LK_Ocak2014

Page 1


liseli kıvılcım

2

AYAKKABI KUTULARININ İÇİNDE PARASIZ EĞİTİM VAR! Ayakkabı kutularının içindekiler ücretsiz sağlık talebimiz, ücretsiz barınma ve ulaşım haklarımızdı. Şimdi zaman egemenler arası çatışmayı izleyip, değerlendirme zamanı değildir. Şimdi zaman haklarımızın, bizim olanın peşinde koşma hak sorma, hesap sorma zamanıdır.

H

epimiz gördük! Hepimiz şahidiz! Milyonlarca doları usulsüzce hesaplarına geçirenler açık ettiler. Herkes gördü, herkes şahitlik etti çalmışlardı. Peki ne idi çaldıkları, birkaç milyarderden hesaplarına geçirdikleri usulsüz paralar mı idi sadece? Ya da devletin hazinesinden aktardıkları gayrimenkuller mi?

Bizim Paralarımız!

Evet, şimdi başta Başbakan Erdoğan olmak üzere sürekli manipüle etmek suretiyle verdiği demeçlerin tüm özeti budur. Birileri diğerlerine tuzak mı kurmuş? Yıllarca birlikte çaldıkları paraları şimdi mi açık etmişler? Sizce buların bir önemi var mı? Orada bulunan paralar Halkın paraları, halkın sağlık, eğitim, barınma, ulaşım ve temel yaşam ihtiyaçları bakanların oğullarına gerçekleştirilen yolsuzluk operasyonu ile açık edildi. Devlet içerisindeki ayrılık derinleşti ve Tayyip Erdoğan’a ve uyguladığı politikalara kar-

şı daha öncede rahatsızlığını defalarca belirten cemaat güçleri, 17 Aralık günü yolsuzluk hamlesi ile pisliği deşifre etti.

Bize Düşen Ne?

Herkes ilk önce operasyonun boyutu, çalınan paraların miktarı v.b konularla ilgilense de, zaman geçip ortam soğumaya başladıkça akıllarda bir başka tepki oluşuvermişti. Peki bu çalınan paralar ne olacaktı, daha fazlası olduğu söylenen bu paralar bizlerin vergilerinden, bizlerin emek gücünden çalınan paralar değiller miydi? Evet öyleydi Yıllarca Halktan alınan vergiler usulsüzce iktidar partisine ve onu var eden sermaye gruplarına peşkeş çekilmişti. Ayakkabı kutularının içindekiler ücretsiz sağlık talebimiz, ücretsiz barınma ve ulaşım haklarımızdı. Şimdi zaman egemenler arası çatışmayı izleyip, değerlendirme zamanı değildir. Şimdi zaman haklarımızın, bizim olanın peşinde koşma hak sorma, hesap sorma zamanıdır. Susma, korkma, itaat etme!

Kutuların İçinde, Eğitim Hakkın Var Yıllardır kesintisiz olarak mücadelesini verdiğimiz parasız eğitim için bütçe talebimiz, her zaman egemenlerce engellendi ve ötelendi. Verilen bütçe raporları, eğitime yıllardır dönemlik yapılan yamalar, geçiştirme kararlar ve göz boyamalarla geçen onca yıl. Hepsi sert, net ve pis bir engele takıldı. Kirlilik ortaya saçıldı, binlerce öğrencinin hakkı olan paralar, eğitime aktarılmayan o paralar yolsuzluk operasyonunda ele geçirilmişti. Bir kez daha haklı çıktık Yıllarca savunduklarımız, meydanlarda haykırdıklarımız şimdi bir yolsuzluk operasyonunda ortaya çıkıyordu. Eğitim hakkı sokakta verilen mücadele ile alınır ve kazanılır. Hiçbir egemen güç bunu bize bahşetmez, hakkımızı almak, yolsuzlukları deşifre etmek ve bizim olanı geri alabilmek için sokağa, eyleme, mücadeleye. Eğitim hakkın için mücadele et, geleceğin ayakkabı kutularının içinde heba oluyor.


liseli kıvılcım

gİZEM sAMSUN

4

yılı ardımızda bıraktık, kavgamızı büyüttük 4 yılda. Liseliler olarak çaktığımız kıvılcımı büyüttük ve büyütmeye de devam ediyoruz. Liseli gençlik olarak yaşadığımız sorunlara karşı kendi bilinç ve irademizle çözüm üretme, eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim mücadelemizde birer özne olma, özgürlük, eşitlik kavgamız sürüyor. Görkemli Gezi direnişiyle birlikte toplumsal muhalefetin, bütün kanallarında hızla ivme kazandığı bu dönemde liseli gençliğin mücadelesi de büyük bir ivme kazandı. Dershanelerin kapanması konusunda ısrarcı olan iktidara ve sermayesini dershanelerle büyüten sermayedarlara karşı parasız; anti-bilimsel, ezberci eğitime karşı bilimsel; cinsiyetçi, şoven eğitime karşı eşit eğitim hakkımızı alabilmek için örgütlü mücadelenin şart old delemize sahip çıkıyor ve örgütlülüğümüzü büyütüyoruz. Sistemin polisiyle, tomasıyla, gazıyla yaratmaya çalıştığı korku hegemonyasına karşı

3

#Direnişzamanı cesareti, asimilasyon politikalarına karşı onuru, bireycileştirme politikalarına karşı dayanışmayı örerek liseli gençliğin sesi olmayı hedefliyoruz. Gezi direnişinden sonra bazı yerellerde forumlara dönüşen liseli hareketine bizler Liseli Kıvılcım olarak yerellerde liseli insiyatifleri kurarak ve kampanya düzenleyerek yön vermeye çalıştık. Gezi ruhunu yansıtan ve liselilerin yaratıcılığıyla şekillenen kampanyamızda amacımız farklı yerellerde liselilerin yaşadığı farklı sorunlara ve genelde yaşadığımız eğitim sistemine dair sorunlara karşı politik tepkimizi ve taleplerimizi ortaya koymaktır. Eğitim sistemimiz öyle bir hal aldı ki her gün yeni bir politikayla karşı karşıya kalıyoruz. Artık olması gereken eğitim hakkı talebimizi istemekten çok, “acaba bugün neyle karşılacağız” diye düşünür olduk. Sene başında devamsızlıkların 10 güne indirilmesiyle başlayan eğitimi tasfiye politikaları, 4+4+4 eğitim modelinin getirisi olan ‘çocuk gelin’ politikası, arkasından

dersten geçme notunun 50’ ye çıkarılması iktidarın derdinin bize nitelikli bir eğitim vermek olmadığının, aksine bizi tamamen bir kargaşanın içine sokmak olduğunu kanıtlar nitelikte. Tüm bunların üstüne, bizlerle dalga geçer gibi Dershane tartışılması yürütülmesi ise egemenlerin ikiyüzlülüğünü deşifre eden son nokta olarak karşımızda Vakit eğitim hakkımızı elimizden almaya çalışan zihniyete karşı boyun eğme vakti değildir! Liselilerin söyleyecek sözü değiştirecek gücü var! Bütün bu politikalara karşı Şimdi #Direnişzamanı

Sistemin polisiyle, Toma’sıyla, gazıyla yaratmaya çalıştığı korku hegemonyasına karşı cesareti, asimilasyon politikalarına karşı onuru, bireycileştirme politikalarına karşı dayanışmayı örerek liseli gençliğin sesi olmayı hedefliyoruz.


4 Erd al Ere n Ölümsüzdür!

liseli kıvılcım

E

rdal Eren Erdal ın adını duymayanınız yoktur. Yüreklere yer etmiş, cuntanın en masum kanıdır Erdal yoldaş.. 12 Eylül cuntası öncesinde katledilen ODTÜ öğrencisi Sinan Suner’in protesto gösterilerine katıldığı gerekçesiyle gözaltına alınmış, bir eri öldürdüğü iddiasıyla hüküm giymiş ve suçsuzluğu kanıtlandığı halde ‘’ibret olsun’’ diye 17 yaşında yaşı büyütülerek idam edilmiştir! Umudun türküsüdür Erdal Eren! Son sözü ezilen yığınlara eşit ve özgür bir dünya dilemek ve devrim yolunda ölümden kati suretle korkmadığını söylemek olmuştur..

Uyan! Berkin Elvan

Berkin Nispi olgular, totaliter baskılar sonucu ortaya çıkan görkemli gezi parkı direnişi bir halk ayaklanması olmuştur. Bireylerin birleşerek taleplerini dile getirmesi demokratik, meşru haklarıdır. Direnişe renklerini katan liseli gençlikte temrin, sathi ve anti demokratik eğitim siste-

sERPİL kIRDAĞ

mine kaşı en ön saflarda demokratik lise taleplerini haykırmışlardır. Berkin i unutmadık… Lise öğrencisi Berkin Elvan bir sabah ekmek almaya çıkmıştı evinden, ve bir daha dönememişti.. Gezi eylemleri sırasında halkın meşru taleplerine karşı polisin attığı gaz kapsülü kafasına isabet etmişti. Berkin aylardır uyuyor..

Anti Demokratik Eğitim Yasalarına Karşı Eğitim-Sen Alanda

Eğitim sen Ankara eylemi Anti demokratik eğitim sisteminde eğitim emekçileri de ezberci anlayışın ürünü olmayı redetti. Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim taleplerini dile getirmek, eğitim alanında öğrenci ve eğitimcilerin çektiği sıkıntıları demokratik haklarını kullanarak beyan etmek için Milli Eğitim Bakanlığı’na yürümek isteyen Eğitim-Sen üyelerine, polisin müdahalesi oldukça sertti. Üstelik polis hızını alamamış bürolara, evlere de gaz bombası atmıştı. Müdahale sırasında bir eğitim emekçisi başına gelen gaz kapsülüyle yaralanıp hastaneye kaldırılmıştı.

Önce dövdüler sonra.. Onurları için sokağa dökülen eğitim emekçileri polisin sert saldırısıyla zor kullanılarak dağıtıldı. Ardından Bakırköy’de emniyet ekipleri trajikomik bir pankartla öğretmenlerin öğretmenler gününü kutladı. Eğitim emekçilerine yapılan saldırı çeşitli yerellerde protesto edildi.


liseli kıvılcım

Dershaneler

5

pINAR dEMİRKOL

1

970’li yıllarda kapitalizm, içine girdiği krizi çözmek için, kamusal alanları tasfiye ettiği neoliberal politikalarla, kimi alanları sermayeye teslim etti. Bunların başında eğitim sistemi gelir. Özel okullar ve dershaneler parası olan için ek eğitim olmasa da sınavlara hazırlık olanağı sağlarken, günde 10-12 saat çalışıp emek gücünün çok altında ücret alarak yaşamını sürdürmeye çalışan aileler için imkansızlaştı. Tanka, tüfeğe, bombaya, operasyonlara ayrılan bütçeyle eğitime ayrılan bütçe arasında dağlar kadar fark herkesin gözleri önünde iken, bir de özel okul ve dershanelerde eğitim almış öğrenci ayrımı ile eşitsizlik katmerlendi. Devlet okullarındaki niteliksiz eğitimi almış öğrencilerin dersanelere gidenlerle aynı sınav sistemine tabii tutulması gibi bir eşitsizlik sanırım bütün tartışmaları alaşağı eden bir gerçeklik.

Dershane Aldatmacası

Dershane değil, ranthane!! AKP hükümeti geçtiğimiz günlerde dershanelerin kapatılması gerektiğini söyleyerek gündemi meşgul etmişti. Peki, dershaneleri kaldırmayı düşünmeden önce eğitim sistemi köklü bir şekilde değiştirilemez miydi? Aslında AKP için sorun ne öğrencilerin başarısı ne de eşitsiz bir eğitim sisteminin varlığı...

Mesele AKP’ nin kendisine rakip gördüğü Gülen Cemaati’ nin dershaneler aracılığıyla öğrencileri kendi safına çekme ağını sınırlamaktı. Dershane gündeminin ardına baktığımızda anlıyoruz ki, meselenin özü dershanelerin işlevinin ne olup olmadığı değil. İktidar partisi AKP, sadece siyasal iktidarla yetinmiyor, halkı bütünüyle ele alarak, kendine uyumlu bir halk yaratmak istiyor. 2014-2015 yıllarında AKP hükümetinin kendi kurallarına itaat eden ve AKP zihniyetine sahip “yeni nesil gençleri” yaratabilmek için yürüttüğü politikalar gayet açık değil mi? Dershane gündemi ile AKP-Cemaat arasındaki gerilim şahsi bir mesele olmaktan çıkmış öğrencilerin geleceği kullanılarak politik bir çatışmaya dönmüştür.

bunu sunmuştu. 2008 tarihli önerge dershaneleri yerden yere vururken, Kılıçdaroğlu dershane tartışmasında “Bugünkü koşullarda dershanelerin kapatılması pek akıllı politika değil” diyerek dönüşüme karşı çıkıyor. Böylelikle anlıyoruz ki eşitsiz eğitimin varlığı ne AKP’ nin umurunda, ne de CHP’nin. Aslında bu duruma yabancı değiliz. Biz bunların ipliğini “Gezi” de açığa çıkarmıştık zaten. Ne CHP’nin ne de düzen içi herhangi başka bir gücün, dün dediğine bugün başka bir şey diyeceğini tahmin etmek zor değil artık bizler için. Gezi bize bunu öğrettiği sağladığı gibi, hakkından nasıl gelinebilineceğini de öğretti elbet. Gezi direnişi sonrası hakları için mücadeleye katılan bizler, eğitim dayanışması v.b organizasyonlarla mücadelePeki Ya Muhalefet? mizi diri tutmayı sürdürüyoDiğer bir taraftan hükümet ruz. karşıtı CHP’ ye bakacak olur- Biliyoruz ki bizlerin gerçek sak, kendi içinde çeliştiğini kurtuluşu egemenler arabariz bir şekilde görmüş olu- sı güçlere dayanarak değil, ruz. CHP dershanelerin kahalkın kendi öz-bağımsız patılmasını istemezken 2008 gücünü örgütleyip harekete yılındaki önergesi bunun tam geçirmekle mümkün olacaktersini söylüyor. tır. Bugün dershane, yarın CHP lideri 2008 yılında bir başka konuda karşımıza verdiği bir önergeyle cemaate çıkacak bin bir türlü ilüzyona ait okulların araştırılmasını karşı tek parolamız bu olmaistemiş ve 20 vekilin imzasıyla lıdır.


liseli kıvılcım

6

Baskının olduğu yerde ayaklanmak, isyan etmek meşrudur. Kendiliğinden olan hiçbir şey yoktur. Baskılar Zaman içinde örgütlenir, bütün olur. Belli seviyeye ulaşır ve bir yerde patlar, işte gezi de olan buydu.

#Gezi

G

ezi Direnişini Leylek’ler mi yoksa Baskılar mı Getirdi? Başkaldırıyoruz, öyleyse varız! Baskının olduğu yerde ayaklanmak, isyan etmek meşrudur. Kendiliğinden olan hiçbir şey yoktur. Baskılar Zaman içinde örgütlenir, bütün olur. Belli seviyeye ulaşır ve bir yerde patlar, işte gezi de olan buydu. Toplumsal güçlerin hepsi sokaktaydı ve hepsinin bir nedeni vardı sokakta olmak için. Gençlik, kadınlar, Lgbt bireyleri, Aleviler, işçiler-işsizler, savaş karşıtları, taraftarlar. Kısacası baskının hissedildiği toplumsal alanların bütün özneleri artık yeter demek için sokağa çıkıp direnişin türküsünü söylemeye başladılar. Barikatları kurarak, bu barikatlar aynı zamanda ötekileştirmeye, paraya, bencilliğe, anti-militarizme, homofobiye karşı kuruldu. Özgürlüğe bir beden olup daha insancıl, dayanışma içinde paylaşımcı kin ve öfke, nefret duygusu olmadan bir arada durdular. Gezi parkı isyanını sönümlendirmek ve kendini temize çıkarmak isteyen hükümet, gezi isyanını yaptığı baskı ve zorbalıklarla değil de dış güçlerin, faiz lobisinin ülkesini sevmeyenlerin işi diye lanse etmeye çalıştı. Medya yalancılığını yaptı, gözlerini yumdu, sustu, ama halk artık sokaktaydı medyaya da bu hükümete de artık inanmıyordu. Kıvılcım çakıldı ateş oldu, sokaklara taştı yumruk oldu!

Gençlik

G

ezi isyanında öncülüğünü çeken toplumsal güçlerin %90’ı gençlikti. Gençlik için eleştirilerin çokça olduğu bir dönemde apoli-

tik, duyarsız olarak gösterilen gençlik sözünü sokakta söyledi. Gezinin neşesini, ufkunu, yaratıcılığını baskıya inat ortama dayattı ve herkesi içine alan bir ortamı var etti. Peki neden daha öncesinde sesini çıkarmayan,

apolitik olarak suçlanan gençlik, nasıl oluyordu da mücadelenin en önünde onun lokomotifi oluveriyordu. Eğitimde uygulanan neo-liberal politikalardan kaynaklanan bilimsel olmayan eğitim ve tamamı ile sermayenin güdümüne sokulmuş olan eğitim sistemi gezi direnişinin tohumlarını gençliğin dünyasına çoktan ekmişti. Gezi’de ortaya çıkan isyan anlarının altında bu politikaların etkisinin olmadığını taraflı tarafsız kim inkar edebilir ki?

Kadınlar

G

ezi parkında barikatlarda en ön safta yer edindiler. AKP’nin 11 yıllık sürecinde kadınların öldürüldüğü,”erkeklerin öldürdüğü ve korunduğu bir iktidarı gördük. Kadınların emeği, bedenleri üzerine durmadan söz söyleyen bir iktidar gördük. Ne giyileceğine, ne yapılacağına, nerde çalışacağına, nasıl davranacağına, kaç çocuk doğuracağına karışan bir iktidar gördük. Ve en son kürtajı yasaklamak istemesi sanırım bıçağın kemiğe dayandığı an


olmuştur. Kadın bedeni üzerinde bu kadar laf söyleyen bir hükümet bulunmamıştır daha. ‘’Kadın mıdır, kız mıdır’’, ‘’Tecavüze uğrayan kadın doğursun, gerekirse devlet bakar’’, ‘’Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum’’ dediler ve giderek pervasızlaştılar. Hükümet konuştukça onlarca kadın ölmeye devam ediyordu. Gezi Parkında en önde barikatlarda olmaları bunun öfkesiydi. Tencereleri, önlükleri, erkekleri , arkalarında bırakıp öfkelerini haykırmaya özgürleştirmek için barikatların en önüne gittiler. Hiç kimse nedensiz sokakta değildi.

LGBT

G

ezi parkının neşesi oldular. Neşesi olurken en aktif bileşenleri de oldular. Bizde buradayız dediler. Ve oldular da dediğimiz gibi hiç kimse nedensiz sokakta değildi. Kanayan bir yara vardı ve bunun adı özgürlüktü. LGBT bireyleri ötekileştirildiler ve yalnızlaştırıldılar. Medya ve hükümetin doğrudan hedefi oldular. Her gün onlarca LGBT bireyi öldürülüyor, sokakta yürürken her an saldırıya uğrayacak korkusuyla yaşıyorlar. Ölmemek, özgürleşmek için mücadele ediyorlar, herkesin özgürce dolaşabileceği, yaşayabileceği bir düzen istedikleri için gezi parkındaydılar. Ve herkes onlara alıştı, bizde varız demenin en güzel, en iyi yolunu seçip özgürlük mücadelesinin en önlerinde yer alarak toplumun bütünü ile kaynaştılar. Hepimiz onları orada daha iyi tanımadık mı? Aslında… ile başlayan cümleler kurup lgbt bireylerinin varlığını gerçek anlamda hissetme ve kabullenme sürecini yaşamadık mı?

Taraftarlar

T

liseli kıvılcım

7

ribünün rengini, bütünlüğünü, coşkusunu sokaklara taşıdılar. Tek vücut oldular barikatlara yüklendiler. Maçlarda diğer takım taraftarlarıyla bir araya gelemeyenler gruplar, gezi parkında sırt sırta, kol kola vererek çatıştı. Taraftar grupları, içinde toplumsal odakların hepsini barındırıyordu. Bu odaklar kendilerini tuttuğu takımlarla ifade ettiler ve özgürlük genel paydası altında binler olup aktılar. Genel itibari ile hayatta yaşadığı sıkıntılardan dolayı kendini taraftar grupları ile ifade edip, talepleri hem özgün hem futbolun içinde hem de dışında toplumsal taleplerdi. Varoş mahallerin gençliğinden, kent merkezlerine büyük bir coşku havuzunu bir araya getiren bu olgu, hükümetin bir numaralı korkusu haline geldi. Nasıl olmasın, 80 bin kişilik “Çarşı” yürüyüşü hala akıllarda, eminiz ki onlarında hala rüyalarına girmekte, kabusları olmaya devam etmekte.

Halk artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bizlere ispatlamış oldu. Bizler Liseliler bu direnişin en önemli bileşeni olan gençliğin geziden sonrada sesini kısmayacağını, haykıracağını mücadelesine devam edeceğini biliyoruz.

Son Olarak

G

ezi direnişi esnasında ve sonrasında sık sık kullandığımız bir şey vardı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.!! Evet Gezi direnişi ile meydanları dolduran korku duvarını aşan Halk artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bizlere ispatlamış oldu. Bizler Liseliler bu direnişin en önemli bileşeni olan gençliğin geziden sonrada sesini kısmayacağını, haykıracağını mücadelesine devam edeceğini biliyoruz. Bu daha başlangıç mücadeleye devam..!!




10 OKULDA , SIR ADA, SOKAKTA LİSELİ KADIN LAR KAVGADA!

liseli kıvılcım

dİLARA aKGÖZ

Bizi cinsel obje olarak gören zihniyete karşı şimdi direniş zamanı!. Cinsiyetçi müfredata, okullardaki cins ayrımcı uygulamalara karşı şimdi direniş zamanı!. Eteğimize, saçımıza, takımıza yapılan müdehalelere karşı şimdi direniş zamanı

N

e bitmek tükendi yıllar ne de eskidi düzen, sistem daha da cinsiyetçi bir sistem! Elini nereye atacağını bilemeyen devlet… Evet elini nereye atacağını bilemeyen devletin cinsiyetçi politikalarının şimdiki hedefleri biz liseli kadınlarız. Yanlış anlamayın biz liseli kadınlar yeni hedef olmuyoruz sadece ülkemizin gündemi o kadar yoğun oluyor ki arada unutuluyoruz(!) ama üzülmeyin tekrar hatırlandık. Devlet büyüklerimiz bizlerle ilgili her zaman ki gündem-

lerine yenilerini ekleyerek muhafazakar söylemlerini devam ettiriyorlar. Bizlerin kılık kıyafetine, saçına, küpesine el atmaya devam ediyorlar. Bu da yetmezmiş gibi AKP’nin sözde ‘’muhafazakar terbiyesi’’ ile yetişmiş müdürlerini biz liseli kadınlarla ilgili kararlar almaya da teşvik ediyorlar. Neler bunlar; kız öğrenciler etek giymesinler!. Durun daha bitmedi! Köhne hü-

kümetimizin tarihin tozlu raflarında kalan düşünceleri bir bir ortaya çıkıyor. Yıllar boyunca başımıza dert olan kılık kıyafet yönetmeliği ile -sözde kaldırmışlardı- ilgili dayatacakları varmış, tövbe biz demiyoruz, onlar diyor dayatacaklarını. Önce yıllar boyunca tek tip üniformaların içine sıkıştırdılar sonra serbestlik adı altında bu uygulamayı kaldırdılar ama biliyorsunuz eğitim sistemimiz yapboz gibi, şimdi de bu serbestliğin yoksul öğrenciyle zengin öğrenci arasında ayrım yaptığını liseli kadınların ‘’zıvanadan çıktığını’’ söyleyerek kaldırıyorlar. Oysa bu düşünce biçimi biliyoruz ki çok büyük gaflettir.


Bu insanların bize eğitim-öğretim diye anlattıkları tek şey ellerindeki cetvellerle etek boylarımızı ölçmek, öğütler vermek oluyor. Bununla da kalmıyor, saçımız boyalıysa, küpemiz varsa öğrencilerin içinde rencide ediliyoruz. Hele bir de bir erkek arkadaşınızla birlikte görünün, aynı sırada oturun ailelere kadar haber gidiyor. Sonuç mu? Sonuç: 45 cm’den başlayıp 1 metreye kadar çıkabilen bir

ruz bile. İlk okuldan itibaren başlayan ders kitaplarında örnek aile resimlerinde kız çocukları annenin yemek yapmasına yardım ediyor, erkek çocuklar ise babalarıyla maç izliyor. Sistem kadın öğrencilerin hayat kurgusunu çoktan yapmış belli ki. 4+4+4 ve devamsızlığın 10 güne düşürülmesi gibi konular ise bizi çocuk gelinler sorunun içine attıkça atıyor. Sadece bunlarla kalmayıp bizi

kadınla bir erkeğin arasındaki mesafe oluyor. Sonuç mu? Diyarbakır’da kızlı-erkekli aynı kantini kullanamama oluyor. Sonuç mu? Gecenin bir yarısında evleriniz basılarak kızlı-erkekli kalıyor musunuz diye denetleme oluyor. Anlayacağınız yasaklarına yasak eklemeye devam ediyorlar. Pantolon giyiniyorsan paçasını daraltmak yasak, aman bacak hatların belli olmasın! Makyaj yapmak yasak, takı-toka takmak yasak. Bu durumlara artık şaşıramıyo-

düşündüklerinden okullarda emzirme odaları açıyorlar. Ve bizden yaşça büyük olan adamlara ellerinden gelen her iyiliği yapıyorlar. Bunlara karşı tepkisiz kalmayan biz liseli kadınlar söz konusu bizim hayatlarımız olunca susmayacağız aksine sesimizi yükselteceğiz. Ve biz liseli kadınlar ; Hayatımıza yön vermeye çalışanlara karşı şimdi direniş zamanı!.. 4+4+4’lerle bizim için kurgulanan ‘’evinin kadını, çocuklarının anası’’ söylemine

liseli kıvılcım

11

karşı şimdi direniş zamanı!. Bizi cinsel obje olarak gören zihniyete karşı şimdi direniş zamanı!. Cinsiyetçi müfredata, okullardaki cins ayrımcı uygulamalara karşı şimdi direniş zamanı!. Eteğimize, saçımıza, takımıza yapılan müdehalelere karşı şimdi direniş zamanı diye TÜM LİSELİ KADINLARI HAYKIRMAYA ÇAĞIRIYORUZ..!

Sonuç mu? Sonuç: 45 cm’den başlayıp 1 metreye kadar çıkabilen bir kadınla bir erkeğin arasındaki mesafe oluyor. Sonuç mu? Diyarbakır’da kızlı-erkekli aynı kantini kullanamama oluyor. Sonuç mu? Gecenin bir yarısında evleriniz basılarak kızlı-erkekli kalıyor musunuz diye denetleme oluyor.


12 Düny ada Paylaşım Savaşları!

liseli kıvılcım

eGE aKARCA

D

ünya’da yeni bir emperyalist paylaşım savaşı yaşanıyor. Bunun adı belki 3. Dünya savaşı değil ama orta doğuya bakıldığında emperyalist ülkeler yılar önceden hepimizin önünde kademe kademe önce Irak’ı sonra Suriye’yi paylaştılar. Peki bu iş bu kadar kolay oldu mu? Tabi ki hayır Daha önce ırak’ta yerel direnişçi güçlere takılan ABD Suriye’yi vurmaya cesaret edemedi.

rını da yanlarında sürüklerler. Barış için tek yol savaşı isteyenlerin hukuku içinde yol arayışına girmek değil, savaşa karşı büsbütün ve kararlı bir şekilde direnmektir.

büyük ayaklanmalara yol açtığını hep beraber izledik. Genel olarak Arap halkı ve özelliklede kadınlar, toplumsal, ekonomik, ve siyasal istemlerle sokaklara döküldü. Yakınmalarını ve beklentiDirenme hakkının doğruluğunu anlamaktan uzak kalerini ortaya koydu. Yıllarlanlar, barış için direnmezlerse kendilerini uçurumdan dır görülmemiş bir şekilde attıkları gibi savaşan ülkelerin halklarını da yanlarında Arap halkı özgürlük ve demokrasi çığlıklarını tüm sürüklerler dünyayı hayret ve hayranlığa düşürecek şekilde açıkÇünkü Suriye’nin önünde lamaya, hükümetleri istifaya ırak gibi kanlı bir örnek vardı. Arap Baharı’ndavet etmeye ve yeni bir Arap dan Günümüze Savaştan her türlü baskı dünyasının kurulması yoİsyan Her Yerde ve sömürüden kurtulmak Meydanlar işgal ediliyor, önce lunda isteklerini haykırmaya toplumsal yaşam hakkında başladı. Arap baharını ani ve orta doğuda sonra bir domive yaşama yön veren temel no etkisi yaratarak ispanya, ve beklenmeyen bir siyasal olgu kararların alınmasında söz olarak kabul edemeyiz. Arap en son Brezilya ve Taksim’de. ve karar sahibi olmak için toplumu uzun bir süreden ‘’sessizliği’’ bozmak gerekiyor. Tunus’lu işsiz üniversite mebu yana önemli değişimler Akp ve ABD savaş istiyor. Ne zunu bir gencin ülkesindeki göstermektedir. En önemli ekonomik koşulların olumolursa olsun Suriye’yi vurma değişiklik toplumsal yapıda suzluğunu iş bulma olanakçabasındaydılar. Ancak barış ve özellikle kadının değişen larının azınlığını, devlet ve için müdahale etmek savaş gelişen statüsünde yer alkamu yönetimindeki yolsuzve güç arayışlarının reddini maktadır. Son döneme kadar lukları, gelir dağılımındaki gerektirir. Haksız bir savaşa Arap kadınlarının doğurgankarşı çıkmak suç değildir. Di- eşitsizliği ve daha birçok top- lık oranı kadın başına 7 çocuk renme hakkının doğruluğunu lumsal aksamayı ve yetersizli- iken günümüzde bu değer 2 ği protesto etmek için kendini anlamaktan uzak kalanlar, doğuma kadar düşmüştür. Bu barış için direnmezlerse ken- kentin meydanında yakma sonuç kadının sadece çocuk olgusunun yarattığı kelebek dilerini uçurumdan attıkları doğurma aracı olmaktan gibi savaşan ülkelerin halkla- etkisinin Arap dünyasında uzaklaşması ve kadının top-


liseli kıvılcım

13

lum yaşamında aktif olarak rol almaya başlamasının ilk ürünüdür. Artık Arap kadınları erkek egemen toplumunun ezilen ve dışlanan bireyleri değil; erkek ile eşit söz hakkı isteyen özgürlük kavramını tanıyan ve hakları için mücadele edebilen bir konuma gelmiştir. Bir başka önemli etmen ise Arap coğrafyasında yaşanan adaletsiz gelir dağılımı ve

Birincisi; bu duvar AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana, izlediği dış politikasının iflas ettiğinin bir sembolüdür. İkincisi ise, AKP bu duvarla gerek sınırın bu tarafında gerekse öbür tarafında kalan Kürtlerin, yıllardır verdikleri mücadele sonucu elde ettiği kazanımları yok etmeyi amaçlamaktadır. Yıllardır Suriye’de yoksulluğa terk edilmiş ve kimliksiz ya-

bunun sonucu açığa saçılan yoksulluk olmuştu. Esasen toplumsal güçleri harekete geçiren dinamik bu idi, daha sonra egemenlerce manipüle edilmeye çalışılsa da direnişin tohumları eşitsizliğe karşı verilen mücadelelerde ekildi.

şayan Kürtler verdikleri mücadele sonucu bugün bunun meyvelerini toplamaktadır. Rojava Devriminde cisimleşen Kürt uyanışını engellemek ve bu devrimi sınırın bu yakasındaki Kürtlerin görmemesi için örülüyor bu duvar. Ne de olsa sınırın bu yakasında özel okullarda anadilde eğitim Kürtlere devrim olarak Başta sunulurken, sınırın öbür taraOrtadoğu olmak üzere fında Rojava’da Kürtler kendi Dünya üzerinde emperyakendilerini yönetmeye ve anadillerinde eğitim yapmaya listlerin öncülüğünde gerçekleşen paylaşım savaşbaşladılar. Bu duvar aynı zamanda ları her zaman Halkların aylardır hükümet ile Kürt haaleyhine sonuç vermiştir. reketi arasındaki barış görüşTalepler geriye itilmiş ve melerinin de aslında içi boş savaş harcamaları ön plaolduğunu gösteriyor. Duvarna alınmış ve düzen yenilar savaşların bir ürünüdür den halkların karşıtlığında ve duvar ören bir zihniyetin barış getirdiği hiçbir yerde restore edilmiştir.

Duvarlar Örülüyor, Halkların Mücadelesi, Büyüyor

Türkiye-Suriye sınırının Türkiye tarafına hükümetin örmeye çalıştığı duvar artık hepimizin malumu. Nusaybin-Kamışlı, Ceylanpınar-Serekaniye ve Kilis-Afrin arasına yapılan bu duvar, AKP’nin şu iki konuda yaşadığı çaresizliği ortaya koymaktadır.

görülmemiştir. Son olarak şu bir gerçektir ki o duvar yıkılacaktır. AKP’nin dış politikadaki çaresizliği ile halkın uyanışı üzerine örülmek istenen bu çaresizlik duvarı daha şimdiden sarsılmaktadır. Duvarın altında kimin kalacağını hep beraber göreceğiz.

Halkların Mücadelesini Büyütelim

Başta Ortadoğu olmak üzere Dünya üzerinde emperyalistlerin öncülüğünde gerçekleşen paylaşım savaşları her zaman Halkların aleyhine sonuç vermiştir. Talepler geriye itilmiş ve savaş harcamaları ön plana alınmış ve düzen yeniden halkların karşıtlığında restore edilmiştir. Egemenler arası güç savaşında tarafımızı her zaman halkın çıkarları ekseninde yükseltmeliyiz. Paylaşım savaşlarının bizlere yönelik uyguladığı manipülasyon, taraf seçmek ve halkların taleplerini ertelememiz yönünde olmaktadır. Bu tuzağa düşmeyelim.


liseli kıvılcım

14

aRDA yILMAZ

Müzikte Enternasyonalizm Nueva Cancion ve Victor Jara

M

üziğin evrensel ve birleştirici bir unsur olduğu sıklıkla dile getirilen bir düşüncedir. Bu nedenle Ölümünün 40. Yılı nedeniyle Victor Jara’yı hatırlamak ve temsilcisi olduğu “Yeni Şarkı” akımını biraz yakından incelemek gerektiğini düşünmekteyim. Yeni şarkı akımı 60’ların sonunda Küba devrimi ile ivme kazanan adına Trova denilen klasik gitar eşliğinde söylenen yerel müziğin etkisiyle gelişen sosyal/protest bir müzik türüdür. Bu akım Latin Amerika’nın genelinde etkisini göstermiş, daha sonra tüm dünyayı etkileyen güçlü ve popüler bir akım haline gelmiştir. Şili bu akımın gelişiminde önemli bir dönemeçtir. Bu sebeple içerisinde geliştiği politik tarihe değinmek yerinde olacaktır. 1970 yılında daha önce örneğine rastlanmayan bir duruma ev sahipliği yapmıştır Şili. Unidad Popular (halk birliği) partisinin adayı Allende serbest seçimle iktidara gelmiş ve böylelikle seçilşmiş ilk Marksist devlet baskanı olmuştur. Bu durum Şili sınırlarını aşmış ve kendi diktatörlerinin boyunduruğu altındaki halklara ilham kaynağı olmuştur. Dönemin önemli simgelerinden biri olan “Şarkısız devrim olmaz”

sloganı ile birlikte yeni şarkı akımı güçlü bir şekilde yaygınlaşmakta, Latin Amerika sınırlarını aşarak Franco zulmüne karşı gelen İspanya’da, Salazar’a karşı Portekiz halkının barikatlarında hissedilir olmuştur. Başlangıç itibariyle yerel bir müzik türünün evrimi olan yeni şarkı akımı, dünyadaki mevcut siyasi kırılmalar ile enternasyonal bir kimlik kazanmıştır. And dağları müzik kültüründe sıkça kullanılan quena (And flütü), zampona (pan flüt), on telli charango bu müzik türünde sıklıkla kullanılan enstrumanlardır. Sözlerde genellikle yoksulluk, mücadele ve faşizm karşıtlığı görülmektedir. Ama bu tür yayıldığı her ülkede o ülkenin kültürel dokusu ile harmanlanmış ve ortaya çok zengin bir müzik türü ortaya çıkmıştır. İnti İllimani, Mercedes Sosa, Joan Baez bu müzik türünün önemli temsilcileridirler. Victor Jara İlk albümü yaptığı 1966 yılında Şili’de dikkatli üzerine çekmiştir. Bu sırada tiyatro yönetmenliği de yapan Jara,1970 yılında Unidad Popular yararına birçok konser verir. 1973 yılında Pinochet’in karşı darbesini yaptığı sırada Jara Teknik üniversitedeki konseri esnasında tutuklanır ve birçok kişi ile birlikte Santiago Stadyumu’nda işkence

görür. İşkence altında iken şarkı söylemeyi sürdüren Jara’nın dipçik darbeleri ile öldürülür. 2003 yılında bu stadyumun ismi Estadio Victor Jara olarak değiştirilir. Ülkemizde de bu akımın etkileri görülmektedir. Genel itibariyle protest müzik grupları olarak adlandırılan Grup Yorum, Yeni Türkü, Moğollar, Düşbaz ve Zülfü Livaneli’nin müziklerinde yeni şarkı akımı görülmektedir. Livaneli’nin Hiroşima’ da yaşanan katliamı, Nazım Hikmet’in “Kız Çocuğu” adlı şiirini Japon ezgilerini kullanarak yorumlaması bu türe dair karakteristik bir örnektir. Bu türün temsilcisi müzisyenler kendi folkloründen de yararlanarak bir başka ülkenin acısını yada direnişlerini anlatabilmişlerdir. Yazının başlığında enternasyonalizm kullanılmasının bir nedeni de budur. Yeni şarkı akımı ile sadece müzik değil mücadeleler ve deneyimler de ortaklaşmaktadır.

Özgürlükçü Gençlik Gazetesi Ocak Özel Sayısı. Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mert Can Hepgoncalı Adres: Hüseyinağa Mah. Nane Sk. No: 15 K. 3 Beyoğlu/İstanbul Baski: Yön Matbaacilik Davutpasa Cad. Güven Is Merkezi B Blok No: 366 Topkapi-Istanbul Tel. 0212 544 66 34


KIVILCIM bir yaşama tutkusuydu alevimizi canlı tutan ve özgürlüğe olan sevdamızdı en ön safta çarpışan bundan böyle yeminimizdir dünyanın dört bir yanındaki onlarca farklı renkten, dilden, dinden ve umutlu bakışlarla seyreden dünyayı milyonlarca farklı pencereden doğaya,emeğe ve insanlara yeminimizdir kurtuluş günümüz düşmeyecek toprağa bu sözümüz bir kıvılcımdır yüreklerimizde tutuşan karanlıkları yakıp geceyi yırtacak isyanımızın gür sesi dünyanın dört bir yanında yankılanacak ve beklenen günün şafağı sökerken bu yoldan gelmiş ve geçmiş olanlar güneşin kızıl aydınlığıyla parıldayacak toprağı hür insanı hür ve emeği hür yeryüzünde ... Arda Doğancı

liseli kıvılcım

15



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.