bkulliye

Page 45

yazacak kâh efsane söyleyip uykuya dalacaktır beşeriyet. Yine de aşkın fennine akıl sır ermeyecektir. Elbette aşkı anlatmaya güç yetmeyecektir; ancak hiç olmasa insan kendi hâlini takrir ile teselli bulmaya çalışacaktır. Bütün âşıkların yaptığı bundan ibarettir. Yunus’un yaptığı da budur: Aşka doyamadı özüm, gensizin söylerim sözüm Yunus senün işbu sözün âlemlere destan ola

Bu kadar içten, bu kadar samimi yaşadığı, Zal oğlu Rüstem’in gürz kudretiyle söze hâkim olduğu hâlde ve kendi ifadesiyle “Yunus bu sözleri çatar / Sanki balı yağa katar”casına sade, rahat ve kolay söylemesine; hayır, söylemeyip âdeta terennüm etmesine, şakımasına rağmen tatmin olmaz. Bu nasıl bir kalp hararetidir ki Yunus, onu lisan ile anlatmaya muktedir değildir? Heyhat ki Yunus gibi muktedir bir şair baş vermeden aşkı anlatamayacağını söylüyor: Ahi erdiği değil, bu göz gördüğü değil Dil söz verdiği değil, bî-lisan bî-ser gerek

Yunus bu konudaki çaresizliğini şöyle dile getirir: Söyler isem sözüm savaş. Söylemezsem ciğerim baş. ... Sevdiğim söylemezsem. Sevmek derdi beni boğar. Yunus, aşkı anlatmak için her çareye başvurur, dilin bütün imkânlarını kullanır; ancak sözün kâfi gelmediğini görür ve bu sefer hâlini tasvire başlar. Aşkın kendini ne hâle soktuğunu, başına neler getirdiğini dehşet verici tasvirlerle anlatmaya çalışır: Ben yürürüm yâne yâne aşk boyadı beni kâne Ne âkilem ne divâne gel gör beni aşk neyledi

İnsan aklını çalıştıran, zihni hareket ettiren güç ne mantıktır, ne sağduyu; bilakis en hantal tabiatları bile ataletin karanlığından çekip alan ve dünyaya bağlayan aşktır. Bu kadim gerçek mucitler ve filozoflar için de, sanatkârlar ve kahramanlar için de evliyalar için de geçerlidir. Aşk varlığın tekerleğini döndüren güçtür; güneşi de yıldızları da hareket ettiren odur. Bu konuda Mevlana, Hafız, Goethe, Dostoyevski ve Galip gibi dehalar hemfikirdir. Yunus Emre ise can sırrına aşk ile varanlardandır ve bu konuda şöyle söyler: Bu yer ü gök ü arş u ferş aşk dâdı ile kaaimdir Bünyâdı aşktır âşıka her bir arada eli var … Niceler aydır Yunus’a çün kocaldın aşkı kogıl Rûzigâr uğramaz aşka aşkın ne ay u yılı var

Geh eserim yeller gibi geh tozarım yollar gibi Geh akarım seller gibi gel gör beni aşk neyledi ….. Miskin Yunus biçâreyim baştan ayağa yâreyim Dost ilinden âvâreyim gel gör beni aşk neyledi İnsana cidden acı veren ve bütün merhamet duygularına seslenen bu mısralarla Yunus, aşkı anlatmaya çalışır; daha doğrusu bir âşık-ı biçâre olan kendini, hâlini tasvir eder, yine teskin olmaz, naçar kalır ve sonunda delil olarak kendini sunar: “… gel gör beni aşk neyledi” der. Yunus akla, mantığa değil, daha çok göze ve yüreğe hitap etmek suretiyle aşkı anlatmak ister. “Aşktan gelir her söz dile” diyerek, aslında sözün kendi inisiyatifi dışında oluştuğuna, iç âleminde ve gönül dünyasında oluşan dalgalara dikkat çeker; hissetmeden, yaşamadan aşkın anlatılamayacağını vurgular:

“Bu yer ü gök ü arş u ferş”i ayakta tutan aşk nedir öyleyse? Nice tarif edilse de aşk tarife sığmayan bir hakikattir; “Hakika-i Mutlak”tır aşk. Aşk mutlaktır ve kendinden başka her şeyi yakıp kül eder. Bir katresi denizleri kaynatır: Denizleri kaynatır mevce gelir oynatır Kayaları söyletir kuvvetli nesnedir aşk Demek oluyor ki aşk, ontolojik bir yalnızlıktır, mutlak sübjektiflik hâlidir. Bütün varlık iddialarının bittiği, ben sen kavgalarının sona erdiği mutlak vahdet makamıdır aşk. O yüzden Yunus, “varlık evini bir yık” diyor:

Diliyle ışk diyenler. Bilmezler ışk neydüğini

45

Sen Hakk›a âşık isen, Hak sana kapı açar, Ko seni beğenmeyi, varlık evini bir yık.

h az ir a n-temmuz-a ğustos 2 0 1 2


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.