bkulliye

Page 25

cak olamadıysak çoktur. O hâlde Hakk’ın nuruyla bakan veliler muhataba kem nazarla değil safa nazarıyla bakarlar. Safa nazar, Hak nurunu onun lütfüyle ödünç kullanmaktır. Yunus er nazarında tâze güller açılmış Sen gerçek bülbülisen nazarda ötmek gerek 145/6 Anlaşılıyor ki Yunus Emre, Hak nuruyla bakan bir velinin nazarına muhatap olmuş ve şeyhin sırrını bir gül bahçesinde o anda açan güller biçiminde görmüştür. Gül maşuku yani sevgiliyi, bülbül de âşıkı işaret ettiği için, Yunus’un payına düşen şey âşıklıktır. Gülü gören bülbülün ötmemesi düşünülemeyeceğine göre, nazarıyla Yunus’u gaflet uykusundan uyandıran velinin muradı, Yunus’un kendisinden öğrendiği sırları dile getirmesidir. Tıpkı bülbülün güle karşı aşk nağmeleri söylemesi gibi. Bu durumda Yunus, nazarda açan gülün şeyhi işaret ettiğini, kendisinin de şeyhin nazarından hareketle kemalini arayan bir Hak yolcusu olduğunu kavrar. Bu kavrayış anlıktır, fakat bu kavrayışa aracı olan şeyin ne başı vardır ne de sonu. Yunus’un nazarla gelen şeyde kavradığı hakikat şudur: Bir erenin nazarı can içinde can olduğunu kavrayan herkese suret gösterir. Ne var ki burada bir dram başlar. Suret gören dervişlerden bir kısmı dilsiz dudaksız hâle gelip konuşamaz olur. Bir kısmı ise bülbül gibi şakımaya başlar. Yunus, Hak yolcularını tam bu noktada ikiye ayırır. Konuşamayanlar sahte, konuşanlar gerçek âşıktır. Buradaki konuşamamayı, sufiliğin makbul saydığı istiğrak âlemine dalmak anlamındaki “hamuşluk” ile karıştırmamak lazımdır. Bu nazar, şeyhin “mutlak mürit”ler ile mürai müritleri birbirinden ayırmak için kullandığı bir yöntemdir. Bu yöntemde mutlak müritler, şeyhin nazarında açan taze güllerin bülbülü olup şakırken, mürailer ne bir şey görürler ne de bu duruma bir anlam verirler. Zira himmet nazarı, nitelikli ile niteliksizi birbirinden ayıran bir nazardır. Kalp altınla gerçek altın vitrinde aynı görünür. Lakin mihenge vurulduklarında birinin yüzü kararır, diğerinin gözü parlar. Er nazarının en bariz özelliği, her bakışın ayrı bir mana ve sır ifşa etmesidir. Yunus ölüm düğümünü, böyle bir nazara muhatap olduğunda

çözmüştür. Ona göre ara yerde ne ölüm vardır ne de öldüren. Mesele, canı verenin verdiğini almasından ibarettir. Dram, canın sahibine iade edilmesinden değil, kılıfın kılıca yani tenin cana tutkusundan yükselir. Can, er nazarıyla beslenmeye devam ederse bir müddet sonra kılıfın kesmeye mani olduğunu görecektir. Yunus, erenler nazarının canı, asıl yatağına taşıdığını söyler. İnsan canı aslında bir mana ummanıdır. Lakin can ummanı, ten yatağına dolduğunda mana ırmaklarından mahrum kalırsa bir zaman sonra kuruyup suyunu çekmeye başlar. O derin ve kıyısız denizden geriye, suyu kokuşmuş sığ bir göl kalır. Bu gölü kurumaktan kurtaran erenlerin feyizli nazarıdır. Erenler nazarıyla bu göl, dört bir yandan taze ırmakların beslediği azim bir denize dönüşür. Bir göl idüm kıldı erenler nazar Deniz oldum dört yana ırmagıla Ulu nazara doğru

296/7

Hak yolcusu olan derviş, erenlerin irşat nazarı sayesinde artık, mana kapısını çalacak bir düzeye gelir. Tam bu noktada Mevlana, “mana kapısını çalarsan, açarlar” der. Mana kapısının açılması demek, dervişin er nazarından Hak nazarına geçerek erenlerden biri olmasıdır. Bu dem geldiğinde derviş, nazarını fâni haz ve lezzetlerin dünyasından, baki haz ve lezzetlerin dünyası olan istiğrak âlemine çevirir. Bu iki âlem arasında, âlemler çapında haz ve zevk farkı vardır. Birinde tadılan şey, fâni oluşundan dolayı ruhu, acı bir haz ve pişmanlığa sürükler, bu pişmanlık da günah hissine dönüşür. Diğerinde tadılan şey, baki oluşundan dolayı ruhu, gittikçe artan bir haz ve derin bir huzura erdirir. Bu huzur ve ferah da ilahi bir tasvip olan sevap hissine dönüşür. İlahi tasvip olmadan hiçbir zevk, temas edene kendi cevherini göstermez, bilakis tam zıddıyla tesir eder. Özneden kopanın zevk diye tattığı şey acılık, haz sandığı şey nedamet, hak bildiği şey zulmet, zirve diye çıktığı yer, derin bir kuyuya düşüştür. Bu hazların birbirine oranı zerre ile küre gibidir. Yazık ki bu âlemde istisnalar dışında cümle başlar, zerrelik tat için feda edilir. Müstesna başlar ise kürelik tat için feda edilir. Görünüşte her iki durumda da kelleler kopar, fakat birinde yuvarlanıp mezbele-

25

h az ir a n-temmuz-a ğustos 2 0 1 2


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.