MTSO Haber Sayı 363

Page 1

E-ticaret, KOBİ’leri dijital çağa hazırlıyor >5’te

Eğitimin geleceği tartışıldı

MTSO’dan üyelerine veri güvenliği eğitimi

>4’te

>2’de

Her şeyin payandası eğitimdir… Ayhan KIZILTAN

MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

> 3’te

www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr | YIL: 20| |YIL: SAYI: 17 363 | SAYI: | 25 298 Kasım | 6-19 - 8 Aralık ARALIK 2018 2015

9 No’lu Komite sektörlerle temasını artırma hedefinde

Mersin Başkanından ne bekliyor?

Serkan Karakaya

MTSO 9 No’lu Bilgisayar, Elektrik, Elektronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi Başkanı

M

TSO 9 No’luBilgisayar, Elektrik, Elektronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi Başkanı Serkan Karakaya, teknolojinin günümüzde tüm sektörleri yakından ilgilendirdiğini belirterek, önümüzdeki süreçte Oda bünyesindeki sektörlerin tümüyle diyaloglarını artırarak işbirliklerini güçlendiremeye odaklanacaklarını söyledi. Yönetim olarak bu yıl göreve geldiklerini anlatan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 9 No’lu Bilgisayar, Elektrik, Elektronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi Başkanı Serkan

Karakaya, önceliği Oda bünyesindeki Komiteleri ve Komite Üyelerini tanımaya vereceklerini anlattı. Çalışmaya kendi Komite Üyelerinin eğitimine yönelik etkinliklerle başladıklarını ifade eden Karakaya, veri güvenliği semineri düzenlediklerini, bundan sonraki süreçte diğer Komite Üyeleriyle buluşacakları organizasyonlar düzenlemek istediklerini bildirdi. Karakaya diğer Komitelerin Üyeleriyle bir araya gelip Mersin’de üretilen bilişim hizmetleri, yazılım ürünleri, Ar-Ge çalışmalarını tanıtmak istediklerini kaydetti. > 7’de

İlaç ve gübre bayileri dövize bağlılıktan şikayetçi Murat Okşar

MTSO 5 No’lu Tarım Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı

M

TSO 5 No’lu Tarım Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Murat Okşar, sektörün dövizdeki dalgalanmalar nedeniyle zor günler geçirdiğini dile getirerek, “Hammaddede tamamen yurtdışına bağlıyız,bizi dövize bağlılık öldürüyor,vakit kaybedilmeden zirai ilaç ve gübrede yerli üretim desteklenmeli” değerlendirmesini yaptı. Tarım destek faaliyetleri olarak Komite Üyelerini ağırlıklı gübre ve ilaç bayilerinin oluşturduğunu bildiren Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 5 No’lu Tarım Des-

tek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Murat Okşar, son dönemlerde yaşadıkları sıkıntıları anlattı. Döviz kurundaki dalgalanmaların sektöre ciddi yansımaları olduğuna değinen Okşar, “Gübre ve zirai ilaçta hem hammaddede hem de nihai üründe yurtdışına bağlı olmamız nedeniyle döviz kurundaki dalgalanmalar sektörü doğrudan etkiliyor. Üstelik ürün fiyatları üzerinde Dolar ve Euro’daki artışın doğrusal etkilerini değil çok daha yüksek rakamlarla yansımalarını görüyoruz.” dedi. > 7’de

2

Yaklaşan yerel seçimler öncesinde Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) düzenleyeceği bir organizasyonla üyelerinin ve Mersinlilerin yerel yöneticilerden beklentilerini tespit edecek. Siyasi Partilerin Mersin’de yürütecekleri çalışmalara da ışık tutması hedeflenen etkinlikle, kentin ekonomisinden sosyal hayatına, fiziki şartlarının iyileştirilmesinden altyapısına kadar tüm beklentiler ve öneriler ele alınacak.

014 yılında gerçekleşen yerel seçimler öncesinde Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek “Mersin Başkanından Ne Bekliyor?” konulu bir arama konferansı düzenlenmesini sağlayan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, 2019 yerel seçimleri öncesinde bu etkin-

liği tekrarlamaya hazırlanıyor. Katılımlı ve etkileşimli bir beyin fırtınası çalışması olan Arama Konferansı’nın, 3 farklı oturumda yaklaşık 200 kişiyle yapılarak Mersin’in farklı kesimlerinden gelen kişilerin görüş ve katkılarıyla gerçekleştirilmesi hedefleniyor. Mersin Ticaret ve

Sanayi Odası Komite Üyeleri, Meclis Üyeleri, ilçe Oda ve Borsaların temsilcileri, Üniversiteler ile Sivil Toplum Kuruluşları temsilcilerinin katılımı ile geniş bir temsilin sağlanması planlanan Arama Konferansı, 5 Aralık günü düzenlenecek. Konferans sonrasında oluştu-

rulacak sonuç raporu, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Adayları ile paylaşılarak Mersinlilerin ve Mersin İş Dünyası’nın sorun ve beklentilerinden haberdar olmaları sağlanacak. Seçimler sonrasında başlayacak görev döneminde ise saptanan konuların takipçisi olunacak.

Türkiye dış ticaretinde önemli ülke:

Gama Firması, Mersin’de ilaç üretimine hazırlanıyor

İ

Badr Eddin Alnaessani Gama İlaç Kozmetik CEO’su

S

uriye’nin önde gelen kozmetik ve dermokozmetik markalarını üretmesine rağmen yaşanan iç savaş sonrasında fabrikalarını kapatmak durumunda kaldıklarını anlatan Gama İlaç Kozmetik CEO’su Badr Eddin Alnaessani, Türkiye’de tüm çalışmalara sıfırdan başladıklarını anlatıyor. Yaşananların hiç kolay olmadığını, ancak yılmadan çalışmaya devam ettiklerini vurgulayan Alnaessani, Türkiye’de üretim yapmanın Suriye’ye göre çok daha kolay olduğunu, çok daha önemli destekler ve fırsatlar bulunduğunu vurguluyor. İhracat ağırlıklı çalışmalarına rağmen bu yıl iç piyasaya da yöneldiklerini belirten Alnaessani, hedeflerinin ise Türkiye’nin yoğun olarak ithal ettiği ilaçların üretimine başlayıp ithalatı biraz olsun azaltmak olduğunu söylüyor. “Biz Mersin markası olarak tanınmak, Mersin’in yüzü

MTSO 01 CMYK

olmak istiyoruz” diyen Alnaessani, önümüzdeki dönemlerde de spesifik ürünlere yoğunlaşmaya devam edeceklerini belirtiyor. Katma değeri yüksek, farklı ürünler üzerinde çalıştıklarını ifade eden Alnaessani, “Ürettiğimiz kremler ya da şampuanlar sıradan ürünler değil, tedavi amaçlı kullanılan dermokozmetik ürünler. Sağlık Bakanlığı onaylı çok sayıda ürünümüz bulunmakta. Bu nedenle ar-ge ve inovasyon, çalışmalarımızın temelini oluşturuyor” diyor. Badr Eddin Alnaessani, firmasının nasıl kurulduğunu, yaşadıkları sıkıntıları, kariyerlerinin en üst seviyesindeyken her şeyden vazgeçme kararı alabilmelerini, yeni bir ülkede ticari hayatlarına sıfırdan başlamalarına rağmen başarıyı nasıl tekrar yakalayabildiklerinin hikayesini MTSO Haber Gazetesi için anlatıyor. > 8’de

ki ülke arasındaki bölgesel ve ekonomik konulardaki işbirliği hızla gelişiyor. Yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali ve neredeyse yüzde 80’i tamamlanan Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı projelerinin bu gelişimdeki rolü büyük. 2019 yılında ise Türkiye ve Rusya’da karşılıklı olarak Kültür ve Turizm Yılı etkinlikleri gerçekleştirilmesi bekleniyor. Bu etkinliklerle ticaretin yanı sıra turizm faaliyetlerinin de artırılması hedefleniyor. İki ülke arasındaki turizm hareketliliğinin artırılması adına Türkiye’nin bir beklentisi de vizesiz seyahat. Vizesiz seyahat rejiminin bir an önce yeniden başlatılması yönündeki bekleyiş devam ediyor. Türkiye genel olarak Rusya’nın

MTSO Heyeti MÜSİAD EXPO’da

dış ticaret ortakları arasında 2017 yılında 7’nci sırada yer aldı. 2017 yılı sonuçlarına göre Rusya ile Türkiye arasındaki ticari işbirliği bir önceki yıla göre yüzde 40,5 arttı. Bu artış yakın gelecekte hedeflenen ticari rakamlara ulaşılabileceğinin sinyallerini veriyor. Bu hedeflere daha kısa sürede ulaşabilmek adına endüstriyel işbirliği ve çeşitli üretim sektörlerinde ortak projelerin geliştirilmesi bekleniyor. Yatırımlara bakıldığında ise 2017 yılında Rusya’ya yapılan doğrudan yatırımların 2016 yılına oranla artırılması açısından olumlu bir eğilim yaşandığı söylenebilir. Böylece Türk yatırımcıların hacmi yüzde 300’den fazla artarak 79 milyon dolara yükseldi. > 6’da

MTSO Meclis Üyeleri Sermaye Piyasaları Kongresi’ne katıldı >2’de

>4’te

MTOSB 3. bölgede parsel tahsisleri sürüyor >3’te

Limon ihracatçısı devlet desteği bekliyor

D

öviz kurlarına bağlı olarak artan girdi maliyetlerini fiyatlarına yansıtamayarak sıkıntılı günler yaşayan limon üreticileri, devlet desteği bekliyor. Mersin ekonomisi adına limon üretimi ve ihracatının büyük önem taşıdığını vurgulayan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, “Son zamanlardaki limon üretim maliyetlerindeki aşırı artış üreticiyi de ihracatçıyı da sıkıntıya sokmuştur. Şu an için acil bir ihracatçı desteği gerekiyorsa da, üretimden başlayan bir destek sektörün doğru işlemesine yardımcı olacaktır” dedi. Kızıltan mesajında şu ifadelere yer verdi: “Limon Mersin ve bölgesinin en temel üretim ve ihracat malıdır. Ancak, son zamanlarda üretim maliyetlerdeki aşırı artış - ki bunun en temel nedenlerinden biri bu yıl yaşanan olumsuz iklim koşullarından dolayı rekolte bakımından ra-

kip ülkelerden geride kalmamız ve dövizdeki artışın girdi maliyetlerini arttırmasıdır - üreticiyi de ihracatçıyı da sıkıntıya sokmuştur. Özellikle iklimsel sıkıntılar, rakip ülkelerin sert fiyat politikaları, ihracatçıyı sıkıntıya sokmuştur. Bundan dolayı genel anlamda narenciyeye, özelinde narenciye ihracatının lokomotifi olan limon konusunda zorda olan ihracatçıya destek ve teşvik verilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde ciddi sıkıntılar olacak ve pazarlarımızı sürekli olarak başka ülkelere kaptırmış olacağız. Bu noktada üretim, bu işin temeli ve başlangıcıdır. İlk noktada daha kaliteli üretim için verilecek üretici desteği de bu zincirin ayrılmaz parçasıdır. Doğru ve kaliteli üretim, etkin ihracatın da temeli olacaktır. Şu an için acil bir ihracatçı desteği gerekiyorsa da, üretimden başlayan bir destek sektörün doğru işlemesine yardımcı olacaktır.”


2

YIL: 20 | SAYI: 363 | 25 Kasım - 8 Aralık 2018 | www.mtso.org.tr

MTSO’dan üyelerine veri güvenliği eğitimi

MTSO Heyeti MÜSİAD EXPO’da M Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 9 No’lu Bilgisayar, Elektrik, Elektronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi öncülüğünde, MTSO Üyelerine veri kurtarma ve siber güvenlik eğitimi verildi.

V

eri Kurtarma Hizmetleri Genel Müdürü Serap Günal, verdiği eğitimde, günümüzde gerek kişiler gerekse kurum ve işletmelerin verilerini büyük oranda bilgisayar sistemlerinde sakladığını söyledi. Bu verilerin, bilgisayar sistemlerinde genel hatlarıyla, hard diskler gibi manyetik, CD ve DVD gibi optik ve flash bellekler gibi elektronik tabanlı ortamlarda depolandığını söyleyen Günal, buralarda depolanan verilerin zaman zaman yapılan hatalar sonucu kaybedilebildiğini anlattı. Bu tür kayıplar yaşandığında herhangi bir müdahalede bulunmanın oluşturabileceği risklere değinen Günal, veri kurtarma işinin profesyonel bilgi birikimi, deneyim ve yazılım tabanlı bir alt yapı gerektirdiğini vurguladı. Depolanan bu verilerin fiziksel ya da mantıksal tabanda normal yollarla erişilemez hale gelmesinin veri kaybı olarak ad-

landırıldığını belirten Günal, veri kaybı nedenlerini ise şöyle sıraladı: “Verilerin bozulması, verilerin kasıtlı olarak veya yanlışlıkla silinmesi, gerçekleştirilen ağ saldırısı sonucunda verilerin ele geçirilmesi ve sistem üzerinden silinesi ya da şifrelenmesi, bir virüsün sisteme dahil olması, sabit diskin fiziksel olarak darbeye maruz kalması veya çalınması gibi durumlar, veri kayıplarının yaşanmasının en önemli nedenlerini oluşturmaktadır. Hatta bir yangın, su baskını ya da sel arşivinize zarar vererek tüm verilerinizin kaybolmasına neden olabilir.” Günal, veri kaybına uğramamak için yapılması gerekenler için şunları önerdi; -Farklı elektronik kaynaklardan beslenen ve hatta farklı mekanlarda yedekleme yapılmalı, -Sunucu ve yedekleme cihaz-

larının saklı tutulduğu odaların klimatize edilmesine ve tozsuz olmasına özen gösterilmeli, -Sitem dışarıdan ve içeriden gelecek saldırılara karşı siber güvenlik cihazlarıyla korunmalı, -Belli aralıklarla sistem odalarının gözle kontrolü sağlanmalı, -Sunucular ve depolama aygıtları gibi cihazların sürekli açık bırakılması halinde içerdikleri disklerin seçimine dikkat edilmeli, -Herhangi bir anlık veri kaybı durumunda bu konuda tecrübesi olduğunu söylese bile yakınlarımıza, arkadaşlarımıza, sistem yöneticisine ve servis veren firmalara müdahale ettirmemeli. Komtera A.Ş. Kanal Müdürü Gürsel Tursun ise siber güvenlik ve güncel siber saldırılar hakkında sunumunda, güvenlik tedbirlerini arttırmak için neler yapılması gerektiği konusunda bilgiler aktardı.

MTSO TBİM, yeni nesil dış ticaret eğitimleriyle Türkiye’ye hizmet veriyor

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) tarafından, Milletlerarası Ticaret Odası (ICC) ve Dünya Odalar Federasyonu (WCF) tarafından düzenlenen 2017 Dünya Odalar Yarışması finalistlerinden olan MTSO Ticari Bilgi ve İstihbarat Merkezi (TBİM); firmaların hiper rekabet ortamında ticari stratejiler geliştirme-

lerine, sürdürülebilir karlılıklarını sağlamalarına ve uluslararası alanda rekabet edebilirliklerine destek olmak için çalışmalarına hız verdi. Dış ticaret faaliyeti yürüten firmalara; ürün özelinde hedef pazar matrisi oluşturulması ve buna bağlı olarak hedef pazarların tespit edilmesi, belirlenen hedef pazar özelinde dünya, kıta ve ülke bazında fiili potansiyel müşterilerinin ve rakiplerinin detay bilgilerinin elde edilmesi, ulusal ve uluslararası alandaki ihalelerin takip edilmesi ve hedef pazar ülkelerinin ürün bazında mevzuat bilgilerinin toplanabilmesi gibi pek çok konuyu içeren “Yeni Nesil Uygulamalı Dış Ticaret Eğitimleri” ile Türkiye’nin çeşitli illerinde KOBİ’lere ulaşmaya başladı. Bugüne kadar Mersin özelinde 100’ün üstünde firmaya eğitim veren TBİM, Türkiye’de KOBİ’lerin rekabet edebilirliklerine katkı sağlamak

ve ticari rekabetin artık çağımızda bir gerçeği olan veri madenciliğini anlatmak ve KOBİ’lerde farkındalık yaratmak için Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı ile Çorum Ticaret ve Sanayi Odası iş birliğinde Çorum’da düzenlenen eğitim ile 40 firmaya, Kahraman Maraş Ticaret ve Sanayi Odası ile 25 firmaya, Akdeniz İhracatçı Birlikleri ile Adana’da 25 firmaya “Yeni Nesil Uygulamalı Dış Ticaret Eğitimi” gerçekleştirildi. Eğitimler sonrasında ilgili illerde bulunan firmalar MTSO TBİM ile çalışmaya başladı. Türkiye genelinde çeşitli ilerdeki Kalkınma Ajansları veya Ticaret ve Sanayi Odaları ile çalışmaya devam edecek olan MTSO TBİM, ülkemiz dış ticaret hacminin gelişmesi, KOBİ’lerin sürdürülebilir rekabetçiliklerine destek olunması için çalışmalarına devam etmektedir. Detaylı Bilgi İçin: MTSO Projeler Müdürlüğü

Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelikte değişik yapıldı

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Meclis Üyeleri, Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan ve Meclis Başkanı Hamit İzol Başkanlığı’nda, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) tarafından bu yıl 17’ncisi düzenlenen Uluslararası MÜSİAD EXPO Fuarı’na katıldı. İstanbul CNR EXPO Fuar Merkezi’nde 21 – 24 Kasım günleri arasında düzenlenen, 140 farklı ülkeden 8 binin üzerinde yabancı katılımcının ağırlandığı organizasyonun açılışına katılan MTSO Heyeti, açılış seremonisi sonrasında fuarda stant açan Mersin firmalarını ziyaret etti. Kayacı Savunma Sistemleri, Armada Duvar Kağıdı, Gündüz Panjur, Berdan Cıvata, Hedef Sigorta, Dönmezler Baharat, Yayla Bakliyat, Başhan Tarımsal Ürünler ve Dicle Grup firmaları ile bir araya gelen heyet, bir süre sohbet edip çalışmaları hakkında bilgi aldı.

Varank’tan yabancı yatırımcılara çağrı

Fuarın açılışına Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank da katıldı. Açılış konuşmasında yatırımcılara çağrıda bulunan Varank, “Uçtan Uca Yerlileşme Programı’nın siz de bir parçası olun. İş ortaklarınızı bulun, cazip teşvik sistemimizden faydalanın, ülkemizde üretin ve hep birlikte kazanalım” dedi. MÜSİAD EXPO ile Türkiye’den

çok güzel bir mesaj verildiğini anlatan Varank, küresel ticaret savaşlarının gündemi meşgul ettiği bu dönemde, yeni iş birliklerini yeşertmenin ve birlikte kazanmanın peşinde olduklarını vurguladı. Ticaret savaşının galibinin olmayacağını kaydeden Varank, “Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin çoğunda büyüme beklentileri, ticaretteki bu gibi belirsizliklerden ötürü aşağı yönlü revize ediliyor. Buna seyirci kalmamalıyız. Yatırımın, üretimin ve ticaretin canlanması için kolektif bir çabaya ihtiyaç var. Bu tür organizasyonlar bu çabanın somut çıktılara dönüşmesi açısından önemli fırsatlar barındırıyor” diye konuştu. Türkiye’nin zor bir Ağustos ayını geride bıraktığını belirten Varank, hiçbir ekonomik dayanağı olmayan dış şoklar sebebiyle, döviz kurlarında dalgalanmalar yaşadıklarını anlattı. Bu süreçte attıkları adımların olumlu sonuçlarını da görmeye başladıklarını dile getiren Varank, Ekim’le birlikte, 12 aylık ihracatın geçen seneye göre yüzde 8 arttığını ve 167 milyar dolara ulaştığını, bu tutarın 145 milyar dolarını sanayi sektörünün sırtladığını söyledi. Varank, sanayinin daha da güçlenmesine verdikleri öneme değinerek, bu kapsamda sanayi sektöründe rekabeti artırmak, üretimde yapısal dönüşümü gerçekleştirmek, yerlileşme ve markalaşmayı sağlamak,

ithalata bağımlılığı azaltmak, stratejik ürünlere teşvik vermek gibi amaçlarla hayata geçirdikleri faaliyetleri anlattı. Türkiye’nin Ekim’de Dünya Bankası’nın İş Yapma Kolaylığı Endeksi’nde 190 ülke arasında 17 sıralık bir sıçrama göstererek 43’üncülüğe yükseldiğini hatırlatan Varank, yatırımcı dostu bir ortam sağlamanın hükümetin en temel önceliği olduğunu söyledi.

“Katmadeğerli üretime kapımız sonuna kadar açık”

Türkiye’yi yatırımcılar için bir cazibe merkezi haline getirmek adına hayata geçirilen teşvik sistemi ve Proje Bazlı Destek Programı’na da değinen Bakan Varank, dışa bağımlılığı azaltan, teknolojik dönüşüme katkı sunan ve katma değeri yüksek yatırımları proje bazlı desteklediklerini söyledi. Organize sanayi bölgelerindeki yatırımları, üretimi ve istihdamı artırmak için önemli düzenlemeler yaptıklarını dile getiren Varank, büyük ölçekli projeler için endüstri bölgeleri kurmaya başladıklarını ifade etti. “Önümüzdeki dönemde yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünlerin üretileceği endüstri bölgeleri kurulmasına yönelik faaliyetlerimiz devam edecek” diyen Varank, Bakanlığın kapılarının katma değer üreten ve istihdam sağlayan herkese sonuna kadar açık olduğunu sözlerine ekledi.

Uluslararası Mersin Narenciye Festivali’nin 6’ncısı gerçekleştirildi

U

luslararası Mersin Narenciye Festivali’nin 6’nıcısı renkli görüntülerle sona erdi. Adnan Menderes Bulvarı’nda 17-18 Kasım günleri arasında düzenlenen festivale, 30 ülkeden 700 gösteri sanatçısı katıldı. Açılış korteji, defileler, dans şovları, yarışmalarla renk katılan organizasyonu 300 binin üzerinde Mersinli takip etti. Mersin Ticaret Borsası koordinatörlüğünde, aralarında Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) da bulunduğu çok sayıda kurum ve kuruluşun desteğiyle düzenlenen 6. Uluslar arası Mersin Narenciye Festivali’nde, 500 bin adede denk gelen 70 bin kilo narenciye süsleme aracı olarak kullanıldı. Festivalde, Mersin’de üretilen portakal, limon, mandalina ve greyfurtla yapılan figürler, renkli görüntülere sahne oldu. Halkın yoğun ilgi gösterdiği etkinliğe, Mersin Ticaret ve Sanayi

Odası (MTSO) Yönetimi de katıldı. MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan ve Yönetim Kurulu Üyeleri, Çukurova Klasik Otomobilciler Derneği’nin klasik arabalarıyla ‘Festival Tanıtım Korteji’nde yerini aldı. Türkiye’de meyve ile süsleme yapılan ilk festival olan Uluslararası Mersin Narenciye Festivali’nde, ‘Narenciye Mersindir. Narenciyeye sahip çıkmak, Mersin’e sahip çıkmaktır’ sloganı ile narenciyenin tanıtımı ve Mersin için önemine dikkat çekildi. Mezitli Sahili Side Harabelerindeki açılış konuşmaları ile başlayan 6. Uluslararası Mersin Narenciye Festivali’nde, Adnan Menderes Bulvarı turuncu, sarı ve yeşil renklere büründü. 2 gün boyunca gerçekleştirilen etkinliklere 300 bini aşkın Mersinli katıldı. Festivalde kortej ve gösterilerin yanında ayrıca Narenciyeli Lezzet-

ler Sergisi ve gastro şovlar, yelken yarışları, flyboard gösterileri, halkoyunları, mini konserler, defileler, dans gösterileri ve çeşitli mizansenler yer aldı. Mersin’e özgü ürünler ve Mersin’in narenciye dışındaki değerlerinin tanıtımı için de 150 stant kuruldu. Çeşitli kurum ve kuruluşların Mersin’e özgü değerleri sergilediği stantlarda katılımcılara 5 bin Türk bayrağı, binlerce limon fidesi, magnetler, anahtarlık ve üç boyutlu Mersin kartpostalları, Mersin’e özgü kitaplar ve yayınlar ile tanıtım broşürleri dağıtıldı.

Ayhan KIZILTAN

A. Kadir DÖLEK

Derya GÜLEÇ

Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00

MERSİN TİCARETVE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU

5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munzam aidat Haziran ve Ekimaylarıiçindeikieşittaksitteödenmektedir.Süresiiçindeödenmeyenaidatvemunzamaidatlara6183sayılıAmmeAlacaklarıTahsiliUsulüHakkındaKanungereğinceaylık %2 oranındagecikmecezasıuygulanmaktadır. Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamızwebsayfasından(www.mtso.org.tr.)vewww.vatandas.mtso.org.tradresindenGarantiBankasıkredikartıile6taksitteödenebilmektedir. Sayın üyelerimize duyurulur.

MTSO 02 CMYK

www.kartoncw.com Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93


3

YIL: 20 | SAYI: 363 | 25 Kasım - 8 Aralık 2018 | www.mtso.org.tr

Her şeyin payandası eğitimdir… bu ilkelerin başında daha kapsayıcı olan insan haklarına uymak ve bunun altında yer alan çocuk işçi çalıştırmamak ilkesi gelmektedir. Biz Mersin iş dünyası olarak, çocukların yerinin okullar olduğuna inanıyoruz. Biz çocuklarımızı bir süre ucuz iş gücü anlamında sömürüp bir kenara atacağımız bir şey olarak değil, aksine iyi bir eğitimle toplumun geleceği olarak görüyoruz. İşte Küresel İlkeler Sözleşmesi’ne attığımız bu imza ile tüm Mersin çapında bu farkındalığı yaratmak istedik. Bu sorunun da MTSO olarak Mersin çapında takipçisi olacağız.

Ayhan KIZILTAN MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

Eğitim ülkenin başat gündemi olmalıdır

İki haftada bir çıkan MTSO Haber Gazetemizde yayınlanan başyazılarımızda genelde ya mikro bazda kent ekonomisinin sorunlarına ve çözüm önerilerine, ya da makro anlamda ulusal veya küresel gelişmelere odaklanıyor, bazen farkındalık yaratmaya çalışırken, bazen de Odamızın görüşlerini bu köşeden ifade etmeye çalışıyoruz.

V

e hangi temel ekonomik veya buna bağlı sosyal bir sorundan söz etsek, konu sonunda iki temel şeye dayanıyor ve tüm sorunların çözümü hep bu iki noktaya çıkıyor: Birincisi eğitim, ikincisi ise insan kaynağımızın niteliği. Bu anlamda Kasım ayında buna bağlı iki önemli günü kutladık. Birincisi 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü ve 24 Kasım Öğretmenler Günü. Her ikisi de hem eğitim, hem de insan kaynağından başka zenginliği olamayan ülkemiz için bizce temel, başat gündem yapılması gereken konulardır. Ve tüm mesaimizi bunlara harcasak yeridir. Bu konular ülkenin temel gündemi yapılmadan, gerçekçi, bilimsel, evrensel ve vicdani şekilde

ele alınmadan, bu temelde politikalar üretilmeden, ekonomide ve sosyal yaşam kalitesinde arzu ettiğimiz seviyeye ulaşamayacağımız ortadadır. Çocukların yeri okullardır

İşte bu anlamda, eğitim ve insan kaynağı gerçeğini odak noktası yapan MTSO, bu konularda da kentin inisiyatifi olmaya devem edecektir. İşte bundan dolayıdır ki, Birleşmiş Milletlerin en prestijli projelerinden biri olan Global Compact’ı, yani Küresel İlkeler Sözleşmesi’ni Türkiye’de ilk imzalayan bir kaç kurumdan biriyiz. Peki, nedir Global Compact ( Küresel İlkeler Sözleşmesi)? Global

Compact yani Küresel İlkeler Sözleşmesi; çevreye duyarlılık, çalışma koşulları, özellikle çocuk işçi çalıştırma, yolsuzluk ve insan hakları konusunda tüm kurumların ve özellikle özel sektörün uyması gereken prensiplerdir. 10 ilkeden oluşan sözleşmenin yasal yaptırımı olmasa da; kurumların, şirketlerin bu ilkelerle ekonomilerini, toplumlarını ve insanlığı daha iyi noktalara taşımak için uyacağı bir sosyal sorumluluk beyannamesidir. MTSO olarak bu sözleşmeye imza atarken bu rol-modeli yaratmak istedik. Tüm Mersin firmalarının bu sözleşmelere entegre olarak, gönüllü şekilde bu ilkelere taraf olmalarını, ekonomi ve buna bağlı sosyal yaşam kalitesini arttırmayı hedefledik. İşte

İkinci konu ise eğim… Aslında ilk konudan bağımsız bir şey değil ve hepsinin üstünde en kapsayıcı etken diyebiliriz. Biliyoruz ki, ülke olarak yer altı zenginliğimiz sınırlı. Kent olarak da, ülke olarak da tek zenginlik kaynağımız insanımız ve insan kaynağımız. Peki, tek zenginliğimiz olan bu kaynağa verdiğimiz önem nedir? Atatürk’ün başlattığı ve vefatından sonra belki bir 10-15 yıl daha devam eden eğitim seferberliğini son 50-60 yılda neden durdurduk? Cumhuriyetin kuruluşunda başlayan eğitim seferberliği ülkenin ilk konusuydu, ekonomi ondan sonra geliyordu. Bugün eğitim ülkenin kaçıncı önemli sorunu olarak görülmektedir? Her ne kadar zorunlu eğitim süremiz arttıysa da, okulda kalma süremiz ne yazık ki hala 6-7 yıl ortalamadaymış. Bu, gelişmiş ülkelerde 10-11 yıl. Bu şekilde rekabeti nasıl yakalarız? Okulda kalma süresi işin bir yönü, diğer konu ise eğitimin içeriği… Hükümetten hükümete, bakandan bakana, yıldan yıla değişmeyen, daha uzun vadeli, devlet politikası haline gelmiş, siyaset ve dünya görüşlerinin üstünde, evrensel ve bilimsel bir eğitim içeriğini hayata geçirmek zorundayız. Buna göre eğitilmiş bir öğretmen kadrosunu oluşturmadan, sadece tabela eğitimle, sadece okul sayımızla, sadece öğretmen sayımızla, konuya istatistik bakmakla gerçek eğitimi hayata geçiremeyiz. Bu anlamda yeni Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’un bu temellere göre ortaya koymaya çalıştığı yeni vizyonu olumlu buluyoruz. İnsan odaklı bu eğitim yaklaşımını anlamlı buluyoruz. Çocuklarımız insan kaynağımızın temeli, insan kaynağımız ise geleceğimizdir. Tüm bunların üstün-

MTOSB 3. bölgede parsel tahsisleri sürüyor Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi (MTOSB) 3. bölgede tahsisler devam ediyor. Yüzde 70’i tamamlanan tahsis işlemlerinde öncelik yüksek teknolojili ürün üreten firmalara veriliyor. 3. bölgede de kısa sürede yüzde 100 doluluğa ulaşacaklarına inandığını kaydeden MTOSB Yönetim Kurulu Başkanı Sabri Tekli, 4 ve 5’inci bölgenin de kısa sürede devreye alınması için yoğun çaba içinde olduklarını söyledi.

M

TOSB’deki çalışmalar hakkında bilgi veren Başkan Sabri Tekli, OSB’nin 1993 yılında kurulduğunu hatırlatarak, “35 firma ile 380 hektar alan üzerine kurulan MTOSB; 2011 yılında 278 hektar alan üzerinde 2. bölgenin de faaliyete geçmesi ile toplamda 658 hektar alanda alt yapısını tamamladı” dedi. İki bölgede de yatırımcının ihtiyacı olan yol, su, elektrik, doğalgaz, telefon, atık su, yağmur suyu hizmetlerini 195 parselde yer alan yatırımcının kullanımına hazır hale getirip, şu anki fiziksel sınırlarına ulaştırdıklarını kaydeden Tekli, “Bölgelerimizin yüzde yüz doluluğa ulaşması bizleri bölgemizi genişletme çalışmalarına yöneltmiştir” diye konuştu. MTOSB 2. Bölgenin güney batısında yer alan 3. Organize Sanayi Bölgesi’nin parselizasyon planı tamamlanarak, Bakanlık onaylarının alındığını anlatan Tekli, parsel tahsislerine devam ettiklerini açıkladı. 3. bölgenin de faaliyete geçmesi ile MTOSB’nin756 hektar fiziksel alana ulaşacağına değinen Tekli, bu sayede mevcut olarak yaklaşık 16 bin kişi olan istihdam sayısının 22 bin kişiye yükseleceğini söyledi. Mersin’in ülke sanayisinin lokomotifi konumunda bir kent olduğunu vurgulayan Tekli, yatırımcıların yeni bölgeye gösterdikleri yoğun talepten memnuniyet duyduklarını ifade etti. 5 bin metrekare ile 104 bin metrekare arasında ürettikleri

MTSO 03 CMYK

sanayi parsellerine gelen taleplerle kısa zaman içerisinde yüzde 70 oranında tahsis gerçekleştirdiklerini kaydeden Tekli, “Kurulduğu ilk günden bu yana üretime ve istihdama önem veren bir anlayış içerisinde olan Bölgemiz, 3. bölgenin tahsisleri aşamasında da üretim ve istihdam gibi unsurları göz önünde bulundurmuştur” dedi. “Öncelik yüksek teknolojide” Tahsis edecekleri firmalarda aradıkları en önemli özelliğin ise yüksek teknolojili ürün üretimi olduğunu belirten Sabri Tekli, “Aynı zamanda Karma OSB özelliğinde bir bölge olmamızın verdiği avantaj ile birçok farklı sektörden taleplere cevap vermekteyiz” diye konuştu. Şu ana kadar gerçekleştirdikleri tahsisler içerisinde beyaz eşya üretimi, makine üretim sektörü ile kimya sektörü gibi katmadeğerli üretim gerçekleştiren sektörlerin yer aldığını kaydeden Tekli, kıymetli ve alanlarında başarılı firmaları seçmeye özen gösterdiklerini, kentin ihracat ve istihdamına yönelik hedeflerine ciddi katkılar sunmak istediklerini söyledi. Ürettikleri 700 bin metrekareye yakın sanayi parselinde sanayicilere doğalgaz, elektrik ve diğer üretim ihtiyaçlarını modern altyapı sistemleri ile sağlayacaklarına da değinen Tekli, özellikle elektrik, doğalgaz ve su gibi üretimin can damarı olan enerji kaynaklarına yönelik

yaptıkları altyapı çalışmalarına ciddi hassasiyet gösterdiklerini anlattı. “Kendi enerjimizi üretiyoruz” “Aynı zamanda bölgemizdeki, sanayi parselleri haricinde kalan atıl alanlarda güneş enerji santralleri kurulumlarımız ile yeşil enerjiye dönüşümü de hedeflemekteyiz” diyen Sabri Tekli, 1 ve 2’nci bölgede devreye alınan 40,4 MW gücündeki güneş enerji santralleri ile Türkiye’deki OSB’ler arasında elektrik üretiminde 2’nci sırada yer aldıklarını vurguladı. Tekli sözlerini şöyle sürdürdü: “Elektrik tüketimlerimizin yaklaşık yüzde 20’sini karşıladığımız bu tesislere 3’üncü bölgemizde yenilerini ekleyerek ülkemizin enerji arzı konusuna da katkı sağlamayı hedefliyoruz.” “Nitelikli personel sorununu çözmeye çalışıyoruz” Enerji ve altyapı çalışmalarının yanı sıra üretimi destekleyen bir diğer önemli konu olarak nitelikli personele ulaşımı gösteren Sabri Tekli, ardından bu sorunu çözmek için yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi verdi. Bu sorunu da MTOSB içerisinde 2011 yılında kurdukları okul ile çözme yoluna gittiklerini hatırlatan Tekli, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kurulduğu günden bu yana, her geçen gün kendisine değer katan ve aranan eleman yetiştirme hedefiyle

eğitim-öğretimine devam eden Özel Şişecam Mesleki ve Teknik Lisesi, ülkemizin gelişimi için gayret eden, çalışmayı seven ve iyi eğitilmiş bireyler yetiştirme hedefiyle sanayicilerimizin desteklediği, üreten bir kurum kimliği kazanmıştır. Böylece operatör bilgisi olan, cihaz ve laboratuvar sistemlerini kullanan, mesleki anlamda usta ve alanında bilgi sahibi personeller yetiştirmeye devam edeceğiz.” “Konumumuz bölgemizi önemli bir noktaya taşıyor” Çalışmaları tamamıyla sanayicinin memnuniyeti ve üretimini artırmaya yönelik kurguladıklarını dile getiren Sabri Tekli, devletin de sağladığı bölgesel teşvikler ve Mersin’in stratejik konumunun MTOSB’yi daha da önemli bir konuma taşıdığını anlattı. Mersin Limanı ve Mersin Serbest Bölgesi gibi kente değer katan unsurların varlığı ve kurumların bürokratik işlemlerdeki uyumunun Mersin’i yatırım yapılabilir şehirler listesinde zirveye taşıdığını ifade eden Tekli, tüm bu özellikler nedeniyle 3. bölgenin de hızla yüzde 100 doluluğa ulaşacağına inandığını söyledi. 3’üncü bölge yanında 4 ve 5’inci bölgeler için de çalıştıklarını bildiren Tekli, hali hazırda 4’üncü bölge ile ilgili başvuruyu Bakanlığa bildirdiklerini, 5’inci bölge çalışmalarını da eş zamanlı sürdürdüklerini açıkladı. “Kentimizin ekonomik kal-

kınmasına ve refah düzeyine önemli katkılar sağlayacak yeni bölgelerin kısa zamanda faaliyete alınması için

de eğitim şemsiyesi vardır. Ve tüm bunların hayata geçme aracı ise değerli öğretmenlerimizdir. Bu vizyona göre eğitilen öğretmenlerimiz uzun vadede bakıldığında hem kaliteli insan kaynağının, hem kaliteli bir sosyal yaşamın, hem de kaliteli bir ekonominin payandasıdır. Bundan dolayı geleceğin öğretmenleri de bu ciddiyetle eğitilmelidir. Öğretmenler sadece kuru bir bilgi ileticisi değildir. Öğretmenler öğrencilere tek taraflı bilgi aktaran, doğru cevapları ezberleten robotlar değildir, olmamalıdır. Öğretmenler insan odaklı çalışan, yaratıcılığı ortaya koyan, doğru soruları sorduran, motive eden kişiler olmalıdırlar. Bu noktada öğretmen eğitimleri de yeniden planlanmalıdır. Hatta okul ve sınıf denen, neredeyse 1000 yıldır değişmeyen bu geleneksel format da yeniden tasarlanmalıdır. Sınıflar artık dört duvar arası yerler olmamalı, eğitim hayatın içine entegre edilmeli ve yenilikçi yollar düşünülmelidir. Derslerden ziyade proje odaklı bir yaklaşım, sınıftan ziyade üretim yapılan, atölye mantığıyla, yaratıcılığı teşvik eden ekip çalışmakları neden düşünülmesin? Bunlar bir iş insanı olarak bizlerin naçizane görüşleri. Ancak, bu konuda eğitim camiası ve akademiyseler susmamalı ve daha çok öneri, bilimsel yaklaşımlar ortaya koymalıdırlar. Dünyada her şey değişirken, eğitimin aynı kalması düşünülemez. Bu vesileyle 20 Kasım Çocuk Hakları Gününü kutluyorum. Çocuklarımızın hak ettikleri eğitimi, sevgiyi ve ilgiyi alarak; yetişmiş, eğitimli, vatansever birer birey olarak ülkemizi yüceltmelerini diliyorum. MTSO olarak bu konuda her daim elimizi taşın altına koyduğumuzu ve koymaya devam edeceğimizi tekrar ifade etmek istiyorum. Eğitimde yükü sırtlayan öğretmenlerimizin dünyadaki gelişmiş ülkelerdeki öğretmenlerle aynı imkanlara sahip olması gerekmektedir. Öğretmenlerimizin çalışma şartlarının düzeltilmesi, maaşlarının arttırılması ve kişisel gelişimlerini devam ettirecek imkanların onlara sağlanması öğretmenlerimizin daha verimli çalışmasını sağlayacaktır diye düşünüyoruz. Tüm bu duygu ve düşüncelerle tekrar tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyor, Mersin iş dünyası adına kendilerine şükranlarımızı sunuyoruz. Ülkemiz, gençlerimiz ve eğitimle yükselecektir…

ciddi bir gayret göstermekteyiz” diyen Tekli sözlerini şöyle tamamladı: “Coğrafi konumu, tarihi dokusu, sanayi, tarım ve turizm alanlarındaki potansiyeli, liman-serbest bölge gibi lojistik unsurları, Orta Doğu, Körfez ve Afrika odağındaki stratejik konumuyla ekonominin cazibe merkezi konumunda bulunan kentimize kazandırdığımız 3. Organize Sanayi Bölgesi ile daha güçlü bir Organize Sanayi Bölgesi olacağımıza inancım tamdır.” dedi.

Sabri Tekli

Mersin Tarsus Organize Sanayi Bölgesi Başkanı


4 MTSO Meclis Üyeleri Sermaye Piyasaları Kongresi’ne katıldı YIL: 20 | SAYI: 363 | 25 Kasım - 8 Aralık 2018 | www.mtso.org.tr

kullanılması halinde başarı getirebileceğini de sözlerine ekledi.

T

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Meclis Üyeleri, MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan ve Meclis Başkanı Hamit İzol başkanlığında İstanbul’a giderek Bu yıl 3’üncüsü düzenlenen Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi’ne katıldı. ‘Gelecek’ temalı Kongrede MTSO Meclis Üyeleri, sektörlerini gelecekte bekleyen fırsatlar ve tehditler konusundaki öngörüleri dinleyip hangi adımları atmaları gerektiği konusunda fikir sahibi oldu. Üyeler, bir taraftan da bugün yaşanan ekonomik gelişmeleri uzmanların yorumlarıyla değerlendirme fırsatı yakaladı.

ürkiye Sermaye Piyasaları Birliği tarafından 13-14 Kasım günlerinde İstanbul’da Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi 2018 düzenlendi. Bu yıl 3’üncüsü gerçekleştirilen ‘Gelecek’ temalı Kongre’de eş zamanlı olarak 26 panel ve 23 farklı başlıkta sektörlere yönelik eğitim programı düzenlendi. Kongre’de düzenlenen eğitim ve panellerde sürdürülebilir büyümeyi sermaye piyasaları yoluyla gerçekleştirmek, sermaye piyasaları ürünlerini Türkiye’nin gündemine getirmek, Türkiye’de yatırım ve tasarruf bilincini oluşturmak, finans okur-yazarlık bilincini artırmak, gelecek vizyonu oluşturup yaşanan gelişmelerin getireceği tehditler ve fırsatlara ışık tutmak hedeflendi. Topaç: “Yatırım vadeleri uzatılmalı” Kongre’nin açılışında konuşan Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) Başkanı Erhan Topaç, sermaye piyasalarının geliştirilmesinin gereğini vurgulayarak, “Türkiye’deki tasarrufların finansal varlıklar arasındaki dağılımına baktığımızda yüzde 85’inin kısa vadeli mevduattan oluştuğunu, kalan yüzde 15’lik kısmın uzun vadeli finansmanı sağlayan sermaye piyasası araçlarına yöneldiğini görüyoruz. Sağlıklı büyümemiz için bu fotoğraf değişmeli” dedi. Türkiye’nin temel sorunlarından birisi olarak yatırımları finanse edecek kadar tasarrufun olmamasını gösteren Topaç, “Mevcut cari açığımızın yüksek olması ve yurt içi tasarruflarımızın seviyesi büyümenin finansmanında yeterli olmadığı için yurt dışından tasarruf ithal ediyoruz. Bu durum bizi dış kaynağa bağımlı ve büyüme modelimizi kırılgan hale getiriyor” değerlendirmesini yaptı. Topaç, Türkiye’nin sağlıklı bir şekilde kalkınabilmesi için yurt içi tasarrufların arttırılması, yatırım vadelerinin uzatılması, ardından özellikle uzun vadeli yatırıma yönlendirilmesi gerektiğini söyledi. “Yabancı yatırımcı Türkiye’nin potansiyeline kendi yatırımcımızdan çok güveniyor” Yatırımcı sayısının artırılması gerektiğini vurgulayan Topaç, pay piyasasında yabancıların ağırlığının yüzde 63 gibi yüksek bir orana sahip olduğuna işaret ederek, “Yani yabancı yatırımcılar ülkemizin potansiyeline kendi yatırımcılarımızdan daha çok güveniyor ve bunun uzun vadeli getirisinden yurt içi tasarruf sahiplerinden daha çok yararlanıyor” dedi. Halka açık şirketlere de değinen Topaç, halka açık yaklaşık 400 şirketin bulunduğuna, bunların piyasa değerinin yaklaşık 800 milyar TL olduğuna ve

MTSO 04 CMYK

bu değerin milli gelire oranının ise yüzde 25 civarında olduğuna işaret etti. Buna karşın dünya ülke örneklerine bakıldığında sermaye piyasaları ile kredi piyasalarını dengeli bir şekilde büyüttüklerinin görüleceğini anlatan Topaç, “Dünyanın 17. büyük ekonomisini bu konuda da layık olduğu seviyeye ulaştırmanın öncelikli hedeflerimiz arasında yer alması gerektiğine inanıyoruz” dedi. Arıcan: “Daralan kredi imkanı alternatif finans kaynağı arayışını getirdi” Borsa İstanbul A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erişah Arıcan ise açılışta yaptığı konuşmada son dönemlerde yaşanan ekonomik ve siyasi gelişmelerin başta finans sektörü olmak üzere sermaye piyasalarını da derinden etkilediğini söyledi. Dünya genelinde ortaya çıkan ticaret savaşlarının, Latin Amerika’da bazı ülkelerde yaşanan ekonomik sorunların, İran’a yaptırımların, Körfez Bölgesi’ndeki sorunların özellikle enerji arzındaki belirsizliklerin küresel sermaye piyasalarını da olumsuz etkilediğini hatırlatan Arıcan, bu durumun sermaye akımlarını ve global büyüme oranlarını yavaşlattığını dile getirdi. Bu çerçevede küresel piyasalarda yaşanan sorunların 2018 yılı Ağustosunda Türkiye’de de kurda oynaklığa yol açtığını, arz şokunun enflasyona yansıdığını kaydeden Arıcan, alınan önlemlerin bu şokun etkisini azaltsa da bankacılık sektöründe finansman maliyetlerini artırdığını söyledi. Daralan kredi imkanının başta reel sektör olmak üzere ekonomik aktörleri alternatif finansman kanalları arayışına ittiğini belirten Arıcan, şunları söyledi: “Milli Ekonomi Programı’nda da belirtildiği gibi sermaye piyasalarına önemli görevler düştüğünü görüyoruz. Borsa İstanbul olarak sıkışan reel sektöre alternatif finansman kaynakları sunulması ve finansman maliyetlerinin düşmesi için üzerimize düşen görevler ajandamızda yer alıyor. Hükümet tarafından tasarlanan büyük altyapı projelerinin hayata geçmesi için gerekli finansmanın sermaye piyasası aracılığıyla yapılması, menkul kıymetleştirmenin yaygınlaştırılması, üzerinde odaklanmamız gereken konu başlıkları arasında yer alıyor. Sermaye piyasasına yönelik ilginin artırılması, ürünün çeşitlenmesi, yatırımcı tabanının genişletilmesi de önceliklerimiz arasında. Bunların sonunda yurtiçi tasarruflarının bir kısmını sermaye piyasasına yönlendirilmesi, ASELSAN örneğindeki gibi yüksek hacimli halka arzların yurtiçi finansmanda finanse edilmesi için farkındalık çalışmalarımızı yürütüyoruz.”

Taşkesenlioğlu: “Halkımızın sermaye piyasası araçlarına güveni tazelenmeli” Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu yaşanan gelişmelerin, yabancı kaynak ağırlıklı borçlanmaya dayalı mevcut fonlama yapısı yerine öz kaynak ağırlıklı fonlama modellerinin kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğunu gözler önüne serdiğini belirterek, “Temelleri sağlam olan ekonomimizin dinamizmi piyasalara da yansımaktadır” dedi. Sermaye piyasalarına yönelik değerlendirmeler yapan, borsa, bireysel emeklilik, hisse senetleri gibi farklı enstrümanlarda yaşanan gelişmeleri açıklayan Taşkesenlioğlu, reel sektörün bankacılık piyasasına göre tasarruflardan çok az pay aldığını anlattı. Bankalarda mevduat olarak değerlendirilen tutarın yaklaşık yarısının yabancı para cinsinden tutulduğunu belirten Taşkesenlioğlu, yabancıların hisse senetlerinde yaklaşık yüzde 63’ler seviyesinde paya sahip olduğunu, yerli yatırımcıların paylarının ise daha düşük olduğunu söyledi. Taşkesenlioğlu, “Tüm bunlar dikkate alındığında, halkımızın pay senetleri başta olmak üzere sermaye piyasası araçlarına güvenlerinin tazelenmesine acil ihtiyaç bulunduğu ortadadır” değerlendirmesini yaptı. “2018, küresel ölçekte risklerin tırmanışa geçtiği bir yıl oldu” Dijitalleşmenin yansımalarına da değinen Ali Fuat Taşkesenlioğlu, dijitalleşmenin sektörlerin verimliliğini arttırabildiğini belirterek, “Yapılan bir çalışmada, Çin ekonomisinin dijitalleşmesindeki 1 puanlık artışın, GSYH’sinin binde 3’lük büyüme olarak yansıdı” dedi. Teknolojideki hızlı gelişmelerin, şimdi ve gelecekte politikaların tasarımını ve etkinliğini

değiştirme gücüne sahip olduğunu vurgulayan Taşkesenlioğlu, şöyle konuştu: “Bunun yanında, işlemlerin hızını ve hacmini artıran yeni teknolojiler; daha fazla piyasa volatilitesine sebep olabilmekte, siber saldırılar, sahtecilik, kara para aklama ve terörizmin finanse edilmesine yönelik faaliyetlere de kapı açabilmektedir. İşte bu nedenlerle, biz düzenleyicilerin ileri teknoloji kaynaklı zafiyetleri ele almak da dahil olmak üzere, kapsamlı ve koordineli bir yaklaşım ile bu yeni finansal dünyaya uyum sağlaması gerekmektedir.” Taşkesenlioğlu, 2018’in, finansal istikrar açısından küresel ölçekte risklerin tırmanışa geçtiği yaşananların gelişmekte olan ülkeler kadar gelişmiş ülkeleri de etkilediği bir yıl olduğunu vurguladı. Leonhard: “Geleceğe kulak verirsek hazır olabiliriz” Futurist, Hümanist, Yazar ve Film Yapımcısı Gerd Leonhard ise gelişen teknolojinin insanlığa etkilerine değindi. “O kadar farklı bir gelecek bizi bekliyor ki, bildiğimiz zamanlardan çok farklı olacak” diyen Leonhard, “Önümüzdeki 30 yılda yepyeni bir yenilenebilir enerji çağına gireceğiz. Petrol çağı bitecek, veri çağı başlayacak. Eğer petrole yatırım yaptıysanız paranızı biran önce çekip veriye yatırım. 15 – 20 sene sonra petrole ihtiyaç kalmayacak. Büyük data her şeyin kralı olacak. Bugün petrol değil, google, facebook, alibaba gibi veri firmaları dünyanın en büyük ilk 20 firması arasında yer alıyor. Yapay zeka yeni elektrik, yeni güç kaynağı olacak.” Bilim kurgunun artık bilim gerçeğe dönüştüğü bir sürecin başladığını vurgulayan Leonhard, yaşanan teknolojik gelişmelerle hukuk sisteminden siyasete, bankacılık sistemlerinden,

sağlığa, lojistikten eğitime her alanın değişeceğini anlattı. Bankacılık sektöründe tüm işlemlerin dijital ürüne dönüştüğünü, Toyota’nın artık benzinli araç üretmeyeceğini açıkladığını, Amerika’da sürücüsüz araç talebinin hızla arttığını dile getiren Leonhard, “Robotlar önümüzdeki süreçte normalleşecek, e-ticaret patlayacak. Bilgisayarlar şu andaki versiyonlarının milyon katı gücüne ulaşacak. Bunun için geleceği anlamamız, kulak vermemiz lazım. Eğer biz kulak verirsek geleceğe hazır olabiliriz” dedi. Türkiye’nin ar-ge’ye bütçesinden ayırdığı payın yeterli olmadığını da belirten Leonhard, bunun artırılması gerektiğini vurguladı. “Rutin işleri elimizden alacak yaratıcılığımızı değil” Robotların insanlar gibi düşünemediğini ama sınırsız bilgi işleme kapasitesine sahip olduğunu kaydeden Gerd Leonhard, “30 sene içinde insan gibi konuşup insan gibi davranan makineler olacağından eminim” dedi. Makinelerin tanımlanmış, rutin işlerin tamamını yok edeceğini belirten Leonhard, “Anca teknoloji bizi, insani özelliklerimizi geçemeyecek. Düşünen insan her zaman daha güçlü olacak. Makineler rutin işleri elimizden alacak, yaratıcılığımızı alamaz. Önümüzdeki 10 yılda insan idraki gerektirmeyen tüm işler makinelere devrolacak. Bizim elimizdeki zeka yardımı her zaman geçerli olacak” dedi. Makinelerin tek bir cins zekası bulunduğunu, sınırsız rakamsal işlem yapabildiğini vurgulayan Leonhard, “Hayattaki en önemli şey ilişkiler ve deneyimler. İş dünyası bu şekilde çalışıyor bu nedenle insanlardaki iletişim ve deneyim her zaman önemini koruyacak çünkü yüz yüze etkileşim güven için şart” dedi. Leonhard teknolojinin bir amaç adına

Eczacıbaşı: “Yaşam boyu eğitim şart” Kongre’nin ikinci günün ana konuşmacısı ise Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Türkiye Bilişim Vakfı Başkanı Faruk Eczacıbaşı oldu. Konuşmasında Türkiye’nin tarım toplumundan endüstri toplumuna geçişte zorlandığını ve treni yakalayamadığını belirten Eczacıbaşı, bilgi toplumuna geçişin ise zamanla yakalanması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin dijital ekonomiye geçiş alanında yaşadığı dönüşümleri ve dünyadaki son gelişmeleri ele aldığı konuşmasında Eczacıbaşı, sunumunu endüstri toplumundan post endüstri toplumuna geçişte esneklik, yakınsama, ağ yapısı ve güvenlik kavramlarını içeren 4 ana başlık üzerine kurdu. İnternetin insanlık tarihinde yerini aldığı 1989 yılını milat olarak gösteren Eczacıbaşı, şunları söyledi: “Biz hepimiz dijital göçmeniz. Sadece biz değil, çocuklarımız ve torunlarımız da dijital göçmen ve öyle olmaya devam edecekler, çünkü bu dünyanın yerlisi, sanki yok. Anlamak, sürekli çaba gerektiriyor. Bugün ilkokulda eğitim gören geçlerin yüzde 65’inin seçeceği meslekler, henüz var olmayanlar. Planlama ve öngörü dönemi geride kaldı. Yeni paradigmaya ayak uydurabilmenin tek yolu esnemeyi becerebilmek. Bu da yaşam boyu öğrenme ile mümkün.” Bozguncu yenilik kavramı üzerinde duran Eczacıbaşı, ortaya çıkan her yeniliğin eskisini değiştirdiğini, tehdit ettiğini anlattı. Bu nedenle hukuk sisteminden eğitime, lojistikten, finans sistemine kadar her aşamada değişim yaşandığını kaydeden Eczacıbaşı, “Bundan 10 yıl önce Bitcoin ortaya çıktı ve kısa bir süre sonra ne olduğunu duyduk. Blockchain ve Bitcoin’in bozguncu yenilik kavramının en iyi örneği olduğunu düşünüyorum. Zaman içinde gördük ki Bitcoin ve kripto paralar finans dünyasının kurallarını tepetaklak edecek özelliklere sahip. Tabii ki henüz bu durum gerçekleşmedi fakat etme tehdidiyle karşımızda” dedi. “Yeni modeller yaratmalıyız” Konuşmasında beyin göçüne de değinen Faruk Eczacıbaşı, bundan korkulmaması gerektiğine dikkat çekerek sözlerini şöyle tamamladı: “Ar-Ge toplumlar için çok önemli. Ortak akıl arayışını ise yalnız başınıza yapamazsınız. Türkiye dünyaya akademisyen gönderen 5. Ülke konumunda. Buna Çin ve Hindistan da dahil. Birçoğumuz rahatsız ama bir de şöyle bakalım. Bizim insanımız dünya networkünden pay alıyor. Dünya akademik çevresinden pay alıyor ve bu insanların bir ayağı da halen Türkiye’de. Bu insanlar oradayken de yararlanabiliriz. Neden buna uygun modeller geliştirmiyoruz? Göçen akademisyenlerimizden daha fazla faydalanabilmenin formülünü geliştirmeliyiz.”


5

YIL: 20 | SAYI: 363 | 25 Kasım - 8 Aralık 2018 | www.mtso.org.tr

‘Mahir Eller Projesi’ start verdi Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) da ortakları arasında yer aldığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) öncülüğünde, Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) işbirliğinde Avrupa Birliği’nin (AB) finanse ettiği Mahir Eller Projesi başladı.

P

roje ile projenin uygulanacağı 12 ilde Türk vatandaşlarının ve geçici koruma altındaki Suriyelilerin mevcut mesleki becerilerinin belgelendirilmesi amaçlanıyor. “Mesleğini Belgele, Farkını Koy Ortaya” sloganıyla başlatılan Mahir Eller Projesi’nin Açılış Toplantısı, TOBB Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ev sahipliğinde, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ve AB Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger’in katılımıyla yapıldı. Toplantıda ayrıca Suriye’den gelip Türkiye’de yatırım yapmış iyi uygulama örneği olarak Mersin’de faaliyet gösteren MTSO Üyesi GAMA Pharma firması da girişim hikayesini katılımcılarla paylaştı. Aralarında Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın da bulunduğu 12 ildeki Oda tarafından yürütülecek proje ile toplam 20 bin kişiye ulaşılması hedefleniyor.

Hisarcıklıoğlu: “Huzur olmadan ticaret olmaz, ticaret olmadan da zenginlik olmaz” Projenin açılışında konuşan TOBB Başkanı M. Rıfat Hisarcıklıoğlu, Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en ağır sığınmacı sorunuyla karşı karşıya olduğunu söyledi. Türkiye’de bulunan Suriyelilerin hayatını kolaylaştırmak için 32 milyar dolar harcama yapıldığını aktaran Hisarcıklıoğulu, “Bölgemizde huzur ve sükuneti sağlamak adına yaraları sarıyoruz. Zira

biliyoruz ki huzur olmadan ticaret olmaz, ticaret olmadan da zenginlik olmaz” dedi. Bu projenin sadece bir istihdam projesi olmadığını ifade eden Hisarcıklıoğlu, “12 şehrimizde yer alan firmalarımızın tümünü, ‘birlikte yaşamak ve birlikte çalışmak için’ gönüllü işveren olmaya davet ediyorum” dedi. Proje kapsamında istihdam edilen ilk Suriyeli çalışan için firmalara teşvik verileceğini de bildiren Hisarcıklıoğlu, toplam istihdam maliyetinin yüzde 10’unun 6 ay boyunca karşılanacağını kaydetti. Şelçuk: “Proje toplamda 20 bin kişiye ulaşacak” Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da Türkiye’nin dünyada en çok mülteci barındıran ülke konumunda olduğunu söyledi. Bakanlık olarak sosyal yardım ve hizmetlerin yanı sıra mültecilerin istihdama katılmasına katkı

sunduklarını vurgulayan Selçuk, “Bu anlamda ticaret ve sanayi odalarımıza mülteci kardeşlerimizin çalışma hayatına kazandırılmasına yönelik çalışmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Bu proje ile 12 ilde yüzde 65’i geçici koruma altındaki Suriyeli, yüzde 35’i vatandaşlarımız olmak üzere toplam 20 bin kişiye ulaşılacak olması önemli bir hedef. Yaklaşık 15 bin kişinin sınavlarda başarılı olması ve belge almaya hak kazanması iş piyasasının ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gü-

cüne kavuşması adına da önemli bir adım” diye konuştu. Berger: “Türkiye’deki yaklaşık 2 milyon Suriyeli çalışabilecek yaşta” AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Christian Berger ise “Mahir Eller Projesi’ne ilişkin olarak, temel amacın mesleki yönlendirme, deneme ve sertifikalandırma yoluyla sığınmacıların istihdam edilebilirliğini pekiştirmek olduğunu söyledi. Berger, şu an Türkiye’de 4 milyon civarındaki kayıtlı sığınmacının yaklaşık 2 milyonunun çalışabilecek yaşta olduğunu belirtti. Berger, AB’nin, sığınmacıların istihdam edilebilirliğini ve iş piyasasına entegrasyonlarını desteklemeye devam edeceğini, Türk hükümetinin etkileyici çabalarına katkıda bulunmaktan gurur duyduklarını kaydetti. Güven: “Suriyeliler, iş gücü piyasasına kendiliğinden entegre oluyor” Açılış konuşmalarının ardından TEPAV’dan Dr. Sibel Güven, katılımcılara istatistiki veriler paylaştı. Türkiye’de 3 milyonun üzerinde Suriyeli bulunduğunu bildiren Güven, savaşın üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen, Türkiye’deki Suriyelilerin durumu hakkında henüz yeterli bilgiye sahip olamadıklarını belirtti. Türkiye’deki Suriyelilerin yalnız çalışan değil aynı zamanda işveren ve şirket sahibi/ortağı olarak iş gücü piyasasına kendiliğinden entegre olduğunu kaydeden Güven, Türkiye’de 10 bine yakın Suriyeli firma bulunduğunu söyledi. Girişimci 400 Suriyeli firmanın yüzde 55’4’ünün ihracat yaptığını aktaran Güven, ayrıca Suriyeli girişimcilerin, Türkiye’deki Suriyelilerin yaklaşık yüzde 7’sinin geçimine katkı sağladığına da dikkat çekti. “Suriyeli firmalar Türkiye’de kalıcı. Bu yüzden yasal düzenlemelerin yanında pratikteki uygulamalar da önemli” diyen Güven, şunları söyledi: “Türkiye’deki Suriyeli firmalar,

Türk firmalara kıyasla daha mikro ölçekli. Türkiye’deki Suriyeli KOBİ’lerin yüzde 45,4’ü toptan ve perakende satış sektöründe faaliyet göstermekte. Yüzde 14,4’ü imalat sektöründe, yüzde 10’u ise yiyecek ve içecek sektöründe yer almakta. Suriyeli firmalardaki çalışanların yüzde 60,2’si Suriyeli, Türk firmalardaki çalışanların yüzde 11,3’ü Suriyeli. Türkiye’deki 2,2 milyon Suriyelinin yüzde 1’inin çalışma izni var.”

“En çok ilgi çeken il, Mersin” Suriyeli firmaların yüzde 58,7’sinin iş ortamında yol gösterici olarak ticaret ve sanayi odalarından yararlandığını bildiren Güven, bu sayının Türk firmalarında ise yüzde 48 olduğunu söyledi. Suriyeli firmaların Türkiye’de en çok İstanbul’da şirket kurduğunu bir süre sonra da şirketlerini Akdeniz ve doğu illerine taşıdıklarını belirten Güven, bu noktada en çok ilgi çeken ilin ise Mersin olduğunu anlattı. Türkiye’de bir Suriyeli Girişimci Toplantıda Mersin’de dermo-kozmetik alanında faaliyet gösteren MTSO Üyesi Suriyeli firma GAMA Pharma, Türkiye’ye yatırım yapan iyi örnek uygulama olarak girişim hikayesini paylaştı. Firması hakkında bilgi veren GAMA Pharma CEO’su Badr Eddin Al Naessani, 2013 yılında ailesi ile birlikte Türkiye’ye geldiğini ve önceleri başta dil sorunu olmak üzere birçok

konuda zorlukla karşılaştığını söyledi. Türkiye’ye gelmeden önce Suriye’de 30 yıllık dermo-kozmetik fabrikasına sahip olduğunu kaydeden Naessani, savaş sonrası geldiği Türkiye’de yeniden fabrika kurmak için yola çıkıp sıfırdan başladığını dile getirdi. Hayalini bir anda gerçekleştiremeyip önce

bir kafe açtığını ifade eden Naessani, diğer taraftan da hedefine ulaşabilmek adına bir aile şirketi kurduğunu belirtti. Ardından aynı yıl Mersin Serbest Bölge’sinde 49 yıllığına fabrika için yer kiraladığına değinen Naessani, şöyle devam etti: “Fabrika kurulumu ve inşaatlar bittikten sonra 2015 yılında üretime tam anlamıyla başladık. Bu aşamada bütün sertifikalarımızı tamamladık. Bugün 200’ü aşkın katma değeri olan dermo-kozmetik ürünle 12 ülkeye ihracat yapıyoruz. 10 milyon dolardan fazla ihracat yaptık. Türkiye’de ürünlerimiz 14 ilde satılıyor. Yeni projelerimiz ve yatırımlarımız var. Önümüzdeki dönemde ilaç fabrikası kurmayı da hedefliyoruz.” Mahir Eller Projesi ne getirecek? AB destekli ve 15 Milyon Avro bütçeli proje, 12 ilde gerçekleştirilecek. TOBB ile TEPAV ortaklığında yürütü-

E-ticaret, KOBİ’leri dijital çağa hazırlıyor “E-Ticaret sayfanızda sade ve etkileyici tasarım kullanın. Yabancı dil seçenekleri mutlaka olsun. Farklı para birimlerine göre satış seçenekleri ve yurtdışı ödeme sistemleri yer alsın. Kullanılan fotoğraf kalitesi ve optimizasyonu da bu nokta da çok önemli.” Erdemi: “Sipariş aldıktan sonra arayarak teyit edin”

D

ijital çağın popüler kavramlarından, ticaretin elektronik versiyonu da denilen e-ticaret, KOBİ’lerin dijital dönüşüme ayak uydurabilmelerinin en temel yolu. Bütünleşik pazarlama yöntemleri içeren e-ticaret, firmalara zamandan maliyet tasarrufuna, müşteri potansiyelini arttırmadan, ürünlerin satılabileceği yeni kanal oluşumuna kadar birçok alanda fayda sağlıyor. Üretime odaklanan KOBİ’lerin dijital dünyada iş yapabilme ve e-ticaret ekosisteminin sağlayacağı faydaların farkındalığını artırmak amacıyla Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) 81 ili kapsayacak şekilde “Dijital dönüşüm, e-ticaret ve e-ihracat” eğitimi gerçekleştiriyor. Eğitimlerin 7’nicsi, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ev sahipliğinde düzenlendi. Eğitimde, e-ticaret ekosistemi ve dijital dünyanın ince çizgilerinden, verimli ve sürdürülebilir bir iş modeli yaratmaya kadar birçok konu ele alındı. Altnkaya: “Artık akıl teri dönemi başladı”

Eğitimde, Eticaret Merkezi Genel Koordinatörü Sami Altınkaya alın teri döneminin kapandığını, akıl teri döneminin başladığını söyledi. Türkiye’de inovasyona geçen ilk ilin Mersin olduğuna dikkat çeken Altınkaya, inovasyon kelimesini ilk telaffuz edenlerden birinin MTSO eski Yönetim Kurulu Başkanlarından rahmetli Kadri Şaman olduğunu

MTSO 05 CMYK

belirtti. Üretimdeki değişimin ticareti de değiştirdiğini kaydeden Altınkaya, “Örneğin F16’nın maliyetinin yüzde 80’i donanım, yüzde 20’si yazılımdı. F22’lerin ise yüzde 82’si yazılım, yüzde 18’i donanım oldu” dedi. Türkiye’nin e-ticareti, dünya ülkelerine kıyasla az kullandığını anlatan Altınkaya, birçok insanın yaptığı işi robotlara kaptırıp işsiz kalmaktan korktuğunu belirtti. Teknolojinin sosyalleşmek için değil üretmek için kullanılması gerektiğini vurgulayan Altınkaya, sadece e-ticaretten 3 trilyon dolar kazanılabileceğini anlattı. Özgen: “E-ticarette çarpan etkisiyle para kazanılıyor”

E-ticaret yapmak isteyenlerin öncelikle ihtiyaç analizi yapması gerektiğini vurgulayan 3GEN Teknoloji CEO’su Engin Özgen, sonraki süreçlerde sırasıyla, ürün seçimi, hedef kitle seçimi ve alt yapının belirlenmesi gerektiğini söyledi. E-ticaretin zor kurulduğunu, kurulduktan sonra ise kendiliğinden ilerlediğini kaydeden Özgen, “E-ticareti kurduktan sonra ilk ay satış yapılmamışsa bir şeyler yanlış gidiyordur. Sisteminizi değiştirin ya da güncelleyin” önerisinde bulundu. Eticarette çarpan etkisiyle para kazanıldığını bildiren Özgen, dijital mağazada müşteriyi satışa yönlendirebilmek için neler yapılması gerektiğini şöyle sıraladı:

Eticaret Merkezi Direktörü Mehmet Erdemi de ödeme yöntemleri, kargo ve lojistik entegrasyonları hakkında bilgi verdi. E-ticarette en önemli noktanın para ve mal arasındaki yer değişimi döngüsünü kontrol etmek olduğunu belirten Erdemi, paranın elektronik ortamdaki akışını sağlayacak ödeme sistemlerinin, Türkiye’deki tüm ödeme türlerini desteklediğini söyledi. E-ticarette ödeme sistemlerinin havale/EFT, kapıda nakit ya da kredi kartı, sanal kredi kartla online ödeme, aracı kurumlar, mobil ödeme ve dijital cüzdanlar yoluyla gerçekleştiğini aktaran Erdemi, “Kapıda ödemenin olumsuz yanı sipariş verdikten sonra vazgeçilmesidir. Bunu da sipariş verildikten sonra arayarak ve siparişi teyit ederek önleyebilirsiniz” dedi. Karayücel: “Reklamların amacı insanları harekete geçirmek”

Eres Medya’dan Reklam Satış Müdürü Ersin Karayücel ise, reklam modelleri hakkında katılımcılara bilgi aktardı. Reklamların amacının insanları harekete geçirerek satış yaptırmak olduğunu belirten Karayücel, insanların firmadan alışveriş yapabilmeleri ve firmaya güvenmesi için sürekli firmayı görmesi ve etkileşimde kalması gerektiğini kaydetti. Türkiye’de 54 milyon internet kullanıcısı ve 51 milyon sosyal medya kullanıcısı olduğunu belirten Karayücel, e-ticaretin öneminin burada anlaşıldığını belirtti.

Eğitimin geleceği tartışıldı

M

TSO 28 No’lu Eğitim Hizmetleri Meslek Komitesi öncülüğünde ‘Mersin’de Eğitimin Geleceği’ konulu değerlendirme toplantısı düzenlendi. Eğitimde yaşanan sorunların ele alındığı toplantı sonunda sektör sorunlarının çözümünde sektör temsilcilerinin ortak hareket etmesi kararı alındı. Her ay farklı bir içerikle toplantılara devam etmek isteyen Komite Üyeleri, aynı zamanda kıyafet alımlarından yayın alımlarına kadar tüm ortak alımlarda yeni toplantılar düzenleyip, ilgili firmalarla birlikte görüşmeler yaparak alırken kazanma hedefiyle hareket etme çağrısında bulundu. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 28 No’lu Eğitim Hizmetleri Meslek Komitesi öncülüğünde düzenlenen ‘Mersin’de Eğitimin Geleceği’ konulu değerlendirme toplantısının açılışında konuşan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, Oda olarak eğitime verdikleri öneme dikkat çekti. Eğitimin daha çağdaş hale gelmesinde sorunların ve çözüm önerilerinin tartışıldığı bu tür organizasyonların önemli etkisi olduğunu ifade eden Kızıltan, “Biz de sizinle birlikteyiz. Siz bizi besleyin, taleplerinizi rapor halinde verin biz de takipçisi olalım” dedi. MTSO Meclis Başkanı Hamit İzol ise, “Ben Siverek Lisesi mezunuyum. Öğretmensizliğin ne demek olduğunu iyi bilirim. Öğretmenlerimizin kıymetini bile-

lim. Eğitimi ve sağlığı düzenli olan bir ülkede her şey düzen içinde yürür. Yaptığınız kutsal görevden dolayı hepinizi tebrik ediyorum” ifadelerini kullandı. Ekinci: “Akdeniz ilçesi yatırım bekliyor”

Toplantıya katılan İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı Mükerrem Ekinci, Mersin’deki özel okullaşma oranlarıyla ilgili bilgi verdi. Mersin’de 791 özel öğretim kurumunun 278’inin özel okul olduğunu kaydeden Ekinci, toplamda 77 bin 365 olan öğrenci kontenjan sayısının 2018 – 2019 döneminde yüzde 39,6’nın dolduğunu açıkladı. Özel okullarda en çok yatırımın Yenişehir ilçesinde yapıldığını dile getiren Ekinci, Akdeniz ilçesinde ise hiç özel ilkokul ya da ortakokul bulunmadığını anlattı. “Akdeniz ilçesi kalabalık nüfusu ile özel okul yatırımı konusunda halen cazip bir ilçe” değerlendirmesi yapan Ekinci, “Bu yıl açılan okulların doluluk oranı düşük gibi gözüküyor ancak bu kontenjan sayısının fazla artmış olmasından kaynaklanıyor. Rakamlar Mersin’in halen yatırım yapılabilir pozisyonda olduğunu gösteriyor” dedi. Tokyay: “Komisyon kurmanızda fayda var”

Mersin’in özel okullaşma oranında Türkiye’de iyi bir noktada olduğunu anlatan Maarif Müfettişleri

len “Birlikte Yaşamak ve Çalışmak: Geçici Koruma Altındaki Suriyelilerin Türkiye Ekonomisine Entegrasyonu - Mahir Eller Projesi” ile toplam 30 bin kişiye ulaşılması hedefleniyor. İki sene sürecek “Mahir Eller Projesi”, Türkiye’de geçici koruma altındaki Suriyeli nüfusunun yoğun olduğu Adana, Bursa, Gaziantep, Hatay, İstanbul, İzmir, Kayseri, Kilis, Konya, Mardin, Mersin ve Şanlıurfa illerinde uygulamaya geçirilecek. Bu illerdeki Ticaret ve Sanayi Odaları işbirliği ile gerçekleşecek proje kapsamında 30 bin kişinin beceri haritası çıkartılacak ve mesleki yetkinlikleri belirlenecek. Bunların arasından 20 bin kişi mesleki yeterlilik sınavlarına alınacak ve 15 bini belgelendirilecek. Belgelendirilen kişiler arasından 3 bin kişi istihdam edilecek. Ayrıca 2 bin kişi de Türkçe dil kurslarından yararlandırılacak. Projede her kesime yönelik teşvik var Projenin uygulanacağı 12 ilde yaklaşık bin firmanın ‘gönüllü işveren’ olması hedefleniyor. Firmalar proje ile mesleki yeterlilikleri belgelendirilmiş kişileri istihdam etme fırsatı elde edecek. Mevcut çalışanlarının mesleki yeterliliklerini proje kapsamında ücretsiz olarak belgelendirme imkânına sahip olacak. Ayrıca proje kapsamında çalışan istihdam eden firmalar için çeşitli teşvikler verilecek. Bu teşvikler, çalışma izni ücretlerinin ödenmesi ve yeni istihdam edilen kişinin toplam maliyetinin yüzde 10’unun 6 ay boyunca ödenmesi şeklinde olacak. Süreç içinde firmalara, geçici koruma altındaki Suriyelilerin çalıştırılmasına ilişkin hukuki süreçler hakkında da danışmanlık verilecek. Koordinatörü Necip Tokyay, merdivenaltı olarak adlandırılan kaçak kurumların önüne geçilmesiyle rakamların çok daha iyi noktalara taşınabileceğini söyledi. “Bana bağlı 55 müfettiş var ve bu kişiler yalnızca aldıkları ihbarları değerlendirebiliyor. Her yeri denetleyebilmelerine imkan yok” diyen Tokyay, “Ancak siz kendi aranızda 3-4 kişilik bir komisyon kurup bu konuda araştırma yapıp bizlere bildirirseniz bizler de gidip denetler ve bu konuyla daha rahat mücadele edebiliriz” ifadelerini kullandı. Birçok dershanenin özel okula dönüştüğünü hatırlatan Tokyay, dershane kültürü ile okul kültürünün birbirinden çok farklı olduğuna dikkat çekerek, “Oda olarak bize yazı yazmanız halinde eğitim kurumlarına kurum kültürü eğitimleri verebiliriz. 55 arkadaşımın hepsi bir kuruma giderek eğitimi hızlandırabilir” dedi. Oğuz: “Temel hedef sorunlarımızı birlikte aşmak”

Örgütlü bir yapı ile birlikte hareket ederek temel sorunları birlikte aşma hedefinde olduklarını anlatan Özdebir Yönetim Kurulu Üyesi Sait Oğuz, Özdebir olarak yürüttükleri çalışmalar, yaptıkları görüşmeler hakkında bilgi verdi. “Ne yazık ki yaptığımız görüşmelerde temel liselerin kapatılacağı yönünde sonuç çıkıyor” diyen Oğuz, “Görüşmelerimizde Temel Liselerin Türk Eğitim Sistemi’ne sağladığı katkıları, devletin yükünü azalttığını anlatmaya çalıştık. Umudumuzu son güne kadar koruyacağız” diye konuştu. Temel liselerin en azından kurslara dönüştürülmesi için çalıştıklarını bildiren Oğuz, “Cumhurbaşkanlığı Eğitim Komisyonu kursların devamından yana. Bu nedenle bize Sayın Cumhurbaşkanımız ile bire bir görüşmemiz tavsiyesinde bulundular. Biz de gerçekçi bir rapor hazırlıyoruz. Gerekli çalışmaları yürütüyoruz” dedi. Toplantı Öğretmenler Günü dolayısıyla düzenlenen kokteyl ile sona erdi.


6

YIL: 20 | SAYI: 363 | 25 Kasım - 8 Aralık 2018 | www.mtso.org.tr

Türkiye dış ticaretinde önemli ülke:

almaktadır. Ülkenin başlıca ihracat kalemleri ise petrol, doğalgaz, yakıt, metaller ve kimyasal ürünlerdir. İthal ettiği ürünlerin başında ise ilaç, telefon ve telgraf için elektrikli cihazlar, ,makine ve ekipman, kimyasal ürünler, otomobil, gıda ve tarım ürünleri gelmektedir. Rusya Federasyonu’nda faaliyet gösteren yaklaşık bin 500 Türk firmasının bu ülkedeki toplam yatırım tutarı 10 milyar Dolar’dan fazladır. Türk müteahhitlik firmaları ise Rusya Federasyonu’nda bugüne kadar 65 milyar dolar değerinde bin 910 adet proje tamamlamıştır. Türkiye’deki Rus yatırımlarının toplam değeri yaklaşık 10 milyar dolardır. 2014 yılında 4 milyon 480 bin Rusya Federasyonu vatandaşı Türkiye’yi ziyaret ederken, bu sayı 2015 yılında 3 milyon 649 bine, 2016 yılında ise %76’lık bir düşüşle 866 bine gerilemiştir. 2017 yılının ilk 10 ayında ise bu sayı geçen yılın aynı dönemine göre önemli miktarda artışla 4 milyon 565 bine ulaşmıştır. Rusya Federasyonu’na seyahat edecek Türk vatandaşlarının dikkat ekmesi gerekenler

İ

Köklü bir tarihi geçmişe dayanan Türkiye Rusya ilişkileri ekonomik ve siyasi alandaki yakınlığını sürdürüyor. İki ülke arasındaki işbirliği ortak siyasi irade temelinde gelişip güçleniyor. Bu güçten ekonomi alanında da olumlu sonuçlar alınıyor. Hedef, iki ülke arasındaki ticaret hacmini 100 milyar dolar seviyesine çıkarabilmek.

ki ülke arasındaki bölgesel ve ekonomik konulardaki işbirliği hızla gelişiyor. Yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Güç Santrali ve neredeyse yüzde 80’i tamamlanan Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı projelerinin bu gelişimdeki rolü büyük. 2019 yılında ise Türkiye ve Rusya’da karşılıklı olarak Kültür ve Turizm Yılı etkinlikleri gerçekleştirilmesi bekleniyor. Bu etkinliklerle ticaretin yanı sıra turizm faaliyetlerinin de artırılması hedefleniyor. İki ülke arasındaki turizm hareketliliğinin artırılması adına Türkiye’nin bir beklentisi de vizesiz seyahat. Vizesiz seyahat rejiminin bir an önce yeniden başlatılması yönündeki bekleyiş devam ediyor. Türkiye genel olarak Rusya’nın dış ticaret ortakları arasında 2017 yılında 7’nci sırada yer aldı. 2017 yılı sonuçlarına göre Rusya ile Türkiye arasındaki ticari işbirliği bir önceki yıla göre yüzde 40,5 arttı. Bu artış yakın gelecekte hedeflenen ticari rakamlara ulaşılabileceğinin sinyallerini veriyor. Bu hedeflere daha kısa sürede ulaşabilmek adına endüstriyel işbirliği ve çeşitli üretim sektörlerinde ortak projelerin geliştirilmesi bekleniyor. Yatırımlara bakıldığında ise 2017 yılında Rusya’ya yapılan doğrudan yatırımların 2016 yılına oranla artırılması açısından olumlu bir eğilim yaşandığı söylenebilir. Böylece Türk yatırımcıların hacmi yüzde 300’den fazla artarak 79 milyon dolara yükseldi. Rusya’daki Türk yatırımları ağırlıklı olarak tekstil, gıda, kimya, ağaç işleri, elektronik ve elektrik endüstrileri, inşaat ve kaplama malzemeleri, otomotiv sanayi ve otomotiv bileşenleri, hizmetler, turizm ve bankacılık sektörüne yönelik. “Özel ekonomik bölgelerdeki maliyetler yüzde 30 daha düşük”

Rusya’da 20’nin üzerinde özel ekonomik bölge bulunuyor. Bunların her biri yatırımcılara vergi teşvikleri ve gümrük ayrıcalıkları sunmanın yanında mühendislik, ulaşım ve ticaret altyapısına erişimi de garanti ediyor. Bu bölgeler, ekonomideki imalat ve ileri teknoloji sektörlerinin turizmin, sağlık turizminin, liman ve ulaşım altyapısının, yeni teknolojilerin geliştirilmesini teşvik ediyor. Söz konusu bölgeler aynı zamanda yeni tip ürünlerin üretimini artırmayı planlıyor. Yatırımcıların özel ekonomik bölgelerdeki projeleri gerçekleştirme maliyetleri, Rusya Federasyonu’ndaki ortalama maliyetlere kıyasla yüzde 30 daha düşük.

MTSO 06 CMYK

Rusya’da ekonominin farklı sektörleri için çok sayıda devlet destekleri ve sübvansiyon programları bulunuyor. Bunlar arasında 2014 yılında Batılı ülkeler tarafından Rusya’ya karşı uygulamaya koyulan yaptırımlarla bağlantılı olarak kabul edilen kapsamlı devlet ithal ikamesi programı öne çıkıyor. Bu program çerçevesinde tarıma, makine sektörüne ve bilgi teknolojileri alanına öncelikli olarak önem veriliyor. Buradan yola çıkarak Türk iş dünyası temsilcileri sözkonusu sektörlere yatırım yapmayı düşünebilir. Ayrıca yerleşik şirket sıfatıyla Rusya’da projeler gerçekleştiren Türk şirketleri çeşitli ihracatı destekleme, kredi sigortalama programlarına katılabilir, Sanayiyi Kalkındırma Fonu’ndan yardım alabilir ve benzer imkanlardan yararlanabilir. Penza Bölgesi gıda ürünleri adına önemli

Penza Bölgesi, her türlü gıda ürünü satışı için çok önemli fırsatları barındırıyor. Türkiye’de aynı araziden yılda birkaç kez ürün alınabilirken, Rusya’da yılın tamamında sebze, meyve yetişmiyor. Bu nedenle Penza Bölgesi tarım sektöra açısından önemli bir ticaret noktası kabul edilebilir. Yaş sebze ve meyve yanında kuru sebze meyve, ambalajı ve görseliyle çok dikkat çeken, Avrupa’da çok rağbet gören Türk kuruyemişleri ve Türk tatlılarıyla şarapları da büyük ilgi çekiyor. Bölge marketlerinde İtalyan ve Yunan zeytin ve zeytinyağı ürünleri bulunurken lojistik açıdan daha avantajlı olan Türkiye’den daha fazla markanın Rus raflarında yer alması bekleniyor. Penza Bölgesi’nde tahıl ve bakliyat üretimi de son derece önemli bir geçim kaynağı. Özellikle yağlı tohum konusunda Penza Bölgesi oldukça cazip. Türkiye buradan önemli miktarlarda yağlı tohum ticareti yapıyor. Yalnızca ticaret değil, Türk yatırımcısının bölgede yatırımlarını artırması da bekleniyor. Bölgede yalnızca tarım değil, ağaç ve mobilya, tekstil ve hazır giyim gibi sektörler de hızla gelişiyor. Bölgede aynı zamanda ilaç ve sağlık ürünleri ile bilişim alanlarında da büyük yatırımlar bulunuyor. Türkiye – Rusya ilişkileri

Türkiye ve Rusya Federasyonu arasındaki ilişkiler köklü bir geçmişe dayanmaktadır. Soğuk Savaş döneminin sona ermesi sonrasında yeni işbirliği imkân ve perspektifleri ortaya çıkmıştır. Ekonomik işbirliğinin

1990’lardaki hızlı gelişiminin ardından, ikili ilişkiler 2000’li yılların başında iki ülke siyasi liderlikleri arasında tesis edilen yakın diyalogla yeni bir döneme girmiş ve 2010 yılında kurulan Üst Düzey İşbirliği Konseyi’yle (ÜDİK) kurumsal bir zemine oturmuştur. İkili planda işbirliği odaklı bir seyir izleyen Türkiye-Rusya ilişkileri, Suriye kriziyle alakalı askeri hareketlilikler neticesinde ciddi bir sınamaya maruz kalmış, mamafih Türk ve Rus halklarının ortak arzusu doğrultusunda ilişkilerde normalleşme süreci başlatılmıştır. Bu çerçevede, 2016 yılının ikinci yarısından itibaren yeniden yoğun bir ikili diyalog tesis edilmiş bulunmaktadır. Ekonomik ve ticari ilişkiler Rusya Federasyonu’yla Türkiye’nin ilişkisinin itici gücünü oluşturmaktadır. Bir dönem 38 milyar dolara ulaşan ikili ticaret hacmiyle Türkiye’nin en önemli ticari ortaklarından biri olan Rusya, son dönemde görülen düşüşe rağmen yine başlıca ticaret ortakları arasında yer almaktadır. İki ülke arasındaki karşılıklı yatırımlar 10’ar milyar dolar düzeyinde olup, Türk müteahhitleri tarafından bugüne kadar Rusya’da toplam değeri 60 milyar doların üzerinde 2000’e yakın proje hayata geçirilmiştir. Enerji, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin en önemli unsurlarından birini teşkil etmektedir. Türkiye’nin enerji tedarikinde başlıca ortakları arasında bulunan Rusya’yla bu alandaki işbirliği Akkuyu Nükleer Santrali ve Türk Akım projeleriyle daha da ileri bir safhaya taşınmaktadır. Türkiye ve Rusya Federasyonu arasında turizm alanında mevcut işbirliği, ikili ilişkilerin bir diğer önemli alanını oluşturmaktadır. 2014 yılında Türkiye’ye gelen Rus turist sayısı 4,5 milyona yaklaşmış olup, 2015 ve 2016 yıllarındaki düşüşlerin 2017’den itibaren geride bırakılması hedeflenmektedir. Türkiye’nin Moskova’da Büyükelçiliği; Kazan, Novorossisk ve St. Petersburg’da muvazzaf Başkonsoloslukları, Yekaterinburg’da ise Fahri Konsolosluğu bulunmaktadır. Rusya Federasyonu’nun ise Ankara’da Büyükelçiliği; Antalya, İstanbul ve Trabzon’da muvazzaf Başkonsoloslukları; İzmir’de Fahri Konsolosluğu mevcuttur. Rusya Federasyonu ekonomisi

Rusya Federasyonu’nun ticaretteki başlıca ortakları Çin, Almanya, Hollanda, ABD, Be-

larus ve İtalya olarak sıralanabilir. Türkiye 7’nci sırada yer

Türkiye ile Rusya Federasyonu arasında 12 Mayıs 2010 tarihinde imzalanan ve 16 Nisan 2011 tarihinde yürürlüğe giren Vize Muafiyeti Anlaşması uyarınca, hususi, hizmet ve umuma mahsus pasaport hamili Türk vatandaşları ile hizmet ve umama mahsus pasaport hamili Rus vatandaşları karşılıklı olarak 30 güne kadarki seyahatlerinde vi-

zeden muaf tutulmaktadır. Transit geçişleri de kapsayan vize muafiyeti 180 gün içerisinde 90 günü aşmayacak şekilde geçerli olacaktır. Türk vatandaşlarının Rusya Federasyonu’na gelmelerinin ardından 7 gün içinde ilgili Rusya Federasyonu makamlarında kayıt (registratsia) yaptırmaları gerekmektedir. 7 günden kısa süreli seyahatlerde kayıt zorunluluğu bulunmamaktadır. Otelde kalacak olan Türk vatandaşları için bu işlem otel yönetimi tarafından yaptırılmaktadır. Şahısların veya dost ve akrabaların yanında ikamet edecek Türk vatandaşlarının kayıtlarının ise evsahipleri tarafından yaptırılması gerekmektedir. Rusya Federasyonu’na seyahat edecek Türk vatandaşlarının, bu ülkenin hudut kapılarında güçlüklerle karşılaşmamalarını teminen; -Rus hudut makamlarının, düzgün olmayan pasaportlarla (sayfaları yırtık, kapağı gövdesinden ayrılmış, fotoğrafı plastik kaplamadan çıkmış, aşırı yıpranmış, selobantla “tamir” edilmiş, yaprakları zımbayla tutuşturulmuş vb.) ülkeye giriş yapmak isteyen kişilere izin vermediğini, -Yıpranmış pasaportlarını vakit geçirmeden Türkiye’de veya Türkiye’nin Rusya Federasyonu’ndaki temsilcilerine başvurarak yenilemeleri gerektiğini hatırda tutmalarında fayda görülmektedir. Kaynak: Dışişleri Bakanlığı ve Dünya Gazetesi

Rusya Federasyonu ülke analizi D

etaylı bilgi ve talepleriniz için www.tibim. org veya Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Ticari Bilgi ve İstihbarat Merkezi’ni ziyaret edebilirsiniz. Sizin için pazar araştırmanızı yapar, kesin müşteri veya potansiyel müşterilerinizin detaylı bilgilerini sunabiliriz.

Rusya ithalatı (2017)

2017 yılında 228,2 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiren Rusya’nın ithalat yaptığı ilk 3 ülke sırasıyla; 48,4 milyar dolar ile Çin, 22,7 milyar dolarla Almanya ve 12,6 milyar dolar ile Amerika Birleşik Devletleri’dir. Türkiye, Rusya pazarında 3,4milyar dolar ve %1,5’lik payla 15. sırada yer alır. Ürün özelinde Rusya’nın gerçekleştirdiği ithalat incelendiğinde 6,3 milyar dolar ile ilk sırada Terapötik veya profilaktik amaçlar için karışık veya karıştırılmamış ürünlerden oluşan ilaçlar yer alır. İkinci sırada 6,1 milyar dolar ile uçaklar >15 ton (helikopterler ve dirsekler hariç) yer almaktadır. Bu ürünleri 5,3 milyar dolar ile cep telefonları veya diğer kablosuz ağlar için telefonlar takip eder. Rusya ihracatı (2017)

Rusya’nın toplam 359,2 milyar dolar ihracatında en büyük paya sahip ilk 3 ülke sırasıyla *başka yerde belirtilmemiş alanlar 53,5 milyar dolar, 37,5 milyar dolar ile Çin, 34,6 milyar dolar ile Hollanda’dır. Türkiye, Rusya’nın ihracatında 12,9 milyar dolar ve %3,6 payı ile 6. sıradadır. Ürün özelinde Rusya’nın gerçekleştirdiği ihracat incelendiğinde 93,3 milyar dolar ile ilk sırada bitümlü minerallerden elde edilen petrol yağları ve ham petrol gelir. Bu ürün grubunu 45,3milyar dolar hacimle hacimce biyodizel içermeyen petrol veya bitümlü minerallerin orta yağları ve müstahzarları; 38,7 milyar dolarlık hacimle gaz halinde doğal gaz takip eder.

Rusya- Türkiye dış ticareti (2017)

Rusya’nın Türkiye’den ithal ettiği ürünlerin başında 165,1 milyon dolarlık hacimle taze üzüm gelir. Bu değer Rusya’nın bu ürün özelinde yaptığı toplam ithalat değerinin %41,4’üne karşılık gelir. Rusya’nın Türkiye’den en çok ithal ettiği ikinci sıradaki ürün ise 153,2 milyon dolarlık hacimle taze veya kurutulmuş mandalina (satsumas dahil clementines hariç). Bu değer Rusya’nın bu ürün özelinde yaptığı toplam ithalat değerinin % 42,4’üne karşılık gelir. Rusya’nın Türkiye’den en çok ithal ettiği üçünü sıradaki ürün ise 101,8 milyon dolarlık hacimle taze veya kuru limondur. Bu değer Rusya’nın bu ürün özelinde yaptığı toplam ithalat değerinin %50,5’ine karşılık gelir. Rusya’nın Türkiye’ye ihraç ettiği ürünlerin başında 3,2 milyar dolar hacimle biyodizel içermeyen petrol veya bitümlü minerallerin orta yağları ve müstahzarları yer alır. Bu değer, Rusya’nın bu ürün özelinde Türkiye dâhil diğer ülkelere de yaptığı ihracat rakamının % 7’sine karşılık gelir. İkinci sırada 867,6 milyon dolar hacimle “bitümlü kömür, toz haline getirilmiş ya da getirilmemiş” yer almaktadır. Rusya’nın bu ürün özelinde yaptığı ihracatın %7,3’üne karşılık gelir. Düz haddelenmiş demir veya alaşımsız çelikten mamul ürünler, (genişliği> = 600 mm, rulolarda, sadece sıcak haddelenmiş, kaplanmamış), 707,8 milyon dolar hacimle üçüncü sıradadır ve Rusya’nın bu ürün özelinde yaptığı ihracatın %39,9’una karşılık gelir. Yukarıda verilen değerler ihracat yönlü bakılıyorsa FOB, ithalat yönlü bakılıyorsa CIF değerlerdir. Düşük değerli ticaret için veya rapor eden ülke tarafından bir hata yapılmışsa kullanılır. Raporlama yapan ülke bu özel durumlarda ticaret ortağının ayrıntılarını göndermez. Bazen şirket bilgilerini korumak için de bu yöntem kullanılmaktadır.


7

YIL: 20 | SAYI: 363 | 25 Kasım - 8 Aralık 2018 | www.mtso.org.tr

İlaç ve gübre bayileri dövize bağlılıktan şikayetçi

M Murat Okşar

MTSO 5 No’lu Tarım Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı

Gübreden ilaca, mazottan, sera malzemelerine kadar tüm girdi maliyetleri iki kat artmasına rağmen, çiftçi bu artışı ürünlerine yansıtamıyor. Çiftçinin ürünü para etmez, yaptığı masrafın karşılığını alamazsa biz onlara ürün satamayız, onlar da üretim yapamaz. Bu bir kısır döngü.

TSO 5 No’lu Tarım Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Murat Okşar, sektörün dövizdeki dalgalanmalar nedeniyle zor günler geçirdiğini dile getirerek, “Hammaddede tamamen yurtdışına bağlıyız, bizi dövize bağlılık öldürüyor, vakit kaybedilmeden zirai ilaç ve gübrede yerli üretim desteklenmeli” değerlendirmesini yaptı. Tarım destek faaliyetleri olarak Komite Üyelerini ağırlıklı gübre ve ilaç bayilerinin oluşturduğunu bildiren Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 5 No’lu Tarım Destek Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Murat Okşar, son dönemlerde yaşadıkları sıkıntıları anlattı. Döviz kurundaki dalgalanmaların sektöre ciddi yansımaları olduğuna değinen Okşar, “Gübre ve zirai ilaçta hem hammaddede hem de nihai üründe yurtdışına bağlı olmamız nedeniyle döviz kurundaki dalgalanmalar sektörü doğrudan etkiliyor. Üstelik ürün fiyatları üzerinde Dolar ve Euro’daki artışın doğrusal etkilerini değil çok daha yüksek rakamlarla yansımalarını görüyoruz. 2017 yılından bu yana bazı ürünlerimizde 10 katın üzerinde fiyat artışı olduğunu söyleyebilirim. Oysa döviz 10 kat yükselmedi” ifadelerini kullandı. İhracatçı firmaların ürünleri yurtdışından getirdiğini ardından ana firmalar üzerinden distribütörlere ya da toptancı bayilere sattığını anlatan Okşar, son aşamada da ürünün çiftçi ile buluştuğunu bildirdi. Bu silsile içerisinde tüm sektör temsilcilerinin para kazanması gerektiğini belirten Okşar, “Ancak ürün yurda zaten yüksek maliyetlerle girdiği için her bir adımda üzerine biraz daha kar konulması halinde çiftçi bu ürünü alamaz duruma gelir. Bu nedenle son satıcılar kendisini korumak adına ya yeni ürün alıp satamadı ya da stoğu bulunanlar stoklarını eritti” dedi. Geçen yıl 40 liraya sattıkları ürünleri bu yıl bayilerin 90 liralara almaya başladıklarını

anlatan Okşar, “Biz demek ki geçen yıl 40 liraya satarken kar etmişiz ama bu yıl alış fiyatımız inanılmaz yüksek. Bunu çiftçiye yansıtmamız mümkün değil. Bu nedenle almamayı tercih ediyoruz” dedi. Alımların durması halinde ana firmaların son 3 aydır ithalatı durdurduğunu açıklayan Okşar, 2019’u görmekte zorlandıklarını anlattı. Sezonun Şubat ayında yeniden başlayacağını bildiren Okşar, “Şu an itibariyle ithalat yeniden yapılsa bugünün döviz şartlarıyla ürünler en az 2,5 ay sonra ülkemize ulaşır ve geç kalmış oluruz. Bu nedenle önümüzü göremiyoruz. Yasal yollarla çalışan firmaların iş yapamaz hale gelmesiyle birlikte sektörde karaborsanın artmasından endişe ediyoruz. Böyle bir durumda çiftçi ya çok daha yüksek bedellerle ilaç ya da gübre bulmaya çalışacak ya da üretimden vazgeçecek ki her iki seçenek de mutsuz edici” değerlendirmesini yaptı. “Döviz dalgalanmasına sezon ortasında yakalandık” Mevcut durumda sezon sonuna gelinmesi nedeniyle sektörde doğal bir durgunluk oluştuğunu kaydeden Murat Okşar, ancak sorunların Temmuz, Ağustos aylarını kapsayan sezon ortasında başladığını hatırlattı. Bu dönemde bayilerin büyük bölümünün stoksuz yakalandığını dile getiren Okşar, “Eğer alım sezonunda böyle bir sorun olsa tüm bayilerimizde çok güçlü stoklar olurdu ancak tam satış döneminde olunca kimsenin elinde çok fazla ürün bulunmuyordu. Az olan malımızı da ayakta kalabilmek adına, paramızı alabileceğimizden emin olduğumuz yerlere azar azar satmak durumunda kaldık. Bu yöntemle bazı arkadaşlarımız mevcudunu korumayı başardı ama bazıları maalesef aramızdan ayrılmak durumunda kaldı” dedi. Yalnızca gübre ve ilaç değil, plastik aksamlardan, ambalaja petrokimyaya dayalı tüm ürün gruplarının

ithal edildiğini ifade eden Okşar, bu nedenle tarımda kullanılan tüm girdi maliyetlerinin ciddi ölçüde arttığını vurguladı. “Çiftçi kazanırsa herkes kazanır” Tüm girdi maliyetleri artmasına rağmen çiftçinin ürün fiyatlarının artmamasının büyük bir sorun olarak karşılarına çıktığını dile getiren Murat Okşar şunları söyledi: “Gübreden ilaca, mazottan, sera malzemelerine kadar tüm girdi maliyetleri iki kat artmasına rağmen bölgemiz açısından çok önemli olan narenciye ürünlerinin fiyatı artmadı. Mandalina halen dalında 50 kuruşa satılıyor. Çiftçinin ürünü para etmez, yaptığı masrafın karşılığını alamazsa biz onlara yeni ürün satamayız, onlar da yeni üretim yapamaz. Bu bir kısır döngü. Halkın alım gücü artmadığı için çiftçi de ürünlerini değerinden satamıyor. Bu nedenle çözüm olarak Hükümetimizin son dönemlerde yürüttüğü çalışmalar sonunda elde etmeyi planladığı tasarrufun bir bölümünü sıcak para olarak sabit gelirliye yansıtılması gerektiğine inanıyoruz. Eğer alım gücü artarsa çiftçi kazanır, çiftçi kazanırsa da beraberinde yalnızca tarım sektörü değil, zincirin halkaları olarak çok sayıda sektör kazanır.” “Yerli üretim artırılmalı” Uzun vadeli çözüm olarak yerli üretimin artırılması önerisini getiren Murat Okşar, dövize bağlılığın azalması halinde sorunların yaşanmayabileceğini söyledi. Bu nedenle hammadde üretimine destek verilmesi gerektiğini vurgulayan Okşar, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çiftçi kazanır duruma getirilmeli. Tarımda yeni ihracat pazarları araştırılmalı. Tarım sektörünü destekleyecek oluşumlar zarar görmemeli. Örneğin şeker fabrikaları desteklenmeli, pancar üretimi desteklenmeli. Çünkü

şeker fabrikalarından çıkan melasın tarımda hammadde olarak kullanımı oldukça yüksek oranlarda.” “Banka kredi faizleri zorluyor” Tüm bu olumsuz gelişmelerin yanında diğer taraftan yüksek banka kredi faiz oranlarıyla mücadele etmek durumunda kaldıklarını açıklayan Murat Okşar, hiçbir sektör temsilcisinin yüzde otuzları aşan kredi faizi ödeme gücü bulunmadığını dile getirdi. Çekilen kredilerin ödenememesi ve bir firmanın batması halinde tüm Mersin’in olumsuz etkileneceğini vurgulayan Okşar, “Bizim sektörümüzde olmasa bile batan bir firmanın çekleri silsileler halinde mutlaka bizlere kadar yansır. Ya da bizim sektörde yaşanacak bir sıkıntı diğer sektörleri de etkiler. Bu nedenle bankalardan bu dönemde daha anlayışlı olmalarını, firmaları zorlamamalarını bekliyoruz. Firmaların zarar görmesi kendilerine de bir fayda getirmez. Bu sorun tüm kentin sorunu olur” diye konuştu. “Kooperatifleşmeyi destekliyoruz” Komite çalışmalarına da değinen Murat Okşar, önümüzdeki dönemde üretici birlikleri ve kooperatifleşme çalışmalarına ağırlık vermek istediklerini anlattı. Çiftçinin kazancını artırabilmek adına birlikte hareket etmesinin önemine değinen Okşar, “Komite olarak çiftçi eğitimlerine ağırlık verip kooperatifleşmenin önemi konusunda farkındalık oluşturmak istiyoruz” dedi. Bu nedenle Avrupa Birliği projelerini araştırdıklarını kaydeden Okşar, özellikle yurtdışındaki iyi örnekleri inceleyip Türkiye’ye uygun modeller üzerinde çalışmak istediklerini söyledi. Böyle bir çalışma ile yurtiçindeki üretim kalitesinin artacağını da ifade eden Okşar, ardından markalaşmanın gelebileceğini ve ülkenin uluslararası pazarlardaki gücünün artabileceğini bildirdi.

9 No’lu Komite sektörlerle temasını artırma hedefinde

M

TSO 9 No’lu Bilgisayar, Elektrik, Elektronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi Başkanı Serkan Karakaya, teknolojinin günümüzde tüm sektörleri yakından ilgilendirdiğini belirterek, önümüzdeki süreçte Oda bünyesindeki sektörlerin tümüyle diyaloglarını artırarak işbirliklerini güçlendiremeye odaklanacaklarını söyledi. Yönetim olarak bu yıl göreve geldiklerini anlatan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 9 No’lu Bilgisayar, Elektrik, Elektronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi Başkanı Serkan Karakaya, önceliği Oda bünyesindeki Komiteleri ve Komite Üyelerini tanımaya vereceklerini anlattı. Çalışmaya kendi Komite Üyelerinin eğitimine yönelik etkinliklerle başladıklarını ifade eden Karakaya, veri güvenliği semineri düzenlediklerini, bundan sonraki süreçte diğer Komite Üyeleriyle buluşacakları organizasyonlar düzenlemek istediklerini bildirdi. Diğer Komitelerin Üyeleriyle bir araya gelip Mersin’de üretilen bilişim hizmetleri, yazılım ürünleri, Ar-Ge çalışmalarını tanıtmak istediklerini kaydeden Karakaya, Mersin’de bu alanlarda çok güzel hizmetler verilmesine rağmen bilinmemesi nedeniyle ihtiyaçların şehir dışından giderildiğini söyledi. “Biz de bu sorunun önüne geçip tüm üyelerimizin Mersin’den de istedikleri kalitede hizmet alabileceklerini anlatmak istiyoruz. Mersin’in kaynaklarının Mersin’de kalması gerektiğine inanıyoruz” diyen Karakaya, bu buluşmayı önemsediklerini vurguladı. Mersin’de gerek yazılım gerek elektronik üretim ve ar-ge’si noktasında kalifiye iş gücü ve yeterli teknoloji bulunduğunu vurgulayan Karakaya, “Kentimizde teknolojiyi kullanıp tasarlayabilen, yeterli seviyedeki işgücüyle dinamik bir yapı mevcut. Bunu anlatabilmeyi hedefliyoruz” dedi. “İkinci hedef melek yatırımcılar” Üyelerle diyaloğun artırılması sonrasındaki ikinci hedefin melek yatırımcılar olduğunu dile getiren Serkan Karakaya, bu kavramın

MTSO 07 CMYK

Türkiye’de yeni yeni yayılmaya başladığını ancak özellikle bilişim sektörü açısından çok önemli bir oluşum olduğunu söyledi. Girişimcilerin en büyük eksiğinin sermaye olduğunu, bu sorunu da melek yatırımcılar aracılığıyla çözebileceklerini kaydeden Karakaya, melek yatırımcıları Mersin’e çekebilmek adına çalışacaklarını dile getirdi. Bunun için Mersin Teknopark’ın önemli bir havuz olduğuna dikkat çeken Karakaya, şu bilgileri verdi: “Teknopark’ta çok önemli projeler var. Bu projelerin melek yatırımcılar tarafından destekleneceğine inanıyorum. Bu kavram Türkiye’de yeni bir kavram.Türkiye’de lisanslı 150 firma var ve 10 milyon dolarlık yatırımları bulunuyor. Örneğin Amerika’da 300 binin üzerinde melek yatırımcının 23 milyar dolar yatırımı var. Avrupa’da ise bu rakam 70 bin melek yatırımcı ve 5 milyar dolar seviyesinde yatırım. Mersin’i melek yatırımcılar açısından özellikle teknoloji ve internet için işlenmemiş bir maden olarak görmekteyiz.” Türkiye’de melek yatırımın hukuksal zemininin 2013’te tamamlandığını anlatan Karakaya, bu alanda gelişme sağlanabilmesi adına melek yatırımcının vergisel açıdan desteklendiğini anlattı. Proje sahibinin gelir getireceğine inandığı bir projesi olması halinde melek yatırımcı arayışına başladığını ve melek yatırımcının da en fazla yüzde 50’ye kadar hisse alarak yatırımı destekleyebildiğini dile getiren Karakaya, ardından da yatırdığı hisse tutarının yüzde 75’ini vergiden düşebildiğini bildirdi. Melek yatırımcının vergi desteğinden faydalanabilmesi için Bireysel Katılım Sermayesi Lisansı’na sahip olması gerektiğine de değinen Karakaya, “Yüksek gelir veya servete sahip yatırımcılar ya da tecrübeli yatırımcılar Hazine Müsteşarlığı tarafından verilen bu lisansı almaya hak kazanabilir” dedi. Mersin’de de melek yatırımcı olabilecek firmalar bulunmasına rağmen bu konudan haberdar olmadıklarını düşündüğünü anlatan Karakaya, yapacakları Komite buluşmalarında bu konuda da bilgi verip iyi projeleri melek yatırım-

cılarla buluşturmak istediklerini söyledi. Melek yatırımcıların lisansının 5 yıl süreyle geçerli olduğunu ve aynı anda 20 farklı yatırımı destekleyebildiklerini açıklayan Karakaya, “Verecekleri desteğin üst limiti 1 milyon TL, alt limiti ise 20 bin TL ile sınırlı tutuluyor. Hukuksal zeminiyle melek yatırımcılara önemli imkanlar sunulduğuna inanıyorum. Ancak bunun duyurulması, bilinmesi gerekli” dedi. Karakaya, diğer komitelerin üyeleriyle yapılacak toplantı dışında Mersin Teknopark’ın da dahil olduğu, melek yatırımcılara yönelik ikinci bir organizasyon daha planlayacaklarını da söyledi. “Yazılım firmalarımızı dünyaya açmak istiyoruz” Bir sonraki aşamada melek yatırımcılar ile projeleri buluşturmaya odaklanacaklarını vurgulayan Serkan Karakaya, “Bölgemizdeki doğru girişimcilerle melek yatırımcının buluşması sonrasında özellikle yatırım firmalarımızın sermaye sorunlarını ortadan kaldırıp çok daha hızlı ilerleyip, dünyaya açılmasını istiyoruz” diye konuştu. Bugünün çok başarılı yazılım firmalarının da geçmişte birer startup olduklarının unutulmaması gerektiğini vurgulayan Karakaya, “Bugün Mersin’deki startuplarımız da sermaye sorunlarının çözümlenmesiyle birlikte birer dünya firması haline gelebilir” değerlendirmesini yaptı. “Yerli firmalarımızın tanınması şart” Yerli bilişim firmalarının Mersin’deki diğer firmaların yaşadığı sorunları rahatlıkla çözümleyebileceğini de anlatan Serkan Karakaya, bu nedenle çözüm dışarıda aranmadan önce yerli firmaların ve neler yapabileceklerinin yakından tanınması gerektiğini vurguladı. Komite olarak tüm sektörlerle işbirliğine açık olduklarını belirten Karakaya, “Odamıza kayıtlı tüm Üyelerimizin sektörel sorunlarının çözümünde yardımcı olmaya hazırız. Sorunlarının çözümü noktasında ihtiyaç duydukları ürünleri alırken doğru ürünü tespit etme, ihtiyaçlarını belirleme noktasında

destek verebiliriz. Çözüm ortaklıkları geliştirebiliriz. Bu nedenle daha sık bir araya gelmeliyiz” dedi. Türkiye’nin teknoloji kullanımında birçok Avrupa ülkesinin önünde olduğunu belirten Karakaya, üretimde de önde olmayı hedeflediklerini söyledi. “Mersin olarak çıtayı yüksek tutuyoruz. Hedefimiz teknoloji üretiminin Mersin’de ihracat kalemi olarak yer almasını sağlamak” diyen Karakaya, Mersin’in gerekli potansiyeli bulunduğunu, yalnızca küçük destek dokunuşlarına ihtiyaç olduğunu belirtti. “Daralan piyasalar sektörü zorluyor” Sektör sorunlarına da değinen Serkan Karakaya şunları söyledi: “Komitemiz içinde çok sayıda sektör bulunuyor. Her bir sektörün birbirinden farklı sorunu olsa da hepimizin ortak sıkıntısı daralan piyasalar. Bunu aşmanın yollarını arayan sektörümüz kendi tecrübeleri ile iç dinamikleriyle olumlu sonuca ulaşmaya çalışıyor. Tüketici açısından da bazı zorlayıcı gelişmeler yaşanıyor. Örneğin cep telefonlarında temlikli satışın kaldırılması, nihai tüketicinin kredi kartında vadenin 6 aya düşürülmesi, nihai tüketicinin ürüne kolay ulaşımını ciddi ölçüde engelliyor. Komisyon oranlarını ve finanslama maliyetlerinin artışıyla kur artışının birleşmesi tamamı ithal olan fakat nihai kullanıcı açısından zaruri ihtiyaç olan iletişim malzemelerine ulaşmayı çok zorluyor. Bu durumdaki firmalarımızın satışlarının yüzde 70’e yakın azaldığını söyleyebilirim. Giderlerini karşılayamama noktasına gelmiş, sağladıkları istihdamın tehlikeye girdiğini beyan eden firmalarımız bulunuyor. Bilişim ve IT tarafına baktığımızda burada da tamamı ithal olan ürünlerin gerekli test sürelerinin uzun olması, ithal olan bu ürünlerin gümrük sahalarında bekleme sürelerinin uzaması ürün maliyetlerine ekleniyor. Buna döviz kurlarındaki artış ile alım adet düşüşü de dahil olunca 300 dolara alınabilecek bir notebookun fiyatı doğrudan 400 dolara yükseliyor. Sektör temsilcileri bu sorunlara çözüm bekliyor.”

Serkan Karakaya

MTSO 9 No’lu Bilgisayar, Elektrik, Elektronik, Telekomünikasyon ve Büro Cihazları Meslek Komitesi Başkanı

Mersin’i melek yatırımcılar açısından özellikle teknoloji ve internet için işlenmemiş bir maden olarak görmekteyiz. Bugün Mersin’deki startuplarımız da sermaye sorunlarının çözümlenmesiyle birlikte birer dünya firması haline gelebilir.


8

YIL: 20 | SAYI: 363 | 25 Kasım - 8 Aralık 2018 | www.mtso.org.tr

Gama Firması, Mersin’de ilaç üretimine hazırlanıyor

Badr Eddin Alnaessani Gama İlaç Kozmetik CEO’su

S

Suriye’de kozmetik ve dermokozmetik üzerine yaptığı üretimlerle önemli başarılara imza atan ve ülkelerinde yaşanan iç savaş sonrasında Türkiye’ye gelen Gama İlaç Kozmetik Firması, başarısını Mersin’de de sürdürüyor. Bugün Mersin Serbest Bölgesi’ndeki tesisinde ürettiği ürünleri 12 ülkeye ihraç eden firma, önümüzdeki iki yıl içinde yine Mersin’de, bu kez ilaç üreterek sağlık sektöründeki ithalatın önüne geçmeyi hedefliyor.

uriye’nin önde gelen kozmetik ve dermokozmetik markalarını üretmesine rağmen yaşanan iç savaş sonrasında fabrikalarını kapatmak durumunda kaldıklarını anlatan Gama İlaç Kozmetik CEO’su Badr Eddin Alnaessani, Türkiye’de tüm çalışmalara sıfırdan başladıklarını anlatıyor. Yaşananların hiç kolay olmadığını, ancak yılmadan çalışmaya devam ettiklerini vurgulayan Alnaessani, Türkiye’de üretim yapmanın Suriye’ye göre çok daha kolay olduğunu, çok daha önemli destekler ve fırsatlar bulunduğunu vurguluyor. İhracat ağırlıklı çalışmalarına rağmen bu yıl iç piyasaya da yöneldiklerini belirten Alnaessani, hedeflerinin ise Türkiye’nin yoğun olarak ithal ettiği ilaçların üretimine başlayıp ithalatı biraz olsun azaltmak olduğunu söylüyor. “Biz Mersin markası olarak tanınmak, Mersin’in yüzü olmak istiyoruz” diyen Alnaessani, önümüzdeki dönemlerde de spesifik ürünlere yoğunlaşmaya devam edeceklerini belirtiyor. Katma değeri yüksek, farklı ürünler üzerinde çalıştıklarını ifade eden Alnaessani, “Ürettiğimiz kremler ya da şampuanlar sıradan ürünler değil, tedavi amaçlı kullanılan dermokozmetik ürünler. Sağlık Bakanlığı onaylı çok sayıda ürünümüz bulunmakta. Bu nedenle ar-ge ve inovasyon, çalışmalarımızın temelini oluşturuyor” diyor. Badr Eddin Alnaessani, firmasının nasıl kurulduğunu, yaşadıkları sıkıntıları, kariyerlerinin en üst seviyesindeyken her şeyden vazgeçme kararı alabilmelerini, yeni bir ülkede ticari hayatlarına sıfırdan başlamalarına rağmen başarıyı nasıl tekrar yakalayabildiklerinin hikayesini MTSO Haber Gazetesi için anlatıyor. “Ambargo, yerli üretim getirdi”

“Firmamız Suriye’de 1989 yılında kuruldu. O dönemde iki ortaklı bir şirket yapısı vardı. Bugün ise bizlerin de dahil olmasıyla birlikte çalışmalarımıza 5 ortak olarak devam ediyoruz. Bugünden bahsetmeden önce biraz firmanın kuruluş yıllarını anlatmak istiyorum.1980’lerle birlikte Suriye’ye ambargo uygulanmaya başladı. Dışarıdan hiçbir şey alamıyor, yurtdışına satış yapamıyordunuz. Ancak her alanda ihtiyaç büyüktü. Kısacası yokluk vardı. Özellikle de ilaç ve gıda sektörlerindeki açık çok fazlaydı. Ülkemizde bitkisel üretim ise iyi durumdaydı. O dönemki ortaklar oturup düşünmüş ne yapabileceklerini tasarlamış. Bitkisel ürünleri nasıl değerlendi-

MTSO 08 CMYK

rip ihtiyaçları giderebileceklerini araştırmış. Sonunda hammaddesini bitkisel ürünlerin oluşturduğu ağrıkesiciler üretmeye karar vermişler. Menüsküs ağrıları, bel ağrıları için ağrıkesici kremler üretmek adına ilk adımlar atılmış. Bu arada ortakların her ikisi de kimyager değil. Bunun için bir süre hem üretim yöntemi hem de formül araştırması yapmışlar. Ardından Sağlık Bakanlığı’ndan onay süreçleri ve üretim alanının inşaatı başlamış. Elbette tüm bunlar zaman alan süreçler. “Ürünlerimizin formülü bize ait”

Sonunda 2 bin metrekare alanda 10 kişilik bir ekiple üretim başlamış. İlk üretilen ürünler eczanelerde de satılabilen ağrıkesici kremler olmuş. Bu arada belirtmeliyim ki ürettiğimiz ürünlerin tamamının formülü firmamıza ait. Ar-Ge, kurulduğumuz günden bu yana firmamız adına çok önemli olmuş. Çok sayıda patentli ürünümüz bulunmakta. Ağrı kesici ürünlerin ardından o dönemki ortaklar ürün çeşidini geliştirme isteğiyle araştırmaya başlamış. Katıldıkları fuarlarda farklı ürünler görüp bu ürünleri nasıl üretebilecekleri konusunda çalışmaya başlamış. İçeriklerinin oluşturulması biraz zaman almış. Ardından ikinci ürün grubu olarak saç ürünlerine yönelmişler. O yıllarda yokluk var, saçlarda bit, mantar gibi rahatsızlıklar oldukça yaygın. Bu tür sıkıntıları giderebilecek şampuanlar üzerinde çalışmaya başlamışlar. Bit şampuanları, mantar önleyici ya da tedavi edici şampuanlar, kepek şampuanları üretilmiş ve bu ürünler de büyük talep görmüş. Bugün ise ürün gamı oldukça zengin. Fizik tedavide kullanılan masaj kremlerinden egzama, akne tedavi ürünlerine kadar 200 civarında ürünümüz bulunmakta. Bunun yanında az miktarda olsa da güneş kremi gibi kozmetik ürünler de üretiyoruz. “Ar-Ge’mizde 40 eczacı çalışıyordu”

Yıl 2000’i gösterdiğinde üretim alanımız 6 bin metrekareye ulaşmış. Üretimde çalışan kişi sayısı ise 50. Üretim personelinin yanı sıra 40 kişilik, tamamı eczacılardan oluşan bir de Ar-Ge ekibi bulunuyormuş. Bu ekip sürekli yeni ürünler üzerinde çalışıyormuş. O yıllara kadar pazar yalnızca Suriye. İç piyasada ürünler ciddi talep görüyormuş. Kalitemiz ve yeni ürünler ülke genelinde büyük beğeni

toplamış. Lino, Gam ve Lyco isimli 3 adet marka var. Bunlardan Gam, üst segment diğer ikisi orta segment ürünlerimizin markası. Ülke genelinde pazar payımız oldukça yüksek ve ürün güvenirliği üst seviyelerde. Ürünlerin bir bölümü doktor reçetesiyle satılıyor. “İlk ihracat Mısır’a”

Ardından 2000’de yurtdışına açılma kararı alınmış. İlk ihracat ise ikili ilişkilerin iyi olduğu, o dönemki ortakların arkadaşlarının da bulunduğu Mısır’a gerçekleştirilmiş. Ancak yine de üretimin çok az bir bölümü ihraç ediliyormuş. Çünkü o dönemde iç talebi karşılamak için bile oldukça yoğun bir üretim yapılıyor, iç talebi karşılamakta zorlanılıyormuş. İthal ürünler halen çok pahalı olduğu için yerli üretimimiz daha çok tercih ediliyormuş. Yine aynı yıl Almanya’dan PESF isimli bir firma ile özel hammadde anlaşması yapılmış. Bugün halen bu firma ile anlaşmamız devam ediyor. Kısacası ambargonun kalkmasının ardından yurtdışı ile de temaslar yavaş yavaş gelişmeye başlamış. Ancak yoğun iç talep devam ediyor. Bunun için de sürekli kapasite artırımları yapılıyor. Yıl 2011’i gösterdiğinde ülkede iç karışıklıklar başlıyor ve bu karışıklıkların en yoğun etkileri de şehir merkezinden uzak, bizim de fabrikamızın bulunduğu kırsal alanlarda hissediliyor. Çatışmalar yaşanıyor. Bu olumsuz siyasi ortamda dahi ürünlerimize ciddi talepler oluyor. Çünkü Suriye halkı inancımızın da gereği olarak güzelliğine, bakımına ve sağlığına çok önem verir. Savaş ortamında dahi talepler devam ediyor. Buna rağmen yaşanan risk dikkate alınarak fabrikanın kapatılması kararı alınıyor. İnanın çok iyi çalışan bir fabrikanız varken, talepler de halen gelmeye devam ederken, bu verilmesi çok zor ama önemli bir karar. “Türkiye’ye 2 ay için gelindi”

Sonrasında Türkiye’ye gelme kararı alınıyor. Aslında o güne kadar Türkiye ile bir ticaretimiz bulunmuyordu. Yalnızca zaman zaman turizm amaçlı geliyorduk ve özellikle Mersin beğendiğimiz bir şehirdi. 2 ay için Türkiye’ye gelme kararı alınmıştı. Böylece olaylar durulur ve biz de tekrar Suriye’ye döneriz diye düşünüyorduk. Oysa hiç de öyle olmadı. Baktık ki sıkıntılar uzuyor. Türkiye’deki yaşam süremiz uzayacak, çalışmak gerekiyor. Araştırmalar başladı. Aynı üretimi Türkiye’ye nasıl taşırız? Türkiye’de nerede yatırım

yapabiliriz? Bu süreçte yeni şirkete aralarında benim de bulunduğum 3 kişi daha dahil oldu ve ortak sayısı 5’e yükseldi. Yaptığımız araştırmalarda gördük ki eğer ihracat yapacaksanız Türkiye’de en rahat iş yapabileceğimiz şehirler Bursa ya da Mersin. Her ikisi de stratejik şehirler. Gerek limanı bulunması, gerekse şehir olarak seviyor olmamız nedeniyle Mersin’i tercih ettik. Gelirken yanımızda hiçbir eşya getirmemiştik. Makinelerimizi getirmemiştik. Zaten bir süre sonra fabrikamız bombalanmış ve oradaki makinelerimizin de yalnızca yüzde 10’u çalışır durumda kalmıştı. Bu arada belirtmeden edemeyeceğim oradaki fabrikamızda da üretimi sürdürmeye başladık. Çok az bir üretim var ve ürünlerimizin kozmetik bölümünü üretiyoruz. “Deneyip yanılarak doğru yolu bulduk”

Suriye’de çalışırken devletle temasta olmaktan çekinirdik. Mümkün olduğu kadar uzak durmaya çalışırdık. Oradan kalma bir alışkanlıkla burada da devlet daireleriyle iş yapmak istemiyorduk. Bu nedenle şirket kurulumu için aracılarla, danışman firmalarla çalış-

ma kararı almıştık. Ancak maalesef yanlış yönlendirmeler, yüksek fiyat talepleri gibi hiç beklemediğimiz tecrübeler yaşadık. Sonunda devlet dairesi de olsa işimizi bire bir kendimiz takip etme kararı aldık. Ticaret Odalarına da Bakanlıklara da Vergi Dairelerine de kendimiz gidip bilgi almaya başladık. Türkiye’de bu işlerin hiç de zor olmadığını gördük. Üretim için bir fabrika kurmamız ve yeniden Sağlık Bakanlığı gibi kuruluşlardan çeşitli izinler almamız gerekiyordu. Bunların takibini yapabilmek, aynı zamanda ofis olarak kullanabilmek adına bir cafe açtık. Alt katında dostlarımızla bir araya geliyor sohbet ediyor, üst katını da ofis olarak kullanıp şirket kurulum çalışmalarını sürdürüyorduk. Şunu da unutmadan ekleyeyim, Türkiye’ye geldiğimizde en çok yabancı dil sorunu yaşadık. Hiçbirimiz Türkçe bilmiyorduk. Fabrikamızı açmadan önceki iki yıl içinde bu sorunu da çözmeye çalıştık. Sonunda 2013 yılında şirketimizi kurduk ve izinlerdir Mersin Serbest Bölge içinde 49 yıllığına kiraladığımız fabrikanın tadilatıdır, makinelerin alımı derken iki yıl geçti ve 2015 yılında üretime başlayabildik. 2 bin metrekare alanda 60 personel ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu ekibin içindeki 10 kişi Ar-Ge Departmanında çalışıyor. Yeni formüllerimizi geliştiriyor. Bugün ürünlerimizin tasarımından ambalaj baskısına kadar A’dan Z’ye tüm aşamaları kendi bünyemizde gerçekleştiriyoruz. “Ağrı kesicilerle başladık”

Türkiye’de de yine bildiğimiz işle, yani ağrı kesici ürünlerin üretimiyle çalışmaya başladık. 5-6 ürünle yola çıktık ve bugün 200 ürünümüz bulunmakta. Türkiye’de 100 ürüne Sağlık Bakanlığı onayı aldık. 55 adet patentli markamız oldu. Ağırlıklı Ortadoğu ve Körfez Ülkeleri olmak üzere toplamda 12 ülkeye ihracatımız bulunmakta. Halen Suriye’ye de ihracat yapıyoruz. Suriye’de Türkiye gibi üniversiteler bulunmadığı için üniversitelerle işbirliği kurabilme imkanı da yakalayamamıştık. Bu nedenle formüller tamamen kendi Ar-Ge’mizle ortaya çıkmıştı. Türkiye’de önümüzdeki süreçte üniversitelerden, teknoparklardan da yararlanmayı düşünüyoruz. İhracat için gerekli belgelerimiz tamamlandı. Yurtdışı bir denetim firması ile sürekli denetimlerimizi yaptırıyoruz. Türkiye ve Dubai’deki sektörel fuarları mümkün olduğunca kaçırmamaya çalışıyor ve yeni ürünleri yakından takip ediyoruz. Aynı zamanda personel eğitimine önem veriyoruz. Bir taraftan kendi içimizde hizmet içi eğitim verirken diğer taraftan yurtdışındaki birlikte çalıştığımız firmaların seminerleri, eğitimleri

oluyor mutlaka onlara katılmaya çalışıyoruz. Özellikle Almanya ve İspanya’daki büyük firmaların eğitim çalışmalarını çok önemsiyoruz. Zor olsa da bugün yeniden eski başarımızı yakaladığımızı söyleyebilirim. Üretime yeni başlamıştık ama sektörde eskiydik. Birlikte çalıştığımız, markalarımızı ve kalitemizi tanıyan alıcılarımız vardı. Yaşadığımız sıkıntıları da biliyorlardı. Yeniden üretime başlamamızla birlikte pazar sorunu yaşamadık. Aksine yaptığımız tanıtımlarla pazarlarımızı genişlettik. “Sırada ilaç üretimi var”

Kozmetik ve dermokozmetik ürünlerde artık belli bir aşamaya ulaştık. Önümüzdeki süreçte biraz daha spesifik ürünlere yönelmek istiyoruz. Yaptığımız araştırmalarda gördük ki Türkiye’nin beşeri ilaçlarda, yani tablet, kapsül, şurup şeklinde çok sık kullandığı ilaçlarda yaklaşık 5 milyar dolar civarında ithalatı var. Talebin yoğun olduğu ilaçlarda yerli üretim yeterli kalmıyor. Bu açığı kapatabilmek adına özellikle ağrı kesici grubunda üretime başlamayı planlıyoruz. 5 milyar dolarlık ithalatın yüzde 1’inin önüne geçsek büyük bir kazanç olacağını düşünüyoruz. Kanser gibi spesifik ilaçların üretim maliyeti çok yüksek. Bu nedenle önceliğimiz yaygın kullanılan ilaçlar olacak. Jenerik denilen hazır ilaçlar var. Ağrıkesiciler, vitamin takviyeleri gibi. Bu jenerik ürünlerin üretim planlamasına 2019’da başlayıp 2021 gibi de üretime geçmeyi hedefliyoruz. Bunun için yer araştırıyoruz. Silifke ve Tarsus’taki OSB’leri araştırıyoruz. Bunun için de en az 2 bin metrekare kapalı alana ihtiyacımız var. Yeni yatırımımızla ilk etapta yaklaşık 30 personele istihdam sağlamayı hedefliyoruz ve 40 çeşit ürünle sektöre adım atmayı düşünüyoruz. Türkiye’de ilaç üretimi İstanbul, Ankara ve en fazla Konya’ya kadar gelmiş. Oysa Mersin bir liman kenti ve hammadde limandan geliyor. Üretim yeri olarak Mersin çok daha cazip. Mersin ağırlıklı olarak bakliyat ve narenciye ile tanınıyor ama biz ilaç üretimiyle de bu kentin adını duyurmak istiyoruz. “Türklerin zengin olamamasını anlamıyorum”

Türkiye’de iş potansiyeli çok yüksek. İş yapma kolaylıkları çok fazla. Türklerin nasıl zengin olmadığını anlayamıyorum. Maalesef gözlemlediğimiz kadarıyla Türkiye’de hedef daha çok memur olmak. Girişimci olmak ikinci planda. Oysa bu değişmeli çünkü ciddi fırsatlar bulunuyor. Bankacılık sistemi oldukça gelişmiş durumda, teşvikler de oldukça yardımcı. Bu nedenle biz Mersin’in üreten yüzü olmak, başarımızla örnek olmak istiyoruz.

Kızıltan: Yerli ve yabancı tüm yatırımcılar bizim için önemli

M

TSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan da Gama İlaç Kozmetik yetkilileriyle bir araya gelerek bir süre sohbet etti. Firma CEO’su BadrEddınAlnaessani, Genel Müdür MohamadHeretani ve İdari Müdür Abdulrahman Hüseyin’den çalışmalar hakkında bilgi alan Kızıltan, ardından

üretim tesisini gezdi. Mersin’de yatırım yapan yerli ya da yabancı tüm yatırımların kent için önem taşıdığını, yatırımcıların arkasında olduklarını vurgulayan Kızıltan, “Kentimiz ekonomisine değer katan, istihdam sağlayan herkese kapımız sonuna kadar açık. Elimizden gelen her türlü desteği verme-

ye, yaşadıkları sorunları gidermek için yanlarında olmaya hazırız” dedi. Gama İlaç Kozmetik Firması’nın önemli başarılara imza atarak diğer Suriye vatandaşlarına örnek oluşturduğunu da vurgulayan Kızıltan, böylesi iyi örneklerin çoğalmasıyla birlikte kalkınmanın daha da hızlı olacağını vurguladı.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.