MTSO Haber Sayı 359

Page 1

İran Maku Serbest Bölgesi’nden yatırım çağrısı >2’de

MTSO’dan üyelerine finans eğitimi

MTSO Sayman Üyesi Cem Bucuge’den Nefes Kredisi açıklaması

>2’de

>2’de

Konuşan çözüm için konuşsun; Moral bozmak yok… Ayhan KIZILTAN

MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

> 3’te

www.mtso.org.tr www.mtso.org.tr | YIL: 20| YIL: | SAYI: 17 |359 SAYI: | 30 298Eylül | 6-19 - 13 ARALIK Ekim 2018 2015

İnşaat sektörü, maliyetlerdeki aşırı artıştan şikayetçi Nurettin Akbay

MTSO 40 No’lu Genel İnşaat Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı

D

öviz kurlarındaki aşırı artış, kullandıkları malzemelerin önemli kalemlerini ithal eden inşaat sektörünü olumsuz etkiledi. Sektör temsilcileri yerli ürünlerdeki fiyat artışını ise anlamlandıramıyor. Sektör olarak 500 ayrı ürün kalemini kapsadıklarını anlatan 40 No’lu Genel İnşaat Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Nurettin Akbay, “Ekonominin lokomotifi sayılabilecek bu sektörün yeniden canlanması için gerekli adımlar atılmalı” diyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 40 No’lu Genel İnşa-

at Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Nurettin Akbay, sektörü değerlendirerek komite olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Komite bünyesinde hem kamu müteahhitlerinin hem de özel sektörde faaliyet gösteren müteahhitlerin yer aldığını anlatan Akbay, her iki alanda çalışan temsilcilerin de sıkıntılı bir süreçten geçtiğini dile getirdi. Her iki alanın da ciddi sıkıntıları bulunduğunu belirten Akbay, ilk olarak kamu müteahhitlerinin çalışmalarına yönelik değerlendirme yaptı. > 5’te

TOBB Nefes Kredisi

Komisyoncular kurumsallaşmak istiyor Gürgin Özkan

MTSO 2 No’lu Meyve ve Sebze Komisyoncuları Meslek Komitesi Başkanı

M

ersin Yaş Meyve ve Sebze Toptancı Hali’nde faaliyet gösteren meyve ve sebze komisyoncuları büyüyüp kurumsallaşma yönünde atmak istedikleri adımlarda yollarının tıkanmasından şikayetçi. Yasal uygulamalar nedeniyle dükkanlarını genişletemediklerinikaydedenMTSO2 No’lu Meslek Komitesi Başkanı Gürgin Özkan, bu nedenle kapasitelerini artıramadıkları ve büyüyemediklerini anlattı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 2 No’lu Meyve ve Sebze Komisyoncuları Meslek Komitesi

Başkanı Gürgin Özkan, sektöre yönelik değerlendirmeler yaptı. Haksız uygulamalarla karşı karşıya bulunduklarını belirten Özkan, özellikle dükkan kiralama ve satın almalarınoktasındayaşanansıkıntılara dikkat çekti. Halde faaliyet gösteren her bir firmanın 100 metrekarelik dükkanlarda çalışmasına izin verildiğini anlatan Özkan, “Maalesef 100 metrekarelik alanlara hapsedilmiş durumdayız. Tekelleşmenin önüne geçmek adına bir kişinin kendi şahsına ikinci bir dükkan almasına izin verilmiyor.” dedi. > 5’te

TOBB öncülüğünde Oda ve Borsaların katılımıyla KOBİ’lerin finansman sorunlarına katkı sağlamak amacıyla, 20 Eylül’de start verilen KOBİ Destek (Nefes) Kredisi kullanımları başladı. Bu bağlamda MTSO, KGF’ye üyelerinin kullanımı adına10 milyon TL kaynak aktardı.

K

onuyla ilgili açıklama yapan Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, firmaların nefes kredisini kullanmaya başladığını vurgulayarak, “Daha önce iki kez verilen Nefes Kredilerinin üçüncüsünün başvuruları, tüm Türkiye’de 20 Eylül’de başladı. Geçen bir haftalık süreçte üyelerimiz nefes kredisine oldukça yoğun ilgi gösterdi”

dedi. KOBİ niteliğindeki üyelerin MTSO’dan alacakları bir belgeyle, KOBİ Destek (Nefes) Kredisi’ne Oda’nın kaynak aktardığı Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank, İş Bankası, Yapı Kredi, Garanti Bankası’na başvurabileceğini belirten Kızıltan şunları söyledi: “TOBB tarafından üst limiti 200 bin TL olarak belirlenen kredi, aylık

%1,85 faiz oranla, 6 ay anapara ödemesiz, sonraki 12 ay eşit taksitli ödemeli olmak üzere 18 ay vadeli. Kredi Garanti Fonu (KGF), kredinin %85’i oranında Hazine destekli kefalet sağlıyor. Bankalar kredinin geri kalan kısmı için firmalardan teminat talebinde bulunabiliyor. Ayrıca bankaların Nefes Kredisi için alacağı masraf kefalet oranının % 0,03’ü (onbinde üç) ile sınırlı.

Kredi başvurusunun değerlendirme sürecinde sadece bankalar ve Kredi Garanti Fonu etkin rol alıyor. Bankalar, KOBİ’nin başvurusunu alarak KGF ile birlikte krediye uygunluğunu değerlendirerek, süreç olumlu sonuçlanırsa, krediyi kullandırıyor.” Başvuru sürecinin devam ettiğini hatırlatan Kızıltan, bazı üyelerimizin süreçte yaşadığı sıkıntıları da TOBB’a ilettiklerini dile getirdi.

Karşılıklı yatırımın arttığı ülke:

ÇİMSATAŞ, dünya markalarının tasarımlarına yön veriyor

Sürdürülebilir bir gelecek için ‘İklime ses ver’ dediler

A

Zafer Müftüoğlu

ÇİMSATAŞ Genel Müdürü

A

na üreticiler yeni bir makina veya araç üretimi için yola çıktığında projenin başından itibaren prosese dahil olan ÇİMSATAŞ, özellikle döküm ve dövme parça tasarımlarında çözüm ortaklığı sunarak üretimin en verimli ve uygulanabilir olabileceği şartları tespit ediyor. Çukurova İnşaat Makinaleri Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin (ÇİMSATAŞ) serüveni 1975 yılında, Caterpillar Inc. lisansı ile inşaat makinalerinin aşınan parçalarının yedek parça olarak üretimiyle başlıyor. Bugün bünyesindeki döküm ve dövme tesisleri yanında mekanik ve ısıl işlemleri de gerçekleştirebilen entegre yapısına kavuşan firma, inşaat makinasından otomotive, demiryollarından, zirai araçlara kadar çok geniş yelpazede faaliyet gösteren ana üreticilere orijinal parça tedarik ediyor. Firma son dönemlerde talep edilen parçaların seri üretimi yanısıra, yapılacak yeni ürünlerde projelerin başından itibaren üretici firma-

MTSO 01 CMYK

nın yanında yer alarak üretimde gerekli parçaların döküm veya dövme teknolojisine uygun hale gelebilmesi adına tasarım ortaklığı da sağlıyor. Bu başarıya ulaşabilmelerinin ana kriteri olarak kaliteye verdikleri önemi gösteren ÇİMSATAŞ Genel Müdürü Zafer Müftüoğlu, kalitelerini koruyabilmek adına müşterilerini belirlerken çok seçici davrandıklarını vurgulayıp, bu noktada nelere dikkat ettiklerini ise şöyle anlatıyor: “Müşterilerimizde özellikle çok seçici davranıyoruz. Çünkü çalıştığımız firmadan mutlaka olumlu ya da olumsuz geri dönüş alarak kendimizi test etmek istiyoruz. Müşterilerimiz kendimizi geliştirebilmemiz adına bize mutlaka bir şeyler verebilmeli. Kalitemizi artırmamıza katkı sağlamalı. Ürün kalitesi ve termin açısından duyarlı olmalı. İstediği kaliteyi bulamazsa bize dönüş yapıp hangi noktalarda kendimizi geliştirmemiz gerektiği konusunda yol göstermeli.” > 6’da

T

ürkiye’de faaliyet gösteren Hollandalı firma sayısı 3 bine yaklaşırken son 15 yılda Hollanda’dan yapılan yatırım miktarı 22 milyar doları aştı. Hollanda’da yerleşik Türk girişimcilerin sayısı ise 23 bine yaklaştı. Bu yatırımların miktarı ise 10 milyar dolara yaklaştı. Türkler ile Hollandalılar arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geçmişi 400 yıl öncesine dayanıyor. İki ülke arasındaki ticari ilişkiler son yıllarda daha da artıyor. Hollandalı yatırımcılar Türkiye’de finans, enerji, lojistik ve liman

Perakende sektörü ortak çözüm arayışında >2’de

yatırımlarıyla öne çıkarken Türk yatırımcılar Hollanda’da daha çok tekstil, kozmetik ve bankacılık alanlarında yatırım gerçekleştiriyor. Hollanda yatırımda birçok alanda fırsatlar sunuyor. Konumu, uluslar arası iş ortamı, gelişmiş altyapısı, rekabeti ortamı, insan sermayesi, inovatif ortamı, vergi sistemi, ArGe destekleri ve sunduğu yaşam kalitesiyle birçok yatırımcı için cazibe merkezi olarak gösteriliyor. Hollanda’nın sunduğu rekabetçi vergi sistemi ile firmalar 200 bin Euro’ya kadar olan karlarını yüzde 20’lik vergi oranından ödüyor. > 4’te

3. Uluslararası Mersin Bilim Şenliği başladı >2’de

Lojistik sektörüne eleman yetiştirmede işbirliği >2’de

vrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu, İklim Eylem Haftası kapsamında 24-30 Eylül günleri arasında Türkiye’nin 20 farklı ilinde, panel, seminer, konser, sergi, çocuklarla sohbet gibi çeşitli etkinlikler düzenliyor. MTSO Mersin AB Bilgi Merkezi de bu kapsamda Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) Mersin İl Temsilciliği işbirliğinde “İklim Değişikliğinin Etkileri” konulu bir konferans ve film gösterimi düzenledi. Gençlere yönelik düzenlenen etkinlikte amaç, sürdürülebilir bir gelecek için iklim değişikliklerine dikkat çekmek. Etkinlikte, TEMA Mersin İl Temsilciği Saha Görevlisi Ali Dönmez, iklim değişiklinin etkileri konulu sunum gerçekleştirdi. İklim konularının dünyada ilk kez 1992 yılında Brezilya’nın Rio kentinde düzenlenen konferansta konuşulmaya başlandığını belirten Dönmez, burada imzalanan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 1994 yılında yürürlüğe girdiğini söyledi. Bu konferanstan sonra Avrupa başta olmak üzere tüm dünyada farkındalık

oluştuğunu anlatan Dönmez, Türkiye’de de bu gelişmeler çerçevesinde konferansın hemen ardından aynı yıl içerisinde TEMA Vakfı’nın kurulduğunu bildirdi. İklim değişikliğinin tarihine de değinen Dönmez, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin ardından 1997 yılında Japonya’nın Kyoto kentinde Kyoto Protokolü’nün imzalandığını ve 2005 yılında yürürlüğe girdiğini söyledi. Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler arasında bulunduğunu belirterek, Kyoto’da yapılan toplantıya katılmış olmasına rağmen uzun süre bu sözleşmeyi imzalamadığını belirten Dönmez, Türkiye’nin Kyoto Protokolü’nü 2009 yılında imzaladığını ancak herhangi bir sayısallaştırılmış salım sınırlama veya azaltma yükümlülüğünün bulunmadığını kaydetti. 2005 yılı verilerine göre atmosfere en çok karbon salımı yapan ülkeler arasında ABD, Japonya ve Almanya’nın geldiğine dikkat çeken Dönmez, karbon salımı azaltılması yönünde ülkelerin taahhütlerinin olduğunu ancak bu taahhütleri yerine getirmediklerini vurguladı. > 3’te


2

YIL: 20 | SAYI: 359 | 30 Eylül - 13 Ekim 2018 | www.mtso.org.tr

MTSO’dan üyelerine finans eğitimi

MTSO’da son dönemlerde artan kur riski karşısında özellikle ticari faaliyetlerini döviz ile sürdüren firmaların önümüzdeki süreçte atması gereken adımlar, alması gereken önlemlerin de anlatıldığı ‘Teoriden Pratiğe Finans Eğitim Programı’ düzenlendi.

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) tarafından yürütülmekte olan Avrupa İşletmeler Ağı Projesi kapsamında Türkiye gündemini meşgul eden önemli konulardan biri olan ‘Finans’ üzerine farklı başlıklarda eğitimlerin verildiği bir eğitim programı düzenlendi. İki gün süren programın ilk gününde Yatırım Finansman Menkul Değerler A.Ş Müdürü Dr. Nuri Sevigen, ‘Uygulamalı Risk Yönetimi: Kur ve Faiz Riski Nasıl Yönetilir?’ konulu eğitim verdi. İkinci gün ise Prestij Eğitim Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mehmet Güneş, ‘Bilanço Okuma Teknikleri ve Makyajlanmış Bilanço Tespiti’ eğitimini gerekçeleştirdi.

İlk gün eğitiminde kur riskinden korunmak için Borsa İstanbul Vadeli İşlem Opsiyon Piyasası’nın nasıl kullanılması gerektiğini gerçek örnekler ve piyasa fiyatları ile anlatan Dr. Nuri Sevigen, katılımcıların sorularını da yanıtlayarak önümüzdeki süreçte yapılması gerekenler noktasında yol gösterdi. Kur riskine karşı oluşturulabilecek stratejileri de çeşitli örnekler eşliğinde anlatan Sevigen, katılımcıların dikkatini ağırlıklı olarak Merkez Bankası’nın Vadeli İşlem Opsiyonları’na çekti. Spottan alıma göre Merkez Bankası’nın Vadeli İşlem Opsiyon Piyasası’nda yaptığı işlemlerin ihracatçılara riskin korunması noktasında daha çok finansal avantaj sağlayabilece-

Perakende sektörü ortak çözüm arayışında

Ü

lke ekonomisine önemli katkı sağlayan perakende sektörü, dövize bağlı maliyet artışından şikayetçi. Artan maliyetin varlıklarını tehdit etme noktasına geldiğini anlatan sektör temsilcileri, çözüm yolu bulmak adına bir araya geldi. Öncelikle geçmiş dönemde uygulanan KDV indiriminin sürdürülmesini talep eden yetkililer, güven ortamının oluşturulmasını ve ardından finansa ulaşımda önlerinin açılmasını talep ediyor. Döviz kurlarına bağlı olarak artan yüksek kira, ürünlerin her geçen gün artan maliyeti ve imalat giderleri perakende sektörünü zor durumda bırakıyor. Bu kapsamda, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) ilgili Meslek Komitelerine bağlı sektör temsilcileri, ‘Perakende Sektörünün Beklentileri ve TOBB’a İletilmek Üzerine Çözüm Önerileri Toplantısı’nda bir araya gelerek, sorunlarına çözüm aradı. MTSO 12 No’lu Mobilya, Halı ve Ev Eşyası, 11 No’lu Tekstil Konfeksiyon ve Ayakkabı Ticareti, 8 No’lu Dayanıklı Tüketim Mallar Meslek Komitelerinin ortaklığında gerçekleşen toplantıya, MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı HakanSefaÇakırveYönetimKuruluÜyeleri Halil Kürek ile Yalçın Darıcı da katıldı.

Kızıltan: “MTSO olarak ne yapılması gerekiyorsa arkanızdayız”

Toplantıda konuşan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, sektörün çok büyük sıkıntılar içinde olduğunu söyledi. Üreticinin ürünü satabilmesi için perakende sektörüne ihtiyaç duyduğunu belirten Kızıltan, “MTSO olarak ne yapılması gerekiyorsa arkanızdayız. Sorunlarınızı ve çözüm önerilerinizi belirleyin. Biz de TOBB nezdinde ilgili mercilere sunmak üzere çalışalım. Tabandan gelen ses bizim için çok önemli. Sektörü geliştirmemiz, bunun için de güç birliği oluşturmamız lazım” dedi. Kızıltan,“Yerelseçimlerinyaklaşmakta olduğunu, yerelde çözümlenebilecek sektör sorunlarını belirleyip ziyarete gelen adaylara hep birlikte iletelim. Tüm sektör temsilcileri, meslek kuruluşları aynı talepleri iletirse, çözümü daha hızlı olur. Otopark sorunu gibi, sokak ve çevre düzenlemeleri gibi, aydınlatma sorunu gibi ciddi sorunların bu yolla çözülebileceğinin altını çizen Kızıltan, KOBİ niteliğindeki sektör temsilcilerinin büyükler kadar imkanları bulunmasa da mevcut insan gücünü doğru kullanarak sorunlarını aşabileceğine inandığını söyledi.

ğini vurgulayan Sevigen, bu avantajlardan mutlaka yararlanılması gerektiğini söyledi. Eğitimin ikinci gününde ise Dr. Mehmet Güneş, firmaların mali verilerinin güncel ekonomik gelişmeler çerçevesinde nasıl yorumlayacağını ve etkilerin nasıl olacağı konusuna değindi. Özellikle döviz pozisyon açığı olan firmaların neler yapması gerektiğine işaret eden Güneş, bu dönemde firmalara mümkün olduğu kadar döviz pozisyon açıklarını kapatmaları tavsiyesinde bulundu. Güneş, “Bu dönemde nakit akışınızı planlayarak mali yapılarınızı ve gerekiyorsa sermayenizi güçlendirmeniz büyük önem taşıyor” diye konuştu.

Nefes Kredisi kullanımında akıllara takılan soru işaretlerine MTSO Sayman Üyesi Cem Bucuge açıklık getirdi

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Sayman Üyesi Cem Bucuge açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “31.08.2018 tarihinde TOBB’da başkan Sn. Rifat Hisarcıklıoğlu başkanlığında banka genel müdürleri ile beraber üyelerimizin ekonomik darboğazdan geçerken destek olunması amacıyla nefes kredisi verilmesi çalışmaları başlatılmıştır. Bu bağlamda tüm oda ve borsalardan 04.09.2018 tarihine kadar nakit varlıklarının en az yüzde

25’ini sistem havuzuna destek vermeleri istenmiştir. Odamız bu bağlamda acil olarak çalışma yapıp yüzde 25’ten daha fazla bedel olan 10 milyon TL’yi sistem havuzuna 05.09.2018 tarihinde hazır hale getirip TOBB’dan 19.09.2018 tarihinde nefes kredisi kullandırım yazısının gelmesiyle beraber 20.09.2018 tarihinde sistem havuzundaki 6 bankaya (Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank, İş Bankası, Yapı Kredi, Garanti Bankası’n) eşit miktarda gön-

Çakır: “Sektörün çözüm noktasında kümelenmesi gerekiyor”

MTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Hakan Sefa Çakır ise, genel olarak firmaların enflasyonla yaşamaya alışması gerektiğini vurguladı. Faizlerin artık çok yüksek olduğunu belirten Çakır, firmaların finansal tablolarını, maliyet analizlerini ve nakit akışlarını sürekli kontrol ederek pazar koşullarına göre durumlarını ayarlamaları gerektiğini söyledi. En başta firmaların birbirlerine destek olması gerektiğini vurgulayan Çakır, kimsenin alışveriş yapma heyecanı ve isteğinin kalmadığı bir ortamda öncelikle güven ortamının oluşturulması gerektiğinedikkatçekti.Hersektördesıkıntıların olduğunu, ancak bu tür sıkıntılardan ilk başta perakende sektörünün etkilendiğinin altını çizen Çakır, sektörün çözüm noktasında kümelenmesi gerektiğini vurguladı. Bununla ilgili Oda’nın eğitimler düzenlediğini, danışmanlık verdiğini hatırlatan Çakır, sektörün bu fırsattan mutlaka yararlanması gerektiğini sözlerine ekledi. Toplantı sonunda sektör temsilcileri, yaşanan sıkıntılara karşı taleplerini şöyle sıraladı: Güven ortamının oluşturulması, Genel KDV oranının yüzde 8’e çekilmesi, Finansmana erişimde önlerinin açılması, Bankalarca uygulanan yüksek oranlı kredi kartı komisyonlarına sınırlama veya denetim getirilmesi, Fırsatçılığın önüne geçecek piyasa düzenlemeleri ve denetimlerinin hayata geçirilmesi. Toplantı, sektör temsilcilerinin, bu buluşmalara önümüzdeki günlerde kapsamının genişletilerek devam edilmesi yönünde varılan görüş birliğiyle sona erdi.

İran Maku Serbest Bölgesi’nden yatırım çağrısı

İ

ran’ın Maku Serbest Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Gholamreza Soleimany ile beraberindeki heyet, MESBAŞ Genel Müdürü Edvar Mum eşliğinde Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nı (MTSO) ziyaret etti. Maku Serbest Bölgesi’nin yatırım imkanlarının anlatıldığı görüşmede karşılıklı hangi alanlarda işbirliği yapılabileceği konuşuldu. Özellikle, petrokimya, tekstil, seracılık, ağırlık transit taşımalar olmak üzere lojistik ve sanayi ürünleri üretiminin işbirliği yapılabilecekyatırımalanlarıolduğuyönünde görüş birliğine varıldı. Görüşmede Maku Serbest Bölgesi hakkında bilgi veren Gholamreza Soleimany, İran’ın kuzeybatısında yer alan bölgenin 420 bin hektar alana kurulduğunu ve 200 bin civarındaki nüfusuyla dünyanın en büyük ve geniş serbest bölgelerinden biri olduklarını bildirdi. Elverişli altyapısı ve destekleyici özel yasalarıyla yurtiçi ve yurt dışı yatırımcı-

lara çok geniş fırsatlar sunduklarını da vurgulayan Soleimany, sunumunda şu bilgilere yer verdi: “Mersin ile bölgemiz arasındaki uzaklık 1100 km. Bu nedenle karşılıklı yatırım noktasında mesafe açısından ciddi avantajlar bulunmakta. Biz de işbirliğimizi geliştirmek adına sizleri ziyaret etmek istedik. Yakın mesafe yanında şirket kurulumlarına önemli avantajlar da sağlıyoruz. Örneğin yatırımcılar için 20 yıl vergi muafiyetimizin olduğunu söyleyebilirim. Hatta imalat sektöründeki yatırımlarda bu muafiyet 30 yıla kadar uzayabiliyor. Makine ve teçhizat yatırımları da KDV’den muaf tutuluyor. Yüzde 100 yabancı şirket kurulumuna olanak tanıyoruz. İran’dan temin edilen hammaddelerin kullanılmasıyla yapılan üretimin ihraç edilmesi durumunda vergilerden yüzde 70 muafiyet sağlanıyor.”

genç mucitler buluşlarını sundu. Avrupa Komisyonu tarafından H2020 Projesi kapsamında desteklenen Uluslararası Mersin Bilim Gecesi’nde yurt içi ve yurt dışından katılımcılarla çeşitli bilimsel etkinlikler yapıldı. Şenliğe, gençler yoğun ilgi gösterdi.

Ç

Ayhan KIZILTAN

A. Kadir DÖLEK

Teknik ve mesleki eğitimin çağa uygun ve ulusal bir politika haline getirilmesi gerektiğine işaret eden Kutlu, mesleki eğitimde en verimli sistemin, teorik eğitimin yanında iş başında eğitim olduğunu, bu kapsamda MEGİP protokolünün istihdam sorununun çö-

zümü adına atılmış pratik ve doğru bir adım olduğunu kaydetti. İmzalanan protokolle lojistik mesleğinde kurs ve işbaşı eğitimi bir arada sunulacak ve program sonunda katılımcıların en az yüzde 50’si istihdama katılacak.

MERSİN TİCARETVE SANAYİ ODASI’NDAN ÜYELERE DUYURU

5174 Sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanunu’nun 24 ve 25. Maddelerine göre yıllık aidat ve munzam aidat Haziran ve Ekimaylarıiçindeikieşittaksitteödenmektedir.Süresiiçindeödenmeyenaidatvemunzamaidatlara6183sayılıAmmeAlacaklarıTahsiliUsulüHakkındaKanungereğinceaylık %1,40 oranındagecikmecezasıuygulanmaktadır. Vadesi geçen aidat-munzam aidatlar Oda veznelerimize T.İş Bankası, Garanti Bankası ve Yapı Kredi Bankası kredi kartları ile 6 taksitte ödenebilir. Ayrıca Odamızwebsayfasından(www.mtso.org.tr.)vewww.vatandas.mtso.org.tradresindenGarantiBankasıkredikartıile6taksitteödenebilmektedir. Sayın üyelerimize duyurulur.

MTSO 02 CMYK

“İran, Türk ürünlerini seviyor” Yalnızca vergiler açısından değil istihdamdan enerjiye kadar tüm girdiler göz önünde bulundurulduğunda Maku Serbest Bölgesi’nde üretim yapacak bir kişinin üretimde yüzde 50’ye varan avantaj elde edebileceğine dikkat çeken Gholamreza Soleimany, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bölgemizde yatırım yapılması halinde ihracatın yanında yurtiçi pazara satış da düşünülebilir. Kalabalık bir İran nüfusu var ve İranlılar Türk mallarına çok düşkün. Bu nedenle tercih edilirliği çok yüksek.” Üretimin yanı sıra turizmde işbirliğinin sağlanabileceğini de vurgulayan Soleimany, bölgenin turizm cazibesinin de oldukça yüksek olduğunu, geçen yıl 1 milyondan fazla turist ağırladıklarını anlattı. Sunumu dinleyen MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan her türlü işbirliğine açık olduklarını dile getirerek temasların önümüzdeki süreçte de devam edip karşılıklı ortaklıklar noktasındaki çalışmaların artırılabileceğini dile getirdi.

3. Uluslararası Mersin Bilim Şenliği başladı

Lojistik sektörüne eleman yetiştirmede işbirliği

alışma ve İş Kurumu Mersin İl Müdürlüğü, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) ile Liman Lojistik Ltd. Şti firması iş birliğinde, Lojistik Meslek Elemanı Mesleğinde Mesleki Eğitim Beceri Geliştirme Protokolü (MEGİP) imzalandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde hazırlanan ’milli istihdam seferberliğinin yaygınlaşması ve ’100 günlük icraat programı’ kapsamında, istihdamın geliştirilmesi ve arttırılması için çalışmaların yapıldığını belirten İŞKUR Mersin İl Müdürü Mustafa Kutlu, iş dünyası olarak kentin istihdamına katkı sağlayacak her türlü girişimi desteklediklerini söyledi.

dermiştir. Bundan sonraki süreçte kredi kullandırım şartları tamamen bankacılık sistemi ve kanununa uygun yapılacağı için Odamızın bu konuyla ilgili herhangi bir müdahale hakkı kalmamıştır. Fakat bankalar tarafından haksız şekilde istenilebilecek herhangi bir talep olursa Odamız bu taleplere karşı şikayetleri TOBB ve Ticaret Bakanlığı’na bildirmek üzere dinlemeye hazırdır. Şu ana kadar gelen şikayetleri Odamız TOBB’a bildirmiştir.”

Derya GÜLEÇ

M

ersin Üniversitesi (MEÜ) ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) ortaklığında bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Uluslararası Mersin Bilim Şenliği”, başladı. Destekleyen kurumlar arasında Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’nın (MTSO) da yer aldığı 3. Uluslararası Mersin Bilim Şenliği CNR EXPO Fuar Merkezi’nde başladı. İki gün sürecek şenlikte 5 kıtadaki 16 ülkeden 34 uluslararası araştırmacı, Türkiye’nin 34 şehrindeki

48 kurumdan ise 96 araştırmacı, yerel düzeyde ise 3 üniversite ve 16 kurumdan 128 araştırma ve uzman, 168 okuldan 395 öğrenci ve 140 öğretmenden oluşan bir proje ekibi yer alıyor. Şenlik süresince, 124 atölye çalışmasıyla, 212 proje ve sanat sergisi, akıl ve zeka oyunları yarışmaları, bilim gösterileri, teleskopla derin uzay gözlemi, spor oyunları, sanat etkinlikleri, yamaç paraşütü gibi çeşitli etkinlikler düzenlendi. Okulların da katıldığı ve renkli görüntülere sahne olan şenlikte,

Atatürk Caddesi MTSO Hizmet Binası Kat: 2-3-4 / MERSİN Tel: 0324 238 95 00 ( 10 Hat ) 238 56 56 ( 3 Hat ) - 238 98 00

Turkuvaz Haberleşme ve Yayıncılık A.Ş. Ceyhan Yolu Üzeri 5.km Yüreğir / ADANA 0322 346 30 93


3

YIL: 20 | SAYI: 359 | 30 Eylül - 13 Ekim 2018 | www.mtso.org.tr

Konuşan çözüm için konuşsun; Moral bozmak yok…

Ayhan KIZILTAN MTSO Yönetim Kurulu Başkanı

B

Geçtiğimiz günlerde açıklanan Yeni Ekonomi Programı –YEP özellikle üretimi, buna bağlı ihracatı ve üreten KOBİ’leri destekleme konularını öne çıkarması bakımından çok önemli ve doğru karar ve hedefleri içeriyor. Elbette bu hedeflere ulaşma strateji ve yöntemleri en az bu hedefler kadar önemli.

u noktada iş dünyasının sesine kulak verileceğini düşünüyorum. Evet, gerçekten ekonomik anlamda son yılların en sıkıntılı günlerini yaşıyoruz. Ancak, bunu bir kriz ve felaket telalığına çevirmenin de bize hiçbir yararı yok. Sebebi her ne olursa olsun; iç veya dış, ulusal veya küresel, ekonomik veya siyasal… Bugününün konusu bunu tartışmak veya suçlu aranmak değil. Evet, ekonomik anlamda ülke olarak bir yara aldık. Ya aldığımız yaranın acısıyla sadece bağırıp çağıracağız ya da bu yarayı iyileştirmenin, tedavi etmenin yollarını arayacağız. Sanırım akılcı olan ikincisi olacaktır. Sıkıntılarımız çok. Büyük veya küçük işletmeler fark etmez, herkes kendi büyüklüğüne göre bu sıkıntıyı yaşıyor. Ancak, bu sıkıntıları azaltacak ve sonunda yok edecek beceri ve imkanlarımız da var. Türk eko-

nomisi ilk kez sıkıntı yaşamıyor. Enflasyon ilk kez artmıyor, döviz ilk defa yükselmiyor. Biz buna benzer sorunları geçmişte çok yaşadık. Bu sefer hem siyaseten, siyasi istikrar anlamında o zamanlardan daha güçlüyüz; hem de Türk iş dünyasının tecrübeleri anlamında daha güçlüyüz. Evet, ciddi bir sorunlar köprüsünden geçiyoruz ama kamu ve iş dünyası tüm ülke dinamikleri olarak el birliği ve akılcı ortak çözümlerle bunları atlatacağız. Geçmişte yaptık, yine yapacağız. Gerçekçi bir şekilde, sorunları halı altına süpürmeden, siyaset yapmadan ama öte yanda felaket tellallığı da yapmadan ülkemize, milletimize moral vermek zorundayız. İlk adım üretmek…

Yeni Ekonomik Program bir hedef koydu. Yapılacak şey doğru yöntemlerle bu hedefe ulaş-

mak olacaktır. Tepeden değil, tabandan gelen gerçek çözümlere odaklanırsak, doğru yöntemler kendiliğinden ortaya çıkacaktır. İşin ilk adımı üretmek. Yerli üretime odaklanmak. Bunun bedelini gıda sıkıntısında ve fiyat artışlarında açıkça gördük. Elbette ithalat da ekonominin bir aracıdır ve uygun maliyetle alınacak şeyi ithal etmenin bir sakıncası yok. Ancak bunu yerli üretimi sıfırlamak derecesinde yapmak bize çok pahallıya patlar. Aynı şey sanayi üretimi için de geçerlidir. 2008 yılından beri dünya bir ekonomik krizi atlatmaya çalışıyor. Sosyal sonuçları ile -Arap Baharı gibi- böylesine uzun soluklu bir krize palyatif çözümlerle karşı koymak mümkün değil. Bu anlamda Yeni Ekonomi Programı’nda var olan tutarlı ve gerçekçi hedeflere yönelik bulunacak çözüm ve yöntemlerin

de uzun soluklu ve kalıcı olması gerekiyor. Amaç kriz savmak değil kalıcı, uygulanabilir ve uzun soluklu stratejiler ortaya koymak olmalıdır. Mersin KOBİ’lerini büyük sanayi işletmeleriyle buluşturacağız…

Bu çözümlerin makro ve mikro ayakları var. Makro olanlar kamunun, devletin atacağı adımlardır ve Yeni Ekonomi Programı’nda bir kısmı açıklanmıştır. Mikro olanlar ise kent ve bölge bazında iş dünyasının – Oda ve Borsalar gibi - kendi dinamikleri ile yerel yönetim ve Valilik iş birliğinde atılacak adımlardır. En basiti MTSO olarak bu hafta Mersin’de bulunan büyük sanayi kuruluşlarını ziyaret etmeye başladık. Bu büyük sanayi kuruluşları dışarıdan olağanüstü ürün ve hizmet alımı yapıyorlar.

Amacımız bu büyük sanayi kuruluşlarının alımlarını Mersin firmalarından gerçekleştirmelerini sağlayarak yerel üretime destek olmaktır. Mersin’de büyük sanayi işletmeleri ile küçük ve orta ölçekli sanayi işletmeleri arasında bir iletişimsizlik var. MTSO olarak yeniden bir köprü olmak istiyoruz. Kim ne üretiyor, kim ne talep ediyor bunun envanterini çıkartmak zorundayız. Arama Konferansları gibi ortak akıl toplantıları ile büyük sanayi işletmeleri ile Mersin KOBİ’lerini bir araya getireceğiz. Büyük sanayi kuruluşlarımız; KOBİ’lerin, yani küçük ve orta ölçekli sanayicilerin hem rol-modelidir hem de onlardan yapacakları alımlarla KOBİ’lerin üretimini tetikleyen kuruluşlardır. Küçük sanayi sitelerinde yer alan sanayicilerle orta ölçekli sanayiciler ise büyük sanayi kuruluşlarının en büyük destekçisidir. Amacımız Mersin özelinde, kentimizde var olan büyük sanayi kuruluşları ile küçük ve orta ölçekli sanayicileri bir araya getirmek ve bir birlerini daha iyi tanımalarını sağlamak olacaktır. İstihdam, toplumsal huzur meselesidir…

İşte bu makro ve mikro çözümlerle bu sıkıntıların olumsuz sonuçlarını azaltacağımıza inanıyoruz. Mersin’de bulunan sanayi işletmeleri başta olmak üzere, ekonomik sorunları yaşayan bir çok işletmenin hala işçi çıkartmaması ve “buna bir süre daha dayanacağız, işleri yoluna koyacağız” ifadeleri Mersin iş dünyasının umudunu göstermektedir. İş dünyası bu bedeli öderken ve buna rağmen üretmeye, ihracata devam ederken, çalışanlarına sahip çıkarken, hiç kimsenin hiç bir amaçla felaket telalığı yaparak moralimizi bozmaya hakkı yoktur. Konuşan, çözüm için konuşsun. Unutulmaması gereken tek bir şey var. Türkiye ekonomisinin payandası üretmektir, ihracattır. Üretime, yerli üretime verilen her destek yerine gitmiş demektir. Üretmek istihdam demektir. İstihdam toplumsal huzur demektir.

Sürdürülebilir bir gelecek için ‘İklime ses ver’ dediler ğunu belirterek, Kyoto’da yapılan toplantıya katılmış olmasına rağmen uzun süre bu sözleşmeyi imzalamadığını belirten Dönmez, Türkiye’nin Kyoto Protokolü’nü 2009 yılında imzaladığını ancak herhangi bir sayısallaştırılmış salım sınırlama veya azaltma yükümlülüğünün bulunmadığını kaydetti. 2005 yılı verilerine göre atmosfere en çok karbon salımı yapan ülkeler arasında ABD, Japonya ve Almanya’nın geldiğine dikkat çeken Dönmez, karbon salımı azaltılması yönünde ülkelerin taahhütlerinin olduğunu ancak bu taahhütleri yerine getirmediklerini vurguladı.

“Doğaya sahip değil, ait olduğumuz unutulmamalı”

Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) AB Bilgi Merkezi, İklim Eylem Haftası kapsamında düzenlendiği etkinlikle iklim değişikliğinin etkilerine dikkat çekti. Etkinlikte ana tema, sürdürülebilir bir gelecek için ‘iklime ses ver’ oldu.

A

vrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu, İklim Eylem Haftası kapsamında 24-30 Eylül günleri arasında Türkiye’nin 20 farklı ilinde, panel, seminer, konser, sergi, çocuklarla sohbet gibi çeşitli etkinlikler düzenliyor. MTSO Mersin AB Bilgi Merkezi de bu kapsamda Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) Mersin İl Temsilciliği işbirliğinde “İklim Değişikliğinin Etkileri” konulu bir konferans ve film gösterimi düzenledi. Gençlere yönelik dü-

MTSO 03 CMYK

zenlenen etkinlikte amaç, sürdürülebilir bir gelecek için iklim değişikliklerine dikkat çekmek. Etkinlikte, TEMA Mersin İl Temsilciği Saha Görevlisi Ali Dönmez, iklim değişiklinin etkileri konulu sunum gerçekleştirdi. İklim konularının dünyada ilk kez 1992 yılında Brezilya’nın Rio kentinde düzenlenen konferansta konuşulmaya başlandığını belirten Dönmez, burada imzalanan İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin 1994 yılında yürürlüğe girdiğini söyledi. Bu konferanstan sonra Avrupa

başta olmak üzere tüm dünyada farkındalık oluştuğunu anlatan Dönmez, Türkiye’de de bu gelişmeler çerçevesinde konferansın hemen ardından aynı yıl içerisinde TEMA Vakfı’nın kurulduğunu bildirdi. İklim değişikliğinin tarihine de değinen Dönmez, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin ardından 1997 yılında Japonya’nın Kyoto kentinde Kyoto Protokolü’nün imzalandığını ve 2005 yılında yürürlüğe girdiğini söyledi. Türkiye’nin gelişmekte olan ülkeler arasında bulundu-

“Yaşamın var olması için sadece güneş yetmez” diyen Dönmez, ekosistemde bütün canlıların birbiriyle bağlantılı olduğunu, bir canlı türünün bile yok edilmesi halinde tüm dengelerin bozulduğunu söyledi. Doğaya sahip değil ait olunduğunu vurgulayan Dönmez, iklim değişikliği ile mücadele edilmediği takdirde olası etkileri şöyle sıraladı: “Kar ve yağış rejimimiz değişiyor, daha güçlü fırtınalar ve hortumlar oluyor. Sıcaklık dalgalanmaları yaşanırken, deniz seviyesi yükseliyor ve su kaynakları zarar görüyor. Artan çölleşme ve orman yangınları gıda güvenliğimizi riske atıyor. Hayvanların göç yollarında ve yaşam döngülerinde değişiklikler oluyor. Salgın hastalık riski

artarken, bitkilerin yaşam döngüleri de değişiyor. Kar ve buz miktarında azalmalar devam ediyor, mercan resifleri zarar görürken, iklim göçleri yaşanıyor.”

Dönmez: “İklim değişikliği konusunda bilgi sahibi olmalıyız”

Dönmez, iklim değişikliğinin artık durdurulmaz olduğunu vurgulayarak, iklim değişikliklerinden kaynaklanan zararı minimum seviyeye çekmeyi amaçladıklarını söyledi. Dönmez, iklim değişikliği ile mücadelede yapılması gerekenleri ise şöyle sıraladı: “İlk başta sera gazı salımının azaltılması gerekiyor. Fosil yakıtları yerine yenilenebilir enerji kaynakları kullanılmalı. Muslukları fazla açmamak, elektriği gereksiz yere kullanmamak gibi

tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmeliyiz. Orman varlığımızı arttırmalı ve plastik kullanımından vazgeçmeliyiz. Geri dönüşü yaygınlaştırarak, şehirlerin altyapılarını iyileştirmeliyiz. Toplu taşıma araçlarını tercih etmeye özen göstermeli, konutlarımızda yalıtım sistemleri kullanmalıyız. Doğaya zarar vermeyen tarım yöntemlerini de yaygınlaştırmalıyız. En önemlisi de iklim değişikliği konusunda bilgi sahibi olmalıyız.” Konferansın ardından katılımcılara, Yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun iklim değişikliğinin etkilerini konu alan “Buğday” filminin gösterimi yapıldı. Etkinlik film gösteriminin ardından katılımcılara günün anısına minik saksılarda çiçek hediye edilmesi ve toplu fotoğraf çekimiyle sona erdi.


4

YIL: 20 | SAYI: 359 | 30 Eylül - 13 Ekim 2018 | www.mtso.org.tr

Karşılıklı yatırımın arttığı ülke:

T

Türkiye ve Hollanda arasında karşılıklı yatırımlar gün geçtikçe artıyor. Her iki ülkenin yatırımcıya sağladığı kolaylıklar yatırımcıların dikkatini çekiyor. Hollanda Türkiye’yi Avrupa ve Asya arasında birçok alanda köprü olarak görürken Türkiye için Hollanda Avrupa’ya açılan kapı konumunda.

ürkiye’de faaliyet gösteren Hollandalı firma sayısı 3 bine yaklaşırken son 15 yılda Hollanda’dan yapılan yatırım miktarı 22 milyar doları aştı. Hollanda’da yerleşik Türk girişimcilerin sayısı ise 23 bine yaklaştı. Bu yatırımların miktarı ise 10 milyar dolara yaklaştı. Türkler ile Hollandalılar arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geçmişi 400 yıl öncesine dayanıyor. İki ülke arasındaki ticari ilişkiler son yıllarda daha da artıyor. Hollandalı yatırımcılar Türkiye’de finans, enerji, lojistik ve liman yatırımlarıyla öne çıkarken Türk yatırımcılar Hollanda’da daha çok tekstil, kozmetik ve bankacılık alanlarında yatırım gerçekleştiriyor. Hollanda yatırımda birçok alanda fırsatlar sunuyor. Konumu, uluslar arası iş ortamı, gelişmiş altyapısı, rekabeti ortamı, insan sermayesi, inovatif ortamı, vergi sistemi, ArGe destekleri ve sunduğu yaşam kalitesiyle birçok yatırımcı için cazibe merkezi olarak gösteriliyor. Hollanda’nın sunduğu rekabetçi vergi sistemi ile firmalar 200 bin Euro’ya kadar olan karlarını yüzde 20’lik vergi oranından ödüyor. Dış ticaret Türkiye lehine fazla veriyor İki ülke arası dış ticaret verilerine bakıldığında son iki yılda Türkiye’nin lehine bir dış ticaret fazlası göze çarpıyor. Türkiye Hollanda’ya 3,5 milyar dolarlık ihracat yaparken 3 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiriyor. Türkiye’nin ihraç ettiği ürünlerin başında otomobil ve tekstil, ithal ettiği ürünlerin başında ise demir çelik hurdası, petrol yağları ve traktörler geliyor. Hollanda, yüzyıllardır bir ticaret ülkesi olma geleneği, denizdeki stratejik konumu ve küçüklüğü, doğal gaz ve petrol dışında doğal kaynaklarının olmaması, tarım alanlarının azlığı ve tarım ürünleri çeşitliliğinin çok fazla olmaması nedeniyle hammadde ve yarı işlenmiş ürünlerin ithalatına bağımlı bir ülke. Bu nedenle uluslararası yönelimli çok açık bir ekonomiye sahip. Hollanda, WTO 2017 yılı verilerine göre, dünya ticaretinden aldığı pay açısından ihracatta beşinci, ithalatta ise sekizinci sıradadır. Hollanda’nın ithalatında ihracatında da öncelik AB ülkelerindedir. Hollanda’nın AB üyesi olmayan ülkelerle ticarette açık verirken, AB içi ticarette fazla vermesinin başlıca nedeni reeksport ticaretidir. Coğrafi konum Hollanda Krallığı, Hollanda ve Karayip Denizindeki altı adadan (Aruba ve Hollanda Antilleri) oluşur. AB’nin alan olarak en küçük ülkelerinden bir tanesi olan Hollanda, Batı Avrupa’da Kuzey Denizi kıyısında, Almanya ve Belçika arasında yer alır. Ren, Maas ve Shelde nehirlerinin deltasında

MTSO 04 CMYK

kurulmuş olan Hollanda’nın 41 bin 526 km2’lik yüzölçümünün 7 bin 578 km2’lik kısmı (% 18) su ve kanallardan oluşur. Coğrafi yapısı itibariyle düz bir araziye sahip olan ülke topraklarının yarısından çoğu deniz seviyesinin altındadır. Hollanda, nemli ve yağışlı bir iklime sahiptir ve yağışlar tüm yıl boyunca görülür. Hollanda’nın iklimi, Kuzey denizi kıyılarında bulunması ve Karayip bölgesinden gelen “gulf stream”in etkisi ile ılımlıdır. Yazın ortalama sıcaklık 16 derece, kışın ise 3 derecedir. Bununla birlikte, nem oranının fazlalığı, ısının daha sıcak veya daha soğuk olarak hissedilmesine neden olur. Diğer taraftan, düz bir arazi yapısına sahip olan ülkede Kuzey Denizi’nden esen rüzgar, özellikle deniz kıyısında bütün etkisi ile hissedilebilir. Konumu nedeniyle değişik hava koşullarının yaşanabildiği bir ülke olan Hollanda’da aynı gün içinde bir kaç kez güneşli ve yağışlı hava yaşanabilir. Nüfus ve işgücü yapısı Hollanda’nın nüfusu, 2017 yılı itibarı ile tahmini olarak 17,1 milyondur. Nüfusun % 80’i Hollandalı, % 20’si ise azınlıklardan oluşur. 3,3 milyonluk göçmen nüfus içerisinde en büyük grup, yaklaşık 400 bin kişi ile Türklerdir (% 2,5). Daha sonra Fas, Surinam ve Endonezya kökenliler gelir. Nüfus yoğunluğu km2 başına 486 olan Hollanda, dünyadaki nüfus yoğunluğu en yüksek olan ülkelerden birisidir. Nüfusu en fazla olan şehirler sırasıyla, Amsterdam, Rotterdam, Lahey, Utrecht, Eindhoven, Tilburg’dur. Ülkede yaklaşık 8 milyonu bulan işgücünün % 1,2’si tarım, % 17,2’si sanayi ve % 81,6’sı hizmetler sektöründe çalışmaktadır. Doğal kaynaklar ve çevre Petrol Hollanda Kuzey Denizinde zengin petrol rezervlerine sahip olmakla birlikte, bu rezervlerin miktarı, sahip olduğu doğalgaz kaynaklarından çok daha azdır. Bilinen petrol rezervlerinin miktarı, 100-200 milyon varil olarak tahmin edilir. Hollanda hükümeti petrol çıkarma işlemlerine devam edilmesi taraftarıdır. Doğalgaz Hollanda hem topraklarında hem de Kuzey Denizinde olmak üzere zengin doğalgaz rezervlerine sahiptir. Ülkenin doğalgaz sektörü petrol sektöründen çok daha büyüktür. AB ülkeleri arasında en büyük doğalgaz rezervleri, 1959 yılında Groningen yakınlarında bulunmuştur. Yıllar boyunca Hollanda, Rusya ile birlikte Batı Avrupa için en önemli doğalgaz tedarikçilerinin başında gelmiştir. Rusya, Norveç, ABD, Kanada; İran ve Endonezya’dan sonra Hollanda, dünyadaki en büyük

doğalgaz üretici ve ihracatçılarından birisidir. Enerji ihtiyacının yaklaşık yarısını kendi doğalgaz kaynakları ile karşılar. Ekonomik yapı Hollanda ekonomisi, özel sektör ve kamu sektörünün her ikisinin de önemli roller oynadığı karma bir pazar ekonomisi niteliği taşır. Ekonomi güçlü bir uluslararası yönelime sahiptir. Hollanda, ticaret ve yüksek düzeyli finansal ve mesleki hizmetleri ile ünlenmiş, dünyadaki en zengin ve refah seviyesi yüksek ülkelerden biri olarak öne çıkar. Dünya Ekonomik Forumu kapsamlı Kalkınma Endeksi sıralamasında gelişmiş ekonomiler içerisinde 7. sırada, AB ekonomileri arasında 6. sırada yer alır. IMF’nin 2018 verilerine göre nominal olarak dünyanın en büyük 17. ekonomisini oluşturur. Kişi başına düşen gelirde de 13. sıradadır. Ekonominin ana sektörleri nakliye/lojistik, kimya sanayi, ticaret ve hizmetlerden oluşur. İmalat sanayi Hollanda’da, Almanya, Fransa ve İtalya gibi diğer Avrupa ülkelerinde olduğundan daha az baskın durumdadır. Endüstriyel aktiviteler esas olarak gıda işleme, kimyasallar, petrol işleme ve elektrikli makineler üzerine yoğunlaşmıştır. 2018-2021 dönemi için hükümetin açıkladığı mali politikalar, devlet harcamaları ve yatırımlarındaki artış, iç talebin yükselmesini, hanehalkı harcamalarını ve yatırımlarını desteklemeyi amaçlamaktadır. Ayrıca hükümet, işsizlik oranını aşağı çekmek amacıyla kamu ve özel sektörde işçi talebini artırmayı da hedeflemektedir. İşadamlarının Pazarda Dikkat Etmesi Gereken Hususlar Ticareti etkileyen kültürel faktörler Hollandalılar planlı ve çok önceden belirlenmiş programları dahilinde çalışmaları ile bilinir. Bu nedenle de randevuları çok önceden, hatta aylar öncesinden almak ve randevu saatlerine uymak önemlidir. Birkaç gün öncesinden, hatta birkaç hafta öncesinden bir firma ya da kuruluştan randevu almak pek mümkün değildir. Bunun nedenlerinden birisi, yukarıda da belirtildiği gibi, Hollandalıların iş etiği ve kültürel özellikleri sonucu, bu konuda yayınlanan kitaplarda da belirtildiği üzere, planlı ve organize bir şekilde çalışma özellikleridir. Hollanda’daki işyeri ve diğer kurumlarda iş bölümü tanımı detaylı şekilde yapılmış olup, firma ya da kurum içinde ilgili kişi hastalık ya da tatil nedeniyle ofiste olmadığı takdirde, kendisi dönene kadar ya da eğer varsa yerine bakacak kişiye ulaşana kadar epeyce vakit geçmektedir. Ayrıca, Hollanda iş yasalarına göre çalışanların

hakları çok iyi güvence altına alınmış olup, hastalık veya diğer nedenlerle, çalışanların, haftalara, hatta aylara ulaşan izinler almaları sık karşılaşılan bir durumdur. Bu da, bir iş konusunda daha önce görüşülen bir kişiye ertesi gün veya uzun bir süre ulaşamamak ve işlerin aksaması anlamına gelir. Hollanda’nın AB ülkeleri içerisinde yaklaşık % 40’lık bir oranla part-time çalışan kişi sayısının en fazla olduğu ülke olması ve bu nedenle, bir iş konusunda görüşülmüş bir kişiye haftanın bir veya iki günü, ayrıca izin de almışsa üç veya daha fazla

gün ulaşılamaması anlamına gelir. Tüm bu nedenlerden dolayı, bazen bir firma ya da kuruluştan randevu alabilmek, haftalarca sürebilir. Çalışanların tatile çıkmaları, genelde Mayıs’ta başlayıp, Eylül ayı ortasına kadar sürer. En fazla tatil yapılan aylar olan, Temmuz -Ağustos ayları arasında hem firmalarda hem de resmi kurumlarda çok az kişiye ulaşma imkanı vardır. Kasım ve Aralık ayları da, çalışanların, Noel ve yılbaşı tatilleri ile kendi izin günlerini birleştirip birkaç haftalık tatillere çıkma alışkankanlıkları nedeniyle, randevu ayarlamak için çok uygun aylar değildir. Hollandalılar iş görüşmeleri esnasında, çok fazla diğer konularda sohbet etme alışkanlığında olmayıp, doğrudan iş görüşmesine başlama eğiliminde olmaları, çok açık konuşmaları gibi özellikleri ile de bilinir. Sosyal statü ve maddi olanaklara ilişkin abartılı ve gösterişçi davranışlardan hoşlanmayıp, statü göstergesi her türlü davranıştan kendileri de kaçınır. Hollandalı firmalarla, çok iyi şekilde gözden geçirilerek imzalanmış yazılı sözleşmeler dahilinde ticaret yapmak; gerekirse bu konuda uzmanlaşmış danışmanlık firmalarından hizmet almak, ileride karşılaşılabilecek maddi kayıpların önüne geçecektir. Hollandalı bir firma ile yapılacak bir ihracat veya ithalat sözleşmesi sadece dayalı olduğu hukuki sistemi belirtmekle kalmayıp, aynı zamanda bir tahkim hükmü de içermelidir. Uluslararası Ticaret Odası ve Ulusal Ticaret Odaları, bu tür tahkim kolaylıkları sağlamaktadır. Bunun dışında Hollanda’da bağımsız tahkim hizmetleri sunan, Hollanda Tahkim Kuruluşu ‘NAI’ bulunur. Uluslararası alım satım sözleşmelerinde kullanılmak üzere önerilen bir madde şu şekilde olabilir: ‘İşbu sözleşme veya bundan kaynaklanan başka sözleşmelerle ilgili bütün ihtilaflar,

İstanbul Ticaret Odası Tahkim Kuruluşu veya Hollanda Tahkim Kuruluşu (NAI) kurallarına uygun olarak tahkim yoluyla kesin olarak çözümlenecektir.’ Resmi tatiller ve çalışma saatleri Genelde resmi iş yerlerinde mesai süresi 09.00-12.00 ve 13.0017.00 arasıdır. Bankaların çoğu hafta içi 09.00-17.00 arası çalışır. Pazartesi günleri saat 10.00’da hatta 13.00’te açılan bankalar da vardır. Cumartesi günleri ise saat 10.00’dan 13.00’e veya 14.00’e kadar mesai yapan bankalar da bulunabilir. Hollanda’da mağazaların çalışma saatleri şehirden şehre bazı farklılıklar göstermekle birlikte genelde hafta içi 9.0017.00 arasıdır. Pazartesi günleri çoğu mağaza saat 13.00’te açılır. Şehirlere göre akşam geç saatlere kadar alışveriş yapılabilecek günler, Perşembe veya Cuma günü olup, mağazalar haftada bir gün saat 21.00’e kadar açık kalır. Büyük şehirlerdeki mağazalar Pazar günleri de genellikle 12.0018.00 arası açıktır. Küçük yerleşim yerlerinde ise alışveriş merkezleri sadece her ayın ilk Pazar günü açıktır. Büyük süpermarketler, alışveriş akşamları hariç, hafta içi her akşam 20.00’ye kadar açıktır. Kalabalık bölgelerdeki süpermarketler Pazar günleri de açıktır. Resmi tatil günleri: Yılbaşı tatili (1 Ocak), Kutsal Cuma (29 Mart), Paskalya (1 Nisan), Kraliçe Günü (30 Nisan), Yükseliş Günü (9 Mayıs), Kutsal Pazartesi Yortusu (20 Mayıs), Noel Günü (25 Aralık), Noel hediyelerinin verildiği gün ( 26 Aralık). Yerel Saat Yerel Saat Türkiye’den bir saat geridedir. Kaynak: Ticaret Bakanlığı ve Dünya Gazetesi

Hollanda ülke analizi D

etaylı bilgi ve talepleriniz için www.tibim.org veya Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Ticari Bilgi ve İstihbarat Merkezi’ni ziyaret edebilirsiniz. Sizin için pazar araştırmanızı yapar, kesin müşteri veya potansiyel müşterilerinizin detaylı bilgilerini sunabiliriz. Hollanda ithalatı (2017) 2017 yılında 574,09 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiren Hollanda’nın ithalat yaptığı ilk 3 ülke sırasıyla; 93,42 milyar dolar ile Çin Halk Cumhuriyeti, 86,51 milyar dolar ile Almanya ve 48,5 milyar dolar ile Belçika’dır. Türkiye, Hollanda pazarında 4,19 milyar dolar ve %0,73’lük payı ile 28. sırada yer alır. Ürün özelinde Hollanda’nın gerçekleştirdiği ithalat incelendiğinde 37,4 milyar dolar ile ilk sırada bitümlü minerallerden elde edilen petrol yağları ve ham petrolyer gelir. İkinci sırada 22,64 milyar dolar ile cep telefonları veya diğer kablosuz ağlar için telefonlar yer alır. Bunları17,5milyar dolar ile biyodizel içermeyen petrol veya bitümlü minerallerin orta yağları ve müstahzarları takip eder. Hollanda ihracatı (2017) Hollanda’nın toplam 651,76 milyar dolar ihracatında en büyük paya sahip ilk 3 ülke sırasıyla 146,76 milyar dolar ile Almanya, 68,3 milyar dolar ile Belçika, 56,5 milyar dolar ile İngiltere’dir. Türkiye, Hollanda’nın ihracatında 7,16 milyar dolar ve %1,1payı ile 16. sırada yer alır. Ürün özelinde Hollanda’nın gerçekleştirdiği ihracat incelendiğinde 29,2 milyar dolar ile ilk sırada biyodizel içermeyen petrol veya bitümlü minerallerin orta yağları ve müstahzarları yer alır. Bu ürünü 22,78 milyar dolar hacim ile cep telefonları veya diğer kablosuz ağlar için telefonlar; 17,04 milyar dolarlık hacim sınıflandırılmayan emtialar takip

eder. Hollanda- Türkiye dış ticareti (2017) Hollanda’nın Türkiye’den ithal ettiği ürünlerin başında 389,7 milyon dolarlık hacim ile sıkıştırma ateşlemeli içten yanmalı pistonlu, malların taşınması için motorlu taşıtlar gelir. Bu değer Türkiye’nin bu ürün özelindeki Hollanda ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin % 8,92’sine karşılık gelir. Hollanda’nın Türkiye’den en çok ithal ettiği ikinci sıradaki ürün ise 134,3 milyon dolarlık hacim ile örme veya tığ işi tişörtler, tekler ve diğer pamuklu yeleklerdir. Bu değer Türkiye’nin bu ürün özelindeki Hollanda ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin % 8,12’sine karşılık gelir. Hollanda’nın Türkiye’den en çok ithal ettiği üçünü sıradaki ürün ise 116,8 milyon dolarlık hacim ile mücevherat ve bunların parçaları, gümüş dışında değerli metallerdir. Bu değer Türkiye’nin bu ürün özelindeki Hollanda ve diğer ülkelere yaptığı toplam ihracat değerinin %2,89’una karşılık gelir. Hollanda’nın Türkiye’ye ihraç ettiği ürünlerin başında 733,1 milyon dolar hacimle atık veya demir – çelik hurdası (cüruf, ölçek ve diğer üretim atıkları hariç) yer alır. Bu değer Hollanda’nın bu ürün özelinde Türkiye dâhil diğer ülkelere de yaptığı ihracat rakamının % 56,78’ine karşılık gelir. İkinci sırada 335,8 milyon dolar hacimle terapötik veya profilaktik amaçlı karışık veya karıştırılmamış ürünlerden oluşan ilaçlar yer alır. Hollanda’nın bu ürün özelinde yaptığı ihracatın %2,15’ine karşılık gelir. Ses, görüntülerin alınması, dönüştürülmesi ve iletilmesi veya yenilenmesi için makineler, 211,8 milyon dolar hacimle üçüncü sıradadır ve Hollanda’nın bu ürün özelinde yaptığı ihracatın % 1,25’ine karşılık gelir.


5

YIL: 20 | SAYI: 359 | 30 Eylül - 13 Ekim 2018 | www.mtso.org.tr

Komisyoncular kurumsallaşmak istiyor

M Gürgin Özkan

MTSO 2 No’lu Meyve ve Sebze Komisyoncuları Meslek Komitesi Başkanı

Hal dışında satılan mallarda eskiden olduğu gibi zirai stopajların ve hal rüsumu uygulamasının artırılmasını istiyoruz. Böylece hem belediyelerin, hem devletin kazancı artmış olur, hem de Hallerin cazibesi artmış olur.

ersin Yaş Meyve ve Sebze Toptancı Hali’nde faaliyet gösteren meyve ve sebze komisyoncuları büyüyüp kurumsallaşma yönünde atmak istedikleri adımlarda yollarının tıkanmasından şikayetçi. Yasal uygulamalarnedeniyledükkanlarını genişletemediklerini kaydeden MTSO 2 No’lu Meslek Komitesi Başkanı Gürgin Özkan, bu nedenle kapasitelerini artıramadıkları ve büyüyemediklerini anlattı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 2 No’lu Meyve ve Sebze Komisyoncuları Meslek Komitesi Başkanı Gürgin Özkan, sektöre yönelik değerlendirmeler yaptı. Haksız uygulamalarla karşı karşıya bulunduklarını belirten Özkan, özellikle dükkan kiralama ve satın almaları noktasında yaşanan sıkıntılara dikkat çekti. Halde faaliyet gösteren her bir firmanın 100 metrekarelik dükkanlarda çalışmasına izin verildiğini anlatan Özkan, “Maalesef 100 metrekarelik alanlara hapsedilmiş durumdayız. Tekelleşmenin önüne geçmek adına bir kişinin kendi şahsına ikinci bir dükkan almasına izin verilmiyor. Özellikle üretimin yoğun olduğu, malın yoğun geldiği dönemlerde ürünü indirip saklayacak yer bulmakta zorlandıklarını belirten Özkan, ikinci bir dükkan alabilmek için yeni şirketler kurmak durumunda kalmayıp her firmanın istediği gibi büyümesine olanak sağlanması gerektiğini söyledi. Yalnızca Mersin pazarına değil, dünya pazarına hitap ettiklerini, Mersin Hali’nin bölgenin en büyük hali olduğunu anlatan Özkan, şunları söyledi: “Eğer ikinci, üçüncü dükkanın ruhsatına izin verilirse firmalarımızın Malezya, Pakistan, Hindistan gibi ülkelerdeki firmalarla çalışma olanağı olur. Yurtdışına açılabiliriz. Böylece oradan getirdiğimiz ürünleri Türkiye genelinde daha uygun fiyatlarla satıp hem firmamızı büyütüp hem de kurumsal yapımızı güçlendirebiliriz. Oysa şu anda yurtdışından gelen bir

firma 100 metrekarelik alanımızı görünce bizimle çalışmak istemiyor. Kaliteli mal kaliteli pazar demek, büyümemizin önüne geçilmemeli.” “Dükkanlarımızı kiralayamıyoruz”

Mersin Hali’nin Türkiye’de özelleştirilmiş 4 halden birisi olduğuna da dikkat çeken Gürgin Özkan, burada mülk sahibi olan bir kişinin mülkünü üçüncü bir kişiye kiraya verme yetkisi bulunmamasından da şikayetçi oldu. Bu konunun çözümü adına ilgili bakanlıklara müracaatlarını yaptıklarını ifade eden Özkan, yeni yasal düzenlemelerde bu taleplerine yanıt verileceğini beklediklerini söyledi. Sektörde çalışma sisteminin genellikle babadan oğula geçtiğini dile getiren Özkan şu bilgileri verdi: “Bizler babadan oğula geçen müesseseleriz. Her birimizin okuyan çocukları var. Örnek vermek gerekirse birimize bir şey olsa, eşlerimizin burayı idare edebilmesi çok zor. Ancak çocukların eğitiminin devam etmesi için gelirin de devam etmeye ihtiyacı var. Gelirini burayı kiralayarak sürdürebilmesine imkan tanınmıyor. Her yıl bankalardan varlığımızı devam ettirdiğimize dair teminat mektubu alıp belediyeye veriyoruz. Gerekirse kiracılardan bu mektubun iki katı istensin ama kiraya verilmesine de hak tanınsın.” “Işıklandırma sorunu çözümlenmeli”

Bir diğer konu olarak ışıklandırma sorununa değinen Gürgin Özkan, Halde özellikle Sevkiyatçılar Bölümünün yeterince aydınlatılmadığını söyledi. Konuyu yazılı olarak belediyeye bildirdiklerini ama ilgili kurumun Enerjisa olduğunu öğrendiklerini kaydeden Özkan, bunun üzerine gerekli girişimlerde bulunduklarını ancak henüz istedikleri sonucu alamadıklarını söyledi. Enerjinin özel sektöre geçmesiyle birlikte karanlıkta kaldıklarını belirten Özkan, şöyle konuştu:

“Yöneticilerin gayretiyle şu anda Komisyoncular Bölümünde sorun çözüldü. Akşam yanan ışıklarımız sabahın erken saatlerine kadar açık kalıyor. Giriş ve çıkışlar kontrol altında, MOBESE kameralarımız olup biteni görüyor ancak aynı şeyi Toptancılar ve Sevkiyatçılar Bölümü için söylememiz mümkün değil. Mersin Hali için Ortadoğu’nun en büyük Hali değerlendirmesi yapılıyor. Ama günde 20 bin kişinin girip çıktığı bir yerin aydınlatmasında sorun yaşanıyor. Elektriksiz alanları özellikle geç saatlerde kontrol altına alabilmek mümkün değil, bu durum bizleri oldukça rahatsız ediyor. Bu bölümlerde yaşanacak herhangi bir olumsuzluğun hesabını kimse veremez.” Halde satış yapan firmalar kadar toptancılar, sevkiyatçılar ya da çok amaçlı faaliyet gösteren firmaların da hal rüsumunu düzenli olarak ödediklerini vurgulayan Özkan, halde satışı yapılan ürünlerin sevkiyatçılar bölümünde paketlenip yurtiçi ya da dışına gönderildiğini, entegre bir yapı bulunduğunu ve her firmanın eşit haklara sahip olması gerektiğini söyledi. Hal Kayıt Sistemi’ne dahil olmaları nedeniyle borçların yatırılmaması ya da geciktirilmesi halinde anında bir tuş ile çalışmalarının durdurulduğunu hatırlatan Özkan, “Hal Kayıt Sistemi Ankara’ya yani Bakanlığa bağlı bir sistem. Bizim satış yapabilmemiz adına hepimiz bu sisteme dahil oluyoruz ve birer şifre veriliyor. Bu şifrelerle faturalarımızı kesebiliyoruz. Borcumuz olması halinde ise anında sistem kapatılıyor ve satış yapamıyoruz. Eğer biz ödemelerimizi zamanında gerçekleştiriyorsak hak ettiğimiz hizmeti de almak istiyoruz” dedi. Cezaları kesmek için acele edilmemeli

Hal Kayıt Sistemi ile alınan fatura bildirimlerinin künyelerin sevkiyatçılar ve ihracatçılar tarafından kullanıldığını anlatan

Gürgin Özkan, ancak zaman zaman sistemin hata vermesi nedeniyle bu künyelerin ya da fatura bildirimlerinin TIR’lara yetiştirilemediğini söyledi. Sistemde görülmeyen kamyonların anında durdurulup ceza kesildiğini ifade eden Özkan, “Arkadaşlarımız bu durumda çok ciddi rakamlar ödemek durumunda kalıyor. Sonrasında sistemdeki sorun giderildiğinde gerçek anlaşılıyor ancak bu paraların geri alınabilmesi çok zaman alıyor. Bu nedenle ilgililer ceza kesme noktasında acele etmemeli. Sistem açılınca eğer ihracatçı bir hata yapmış ise o zaman kesilmeli” diye konuştu. “A kalite ürünün fiyatını tespitte zorlanıyoruz”

Haller dışında satılan ürünlerden duydukları rahatsızlıkları da dile getiren Gürgin Özkan, şu bilgileri verdi: “Hal arz talep dengesini sağlar. Tüm ürünlerin günlük fiyat listesi halde belirlenir. Ancak tedarikçiler malın en iyisini üreticinin elinden alıyor kendi hesaplarına çok uluslu firmalara satıyorlar. Serbest ticarete elbette karşı değiliz ancak hale kaliteli mal girmezse A kalite ürünlerin fiyatlarını tespit edebilmemiz mümkün olmaz. Bu nedenle hal dışında satılan mallarda eskiden olduğu gibi zirai stopajların ve hal rüsumu uygulamasının artırılmasını istiyoruz. Böylece hem belediyelerin, hem devletin kazancını artırmış oluruz, hem de hallerin cazibesi artırılmış olur.” Son olarak halde faaliyet gösteren komisyoncuların üreticiyi desteklediğine de değinen Özkan, ekim desteği verdiği çiftçinin ürünlerini alıp sattıklarını anlattı. Bu nedenle komisyoncuların gelişmesinin önemli olduğunu ifade eden Özkan, “Her bir dükkanda katipten hamala, işçiden, nakliyeciye çok sayıda kişiye istihdam sağlanıyor. Ancak dışarıda faaliyet gösteren kişilerle rekabet etmekte zorlanıyoruz. Bunun önüne geçilmesi için stopaj ve hal rüsumu konusundaki önerilerimiz gözden geçirilmeli” diye konuştu.

İnşaat sektörü, maliyetlerdeki aşırı artıştan şikayetçi

D

öviz kurlarındaki aşırı artış, kullandıkları malzemelerin önemli kalemlerini ithal eden inşaat sektörünü olumsuz etkiledi. Sektör temsilcileri yerli ürünlerdeki fiyat artışını ise anlamlandıramıyor. Sektör olarak 500 ayrı ürün kalemini kapsadıklarını anlatan 40 No’lu Genel İnşaat Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Nurettin Akbay, “Ekonominin lokomotifi sayılabilecek bu sektörün yeniden canlanması için gerekli adımlar atılmalı” diyor. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) 40 No’lu Genel İnşaat Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı Nurettin Akbay, sektörü değerlendirerek komite olarak yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi. Komite bünyesinde hem kamu müteahhitlerinin hem de özel sektörde faaliyet gösteren müteahhitlerin yer aldığını anlatan Akbay, her iki alanda çalışan temsilcilerin de sıkıntılı bir süreçten geçtiğini dile getirdi. Her iki alanın da ciddi sıkıntıları bulunduğunu belirten Akbay, ilk olarak kamu müteahhitlerinin çalışmalarına yönelik değerlendirme yaptı. Kamu adına çalışan müteahhitlerin özellikle ihalelerde zorlandığını ifade eden Akbay, ihaleleri aldıkları dönemde yapılan sözleşme fiyatlarıyla bugünün şartları karşılaştırıldığında maliyet artışları nedeniyle fiyatların birbirini tutmadığını, artan maliyetleri ise sözleşmeye yansıtamamanın zorluklarını yaşadıklarını anlattı. Geçen yıl demirin tonu 2 bin 500 TL iken şu anda 4 bin TL’ye yükseldiğini, betonun metreküpünün 100 TL’den 175 TL’ye ulaştığını ifade eden Akbay, “Bunlar yalnızca birkaç kalem. Ancak kullanılan malzemelerin tamamında fiyat artışı yaşandı ve bu artış sözleşme fiyatlarına yansıtılamıyor” dedi. “Müteahhitler Fiyat Farkı Uygulaması talep ediyor”

Bu konuda üyelerden kendi-

MTSO 05 CMYK

lerine çok sayıda sorun iletildiğini dile getiren Akbay, “Biz de Komite olarak bu sorunları önce Meclisimize oradan da TOBB’a taşıyıp çözüm üretmeye çalışıyoruz” dedi. İhaleler konusundaki talebin artması üzerine Komite olarak fiyat farkı uygulaması üzerine çalıştıklarına değinen Akbay, “ekonomimizin güçlenmesi, firmalarımızın sürdürülebilirliği adına aldıkları işleri sonuçlandırabilmeleri büyük önem taşıyor. Bu noktada destek vermek adına fiyat farkı uygulamasıyla ilgili görüşlerimizi ilgili mercilere ilettik. Şimdi kamu müteahhitlerimizin tümü bu yönde bir kararın alınmasını bekliyor. Aksi halde maalesef şirketlerin önemli bir bölümü kapanma tehdidiyle karşı karşıya kalacak” değerlendirmesini yaptı. İhalelerde ihale konusu olmamakla birlikte kamunun talep ettiği araçlar konusuna da değinen Akbay, şunları söyledi: “Son dönemlerde firmalarımız, ihalenin konusu olmamakla birlikte şartnamelere eklenerek müteahhit firmadan talep edilen otomobillerin şartnamede yazılı olmayan amaçlar doğrultusunda kullanma talebi gelmesi nedeniyle yaşadıkları sorunları sıkça paylaşmaya başladı. Örneğin ihale kapsamında talep ettiği ve o işle ilgili kullanması gereken aracı, başka işleri için kullanma taleplerinin arttığı, hatta idarelerin ihale konusu işte ihtiyaç olmamasına rağmen ihale şartnamesine araç eklediklerini söyledi. Şantiyelerde zaten gerekli araçlar var, yeniden araç alınması firmalara sıkıntı oluşturuyor. Birçok arkadaşımız borçlarını ödeyemeyecek duruma geldi. Hükümetimizin son dönemlerde kamudaki tasarrufa yönelik çalışmaları göz önünde bulundurulacak olursa bu taleplerin ne önüne geçilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Bu konuda yapılacak bir tasarrufun

hem yükleniciye hem de kamuya yarar sağlayacağını düşünüyorum.” “Özel sektör değerinde satış yapamıyor”

Çalışmalarını yap sat sistemiyle özel sektör çatısı altında sürdüren müteahhitlerin ise farklı sorunları bulunduğunu anlatan Nurettin Akbay, burada yaşanan en ciddi sorunun ise gayrimenkullerin değerinde satılamıyor olmasını gösterdi. Sektör temsilcilerinin büyük bölümünün bankalara borcu bulunduğunu ve bu borcu ödeyebilmek adına ellerindeki gayrimenkulleri yüzde 30’lara varan ciddi bir zararla satmak durumunda kaldıklarını bildiren Akbay, bu sıkıntıların yaklaşık 8-9 aydır devam ettiğini anlattı. Paralelinde inşaat sektörünü oluşturan 500 farklı kalem ürünün imalat ve satışını yapan firmaların tamamında bu durgunluğun hissedildiğine dikkat çeken Akbay, bunun yanında malzeme sıkıntılarının başladığını da söyledi. Geçmişte 6-7 ay vadeli alınabilen malzemelerin bugün peşin ödeme yapılmasına rağmen temin edilmesinin zorlaştığını belirten Akbay, “Maalesef stokçuluk yapan bazı firmalar kriz fırsatçılığı yapıyor. Bu konuyla mücadele edildiğini, çeşitli cezalar getirildiğini biliyor ve destekliyoruz ancak denetimler daha da artırılmalı” dedi. “Yerli üretimin fiyat güncellemesini doğru bulmuyoruz”

Yalnızca ithal ürünlerde değil yerli ürünlerde de fiyatların ciddi arttığını vurgulayan Nurettin Akbay, “Boya, tuğla gibi malzemeler yerli üretim, ancak onlarda da dövize endeksli fiyat güncellemeleri yapılıyor. Kur farkıyla piyasadaki fiyat artışı arasında ise büyük fark var. Döviz kurlarının çok üzerinde artışlar yapılıyor” ifadelerini kullandı. Suriyeli vatandaşların Tür-

kiye’ye geldiği ilk dönemlerde özellikle yap-sat sektöründe ciddi bir hareketlenme yaşandığını hatırlatan Akbay, “Ancak şu anda durdu. Yatırımlar da durdu. Tüm müteahhitler elindeki yatırımları bitirmeye çalışıyor ancak kimse yeni projeye giremiyor” dedi. Mersin’de mevcut durumda ihtiyaçtan fazla konut bulunduğuna da işaret eden Akbay, düzensiz bir yapılaşma oluştuğunu, bu nedenle yeni proje yerine eski binaların dönüştürülmesi yönünde çalışılması gerektiğini söyledi. Kentsel dönüşümün bu noktada büyük önem taşıdığını kaydeden Akbay, şunları söyledi: “Mersin’de kentsel dönüşüme ciddi derecede ihtiyaç var. Geçmişte kentsel dönüşüm yapılmadığı için arsa oluşturulamıyordu ve fiyatlar büyük ölçüde yükseliyordu. Şimdi yapılan imar çalışmaları sonucu arsa oluşturuldu ama yeni proje yapacak finans noktasında sıkıntı yaşanıyor. Bu nedenle halen en iyi seçenek olarak kentsel dönüşüm duruyor. Yeni bina yerine binaların yenilenmesi sektöre hareket getireceği gibi daha planlı ve modern bir şehre sahip olunmasını da sağlayacaktır.” “İşini bırakan inşaat sektörüne yöneldi”

Bir diğer sıkıntının da sektördeki artan müteahhit sayısında yaşandığına değinen Nurettin Akbay, “Bir dönem inşaat sektörü o kadar çok büyüdü ki herkes işini bırakıp bu sektöre yöneldi. Bu da sorun oluşturdu. Son dönümlerde Mesleki Yeterlilik getirildi ve yavaş yavaş bir standart geliyor. Önümüzdeki süreçte Hükümetimizin de aldığı önlemlerle sektörün yeniden hareketleneceğine ve bu hareketlilik başladığında sektöre getirilen standartlarla birlikte çok daha kaliteli projelerin ortaya çıkacağına inanıyorum” dedi.

Nurettin Akbay

MTSO 40 No’lu Genel İnşaat Faaliyetleri Meslek Komitesi Başkanı

İnşaat sektörünün canlanması, firmaların sürdürülebilirliği adına kamu ihalelerinde Fiyat Farkı Uygulamasına yönelik düzenleme yapılmasını bekliyor. İhalenin alındığı tarihteki fiyatlarla, bugünün fiyatları maliyet artışları nedeniyle aynı değil. Eğer bu konuda bir düzenleme yapılmazsa maalesef şirketlerin önemli bölümü kapanma tehdidiyle karşı karşıya kalır.


6

YIL: 20 | SAYI: 359 | 30 Eylül - 13 Ekim 2018 | www.mtso.org.tr

ÇİMSATAŞ, dünya markalarının tasarımlarına yön veriyor

10’unu mutlaka yatırıma ayırıyoruz. Geçen yıl yaklaşık 5 Milyon Euro’luk yatırım gerçekleştirdik, bu yılda aynı boyutta yatırım yapmış olacağız. Genellikle yatırımlarımızda ana faktör, artan talebi karşılamak için kapasite artırım gerekliliği oluyor. Bu da verim artışını, kalite geliştirme ve ileri teknoloji takibini beraberinde getiriyor. “Entegre yapımız gücümüzü artırıyor”

Zafer Müftüoğlu

ÇİMSATAŞ Genel Müdürü

Dünya genelindeki inşaat makinasi, otomotiv, demiryolları ve zirai araç ana üreticilerine parça tedarik eden ÇİMSATAŞ, son yıllarda parça tedarik ettiği Volvo, Daimler, Liebherr, Terex, Claas, Atlas Copco, Knor Bremse ve Renault gibi sektörünün önde gelen markalarının ürün tasarımlarına da yön veriyor.

A

na üreticiler yeni bir makina veya araç üretimi için yola çıktığında projenin başından itibaren prosese dahil olan ÇİMSATAŞ, özellikle döküm ve dövme parça tasarımlarında çözüm ortaklığı sunarak üretimin en verimli ve uygulanabilir olabileceği şartları tespit ediyor. Çukurova İnşaat Makinaleri Sanayi ve Ticaret A.Ş’nin (ÇİMSATAŞ) serüveni 1975 yılında, Caterpillar Inc. lisansı ile inşaat makinalerinin aşınan parçalarının yedek parça olarak üretimiyle başlıyor. Bugün bünyesindeki döküm ve dövme tesisleri yanında mekanik ve ısıl işlemleri de gerçekleştirebilen entegre yapısına kavuşan firma, inşaat makinasından otomotive, demiryollarından, zirai araçlara kadar çok geniş yelpazede faaliyet gösteren ana üreticilere orijinal parça tedarik ediyor. Firma son dönemlerde talep edilen parçaların seri üretimi yanısıra, yapılacak yeni ürünlerde projelerin başından itibaren üretici firmanın yanında yer alarak üretimde gerekli parçaların döküm veya dövme teknolojisine uygun hale gelebilmesi adına tasarım ortaklığı da sağlıyor. Bu başarıya ulaşabilmelerinin ana kriteri olarak kaliteye verdikleri önemi gösteren ÇİMSATAŞ Genel Müdürü Zafer Müftüoğlu, kalitelerini koruyabilmek adına müşterilerini belirlerken çok seçici davrandıklarını vurgulayıp, bu noktada nelere dikkat ettiklerini ise şöyle anlatıyor: “Müşterilerimizde özellikle çok seçici davranıyoruz. Çünkü çalıştığımız firmadan mutlaka olumlu ya da olumsuz geri dönüş alarak kendimizi test etmek istiyoruz. Müşterilerimiz kendimizi geliştirebilmemiz adına bize mutlaka bir şeyler verebilmeli. Kalitemizi artırmamıza katkı sağlamalı. Ürün kalitesi ve termin açısından duyarlı olmalı. İstediği kaliteyi bulamazsa bize dönüş yapıp hangi noktalarda kendimizi geliştirmemiz gerektiği konusunda yol göstermeli.” Kalite yanında milli üretime de büyük önem verdiklerini anlatan Müftüoğlu, “2017 yılı verilerimize göre toplam ciromuz içindeki ithalatın payı %1.33. Kısacası girdimizin yaklaşık %99’u yerli” açıklamasını yapıyor. Bu ana ilkelerle yürüttükleri çalışmalar sonucunda geçtiğimiz yıl Türkiye genelinde ihracatta 404’üncü olduklarını kaydeden Müftüoğlu, her yıl İstanbul Sanayi Odası (İSO) tarafından açıklanan en büyük sanayi kuruluşları listesinde İkinci 500’de 132’nci sırada yer aldıklarını bildiriyor.

MTSO 06 CMYK

Şirket Genel Müdürü Zafer Müftüoğlu, ÇİMSATAŞ’ın dünden bugüne gelişimini, bu gelişimde nelerin etkili olduğunu, hangi çalışmalara ağırlık verdiklerini ise MTSO Haber Gazetesi için şöyle anlatıyor: “Yatırımlarla büyüdük”

ÇİMSATAŞ şirket olarak1973 yılında kuruldu. Ürerim faaliyetine 1975’te Mersin’de başladı. Neden Mersin’inin tercih edildiğine gelince, ÇİMSATAŞ bir Çukurova Holding şirketi. Bu Holding hisseleri ise ağırlıklı olarak Tarsuslu bir aile olan Karamehmetlere ait. Kendi bölgesini kalkındırmak, bölgenin sanayi yapısını güçlendirmek isteyen bu aile, yatırımlarını da Mersin ve çevresinde toplamak istedi diyebiliriz. Başlangıçta Amerikan firması Caterpillar Inc’in lisansı ile inşaat makinelerinin zincir, makara, tırnak gibi çalışma sürecinde aşınan parçalarını yedek parça olarak üretmek adına kurulmuş bir tesisti. Çalışmalarımızı 5 bin metrekaresi kapalı, toplam 28 bin metrekare alanda sürdürüyorduk. Talep edilen parçaların üretimi için döküm ve dövme taslaklarını yurtiçi ve yurtdışından temin edip bünyemizde mekanik ve ısıl işlemlerini yapıyorduk. Önceliğimizin her zaman kalite olduğunu söyleyebilirim. Bir süre sonra taslak döküm ve dövme malzemeyi istediğimiz kalite ve adette bulmakta zorlanmaya başladık. Yan sanayiden tedarik edemedik. Bunun üzerine 1978 yılında çelik dökümhanemizi kurduk. Bu yatırımı gerçekleştirdiğimiz dönemde aslında 500, bilemediniz en fazla 700 ton döküme ihtiyacımız vardı ama verimli bir yatırım için yıllık 2 bin ton kapasiteli bir tesis kurmamız gerekmişti. Bu kez fazla kapasitemizi değerlendirebilmek için yaptığımız arayışlar yeni ürünleri ve büyümemizi de beraberinde getirdi. Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz 4 aşamalı kapasite artırım yatırımları ile yıllık 13 bin tonluk üretim kapasitesine ulaştık. “Bünyemizde kendi dövmehanemizi kurduk”

Benzer sebeplerden dolayı 1983 yılında ise çelik dövmehanemizi kurduk. Aslında bizim ihtiyacımız yıllık toplam 4 bin ton taslak dövme iken, yine en randımanlı yatırımın 10 bin ton kapasiteli olması nedeniyle ihtiyacımızdan fazla kapasitede yatırım gerçekleştirdik. Bu kez yine fazla kapasitemizi başka ana sanayi firmalarına verebilir miyiz diye araştırmaya

başladık. Sonunda bunu yapabileceğimizi de gördük ve bugün artık boynuz kulağı geçti. Bu alanda daha hızlı büyümeye başladık. Yapılan kapasite artırımlarıyla yıllık 25 bin ton üretim kapasitesine ulaştık. Aslında başlangıç işimiz yedek parça üretimiydi. Ancak bu alanda rekabet çok fazla, dünya çapında geniş bir dağıtım ağı ve yüksek miktarda stok bulundurmak gerekiyor. Oysa bunları sağlayabilmeniz çok zor, zahmetli ve maliyetli olacaktı. Bu nedenle fazla dökme ve dövme kapasitelerimizden de yola çıkarak yavaş yavaş ana sanayiye tedarikçi olma işimizi büyüttük. Yola çıktığımız ilk işimiz de böylece giderek küçüldü. Bu alana yatırım yapmayınca doğal bir seleksiyon sonucu ekipmanlarımız eskiyip güncelliğini kaybetti. Şimdilerde iş makinelerinin aşınan yedek parçalarını tamamen bırakma noktasına geldik. Hemen hemen tüm kapasitemizle ana sanayiye tedarik sağlıyoruz. Geçen yıl iş makinelerinin aşınan parçaların payı toplam satışı ciromuzun sadece yaklaşık %4 üne denk geliyordu. 2019 yılı ortalarında ise bu işten tamamen çıkmayı planlıyoruz. Ana sanayiye tedarikçi olma işine, Renault, Uzel, Akkardan gibi yerli firmalar ile çalışmaya başlayarak girdik. 1984’te ise ihracata başladık. Ancak çalışma prensibimiz ve kalitemiz kısa sürede ihracatımızın artmasını beraberinde getirdi. Çok hızlı büyüdük. Şu anda toplam satışlarımızın %70’ini ihraç satışları oluşturmaktadır. Önümüzdeki 1-2 yılda ise bu rakamı %90’lara çıkarmayı hedefliyoruz ve bu hedefe ulaşacağımızdan eminiz. “Bütçemizin % 7 ile 10’unu yatırıma ayırıyoruz”

Sürekli büyüme hedefi, kendimizi geliştirme, kalitemizi ve verimliliğimizi artırma çabaları yeni yatırımları ve yeni üretimleri beraberinde getirdi. Bu nedenle bugüne kadarki faaliyetlerimizi anlatmaya devam edecek olursam 1981’de yine Caterpillar Inc. lisansı ile bu kez yedek parça yerine iş makinelerinin tamamını üretmeye başladığımızı söyleyebilirim. Bu çerçevede 4 değişik model paletli ve lastik tekerlekli yükleyici ürettik. Bu üretimimiz 1995 yılına kadar devam etti ve toplamda 988 adet iş makinesi ürettik. Bizim için çok önemli bir tecrübe oldu. Ürünleri yurtiçinde satıyorduk. 1992 senesinde Meritor Lisansı ile komple Ağır Hizmet Freni

üretimine başladık. 1994 yılında ise Caterpillar Inc. ile lisans anlaşmamızı sonlandırarak, Liebherr-Almanya ile benzer bir anlaşma yaptık. Bu kapsamda 6 değişik model Paletli ve Lastik Tekerlekli Ekskavatör ve Lastik Tekerlekli Yükleyiciler ürettik. 1995’ten 2009’a kadar devam eden bu dönemde toplam 894 adet makine ürettik. Bunlar aslında bizim yan işimizdi. Asli olarak, ana sanayiye kendi ürettikleri ekipmanlarda kullanılan döküm ve dövme kökenli parçaları taslak veya tamamen işlenmiş olarak tedarik eden yan sanayi olarak faaliyetlerimizi geliştirmeyi sürdürdük. Şu anda hemen hemen tam kapasitemizle inşaat makinesi, otomotiv, demiryolları, zirai araç ana üreticilerine orijinal parça tedarik ediyoruz. Kuruluşumuzdan itibaren düzenli olarak yatırım gerçekleştirdik. Her yıl bütçemizin % 7 ile

Bugün Liebherr, Atlas Copco, Daimler, Volvo, Claas, Mercedes, Terex, Knorr Bremse gibi dünyanın önde gelen firmaları için üretim yapıyoruz. Çalışmalarımızı 34 bin metrekaresi kapalı, toplam 84 bin metrekare alanda 790 personel ile sürdürüyoruz. Aynı zamanda bir de Tasarım Merkezimiz bulunmakta ve burada da çalışmalarımızı 12 kişilik tasarım ekibiyle sürdürüyoruz. Bünyemizde dövmehanemiz ve dökümhanemiz bulunmakta. Mekanik ve ısıl işlem imkanlarımız çok fazla. Kısacası güçlü, entegre bir yapıya sahibiz. Bu yapıya sahip, sektörümüzde Türkiye’deki tek firma olmamızla birlikte dünyada da sayısı çok az olan tesis arasında yer aldığımızı söyleyebilirim. Bu özelliğimiz bizimle çalışan firmaların istedikleri ürünlere hem daha hızlı ulaşmasını sağlıyor hem de maliyetlerini aşağı çekiyor. Çünkü talep ettiği her bir işlemi farklı tesiste yaptırmak yerine hizmeti tek elden alabiliyor. Bu da tercih edilirliğimizi ve bilinirliğimizi artırıyor. Döküm ve dövme genellikle birbirine alternatif iki üretim şeklidir. Eğer üretilecek parça çok girift ve adetleri nispeten düşükse döküm tercih edilir. Parça çok girift değilse ve adetler yüksekse dövme her açıdan daha uygun olan üretim şeklidir. Biz her iki tesise de sahip olmamız nedeniyle müşterimiz bir parça getirdiği zaman maliyetlerini düşürebileceğimiz alternatif üretim yöntemi sunabiliyoruz. Ana sanayi firmaları son yıllarda üretim yerine sadece montaja ağırlık vermeye başladı. Parçaları dışarıda ürettirip, kendisi monte ediyor. Bizde mekanik ve ısıl işlem imkanlarının bulunduğunu görünce tedarikte bizi tercih ediyorlar. Bu sayede bizimle belli bir konuda çalışmak isteyen firma

ilk teması sonrasında mutlaka farklı taleplerle de geliyor. Müşteri nezdinde güvenilirliği ve yüksek kaliteyi sağladığınız sürece iş işi, müşteri yeni müşteriyi getiriyor. Bu sebeple pazarlama konusunda özel ve kapsamlı bir departmanımız bulunmuyor. 4-5 senedir tamamen müşterilerimiz bize geliyor ve yoğun talep artışına cevap verebilmek için kapasite artırımına sürekli olarak devam ediyoruz. Yeni iş veya müşteri aramak adına olmasa da, son dönemlerde iş makineleri sektörünün en prestijli fuarı olan Almanya’daki BAUMA’ya katılmayı tercih ediliyoruz. Amacımız, sadece varlığımızı göstermek, tanınmış kuruluşlar arasında yer alıyor olduğumuzu vurgulamak ve bu vesile ile müşterilerimiz ile görüşmek ve onları ağırlamak olmaktadır. “Disiplinimiz yurtdışı firmalarından geliyor”

Bugünkü kalitemizde ve çalışma disiplinimizde, Caterpillar Inc’in çok büyük katkısı vardır. 1975’te ÇİMSATAŞ’a lisans verdiği dönemde tek bir şart koymuştu. O da şirketin Kalite yetkilisinin kendileri tarafından eğitilmesi ve yönlendirilmesi idi. O dönem Kalite Müdürü olarak ben görev yapıyordum ve 3 ay süresince Avrupa’da çeşitli Caterpillar fabrikalarında yoğun bir eğitim aldım. Kuruluşumuz daha ilk gününden itibaren kalitenin çok dominant olduğu bir işletme olarak gelişti ve yönlendirildi. Kalite alanında birçok gelişmiş uygulamayı işletmemizde tatbik eden Türkiye’deki ilk kuruluş olduk. Halen o günden gelen köklü kalite anlayışı devam ediyor. Bu durumun somut bir göstergesi ise son yıllarda kalite bölümümüzde yetişen teknik elemanların üretimin üst kademelerinde yönetici olarak giderek daha fazla görev alıyor olmalarıdır. Kalitenin temelini kalifiye personel oluşturur. Kalifiye personel bulma noktasında ise sıkıntı yaşadığımızı söyleyebilirim. Ama bu sorunu da verdiğimiz düzenli eğitimlerle kendi bünyemizde çözüyoruz. Yönetim kademesinde görev alan personelin tamamını 1980’den bu yana bizimle birlikte çalışan, kendi bünyemizdeki kişilerden seçiliyor.

Büyük ve küçük sanayi işletmeleri birbirinin en büyük destekçisidir…

M

ersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Kızıltan, Çimsataş Genel Müdürü Zafer Müftüoğlu ve Genel Müdür Yardımcısı Fatih Erdoğan’ı ziyaret ederek bir süre sohbet etti. Sohbet sırasında büyük sanayi kuruluşlarının KOBİ’ler açısından önemine vurgu yapan Kızıltan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Büyük sanayi kuruluşlarımız; KOBİ’lerin, yani küçük ve orta ölçekli sanayicilerin hem rol-modelidir hem de onlardan yapacakları alımlarla KOBİ’lerin üretimini tetikleyen kuruluşlar-

dır. Küçük sanayi sitelerinde yer alan sanayicilerle orta ölçekli sanayiciler ise büyük sanayi kuruluşlarının en büyük destekçisidir. Amacımız Mersin özelinde, kentimizde var olan büyük sanayi kuruluşları ile küçük ve orta ölçekli sanayicileri bir araya getirmek ve bir birlerini daha iyi tanımalarını sağlamak olacaktır. Kim ne talep ediyor, kim ne üretiyor bunu bilmek zorundayız. Çünkü Mersin her türlü yan sanayide ve büyük sanayi kuruluşlarının ihtiyaç duyduğu üretimlerde kaliteli ürün üretme, kaliteli mühendislik hizmetleri verme becerisine sahip

bir kenttir. Bu iş birliğinin üretimde sinerjiyi arttıracağına, bu iş birliğinin hem büyük işletmelere hem de küçük ve orta ölçekli sanayi işletmelerine büyük karlılık, maliyet avantajı, lojistik avantaj ve sürdürülebilir bir ilişki kazandıracağına inanıyorum. Bırakın yurt dışından alınan hizmet ve ürünlerin maliyetinin aşırı derecede artmasını, ulusal ölçekli hizmet ve mal alımları bile bu kadar artmışken, kendi ihtiyaçlarımızı bölgesel ve kent özelinde halletmek zorundayız. Bu imkan da, bu kalite de, bu beceri de Mersin sanayicisinde vardır.”


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.