uzun süreceği ve işsizliğin uzun yıllar yüksek seviyede seyredeceği uyarısında bulunuyor. 14 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

New York Belediye Başkanı Bill de Blasio, yaklaşık 3 aydır devam eden koronavirüs salgınının yüzbinlerce kişiyi işsiz bırakması nedeniyle, kentte 4 kişiden 1’inin gıda yardımına ihtiyacı olduğunu açıkladı.

E

şi benzeri görülmemiş bir krizle karşı karşıyayız” diyen Bill de Blasio, koronavirüsten önce kentte 1 milyon kişinin gıda güvencesinin olmadığını, şimdi gıda güvencesi olmayan kişi sayısının 2 milyondan daha fazla olduğunu söyledi. Bu sayı, New York’da yaşayan her 4 kişiden 1’inin gıdaya ihtiyaç duyduğu anlamına geliyor. Yetkililer, her gün dağıtılan yemek sayısının 1.5 milyona çıkarılacağını, 500 bin yemeğin de okullarda paket servis şeklinde dağıtılacağını açıkladı. Son haftalarda gıda yardımı çalışmalarına hız verildiğini söyleyen Blasio, şimdiye kadar 32 milyon birim yemeğin dağıtıldığını açıkladı. Bu açıklamalar, dağıtılan bazı yemeklerin besin açısından zenginliğine ilişkin eleştirilerin ardından geldi.

© Photo by Julian Wan on Unsplash

Dünya Bankası: Koronavirüs salgını 60 milyon kişiyi aşırı yoksulluğa itebilir

New York’ta 4 kişiden 1’inin gıda yardımına ihtiyacı var


Our London office is located in an area which has undergone an enormous change in the past 15 years. There has been 40% business growth since 2010 with particular emphasis on the hospitality, tech and creative sectors. We are proud to be part of this growth by supporting you as your trusted chartered accountants and tax advisers.

Business solutions, tailored accounting services, tax, advisory, wills & probate and more ‌ London: +44 (0) 20 7226 1199 | Manchester: +44 (0) 161 446 2112 info@sterlingpartners.co.uk | sterlingpartners.co.uk


Avrupa’da Mart’tan bu yana gözlenen 159 bin ekstra can kaybı koronavirüs kaynaklı Dünya Sağlık Örgütü - WHO, Avrupa’da Mart ayından bu yana gözlenen 159 bin ekstra can kaybının koronavirüs salgınından kaynaklandığını açıkladı.

W

HO acil durum yetkilisi Katie Smallwood, “Ekstra ölüm sayısının zirveye çıktığı dönemin Covid-19’un o ülkelerde zirve yaptığı dönemle örtüştüğünü görüyoruz” dedi. Söz konusu dönemde bu yılki can kaybı geçen yılın aynı dönemiyle kıyaslandığında fazladan 159 bin ölüm olduğu gözleniyor. Smallwood, ekstra ölümlerde tüm ölüm nedenlerinin dikkate alındığını, ancak zamanlamanın İtalya, Fransa, İspanya ve İngiltere gibi ülkelerde yoğun bakımlarda binlerce insanın öldüğü dönemle örtüştüğünü, bunun da koronavirüsten kaynaklandığını belirtti.

Türk Oyun Şirketi Peak Games 1,8 milyar dolara satıldı Dünyanın en büyük oyun şirketlerinden Zynga, Türkiye’nin önemli oyun şirketlerinden Peak’i 1,8 milyar dolara satın aldı. Elinde Toon Blast ve Toy Blast adında uygulama marketlerinin tepesinde yer alan popüler 2 oyunu olan Peak’in, Zynga tarafından satın alındıktan sonra sahip olduğu ekiple Peak şirketi altında oyun geliştirmeye devam edeceği tahmin ediliyor. Şirket 1,8 milyar dolara satılırsa bu satışın en büyük payı Earlybird’ün olacak. Avrupa merkezli fon, satın alma bedelinin yüzde 43’ünden fazlasını yani yaklaşık 780 milyon doları kasasına koyacak. Şirketin kurucu ortağı ve CEO’su Sidar Şahin 384 milyon dolar, aynı şekilde ilk yatırımcılardan Hummingbird Ventures da yaklaşık 362 milyon dolar alacak. Zynga 1,8 milyar dolarlık satın almanın bir bölümünü nakit, bir bölümünü ise Zynga hissesi ile ödeyecek. 2017 yılında Peak’in sahip olduğu bazı oyunları 100 milyon dolara satın alan Zynga, 2018 yılında da Türk oyun şirketi Gram Games‘i 250 milyon dolara satın almıştı.

16 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

© Photo by Tevarak Phanduang on Unsplash

© Photo by James Yarema on Unsplash

HABERLER

İngiltere futbol klüpleri batabilir

İ

ngiltere’de Premier Lig’in altında yer alan Championship ligi ekiplerinden Huddersfield’ın sahibi Phil Hodgkinson, Covid-19’un önümüzdeki sezonlara finansal etkisine dair şimdiden bir hazırlık yapılmaması durumunda liglerin çökebileceği uyarısında bulundu. 50-60 kulübün bu yüzden batabileceğini söyleyen Hodgkinson, önümüzdeki sezon tribünlere seyirci alınmaması senaryosuna da hazırlandıklarını belirtti. Hodgkinson, “Esas problem bu sezonu bitirip bitirememiz değil, bu sezonun ardından ne olacağı” dedi ve ekledi; “Bazı kulüplerin hı enüz iflas etmemiş olmasının tek nedeni maaşlarını ve borçlarını ertelemesi. Ama bir noktada ödeme yapmaları gerekecek.”


İş Bankası’nın “Geleceğe Öde” platformu işletmeleri destekliyor Türkiye İş Bankası, Covid-19 pandemisi nedeniyle ticari faaliyetleri kesintiye uğrayan işletmeleri desteklemek üzere, Bankanın teknoloji iştiraki Softtech aracılığıyla “Geleceğe Öde” platformunu hayata geçirdi.

İ

şletmelerle bireyleri bir araya getiren, sunduğu deneyimle pandemi sonrası dönemde de yaşamaya devam edecek şekilde tasarlanan platform ile pandeminin yarattığı ekonomik zorluklar sonucu işletmelerin yaşadığı nakit akışı zorluğuna çözüm sağlanması hedefleniyor.

“Geleceğe Öde” bir dayanışma platformu Küçük işletmelerin hayatta kalmalarına destek olmayı amaçlayan “Geleceğe Öde”, bu yönüyle bir dayanışma platformu olarak niteleniyor ve kullanıcılarına ücretsiz olarak sunuluyor. www.gelecegeode.com platformu üzerinde bireyler, müdavimi oldukları işletmelerin site içerisindeki ürün ve hizmetlerini kupon kurgusu üzerinden önden satın alıyor ve sonrasında satın almış oldukları ürün veya hizmetleri bu kuponlar karşılığında işletmelerde kullanabiliyor. Platform üzerinde yer alan işletmeler de ön satış yaptıkları müşterilerine indirimli fiyatlarla kupon satışı yapıyor. Böylece bireyler avantajlı fiyatlardan yararlanırken, işletmeler de hiçbir komisyon ödemeden ön satış yaparak nakit akışlarına süreklilik kazandırıyor. “Geleceğe Öde” platformu, sunduğu çözüm ile bireyler ve işletmeler için pandemi dönemi sonrasında da talep görecek uzun soluklu bir hizmet sunmayı hedefliyor.

OPET ve Denizbank’tan tarıma destek OPET, COVİT19 salgını nedeniyle gıda zincirinde aksama yaşanmaması ve tarımsal üretimin devamlılığı için çiftçiye desteğini sürdürüyor. OPET, Denizbank ile yapılan işbirliği kapsamında Üretici Kart sahiplerine tarımsal faaliyetlerinde ihtiyaç duyulan akaryakıt harcamalarını 6 ay vade ile faizsiz ödeme imkanı sağlıyor.

O

PET, akaryakıt alımlarında çiftçilere ödeme kolaylığı sağlamak amacıyla yürüttüğü kampanyalarına devam ediyor. Bu kapsamda tarım bankacılığı alanında en yüksek pazar payına sahip banka olan Denizbank ile OPET yeni bir işbirliğine imza attı. OPET, 30 Haziran’a kadar Opet ve Sunpet istasyonlarından Üretici Kart ile akaryakıt alışverişi yapan çiftçilere faizsiz 6 ay vade imkanı sunuyor. Kampanya kapsamında dönemsel faizsiz ödeme avantajından faydalanmak isteyen çiftçilerin, Üretici Kartları ile akaryakıt almaları gerekiyor. Üretici Kart; çiftçilerin akaryakıt, gübre, yem, tohum gibi tarımsal alışverişlerinde kullanabildiği 17 bin üye iş yerinde vade ve yüzde sıfır faiz avantajı sunan özel bir karttır. Üretici Kart’ı olmayan çiftçilerin cep telefonu ile “ÜRETİCİ” yazıp, boşluk bıraktıktan sonra “TC Kimlik Numarası” ve “Bulunulan ilin plaka kodu”nu yazarak 3280’e gönderilmesi yeterli oluyor. Akaryakıt dağıtım sektöründe müşteri memnuniyetinin değişmez lideri OPET, Sunpet markası ile birlikte Türkiye’nin her yerindeki istasyonları ile 7 gün 24 saat sosyal mesafeye ve hijyen kurallarına uygun bir şekilde hizmet vermeye devam ediyor. www.tbmag.co.uk 17


Açık bankacılık nedir?

Finans dünyasının yeni marketi ‘Açık Yatırım’ 1 yaşında! 119 yıldır süregelen faaliyetlerinde her zaman şeffaflık, güvenilirlik ve farklı bakış açısı gibi değerleriyle müşteri memnuniyetinde fark yaratan TurkishBank Group, 1 yıl önce Açık Yatırım markası ve hizmet modeliyle müşteri deneyimini farklı bir boyuta taşımaktan mutluluk duyuyor

D

ünyada açık bankacılık modeli, üzerinde en çok konuşulan kavramlardan biri. Türkiye’de de 2020 yılında açık bankacılığın devreye girmesi bekleniyor. TurkishBank ve TurkishYatırım iş birliği ile temelinde ‘müşteri deneyimi’ olan Açık Bankacılık modelinden ilham alarak Açık Yatırım’ı hayata geçiriyor. Turkish Yatırım Yönetim Kurulu Üyesi, TurkishBank Bireysel ve Özel Bankacılık Yönetimi Direktörü Berrin Cankay, tassarruf sahiplerine “tek merkezden, tüm finansal ürünlere ulaşabilecekleri “bir finansal market modeli sunduklarını anlatıyor. Berrin Cankay sorularımızı şöyle yanıtladı:

Türkiye ve KKTC’de, yatırımcıların finansal yatırımlarını kolaylaştıran, sadeleştiren ve böylece daha verimli hale getiren benzersiz bir finansal hizmet modelini geliştirdik.

18 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

Avrupa Birliği ve özellikle İngiltere’nin öncülüğünde, 2017 yılı ortasında temelleri atılan ve tüm dünyada bankacılık sektörü için sessiz devrim olarak değerlendirilen Açık Bankacılık (Open Banking) konseptinin banka ve müşterilere sunacağı birçok fırsat var. Açık Bankacılık, teknolojinin de yardımıyla birden fazla bankanın hesap bilgilerini ve işlemlerini güvenilir platformlarda tek elden müşterinin kullanımına sunulabildiği, müşterilerin daha çok fırsatlara sahip olabileceği yeni bir bankacılık modeli. Bu model hali hazırda İngiltere’de test aşamasında ve Nisan 2020’de uygulama başlıyor, Türkiye’nin de önümüzdeki yıl Açık Bankacılığı başlatması bekleniyor. Grubumuzun üyesi TurkishBank UK, bu alanda öncü ve sektörün önde gelen oyuncularından Token firması ile işbirliği yaptı. Başta İngiltere olmak üzere tüm Grup bankalarımız, Açık Bankacılık teknolojilerine yatırım yapmaya devam ediyor, bu konudaki öncü konumumuzu müşterilerimiz için daha katma değerli yeni ürün ve hizmetler sunma amacıyla değerlendiriyor olacağız.

Açık Yatırım fikri nasıl ortaya çıktı? Açık Bankacılık çok geniş bir alan. Ticari alanda da en uygun krediyi bulmak gibi işlevleri var. Biz kendimize, tüm tasarrufların odak noktası olarak değerlendirilmesini seçtik, adını Açık Yatırım koyduk. Açık Yatırım, temelinde ‘müşteri deneyimi’ olan Açık Bankacılık modelinden ilham alarak doğdu. Tassarruf sahiplerine “tek merkezden, tüm finansal ürünlere ulaşabilecekleri “ bir finansal market modelini TurkishBank ve TurkishYatırım iş birliği ile hayata geçirdik. Şu anda sektörde öncü konumda yer alıyoruz. Bu hem bizi gururlandırıyor hem de müşterilerimize müthiş fırsatlar sunuyor. Önümüzdeki dönemde bu hizmet modeli dünyada ve Türkiye’de çok hızla herkesin kullandığı bir model haline gelecek. Açık Yatırım, müşterileri bu hizmete herkesten önce ulaşabilmiş olmanın konforunu yaşıyor.

Açık Yatırım nedir? Açık Yatırım, her gün hızlanan yaşamamımızda kişiler açısından takibi neredeyse imkansız olan


AÇIK YATIRIM’IN MÜŞTERİYE SUNDUĞU KATMA DEĞERLER onlarca banka ve kuruluşa ait yüzlerce hatta binlerce değişik yatırım ürününün, incelenmesi ve beklentilerinize en uygununun sizin kararınıza sunulmasıdır. Türkiye ve KKTC’de tasarruf sahiplerinin finansal yatırımlarını kolaylaştıran, sadeleştiren ve böylece daha verimli hale getiren benzersiz bir finansal hizmet modelinden söz ediyoruz. İleride bu hizmeti diğer yurt dışı ülkelerine de yayma planlarımız var. Çalışmamızın temelinde müşteriyi, piyasayı, ürünleri iyi tanımak ve analiz etmek, bağımsız ve güvenilir danışmanlık hizmeti sunarak tercih edebilecekleri doğru ürün alternatiflerini sunmak ve birlikte karar vermek modelini ön planda tuttuk. Tam bir finansal market olarak konumlandırdığımız Açık Yatırım; müşterilerimizin hem mevduat, hem yatırım fonu hem de türev ürünler de dahil tüm finansal enstrümanlara tek elden ulaşmasını sağlıyor. Bu finansal marketin içerisinde Türkiye’nin önde gelen banka ve portföy yönetim şirketlerinin ürünlerinin tamamı mevcut.

Sunacağımız finansal marketin içerisinde, Türkiye’nin önde gelen banka ve portföy yönetim şirketlerinin ürünlerinin tamamı mevcut.

n Yatırım Ürünleri Çok Çeşitlendi, tek merkezden ulaşım şart oldu Hepimizin hayatı artık çok yoğun ve çok hızlı. Bu yoğunluk ve hız içerisinde doğru yatırım kararlarını alabilmek için onlarca kurum, yüzlerce ürünü incelemek büyük zaman kaybı. Açık Yatırım işte bu noktada devreye giriyor ve sizin adınıza tüm araştırmaları yapıp size öneriler sunuyor. Böylece tek merkezden çok geniş ve iyi analiz edilmiş ürün ve hizmetlere hızlı ve konforlu ulaşabilme fırsatını yakalamış oluyorsunuz. Yani Açık Yatırım, yatırım dünyasının süpermarketi konumunu alıyor. Bu süpermarkette müşterilerimize, ülkemizin önde gelen 20’ye yakın bankasının mevduat ürünlerini, 500’e yakın yatırım fonunu , tüm yatırım ve türev ürünlerini sunabiliyoruz. n Risk algınıza göre verimli yatırım ürünleri bulmak zor değil Her bir müşterimizi “tek müşterimiz” gibi görüp, ürün ve piyasa analizlerimizi, müşteri risk profil çalışması ile birleştirerek doğru zamanda doğru kişiye doğru ürünleri sunuyoruz. Müşterilerimiz kendilerine özel sunulmuş analizleri değerlendirip yatırımına karar verirken kurumun ya da portföyün değil kendi hedeflerine yatırım yapıyor. n 500’e yakın yatırım fonu arasında kaybolmayın Sermaye piyasalarında işlem gören 500’e yakın yatırım fonu mevcut. Ve her geçen gün sayıları artıyor. Bir yatırımcının tüm fonları incelemesi ve en doğru yatırımı sürekli seçebilmesi neredeyse imkansız. Bizim modelimiz tüm yatırım fonlarının sürekli analizini yapar, yakından takip eder, bunu yatırımcıların risk/ verim beklentileri ile bir araya getirerek sürekli ve artan bir fayda sağlar. Bu sayede doğru zamanda doğru fon değişim önerileri ile müşteri verimliliğinde katmadeğer yaratır. n Bağımsız danışmanlık hizmeti bizden yatırım kararı sizden Açık Yatırım hizmetinde müşteri kararı ön planda. Amacımız müşterilerimize doğru analizlerle doğru kararlar alacakları önerileri sunmak. Hizmet modelimizin temelinde bağımsız duruş, doğru analiz ve müşteri memnuniyeti var. Müşterilerimiz hem analizler ile doğru ürünlere yatırım yapar, hem kurumlar arası transfer maliyetlerinden korunur hem de tüm bu hizmetleri ekstra bir maliyete katlanmadan en üst hizmet seviyesinde alır.

19 BU BİR İLANDIR www.tbmag.co.uk


GÜNDEM

Yeni Normalin Yeni Öngörüleri

Koronavirüs tedbirleri tüm dünyada gevşetilmeye başladı. Özellikle durma noktasına gelen ekonominin işler hale getirilmesi için artık yeni normale geçiyoruz. Ancak bu dönem toplum sağlığını korumak için yeni kurallar, beklentiler ve riskler ile geliyor. İşte “yeni normal” dönem için uzmanların öngörüleri...

20 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020


/ KORONAVİRÜS

K

oronavirüs (Covid- 19) salgını ile başladığımız 2020 yılının ilk yarısı sona eriyor... Alınan önlemler sonucunda salgının etkisinin azalmasıyla birlikte tüm dünyada aşamalı olarak “yeni normal” olarak tanımlanan, kısıtlamaların azaldığı yeni bir dönem başlıyor. Yıl sonuna kadar etkisi sürmesi beklenen salgın nedeniyle hayatımızı pek çok yeni kavram yeni uygulama girdi ve girmeye devam ediyor. Uzmanlar hem devletler hem vatandaşlar için yeni normal uygulamalarının 2021 yılında da devam edeceğini ve koronavirüs (Covid- 19) ile mücadelede önemli adımların atılacağını öngörüyor. Şu anda tüm dünyada devletler 3 temel konuya odaklanmış durumdalar: Virüsten etkilenen hastaların hayatta kalmasını sağlamak, kamu yaşamının işlerliğini sürdürmek ve ekonomiyi işler halde tutabilmek.

Yeni dönemde yeni uygulamalar Koronovirüsün görüldüğü ülkelerde, hükümetler yaklaşık 3 aydır devam eden karantina süreçlerini gevşetmeye başladılar. Yaz dönemiyle birlikte turizm sektörünü işler hale getirmeye, AVM’leri ve işletmeleri açmaya çalışıyorlar. Bazı ülkelerde okulların eğitime açılması gündemde. Hayatın pek çok alanında aşamalı olarak yeni normale geçiş başladı. Yeni normale olabildiğince hızlı geçiş sağlamaya çalışan devletlerin elbette ki öncellikle amacı aylardır durma noktasına gelen ekonomiye işlerlik kazandırmak. Karantina sürecine alınan önlemlerden sonra şimdi sıra yeni normal döneminde alınacak sağlık önlemlerini uygulamaya koymakta. Uzmanlara göre “yeni normal” sürecine 5 başlık öne çıkacak:

• • • • •

Tedaviler Virüs testleri
 Antikor testleri
 Önleyici adımlar
 Sosyal mesafe kuralları

TEDAVİLER Yılın 3. çeyreğinde ilaç bekleniyor Tedavi aşamasında en önemli adım; ilaç geliştirilmesi, tedavi yöntemlerinin ve mevcut ilaçların kullanım şekillerinin değiştirilmesi... Tedavi aşamasında odaklanılan şey virüsten etkilenen kişilerin hayatta kalmasını sağlamak ya da ölüm sayısını minimumda tutmak. Uzmanlar 2020 yılının üçüncü çeyreğine doğru dünyada onaylanmış tedavi yöntemleri ortaya çıkacağını öngörüyor. Şu anda tüm devletler deneysel bir takım tedavi yöntemleri uyguluyorlar, aşı çalışmaları yapıyorlar. İngiltere’de, Almanya’da ve Türkiye’de herkes farklı bir tedavi yöntemi uyguluyor. Bu tedavi yöntemleri arasında en etkin yöntem olarak “Plazma Tedavisi” öne çıkıyor. Plazma tedavisi; hastalığı geçiren birinden kan alınarak plazma elde edilmesi ve sonrasında bu plazmanın hasta olan bir başka kişiye verilerek tedavi edilmesi anlamına geliyor. Plazma tedavisi henüz onaylanmış tedaviler arasında yer almıyor. Ancak gelecek dönemde bu tip tedavilerin onaylanması bekleniyor.

Şu anda tüm dünyada devletler 3 temel konuya odaklanmış durumdalar: Virüsten etkilenen hastaların hayatta kalmasını sağlamak, kamu yaşamının işlerliğini sürdürmek ve ekonomiyi işler halde tutabilmek.

www.tbmag.co.uk 21


GÜNDEM

Uzmanlar 2020 yılının üçüncü çeyreğine doğru dünyada onaylanmış tedavi yöntemleri ortaya çıkacağını öngörüyor. Şu anda tüm devletler deneysel bir takım tedavi yöntemleri uyguluyorlar, aşı çalışmaları yapıyorlar. İngiltere’de, Almanya’da ve Türkiye’de herkes farklı bir tedavi yöntemi uyguluyor.

VİRÜS TESTLERİ Hedef; yüzde 100 güvenilir testler Virüs testleri şu anda sadece kliniklerde yapılıyor. Her ülke virüs testlerini farklı yöntemlerle gerçekleştiriyor. Türkiye Fliasyon yöntemini uyguluyor; hastanın yakın çevresi ve temasta bulunduğu kişilere test yapıyor. Günlük 100 bin test yapma kapasitesi olan İngiltere’de müracaatlara dayalı bir şekilde testler yapılıyor. Almanya ve Kore gibi ülkeler ise herkese bu testleri yapmaya çalışıyor. Tarama sayısının maksimum düzeyde tutmaya çalışıldığı bir yöntem izleniyor. Ancak bu testlerin güvenilirliğinde şu ana kadar %60- %70 oranına ulaşılabildi. Salgınla mücadelede virüs testlerinin güvenilir hale gelmesi çok önemli. 2020’nin 3. çeyreğinde bu testlerin % 100 güvenilir hale gelmesi ve sadece kliniklerde değil, eczanelerden de alınarak yapılabilmesi amaçlanıyor. Testin eczanelerde satılabilir hale gelmesiyle birlikte örneğin; çalıştığınız firmanın, seyahat edecekseniz havayolu şirketlerinin size bu testi yapabilmesi, okullarda kolaylıkla uygulanabilir olması da gelecek dönemde önem kazanacak. Bu şekilde virüsten etkilenmiş kişilerin tespit edilmesi, virüs kapmamış insanların da güvenli bir şekilde hayata yeniden katılmalarını sağlayacak.

ANTİKOR TESTLERİ Hastalığı atlatanlara “Bağışıklık Pasaportu” Antikor testleri şu anda çok konuşulan, gündemi en çok meşgul eden konuların başında geliyor. Antikor testleri; virüs testlerinden farklı olarak bir insanın hastalığı atlatıp atlatmadığını gösteriyor. Şu anda bu testler sadece klinik ortamlarda yapı22 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

lıyor. Gelecek dönemde antikor testlerinin iş yerlerinde, havaalanlarında, otellerde vs. yapılabilir olması hedefleniyor. Bu uygulama ile tüm insanlar için “Bağışıklık Pasaportu” gibi bir belgenin gündeme gelmesi söz konusu olacak. Çünkü ülkeler diğer ülkelerden tatil ya da iş için gelen turistlerin hastalık taşımadığından, yaymadığından emin olmak istiyorlar. Bu yüzden de antikor testleri çok büyük önem arz ediyor. Önümüzdeki dönemde virüs testlerinden ziyade, hastalığı atlatmış olduğunuzu belgelemeniz gerekecek. Bunun için uluslararası antikor testini yaptırıp bu antikorların vücudunuzda bulunduğunu ispatlayacak ve bağışıklık pasaportunuza işleteceksiniz. Normal pasaportunuzun yanında bu pasaportu hava alında göstermeniz gerekeceği öngörülüyor. Bu sayede seyahatlerinize daha kolay izin verilecek. 2020’nin 4. çeyreğinde bu uygulamalara daha fazla önem verilmesi bekleniyor.


/ KORONAVİRÜS

ÖNLEYİCİ ADIMLAR

SOSYAL MESAFE KURALLARI

Aşı en erken 2021’in 4. çeyreğinde

2. dalgada kısıtlamalar çok daha sert olacak

Önleyici adımlarda en önemli konu aşı! Aşı üretildiğinde doğal olarak herkeste hastalığa karşı bağışıklık oluşturulabilecek. Bağışıklığın yaratılmasıyla birlikte hastalığın yok olması sağlanacak. Tıpkı daha önce çiçek hastalığında yapıldığı gibi... Bunun için aşıyı üretmenin zamanı çok önemli. Mevsimsel griplerin aşıları bile minimum 18 ile 24 ay süren bir çalışmadan sonra geliştirilebiliyor. Konu koronavirüs olunca bu sürenin çok daha uzun süreceği ve aşının 2021’in 4. çeyreğinde üretilebileceği öngörülüyor. Bu da önümüzde uzun bir yol olduğunu gösteriyor. Aşının bulunmasının ardından, aynı zamanda ticari bir malzeme de olması sebebi ile patent süreci olacak. Seri üretime başlanması da zorlu bir süreç. İlk önce aşı elbette bulunduğu ülkede uygulanacak. Sonrasında diğer ülkelere dağıtılacak. Sağlık personeline öncelikli olarak uygulanabilir. Sonrasında kronik hastalığı olanlara, yaşlılara, bebeklere ve riskli gruplara... 25-65 yaş aralığındakilere aşının ulaşmasının en erken 2 yıl zaman alacağı öngörülüyor. Bu süreler dikkate alındığında aşı olmadan da yaşamayı öğrenmek durumundayız. Dünyanın farklı ülkelerinde 50 farklı üniversite ve kurumda aşı ve ilaç çalışmaları devam ediyor. Hastalığı önleyici 2. adım ise takip mekanizması ile hastanın kontak takiplerinin yapılması. Hastanın kontakları takip edilerek hasta olabilecek kişiler tespit edilebiliyor. Türkiye’de hayata geçirilen “Hayat Eve Sığar (HES)” uygulamasına benzer uygulamalar İngiltere’de, Almanya’da ve bir çok ülkede de kullanılıyor. Çevrenizde hastalanan kişiler görmeniz “Siz de lütfen başvurun ve testinizi yaptırın” uyarısına muhatap olmanız anlamına geliyor.

Yakın temas ile kolaylıkla bulaşabilen koronavirüse karşı devletler farklı karantina ve mesafe kuralları uyguladı. Türkiye’de çok hareketli olan ve taşıyıcı olma riski taşıyan 20 yaş altı ile ölüm riski en yüksek grup olan 65 yaş üstü insanlara sokağa çıkma kısıtlaması konuldu. Ayrıca hafta sonlarında ve bayramlarda genel sokağa çıkma kısıtlamaları uygulandı. İngiltere, evde kalmayı öneren bir kural getirdi. Almanya, Fransa, İspanya ve İtalya çok sıkı bir şekilde sokağa çıkma yasağı ve olağanüstü hal kuralları uyguladı. Seyahat yasakları uygulandı, sınırlar kapatıldı. Bütün bunlar hastalığı yayılma hızını yavaşlatmak için yapıldı. Yeni normal ile birlikte gevşetilmeye başlanan bu kısıtlamalar yaklaşık 3 ay uygulandı. Bu gevşetmelerin sonucunda 2. bir dalga salgının yaşanacağı öngörülüyor. Uzmanlara göre 2. dalganın gelmesiyle birlikte kısıtlamalar çok daha sert bir şekilde uygulanacak ve 2. dalganın sonrasında bu kadar rahat gevşetmeler olmayacak. Devletlerin bir takım resmi kanunlar ve kurallar ile hayatı normal bir şekilde yaşanır hale getireceği, yani devletler tarafından kanunlar ile oluşturulan sosyal mesafe kurallarının aşı bulununcaya kadar sıkı bir şekilde uygulanacağı öngörülüyor. Özetle; aşı bulunup yaygınlaşıncaya ve toplumun % 70’in bağışıklık kazanıncaya kadar bizim bu virüs ile yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Öngörülere göre; 2021 sonuna kadar daha az seyahat edeceğiz, daha az bir araya geleceğiz. Evden çalışmaya alışacağız ve kurallara uymaya özen göstereceğiz. “Ilımlı Optimistik” denilen bu modele uyum sağlayacağız. Aşının bulunamadığı senaryoya göre ise koronavirüs ile mücadelemizin 4 yıla kadar uzaması da öngörüler arasında yer alıyor.

Gelecek döneme ilişkin “hemen normal hayata döneceğiz” şeklinde bir öngörü maalesef bulunmuyor.

www.tbmag.co.uk 23


DOSYA

Koronavirüs küreselleşmenin sonu mu olur? Dünya, yaklaşık 4 aydır koronavirüs etkisinde. Bugüne kadar hiç karşılaşmadığı bir süreci yönetmeye çalışan ülkeler sancılı bir şekilde yeni normale geçmeye çalışıyor. Korona günlerinde yaşananlar, salgının getirdiği dönüşüm ve ekonomideki sorunlar küreselleşmenin sonunu mu getiriyor? Korona sonrası bizi nasıl bir dünya bizi bekliyor? Cevabını uzmanlar anlattı...

K

oronavirüsün etkisiyle aylardır karantinada olan ülkeler temkinli adımlarla normalleşmeye yani “yeni normale” geçmeye başladı. Salgının en yoğun yaşandığı dönemde tüm ülkeler kaçınılmaz bir şekilde sağlık sektörüne odaklandı. Virüsten olabildiğince az insanın etkilenmesini ve hastalananların da hayatta kalmasını sağlamanın tüm hükümetlerin öncelikli odağı olduğu bir dönem göreceli olarak geride kaldı. Virüs hala etkisini koruyor. Ülkeler ‘2 dalga gelir mi?’

24 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

kaygısı içinde olsalar da artık durma noktasına gelen ekonomilerin işler hale gelmesi, eve kapanan geleceğinden endişeli insanların sosyal ve iş yaşamlarına geri dönmesi gerek. Ancak bu geri dönüş dünyanın pandemi öncesi günlerine dönüleceği anlamına gelmiyor. Pandemi bugüne kadar yaşanmamış, en hızlı küresel ekonomik krizin de başlangıcı oldu. Yükselen enflasyon, artan işsizlik rakamları, sayısız ekonomik sorun, ulusal ve uluslararası tedarik zincirlerindeki kopmalar iyice gün yüzüne çıktı. Pandemi sürecinde en çok sorgulanan ise hastalığın yayılmasını kolaylaştıran ancak sürecin kolayca atlatılmasına hiç de yardımcı olmayan “küreselleşme” oldu. Bu sorgulama “Korona küreselleşmenin sonu mu olur?” sorusunu da beraberinde getirdi. Özellikle daha korona salgınını kontrol altına alamadan, siyahi George Floyd’un polis tarafından öldürülmesiyle protestolara sahne olan ABD’de yaşananlar, beyazların da katılımıyla göstericilerin milyonlara ulaşması, protestoların pek çok ülkeye yayılması küreselleşmenin gücündeki çatırdamalar olarak yorumlandı. Pek çok uzmana göre ırkçılığa karşı bir tepki olarak başlayan olaylar, küreselleşme nedeniyle yıllardır ekonomik sıkıntılar yaşayan halkı da ayaklanmalara destek vermeye yöneltti. Sadece ırkçı değil, ekonomik ayrımcılığa uğrayanlar da sokaklara çıktı. Hem dünya genelinde hem de ülkeler özelinde birbiri ardına felaketlerin yaşandığı, hükümetlerin oldukça zor dönemlerden geçtiği 2020 şimdilik durulacak gibi görünmüyor. Peki pandemi sonrasında nasıl bir dünya bizi bekliyor? Dünyanın korona sonrasında nasıl bir görünüm alabileceği konusunda siyasal bilimcilerin ve ekonomi uzmanları da farklı görüşler sunuyor. Uzmanlar 3 olası senaryo üzerinde tartışıyor.


/ KORONAVİRÜS

1. GÖRÜŞ: “KÜRESEL DÖNEMİN SONU GELDİ” Uzmanların sunduğu birinci görüşe göre; artık dünyada bir dönemin sonu geldi... Bunu ilk ilan edenlerden biri de Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron oldu. Macron verdiği bir söyleşide bir dönemin sona erdiğini söyledi. “Düşünülmesi mümkün olmayanı düşünmek gerek” dedi ve küreselleşmenin devrini tamamladığını ifade etti. Peki bu doğru mu? Şu anda bir zamanlar Berlin Duvarı’nın yıkılışında olduğu gibi tarihi bir an mı yaşıyoruz? Bir çağ mı değişiyor? Bir dönemin sonunun geldiğini savunanlara göre; siyaseti ve ekonomiyi yönetenler sınırlarının ardına saklanıyor. Güvensizlik ve korku içindeler. Olası yeni bir krizde ulus devlet ayakta kalmanın garantörü olarak görülüyor. Firmalar tedarik zincirlerini yeniden düzenliyor, üretimi ülkelerine geri getiriyorlar. Sevkiyat yerine öncelikle depolarını ağzına kadar doldurmaya bakıyorlar.

Dünya çapındaki iş bölümünden vazgeçiliyor En çok tanınan küreselleşme karşıtı örgütlerden Attac “Neo liberallere son” diye sloganlar atıyor. Serbest ticarete ve büyük şirketlerin yüksek kar hedeflerine karşı çıkıyor. Pandemi sürecinde maske tedariği konusunda yaşanan sorunlara dikkat çeken Attac’tan Stephan Lindner “Maskelerde yaşanan sıkıntıda çok daha fazla yerel üretime ve depoya ihtiyaç olduğunu fark ediyoruz. İhtiyaç durumunda bunların hemen ulaşılabilir olması lazım. Aksi halde en basit acil koruma bile işlevsiz kalır” dedi. Pandemi sürecinde yaşananlar gösteriyor ki; çok eskilere dayanan dünya çapında iş bölümü prensibinden vazgeçme söz konusu. Liberal kapitalist dünya düzenin tamamen yeniden şekillendirilmesi gerekebilir. ABD Başkanı Donald Trump da bir konuşmasında bu görüşü destekler şekilde “Gelecek küreselleşmeden yana olanların değil, gelecek yurtseverlerin olacaktır. Gelecek egemen bağımsız devletlerin olacaktır” şeklinde konuştu. Almanya için Alternatif Partisi (AFD)’den Hansjöeg Müller’de bir konuşmasında “Bugüne kadarki küreselleşme başarısız olmuştur. Ulusal ve egemen ekonomik alanlardan oluşan dünya çapında yeni bir ekonomik sistem gelişiyor” ifadelerine yer verdi. Dünyanın farklı ülkelerinde bu görüşü destekler nitelikte gerek siyasetçilerden gerek çeşitli sivil toplum kuruluşlarından görüşler gelse bu görüşü inanmayan hatta saçma bulanlar da var. Onlara göre var olan sistem devam ediyor ve edecek.

2. GÖRÜŞ “HER ZAMANKİ GİBİ İŞLERE DEVAM” Pandemi sonrası dönem için ikinci hakim görüş “Korona öncesi dönem, korona sonrasında da devam edecek. Dünya eski bildiğine yani hızlı tempolu ticarete dönecek” şeklinde... Bu görüşü savunanlardan Berlin Sosyal Bilim Merkezi’nden Michael Zürn: “Bir dijitalleşme ivmesi kazanacağız ama küreselleşmeden uzaklaşma ivmesi kazanacağımızı sanmıyorum. Çünkü dünya çapında yaygın bir üretimin ve dünya piyasasına sağladığı fiyat avantajlarının bırakılması düşünülemez, bunun alternatifi yok” diyor. Georgetown Üniversitesi’nden Prof. Abraham Newman ise bu konuda “İnsanlar bir tür kopmadan küreselleşmenin sonunun geldiğinden bahsediyor ama bunlar anlamsız boş laflar. İnternet, sermaye trafiği tedarik zincirleri gibi unsurlardan yoksun bir geleceği tasavvur

www.tbmag.co.uk 25


DOSYA Var olan düzenin, hızlı üretim ve tüketimin aynı şekilde devam etmesi söz konusu olduğunda tüm dünyaya ilgilendiren bir soru gündemi geliyor: Peki ya iklim değişikliği ile ilgili mücadele ne olacak? Bu konu da gelecekte ekonomik çıkarların gölgesinde mi kalacak? Özellikle de koronavirüs nedeniyle borçların daha arttığı düşünüldüğünde... Bu konuda Berlin Sosyal Bilim Merkezi’nden Sosyolog Michael Zürn: “Her ne kadar çevre koruma açısından bunu arzu etsek bile, sosyolojik açıdan bakıldığında toplumun refahını arttırma yönündeki baskılar azalmayacak” yorumunu yaptı.

3. GÖRÜŞ YENİ NORMALLEŞME YEŞİL BİR FIRSAT

etmek mümkün değil” şeklinde konuşuyor. Hertie School’den Antropoloji ve Küreselleşme Profesörü Arjun Appandurai ise bu konuda şunları söylüyor: “Deyim yerindeyse tren kaçtı. Piyasalar çoktan beri ulusal denetimlerin dışında çalışıyor. Ülkelerin ulusal ekonomileri nerdeyse her yerde arz talep, yatırım, bilim, iş piyasası gibi küresel faktörler tarafından yönlendiriliyor.”

Küreselleşmenin getirdikleri vazgeçilmez Siyasetçilerin bir kısmı da bu görüşü destekliyor. Örneğin Almanya Ekonomi Bakanı Peter Altmaier: “Son 20 ya da 30 yılda kaydedilen küreselleşmenin gerisine düşülmeyecek. Çünkü küreselleşme dünyaya açık ekonomik ve toplumsal modelimizin bir parçası haline gelmiştir” diyor.

Peki bu iki görüş dışında başka bir gelecek bizi bekliyor olamaz mı? Başka alternatifler yok mu? Dünyada “Yeni Normalleşme” üzerinde de tartışıyor. “Şimdi çevreyi gözeten bir ekonomi oluşturmanın tam zamanı” deniyor. 3. Alternatif görüş; Dünyanın tümü için bir yeşil sözleşme...“İklimin korumanın mümkün olduğunu kavradık. Öte yandan koronavirüs nedeniyle dikkatli olmayı da öğrendik. Bunu tüm evren için de uygulayabiliriz” görüşü de pandemi sonrası 3 senaryoyu oluşturuyor. Georgetown Üniversitesi’nden Prof. Abraham Newman 3 senaryo için “Şu anda her şey değişim içinde, ortam son derece güvensiz ama aynı zamanda bundan dolayı birçok şeyi de yapmak da mümkün görünüyor. Bu süreç altı ile on iki ay arasında tamamlanacak. O zaman nereye varmış olduğumuzu göreceğiz” yorumunu yapıyor. 3. Senaryodaki gibi küreselleşme gerçekten değişebilir mi? Koronavirüs neyin gerçekte önemli olduğunu milyarlarca kişinin gözlerinin önüne serdi. Peki bu deneyim küresel anlamda insanların birbirine daha anlayışlı yaklaşmasına yol açacak mı? Yoksa bu deneyimin hiç etkisi olmayacak mı?

Koronavirüs (Covid-19) salgını bize ne öğretti? Aynı kaygıyı yaşayan Profesörü Arjun Appandurai “Şu sıralarda Covid-19 ile mücadelede iyi işleyen bir toplumun sosyal ilişkilerin ve insanlar arasındaki güvenin en etkili unsurlar olduğunu görüyoruz. Peki ortalık yatıştığında acaba her şeyi yine unutacak mıyız?” diyor. Dünyada hemen her ülkede cevabı aranan soru şu: Korona döneminden geriye ne kaldı? Dünya tüm bu gelişmeyi sadece biran önce üstesinden geldiği bir kriz olarak mı algılıyor yoksa bir fırsat olarak mı? Sadece bunlar üzerinde tartışmak bile dünyamızın parametrelerinin nasıl yerinden oynadığını gözler önüne seriyor. 26 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020


/ KORONAVİRÜS

SALGIN SONRASI BİZİ NASIL BİR DÜNYA BEKLİYOR? Covid-19 salgını sürecinde yaşananlar ve sonrasındaki beklentiler konusunda üretilen senaryoların hangisinin hayat bulacağı, toplumsal yaşamda ağırlık kazanacağı henüz netleşmiş değil. İleri sürülen senaryolar üzerinden görüşler sunulmaya devam ederken, dünyada farklı alanlarda çalışan uzmanlar tarafından da yeni fikirler ortaya koyuyor. Ancak ABD’de olduğu gibi beklenmeyen olayların yaşanması, dünyanın farklı coğrafyalarından ileri sürülen öngörülerin de sürekli revize edilmesine neden oluyor. Salgının başlarından yapılan tartışmaların yerini bugün yepyeni öngörüler aldı.

P

eki yaklaşık 4 aydır dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgınının etkisi ne oldu? Bu sorunun cevabını çeşitli raporlarla ortaya konuyor. TSKB Sürdürülebilirlik Danışmanlığı – ESCARUS, Covid-19 salgınının çok yönlü etkisini değerlendirdiği “Bir Eko-Sosyal Kriz Olarak Covid-19 Salgını ve Sürdürülebilirlik” başlıklı bir rapor hazırladı. Raporda ekonomi, teknoloji, eğitim, politika, yönetim ve çevre gibi alanlarda yaşanan dönüşüme ve beklentilere detaylarıyla yer verildi. Raporda, Covid-19 salgınının yayılma hızını çeşitli ekonomik kayıplar vererek yavaşlatan hükümetler için en büyük riskin öngörülemezlik olduğuna dikkat çekildi. Salgınla ilgili pek çok faktörün hâlâ tam olarak aydınlanmamış olduğu belirtilirken, iş modellerinden eğitim sistemine, tekno-kültürel çerçeveden tüketim örüntülerine kadar pek çok alanın yeni bir rotaya evrileceği öngörülüyor. Rapora göre; salgın boyunca pratiği yapılan yeni iş modellerinin, azaltılan seyahatlerin, denenen teknolojilerin yanı sıra toplum genelinde sergilenen dayanışmacı tutumların, doğayla ilgili duyarlılıkların ve sorumlu davranışların salgın sonrasında da olumlu izdüşümleri olacak. www.tbmag.co.uk 27


DOSYA Gelişen şartlara hızla uyum sağlamak için teknolojinin önemi giderek artacak; Endüstri 4.0, karanlık fabrikalar ve nesnelerin interneti gibi kavramlar daha çok tartışılacak; hız kazanan ArGe ve inovasyon çalışmaları sağlık hizmetlerinden üretime, ofis otomasyon sistemlerinden akıllı şehir tasarımlara kadar pek çok alana dokunacak. Yerli tedarik zincirlerine ilgi artacak Covid-19 salgınının pek çok sektörde yaratacağı etkilerin detaylı anlatıldığı raporda dünyada değişim yaşanacak alanlar aşağıdaki gibi sıralanıyor: • Pek çok ülke küresel değer zincirindeki kırılmalardan hareketle bazı endüstrilerde ulusal tedarik zinciri yaratma arayışında olacak, özellikle kritik önemdeki çeşitli bileşenlerin yerli tedarik yoluyla karşılanması yönünde bir arayış baş gösterecek. • Gelişen şartlara hızla uyum sağlamak için teknolojinin önemi giderek artacak; Endüstri 4.0, karanlık fabrikalar ve nesnelerin interneti gibi kavramlar daha çok tartışılacak; hız kazanan Ar-Ge ve inovasyon çalışmaları sağlık hizmetlerinden üretime, ofis otomasyon sistemlerinden akıllı şehir tasarımlara kadar pek çok alana dokunacak.

Markaların salgın döneminde izledikleri politikalar tüketicilerin salgından sonraki satın alma davranışlarını yakından etkileyecek.

• İş modelleri değişecek, finansal risklerin yanı sıra çevresel ve sosyal risklerin de gözetileceği iş modelleri ön plana çıkacak. Uzaktan çalışma, esnek çalışma, iş amaçlı seyahatlerin azaltılması ve sürdürülebilirlik hassasiyetlerinin yükselmesi gibi salgın sürecinde öne çıkan tutumlar kalıcı hale gelecek. • Salgınla popüler olan uzaktan eğitim modeli artarak ve yaygınlaşarak uygulanmaya devam edecek. Güçlü internet bağlantısı ve yeterli donanımı olmayan öğrencilerin yaşadığı sorunlar küresel gelir adaleti tartışmalarının baş köşesinde yer alacak.

28 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

• Markaların salgın döneminde izledikleri politikalar tüketicilerin salgından sonraki satın alma davranışlarını yakından etkileyecek. • Yönetişim dinamiklerinde değişimler gözlenecek. Küresel dayanışma, salgının hız kesmesini ve hasar tespitini takiben öne çıkacak. Ulus-devletlerin ekonomide daha belirgin bir rol oynadığı ve önceliklendirmede yönlendirici bir rol oynadığı görülecek. Küreselleşme çoklu bir niteliğe doğru ve bölgesel dinamikleri de dikkate alan yeni bir forma evrilecek. • Dünyada demokrasiden uzaklaşma yönünde güçlü bir eğilim gözlenmeyecek, bu yönde endişeye neden olan uygulamaların geçici olduğu anlaşılacak. Salgın sonrasında AB entegrasyon ve ortak tedbirler konusunda ciddi bir yeniden yapılanmaya yönelecek. Çin ve ABD arasındaki kutuplaşmanın sürmesi de sürpriz sayılmayacak.


/ KORONAVİRÜS

ken, kadınlar sağlık ve sosyal hizmet sektörü çalışanlarının %70’ini oluşturmaları dolayısıyla işleri gereği salgının ön saflarında bulunuyor.

Dünyada 1,6 milyar kişi işsiz kalabilir Raporda yer verilen ve Mart ayının başlarında yapılmış olan bir ankete göre, 1.500 katılımcının %56’sı kendilerini koronavirüsün yaratacağı etkilere karşı “kısmen hazır” hissettiğini söylüyor. Katılımcılardan sadece %12’si “çok hazır” olduğu cevabını verirken %11’i ise “nispeten veya çok hazırlıksız” olduğunu itiraf ediyor. Salgının şirketler için domino etkisi yaratarak birçok risk tipini tetiklediği düşünüldüğünde, şirket içindeki tüm fonksiyonların birlikte katkı sağladığı bir risk haritalandırması yapmanın ve risklerin birbirinden bağımsız olmadığını unutmadan hareket etmenin önemi anlaşılıyor. Ayrıca gelişmiş risk yönetimi uygulayan şirketlerin, kazandıkları doğrudan faydalara ek olarak; finansmana erişimde kolaylık, marka itibarlarının artması ve çalışan bağlılığı gibi dolaylı faydalar da edineceği belirtiliyor. Raporda salgının işgücü piyasalarına etkisinin de altı çiziliyor. Verilerin 1,6 milyar çalışanın işsiz kalma riskiyle karşı karşıya olduğuna ve 2020 yılı ikinci çeyreğinde çalışma sürelerinde yaşanacak değişimin ABD’de %12,4; Avrupa ve Orta Asya’da ise %11,8 olabileceğine işaret ettiği belirtiliyor.

Salgının çevreye olan pozitif etkisi tersine dönecek Salgının çevreye olan etkisine geniş bir şekilde yer verilen raporda, salgın sürecinde tercih edilen tek kullanımlık ürünlerin, salgından önce kullanılan muadillerine göre çok daha sık ve daha fazla atık oluşturduğuna dikkat çekiliyor. Wuhan’da salgının en fazla sayıda insana ulaştığında, günde 200 tonun üzerinde tıbbi atık ortaya çıktığı belirtilirken, Türkiye’de sürecin, vakaların görülmesinin ardından Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan üç genelge kapsamında yürütüldüğü ifade ediliyor. Geri dönüşüm faaliyetlerinin ise virüsün yayılmasına neden olma endişesiyle büyük ölçüde askıya alınmış durumda olduğu görülüyor. Durma noktasına gelen küresel ekonomi, seyahat ve ulaştırma hizmetleri nedeniyle 2020 yılında sera gazı emisyonlarının %5’in üzerinde azalacağı öngörüsüne yer verilen raporda, salgın sonrası normalleşme döneminde atılacak agresif adımların iklim değişikliği üzerinde ciddi olumsuz etkiler yaratarak salgından korunma sürecinde yaşanan pozitif ivmeyi tersine çevirebileceği riski dile getiriliyor.

Fırsat eşitsizliği daha da belirginleşiyor

Ekonomide iniş sert oldu, yükseliş yavaş olacak

Raporda fırsat eşitsizliğinin Covid-19 krizi sırasında etkisini daha şiddetli bir şekilde gösterdiğinin altı çiziliyor. ABD verilerine göre maaş dağılımının en alt çeyreğinde bulunan çalışanların %9,2’si, en üst çeyrektekilerin ise %61,5’i uzaktan çalışabiliyor. Dezavantajlı gruplardan olan göçmenler, kriz zamanlarında ekonomik ve temel hizmetlere erişim konusunda zorluklarla daha fazla karşılaşır-

Ekonomi uzmanları ve reel sektör yetkilileri, koronavirüs salgınının küresel ekonomi üzerinde yarattığı tahribatın giderilmesinin ve toparlanma sürecinin ilk tahminlerden daha uzun sürebileceği uyarısında bulunuyor. Yapılan tahminlere göre, toparlanma sert inişin ardından gelen hızlı bir

Salgınla popüler olan uzaktan eğitim modeli artarak ve yaygınlaşarak uygulanmaya devam edecek. Güçlü internet bağlantısı ve yeterli donanımı olmayan öğrencilerin yaşadığı sorunlar küresel gelir adaleti tartışmalarının baş köşesinde yer alacak.

ESCARUS’un raporunda da gördüğümüz gibi dünyayı çok da güzel günler beklemiyor.

www.tbmag.co.uk 29


DOSYA

Küresel dayanışma, salgının hız kesmesini ve hasar tespitini takiben öne çıkacak. Ulus-devletlerin ekonomide daha belirgin bir rol oynadığı ve önceliklendirmede yönlendirici bir rol oynadığı görülecek. Küreselleşme çoklu bir niteliğe doğru ve bölgesel dinamikleri de dikkate alan yeni bir forma evrilecek.

yükselişi sembolize eden “V” şeklinde olmayacak. Aksine dünyayı, spor giyim markası Nike’ın logosundaki gibi, sert inişin ardından zamana yayılan ve uzun süren bir çıkış dönemi bekliyor.

Normalleşme beklenenden daha yavaş Amerikan Wall Street Journal (WSJ) Gazetesi, toparlanmaya ilişkin yapılan tahminlerin kötüleşmesinde, başta Batılı ülkeler olmak üzere getirilen sosyal mesafe kuralları ve kısıtlamaların uzun sürmesi ve salgının etkilerinin görüldüğü aylara ilişkin gelen ekonomik verilerin beklentilerden kötü bir tablo çizmesinin etkili olduğu belirtti. Haberde, havayolu şirketleri ile eğlence sektörü gibi bazı eğlence sektörlerinin kısıtlamalardan dolayı ciddi kayıplar yaşadığına dikkat çekilirken, perakende başta olmak üzere bazı sektörlerde de tüketici alışkanlıklarındaki değişimin etkilerinin görüleceği ifade edildi. Havayolu şirketleri, operasyonlarını yeniden yapılandırmak için bir dizi önlem almaya başladı. United Airlines, Ekim ayından başlayarak beyaz yakalı işgücünü yaklaşık yüzde 30 azaltacağını açıkladı ve British Airways de 12 bin çalışanını işten çıkaracağını söyledi. Wall Street Journal (WSJ) haberine göre; senaryoların karamsarlaşmasında, bazı ülkelerin normalleşme sürecine beklenen daha yavaş bir şekilde geçmesi de rol oynuyor.

Normalleşme bir kaç yıl sürebilir Dünyanın en büyük gıda üreticilerinden Nestle’nin CEO’su Mark Schenider, “Hızlı bir toparlanma süreci yaşanmayacak. Bu durumun etkileri birkaç çeyrek, hatta birkaç yıl bir devam edebilir” dedi. Kısıtlamalar kaldırılmaya başlansa bile, konser ve spor müsabakaları gibi geniş katılımlı etkinliklerin aylarca yapılamayacağı belirtiliyor. Mağaza ve restoranlar da açıldıklarında sosyal mesafe kuralarının uygulanması nedeniyle daha az müşteri kabul edebilecek. Tüketicilerin de hastalık kapma korkusu ve riskinden dolayı eski 30 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

alışkanlarına dönmelerinin zaman alabileceği düşünülüyor. Pazar araştırma şirketi Coresight Research’ün yaptığı bir araştırma, ABD’lilerin yüzde 70’inden fazlasının kısıtlamalar kaldırıldıktan sonra dahi bazı kamusal alanlara gitmeyi düşünmediklerini ortaya koydu. Katılımcıların yüzde 50’sinden fazlası da alışveriş merkezlerine gitmeyeceğini söyledi. Perakende şirketleri, tüketicilerin daha ucuz ürünlere yönelmesini ve kısıtlamalar sona erdikten sonra bile uzunca bir süre daha tutumlu davranmasını bekliyor. Gıda, kişisel bakım ve hijyen ürünleri üreticisi Unilever’in CFO’su Graeme Pitkethly, WSJ’ye yaptığı açıklamada, “V şeklinde bir toparlanma gösteren senaryolarımızın tamamını kenara koyduk. Muhtemelen Covid-19 ile uzun bir dönem birlikte yaşayacağız” dedi.

Hem ABD hem Avrupa’da daralma bekleniyor ABD ve Avrupa’da yapılan makroekonomik değerlendirmeler, ekonomik faaliyetlerin 2019 düzeylerine geri dönmesinin en erken 2021 sonundan itibaren olacağı yönünde. Deutsche Bank, ABD’de koronavirüs salgını nedeniyle kaybolan üretim ve istihdamın yalnızca yüzde 30 ile 40 arasındaki bir bölümün yılsonuna kadar geri alınabileceği tahminini yaptı. Bankanın tahminlerine göre, ABD ekonomisinin bu yıl yüzde 7,1 küçülmesi ve salgın öncesi düzeylerine de en erken 2022’de dönmesi bekleniyor. Ancak son yaşanan olaylar sonrasında bu rakamlarında da revize edilmesi gerekebilir. Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) 57 ekonomistin katılımıyla yaptığı ankette de Euro Bölgesi’nin bu yıl yüzde 5,5 küçülmesinin beklendiği belirtildi. Beklentilere göre, önümüzdeki yıl büyümenin yalnızca yüzde 4,2 seviyesinde olması ve toparlanmanın 2022’ye kadar sürmesi öngörülüyor.


/ KORONAVİRÜS

Ekonomik depresyon sonrası gıda krizi kapıda “Devletlerin salgına karşı almaya başladığı önlemler, dünya ekonomisinin sorunlarını, kolaylıkla ‘küresel depresyon’ olarak tanımlanabilecek bir düzeyde ağırlaştırdı” diyen İktisatçı Ergin Yıldızoğlu, Covid-19 hastalığının tetiklediği sert ekonomik sarsıntıların yanı sıra henüz ülkelerin odağında olmasa da tartışılmaya başlanan gıda krizine dikkat çekiyor. “Başlangıçta salt ekonomik göstergelere bakarken, koronavirüs salgınının yaratmaya başladığı gıda krizi riski gözden kaçmıştı. Şimdi bu risk tartışmaların gündemine girmeye başladı” diyen Yıldızoğlu, potansiyel bir gıda krizinin üç boyutu olduğunu ifade ediyor. Yıldızoğlu’nun anlatımıyla ele alınması gereken birinci boyut şöyle: “Tarım, tarıma dayalı sanayi ve hayvancılık alanında, Batı Avrupa ve ABD’de üretim, işleme, paketleme taşıma ve boşaltma alanlarında Covid-19 etkisiyle çok ciddi dar boğazlar oluşuyor. Tarım ve hayvancılık, özellikle taze sebze, meyve üretimi ve rekoltesi ülkeler arası göçmen ve mevsimlik iş gücü hareketine dayanıyor. Üretilenlerin sınır ötesi taşınması gerekiyor. Covid-19 bu hareketleri durdurdu, tedarik zincirlerini kopartmaya başladı. Bu zincirler gelişmiş ülkelerin halkının beslenmesi için gereken gıda mallarını, mevsimlik işçi hareketleri de işçilerin geldiği ülkedeki beslenmeyi finanse eden geliri sağlıyor.”

Önce herkes kendi halkının doyuracak

İkincisi; dünyanın her yerinde özellikle ABD ve Avrupa’da süpermarketler, özellikle gelişmekte olan ülkelerden getirilen ürünler sayesinde vatandaşlarını refah düzeyine uygun gıda ürünleri sunabiliyorlar. Tedarik zincirleri koparken hem süpermarketlerin rafları boşalıyor hem de raflardaki ürünlerin fiyatları artıyor. Böylece özellikle, nüfusun düşük gelirli kısmının gıda rejimi olumsuz yönde etkilenmeye başlıyor.

Bu madalyonun öbür yüzünde, tedarik zinciri kırılırken, zincirin üretim ucunda, satılmadan kala ürünler var. Bu ürünlerin, fiyatlarının dolayısıyla tarım emekçilerinin ve çiftçisinin gelirlerinin düşmeye, beslenme sorunlarının artmaya başlaması var. Üçüncü boyut ise; buğday, mısır, pirinç, şeker gibi stratejik ürünleri üreten Rusya, Vietnam, Kazakistan benzeri ülkelerin, koronavirüs salgınında kendi halkını doyurma kaygısıyla ihracat kısıtlamalarına gitmeye başlamasıyla ilgili. Ergin Yıldızoğlu, bu refleks henüz çok güçlü olmasa, olduğu kadarıyla Mısır, Cezayir, Afrika’da Sahra Altı ülkeleri gibi büyük ölçüde gıda ithal eden görece yoksul ülkelerde hem fiyat hareketleri hem de tedarik sorunları açısından kaygı yarattığına dikkat çekiyor. “Tarih gıda krizleriyle gerek ülkelerin içindeki gerekse ülkeler arasındaki siyasi gerginliklerin, istikrarsızlıkların artışı arasında doğrudan bir ilişki olduğunu gösteriyor” diyen Yıldızoğlu, son olarak şunları söylüyor: “Kitlesel test ve aşı sorunları aşılamadığı taktirde ekonomilerin, tedarik zincirlerinin yeniden hareketlenmesi olanaksız. Bu durumda, Covid-19’un ekonomik etkilerinin siyasi sonuçlar yaratma olasılığı da artıyor.”

Ergin Yıldızoğlu İktisatçı

www.tbmag.co.uk 31


DOSYA © Photo by James Yarema on Unsplash

Evrensel Gelir ve Kamu Garantili İstihdam Zamanı

Covid-19 ya da Koronavirüs olarak anılan salgın, bir yandan giderek ortadan kaldırılmış olan Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) ile birlikte sağlık alt yapısının büyük ölçüde yok edildiğini, diğer yandan 1929 Büyük Depresyonundan bu yana yaşanan en büyük işsizlik ve yoksulluk sorununu ortaya çıkardı.

B

irleşik Krallık Avrupa’da sosyal refah devleti uygulamalarını ilk başlatan ülkelerden biri. 1942 yılında W. Beveridge tarafından hazırlanan ve tarihe “Beveridge Raporu” olarak da geçen bir rapora dayanılarak, savaşın bitimiyle birlikte ülkede başta işsizlik yardımı, kamucu sosyal güvenlik sistemi, aile yardımı ve kamucu sağlık sisteminin (NHS) kurulması yönünde atımlar atıldı. Böyle bir dönüşümde genel olarak; İkinci Dünya Savaşı sonrasında hızla yükselişe geçen ekonomi, artan kârlılık ve verimlilik etkili olduğu kadar, dünyanın üçte birinde sosyalist sistemlerin kurulması ve bunun Avrupa işçi sınıfı üzerindeki uyarıcı etkisi de önemli bir faktör oldu.

Mustafa Durmuş

© Photo by Dimitry Anikin on Unsplash

Prof. Dr., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi (Gazi Üniversitesi) İİBF Öğretim Üyesi

32 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

Neo-liberalizm sosyal devleti aşındırdı Ancak sosyal refah devleti uygulamaları 1979 yılında M. Thatcher’in başbakan olmasıyla birlikte tersine dönmeye başladı. Toplum olmak yerine birey olmayı öne çıkartan ve piyasaların tam üstünlüğünü ve serbestliğini savunan Thatcher ile başlayan bu neo-liberal dönemde hayata geçirilen özelleştirmeler, finansal de-regülasyonlar ve taşeronlaştırma ile sosyal refah devleti uygulamaları giderek ortadan kaldırıldı. Bu dönem aynı zamanda işçi sendikalarının güçlerinin önemli ölçüde azaltıldığı, toplumsal ve siyasal yapıda da sınıfsal güç dengesinin iyice sermaye sınıflarından yana olmak üzere radikal bir biçimde kayma yaşadığı bir dönem oldu. 2008 finansal krizi ise neo-liberal uygulamaların derinleştirilmesinde bir fırsat olarak görüldü ve kriz sonrasında piyasalaştırma, özelleştirme ve ticarileştirme had safhaya çıktı. Bütün bu 40 yıllık dönemin sonucunda ülkede işsizlik, gelir dağılımı adaletsizliği ve yoksulluk hızla arttı.

Covid-19 sistemin sorunlarını açığa çıkarttı Covid-19 ya da Koronavirüs olarak anılan salgın, bir yandan giderek ortadan kaldırılmış olan Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) ile birlikte sağlık alt yapısının büyük ölçüde yok edildiğini, diğer yandan 1929 Büyük Depresyonundan bu yana yaşanan en büyük işsizlik ve yoksulluk sorununu ortaya çıkardı. Diğer yandan tarih sosyal refah devleti uygulamaları gibi radikal değişimlerin ya İspanyol Gribi salgınında olduğu gibi büyük salgınların ya da Büyük Depresyon sonrasında olduğu gibi ekonomik krizlerin ve ardından gelen büyük savaşların ardından gündeme getirildiğini gösteriyor. Bu olgu da, Korona salgını sonrasında işsizlik ve yoksulluğun daha da artmakta olduğu gerçeğinden hareketle, sosyal refah devleti uygulamalarının gözden geçirilerek yenilenip güçlendirilmesinin gereğini önümüze koyuyor.

İşsizlik tarihsel zirvede Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından yayınlanan The Monitor’a göre (1), bu yılın ilk çeyreğinde dünyada çalışılan saat kaybı yüzde 4,8 (135 milyon yeni işsiz) olurken, ikinci çeyrekte 305 milyon yeni işsiz ortaya çıktı. Merkez ekonomilerdeki çalışılan saat kaybı yüzde 13 civarında oldu. Dünyada her 6 gençten 1’i Koronavirüs nedeniyle işsiz kaldı, çalışmayı sürdürebilenlerin çalışma saatleri ise yüzde 23 oranında azaldı. Bu gelişmeden genç kadın işçiler çok daha fazla etkilendiler. Korona gençlerin sadece istihdamını değil, eğitimlerini, işyerindeki eğitimlerini ve işgücü piyasasına girişlerini de olumsuz etkiledi.


/ GÖRÜŞ

Bilindiği gibi Birleşik Krallık, Korona salgınından en fazla etkilenen ülkelerin başında geliyor. İlk ortaya çıktığında salgının Hükümet tarafından yeterince ciddiye alınmaması, başlarda uygulanan “sürü bağışıklığı” stratejisi ve son 40 yıldır ağır tahribata uğratılan sağlık sistemi nedeniyle, salgın hem sağlık, hem de ekonomik sonuçlar itibarıyla ülkeyi ciddi anlamda vurdu. Dünyada olduğu gibi ülkede de ekonomi kapatıldı. Eğer ikinci bir salgın dalgası olursa (ki bu hayli muhtemel) bu ekonominin tekrar kapatılmasıyla sonuçlanacak, bu da mevcut işsizliği kalıcı hale getirirken, yoksulluğu da daha da artıracaktır. Böyle bir durumun “Yeni Normal” olarak kabul edilmesi gerektiğini söyleyen bazı yazarlar, bu durumda işsiz ve yoksullara yapılan yardımların kalıcı hale getirilerek bunun bir Yurttaşlık Temel Geliri uygulamasına dönüştürülmesinin kaçınılmaz olduğunu ileri sürüyorlar.(4)

Salgın yoksulları daha da yoksullaştıracak IMF tarafından yürütülen bir ankete göre, Salgın Büyük Depresyon’dan bu yana görülen en büyük felaket olarak değerlendiriliyor. Öyle ki 2020 yılında dünya ekonomisi yüzde (eksi) 3’lük bir kü-

çülme yaşayacak. Kuşkusuz bu işsizliği olduğu kadar yoksulluğu da artıracak.

CIPD ve The Adecco Group’un son işgücü piyasası raporuna göre; Birleşik Krallık’taki özel sektör işverenlerinin yüzde 42’sinin ve ülkedeki tüm işverenlerin yarısından fazlasının ücretleri dondurmayı planladıklarını, hatırı sayılan bir kesimininse ücret ve diğer ödemelerde kesintiye gideceklerini ortaya koyuyor.

“Dahası salgın yoksullara çok daha ağır bir fatura ödetecek. Onlar diğerlerine göre birkaç kat daha kötü duruma düşecekler. Nitekim bir grup ünlü ekonomist salgının gelir dağılımının kısmen düşük becerili işçiler üzerindeki orantısız etkisinden dolayı çok daha kötüleşeceğine inanıyor. Onlara göre salgın hem gelir dağlımı eşitsizliğini artırdı, hem de iyi eğitimli işçiler üzerinde çok fazla etkide bulunmasa da, çok temel bir eğitimle sınırlı işçilerin iş bulma imkânlarını iyice daralttı”. (5) Resmi istatistikler Korona salgını öncesinde Birleşik Krallık’ta hem göreli, hem de mutlak anlamda ciddi bir yoksulluk olduğunu gösteriyor. Korona ile birlikte artan işsizlik ise bu yoksulluğu daha artıracaktır. Yoksulluk tanımına göre, ortanca hane halkı gelirinin yüzde 60’ından daha az gelir elde edenler “göreli yoksul”, böyle bir geliri enflasyondan arındırılmış olarak elde edenlerse “mutlak yoksul” sayılıyorlar. Buna göre Birleşik Krallık’ta 2018/19 döneminde, konut için yapılan ödemeler dâhil edilmediğinde 11 milyon (nüfusun yüzde 17’si), konut ödemeleri dahil edildiğinde ise 14,5 milyon © Photo by James Eades on Unsplash

Kamuoyu ile paylaşılan bir rapor ise işçiler için çok daha karamsar bir tablo sergiliyor. Öyle ki CIPD ve the Adecco Group’un son işgücü piyasası raporuna göre (3); Birleşik Krallık’taki işverenlerin beşte birinden fazlası önümüzdeki 3 ay içinde işçi çıkartacaklar. Birçoğu ise işçi çıkarmayı; ücretleri dondurarak, işe alımları durdurarak, hükümetin ücretli zorunlu izin imkânından yararlanarak ve işçilerin sosyal ödemelerini kısarak savuşturdular. Rapor özel sektör işverenlerinin yüzde 42’sinin ve ülkedeki tüm işverenlerin yarısından fazlasının ücretleri dondurmayı planladıklarını, hatırı sayılan bir kesimininse ücret ve diğer ödemelerde kesintiye gideceklerini ortaya koyuyor.

© Photo by Koushik Chowdavarapu on Unsplash

Birleşik Krallık’ta (BK) salgının ilk üç ayında resmi işsiz sayısı 50,000 artarak 1,35 milyona yükseldi. Aslında bu rakam daha yüksek olmalı. Çünkü Resmi İstatistik Bürosu’nun verilerini haberleştiren The Independent Gazetesine göre, devletten gelir desteği alanlar (ücretlerinin yüzde 80’i oranında) işsiz sayılmıyor. Ayrıca bu dönemde toplam çalışılan saatlerde ciddi bir azalma var. İşsizlik yardımı başvuruları 1996 yılından bu yana ilk kez zirve yaparak 2,1 milyona çıkarken, sadece Nisan ayındaki yeni başvuru sayısı 856.000 oldu. Bu arada Maliye Bakanı Sunak, önlemlerin gevşetilmesine rağmen ülke ekonomisinin toparlanmasının uzun zaman alacağını ileri sürdü.(2) Yani beklendiği gibi ekonomide “V” biçiminde bir toparlanma olmayacak.

www.tbmag.co.uk 33


© Photo by Étienne Godiard on Unsplash

DOSYA

İşsizliği, dolayısıyla da yoksulluğun asıl kaynaklarından birini azaltacak olan kamu tarafından garantilenmiş istihdam programı, yaşanabilir düzeyde ücretle çalışmaya razı, ama iş bulamayan herkese istihdam olanağı sunan, açık uçlu bir kamusal istihdam programı. Böyle bir program altında devlet, işsizleri doğrudan kendi ya da yerel yönetimlerin sorumluluğu ve eliyle yürüteceği projelerde istihdam ediyor.

(nüfusun yüzde 22’si) göreli yoksul mevcut. Kabaca ülkedeki her 5 kişiden 1’i yoksul. Ülkedeki yoksulluk altında yaşayan çocukların sayısı ise 4,2 milyon (çocuk nüfusunun yüzde 30’u). Yani ülkede neredeyse her 3 çocuktan 1’i yoksulluk çekiyor. (6)

Korona sonrası açlık kapıda İşsizlik ve yoksulluğun yanı sıra ürkütücü diğer bir diğer sorun kuşkusuz açlık. Bazı bilimsel hesaplamalara göre dünyada 1,5 - 2,5 milyar insan Koronavirüs öncesinde açlık çekiyor ya da yetersiz besleniyordu.(7) Bu sayının Korona salgını sonrasında daha da artacağını kestirmek zor değil. Nitekim Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı, eğer acil olarak önlem alınmaz ve yeterince fonlama yapılmazsa Covid-19 salgınının günde 300,000 insanın açlıktan ölümüne neden olacağını ve birkaç ay içinde 130 milyon insanın daha açlıktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağını açıkladı. (8)

İşsizlik ve yoksulluk neden var? İşsizliğin ve yoksulluğun nedenlerini sistemik faktörler dışında; aylaklık, küreselleşme-teknolojik değişimler, krizler gibi faktörlerle açıklayan görüşler olduğu kadar, bunların kapitalist sistemin kaçınılmaz sonuçları olduğunu, kapitalist sistemin başarısızlığının göstergeleri olduğunu(9) ileri süren radikal görüşler de mevcut. 19.Yüzyılda Marx Kapital’de işsizliğin, “Yedek Sanayi Ordusu” kavramı altında, kapitalist sistem tarafından üretilen bir sorun olduğu kadar, emekçi kitleleri disiplin altına almaya yarayan bir işlevinin bulunduğunu ileri sürmüştü. 20.Yüzyılda ise Kalecki sermaye sınıfı açısından kârdan ziyade işyerlerindeki işçi disiplini ve politik istikrarın daha önemli olduğunu, onların sınıfsal içgüdüleri

34 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

açısından tam istihdamı sürdürmenin çok anlamlı olmadığını, yani işsizliğin normal bir kapitalist sistemin zorunlu bir parçası olduğunu söylemiş ve buna karşı 1943 yılında “EvrenselTemel Gelir” (UBI) uygulamasını savunmuştu.

Evrensel Temel Gelir (UBI) Korona salgını öncesinde Britanyalı bir akademisyen bir kitabında(10), küresel istihdamın yapısının dramatik bir biçimde değişeceğini, önümüzdeki onlu yıllarda dünyanın Güneyindeki işlerin yüzde 60’ının otomasyon yüzünden ortadan kalkacağını, robotların insanların yerini alacağını, bu olduğunda insanların yaşam standardında ciddi bir düşüş ortaya çıkacağını, bir insanlık krizi ortaya çıkabileceğini, mevcut işlerimizde yoksulluğu azaltmamızın mümkün olamayacağını, alternatif yollar bulmak zorunda olduğumuzu, bunun bir yolunun küresel çapta herkese koşulsuz olarak asgari bir gelir sunmak olduğunu ileri sürmüştü. Yazara göre, böyle bir gelirin kaynağı küresel çapta bir fon oluşturarak sağlanabilir. Bu fona önce müşterek varlıklarımızın (petrol gibi) gelirleri, ardından toprak değerleme vergisi, kirletme vergisi, entelektüel mülkiyet gelirleri vergisi, Tobin Vergisi gibi finansal spekülasyon gelirleri vergisi gelirleri akıtılabilir. Nitekim Londra’da yerleşik bir kuruluş olan World Basic Income bu şekilde her yıl 3 trilyon dolar gelir yaratılacağını ve bunun yeryüzündeki her insana ilave günde 1 dolar gelir sağlayacağını hesaplıyor. Bu özellikle de yoksul Güney ülkelerindeki yoksulluğun azaltılmasında çok önemli bir rol oynayabilir(11). Böyle bir uygulamanın istihdamı olumsuz etkileyeceği, aylaklığı artıracağı yönündeki eleştirilerse böyle bir programı uygulamış olan Finlandiya Hükümetince hazırlanan bir raporla (12) çürütülüyor. Çünkü bu rapora göre; 2017-2018 yıllarında 2 yıl boyunca, 25-58 yaş aralığındaki 2 bin kişiye düzenli olarak aylık 560 avronun verildiği bu program istihdamı azaltmadığı gibi (küçük çapta da olsa) istihdama olumlu katkısı oldu, işsizler ekonomik güvenceleri olduğuna inanmaya başladılar. Programın işsizlerin moralleri ve ruh sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğu görüldü.

“Kamu Tarafından Garantilenmiş İstihdam” Programı İşsizliği (dolayısıyla da yoksulluğun asıl kaynaklarından birini) azaltacak olan diğer program ise kamu tarafından garantilenmiş istihdam programı. Bu program yaşanabilir düzeyde ücretle çalışmaya razı, ama iş bulamayan herkese istihdam olanağı sunan, açık uçlu bir kamusal istihdam


/ GÖRÜŞ

© Photo by John Cameron on Unsplash

programı. Böyle bir program altında devlet, işsizleri doğrudan kendi ya da yerel yönetimlerin sorumluluğu ve eliyle yürüteceği projelerde istihdam ediyor. Günümüzdeki devlet yapılarının daha çok gücü konsolide eden, aşırı merkeziyetçi yapılar haline dönüştüğü gerçeğinden hareketle, böyle istihdam programlarının finansmanının merkezi devlet tarafından (Bütçe ya da Merkez Bankası finansmanı aracılığıyla) ama uygulamasının güçlendirilmiş yerel yönetimler ve belediyeler tarafından (hatta işçi kooperatifleri tarafından) yürütülmesi gerektiği savunuluyor. Programın ana tezi “devletin yaşanabilir-temel bir ücret düzeyinde çalışmaya razı ve çalışabilecek durumda olan herkese iş vermesi” olsa da (13), programın bazı belirgin hedefleri şöyle sıralanıyor: Tam istihdam sağlamak, asgari yaşanabilir bir ücret sunmak ve bunu sosyal ücret harcama destekleri (zorunlu ücretsiz eğitim, sağlık, çocuk yardımı gibi), aile yardımları ve işsizlik yardımları gibi devlet yardımlarıyla desteklemek. (14) Sonuç olarak, “Evrensel Temel Gelir” önerisi çalışsa da, çalışmasa da her yurttaşa yaşamını sürdürebilmek için devlet tarafından düzenli bir gelir sağlanması programı iken, Kamu Garantili İstihdam Programı sadece çalışmak isteyenlere benzer bir ödemenin yapılmasını öngören bir program. Ancak her ikisi de (özellikle de Korona salgını sonrasında artan) işsizlik ve yoksullukla mücadelede ihmal edilemeyecek iki önemli araç. Her iki programın da gündeme getirilmesinin (işsizliği, yoksulluğu ve bunlardan kaynaklanan sosyal sorunları azaltma hedefinin yanı sıra) bir nedeni robotlar ve yapay zekânın etkili olacağı gelecekte istihdam biçimlerinin bugünden çok farklı olacağı, bu nedenle de bazı mesleklerin ortadan kalkarak birçok insanın işsiz kalacağı ve yoksullaşacağı öngörüsü. (15) Böyle bir durumda garantili istihdam ya da yurttaşlık geliri altında herkesin belli bir gelirinin olmasının, onların yoksullaşmasını önleyeceği gibi, bu gelirlerin harcanmasının yaratacağı talep etkisiyle içermeci bir büyümeye hizmet edeceği de ileri sürülebilir. Özellikle de Kamu Tarafından Garanti Edilmiş İstihdam Programlarının makroekonomik istikrarı sağladığı, finansal kırılganlığın artmasını önlediği, özel sektördeki sermaye birikimi açığını kapatarak ekonomik büyümeyi hızlandırdığı ve enflasyona neden olmaksızın işsizliği ortadan kaldırdığı, bu yüzden de neden olabileceği mali yükün, sağlayacağı sosyal fayda ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülüyor. (16)

maya dönük bir program olsa da, kamu yararını geliştirmeye, sosyal barışı tesis etmeye, çalışma koşullarını iyileştirmeye, gündelik yaşamları ilerletmeye hizmet ettiği kabul ediliyor. (17) Her iki programın (eksik yanları dikkate alınarak) birbirinin tamamlayıcı olarak ele alınması daha uygun olabilir. Yani iki program birbirine alternatif olarak düşünülmemeli, birlikte uygulanmalıdır. Çünkü işi olsun ya da olması herkesin saygın bir yaşam sürme hakkı olduğu gibi, insanların onurlarına uygun bir biçimde istihdam edilmeleri gerekir. Ancak bu iki program da, sosyal refah devleti dönemindeki gibi nitelikli, ücretsiz, kalıcı kamusal hizmetlerin varlığı, bunların daha da geliştirilmesiyle gerçek anlamda işsizliği, yoksulluğu azaltıp, toplumsal refahı bir bütün olarak artırabilir. (1)

(2)

(3)

(4)

(5)

(6)

(7)

(8)

(9)

(10) (11) (12)

(13)

(14)

(15)

(16) (17)

Ayrıca her ne kadar esasta istihdam yarat-

ILO Monitor: COVID-19 and the world of work, Fourth edition, https:// www.ilo.org (27 May 2020). https://www.independent.co.uk/news/business/coronavirus-uk-employment-furlough-workers-covid-19-ons-a (1 June 2020). “Hiring and pay intentions have tumbled but furlough scheme has helped prevent large-scale job cuts, new research shows”, https://www.cipd. co.uk/about/media/press/hiring-pay-intentions-tumble (18 May 2020). Mohamed El-Erian Chief Economic Advisor at Allianz, “The New Normal”, https://www.brinknews.com/this-is-the-new-normal-mohamed-el-erianspredictions-for-the-global-economy (25 May 2020). Davide Furceri, Prakash Loungani, Jonathan D. Ostry, “How Pandemics Leave the Poor Even Further Behind”, https://blogs.imf.org (11 May 2020). Poverty in the UK: statistics, https://commonslibrary.parliament.uk/research-briefings (29 May 2020). Jason Hickel, The Divide-A Brief Guide to Global Inequality and its Solutions, Windmill Books, 2017, s. 46. World Food Programme warns: COVID-19 pandemic will cause “famines of biblical proportions”, https://www.wsws.org (23 April 2020). Richard D. Wolff, “Mass Unemployment Is a Failure of Capitalism”, https://www.nakedcapitalism.com (9 May 2020) Hickel, agk., s. 269-270. Agk. Andrea Germanos, “After ‘Encouraging’ Results From Finnish UBI Experiment, Experts Say the Time for Such a Bold Idea Is Now”, https://www. commondreams.org (6 May 2020). Scott T. Fullwiler, “The Costs and Benefits of a Job Guarantee: Estimates from a Multi-Country Econometric Model”, (May 2012). Bill Mitchell, “What is a Job Guarantee?, - Modern Monetary Theory”, http://bilbo.economicoutlook.net/blog (4 May 2013). International Federation of Robotics, Frankfurt, https://ifr.org/.World’den aktaran World Bank, World Development Report 2019: TheChanging Nature of Work,Working Draft (20 April 2018) Fullwiler, agm. Pavlina R. Tcherneva, “The Job Guarantee, Design, Jobs, and Implementation”, http://www.levyinstitute.org, Working Paper No. 902, (April 2018).

Birleşik Krallık, Korona salgınından en fazla etkilenen ülkelerin başında geliyor. Başlarda uygulanan “sürü bağışıklığı” stratejisi ve son 40 yıldır ağır tahribata uğratılan sağlık sistemi nedeniyle, salgın hem sağlık, hem de ekonomik sonuçlar itibarıyla ülkeyi ciddi anlamda vurdu ve ekonomi kapatıldı. Eğer ikinci bir salgın dalgası olursa bu ekonominin tekrar kapatılmasıyla sonuçlanacak, bu da mevcut işsizliği kalıcı hale getirirken, yoksulluğu da daha da artıracaktır. Böyle bir durumun “Yeni Normal” olarak kabul edilmesi gerektiğini söyleyen bazı yazarlar, bu durumda işsiz ve yoksullara yapılan yardımların kalıcı hale getirilerek bunun bir Yurttaşlık Temel Geliri uygulamasına dönüştürülmesinin kaçınılmaz olduğunu ileri sürüyorlar.

www.tbmag.co.uk 35


BUSINESS si ve diğer gereksiz engelleri kaldıracak, maliyet baskılarını azaltacak, tüketiciler ve İngiltere endüstrileri için küresel sahnede rekabet etmelerini destekleyecek” denildi. Açıklamada ayrıca “Hükümet, yaklaşık 6.000 tarife hattını düzene sokarak ve basitleştirerek ve idari yükleri azaltarak işletmeler için maliyetleri düşürerek yeni tarife programımıza sağduyulu bir yaklaşım benimsemektedir. Değişiklikler arasında gereksiz tarife varyasyonlarının hurdaya çıkarılması, tarifelerin standart yüzdelere indirilmesi ve tüm “sıkıntı tarifelerinden” (% 2’nin altındakiler) kurtulmak yer alıyor. Ayrıca, bisküvi, waffle, pizza, quiches, şekerleme ve formalar gibi ürünlerdeki 13.000’den fazla tarife varyasyonu da dahil olmak üzere, ürünlerdeki binlerce gereksiz tarife varyasyonunu hurdaya çıkarmamıza izin veren AB’nin karmaşık Meursing tablosundan kurtuluyoruz.” ifadesine yer verildi.

UK Yeni Küresel Gümrük Tarifesi’ni açıklandı Birleşik Krallık 1 Ocak 2021 itibariyle uygulamaya alınacak Yeni Küresel Gümrük Tarife Rejimi’ni (UKGT) açıkladı. İngiltere ticaretini sürdürülebilir kılması hedeflenen, bürokrasiyi ortadan kaldıran, basit ve pek çok üründe düşük vergiler getiren yeni tarife, Türkiye ile yapılacak STM’leri de hızlandıracak

B

irleşik Krallık Avrupa Birliği’nden ayrılması sonrasında Yeni Küresel Gümrük Tarife Rejimi’ni (UKGT) duyurdu. Pek çok üründe daha düşük vergiler sunan yeni gümrük tarifeleri, 1 Ocak 2021 itibariyle, AB’nin ortak gümrük tarifelerinin yerini alacak. UKGT, Birleşik Krallık ile tercihli ticaret anlaşması olmayan ülkelerden ihraç edilen mallara uygulanacak. UKGT, AB’nin ortak gümrük tarifesine göre daha basit, kullanımı daha kolay olacak ve para birimi olarak avro değil, sterlin kullanılacak.

Basitleştirilen yeni tarife bürokrasiyi kaldıracak Hükümet tarafından yapılan açıklamada “Yeni tarifemiz İngiltere ekonomisinin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiştir. İşletmelerin denizaşırı ülkelerden mal ithal etmesini kolaylaştıracak ve ucuzlaştırarak ekonomiyi destekleyecektir. AB’nin Ortak Dış Tarifesi’nden (EU CET) daha basit, kullanımı daha kolay ve daha düşük bir tarife rejimidir. Bürokra36 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

Uluslararası Ticaret Sekreteri Liz Truss “50 yılda ilk kez Birleşik Krallık ekonomisine uygun kendi tarife rejimimizi belirleyebiliyoruz. Yeni global tarifemiz, bürokrasiyi keserek ve binlerce günlük ürünün maliyetini düşürerek İngiltere tüketicilerine ve hane halklarına fayda sağlayacak. Bu basit yaklaşımla, İngiltere endüstrisini destekliyor ve işletmelerin daha çok kazanmasına yardımcı oluyoruz” dedi.

UKGT sürdürülebilir bir ekonomiyi teşvik edecek Peki bu şekilde tarif edilen Yeni Küresel Gümrük Tarife Rejimi (UKGT) neler getiriyor? Türkiye ile ticareti nasıl etkileyecek? Öncelikle Türkiye ile ilgili olarak Birleşik Krallık’ın arzusu, 2020 yılı bitmeden, Birleşik Krallık ve Türkiye arasında bir Serbest Ticaret Anlaşması’nı yürürlüğe koyarak, şu anda AB-Türkiye Gümrük Birliği üzerinden ticareti yapılan malların, sıfır gümrük vergisi ile ticaretine devam edilmesi... UKGT anlaşma kapsamı dışındaki mallara da uygulanacak. UKGT, idari yük yaratan gereksiz gümrük tarifelerini ortadan kaldırarak, şirketlerin Birleşik Krallık ile ticaretini kolaylaştıracak. Yüzde 2’nin altındaki tüm gümrük vergileri iptal edilecek. UKGT geniş bir ürün yelpazesindeki tarifeleri ortadan kaldırarak serbest ticareti de genişletiyor. UKGT, ticaretin % 60’ının DTÖ şartlarında veya Ocak 2021’den itibaren mevcut tercihli erişim yoluyla İngiltere tarifesine girmesini ve başarılı STA müzakerelerinin de bunu artırmasını garanti ediyor. Yeni düzenleme ile gümrük tarifelerini kullanmak daha kolay olacak. Tarifeler alt rakama yuvarlanarak ticaretle uğraşanların işi kolaylaştırılacak. Ayrıca, AB’nin ortak gümrük vergisi kapsamında uygulanan karmaşık hesaplamalar da rafa kaldırı-


/ AKTÜEL HABER

lacak. İşletmelerin ve tüketicilerin de bundan faydalanması sağlanacak. UKGT sürdürülebilir bir ekonomiyi teşvik edecek. Yenilenebilir enerjiyi, enerji verimliliğini, karbon yakalama ve döngüsel ekonomiyi, geri dönüşüm ile ve tek kullanımlık plastikleri azaltılmasını desteklemek için, 100’ün üzerindeki üründen gümrük tarifeleri azaltılacak.

UKGT, Türkiye ile ticaretin gelişmesine olanak sağlayacak UKGT gelişmekte olan ülkeleri de koruyacak. Gelişmekte olan ülkelerin Birleşik Krallık marketine tercihli erişimini desteklemek için vanilya (%6), sinirotu (%16) ve nevresim takımı (%12) gibi malların üzerindeki gümrük tarifeleri korunacak. UKGT uluslararası ithalatı teşvik edecek. Zeytin ve dondurucu gibi, Birleşik Krallık’ın üretmediği ya da fazla üretmediği ürünlerden gümrük tarifeleri kaldırılacak. Tarifeleri kaldırmak, bu ürünlerin Birleşik Krallık’a ihracatını kolaylaştıracak. UKGT, Birleşik Krallık’a ihracattaki maliyet baskısını, Birleşik Krallık’a ürünlerin ulaştığında düşük tarifelerle vergilendirilmesi suretiyle azaltacak. UKGT, Birleşik Krallık’ın, Türkiye gibi ortağı olan ülkelerle cesur ticaret anlaşmaları imzalanması suretiyle, ticaret ilişkilerini genişletmesine olanak sağlayacak. Birleşik Krallık, DTÖ’deki bağımsız pozisyonunu tüm dünyada daha düşük tarife oranlarını teşvik etmek için kullanacak. Hükümet, tarım, otomotiv ve balıkçılık gibi İngiltere sanayilerini destekleyen bir dizi ürün için tarifeleri sürdürecek. Bu, İngiltere’nin her bölgesinde ve ülkesindeki gelişmeleri desteklemek için yardımcı olacak. İngiltere pazarına tercihli erişimden yararlanan dünyanın en fakir ülkelerinden yapılan ithalatı desteklemek için bazı tarifeler de sürdürülüyor.

Covid-19’a özel tarife Hemen hemen tüm ilaçlar ve çoğu tıbbi cihaz (ventilatörler dahil) UKGT’de tarife içermiyor. Bununla birlikte, COVID-19 ile savaşmak için kullanılan bazı ürünlere gümrük tarifesi uygulaması sürdürülüyor. Salgın sürecinde sahada çalışanların, hayati önem taşıyan ekipmanlara kolayca erişebilmelerini sağlamak için İngiltere bu ürünler için geçici olarak sıfır tarife oranı getirdi. Bu rahatlama, AB dışı ülkelerden gelen kişisel koruyucu ekipman (KKD), tıbbi cihazlar, dezenfektan ve tıbbi malzemeler için de geçerli olacak. Hükümet ayrıca, 2021’de UKGT’nin uygulanması üzerine gerekli olması halinde kilit COVID-19 Kodlar Listesi’nde yer alan maddeler üzerindeki vergilerden feragat etmeye devam edeceğini açıkladı.

Yeni Küresel Gümrük Tarife Rejimi’nin (UKGT) detaylarına gelince... • Kuzu, sığır eti ve kümes hayvanları gibi tarımsal ürünlerde tarifeler sürdürülecek • Arabalarda% 10’luk bir tarife sürdürülecek. • Seramik ürünlerin büyük çoğunluğu için tarifeler sürdürülecek İngiltere tedarik zincirlerine giren 30 milyar £ değerindeki ithalatın tarifeleri kaldırılacak. Bu kapsamda; • Bakır alaşımlı borular (% 5,2’den aşağı) • Vida ve cıvatalar (% 3,7’den aşağı) dahil olmak üzere İngiltere üretiminde kullanılan ürünlere% 0 tarife uygulanacak. İngiltere tüketicileri de sıfır tarifeler sayesinde çok sayıda mal için daha fazla seçenek ve daha düşük maliyetten faydalanacak. Bunlar, örneğin: • Bulaşık makineleri (% 2.7’den düştü). • Dondurucular (% 2.5’ten aşağı). • Sıhhi ürünler ve tamponlar (% 6,3’ten aşağı). • Boyalar (% 6,5’ten aşağı) ve tornavidalar (% 2,7’den aşağı). • Aynalar (% 4’ten aşağı). • Makas ve bahçe makası (% 4.7’den az). • Asma kilitler (% 2.7’den düştü). • Kabartma tozu (% 6.1’den aşağı), maya (% 12’den aşağı), defne yaprağı (% 7’den aşağı), öğütülmüş kekik (% 8.5’den aşağı) ve kakao tozu (% 8’den aşağı) gibi pişirme ürünleri. • Noel ağaçları (% 2.5’den aşağı) Yenilenebilir enerjiyi, enerji verimliliğini, karbon tutma ve döngüsel ekonomiyi desteklemek için 100’den fazla ürün için tarifeleri azaltarak sürdürülebilir bir ekonomi teşvik ediliyor. Bu kapsamda aşağıdakilerin hepsine sıfır tarife uygulanacak: • Termostatlar (% 2.1’den düştü). • Vakum şişeleri (% 6.7’den düştü). • LED lambalar (% 3.7’den düştü). • Bisiklet iç lastikleri (% 4’ten aşağı).

www.tbmag.co.uk 37


BUSINESS

Türkiye - İngiltere ticaretinde hedef 20 milyar dolar DEİK Türkiye-İngiltere İş Konseyi Başkanı Okyay, 2023 yılına kadar iki ülke arasındaki ticaret hacmimizin 20 milyar dolara ulaşmasını beklediklerini söyledi. Ancak pandemi sonrası iki ülke ticaretinde belirlenen hedeflere ulaşılması için Brexit’in ardından Serbest Ticaret Anlaşması imzalanması gerekiyor.

T

ürkiye ile İngiltere arasındaki ticaret hacmi her yıl yükselen bir grafik izleme devam ediyor. Tüm dünyada ekonominin durmasında neden olan Koronavirüsün (Kovid-19) salgını döneminde iki ülke ticareti kısa süreli bir kesintiye uğradıysa da belirlenen ticari hedeflere ulaşmak için Brexit sonrasında yeni anlaşmaların yapılması bekleniyor. Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiyeİngiltere İş Konseyi Başkanı Osman Okyay İngiltere’nin, Türkiye’nin dış ticaretinde fazla verdiği ve ihracatını sürekli artırdığı ülkelerden biri olduğunu ifade etti. Okyay, geçen yıl Türkiye ve İngiltere arasındaki ticaret hacminin 16,3 milyar dolar olduğunu ve Türkiye’den İngiltere’ye ihracatın 11,2 milyar dolar seviyesinde gerçekleştiğine dikkat çekti. İki ülke arasındaki ticaret hacminin üçte ikisini Türkiye’nin ihracatının oluşturduğunu dile

38 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

getiren Okyay, bu durumun Türkiye’nin gelişmiş ülkelerle ticari ilişkileri açısından değerlendirildiğinde büyük önem taşıdığını söyledi.

Serbest Ticaret Anlaşması iki ülke ticaretinde hayati önem taşıyor Okyay, İngiltere, geçen yıl Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı İhracat Ana Planı’nda belirlenen 17 hedef ülkeden biri konumunda olduğunu hatırlatarak “DEİK/Türkiye-İngiltere İş Konseyi olarak, ikili temaslarda bulunduğumuz İngiliz yetkililer sıklıkla Türkiye ile ticareti artırmayı hedeflediklerini dile getiriyor. 2023 yılına kadar ticaret hacmimizin 20 milyar dolara ulaşması bekleniyor” ifadelerini kullandı. İki ülke arasındaki ticaret hacminin artması için Brexit’in çok büyük fırsatlar barındırdığına işaret eden Okyay, “Ancak bunun için Avrupa Birliğİ (AB) ve İngiltere’nin bu yıl sonuna kadar bir anlaşmaya varması gerekiyor. Bilindiği üzere, Türkiye’nin, AB ile içinde bulunduğu Gümrük Birliği’nden dolayı AB-İngiltere anlaşmasının tamamlanmasından önce İngiltere ile ayrı bir Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzalaması mümkün değil” şeklinde konuştu. Okyay, iki ülkenin Serbest Ticaret Anlaşması konusunda gayri resmi görüşmeleri sürdürdüğüne işaret ederek, “Hedef, 1 Ocak 2021 tarihinde anlaşmanın yürürlüğe girmesi. İkili ticaretimizin artırılması için hayati önem taşıyan bu anlaşmada asgari düzeyde Gümrük Birliği ile sağlanan mua-


/ AKTÜEL HABER

fiyetlerin devam etmesi önceliklerden biri olmalı” değerlendirmesinde bulundu.

Çin’in boşluğunu Türkiye’ye doldurabilir Dünyayı etkisi altına alan pandemi sürecine de değinen Okyay, yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye-İngiltere ticaretini de etkilediğini ve nisan ayında Türkiye’nin İngiltere’ye ihracatının yüzde 57’lik bir kayıpla bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık 500 milyon dolar azaldığını söyledi. Kovid-19 sonrasındaki süreci bugünden kesin olarak öngörmek mümkün olmasa da küresel tedarik zincirinin değişeceğine dikkati çeken Okyay, “Birçok büyük şirket, Çin’deki üretimini geri çekmeye başladı. Önümüzdeki süreçte, tedarik zincirinin kısalacağı ve bölgesel merkezlerin ortaya çıkacağı tahmin ediliyor. Hal böyle olunca, bölgesinde üretim kabiliyetiyle öne çıkan Türkiye açısından fırsatlar büyük” diye konuştu. Okyay, Türkiye’nin İngiltere ile ticaretinde en büyük ihracat kalemlerinden birinin elektrikli makine ve cihazlar olduğunu anımsatarak, “Çin’in de İngiltere’ye ihracatının en büyük kısmını bu ürünler oluşturuyor. Mevcut durumda Çin’in ihracatı bizim 14 katımız. Dolayısıyla burada oluşacak boşluğu Türkiye’nin doldurması çok olası. Benzer şekilde otomotiv sektörünün de bir fırsat taşıdığını düşünüyorum” dedi.

İngiltere, Kovid-19’un dünyada en çok etkilediği üçüncü ülke Brexit ile birlikte İngiltere’nin Türkiye’ye olan yatırım iştahının arttığını ifade eden Okyay, “Kovid-19 sonrasında küresel seviyedeki ekonomik daralmadan dolayı ne olacağını bugünden tahmin etmek zor, ancak, uzun vadede yatırımların da arttığını göreceğimizi düşünüyorum” yorumunda bulundu. Okyay, İngiltere’nin Kovid-19’un dünyada en çok etkilediği üçüncü ülke olduğunu, bunun hiç şüphesiz ekonomik yansımalarının olduğunu belirterek, “İngiltere Merkez Bankası, Kovid-19 nedeniyle ekonominin yüzde 14 küçülebileceğini tahmin ediyor. Ancak 2021 yılında da yüzde 15’lik bir toparlanma bekleniyor. Bu durumda, İngiltere Merkez Bankası’nın V şeklinde bir toparlanma beklediğini söyleyebiliriz” değerlendirmesinde bulundu. İngiltere’nin tarihsel olarak da her zaman açık ticareti destekleyen, küresel ticaretin sınırlarının kaldırılmasından yana bir ülke olduğunu vurgulayan Okyay, şöyle devam etti: “Her ne kadar Kovid-19 ile ülkelerin içine kapanacağı ve bir süre ekonomik toparlanmaya odak-

lanacağı tahmin edilse de uzun vadede yatırımlar devam edecektir. İngiltere’nin Kovid-19’un da etkisiyle daha yakın coğrafyalarda, daha güvenilir ülkelere yatırım yapmasını beklemek makul bir yaklaşım olacaktır. Özellikle Brexit sonrasında ticari ilişkilerini çeşitlendirmek isteyen İngiltere için Türkiye’nin bu açıdan önemli bir fırsat sunduğunu düşünüyorum.”

Brexit sonrası savunma sanayi iş birliği önem kazanacak Okyay, savunma iş birliğinin son yıllarda iki ülke tarafından büyük önem atfedilen alanlardan birini oluşturduğuna dikkati çekerek, 2017 yılında iki ülkenin Türkiye’nin Milli Muharip Uçağı’nı geliştirmek üzere iş birliği adımları attığını hatırlattı. İngiliz ve Türk firmalar arasında insansız kara araçları platformları, top sistemlerinin geliştirilmesi gibi çeşitli alanlarda anlaşmaların da yapıldığına işaret eden Okyay, “Hükümetler tarafından ortaya koyulan iradenin özel sektör arasında iş birliklerine dönüştüğünü görmek çok olumlu” ifadelerini kullandı. Okyay, iki ülke arasında savunma sanayi iş birliğinin Brexit sonrasındaki dönemde çok daha fazla önem kazanacağına işaret ederek, “Çünkü Türkiye ve İngiltere AB’ye komşu, ancak AB üyesi olmayan iki NATO ülkesi olacak. Büyük savunma projelerinin karar alma süreçlerinin de detaylı ve uzun olduğu göz önüne alındığında, iki ülkenin de kendi öncelikleri doğrultusunda en iyi şekilde değerlendirme yaparak adımlarını atacağına şüphe yok” değerlendirmesinde bulundu.

“ Birçok büyük şirket, Çin’deki üretimini geri çekmeye başladı. Önümüzdeki süreçte, tedarik zincirinin kısalacağı ve bölgesel merkezlerin ortaya çıkacağı tahmin ediliyor. Hal böyle olunca, bölgesinde üretim kabiliyetiyle öne çıkan Türkiye açısından fırsatlar büyük.

İngiltere’nin de katılımıyla AB’de devam eden Yapılandırılmış İş Birliği (PESCO) ve Avrupa Savunma Fonu’nun (EDF) Brexit sonrası durumuna ilişkin soru işaretlerinin de devam ettiğini belirten Okyay, “AB’nin de Türkiye ile yakınlaşması mümkün. Ülkemizin savunma sanayisinde giderek ivme kazanan kabiliyetleri ile gelecekte büyük fırsatlar elde edeceğimize olan inancım tam” dedi. www.tbmag.co.uk 39


BUSINESS başardığını vurgulayarak, koronavirüs pandemisi sonrasındaki beklentilerini; “Salgının ihraç pazarlarında yoğun olarak hissedildiği bir periyodu geride bırakıyoruz. Normalleşme dönemi ve sonrasında ihracatta beklentimiz ‘normalin de ötesi’. İnanıyoruz ki, salgının sona ermesinin ardından ihracatçılarımız yaşanan bu kaybı fazlasıyla telafi edecek, Türkiye’nin küresel ticaretin ‘güvenilir limanı’ olduğunun tescillenmesiyle yeni rekorlara imza atmayı kaldığı yerden sürdürecektir” sözleriyle ifade etti.

İhracatçılarımız başarılı bir sınav verdi

TİM Başkanı İsmail Gülle; “İhracatta beklentimizin normali aşmak” Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye’nin ihracatının pandemi döneminde beklenenin üzerinde gerçekleştiğini açıkladı. Türkiye, Mayıs ayında yaklaşık 10 milyar dolarlık ihracat yaptı.

T

ürkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), koronavirüs salgınının etkilerinin ekonomiye en çok yansıdığı Mayıs ayının ihracat rakamlarını açıkladı. Geçici dış ticaret verilerine göre Mayıs ayında ihracat, Genel Ticaret Sistemi’ne (GTS) göre 9 milyar 964 milyon dolar oldu. Bu rakam, geçen yılın Mayıs ayına göre yüzde 40,9 düşüş gösterdi. Son 12 aylık ihracat ise yüzde 8,4 düşüşle 165 milyar 732 milyon dolar olarak gerçekleşti. TİM Başkanı İsmail Gülle Mayıs ayı dış ticaret verileriyle ilgili açıklamasında, salgının etkisiyle birçok ülkenin ihracatının son yılların en dramatik düşüşüyle karşı karşıya kaldığını belirtti. Almanya ihracatının Mart ayında aylık bazda son 30 yılın en sert düşüşünü yaşarken, Japonya’nın da Nisan ayında son 11 yılın en sert düşüşünü kaydettine dikkat çeken İsmail Gülle, “Elbette yaşanan bu küresel şokun etkisiyle, ülkemiz ihracatı da Mart ayının ortalarından itibaren geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre aylık bazda düşüşlerle karşı karşıya kaldı” dedi. Gülle, Türkiye’nin daha önce kriz dönemlerinde ihracatta kaçınılmaz olarak benzer düşüşler yaşamış olsa da kayıplarını her zaman hızla telafi ederek ihracatta yeni rekorlara ulaşmayı

40 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

Salgın sürecinde yerli üretimin öneminin daha iyi anlaşıldığını ve küresel tedarik zincirinden çıkarılacak çok ders olduğunu söyleyen Gülle, şunları kaydetti: “Ülkemiz, imalat sanayimizin üretimdeki çeşitliliği ve esnekliği ile salgın sürecinde herhangi bir üründe tedarik sorunu yaşamadı, ancak ne yazık ki bu tarz örnekleri pek çok ülke, en çok ihtiyaç duydukları anda yaşadı. Şoklara dayanıklı bir yapıya sahip olan ticaret kültürümüz ülkemizin her alanda küresel virüs salgınından en az etkilenen ülkelerden biri olmasında büyük rol oynadı. Salgın sürecinde Türk ihracatçısı, tedarikte sağladığı güven ve değişen koşullarda hızla aldığı aksiyonlarla başarılı bir sınav verdi.” Türkiye ihracatçılarının tek çatı kuruluşu olan TİM’in süreci yakından takip ettiği gibi, tüm imkânları seferber ederek ihracatta yaşanan her türlü sorunla doğrudan ilgilendiğini belirten Gülle; “Yeni dönemin getirdiği sorunların hızlıca çözüme kavuşturulabilmesi adına tüm birimlerimizle gerek sahada, gerekse sanalda ışıklarımızı bir gün dahi söndürmeden çalıştık. Olağanüstü koşulların, fevkalade fırsatları barındırdığına inanıyoruz. Gerek salgın sürecinin yönetilmesi, gerekse salgın sonrasında ortaya çıkacak fırsatların öngörülmesi ve değerlendirilmesi anlamında birçok farklı çalışmaya imza attık. Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak, dış ticarette normalin ötesi için hız kesmeden çalışmaya devam edeceğiz” dedi.

“Normalleşme dönemi ve sonrasında, ihracatta beklentimiz normalin de ötesinde” diyen TİM Başkanı İsmail Gülle, olağanüstü koşulların fevkalade fırsatları barındırdığına inancıyla, dış ticarette normalin ötesi için hız kesmeden çalışmaya devam edeceklerini söyledi.


/ AKTÜEL HABER

Sanal Ticaret Heyetleri Hindistan ve Güney Kore ile devam edecek Bu süreçte Türkiye’nin ve ihracatın geleceği için TİM tarafından yürütülen eylem planlarına ilişkin bilgi veren Gülle, ülkemizde tıbbi koruyucu malzemede sorun yaşanmaması hedefiyle başlatılan ‘ÜreTİM Seferberliğini’nde günlük 50 milyon maske üretimine ulaşıldığını, büyükelçilerin katılımıyla düzenlenen TİM Export Talks panellerinde Covid-19 süreci ve sonrasında ticaretin yönünün çizildiğini ve DHL Express işbirliğiyle hedef pazarlardaki büyük alıcılara, ticari dernek temsilcilerine, basın mensuplarına ve kanaat önderlerine #GoodnessFromTürkiye etiketiyle özel tasarım hijyen kitleri gönderildiğini belirtti. Gülle, yürütülen “Yeni Nesil Ticaret Diplomasisi” faaliyetleriyle ilgili ise şu bilgileri verdi: “Salgının ülkemiz ihracatına olumsuz etkilerini ve ihracatçı firmaların uğradığı pazar kayıplarını en aza indirmek amacıyla Ticaret Bakanlığımızın koordinasyonu ile içinde bulunduğumuz bu küresel değişim ve dönüşüm sürecinde, çağımızın getirdiği tüm imkanları seferber ederek, “Yeni Nesil Ticaret Diplomasisi” faaliyetlerimiz kapsamında “Sanal Ticaret Heyetlerimizi” gerçekleştiriyoruz. Sanal heyetlerimizden ilkini Özbekistan, ikincisini ise Kenya’ya gerçekleştirdik. Sanal Ticaret Heyetlerimize, 15-19 Haziran’da Hindistan, 22-23 Haziran’da ise Güney Kore ile devam edeceğiz.”

TİM Başkanı Gülle; “Türkiye İhracatçılar Meclisi olarak inanıyoruz ki salgının sona ermesinin ardından ihracatçılarımız yaşanan bu kaybı fazlasıyla telafi edecek; Türkiye’nin küresel ticaretin ‘güvenilir limanı’ olduğunun tescillenmesiyle yeni rekorlara imza atmayı kaldığı yerden sürdürecektir.” 31 ülkeye ihracat 129,8 milyon dolar arttı Türkiye küresel ticaretteki olumsuz tabloya rağmen Mayıs ayında 31 ülkeye ihracatını 129,8 milyon dolar artırmayı başardı. Bu ülkeler arasında, geçtiğimiz yılın Mayıs ayına göre 44,4 milyon dolar ihracat artışıyla İsviçre, 39,1 milyon dolar ihracat artışıyla Azerbaycan ve 15,9 milyon dolar ihracat artışıyla Venezuela dikkat çekti.

Otomotiv lider oldu Mayıs ayının lideri, 1 milyar 203 milyon dolarlık ihracat ile Otomotiv sektörü olurken, 1 milyar 177 milyon dolar ihracat ile Kimyevi Maddeler sektörü ikinci, 840 milyon 203 bin dolara ulaşan Hazırgiyim sektörü üçüncü oldu. Geçtiğimiz yılın aynı ayına göre Otomotiv sektöründe yüzde 56,3, Kimyevi Maddeler sektöründe yüzde 39,1, Hazırgiyimde yüzde 48,2 oranında düşüş gerçekleşti. Mayıs ayının en güçlü performansı göstererek, geçen yıla göre ihracatı arttıran sektörler ise 13,4 artışla 159,6 milyon dolar ihracata ulaşan Yaş Meyve Sebze, yüzde 7,8 artışla 58,2 milyon dolara ulaşan Gemi ve Yat sektörleri oldu.

Gülle; “Normalleşme dönemi ve sonrasında, ihracatta beklentimiz normalin de ötesinde. Olağanüstü koşulların fevkalade fırsatları barındırdığına inancıyla, dış ticarette normalin ötesi için hız kesmeden çalışmaya devam ediyoruz.”

AB’nin ihracattaki payı yüzde 45,4’e geriledi Mayıs ayında ihracatçılar, ülkemizin bayrağını 205 ülke ve bölgede dalgalandırmayı başardı. En çok ihracat gerçekleştirilen ilk 3 ülke Almanya, ABD ve Irak oldu. Aralarında ABD, Almanya, İspanya ve Irak’ın da yer aldığı tam 16 ülkeye her sektör ihracat gerçekleştirmeyi başardı. En büyük pazar olan Avrupa Birliği’nin ihracattaki payı 4,53 milyar dolarlık bir hacim ile yüzde 45,4 seviyesine düştü. Mayıs ayında Euro dolar paritesinin negatif etkisi ise 129 milyon 451 bin dolar oldu. www.tbmag.co.uk 41


BUSINESS

TATİL BAŞLASIN! (MI?)

Türkiye turistleri ağırlamaya hazır Bu yaz yapacağımız tatiller diğer tatillerimize benzemeyecek. Sosyal mesafenin hakim olduğu çok kurallı tatile işletmeler ve tatilciler birlikte alışacak. Normalleşme sürecinin başlamasıyla birlikte yurtiçi ve yurtdışı uçuşlara açılan Türkiye’deki işletmeler de tesislerini sosyal mesafe kuralına göre dizayn etti, hijyen koşullarına oluşturdu, personelini bilgilendirdi misafirlerini bekliyor...

K

oronavirüs (Covid- 19) salgınının damga vurduğu 2020 yılının yaz aylarına geldik. Şimdi tatil zamanı... Hatta pandemi dolayısıyla gecikmiş bir yaz sezonu, salgına karşı alınan önlemlerin gölgesinde açılmaya çalışıyor. Hemen hemen tüm ülkeler salgın dolayısıyla ekonomide yaşadıkları ciddi kayıpları bir nebze olsun telafi edecekleri yaz aylarında olabildiğince çok turisti ülkelerinde ağırlamak için kolları sıvadı. Geçtiğimiz seneyi turizm rekoruyla kapatan Türkiye’de yaz sezonun alınan önlemlerin izin verdiği ölçüde olabildiğince verimli geçirmek için hazırlıklarını sürdürüyor. Sağlık Bakanlığı’nın koyduğu kuralların uygulanabilmesi için gerekli hazırlıklarını tamamlayan tesisler sezonu açtı bile... İlk misafirler elbette ki; yerli turistler oldu. Yurtdışı uçuşların açılmasıyla birlikte yabancı turistler de tesislere gelmeye başladı. Türkiye’de 1 Haziran’da başlayan normalleşme süreciyle birlikte yurtiçi uçuşları da açıldı. 10 Haziran’da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Bahreyn, Bulgaristan, Katar, Yunanistan ile başlayan yurt-

42 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

dışı uçuşları haziran ayı sonuna kadar kademeli olarak açılacak. 11 Haziran’da Almanya, İngiltere ve Hollanda ile karşılıklı uçuşlar yapıldı. 15 Haziran’dan itibaren de risksiz bölgelere uçuşlar başlayacak.

Türkiye, Avrupa için “Güvenli tatil” bölgesi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy uçuşların yeniden başlamasıyla birlikte Türkiye’nin tatil için tercih edilecek ülkelerin başında geleceğine dikkat çekiyor. Türkiye’de normalleşme sürecinin başlamasıyla yeniden hareket kazanacak turizm trafiğinin Türkiye’ye yöneleceğine ilişkin güçlü geri bildirimler aldığını ifade eden Bakan Ersoy, yaz sezonu öncesi üst düzey temaslarını Almanya, Çekya, Birleşik Krallık, Hollanda, Polonya, İsviçre ve Gürcistan ile sürdürdü. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Birleşik Krallık Ankara Büyükelçisi Dominic Chilcott, Hollanda Ankara Büyükelçisi Marjanne de Kwaasteniet, Polonya Ankara Büyükelçisi Jakub Kumoch, İsviçre Ankara Büyükelçisi Dominique


/ TURİZM

Türkiye’nin tatil konusunda güvenli bir adres olduğu görüşünün Avrupa ülkelerinde hâkim olduğunu ifade eden Bakan Ersoy, “Gerek telefon gerekse yüz yüze gerçekleştirdiğim görüşmelerde aldığım geri bildirimler, hatlar açıldığında tercih edilecek ülkelerin başında Türkiye’nin geleceği yönünde. Bunda şeffaf çalışmanın ve mevcut sistemimizi tüm detayları ile paylaşmamızın etkisi oldukça yüksek” dedi.

70 Ülkenin temsilcilerine Türkiye’deki önlemler anlatıldı Turizm sektöründe hazırlıkların hız kesmeden devam ettiğini de vurgulayan Bakan Ersoy, görüşmelerine ilişkin yaptığı açıklamada; sektörün bu yılı kayıp olarak geçirmemesi için titizlikle çalıştıklarını, ziyaretçilerin sağlığı ve güvenliğine büyük önem verdiklerini kaydetti. Paravicini, Çekya’nın Ankara Büyükelçisi Pavel Kafka ve Almanya’nın Ankara Büyükelçisi Sayın Martin Erdmann’ı Bakanlık makamında kabul etti. Bakan Ersoy, Gürcistan Ekonomi ve Sürdürülebilir Kalkınma Bakanı Natia Turnava ve beraberindeki heyetle de video konferans yöntemiyle bir araya geldi.

“Sağlık Bakanlığınca yürütülen ve tüm kurumlarımızın desteği ile koronavirüs yayılımında verdiğimiz başarılı mücadele tüm ülkeler tarafından kabul ve takdir görmektedir.” ifadelerini kullanan Bakan Ersoy, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Türkiye’deki sağlık altyapısının son durumunu, yoğun bakım yatak kapasitemizden ventilatör sayımıza, uçak ve helikopter ambulans sayılarımızdan tatil bölgelerimizdeki hastanelere kadar her şeyi görüşmelerimizde şeffaf bir şekilde aktarıyoruz. Ülkelere gönderdiğimiz niyet mektuplarında da bahsettiğimiz sertifikasyon sistemimiz ile sağlık altyapımıza ilişkin veriler güven kazanmamızı sağlıyor. Turizmde aldığımız önlemleri anlattığımız ve davetlerimizi ülkelere ilettiğimiz mektupların ardından 70 ülkenin temsilcileriyle telefon görüşmelerini de sürdürüyorum. Ülkelerin elçilerini Bakanlığımızda misafir ediyor, kendileriyle mevcut durumumuzu ve hazırlıklarımızı paylaşıyorum. Ayrıca, Türkiye’nin bu ülkelerdeki büyükelçileriyle de sürekli temas halindeyim. Biz oluşan bu güveni Türkiye’nin 2020 yılı turizminde yansıtmak için çalışıyoruz.”

www.tbmag.co.uk 43


BUSINESS

Maske, sosyal mesafe, el hijyeni tatilde de unutulmayacak! Doğal güzellikleri, tarihi dokusu ve kültürel mirası ile her yıl rekor düzeyde turist ağırlayan Türkiye’ye gelen turistleri bu yıl neler bekliyor? Koronavirüs (Covid- 19) önlemleri kapsamında gelen yerli ve yabancı turistler Türkiye’de nasıl bir tatil yapacak?

Hangi kurallara uyması gerekecek? Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan tatil rehberinde hem işletmeciler hem de tatilciler için öneriler bulunuyor. Öncelikle plaj ve yüzme alanlarından alınacak genel tedbirler görünür bir şekilde yerleştirilecek. Sosyal mesafe tatilde de unutulmayacak. Aynı ailedekiler veya otellerde aynı odada konaklayan misafirler bir arada bulunabilecek. Ateş, öksürük, burun akıntısı, nefes darlığı gibi belirtileri olan, Covid-19 hastası ve temaslısı olan kişiler plaj ve yüzme alanlarını kullanmamasına özen gösterilecek. Covid-19 açısından riskli olan 65 yaş üzeri, yüksek tansiyon, kalp, şeker vb. hastalığı olan kişiler plaj ve yüzme alanlarını kullanmaları esnasında dikkatli olmaları konusunda uyarılacak. Plaj ve yüzme alanında kişiler, arasında en az 1,5 metre olan sosyal mesafeyi sağlamaları hatırlatılacak. Kişilerle yüz yüze olma, konuşma gibi etkinliklerde sosyal mesafenin korunmasının yanı sıra maske de kullanılacak. Girişte maskesi olmayanlar için maske bulundurulacak. Plajlarda da el hijyenini sağlamak için, plaj girişinde müşteriler tarafından kullanılmak üzere alkol bazlı el antiseptiği veya en az yüzde 70’lik alkol içeren kolonya bulundurulacak. Kişilerin 44 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

kendilerine ait plaj havlusu getirmesi teşvik edilecek. Yanında getirmeyenler için poşetli havlular bulundurulacak ya da bir görevli personel tarafından misafire verilecek. Havlu vb. tekstil ürünleri işletmelerden az 60 derecede yıkanacak. Kafe ve restoran hizmetleri sunulması durumunda Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan “Covid-19 kapsamında kafe ve restoranlarda alınması gereken önlemler” rehberine uyulacak. Plaj ve yüzme alanında tüm işleyişten sorumlu en az bir personel sürekli olarak bulundurulacak.

Şezlonglar arası mesafe en az 1,5 metre Plaj alanlarında çalışanlar dahil 4 metrekareye1 kişi olacak şekilde kapasite belirlenmesi yapılacak. Plaj alanında kalabalık oluşmasını engellemek için, sosyal mesafe kurallarına uygun olarak düzenlenmiş bir kapasite belirlenmesi gerekiyor.


/ AKTÜEL HABER

Girişte bu kapasitede kadar misafir kabulünü sağlayan personel bulundurulacak. Şezlonglar arası mesafe en az 1,5 metre olacak. Şezlongların üzerinde kumaş minder kullanılmayacak. Yıkanabilir veya silinebilir minderler kullanılmalı ve misafirin kullanımı sona erdikten sonra temizlenecek. Gölgelikler arası mesafe şezlonglar arası mesafeye uygun olacak şekilde düzenlenecek. Localarda sosyal mesafe kurallarına uygun olarak düzenleme yapılacak, 2 metrekareye 1 kişi olacak şekilde kapasite belirlenecek. Soyunma kabinlerinin kullanımında sosyal mesafeye dikkat edilmeli, kabinler her kullanımdan sonra dezenfekte edilecek.

Teknelere yarı kapasiteye binilecek Su sporları aktiviteleri bireysel olarak veya ailede çocuklar anne veya babaları ile birlikte yapabilecek. Sonrasında kullanılan her türlü malzeme ve ekipmanlar dezenfekte edilecek. Deniz paraşütü vb. bireysel su sporları etkinliklerinde çalışanlar dahil tekne kapasitesinin yarısı sayıda kişi alınacak. Turizm amaçlı su altı ve su üstü sportif faaliyetlerinde kullanılan tüp, denge yeleği, can yeleği ve benzeri ekipmanlar faaliyet süresince sadece bir kişi tarafından kullanılacak ve kullanıldıktan sonra dezenfekte edilecek. Tesislerde çalışan personeli de bu yaz yeni pek çok kural bekliyor... Bu kuralların uygulandığı alanlarda çalışan personeller tüm hijyen kurallarına uyacak ve maske kullanacak. Plaj ve deniz yüzme alanlarında hizmet verirken en az 1 metre olan sosyal mesafe kuralına uyacak. Çalışan personel dinlenme odalarında da en az 1 metrelik sosyal mesafeyi koruması ve maske takmayı sürdürmesi sağlanacak. Ortak yeme-içme ünitelerinde sosyal mesafe kurallarına uygun olarak masa ve sandalyeler düzenlenecek ve belirlenen kapasite kadar personelin aynı anda kullanımına sunulacak.

Dokunulan her yer dezenfekte edilecek İşletmelerin hijyeninin sağlanmasına gelince... Sosyal tesisler her gün su ve deterjanla düzenli

olarak temizlenecek. Toz çıkaran süpürme veya yüksek basınçlı su veya kimyasal püskürtme işlemlerinden kaçınılmalı. Temizlik bezleri tek kullanımlık olacak. Temizlik yapan personelin tıbbi maske ve eldiven kullanması sağlanacak. Temizlik sonrasında maske ve eldivenler çöpe atılacak ve eller en az 20 saniye boyunca sabunla yıkanacak. Yüzme alanındaki sosyal tesislerde Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatlandırılmış dezenfektanlar kullanılacak. Klor bileşikleri ile temizlik yapılmasının uygun olmadığı yazar kasa, bilgisayar klavyeleri, telefon ve diğer cihaz yüzeyler yüzde 70’lik alkolle silinerek dezenfekte edilecek. Tesislerde duş yerleri ve tuvaletlerde sosyal mesafe kuralına dikkat edilecek. Duş, kabin, tuvalet vb. alanların kapı ve pencereleri açılarak sık sık havalandırılması sağlanacak. Merkezi havalandırma sistemleri bulunan yerlerde havalandırması temiz hava sirkülasyonunu sağlayacak şekilde düzenlenecek.

Yüzde 50 boş tesisler tercih ediliyor Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan önlemlere göre tesisler dizayn edilirken gelen turistlerin bu kurallara uyum sağlaması da zaman alacak. Hem işletmeler hem çalışan personel hem de turistler bu kadar çok kuralın uygulandığı bir tatili ilk defa tecrübe ediyor olacak. Koronavirüs salgını sonrası tatil alışkanlıklarının da değişeceğini söyleyen Türkiye’nin önde gelen turizm portalı Tatilsepeti’nin Yönetim Kurulu Başkanı Kaan Karayal, “Salgın, hayatta kalma, güven duyma ve tedbirli olma gibi insanların en temel duygularını değiştirmiş durumda. Her birey, farklı güvenlik algısına sahiptir; ancak çok önemli bir kitleyi önümüzdeki birkaç yıl etkileyecek sosyolojik ve psikolojik olgulardan bahsediyoruz. Bu olgular, her türlü satın alma ve tüketim alışkanlıklarına; dolayısıyla tatil yapma, seyahat etme alış-

Kaan Karayal Tatilsepeti’nin Yönetim Kurulu Başkanı

www.tbmag.co.uk 45


BUSINESS kanlıklarına da etki edecek. Konaklama tesisleri ve havayolları kendi içlerinde birtakım önlemler almaya başladı. Ancak, bu önlemleri misafirlerimize doğru şekilde anlatmak ve sunmak da çok önemli; burada biz seyahat acentalarına görev düşüyor” açıklamasında bulundu. Gönül rahatlığıyla tatile gitmek adına beklentilerin birinci öncelikleri arasında tesisin 50% doluluk ile misafir kabul etmesi olduğuna dikkat çeke karayel “Tesis ortak alanlarında sosyal mesafe kurallarına uyulması ve tesis odaların en az 24 saat boş bırakılmış olması konuları yer alıyor. İkinci öncelikler ise, tesisin sağlık raporu dahilinde misafir kabul etmesi ve tesislerde açık büfe yerine, kişiye özel yemek servisi yapılıyor olması maddeleri sıralanıyor” şeklinde konuştu.

Mavi Bayrakta Dünya Üçüncüsü Türkiye İspanya ve Yunanistan’ın ardından dünyanın en çok mavi bayraklı 3’üncü ülkesi olan Türkiye’nin ödüllü plaj sayısı bu yıl 486 oldu.

M

erkezi Danimarka’nın başkenti Kopenhag olan Uluslararası Çevre Eğitim Vakfı’nın (FEE) verdiği Mavi Bayrak ödüllerinin 2020 yılı değerlendirmeleri sonucunda, Türkiye’nin geçtiğimiz yıl 463 olan ödüllü plaj sayısı 486’ya ulaştı. Türkiye’de 22 marina ve 7 yat bu yıl Mavi Bayrak ödülü almaya hak kazandı. Bu yıl Mavi Bayraklı plaj sayıları Antalya’da 206’ya, Muğla’da 105’e, Aydın’da 35’e, İzmir’de 52’ye, Balıkesir’de 31’e, İstanbul’da 2’ye, Samsun’da da 13’e yükseldi. Çanakkale, Kırklareli, Kocaeli, Düzce, Ordu, Mersin ve Van illerinde geçtiğimiz yılın rakamları korundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı, plaj sayısında 2023 yılında, uluslararası Mavi Bayrak uygulaması yapan 50 FEE üyesi ülke arasında dünya birinciliğini hedefliyor.

46 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020


/ AKTÜEL HABER

Türkiye dünyada en çok ziyaretçi ağırlayan 6.ülke Birleşmiş Milletlere bağlı Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) 2019 yılı verilerinin yer aldığı Mayıs 2020 barometresine göre yayımlandı. Türkiye yine dünyada en çok ziyaretçi ağırlayan 6’ncı ülke olurken, turizm gelirlerinde ise iki basamak daha yükseldi ve 13’üncü sıraya yerleşti.

S

on yıllarda Avrupa’da en çok turizm geliri elde eden ülkeler sıralamasına 6’ncılığını geçtiğimiz yıl da sürdüren Türkiye, TÜİK verilerine göre 2019’da 34,5 milyar dolar turizm geliri elde etmişti. En çok ziyaretçi ağırlayan ülkeler sıralamasında 2018’de Avrupa’da 4, dünyada 6’ncı sıraya yükselen Türkiye’nin, Dünya Turizm Örgütü’nün Mayıs 2020 barometresine göre ziyaretçi sıralamasındaki bu başarısı 2019 yılında da değişmedi. Turizm gelirlerinde ise 2018’e göre geçtiğimiz yıl Avrupa sıralaması aynı kalırken, Türkiye 2019 dünya sıralamasında 15’inci sıradan 13’e yükselmiş oldu.

Tatile giderken yolda da insanlardan uzak durun! Yaz aylarının gelmesiyle birlikte hepimiz tatil konusunda yapılan açıklamalara, alınan önlemlere odaklanmış olsak da yaz dönemi de aylardır pür dikkat dinlediğimiz doktorların uyarılarını yakından takip ettiğimiz bir dönem olacak. Çünkü işletmeler ve çalışan personel önlem alsa da herkesin bireysel olarak kurallara uyması, hijyen koşullarını yerine getirmesi gerekiyor. İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nail Özgüneş öncelikler tatile giderken kullanılacak ulaşım sırasındaki gösterilmesi gereken özene dikkat çekiyor. Prof. Dr. Nail Özgüneş “Ulaşım hangi şekilde

olursa olsun; ister uçak, otomobil şeklinde, ister özel otomobille deneyimlerimiz esas yani ana önlemler ile örtüşebilmelidir. Hangi yolla amaçladığımız yere gidersek gidelim, yanımızda bulunan kişilerden belli ölçülerde uzak duracağız. Ailemiz ile birlikte bir seyahat söz konusuysa; bu konuda biraz daha hoşgörülü olunabilir ancak, ailemiz dışındaki yakın olmak zorunda kaldığımız insan topluluklarına, mümkün olduğunca kısa süreli ve belli bir mesafede kalmaya çalışmalıyız” diyor. “Mümkün olduğu kadar az eşya ya da objeye temas etmeli, en kısa sürede işlemlerimizi bitirerek, o bölgeden uzaklaşmalı ve bu işlemler bittikten sonra en yakın lavaboya giderek iyice ellerimizi yıkamalıyız diyen Prof. Dr. Özgüneş şöyle devam ediyor: “Özel aracımızla seyahate giderken de, mümkün olduğunca konaklama yerlerindeki insanlardan uzak durmalıyız. İhtiyaç olduğu kadar yakınlaşmalı, ihtiyaç olduğu kadar alışveriş yapmalı ve fazla temasta bulunmamalıyız.”

Havuz ve denizler koronavirüste risk taşımıyor! Plajlarda insanlardan en az iki metre uzakta durmak gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Nail Özgüneş çokça tartışılan bir sorunun da cevabını verdi: “Olağanüstü büyük olan deniz suyu, virüsler için bir depo olamaz” diyen Nail Özgüneş “Bu bakımdan deniz suyundan, hatta havuz sularından; koronavirüsün insanlara ulaşması mümkün değildir. Bu bakımdan denizlerden yararlanmanız için bir engel yoktur” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Nail Özgüneş İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı

www.tbmag.co.uk 47


BUSINESS

Gayrimenkule yatırım her dönemde cazip

Pandemi gayrimenkule ilgiyi arttırdı Birleşik Krallık’ta yüksek kazançlı yatırım alanı gayrimenkule pandemi sonrasında da ilgi artmış durumda. Türkiye’de öne çıkan sektörler ise medikal ekipman, turizm, tarım, tekstil ve madencilik... Bowling & Co Hukuk Bürosu kıdemli ortağı Hüseyin E. Hüseyin pandemi sonrasında her iki ülkenin de farklı özellikleriyle yatırımcılara cazip fırsatlar sunduğuna dikkat çekiyor.

İ

ngiltere’nin önde gelen hukuk bürolarından Bowling & Co Hukuk Bürosu, hem birleşik Krallık’taki hem de dünyanın farklı ülkelerinden yatırımcı firmalara ve kişilere danışmanlık hizmeti veriyor. Gayrimenkul, İşletme ve Ticaret Hukuku, Gayrimenkul Finansmanı, bankalar ve diğer uluslararası kredi kuruluşları için garantili kredi verme işlemleri, Alternatif Uyuşmazlık Çözümü, Özel Müvekkil ve Aile Hukuku alanlarında müvekkillerine özel çözümler sunan Bowling & Co Hukuk Bürosu’nun kıdemli ortağı Hüseyin E. Hüseyin, Birleşik Krallık ve Türkiye’deki yatırım fırsatlarını anlattı, pandemi sonrası yaşanacak değişimi yorumladı.

Firmanızdan bahseder misiniz? Hangi konularda, kimlere danışmanlık veriyorsunuz? Bowling & Co Hukuk Bürosu, 1957 yılından bu yana bireylere, Birleşik Krallık’taki ve yurtdışında48 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

ki farklı büyüklükteki firmaya güvenilir danışmanlık hizmeti sunuyor. Merkez ofisimiz Olimpik Park yakınlarında Stratford’da yer alıyor. Ayrıca Mayıs 2020’de, Mayfair, The Argyll Club at 20 North Audley Street WIK 6LX adresinde bir ofis açtık.


/ RÖPORTAJ Aynı zamanda, 50 ülkeden seçkin uluslararası avukata erişim sağlayan Avrupa’nın önde gelen bağımsız hukuk büroları ağı Eurojuris International’ın üyesiyiz. Zengin hukuki tecrübelerimiz ile diğer hukuki alanlar dahil; Gayrimenkul (mesken ve ticari mülkler), İşletme ve Ticaret Hukuku, Gayrimenkul Finansmanı, bankalar ve diğer uluslararası kredi kuruluşları için garantili kredi verme işlemleri, Alternatif Uyuşmazlık Çözümü, Özel Müvekkil ve Aile Hukuku alanlarında özel çözümler sunuyoruz.

İki ülke arasındaki yatırım olanaklarından bahseder misiniz? İngiltere’de yatırım yapmak isteyen Türkiye vatandaşlarına hangi alanlarda yatırım yapmalarını önerirsiniz? Neden? Birleşik Krallık ekonomisi, 2008 küresel finansal krizi ve Brexit ile ilgili belirsizliklere rağmen, dirençli, çok yönlü ve uyum sağlayan yapısını bu süreçte kanıtlamış durumda. Birleşik Krallık ekonomisi dünyanın 5. büyük ekonomisi olma özelliğini korumaya devam ederken, yatırımcılara istikrarlı bir politik ortamda yatırım imkanları sunuyor. Birleşik Krallık, lider bir ekonomik güç ve dünya çapındaki yatırımcılar için de cazip bir pazar olmayı sürdürecek. Sektörler özelinde baktığımızda ise; gayrimenkul sektörü öne çıkan küresel pozisyonunu korumaya ve sermaye yatırımları için yüksek kazanç sunmaya devam ediyor. Ticari yatırımcılar ve girişimciler için, İngiliz Hukuk sistemi Birleşik Krallık’ta yatırım yapmak isteyen bireylere ve firmalara sunduğu desteklerle stabil bir platform sunuyor. Firma olarak bu süreçlerde, yabancı ve Türk yatırımcılara destek veriyoruz. Gerek Birleşik Krallık’a doğrudan yatırım yaparken gerekse işletmelerini taşırken onlara gerekli bilgileri, kaynakları ve tercübelerimizi sunuyoruz. Kendi hukuk alanlarında uzman Türkçe konuşan avukat ekibimiz ile kişilere ve kurumlara özel hizmet veriyoruz.

Türkiye’de yatırım yapmak isteyen İngilizlere ya da farklı ülkelerden yatırımcılara hangi alanlarda yatırım yapmalarını önerirsiniz? Türkiye, coğrafi konumu itibariyle, Doğu ile Batı arasında kurduğu kültürel ve ekonomik köprü ile yükselen bir ekonomik güç... Profesyonel beceri ve hevese sahip genç ve dinamik bir nüfusa sahip olan Türkiye, dünyanın en büyük 16. ekonomisi ve G20 ülkeleri arasında da yer alıyor. AB ile Gümrük Birliği Anlaşması avantajına sahip ve dünyanın her yerinden yatırım alıyor. Hızlı büyüyen genç nüfusu, nitelikli işgücü kaynağı, coğrafi ve jeopolitik konumundan dolayı Türkiye’de yabancı yatırımcı ve firma sayısı artış gösteriyor. Medikal ekipman, turizm, tarım, tekstil ve madencilik sektörleri yabancı yatırım çeken sektörlerin başında geliyor. Türkiye’de doğrudan yatırım yapan yabancılar, yerli yatırımcılara sağlanan fırsatlardan yararlanabiliyorlar ki; bu durum yabancı yatırımcılara sunulan bir diğer avantaj olarak öne çıkıyor.

Brexit sonrası her iki ülkede de kazançlı yatırım alanlarında değişiklik bekliyor musunuz? Fırsat sunan yeni sektörler ya da alanlar var mı?

Birleşik Krallık ekonomisi dünyanın 5. büyük ekonomisi olma özelliğini korumaya devam ederken, yatırımcılara istikrarlı bir politik ortamda yatırım imkanları sunuyor. Birleşik Krallık, lider bir ekonomik güç ve dünya çapındaki yatırımcılar için de cazip bir pazar olmayı sürdürecek.

Mevcut pandemi ile ilgili konuları bir tarafa bırakırsak, Birleşik Krallık ekonomisi Brexit’in neden olduğu herhangi bir olumsuz baskıyı göğüsleyebilecek dirence sahiptir. Bu süreçte de gayrimenkul sektörü yatırımlara yüksek kazanç sunmaya devam ediyor.

Türkiye’den gelenler ya da İngiltere’de yaşayan Türk vatandaşları İngiltere’de yatırım yapmak istediklerinde nasıl bir süreç yaşanıyor? Birleşik Krallık yargısı, ticari yatırımcıların gayrimenkul satın alımları ve diğer sermaye yatıwww.tbmag.co.uk 49


BUSINESS

Birleşik Krallık’ta yatırım yapması için oturum hakkı bir ön-koşul değil... Kurumsal ve gayrimenkul ekiplerimiz, Birleşik Krallık’ta firma kuruluşuna, çeşitli sektörlerdeki müvekkillere kurumsal ve ticari sözleşmelerin hazırlanmasında destek veriyor.

rımlarını herhangi zorlaştırıcı bir şart getirmeden yapıyor aksine kolaylaştırıyor. Gerek iş amaçlı gerekse gezi amaçlı gelen Türk turistlerin, bu işlemler için süresiz oturuma ihtiyaçları bulunmuyor. Diğer bir deyişle, kişinin Birleşik Krallık’ta yatırım yapması için oturum hakkı bir ön-koşul değil... Kurumsal ve gayrimenkul ekiplerimiz, Birleşik Krallık’ta firma kuruluşuna, çeşitli sektörlerdeki müvekkillere kurumsal ve ticari sözleşmelerin hazırlanmasında destek veriyor. Ekiplerimiz ayrıca Birleşik Krallık’ta gayrimenkul konusu ile alakalı olarak her türlü konuda da tavsiye verme ve tam işletme destek hizmeti sunuyorlar.

Çeşitli vize başvurularında da danışmanlık hizmeti veriyor musunuz? Önde gelen göçmen danışmanlık uzmanlarımız ile İşletme Transferi, Ankara Anlaşması, Çalışma Hakkı, Tier 2 Vize, öğrenci ve mezun vize başvurularında danışmanlık hizmeti veriyoruz. Bu alanda hizmet veren iştirak firmamız, uzman görüşleri, pratik yardım, profesyonel temsil ve başvuru süreci, karar verme süreçleri boyunca danışanlarımıza rehberlik yapabiliyor.

Bowling & Co Hukuk Bürosu, tüm dünyayı etkileyen pandemi sürecini nasıl geçirdi? Firma olarak, ofisimizin olası bir karantina sürecindeki işleyişine yönelik olarak şubat ayından beri planlar yaptık ve yapıyoruz. Karantina dönemi boyunca yeni çalışma yöntemini planlamak üzere Covid-19’a yönelik önlemler için bir ekip kurduk. Tüm bunların sonucunda müvekkillerimize karantina döneminde hizmet vermek adına gerekli altyapıyı oluşturduk ve servislerimizi her zamanki gibi vermeye devam ediyoruz. Hukuk dünyasında her zaman değişiklikleri öngörmeli ve yeni zorluklarla başa çıkmaya, ye-

50 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

nilenmeye hazır olmalısınız. Karantina döneminde müvekkillerimiz ile tamamen bağlı kalmamızı sağlayan şey daha önce teknolojiye yaptığımız büyük yatırımlar oldu. Hukuki belgelerin hazırlanması, hizmetlerimizin tanıtımı, video konferanslar ve görüşmeler ile tamamen dijital bir hizmet sunmak zorunda kaldık ve buna adapte olduk. Dijital dönüşüme henüz adapte olmamış bir çok hukuk bürosu bu dönemde müvekkillerine hizmet vermekte zorlandılar. Karantina dönemi hukuk sektöründe daha modern hizmet yöntemlerine doğru ilerlemeyi hızlandırdı. Emlak piyasası mayıs ayının son haftasına kadar karantina etkisindeydi. Emlak piyasasında kısıtlamalar kaldırıldığında insanların emlak arayışına ilişkin sorularında artış fark ettik. Firma olarak geniş bir müvekkil portföyümüz olduğu için şanslı bir konumdayız, özellikle finansal açıdan güçlü konumda olan Türk müvekkillerimiz emlak piyasasına yatırım yapmaya karantina sürecinde de devam ettiler. Karantina sürecinde online açık arttırmalara yönelik ilgide büyük bir artış olduğunu gözlemledik. Online emlak arama şirketi Zoopla, emlak taleplerinin yeniden karantina öncesi seviyesine yükseldiğini ve ev fiyatlarının karantina sırasında sadece küçük bir düşüş yaşadığını öne sürdü.

Karantina sürecinde sonra şimdi “Yeni Normal” dönemi başladı. Peki size göre “Yeni Normal” nedir ve bize ne öğretti? Yavaş yavaş ofisimizin aşamalı olarak yeniden açılmasına yönelik çalışıyoruz. Ancak şu an için hepimiz sosyal mesafeye uyarak, uzaktan çalışmanın bir süre daha bizimle birlikte olacağı bir dünyada yaşıyoruz. Müvekkillerimizle bağlantıda kalmak için internete her zamankinden daha fazla güveniyoruz. Bu süreçte ve sonrasında başarılı olacak firmalar, personelinin uzmanlığını ve değişime uyum sağlama gücünü gösterenler, kendilerini dijital dünyada kolayca erişilebilir hale getirebilecek olanlardır. Firma olarak “Yeni Normal”e uyum sağlamak konusunda hazırlıklı ve iyi bir konumda olduğumuzu düşünüyoruz.”


/ İLETİŞİM

İletişim sektörünü önce kriz sonra Covid-19 vurdu Faselis’in açıkladığı verilere göre Nisan ayında basın bülteni gönderim sayıları bu yılın Ocak ayına göre %13, geçtiğimiz yılın Nisan ayına göreyse %40 düştü.

P

Veriler, sektörlerin durumunuyla eşleşiyor

Son bir yılda ekonomideki gelişmelere bağlı olarak sektörde bir daralma yaşandığını gözlemlediklerini belirten Faselis CEO’su Aydın Sün, “Covid-19 salgınıyla birlikte insanların evlerine kapanmasının halkla ilişkiler sektörüne de etkisi büyük oldu. Bu süreçten fiilen faaliyetlerini yürütemeyen turizm, etkinlik ve yeme-içme gibi sektörler çok daha fazla etkilendi. Öte yandan bu salgın kamu ve belediyelerin sorumluluklarını arttırdığı için kamu kaynaklı basın bülteni gönderimlerinde geçen yılın aynı ayına göre yüzde ikiyüzkırkaltılara ulaşan bir artış gözlemledik” dedi.

Yaşanan küresel çaptaki salgından en çok etkilenen sektörler turizm, fuar/kongre, sergi/ müzecilik ve yeme-içme sektörleri oldu. Sektörlerin iletişim faaliyetlerinindeki daralmayı geçen yılki basın bülteni gönderimi adetleri üzerinden değerlediren firma, bu sektörlerdeki azalmanın % 70 ile 90 rasında düştüğünü belirtti. Bu sektörleri otomotiv, emlak/gayrimenkul izlerken, moda ve yaşam kategorilerinin % 35’lik düşüşle dikkat çektiğini söyledi. Kamu hizmetlerini sağlayan kurumlar ve belediyelerde ise basın bülteni gönderiminde artış yaşandı. Faselis olarak Türkiye dışında ABD, Hollanda ve Güney Afrika’da faaliyet gösterdiklerini, Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesi ile Türkçe konuşan ülkelere yönelik de basın bülteni dağıtım hizmeti sunduklarını belirten Aydın Sün, Türkiye’de yaşanan düşüşün tüm bu bölgelerde de görüldüğünü söyledi.

iyasalarda son bir yılda artan durgunluğun üzerine gelen global çaptaki Covid-19 salgını, çeşitli sektörlerin halkla ilişkiler faaliyetlerini de olumsuz etkiledi. Medya veritabanı ve basın bülteni dağıtım konusunda Türkiye iletişim sektörüne önemli bir hizmet sağlayıcısı olan Faselis’in açıkladığı verilere göre, Nisan ayında basın bülteni dağıtımı geçtiğimiz yıla göre % 40 düştü. Basın bülteni gönderimi yapan firma sayısındaki düşüş ise % 28 oldu.

Aydın Sün Faselis, CEO

www.tbmag.co.uk 51


Pandemiden Öğreneceklerimiz Var! Dünyayı “gelişmiş” ve “gelişmemiş” ikili karşıtlığı çerçevesinde düşünmeye çok alışmışız. İklim değişikliği, kuraklık, fakirlik ve sığınmacı krizi genelde “gelişmekte olan” diye adlandırılan dünya ile ilişkilendirilirdi. Ancak 2020 bize bu problemlerin kategori ve sınır tanımadığını gösterdi. Dünyayı ikili karşıtlıklara göre düşündüğümüzde kendimizi kandırıyoruz.

1

Sevim Kebeli Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi. Dr. Öğr. Gör.

0 Mart’ta üniversitedeki dersimi bitirdikten sonra öğrencilerime “haftaya görüşürüz” dedim. O gün öğrencilerimi bu akademik yılda son kez yüz yüze gördüğümün farkında bile değildim. Evimde kendimi karantinaya alalı ve alıştığım yaşam rutinim değişeli neredeyse üç ay oldu. COVID-19 pandemisinden sonra dünya adeta durdu ve yaşamlarımız birden bire değişiverdi: kütüphaneye gitmek, alışveriş yapmak veya bir arkadaşımızla kahve içmek gibi olağan aktiviteler birdenbire olağan dışı oluverdi. Evde zaman geçirdikçe içimden bir ses sabırsızca “Ne zaman normale döneceğiz?” diye soruyor. Aynı zamanda da düşünmeden edemiyorum “Günümüz dünyasında normal ne ki?” 2020 yılı Avustralya’daki orman yangınlarıyla başladı. Bu yangınlarda bir milyardan yazla hayvan yaşamını yitirirken habitat da yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Yangından kaçan yanmış kanguru ve koalaların resimleri adeta kıyamet sahnesi gibiydi. Onların dünyaları kelimenin tam anlamıyla yanıp kül oldu. Birçok uzman bu orman yangınlarda iklim değişikliğinin de bir etmen olduğunu kabul etmekte. Bu bağlamda Greta Thunberg’ün küresel ısınmaya karşı müca-

52 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

delesi yeni bir perspektif kazandı. Greta’nın küresel ısınmaya karşı sloganı “Evimiz yanıyor”du. Birçok kişi küresel ısınmaya karşı mücadelesinde ona destek verdi. Ancak birçok kişi de Greta’nın görüşlerini fazla karamsar gördüğü için dikkate değer bulmadı. Bazıları ise değişimin zor ve pahalı olacağını söyledi. Küresel ısınmaya karşı geliştirilen kampanyalar her ne kadar konu hakkında farkındalık yaratma konusunda etkili olsa da, insanlık bu konuda şu zamana kadar dikkate değer adımlar atmadı. Son on yılda doğal felaketler, yoksulluk, etnik, politik ve askeri çatışmalar nedeniyle milyonlarca insan daha iyi bir hayat bulmak için vatanlarından göç etti. Dünya şimdi kayıtlardaki en yüksek göç oranlarına şahitlik ediyor. Milyonlarca göçmen kendilerine güvenli bir ülke bulmak için seyahat ediyor, birçok kişi de bu sırada hayatını kaybediyor. Araştırmalara göre yaklaşık 16,700 kişi Avrupa’ya ulaşmak için Akdeniz’i geçerken boğuldu(1). Mart ayının başında Avrupa’ya ulaşmak için Türkiye-Yunanistan sınırında bekleyen binlerce göçmenin fotoğrafları gazetelerdeydi. Umutsuzca içeri girmeye çalışan göçmenler ve onları dışarıda tutmaya çalışan güvenlik görevlileri arasındaki çatışmaların resimleri adeta bir savaş sahnesini andırıyordu. Evsiz, susuz, yemeksiz umutsuzca kapıda bekleyen göçmenlerin resimleri distopik bir filmden alınmış gibiydi. Sadece birkaç hafta sonra, Dünya Sağlık Örgütü koronavirüs pandemisini duyurdu.

“Değişmek için cesaretimiz var mı?” Benim için pandemi mevcut gidişattan bir sapma değil. Aksine pandemi insanlık olarak vermekte olduğumuz mücadeleler zincirine bir halka daha ekledi. 2020 yılında doğal felaketler, yok olma tehlikesiyle karşılaşan habitat, milyonlarca yersiz yurtsuz insanlar ve pandemi bizlerin gerçeği ve maalesef “normal”i oldu. Pandemiden önceki aylarda gezegenimizin mevcut durumu ve geleceği hakkında endişelerim vardı ve şu sorular aklımdaydı: Öngörülen çevre felaketlerini önlemek için adım atacak mıyız? Yoksa kapitalizme ve kapita© Photo Engin Akyurt- on Unsplash

© Photo by Engin Akyurt on Unsplash

BUSINESS


© Photo by Ellery Sterling on Unsplash

/ GÖRÜŞ

lizmin insan ve doğa kaynaklarını sömürmesine boyun mu eğeceğiz? Değişmek için cesaretimiz var mı, yoksa mevcut gidişata körü körüne bağlı mıyız? Dürüst olmak gerekirse ben pek de iyimser değildim. İnsanlar, doğa ve insanlığa uyumlu sistemleri benimsemeye isteksiz görünüyorlardı. Günlük hayatlarımıza o kadar kendimizi kaptırmıştık ki doğanın ve çevremizdeki insanların çığlıklarına karşı adeta sağır olmuştuk. Şimdi ise pandemi bizi rutinimizin dışına çıkmaya zorluyor ve küresel meseleleri yeni bir perspektifle tekrar düşünmeye yönlendiriyor. Dünyayı “gelişmiş” ve “gelişmemiş” ikili karşıtlığı çerçevesinde düşünmeye çok alışmışız. İklim değişikliği, kuraklık, fakirlik ve sığınmacı krizi genelde “gelişmekte olan” diye adlandırılan dünya ile ilişkilendirilirdi. Belki de bu problemlerin başkalarının problemi olduğunu ve “gelişmiş” ülkelerdeki insanların böyle problemlerle yüzleşmek zorunda olmadıklarını düşünmek birçok kişi için rahatlatıcı. Ancak 2020 bize bu problemlerin kategori ve sınır tanımadığını gösterdi. Dünyayı ikili karşıtlıklara göre düşündüğümüzde kendimizi kandırıyoruz. Başkaları felaketlerle savaşırken kendimizin bu sorunlardan hiç etkilenmeyeceğine inanmak tam bir aldanma. Yakın zamandaki iklim reaksiyonları, göçmen krizi ve son olarak da pandemi bize gösterdi ki dünya bölünmüş adalardan oluşmuyor, aksine birbiriyle bağlantılı bir yapı. Dünyanın uzak noktasındaki bir virus çok kısa bir sürede kapınıza kadar gelebilir. Bir ülkedeki çevre kirliliği, küresel ısınmayı artırarak başka bir ülkede bir çevre felaketine neden olabilir. Çok uzak memleketlerdeki savaşlar göçmen dalgaları yaratarak okyanuslar ötesindeki ülkelerde bile ekonomik ve sosyal değişikliklere yol açabilir. Virüs bize uzun süre boyunca bilincine varamadığımız şu gerçeği öğretti: Yaşamlarımız birbirine bağlı. Dünyanın ve insanlığın problemlerini “bizim” problemlerimiz kabul edersek hep birlikte çözümler üretebiliriz. Küresel olarak birbirimizle bağlı olduğumuzu kabul etmek, iyileşmek yolundaki tek çaremiz.

2020 bize dünyadaki problemlerin kategori ve sınır tanımadığını gösterdi. Dünyayı ikili karşıtlıklara göre düşündüğümüzde kendimizi kandırıyoruz. Başkaları felaketlerle savaşırken kendimizin bu sorunlardan hiç etkilenmeyeceğine inanmak tam bir aldanma. Yakın zamandaki iklim reaksiyonları, göçmen krizi ve son olarak da pandemi bize gösterdi ki dünya bölünmüş adalardan oluşmuyor, aksine birbiriyle bağlantılı bir yapı.

“Problemlerle büyümeden yüzleşmeliyiz!” Ayrıca virüs bizlere henüz fazla büyümeden problemlerle yüzleşmenin önemini gösterdi. Eğer virüs çok erken aşamalarda kontrol altına alınsaydı, böyle küresel çapta bir pandemi oluşmayacaktı. Birçok ülkenin virüs kontrolü için hazırlamış oldukları modeller ve senaryoları vardı, ancak virüs kapımıza kadar gelip insanlar ölmeye başlamadan önce harekete geçme konusunda isteksizdik. Benzer şekilde, küresel olarak hep birlikte karbon emisyonunu azaltmak için harekete geçmezsek küresel ısınmanın etkileri dramatik bir şekilde artacaktır. Hızı kesilmemiş küresel ısınma ve yıkıcı etkileri üzerine düşünmeye cesaret dahi edemiyorum. Küresel ısınma gerçeğiyle yüzleşmeyi de artık çok geç olana kadar ertelersek, o zaman ne yapacağız? Bu soru beni ve aslında çoğumuzu korkutuyor. Ancak bu soruyu sormamazlık edemeyiz.

Zorluklar ve krizler aracılığıyla öğrenir ve büyürüz. Ünlü şair Rumi “Yara ışığın içine nüfuz edeceği yerdir” der. Bu hastalık da karantinanın çatlakları arasından ışık yayarak insanlığı iyileştirebilir. Pandemiden öğrendiklerimizle daha aydınlık, yeşil ve eşitlikçi bir geleceği birlikte tasarlayıp inşa edelim!

Koranavirüs salgını ilk başladığında uluslararası seyahati durdurmanın ekonomiye zarar vereceğinden korkuyorduk ve virus tüm dünyaya yayıldı. Koruma için küçük bir bedel ödemeye korkuyorduk ve şimdi çok daha büyük bedeller ödüyoruz. Virüs birçok ekonomiye ciddi bir şekilde darbe vurdu ve küresel çapta bir ekonomik krize neden oldu. Benzer şekilde küresel ısınmayı önlemek için yatırımlar yapmaya tereddüt ediyoruz. Evet, değişime yatırım yapmak pahalı olacaktır. Ancak gerekli değişiklikleri yapmamak hayal edebileceğimizin çok ötesinde pahalı olacaktır. Zorluklar ve krizler aracılığıyla öğrenir ve büyürüz. Ünlü şair Rumi “Yara ışığın içine nüfuz edeceği yerdir” der. Bu hastalık da karantinanın çatlakları arasından ışık yayarak insanlığı iyileştirebilir. Pandemiden öğrendiklerimizle daha aydınlık, yeşil ve eşitlikçi bir geleceği birlikte tasarlayıp inşa edelim!

Akademisyen ve yazar Sevim Kebeli, doktora eğitimini University of Washington’da Disiplerarası Orta Doğu Çalışmaları Programı’nda tamamladı. Modern Türkiye’de kadınların hayatlarından kesitlere odaklanan ilk romanı üzerinde çalışıyor.

www.tbmag.co.uk 53


BUSINESS

Sosyal iletişimin dinamiklerini değiştiren sosyal medya platformları evrimini sürdürüyor İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İNGEV (İnsani Gelişme Vakfı) iş birliğiyle hazırlanan “İnsani Gelişme Monitörü Araştırması”nın sonuçları dikkat çekici bulguları ortaya koydu. Araştırmaya göre teknolojide ve erişim yöntemlerinde yaşanan dönüşüm, sosyal medya platformlarının evrimine neden oluyor. Bu süreçte metinsel içeriklerin yerini görsel ve video bazlı içerikler alıyor. “Özgür haber alma kaynağı” olarak tanımlanan sosyal medyanın güvenilirliği ise tartışılıyor. Bununla birlikte yüksek sosyo-ekonomik gruplar ile erkek kullanıcılar sosyal medyada fikirlerini paylaşmakta daha fazla özgür hissediyor

İ

Prof.Dr. Halil Nalçaoğlu İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı

stanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İNGEV (İnsani Gelişme Vakfı) iş birliğiyle hazırlanan “İnsani Gelişme Monitörü Araştırması”nın sonuçları açıklandı. Ülke çapında 26 ilde 18 yaş üstü katılımcılarla yapılan ve vatandaşların sosyal medyaya yaklaşımını irdeleyen araştırma, sosyal medyayı özgür hesaplarla dolu bir alan olarak algıladığını gösteriyor. Toplumun yüzde 56’sı sosyal medyayı “özgür haber alma kaynağı” olarak tanımlıyor. Türkiye’nin yüzde 88’i sosyal medyayı “ülkedeki değişik konular hakkında haber almak” ve “edinilen bilgilerin doğruluğunu araştırmak” için kullanıyor. Her 5 kişiden 3’ü sosyal medyayı “kendi hayatındaki gelişmeleri paylaşmak” için tercih ediyor. 55 yaş ve üstü kesim, sosyal medyayı “tanıdıklarının hayatıyla ilgili bilgi almak” için kullanırken, 1834 yaş grubu, sosyal medyayı “kendi hayatındaki gelişmeleri paylaşmak” için kullanmaya daha yatkın görünüyor. Türkiye’deki hanelerin yarısından fazlasında yüzde 57’lik bir payla bilgisayar bulunuyor. İnternet bağlantılı akıllı telefonu olanların oranı ise yüzde 80. Yine araştırmaya göre erişim ve sosyal medya kullanım oranları yaş bareminin yükselmesiyle azalıyor. Araştırma erkeklerin ve yüksek sosyo-ekonomik grupların sosyal medyada fikirlerini daha fazla paylaştığını ve bu platformlarda daha fazla katılımcı olduklarını gösteriyor.

54 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

“Yeni iletişim araçları geleneksel mecraları yok etmiyor, dönüştürüyor” Yeni medya araçlarında yazılı içerik azalırken görsel ve video bazlı içeriğin yoğunluk artıyor. Görselin 20. yüzyıl ortalarından itibaren egemen olmaya başladığını belirten İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Halil Nalçaoğlu, içinde bulunduğumuz dönemde yazılı içerik kullanımının görsel kullanımının gerisinde kaldığını sözlerine ekledi. 2000’li yıllarla birlikte kullanıcıların aynı zamanda içerik sağlayıcı haline geldiğini ve bu yolla şimdiye kadar görülmedik hacimde içeriğin paylaşıldığını ifade eden Prof. Dr. Nalçaoğlu; “Araştırmanın ortaya koyduğu önemli bir bulgu, özellikle belli bir yaşın üzerindeki nüfusun geleneksel olarak adlandırılan radyo ve basılı yayınlara olan bağının sürmesi.Bu anlamda görsel egemenliğinin de alt kırılmalarından söz etmek mümkün. Bu bulgu kuramsal olarak yapılan bir tespiti de doğrulamaktadır: Yeni iletişim araçları ve platformları kendilerinden önce gelen mecraları yok etmiyor, ama onları dönüştürerek kendine bir yer ediniyor” dedi. Sosyal medyanın toplumun standart iletişim aracı haline geldiğini söyleyen Nalçaoğlu, bilgi paylaşımı, kimlik oluşturma, fikir yayma, başkalarını ikna etme, topluluk oluşturma gibi temel toplumsal işlevlerin gelecekte sosyal medya üzerinden süreceğini belirtti. Nalçaoğlu “Yazılım alanındaki gelişmeler, üretimin görece kolaylığı, donanım geliştirme ve üretimindeki yetkinlik ve nihayet pazarlama alanının bu yeni oluşumlara adaptasyonu sayesinde sosyal medyayı son derece dinamik bir gelişim ve çeşitlenme sürecine sokuyor. Sosyal medya internet teknolojisinin sunduğu altyapı sayesinde çok geniş bir içerik transferi olanağına sahip. İnternet aracılığı ile şekillenen hayatlarımız yeni normalimiz olmuş durumda” dedi.


/ ARAŞTIRMA Mobil erişim dijital uçurumu azaltıyor Mobil internet kullanımı dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de iletişim ve etkileşim teknolojilerinin lokomotifi haline geldiğini vurgulayan Prof.Dr. Halil Nalçaoğlu, “Teknoloji gelişirken insanların fizikî hareketliliği artıyor. Temel toplumsal işlevler internet üzerinden gerçekleştiği için internete erişimin mekân-bağımlı olmaktan çıkması gerekiyordu, çıktı da. Dijital uçurum teknolojinin ötesinde toplumsal eşitsizliklerle sosyo-ekonomik, cinsiyete ve yaşa dayalı, coğrafî katmanlaşmanın bir sonucudur. Ülkemiz de de bu tablo tüm dünyada olduğu gibi kendini gösteriyor. Hayat dijitalleşirken dijital araçlara ve internete erişimin eşitsizliği mevcut eşitsizlikleri daha da derinleştiriyor. Mobil teknolojiler kısmen bu uçurumu dengeleyen bir işlev görüyor” dedi.

Araştırmada yer alan diğer bazı çıktılar ise şöyle: • Bilgisayar sahipliği, evden internet erişimi ve interneti olan akıllı telefon sahipliği oranlarının en yüksek olduğu sosyo-ekonomik grup beklendiği üzere A ve B grubu (Sırasıyla %84, %89 ve %97). • C1, C2, D ve E gruplarına ilerledikçe, bu oranların düştüğünü gözlemliyoruz. Örneğin D ve E grubunun sadece %35’inin evinde bilgisayar bulunuyor, %43’ü internet erişimine ve %61’i akıllı telefona sahip. • Türkiye’de WhatsApp %77 ile sosyal medya uygulamaları arasında lider durumunda. Onu %63 ile YouTube ve %61 ile Instagram takip ediyor. (WhatsApp-%77; YouTube-%63; Instagram-%61; Facebook-%5; Twitter-%33). Bununla birlikte, SnapChat, Telegram ve Tik Tok %11 ya da daha düşük kullanım oranlarına sahip. • Cinsiyet, yaş ve sosyo-eko gruplarını incelediğimiz zaman, en büyük farklılıklar 55 yaş ve üstünde ortaya çıkıyor. Bu grupta kullanım oranı %53 olan WhatsApp hariç diğer sosyal medya araçlarına rağbet azalıyor. Aynı gözlem D ve E sosyo-eko grup için de geçerli. Bu grubun %57’si WhatsApp kullanıyor. Bu grupta YouTube ve Instagram kullanım oranları her biri için %40. Facebook ve Twitter oranları ise çok daha düşük. En yüksek WhatsApp ve YouTube kullanım oranları 35-54 yaş aralığının yanı sıra A ve B sosyoeko grupta gözleniyor (sırasıyla %76

ve %86). 18-34 yaş grubunun %54’ü Snapchat’i sık olarak kullanıyor.

tındaki gelişmeleri paylaşmak” için kullanmaya daha yatkın görünüyor.

• “İyi haber kaynağı olma” algısı ve “özgür olma” algısı önemli oranda paralellik gösteriyor. Sosyal medyayı özgür bulanların yarısı sosyal medyanın “iyi bir haber kaynağı” olduğunu düşünüyor. Sosyal medyayı özgür bulmayanların bu mecrayı “iyi bir bilgi kaynağı” olarak algılama oranı ise %15’e kadar düşüyor.

• Toplumun genelinde her 5 kişiden sadece 1’isi kendini “sosyal medyada aktif” olarak tanımlıyor. Yine aynı oranda birey ise sosyal medyada inanmadığı paylaşımlara yorum ya da cevap yazarak tepkisini gösterdiğini ve bu mecranın diğer kullanıcılarıyla etkileşime girdiğini belirtiyor.

• Sosyal medya toplum arasında ağırlıklı olarak pasif eylem olarak adlandırılabilecek bilgi almak ve bilgiyi teyit etmek amacıyla kullanılıyor. Türkiye’nin %88’i sosyal medyayı “ülkedeki değişik konular hakkında haber/yorum almak” ve “edinilen bilgilerin doğruluğunu araştırmak” için kullanıyor. D ve E sosyo-ekonomik statü grubu, sosyal medyayı “edinilen bilginin doğruluğunu araştırmak” için diğer sosyo-ekonomik statü gruplarına göre daha az kullanıyor.

• Kadınlar “inanmadıkları paylaşımlara tepki vermek” konusunda erkeklere göre daha çekimser davranıyor. Her 5 kadından 3’ü inanmadığı paylaşımlara tepki vermezken erkeklerin yarısı tepki vermiyor. Yaş ilerledikçe “inanılmayan paylaşımlara tepki verme” davranışı da artıyor. 18-34 yaş grubundaki her 5 kişiden 3’ü “inanmadığı paylaşımlara tepki vermeyeceğini” söylerken 55 yaş üstü grubun ancak yarısı “inanmadığı paylaşımlara” tepkisiz kalabiliyor.

• Etkileşim içeren aktiviteler ise pasif eylemlere göre daha geri planda kalıyor. Her 5 kişiden 3’ü sosyal medyayı “kendi hayatındaki gelişmeleri paylaşmak” için kullanırken toplumun yarısı “ülkedeki değişik konular hakkında kendi görüşünü paylaşmak” gibi amaçlar için kullandığını belirtiyor. • 55 yaş ve üstü kesim, sosyal medyayı “tanıdıklarının hayatıyla ilgili bilgi almak” için kullanmaya ve 18-34 yaş grubu, sosyal medyayı “kendi haya-

• Toplumda sadece her 4 kişiden 1’i sosyal medyada bir gruba üye olduğunu belirtiyor. A ve B sosyoekonomik grupta yer alanlar ve erkekler sosyal medya gruplarına üye olmaya daha yatkın görünüyor. Sosyo-ekonomik statü grubu geriledikçe sosyal medyada bir gruba üye olma oranı da geriliyor. • Toplumsal ve siyasal içerikli gruplara 55 yaş ve üstü kesim ilgi gösterirken, 18-55 yaş arası mesleki gruplara/işyeri gruplarına daha fazla ilgi gösteriyor. www.tbmag.co.uk 55


BUSINESS Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu arasında bulunan bir şirket olarak; inovasyona, üretime, ulusal ve uluslararası büyümeye önemli yatırımlar yapıyoruz. Bu kapsamda, artan talepleri karşılamak ve inovasyon çalışmalarımızı hayata geçirmek için 2018 yılında yeni fabrika yatırımına imza attık. Eskişehir’de 50 bin m2’lik alana sahip fabrikamız gerek teknolojik altyapısı gerekse üretim süreçleri açısından, Türkiye’de ve dünyada birçok ilki gerçekleştirecek düzeyde bulunuyor. Fabrikamızda ürünlerin topraktan çıkışından tüketiciye ulaştığı ana kadar olan tüm süreçler, ulusal ve uluslararası sertifikasyon sistemleriyle kontrol ediliyor.

Türk kuruyemişi Peyman ile 50 ülkede... Kuruyemiş markası Peyman, en iyi gurme ve atıştırmalık üreticisi olmak yolunda ilerliyor. Gelecek 5 yılda 3 kat büyüme hedefiyle inovasyona ve Ar-Ge yatırımlarına devam eden Peyman, 2020 yılında 100 milyon TL ihracat cirosuna ulaşmayı hedefliyor.

T

üm dünyada sağlıklı beslenme bilincindeki artışa paralel olarak kuruyemiş ve kuru meyve sağlıklı atıştırmak kategorisinin ilk sıralarında yerini aldı. Bu bilince pandemi süreci de eklenince tüketicilerin beklentisi; kontrol sistemlerinden geçmiş, ambalajlı, doğal ve katkısız ürünler... Bu süreçte tüketicilerin artan talebini başarıyla karşılayan Türkiye kuruyemiş sektöründe Turquality sertifikasına sahip “tek ambalajlı kuruyemiş markası” Peyman global bir Türk markası olma yolunda büyük adımlarla ilerliyor. ABD’den Avustralya’ya Avrupa’dan Ortadoğu’ya uzanan geniş bir coğrafyada yaklaşık 50 ülkedeki tüketicilere Türk kuruyemişini tattıran Peyman’ın CEO’su Kaan Baral, Turkish British Dergisi’nin sorularını cevapladı

Yurtdışındaki okuyucularımız için kısaca global bir marka olarak Peyman’ı tanıtır mısınız? Peyman, 25 yıllık köklü geçmişiyle, ambalajlı Türk kuruyemiş sektörünün en büyük temsilcilerinden biri ve kuru meyve sektörünün lideri konumunda bulunuyor. Bugün, geniş ürün yelpazesiyle Türkiye’de ve dünyada tüketicilerine ulaşıyor.

56 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

Peyman olarak sektörde ürünlerini farklı markalar altında sunan ilk şirket olma başarısını gösterdik ve ürünlerimizi kategorilere ayırarak, her ürünün doğasına uygun marka isimleri ve ambalajlar tasarladık. Bu kapsamda; Bahçeden, Çitliyo, Nutzz ve Dorleo markalarını tüketicilerimizin beğenisine sunuyoruz. Uluslararası pazarlarda kaliteli ve katma değerli ürünlerle markalaşmaya büyük önem veriyoruz. Bu alanda gücümüzü artırma hedefiyle bir ilke imza attık ve Türkiye kuruyemiş sektöründe Turquality sertifikasına sahip “tek ambalajlı kuruyemiş markası” olduk. Global arenada “güçlü bir Türk markası olma” hedefiyle bugün; ABD’den Avustralya’ya Avrupa’dan Ortadoğu’ya uzanan çok geniş bir coğrafyaya Türk kuruyemişini ulaştırıyoruz. Gurme, kaliteli, taze, hijyenik Peyman ürünlerini, kendi markalarımızla yaklaşık 50 ülkedeki tüketicilerimizin beğenisine sunuyoruz.


/ RÖPORTAJ Peyman ürünlerini farklı kılan nedir? Peyman’ın eko-inovasyon ve sürdürülebilirlik yaklaşımıyla tüketiciye yeni lezzetler sunma becerisi, tedarik ve üretim gücü Peyman’ı rakiplerinden farklı kılıyor. Özellikle sağlıklı ve yenilikçi üretim için ileri teknolojiyi kullanarak, inovatif ürünler tasarlıyoruz. Yurtiçinde ve yurtdışındaki tüketicilerimizin istek ve ihtiyaç analizini yapıyor, Ar- Ge merkezimizde değerlendiriyor ve özel ürünlere dönüştürüyoruz. Dünyada artık trend olmaktan çıkıp bir yaşam biçimi haline gelen “sağlıklı yaşam için sağlıklı beslenme” anlayışı, Peyman’ın kuruluşundan bu yana benimsediği bir yaklaşım. Bu noktadan yola çıkarak, sağlıklı atıştırmalık alanında da inovatif ürünlere odaklanan şirketimiz, ürün yelpazesini her coğrafyanın beğeni ve taleplerine uygun olarak geliştirmeye özen gösteriyor.

Peyman yavaş yavaş normalleşmeye başladığımız pandemi sürecini nasıl geçirdi? Pandemi döneminde insanlarda hijyen bilincinin artmasıyla birlikte, “sağlıklı üretilmiş, markalı ve ambalajlı ürün”e olan yönelim arttı. Ambalajlı ürünlere yönelik talep artışını karşılamak ve ürünlerimizi tüketicilerimize en taze, en hijyenik ve güvenilir şekilde ulaştırabilmek için aralıksız çalışmaya devam ettik. Bu süreçte, özellikle çalışanlarımızın sağlığını ön planda tutarak, tüm çalışma alanlarımızda gerekli tedbirleri aldık. Peyman olarak, yurtiçi ve yurtdışı ticaretimizi verimli kılacak bir tedarik-üretim-satış zinciri kurmuştuk. Pandemiyle birlikte gelişen talep artışını bu dönemden önce öngörmüş ve gerekli tedbirleri almaya başlamıştık. Artan talebe yetişebilmek için üretimde istihdam artışına gittik. Fabrikamızın yüksek depolama kapasitesi sayesinde, hammaddeler ve üretim malzemelerinin tedarikinde hiçbir sorun yaşamadık. Bu dönemde, online alışveriş kanallarındaki artışa hızla ayak uydurduk ve e-ticaret sistemleriyle olan iş birliklerimizin kapsamını artırdık, buna bağlı olarak satış hacmimizde de önemli oranda artış yakaladık.

Son yıllarda sağlıklı beslenme konusunda artan bilincin size yansımaları nasıl oldu? Dünyada ve ülkemizde sağlıklı beslenme bilincinin yükselen bir ivmeyle artması, sağlıklı atıştırmalık kavramının hayatımızdaki yerinin giderek büyümesi, kuruyemiş ve kuru meyve tüketimini de artırdı. Artık tüketiciler sağlıksız gıdalar yerine kontrol sistemlerinden geçmiş, ambalajlı, doğal ve katkısız ürünleri tercih ediyor. Bugüne kadar eğlenceli, anlık atıştırmalık kategorisinde olan kuruyemişin değerini yeni anlamaya başladık diyebiliriz. Katkısız, doğal kuruyemiş ve kuru meyveler artık her yaş grubunda, sağlıklı beslenme listesinin olmazsa olmazı haline geldi. Sağlıklı tüketim bilincinin artma eğilimi, Peyman’ın en iyi gurme ve atıştırmalık şirketi olma hedefiyle de tamamen örtüşüyor. Ulusal ve uluslararası pazarda artan ihtiyaca ve beklentilere yanıt vermek adına inovasyona ve Ar-Ge’ye yatırım yapıyoruz. Glikoz şurubu içermeyen, doğal şeker pancarıyla tatlandırılan ve içeriği uzmanlar tarafından hazırlanan Bahçeden Bar’lar ile sağlıklı ara öğün arayan tüketicilerimize ideal seçenekler sunuyoruz.

“Kuru kayısı, kuru üzüm, kuru incir, başta olmak üzere Avrupa’da kuru meyve markamız Bahçeden daha çok tercih edilirken, keyifli ve tuzlu atıştırmalık ürünlerimiz Nutzz Fıstık, Kara Şimşek ayçekirdeği gibi ürünler, Ortadoğu ve Balkanlar’dan daha yoğun talep görüyor.”

Peyman tüketicileri yakın zamanda yeni ürünlerle tanışacak mı? Ulusal ve uluslararası alanda tüketici taleplerini değerlendirerek, damak zevkine uygun özel ürünler geliştiriyoruz. Son yıllarda özellikle tuzlu atıştırmalık alanında tüketicilerimize, Nutzz markamızla yeni tatlar ve yeme deneyimleri sunduk. Ayçekirdeği markamız Çitliyo Kara Şimşek’i yeniden formüle ettik. Çifte kavrulmuş, iri taneli çekirdeklerimizi undan arındırdık ve deniz tuzu ile harmanladık. Çitliyo Kara Şimşek’i yeni içeriği ve yeni tasarımlı özel zipper’lı ambalajlarıyla tüke-

www.tbmag.co.uk 57


BUSINESS Türkiye’nin kuruyemiş haritası nasıl? Türkiye’nin önemli coğrafi konumu, iklimsel ve tarımsal alandaki zenginliği, ülkemizi dünya üzerinde kaliteli kuruyemiş üretiminde ilk sıralara taşıyor. INC’nin (International Nut and Dried Fruit Council) 2018 raporuna göre ülkemiz, dünya kuruyemiş pazarından yüzde 38 pay alan ABD’den sonra yüzde 10 ile ikinci sırada yer alıyor. Ayrıca, 2018’de Türkiye tek başına dünya kuru meyve üretiminin yüzde 19’unu gerçekleştirdi. Bugün hala kuru üzüm, kuru kayısı ve kuru incir de dünyanın en büyük üreticisiyiz. Sektörümüz, gelecekte ülke ekonomisine daha büyük katma değer yaratacak bir potansiyele sahip.

“İhracatımızda ilk sırada yer alan ülkeleri Balkanlar, Irak, Gürcistan, Katar, KKTC, İngiltere ve ABD olarak sayabiliriz. Tayvan en yeni pazarımız. Onun hemen öncesinde de Almanya, Rusya, Singapur, Malta, Çin, Sırbistan ve Cezayir’le birlikte 10’dan fazla yeni ülkeye 2020’nin ilk döneminde ihracat gerçekleştirdik.”

ticilerimize yepyeni bir çekirdek deneyimi yaşatıyoruz. Ar-Ge’ye yatırımımız 2020 yılının ikinci yarısından itibaren artarak devam edecek.

Peyman ürünleri yurtdışında hangi ülkelere ulaşıyor? Peyman olarak, 50 ülkeye düzenli ihracat yapıyoruz. 2020 yılı ikinci yarısından itibaren yeni açacağımız pazarlarla birlikte, bu sayıyı daha da artırmayı hedefliyoruz. Bugün globalde; Peyman, Bahçeden, Çitliyo, Nutzz, Dorleo markalarımızla ihracat yapıyoruz. İhracatımızda ilk sırada yer alan ülkeleri Balkanlar, Irak, Gürcistan, Katar, KKTC, İngiltere ve ABD olarak sayabiliriz. Tayvan, Almanya, Rusya, Singapur, Malta, Çin, Sırbistan ve Cezayir’le birlikte 10’dan fazla yeni ülkeye 2020’nin ilk döneminde ihracat gerçekleştirdik.

Hangi ülkeler daha çok hangi kuruyemişi tercih ediyor? Peyman olarak ‘gurme-doğal-sağlıklı atıştırmalık’ felsefesini odağımıza alarak, inovatif ve kategoride farklılaşan ürünlerimizle tüketicilerimize ulaşıyoruz. Ülke olarak zaten çok güçlü olduğumuz kategori ürünlerinden; kuru kayısı, kuru üzüm, kuru incir, başta olmak üzere Avrupa’da kuru meyve markamız Bahçeden daha çok tercih edilirken, keyifli ve tuzlu atıştırmalık ürünlerimiz Nutzz Fıstık, Kara Şimşek ayçekirdeği gibi ürünler, Ortadoğu ve Balkanlar’dan daha yoğun talep görüyor. Kendi özel mikslerimiz ve son dönemde lanse ettiğimiz inovatif ürünlerimize olan talep de her geçen gün artıyor. Özellikle son dönemde koronanın etkisiyle artan sağlıklı, hijyenik ve ambalajlı ürüne olan yönelim, yurtiçinde olduğu gibi yurtdışı satışlarımıza da çok olumlu yansıdı. Sektörde Turquality sertifikalı tek ambalajlı kuruyemiş markası olarak, global pazardaki güçlü marka imajımızı artırdık.

58 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

Kuruyemiş, bizim geleneksel kültürümüzde önemli bir yere sahip olduğu için öncelikle çok beğeniliyor ve tüketiliyor. Türkiye’de hanelerin %97’sine kuruyemiş giriyor. Ortalama her hane yılda 16 kez kuruyemiş alıyor. Kişi başı tüketime bakarsak ise yaklaşık 10 kg diyebiliriz. Tüketim tercihlerimizde, ilk sıralarda lezzet ve kalite geliyor. Çekirdek, Antep ve Siirt fıstığı, fındık gibi bize has ürünler çok seviliyor. Tüketim sıralamasında ise ay çekirdeği, yer fıstığı, ceviz ve karışık kuruyemiş yer alıyor. Leblebi-üzüm kombinasyonu da tüketiciler tarafından çok beğeniliyor.

Yurt dışı yatırımları planlıyor musunuz? İhracat, şirketimizin gelecek projeksiyonunda çok önemli bir yere sahip. 2020 yılında 100 milyon TL ihracat cirosuna ulaşmaya odaklandık. Son dönemlerde, çeşitli uluslararası mağazalarla direkt çalışma adımlarımızı da atıyoruz. Global pazarlarda Peyman; inovasyon, Ar-Ge, üretim süreçleri ve kalite gibi konulardaki titizliğiyle tanınıyor ve takdir görüyor. Şirketimizin bir diğer güçlü kası ise; üretim kapasitesi ve esnekliğiyle, globaldeki farklı talepleri karşılayabilme, sektöre ivme kazandırma dinamizmine sahip olması. Bu gücümüzü kullanarak uluslararası pazara, dünya standartlarında bir Türk markasıyla imzamızı atıyoruz. Peyman’ın dünya pazarlarındaki gücünün, Türk kuruyemiş sektörünün dünyaya başarıyla açıldığının önemli bir göstergesi olduğunu belirtmek isterim.

Gelecek planlarınızda neler var? Türkiye’nin global pazardaki yeri son derece önemli. Farklı iklim ve toprak yapılarını barındıran Anadolu’daki ürün çeşitliliği, kaliteli ve lezzetli hammaddeleri, tüm dünyadan talep alacak güçte. Uluslararası pazarın talep ettiği kalite ve standartlarda üretmek, ambalaj ve lojistik sistemini en üst seviyede tutmak çok önemli. Peyman olarak global sertifikasyon ve denetim sistemlerine sahip fabrikamızda üretim yaparak, Türk kuruyemiş ve kuru meyvelerini dünyaya tattırmaya devam edeceğiz.


/ E-TİCARET

Türkiye’den Avrupa’ya online satış ile ihracat köprüsü oluşturmak Tüm dünyanın gündeminde olan ve sağlığımız kadar iş hayatını da olumsuz etkieleyen koronavirüsten olumlu etkilenen yegane sektör online satış ve e.ticaret oldu.

Murat Buyurgan muratbuyurgan.com

T

urizm başta olmak üzere birçok sektörü oldukça zora sokan koronavirüsünden olumlu olarak etkilenen sektör var mı diye sorarsanız, bunun cevabı “Online Satış ve Eticaret” sektörü olacaktır. Mağazaların kapanması ve insanların vakitlerinin çoğunu evde geçiriyor olması, online satışları doğal olarak artırmış oldu. Maske ve antibakteriyel ürünlerinin yanı sıra evde spor yapmaya yönelik ürünlerin satışları en yüksek seviyeye ulaştı. Hemen her ürünün online satış hacmi arttı.

Türkiye’nin ihracata olan ilgisi herzaman fazla olsa da, yeni dönemde bu ilgi çok daha fazla artacak. Özellikle online satış yapan bireysel satıcılar ve küçük işletmeler Avrupa’ya çok daha fazla satış yapmaya odaklanacaklar. Türkiye’de faaliyetlerini aktifleştiren Amazon’un Avrupa’ya satış konusunda Türkiye’de bilincin artmasına yönelik yaptığı çalışmalar, ETSY’i üzerinden satış yapılan satıcıların artıyor olması, özellkle küçük girişimcilerin oldukça heveslenmesini sağlıyor. Küçük girişimciler kadar orta ve büyük çapta girişimcilerin ve özellikle üreticilerin, doğrudan online satışa yönelmesi, fason üretim vizyonundan kendi markalarını oluşturarark doğrudan kendilerinin satış yapmaya başlaması gerekiyor. Türkiye’den Avrupa’ya ihracat köprüsünün önündeki engeller arasında Avrupa ülkelerindeki mevzuatın ve ticaret kültürünün girişimciler tarafından çok fazla bilinmemesi geliyor. Bu engellerin aşılması için elimizde yeni fırsatlar var. Özellikle son 5 yıl içerisinde Avrupa’ya göçen Türkler, hem Türkiye dinamiklerini iyi bilmeleri hem de göçtükleri ülkelerdeki dinamikleri öğrenmeye başladıkları için, Türkiye’deki üreticiler ile iş ortaklıkları oluşturarak Avrupa’ya ihracatın kapısını açabilme olanağı sağlayabilirler.

Şimdi Yola Çıkma Zamanı

Şubat ayında 2.160 USD zirvesinden Mart ayında 1.676 USD dip seviyesine düşen Amazon’un bugünkü hisse değeri 2.400 USD’ye, eBay’in 26 USD dip seviyeden 43 USD’ye, ETSY’nin 33 USD dip seviyeden 75 USD’ye, Shopify’ın ise 355 USD dip seviyeden 750 USD’ye uaşmış durumda.

Birleşik Krallık’ta iki yıldan fazla yaşayan herkes senenin son üç ayının ne kadar hareketli geçtiğini farketmiştir. Eğer benim gibi online satış yapıyorsanız, Black Friday ve Christmas döneminde yıl içerisinde yapılan satışların katlanarak arttığına şahit olmuşsunuzdur.

Online Satış Yapan Kişi Sayısı Artacak

Koronavirüs sebebiyle tedarik zinciri olumsuz yönde etkilendi. Özellikle Amazon’un eski ve köklü satıcıları, bu durumdan en fazla zarar görenler arasına girdi. Ekonomik açıdan iyi bir gösterge olmasa dahi; Türk Lirasının değer kaybını aslında ihracat yapma hacmini ve karlılığı artırmak için bir fırsata dönüştürmek mümkün. Haziran ve Temmuz aylarında atılacak adımlar ile yeni online satıcıların yıl sonuna hazırlanması, Türkiye’nin ihracat hacmini artırması ve önümüzdeki yıllar için daha fazla umutlanması mümkün olacak.

Online pazaryerlerinin, bu pazaryerlerinde satış yapanların, Shopify gibi alt yapı sağlayan yazılım firmalarının, lojistik gibi online satışlarla doğrudan ilgili sektörlerin bu dönemde iş hacimleri artırmış olsa da, iş dünyası için göstegelerin çoğu olumsuz yönde. Bu durum önümüzdeki iki sene içerisinde işsiz sayısında ciddi oranda artış olmasına sebep olacak.

Daha önceki yazılarıma www.muratbuyurgan. com adresinden ulaşabilir, sosyal medya hesaplarımdan Amazon FBA ve Ebay satıcılığı deneyimlerimi takip edebilir ve sorularınız varsa bana iletebilirsiniz.

Türkiye’den Avrupa’ya Online Satış Yapanların Sayısı Artacak

İşsiz kalan kişilerin bir kısmının yeni girişimcimlere dönüşeceği ve bu girişimciler içerisinden de başarı hikayeleri çıkabileceğini öngörmek hiç de zor değil. Öngörülemeyen ise başarılı olanların yüzdesinin ne olacağı. Bu noktada online satış yapmak yeni girişimcilerin en fazla tercih ettiği konuların başında geliyor. Benim öngörüm özellikle tek kişilik veya küçük ekiplerden oluşan yeni online satıcıların artacağı yönünde.

Uzun zamandır üzerinde çalıştığımız ve duyurusunu yakın zamanda yapacağımız yeni bir platform ile Türkiye’deki tedarikçilerin Avrupa’daki online satıcılara ulaşmasını hedefliyoruz. Eğer siz de Türkiye’den bir tedarikçi bulmak veya Türkiye’de ürettiğiniz ürünü Avrupa’da online satış yapan firmalara satmak istiyorsanız, bu platforma kayıt olarak fırsatları takip edebileceksiniz. www.tbmag.co.uk 59


BUSINESS

10 Adımda E-ticaret Yol Haritası e-ticarete başlamak isteyen KOBİ’ler hangi adımları izlemeli, nelere dikkat etmeli? TOBB E-ticaret Meclisi Üyesi, Ticimax E-ticaret Sistemleri Kurucusu Cenk Çiğdemli, e-ticaret dünyasına adım atmak isteyen KOBİ’ler için, 10 maddelik tavsiye listesi hazırladı.

nıza dert açabilir, yaşayacağınız problemler zarar etmenize yol açabilir.

Veri yedeklemeyi unutmayın Sitenizi açtıktan sonra dikkat etmeniz gereken en kritik konu, veri yedeklemesidir. Verilerinizi en azından birkaç günde bir yedeklemelisiniz. Böylece sitenin çökme veya siber saldırıya uğrama ihtimaline karşı verilerinizi korumuş olursunuz. Tek tuşla yedekleme yapabilirsiniz. Paket firmanızdan bunu nasıl yapabileceğinize dair kolaylıkla bilgi alabilirsiniz.

SSL VE 3D secure mühim Müşterilerinizin sitenizden güvenle alışveriş yapabilmesi için SSL ve 3D Secure mühim. Bir e-ticaret sitesinde SSL sertifikası mutlaka olmalıdır. Aksi halde müşterileriniz siteye güvenip kredi kartı bilgilerini girmek istemeyecektir. Bunun yanı sıra 3D Secure hizmetinin de açık olması tavsiye edilir. Çünkü 3D Secure ile müşteri, ödemeyi yaptığına dair bir SMS onaylaması yapmak zorundadır. Bu onaylama, hem müşteri hem de satıcı için güveni artırır. Garantici müşteri 3D Secure uygulamasının olduğu siteyi daha güvenli buluyor.

Yardım sayfaları aktif olmalı

Rekabette öne geçmek için önce altyapı E-ticaret altyapısını mutlaka profesyonel bir altyapı firmasından sağlamalısınız. Bu sayede yeni adım attığınız online ticaret dünyasında kafanıza takılan her soruyu danışabilecek bir mecranız olur. Özellikle ücretsiz e-ticaret eğitimleri veren altyapı firmalarını tercih etmenizde fayda var. Böylelikle yabancısı olduğunuz bir alanda el yordamıyla veya deneme yanılma yoluyla değil, gerçek, denenmiş ve işe yarayan bilgiyle yola çıkmış olursunuz. Profesyonel altyapı firmaları çok sayıda profesyonel e-ticaret sitesiyle çalıştığı için, pazara dair kazandığı tecrübeyi yazılımlarına aktarırlar. Dolayısıyla şu an ve ileride ihtiyacınız olacak yazılımsal geliştirmeleri önceden yapmış oluyorlar. Teknoparklarda Ar-Ge merkezi olan ve yeni teknolojiler konusunda hizmetlerini güncelleyen altyapı firmaları, trendleri hızlıca yakalamanız ve rekabette öne geçmeniz bakımından da etkili olacaktır. İnternette ucuza e-ticaret sitesi ilanı veren firmalarla çalışmamalısınız. Bu tür ilanlar veren yazılım firmalarının paravan, sahte yapılanmalar olma olasılığı var. Ayrıca sitenizde açık kaynak kodlu ücretsiz yazılımlar kullanılmadığından da emin olmalısınız. E-ticaret gibi güvenin birincil öncelik olduğu bir alanda ücretsiz yazılımlar başı60 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

İnternet sitenizin tasarımı basit ve net olmalı. Ara, göz at ve ürün al gibi bölümlerin kullanımı kolay olmalı. Ürünlerle ilgili ayrıntılı bilgi yazmak ve güzel fotoğraflarını yüklemek de satışınızı arttıracak unsurlardır. Müşteri ürünü büyütmek, döndürmek, renklerini değiştirmek yani kısacası ürünle aynı fiziki ortamdaymış gibi etkileşim kurmak ister. Zengin etkileşimli medya kullanımının ciddi anlamda rekabet üstünlüğü sağlayacağını unutmayın. Araştırmalara göre müşteriler kullanıcı yorumlarını okuduktan sonra satın almaya daha eğilimli oluyor. Sitenizde kullanıcı yorumlarına yer vermeniz de cironuzu arttıracaktır. Kullanıcıların çoğu Sıkça Sorulan Sorular ve Yardım Sayfaları’nı aktif olarak kullanıyor, dolayısıyla sitenizde bu tür içeriklere yer vermeniz yerinde olacaktır. Hakkımızda sayfasında da samimi bir şekilde işinizi ve hedefinizi anlatmanız müşteri açısından etkileyici olacaktır. Sitenizde hem şirketinizin ünvanının hem de şirket bilgilerinin bulunduğu bir iletişim sayfası da olması gerekir. Burada paylaşacağınız harita ile yer gösterme, telefon, mail bilgileri müşterilerin sitenize olan güvenini arttıracak ve alışveriş yaparken tereddütlerini ortadan kaldıracaktır.

Reklam taktikleri Her şey hazır olduktan sonra sıra reklamınızı yapmaya geldi. Bunun için pazaryerlerine ürün koyarak sitenize müşteri çekebilir veya sosyal medya platformlarına, Google’a reklam vererek görünür


/ E-TİCARET olabilirsiniz. Facebook, Google, Youtube, Instagram gibi platformlara sitenizin reklamını vermeniz kısa zamanda çok sayıda müşteriye erişmek için öncelikli platformlardır. Bu platformlarda bütçenize göre reklam verebilirsiniz. Örneğin 20 liraya bile reklam vermeniz mümkün. Ürünlerinizin Google aramalarda üst sıralara yükselmesi için SEO çalışması da yaptırmalısınız. Bu konuda sitenizi yapan e-ticaret paket firmanızdan destek isteyebilirsiniz ve bilgi alabilirsiniz. Bunun yanı sıra markanıza sosyal medya platformları üzerinden birer hesap açıp ürün ve hizmetlerinizle alakalı etiketleri (hashtag) kullanarak potansiyel müşterinin sizi bulmasını sağlayabilirsiniz. Ürünlerinizi karşılaştırmalı sitelerde listelemek de faydalı bir yöntem. Karşılaştırmalı siteler her gün milyonlarca alışverişçiyi ürün sayfalarına yönlendirir. Satın almaya hazır müşterinin sizi görebilmesi için karşılaştırmalı arama sitelerine ürünlerinizi listelemeniz iyi olur. Yaptığınız iş ile ilgilenebileceğini düşündüğünüz sosyal medya ünlülerine, fenomenlere veya popüler sosyal medya sayfalarına ürünlerinizden birer tane göndererek sosyal medyada paylaşım yapmalarını da rica edebilirsiniz.

Kargo maliyetlerine dikkat Sıra geldi kargo aşamasına. Kargo maliyetlerinizi düşürmek için tüm kargo firmalarından toplu gönderim için teklif almalısınız. Böylece en uygun teklifi veren firma ile anlaşabilirsiniz. Kredi kartı kullanmak istemeyen müşteriler için kapıda ödeme seçeneği de sunmayı ihmal etmeyin. Kapıda ödeme seçeneği için de kargo firmanız ile anlaşma yapmanız gerekiyor. Profesyonel altyapı firmalarıyla çalışırsanız, kargo firmalarıyla yapılmış hazır anlaşmalardan da faydalanma imkanına sahip olabilirsiniz.

Depo yönetimi uygulamaları Online alışverişte depo yönetimi hatalarından kaynaklanan yanlış ürün gönderimi ve iade problemlerine sıkça rastlanır. Buna karşın depo yönetiminde ‘akıllı depo ve operasyon yönetimi’ uygulamalarından faydalanabilirsiniz. Böylece ticaretinizin her aşamasını takip edilebilir hale getirebilirsiniz.

7/24 açık mağaza Satıştan sonra müşteri memnuniyeti, başarınızın garantisi olacaktır. Talep ve şikayetlerin çoğunlukla chatbot ve sosyal medya üzerinden yöneltildiğini unutmayın. Çağrı merkezleri bile artık yazılı alana kaydı. Sosyal medya hesaplarınızda müşterilerinizle aktif iletişim halinde olun. Müşteri memnuniyetini anlık olarak izleyin. Sitenizde chatbot servisi kullanmayı ihmal etmeyin. Hatta bütçeniz varsa yapay zeka ile geliştirilen bir chat-

İnternet sitenizin tasarımı basit ve net olmalı. Ara, göz at ve ürün al gibi bölümlerin kullanımı kolay olmalı. Ürünlerle ilgili ayrıntılı bilgi yazmak ve güzel fotoğraflarını yüklemek de satışınızı arttıracak unsurlardır. bot kullanmalısınız. Ayrıca e-ticaret siteniz 7/24 açık bir mağaza olduğundan, siz de altyapı sağlayıcı firmaya 7/24 ulaşabilir olmalısınız. Altyapı firması seçerken, 24 saat soru sorabileceğiniz firmalara öncelik vermelisiniz.

KVKK’ya göre adım atın Kişisel Verileri Koruma Kanunu (KVKK) ile ilgili yaptırımların artması, müşteri ile marka arasındaki iletişimin daha fazla kişiselleştirilmesi anlamına geliyor. Bu da daha derin veri analizi yapabilen yazılımlara ihtiyacı artırmış durumda. Tüketiciyi rahatsız etmeyecek, hedefli ve yaratıcı reklamlar ön plana çıkıyor. Ürüne, hizmete veya kampanyaya özel hedef kitle oluşturmak önemli. Siz de kişiye özel indirim ve ürün gösterimleri yaparak mevcut müşterilerinizi sıkmadan, yeni ürün ve hizmetlerinizle ilgili onları bilgilendirebilirsiniz.

Video eklentileri kullanın Google’ın son verilerine göre bir ürünü satın almadan önce o ürünle ilgili video izleme oranı yüzde 50’lerin üzerine çıkmış durumda. E-ticaret sitelerinin de kendi web siteleri üzerinden ürün inceleme videoları paylaşmaları, video eklentileri kullanmaları ciroları artırmaya yardımcı olacaktır. Uzmanlar Amazon Echo, Google Home ve Alexa’nın hızla kabul görmesine dayanarak, internet aramalarının yarıya yakınının sesli arama üzerinden yapılacağını öngörüyor. E-ticaret sitenizde sanal asistan ve sesli arama modülleri kullanarak, sitenizi trendlere uygun hale getirebilirsiniz. Son olarak e-ihracat farkındalığının artması, inovatif e-ihracat yazılımlarını ön plana çıkardı. Çoklu dil, çoklu para birimi, lokasyon bazlı ziyaretçi tanıma, lokasyon bazlı fiyatlandırma, ziyaretçinin giriş yaptığı ülkeden yayın yapma teknolojileri ve yurtdışı kargo entegrasyonu gibi çözümler sunabilecek altyapı firmalarıyla çalışmanız, işinizi büyütmeniz açısından faydalı olacaktır.

Facebook, Google, Youtube, Instagram gibi platformlara sitenizin reklamını vermeniz kısa zamanda çok sayıda müşteriye erişmek için öncelikli platformlardır. Bu platformlarda bütçenize göre reklam verebilirsiniz. Örneğin 20 liraya bile reklam vermeniz mümkün. Ürünlerinizin Google aramalarda üst sıralara yükselmesi için SEO çalışması da yaptırmalısınız.

www.tbmag.co.uk 61


BUSINESS

Sosyal izolasyonla birlikte online aktiviteler rekor kırdı Pandemi döneminde müze ziyaretinden fitnessa kadar farklı online aktivitelere olan ilgi büyük oranda artarken, bu deneyimler için yapılan harcamalar da yükseldi.

Internet üzerinden yapılan temel ihtiyaç alışverişleri ise yüzde 71 arttı. Yüzde 96’lık bir kesim online alışverişlerde temkinli olmaya çalışırken, dolandırılmaktan korkanların oranı yüzde 66 seviyesinde.

Avrupa genelinde araştırmaya katılanların yüzde 57’si her zamankinden daha fazla online alıiveriş yaptığını ifade ederken, Türk tüketiciler arasında bu oran yüzde 91’e ulaşmış durumda. Evde geçirilen sürelerin artışına paralel olarak film seyretmekten, sanal müze ziyaretlerine, video oyunlarından fitness aktivitelerine kadar pek çok alanda deneyimlere olan ilgi Avrupa genelinde yüzde 30 oranında artarken, ülkemizde bu hizmetlerin yeni yaygınlaşmasının da etkisi ile yüzde 68 ile ortalamanın iki katından daha fazla artmış durumda. Online deneyimler için yapılan harcamalar Avrupa’da yüzde 58 artarken, Türkiye’deki artış ise yüzde 66 olarak hesaplanıyor. İzolasyon döneminde Türk tüketicilerin en yaygın aktivitesi aile, arkadaşlar veya iş grupları ile yapılan online görüşmeleri (yüzde 92). Ardından Netflix, BluTV gibi online televizyon servisleri geliyor (yüzde 79). Bunu sanal gösteriler, standup şovları (yüzde 67) ve online video oyunları (yüzde 59) takip ediyor.

Hayırseverlik arttı İçinden geçitğimiz dönemde göze çarpan en önemli değişimlerden birisi ise hayırseverlikteki artış. Avrupa genelinde tüketicilerin yüzde 28’i online bağış yaptığını belirtirken, yüzde 14’lük bir kesim hayatında ilk kez bağış yaptığını ifade ediyor. Türkiye hayırseverlikte de Avrupa ortalamalarının iki katına çıkıyor. Buna göre izolasyon döneminde online bağış yaptığını ifade edenlerin oranı yüzde 59 seviyesinde ve yüzde 44’lük bir kesim ilk kez bağış yaptığını belirtiyor.

Avrupa’ya göre iki kat artış

S

algın endişesi ile birlikte hayatımıza giren karantina ve sosyal izolasyon, temel ihtiyaç alışverişlerinin internete taşırken, online deneyimlere yönelik ilginin de patlamasına yol açtı. Mastercard tarafından Türkiye’yi de kapsayacak şekilde 15 Avrupa ülkesinde yapılan araştırma tüketcilerin online deneyimlere yaklaşımını ortaya koyuyor.

62 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

Evde kapalı kalmaktan sıkılanlar, yeni beceriler edinmeye de yatırım yapıyor. Finansal işlemlerin halledilebilmesi için önem taşıyan online bankacılık faaliyetlerini öğrenen Avrupalıların oranı yüzde 37, Türkiye’de ise bugüne kadar bankacılık işlemlerinin çoğunu fiziksel olarak halleden büyük bir kesim bu dönemde online bankacılığa geçtiği için bu oran, yine Avrupa’nın iki katına çıkarak yüzde 82 seviyesine ulaşmış durumda. Evde geçirilen bu süre içinde yemek yapmayı öğrenme (yüzde 67), evde sağlık bakımı (yüzde 60),


/ DİJİTAL TEKNOLOJİ

Online alışverişin yıldız ürünleri kitaplar, mutfak aletleri, puzzle’lar ve saç kesme makineleri Tüketicilerin yüzde 59’u hayır kurumlarına online bağış yaparken, yüzde 44’ü ilk kez bağış yaptığını ifade ediyor

kendileri ve aile bireyleri için farklı alanlarda çevrimiçi eğitim materyallerini keşfetme (yüzde 59) ve kendin yap gib hobiler (yüzde 46) öne çıkan eğitim faaliyetleri olarak dikkat çekiyor. Eğitici faaliyetler bakımından ise fotoğrafçılık yüzde 29 ile ilk sıraya gelirken, yüzde 26’lık müzik enstrümanı öğrenmeyi yüzde 25 ile online film yapımı ve kodlama takip ediyor. Bu dönemde, temel ihtiyaç malzemelerini online aldığını belirtenlerin oranı Avrupa’da yüzde 36 artarken, Türkiye’de yine ortalamanın iki katına çıkarak yüzde 71’e ulaştı. Online alışverişte temel ihtiyaçlara ek olarak; kitaplar (yüzde 66), mutfak aksesuarları (yüzde 52), puzzle’lar (yüzde 50), saç kesme makineleri (yüzde 45) ve saç boyama ürünler (yüzde 44) listenin en önemli kalemleri olarak dikkat çekiyor.

Tüketici uygun fiyatlıyı arıyor Araştırma, online alışveriş alışkanlıklarının da gerçek hayatın bir yansıması olduğuna dikkat çekmesi bakımından da önem taşıyor. Buna göre tüketiciler, gerçek hayatta olduğu gibi e-ticarette de aynı ürün için daha az para ödemenin yollarını arıyor. Gerçekte pazarlık olarak ortaya çıkan bu durum, online dünyada ise farklı siteleri gezmek ve yorumları okumak olarak karşımıza çıkıyor. Avrupalı tüketicilerin yüzde 81’I Türkiye’deki tüketicilerin ise yüzde 96’sı, aynı ürünün daha uygun fiyatlısını bulmak için farklı sitelerde geziniyor. Yine gerçek dünyada ‘göz gezdirmek’ olarak da tanımlanabilecek davranış, online dünyaya istek listesi olarak yansıyor. Avrupalı tüketicilerin yüzde 66’sı, Türkiye’deki tüketicilerin ise yüzde 86’sı, istek listesi hazırlamakla yetiniyor. Online alışverişlerde güvenlik de en önemli başlıklar arasında. Buna göre internetten alışveriş yapanların yüzde 96’sı temkinli olduğunu belirtirken, yüzde 94’lük bir kesim satın almadan önce yorum ve değerlendirmeleri okuyor. Online dolandırıcılıktan endişe edenlerin oranı hem Avrupa’da hem de Türkiye’de yüzde 66 seviyelerinde bulunurken, hali hazırda gerçek dünyada bildikleri tedarikçilerden alışveriş yapanların oranı Avrupa’da yüzde 80’lerde Türkiye’de ise yüzde 89 seviyesinde yer alıyor.

KARANTİNADA EN POPULER 10 DENEYİM 1. Aile, arkadaş ve/veya iş grupları ile video konferans: Yüzde 92 2. Netflix, BluTV, Amazon gibi online içerik servisi: Yüzde 79 3. Sanal komedi veya stand-up: Yüzde 67 4. Online video oyunları: Yüzde 59 5. Yemek kursları veya online yemek tarifi: Yüzde 52 6. Online konserler: Yüzde 52 7. Online müze veya benzer ziyaretler: Yüzde 50 8. Sanal fitness eğitimleri: Yüzde 46 9. Yeni bir dil öğrenme: Yüzde 44 10. Online bulmacalar: Yüzde 43

POPULER ONLİNE BECERİLER 1. Online Bankacılık: Yüzde 82 2. Yemek Pişirme: Yüzde 67 3. Sağlık Yönetimi: Yüzde 60 4. Eğitim Kaynakları: Yüzde 59 5. Kendin Yap Projeleri: Yüzde 46 6. Saç Kesimi: Yüzde 40 7. Makyaj yapımı: Yüzde 39 8. Yeni dil öğrenme: Yüzde 37 9. Dans eğitimi: Yüzde 34 10. Resim çizme eğitimi: Yüzde 33

ALIŞVERİŞTE EN POPULER 10 ÜRÜN 1. Kitaplar: Yüzde 66 2. Mutfak Malzemeleri: Yüzde 52 3. Puzzle: Yüzde 50 4. Saç Kesme Makinesi: Yüzde 45 5. Saç Boyaları: Yüzde 44 6. Aile Oyunları: Yüzde 37 7. Yastıkları: Yüzde 35 8. Bilgisayar ve ekipmanları: Yüzde 35 9. Ekmek makineleri: Yüzde 33 10. Fitness ekipmanları: Yüzde 32 www.tbmag.co.uk 63


BUSINESS

Evden çalışanlar koruma bekliyor! Salgın döneminde evden çalışmanın artmasıyla çalışanların üçte biri iş başında eskisinden daha çok vakit geçiriyor. Ancak evle işin bir araya geldiği bu dönemde, evden çalışanların alınacak siber güvenlik önlemleri hakkında bilgilendirilmesi gerekiyor.

Ç

alışanların karşı karşıya kaldığı “yeni normal”, iş ve yaşam dengesini etkilemeye başladı. Sosyal mesafeyi korumaya yönelik önlemlerin yaygınlaşmasıyla çalışanlar yeni profesyonel ortamları haline gelen evlerini buna göre ayarlamaya çalışıyor. Bu da iş hayatının ve özel hayatın birbirine karışmasına neden olabiliyor. Çalışanların yaklaşık üçte biri (%31) iş başında eskisinden daha fazla vakit geçirirken, %46’lık bir kesim ise kişisel faaliyetlerde geçirdikleri sürenin arttığını belirtiyor. Bu değişimde, insanların eskisi gibi işe gidip gelmek için vakit harcamamasın da etkili olduğu tahmin ediliyor. Antivirüs yazılımı Kaspersky’nin hazırladığı, “COVID-19 insanların çalışma şeklini nasıl değiştirdi?” başlıklı rapor, karantina sürecinin ev ve iş yaşamına yarattığı değişimi ortaya çıkardı. Dünya genelinde 6000 çalışan arasında yapılan ankette, işverenlerin çalışanlarına bu riskleri tam olarak anlatmadığı ortaya çıktı. Ankete katı64 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

lanların en az %73’ü, evden çalışmaya başlarken siber güvenlik farkındalığı eğitimi almadıklarını söyledi. Ayrıca, çalışanların dörtte birinden fazlası (%27), COVID-19 ile ilgili kimlik avı e-postaları aldığını dile getirdi. Bu tür e-postalardaki zararlı içerikleri yanlışlıkla indirmek, cihazlara izinsiz girilmesine ve kurumsal verilerin çalınmasına neden olabiliyor. Ayrıca çalışanların çoğu bu dönemde kendi BT departmanlarının onaylamadığı çevrim içi hizmetleri de daha sık kullanmaya başladı. Gölge BT adı verilen bu durumda video konferans uygulamaları (%70), anında mesajlaşma programları (%60) ve dosya depolama hizmetleri (%53) tercih ediliyor. Raporda ayrıca, başta BT çalışanları olmak üzere, insanların iş ve kişisel faaliyetleri ayırmakta zorlandığı gözler önüne serildi. Çalışanların %55’i evde kalmaya başladıklarından beri eskisinden daha fazla haber okuduğunu söyledi. İnsanların koronavirüs ile ilgili en son bilgileri almak istediği bir dönemde bu çok normal bir durum. Ancak bu kişilerin %60’ı haberleri iş için kullandıkları cihazlarda takip ettiğini belirtti. Bu da kullanılan kaynaklara ve ziyaret edilen sitelere dikkat edilmediği takdirde cihazlara zararlı yazılım bulaşmasına neden olabiliyor. Çalışanlar ayrıca kullandıkları bazı kişisel hizmetleri iş için de kullanmaya başladı. Gölge BT adı verilen bu durum hassas bilgilerin sızdırılma riskini artırıyor. Örneğin, çalışanların %42’si kişi-


/ DİJİTAL TEKNOLOJİ

sel e-posta hesaplarını iş için kullandığını dile getirdi. Bunların %49’u bu durumun evden çalışmaya başladıktan sonra arttığını belirtti. %38’lik bir kesim ise BT departmanları tarafından onaylanmayan kişisel mesajlaşma uygulamalarını kullanıyor. Bunların da %60’ı bu tercihlerinin karantina süreciyle birlikte yaygınlaştığını söylüyor.

Evden çalışanlara siber güvenlik eğitimi verilmeli Çalışma alışkanlıklarındaki değişimlerin siber güvenlikle ilişkisini saptayan rapor, evden çalışanların dörtte üçünün (%73) kendilerini risklere karşı koruma amaçlı özel siber güvenlik farkındalığı kılavuzları veya eğitimleri almadığını ortaya koydu. Büyük oranda evden çalışmaya geçilen bu dönemde şirketler ekiplerinin normalde olduğu gibi çalışmaya devam etmesini sağlamak zorundalar ancak, çalışanların güvenliğini sağlamak büyük bir sorun teşkil ediyor. Uzaktan çalışma, spam ve kimlik avı saldırısı sayısında artış, ele geçirilmiş Wi-Fi noktalarına bağlantı veya çalışanların gölge BT kullanması gibi yeni riskleri de beraberinde getiriyor. Bu nedenle, etkili siber güvenlik önlemleri almak gerekiyor. Bu tür risklerden kaçınmak için kurumların çalışanlara siber güvenlik eğitimi vermesi gerektiğini belirten Kıdemli Ürün Pazarlama Müdürü Andrey Dankevich, “Her şeyin bir anda değiştiği bir durumda işlerin her zamanki gibi yürümesini sağlamak çok zor. İnsanlar evden çalışmaya alışırken BT ve siber güvenlik ekipleri de bunun güvenli olmasını sağlamak için baskı altında. Siber vakalar da bu baskının daha da artmasına neden oluyor. Bu nedenle uzaktan çalışmayı güvenli hale getirmek için her zaman dikkatli olmalıyız” dedi.

Kaspersky, uzaktan güvenli çalışma imkanı sunmak isteyen şirketlere şunları öneriyor:

• Çalışanlara temel güvenlik farkındalığı eğitimi verin. İnternet üzerinden verilebilen bu eğitimlerde hesap ve parola yönetimi, e-posta güvenliği, uç nokta güvenliği ve internette gezinme gibi temel konular ele alınıyor. • Cihazların, yazılımların ve hizmetlerin her zaman en son yamalarla güncellendiğinden emin olun. • Mobil cihazlar da dahil olmak üzere tüm uç noktalara kanıtlanmış bir güvenlik çözümü kurun ve güvenlik duvarlarını etkinleştirin. Kullanılan çözümlerde web tehditlerine ve e-posta ile kimlik avına karşı koruma bulunduğundan emin olun. Bu çözüm, iş için yalnızca onaylı hizmetlerin kullanılmasına izin vererek gölge BT ile gelen riskleri azaltıyor. • Teknik veya güvenlikle ilgili sorunlarla karşılaşan çalışanların kimle iletişime geçeceğini bildirin. Kendi kişisel cihazları üzerinden çalışmak zorunda olan kişilere ekstra dikkat edin. Onlara özel güvenlik politikaları uygulayın ve tavsiyelerde bulunun. • Parola değiştirme, iş cihazlarını şifreleme ve veri yedekleme gibi yöntemlerle kurumsal verileri ve cihazları koruma altına alın. • Eğitim ve eğlence içeriklerini yalnızca güvenilir kaynaklardan indirin.

www.tbmag.co.uk 65


BUSINESS

Akıllı telefonlar ve bilgisayarlar COVID-19’un tedavisinde bilim insanlarına yardım edecek IBM’in World Community Grid sistemi; bilim insanlarının COVID-19 ile mücadele etmesine yardımcı olabilecek kimyasal bileşikleri, sanal ortamda taramalarına yardımcı olan Scripps Research projesini yürütüyor.

I

BM; masaüstü, dizüstü bilgisayar ya da Android işletim sistemli akıllı telefon kullanan kişilerin, COVID-19’a karşı etkili kimyasal bileşikleri arayan bilim insanlarına yardımcı olabileceğini duyurdu. IBM’in kurumsal sosyal sorumluluk girişimlerinden biri olan World Community Grid, uzun zamandan beri insani sorunları incelemek üzere bilgi işlem gücüne ihtiyaç duyan bilim insanlarına ücretsiz olarak sunuluyor. World Community Grid yazılımı, insanların veri güvenliğinden veya hızdan taviz vermeksizin bilgisayarlarını normal biçimde kullanmalarına olanak sağlıyor. Scripps HYPERLINK “https://www.scripps. edu/” HYPERLINK “https://www.scripps. edu/”Research tarafından tasarlanan ve yönetilen proje, IBM’in bilim insanları için ücretsiz olarak sağladığı güvenilir, topluluk kaynaklarına dayalı bir bilgi işlem kaynağı olan World HYPERLINK “http://worldcommunitygrid.org/”Community HYPERLINK “http://worldcommunitygrid. org/” HYPERLINK “http://worldcommunitygrid. org/”Grid üzerinden yürütülüyor. “OpenPandemics - COVID-19” adı verilen proje, IBM World Community Grid’in bir çok bilgi işlem aygıtından elde ettiği işlemci gücüyle, simülasyonlar için gerekli olan milyonlarca hesaplamayı kolaylıkla gerçekleştirebilecek. Proje, bilim

66 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

insanlarının geleneksel olarak laboratuvarda daha yavaş bir biçimde gerçekleştirilen ilaç keşfi süresini ve mevcut ilaçların kullanım amacının değiştirilmesi konusunda hızlandırmalara yardımcı olacak. Tüm World Community Grid projelerinde olduğu gibi, bu çaba sonucunda üretilen veriler halka açık hale getirilecek. Çalışma hakkında bilgi veren IBM Kurumsal Sosyal Sorumluluk Başkan Yardımcısı Guillermo Miranda; “IBM’in World Community Grid sistemi, yalnızca bilim insanlarının hayati önem taşıyan çalışmalarını geniş ölçekte hızlandırmalarına olanak sağlayan bir kaynak değil. Bu sistem aynı zamanda dünya çapındaki gönüllüleri bir araya getirerek fark yaratma imkanına sahip olmalarına olanak tanıyor” dedi. Miranda, sosyal mesafe ve izolasyon gibi tanımların hayatımızda olduğu bu dönemde bir amaca sahip olma ve birbiriyle bağlantılı olma hissinin her zamankinden daha da büyük önem taşıdığına dikakt çekti. Scripps Research’ün ilk hedefi proje başlangıcında COVID-19’a odaklanmak olsa da gelecekte karşılaşılması muhtemel salgınlar sırasında da yeni araçlar ve yöntemler geliştirilmesi planlanıyor. Scripps Research Yapısal Tamamlayıcı ve Bilgisayarlı Biyoloji Bölümü’nden Doç Dr. Stefano Forli de proje hakkında: “Kullanılmayan binlerce cihazın işlem gücünden yararlanmak, bize milyonlarca kimyasal bileşiği sanal olarak taramak için olağanüstü boyutlarda bilgi işlem gücü sağlıyor. Dünyanın her yanından gönüllülerle birlikte gerçekleştirdiğimiz bu çalışma; ister COVID-19, ister tamamen farklı bir patojen için olsun, hem mevcut hem de gelecekte ortaya çıkacak biyolojik tehditlere karşı yeni ilaç adayları için araştırmalarımızı hızlandırmayı amaçlıyor” dedi. Projeye dahil olmak isteyen gönüllüler cihazlarına, yoğun olarak kullanılmadığı zaman aktive olan bir uygulama yüklüyor. Kullanıcının sistemini yavaşlatmadan arka planda çalışan uygulama, bilgi işlem görevlerini dağıtıyor ve tamamlanan hesaplamaları IBM Cloud aracılığıyla araştırmacılara gönderiyor. Otomatik olarak işleyen süreçte gönüllülerin katılmak için herhangi bir özel teknik uzmanlığa sahip olması gerekmiyor. Kişisel bilgiler hiçbir zaman paylaşılmıyor ve yazılım kişisel veya iş dosyalarına erişemiyor. World Community Grid bugüne kadar 770.000’den fazla kişi ve 450 kuruluşa kanser, Ebola, Zika, sıtma ve AIDS araştırmaları için destek sağladı. World Community Grid, aynı zamanda daha iyi su filtreleme sistemlerinin geliştirilmesi ile güneş enerjisinin toplanması gibi projeler de dahil olmak üzere 30 araştırma projesine yaklaşık iki milyon yıllık bilgi işlem gücü ile destek verdi.


Güvenli sağlık hizmetleri için

B Planı

“Sınırsız” sağlık hizmeti sunuyoruz...

Dünyanın her yerinden hastaları, farklı ülkelerdeki en doğru doktorlarla buluşturuyor, sağlık kuruluşlarının hedef pazarlarındaki tüm iletişim çalışmalarını yürütüyoruz.

Türkiye’den ve dünyadan sağlık kurumları ve doktorlar için; medikal turizm hizmetleri, sağlık iletişimi ve dijital sağlık pazarlaması çözümleri ile yanınızdayız...

www.planbhts.co.uk I contact@planbhts.co.uk


ŞEHIR VE YAŞAM

ÇOCUKLARLA KORKULARI HAKKINDA KONUŞUN Çocuklar stresli olaylara nasıl tepki vereceği konusunda, yetişkinlerini model alırlar. Ebeveynler aşırı endişeli görünüyorsa, çocukların kaygısı artabilir. Korkulu ve kaygılı durumlarda çocuğa nasıl yaklaşılması gerektiği konusunda önerilerde bulunan Liv Hospital Ulus Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Prof. Dr. Seher Akbaş “Çocukların kaygı ile başa çıkmasına yardımcı olmak için, aşırı uyarılarda bulunmadan, aşırı endişeli görünmeden, doğru önleme bilgileri ile duruma uygun gerçekçi bir yaklaşım benimsenmesi gerekir. Çocuklara yönelik olumlu önleyici tedbirleri öğretmek, onlarla korkuları hakkında konuşmak ve onlara hastalık riskleri üzerinde bir miktar kontrol hissi vermek kaygıyı azaltmaya yardımcı olabilir” diyor.

68 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

Ebeveynler önce kendi stresini yönetmeli Koronavirüs hastalığı salgını pek çok kişi için stresli geçebilir. Bir hastalık hakkındaki korku ve endişe bunaltıcı olabilir. Herkes stresli durumlara farklı tepki gösterir. Salgına nasıl yanıt vereceğiniz, geçmişinize, sizi diğer insanlardan farklı kılan şeylere ve yaşadığınız topluma-kültüre bağlı olabilir. Bu salgın hastalıkta, stres yaşama açısından çocuklar ve gençler riskli gruplar arasında yer alır. Bu nedenle özellikle çocukların salgın sırasındaki kaygı, korku, üzüntü, davranış değişiklikleri gibi yaşayabileceği ruhsal sorunlar açısından dikkatli olmak gerekir. Çocukların kaygı düzeyi arttığında hem kendileri hem de ebeveynleri için oldukça zorlu süreçler yaşanabilir. Ebeveynlerin kaygı düzeyi yüksek olduğunda ise kendileri ve çocuklarını korumakla ilgili görev ve sorumluluklarını yerine getirmeleri güçleşebilir. Çocuklara yönelik olumlu önleyici tedbirleri öğretmek, onlarla korkuları hakkında konuşmak ve onlara hastalık riskleri üzerinde bir miktar kontrol hissi vermek kaygıyı azaltmaya yardımcı olabilir.


/ SAĞLIK

‘ Korku-kaygı’ yaşayan çocuklarda hangi belirtiler görülür? • Küçük çocuklarda huzursuzluk, gerginlik veya aşırı ağlama • Kazandığı becerilerde eskiye dönme (Çiş, kaka kaçırmaya başlama) • Anne babadan ayrıldığında aşırı kaygılanma • Kendi sağlığı ve sevdiklerinin sağlığı hakkında korku ve endişe duyma, düşünme ve konuşma • Yeme düzeninde değişiklikler • Dikkat sürdürme ve konsantre olma zorluğu • Uykuya dalmakta güçlük çekme, geçe uyanmaları • Kolay yorulma • Günlük yaşamda kötü bir şey olacağına dair kaygılı olma • Oyun ve günlük aktiviteleri yerine getirmekte zorlanma • İsteksizlik • Açıklanamayan baş ağrısı veya vücut ağrısı • Gençlerde sinirlilik, davranış sorunları • Kronik sağlık sorunlarının kötüleşmesi

Prof. Dr. Seher Akbaş

Çocuğunuz “korku-kaygı” yaşıyorsa; • Öncelikle çocuğunuzla konuşmak için zaman ayırın. Bu korkular hakkında konuşun. Hastalıkla ilgili doğru bilgiler hakkında konuşun. Kaygıyı azaltmaya (kaygı duymalarına neden olan yanlış bilgileri değiştirerek) yardımcı olabilir. • Çocuklara hastalığı önlemek için neler yapabilecekleri konusunda yol göstermek onlara hastalık yayılımı üzerinde daha fazla kontrol duygusu verir ve kaygılarını azaltmaya yardımcı olur.

Salgına nasıl yanıt vereceğiniz, geçmişinize, sizi diğer insanlardan farklı kılan şeylere ve yaşadığınız topluma-kültüre bağlı olabilir.

• Televizyon izlemeyi azaltın veya internetteki ve sosyal medyadaki bilgilere erişimi sınırlayın. Çocuklarınız için rahatsız edici olabilecek bilgileri izlemelerini ve dinlemelerini engelleyin. • Çocuğunuzun güvende olduğundan emin olun. Kendini üzgün hissettiğinde onu dinleyin. Nasıl başa çıkacaklarını öğrenebilmeleri için kendi stresinizle nasıl başa çıktığınızı onlarla paylaşın. Onun daha önceki başa çıktığı olayları, başa çıkma yolunu, becerisini, gücünü hatırlatın. • Ebeveynlerin ne zaman danışmanlık alacağı sorusu da önemlidir. Bu ortaya çıkan ruhsal ve ya davranışsal sorunlar günün çoğunda ortaya çıkıyor, çocuğun oyun, ders gibi aktivitelerini yapmasını bozuyor ya da sosyal ilişkilerini etkiliyorsa danışmanlık alın. • Önceden var olan ruhsal hastalığı olan çocuk ve ergenlerin mevcut tedavilerini devam ettirin. Ruhsal sorunu olan çocuklar için, bu süreçte yeni eklenen ve ya kötüleşen belirtiler konusunda uyanık olun bunların fark edin, doktorunuzla paylaşın. • Çocuğunuz koronavirüsü veya başka nedenle kaygı, korku, takıntı, panik atak veya depresif belirtiler yaşamaya başlıyorsa bir terapist size ve/veya çocuğunuza bu sorunlarla sağlıklı bir şekilde başa çıkmanızda yardımcı olacak bir sonraki adım olacaktır.

www.tbmag.co.uk 69


ŞEHIR VE YAŞAM

Bağışıklığı güçlendiren besinler

Prof. Dr. Deniz Duman Liv Hospital Ulus Gastroenteroloji Uzmanı

Dünyanın mücadele ettiği koronavirüsten (Covid-19) korunmak için güçlü bir bağışıklık sistemi çok önemli. Dengeli ve sağlıklı beslenme kaliteli uyku ve düzenli egzersiz bağışıklık sistemin güçlendirilmesi için olmazsa olmazlardan. Liv Hospital Ulus Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Deniz Duman bağışıklığı güçlendirecek besinler hakkında bilgi verdi.

70 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

1) C vitamini içeren meyveler: Portakal, greyfurt, mandalina, kivi ve limon gibi C vitamininden zengin meyveler hastalıkla savaşmada yardımcı akyuvarların sayısını artırmaya yardımcı olur. Vücut C vitaminini depolar, bu yüzden bu gıdaların günlük ve düzenli şekilde tüketilmesi gerekir.


/ SAĞLIK

Dengeli ve sağlıklı beslenme kaliteli uyku ve düzenli egzersiz bağışıklık sistemin güçlendirilmesi için olmazsa olmazlardan. 2) Kırmızıbiber: İçeriğinde narenciye meyveler kadar zengin C vitamini barındırır. Ayrıca beta karoten ile göz ve cilt sağlığına da katkıda bulunur. Sadece acı pul biber değil, çarliston tatlı biberler de aynı zenginliğe sahiptir.

5) Zencefil: Ödem çözücü

7) Doğal probiyotikler:

etkisi ile vücuttaki her türlü yangısal hasarda işe yaradıkları gibi boğaz ağrısı, bulantı ve ağız kokusuna iyi gelir. Tıpkı acı pul biberde olduğu gibi zengin kapsaisin içeriği sayesinde bağışıklık üzerine de olumlu etkilidir. Güzel yanı tatlı, tuzlu her gıda ile birleştirip kullanabileceğiniz gibi çayınızla da demleyebilirsiniz.

Ev yoğurdu, kefir, turşu, ev sirkesi içeriğindeki bağışıklık sistemine faydalı bakteriler sayesinde bu dönemde bolca kullanılabilir. Ayrıca protein ve kalsiyum içerdikleri için iyi bir ara öğündür.

8) Kabuklu kuru yemişler: E vitamini, C

3) Brokoli: Hem içerdiği lif hem de vitamin ve mineral bakımından çok kıymetlidir. Başta A, C ve E olmak üzere tüm vitaminleri içerir. Çiğ veya buharda pişirilip tüketilirse daha kıymetlidir.

vitamini ve içerdiği yağ nedeniyle bağışıklık sistemini dengede tutan güçlü gıdalardır. Soslanmamış olmasına dikkat etmek gerekir, çünkü soslarda glüten olabilir.

6) Yeşil yapraklı sebzeler: Bahar mevsiminde

4) Soğan ve sarımsak: Türk mutfağının vazgeçilmezleri bu ikili bağışıklık için çok kıymetlidir. Sarımsağın kalp damar sistemi üzerine olumlu etkilerinin yanı sıra özellikle çiğ tüketimi bu dönemde çok faydalıdır.

yeşeren tüm yeşil yapraklı sebzeler C vitamininden zengin, antioksidan özellik ve beta karoten içerirler. Çiğ tüketimi önemlidir. Ispanağı hafif pişirmek besin değerine çok zarar vermez. Roka, maydanoz, dereotu vs aynı zamanda zengin lif kaynağı olduğundan ince bağırsak bakterilerinden bağışıklığa katkısı olanların sayısının artmasını sağlar.

9) Yeşil çay: Hem yeşil çay hem de siyah çay güçlü antioksidan olan flavonoidler içerir. Yeşil çay siyah çay gibi fermentasyona maruz bırakılmadığı için bu antioksidanlardan daha zengindir. www.tbmag.co.uk 71


ŞEHİR VE YAŞAM

Festival filmleri online gösteriliyor! İstanbul Film Festivali ve Documentarist İstanbul Belgesel Günleri çevrimiçi film gösterimleri ile online olarak gerçekleşiyor Koronavirüsün neden olduğu karantina günlerinin hayatımıza dahil ettiği yeni olgulardan biri de online festivaller oldu. Bu yıl bahar sezonunda başlayacak olan film festivallerinin gösterimleri çevrimiçi ortamalara taşıyarak gerçekleştiriliyor. Mayıs ayında Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali ile başlayan online festivaller, Documentarist İstanbul Belgesel Günleri ve İstanbul Film Festivali ile devam ediyor.

1

984’ten bu yana her yıl Nisan ayında gerçekleştirilen İstanbul Film Festivali, COVID-19 salgınından dolayı ertelenmişti. Festival Mayıs ayında, bu yılki programından derlediği 15 filmlik bir seçki ile izleyicisiyle çevrimiçi ortamda buluştu. İstanbul Film Festivali Mayıs ayında yaptığı çevrimiçi film gösterimlerine Haziran ayında da devam ediyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle düzenlenen İstanbul Film Festivali, yeni bir seçkiyle 12-26 Haziran tarihlerinde dijital ortamda gösterime açıyor.

Türkiye’de ilk kez gösterilecek 15 filmlik Haziran seçkisi dünya prömiyerlerini Venedik, Toronto, Cannes, Tallinn, SXSW film festivallerinde ilk gösterimlerini yapmış filmlerden oluşuyor ve filmonline.iksv.org adresinden çevrimiçi olarak gerçekleştiriliyor. filmonline.iksv.org adresinden erişilebilen filmleri izlemek için biletler yine aynı site üzerinden alınabiliyor. Bilet alınan filmler, gösterime açık kaldıkları 5 gün boyunca izlenebilecek. Her gün 21.00’de bir film gösterime açılacak ve 5 gün sonra 21.01’de gösterimden ve sistemden kalkacak. Festivalde olduğu gibi her seansın bilet kapasitesi sınırlı. Filmlere teker teker bilet alınabiliyor veya Kombine Film Paketi satın alarak 15 filmin tamamı daha avantajlı bir fiyatla izlenebiliyor. Türkçe altyazılı olarak yapılacak gösterimlere yalnızca Türkiye’den erişilebiliyor.

Documentarist İstanbul Belgesel Günleri Son 12 yıldır yazın gelişini belgesellerle karşılayan Documentarist’in 13’üncü buluşması, pandemi koşulları nedeniyle online festival olarak 6-16 Haziran günlerinde yapılıyor. Documentarist İstanbul Belgesel Günleri’nin ‘home edition’ versiyonu, geçmiş programlardan seçilen 10 film, usta sinemacı Alan Berliner’le sinema dersi, günlük yönetmen söyleşileri ve çeşitli atölyelerden 72 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020


/ KÜLTÜR SANAT

oluşuyor. Festival 13. yılınını sene sonuna doğru yine sinema salonlarında kutlamayı planlıyor. Festival ekibi, mutfaktaki malzemeyle ev yapımı reçel tadında bir belgesel şenliği hazırladıklarını belirtiyor. Her gün bir filmin online gösterime açıldığı Documentarist’te filmler 48 saat boyunca izlenebiliyor.

FIBRESCI ilk kez Uçan Süpürge’ye online jurilik yaptı 23. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali de 7-14 Mayıs tarihlerinde online olarak gerçekleştirilmişti. Açılış ve kapanış seramonisi ve iki salonda düzenlenen günlük takvimlendirilmiş gösterimleriyle festival atmosferini dijital ortama taşımayı başaran festivale 31 ülkeden 76 film katıldı. Yirmi iki yıldır aralıksız olarak kadın yönetmenlerin filmlerini sinemaseverlerle buluşturan festival, #EvdeKaldık temasıyla hem pandemi koşulları hem de geleneksel bir söyleme vurgu yaptı. Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu (FIBRESCI), Dünyada jürilik yaptığı tek kadın filmleri festivali olan Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde tarihinde ilk kez online jürilik yaptı. 23. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nde bu yıl Onur Ödülü Nebahat Çehre ve Şahika Tekand’a, Bilge Olgaç Başarı Ödülü Handan İpekçi, Işıl Özgentürk ve Sevil Demirci’ye verildi. Genç Cadı Ödülü ise son yıllarda başarılı oyunculuğuyla da dikkat çeken Cemre Ebüzziya değer görüldü.

Documentarist film seçkisi;

• Ailedeki Yabancı / Intimate Stranger (1991), Alan Berliner • Encardia, Dans Eden Taş / Encardia, the Dancing Stone (2012), Angelos Kovotsos • Kuzeyli Bir Can / A Northern Soul (2018), Sean McAllester • Ormanın Arkasında / Beyond the Forest (1999), Gulya Mirzoeva, Jérôme Cler • Salma (2013), Kim Longinotto • Josephine Baker, Bir Uyanış Hikâyesi (2018) / Josephine Baker, The Story of an Awakening, Ilana Navaro • ITO: Bir Şehir Rahibinin Günlüğü / ITO: A Diary of an Urban Priest (2008), Pirjo Honkasalo • Ülkesiz Şarkılar / No Land’s Song (2014), Ayat Najafi • Garod (2012), Onur Günay, Burcu Yıldız • Kuyunun Üstündeki Göz / The Eye Above the Well (1988), Johan van der Keuken

İstanbul Film Festivali Çevrimiçi Gösterimleri Haziran seçkisi filmleri:

• Parlak Günlerim / Mes jours de gloire / My Days of Glory / Antoine de Bary • Çingene Kraliçe / Gipsy Queen / Hüseyin Tabak • Sütliman / Pacificado / Pacified / Paxton Winters • Kestane Ormanından Hikâyeler / Zgodbe iz kostanjevih gozdov / Stories from the Chestnut Woods / Grego Bozic • İkimiz / Deux / Two of Us / Filippo Meneghetti • Mutlu Günler / Happy Times / Michael Mayer • Kızım Zoe / My Zoe / Julie Delpy • Mükemmel Aday / The Perfect Candidate / Haifaa Al Mansour • Günah / Il Peccato / Sin / Andrei Konchalovsky • Beyaz Üstüne Beyaz / Blanco en Blanco / White on White / Théo Court • Azize Frances / Saint Frances / Alex Thompson • Baumbacher Sendromu / Baumbacher Syndrome / Gregory Kirchhoff • Rüyaların Dağları / La cordillera de los sueños / The Cordillera of Dreams / Patricio Guzmán • Dolaşık / Entwined / Minos Nikolakakis • Rialto / Peter Mackie Burns

www.tbmag.co.uk 73


ŞEHİR VE YAŞAM

Geleceğin SUV’si Yeni Ford Kuga Ford’un Avrupa’da en çok satan SUV modeli olan ve yenilenen Ford Kuga şık tasarımıyla dikkat çekerken tamamen yenilenen daha geniş iç mekân ve konfor sunan tasarım ve teknoloji detaylarıyla da öne çıkıyor.

S

tyle, Titanium ve daha sportif karakterli ST Line versiyonlarına sahip olan yeni Ford Kuga gelişmiş güç ve aktarma organlarıyla sınıfının en iyi verimliliğini sunuyor. Yeni Ford Kuga, 1.5 litre EcoBoost benzinli, manuelin yanı sıra yeni sekiz vitesli otomatik şanzımanla da kombine edilebilen 1.5 litre EcoBlue dizel, Akıllı 4x4 Çekiş Sistemi ile sunulan 2.0lt Ecoblue dizel ve 2.5 litre PHEV benzinli motorla zengin bir güç ve aktarma organı çeşitliliği sunuyor. Yeni Ford Kuga, 150 mm ileri-geri hareket eden kızaklı arka koltuk tasarımıyla sınıf lideri 2.sıra diz mesafesini ve esnek bagaj hacmi kullanımı imkanını birlikte sunuyor. Geniş ve ferah iç mekân özelliklerini; kablosuz şarj özelliği, 8 inçlik renkli dokunmatik ekranıyla SYNC bilgi-eğlence sistemi, premium B&O ses sistemi ve farklı sürüş modları ile tasarımı değişen 12,3 inç büyüklüğünde Dijital Gösterge Paneli gibi gelişmiş konfor donanımları tamamlıyor. Euro NCAP tarafından en yüksek derecelendirme olan 5 Yıldız ile değerlendirilen yeni Ford Kuga; Dur & Kalk ve Trafik Levhası Tanıma Sistemine sahip Adaptif Hız Kontrol ve Şerit Hizalama Asistanı, Ford Dinamik LED Ön Far Sistemi, Göz Hizası Gösterge Paneli ve Yeni Aktif Park Asistanı gibi gelişmiş teknolojilerle üstün güvenlik sunuyor.

74 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

Tamamen müşteri ihtiyaçları göz önüne alınarak tasarlandı Yeni Ford Kuga, yakıt verimliliğine katkı sağlayan gelişmiş aerodinamik özellikler dışında önceki nesil ile kıyaslandığında eşdeğer güç ve aktarma seçeneğine oranla 80 kg’a kadar ağırlık avantajı sağlayan Ford’un yeni esnek önden çekişli platformu üzerine yükseliyor. Sadece aerodinamik performansı iyileştirmekle ve önemli bir ağırlık avantajı sunmakla kalmayan yeni platform aynı zamanda yeni Kuga’nın üstün güvenlik seviyesine de katkı sağlıyor. Yeni Kuga’nın çarpışma güvenliğinde önemli bir paya sahip olan yeni platform, gelişmiş sürüş dinamiklerini de beraberinde getiriyor. Yüzde 10 daha fazla


/ OTOMOTİV

burulma dayanıklılığı sağlarken daha fazla yaşam alanı yaratıp aynı zamanda etkileyici ve dinamik bir tasarım sunuyor. Yeni Ford Kuga daha şık ve zarif hatlar, arkaya doğru uzanan ön farlar, daha uzun motor kaputu, daha eğimli arka cam, genişleyen omuz ve daha alçak tavan çizgisi ile uzun dingil mesafesine sahip akıcı hatlarıyla çok daha prestijli, çevik ve dinamik bir görünümü beraberinde getiriyor.

Zengin, verimli ve gelişmiş yeni motor seçenekleri tüm ihtiyaçları karşılıyor 6 ileri manuel ve 8 ileri otomatik şanzıman seçenekleri ile sunulacak olan Ford’un 1.5 litre EcoBlue dizel motoru 120 PS güç ve 300 Nm tork üretiyor ve 4,2- 4,5* lt/100 km yakıt tüketimi ile 109 – 119* gr/km CO2 emisyon değerleri sunuyor. EcoBlue dizel motor; yanmayı daha verimli hale getiren ve emisyonları azaltan su ve hava soğutma sistemi, entegre emme manifoldu, daha hassas gaz tepkileri için düşük ataletli turbo besleme, yüksek basınçlı enjeksiyon sistemi de dahil olmak üzere tüm güncel, gelişmiş ve yenilikçi motor teknolojilerini bünyesinde barındırıyor. 1.5 litre EcoBoost motor ise 120 PS güç ve 240 Nm tork üretiyor ve 5,6* lt/100 km yakıt tüketimi ile 127*gr/km CO2 emisyon değerine imza atıyor. Silindir kapatma veya devreye alma süresi sadece 14 milisaniye sürüyor ve kabin içinde hissedilmiyor.

Yeni Kuga’nın karakterini sürüş koşullarına uyarlayan yepyeni sürüş modları Yeni Kuga’da ayrıca ilk kez seçilebilir sürüş modu teknolojisi sunuluyor. Sistem gaz tepkisi, direksiyon sertliği ve çekiş kontrolü dışında otomatik modeller için vites değiştirme zamanlamasına müdahale ederek Kuga’nın sürüş karakterini uyarlıyor. Normal, Spor ve Eko sürüş modları dışında sunulan Kaygan Zemin sürüş modu sürücüye daha az tutuş özelliğine sahip yüzeylerde daha fazla sürüş güvenliği sağlıyor. Derin Kar/Kum sürüş modu ise yumuşak ve gevşek zeminlerde aracın tutuşunu arttırmaya yardımcı oluyor.

Genişlik, esneklik ve bağlanabilirlik yüksek konforla bir arada Konfor, genişlik, esneklik ve bağlanabilirlik Yeni Kuga’nın yolcu deneyiminin temelini oluşturuyor. Yeni Kuga, yerini aldığı nesil ile kıyaslandığında 44 mm daha geniş, 89 mm daha uzun ve 20 mm daha fazla dingil mesafesine sahip. Yeni boyutlar önceki nesil ile kıyaslandığında 6 mm daha alçak olan tavan yüksekliğine karşın ön ve arka koltuk yolcularına daha fazla omuz mesafesi ve baş mesafesi sunuyor.

Kızaklı arka koltuk tasarımıyla sınıfının en iyi 2.sıra diz mesafesi Yanlarda oturan arka koltuk yolcularına ilk kez ısıtmalı koltuklar sunulurken kızaklı arka koltuklar ileri-geri hareket edebiliyor. Koltukların geriye çekilmesiyle Kuga 1.035 mm ile sınıfının en iyi 2. sıra diz mesafesini sunarken koltuklar ileriye kaydırıldığında 67 litre ek bagaj hacmini kullanıma sunuyor ve 650 litrelik bir değere ulaşıyor.

İç mekanda hayatı kolaylaştıran bağlanabilirlik özellikleri Yeni Kuga’nın iç mekânı, kullanıcının hayatını kolaylaştıran yenilikçi çözümlerle donatılıyor. Kablosuz şarj gibi gelişmiş bağlanabilirlik çözümleri kabin içindeki kablo karmaşasını ortadan kaldırıyor.

Yeni 12,3 inç büyüklüğünde dijital gösterge paneliyle bir ilk Yeni bir 12,3 inç büyüklüğündeki dijital gösterge paneli, kesintisiz iç tasarım için kavisli üst kenarı kullanan serbest biçimli teknolojiyle sektörde bir ilk olmasıyla öne çıkıyor. Özel olarak geliştirilen 10 hoparlörlü 575 Watt gücündeki yeni B&O Ses Sistemi hoparlörlerin konumu ve akustik optimizasyonu ile araç içerisindeki her bir yolcuya benzersiz bir ses deneyimi yaşatıyor. Ford’un Akıllı Bagaj Kapağı teknolojisi kullanıcının elleri doluyken arka tamponun altına yapacağı basit bir ayak hareketiyle bagaj kapağını konforlu bir şekilde açma imkânı sunuyor.

Şarj Edilebilir (Plug-in) Hibrit modeli Önümüzdeki dönemde Şarj Edilebilir (Plug-in) hibrit versiyonunun da Türkiye’de sunulması planlanan Yeni Ford Kuga’nın ilk etapta 1.5 litre EcoBoost benzinli manuel şanzımanlı versiyonu ve sekiz ileri otomatik şanzımanla kombine edilebilen 1.5 litre EcoBlue dizel versiyonları Türkiye’de satışa sunulacak. www.tbmag.co.uk 75


Professional translation and language services

ak Irm kul Can

Ares Translation Specialising in the Turkish/English language pair, ARES T&C LTD provides premium translation & interpretation services in multiple languages by adopting a 360° service principle

Consultancy Services Language Services

provide translation and “ We consultancy services for your commercial activities and personal needs in the UK

ARES T&C LTD Flawless and affordable solutions with 100 % customer satisfaction... Your language Solution "Always online alway on time" Partner... +44 20 8704 1304 /+44 7500 668 914

info@arestnc.com

www.arestnc.com

TRANSFORM YOUR BUSINESS WITH PROFESSIONAL MANAGEMENT

tailor made support from experienced advisors Call us for financial advice on services below and more: •

FINANCIAL ADVISORY

FINANCIAL PERFORMANCE MEASUREMENT

PROFIT & COST IMPROVEMENT

FINANCIAL SOLUTIONS SUPPORT

Freelance Literary Translator, Sworn German English Turkish Translator, Editor, Proofreader e-mail: rmakcankul@gmail.com Phone: +90 539 262 56 81

Istanbul

London

We’re a multi-faceted boutique ad agency, operating in Turkey and the UK Our creative portfolio is worth boasting about. Digital Marketing Advertising, Design Communication, PR Consultancy services Tailored research and marketing services for companies wishing to enter Turkey and the UK market.

Rain Management Consultancy Limited www.rainconsult.com +44 0777 123 1422

76 Turkish British Magazine I Mayıs - Haziran - Temmuz 2020

COMMUNICATION afscomms.com

afisiletisim.net


www.bowlinglaw.co.uk

A Client Focused Firm / Sizin İçin Buradayız Our Practice Areas:

Corporate Law

Commercial Property

Residential Property

Private Client

Dispute Resolution

Family and Children

For further information please do not hesitate to contact one of our Turkish speaking legal advisors: Huseyin E. Huseyin Senior Partner

e huseyin.huseyin@bowlinglaw.co.uk t 020 8221 8074

Huseyin Youssouf

Partner, Commercial Property

e huseyin.youssouf@bowlinglaw.co.uk t 020 8221 8055

Gunduz Misiri

Ayla Zengin

e gunduz.misiri@bowlinglaw.co.uk t 020 8221 8041

e ayla.zengin@bowlinglaw.co.uk t 020 8221 8000

Omer Kahraman

Cemre Koroglu

Associate Solicitor, Residential & Commercial Property

Assistant Solicitor, Residential & Commercial Property

e omer.kahraman@bowlinglaw.co.uk t 020 8221 8037

Consultant Solicitor, Residential & Commercial Property

Corporate Lawyer (Turkish Qualified)

e cemre.koroglu@bowlinglaw.co.uk t 020 8221 8057

Bowling & Co Solicitors are Authorised and Regulated by the Solicitors Regulatory Authority. SRA number 70024. 62 Broadway, Stratford, London E15 1NG Telephone 020 8221 8000 www.bowlinglaw.co.uk



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.