bkulliye

Page 91

ayakları ise şehrin evleri ve mazgallarıdır.[5] Tamamen somut düşünceye dayalı bu fiziki insan ilişkili Batı şehirlerine karşılık, Doğu/İslam şehirlerinde, şehir soyut olarak tasavvur edilmiştir. Somut olarak Kâbe/Camiyi merkeze alan ve onun etrafında bir hilal şeklinde genişleyen İslam şehirleri, insan bedenini değil, insan kalbini olmazsa olmaz yapmıştır. Farabi’nin “Erdemli Şehir” felsefesinde, somut olana değil, insanı insan eden soyut/metafizik/aşkın kavramlara yer verilmiştir. Şehre şekil yönünden değil, ruh/idare yönünden bakılmıştır. Zira Farabi’ye göre ‘şehir’ ideal bir Müslümanda bulunması gereken bütün erdemleri taşımak zorundadır. Tanrı ile insan arasında şehir yalnızca bir araçtır. Batı uygarlığında ise şehir bir amaçtır, hem de insana hizmet eden bir araç… “İş bu vücut şehrine” adlı şiirinde Yunus, insan bedenini şehre benzetir ve bu şehre her girmek istediğini ve bu şehrin sultanını görmek arzusu taşıdığını belirtir. “İş bu vücut şehrine Her dem giresim gelir İçindeki sultanın Yüzün göresim gelir İşidirem sözünü Göremesem yüzünü Yüzünü görmekliğe Canım veresim gelir

si/askerini öldürmek ister. Çünkü gönül şehrindeki sultana ulaşmak kolay değildir. Ayrıca vücudu/insanı şehre benzettiği bir başka şiirinde; “Bu vücudun şehrinde buçuk yolluk assım yok Amelim mahallesi serbeser kalmış ıssız”[7] diye yazar ve şiirin son kıtasında; Yunus’un bu sözünden sen mana anlar isen Konya minaresin göresin bir çuvaldız”[8] derken Konya’yı zikreder. Burada belirgin olarak bir şehri/Konya’yı anlatmaktan ziyade, irfani bir söyleyiş kendini hissettirir. Ve sözünü ancak bilgi/irfan sahibi kimselerin anlayacağını belirtir. Yunus’un şiirlerinde birtakım şehir isimleri geçse de bunlar sadece Rum ili ve Şam gibi görüp geçtiği şehirlerdir. Yunus, soyut olan gönül şehrine ulaşmak için somut şehirlerden geçer. Yunus aynı zamanda arayan bir adamdır. Varoluşunu tamamlamak daha doğrusu tasavvuftaki ‘seyr-ü süluk’ü tamamlamak için yolculuğa çıkmış bir şairdir. Bu yolculuk bir başka şiirinde dile getirdiği; “Şeriat, tarikat yoldur varana / Hakikat, marifet andan içeri”[9] dört aşamadan oluşur. Şeriat, tarikat, hakikat, marifet yolunu tamamladıktan sonra ancak gönül şehrinin sultanına ulaşabilir. Bu bağlamda Yunus şiiri yolculuk şiiridir. Hep hareket, hep oluş, hep hâlden hâle giriştir. Örneğin; “Karlı dağlar mı aştın Derin ırmaklar mı geçtin Yarından ayrı mı düştün Niçin ağlarsın ey bülbül hey”

Ol sultan halvetinin Yedi hücresi vardır Yedisinden içeri Cevlan (v)urasım gelir

İlin mi şarın mı kaldı Namus u arın mı kaldı Gurbette yarın mı kaldı Niçin ağlarsın ey bülbül hey

Her kapıda bir kişi Yüzbin çerisi vardır Aşk kılıcın kuşanıp Cümle kırasım gelir”[6]

Gülistan oldu güllerin Açıldı güllerin bağın Yaktı elleri firakın Niçin ağlarsın ey bülbül hey”[10]

Bu şiirde insan bedeni şehir, şehir içindeki Sultan ise Tanrı’dır. Sultanın bulunduğu yer bilindiği gibi kalp yani yürektir, gönüldür. Yunus gönüldeki bu sultana ulaşmak için kılıç kuşanıp, yüz bin çeri5. Bk. Richard Sennett, Ten ve Taş, çev. Tuncay Birkan, Metis Yay.2011, İst. 6. Yunus Emre, age.s. 77

7. __________, age..s. 126 8. __________, age..s. 126 9. __________, age..s. 40 10. _________ , age..s. 85

91

h az ir a n-temmuz-a ğustos 2 0 1 2


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.