4 minute read

CHRISTIAN LÖFFLER

‘Pandemi ilhamımı öldürdü’

Ece ULUSUM

Advertisement

Almanya'nın önde gelen elektronik müzisyeni ve yapımcısı Christian Löffler, deneysel tekno müziğin son yıllarda en sevilen isimleri arasında yer alıyor. Sahnede kendi ürettiği videoları da kullanan Löffler, yeni sahne tasarımında stüdyo havasının olacağını, böylelikle dinleyicilerinin üretimini sahnede canlı olarak deneyimleyebileceğini söylüyor. 3 Ekim’de Sonar İstanbul kapsamında Zorlu PSM’de sahne alan müzisyenle, festival öncesinde konuştuk. ❏ İlham aramaktan sıklıkla söz ediyorsunuz.

Ry’ın üretiminde de zorlandığınızı söylemiştiniz. Pandemi yeni şeyler öğretti mi sizce?

Başta iyiydi, evde olmak ve çevremdeki daha önce pek gitmediğim yerleri keşfetmek yenileyiciydi. Ancak Parallels albümünü bitirdikten sonra seyahat etmeyi çok özlediğimi fark ettim. Üretmek için asıl kaynağım yeni yerler görmek, insanlarla tanışmak, yeni şeyler keşfetmek. Pandemi biraz ilhamımı öldürdü diyebilirim. ❏ Bazı parçalarınızda kalimba duyduk. Yeni

enstrümanlarla deney yapıyor musunuz?

Şu an yeni bir tasarım üzerinde çalışıyorum, ahşaptan kendi yaptığım enstrümanları kullanacağım. Sahnede canlı kayıt alacağım, Klasik synth’ler de olacak, sahneden çok stüdyo havası olur. ❏ Parallels:Shelalc Reworks kendi

şirketinizden çıkmadı. Nasıl bir deneyim oldu? Farklı bir şirketle çalışmak işinizi etkiledi mi?

Hiç düşünmemiştim aslında. Kendi şirketimizde tüm kararlar elimizdeydi ama Deutsche Grammophon’la çalışmak da yaratıcılık açısından çok iyi oldu. Başkalarıyla çalışmak farklı tabii ama böyle olmasa yapamayacağım bir projeydi. ❏ Albümden bahsetmişken, kapağının hikayesi

ne?

Berlin’i, Staatsoper’i görüyoruz kapakta. Ünlü bir konser alanı, bir arkadaşımla birlikte ziyaret etme ve fotoğraf çekme şansımız oldu. Modern ve geleneksellik arasındaki farkı gösterirken bir yandan da alandaki tarihi ve enerjiyi yansıtmak istedim. Orada yürümek yapılan tüm harika konserleri düşündürüyor. ❏ Sahnenin tasarımıyla da ilgileniyorsunuz,

önümüzdeki sahneler için bir planınız var mı?

Kendi ürettiğim videoları sahnede kullanıyorum. Bahsettiğim yeni sahne tasarımına odaklıyım, stüdyo havası taşısın istiyorum. İnsanların üretimimi sahnede canlı görmesi ilginç olacak. Misafir olmuşsunuz gibi. ❏ Belki sizi görsel dünyada farklı disiplinlerde

görürüz. Löffler’in kürasyonunda bir artırılmış gerçeklik projesi ya da NFT’ler…

İyi fikirmiş! Önümüzdeki yıl farklı şehirlerde çizimlerimin sergilerini planlıyorum. Yeni bir dünya. Oyun ve VR’a da çok ilgiliyim, yakında o alanlarda da bir şeyler üretirim!

‘İstanbul’da dolaşmayı seviyorum’Ahmet YATĞIN

Londra’lı müzik grubu Kerala Dust yepyeni kitlelere müziklerini sevdirmeye devam ediyor. 2016 muhteşem olduğunu anlatamam. Gerçek başarı işte bu. Müzik yapmamızın nedeni bu. Aynı şey sahnede doğaçlama yaparken yılında ortaya çıkan üç kişilik elektronik müzik grubu, vokalde Edmund Kenny, klavyede Harvey Grant ve gitarda Lawrance Howarth’tan oluşuyor. Motions şarkılarıyla kendilerini keşfetmiş ve o günden bu yana ilgi ile takibimi sürdürmüştüm. Nihayetinde keyifli bir söyleşi gerçekleştirme imkanımız oldu. Hemen başlayalım. ❏ Sizi Motions ile keşfetmiştim. Biraz

o şarkıdan bahsedebilir miyiz?

Motions’ı yazdığımız günlere bakınca çok uzun zaman olmuş gibi geliyor! Şarkıyı aslında 2015 senesinde Harvey ile birlikte Londra’da doğaçlama yaparken çıkardık. O kuyruklu piyanoda bir şeyler çalarken ben de perküsyonu yazdım. Harvey bazen piano ile transa giriyor ki bu inanılmaz bir maceraya sürüklüyor bizi. İşte o anlardan birini, Motions parçasına sıkıştırdık. ❏ Sanat yaşamınızda, “ya bir daha büyük

eser yazamazsak” diye bir endişe taşıyor musunuz?

Hiç. David Lynch bir keresinde şöyle demişti. “Eğer olmadığına inanırsanız yazar tıkanıklığı yaşamazsınız.” Bence en büyük tehlike geçmişte yaşadığımız o “Evreka!” anlarını yaratmaya çalışmak. Müzikal anlamda sürekli ilerlemeye, yeni enstrümanlar ve şarkı formları keşfetmeye çalışırsanız; yepyeni bir zemine bastığınız için bu korkuları yaşamazsınız. Bazen hiçbir şeyin yolunda gitmediği zamanlarda yeni bir şeyler çıkarmak çok zor olabilir ama bunun sürecin doğal halinde olduğunu bilecek kadar yapıyorum bu işi. Sürecin kendisine inanıyorum. Doğru netlikte ve iyi niyetle yaklaşırsam değerli bir şeyler çıkacağına inanıyorum. ❏ “Başarı”yı pek önemsemediğinizden

bahsetmişsiniz. Bu politik görüşünüz mü yoksa başka bir açıdan mı yaklaştınız, biraz açıklayabilir misiniz?

İnsanların bizim müziğimizi dinlemesini önemsiyorum. Müziğinizi dinliyorlar ve bir şeyler hissediyorlar… Evet bu “başarı”nın değerli bir türü. Ama bence en büyük başarı gecenin 3’ünde stüdyoda oluyor; şarkıyı henüz bitirmişsiniz ve daha kimse dinlememiş. Özel bir şeyleri doğru ifade edebildiğinizde başarmış hissediyorsunuz. Şarkıda kendinizin size yansıdığını hissediyorsunuz, bir şekilde bu dünyada biraz daha gerçek hissediyorsunuz. Bu hissin ne kadar de oluyor, hep birlikte yeni bir şey buluyor ve onu seyirciyle paylaşıyoruz. ❏ Son albümde Amsterdam isminde

bir şarkınız var. İlk bakışta İstanbul ve Amsterdam arasındaki farktan söz edelim mi?

Eski kız arkadaş meseleleri… Öncelikle bu iki şehirden birini seçseydim İstanbul’u seçerdim. Amsterdam’daki kanallar iyi Kerala Dust hoş ama ben kültürle dolu, genişleyen, hareketli şehirleri ve hayatın her kesiminden insanı severim. İstanbul’da bu duygu var. Gerçek bir metropol. Alabildiğine büyük binalar! Doğu ve batının tam göbeğinde, dünyanın çok ilginç bir yerinde bulunuyor ve bu resmen içinize işliyor. İstanbul’da dolaşmayı ve o duyguyu içime çekmeyi seviyorum. ❏ Çağımızın ortak probleminden

bahsederek söyleşimizi tamamlayalım. Stres’ten bahsediyorum. Siz nasıl baş ediyorsunuz?

İnsanlara nasıl hissettiğinizi söylemek, meditasyon yapmak, iyi yemek yemek ve egzersiz… Bunlar işe yarıyor. Egzersizin ne kadar yardımcı olduğunu söyleyemem. Bazen etrafımda olup biten her şeyi fazla fazla özümsediğimi hissediyorum. Bir de bu anlamsız kaygılarım hiç beklemediğim bir anda ortaya çıkıyor. Bu endişeleri yönetmek ve bilinç altınızın bir kısmını doğru şeylere -müzik gibi- aktarmak çok çaba gerektiriyor.

This article is from: