Objektif110

Page 1

Nisan / Avril 2016 No: 111

Herkese eşit mesafede...

Sélestat Türk Cemiyeti’nde anma etkinliği Sélestat Türk Cemiyeti’nin, Çanakkale Zaferi’nin 101. yılı münasebetiyle düzenlediği Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Programı yoğun ilgi gördü. Ayrıca, Cemiyet Kadın Kolları tarafından geleneksel hale getirilen ve üçüncüsü verilen kahvaltıda da Sélestatlı gurbetçiler bir araya geldi. S.6-28

Strasbourg’ta Mehmet Akif ve Çanakkale Şehitleri anıldı T. C. Strasbourg Başkonsolosluğu, 20 Mart 2016 tarihinde, Ditib salonlarında, Mehmet Akif Ersoy’u anma ve Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünü kutlama etkinliği düzenledi. Ersoy’un bir inanç rüzgârı olduğunu ve Kurtuluş Savaşı’nı desteklediğini belirten Başkonsolos Özgür Çınar, 1911-1923 arasında vuku bulan tüm savaşlardaki (Balkan, 1. Dünya, Kurtuluş) şehitlerimizin bugün anıldığını dile getirdi. S.39

Güler Pastanesi Aras Reisen’den artık yeni yerinde 2016 müjdeleri

KISA KISA... KISA KISA...

Karlsruhe haberleri..................................................S.26-27

CHP’den Mart’ta etkinlik atağı......................................S.37

Başkonsolosluk haberleri.............................................S.28

Yılların deneyimli ustası Avni GÜLER, pastanesini eski yerinin hemen karşısında ve yüz metre kadar ilerisindeki 164 A, route de Schirmeck 67200 Strasbourg adresinde açtı. S.26

Recep ARAS yönetimindeki Aras Reisen, vatandaşlarımıza yaptıkları hizmetin kalitesini daha da yükseltmek için, 2016 yılında bazı atılımlarda bulunacağını müjdeledi. S.7

Dr. Murat Çağ söyleşisinde son bölüm.........................S.24

Ragıp Ege Hoca anlatıyor.......................................S.34-35

Turquoise Mart ayında boş durmadı.............................S.38

Sağlık Derneği’nden B. Faso’ya yardım projesi..............S.6

Le Boulevard arı gibi çalışıyor.........................................S.8

Tel: +336 81 48 55 39

info@objektifgazete.fr

1 numara(*), 11. yılında, 111. sayısını çıkardı!... (*) Sektörde ilk yayımlanan gazete anlamında




4

YAZIYORUM ALİ BAŞARAN Eğitimci - Yazar alibasaran@voila.fr

NİSAN AYI Nisan ayı, 21 Mart’ta başlayan ilkbaharın ilk ayıdır. İlkbahar, doğanın canlanmasıyla, yaşamın renklendiği, güneşli aydınlık günlerle içimizdeki yaşam sevincinin coşkunlaştığı dönemdir. Geleceğe yönelik düşüncelerin uçuştuğu, özellikle de tatil projelerinin yapıldığı dönemdir de. Nisan yağmurlarıyla bahçe, bağ, bostan, tarla ve meyvelerin verimli olabilmesine katkılarından dolayı doğurtkan, verimliliği sağlayan bir aydır aynı zamanda. Anadolu halkı, Nisan-Mayıs yağmurlarının bu özelliğini çok iyi bildiğinden yağmur yerine “rahmet yağıyor” der. Nisan, isanlarda da ciddi canlılıklar yaratır; giyim kuşamda havaya uygun giysilerin yanısıra cazibeli olmaya da çalışır, bakımlı olmak ister insanlar, sevgiler, aşklar ayıdır. Bu alanda sôylenen şarkılar, türküler sevdaları dile getirir. Nisan ayında ülkelerin ve dünyanın kaderini belirleyecek düzeyde rol oynayan önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bunlardan bazılarını hatırlamakta fayda var. Zira insanlık nice güzel gelişmelerin yanısıra acı olaylar da yaşayarak bugünkü konuma geldi. Meraklılar bunların herbiriyle ilgili geniş araştırma yapabilirlerse kendilerini zenginleştirmiş olurlar! ÖNEMLİ OLAYLAR 23 Nisan 1920: Türkiye Büyük Millet Mec-

lisi(TBMM) açıldı. Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı. 3 Nisan 1937: Türkiye’nin en büyük ve ilk ağır sanayi kuruluşu olan Karabük Demir Çelik Fabrikası'nın temelini Başbakan İsmet İnönü attı. 17 Nisan 1940: Türkiye’ye öğretmen yetiştiren Köy Enstitüleri kuruldu. 2 Nisan 1948: Yazar Sabahattin Ali öldürüldü 4 Nisan 1949: NATO kuruldu. 6 Nisan 1920: Anadolu Ajansı kuruldu. 8 Nisan 1978: Doç. Dr. Server Tanilli saldırıya uğradı, kısmi felç oldu. 9 Nisan 1588: Mimar Sinan hayatını kaybetti. 11 Nisan 1920: Meclis-i Mebusan, Padişah Vahdettin tarafından feshedildi. 12 Nisan 1931: Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti (Türk Tarih Kurumu) kuruldu. 19 Nisan 2007: Malatya Zirve Yayınevi'ne saldırı: 3 kişi boğazları kesilerek öldürüldü. 21 Nisan 1973: Yazar Kemal Tahir hayatını kaybetti. 17 Nisan 1993: Cumhurbaşkanı Turgut Özal, kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. 15 Nisan 1925: Güneydoğu'da Şeyh Sait ayaklanması. 13 Nisan 1923: Türkiye Futbol Federasyonu kuruldu. 29 Nisan 1968: Ankara'da Dev-Güç önderliğinde 68 gençlik hareketini başlatan büyük eylem. 29 Nisan 1979: Oyuncu, yönetmen ve Türkiye tiyatrosunun önderlerinden Muhsin Ertuğrul hayatını kaybetti.

DÜNYADAKİ ÖNEMLİ OLAYLAR 12 Nisan 1961: Sovyetler Birliği uzaya ilk insan gönderdi. Astronot Yuri Gagarin 108 dakika uzayda kaldı. 14 Nisan 1865: ABD Başkanı Abraham Lincoln öldürüldü. 14 Nisan 1994: ABD savaş uçakları, Irak'ın kuzeyinde iki Türk helikopretini düşürdü. İçinde bulunan 3 Türk subayı şehit oldu. 26 Nisan 1986: Milyonlarca insanın ölmesine, sakat kalmasına, zehirlenmesine neden olan Sovyetler Birliği'nde Çernobil nükleer santral faciası. 15 Nisan 1912: Titanic gemisi Atlantik denizinde battı. 1.513 kişi öldü. 15 Nisan 1980:Fransiz yazar, filozof Jean Paul Sartre hayatını kaybetti. 1906 : Lumière Kardeşler renkli fotoğrafı icat etti. 2001 : Hollanda, eşcinsel evliliği yasallaştıran dünyanın ilk ülkesi oldu. 17 Nisan 2014: Kolombiyalı Nobel ödüllü yazar Gabriel Garcia Marguez 87 yaşında hayatını kaybetti. 6 Nisan 1994: Ruanda'da Tutsi ve Hutu'lar arasında, Batı'nın kışkırtmasıyla içsavaş başladı. Bir milyona yakın insanın katledildiği bir soykırım yaşandı. 30 Nisan 1945: Nazi diktatörü Adolf Hitler sığınağında intihar etti. 30 Nisan 1975: Vietnam’ın Amerikan Emperyalizmine karşı büyük zaferi. Saygon düştü Vietnam kurtuldu. ABD yenildi. 5 Nisan 1968: ABD'li zenci lider Martin Luther King öldürüldü.

Nisan / Avril 2016 N° 111

www.objektifgazete.fr info@objektifgazete.fr * Aylık haber, ilan ve reklam gazetesi /Journal mensuel d’infos, d’annonces et de publicités. * İmtiyaz sahibi/Edité par: ACTIF SARL 5, Impasse des Prunelles 67820 Wittisheim

* Grafik: Mutlu Ataç * Rédacteur en Chef: Fahri Ekmekci Dağıtım Sorumlusu / Responsable de distribution Tuncer KIRÖMEROĞLU info@objektifgazete.fr

TEMSİLCİLERİMİZ

Mannheim ve çevresi S. Volkan TUNAY 0049 (0)176 27 82 74 41 volkan84@ok.de

SAINT-DIE, EPINAL, NANCY ve çevresi Mustaw GÜÇLÜ Tel : +33 6 07 61 09 24 KARLSRUHE ve çevresi: Hasan BELLİKLİ Tel : +49 0176 92962065

SAVERNE-SARREGUEMINESHAGUENAU - BISCHWILLER LUNEVILLE-BOUXWILLERWISSEMBOURG ve çevresi Kemal ERGÜL Tel : +33 6 70 47 09 02 MULHOUSE ve çevresi Faruk BEYAZ Tel: 0619 04 68 93

*Baskı/Imprimé par: Imprimerie des Sun Print / Offenbach

*Objektif Gazete basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. /Objektif promet à respecter les principes et les lois concernant le métier de presse.

*Objektif Gazete’de yayımlanan yazı, haber ve fotoğraflardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir. /Toute reproduction de nos articles, textes d’annonces ou publicités parues dans notre journal est libre sous l’obligation de citer le nom du journal. *Dépôt Légal: Avril 2016

BANKA BİLGİLERİ/ Les coordonnés bancaires

IBAN: FR76 1760 7000 0170 2129 1344 932 SWIFT ( BIC ): CCBPFRPPSTR



6

SELESTAT TÜRK CEMİYETİ’NDEN DUYGU DOLU ÇANAKKALE ZAFERİ PROGRAMI Sélestat Türk Cemiyeti’nin, Çanakkale Zaferi’nin 101. yılı münasebetiyle düzenlediği Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Programı yoğun ilgi gördü. Erol Süer tarafından hazırlanan programda Başkan İsmail Coşkun açış konuşması yaptı. Öğretmen Halil Yılmaz günün anlam ve önemi konusunda konuşup, İsmail Kaya şehit hikayeleri anlatırken, Mevlut Özdemir ile Yılmaz Ünal şiirleri ile sahne aldılar, programın ilgi odağı ise Ayşenur Sayman’ın İstiklal Marşı okuması oldu. Azra Aydın’ın şiiri ve küçük Tuana’nın müthiş performansı programın en beğenilenleri arasında yer aldı. Programda ayrıca Çanakkale ruhunu anlamak adına katılanlara Çanakkale’de kahramanca savaşarak şehit düşen ya da gazi olan askerlerin yemeği olan üzüm hoşafı ikram edildi. Programda bir konuşma yapan Sélestat Türk Cemiyeti Başkanı İsmail Coşkun, ‘’18 Mart 2016 tarihi Çanakkale Zaferimizin 101. yıldönümüdür. Şanlı tarihimizdeki kahramanlık destanlarından biri de Çanakkale Zaferidir. Bu zaferin Türk tarihi içinde ayrı bir yeri vardır. Hâlâ gözler onunla yaşarır, yürekler onunla ürperir, düşünceler onunla yücelir.

Bugün meydana gelmiş gibi canlıdır. Unutulmamıştır. Unutulamaz da... Neden? Çünkü o, anaların gözyaşı, Mehmetçiğin canı ve kanıdır” dedi. “Destanlar, genelde bir kısım olmamış hadiselerin olanlara ilavesiyle ortaya çıkmıştır. Halbuki Çanakkale Zaferi bütünüyle yaşanmış, inanılmaz hadiselerden oluşan bir destandır” diyen Coşkun, ‘’Çanakkale Zaferi, Birinci Dünya Savaşı’nda kahraman yiğitlerimizin cihanı hayrette bırakan başlı başına gerçek bir iman ve eşsiz bir kahramanlık destanıdır. Çanakkale Zaferi, Müslüman Türk’ün, iman ve azminin, güç ve kuvvetinin canlı bir belgesi, mağrur ve zalim küfrün hakkın karşısında mağlubiyeti ve maddenin mana önünde ezilip yok olmasıdır” şeklinde konuştu. Ayşenur Sayman İstiklal Marşı ile Büyüledi HYPERLINK "https://www.facebook.com/francoturkselestat/" Sélestat Türk Cemiyeti Çanakkale Zaferi programında sahne alan Ayşenur Sayman’ın İstiklal Marşı’nı okuması izleyenleri adeta büyüledi. İstiklâl Marşı'nın 10 kıtasını okuyan Ayşenur Sayman, performansı ile izleyenlerden tam not aldı.

Sağlık, Eğitim ve Dayanışma Derneği’nin Burkina Faso Projesi Sağlık Eğitim ve Dayanışma Derneği « Pont Sans Frontières », bu sene Burkina Faso'da ihtiyaç sahibi insanlara yardım götürüyor. Derneğin Başkan Yardımcısı, Reims Üniversitesi öğretim üyesi, Diş Hekimi Canan ÖZCAN, konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, « Derneğimiz Fransa'nın Nancy bölgesi çoğunlukta olmak üzere, birçok bölgesinden toplanan hekimlerinden oluşuyor. Amacımız gereğinde sağlık konusunda bilgilendirmek ve yardımcı olmak, gençlere eğitim konusunda destek vermektir. Derneğimiz, Burkina Faso projesi ve İstanbul maratonuna katılma projesi yanı sıra sağlık seminerleri ve mesleki forumlar da düzenliyor » dedi.

Projenin özeti ve amacı Eğitim ve sağlık alanlarında bu bölgeye yardım ulaştırmak. Ulaştırılacak yardımlar kısa vadede etkili ve uzun vadede de geçerli olacaktır. Konuyu biraz daha derinlemesine aktaracak olursak, eğitim hakkı ile çocuklara okumayı, yazmayı, saymayı ve dolayısıyla yaşları ilerledikçe kendi ayaklarının üstünde durabilmeyi öğreteceğiz. Ayrıca gönüllülerimizin bilgileri öğretmenlere ve sağlık ekiplerine eğitim programlarıyla aktarılacak; böylece bu bilgi aktarımıyla, yöredeki uygulanan teknikleri daha modern kılmayı dilemekteyiz. Projemiz, Burkina Faso’nun başkenti Ouagadougou’da, 2016 Nisan ayının ilk iki haftası içinde hayata geçirilecek.

Kimler bölgede bizzat yardım yapacak 15 kişilik motivasyonu yüksek « Pont Sans Frontières » üyesi yardım bölgesinde canla başla çalışacak. Ekibimizin yarısı eğitim faaliyeti gerçekleştirirken, hemşire ve doktorlardan oluşan diğer yarısı ise bir sağlık kuruluşuna bilgilerini ve yardımlarını aktaracaklar. Yolculuk Güzergahı: Burkino Faso Projemiz Afrika’da bulunan denize kıyısı olmayan Burkino Faso’yu hedeflemektedir. Burkino Faso’nun kuzeyinde Ali,

Batı Afrika’nın birçok ülkesinde olduğu gibi resmi dil Fransızcadır. Fakat 60’tan fazla dil konuşulmaktadır ve bunlardan en önemlisi Moore’cadır. Dernek İletişim Dernek Başkanı Mahmut Gündeşli – Tel: 06 30 36 07 04 İnsani yardım proje sorumlusu Hatice Öztürk – Tel: 06 98 39 73 34 Sağlık Eğitim ve Dayanışma Derneği Adres: 155 avenue du Général Leclerc 54500 VANDOEUVRE-LES-NANCY

doğusunda Niger, güney doğusunda Benin, güneyinde ise Togo ve Gana, güney batısında ise Fildişi Kıyısı bulunmaktadır. Burkino Faso sözlük anlamıyla “Uyumlu insanların yurdu” demektir ve bu isim 4 Ağustos 1984 yılında devrimci başbakan Thomas Sankara döneminde verilmiştir. Yüz ölçümü 274 200 km2 dir ve 18 milyonluk bir nüfusa sahiptir.

Tel: 06 02 61 21 93 Mail: contact@pontsansfrontieres.com Facebook: www.facebook.com/pontsansfrontieres Twitter: https://twitter.com/pontsfrontieres Web: www.pontsansfrontieres.com

« Pont Sans Frontières » (PSF)’ın amacı Amacımız, birlikteliği ve dayanışmayı her yönden desteklemektir. Bunun için sağlık konusunda formasyon eğitimleri vererek, kültür, sanat ve spor alanlarında etkinlikler düzenlemektedir. 2013 yılının sonunda Nancy’ de başlattığımız sağlık seminerleri Metz ve Fameck ile devam etmiştir. 2014 yılında « İstanbul Maratonu » projemizle, biri Fransa’da, diğeri Türkiye’de olmak üzere Lösemi hastaları ve yakınlarına destek veren iki dernek arasında « kardeş köprülerini » oluşturduk. Fransa/ Vandoeuvre-Lès-Nancy’den Aremig ve Türkiye/Bursa’da ise Löder derneklerine maddi ve manevi destekte bulunup yardımlarımızı ulaştırdık. Bu etkinliğimize tam olarak 87 dernek üyemizle (15km ve 42km lik pistlerde) katıldık. Düzenlenilen kermesler ve sponsorlar yardımıyla topladığımız 14 000 € yu bu kardeş derneklere ve Bahçelievler Yetimler Yurduna iletmiş olmanın gururunu yaşadık. Derneğimiz buna ek olarak düzenlediği eğitim ve seminerler ile ilk yardım tekniklerini bizzat derneğimizde bulunan yetkin sağlık personeliyle öğretmekte ve Fransa’da yaşayan bilhassa Türk vatandaşlarını bilinçlendirmektedir. Ayrıca derneğimiz birçok kan bağışına katılmıştır. « Pont Sans Frontières » geleceğimiz olan gençliğimizi desteklemekte, onlara spor aktiviteleri ve eğitim rehberliği programları aracılığıyla daha aydınlık bir gelecek sunmanın gayretindedir


Aras Reisen’den 2016 müjdeleri…

7

Yılların deneyimli seyahat acentası Recep ARAS yönetimindeki Aras Reisen, vatandaşlarımıza yaptıkları hizmetin kalitesini daha da yükseltmek için, 2016 yılında bazı atılımlarda bulunacağını müjdeledi. Bu konuda gazetemize açıklamalar yapan Recep ARAS, konuyla ilgili şu bilgileri verdi: “Öncelikle, 2015 senesinde bize destek veren-vermeyen tüm vatandaşlarımıza teşekkür etmek isterim. 2016 yılının başlangıcı biraz olaylı, bombalı - terörlü geçti ama, yine de çok şükür ki o kadar güç kaybı olmadı. Yeni sezonda uygulamaya koyacağımız yeniliklerden ilki, Aras Reisen bünyesinde bir cenaze nakil firması kurmak olacaktır. Nasipse, başarırsak vatandaşlarımıza bu yolla da hizmet etmek amacındayız. Yanlış anlaşılmasın; bu bir cenaze fonu değil, sadece cenazeleri taşıma işidir. İkincisi, halen vermekte olduğumuz havaalanlarına servis işini, yeni bir araba alıp içini uygun şekilde dizayn ettikten sonra, VIP servisi ile takviye etmektir. Bu yöndeki talebi değerlendirip, müşterilerimize daha iyi hizmet etmeyi ve böylece işimizi de daha global hale getirmeyi düşünüyoruz. Yakında gerçekleştirmeyi ve insanlarımıza müjdelemeyi arzuladığımız bu iki konunun yanı sıra, bir de halen geçerli bulunan bir yarışmamız mevcut: 2016

M. Kemal ÖZÇELİK / Epinal 12 Mart 2016 pazar günü, Strazburg'a 150 km uzaklıktaki Vosges / Epinal bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızla bir araya gelerek, tanışma ve bilgilendirme toplantısı yapmak üzere, Başkonsolosumuz Özgür Çınar, Çalışma Ataşesi Naim Kavlak ile birlikte bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Başkonsolosumuzun gerçekleştirdiği Valentigney, Metz ve Mulhouse'dan sonra 4. ziyaret idi Epinal. Ditib Epinal dernekleri tarafından düzenlenen ve yaklaşık 150 vatandaşımızın katıldığı tanışma ve bilgilendirme toplantısında, Association Franco Turque des Vosges, Epinal, Saint Dié des Vosges, Remiremont, Rambervillers, Le Thillot, Neufchateau ve Bruyères dernek temsilcileri hazır bulunmuştur. Dernek başkanı Mustafa Özçelik’in açılış konuşması, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’ndan sonra toplantıya geçildi.

yılı boyunca bizden bilet alanlar için düzenlediğimiz kampanya neticesinde, ki bu çekilişin sonuçlarını 2017’nin 15 Ocak tarihinde yapılacak bir gecede açıklayacağız, 10 talihi müşterimize Antalya’da beş yıldızlı otelde tatil hediye edeceğiz. Şu an itibariyle en ucuz biletler Türk Hava Yolları’nda ve biz de THY’nın bölge temsilcisiyiz, bu münasebetle genelde vatandaşlarımızı sağlam, dakik, konforlu, ucuz ve servisi lüks uçuş olan THY’na yönlendirmeye çalışıyoruz. Yine

de tabii ki son tercih yolcunundur... Bu arada, vatandaşlarımıza kolaylık sağlamış bulunan Baden Baden’den THY uçuşlarının, 22 Haziran 2016’dan itibaren, Eylül’ün sonuna kadar haftada yedi gün olacağını da açıklamak isterim. Baden’den şu an yalnızca THY uçuyor; bir de SunExpress’in Antalya uçuşları var. Bu arada, Strasbourg Entzheim Havaalanı’ndan, tutmadığı gerekçesiyle SunExpress’in Antalya uçuşlarını kaldırdılar; 2 Nisan’da başlayıp Ekim sonuna dek sürecek olan İzmir uçuşlarına insanlarımızın rağbet göstermelerini diliyorum, yoksa bu uçuşlara da son verirlerse Strasbourg’tan uçma olanağı kalmamış olacak. Bu uçakları doldurmak için son gücümüzle gayret gösteriyoruz; umarım vatandaşlarımız da buna destek olurlar... Badan Baden’den Tui Fly ile anlaşarak, 2 Temmuz – 15 Eylül arasında direkt Kayseri uçuşu koyduk; bu uçuşlar her cumartesi günü saat 21.40’da olacak, dönüşler de pazar günleri saat 03.40’da olacak. Son olarak Alanya’daki çok güzel bir otelin temsilciliğini aldık; şu an için 30%’luk bir indirim kampanyası yapıyoruz, vatandaşlarımızın bu fırsatı kaçırmamalarını tavsiye ederim. Diğer oteller de artık uygun fiyatlar uyguluyorlar; biz de müşterilerimizi en güzel, rahat edecekleri, problemsiz otellere gönderiyoruz.

Tüm uçuşlar için çok elverişli şartlarda grup indirimleri var, THY’nda 20% aile indirimi var, çocuk ve sakat indirimleri de mevcut (sakatlar için dikkat edilmesi gereken, sakatlık oranının en az 80% olmasıdır); vatandaşlarımız bu konularda bizlerden bilgi alsınlar derim. Bir diğer tavsiyem de, 2016 yılsonu – 2017 yılbaşı biletlerini şimdiden alıp, ucuza getirmeleri olacaktır. Yine aynı şekide, 2017’nin ilk ayları için çok çok ucuz grup paketleri var, bunlardan da yararlanma yoluna gitmelerini öneririm. Beklemenin anlamı yok; ne kadar erken alırlarsa o kadar avantajlı. Son olarak da biletlerini internet üzerinden alanlar hakkında birkaç şey söylemek isterim. Vatandaşlarımızın internetten bilet almakla acentadan almayı ayırabilmesi gerekiyor. Biz yolcuyla bire bir ilişkide olan firmalarız, onların her olayına, sorununa müdahale edebiliriz. Ama internetten alıp da, sorun çıkınca bize başvuran çok oluyor; onlara da elimizden geldiğince yardım ediyoruz ancak bunun da belirli bir sınırı var tabii ki... Bizim halkımız çok duyarlı, her şeye çabuk inanan bir halk; ne olur en ufak fısıltılara, dedikodulara aldırış etmesinler, düşünüp taşınıp kendileri karar verip sağlam firmaları seçsinler...”

Eğitim ve özellikle Türkçe eğitimi konusunda Başkonsolosumuz şunları söyledi: « Türkiye Cumhuriyeti 1970’lerden itibaren iki ihtiyaç duydu, Türkçe ve din eğitimi için öğretmen ve din adamı göndermeye başladı. İlk gelenler, tek geldi, sonra aileler ve çocuklar doğdu. Bu sunduğu iki hizmeti herhangi bir ücret karşılığında yapmadı, binaen Türkiye’deki ihtiyaçlardan kısarak bu hizmeti verdi. Çocuklarınızı bu okullara göndermeniz ve takip etmeniz gerekmektedir. Neden, çünkü evlerde öğretilen ve anlatılan Türkçe yetersiz geliyor. Ana dil, bilimsel ve eğitimsel metodla desteklenmez ise, sadece günlük hayattaki basit konuşmaları idare eder. Çocuk büyüdüğünde, anne ve babaya sorar ise, neden beni okula göndermedin diye, o zaman vebal altında kalınır ve geri dönüşü olmaz. Türk okullarındaki katılıma bakılırsa, çok az, ancak 4/1. Birbirinizle dayanışma içerisinde olun

mesajı. Kimse uzakta, kenarda kalmasın. Yurt dışında en büyük varlığımız, sermayemiz, birbirimizle dayanışmamızdır. » Vatandaşlarımızla gerçekleştirilen ve 3 saat süren toplantıda, eğitim, emeklilik, çalışma hayatı, dövizle askerlik ve diğer konsolosluk işlemleri hakkında güncel

bilgiler sunulmuş ve vatandaşlarımızın soruları yanıtlanarak, karşılıklı görüş alışverişinde bulunulmuştur. Bu vesileyle, Başkonsolosumuz Özgür Çınar, söz konusu toplantının düzenlenmesini sağlayan bölgedeki derneklerimize ve toplantıya katılan vatandaşlarımıza teşekkürlerini sundu.

(ARAS REISEN – Bahnhofplatz 1, 77694 Kehl / Tel: 0049 7851 48 58 69 / Site: www.aras-reisen.eu)

Yetkililerin Epinal çıkartması


8

Le Boulevard arı gibi çalışıyor... Garip YAŞAR... 24 Ağustos 1985 Haguenau doğumlu, Çorumlu bir ailenin çocuğu. Normal liseden ES bakaloryası almış, sonra da hukuk okumuş ama el’iyle çalışmayı sevdiğinden, o alanda devam etmemiş. Gözlükçü diploması almış, gözlükçüde çalışmış, sonra da Le Boulevard isimli fotokopi – baskı – grafik yaratımı mağazasının sahibi olmuş. Cıvıl cıvıl çalışan, arı gibi işleyen, öğrencilerin uğrak yeri Le Boulevard’ın öyküsünü şimdi Garip YAŞAR’dan dinleyelim... “Bundan önce ben gözlükçüde çalışıyordum. Bu işyeri önce Abim’deydi (1999’dan itibaren), ben 2006’da kendi-

sinden devraldım. Burası bir aile şirketi; Ablalarım Gülan ve Olcay, eşim Anne benimle birlekte çalışıyorlar; bir de, daha başından beri bizimle olan David var. Mağazamız iki katlı olup, üst katın hemen yan bölümünde, altı senedir bir de küçük bir sandviççi bölümümüz bulunuyor. Bunu açtık çünkü burası özünde bir öğrenci yeriydi ve saat 12-14 arasında hem fotokopi çektirip hem de yemeklerini yesinler ve böylece zamandan

Bam Teli

ŞAHİSMAİL KAYA sahismail@web.de

CÖMERTLER VE CİMRİLER

Değerli Objektif Gazete okurlarım; bugünkü köşe yazımda güzel ve kısa bir hikâyeyle sizleri biraz da olsa bir yerlere alıp götürmek isterim. Bir bilge, cimri insanları yemeğe davet etmiş. Öğrencilerine şimdi olacakları siz izleyin demiş.

kazansınlar diye düşündük. Bu işyerimizde bir matbaacının yaptığı işlerin aşağı-yukarı hepsini biz de yapıyoruz. Yani sadece bir fotokopici değil burası; her tür baskı, kartlara pelikül kaplama, flyer, afiş, kartvizit, dépliant ve benzerlerini de basıyoruz. Hatta, kimi formatlarda ve az sayıda olmak kaydıyla kitap bile basabiliyoruz... Ayrıca küçük de olsa bir kırtasiye bölümümüz de mevcuttur. İki katımızda toplam 13 adet matbaa makinesi, 3 tane de finition (işlemi bitirme, kesme, katlama, pelikül yapma vb...) makinemiz bulunuyor. En büyük boyutlu baskımız, 90 cm genişliği ve 30

metre uzunluğu olan bobinlerdir. Burası pazartesiden cumaya kadar 08.15 – 18.15 saatleri arasında, cumartesileri ise 10.30’dan 14.00’e kadar açıktır. Pazar günleri ise kapalıyız. Vatandaşlarımız bir şey sormak istediklerinde bize 03 88 35 25 34 numaralı telefondan ulaşabilirler. Gelecekle ilgili projemizde de burayı daha büyütüp, daha donanımlı bir matbaa haline getirmek var; umarım bunu Görülmemiş güzellikte bir sofra kurdurmuş. Sofraya mis gibi kokan sıcak yemekler getirtmiş. Bu zengin sofrada, çeşit çeşit çorbalar, tatlılar varmış. Yemekleri gören misafirlerin iştahı açılmış. Ancak bu sofrada farklı olan bir şey varmış. Kaşıkların boyu bir kol kadar uzunmuş. Bilge adam: Yemeğinizi bu kaşıkları kullanarak yiyeceksiniz, demiş misafirlerine. Misafirler: Tamam demişler demesine ama bu kaşıklarla yemek yemek çok zormuş. Sapları çok uzun olduğundan, kaşıkları bir türlü ağızlarına götüremiyorlarmış. Ne kadar uğraştılarsa da bu harika sofradan bir kaşık yemek bile yiyememişler. En sonunda misafirler

gerçekleştirme şansımız olur. Müşterilerimiz arasında her kesimden ve milletten insan bulunuyor; tabii öğrencilerin daha fazla bir oran oluşturduğunu söyleyebilirim. Bizim müşterilerimiz açısından bir önemli avantajımız da, fiyatlarımızın piyasaya göre daha uygun oluşudur; bunun da nedeni, sektördeki diğer işyerlerinin kâr marjlarını yüksek tutmalarıdır diyebilirim. İşlerimizin gelişiminden ziyadesiyle memnunuz; hem insanlara hizmet ediyoruz hem de onların mutlu olduklarını görüyoruz. Tabii ki daha da iyi olmasını kim istemez? Biz de elimizden gelen gayreti gösteriyoruz... Benim kanımca insanların buraya gelmelerinin ve memnun olmalarının başlıcı sebebi bizim güleryüzlü hizmet vermemiz, hızlı hareket etmemiz, insanlara iyi davranmamız ve müşterilerimize esneklik (flexibilité) göstermemiz, kimseye hayır demeden elimizden geleni yapmamızdır. Gençlere iş hayatı bakımından tavsiyem,

sevdiği işi yapmalarıdır. Bence başarının sırrı da budur! En önemlisi buysa da, eğer olanakları varsa okusunlar da derim. Yine de ellerinden gelen işse, çalışmaksa, okumaktan ziyade bu yöne gitmelerini öneririm. En güzeli de ikisini birlikte götürmektir tabii ki... Sekiz aylık, Kâmil isminde bir oğlumuz var; en büyük zevkim ve hobim, işten sonra eve gidip onunla meşgul olmaktır. Vatandaşlarımıza ve gazetenizin okuyucularına söylemek isteyeceğim, bizim iş konusunda, hemen ilk fiyata kanıp gitmemeleridir; önce birkaç yerden fiyat alsınlar, fiyat-kalite karşılaştırması yapsınlar derim. Örneğin bizim burada çıkardığımız işler hem kaliteli hem de fiyat açısınadn rekâbet edebilir (compétitif) düzeydedir. Kapılarımız her zaman herkese açıktır; vatandaşlarımızı bekleriz, kendilerini ağırlamaktan mutluluk duyarız...”

sofradan aç kalkmışlar. Bunun üzerine bilge adam: Öğrencilerim demiş. Şimdi de, cömert insanları yemeğe çağıracağım. İzleyin bakalım neler olacak. Bu kez, yürekleri sevgi ile dolu insanlar gelmişler yemeğe. Sofra yine aynı şekilde hazırlanmış. Bilge adam: Buyurun çorbanızı afiyetle için, demiş. Öğrenciler merakla izliyorlarmış. Bu cömert insanlar, kaşıkla çorbayı alıp, karşılarındakilerine uzatmışlar. Böylece her biri, diğerini doyuruyormuş. Hepsi de şükrederek sofradan kalkmışlar. İşte demiş bilge adam. Kim hayatta yalnız kendini düşünür, cimrilik ederse aç kalır.

Ama kim başkalarını düşünürse, onu da başkaları doyurur. Verenler her zaman kazanır demiş bilge adam. Değerli Objektif Gazetesi okurlarım siz siz olun, her zaman paylaşın, benim gibi cimri olmayın... Her zaman olduğu gibi birkaç güzel sözle veda edelim. Cenabı Hak cömerttir. Cömert olanları her zaman sever. Veren el, alan elden her zaman üstündür. Merhameti olmayanın, muhabbeti de olmaz. Sen senden aşağı olanlara acı ki, senden yukarı olanlar da sana acısınlar. Hoşçakalın, dostça kalın yüreği sevgi dolu okurlarım...

(8, rue Fritz Kiener 67000 Strasbourg – 03 88 35 25 34 – leboulevard@boulevardprint.net)


9


10


11


12

Sürpriz Doğum Günü Partisi

Hasan BELLİKLİ / Karlsruhe Ludwigshafen’de yaşayan tanınmış ailelerden İsmail ve Cennet BAKLAN’ın oğlu Savaş BAKLAN’a 40. yaşgünü partisi hazırlayan nişanlısı Hilâl ile kız kardeşi Ferdane BAKLAN ve arkadaşları, 19 Mart 2016 Cumartesi günü büyük bir sürprize imza attılar. 40 yıla özel olarak hazırlanan partiye BAKLAN ailesinden ve arkadaşlarından çok sayıda katılım oldu. Biz de Objektif gazete olarak Savaş BAKLAN’ın doğum gününü kutlar, sağlıklı ve mutlu bir yaşam dileriz.

Satılık fond de commerce Strasbourg Koenigshoffen’de bulunan Neb’s Café (Fırın, Pastane, Çay Salonu ve Pizzacı) devren satılıktır. Ciddî olarak ilgilenenler için irtibat no: 06 18 58 08 98 Kiralık Daire Strasbourg Koenigshoffen’de, 9 rue Suetone adresinde, 3 oda daire kiralıktır. Kirası: 650 € (charges dahil). Tel: 06 01 26 29 03

Satılık fond de commerce 92, Place du 17 Novembre 67130 Schirmeck adresinde bulunan CN fast food, devren satılıktır. Strasbourg’a 40 km uzaklıkta, hiçbir rakibi yok, ortalama yıllık getirisi 150- 160 000 €. 45 kişilik oturmalı + 20 kişilik teras. Hamburger, döner, pizza tarzında çalışan, 70 m2. Toplam 650 € kiranın içersinde 2 odalı, tuvalet ve banyosu olan bir daire mevcuttur. Fiyatı: 60 000 € (livrezon arabası dahil). Tel: 07 83 52 98 08

BİLGİSAYARCI ARANIYOR İstanbul Ümraniye ofisimizde çalıştırılmak üzere Fransızca/Türkçe bilen bilgisayarcı aranmaktadır. Telefon ve internet bağlantısı ile müşterilere destek verecek olan eleman günlük bilgisayar sorunları ile birlikte eğitim aldıktan sonra AKEAD programı hakkında müşterilere destek verecektir. Maaş konusu tecrübe ve yeteneğe göre belirlenecektir. Detaylı bilgi için 00 90 216 632 70 66 İlgilenenler support@akead.com adresine CVlerini gönderebilir. “DAVET ve DUYURU” Eğitim Ataşeliğimizce başlatılan “Haydi, Türkçe Konuş Benimle!” adlı dil, kültür ve eğitim kampanyamız çerçevesinde başlattığımız kurslar, konferanslar ve yarışmalar bağlamında ‘Pforzheim Tiyatro Okulu’ ve ‘Karlsruhe Tiyatro Okulu’ kurulmuş ve çalışmalarına başlamıştır. ‘Mannheim Tiyatro Okulu’ kuruluş çalışmaları ise devam etmektedir. TİYATRO OKULLARI AÇILIŞLARI DEVAM EDECEK Çocuklar, gençler ve yetişkinlere yönelik oyunlar ve drama çalışmaları yapan Tiyatro Okullarımıza ilgili tüm vatandaş ve soydaşlarımız hem kendilerini hem de çocuklarını Ataşeliğimize başvurarak yazdırabilirler. 3 PASTA KURSU DAHA AÇIYORUZ Ayrıca; ‘Türk Pasta ve Şeker Kurabiyesi Kursu’ Karlsruhe’de başlamış ve devam etmekte olup; Baden Baden’de, Pforzheim’da ve Haslach’da Eğitim Ataşemiz Gürkan Avcı’nın nezaretinde yapılan açılış töreni ile birlikte 3 pasta kursumuz daha başlamış olduğunu, siz değerli vatandaşlarımızın, sevgili çocuk ve gençlerimizin ilgi ve katılımlarını beklediğimizi belirtiriz.

Devren Satılık Kehl’in merkezinde, 40 m2 salon de thé + 30 m2 teras + cave’ı olan lokal devren satılıktır. Çiğ köfte, simit sarayı, tabac (sigaracı), pastane, tekstil vb işler için ideal konumdadır. Kirası uygundur. Ciddî olarak ilgilenenler için irtibat no: 06 75 94 55 40

GÖZAYDINLIĞI Déco Design firması sahiplerinden Zeki Kalmuk ile Nilüfer Kalmuk’un kızları Eda 23 Mart 2016 tarihinde dünyamıza merhaba dedi. Kalmuk ailesini kutlar, Eda‘ya sağlıklı bir ömür dileriz. Objektif gazete / Ekmekci ailesi


13 MUAYENE ODAMIZ Dr. Murat ÇAĞ

Sindirim Sistemi Cerrahisi Uzmanı Karaciğer Safra Yolları Pankreas Cerrahisi ve Kanserolojisi Uzmanı Organ Nakli Cerrahisi Uzmanı

Nouvel Hopital Civil / Strasbourg

MUAYENE ODAMIZ’ın bu sayıdaki konuları: 1/ ŞİŞMANLIK VE ZAYIFLATMA CERRAHİSİ 2/ SAFRA KESESİ TAŞLARI

Muayene odamızın geçen sayısından beri 11 hasta ve yakınından yayınlanma iznini alabildim. Onlar da birer birer muayene odamızın kapısından girdiler, karşılarında sırtı pencereye dönük oturan benimle, Dr. Murat Çağ’la karşılaştılar. Selamlaştık. Bütün hastalarda olduğu gibi çekingendiler. Ben de onların sorularını alışılageldiği üzere sıklık sırasına göre cevaplamaya karar verdim. Ama Bayan R.G.’nin konusunu geçen ay bitirememiştik. O yüzden bu konuya kaldığım yerden devam edeceğim. Bayan R.G. (32) bana zayıflama ameliyatı olmak istediğini söyledi. Öncelikle bu genç hanımın tıbbî olarak “hafif obezite” ölçülerinde olduğunu söylemeliyim. Bu iş için bir ölçümüz var: Adı da BMI veya IMC! Kiloyu boyun karesine bölerek buluyoruz bu sayıyı. Sayıların anlamını aşağıdaki tabloda bulabilirsiniz. 16’dan az Anorexie (Aşırı zayıflık) 16.5 ile 18.5 arası Zayıflık 18.5 ile 25 arası Normal

SPORTİF BAKIŞ FARUK BEYAZ

faruk.beyaz@hotmail.fr

Spor alanında lobicilik

LOBİ, parlamentonun dışında olan ve yasama süreçlerini etkilemeye çalışan kişi ya da örgütleri ifade eder. Terim böylesi bir işi gerçekleştirmek için düzenli biçimde istihdam edilenleri kapsadığı gibi, bir yasanın kabul edilmesi veya edilmemesi konusunda etkide bulunma gayreti gösterenleri de kapsar. Lobicilik, yasa çıkaranlarla kişisel ilişkiler kurmak, yasama organlarına ve komitelere belge ve bilgi vermek, yasama organlarındaki kişilere e-posta, bildiriler veya dilekçeler göndermek ya da başka insanların bu tür şeyler yapmasını sağlamak, lobinin çıkarlarını yasama aşamalarında savunabilecek adaylara seçim kampanyalarında yardımcılık yapmak gibi faaliyetleri içerir. Zamanında rüşvet ve öteki gayri ahlaki yollar lobicilik teknikleri arasında sayılmaktaydı. Bu yolların pek azı bugün

25 ile 30 arası Toplu 30 ile 35 arası Hafif derecede Şişmanlık (Hafif derecede Obezite) 35 ile 40 arası Yüksek derecede Şişmanlık (Yüksek derecede Obezite) 40 üzeri Öldürücü derecede Şişmanlık (Öldürücü derecede Obezite) Hepinizin bildiği gibi cerrahi cok etkili bir silahtır, ancak gerektiği zaman kullanılmalıdır, yoksa zarar verebilir. O zaman Bayan R.G. sorularımı daha ayrıntılı yanıtladı. Başka bir rahatsızlığı yoktu. Özellikle diabet (şeker hastalığı) var mı diye sordum. Çünkü bazı diabet türlerinde, yaptığım ameliyatın şeker hastalığını geriletebildiğini biliyordum ve 30 BMI’den itibaren uygulanabileceğini hatırlattım. Ama hayır, bahsettiğim türde bir diabet (şeker hastalığı) yoktu. Guatr (thyroid) hastalığı olup olmadığını sordum. Bilmiyordu. Neden sorduğumu merak etti. Diabet ve guatr hastalıkları şişmanlığı yaratabilir diye yanıtladım. Bilmiyordu. Hamilelik yaşayıp yaşamadığını sordum. Yanıt olumsuzdu. Evliliğe hazırlanıyordu. Kendini şişman hissediyordu. Arkadaşlarında işe yarayan birkaç diyeti denemişti. Bazılarında kilo vermişti ama sonra geri almıştı. Bazılarında ise hiç vermemişti, hatta bir tanesinde « korkunç şişmişti ». Bana bazı örnekler verdi. Ama bunları burada yazmak istemiyorum zira zaten başarısız olmuşlardı ve hiçbiri öncesinde bir araştırma yapılmamış ve hiçbiri bir uzman tarafından önerilmemiti. Üstelik bunların hiçbiri bir spor veya düzenli bir aktivite içermiyordu. Büyük abdest alışkanlıkları ile ilgili sorular sordum. Normal şartlarda her gün bir defa büyük tuvalet normal bir sindirim sisteminin en önemli işaretidir. Bazen her sabah yataktan kalkar kalkmaz bir bardak ılık su hayatı ve sağlıklı bir yaşamı kolaylaştırabilir.

hem lobici hem de yasama organı ürktüğü için kullanılabilmektedir. Sevgili okuyucularım, ne yazık ki Türk futbolunun yurt dışında lobisi yoktur... Olsaydı, Avro 2016 ülkemizde yapılırdı, bir oydan kaybetmiştik.... Gelelim Fenerbahçe - Braga maçına.. Hakem İvan Bebek evlere şenlik bir maç yönetti, Uefa gözlemcileri maçın hakemine yani İvan Bebek’e 8.5 oranında puan verdiler. Avrupa resmen dedi ki hey Türkiye, sen çok oluyorsun! Ülkemize operasyon yaptılar, ne Federasyon ne Klüpler Birliği, hiç kimse bir şey söyleyemedi ne yazık ki… Benim ülkemdeki klüpleri yönetenler yani o ağır abiler dediğimiz klüp başkanlarına sesleniyorum: sizler koltuk sevdalısı olduğunuz için, koltuğunuzu kurtarmak amaçlı yapıyorsunuz bir telefonla transfer, veriyorsunuz banka teminatını ve Uefa teminatını, yani bu demek oluyor ki futbolcu oynasın oynamasın parasını seve seve alacak, çünkü Uefa talimatları 90 gün içinde ödeme yapılması lâzım diyor, artı bu 90 günden sonra futbolcu serbest kalacak ve parasını Uefa yoluyla alacak. Güzel, ülkemizin birçok takımımızın

Alkol alışkanlıklarını sordum. Bunu biraz garip karşıladı. Hatırlatmam gereken alkolün normalde vücudumuzda şekere dönüştüğüdür. Şeker de kilodur. En tehlikeli beyazlardan biridir. Sadece alkol değil, alkolle beraber yenilip alınan kaloriler de kilo almakta aracıdır. Çalışma hayatıyla ilgili sorular sordum zira işyeri veya evdeki sıkıntılar, stres kontrolsüz yememize yol açabilir. Ona bunun ilk görüşme olduğunu ve ikinci görüşme için bazı hazırlıklar yapması gerektiğini söyledim: bir sonraki randevuya kadar en az 2 hafta boyunca her yediğini ve içtiğini (istisnasız) bir yere kaydetmesini, her sabah aç karnına tartılmasını ve kaydetmesini söyledim. Uzunca bir kan ve idrar tahlili listesi verdim. Açıklamıştım ama yine sordu bu kan tahlili ne işe yarayacaktı? Bazen şişmanlığı yenemiyorsanız veya bütün önlemlere rağmen şişmanlıyorsanız belki altta yatan sorun hiç bilmediğiniz metabolik bir sorun olabilir. Bütün rejimler öncesi bu sorunları araşştırmak şarttır. Bayan R.G. ile kan ve idrar tahlili sonuçları ve yediklerinin listesiyle tekrar görüşeceğiz. Objektif’e bana yer ayırdığı için teşekkürler. Ne yazık ki safra kesesi taşları için yer kalmadı. Gelecek ay devam etmek için özürlerimi kabul edin. Aklımdasınız R.G. D.M. T.G. M.B., N .C., T.K., F.T ., A.C.S., Y.V., A.K. Birten C., G.M., Alin K., H.Tekin. HYPERLINK "mailto:muratcag@outlook.com" muratcag@outlook.com adresine sağlık ile ilgili sorularınızı bekliyorum. Hepinize iyi sindirimli günler diliyorum. Unutmayın, Çare sizsiniz…

dosyalari kabarık, nerdeyse ismimiz çıkmış. Ehhh hal böyle olunca, al sana İvan Bebek gibi hakem; maçı 20 dakikada katletti bıraktı. Uefa neşteri kesti şah damarlarımızı.. Öncelikle Galatasaray sportif klübü men edildi, sırada iki veya üç takım daha var, onlar şu an flört aşamasında Uefa’yla, kendilerini aklamaya çalışıyorlar. Be kardeşim, bu duruma gelene kadar nerdeydiniz, neden hep ağır abileri oynuyorsunuz, yurt içinde aslan oluyorsunuz, hakem odasına selamsız dalıyorsunuz ama Avrupa’ya gelince kedi oluyorsunuz? İşte tüm bu operasyonlar lobi olmamasından kaynaklanıyor, bizi spor dalında savunacak etken bir güç yokkk… Bana kimse gelip de Avrupa’da bu kadar sivil örgütümüz var demesin, falan filanla yaşamıyorum... Olsaydı, İvan Bebek özgüveni yerinde olarak bu şekilde maç yönetemezdi. 2010’da Zenith klübü Uefa şampiyonu oldu; nasıl oldu derseniz, cok basit: Rus lobisi önderliğinde Gazprom’un sahibi Münih kentinde lüks bir otelde Platini ve Bayer Münih başkanı ile buluştular. Ne mi oldu dersiniz; Bayern Münih kendi evinde Zenith’e 4 - 1 ye-

nildi.... Vay be, Alman panzerleri kendi evinde kaybettiler, o tarihten sonra kendi evinde bu kadar fark yediğini görmedim, hatırlamıyorum da... Avrupa’daki Türk lobicilere sesleniyorum: yapın siz de böyle yapabiliyorsanız; hani siz ülkelerin derin noktasına dalış yapıyorsunuz ya, yapın da görelim. Sizden tek istediğim, siz politikanıza devam edin, kesinlikle spora el atmayın, nasıl olsa genç yetenekler okuyarak, yüksek lisans yaparak ülkelerini temsil ederler zihniyetine sahipsiniz, her yetişkinin bir yeteneği vardır keşfedebilene, ne yazıkk ki sizin okuttuğunuz nesil Türk toplumundan uzaklaşıyor çünkü sizler yeni jenerasyon Türklersiniz, bir kısmınız Fransız istihbaratı ile flört edersiniz, bir kısmınız İnterpol’e evrak servisi yaparsınız, kendi içinizdeki projeleri önce yabancı servise ondan sonra Türklere gösterirsiniz. Kimse bana alınganlık göstermesin, ben kendi nefsimi muhatap alarak yazıyorum. Dediğim o ki, lobiciliği becerdiğimiz gün başarıya ulaşırız… Adamlık cinsiyet meselesi değil, şahsiyet meselesidir; anlayana… Saygılarımla.


14

Yaşadığım Şehir

Halil ÖZSOY

ozsoyhalil@hotmail.fr

İlkbahar Farkında mısınız bilmiyorum ama güneş her zamankinden daha bir parlak, daha bir canlı ışıtıyor, ısıtıyor gönüllerimizi. Ne de olsa cemreler havaya, suya, toprağa düştüler, görevlerini yerine getirdiler ve baharın gelişini bizlere müjdelediler. Artık, güneşli günlere kavuşmanın sevinciyle evlerimizden çıkıp doğanın kollarına kendimizi bırakabiliriz. Hayatı dolu dolu yaşamanın zevkini tadabiliriz. Eşimizle, dostumuzla piknik günleri düzenleyebilir, insanlarla kaynaşmanın sevincine ortak olabiliriz. Evet, bahar geldi. Strazburg şehri, çevresi, dağları, ormanları bizler için uygun ortamlar sunan bir oluşuma sahip. Gönül ister ki her anne, baba evlatlarını, komşularını alsın ovaları, dağları, ormanları, şehrin caddelerini şenlendirsin. Genelde bizler çalışan insanlarız. Yoğun, tempolu geçen günlerin akşamında, yorgun ve bitkin bir halde kendimizi dinlenmek adına kapalı alanlara hapsetmekteyiz. Televizyon karşısında bizler, elektronik oyun aletlerinin önünde çocuklarımız kendi dünyamıza kapanmış bir vaziyette hayatımızı devam ettiremekteyiz. Evimize, eşimize, çocuklarımıza vakit ayırmakta zorlanmaktayız. Bu dünyadaki en büyük servet ailedir. Paradan ve kudretten daha önemlidir. Baharın gelişi işte tam burada fırsat olarak karşımıza çıkmakta, aile içi kaynaşmanın zeminini hazırlamakta bizlere yardımcı olmaktadır. Bugünlerin kıymetini bilelim. Ömür denilen zaman dilimi hızla tükenmektedir. Bir bakmışsınız göz açıp kapayıncaya kadar çocuklarınız büyümüş, evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış. Ne olduğunu anlamadan kendinizi sandalyede bir köşede etrafa boş gözlerle bakarken bulmuşsunuz. Yaşlanmışsınız. Daha fazla geç olmadan ailemize, evlatlarımıza gereken önemi gösterelim. Değer verelim. Babalar kahve köşelerinde kapanıp kalmaktan kurtulsun, anneler kendi aralarında düzenledikleri toplantılara bir süre için ara versin, çocukları, evlatları, yavruları için fedakârlık göstersin, aile bilincini, birlik, beraberliğin önemini görsel olarak yansıtsın, hissettirsin, yaşatsın. Çocuklarımıza, çevremize iyi örnek olabilmek bizim elimizde. Lütfen gereken gayreti gösterelim. Çıkın... atın evden dışarıya kendinizi. Özgürlüğün tadına varın, nefes almanın önemini hissedin, yaşamanın ne kadar değerli olduğunun farkına varın. Aile olmanın önemini ve değerini bilin. Aile toplumun özüdür. Onu tahribe yönelen her şey toplumun tahribine yönelmiş demektir. Aile her türlü iyiliğin ve kötülüğün öğretildiği bir okuldur. Dersimize ne kadar iyi çalışırsak, yarınlarımıza da o derece güvenle bakabiliriz diye düşünüyorum. Yaşama sıkı sarılın, hayatın değerini bilin, sağlıcakla kalın.

AZICIK

Fahri EKMEKCİ

fekmekci@objektifgazete.fr

Dile kolay... Sahiden de dile kolay.. Daha sanki dün gibi anımsıyoruz, gazetenin onuncu yılında yüzüncü sayısını yayımlamanın gururunu yaşıyorduk ki, bir de ne görelim, on birinci yılında yüz on birinci sayıya ulaşmışız. Buna bir de slogan uyduralım dedik ve, ilk sayfamızda gördüğünüz üzere, ‘1 numara(*), 11. yılında, 111. sayısını çıkardı!...’ şeklinde duruma cuk oturan bir kelam ettik. Bir diğer deyişle, yıllar ve sayılar yuvarlanınca, biz de buna uyan bir tekerleme icat ettik. İyi mi ettik, bilemiyoruz; karar, her zaman oduğu gibi, okuyucularımızın… Size bir şikâyette bulunacak, bir anlamda duygu sömürüsü yapacak değiliz; okuyucuların gazetesinden bunu beklemediğini biliyoruz. Yine de, sızlanma anlamında alınmaması dileğiyle, sizlerle bir gerçeği paylaşmak isteriz: herkes bu gazetenin hangi görüşte olduğunu, arkasında kimin yer aldığını, günlük dille söylersek (âmiyâne tabirle), kimin borusunu öttürdüğünü sorar durur senelerdir ya da bu konuda kendince yorumlar yapar. Bir de, her ay, reklam sayfalarını ince eleyip sık dokuyarak, gazetenin (işletmenin) ne kadar gelir sağladığını hesaplayanlar var… Siz de bunları bilmek ister misiniz? Bu gazete, aslında hiçbir görüşün bayraktarlığını yapmıyor; ismi gibi objektif ve tarafsız olmaya çalışıyor. Tabii ki her yazarının ve muhabirinin (tıpkı okuyucular ve işverenler gibi) siyasal ve ideolojik görüşü var ve bunlar birbirinden çok ayrı kutuplarda

TOLGA TURAN Empati tolgatr35@gmail.com

HAZAN MEVSİMİNDE ADI OLMAYAN TUVAL

Çok uzak diyarlardan bir türkü çalınır sessiz sedasız sadece benim duyabildiğim. Her akşam bin kere hayal kırıklığına uğrar-

da olabilir (öyledir de). Yazarlarımız, köşe yazılarında ve yorumlarında son derece de serbesttirler; tek kısıtımız küfür ve hakaret edilmemesi, propaganda yapılmamasıdır. Muhabirlerimiz ise, yazdıkları haberlerde görüş ifade edemezler, yorum yapamazlar; olayları somut şekliyle yansıtmaya çaba gösterirler. Kısacası, gazeteden içeri adım atıldığında, her tür siyasal görüş, ideoloji, takım tutma vb şapkalar askıya konulur, başlara sadece gazeteci şapkası geçirilir. En azından, niyet olarak bu arzulanır… Zaten siz de okuyorsunuz; gazetemizde hemen her görüşten insan köşe yazmakta ve sizlere seslenme olanağı bulmaktadır. Gelelim sermaye meselesine.. Bizim gazete (ve şirket), hiçbir sermaye grubuna, hiçbir yapıya veya partiye, şuna-buna dayanmamaktadır. En anlamlı yanı da (editoryal bağımsızlık adına) aslında budur! Tek gelirimiz, işadamlarımızın ve bazen derneklerin verdikleri reklam ücretleridir. Onlar da öyle büyük rakamlar olmayıp (ancak geçinmelik), boşuna uğraşıp reklam sayfalarımızda hesap-kitap yapmanıza gerek yoktur. Zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış derler ya; biz zengin olmadığımıza göre, kimse de nafile yere çenesini yormasın diyelim… Anlaştık mı? Yanıtınız evetse, umarız bundan sonraki yıllar ve sayılarımızda da sizleri yanımızda görür, hep birlikte ve her zaman yine bu serbest kürsümüzü kurarız. Hepinize sonsuz teşekkürler, saygılar, sevgiler. Esen kalın… (*) Sektörde ilk yayımlanan gazete anlamında.

ken, mevsimlerde umutlarımı çoktan yırtmış parçalamış durumda. Aynaya her baktığımda resmen zıtlıklar yaşıyorum. Mehtapta ay şekil değiştirirken günlerim geceye inat eskimiş gibi. Gecenin ayazında sanki kuru bir çalı gibi büyür içimde. Yaralı bir kuşun uçamayacağı kadar hitap. Vakit zamansız akıp gitmekte, içinde hüzün ve keder olan bir sürü yaralı sözcükle mehtapta ayın doğuşunu izlemekteyim. Bir ressamın bir resmi çizip de

gül cemalini yansıtamadığında acaba kara bahtımın meçhul simgesinin yansımasını mı kondursam adı olmayan tuvale. Koca bir yalnızlık ve bir o kadar karanlık sararken gecenin ayazında. Ne zaman birkaç kelime yazsam tuvaldeki resmine baksam. Maalesef ki tüm cesaretimi toplayıp bakamam aslında gözlerine. İki yabancı gibi birbirini tanımayan. Acaba güneşin bile ısıtamadığı mevsim hazan mevsimi midir adı olmayan yitik tuvallerde...


BİR SÖZDEN BİR ÖZDEN HASAN KARAKAYA

BESLE KARGAYI OYSUN GÖZÜNÜ!!!

İnsanoğlunu en çok derinden yaralayan unsurlardan birisi emek vererek yetiştirdiği ama sonuçta dönüp o kendisine büyük emekler vererek yetiştirdiği insana karşı yaptığı suçlardır. Neden böyle bir girizgahla başladım, birazdan anlatmaya çalışacağım. Cenâb-ı Hak, insan fıtratına fücûr ve takvâ tohumlarını ekmiş ve ona her iki alanda da terakkî ve tedennî imkânı sunmuştur. Bu bakımdan insan hâlet-i rûhiyesinin müsbet ve menfî olmak üzere iki vechesi bulunmaktadır. Kur’ân-ı Kerîm’de insanı nefsin vartalarına düşmekten korumak, onu hayra ve takvâya istikâmetlendirmek için daha ziyâde insan psikolojisinin zaaf noktalarına temâs edilmiştir. 136- Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse sapıklığın en koyusuna düşmüş olur.

L’homme et la nature Ekrem ATAC

ekrem.atac@free.fr

Başkonsolos’tan üniveriste öğrencilerine tanışma daveti Başkonsolos Özgür Çınar ve eşi, Strazburg’da üniversite öğrenimi gören Türkiye’den gelmiş öğrencilerle tanışmak amacıyla 11 Mart 2016 Cuma günü saat 19.00'da, Başkonsolosluğumuz ikametgahında bir davet düzenlemiştir. Davette, Başkonsolosluğumuz Eğitim Ataşesi Vekili - Konsolos Gül Etkin ve Mahalli Kâtip Funda Turhal da hazır bulunmuştur. Yaklaşık 50 öğrencinin katıldığı çok sıcak ve samimi bir hava içinde geçen davette, Başkonsolos Özgür Çınar yaptığı konuşmada, Türkiye’den gelerek yüksek öğrenimlerine Strazburg’da devam eden öğrencilerimizle tanışmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, esasen düzenlenen bu davetin öğrencilerin birbirleriyle tanışmasını ve kaynaşmasını sağlamak amacını taşıdığını, bundan sonra bu tür toplantıların daha sık yapılmasını arzu ettiğini be-

İnsan kendi geleceğini inşa ederken yetiştirdiği insanların kendisine itaat etmesi gereğini düşünür . Hele hele karşı tarafa vereceği için eğitirler ama bir gün o silahı alır ve kendisine çevirir, işte tam burada Batılı dünyanın yaptığı da tam bu. Yeryüzünde Batılı insanlar ve Vatikan’ın emrinde olan milletler nereye gittilerse kan gözyaşı sefalet ızdırap götürdüler, gittikleri yerleri işgal ettiler, yetmedi kendilerine hizmet amaçlı işbirlikçiler yetiştirdiler, kendi istikrarları için bütün bir dünyanın huzurunun kaçmasına bile aldırmadılar. Fransızlar, Almanlar, Hollandalılar, İngilizler, İtalyanlar önce Afrika’yı paylaştılar, sömürü düzeni devam ederken uyanan halk özgürlüğüne kavuşmaya başlayınca kendi emirlerine itaat edecek boynu tasmalı burnu hızmalı, adı o ülkenin insanından rengi o bölgenin renginden istedikleri zaman havlayacak, istedikleri zaman susacak insan görünümlü ama zahiri belhum edel kişiler ürettiler. Bununla beraber ülkeleri, grupları, kişileri, kimisini midesinden, kimisini cebinden, kendilerine bağladılar! Ölüm timleri kurdular. Amerika, Afganistan’a girdi, özgürlük götürdü, El Kaide diye bir örgüt icad ettiler, Afganlı müslümanların başına bela ettiler. Amerika özgürlük dağıtmaya devam ederken karşısına Irak çıktı, oraya da özgürlük götürdüler, yıllar süren bu özgürleştirmeden sonra tamam diyerek giderken (Daeş) diye bir belayı uyanan Müslümanların ba-

lirtmiştir. Ayrıca, önümüzdeki yıl yeni gelen öğrencilerin Strazburg’daki eğitim hayatına alışmalarını sağlamak amacıyla, öğrencilerin birbirlerine yardımcı olması gerektiğinin üzerinde önemle durmuştur. Bu çerçevede, burada yaşayan öğrencilerin her alanda edindikleri tecrübeleri yeni gelenlerle paylaşmak için Başkonsolosluğumuz aracılığıyla bilgi paylaşımlarında bulunmalarının ve bu konuda bir veri bankası oluşturulması için çalışmalar yapılmasının yararlı olacağını vurgulamıştır. Davete katılan öğrencilerin de, ilk kez yapılan bu tür bir etkinliği memnuniyetle karşıladıkları görülmüştür. Özgür Çınar Epinal bölgesinde vatandaşlarımızla buluştu Başkonsolos Özgür Çınar, 12 Mart Cumartesi günü Strazburg'a yaklaşık 150 km. uzaklıktaki Epinal şehri ve yakın bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızla bir araya gelerek, tanışma ve bilgilendirme toplantısı yapmak üzere, Çalışma Ataşesi Naim Kavlak ile birlikte bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Yaklaşık 100 kişinin katıldığı tanışma ve bilgilendirme toplantısına, Epinal Türk-Fransız Dostluk Derneği, Vosges- Turc Fran-

şına uzun yıllar sürecek şekilde bela ettùler. Nasıl oluyor da yeni kurulan bir terör örgütü elinde tanklar toplar son sistem silahlar DAEŞ mevzilerine bırakılıyor. Zalim Esed’in davet ettiği Rusya gelip Daeş’le değil, Suriye’nin mazlum halkıyla mücadele ediyor. Dünya oraya odaklanıyor, hani sizler zalim Saddam’ı girdiği o delikte bulmuştunuz, hani Libya lideri Kaddafi’yi bir kanal içerisinde gidip avlamıştınız Ama Suriye’ye gelince Kanada’sından İngiltere’sine, Amerika’sından Fransa’sına, Rusya’sından İran’ına Suriye etrafında toplandılar ama, beş yüz bin insanı katleden zalim Esad hâlâ iktidarda, hâlâ insanları öldürmeye devam ediyor, Batı dünyası da buna göz yummaya devam ediyor. Yıllarca terör belasıyla karşı karşıya olan Türkiye’ye üç milyona yakın mülteci giriyor, Türkiye’ye giren mülteciler artık Avrupa yolunda kendi geleceklerini hazırlamanın gayretinde uğraşırken, başta Aylan bebekler ve daha nicelerinin Akdeniz ve Ege sahillerinde dünya medyasına cansız bedenlerin fotoğrafları yansıyor, ne zaman Avrupa kapılarını zorlamaya başladı mülteciler, işte o zaman Avrupalı idareciler düşünelim falan derken kendi eğittikleri kendi yetiştirdikleri vatandaşları tam Avrupa’nın kalbine bir hançer gibi saplanıyor, bütün Avrupa şok halinde! İşte biz bu olayları tam kırk yıldır sırtımızda saplanmış hançer gibi duruyor çıkarmaya çalışıyoruz ama gel gör ki uyanan müslü-

sız Derneği, UETD Epinal Derneği, Gerardmer TürkFransız Derneği, Le Thillot Türk-Fransız Kültür ve Dostluk Derneği, Saint Dié Türk-Fransız Dostluk Derneği ve Neufchateau Kültürlerarası Dernek yetkilileri ve Epinal Bölgesi’nde görevli öğretmenimiz iştirak etmiştir. Toplantıda, çalışma hayatı, dövizle askerlik ve diğer konsolosluk işlemleri hakkında güncel bilgiler sunulmuş, askerlik ve pasaport işlemlerinde yeni uygulamaya giren randevu sistemi hakkında bilgiler verilmiş ve vatandaşlarımızın soruları yanıtlanarak, karşılıklı görüş alışverişinde bulunulmuştur. Eğitim Ataşeliği görev bölgesine bağlı öğretmenlerle çalışma toplantısı yaptı Başkonsolosluğumuz Eğitim Ataşeliği görev bölgesine bağlı tüm öğretmenlerimizle ELCO çerçevesinde verilen Türkçe ve Türk Kültürü Dersleri'ne (TTKD) öğrencilerimizin katılımlarının teşviki ve bu konularda yaşanan sorunların giderilebilmesi konusunda çalışma yapmak ve yeni projeler üretmek amacıyla 7 Mart 2016 Pazartesi günü, Strazburg'daki DİTİB toplantı salonunda bir "Hizmetiçi Eğitim, Bilgilendirme ve Proje Değerlendirme

15

manların uyanmaması için elinden geleni yapan Avrupa, bugün kendi yetiştirdiği evlatlarının kurbanı olmaya devam ediyor. Benim dinimde bir insanı öldürmek bütün bir insanlığı öldürmüş gibidir, o yüzden ne öldüren olmalı ne de ölen; yeryüzünde o kadar yaşanacak yerler boşluklar var ki, bu kadar daha insan yaşayabilir. Bugün benim ülkemin çocuklarını birbirine düşman eden zihniyet yarın sözde devlet kurdurmaya çalışanlar bir gün o elinde tuttukları insanların içinden ben kendimi yöneteceğim dediği anda onların da başına nelerin geleceğini şimdiden görür gibiyim. İşte bütün mesele bu; Batılı emperyalistler kendilerine dokunana kadar her türlü terör örgütlerini beslemeye devam ederler, ne zaman kalbinde bomba patlar kendi çocukları ölmeye başlarsa haydin yeter artık herkes evine demeye başlarlar. Adalet herkese her yerde her zaman lâzım. İşte bugün terör örgütlerine gayri resmi destek verenler o terör örgütlerinin verdiği ızdırabı masum halka çektirmeye devam edecekler. Yarın çok geç olmadan uyanmanın vakti geldi de geçiyor, bizim çocuklarımız bir başkalarının rahatı için yitip tükenmemeli. Artık gözünüzü açın. Peygamberimiz sav şöyle buyuruyor: Birbirinizden nefret etmeyin, birbirinize düşman olmayın, birbirinizden yüz çevirmeyin, birbirinize hased etmeyin, kin gütmeyin, ey Allah kulları kardeş olun.

Toplantısı" düzenlenmiştir. Sayın Başkonsolos Özgür Çınar toplantıda yaptığı konuşmada, son dönemde birçok şehirde (Montbéliard, Metz, Epinal, Mulhouse) vatandaşlarımıza yönelik olarak düzenlenen bilgilendirme ve tanışma toplantılarının öğretmenlerimizin dernekler ve derneklerin kadın kolları nezdindeki katkılarıyla gerçekleştirilmesinin önemine vurgu yaparak, Haziran ayının ikinci yarısına kadar bu tür toplantıların düzenlenmesine devam edilmesi yönünde derneklerle birlikte gerekli hazırlık çalışmalarının yapılmakta olduğunu belirtmiştir. Toplantı, bu yıl Strazburg’da göreve gecikmeli olarak yeni başlayan öğretmenlerimiz için de çok yararlı olmuş, Türkçe ve Türk Kültürü (TTKD) derslerine öğrencilerimizin katılımlarının teşviki için öğretmenlerimiz tarafından çok yönlü çalışmalar yapılması kararlaştırılmış ve eğitim konularıyla ilgili yeni projeler değerlendirilmiştir. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde özellikle öğrencilerimizin eğitim ve kültürel gelişimine katkıda bulunacak sosyal içerikli yeni projeleri hayata geçirmek için yapılacak çalışmalara hız verilecektir. Sözkonusu toplantıya katılan ve projelerini sunan öğretmenlerimize teşekkür ederiz.


16


Her şeyin köşesi

Meltem BUDAN NALBANT ÇOCUKLARIMIZ İÇİN SONUNA KADAR İNSAN KALMAK... Önceden ne zaman küçük bir çocuk görseydim; “Ah keşke yeniden çocuk olabilseydim" diye hayıflanırdım. Masum, dürüst, maskesiz ve kaygısız… Çocuk olmak, Hayatı oyunlarda yaşamak, Mızıklanıp küsme hakkına sahip olmaktı. Çocuk olmak, Sadece oyuncağı kırılınca, ağlamaktı. Çocuk olmak; En büyük derdi, oyunun tam orta yerinde annesi tarafından çağırılmaktı. Kalbi, ruhu, umudu değil,

sadece düşmelerden dizleri yaralanmaktı. Sonra çocuk olmak, Sihiri bol bir hayal gücü demekti. Kağıttan gemilerle okyanusları keşfetmek, kumdan kalede yaşayan bir gözü açık devin yanından, korkusuzca geçip gidebilmekti. Masallardaki gibi gerçek hayatta da iyilerin kazandığına inanmaktı. Ne kadar korksa da anne babanın kanatları aldında güven duymaktı. Hem zaten çocuk olunca, Korkular bir el sıcaklığında son bulur, Tüm üzüntüler bir öpücükle unutulurdu… Çocuk olmak gülmek için neden aramamaktı, Şarkı söylemek,dans etmek, Sımsıkı sarılıp sevdiğini söylemek için de özel günlere ihtiyaç duymamaktı. Üstelik 21.yy’da çocuk olmanın ayrıcalıkları da vardı. Önceden gazetelerden kupon kupon biriktirilen bilgilere, doğar doğmaz tanışılan bilgisayarlarla ulaşılabilirdi.

FRANSA GÜNDEMİ Fatih KARAKAYA

Karakaya.fatih@gmail.com

http://twitter.com/gundemfransa

Fransa’da siyasi geleceğimiz var mı?

Dünya dönüyor, herkes işini yapıyor! Kimisi adalet ile kimisi hainlik ile! Her hainlik karşısında sadece küfretmesini biliyorsan hiç konuşma daha hayırlı! Sen de çok iyi biliyorsun ki ikinci bir seçeneğin var. Sürekli şikâyet ederek bir şeyleri değiştiremezsin. Bedel ödemeden ödül mü istiyorsun? Medya’da, siyasette her gün senin için olmadık sözler söyleniyor ama sen ne yapıyorsun? Sosyal medyada iki resim paylaşarak görevini yaptığını düşünme. Yapılacak çok iş var. Bıkmadan usanmadan çalışacaksın. Başkalarına gıpta etmeyi bırak artık. Çalışan neyi başaramamış ki sen başaramayacaksın. İşin sırrını sağda solda

Çocuk olmak kolaylıktı, mutluluktu... Oysa artık öyle karanlık bir dönemdeyiz ki; Adeta çocuk olmak boyundan büyük acılar yaşamak, büyümeden yaşlandırılmak demek. Şimdi ne zaman bir çocuk görsem; Acıyorum! İçim parçalanıyor... Çünkü artık çocuk olmak, silahların gölgesinde büyümek demek. Hatta silahların hedefi olmak, elsiz, ayaksız, cansız, hayalsiz kalmak demek! Artık çocuk olmak, sadece karaya vuran cansız bedeninle kısa bir süre haber olup unutulmak, eğer es kaza kurtulmuşsa, bu kez de, tıpkı bir köle gibi üç kuruşa satılmak demek. Dünyadaki üç maymunu oynayan tüm insanların, vicdanı ve insanlıkları kalmadı demek! Artık çocuk olmak, ahlakı ve namusu kadın bedeniyle açıklayan hasta ruhlarca istismara, tecavüze uğrayıp, yarınları çalınmak demek!

arama. Bu işin ben neresindeyim sorusuna cevap verirsen aslında değişimin %50’sini sağlamış olursun. Benim anlatmama gerek yok. Haberleri izlerken, gazeteleri okurken bu kadar yalan karşısında çaresiz kaldığımızı düşünüyoruz. Ama öyle değil. Boş durarak çözemeyeceğimize göre yapacakların konuşalım. Okuduğun her habere yorum yaz. İtiraz ettiğin her yazara sosyal medya hesabından, maille cevap ver. Küfür etmene hiç gerek yok. Delilleriyle gerçekleri ortaya koy. Fransız medyasına itiraz et. Mesela sor bakalım ne zamandan beri kendini sivil halkın arasında patlatan “combattant, rebelle” oluvermiş. Siyasilere nefes aldırma her boş beleş konuştuklarında. Ayrıca unutma Batı toplumunda öyle ya da böyle bir şekilde son kararı siyasiler veriyor. Siyasi arenada yoksan eğer senin adına, sana rağmen şehirler yönetilir, kararlar alınır. Fransa’nın dışında birçok ülkede adı Türk olan ama Türklüğe dair ne varsa küfredenler hep seçildi. Aynı kadehi kaldırıp aynı değerlere küfrettikleri için bu onlar için kolay oldu. Fransa’da aynı şekilde sırf birilerine düşman diye ön plana çıkartılan hadsizlere inat seni temsil eden bir parti

17

Ve ne yazık ki, tüm bunları görmezden gelip, vicdanını kaybeden, güce, konfora tapınan insan sayısı gittikçe artmakta. İnsanlar tıpkı Gergedan oyunundaki gibi büyük bir dönüşüme uğramakta. Hani şu İonesco’nun Gergedan oyunundaki gibi. İzlemişsinizdir. Kasabanın orta yerinde beliren bir gergedan metaforu üzerinden insanların nasıl insanlıklarından çıktıklarını anlatır oyun. Önce bir gergedan belirir, ardından, iki, üç… Sonra bunu izleyen insanlar bir de bakarlar ki kendi boynuzları da çıkmış. Tepkisizlik teslimiyet getirmiş. Kendileri de gergedana dönüşürler. Sadece bir kişi dönüşmez gergedana; Berenger. Berenger şöyle söyler oyunun sonunda: "Sonuna kadar insan kalacağım, Teslim olmuyorum!” Geleceğimiz çocuklarımız için, insan kalmak zorundayız. Sonuna kadar!

var artık. Elbet daha küçük bir parti ama geleceği parlak bir parti. Fransa’nın 2 turlu seçim ve ittifak avantajı var. Bunu iyi değerlendirmek ve Parti Egalité Justice etrafında kenetlenmek gerek. Fransa değerleriyle barışık ama aynı zamanda Müslüman kimliğinden ödün vermeyen, farklılıklarımızla Fransa’ya zenginlik kattığını savunan bir parti. Elbet birileri muhakkak bir yerlere kategorize etmeye çalışacak. Birlerinin güdümünde olduğunu iddia edecek. Buna aldırış etmemek gerek. Önümüzde bir ara seçim var. İstifa eden milletvekili yerine seçim var. Murat Yozgat kardeşimiz bu seçimde bayrağı taşıma görevi aldı. Tarih bu günleri not edecek. Bu kadar kısıtlı imkânlara rağmen mücadeleyi seçenlere selam olsun. 2017 bu parti için çok daha çetin geçeceğe benziyor. Birileri bir şeylerin değişmesi için canla başla kavga ederken sen destek olmayacaksan kim olacak? O zaman ağlamaya hakkın var mı? İster üye ol, ister aday ol fark etmez. Bil ki ortada bir mücadele var ve bu mücadele seni bekliyor. http://parti-egalite-justice.fr/


18


19


20


21


22


23


Doktor Murat Çağ’ın müthiş serüveni... (9)

24

Doktor Murat Çağ ile yaptığımız söyleşinin artık sonuna geliyoruz. Bu güzel öyküyü bizlerle paylaştığı için kendisine teşekkür ediyor, sizlere de iyi okumalar diliyoruz... “Bu son bölümde biraz da en çok sorulan sorulardan olan apandisitten bahsedeyim istiyorum.. Apandisit, aslında temel inançlarla ilgili bir olgu; acaba biz bir evrimin ürünü müyüz, sonucu muyuz? Yoksa yaratıldık mı? Ne olursa olsun, bugün gerçekten kullanmadığımız bazı organlar var, bunlardan biri de apandisit. Bunun Türkçe adı da körbağırsaktır, yani çıkmaz sokak! Bunun içinde lenfoid bir yapı var, bu da vücudumuzun korunmasıyla ilgilidir. O lenf doku zamanında belki bir işimize yarıyordu ama şu anda, bizim bilgimize göre, bir işe yaramıyor. Zamanla boylarının kısaldığını, işlevinin ortadan kalktığını görüyoruz, yani kaybediyoruz... Örneğin insan dalağı olmadan yaşayabilir; eskiden Yunanlılar maratona gidecek olanların dalaklarını çıkartırlarmış (çok koşunca insanlar dalağım şiştir derler), ama şimdi biliyoruz ki o dalağın bizim hayatımızda çok büyük bir etkisi var: bütün kanser hücrelerini tutmaya çalışıyor ve ona karşı saldıran hücreleri üretiyor. Safra kesesiz de yaşayabiliriz ama safra kesesinin yağ sindirmeye yaradığını biiyoruz. O yüzden, eğer evrimden geldiğimize inanıyorsa birisi, apandisitin bir işe yaramadığını düşünebilir şu anki bilgilerimizle; ileride belki çok farklı bir işe yaradığı ortaya çıkacak. Apandisit hep son anda ortaya çıkar ve patlamak üzere olduğu düşünülür; aslında o hep vardır ve size işaretleri verir (fazla gaz çıkarma, bacak veya sırt ağrısı vb...). Karnın çok gerisinde durduğundan anlamayız. Biz karnın ön tarafına yakın olanları hissederiz. Karnımızın içi çok büyük bir zar olmasına rağmen, bir tane sinirle algılanır. Genelde apandisitin içindeki bezler şişer ve bağırsağın çıkışını kapatır, içine sıvı dolmaya başlar. İşte o zaman ağrısını hissetmeye başlarsınız. Bilinen şeyler var: çok yüksek doz antibiyotik verilirse, apandisitin o andaki iltihabı ortadan kaldırılabilir, ama bilgiler bize gösteriyor ki, bugün sadece apandisit olarak gösterilen şey tedavi edildiğinde, üç gün sonra delinme olarak aniden ortaya çıkıyor. O nedenle antibiyotik kullanmı veya gel oranı bir ovayım vb şeyler bize hep ceza olarak dönüyor. Apandisitin içinde ne var; dışkı! Eğer o delinip patlarsa karnının içine dağıla-

cak, bakteriler sana zarar verecek. (Ameliyat gerekirse, ben laporoskopik ameliyat tavsiye ediyorum; vücudun görünmeyen bölgelerine açılan iki-üç delikle vücudu kesmeden çıkarıyoruz ve hasta en geç ertesi sabah taburcu oluyor.) Safra kesesi de öyledir: çok yağlı bir yemekten sonra karnınızda bir şişlik hissedersiniz, dersiniz ki çok yedim de mideme dokundu; esasında midenize dokunmuyor, ya ülseriniz var ya da safra keseniz size diyor ki artık bu yağı sindiremeyeceğim, beni rahat bırak!.. Bu kadar tıp bilgisinden sonra yine anılara dönecek olursak, aslında insanların ne kadar önyargılı olduklarını anlatan çok ilginç bir şey var; bunlardan bir tanesi de şöyle.. Ben Isparta’nın Sav kasabasında mecburî hizmet yaptım, bunu başlarda da söylemiştim. Orada üç doktorduk; birisi kadın, ikisi de erkek. Her çarşamba, Sav’ın pazarı kuruluyor. Kadın doktorumuz başını kaldıramıyor çünkü bütün kadınlar o gün ona geliyor. Bir gün tek başıma nöbetteyken beni uyandırdılar bir acil için: bir hanımın memesinde apse çıkmış, hastaneye gitmek için bizim transfer etmemizi istiyorlar. Bense, cerrahî geçmişim nedeniyle, bunun tedavi edilebilir olduğunu düşünüyorum. Neyse ki dünya görmüş bir imam vardı, o izin verdi de, tedavi ettik (apsenin drenajını yaptık) ve her şey yoluna girdi. Ben kadının göğsüyle uğraştığımda, imam orada olduğu sürece hiç sorun olmadı! Zaten hemşire de vardı. Doğrusu da budur... Tıpta ayıp yoktur denilir; her doktor insandır, biz Tanrı değiliz; Hz. Muhammed de hekim olarak tanınır, o da insanları muayene eder ama o bile Tanrı değil. Her kesimin çiğ süt emmişi vardır, zaafları olabilir, o yüzden doktorları yeryüzünde bir melek durumuna yükseltmenin anlamı yok. O nedenle insanların biraz çekingen olması normaldir. Ama doktorun işi ne olursa olsun yardımcı olmaktır. Bir erkek doktor bir kadın hastayı muayene edecekse, yanında mutlaka bir başka kadın, hemşire olmalıdır (çok acil durumlar istisna olabilir); Fransa’da bile bu böyledir. Başbaşa olmaz... İnsanların utanç duygularına saldırmak kabul edilemez. İnsanları iyi edeyim derken bunu bütün inançlarına karşı yapamazsın... (O olaydan sonra kadınlar bana da gelmeye başladılar, ben de çarşambaları başımı kaldıramaz oldum...) Karaciğer nakli yaptığım dönemde, Yehova Şahitleri ile ilgili ciddî problemler oldu. Diyorlardı ki ‘Bana kan verilme-

yecek’! Oysa, karaciğer nakli, en kanlı ameiyatlardan bir tanesidir. Bir travma yaşadık; bir trafik kazası sonrasında Yehova Şahidi bir hanımı getirdiler. İnanılmaz derecede kanıyor; tamponlar yapıp kanamayı durdurduk ama kadının vücudundan büyük bir oranda kan boşalmış durumda. Kan vermemiz lâzım ama hanımın bilinci yerinde, bize dedi ki kan vermeyeceksiniz. Bekledik ama elimizdeki serum ve plazma verme yöntemleriyle kesinlikle hastayı kurtaramayacağımız belli oldu; bunun üzerine onların dinî görevlilerini çağırdık, durumu anlattık, o da dedi ki eğer bilinci yerindeyse yapamıyorsunuz! Bilinci kapanana dek bekledik, sonra kan verdik ama artık çok geçti, hastayı kaybettik. Kurtulup durumu anlasa mutsuz olabilirdi. Bazen şöyle düşünmek lâzım: her şeye rağmen hayat değil, her şeyle beraber hayat... İnsanın vücuduyla aklını ayıramazsınız; eğer buna saygı göstermiyorsanız, zaten doktor değilsiniz çünkü doktorun işi sağlıklı yaşatmaktır. Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık tanımı, ‘ruhen ve bedenen sağlıklı olma durumu’dur. Yani bu sadece islamla ilgili bir durum değil; dünyanın her yerinde var. Onları kurtarmak sadece bedenen kurtarmak değildir; ruhunu da kurtarmaya yardım etmek gerekir... Bir gece acil bir ameliyattayız; acil çok fazla olduğundan, ameliyathaneyi bir yıldız şeklinde yapmışlar, beş ameliyathane ve ortadaki merkez. Paris’te oluyor bu. Bir anda bir gürültü duydum; kapılar patladı ve insanlar içeriye daldılar! Bize saldırmaya ve bir şeyler anlatmaya başladılar; öyle konsantreyiz ki işimize, dediklerini anlayamıyoruz bile; iki güvenlik görevlisi geldikten sonra bunlar yatıştılar. Dediler ki bacağını kesmeyin! Ben de bacağını kesmediğimizi, başka bir ameliyat yaptığımızı söyleyince, pardon deyip gittiler. Meğerse o beş yerden birinde de birisinin bacağını kesiyorlarmış, onu engellemeye gelmişler! Böyle şeyler de yaşanıyor işte... Bazen organ naklinde organ almak için yurt dışına gittiğimiz de oluyor. Bir gün Strasbourg’tan uçağa atlayıp Londra’ya gittik. Üzerimizde hastanede

giydiğimiz önlük ve pijamalarımız var. Bir hastanede ameliyatı yapıp organı aldık ve acilen ülkeden çıkmamız gerekiyor. Tam gümrükten çıkarken durun dediler, kutuyu açın. Kutunun içinde karaciğer var, açarsak sterilizesi bozulacak ve kullanılamayacak. Saate karşı yarış halindeyiz zaten, on bir saat içinde takılması lâzım (böbrekte on dört saat). Güvenlik açın diyor, açmıyoruz tabii; kimlikleri soruyor, yok, önlükleyiz. Bu bir Avrupa organizasyonu aslında.. Hangi ülkedensiniz diye soruyor, ben Türk’üm, arkadaşım Rumen. Politika bu; eğer Fransız olsaydık sorun çıkmayacaktı. Ama bizi kurtaran da yine Fransızlar oldu; ben kutunun üzerine oturdum bağırıyorum konsolosluğa haber verin, çağırın diye. Konsolosluktan gelip müdahale ettiler de geçtik... Sen doktorsun, hayat kurtarmaya çalışıyorsun, Avrupalı için uğraşıyorsun; ama işte tam burada politika devreye giriyor ve bir gün sana dur diyorlar!... Bu noktada işte benim bu hastaneyle olan sorunumla direkt bir bağlantı kurabilir insanlar... Objektif’te bu yazılar yayımlanmaya başladıktan sonra, üç kişi bende önemli bir yer bıraktı: biri hemşire (diğerleri öğretmen ve avukat), dört yıldır art arda yazılı sınavları başarıyor, ama sözlüyü geçemiyor. Kendine neden diye soruyor; yazılıda birini engellemek zordur ama sözlü her etkiye açıktır. Geçen bir INSEE listesi vardı: sadece dosya üzerindeki isim nedeniyle iş hakkını kaybedenler! Yani, ister istemez hepimizin hayatı aynı; ister hemşire ol, ister öğretmen, ister avukat, hep aynı tür sorunları yaşıyoruz... Hayatıma bu insanların acısını da soktu -SonObjektif...”


25

AVRUPA PSİKOLOJİ MERKEZİ Psikolog Erdinç Üstündağ Alsace ve çevresi için Her türlü Test (IQ ve Konzentire) yapılır. Resmi kurumlar için her dilde rapor verilir.

8 Yıldır vatandaşlarımıza hizmet vermekten gurur duyuyoruz. Kitabımıza gösterdiğiniz ilgiye çok teşekkür ederiz. Hizmetlerimiz: Depresyon, Panik Atak, Saplantı Takıntı, Cinsellik, Çocuk Eğitimi, Çocuklarda Motivasyon / Konsantrasyon kumar bağımlılığı

Tel: 0049 7851 496 15 03 www.kekeleme-psikoloji.de


Güler Pastanesi yeni yerine taşındı

26

Yılların deneyimli ustası Avni GÜLER, pastanesini eski yerinin hemen karşısında ve yüz metre kadar ilerisinde açtı. Bu vesileyle kendisinden Objektif okuyucuları için aşağıdaki bilgileri aldık. “Bu yeni yerimize Mart ayının başlarında taşındık ve açılışı yapmış olduk. Vatandaşlarımız eski yerimizdeki ürünlerimizin hepsini, aynı lezzette ve tazelikte bu yeni mekânımızda da bulacaklardır, bundan hiç şüphemiz yoktur. Baklava çeşitlerimiz (cevizli, fıstıklı ve diğerleri), kadayıf, şekerpare, tulumba, revani ve benzeri bizim insanlarımızın ağız tadına uygun ve hep talep ettikleri tüm tatlı çeşitleri günlük ve taze olarak burada mevcuttur. Bunun gibi, yaş pasta, düğün pastası gibi özel ve anlamlı günlerde insanların ihtiyaç duydukları yaş ve kuru pasta çeşitlerini her an taze olarak sunuyoruz. Kendimin ve çok güvendiğim, çok yetenekli ustamızın hazırladığı bu pasta ve tatlı çeşitlerini vatandaşlarımızın gelip tatmalarını isterim; kararı kendileri versinler derim... Bunların yanı sıra, buradaki bir yeniliği-

miz, sabahları kahvaltı vermeye başlamamızdır; bunu özellikle okuyucularınıza duyurmak isterim. Kahvaltı servisimiz sabah saat 7’de başlamaktadır ve Türk milletinin kahvaltıda aradığı her şey servis edilmektedir. Tabii olmazsa olmazımız ekmek ve pide çeşitlerimiz ile su böreğimizi de (yakında başlıyor) anmadan geçmeyelim... Ramazan da yaklaşıyor sayılır; o zaman özel Ramazan pidelerimiz halkımızı memnun edecektir düşüncesindeyiz.

Eğitim Ataşeliğimiz uhdesindeki Türkçe – Türk Kültürü öğretmenleri ve Philippsburg Türk Okul Aile Birliği Derneği maharetiyle Philippsburg Festhalle Toplantı salonunda “Çanakkale Zaferi / İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Bir Dava Adamı Olarak Mehmet Akif Ersoy’u Anma” programı düzenlendi. Programa Karlsuhe Başkonsolosluğu Eğitim Ataşesi Gürkan Avcı, Öğretmenler, Din Görevlileri, öğrenciler, veliler ve 400’e yakın sayıda vatandaş katıldı.

met Akif Ersoy’un hayatına bir ışık tutulmuş oldu. İstiklal Marşının Türk yazım sanatının ve Türklerin asil, irfani duruşunun en kadim örneğini teşkil ettiğini söyleyen Karlsruhe Başkonsolosluğu Eğitim Ataşesi Gürkan Avcı, program sonunda yaptığı konuşmada özetle şunları ifade etti;

İşyerimiz haftanın 7 günü saat 7-19 saatleri arasında açık olup, yirmi kişilik oturma kapasitemiz mevcuttur. Havalar ısındığında da terasımız hizmete girecektir. Vatandaşlarımız yıllardan beri bizi ve hizmetimizi biliyor, tanıyor; çok şükür hiç şikâyet almadık şimdiye kadar. Fiyatlarımız da hep aynı, ilk baştan beri hemen hemen hiç fiyat artırmadık; insanlarımızın bütçesine uygun bir fiyat politikası güdüyoruz.

Vatandaşlarımızı bu yeni yerimize de bekliyor, kendilerini ağırlamaktan zevk duyucağımızı belirtmek istiyorum. 1973 Denizli doğumluyum. Bu işi 2004 senesinden bu yana sürdürmekteyim; aslında mesleğe başlama yılım 1990’dır ve bu bir aile mesleğidir; Babam da fırıncıydı.” Biz de Avni GÜLER’i kutluyor ve başarılar diliyoruz. ( GÜLER PASTANESİ – 164 A, route de Schirmeck 67200 Strasbourg – Tel: 06 84 72 67 08 - 03 88 28 75 45)

Çocuklarımıza, İstiklal Marşını Diğerlerinden Ayıran Ruhu Öğretmeliyiz!

ÖĞRENCİ VE VELİLERDEN TİYATRO OYUNU Saygı duruşu ve İsitiklal Marşı ile başlayan program, “Rakamlarla Çanakkale” adlı sunu ile devam etti. Öğrenciler, veliler ve Philippsburg Türk Okul Aile Birliği üyelerinin rol aldığı “Çanakkale’de Düğün” adlı tiyatro büyük beğeni topladı. Canlı fon müzikleri ve türkülerin tiyatroyu daha da etkili hale getirdiği gözlerden kaçmadı. ÖĞRETMEN VE ÖĞRENCİLERDEN ŞİİR VE SUNULAR Okunan şiirler ve minikler ilahi grubu seyircilerin takdirini topladı. Programın 2. Bölümü “İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Bir Dava Adamı Olarak Mehmet Akif Ersoy’u Anma” programı şeklinde devam etti. Bu bölümde Eğitim Ataşeliği Türkçe ve Türk Kültürü öğretmenlerinin sunumları, anlatımları ve şiirler ile Meh-

İSTİKLAL MARŞININ RUHUNA BUGÜN DE İHTİYACIMIZ VAR İstiklal Marşı, bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz milli mutabakatı karşılayacak

genişlikte, kapsayıcılıktadır. Almanya’daki gençlerimizin ve çocuklarımızın hassaten Türkçe kitap okumaları, İstiklal şairimiz M. Akif’in eserleri gibi milli edebiyat eserlerimizin sayesinde o ruhu, o inancı taşımaları, bizim özlemini duyduğumuz; milli ve manevi değerlerine sahip çıkan bilimin, teknolojinin ve aklın önderliğinde yürüyen şuurlu Türk gençliğinin hayat bulmasına vesile olacaktır.

DİL, KÜLTÜR VE TARİHİMİZİ ÇOK İYİ ANLATMALIYIZ Tarih boyunca ve bugün dahi bütün insanlık ailesine, ezilen ve mağdur durumda bulunan

halklara yardım, sevgi ve şefkatle muamele eden, dürüstlüğü, ahde vefayı, sözüne sadakati, mücadele ruhunu, kahramanlığı ve cesaretin en necip örneklerini sergileyen bir Türk Gençliğini Almanya’da daha güçlü bir şekilde yetiştirmemiz için dilimizi, kültürümüzü ve tarihimizi çok iyi öğretmemiz gerekiyor. İstiklal Marşı'nın ruhuna ve medeniyetimizin mirasına sahip çıkmalıyız. Mağdur ve mazlum uluslara ruh ve ilham veren milletimizin kurtuluş destanını anlatan İstiklal Marşımızın dünyadaki diğer milletlerin marşlarından ayıran en önemli nokta da budur. Korkma! Hitabıyla başlayan İstiklal Marşı aslında tüm ezilenlere ve mazlumlara yönelik umut ve yanlız değilsin! dolu bir hitaptır. Bu görevin bir bölümünü bugün burada yerine getirmiş olduk. Bugünkü organizasyonu tertip eden öğrencilerimize, velilerimize, derneğimize ve kıymetli öğretmenlerimize teşekkür ediyorum.


Mustafa Kemal Özçelik

27

Torball Fransa şampiyonu Melih Özçelik

Geçen sene Lyon'da düzenlenen turnuvada takıMust.o@neuf.fr mıyla 4.olan Melih, bir sene sonra, ekip arkadaşlarıyla azimli bir çalışmadan sonra, rövanşını alır ve ilkokul son sınıf kategorisinde Fransa Torball şampiyonu olur. Madalyasını ve kupasını gururla taşıyan Melih, anne, baba ve ailesinin her zaman ve her alanda sevinç kaynağıdır. Annesi « Final maçına bakamaz oldum. Her atışta gözlerimi kapatıyor, sonuca bakamıyordum » dedi. Babası ve annesi « Oğlumun takımı şampiyon olunca çok mutlu oldum ve sevinçten kalbim duracak oldu. Bir sene boyunca çok çalışmıştı, onunla ne kadar gurur duysak azdır »dediler. Torball Oyununun Özellikleri Torball kör ve görme özürlü erkek ve kadınlar tarafından oynanan bir oyundur. Bu oyun, spor salonunda üçer oyuncudan oluşan iki takımla oynanır. Dikdörtgen bir sahanın dar taraflarında birer kale vardır. Oyunda kullanılan top, oyun alanının bir ucundan diğer tarafına gerilmiş üç ip altından atılması gereken bir (bell ball ) zilli toptur. Oyunun amacı, topu rakip takımın kale çizgisinden geçecek şekilde atmaktır ve rakip takım da bu engellemeye çalışır. Sonraki hareket, savunmayı yapan takımın hücuma, daha önce hücumda olanın da savunmaya geçmesidir. Oyun alanı 16 metre uzunluğunda ve 7 metre eninde bir dikdörtgendir. Oyun oynama süresi, her biri beşer dakikalık

iki yarıdan oluşan 10 dakikalık bir süredir. Bu sene Besançon spor salonunda düzenlenen ve Fransa’nın dört bir yanından gelen takımlar arasında çekişmeye sahne olan bir mücadele ile geçti. 5 takımı yenerek Vosges bölgesinden Epinal birinciliği aldı. Katılan takımlar: Lyon, Lyon Villeurbanne 1 ve 2, Clermont Ferrand, Marsilya ve Besançon. Melih yeğenim olur, oyundan ziyade, azmi, çalışkanlığı, hayat sevgisi ile gurur kaynağımdır. Onunla ders ve ödevlerine çalışırken, bir insanın istedikten sonra, her şeyin üstesinden gelecebileceğini ve yapabileceğine inanıyorum. Genelde Türk çocuklarımız fransızca derslerinde zorluk çekerler, engeline rağmen Melih'in mükemmel fransızca okuyuşu vardır. Her akşam geç vakitte bile olsa, işten gelmemi bekler, benimle ödevlerini yapar. Meraklı bir çocuktur, devamlı soru sorar ve sorgular. Arkadaşlarıyla her zaman dayanışma içerisindedir. Su günlerde en büyük sermayemiz birbirimizle dayanışma içerisinde olmamız değil midir? Bizlerin ve çocuklarımızın, Melih gibi azimli, çalışkan, emsallerine örnek teşkil edecek çocuklara ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Baden TOAB Futbol Turnuvası’ coşku ve heyecan içerisinde gerçekleşti

Karlsruhe Başkonsolosluğu Eğitim Ataşeliği hizmet bölgesinde 5 ay önce başlatılan “Haydi, Türkçe Konuş Benimle!” adlı dil, kültür, eğitim ve spor kampanyası birbirinden güzel kurslar, konferans ve seminerler ile yarışmalarla devam ediyor. TURNUVADA 20 TAKIM YARIŞTI Eyalet genelindeki Türk Okul Aile Birliği Dernekleri (TOAB) bünyesinde büyükler ve küçükler klasmanında oluşturulan 20 futbol takımının katıldığı “TOAB Futbol Turnuvası” geçtiğimiz haftasonu Heidelberg’de büyük bir coşku ve heyecan içeresinde gerçekleşti. KÜÇÜKLER GRUBUNDA TUTLİNGEN TOAB TAKIMI BİRİNCİLİK KUPASINI ALDI Spor ve terör şehitlerimiz başta olmak üzere tüm şehitlerimiz için yapılan saygı duruşu ve ardından İstiklal Marşının okunmasıyla saat 09.00’da başlayan Futbol Turnuvası ‘Küçükler Grubu’ müsabakalarıyla başladı. Birinciliği Tutlingen TOAB Futbol Takımı, ikinciliği St. Leon Rot TOAB, üçüncülüğü Bruchsal TOAB Futbol Takımlarının kazandığı birinci tur müsabakanın ardından takımlara kupaları ve oyunculara ise madalyaları Karlsruhe Başkonsolosluğu Eğitim Ataşesi Gürkan Avcı tarafından takdim edildi. BÜYÜKLER GRUBUNDA WALLDORF TOAB TAKIMI BİRİNCİLİK KUPASINI ALDI Saat 13.00’de başlayan ‘Büyükler Grubu’ müsabakaları çok çekişmeli geçti ve saat 18.00’e kadar sürdü. Büyükler klasma-

nında birinciliği Walldorf TOAB Futbol Takımı, ikinciliği Bruchsal TOAB, üçüncülüğü ise Sandhausen TOAB Futbol Takımları kazandı. İŞBİRLİĞİ, DAYANIŞMA VE CENTİLMENLİK MANZARALARI YAŞANDI Her üç takıma da kupa ve oyunculara madalyaların verildiği müsabaka sonunda takımlar, antrenörler ve oyuncular arasında yaşanan tebrik, kutlama ve yardımlaşmalarla Türk sporunun en centilmen manzaralarına ve dostluk örneklerine tanık olundu. Eğitim Ataşeliği uhdesindeki Heidelberg bölgesi başkanı Türkçe öğretmeni Mehmet Şahan koordinatörlüğündeki ‘TOAB Futbol Turnuvası’na yoğun bir katılım gerçekleşti. Yarışmaya katılan TOAB futbol takımlarından sorumlu öğretmenlerin, okul aile birliği başkan ve üyeleri ile antrenörlerin, bölge sorumlulularının, bölge öğretmenlerinin, Cami ve Cemevi yöneticilerinin, Türk toplumu tarafından kurulan çeşitli dernek temsilcilerinin, veli ve öğrenciler ile vatandaş ve soydaşlarımızın yoğunluklu olarak katıldığı ‘1. Baden TOAB Futbol Turnuvası’ tam bir işbirliği ve dayanışma içerisinde başarıyla yapılmış oldu. TAKDİRE ŞAYAN BİR TURNUVA GERÇEKLEŞTİ Müsabakaların ardından kupa ve madalyaların takdim edildiği ödül törenlerinde sporcu öğrenci ve velilere hitaben konuşmalar yapan Karlsruhe Başkonsolosluğu Eğitim Ataşesi Gürkan Avcı, başta öğretmenler ve TOAB yöneticileri ila velilere

üstün gayret ve takdire şayan çalışmalarından ötürü teşekkür ve tebriklerini sunduğu konuşmasında şunları kaydetti: « Spor yapan çocuklar, yaşıtlarına göre her alanda daha nitelikli oldukları gibi hayatları boyunca, çocuk yaşta yaptıkları yarışma ve turnuvaların pozitif etkilerini ömür boyu yaşamaya devam ediyor. Spor yapan çocuk ve gençler sağlıklı, disiplinli ve hedefe odaklı yetiştikleri gibi stressiz ve özgüvenli olurlar. Engel ve zorluklarla daha iyi başedebilirler. Liderlik ve ekip ruhu ile daha uyumlu insanlar olurlar. Bu itibarla bugün bu güzel organizasyonda emeği ve alınteri bulunan başta bölge başkanlarımız ve öğretmenlerimiz ve yine okul aile birliği başkan ve yöneticilerimize ve siz duyarlı velilerimize en içten duygularımla teşekkürlerimi sunuyorum. Bizim amacımız Türk çocuk ve gençlerinin bu minvalde yetişmeleri, ruhen ve bedenen sağlıklı, güçlü ve dinamik birer birey olarak büyümeleridir. Öğretmenlerimizin verdiği bilgiye göre bazı çocuklarımız kural olduğu için sırf bu turnuvaya katılmak için Türkçe – Türk Kül-

türü derslerine gelmeye başlamışlar. ‘Baden TOAB Futbol Turnuvası’ sayesinde birçok çocuğumuzun Türkçe – Türk Kültürü derslerine katılmış olmasından mutluluk duyduğum gibi, bu tür spor müsabakaları ve açtığımız kursların çok boyutlu faydalarına bir kez daha tanık olmuş oldum. Türk sporcusu Türkçe konuşur. Bu nedenle siz sevgili çocuklarımızın evde, spor yaparken ve birbirinizle beraberken her zaman Türkçe konuşmanızı istiyorum. Dünyanın en çok konuşulan beşinci dili olan Türkçeyi sizlerin çok iyi öğrenmesi ve konuşması bizi turnuvadaki başarılarınız gibi mutlu edecektir. Değerli velilerimizin de Türk dili, kültürü, tarihi, sporu ve Türk sporcuları konularında çocuklarını bilgi sahibi ve farkındalıklı kılmalarını özellikle istirham ediyor, tekrar hepinize katkı ve katılımlarınızdan ötürü teşekkürlerimle beraber saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Seneye daha güçlü ve daha yüksek katılımlı ‘2. Baden TOAB Futbol Turnuvası’nda buluşmak dileğiyle… »


Başkonsolos’tan üniveriste öğrencilerine tanışma daveti

28

Başkonsolos Özgür Çınar ve eşi, Strazburg’da üniversite öğrenimi gören Türkiye’den gelmiş öğrencilerle tanışmak amacıyla 11 Mart 2016 Cuma günü saat 19.00'da, Başkonsolosluğumuz ikametgahında bir davet düzenlemiştir. Davette, Başkonsolosluğumuz Eğitim Ataşesi Vekili - Konsolos Gül Etkin ve Mahalli Kâtip Funda Turhal da hazır bulunmuştur. Yaklaşık 50 öğrencinin katıldığı çok sıcak ve samimi bir hava içinde geçen davette, Başkonsolos Özgür Çınar yaptığı konuşmada, Türkiye’den gelerek

yüksek öğrenimlerine Strazburg’da devam eden öğrencilerimizle tanışmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, esasen düzenlenen bu davetin öğrencilerin birbirleriyle tanışmasını ve kaynaşmasını sağlamak amacını taşıdığını, bundan sonra bu tür toplantıların daha sık yapılmasını arzu ettiğini belirtmiştir. Ayrıca, önümüzdeki yıl yeni gelen öğrencilerin Strazburg’daki eğitim hayatına alışmalarını sağlamak amacıyla, öğrencilerin birbirlerine yardımcı olması gerektiğinin üzerinde önemle durmuştur. Bu çerçevede, burada yaşayan öğrenci-

lerin her alanda edindikleri tecrübeleri yeni gelenlerle paylaşmak için Başkonsolosluğumuz aracılığıyla bilgi paylaşımlarında bulunmalarının ve bu konuda bir veri bankası oluşturulması için çalışmalar yapılmasının yararlı olacağını vurgulamıştır. Davete katılan öğrencilerin de, ilk kez yapılan bu tür bir etkinliği memnuniyetle karşıladıkları görülmüştür.

Özgür Çınar Epinal bölgesinde vatandaşlarımızla buluştu Başkonsolos Özgür Çınar, 12 Mart Cumartesi günü Strazburg'a yaklaşık 150 km. uzaklıktaki Epinal şehri ve yakın bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızla bir araya gelerek, tanışma ve bilgilendirme toplantısı yapmak üzere, Çalışma Ataşesi Naim Kavlak ile birlikte bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Yaklaşık 100 kişinin katıldığı tanışma ve bilgilendirme toplantısına, Epinal Türk-Fransız Dostluk Derneği, Vosges- Turc Fransız Derneği, UETD Epinal Derneği, Gerardmer TürkFransız Derneği, Le Thillot Türk-Fransız Kültür ve Dost-

luk Derneği, Saint Dié Türk-Fransız Dostluk Derneği ve Neufchateau Kültürlerarası Dernek yetkilileri ve Epinal Bölgesi’nde görevli öğretmenimiz iştirak etmiştir. Toplantıda, çalışma hayatı, dövizle askerlik ve diğer konsolosluk işlemleri hakkında güncel bilgiler sunulmuş, askerlik ve pasaport işlemlerinde yeni uygulamaya giren randevu sistemi hakkında bilgiler verilmiş ve vatandaşlarımızın soruları yanıtlanarak, karşılıklı görüş alışverişinde bulunulmuştur.

Eğitim Ataşeliği görev bölgesine bağlı öğretmenlerle çalışma toplantısı yaptı Başkonsolosluğumuz Eğitim Ataşeliği görev bölgesine bağlı tüm öğretmenlerimizle ELCO çerçevesinde verilen Türkçe ve Türk Kültürü Dersleri'ne (TTKD) öğrencilerimizin katılımlarının teşviki ve bu konularda yaşanan sorunların giderilebilmesi konusunda çalışma yapmak ve yeni projeler üretmek amacıyla 7 Mart 2016 Pazartesi günü, Strazburg'daki DİTİB toplantı salonunda bir "Hizmetiçi Eğitim, Bilgilendirme ve Proje Değerlendirme Toplantısı" düzenlenmiştir. Sayın Başkonsolos Özgür Çınar toplantıda yaptığı konuşmada, son dönemde birçok şehirde (Montbéliard, Metz, Epinal, Mulhouse) vatandaşlarımıza yöne-

lik olarak düzenlenen bilgilendirme ve tanışma toplantılarının öğretmenlerimizin dernekler ve derneklerin kadın kolları nezdindeki katkılarıyla gerçekleştirilmesinin önemine vurgu yaparak, Haziran ayının ikinci yarısına kadar bu tür toplantıların düzenlenmesine devam edilmesi yönünde derneklerle birlikte gerekli hazırlık çalışmalarının yapılmakta olduğunu belirtmiştir. Toplantı, bu yıl Strazburg’da göreve gecikmeli olarak yeni başlayan öğretmenlerimiz için de çok yararlı olmuş, Türkçe ve Türk Kültürü (TTKD) derslerine öğrencilerimizin katılımlarının teşviki için öğretmenlerimiz tarafından çok yönlü çalışmalar yapılması kararlaştırıl-

Sélestat Türk Cemiyeti Kadın Kolları tarafından geleneksel hale getirilen ve 3.sü verilen kahvaltıda Sélestatlı gurbetçiler bir araya geldi.

miyeti, tüm Türk vatandaşlarını birleştiren bir dernektir. Yaptığımız faaliyetler ile de buradaki vatandaşlarımızı bir araya getirerek dostlukları pekiştiriyoruz ve dosta düşmana karşı birliğimizi gösterme fırsatı buluyoruz. Bizler ne kadar kenetlenir ve birlik beraberlik içerisinde olursak gücümüz daha da artar. Derneğimizin Kadın Kolları’na teşekkür ediyorum. Böylesine güzel ve anlamlı bir program yaparak bizleri bir araya getirdikleri için” dedi.

Sélestat'ta Pazar Kahvaltısı Keyfi

Kadın Kolları tarafından 20 Mart 2016 tarihinde düzenlenen ve açık büfe usulü ile yapılan kahvaltıya Cemiyet Başkanı İsmail Coşkun, Kadın Kolları Başkanı Sevim Demir Tuncay, Gençlik Kolları Başkanı Muhammed Kiraz ile Cemiyet üyeleri ve vatandaşlar katılıp yoğun ilgi gösterdiler. Sélestat Türk Cemiyeti Başkan İsmail Coşkun, “Yurtdışında Sélestat Türk Ce-

Sélestat Türk Cemiyeti Kadın Kolları Başkanı Sevim Demir Tuncay ise, gelen

mış ve eğitim konularıyla ilgili yeni projeler değerlendirilmiştir. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde özellikle öğrencilerimizin eğitim ve kültürel gelişimine katkıda bulunacak sos-

yal içerikli yeni projeleri hayata geçirmek için yapılacak çalışmalara hız verilecektir. Sözkonusu toplantıya katılan ve projelerini sunan öğretmenlerimize teşekkür ederiz.

talepler üzerine Pazar Kahvaltıları düzenleme kararı aldıklarını belirterek, “Amacımız böylesi günler düzenleyerek hem bir araya gelmek hem de Cemiyetimize katkı sağlamaktır. Hanımlar olarak Cemiyet’e bir masraf yaptırmadan hayır-

sever kardeşlerimizin evlerinden getirdikleri malzemeler ile hazırladığımız kahvaltılarımızı gönül rahatlığı içerisinde hem yiyoruz hem de bol bol eş, akraba ve dostlarla sohbet ederek hasret gideriyoruz” şeklinde konuştu.


29


30


31


32


ÇİÇEK PASAJI BASRİ ÇİÇEK

cicek @hotmail.fr

Sığınmacılar ve turizm…

SIĞINMACILARI ÜSTE PARA VERİP, BOB PROJESİNİ HAYATA GEÇİRMEK İSTEYENLERE İADE ETSEYDİK, EN AZINDAN PAZARLIK FİYAT OLARAK ARTARDI. Turizm denince akla Türkiye'de Antalya geliyordu. Sağ olsunlar, büyüklerimiz onu da hallettiler. Son günlerde artan terör olaylarından dolayı bu sene otelcilerimizin zor durumda kalacakları anlaşılıyor. Kimi oteller çoktan el değiştirdi bile. Sebep, sayın büyüklerimizin takındığı tavır. Ülke komşularımızla sıfır problem diye çıktıkları yolda, nerdeyse bir dokunmadıkları Bulgaristan kaldı diyebilir miyiz acaba? Onunla da Ataşe problemi yaşadılar. Neyse ki büyümeden kapandı gibi. Şimdilik..! En ağır darbeyi de ne yazık ki Suriye krizinde yaşadık. Geçen sene Antalya'da kısa bir tatil yapma fırsatım oldu. Sayın Va-

ARAS'LA İNSAN'A DAİR

Melek Aras

arasmelek58@gmail.com

Kıyamet çoktan kopmuş, onlar başkanlık derdindeler! O Anayasa’nın hayrına bu güne geliyorlar. Ama Başkanlık için de bu Anayasa’yı da bir engel olarak görüyor, bu Anayasa’yı da tanımıyorlar. Rüşvet ve yolsuzluk oldu, parelel yaptı dediler. Vali polis savcı hakim herkes göz altına alınırlarken bunları bir film gibi oturup seyrettiler. Ve ne yazık ki bütün bunlardan bir rahatsızlık duyup istifa bile etmediler. Gelelim bugüne.. Terör her gün can alıyor, her gün şehit veriliyor. Ve her gün siviller ölürken yine bir sorumluluk taşıyacak ve bundan rahatsızlık duyacak hiç kimsede vicdan kalmadığı gibi, koltuklarına yapışmış olan bu insanlar yine istifa etmiyorlar.

limiz « Biz Suriyeli mülteci kabul etmiyoruz. İlimiz turizm ve sebze meyve üretiminden geçimini sağlıyor. İlimizde Suriyeliler’le uğraşamayız » diye beyanat vermiş, Antalya'ya sığınmacı kabul etmemiş. İnanın çok takdir etim sayın Valimizin uyguladığı yönetim biçimini. Geçen sene Rusya, İngiltere ve İranlılar başta olmak üzere her memleketten turist vardı. Gelelim bugüne. Dış politikada uzun vadeli politikan olmazsa günübirlik politik söylemler ile bir yere kadar gidilir. Şimdi uçak krizi ile duvara toslayan politika, gelişmelerin tuzu biberi mi dersiniz? Balı, kaymağı mı dersiniz? Yoksa büyüklerimizi oyuna mı getirdi Batı? (Bana göre oyunun bir parçası) O size kalmış. Bana göre turizm havlu attı. Şimdi kalkmış Avrupa Birliği’nden, mültecilere karşılık, geri (Türkiye geri alacak) gönderme garantisi vermek kaydıyla üç milyar ilki olmak, ikinci dilimi de üç olmak suretiyle altı milyar Euro karşılığı, Türkiye'den gelen mültecileri geri kabul antlaşmasını imza etmiş, artı Türk vatandaşlarına vize uygulanmaması da Avrupalılar tarafından garanti demeyelim de üç aşağı beş yukarı, ucu açık olmak kaydıyla eh görüşme sözü verilmiştir. Her ülke

Düşünmüyor değilim hani, acaba bunlar istifa etmek için ne bekliyorlar? Bunları da geçelim, hatta hadi neyse diyelim. Ama yeter artık be kardeşim! Yani bu ahlaksızlıklara tahanmülümüz kalmadığı gibi, bu tecavüz olaylarına ne diyelim? Ar damarları çatlamış anladık da, dine imana sığmayacak kadar, bu dinciliğin altına girmiş saklanmış bu şeytanlığı da mı görmeyelim? E yani yeter artık! Ensar Vakfı’na ait Karaman’daki ev ve yurtlarda 10’u kesinleşmiş 45 çocuğa tecavüz iddialarına Türkiye’nin farklı yerlerinden tepkiler sürerken, AKP Muğla Milletvekili Nihat Öztürk, bugün Ensar Vakfı Marmaris şube binası önünde basın açıklaması yapıyor ve « Biz bugün buraya Ensar Vakfı’na destek olmaya geldik, hiçbir çekincemiz yok, sonuç olarak bu vakıf diğerleri gibi bir sivil toplum kuruluşudur ve başarılı işler yapmaktadır. Bir hazımsızlık var, bunun da farkındayım. Biz inadına Ensar Vakfı’na destek olmaya devam edeceğiz. Şahıslarla ilgili bir problem varsa savcılık orada, dileyen başvurabilir ama bu Vakıf

kendi vizesini kendi verecek deyip çıkacaklar işin içinden. Hem nasıl, kim gelebilecek Avrupa'ya. BU HAYAT ŞARTLARINDA OLDUKLARI YERDE GEÇİNEMEYEN İNSANLAR mı? AĞLAŞAN EMEKLİLER mi? İŞ BULAMAYAN ÜNİVERSİTE MEZUNLARI mı? YOKSA ŞAPIR ŞAPIR KEPENK KAPATAN ESNAFLAR mı? İŞÇİ mi? MEMUR mu? ÇİFTÇİ mi? İŞSİZLER ORDUSU mu? Asgari ücret ile ancak uçak parası, havaalanında bir sandviç, kahve yerine su ancak içebilir. Zaten gelmek isteyenlerin her zaman gelme şansları var. Çünkü gezme işi zenginlerin işi. Zaten onlar gezebiliyorlar. (Rıza Sarraf gibiler veya onun önüne yatanların tamamı.) Buna da sayın Başbakanımız Kayserili pazarlığı yaptık diye beyanat vermiştir. Bir sefer pazarlık yahudi sanatıdır. Asıl konuya dönersek, turizm geliri olan yirmi, yirmibeş milyardan vazgeç, üç milyar Euro sıcak paraya evet de. Güldürmeyin bari insanı. Kaldı ki IMF'ye beş milyar Dolar borç verdik diyen bir ülke üç milyarı pazarlık konusu bile yapmaz. Hani ben şunu demek istiyorum, keşke on milyar biz verseydik de bize gelen sığınmacıların hepsini onlara gönderseydik. Ne vardı Rusya ile dalaşmaya? Kaldı ki Yuna-

yıllardır hizmet veriyor. Kimse çocuklarını buraya zorla göndermiyor. Benim de 13 yaşında bir kızım var ve gönderiyorum. Çocuklarımızın buralarda dinî eğitim almalarına biz destek vereceğiz » diyor. Haberlere bakacak olursak, Karaman’da sekiz 10 yaşlarında 45 erkek öğrenciye dinî vakıf yurdunda cinsel istismarda bulunduğu öne sürülen sınıf öğretmeni Muammer B.’nin tutuklanmasının yerel bir site tarafından haberleştirildiği, ancak adliyeden gelen bir telefon üzerine haberin kaldırıldığı ortaya çıktı. Yani olay 10 gün boyunca saklanıyor. Vakfın başkanlığını yürüten Cenk Dilberoğlu, “Kimsenin alnında tecavüzcü yazmıyor. Yaptığımız araştırmada bu şahsın daha önce Milli Eğitim’de çalıştığı ve itibarının çok yüksek olduğu bilgilerine ulaştık”diyor. Kendilerinin de mağdur olduğunu belirten Dilberoğlu sözlerine devam ederek, “Hatta tabirim mazur görülsün biz de tecavüze uğradık. Bu sapık fiillerin sahibi, yalnızca küçük çocuklarımıza ve ailelerine değil, vakfımıza, değerlerimize, birbirimize duyduğumuz güvene onarılmaz zararlar verdi. Bu şahıs, suçu aynı za-

33

nistan her gün ihlal yapıyor. Adına it dalaşı deyip geçiyordunuz. Bu ana kadar uçak mı düşürdünüz?

Şimdi bekleyin turist gelecek. Otellerin duvarına dua asın, belki doluluk oranlarına yansır. Orada çalışanlar mağdur olmazlar. Meyva sebze üreticileri için de dua icat olduysa tabelelarının üstüne asın da gelip geçerken vatandaş amin desin. Belki inancımıza göre sabilerin ve garip gurabanın duaları kabul görür diye düşünenler çok aramızda. Bu aralar din adamları ulemalar kendilerine çalışıyorlar. Verdikleri fetvalardan usandık, yorulduk, UTANDIK, UTANIYORUZ, ibretle izliyoruz; sadece içimden geçenleri söylesem belki de yeni küfür icat ettiniz diye alıkoyarlar bizleri. Bu seneki turistlerimiz Suriyeli, onlarla idare edin diyeceğim fakat onlar da rahat durmuyorlar. Altmış bin çocukları olmuş. Onu da KDV olarak kabul edin. Zamanında mayınlı araziyi temizleme karşılığı isteyen İsrail'e kırk dokuz yıllığına verseydik, üste de beş milyar dolar alırız yıllık deseydik, verirlerdi. En azından özel mülkten geçerek bu kadar Suriyeli gelmezdi. O ZAMAN BİZ KARLI OLURDUK. Uyanık olun, iktidarın iki milyon oyu artı. Kalın sağlıcakla…

manda Ensar Vakfı’na karşı da işlemiştir. Bu açıdan hem mağdur küçük çocukların ve ailelerin haklarını korumak, onlara destek olmak hem de bize verilen zararların hesabını sormak için bu davaya müdahil olacağız ve suç duyurusunda bulunacağız.” diye bir açıklama yapıyor. Bunların hiçbirini duymak istemediğimiz gibi bunlar böyle mi dincileşiyorlar diye de sormadan da edemiyorum. Yani ahlaksızlık, hırsızlık ve arsızlıklarıyla mı, böyle mi dine hizmet veriyorlar? Anladıysam arap olayım… " Ey Allahım, sen bizim aklımıza mukayyet ol " diyorum. Yani bu sahtekar dinciler, dinine küfreder gibi her şeyin üstünü örtükçe örtüyorlar, anladık da, Diyanet de bu işin keyfini çıkartıyor gibi, adı üstünde görmüyorlar. Demek ki vicdan da bunlar için, bir et parçası olmuş… Onu da daha lüks nasıl yaşarız diye satmış olmalılar ki………………. Siz siz olun satmayın, satılmayın ve bunlara da seyirci kalmayın artık, lütfen! İnsanlar ve insanlık için, azıcık, en azında geleceğiniz için, bir şey yapın.


34

Bir müzik ve bilim tutkunu: Ragıp (EGE) Hoca… -4Hocam, müzik faslına şimdilik bir ara verip, tekrar yaşam öykünüze bir dönüş yapalım derim. Galatasaray Lisesi’ni hangi sene bitirdiniz? Lise, 1969 Eylül’ünde bitti ve hemen Ekonomi okumak üzere Strasbourg’a geldim.

Nasıl oldu gelişiniz? O sıralar, Fransa hükümetinin, Fransızca eğitim yapan liselere verdiği burslar vardı; bunlardan dördü de GS Lisesi’nin payına düşüyordu. Ben de öğrenim boyunca okulda ilk sıralarda olduğum için, okulun önerdiği dört öğrenci arasına girmiştim. Nami Başer isimli, benim kültürel donanımımı derinden belirlemiş bir arkadaşla ikimizi Edebiyat sınıfından önerdiler, Fen’den de iki kişi daha vardı doğallıkla. Sistem, iki ülkenin bakanlıklarından oluşan bir komisyonun yaptığı bir sözlü sınav (mülâkat) şeklindeydi; o konuda Nami ile sağdan-soldan bilgi almaya çalıştık ve konuştuğumuz kişiler sakın Paris’i istemeyin uyarısını yaptılar! Neden? O dönemin 68 olaylarının ertesi olmasından mı? Hayır; Paris’e gitmek demek, sanki okumaya değil de, kentin, Fransa’nın zevkini sürmeye gitmek diye algılanıyormuş o zamanlar!... Bize, ciddî bir öğrenim görmek istediğinizi gösterin önerisinde bulundular, onun üzerine, hiç tanımadığımız ve düşünmediğimiz halde, söyleşide çok kararlı bir şekilde Strasbourg’u istiyoruz dedik. İkimizi de kabul ettiler ve buraya geldik… Strasbourg kısmına geçmeden önce, GS Lisesi’nin yaşamınızdaki önemi ve "Galatasaraylılık" konusundaki gözlemlerinizi aktarmanızı istesek? Galatasaray’a borcum sonsuz. Sağlam ve köklü düşüncenin ne olduğu, ne olması gerektiği hakkında ilk fikirlerimi, ilk deneyimlerimi Galatasaray’daki çok değerli öğretmenlerin derslerinde edindim. Bu öğretmenlerden Tahir Alangu, biraz Osmanlı Efendisine özgü küçümseyici tutumlarına karşın – bizlere hep “molla” diye seslenirdi-, beni, özellikle siyasal düzeyde, çok etkiledi. Hiç unutmam, bir derste, söz alıp, imamların, hocaların, din adamlarının bilim öğrenmeleri gerektiği, ancak bilimin ışığında boş inanlardan kurtulup aydınlığa çıkabilecekleri gibi hayli beylik ve bilgiç laflar ettim. Tahir Alangu beni yerime oturttu, sonra:

“Molla, adamların ellerinde din silahı vars bir de bilim silahını mı vereceksin onlara?” dedi. Hayli afalladım. Teneffüs oldu. Sonraki ders de onundu. Dayanamayıp gene söz aldım. “Hocam söyledikleriniz beni sarstı, anlayamadım, açıklar mısınız?” dedim. “Hayır açıklamayacağım” diye yanıtladı; “çünkü, dedi, açıklarsam, söyleyeceklerim senin kafana kalıplaşmış doğrular biçi-

yavrularım” derdi. Böylesine ince bir kişiyi bağrımıza basacağımıza -melankolik bir şairdi aynı zamanda Zeki Ömer Defne-, sınıftaki “it”ler yüzünden (başka bir sıfat yok onlar için çünkü), son sınıfta, elimizden kaçırdık; tahammül edemedi; ikinci sömestrde bizi bırakıp Galatasaray’dan ayrıldı. Galatasaray’da şımarık ve edepsiz çocuk çoktu; belki varlıklı burjuva ailelerden çıktıkları için

iyi, çok bilgili, derin düşünceli öğretmenlerin öğretim yaptığı bir kurumdu. Ancak bu kurumun başka cepheleri gerek beni, gerek yukarıda sözünü ettiğim en iyi arkadaşım Nami’yi hem üzer hem sinirlendirirdi. Bu cephelerden biri yüksek sınıflardakilerin alt sınıftakilere bakarak “abi” kimliğini taşımaları. Abiler alttakilerin üzerinde kimi şiddete değin gidebilecek baskı kurarlar, küçükle-

minde yerleşir. Sana söylediğim gerçeğe sen kendin varmalısın. Eski Yunan düşünürlerini, Eflatun’u oku. Onları okuyarak anlayacaksın ne demek istediğimi”. Onları okudum sonradan ve zamanla ne demek istediğini anlar gibi oldum. Tahir Alangu Almanca bilirdi, Almancadan çeviriler yapardı. Öyle sanıyorum ki, bana yukarıdaki sözleri söylerken, Heidegger’i de düşünüyordu. Kafamı fazla karıştırmamak için onun adını anmadı diye düşünüyorum. Fethullah Gülen’in okullarından çıkan bilgili dindarlar ya da Erbakan gibi dini bütün mühendisler üzerine düşündüğümde Alangu’nun ne denli derin bir düşünceyi dile getirdiğini anlıyorum. Galatasaray’da beni derinden etkileyen başka bir öğretmen Zeki Ömer Defne oldu. Bize üniversite seviyesinde dersler yapardı. Divan edebiyatının inceliğini, derinliğini özellikle onun derslerinde kavradım. O sözleri kulağımda hep çınlar: Osmanlıca ağdalı bir kelimenin anlamını verdikten sonra “münevver bir zümrede mahcup olmayasınız diye söylüyorum

edepsizliklerine meziyet gözüyle bakıyorlardı. Felsefe derslerimizi Pierre Dubois adlı bir filozof papaz yapardı. İnce ve tatlı sesiyle “Tanrı’nın varlığını bilimle açıklayabilir misiniz? Hayır, Tanrı’nın varlığını bilimle açıklayamazsınız” demesini hatırlıyorum. Özgür düşüncenin ne olduğunu onun derslerinde öğrenmeye başladım. Bir derste, insandan söz ederken, Heidegger’den alıntı yaparak, “l’être des lointains” (“uzakların varlığı”) demişti. Ben bunu “lettre des lointains” (“uzakların mektubu”) diye anlamıştım! Uzun zaman, “yahu, uzakların mektubu ne demek acaba?” diye sormuştum kendi kendime. Bir dersinde de, sınıfın seviyesizliğine sinirlenip, “d’accord, parlons avec le français de Galatasaray!” (pekiyi, Galatasaray Fransızcasıyla konuşalım”) demişti. Kulaklarıma kadar kızardığımı hissetmiştim, utancımdan. Fransızca seviyesi gerek Lisesinde gerek Üniversitesinde büyük sorun olmayı sürdürüyor Galatasaray’ın. Galatasaray’a borcum sonsuz; çok

rin içine korku salarlardı. Dolayısıyla bu abilik faşizan bir boyut içeriyordu. (İleride, siyaset konusuna değindiğimizde dile getireceğim gibi, benim gözümde, en azında İttihat Terakki’den bu yana, Türkiye’nin en temel siyasal sorunu “faşizm”dir ve faşizm ya da baskı rejimi toplumun her kesiminde, her düzeyinde varlığını sürdürür). Son yıllarımızda okula kızların da alınmasını sağlayacak düzenlemeler yapıldığını öğrendiğimizde son derece sevinmiştik. Kızların aramıza girmesiyle abilik kurumunun kırılabileceğini düşünüyor, umuyorduk. Ne boş ve saf hayaller içinde olduğumuza bakıp gülesim geliyor şimdi. Kızlar gelmişler; abilik kurumunu kıracaklarına “ablalık” kurumunu kurmuşlar; hem de hayli baskıcı yöntemlerle. Bunu öğrendiğimde kan beynime sıçramıştı. Strasbourg’taki Galatasaraylıların da seferberliğiyle kızların kurduğu bu ablalık kurumunu ağır bir dille kınayan bir mektup göndermiştik okula. Zamanın müdürü Yıdızhan Yayla idi. Doğallıkla bu girişimin hiçbir sonucu


35 olmadı. Son çözümlemede kız olsun, erkek olsun hedeflenen hükmetme, öyle görünüyor. Galatasaray’a karşı haksızlık etmiyor musunuz? Haksızlık ediyorum. Ancak ötekine haksızlık etmektense kendi kendime haksızlık etmek beni çok daha az korkutur. Ben Galatasaray’dan çıktım; dolayısıyla eleştirilerim, içinden çıktığım kurumun kendi gözümde onaylanamayacak, kabul edilemeyecek taraflarını hedefliyor; bu kurumun daha iyi olmasını arzuladığım için. Genel olarak bizim toplumumuzun, sürekli, özeleştiriden kaçan, özeleştiriye tahammül edemeyen bir toplum olduğun düşünüyorum. Örneğin bugünkü Kürt sorunumuzun nedenlerini, gerçek bir özeleştiriyi göze alamamış olmamızda aramak gerekir diye düşünüyorum. Neyse, bu konuyu ileride daha ayrıntılı konuşuruz. Kendi kendimize ne kadar haksızlık etsek, sonunda bir türlü kendimizi kayırma yolunu buluruz. Önemli olan ötekine haksızlık etmemek. Ancak kendimde Fransızların anlamıyla bir “ayı yabaniliği” olduğunu biliyorum; beni toplumsal yaşamdan bir ölçüde koparan. Bu yabanilik hâlâ bir şeylerle barışamamış olduğumun bir göstergesi kuşkusuz. Teşekkürler Hocam. Şimdi tekrar Strasbourg’a gelebiliriz. Öncelikle, lisede Edebiyat bölümünde okuduğunuz halde, neden Ekonomi? Benim aslında edebiyat, felsefe, sanat gibi alanlara daha uygun bir profilim vardı. Ama Babam’ın içinde ukte kalmış bir şeydi iktisat öğrenimi yapamamış olmak. Sonradan milletvekili ve senatör oldu. Bana devamlı “iktisat bilseydim kariyerim bambaşka olurdu” derdi. O benim ekonomi okumamı istedi. Pekiyi Hocam, yine bir ara soru: Osmanlıca merakınızı da lise yıllarında mı başlamıştı? Lise yıllarında başladı ama, üzüldüğüm bir konudur, sadece eski Türkçeyi birazcık okumayı öğrenme düzeyinde kaldı. Hiçbir zaman eski Türkçe dersi almadım ve bu alanda taa elli yaşımdan sonra ciddî olarak çalışmaya başladım. Şimdi arkadaşım Daniel Rottenberg ile Arapça çalışıyorum (iznin olursa bu Arapça konusuna siyasetten söz açtığımızda tekrar dönmek istiyorum). Kendisi bir dil dehasıdır, yedisekiz dili çok iyi bilir! Aslında anestezi uzmanı bir doktordur. Doktorlar, tıp öğrenimlerinin son yılında bir devlet doktorası tezi hazırlarlar.

Devlet doktorasını edinmeden doktorluk yapamazsınız. Daniel orijinal bir çalışma yapmak istemiş, Arap tıbbı üzerine eğilmiş, bunun için de Arapça öğrenmiş. Daha sonra da, hastanende anestezi uyguladığı kişilerin önemli bölümü Türk olduğu için, Türkoloji’ye gelip Türkçe öğreniyor. Benim de orada öğrencim oldu ve öylece tanıştık. Beş senedir her pazar günü bana Arapça öğretir. Aynı zamanda da, bizim Turquoise grubunun çevirilerini yapar. Türkçe’den Fransızca’ya iki de roman çevirisi bulunuyor. Konserlerde söylediğimiz parçaları Fransız dinleyicilerin de anlayabilmeleri için, türkü ve şarkı sözlerini Fransızcaya çevirmenin yerinde olacağını düşündük. Ben Daniel’den bize yardımcı olmasını istedim. Bir de baktık kendisine verdiğimiz türküleri kâfiyeli, vezinli çevirip getirmemiş mi? Hayretler içinde kaldık. Bu vesileyle kendisinin çok yetkin bir şiir çevirmeni olduğu ortaya çıktı. Dolayısıyla bizim konser parçalarının sözlerinin vazgeçilmez çevirmeni oldu. Son derece disiplinli bir çalışma yöntemi var; çok takdir ediyoruz. Yine daha önceki konuşmalarımızda sözünü ettiğim “eşyanın kendisi” ile ilgilenme konusu. Daniel Goethe’yi nasıl çeviriyorsa, türkülerimizi de öyle çeviriyor. Nerede olursa olsun, nereden gelirse gelsin, insan yaratısına aynı saygılı dikkati gösteriyor, aynı özenle üzerine eğiliyor. Uygar insan böyle olur. Tekrar Strasbourg’a gelişinize ve Ekonomi’ye dönelim isterseniz? Evet, 1969-73 arasında Ekonomi lisansı yaptım. İlk geldiğimizde 68 olaylarının etkileri henüz dinmiş değildi, grevler vb. oluyordu her yerde. Ama, anlattıklarına göre, Fransız toplumunda büyük bir rahatlama olmuştu: kız-erkek ilişkileri olsun, üniversite içinde hocalarla

münasebetler olsun, korse içinde yaşamaktan kurtulunmuş bir bağlam içinde olunduğu hissediliyordu. O zamanlar Türk öğrenciler sayısal olarak ne kadardı? Çok az Türk vardı burada; bizler ilk Türkler’dik öğrenci olarak.. Nasıl geçti o hayat, mesela nerede kaldınız? Ben yurtta kaldım ilk üç yıl; daha sonra Kanadalı bir kız arkadaşım oldu, onunla bir stüdyo tuttuk.

Çapkınlık başlıyor yani?... Çapkınlık demeyelim de “kadın sevgisi” diyelim. Fransızların “coureur de jupons” dedikleri türden (nasıl çevirelim?: “etek peşinde koşturan” biraz yavan oluyor; neyse) bir kişi hiç olmadım. François Truffaut’nun “L’homme qui aimait les femmes” (“Kadınları seven erkek”) adlı enfes filmindeki tatlı, cana yakın Charles Denner’e gidiyor aklım kadın konusu açıldığında. Filmin bir sahnesinde,

ilişki kurduğu kadınlardan biri Charles Denner’e “siz hep böyle kadın mı tavlarsınız (“draguer”)?” gibi bir soru soruyor. Denner, “je déteste ce mot” (“bu kelimeden nefret ederim”) diye yanıtlıyor. Aynı şekilde ben de nefret ediyorum bu kelimeden. Aşksız tensel ilişki hiç çekmedi beni. Eh insan durmadan âşık olmaz. Demek istediğim “kadın sevgisi” birçok kadınla yatıp kalkmak anlamına gelmiyor benim zihnimde. Tenin karıştığı ilişkinin istisnaî bir ilişki olması gerekir. Bu açıdan, gene Truffaut’nun “Jules et Jim” filminde, “Le Tourbillon” (“Girdap”) adlı, gençliğimizin neredeyse tümünü peşine takıp sürükleyen şarkının bestecisi Rezvani’nin bir sözü var: “Quand vous en avez une vous les avez toutes, quand vous les avez toutes vous n’en avez aucune” (“Biri sizinse hepsi sizindir, hepsi sizinse hiçbiri sizin değildir”). Bu söz benim kafama pek uygun geliyor. Söyleyeceğim, “kadın sevgisi”, “elde etme” tutkusundan çok farklı, hatta bu tutkuya tamamen yabancı bir varoluş biçimi. Okuyan, sanatla ilgilenen (bu çok önemli: okumak, sanatla ilgilenmek) bir kadınla, bir toplantıda, bir yemekte, bir kahvede, şarap yudumlayarak konuşmak, içimi sonsuz bir mutlulukla doldurur.

Barış gibi bir duygu sarar içimi. Böyle bir kadınla konuşmak, erkeğin kadınla barışması gibi bir şeydir benim için. Doğallıkla “kadın” kavramını “ana” kavramından titizlikle ayırmak gerekiyor. Peygamber “Cennet anaların ayakları altındadır” demiş. “Cennet kadınların ayakları altındadır” demiş olsaydı, hiç tereddütsüz onun müridi olurdum! (Devamı gelecek sayıda)


36


CHP Strasbourg Birliği Mart ayı etkinlikleri...

37

Aşağı yukarı bir senedir faaliyette olan CHP Strasbourg Birliği, geçtiğimiz Mart ayı boyunca bir takım aktivitelerle göz doldurdu. İzmir milletvekili Tacettin Bayır Öncelikle, CHP İzmir milletvekili Tacettin Bayır’ı ve eşini konuk eden Strasbourg Birliği, yöneticiler eşliğinde Bayır’ın Colmar, Bischwiller, Metz ve Saverne ziyaretlerini gerçekleştirdi. Tümü de aynı gün, 5 Mart 2016 tarihinde düzenlenen organizasyon boyunca vatandaşlarla biraraya gelen Bayır, çoğunlukla Alevi Kültür merkezlerinde yapılan bu toplantılar sırasında hem görüşlerini açıkladı, hem de vatandaşlarla sohbet edip onların sorularını yanıtlama olanağı elde etti. Colmar ziyaretini izleme fırsatı bulduğumuzu Tacettin Bayır, satır başlarıyla şu görüşleri dile getirdi: “Türkiye’de Parlamento, doayısıyla demokrasi askıda şu an. Adliyelerin eli kolu bağlı. Üniversiteleri ele geçirdiler. Ama bizler zor günle-

desiyle kullandılar. Ayrıca, korku imparatorluğu yarattılar, havuz medyası kurdular (enerji ihaleleri burada çok önemli). Ülke iyiye gitmiyor. Bu işi 2019’da bitirmek zorundayız, başka yolu yok. Ekonomi berbat, bütçe lastikli, harcamaların nasıl olacağı belli değil. İşleri kolay değil...” Partililerle kahvaltı CHP Strasbourg Birliği, 20 Mart 2016 pazar sabahı da, Strasbourg’ta bulunan Paris-İstanbul isimli restoranda partililerle ve basın mensuplarıyla kahvaltıda biraraya geldi. Yine yoğun bir ilgi gösterilen kahvaltıda söz alan Birlik Başkanı Mustafa Kemal

rin insanlarıyız; mücadelemize devam edeceğiz. Son iki seçimde isz de çok katkı sağladınız, sağolun, hakkınızı helâl edin. Amacımız, Avrupa’da da oylarımızı arttırmaktır. Önümüzd normalde 3,5 sene var yeni seçimlere kadar; ne, nasıl yapılmalı şeklinde bir ajanda çalışması yapmak gerekiyor. Bir ve beraber, iri ve diri olursak başarırız, hiç umutsuzluğa kapılmayın. Gün, fanklılıkları bırakıp, dayanışma gösterme günüdür. Ağlaşarak iktidar olamayız. Mücadele etmek gerekir. Örgütlü ve dayanışmacı olmanın önemini biliyoruz. Bunun bozulmasına izin vermeyin. Birlikte olursak sonuç alabiliriz. Kendi içimizde tabii ki eleştiri yapalım ama birlik olalım. 7 Haziran – 1 Kasım arasında ne oldu? RTE’nin istediği odu, o öyle istediği için o olaylar yaşandı. Peki, neye güvendi? Örtülü ödeneğe... A. N. Sezer 75 milyon, A. Gül 100 miyon kullanmıştı buradan, RTE 1 milyar 700 bin kullandı (22 katı), oy satın aldılar. Artı, devlet gücünü ziya-

Özçelik, “Yol arkadaşlarım, CHP’ye gönül verenler, birinci dayanışma kahvatımıza hoşgediniz” diye başladığı ko-

nuşmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye’de gündem üzücü. Ne yapabiliriz? Bu konudaki önerilerinizi bekliyoruz. Susmayın! Birlikte nasıl çalışabiliriz, bir-beraber nasıl oluruz; bunu düşünelim, gençlik örgütlenmemizi yapalım ve uygulamaya geçelim. Geldiğiniz için sizlere teşekkür ediyor, afiyet olsun diyorum...” Akabinde söz alan CHP Parti Meclisi üyesi Emre Çam da, Seçilmesi sürecini kısaca anlattıktan sonra, yurt dışı temsil hakkının artması ve yurt dışı milletvekilliğinin artık konulması lâzım geldiğini belirtti. Parti olarak yurt dışına çok önem verdiklerini, CHP Strasbourg Birliği’nin daha yeni bir oluşum olduğunu ifade eden Çam, CHP’nin de yurt dışında örgütlenmeye 2010 yılında başladığını ve ileride çok iyi işler yapılacağını vurguladı. Kalıcı bir lokal arayışı içinde olduklarını, kısa zaman içinde birçok milletvekili ve belediye başkanını bu bölgeye davet edeceklerini, bu etkinliklerde katılım ve destek beklediklerini belirten Amde Çam, sözlerini herkese teşekkür ederek

noktaladı.

Avrupa Konseyi önünde eylem

CHP Strasbourg Birliği yönetimi, son olarak da, Türkiye’deki terör olaylarını kınamak amacıyla, 21 Mart günü Avrupa Konseyi’nin önünde bir protesto eylemi gerçekleştirdi. Üzerlerinde 'Je suis Türkiye', 'Terörü lanetliyoruz, barışa susuyoruz', ' 6 patlama 222 ölü', 'Kalbimiz Türkiye'de patlamalarda hayatını kaybedenler için' yazılı dövizler de taşıyan yöneticiler adına konuşan Emre Çam, « Hükümetten icraat bekliyoruz, her saldırıdan sonra sosyal paylaşım sitelerine yasak getiriliyor. Yasaktan önce ölmeleri önleyin. Türkiye'de istikrar göremiyoruz. Patlamalar her yerde devam ediyor. Ülkemizden uzak olsak da Türkiye'de yaşananlar yurt dışında yaşayan Türkleri, hepimizi derinden üzüyor. Terörün son bulması için hükümeti göreve davet ediyoruz. Yabancı istihbarat uyarıyor, bizim istihbarat neden vatandaşımızı uyarmıyor » dedi.


Turquoise Müzik Topluluğu Mart ayını çok faal geçirdi

38

Mehmet Kaba şefliğindeki Turquoise Müzik Topluluğu, geçtiğimiz Mart ayı boyunca toplam dört etkinliğe imza atarak, belki de kurulduğundan beri en yoğun zaman dilimini yaşamış oldu. Kültürlerin Karşılaşması Topluluk, ilk olarak, 10 Mart akşamı, Colmar’daki Salle Europe’da, Serap Rigault yönetimindeki Colmar Camille See Lisesi öğrencileriyle sahne alarak, muhteşem dans gösterileri ve koreografiler eşliğinde beğenilen repertuarlarından örnekler sundu. Kimi parçaları Lise grubuyla birlikte icra eden Topluluk, her zaman çok takdir toplayan eserlerden örnekler verdi: Bir hadise var can ile canan arasında, Bana bir aşk masalından şarkılar söyle, Çift jandarma geliyor, Evlerinin önü handır, Güzel âşık cevrimizi bilemezsin demedim mi, Kırmızı gü goncası, Nedendir bu gülizârın, Fik-

rimin ince gülü... Bu konserle ilgili olarak, Topluluk üyelerinden Marie-Annick Guillemin’in bir değerlendirmesini sizlere sunuyoruz. “Jeudi 10 mars, dans la belle Salle Europe a eu lieu une soirée chaleureuse placée sous le signe de la rencontre des cultures. L’orient depuis longtemps fascine l’occident et les frontières musicales souples ont permis aux uns et aux autres de trouver le moyen de renouveler leur langage. Encore une fois la musique montre qu’il fait bon vivre ensemble, échanger, partager et s’ouvrir à la culture de l’autre. Marie-Annick Guillemin, professeure au lycée C. Sée, a remercié avant le concert ses « chers élèves du collège Molière » qui lui ont fait découvrir cette magnifique musique turque, aujourd’hui si importante dans sa vie. C’est alors naturellement, au vu du programme du baccalauréat, qu’elle a proposé au Groupe strasbourgeois Turquoise de participer à un projet

avec ses élèves. La présence au lycée de danseuses de l’Association Nomades Danse fut le lien avec la chorégraphe Serap Rigault, donnant ainsi à la soirée une autre dimension. Les élèves musiciens impliqués étaient issus en grande partie des classes de terminales option facultative musique (toutes séries) et option de spécialité (terminale L seulement) ; s’étaient joints à eux les élèves de 1ère L. La première partie du concert a davantage mis en valeur quelques musiciens talentueux qui avaient préparé un répertoire dans l’esprit de la soirée. Atila à la guitare, actuellement inscrit en cycle à orientation professionnelle au Conservatoire de Colmar, parfaite incarnation de ce trait d’union entre Orient et Occident, a présenté

avec brio mais aussi avec une très grande sensibilité, des pièces seul et deux pièces avec son ami François à la clarinette. Ce dernier prépare actuellement son certificat de fin d’études musicales au conservatoire. Leur émouvante interprétation de Libertango de Piazzolla a témoigné de leur maturité musicale et de leur créativité. Axelle les a rejoints à la guitare et Audrey à la flûte pour accompagner un chant sépharade très populaire « Addio querida » porté par la voix exceptionnelle de Marie – Lala. Quelle voix et quelle présence ! Il faut dire qu’elle danse aussi bien qu’elle chante. Avec ses amies danseuses, Jeanne, Amélie, Agathe, Anna et Lou, elles ont, pour le bonheur de tous, et des élèves en premier, donné une couleur encore plus orientale à la soirée. Guidées par Serap Rigault elles se sont parfaitement adaptées à la diversité des pièces (espagnoles, arabe, turques et rom) travaillées par

les élèves et proposées par le Groupe Turquoise. Les rythmes aksaks (ou boiteux), compliqués pour nos oreilles occidentales, n’ont pas dérangé les danseuses et semblent à présent bien plus familiers aux autres élèves choristes et instrumentistes. Chacun, sur scène, semblait prendre beaucoup de plaisir, à être tantôt spectateur, tantôt acteur, en témoignent le sourire des élèves assis sur des coussins ou le regard émerveillé des musiciens du Groupe Turquoise vers tous ces jeunes passionnés et prometteurs. Ces derniers ont pu découvrir à travers le groupe de musique turque, la voix de Selma, véritable calligraphie musicale, celle de Merve, aux tendres inflexions orientales et celle de Ragip si propre à porter le sens du texte. Parmi les instruments présents sur scène figuraient le qanun, sorte de cithare sur table, le tambur, un luth à long manche au son profond, les différents bağlamas au timbre brillant ; instruments tous turcs délicatement accompagnés par le bendir et la derbuka. Toutes ces cou-

leurs orientales étaient mêlés comme cela se fait depuis un certain temps en Turquie au violon et au violoncelle ; incarnation vivante de la rencontre heureuse des cultures. » Akdeniz’den Balkanlar’a… Turquoise grubu, daha sonra da, 12 ve 13 Mart tarihlerinde, sırasıyla Rothau ve Barembach’ta, Cécile Roos yönetimindeki Chamade grubuyla birlikte, « Akdeniz’den Balkanar’a » isimli ektinlikte sahne alarak, Türk ve İspanyol geleneksel müziği konseptiyle iki ayrı konser daha verdi. Bu konserlerde de yoğun ilgi altında sevilen eserleri seslendiren Turquoise Müzik Topluluğu’nda, Mehmet Kaba’nın yanı sıra, Ragıp Ege, Marie-Annick Guillemin, Soner Ulukaya, Selma Deveci, Merve Salgar, Senan Altun, Cemal Akbulut ve Jean-Jacques Fdida yer aldılar. Grubun okuduğu parçalar arasında; Ulu Tanrım seni övmüş yaratmış, Üsküdar’a gider iken, Ben yürürüm yane yane, Nâzende sevgilim, İzmir’in kavakları gibi hepimizin çok sevdiği şarkı ve türküler de vardı. Nevruz etkinliği Son olarak, 24 Mart tarihinde, Strasbourg Üniversitesi’ne bağlı Türkoloji ve Pers Etütleri bölümlerinin Nader Nasiri-Moghaddam öncülüğünde düzenlediği, Stéphane de Tapia’nın da konuşmacı olarak katıldığı Nevruz etkinliğinde (konuşmacılar Nevruz’un tarihsel gelişimini ve anlamını anlattılar) sahne alan Turquoise grubunun üyeleri (bu kısa konsere sadece Mehmet Kaba, Ragıp Ege, Merve Salgar ve Senan Altun katılabildiler), salonu dolduran kalabalık tarafından ayakta alkışlandı ve çok sayıda bis yapmak durumunda kaldı.


39

Strasbourg’ta Mehmet Akif ve Çanakkale’yi anma günü T. C. Strasbourg Başkonsolosluğu, 20 Mart 2016 tarihinde, Ditib salonlarında, Mehmet Akif Ersoy’u anma ve Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünü kutlama etkinliği düzenledi. Başkonsolos Özgür Çınar, eşi, Muavin Konsolos ve Eğitim Ataşesi Vekili Gül Etkin, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ataşesi Naim Kavlak, Ditib Başkanı Fevzi Hamurcu ile diğer Konsolosluk görevlilerinin katıldığı etkinliğe vatandaşlarımız da büyük bir ilgi gösterdiler. Unisons Derneği Başkanı Halil Özsoy, diğer sponsorlar İdeal Pneu sahibi Tuncay Arı, Alimex adına Uetd Başkanı İrfan Duman, Aytekin Dekorasyon sahibi Ali Aytekin ve Mason des Enfants Derneği Başkanı Semra Boz’un çocuklara çeşitli hediyeler vererek veya organizasyona katkı sağlayarak emek verdikleri programın lik bölümü, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması sonrası, Özgür Çınar’ın açılış konuşmasıyla başladı.

‘Bir dava adamı’ olarak Mehmet Akif Ersoy’u ve İstiklal Marşı’nın yazılışını anlatan Çınar, Ersoy’un bir inanç rüzgârı olduğunu ve Kurtuluş Savaşı’nı desteklediğini belirttikten sonra, onun ‘Müslümanlar yaşamak istiyorlarsa bölücü davranışlardan kaçınmalıdırlar’ dediğini ve Kuvvay-ı Milliye’ye övgüler düzdüğünü anlattı. Bu konuşmadan sonra, Bar le Duc’te görevli öğretmen Elif Demirci’nin yaptığı konuşma ilgiyle dinlendi ve Ersoy’un hayatını anlatan bir belgesel izlendi. Bunun ardından da, günün en anlamlı zamanına geçilerek, çocukların ezberden İstikal Marşı’nın on kıtasını okuması yarışması yapıldı. Çeşitli kategorilerde yapılan bu yarışmadaki öğrenciler tüm katılımcılar tarafından hararetle alkışlanırken, kürsü paylaşımı şu şekilde gerçekleşti: İlkokul 1. kademe; birinci Beyza Tufan (ödülünü Ö. Çınar verdi), ikinci Merve Çiğdem (Gül Etkin), üçüncü Esila Tüysüz (Halil Özsoy). İlkokul 2. kademe; birinci Elif İçel (Ö. Çınar), ikinci Nisanur Özen (Naim Kavlak), üçüncü Melisa Parlakkılıç (Tuncay

Arı). Orta okul 1. kademe; birinci İnci Çelebi (Ö. Çınar), ikinci Esma Özen (G. Etkin), üçüncü Metin Kuzu (Semra Boz). Orta okul 2. kademe; birinci Tuğçe Demirel (Ö. Çınar), ikinci Aylin Baltalı (Fevzi Hamurcu), üçüncü Vahdettin Daştan (G. Etkin). Öğretmenler Zuhal Gökkaya ve Şevket Tüfetçi’nin müthiş sunumları eşiğinde yapılan etkinliğin ikinci ayağı, Çanakkale destanı olarak bilinen 18 Mart deniz zaferininin 101. yıldönümü ve Şehitleri anma töreni de yine saygı duruşu ve İstikla Marşı’nın okunmasını müteakip, Başkonsolos Özgür Çınar’ın konuşmasıyla başladı. “Çanakkale deniz savaşlarının 101. yıldönümünde şehitlerimizin aziz hatırası için toplandık” diyerek sözlerine başlayan Çınar, 1911-1923 arasında vuku bulan tüm savaşlardaki (Balkan, 1. Dünya, Kurtuluş) şehitlerimizin bugün anıldığını belirtti. Çanakkale’de yazılan destanın ve kahramanlığın anlatıldığı video gösteriminden sonra, bir öğrencimizin okuduğu Çanakkale Destanı şiiri (M. A. Ersoy’un), 15’lilerin öyküsünün anlatıldığı bir gösteri (Zuhal Gökkaya’nın öğrencileri tarafından) ve Belfort Çocuk Korosu’nun bu milletin destanının şarkılarını seslendirmesine geçildi. Tüm bunlardan sonra, bu büyük destanı resmeden öğrencilerin yarışma sonuçları açıklanıp hediyeleri verildi. Bu sonuçlar şu şekilde oldu: İlkokul kademesi; birinci Emin Özkök (Ö. Çınar), ikinci Fatmanur Karakuş (F.

Hamurcu), üçüncü Elem Erdem (G. Etkin). Ortaokul kademesi; birinci Şöhret Soylu (Ö. Çınar), ikinci Betül Güney (N. Kav-

lak), üçüncü Mehmet Yıldız (İrfan Duman). Teşekkür belgeleri; Merve Özdoğan (Zeki Öztürk) ve Havin Halis.


40


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.