Zaman Hollanda

Page 1

Feridun Obul Sultanahmet’teki atölyesinde bugüne kadar bin çeþit saz yaptý

Ýnsanýn akordu tevazuyla olur 24

17 MAYIS 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 77 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 €

www.zamanhollanda.nl

Ziyaretler verimli geçiyor Avrupa Birliði yolunda son yýllarda önemli adýmlar atan Türkiye, yerel yönetim tarzýný da AB normlarýna yükseltmek için büyük bir çaba sarf ediyor. Birliðe ait ülkelerin deneyimlerinden istifade etmek isteyen Türk yerel yöneticiler, bu sebeple Avrupa’da gerçekleþtirdikleri programlara hýz verdiler. Son olarak Hollanda’da bir takým temaslarda bulunan Mersin Ýl Genel Meclisi üyeleri, bu

Medine’de yaþayan manevi dinamiklerimiz

ülkenin eyalet sistemini yerinde görme fýrsatý yakaladýlar. Hollanda Belediyeler Birliði’nin (VNG) davetlisi olarak bu ülkeye gelen Türk yerel yöneticiler, Güney Hollanda Eyalet Meclisi’nde düzenlenen toplantýda Hollanda’nýn yerel yönetim anlayýþý konusunda bir brifing aldýlar. Yasin Yaðcý ve Basri Doðan’ýn haberi 5. sayfada

9 10

“Giyim kuþam; herkesin konuþtuðu, sessiz bir dildir”

14

‘Huzurum kalmadý, huzurevinde yeriniz var mý?’

Spordan saðlýða, Spordan saðlýða, eðitimden güvenliðe; ‘Gözetleme’nin özeti: Verimlilik

‘Gözetleme’nin ö 30


anlara

riþ yap

diye e h ý s ý l e ha

n üzer

,- ü

€ 2500

lýþ ve inde a

e alýþ zerind

,- ün ü

€ 4000

LaLe

diye

ra he e m a k o

ide

v Dijital

n ü r ü s ý n ý s a sef

ra

apanla

veriþ y

açýlýþ i indirim

% 0 7 0 Tüm LaLee Halý kolleksiyonu mevcuttur

DÝKKAT YENÝ TELEFON NUMARALARIMIZ

Amsterdam 900m2 Hoofdweg 410, 1056 DK Amsterdam Tel.: 020-489 65 03

Schiedam 2000m2 showroom

Amsterdam

Nieuwpoortweg 8, 3125 AP Schiedam Tel.: 010-434 80 99

özlenen

mekan tasarýmlar

Burg. de Vluchtlaan 131, 1063 BK Amsterdam Tel.: 020-411 15 01

ý


ZAMAN

3

GÜNDEM

HOLLANDA

17 MAYIS 2008

Konya Vakýf Hastanesi Baþhekimi Prof. Bahattin Adam, Sanitas Saðlýk Merkezini ziyaret etti

“Kalp hastalarý, sýcaklara dikkat etmeli” Yaz sýcaklarýnýn artmasýyla birlikte kalp ve þeker hastalarý için riskli bir dönemin baþladýðýný belirten Konya Vakýf Hastanesi Baþhekimi Prof. Dr. Bahattin Adam, bu tür hastalara önemli uyarýlarda bulundu. Bir takým incelemelerde bulunmak üzere Hollanda’ya gelen Prof. Bahattin Adam, Rotterdam’da bulunan Sanitas Saðlýk Merkezi’ni de ziyaret etti. Saðlýk merkezinde görev yapan doktorlarla görüþen Prof. Adam, burada yaptýðý açýklamada, kalp ve þeker hastalarýnýn sayýsýnýn son yýllarda arttýðýna dikkat çekerek: “Özellikle yaz aylarýnda hayvansal gýdalarýn yoðun tüketimi, yemeklerin aþýrý yaðlý piþirilmesi, meyve ve sebze tüketiminin yeterli düzeyde olmamasý, fiziksel aktivitelerin yetersizliði, yüksek tansiyon, sigara ve alkol kullanýmý, þiþmanlýk ve diyabet kalp ve damar hastalýklarýna yakalanma riskini artýran faktörlerin baþýnda yer almaktadýr.” deðerlendirmesinde bulundu. Sýcak havalarýn metabolizmanýn çalýþmasýný olumsuz yönde etkilediðini ve bunu engellemek için bir takým tedbirlerin alýnmasý gerekti-

Prof. Bahattin Adam Sanitas'ta görev yapan doktorlarla görüþtü

ðine de iþaret eden Prof. Bahattin Adam, çok fazla güneþte kalýnmamasý uyarýsýnda bulundu. Yaz aylarýnda çok fazla terlemeden dolayý vücudun sývý ihtiyacýnýn arttýðýný da anlatan Prof. Adam, günde ortalama 2,5 ile 3 litre su içilmesini tavsiye etti. Stres, sigara ve hayvansal yaðlardan uzak durulmasýný da öneren baþhekim Prof. Bahattin Adam, þu açýklamalara bulundu: “Çerez, unlu mamuller, fast food ürünleri gibi birçok hazýr gýda, yüksek miktarda yað içeriyor. Kilonun dengede tutulmasýna dikkat edilmeli. Sebze,

meyve ve tahýl ürünleri bol miktarda tüketilmeli. Vitamin ve posa bakýmýndan zengin bu yiyecekler, kalbin dostudur. Kýrmýzý et, salam ve sosis gibi yiyeceklerden de kaçýnýlmalý. Bunlarýn yerine tavuk ve balýk eti tercih edilmeli. Çünkü bunlarda kýrmýzý ete göre çok daha az doymuþ yað ve kolesterol bulunmakta. Tansiyon yükseltilmemeli. Yemeklerde mümkün olduðunca tuzdan kaçýnýlýp taze otlar ve baharatlar kullanýlmalý. Tuz yüksek tansiyona sebep olmakta. Stresle mücadele edilmeli, çünkü stres kalp hastalýklarýna yol açan

önemli risk faktörlerinden birisidir. Sigara kesinlikle kullanýlmamalý. Damar sertliðine sebep olan sigara, yalnýz kalp saðlýðýný deðil, vücudu da bir çok açýdan tehdit eder. Hareketsiz kalýnmamalý. Haftada en az üç kez egzersiz yapýlmalý.” Yaz aylarýnda daha sýcak yerlere tatile gidecek olanlara dönük de bir takým uyarýlarda bulunan Prof. Bahattin Adam, çok fazla güneþte kalýnmamasý gerektiðine dikkat çekti. Özellikle kalp ve þeker hastalarýnýn denizde çok fazla kalmamasý gerektiðini de söyleyen Prof. Adam,

“Denize sabah ve akþam saatlerinde girilmeli, çok fazla kalýnmamalý ve derin sulara açýlmamalý.” dedi. Sýcak havalarda terlemeyi önleyen giysiler yerine açýk renkli, rahat, bol ve ince kumaþtan yapýlan giysilerin tercih edilmesini de isteyen Prof. Adam, þöyle konuþtu: “Fazla sýcak havalarda özellikle 11.00 ile 16.00 arasýnda güneþte kalmaktan kaçýnýlmalý. Günlük su alýmý kýsýtlanmýþ bile olsa, yazýn çok sýcak zamanlarda ve aþýrý terlediðiniz durumlarda su kaybý artacaðý için yeterli miktarda, yani ortalama 3 litre sývý almaya dikkat edilmeli. Terle birlikte vücudun elektrolit, özellikle de sodyum kaybý fazla olacaðýndan, bir kiþi tuz kýsýtlamalý rejim içindeyse, doktorun tavsiyesini alarak bir miktar tuz kullanabilir. Tok karna denize girilmemeli. Çay, kahve, kolalý içecekler yerine hafif tuzlu ayran ve meyve sularý tercih edilmeli. Bacaklarýnda venöz yetmezlik yani varis varsa sahilde yürüyüþ yapmak faydalýdýr, ama asla kum banyosu yapýlmamalý ve denizde uzun süre kalýnmamalý.” Yasin Yaðcý, Rotterdam


GÜNDEM

17 MAYIS 2008

ZAMAN

4

HOLLANDA

Unutulanlar ve unutulmayanlar

S

on yýllarda yaþanan entegrasyon, sosyal ve ekonomik dalgalanmalara maruz kalan ve bir zamanlar Avrupa’nýn en sosyal devleti olarak lanse edilen Hollanda’da geçtiðimiz günlerde sönük bir Pim Fortuyn ölüm yýldönümü rüzgarý esti. Yaptýðý ýrkçýlýk ve yabancý düþmanlýðý ile adýndan çok söz ettiren politikacý Pim Fortuyn, ‘Yaþanabilir Hollanda Partisi’nin (Leefbaar Nederlend) lideri olduðu bir dönemde iktidara gelmeleri halinde, yabancýlarýn ve özellikle Müslümanlarýn ülkeye giriþini engelleyeceklerini belirten beyanatlarda bulunmuþtu. Hollanda anayasasýnda yer alan ve ýrkçýlýðý yasaklayan maddenin yürürlükten kaldýrýlmasýný istemesi üzerine partisinden ihraç edilen ve kendi adýný verdiði partisi Pim Fortuyn Listesi (LPF) ile seçimlere katýlma kararý alan Fortuyn, 6 Mayýs 2002 tarihinde Hilversum’daki medya merkezinde katýldýðý bir radyo programýndan çýkarken, çevre eylemcisi Volkert van der Graaf tarafýndan uðradýðý suikast sonucu hayatýný kaybetmiþti. Cinayetin hemen ardýndan yapýlan genel seçimlerde büyük bir baþarý saðlayan partisi LPF, 150 sandalyeli Hollanda parlamentosunda 26 milletvekili ile I. Balkenende Kabinesi olarak kayýtlara geçen koalisyon hükümetine de ortak olmuþtu. Daha sonraki dönemlerde ise Pim Fortuyn’un ‘kimlik ve din’ üzerine inþa ettiði ýrkçýlýk zihniyetini yürüten LPF a . hu sr e v@ h ot m ai l . c om yönetimi, Pim Fortuyn’un cinayetinden sonra elde ettiði baþarýlardan sonra parti içinde baþ gösteren liderlik krizi, yaþanan ilgisizlik ve üye azlýðý dolayýsýyla geçtiðimiz yýl Den Haag’ta bulunan parti merkez binasýna kilit vurmak zorunda kalmýþtý. Bir zamanlar çoðu kesim tarafýndan ‘geleceðin lideri’ olarak takdim edilen Pim Fortuyn’un, 6 Mayýs tarihinde düzenlenen ölüm yýldönümü etkinliklerine sadece 50 kiþi katýldý. Suikasta kurban gittiði Hilversum Medya Parký, ölümünden hemen sonra varisleri tarafýndan elden çýkartýlan Rotterdam’daki evi ve Ýtalya’ya gömülmeden önce bir süre kaldýðý Driehuis Mezarlýðý’ndaki anma programýnýn çok sönük geçmesi, bazý fanatik Fortuyn taraftarlarýný adete þoke etti. Fortuyn için mum dikip gözyaþý döken bir bayana mikrofon uzatan muhabir, ölüm yýldönümü etkinliklerine olan katýlýmýn bu kadar az oluþunun sebebini sormasý üzerine, oklarý direk Hollandalýlara yönelten bayan, ‘Pim Fortuyn’un yaþanabilir bir Hollanda için uðraþ verdiðini ve Hollandalýlarýn ve özellikle medyanýn vefasýzlýk yaparak onu unuttuðunu’ söyledi. Medya kimin üzerinde yoðunlaþýrsa, o kiþinin þöhretinin, negatif veya pozitif yönde o kadar arttýðýný belirten bayan, aslýnda çok önemli bir noktaya parmak basmýþtý. Aþýrý saðcý görüþleriyle Hollanda’da yeni bir dönem açan Pim Fortuyn’u ve suikastýný, özellikle katili Hollandalý Volkert van der Graaf’ý unutmaya çalýþan Hollanda medyasý, Ayaan Hirsi Ali’nin aklýna uyarak Ýslamiyet’i aþaðýlayan bir film çeviren, film yapýmcýsý ve yazar Theo van Gogh’u (sadece ismini) ve özellikle onu öldüren Fas asýllý Müslüman’ý neden unutmuyor? Unutmuyor ki her ne sebeple olursa olsun neredeyse her hafta fotoðrafýný yayýnlayarak Müslüman bir katil olduðunu yazma gereði hissediyor. Anlaþýlan o ki medya, çifte standart uygulayarak kasasýnda daha çok ‘Müslüman’ tarafýndan öldürülen þahsiyetleri saklýyor. Pim Fortuyn’un payýna düþen ise bir ‘Müslüman’ tarafýndan öldürülmeyerek, unutulmasý kalýyor.

Waterval Vakfý, anneleri unutmadý Hollanda’nýn Almere þehrindeki Waterval Vakfý tarafýndan huzur evinde daðýtýlan güller, yaþlý annelere büyük mutluluk yaþattý. Yalnýz yaþayan ihtiyar anneler, vakýf tarafýndan daðýtýlan güller karþýsýnda gözyaþlarýný tutamadýlar. Güller, Waterval Vakfýnýn organize etmiþ olduðu Türkçe ve Yemek kurslarýna katýlan

Hollandalýlar ve Türk gönüllüler tarafýndan daðýtýldý. Yaþlýlar, büyük yalnýzlýk çektiklerini, kendi çocuklarýnýn bile onlarý hatýrlamadýðýný, ama vakfýn kendilerini ziyaret etmesinden çok etkilendiklerini belirttiler. Bu anlamlý ziyaretten dolayý memnuniyetlerini gözyaþlarý ile ifade etmekten kendilerini

alamadýlar. Waterval Vakfý 1999 yýlýndan bu yana Almere’de ev ödevlerine yardým kurslarýnýn yaný sýra ilkokul son sýnýf öðrencilerine CITO kursu, Hollandalýlara yönelik de yemek ve Türkçe kurslarý düzenliyor. Baki Akdoðan, Nihat Candan, Almere

AHMET HÜSREV UÇ

ORGANÝZE

Ýrtibat 0614437848 - 0641427405


ZAMAN

5

GÜNDEM

HOLLANDA

17 MAYIS 2008

Ziyaretler verimli geçiyor Avrupa Birliði yolunda son yýllarda önemli adýmlar atan Türkiye, yerel yönetim tarzýný da AB normlarýna yükseltmek için büyük bir çaba sarf ediyor. Birliðe ait ülkelerin deneyimlerinden istifade etmek isteyen Türk yerel yöneticiler, bu sebeple Avrupa’da gerçekleþtirdikleri programlara hýz verdiler. Son olarak Hollanda’da bir takým temaslarda bulunan Mersin Ýl Genel Meclisi üyeleri, bu ülkenin eyalet sistemini yerinde görme fýrsatý yakaladýlar. Hollanda Belediyeler Birliði’nin (VNG) davetlisi olarak bu ülkeye gelen Türk yerel yöneticiler, Güney Hollanda Eyalet Meclisi’nde düzenlenen toplantýda Hollanda’nýn yerel yönetim anlayýþý konusunda bir brifing aldýlar.

YASÝN YAÐCI, BASRÝ DOÐAN

Bundan iki hafta kadar önce Hollanda Belediyeler Birliði’nin giriþimleri sonucunda Mersin’de bir araya gelen iki ülke yöneticileri, pilot bölge olarak bu ilde Hollanda’nýn yönetim tarzýnýn uygulamaya geçilmesine karar vermiþlerdi. Söz konusu projenin devamý niteliðinde Hollanda’ya gelen ve burada incelemelerde bulunan Türk heyeti, Hollanda gibi yerel yönetimler konusunda geliþmiþ bir ülkenin yönetim modelini yerinde görmenin son derece önemli olduðunu belirttiler. Gerek Hollanda Belediyeler Birliði gerekse de Güney Hollanda Eyaleti yöneticileriyle de görüþen Türk heyeti, amaçlarýnýn, Türkiye’nin yerel yönetim tarzýný AB normlarýna uygun hale getirmek olduðunu söylediler. Mersin Ýl Özel Ýdaresi Genel Sekreteri Ahmet Zahteroðullarý, incelemeleri konusunda Zaman’a yaptýðý deðerlendirmede, temel amaçlarýnýn, Avrupa Birliði ülkelerinin yerel yönetim tecrübelerinden yararlanmak olduðunu söyledi. 2005 yýlýnda Türkiye’de il özel idare kanununda yapýlan deðiþikliklerden sonra Ýçiþleri Bakanlýðý’nýn da onayýyla bir proje baþlattýklarýný ve söz konusu projenin ayný zaman Hollanda tarafýndan da desteklendiðini kaydeden Zahteroðullarý, bu çerçevede pilot bölge olarak seçilen Mersin’de Hollanda’nýn yerel yönetim anlayýþýnýn hayata geçirilmeye çalýþýldýðýný belirtti. Hollanda’daki yerel yönetimlerin iþleyiþini yerinde inceledikten sonra bunun Türkiye’deki reform sürecine dahil edilmesini saðlamaya çalýþacaklarýný da dile getiren Zahteroðullarý, pilot bölge Mersin’deki uygulamanýn sonuçlarýný ise daha sonra bakanlýðýn denetimi altýnda diðer illerle paylaþacaklarýný ifade etti. Temaslarýnýn son derece

LAHEY

verimli geçtiðini de kaydeden Ahmet Zahteroðullarý, Türkiye’deki yönetim tarzýyla Hollanda’nýn yönetim tarzý arasýnda paralellikler olduðunu söyledi. Ülke olarak Hollanda’nýn seçilmiþ olmasýnýn özel bir sebebinin olmadýðýný da vurgulayan Zahteroðullarý, þu açýklamada bulundu: “Özel bir sebep yok. Tek sebep, bu projeye dönük teklifin bu ülkeden gelmiþ olmasýdýr. Ama Avrupa Birliði’nin, yerel yönetimlerin özerk olmasýna dönük bir þartý var. Bütün Avrupa ülkeleri bu yükümlülüðe uymak zorundalar. Dolayýsýyla da üç aþaðý beþ yukarý kýta Avrupa’sýnda benzer yerel yönetimler var. Biz sadece bu proje kapsamýnda Hollanda’daki tecrübeleri deðil, iki hafta kadar önce Mersin’de yaptýðýmýz konferansta, diðer ülkelerin tecrübelerini de dinledik. Orada Fransýz ve Ýngilizler de vardý. Her ülkenin tecrübelerinden yararlanmakta fayda var.” Türkiye’deki reformlara baðlý olarak il özel idarelerine verilen yeni yetkileri en iyi þekilde nasýl kullanabileceklerinin arayýþý içinde olduklarýný da söyleyen Ahmet Zahteroðullarý, 2005 yýlýnda yapýlan kanuni deðiþiklikten sonra Türkiye ile AB ülkeleri arasýnda yerel yönetimler konusunda çok da büyük farklarýn kalmadýðýný söyledi. Türkiye’nin AB ile reform sürecinde yerel yönetimlere baðlý çok ciddi bir sorun yaþamayacaðýný da sözlerine ekleyen Zahteroðullarý, kamu yönetimi temel kanunun da çýkmasýyla birlikte Türkiye’nin bekli de daha ileri bir noktada yer alabileceðini belirtti. Türk heyetine Baþkanlýk yapan Ak Partili Ýl Genel Meclisi Baþkaný Veli Þýkþýk ise, Avrupa tarzý yerel yönetim anlayýþýnýn geçmiþte Osmanlý döneminde uygulandýðýný hatýrlatarak, bugün de uygulanmasýnýn önünde herhangi bir

engelin bulunmadýðýný söyledi. Türkiye’deki uygulamalarýn yeterli olmamakla birlikte çok da geri olmadýðýný da ifade eden Þýkþýk, kamu yönetim kanunun çýkmasýnýn önemi üzerinde durdu. Bu kanunun çýkmasýyla birlikte Türkiye’de yerel yönetimlerde önemli geliþmelerin yaþanacaðýný da dile getiren Þýkþýk, bu süreçte Avrupa ülkelerinin tecrübelerinden yararlanýp

bunu Türkiye’ye taþýma amacýnda olduklarýný söyledi. Söz konusu projenin hayat geçirilmesinde önemli katkýlarý olan Güney Hollanda Eyaleti Meclisi Üyesi Resul Ödemir de, tek gayelerinin Türkiye’nin AB uyum sürecinin hýzlandýrýlmasý olduðunu belirtti. Türkiye’de yerel yönetimlerin güçlendirilmesi konusunda ellerinden gelen katkýyý sunmak istedikle-

rini da hatýrlatan Özdemir, Türk yöneticilerin Hollanda’daki temaslarý çerçevesinde burada uygulanan yönetim modelini yerinde görme fýrsatý yakaladýklarýný kaydetti. Türk heyeti, Güney Hollanda Eyalet Meclisi’ndeki temaslarýndan sonra ise Türkiye’nin Lahey Büyükelçiliðine geçerek burada Büyükelçi Selahattin Alpar ile görüþtü.


GÜNDEM

ZAMAN

17 MAYIS 2008

6

HOLLANDA

Utrecht St. Antonius Kilisesinde veda gecesi Yakýnda görev süresi bitecek olan Utrecht Ulu Camii din görevlisi Ali Ünal için, St. Antonius Kilisesinin konferans salonunda bir veda gecesi düzenlendi.

BAKÝ AKDOÐAN, KAZIM GÜLTEN

UTRECHT

Programýn sunuculuðunu yapan Amersfoort Mevlana Camii din görevlisi Mehmet Þenyiðit, Ali Ünal’ýn herkesin çok sevdiði bir insan olduðunu söyledi. Þenyiðit buna delil olarak 500’ü aþkýn kiþinin konferans salonunda olmasýný gösterdi. Program Ýstiklal Marþýnýn coþkulu bir þekilde okunmasýyla baþladý. Ardýndan Arnhem Türkiye Camii din görevlisi Fatih Okumuþ, Kur’an-ý Kerim okudu. Utrecht Ulu Camii Dernek Baþkaný Mustafa Alaca, Ali Ünal’ýn bütün vatandaþlara, cemaate, gençlere, bayanlara, öðrencilere eþit mesafede bulunduðunu söyledi. Türk Ýslam Kültür Dernekleri Federasyonu Baþkaný Kasým Akdemir, Ali Ünal’ýn güzel karakteri üzerinde durdu, camii içi ve dýþýndaki hizmetlerinden, özellikle diyalog çalýþmalarýndan bahsetti. T.C. Deventer Baþkonsolosluðu Din Hizmetleri Ataþesi Dr. Hüseyin Çeliker, programda yaptýðý konuþmasýnda, “Bugün hepimiAli Ünal zin çok sevdiði bir arkadaþýmýzý, bir hocamýzý uðurluyoruz. Ali Ünal hocamýz, gerçek bir beyefendi, iyi bir din görevlisi, çoluk-çocuk

Muldur Loodgietersbedrijf Her türlü kalorifer tessisatý, su tessisatý ve yeni kombi uygun fiyata yapýlýr. Tel: 0641528503 0643029839 muldur@orange.nl

Utrecht Ulu Camii din görevlisi Ali Ünal için düzenlenen veda gecesine yaklaþýk 500 kiþi katýldý. demeden herkese þefkatle yaklaþan bir arkadaþýmýzdý. O, bu davranýþý ile daima hatýrlanacak ve aranacaktýr. Hiç bir zaman unutulmayacaktýr. Din adamýnýn görevi hiç bir zaman bitmez. Ali Ünal hocamýz da, nerede olursa olsun, görevine devam edecektir. Kendisine þu ana kadar yaptýðý hizmetlerden dolayý teþekkür ediyorum. Cenab-ý Allah’tan bundan sonraki hayatýnda, çoluk-çocuðu ile birlikte, saðlýk, esenlik ve uzun ömürler diliyorum.” dedi. Daha sonra söz alan Din Görevlisi Ali Ünal, “2004 yýlýndan

bu yana Utrecht Ulu Camiin’de görev yapýyorum. Amirlerimiz, yönetim kurulumuz, cemaat ve arkadaþlarla yapýlan istiþare ve iþbirliði neticesinde, çok güzel bir hizmet vermenin mutluluðu ve huzurunu yaþýyorum. Hepsine huzurlarýnýzda teþekkür ediyorum. Güzel anýlarla buradan ayrýlýyorum. Burada çalýþmak, benim için Allah’ýn bir lütfudur.” dedi. Program sonrasý vatandaþlar, bir din görevlisi adýna ilk defa bu kadar anlamlý bir program hazýrlandýðý için memnuniyetlerini ifade ettiler.

299,-

85 parça12 kişilik Hemen adrese teslim

porseleinservies.nl

www.

Tel.: +31 (0)618474283

ZAMAN Daðýtým þikayetleriniz için

Ýslam ve kadýn sizinkoseniz@zamanhollanda.nl

K Siz ö i s,eniz n

H

er tarafta kadýn meselesi üzerine vahim bir karanlýk çökmüþtü. Kadýn için “O, insanýn nefsine þeytaný sokandýr, Allah’ýn kanunlarýný bozandýr.” diyorlardý. Kadýn hakkýnda müzakereler yapýlýr, kadýnda ruh var mýdýr diye tartýþýlýrdý. Mesih’in annesi hariç olmak üzere kadýnlar, cehennem azabýndan kurtulmayacak diye inanýrlardý. Kadýnlar lanetli olarak kabul edilirdi. Çünkü o, Adem’i yoldan çýkardý derlerdi. Kadýnlar aynen bir mülk gibi görülür, eðer bir adam birisinin kýzýný öldürürse, yerine öldürmesi için kendi kýzýný verebiliyordu. Bu durum Arap Yarýmadasýnda da çok farklý deðildi. Kadýn birçok hakdan mahrum idi. Miras hakký yoktu. Kocasý üzerinde her hangi bir hakký yoktu. Kadýnýn kocasý ölürse, eðer kocasýnýn baþka bir kadýndan oðlu varsa, bu oðul kadýnýn üzerine gömleðini atarsa, babasýnýn hanýmý ile evleneceðini bildirmiþ oluyordu. Bu da onun en doðal hakký sayýlýyordu. Kadýnýn itiraz hakký yoktu. Çünkü kadýný miras olarak görüyorlardý. Kýz çocuðunun doðmasýný uðursuzluk sayýyorlardý. Bazý kabilelerde kýz çocuklarýndan utandýklarýndan,

onlarý diri diri gömüyorlardý. Altýncý asrýn sonlarýnda, kadýnlarýn durumu böyle bir durumda iken, semadan inen Ýlahi bir mesajla, kadýnlarýn üzerindeki bu kara perde kalktý. O ilahi mesaj, kadýnlarýn uðursuz bir yaratýk deðil, onlarýn da bir insan olduðunu haykýrýyordu. “Ey insanlar, sizi bir nefisten yaratan Rabbinizden korkunuz.” Hz Adem’in cennetten çýkarýlma suçunu kadýna yüklemedi, ikisinin

günahý olarak kabul etti. “Þeytan onlarýn ayaklarýný kaydýrarak içinde bulunduklarý nimet yurdundan çýkardý.” (Bakara: 36). Ýslamiyet’le birlikte kadýn, hak ettiði deðere kavuþmuþ oldu. Ýslamiyet’le kadýnlarýn köle deðil, en güzel þekilde yaratýlmýþ bir insan olduðunu herkes böylece anlamýþ oldu. Peygamber Efendimiz, zevcelerine karþý muamelesi ile bunu en iyi þekilde bize gösterdi. Onlarla yeri geldi yarýþ yaptý, yeri geldi þakalaþtý, yeri geldi onlarýn fikirlerini aldý. Ümmetine örnek olsun diye onlara ev iþlerinde yardým etti. Ama biz ümmeti olarak O’nu ne kadar anladýk? Geleneklerle Ýslamiyet’i karýþtýrdýk. Hanýmýn arkadan yürümesini istediler, hanýmýna söz hakký tanýmadýlar, fikrini almadýlar, çocuðunu kucaðýna alýp sevmediler, ayný sofraya oturmadýlar, sonra da bunlarýn Ýslamiyet’ten kaynaklandýðýný iddia ettiler. Ne yazýk ki bunlarý sadece erkekler deðil, biz kadýnlar da karýþtýrdýk. Ýslamiyet’i öðrendikçe anladýk ki, o cenneti biz kadýnlarýn ayaðýnýn altýna sermiþ, bizi baþ tacý etmiþ. Vesile Özen

(Klachten over bezorging)

010-2013747

Hollanda - Wekelijks Nieuws- en Opinieblad Baský adedi ( Oplage): 10.000

Mayýs (Mei) 2008 - Nr.: 77

Sahibi ( Uitgever)

Time Media Group

Hang 4, 3011 GG Rotterdam

Tel.: 010-2013744

PB 21028, 3001 AA Rotterdam

Fax: 010-2013749

info@zamanhollanda.nl

www.zamanhollanda.nl

Müdür ( Directeur)

Alaattin Erdal

Genel Yayýn Yönetmeni ( Hoofdredacteur)

Yusuf Alan

Reklam Müdürü ( Advertenties) gsm: +31(0)6 41 362 995

Köksal Yazar yazar@zamanhollanda.nl

Haber merkezi ( Correspondenten) Ali Çimen-Rotterdam

cimen@zamanhollanda.nl

Basri Doðan-Amsterdam

dogan@zamanhollanda.nl

Yasin Yaðcý-Rotterdam

yagci@zamanhollanda.nl

Temsilciler ( Vertegenwoordigers) Asým S. Mecidhan-Deventer

mecidhan@zamanhollanda.nl

Fazlý Altýntaþ-Nijmegen

altintas@zamanhollanda.nl

Muttalip Demirci-Amsterdam

demirci@zamanhollanda.nl

Kemal Bolat-Rotterdam

bolat@zamanhollanda.nl

Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging): 010-2013747 ISSN: 1871-4722


ZAMAN

7

GÜNDEM

HOLLANDA

17 MAYIS 2008

Gonca Çocuk Þenliði Deventer’da yapýldý Çocuklara yönelik kültürel ve sportif faaliyetlerde bulunan eðitim merkezleri De IJssel, De Lente, SEOM, De Rijn ve SEMA’nýn Deventer’daki Schouwburg gösteri merkezinde düzenlemiþ olduklarý Gonca Çocuk Þenliði coþkulu geçti. Program, SEOM Eðitim Merkezi öðrencilerinin hazýrlamýþ olduklarý “Barýþ” konulu piyesle baþladý. Ýyilik ve kötülüðün mücadelesinin anlatýldýðý oyunda, Hengelo SEOM Eðitim Merkezi öðrencileri, kötülüðün toplumda bir ur gibi yayýldýðýný, geçici olarak toplumun bir kesiminde kabul gördüðünü ve hakimiyet kurduðunu, ama nihayetinde kainatýn özünde olan iyiliðin, güzelliðin, sevginin ve barýþýn kötülüðe hakim geldiði ve de kötülüðü yok ettiði mesajýný verdi. Ýzleyicilerin büyük beðenisini toplayan oyunun ardýndan yarýþmalara geçildi. Yarýþmalarda öðrenciler arasýnda büyük bir çekiþme yaþandý. Dünya barýþýnýn resme döküldüðü resim yarýþmasý birbirinden güzel resimleri bir araya getirdi. Yarýþmayý Dünya’nýn etrafýnda farklý milletlerden çocuklarýn el ele tutuþarak bir zeytin dalý altýnda, farklý milletlerin bayraklarýný resme döken Nijmegen SEMA Eðitim Merkezi öðrencisi Safa Kýlýçsoy kazandý. Mektup yarýþmasýnda annesine “Ben hasta olduðumda her an yanýmda olup dert çeken, bir sýnava girdiðimde aldýðým kötü notla üzülüp, iyi

Yarýþmalarda dereceye giren öðrencilere ödülleri verildi. notta ise benden fazla sevinen annem...” diyerek Anneler Gününde annesini ve misafirleri duygulandýran Sedanur Kaya, birincilik ödülünün sahibi oldu. Þiir yarýþmasýnda ise Efendimiz’e (sav) yazýlmýþ en güzel þiiri okuyan Enschede SEOM

Eðitim Merkezi öðrencisi Elif Gülþen, “Kýrk Yaþýndasýn” adlý þiiri okudu ve birincilik ödülüne layýk görüldü. Jüri üyelerinden pedagog ve sosyal danýþman Adem Kostik, eðitimci ve gazeteci Mehmet Göl, yarýþmaya katýlan öðrenci-

lerin arasýndan birincileri seçerken zorlandýklarýný ifade ettiler. Birincilere Gonca Çocuk Þenliði özel plaketleri ve kupalarý jüri üyeleri tarafýndan takdim edildi. Program sonunda söz alan De Lente Eðitim Merkezi Müdürü Arif Çolakkadýoðlu, “Çocuklarý-

mýzla ilgili faaliyetlere velilerimizin daha fazla özen gösterip iþtirak etmeleri gerekiyor. Önümüzdeki yýl daha güzel programlarýn izleyenlere sunulabilmesi için çalýþmalara þimdiden baþlayacaðýz.” dedi. Serhat Özkan, Deventer

www.berkboekhandel.nl

Yazar Ali Ersoy tarafýndan, uzun yýllarýn çalýþmasý olarak hazýrlanan Hollandaca-Türkçe Büyük Sözlük, Hollanda’da yayýmlanan benzeri sözlüklerin en büyüðü ve en kapsamlýsýdýr. Yaklaþýk 60.000 kelimeden oluþmaktadýr. Sözlük, günlük konuþulan ve yazý dilinde kullanýlan kelimelerin yanýnda, eðitim, ticari terimler, hukuk, týp ve teknik terimleri de aðýrlýklý içermektedir.

SIEF EXCLU BOEKRK BIJ BE DEL HAN

60.000 woorden K E BER SADEC VÝNDE E KÝTAB LIR SATI

€35,-

Woorden van verschillende wetenschappelijke branche’s nemen een groot plaats in.

Telefoon 010 486 44 22 Berk Boekhandel, Groene Hilledijk 151-C, 3073 AA Rotterdam Tel.:+31(0)10 486 44 22 Fax:+31(0)10 486 14 91


GÜNDEM

17 MAYIS 2008

ZAMAN

8

HOLLANDA

De Lente Vakfýndan Kutlu Doðum programý

Yaþlý anneler unutulmadý Zaandam’da faaliyet gösteren Beyaz Lale Eðitim Vakfý’nýn öðrencileri ve öðretmenleri, Zaandam Erasmus Huzurevini ziyaret etti. Vakfýn öðretmenlerinden Linda van Brederode, 12 öðrenci ile birlikte Zaandam De Weer’de bulunan Erasmus Huzurevinde kalan yaþlý annelerin Anneler Gününü kutladý. Beyaz Lale Eðitim Vakfý’nýn öðrencileri, yaþlý annelere birer beyaz gül verdi. Huzurevinde yaþayan yaþlýlarýn birçoðunun ziyaretçisinin bile olmadýðýný öðrenen vakýf yetkililerinin hüzünlendiði görüldü. Hollandalý yaþlýlar da ziyaretten ne kadar memnun kaldýklarýný gözyaþlarý ile gösterdi. Huzurevi çalýþanlarý ve müdürü bu giriþimin çok faydalý olduðunu ve diðer kuruluþlara örnek olmasý gerektiðini belirtti. Zaandam Erasmus Huzurevinin en yaþlýsýnýn, 1 Mayýs 2008 tarihinde, 101 yaþýnda, kimsesiz olarak vefat ettiðini belirten yetkililer, onlarý ayda bir ziyaret etmeleri temennisinde bulundu. Huzurevi müdürü, þu anda burada kalan 125 tane yaþlý olduðunu, bu kiþilerin yaþlarýnýn 60 ile 90 arasýnda deðiþtiðini, çalýþanlarýn sayýsýnýn ise 150 kiþi olduðunu söyledi. Bilim Þenliði için yoðun hazýrlýklar yapmalarýna raðmen öðretmen ve öðrencilerin, yaþlý anneleri unutmamalarý herkesin takdirini kazandý. Baki Akdoðan, Özcan Koca, Zaandam

Rosarium, Anneler Gününü kutladý Rotterdam’da, “bayanlar tarafýndan, bayanlara yönelik” sloganýyla faaliyetler yapan Rosarium Vakfý, Berk Kitabevi’nde Anneler Günü’nü kutladý. Pazar günü gerçekleþen programa ilginin yüksek olduðu görüldü. Açýk büfe ikramlarla baþlayan programda, vakýf adýna Sevgi Esgin açýlýþ konuþmasýný yaptý. Daha sonra Leyla Karaca, sunum eþliðinde Rosarium’u tanýttý. Þuayb Öztürk ve Doðan Günay’ýn seslendirdiði parçalarýn ardýndan Sultan Albayrak, “anne ve çocuk” kavramlarýný, tabiattaki çarpý örneklerle takdim etti. Programda ayrýca Yýlýn Annesi seçilen Nadire Albayrak’a ödülü verildi. Rotterdam, Zaman

Ýnsan haklarý savunucularýna ek maddi destek Ýnsan haklarý savunucularýnýn ekonomik desteðe ihtiyaçlarýnýn olduðunu belirten Dýþiþleri Bakaný Maxime Verhagen , Hollanda’nýn bu yýl insan haklarý savunucularý için 22,5 milyon Euro yardým ayýrdýðýný ve bu paranýn 50 ülkedeki Dýþiþleri Bakaný çalýþmalara gittiðini Maxime Verhagen açýkladý. Ýnsan haklarýnýn daha iyi olmasý için ödenen 22,5 milyon Euro’nun, 2010 yýlýna kadar adým adým artýrýlarak 27,5 milyon Euro’ya çýkarýlacaðýný bildiren Bakan Verhagen, “Hollanda olarak insan haklarý savunucularýna olan ekonomik desteðimizi artýrmak istiyoruz.” dedi. Ahmed Hüsrev Uç, Rotterdam

Apeldoorn ve çevresinde faaliyetlerini sürdüren De Lente Vakfý, Kutlu Doðum programý düzenledi. Programýn açýlýþ konuþmasýný yapan De Lente Vakfý baþkaný Fatih Çankaya, misafirlere hoþ geldiniz dedikten sonra Kuran-ý Kerim okundu. Programa misafir konuþmacý olarak katýlan Avrupa Ýslam Üniversitesi öðretim üyesi Doç.Dr. Mehmet Refii Kileci, peygamberimizin hayatýný ve bize bakan yönünü anlattý. Allah Resulüne itaat etmenin gerekliliði ve O’nu anmanýn ve hatýrlamanýn önemi üzerinde duran Kileci, “Efendimiz doðduðu gün sevincinden kölesini azad eden Ebu Leheb’in bile bu hadiseden istifade ettiði kaynaklarda zikredilmektedir” dedi. Ölümünden sonra Ebu Leheb’i rüyasýnda gören bir kiþi, durumunu sorunca “Durumum çok fena; azab içindeyim, sadece Pazartesi günü azabým

Doc. Dr. Mehmet Refii Kileci hafifliyor çünkü o gün bana yeðenimin doðduðunu haber veren cariyeyi azad etmiþtim. Allah bu amelimden dolayý Pazartesi günü azabýmý hafifletiyor” demiþ. “En büyük düþmanlarýndan olan Ebu Leheb bile O’nun vesile olduðu rahmetten istifade ettiðine göre O’na inanan ve O’nu seven ümmeti de bu sevgiden ve bu saygýdan mutlaka istifade edecektir” diyen Dr. Kileci, dünyaya Efendimizin tam manasý ile tanýtýlamadýðýný ve dava-

sýnýn tam temsil edilemediðini ifade etti. Kutlu Doðum haftalarý O’nu hatýrlamaya ve tanýmaya güzel bir vesiledir diyerek konuþmasýný bitirdi. Programýn sonunda Peygamberimizin bir sünneti olan, insanlara ikramda bulunma, onlarý sevindirme geleneði bozulmadý ve geceye katýlan misafirlere leziz kekler, kurabiyeler ve pastalar ikram edildi. Mehmet Göl, Apeldoorn


ZAMAN

9

YORUM

HOLLANDA

17 MAYIS 2008

Medine’de yaþayan manevi dinamiklerimiz

M

edine’de yakinen tanýdýðým Ahmet Ramazan aðabey. Mekke’de tanýdýðým ve beþ altý defa sohbetimiz olan Necati Öztürk hocamýz. Baþkalarý da var, ama ikisini okuyucularýmýza tanýtmak istedim. Umre veya hacca gidenler ziyaret edebilsinler diye. Medine’de oturan, aslýnda Peygamber efendimiz sav. misafiri olan yabancýlara ‘Mücavir’ tabiri kullanýlýr. Türkiye’den gelip misafir-i Nebi olan çoktur. Ama bunlar kendilerini gizlerler. Görünmek, bilinmek istemezler. Ravza’da bile çok kalmazlar. Özellikle hac mevsiminde namazlarýný evlerinde kýlarlar. Sebebini sormuþtum da þöyle demiþti bir ziyaretimde Nur talebesi Ahmet aðabeyim. “Neden kalabalýk yapalým, bunca insanlar ömürlerinde bir defa gelebiliyorlar, onlar rahat etsinler’ demiþti. Bu ne incelik Allah’ým? Rahmetli Ali Ulvi Kurucu da mücavirdi. Onu da ziyaret edip sohbetini dinlemiþ ve cidden istifade etmiþtik. O þair, yazar, hattat ve hatip idi. Sohbet etmeyi severdi. Þiirleri okurken coþardý. Karþýsýnda gençleri görürse hepten coþar ve þöyle kükrerdi: “Sizler benim kabul olmuþ dualarým ve Huzur-u Rasulüllah’daki gözyaþlarýmýn meyvelerisiniz, yýllardýr Türkiye’de yetiþecek bu gençliði bekliyorum” derdi. Baþka bir yazýda inþallah üstat Ali Ulvi Kurucu’dan hatýralar yazacaðým. Peygamber misafirlerinden Ahmet Ramazan Nasip oldu, birkaç kez devlethanelerinde kendilerini ziyaret edebildim. Beraberimde her defasýnda sevgili arkadaþlarýmý da, hatta haným kardeþlerimizi de götürdüm. Zevceleri annemiz ve kerimeleri kardeþlerim ile tanýþma imkaný buldular. Bize bu fýrsatý saðlayan ve ayarlayan çok sevdiðim ilim ve edep insaný, ayný zamanda kendisi de mücavir olan, kardeþim Mehmet Altan hocamdan Allah ebediyyen razý olsun. Hacýlara hizmet etmeyi gaye edinmiþ hizmet insaný Altan hocamýz ayný zamanda Ahmet Ramazan aðabeyin damadý olma bereketini yaþayan bir bahtiyardýr. Bu azizliði ile bizlere Risale-i Nur hizmetinin ilk Muhaciri’ni tanýtmýþ oldu. Ahmed Ramazan aðabey, 1927 yýlýnda Malatya’da doðdu. Ýlk ve orta öðrenimini Malatya’da tamamladý. Askerliði geldiðinde geciktirmeden vatani görevini þoför olarak tamamladý. Askerlik dönüþü kendisine bir þeyh aramak üzere kollarý sývadý ve bu yolda bir hayli çaba sarf ettikten sonra Üstat Bediüzzaman Hazretleriyle Emirdað’ýnda tanýþtý. Necip Fazýl ile Büyük Doðu’da bir yýl süre çalýþtý. Üstat Bediüzzaman, Arap dünyasýný tanýsýn diye bir müddet onu oralara gönderdi. Döndü-

ðünde üstada gördüklerini anlattý. Üstat, “Bana müspet þeyleri anlat, diðerlerini anlatma.” dedi. Onu devamlý ikamet için 1950’de Baðdat’a gönderdi. 17 sene Baðdat’ta kaldýktan sonra ikametini Þam’a nakletti. 15 sene kadar Þam’da ikamet ettikten sonra Medine’de ikamete niyetlendi. Bu süre içerisinde Risaleleri dünyaya yayýp tanýtma çalýþmalarý yaptý. Çin’den Finlandiya’ya, oradan Amerika’ya kadar her yere Risale-i Nur gönderdi. Önce bir umre yapýp daha sonra Medine-i Münevvere’ye yerleþmeyi düþünürken Umre’de rahmetli Turgut Özal ile karþýlaþýr. Henüz Medine’de oturma izni alamamýþtýr. Turgut Özal ona Medine’de ikamet izni temin eder. 1986 yýlýndan bu yana Medine-i Münevvere’de “mücaviraten” ikamet etmektedir.

eden mahkemelerim var, pasaport vermezler’ diyebildi. Zerre kadar tavrýný deðiþtirmeyen Bediüzzaman ise, “pasaport alacaksýn” dedi sadece. Ýki gün sonra pasaportumu aldým diyor Ahmet aðabey. Hazýrlanýr, elini öper ve yola çýkar. Gümrüklerde hiçbir engel çýkmadan ilk durak Suriye’ye varýr, Þam’da ilk vazifeye adýmýný atar. Ahmet Ramazan aðabeyin mesleði neymiþ?

Ahmet gelsin, Risale-i Nur hizmeti yapsýn! Yurt dýþýna çýkanlarýn çoðu para kazanmak, servet biriktirmek için iþ arar ve geleceðini garanti altýna almak için çalýþýr, para kazanýr. Hayatýný kurtarmak gayesiyle gurbet çilesini çekenlerden olmadý Ahmet Ramazan aðabey. O gurbete çýkarken bir vazife almýþ ve bunu hayatýnýn gayesi bilerek, ayný zamanda aldýðý emanetin mutlaka yerine getirilmesi gereken manevi bir hizmet olduðunun þuurundaydý. Çünkü o dönemin büyük fikir adamý Üstat Necip Fazýl Kýsakürek’in çýkardýðý Büyük Doðu mecmuasýnýn yayýn müdürü iken ve gelecek nesillerin adýndan çok bahsedeceði birisi olma yolunda iken, bir gün sade bir davet almýþtý zamanýn bir baþka büyük insaný Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinden. “Ahmet gelsin, Risalei Nur hizmeti yapsýn” demiþti kendisine. Makam, maaþ verilmeyecekti tabiî ki. O’nun dizinin dibine oturduðu insan sýradan bir hoca deðildi. Asrýn birikmiþ dertlerine çare arayan ve Ýslam dünyasýnýn hastalýklarýný teþhis ettikten sonra diriliþin çarelerini, ayný zamanda reçetesini yazan, yazmaya da devam ettiði Risale-i Nur Külliyatý’nýn sahibi Bediüzzaman Said Nursi idi. Ýlk aldýðý vazife þu idi: “Kardeþim sen yurt dýþýna çýkacaksýn, Ortadoðu’ya gideceksin. Þu mektubu da, Ýhvan-ý

Müslimin’in baþýndaki lider Hasan El Benna’ya ulaþtýracaksýn”! Ahmet Ramazan aðabey heyecanlanmýþtý. Sebebi ise, devam eden ve girip çýktýðý 9 adet mahkemesi vardý. Kendisini toparlayýp, “Efendim devam

Medine’de ziyaretimizde þu hatýrasýný anlattý. Mehmet Altan hocamýzýn zevcesi Þam’da ilkokulda iken öðretmeni sorar: “Kýzým babanýn mesleði nedir? Küçük kýz cevap verir, gayet rahat ve emin olarak: “Mektup yazar efendim.” Öðretmen þaþýrýr ve tekrar sorar: “Kýzým mektup yazmak meslek deðil, babanýn iþi nedir?” Çocuk elbette babasýný ne iþ yaparken görüyorsa onu söyleyecektir. Tekrar cevap verir: “Mektup yazar efendim.” Öðretmen anlayamaz tabii mesleðin ne olduðunu. Biz de zor anladýk çünkü. Abi, neden böyle söylemiþ kýzcaðýz dedim. “Ne yapsýn çocuk beni hep mektup yazarken görürdü” dediler. Evet, 10 binin üzerinde mektup yazýlmýþ Türkiye ve dünyaya, Risale-i Nurlarýn tanýtýmý için. Meslek mi, dava derdi mi, siz karar verin ve düþünün! Tarihçe-i Hayatta bu mektuplardan birkaçýný okuyabilirsiniz. Mesela sayfa 729’da: “Pâkistan'daki Nur Talebelerinin Üstad Said Nursi'den Ýstedikleri Mesaj Münasebetiyle, Irak'taki Bir Nur Talebesinin Gönderdiði Mektup Bundan bir kaç gün evvel, Pâkistan'da talebeler konferansý vardý. Hazret-i Üstaddan bir mesaj istemiþlerdi ve bunun tarihî bir tesiri olacaktý. Haber aldýk ki; Salih, Nur Talebeleri namýna bir mesaj göndermiþ. Sizlere de yazmýþlar ki, acele Hazret-i Üstada bildirirsiniz... Konferansta, Hazret-i Üstad ve Nurlar çok methedilmiþ. Komünistler tarafýndan itirazlar yapýlmýþ. Fakat reis hepsini reddetmiþ. Hazret-i Üstadýn fotoðraflarý teþhir edil-

miþ. Yakýnda Nur ve Nura ait uzun ve resimli bir yazý ile bir mecmua çýkaracaklarmýþ. Sonsuz selâm ve dualar. AHMED RAMAZAN Sayfa 737 de: Washington'daki Ýslâm Cemiyetinin ve Ýslâm Kültür Merkezinin Genel Sekreteri Dr. Muhammed Habibullah'dan, Irak'taki Nur Talebesi Ahmed Ramazan'a Gelen Mektub. “Washington Ýslâm Kültür Merkezine hediye etmek lûtfunda bulunduðunuz Bediüzzaman Said Nursî'nin "Hutbet-üþ-Þamiye" ve "Risale-i Nur Mizanlarý" adlý kitablara mukabil halis teþekkürlerimin kabulünü rica ederim. Tekrar tekrar teþekkürlerimi arzeder, iyi ve saadetli günler dilerim. Ýslâm Kültür Merkezi Genel Sekreteri El-Muhlis Dr. MUHAMMED HABÝBULLAH Ýki hafta önce kendilerini tekrar ziyaret etmek üzere 17 arkadaþýmý hazýrladým. Biraz tanýdýðým için kendisine telefon ettim. Bu sefer Medine’de deðildi. Mekke’de bulunan kerimesi, torunlarý ve damadý Muharrem Bey’i ziyarete gelmiþlerdi. Tabii Umre yapmýþlar. Kýymetli kardeþim Muharrem bey ile irtibat kurup bir akþam Mekke dýþýndaki hanelerine ziyaretlerine gittik. Burada da mý buldun sen bizi þakasýný yaptýlar, ama elini öpmeme bu sefer mani olamadý Ahmet aðabey. Ahmet ramazan aðabey 81 yaþýnda þu an. Allah sýhhat, afiyet ve saðlýklý uzun ömürler versin. Bol bol kitap okuyor. Türkiye’de çýkan yayýnlarý yakýndan takip ediyor. Okuduðu kitaplarý Malatya’ya ve Ýstanbul’a Akademi Ýlim Heyetine gönderiyor ki, kaynak durumda olan eserlerden istifade edilsin. Medine Müdafaasý kitabýný da bana kendileri tavsiye etmiþlerdi. Aldým okudum ve Hicaz hakkýnda saðlýklý bilgiler edindim sayesinde. Kitap okuma ve biriktirmenin yanýnda çok iyi bir hat bilgisine sahiptir. Evinde koleksiyon olarak duvarlarýný süsleyen harika eserler var. Türkiye’yi ve Türk insanýnýn dünyada yaptýðý hizmetleri yakýndan takip ediyor. Biliyorum, deruni dualarý hep devam ediyor. Az konuþur, sorana cevap verir. Resim çektirmeyi sevmez, ama bizlerden kurtulamýyor. Misafirleri çok geldiði halde hep izzet ikram ve bol çay servisi yapýlýr evinde. Elinden býrakmadýðý tespihi var. Baþýnda takkesi ve uzun sakalý ile tam bir nur dede o. Peygamber misafiri Ahmet Ramazan aðabeye saðlýk, sýhhat ve dualarla geçecek uzun ömürler dileriz. Mevlam sizlere de tekrar o mukaddes beldelerde ziyaret etmeyi nasip etsin.


RÖPORTAJ

ZAMAN

17 MAYIS 2008

10

HOLLANDA

“Giyim kuþam; herkesin konuþtuðu, sessiz bir dildir” Dr. Gillian Vogelsang-Eastwood, bir tekstil ve elbise uzmaný. Giyim kuþam dilinin kelimelerini topluyor, mesajlarýný kaydediyor. Sergileri, “elbise sözlükleri”ni andýrýyor. Orta Asya, Orta Doðu, Afrika ve Güney Amerika’da yaptýðý saha çalýþmalarýnda topladýðý zengin örnekleri koleksiyonuna katýyor. Kendisiyle bu sessiz dilin, neler anlattýðýný konuþtuk.

RÖPORTAJ:

YUSUF ALAN

Leiden’daki Tekstil Araþtýrma Merkezi’nin müdürüsünüz. Bu vakfýn tarihçesinden bahseder misiniz? Tekstil Araþtýrma Merkezi (TRC) 1991 yýlýnda, tekstil ürünleri ve elbiseler konusunda yapýlan araþtýrmalarý desteklemek amacýyla kuruldu. Bu tür çalýþmalar Ýngiltere’de yaygýn olsa da Leiden, hatta Hollanda için yeni bir giriþimdi. Leiden’daki Halkbilimi Müzesi, bizlere ev sahipliði yapma nezaketi gösterdi. Biz de o tarihten bu yana birlikte çalýþmalar yapýyoruz. Elbise ve kimlik, temel araþtýrma konumuzu teþkil ediyor. Ýnsanlarýn kim olduklarýný ifade etmek için ne giydiklerini araþtýrýyoruz. Dünyadaki herkes elbiselerle haþir neþirdir. Erkek, kadýn, genç, yaþlý, zengin fakir herkes elbise giyer. Þu ana kadar ne tür faaliyetler yaptýnýz? Çok sayýda faaliyetimiz oldu. Sözgelimi, Ýslam öncesinden günümüze, örtünmenin tarihini anlatan, “Tevazu Adýna” isimli uluslararasý bir sergi düzenledik. Diðer Avrupa ülkelerinde de sergilenen, Mýsýrlý Firavun Tutankhamun’un elbiselerini, “Tutankhamun’un Elbise Dolabý” ismiyle ziyaretçilerin beðenisine sunduk. Ayrýca Hac elbiseleri, Suudi elbiseleri (erkek ve kadýn) ile Faslý, Kürt ve Ýranlýlara ait elbiseleri, son olarak da Afgan elbiselerini teþhir ettiðimiz küçük sergilerimiz de oldu. Arkeoloji, Antropoloji, Sanat Tarihi, Moda vb. alanlardan öðrencilerle birlikte Khil’a: Ýslam Dünyasýnda Tekstil ve Elbise adlý bir dergi çýkarýyoruz. Elbise konusunda kurs ve seminerler de organize ediyoruz. Geçenlerde düzenlediðimiz bir seminerde, örtünmenin tarihini ele

Dr. Gillian VogelsangEastwood Leiden’daki Tekstil Araþtýrma Merkezi’nin müdürüdür. Orta Doðu, özellikle Ýran ve Mýsýr tekstil ürünleri konusunda uzmanlaþan Dr. Vogelsang, tekstil ve elbise tarihçisidir. Khil’a: Ýslam Dünyasýnda Tekstil ve Elbise dergisinin editörleri arasýnda yer alan Dr. Vogelsang, Berg Dünya Elbise ve Moda Ansiklopedisi’nin 5. cildi olan Orta ve Güneybatý Asya Elbiseleri’nin editörüdür. Tekstil Araþtýrma Merkezi’nin (TRC) internet sitesi: www.texdress.nl E-mail: trcleiden@tiscali.nl

aldýk. Seminere katýlanlar sadece okumak ve dinlemekle kalmadýlar, yüz ve bedeni örten

Leiden’daki Halkbilimi Müzesindeki Afgan elbiseleri sergisi farklý elbiseleri deneme fýrsatý da buldular. Bunlar arasýnda en çok tutulanlar, geleneksel Afgan elbiseleri olan çadri ve burkaydý. Son olarak Amsterdam’daki Nieuw Kerk’te, eski Afgan elbiseleri ve Leiden’daki Boerhaave Müzesinde, günümüzdeki dövme ve pirsing uygulamalarýyla ilgili birer seminer verdim. Kýsacasý, meþgul olduðumuz alan çok geniþ ve renkli, ayrýca göze hitap eden bir alan. Yakýn Doðu tekstil ürünleri ve elbiseleri konusunda uzmansýnýz. Niçin bu alaný seçtiniz? Ýngiltere’de Batý tekstil ürünleri ve elbiseleri konusunda eðitim gördüm. Mýsýr’daki bir kazýda çalýþma fýrsatý yakaladým. Bu kazýda, Roma ve Orta Çað dönemine ait binlerce tekstil ürünü gün ýþýðýna çýkarýldý. Bulgular arasýnda Ýslami ürünler de

vardý. Mesela, bu kazýda keþfedilen, þu ana kadar bozulmadan gelen en eski peçe, Kahire’deki Ýslam Müzesinde sergilenmektedir. Kazý ekibinin bir tekstil uzmanýna ihtiyacý vardý, ben de orada çalýþmaktan haz alýyordum. Bu 30 yýl önceydi ve ben hala Orta Doðu’da çalýþmayý tercih ediyorum. Maalesef, Hollanda tekstil ürünleri bana heyecan vermiyor. Ne yapalým, hayat bu... Örnekleri nasýl topluyorsunuz? Bazýlarýný satýn alýyoruz. Bir kýsmýný da öðrencilerimle birlikte yaptýðýmýz saha çalýþmalarý esnasýnda tedarik ediyorum (sözgelimi, son saha çalýþmamýz Zanzibar ve Meksika’daydý). Ancak bizdeki ürünlerin büyük bir kýsmý, baðýþ þeklinde bize ulaþýyor. Geçen yýl Hollandalý

bir ailenin, 18 asýrdan bu yana sahip olduðu ve 350’den fazla parçanýn yer aldýðý bir elbise koleksiyonu, bize baðýþlandý. Koleksiyonun sahibi, bu elbiselerin çoðunu, kimin ne zaman giydiðini biliyordu. Yakýnlarda, Moðolistan Cumhurbaþkaný tarafýndan, geleneksel bir tören elbisesi için söz aldýk (bir arkadaþýmýz kendisiyle birkaç ay önce görüþmüþtü). Bugün Sina’da ikamet eden biri, bana bir elbise baðýþlamak istediðini söyledi. Bu kiþinin kýz kardeþi Zaire’de yaþýyor ve onun da elinde, baðýþlamak istediði tekstil ürünleri var. Bu þekilde, kulaktan kulaða yayýlýyor. Farklý sosyal gruplardan çeþitli giyim kuþam örnekleri topluyoruz. Birkaç yýl önce, o zamanki Sudan Büyükelçisi; TRC’ye, Hollanda Kraliçesi’ne iyi niyet mektubu sunarken giydiði taký-


ZAMAN

11

RÖPORTAJ

HOLLANDA

mektubu sunarken giydiði takýmý baðýþlamýþtý. TRC koleksiyonunun en önemli parçalarýndan biri, birkaç yýl önce Zanzibar’da, 12 yaþýndaki bir erkek çocuðuna ait. Öðrencilerimizden biri, oradaki bir ailenin yanýnda kalýyordu. Aile fertlerinin her biri kendisini temsil ettiðini düþündüðü bir takýmý satýn aldý. Bahsettiðim erkek çocuðu ise, göðsünde Zanzibar yazýlý, parlak kýrmýzý ve beyaz renkte bir futbol formasýný tercih etti. Bu forma onu anlatýyordu, onun kimliðiydi. Baþka bir örneðe de geçen yýl rastladýk. Hollanda’daki ilk resmi Türk camii ve dolayýsýyla imamý Leiden’dadýr. Birkaç yýl önce bu camii bize 1970’li yýllarda ilk imam tarafýndan giyilen cübbeyi hediye etti. Bu örnek; Leiden’ýn Türk Ýslam elbise tarihinin bir parçasýydý ve benim bu tür örnekleri araþtýrmam gerektiði konusunda bilinçlenmeme sebep oldu.

17 MAYIS 2008

Geleneksel düðümlü tespihlerden yapan, Hindistan’daki son Sih kadýnlarýndan biri. TRC için 3 adet tespih yapma nezaketine bulundu.

Gözlemleriniz ve saha çalýþmalarýnýzda sýradýþý tecrübeleriniz oldu mu? Ýran’da çalýþma yaparken insanlarýn, kendilerini unutmamamýz için nasýl gayret ettiklerini görmek beni çok etkilemiþti. Bize elbise tedarik etmeleri zor olmamýþtý. “Bir sergi yaparsanýz bunlarý size kimin, hangi maksatla verdiðini söylemeniz yeterli olur.” demiþlerdi. Hediye edilen elbiseler arasýnda bir Mecusi elbisesi ve Abyaneh’de kalan yaþlý bir bayanýn verdiði bir takým vardý. Bu iki örneði, Ýran’la ilgili ne zaman bir sergi yapsak mutlaka kullanýrýz. Küçük büyük birçok örnek toplarýz. Bazen bir þeye ihtiyacýmýz olduðunda, hemen yardýmcý olan biri çýkar. Ýþimizin tabiatý bu. Kimseyi rahatsýz eden bir durum söz konusu deðildir. Kadýnlar için çok uygun bir iþtir. Modern moda ürünleri ile meþgul olmadýðýmýz için de genellikle maliyetlerimiz düþüktür. Herkesin kendine göre bir yer bulabileceði bir iþtir. Bu tür çalýþmalarýn, kültürlerarasý anlayýþ ve diyalogu geliþtirici bir katkýsý olacaðýný düþünüyor musunuz? Elbiseler konusunda yapýlan çalýþmalar; en kolay, basit teknoloji gerektiren, fazla engel çýkarmayan iletiþim yollarýndan biridir, zira yapýlan þey, farklý formlarda olsa da ortak bir tecrübenin paylaþýmýdýr. Elbise, dünyada herkesin konuþtuðu, farklý lehçeleri olan, sessiz bir dildir. Bu yüzden en kolay iletiþim yollarýndan biridir. Yakýnlarda Hollanda dantel baþlýklarýyla ilgili bir sergi düzenledik. Bu serginin maksatlarýndan biri, “Diðer”ini çalýþmaya baþlamadan önce kendinden (Hollanda kültürü) baþlamaktý. Þu anda Kabil’den gelen Afgan bir öðrencimiz var. Kendisi baþlangýçta Afgan elbiselerini toplama isteðimizi garipsemiþti. (Acaba onlarýn kültürlerini, bir böcek yuvasý gibi mi görüyorduk?!). Bu öðrenci, Hollanda’nýn yerel elbiseleri konusunda araþtýrma yaptýkça daha çok ilgi duymaya baþladý ve Axel’deki küçük baþlýklý, büyük peruklu elbiselerin en az Afganistan’dakiler kadar garip olduðunu fark etti. Böylelikle iki kültür arasýnda daha koyla karþýlaþtýrmalar yapmaya baþladý.

Afgan elbiseleri sergisindeki bir Hollandalý ziyaretçi bir burkayý denerken. (Hem Hollandalý hem de Afgan ziyaretçiler, burkayý denemek istiyorlar). “Niçin Hollandalýlarýn böyle bir tercihi var, niçin bunu yapýyorlar, ne garip renk, emin misiniz” gibi ifadeler kullanmaya baþladý. Onunla Afgan kültürü hakkýnda konuþmak daha kolay hale geldi, çünkü artýk elbise gibi ortak bir dilimiz vardý. Bu nesnelerin arkasýndaki hikayeler, onlarý eþiz yapýyor ve yüksek bir sesle mesajlar veriyordu. Geçen mart ayýndaki uluslararasý tespih atölye çalýþmanýz nasýl geçti? Tespih koleksiyonu, 25 yýldýr zihnimi meþgul eden bir fikirdi ve geçen yýl Amsterdam’daki bir tespih sergi-

sine gitmem, bu fikri tetikledi. Tespihlere bir giyim kuþam aksesuarý olarak bakýyordum. Ýnsanlarýn cinsiyet, din, yaþ ve ekonomik seviyesi gibi durumlarý hakkýnda ipuçlarý veren bir aksesuar... 25 örnekten oluþan küçük bir sergi düzenleyecektim, ama þu anda elimizde 270 örnek var. Bu koleksiyon gün geçtikçe büyüyor. Ýnsanlar evlerindeki bir çekmecede duran tespihleri bizlere hediye ediyor. Yakýnlarda Amsterdam’ý ziyaret eden, Kabil’deki Milli Müze’nin müdürü Dr. Massoudi, yaptýklarýmýzdan haberdar olmasý üzerine kendine ait bir tespihi bize hediye etti. Bana

TRC’nin Leiden’da düzenlediði Hollanda dantel baþlýklarý sergisini ziyaret eden bir grup Tibetli Budist rahibe. (Bunlardan biri, elbisesini TRC koleksiyonuna baðýþladý). tespihi nasýl ve niçin kullandýðýný anlattý. Çok ilgi çekici bir hikayeydi. Tespih dünyasýnýn küçük olduðunu düþünürdüm, ama daha sonra ne kadar büyük olduðunu ve milyonlarca insanýn hayatýný nasýl etkilediðini fark ettim. Bu atölye çalýþmasý, tespih imal eden, kullanan ve bu konuda araþtýrma yapan kiþileri bir araya getirerek, ihmal edilen bu alaný, belli bir baðlam içinde ele almak maksadýyla düzenlendi. Çok kýsa bir sürede baðýmlý hale geldiðinizi görmek, cidden hayret verici. Bir ipe dizili taneler, böyle bir reaksiyonu tetikliyorsa, kim bilir bir elbise neler yapabilir!

Geleceðe dair planlarýnýz? Hýzlý büyüyoruz. Çalýþmalarýmýzý sorunsuz sürdürmek, daha da önemlisi, koleksiyonumuzu umuma açýk bir þekilde sergileyebilmek için yeni bir binaya ihtiyacýmýz var. Elbise konusunda çalýþmalar yapan, kalýcý ve geçici sergi alanlarý, sýnýflarý, depolarý ve bürolarý olan, eþsiz bir müze/araþtýrma kurumu olmak istiyoruz. Hariçte tutan deðil, kapsayan bir mekan olmak istiyoruz. Çünkü herkes elbise giyiyor ve herkesin anlatacak bir hikayesi var. Neyi, niçin yaptýðýmýzý anlayacak bir hâmi bulmamýz gerekiyor. Personelimiz, koleksiyonumuz ve tecrübemiz var; eksik olan, uygun bir bina.


GÜNDEM

ZAMAN

17 MAYIS 2008

12

HOLLANDA

Güler Danýþmanlýk Bürosu’dan görkemli açýlýþ Dordrecht’te 5 yýldýr yatýrým, iþ danýþmanlýðý ve emlakçilik yapan Güler Danýþmanlýk Bürosu (Güler Advisering), görkemli bir törenle yeni bürosunun açýlýþýný yaptý. Baþlangýç olarak küçük bir mekanda hizmetlerine baþlayan þirket; ciddi çalýþmalarý neticesinde kendi alanýnda Dordrecht’in en gözde þirketlerinden birisi olmayý baþardý. Daha rahat ve modern bir büroya geçerek hizmetlerini ve yýllýk iþ hacmini artýrmayý amaçlayan Güler Danýþmanlýk Bürosu, düzenlediði açýlýþ merasimiyle de dikkatleri çekti. Açýlýþ merasimine T.C. Rotterdam Baþkonsolosu Esen Altuð, Dordrecht Belediye Baþkaný Ronald Bandell, ROGÝAD Baþkaný Nebi Sancar, dernek ve vakýf baþkanlarý, basýn mensuplarý ve çok sayýda davetli katýldý. Açýlýþta bir konuþma yapan iþyeri sahibi Bahattin Güler, yaptýklarý çalýþmalardan ve hedeflerinden bahsetti. Programa katýlanlara tek tek teþekkür eden Güler, “Biz üç kiþi, fedakarca çalýþarak bu konuma geldik. Yaptýðýmýz çalýþmalarla birçok insanýmýzýn gönlünü kazandýk. Yeni iþyerimizde, yeni baþarýlara imza atmak istiyoruz.” dedi. Dordrecht Belediye Baþkaný Bandell ise, “Güler ekibinin çalýþmalarý bize gurur veriyor. Bu tür çalýþmalar top-

Ýþyeri sahibi Bahattin Güler, T.C. Rotterdam Konsolosu Esen Altuð ve Dordrecht Belediye Baþkaný Ronald Bandell, açýlýsý birlikte yaptý. lumda yeni köprüler oluþturuyor. Bundan dolayý çok memnun ve mutluyum. Bu tür örneklerin þehrimizde artmasýný diliyoruz. Yeni iþyerinde Güler ve ekibinden daha baþarýlý çalýþ-

malar bekliyoruz.” dedi. Daha sonra söz alan T.C. Rotterdam Baþkonsolosu Esen Altuð ise, bu tür olumlu ve gayretli çabalarýn toplumumuz için örnek teþkil ettiðini ve kendilerine gurur

verdiðini söyledi. Sonrasýnda ROGÝAD Baþkaný Nebi Sancar ve bir kýsým dernek ve þirket yöneticileriyle sohbet eden Altuð, deðerlendirmelerde ve tavsiyelerde bulundu.

Türk ve Hollandalý arkadaþlarýndan tebrikler alan Güler, davetlilere Türk mutfaðýndan özenle seçilmiþ ikramda bulundu. Yusuf Avcu, Rotterdam

Suç iþleyen kýzlarýn sayýsýnda artýþ

Bakan Piet Hein Donner

65 yaþýna kadar çalýþmak isteyenlerin sayýsý artýyor Daha önce yapýlan kamuoyu araþtýrmalarý neticesinde Hollandalýlarýn emeklilik yaþý olan 65’e hiç sýcak bakmadýðýný belirten Sosyal Ýþler ve Ýþ Ýmkanlarý Bakaný Piet Hein Donner, 2007 ve 2008 yýlýnýn ilk çeyreðinin baz alýnarak yapýldýðý bir araþtýrmada 65 yaþýna kadar çalýþmak isteyenlerin sayýsýnda artýþ tespit edildiðini açýkladý. Daha uzun çalýþma isteðinin bütün yaþ ve gruplarda gözle görülür bir þekilde yükseliþ içerisinde olduðunu vurgulayan Bakan Don-

ner, “2 yýl öncesine kadar her 5 çalýþandan 1’i 65 yaþýna kadar çalýþmak istiyordu. Þimdi ise her 3 çalýþandan 1’i 65 yaþýna kadar çalýþmak istiyor.” dedi. Ayrýca araþtýrma sonucuna göre en az çalýþmak isteyenler listesinde her 4 kiþiden 1’i ile inþaat sektörü birinci sýrada yer alýrken, en çok çalýþmak isteyenler listesinde ise her 2 kiþiden 1’i ile ziraat, çiftçilik ve balýkçýlýk sektörü birinci sýrada yer aldý. Ahmed Hüsrev Uç, Rotterdam

Savcýlýk, son yýllarda Hollanda’da iþlenen suç olaylarýnda bir artýþýn yaþandýðýný ve bununla orantýlý olarak suç iþleyen genç kýzlarýn sayýsýnda da bir yükselme görüldüðünü açýkladý. 2007 yýlýnda bir önceki yýla nazaran yüzde 11,1 artýþla toplam 6600 kýzýn polis ve mahkemelerle karþý karþýya kaldýðýný belirten kriminolog Harm Brouwer, 18 yaþýndan küçüklerin iþlediði suçlarda da artýþ olduðunu kaydetti. 2006 yýlýnda 18 yaþýndan küçük suç iþleyen genç sayýsýnýn 35.600, 2007 yýlýnda ise 37.900 olduðunu aktaran kriminolog Brouwer, bu artýþýn giderek büyümesin sebeplerinden biri olarak da suçlarý önleme çalýþmalarýnýn yetersiz kaldýðýna dikkat çekti. Suç iþlemenin gençler arasýnda bir moda haline dönüþmeye baþladýðýný belirten Brouwer, “18 yaþýndan küçüklerin suça eðilimlerini önleme çalýþmalarý, bu rakamlara göre yetersiz kalýyor.

Kýzlarýn neden daha fazla suç iþlediklerinin sebebini bilemiyorum, belki de yaþadýðýmýz ortamda sunulan imkanlardan dolayý kýzlar daha erken yetiþkin gibi hareket etmeye baþlýyor. Bu da

ZAMAN okumak bir ayrýcalýktýr. Doðruyu Zaman okuyanlar bilir...

ZAMAN’a ABONE olmanýn keyfini siz de yaþayýn!

suç iþlemelerine sebep olabilir. Bu problemleri aþmak için daha hýzlý hareket edilmeli ve daha çabuk cezalandýrýlmalýlar.” dedi. Ahmed Hüsrev Uç, Rotterdam


ZAMAN

13

GÜNDEM

HOLLANDA

17 MAYIS 2008

Deventer’daki kermeste, dostluk atmosferi HDV Deventer Merkez Camii tarafýndan organize edilen kermeste, üç gün boyunca Türk ve Hollandalý ziyaretçiler, dostluk havasý soludu. Müyesser Koçak, Meryem Elgün, Nuray Çalýþkan, Hacer Taflan, Güllü Akdemir ve Þengül Çifçi’nin görev aldýðý kermeste, Birlik Kadýnlar Kolu Baþkaný Müyesser Koçak, organizeyi kendilerinin yapmasýna raðmen üyelerinden ve gönüllülerden çok büyük yardým aldýklarýný, bu yüzden kendilerine teþekkürü bir borç bildiðini söyledi. Cuma günü öðleden sonra baþlayan programlar, Cumartesi günü HDV Merkez Camii Kýz Kalk Danslarý Grubu ve Egeliler Vakfý Folklor Grubunun birbirinden güzel gösteri ile devam etti. Akþam, camii lokalinde yapýlan sýra gecesi ise, misafirleri Anadolu’nun doyumsuz atmosferine götürdü. Pazar günü ise sabah saatlerinde pasta yarýþmasý yapýldý. Ardýndan genç kýzlarýn hazýrladýðý baþörtüsü defilesi, bayanlarýn ve kermese katýlan Hollandalýlarýn yoðun ilgisini topladý. Anneler Günü münasebeti ile programda yer verilen çocuklarýn annelerine yazdýklarý mektup ve þiirlerin okunmasýnýn ardýndan Yýlýn Annesi ödülü Nilgün Öztürk’e

verildi. Kermes, yapýlan hediye çekiþlerinin ardýndan sona erdi. HDV Deventer Merkez

Camii Dernek Baþkaný Orhan Arslan, “Anneler tarafýndan organize edilen kermesimizi, Anneler Günü’nde düzenle-

dik. Bu yönü ile çok teþekkür aldýk. Bu yýl ilk defa Deventer’da yýlýn annesini seçtik. Annelerimizin, Anneler

Günü’nü de bu vesile ile kutluyoruz.” dedi. Mustafa Mutlu, Asým S. Mecidhan, Deventer

€ 75,€ 100,-

Bu, sizlerin dünyaya güçlü bir mesajýdýr. Bu güçlü mesajlara devam edelim.

€ ........

Narýn Türk Kýrgýz Koleji öðrencilerine yardýmlarýnýzý ulaþtýrmak üzere vakfýmýza baðýþta bulunabilirsiniz.

Nema Yönetim Kurulu

MACHTIGING

Indien u niet eens bent met een afschrijving kunt u altijd, zonder opgaaf van een reden, binnen een maand uw bank opdracht geven om desbetreffende bedrag terug te laten storten.

Yýllardýr verdikleri destekle, binlerce öðrencinin eðitimine vesile olan halkýmýza ve yeni eðitim seferberliði gönüllülerine teþekkür ederiz.

Ja,hierbij verleen ik aan Stichting NeMA tot wederopzegging machtiging om maandelijks het volgende bedrag van mijn bank-/girorekening af te schrijven.

€ 50,-

Plaats

“Bir öðrenci de siz okutun” kampanyamýza desteklerinizi bekliyoruz.

Handtekening

Orta-Asya’daki yüzlerce, binlerce öðrencinin geleceði, sizin göndereceðiniz yardýmlarla daha da güzelleþecektir.

2 0 0

Bir öðrencinin okutulmasýna vesile olmak, hayýrlý ve bereketli bir giriþimdir.

€ 25,-

Voor- en Achternaam

E-mail

Adres

Telefoon

Rekeningnr.

PC

Bank

Datum

Bir öðrenci de siz okutun

Postbus 2194, 3000 CD Rotterdam K.v.K R’dam 41134184 - Postbank 78.32.644 - DHB 26.32.58.475

m vee Dayanýþmaa Vakfýý aidatt formu Hollandaa Orta-Asyaa Eðitim


GÜNDEM

ZAMAN

17 MAYIS 2008

14

HOLLANDA

‘Huzurum kalmadý, huzurevinde yeriniz var mý?’ Foto: Ýsa Þimþek

Türk aile yapýsýnda var olagelen yaþlýlarla birlikte ayný evde yaþama olgusu kabuk deðiþtiriyor. Türkiye Aile ve Sosyal Araþtýrmalar Genel Müdürlüðü’nün yaptýðý araþtýrmaya göre ankete katýlan 60 yaþ altý nüfusun % 11’lik bir kýsmý yaþlandýðýnda çocuklarýnýn yanýnda kalmak yerine huzurevine gitmeyi ve bakým hizmeti almayý tercih ettiðini belirtiyor. Bu da Türk ailesinin yaþadýðý dönüþüm ve deðiþime iþaret eden önemli bir oran...

H. SALÝH ZENGÝN

A

ile hayatýmýzda hiç þüphesiz yaþlýlarýn özel bir yeri var. Anne-babaya itaat ve sevginin gerektirdiði bu algýnýn kültürel ve dinî boyutlarý bir kenara, yaþlýlara hürmet ve saygý göstermek insan olmanýn da bir gereði… Zaten BBC Dünya Servisi’nin 68 ülkede 51 bin 49 kiþiyle yaptýðý araþtýrma sonuçlarý Türk halkýnýn ailesine baðlýlýðýnýn güçlü olduðunu ispatlýyor. Ancak Türkiye Aile ve Sosyal Araþtýrmalar Genel Müdürlüðü’nün Türkiye Ýstatistik Kurumu’yla yaptýrdýðý bir araþtýrma sonucu, merkezine çekirdek aileyi oturtan bu çok güvendiðimiz Türk aile yapýmýzýn erozyona uðramaya baþladýðýný ortaya koyuyor. ‘Türk Aile Yapýsý Araþtýrmasý’ üst baþlýðýný taþýyan araþtýrma hayli ilginç sonuçlara sahip. Türk medyasý þu an Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ýn ‘üç çocuk yapýn’ sözlerini eleþtirip tartýþa dursun, eldeki veriler Türkiye’nin yaþlý nüfusunun çocuklarýyla sorunlar yaþadýðýna, genç nüfusun da yaþ ilerledikçe aile baðlarýný zayýflattýðýna dikkat çekiyor. Türkiye Aile ve Sosyal Araþtýrmalar Genel Müdürlüðü’nün on sekiz yaþ ve üzeri 24.647 kiþiyle yüz yüze gerçekleþtirdiði araþtýrma 12.280 haneye gidilerek gerçekleþtirildi. Bu hanelerde yaþayan 48 bin kiþinin verisinin alýndýðý çalýþmada 60 yaþ üzerindeki gruba da özel sorular yöneltildi. 2.022’si erkek ve 2.196’sý kadýn olmak üzere toplam 4.218 yaþlýnýn da katýldýðý bu anketin ortaya çýkardýðýn en çarpýcý sonuç, bilinçli ebeveyn olarak bilinen kesimin çocuklarýný bir yatýrým aracý olarak görmez olmalarý... 60 yaþ altýndaki orta ve genç nüfusumuzun yaþlýlýða bakýþý nasýl deðiþti? Bunun gelecekteki muhtemel sonuçlarý neler olabilir? Ortaya çýkan bu anketi

yorumlayan Türkiye Aile ve Sosyal Araþtýrmalarý Genel Müdürü Doç. Dr. Ayþen Gürcan, kent ve kýrsal kesimdeki yaþlýlarýn en fazla saðlýk hizmeti, maddi istek ve bakýcý desteðine ihtiyaç duyduðunu belirtiyor. Ankete katýlan özellikle eðitimli ve gelir düzeyi yüksek kesimin yaþlandýðýnda huzurevinde kalmak istediðini belirten Gürcan, bunun Türk aile yapýsýnda köklü bir deðiþime iþaret ettiði görüþünde. Araþtýrmaya katýlan 60 yaþ altý grubun %11’i ‘huzur evine giderim’, %21’i ‘bakýmevi hizmeti alýrým’, %68’i ‘çocuklarýmýn yanýnda kalýrým’ derken bu oran kýr-kent daðýlýmýnda kentlerde yaþayanlarýn ayrý kalma, kýrlarda yaþayanlarýn çocuklarýnýn yanýnda kalma talebinin yüksek olduðu sonucunu çýkarýyor. Yani kent yaþamý çocuklarýn yanýnda yaþamayý da bir þekilde deðiþtiriyor. Cinsiyete göre daðýlýmda ise kadýnlarýn ayrý yaþama isteði erkeklere göre daha fazla. Gelir ve eðitim düzeyi arttýkça çocuklarýn yanýnda kalma talebi azalýyor. Bu, eðitimde daha net gözlemleniyor. Üniversite ve lisansüstü mezunu olanlarýn gelecekte bakýmevi hizmeti almak isteyenlerin oraný %38 iken, çocuklarýn yanýnda kalmak isteyenler %37 olarak görünüyor. %24’lük bir kesim de huzurevinde kalmaktan yana. Peki ama neden? Ankete katýlanlar bunun nedenini ise ‘çocuklarýna yük olmamak’ (%55,5), ‘çocuklarým beni istemeyebilir’ (%15,4), ‘huzurevindeki imkânlar daha rahat olduðu için’ (%11,6) diye cevaplýyorlar. Bu sonuçlarý “Kiþiler eðitildikçe gelecekte çocuklarla olan baðlarý, kimseye muhtaç olmama halleri artýyor. Bu kibirli bir þey. Çocuða yük olmamak ne demek? Çocuðunuz þu an size yük mü ki, ileride siz ona yük olasýnýz? Bu oranlar bizim gibi kendi kanýna düþkünlüðe önem veren

toplum için anlamlý bir yükseklik. Yaþlýlar daha karamsarken, çocuklar sosyal maskeli.” diye yorumlayan Gürcan, ayný zamanda kiþilerin ortalama çocuk sayýsýnýn düþük olduðu evlerde huzurevine gitme oranýnýn yüksek, çocuk sayýsýnýn çok olduðu ailelerde ise çocuklarýyla kalma isteðinin yüksek olduðuna dikkat çekiyor. Çocuklarýndan ayrý yaþlý nüfus en çok Doðu Karadeniz’de... Yapýlan araþtýrmada yaþlýlarýn çocuklarýnýn yanýnda yaþama oranýnýn en yüksek olduðu bölge güneydoðu ve kuzeydoðu olurken bu bölgeleri ortadoðu ve Ýstanbul takip ediyor. Çocuklarýndan ayrý yaþayan yaþlýlarýn en çok olduðu bölge ise Doðu Karadeniz. Türkiye’nin en sýkýntýlý grubunun eðitim görmüþ, kentte yaþamaya alýþmýþ, kýrsal becerilerini kaybetmiþ ve kendi haklarýný hep ön planda tutup kendine yatýrým yapmamýþ gruplarda olduðu sonucunu çýkaran araþtýrma, aile içinde sorun yaþayan

grubun ayný zamanda gelecekte de sorun yaþayacak grup olacaðýna iþaret ediyor. Geliþime ve deðiþime açýk bölgelerde yaþanan bu deðiþimi durdurmanýn tek yolunun çocuðuna güvenmekten geçtiðini belirten Aile ve Sosyal Araþtýrmalar Kurumu Genel Müdürü Ayþen Gürcan, “Her koþulda beraber olma bilgisini taþýmalýyýz. Türkiye’nin acilen akredite edilmiþ aile eðitim programýna ihtiyaç var. Ben 19 senelik eðitim aldým, o süre içerisinde annelik bilgisi öðretilmemiþ. Okula giden çocuklarýn yarýsý anne, yarýsý baba adayý. Yetiþkin eðitim formu sunulmalý. Anne baba okulu, evlilik okulu gibi eðitimler programlamak lazým. Bizim acil eylem planýmýzda olan da bu.” diyor. Þu an %90’ý yaþlýlarýyla birlikte yaþayan nüfusumuz için acil bir tehdit yok ama yakýn gelecekte huzurevinde kalmak ya da evde bakým hizmeti almak isteyenlerin sayýsý artacak gibi görünüyor. Bu da insanýn aklýna ‘Türk ailesi çözülüyor mu?’ sorusunu getiriyor.

Araþtýrmadan çýkan ilginç sonuçlar Çocuklarýyla ayný evde yaþayanlar hem saðlýklý hem de çocuklarý bir deðer olarak algýlayýp ona itibar addediyorlar. Ortalama hane geliri çocuklarýn yanýnda olanlarda daha yüksek. Çocuklar dýþýnda yaþlýlara en çok ziyareti komþular yapýyor. Büyük bir sosyal kontrol saðlýyor. Hayatýnda dinin belirleyici rolü düþük olan ailelerde çocuklarda ayrý yaþama oraný yüksek, ancak çocuklarýnýn ziyaretleri yüksek. Aile iliþkileri çocuklarýnýn yanýnda olanlarda daha yüksek. Çocuklarýna en çok ceza veren grup yine huzurevine gidecek grupta görülüyor. Yine eþiyle sorun yaþayan grubun huzurevine gitme isteði yüksek.


ZAMAN

15

HOLLANDA

e-dream ile hayallerinizi hayata geçirin

Haydi çocuklar tasarlamaya... Bir web sayfasý tasarlayýn, bir animasyon hazýrlayýn veya bir program yazýn. Eðer bunlarý yaptýysanýz ‘e-dream Animasyon, Web Tasarým ve Programcýlýk' yarýþmasýna katýlabilirsiniz. Fatih Koleji tarafýndan düzenlenen yarýþmada seçiciliði ise Microsoft'tan gelen uzmanlar ve bu alandaki akademisyenler yapacak.

EMÝNE DOLMACI

K

âþif misiniz, tasarýmcý mý, yoksa programcý mý? Kim hangi kavram üzerine yoðunlaþýyorsa onun üzerine yola çýksýn. Artýk teknoloji de, ona ulaþmak da sizin elinizde. Öyleyse yeteneklerinizi sergilemek üzere harekete geçin. ‘Bilgisayar sadece oyun aracý deðildir, gençler için bir üretim aracý haline gelmelidir.’ düþüncesinden hareket eden Fatih Koleji, gençlerin düþüncelerini ve hayallerini hayata geçirebilecekleri bir yarýþma düzenliyor. ‘e-dream Animasyon, Web Tasarým ve Programcýlýk Yarýþmasý'yla size hayallerinizdeki geleceði tasarlama ve ortaya çýkarma fýrsatý veriyor. Animasyon ve web tasarým alanýnda ilköðretim ve lise öðrencileri, programcýlýk alanýnda ise liseliler yarýþacak. Gençlik, bilgi ve teknoloji... Bu üç kavram bir araya geldiðinde akla ‘gelecek' gelir. Ýþte, ‘hayallerin gerçeðe aktarýlmasý ya da hayallerin hayata geçirilmesi' anlamýna da gelecek olan ‘e-dream' yarýþmasý, 2005'te böyle yola çýkmýþ. Öðrencilerin yaptýklarý web sayfalarý, animasyonlar ve yazýlýmlar ile hayal güçlerini geliþtirmeleri, bilgisayarýn bir oyun aracý olarak kullanýlmaktan çýkarýlmasý ve internetin bilgi paylaþýmý için kullanýlabilmesi hedefleriyle yola çýkan Fatih Koleji, Ýstanbul Üniversitesi ve Fatih Üniversitesi'nin de katkýlarýyla bu çalýþmayý yapýyor. Okulum, þehrim, yöresel türküler, yöresel

yemekler, yöresel etkinlikler, bilimdeki tarihi geliþim, hayalimdeki þehir, hayalimdeki okul, hayalimdeki ev, robot, araba, mekanik araçlar veya tabiattaki bir nesnenin hareketi gibi konularda web tasarýmý ve animasyon üretilebilecek. Yaþamý daha da kolaylaþtýracak ve bir probleme çözüm sunan programlarý hayata geçirenler ise, programcýlýk kategorisinde yarýþabilecek. 15 Nisan'da baþvurularý sona eren yarýþmanýn jüri üyeliðini, Fatih Üniversitesi ve Ýstanbul Üniversitesi'nde kendi alanýnda uzman akademisyenler ile Gold Bilgisayar ve Microsoft'tan gelen uzmanlar yapacak. Önümüzdeki yýl uluslararasý olarak düzenlenmesi planlanan yarýþma için, bu amaçla Milli Eðitim Bakanlýðý'na baþvuru da yapýldý. 13-19 yaþ arasýndaki gençlere hitap eden yarýþmanýn, bir de daha küçük yaþlardaki çocuklara hitap eden ayaðý açýlacak ve afiþ hazýrlama kategorisi eklenecek. Gold Bilgisayar'ýn ana sponsorluðunda düzenlenen yarýþmada, her kategorinin birincisi bir dizüstü bilgisayar, ikinciler cep telefonu, üçüncüler ise dijital fotoðraf makinesi ile ödüllendiriliyor. Ayrýca birinci olan projelerin danýþman öðretmenlerine de birer Palm hediye ediliyor.

Bilgisayar, oyunda deðil, projede kullanýlsýn Tanju Soytekin/Proje Koordinatörü: Bizim bu projeye baþlarken amacýmýz, Türkiye'deki tüm öðrencilerin, oyun oynamanýn dýþýnda da bilgisayarý kullanabilmesi, proje hazýrlayýp sunabilmesi idi. Buna ulaþtýk þimdi. Ýlk baþladýðýmýzda yarýþmaya 160 proje gelmiþti, þimdi bin 700 baþvuru var. Biz bu sene liseleri de dâhil ettik. Öðrenci eðer kendini geliþtirebilirse yaptýðý web sayfalarýný ticari olarak da deðerlendirebilir. Bir potansiyel varsa eðer þirketler bunu görür ve teklif getirebilirler. Bize gelen projeler teknik manada çok iyi. Öðrenciler programý çok iyi öðrenmiþler. Yarýþmamýz, ‘düþün, tasarla, gönder’ ve ‘Hayallerine fýrsat taný' sloganýyla ortaya çýktý. Bu yüzden adýný ‘e-dream' koyduk. Öðrenciler düþünsün, üretsin, bize göndersin. Biz de bunu deðerlendirelim istiyoruz.

ÝNTERNET

17 MAYIS 2008


HAFTANIN DUASI Rabbi! "Kullarým Benden bir þey dileyecek olurlarsa Ben onlara yakýnlardan daha yakýným ve dualarýna mutlaka icabet ederim." buyuran Sensin. Ýþte zayýf ve aciz kullarýn olarak yüce huzuruna baþ koyduk; kendimize zulmettiðimizi ve daha baþka günahlarýmýzý itiraf ediyor ve "Tövbeler olsun ya Rabbi! Tövbeler olsun!" diyoruz. Senin hoþnut olmadýðýn ne kadar çok günaha bulaþmýþsak hepsi için baðýþlanma diliyor, bunun için de yüce dergahýna iltica ediyoruz. ZAMAN HOLLANDA - 17 MAYIS 2008

KÜRSÜ - SAYI 895

www.fgulen.com

Sýnýrlý bir ömrün

sýnýrsýz karþýlýðý vardýr Bazen insanýn sýnýrlý bir ömürle nasýl sýnýrsýz bir cezaya (ebedi cehennem) çarptýrýlabileceði konusu insanlarýn zihnini meþgul ediyor.

Ý

ÝKÝNÝDÝ SOHBETLERÝ

srailoðullarý böyle bir mülahazadan hareketle "Cehennem ateþi, sayýlý birkaç gün dýþýnda bize asla dokunmayacak!" (Bakara, 2/80) demiþlerdir. Aslýnda amel ve akýbet arasýndaki bu tür münasebete göre Cennette de yapýlan salih ameller müddetince kalmak gibi bir husus karþýmýza çýkar!.. Ýmanda da küfürde de asýl mesele, niyet ve azme baðlanmýþtýr. Ýnsan üç-beþ senelik muvakkat hayatýnda imaný ve salih ameliyle ebedi cenneti kazanabilir. Öyle ki biz, amellerimizle cennete ehil hale gelemeyebiliriz, ama ciddi bir niyetimiz, cehdimiz vardýr. Her sabah, ezanlarla beraber namaza kalkar, Hz. Muhammed'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) davetine icabet eder, mescide koþar; böylece bu fani dünyada fani adýmlarýmýzý, ibadetlerimiz ve Hakk'a teveccühlerimizle ebedileþtirebiliriz. Zira ertesi gün ömrümüz olursa yine kalkma niyeti içindeyizdir ve bizde, ebedi olan Allah'a ebedi kulluk yapma arzusu vardýr. Yani Allah bizi bu vaziyette bin sene yaþatsa, ciddi bir neþve ve aþk içinde bin sene O'na kulluk yapmayý düþünürüz. Bizim ebedi kulluk niyetimizi Allah, olmuþ gibi kabul buyurur, "Müminin niyeti amelinden hayýrlýdýr" fehvasýnca bizi ebedi cennetle serfiraz kýlar. Kâfire gelince, o, korkunç bir cinayet içindedir. Evet, ne kadar meziyet ve faziletleri de olsa o, kâinatýn sahibini inkâr ve tezyif etmektedir. Her yanda Allah'ýn isim ve sýfatlarý, âsarýyla O'nu ilan ettikleri halde münkir kalbiyle Allah'ý inkar etmektedir. Bu, büyük bir cinayettir. Bu mevzuda küfrün þiddetini göstermek için þu basit misali arz etmekte fayda mülahaza

ediyorum: Bir ülkede Einstein çapýnda bir dâhi veya böyle bir dâhiler topluluðu çýksa ve size deha ürünü bir kýsým projeler sunsa, ez cümle: "Size yirmi dört saat içinde bir füze üssü tesis edeceðim. Bunun bütün masraflarý da bana ait olacak.. Bununla sizi semavî saltanatlara yükselteceðim; ama bir þartým var: Ben sizin devletinizi tanýmýyorum; kimseye hesap vermek de istemem." Böyle bir þart karþýsýnda zannediyorum o ülke, kendisine çok þey kazandýracak bu adama ne bu imkânlarý verir, ne de istediði bu tavizi kabul eder. Çünkü hikmet-i hükümet hâkimiyet ister. Her þey yönetimin inisiyatifiyle olsun ister. Evet, yöneticiler ülkeyi fezalara çýkaracak bu zatýn çalýþmasýna mani olur ve belki de ona þöyle der: "Ne yapýyorsan yap ama bizi dinleyecek ve bize itaat edeceksin. Bu meselenin bize göre bir planlamadan çýkmasý ve devlet reisinin imza atmasý gerekir. Çünkü buranýn hâkimi biziz. Hâkimi tanýmadýktan sonra senin ne meziyetinin, ne de faziletinin hiçbir kýymeti yoktur." Aynen bunun gibi; þu kâinat, adeta iþleyen muhteþem bir fabrikadýr. Týkýr týkýr çalýþmakta ve sahibini ilan etmektedir. Ýnkârcý ise bu muhteþem mekanizma, makine veya saat karþýsýnda bunun yapýcýsýný ve ustasýný tanýmamaktadýr. Allah inancý olmayan birisi, kalbimizden hücrelerin kalbine kadar her þeyi her an kabza-i tasarrufunda tutan, sevk ve idare eden bir kudrete ve kuvvete sahip bulunan, "Lâ havle velâ kuvvete illa billâh" ile kalbimizi, zerrat-ý vücudumuzu ve kâinattaki bütün sistemleri ayný anda hareket ettiren, kontrol eden, muvazene ile yürüten bir Sultan-ý Ziþan'ý inkâr etmektedir. Ýþte küfür böylesine korkunç

bir cinayettir ve onun affedilmesi de söz konusu deðildir. Evet, kâfir, kâinattaki bütün güzellikleri tezyif etmektedir. Þöyle ki antika sanatlarýn dizili olduðu bir meþhergah (sergi yeri) düþünün. Bu meþherlerin Sanatkârý bunlarý, buradaki gölgeleri görsünler de ahirete ait onlarýn asýllarýna iþtihalarý artsýn diye dizmiþtir. Ýnkâr eden kiþi bu meþhere girmekte ve "Bunlarýn hepsi tesadüftür, esbap ürünüdür, müessir tabiattýr" demekte ve Sanatkâr'ý hiç hatýrýna getirmemektedir. Bu þekilde, avizeyi idare eden düðmeye dokunulmuþ da ortalýk karanlýkta kalmýþ gibi; bu meþhergâh-ý âlemde teþhir edilen o muhteþem sanatlarýn hepsi karanlýða dökülmüþ gibi olmaktadýr. Ayrýca kâinatýn da "bu inkârcýnýn bizi tezyife hakký yoktur" diyerek bütün zerratý ve seyyaratýyla onun hakkýnda davacý olma ihtimali vardýr. Bu bakýmdan bir lahza küfür, bütün kâinatýn hukukuna tecavüz olduðundan, kâinatýn zerratý adedince büyük bir cinayeti tazammun etmektedir. Allah'ý inkâr eden de bilerek veya bilmeyerek iþte böyle bir cinayeti iþlemektedir. Ayný zamanda o sadece böyle bir cinayet iþlemekle de kalmayýp, her akþam ve her sabahki inkârýyla, meþhergâh-ý âlemi tezyifte ýsrarcý olmakla o mütemadi niyetinin cezasýný da görecektir. Eðer o, "Ben bundan dönüyorum" dese kurtulur. Evet, hayatýnýn son lahzasýnda dönen kimse de mutlaka kurtuluþa erer. Uhud'da bu hakikati teyid eden þöyle bir hadise yaþanmýþtýr: Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) peygamberliðini duymuþ, Medine'de olduðunu öðrenmiþ ve O'nun yanýna gitmeye karar vermiþ, adýný bilemediðimiz


SÖZÜN ÖZÜ Ýnsan kendisiyle alâkalý musibetleri hatalarýnýn cezasý olarak görse de, diðer mü'minler hakkýnda hüsn-ü zan etmeli; onlarýn, günahlarýnýn keffaretini ödediklerini deðil, Hak katýndaki derecelerinin artmasý için o türlü sýkýntýlara düçar olduklarýný düþünmelidir. Evet, bilhassa Allah'ýn dinine hizmet için çalýþan bir insanýn çektiði sýkýntýlar, sadece onun günahlarýna keffaret olmakla kalmayýp ayný zamanda Allah katýndaki derecesinin yükselmesine de vesiledir. www.herkul.com

BU SAYFA, M. FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDÝ’NÝN SOHBET VE YAZILARI ESAS ALINARAK HAZIRLANMAKTADIR

Ýnsan gururlanmada asla haklý olamaz 1

Ýnsanýn zenginliði Allah'tandýr ve emanet olarak ona verilmiþtir. O, bu emaneti ancak Sahibinin3 rýzasý ve izni dairesinde kullanabilir.

2

Bizim ebedi kulluk niyetimizi Allah, olmuþ gibi kabul buyurur, "Müminin niyeti amelinden hayýrlýdýr" fehvasýnca bizi ebedi cennetle serfiraz kýlar.

3

bir zat vardýr. Bu zat, Yunus'un saf bir Anadolu havasý içinde dediði gibi, "Araya araya bulsam izini, Ýzinin tozuna sürsem yüzümü, Hak nasip eylese görsem yüzünü, Ya Muhammed caným arzular seni." diyerek araya araya Allah Resulü'nün izini bulmuþ, izinin tozuna yüzünü sürmüþ, özlediði cemalini görmek üzere Medine'ye varmýþtýr ama o sýrada Medine'de Uhud savaþý olmaktadýr. Orada Efendimiz'in þehit olduðu söylentisini duyunca, "Aradýðýmý buldum fakat kaybettim. Ben niye duruyorum ki.." deyip kýlýcýný çeker, Hz. Peygamber'i görmeden savaþýr ve neticesinde de þehit düþer. Bu zat, bazý yerlerde "Allah Resulü'nü görmediði halde Müslüman olan, Uhud'da þehit düþen ve bir ölçüde sahabi olmayan kiþi kimdir?" diye lugaza olarak sorulur. Bu kutlu þahýs için bir lahzada çok þey olmuþ ve onun bütün hayatý nurlanmýþtýr. Cenab-ý Hak bizim de encamýmýzý hayretsin.

enginlik ve hoþsohbet olma gibi hususlar, zahiren insanýn diðer insanlar üzerinde faikiyetini iþaretlediði bir gerçektir. Halk böyle bir kiþi hakkýnda hüsn-ü zan edebilir, o da bu hüsn-ü zanna itimat edip bel baðlayarak gurura düþebilir.

Z

Keþke düþmese!.. Gurur, Arapça'da aldanma manasýna gelir; insanýn kendine ait olmayan bir þeyi kendi malýymýþ zannederek aldanmasý da bu cümledendir. Bu nokta-i nazardan dünyaya da, "Ýnsanlarýn aldandýðý dünya" manasýna "Darü'lðurûr" (Bkz.: Âl-i Ýmran, 3/185) denmiþtir. Hâlbuki bu dünya, sýrtýna yüklendiði insanlarý, esas yurtlarý olan âleme götürmek üzere bir vazifelidir. Ne var ki, bazý kimseler yolda giderken, süsünden, cazibesinden dolayý bu bineðe âþýk olmuþ ve öteleri unutmuþlardýr. Hâlbuki ona, konumu kadar önem ve ehemmiyet verilmesi gerekirdi. Ne acýdýr ki, bazýlarý ona baðlandý ve asýl matlubu unuttular; unuttu ve aldanmýþ oldular. Evet, dünya bazý yönleri itibariyle insaný aldatabiliyor. Allah (celle celâluhu), bir insana hoþ-

sohbetlik, sürat-i intikal (çabuk kavrama), nüktedanlýk, cemal, tesir gücü gibi bazý hususiyetler vermiþ olabilir. Bu, insanýn elinde olan bir þey deðildir. Þayet onun elinde olsaydý pek çok insan hoþsohbet, nüktedan sürükleyici olabilirdi. Ýnsan bunlarýn kendine ait olmadýðýný anladýðýnda aldanmadan kurtulur ve her þeyi sahibine verir. Bunu anlamak çok önemlidir. Aksine insan kendine ait olmayan þeyleri kendi sahip zanneder, hem Allah'a (cc) karþý nankörlüðe girer, hem de gülünç duruma düþer.

FASILDAN FASILA

Ýmanda da küfürde de asýl mesele, niyet ve azme baðlanmýþtýr. Ýnsan üç-beþ senelik muvakkat hayatýnda imaný ve salih ameliyle ebedi cenneti kazanabilir.

Ýnsan yeryüzünde bir emanetçi olduðuna göre emaneti yerinde kullanmalý, emaneten verilen þeyleri korumalý ve bu hususta hep Sahibinin izni ve rýzasý dairesinde hareket etmeli ki öbür âlemde baki bir þekilde geriye alabilsin. Evet, insan asla gururlanmada haklý olamaz. Eðer elinde olmayarak gururlanýyorsa, gururunun, aklî ve mantýki olarak izalesine çalýþmalý ve þayet zorlanýyorsa, Allah'a çok teveccüh etmeli ve mutlaka her þeyi O'ndan bilmeye kendini alýþtýrmalýdýr.

Ýnsan ne kadar kirlenirse kirlensin kendisini arýndýracak bir musluk aramalý; zira, þirk hariç her günahý temizleyebilecek bir kurna mutlaka vardýr.


KÜLTÜR

ZAMAN

18

HOLLANDA Foto: Bahar Mandan

17 MAYIS 2008

MEHMET TARAKÇI

Kleopatra’nýn saray süslemesini bir Türk ailesi yaþatýyor Mýsýr’da baþlayýp Osmanlý’ya kadar gelen marküteri sanatýný bugün Türkiye’de yalnýzca Tarakçý Ailesi gerçekleþtiriyor. Üç kuþaktýr marküteri sanatý ile ilgileninen aile, çalýþmalarý ‘Erol Antik’ adý altýnda satýþa sunuyor. Bir zamanlar saraylarý süsleyen marküteri eserlerinin alýcýsý ise orta yaþ ve üzeri sanatseverler.

RAHÝME SEZGÝN

F

arklý ahþaplar ile dolu atölyede mesai, sabahýn erken saatlerinde baþlýyor. Masanýn baþýnda yerini alan usta, adeta terzi titizliði ile ahþabýn üzerinde iþlemler yapýyor. Grafikte yer alan desene, ahþapta hayat vermek için kapýlarýný dýþ dünyaya kapatýyor. Yaptýðý iþ ile baþ baþa saatlerce sürüyor bu serüven. Çalýþma sona erdiðinde renklerin ahenk oluþturduðu marküteri sanatý, bir tabloda ya da bir eþyada hayat buluyor. Mehmet Tarakçý

ve ailesi üç kuþaktýr marküteri sanatý ile ilgileniyor. Dördüncü kuþak da atölyenin tozunu yutmaya baþlamýþ bile. Marküteri sanatýný bugün Türkiye’de sadece Erol Antik markasý ile Tarakçý ailesi gerçekleþtiriyor. Bu sanatýn geçmiþi ise Mýsýr’a kadar uzuyor. Güzelliði kadar zulmü ile de nam salan eski Mýsýr kraliçesi Kleopatra, sarayýnýn kendi güzelliðine ve ihtiþamýna yaraþýr bir biçimde döþenmesini ister. Mýsýr’da el sanatlarýyla uðraþan bütün sanatçýlara emir buyrulur, kraliçenin istediði sanat eserleri en kýsa sürede yapýlacaktýr. Kleopatra’nýn zulmünden korkan sanatkârlar kraliçeyi memnun edebilmek için, sarayýn dört bir yanýný göz zevkine hitap eden sanat eserleriyle süslemeye çalýþýrlar. Çok deðiþik tarzlarda süsleme teknikleri bulunur ve kraliçeye özel olarak sunulur. Ýsmi bilinmeyen bir Mýsýrlý sanatkârýn tasarýmý tamamlanmýþ bir eþyanýn üzerinde çeþitli geometrik þekilleri, öngördüðü motifleri yan yana getirerek mobilyalarda uygulamasý sonucu ortaya çýkan ürünler kraliçenin takdirini toplar. Böylece Mýsýrlý sanatçýlarýn kraliçe Kleo-

patra’yý memnun etmek için giriþtiði çabalar sonucu marküteri sanatý ortaya çýkar. Fatih Sultan Mehmet, marküteri yapmýþ Kleopatra’nýn sarayýný süsleyen marküteri eþyalar, daha sonra Mýsýrlý aristokratlarýn evlerine girer. Mýsýrlýlarla baþlayan bu sanat dalý Rönesans döneminde güzel sanatlarýn geliþmesinin hýzla görüldüðü Fransa’da, anýtsal örneklerde þahikalara çýkar. Önceleri Paris’te Louvre ve Versailles saraylarýna giren marküteri mobilyalar, sonra da malikânelerde boy göstermeye baþlar. Daha sonra Anadolu, Ýran ve Arabistan’a yayýlan bu sanat, 1450 yýlýnda Ýtalya’da marküteri atölyelerinin çoðalmasýyla yaygýnlaþýr. Bir saray sanatý olarak kullanýlan marküteri, Osmanlý’da da yapýlmaya baþlanýr. Osmanlý’yý bir cihan devleti haline getiren Fatih Sultan Mehmet Han, bizzat kendisi marküteri çalýþmalarý yapar. Sonraki yýllarda marküteri atölyeleri ve aletlerinin çoðalmasýyla bir dönem saraylarýn baþ köþesinde yerini alan marküteri eserler güncelliðini kaybetmeye baþlar. 20. yüzyýla gelindiðinde

ise duraklama dönemine giren marküteri sanatý günümüzde en yaygýn olarak Fransa’da varlýðýný sürdürüyor. Osmanlý döneminde birçok usta yetiþmesine raðmen bir okulu bulunmayan marküteri sanatý Türkiye’de Erol Antik tarafýndan yapýlmaya devam ediyor. Marküteri ayrýntý sanatý Farklý renklerdeki ahþaplarý bir araya getirerek yapýlan marküteri sanatý titiz bir çalýþma gerektiriyor. Erol Antik Genel Müdürü Mehmet Tarakçý, marküteri tarzýndaki süslemeleri 0,5 mm’den daha ince ve kalýn olarak yüzlerce metre kesimin yan yana getirilmesi ile oluþturduklarýný söylüyor. Zaman zaman yapýlan marküteri çalýþmalarýnda santimetrekarenin içinde, 100 adet hareketin meydana geldiði mozaiklerin de yer aldýðýný belirten Tarakçý, bu sanatý en ince noktasýnda çalýþtýklarýný belirtiyor. Erol Antik ilk etapta aksesuar çalýþmalarý ile iþe baþlamýþ. Fakat zamanla gelen talepler onlarý evde ve iþyerlerinde kullanýlan bütün eþyalarda marküteri ve ona çok benzeyen parküteri sanatýný uygulamaya

baþlamýþlar. Mehmet Tarakçý, “Banyo ve mutfak gibi ýslak zeminler hariç evin herhangi bir köþesinde bulunan her türlü eþyada (sehpa, sandýk, yemek masasý, tablo....vs) biz bu sanatlarý uyguluyoruz.” diyor. Güney Amerika, Afrika ve Hindistan kökenli kaplamalar kullanýlarak yapýlan marküteri çalýþmalarýnda 1450’li yýllarda Floransalý ustalar kendi desenlerini çizerek çalýþtýklarý marküteri eserlerin yaný sýra dönemin meþhur ressamlarýnýn temalarýndan da yararlanmýþlar. Günümüzde ise Erol Antik, özellikle Osmanlý ve Selçuklu motiflerinin aðýrlýðýný taþýyan fakat zenginleþtirilmiþ motiflerin bulunduðu çalýþmalar yapýyor. Zaman zaman bir kibrit kutusunun üzerindeki bir þekil, zaman zaman ise bir ressamýn resmindeki bir çizgi marküteri çalýþmasýna ilham kaynaðý olabiliyor. Günümüzde marküteri çalýþmalarýný daha çok orta yaþ ve üzerindeki grup tercih ediyor. Klasik eserleri seven ya da sanatsal çalýþmalara önem verenler için marküteri sanatýný taþýyan ürünlere sahip olmak ayrýcalýk.


19

HOLLANDA

KÜLTÜR

17 MAYIS 2008

Foto: Reuters

ZAMAN

Kýzýl renkler arasýnda

ÜRDÜN Ürdün hýzla deðiþen ve geliþen bir ülke. Geçmiþten gelen medeniyetler ülkesi olmasý bakýmýndan gezilecek ve görülecek çok yere sahip. Tarihe tanýklýk etmiþ turistik mekânlarýyla kendisini ziyaret edecek nice insaný bekler, ziyaretçilerine sunacaðý sürprizleriyle.

SAÝM ORHAN

A

rap dünyasýnýn dýþa açýlan penceresi Ürdün. Batý dünyasý ile Arap dünyasý arasýndaki geçiþi saðlayan Ürdün 25 Mayýs 1946’da Ýngiltere’den baðýmsýzlýðýný kazanmýþ. Halkýnýn % 95’inin Müslüman, geri kalanýnýn Hýristiyan olduðu ülke parlamenter sisteme dayalý bir krallýk rejimi ile yönetiliyor. Alýþýlmýþ Ortadoðu ülkelerinden çok farklý bir devlet burasý. Genel olarak Araplarýn anýldýðý gibi petrolü ile anýlmýyor, çünkü petrolü yok. Üstüne üstlük su sýkýntýsý var Ürdün’ün. Þehirleri düzenli ve güzel. Genç nüfusun oldukça fazla olduðu ülkede eðitim sistemine önem veriliyor. Öyle ki Arap dünyasýnýn hemen her alanýndaki kalifiye elemanlar Ürdün’den çýkýyor. Eðitim seviyeleri oldukça yüksek. 5 milyonluk nüfusun yaklaþýk 1,5 milyonu baþkent’te yaþýyor. Trafiði düzenli. Þehir içi ve dýþý yollar kaliteli. Ülke topraklarýna adýmýnýzý atar atmaz ülkedeki modernleþmenin ve deðiþimin farkýna varýyorsunuz. Ürdün tarihî ve turistlik yerler açýþýndan oldukça zengin bir ülke... Baþkent Amman’dan yola çýktýktan sonra Ölüdeniz 45 dakika sonra sizi karþýlar sakin sularýyla. Yol boyunca yükseltisi sürekli alçalan bir yere doðru hareket edildiðini fark ediyorsunuz. Ölüdeniz Dünya’nýn en alçak noktasý. Deniz seviyesinden 400 metre daha aþaðýda olan bu denize, Arapça olarak Bahrül Meyyit deniliyor. Bizim bildiðimiz þekliyle Lut Gölü. Gölün kendi derinliði de 400 metre. Yani Lut Gölü’nün tabaný deniz seviyesinden tam 800 metre daha aþaðýda. Su üzerinde gazete okuyabilirsiniz Ölüdeniz, Ürdün’ün en çok turist çeken noktalarýndan birisi. Bu yüz-

den de etrafýnda yeterince tesis ve otel bulmak mümkün. Yaz-kýþ Ölüdeniz’e girip denizin keyfini sürebiliyorsunuz. Ancak sakýn ola denize birden dalmayýn. Aksi halde deniz suyundan kafanýzý çýkardýktan sonra gözlerinizi açmanýz uzun sürebilir. Çünkü denizin tuzluluk oraný % 30 civarýnda. Müthiþ bir þekilde tuzdan dolayý gözler yanýyor. Tuzluluk oranýnýn çok yüksek oluþundan dolayý içinde hiçbir canlý yaþayamýyor. Bu sebeple de adýna Ölüdeniz “Bahr-ül Meyyit” deniliyor. Ýsmiyle müsemma bir yer burasý. Tuzlu oluþunun negatif yönleri olsa da bir de artý taraflarý da var ki sormayýn gitsin. Denizin üzerinde kitabýnýzý, gazete veya derginizi rahatlýkla okuyabilirsiniz. ‘Bu nasýl olur?’ demeyin. Tuzluluk oranýnýn yüksek oluþundan dolayý su insaný batýrmýyor ve suyun yüzeyinde tutuyor. Denizde yüzmeden, hatta hareket etmeden rahatlýkla durabiliyor, sýrtüstü yatabiliyorsunuz. Denizde kitap okumanýn zevkine varmadan buralarý býrakýp gitmeyin. Yüzme bilmeseniz bile denizin yüzeyinde kalabiliyorsunuz, hatta batmak isteseniz bile batamýyorsunuz. ‘Tamam denize girmek iyi güzel hoþ da denizden çýktýktan sonra bir de tuzlardan arýnmasý var’ demeyin. Volkanik bir bölge olmasý sebebiyle sürekli sýcak suyun bulunmasý size doðal duþ ortamlarýný saðlýyor. Tesislerde de bu tür imkânlarý rahatlýkla bulmak mümkün. Öyle ki bu tesislerde; çamurla tedavi, volkanik sýcak su ile masaj merkezleri bile var. Denizin genel görüntüsü dýþýnda bir de çevre görüntüsü var ki kýsmen bizim Pamukkale’mizi andýrýyor. Denizdeki tuz ve minerallerin çokluðundan dolayý deniz kýyýsýnda sert, beyaz ve çok keskin tabakalar oluþmuþ. Bu bakýmdan kýyýda yalýnayak dolaþmak imkânsýz. Jilet gibi olan beyaz yüzey hem deniz içinde hem de sahilde insanlarýn ayaklarýný kesiyor. Lut gölü tarihte yaklaþýk M.Ö. 1800’lü yýllarda oluþmuþ. Sodom ve Gomore þehrinin yok olmasýna tanýklýk etmesi bakýmýndan da oldukça önemli bir yer. Lut kavminin helak edildiði bu topraklarda o zamanki medeniyetten eser bulmak imkânsýz. Ölüdeniz’in etrafýnda sýkça kayalýklara rastlýyorsunuz. Binlerce yýllýk tarih: Petra Petra harabeleri bugün Ürdün’ün en çok turist alan yerlerinden bir tanesi. Ýnsana alabildiðine derinlik hissi veren bu mekân inanýlmaz uçurum ve kayalýklarla süslü. Buralara kadar gelip de Petra’yý tam anlamýyla gezmek için en az bir gününüzü ayýrmanýz gerekir. Petra macerasý, dar koridorlardan geçerek

baþlar. Etrafta 2 bin yýl öncesine ait su kanallarý görürsünüz. O kadar yýl önce böyle bir geliþmiþlik bile daha Petra’ya girmeden insaný þaþýrtýyor. Petra tüm gizemiyle kanyonlarýn arasýnda saklanmýþ duruyor. Yaklaþýk 1 km’lik bir kanyonun ardýndan Petra’ya varabiliyorsunuz. Bu yolu ya yürüyerek ya eþek sýrtýnda ya da iki kiþilik at arabalarýnda alabiliyorsunuz. Petra’ya ayak basar basmaz ilk karþýnýza çýkan yer Hazine diye adlandýrýlan eski yapý. Daha önceleri kervanlarýn uðrak yeri olan buralar yollarýn deðiþmesi ile unutulup gitmiþ. Þimdi geçmiþteki yaþanmýþlýklarýný yeni nesillere dokusuyla, kokusuyla taþýmaya çalýþýyor. Vadinin orta yerinde karþýnýza dikiliyor Hazine. Ona kayýtsýz kalmanýz mümkün deðil. Petra dev bir vadide kurulu, pek çok yapýnýn bulunduðu antik bir þehir. Birbirinden ilginç yapýlar göz kamaþtýrýyor. Daðlar oyularak kocaman bir þehir yapýlmýþ. Hazine’nin ardýndan antik þehri seyrede seyrede manastýra doðru yol alýyorsunuz. Yol boyunca pembe kayalara oyulmuþ maðara, mezar ve tapýnaklarý görerek tarihte bir yolculuk yapýlýyor adeta. Manastýra çýkarken oldukça dikkatli olmak gerekiyor, yaklaþýk 1000 tane dik merdivenin ardýndan ancak varabiliyorsunuz. Yukarýya týrmandýkça uçurumlarýn keskinliði ve vadinin güzelliði seriliveriyor önünüze. Manastýrdan sonra Petra’nýn zirvesine týrmanmak için hiçbir engel kalmýyor. Ancak yollar taþlarla dolu ve de kaygan olduðundan bu noktadan sonra eþekleri býrakarak yaya olarak yolunuza devam edebiliyorsunuz. Biraz meþakkatli bir yolculuðun ardýndan Petra’nýn zirvesine vardýðýnýzda, çekilen zahmete deðdiðini anlatýrcasýna Petra

Vadisi kollarýný açýveriyor size. Buradan þehre bakmak ayrý bir anlam katýyor. Hz. Musa’nýn duasý neticesi Allah tarafýndan kendisine yardýmcý olarak verilen kardeþi Harun (as)’ýn mezarý da bu topraklarda. Zirveden, karþýdaki zirvelerden birisinde olan mezar daha iyi görünüyor. Hz. Musa Mýsýr’dan sonra artýk bu topraklarda yaþamaya baþlamýþ. Halkýyla beraber Mýsýr’dan ayrýlmýþ ve bu topraklara gelmiþ. Filistin topraklarýný seyrettiði nokta ise Nibu Daðý. Burasý üç dinin mensuplarýndan çok sayýda ziyaretçi çekiyor. Çok rüzgârlý bir havasý var Nibu Daðý’nýn. Hz. Musa Kudüs’e gidememiþ. Bu daðýn tepesinden o mekânlarý ancak seyredebilmiþ. Bugün bu tepelerden bakarken Kudüs topraklarýna, içinizde bir ürperti duymamak mümkün deðil. Akþam olup da Kudüs’ün ýþýklarý yanmaya baþlayýnca daha iyi anlýyorsunuz aradaki mesafenin kýsalýðýný. Hz. Musa’nýn komutanlarýndan olan Hz. Yuþa’nýn mezarý da ayný þekilde Ürdün topraklarýnda. Belga bölgesi denilen bölgede olan mezar aynen Nibu Daðý’nda olduðu gibi Kudüs’e doðru bakýyor. Aydan görülebilen çöl Ülkeye gelmeden edinilen bilgiler arasýnda gezilecek yer sýralamasýna girmesi gereken yerlerden birisi de Vadi Rum. Bir dönemlerin vahasý, þimdinin çölü kýrmýzý kumlarýyla size alabildiðine güzellik sunar. Çöl o kadar büyük ki Neil Armstrong’un aydan rapor ettiðine göre dünyanýn aydan görülebilen en büyük çölü imiþ. Doðal kaya köprüleri, uçsuz bucaksýz sahra ve inanýlmaz tabii güzellikleri... Macera arayanlar için kaçýrýlmamasý gereken müthiþ bir fýrsat.Bugün burada

macera arayanlar için pek çok etkinlik düzenleniyor. Çölü gezerken bedevi çadýrlarýna da rastlayabiliyorsunuz. Ýçeri girdiðinizde sizi rahatlýkla aðýrlýyor sýcakkanlý Ürdün insaný. Son dönemlerde turistlerin de uðrak noktasý olmasý sebebiyle bedevi Ürdünlüler alýþmýþlar misafirlere. Çölde develerin keçilerin arasýndan geçip giderken, çölün büyüsü insanýn baþýný döndürüyor. Ürdün’ün Gor bölgesi ülkenin yeþil bölgelerinden. Seferler sýrasýnda veba hastalýðýndan dolayý hayatýný kaybeden pek çok sahabe mezarý bulunuyor bu bölgede. Ürdün topraklarý gerek ismini bildiðimiz gerek bilmediðimiz pek çok peygamber mezarýna da ev sahipliði yapýyor. Hz. Ebu Ubeyde bin Cerrah, sað iken Cennet ile müjdelenen on sahabeden birisiydi. O günlerde salgýn olan veba hastalýðýna birçok sahabe gibi o da yakalandý ve Müslüman olduðu 31 yaþýndan itibaren malýyla canýyla Ýslam için çalýþan bu ünlü komutan buraya defnedildi.Dirar Bin Ezver diðer bir sahabi ve cami avlusundaki kabri... Þurahbil bin Hasene. Ve sahabenin önde gelenlerinden Muaz bin Cebel. Ürdün’de gezerken bir taraftan da Osmanlý izlerini görmek mümkün. Bunlardan en önemlisi belki de Maan tren istasyonu. Burasý Sultan Abdülhamit’in Hicaz Demiryolu projesindeki istasyonlardan birisi. Tren raylarýnda bile Osmanlý’nýn ismi var. Ray demirlerinin hemen hemen hepsinde “Müminlerin Emiri Sultan Gazi Sultan Abdülhamit Han’ýn hayratýdýr. Tarih 1901” yazýyor. Her ne kadar Lawrence ve adamlarý tarafýndan bu demiryolu o zamanki iþlevini yitirmiþ olsa da bugün Maan tren istasyonu hâlâ gururla, dimdik ayakta duruyor.


KÜLTÜR

17 MAYIS 2008

ZAMAN

20 HOLLANDA

Medreseler kanunla deðil, genelgeyle kapatýlmýþtý! “Medreseler açýlmayacaktýr. Millete mektep lazýmdýr.”

B

u hiddetli sözler, Gazi Mustafa Kemal’e aittir ve 18 Eylül 1924 günü Rize Hükümet Konaðý’nýn merdivenlerinden inerken kendisine ‘medreselerin yeniden açýlmasý’ için dilekçe veren iki müftünün yüzüne karþý söylenmiþtir. Ýyi de bu müftüler Tevhid-i Tedrisat Kanunu’ndan, hele onun bir ‘devrim kanunu’ olduðundan haberdar deðil midirler ki, böylesine cüretkâr bir iþe giriþmiþ ve bizzat Gazi’ye, kanunun geri alýnmasý teklifinde bulunacak denli ileri gitmiþlerdir? Ýsmail Kara’nýn bir araþtýrmasý sayesinde (bkz. “Din ile Modernleþme Arasýnda”, Dergâh Yay., 2003, s. 445 vd.) o yýllarda Trabzon’da çýkan “Ýstikbal” gazetesinde müftülerin dilekçesinin medreselerin tekrar açýlmasý hakkýnda deðil, “medreseler hakkýnda” olduðunu öðreniyoruz. Nihayet Kara, müftünün kardeþinden öðrendiðine göre onlarýn Gazi’den yeni eðitim sisteminde medreselerin binalarýndan, kütüphanelerinden ve hocalarýndan da yararlanýlmasýný istedikleri sonucuna varmaktadýr. Fakat benim asýl projektörlerimi yöneltmek istediðim nokta, biraz farklý: Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabulünden yaklaþýk 6,5 ay sonra iki müftünün doðrudan Cumhurbaþkaný’na böylesine cesurane bir dilekçeyle baþvurmalarýnýn altýnda hangi bilmediðimiz düðüm yatýyor? “Hep önde, hep ileri!” Olur olmaz her vesileyle söylediðimiz Onuncu Yýl Marþý böyle diyordu. Peki bunu söylerken mevcut Ýnkýlap Tarihi kitaplarýmýzýn çaðdaþ tarihçilik düzeyini yakalamayý bir kenara býrakýn, elimde duran 50 yýl önce liseler için yazýlmýþ “Türkiye Cumhuriyeti Tarihi”nin seviyesinden dahi aþaðýda seyretmesini neyle açýklayacaðýz? Kitabýn yazarý Prof. Enver Ziya Karal, eðitimi ilgilendiren Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun dinî-siyasî bir konu olan Hilafetin kaldýrýlmasý ile idarî bir karar olan Þer’iyye ve Evkâf Vekaleti’nin laðvýnýn neden tam da ayný günde gerçekleþtiðini “ayný fikirde, ayný zihniyette fertlerden mürekkep bir millet yapma” amacýna baðlýyordu. (s. 156) Amaç, imtiyazlý, ayrýcalýklý, dokunulmaz siyasal alanlarýn ortadan kaldýrýlmasýyla oluþacak boþlukta yeni iktidarýn, geleceðin güvencesi olan çocuklarý tek bir eðitim çarkýnda yetiþtirebilmesiydi. Buna engel olabilecek güçlerden Halife yurtdýþýna gönderilirken, ayný gün baþka garip þeyler de oluyor, daha önce kabineye dahil olan Genelkurmay Baþkaný kýþlasýna, Þer’iyye ve Evkâf Vekili (Bakaný) evine yollanýyor, nihayet 430 sayýlý kanunla öðretim birliði saðlanýyor, yani sivil veya askerî, yerli veya yabancý, özel veya resmî bütün okullar Eðitim Bakanlýðý’na baðlanýyordu. (Gerçi daha 2 yýl sonra, 22 Nisan 1925’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu delinecek ve askerî okullar Savunma Bakanlýðý’na baðlanacaktýr.) TBMM 3 Mart 1924 günü Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu kabul etmiþti. Ne var ki, bu kanunla

ilgili yaygýn bir yanlýþ anlama söz konusu. Üstelik bu yanlýþ anlama öyle kes-yapýþtýrcý “internet alimleri”ne mahsus bir kusur da sayýlmaz. Mesela Toktamýþ Ateþ hocanýn Bilgi Üniversitesi tarafýndan basýlan “Türk Devrim Tarihi” adlý kitabýnda þöyle bir ifade geçiyor: “3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu çýkartýlarak medreseler kapatýldý ve geri kalan tüm okullar Milli Eðitim Bakanlýðý’na baðlandý.” (s. 187) ‘Ýyi de, ne var burada yanlýþ olan?’ diyorsanýz sabredin biraz, bir de Ýslamcý cephenin eski yazarlarýndan Hasan Hüseyin Ceylan’ýn “Cumhuriyet Dönemi Din-Devlet Ýliþkileri” (Risale Yay., 1989) adlý kitabýnýn 209. sayfasýndan yaptýðým alýntýyý okuyun lütfen: “3 Mart 1924 tarih ve 430 sayýlý kanunla Türkiye dahilinde dinî tedris veren bütün mektep ve medreselerin kapatýlmasý… ile bir yerde dine dayalý hayat sona ermiþ bulunuyordu.” Ve daha yüzlerce, binlerce beyinlerimize bozbulanýk akan metin... Bu alýntýlardaki yanlýþ bilgileri þöyle belirtelim: Bir kere 430 sayýlý kanunun medreseler bakýmýndan asýl önem taþýyan maddesi, “Þer’iyye ve Evkaf Vekâleti veyahut hususi vakýflar tarafýndan idare olunan bilcümle medrese ve mektepler Maarif Vekâleti’ne devir ve raptedilmiþtir” hükmünü getiren 2. maddesidir. Ancak görüldüðü gibi bu maddede medreselerin kapatýldýðýna veya kapatýlacaðýna dair herhangi bir hüküm bulunmamakta, sadece söz konusu bakanlýk ile özel vakýflara baðlý bütün medrese ve okullarýn Eðitim Bakanlýðý’na devredilip baðlandýðý ifade olunmaktadýr. Yani neymiþ? Medreseler 3 Mart 1924’te kapanmamýþ, sadece mektepler gibi Eðitim Bakanlýðý’na baðlanmýþ. (Zira o tarihte henüz “Millî” formayý giymemiþti eðitim sistemimiz ve “millî” olabilmek için Demokrat Parti’nin kurulmasýný, yani 1946’yý beklememiz gerekecektir.) Peki medreseler ne zaman ve nasýl kapatýlmýþtý? Medreselerin kapatýlmasý için 8 gün daha beklememiz gerekecektir. 11 Mart günü, henüz birkaç gün önce bakanlýk koltuðuna oturan Maarif Vekili Vasýf [Çýnar] Bey, yayýnladýðý bir genelgeyle medreselerin kapanma emrini verecektir. Lakin kapatma iþleminin bir süre daha, belki birkaç ay sürüncemede kaldýðý tahmin ediliyor. Zira Vasýf Bey, 17 Nisan 1924 günü TBMM’de sert eleþtirilere cevap verirken o sýrada medreselerin en azýndan bir kýsmýnýn hâlâ açýk bulunduðunu anlýyoruz; bakan, medrese talebelerinin diðer okullara nasýl kaydýrýlacaðýna iliþkin sorunlardan söz etmektedir. Demek ki, medreselerin 3 Mart’ta kapatýldýðý doðru olmadýðý gibi, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile kapatýldýðý da doðru deðildir. Medreselerin bir kanunla deðil, sadece bir bakanlýk genelgesiyle kapatýldýðýný söylemek inkýlap tarihçilerimize neden bu kadar zor geliyor dersiniz? Yeniden açýlabileceklerinden duyulan korkudan olmasýn? Açýlýr veya açýlmaz, o ayrý bir konu. Ancak medreselerin kapatýlmasýný bir “devrim kanunu” olarak kabul edip onu dokunulmaz kýlmaya kalkanlar neyi savunduklarýný bir kere daha düþünseler keþke. Eðer Tevhid-i Tedrisat, denildiði gibi “medreselerin kapatýlmasý”ný amir bir “devrim kanunu” olsaydý, Rizeli iki müftü, bizzat Atatürk’ün önüne çýkýp kanunun raðmýna bir talepte bulunmaya cesaret edebilirler miydi? Ve öyle olsaydý Atatürk baðýrýp çaðýrmakla yetinir miydi?

5 bin yýllýk medeniyetin

K

ayseri’nin yirmi kilometre doðusundaki Kültepe, günümüzden beþ bin yýl önce ‘Kaniþ’ ya da ‘Neþa’ adýyla anýlan uluslararasý bir ticaret aðýnýn merkezi üzerinde bulunuyor. Hititler öncesinde burada yaþayan Asurlu tüccarlara ait belge ve bulgularýn ortaya çýkarýldýðý kazýlar, ilk kez Atatürk’ün emriyle Türk Tarih Kurumu tarafýndan 1948’de baþlatýlmýþ. Bu tarihten vefat edene kadar 57 yýl kazýlarýn baþkanlýðýný sürdüren Prof. Tahsin Özgüç’ten sonra 2005’te yerine Prof. Dr. Fikri Kulakoðlu geçmiþ. Bu süre içinde, kocaman bir þehrin çok küçük bir kýsmý ancak ortaya çýkarýlabildi. Burada, Kayseri’nin ticaret geleneðinin ne kadar eski olduðunu da açýklayan ve ‘Bit Karim’ adý verilen bir ticaret odasý da bulunuyor. 3 kilometre çapýndaki Kültepe þehrinin ortaya çýkarýlmasý için yýllýk 1 milyon liraya ihtiyaç duyuluyor. Kültür Bakanlýðý’ndan kazýlar için 2007 yýlý itibarýyla sadece 139 bin lira aldýklarýný belirten Fikri Kulakoðlu, “Bunun için özel sektörün desteðine ihtiyaç duyuyoruz. Ancak bu desteði bulabilirsek, Türkiye ve Ortadoðu’ya iliþkin çok ciddi bilgilere ulaþabiliriz. Bunlar dünya tarihini deðiþtirecek bilgiler de olabilir.” diyor. Ýlk ticaret odasý Kayseri’de Kültepe’de, Ankara Üniversitesi Arkeoloji Bölümü tarafýndan sürdürülen çalýþmalar, her yýl haziran ayýnda baþlayýp eylül ayý ortalarýna kadar devam ediyor. Prof. Dr. Fikri Kulakoðlu’nun 3 yýldýr baþkanlýðýný yaptýðý çalýþmalara, 25 kiþilik

bilim ekibi, 10 kiþilik filolog ekibi ve 50 kiþilik kazý ekibi katýlýyor. Þu anda devam eden kazý çalýþmalarýnda, yaklaþýk 3 kilometre çapýnda bir alana kurulu eski bir þehir olan Kültepe’nin 50’de birinin açýða çýkarýldýðý düþünülüyor. Ýlk ticaret odasý anlamýna gelen, ‘Bit Karim’in neden Kayseri’de kurulduðu noktasýndaki rivayetler ise, buranýn jeopolitik konumunun belirleyiciliðine dikkat çekiyor. Çünkü Kültepe, coðrafi konumu nedeniyle çok elveriþli bir yerde; Doðu-batý yollarý üzerinde, ayný zamanda güney-kuzey yollarýnýn birleþtiði yerde bulunuyor. Ayný þekilde hammadde kaynaklarýna ulaþýlabilecek bir konumda olmasý da tercih nedeni olmuþ. Türkiye’de pek tanýnmayan Kültepe, dünyada çok iyi bilinen yerler arasýnda bulunuyor. Prof. Dr. Fikri Kulakoðlu Kültepe’yi tanýtamamalarýný, “Popüler alanda tanýnmýþlýk bize bir þey ifade etmiyordu. Önemli olan akademik alanda tanýnmaktý. O nedenle biz hiçbir zaman bu tür taleplere kalkýþmadýk. Ama þunu görüyoruz, artýk çaðýmýzda birtakým çalýþmalar arkanýzda destek olmadan yürütülemiyor.” sözleriyle açýklýyor. Bu nedenle bir web sitesi hazýrlamýþlar. Kayseri Büyükþehir Belediyesi ise bölgenin tanýnmasý için 2007 yýlýndan itibaren Kültepe’ye turlar düzenlemeye baþlamýþ. Çünkü, kazý ekibi bölgeyi ilk önce Kayserililere tanýtmayý hedefliyor. “Kayserililer çok tüccar insanlardýr, ticari dehalarý müthiþ-


ZAMAN

21

KÜLTÜR

HOLLANDA

17 MAYIS 2008

Kitap Kitap Kitap Kitap Sorularla Efendimiz Kainatýn Efendisi’ni tanýma adýna hazýrlanmýþ bir çalýþma. Kitapta Allah Resûlüyle ilgili merak edilen ya da öteden beri maksatlý olarak ortaya atýlmýþ birtakým sorularýn cevaplarý yer alýyor. Eser insanlýðýn övünç kaynaðýný insanlara tanýtmayý amaçlýyor. Doç. Dr. Muhittin Akgül 99 Soruda Efendimiz 218 sayfa Iþýk Yayýnlarý

Meçhul tanýklarýn hikâyeleri Medeniyet binamýzýn yükselmesine katkýda bulunan, ancak haklarýnda çok fazla yazýlýp çizilmemiþ isimler bu kitapta bir araya geldi. Sade bir anlatýma sahip olan kitapta yer alan bazý isimler ise þunlar: Melek Ahmed Paþa ve Kaya Ýsmihan Sultan, Þeyh Hamdullah, Mirialem Ahmed Aða, Mihrimah Sultan, Kara Mehmed Paþa, Mehmed Efendi, Müþtak Baba, Bezmiâlem Valide Sultan, Âdile Sultan, Edhem Efendi, Babanzâde Ahmed Naim, Hafýz Sami Efendi, Mazhar Osman, Yesârî Âsým Arsoy, Neyzen Mehmed Emin Dede...

Ýbrahim Refik Tarihin Meçhul Tanýklarý 260 sayfa Kaynak Yayýnlarý

Yýlgýn Türkler yeniden

ortaya çýkmasý 3 bin yýl sürecek! tir deriz ancak, bu dehanýn Kültepe Kaniþi olduðunu kimse bilmez. Biz Kayseri’nin ilgisini çekmeye çalýþýyoruz.” diyen Fikri Kulakoðlu, bu þekilde bilimsel çalýþmalarýna destek bulacaklarýný da düþünüyor. Ancak uluslararasý alanda çok tanýnmasýna raðmen, çok uluslu sermayenin desteðini almaya da çok sýcak bakmadýklarýný ekliyor. Ýlk baþladýðý günden itibaren aradan 60 yýl geçmesine raðmen Kültepe kazýlarýnda ciddi bir ilerleme saðlanamamýþ. Bunu yeterli kaynak ayrýlmamasýna baðlýyor Kültepe kazý heyeti baþkaný Kulakoðlu. Çünkü Kültür Bakanlýðý, 3 km’lik bir alaný kapsayan bu büyük kazý için de küçük bir höyük kazýsý için de ayný miktarda ödenek ayýrýyor. Bunun için gerekli altyapý kurulamýyor, bilim ekibi toparlanamýyor ve iþçiye ücreti ödenemiyor. Bütçelerin projelere göre takdir edilmesi gerektiði eleþtirisini getiren Fikri Kulakoðlu, sadece bakanlýðýn deðil özel sektörün de desteðini beklediklerini ancak tutumun oldukça soðuk olduðunu aktarýyor. Oysa, Atilla Koç’un bakanlýðý döneminde, kazý gibi arkeolojik faaliyetlere verilen parasal desteðin vergi matrahýndan düþürülmesi yönünde bir kanun da çýkmýþ. Kültepe’de sadece kazýlar için yýllýk 1 milyon lira bütçeye ihtiyaç duyuluyor. Çeþitli dijital ya da teknik aletlerin satýn alýnmasý, araç, kazý evi, laboratuvar inþaatý bunun dýþýnda tutuluyor. Yine açýða çýkarýlan üç büyük saray ve iki mabet ile özel tüccar evlerinin üstlerinin kapatýlmasý için de kaynaða ihtiyaç duyuluyor. Bir sarayýn kapatýlmasý, yaklaþýk 2 milyon dolar gibi bir paraya mal oluyor. Emine Dolmacý

Merkez ofis tüm ticareti yönetiyor Kültepe kazýlarýna uzun bir dönem baþkanlýk eden Prof. Dr. Tahsin Özgüç, ‘Kültepe-Kaniþ/Neþa’ isimli kitabýnda, ticaret kolonisinin iþlemlerini yönetmekle görevli bütün kurumlarýn, Bit Karim’de yani merkez ofiste görev yaptýklarýný belirtiyor. Buranýn bir çeþit dýþ ticaret idaresi olduðunu vurgulayan Özgüç’e göre Bit Karim, bir ticaret kolonisinin yönetimi için bütün meclislere, kurullara, idari birimlere sahipti. Bunun da ötesinde bir ihracat ve ithalat merkezi, yani ticaretin beyniydi. Karum’un oluþturduðu kolektif ticaretin depozitolarý buraya yatýrýlýrdý. Asurlu tüccarlar kendi aralarýndaki borçlanmalarda, borcunu gününde ödeyemezse alacaklýnýn muhatabý tüccarlarýn kefili durumundaki ticaret odasý olurdu. Çünkü tüccarlarýn burada hesaplarý vardý. Ayrýca tüccarlarýn hesaplarýnýn kapatýlmasý için mevduat kabul eder, ayrýca yatýrým, hâsýlat ve borç bakiyeleri üzerine vergi iþlemlerini kaydederdi. Ticaret odasýna kaydýný yaptýrmayan veya aidatýný ödeyemeyenin Anadolu içerisinde ticaret yapmasýna izin verilmezdi. Prof. Dr. Fikri Kulakoðlu (Kültepe kazýlarý baþkaný):

Sert dili ve kalemiyle tanýnan yazar, Yýlgýn Türkler kitabýnýn geniþletilmiþ ve gözden geçirilmiþ baskýsýyla yeniden karþýmýzda. Kitap, dünya tarihinin en yorgun, en yýlgýn milletine agresif, hüzünlü ve trajikomik bir son çaðrý niteliði taþýyor. Gerçeðe þahit olmak isteyenlere...

Bülent Akyürek Yýlgýn Türkler 240 sayfa KentKitap

Schrödinger’in ikiz yavrularý Bilim tarihinin en meþhur kedilerinden Schrödinger’in kedisi bu kez ikiz yavru ile rol aldýðý bir baþka düþünce deneyi ile baþ baþa býrakýyor okuru. Kitap, kuantum dünyasýnýn tuhaflýklarýný irdelemeye ve bunlara iliþkin farklý yorumlarý ele alýyor. Anlaþýlýr ve esprili bir dille yazýlan kitap, gerçekliðin peþinde atýlan eðlenceli bir adým. John Gribbin Schrödinger’in Yavru Kedileri 290 sayfa Metis Yayýnlarý

Destek bulursak 5 yýlda müze açarýz Biz burada bilim ekibi, filologlar ve kazý iþçileri ile beraber çalýþmalarýmýzý sürdürüyoruz. Ancak 60 yýlda yapýlan kazýlar belli. Genele baktýðýmýzda bu küçük bir alaný kapsamakta. Bunun sebebi parasal imkânlarýn yetersizliðidir. Bir taraftan da arkeolojik kazýlar yavaþ ilerler. Bu þehrin tamamen ortaya çýkarýlmasý için birkaç kuþak arkeoloða ihtiyaç var. Þu ana kadar açýða çýkarýlmýþ alanlarýn korunmasý ve hatta bunlarýn bir açýk hava müzesi þeklinde ziyarete açýlmasý tahmin ediyorum 5 yýl içinde gerçekleþtirilebilir eðer destek bulunursa. Dünyanýn gözü burada. Uluslararasý destek bulmak daha kolay ama þunu da düþünmek lazým. Dýþarýdan gelen destek, mutlaka karþýlýðýnda bir þeyler almak üzere geliyor. Kültürel mirasýn sahibi olmaz, bütün insanlýðýndýr ama bu prestij kazýsýdýr. Bunu biz gerçekleþtirebiliriz diye düþünüyorum.

Efendimiz hakkýnda... www.cevaplar.org sitesinin editörü Salih Okur, Efendimizle alakalý okumalarý ve aldýðý birbirinden ilginç notlarý bu kitapta bir araya getirdi. Bunlarý biliyor muydunuz, kalýbýyla Efendimizin hayatýnýn önemli kesitlerinin kýsa kýsa notlarla ifade edilmesi kitaba akýcýlýk kazandýrmýþ. Salih Okur Bunlarý biliyor muydunuz? 112 sayfa Kayýhan Yayýnlarý


BULMACA

22 HOLLANDA

ZAMAN

17 MAYIS 2008

Erkek kardeþ

Askeri deðil

Bir uzakdoðu ülkesi

Fatma Girik’in bir filmi

Bir ülke

Kýrmýzý

Bayram öncesi gün

Açýk oturum

Ýyilik, ihsan

Tutsaklýk

Sahte para basan Kimyasal madde tedavisi

Tahýl

Dünyanýn uydusu

Kuþ yuvasý Metal olmayan

Resimdeki (Ahmet Necdet...) Tören

Meke’nin hecesi

Alnýn yan kýsmý

Bir tür tatlý

SUDOKU BULMACA

Edirne’de Mimar Sinan’ýn eseri

Fakat

4

Baðýþlanmýþ

Japon parasý

Gine’nin bir hecesi

Kamu Ýktisadi Teþekkülleri

Elçi, murahhas Rüzgar

9

2 4

6

Yayýn balýðý

Ýngilizce gitmek

Bir nota

Bir mevsim

4

7

6

4

1

8

8

Yardým, ihsan

Çoðul eki

7

8

9

2

2

7

9

Hayal ürünü

2

Büyüyle karýþýk tapýnma

5 Bir nota

Namazýn bir bölümü

Sývý ölçü birimi Havada asýlý hareket eden taþýt

6 3

6

Acele, ivedi

5

Almanya baþbakaný (Angela ...)

Gümüþ

3 1

6

Bir çicek

6

Bir nota Bir harfin okunuþu

Çalýþma

Fizik ötesi

Telefon sözü

Sembolü LA olan element

Tablodaki tramlý kalýn çizgilerle belirlenmiþ 3'e 3'lük karelere, 1'den 9'a kadar rakamlarý birer kez kullanarak yerleþtirin. Öyle yerleþtirme yapmalýsýnýz ki, bütün 3 lükleri doldurduðunuzda tablonun bütün kutularý yukarýdan aþaðýya ve soldan saða 1'den 9'a kadar rakamlardan birer kez kullanýlmýþ olsun.

Altýn Kýsaca baryum

2

Yapým

Kuzu sesi

SUDOKU ÇÖZÜMÜ

Macaristan’ýn trafik remzi

6 4 1 9 2 5 8 7 3

9 5 2 7 8 3 6 1 4 7 3 8 1 4 6 2 5 9

2 9 7 6 1 4 5 3 8

Su

5 6 4 8 3 7 1 9 2 1 8 3 5 9 2 7 4 6

8 1 6 4 7 9 3 2 5 3 7 9 2 5 8 4 6 1

Beyaz

4 2 5 3 6 1 9 8 7

Yabancý bir ajans

Bir yönetmen (... Yýlmaz)

9

4

Baþkalarý

5

Kýsaca molibden

Örnek

Birden Düz yazý

Kabul yeri

Bayan adý

Kanada’da þehir

Yeterli

Kuþ sesi

Dað lalesi

Doðum yaptýran kadýn Resimdeki (Turgut...) Yabancý

Ýnek sesi

Araçta ölçü boyutu

Boða güreþi alaný

Bir aktör (Tarýk ...)

Arapça bir harf

Ölüm cezasý

Ýlave

Balýk yemi

Hýz tespit aracý

Kýsaca takým Hal, tavýr

Trabzon ilçesi Radyumun remzi

Göz rengi

Bir serhat þehri

B. Kafkaslarda bir kavim

Müzik harfleri

Fasýla

Kalýn kumaþ

Pamukçuk

Az bulunur

Yansýma

Bir güreþ oyunu

Uzaklýk ifadesi

Yer mumu

Antalya’da bir plaj

Dilsiz

Kalayýn remzi Bir bayan adý

Olgunlaþmak üzere olan tahýl

Denge, muvazene

Boru sesi

7

1

Köpek Alay, istihza

Dediðinde direnme

Vedia

Uyarý

Yýlan

3

Þ ÝFRE K ELÝME: Ð

Z

E

M

B

Ý

T

E

Ü

Ý

A

K

M

R

S

Z

N

Ý

T

A

A

E

G

A

M

A

R

Z

T

Ü

N

Ý

T

L

E

Ç

U

Y

Ð

Þ

L

A

K

M

L

Ýþaret, emare 1

2

U

K

Z

Ç

Ð

T

K

Ç

E

R

U

G

Y

U

O

Ý

E

L

M

O

Ý

L

R

G

D

H

Ý

V

Ý

B

Ü

B

A

N

S

T

S

S

Ü

K

N

L

Ð

K

A

M

E

R

I

N

A

Ý

Z

N

K

T

L

V

S

Ý

V

R

P

Y

O

T

L

A

P

Ü

V

L

U

Y

A

O

T

U

Þ

A

3

J

4

5

6

KARE BULMACA RÜSTEM AYDIN r.aydin@zaman.com.tr

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 2 3 4 6

Z

E

C

E

K

A

L

I

G

Y

A

Y

C

L

7

K

Y

N

A

A

A

H

Ý

D

Z

E

O

M

Ý

8

Ý

N

O

U

N

E

Þ

M

S

Ü

L

B

A

Z

N

Ü

Ý

Ð

V

O

Ý

P

Ý

G

N

I

O

E

R

F

K

E

Ü

N

G

N

U

R

R

Ü

K

A

E

U

S

A

E

Ç

E

A

V

E

M

T

R

R

V

D

L

R

S

Z

Ð

O

Y

Þ

M

Ý

Ý

L

A

R

A

K

I

M

A

T

K

M

K

F

K

A

G

E

Ð

K

C

R

Ý

M

J

A

A

N

A

Ö

N

Z

D

E

A

Ý

Ç

U

E

S

K

B

N

Ý

E

Ö

O

R

A

Ð

V

E

L

R

S

L

L

E

C

E

S

T

E

T

Ý

K

O

Þ

E

F

Ü

Ð

O

I

C

Ý

Z

F

D

Ç

K

M

R

Ð

N

K

SOLDAN SAÐA 1) Allah (cc)’tan dilekte bulunmadan önce kýlýnan namaz. 2) Kalça kemiði.- Gezinti yeri, gezilecek yer. 3) Lak ile cilalanmýþ.- Elinden iyi iþ gelen, ustalýk ve beceriklilikle yapan, maharetli, hünerli. 4) Evin bölümlerinden biri.- Azerbaycan’ýn para birimi.- Bir nota. 5) Germanyumun sembolü.- Yumurtasýný atarak zayýflamýþ uskumru balýðý ve bu balýðýn kurutulmuþu.- Hisse. 6) Ata bakan, týmar eden kimse, at bakýcýsý.- Kar fýrtýnasý. 7) Birçok organik maddeyi eritmekte kullanýlan uçucu, kolayca alev alýr, eter kokusunda bir sývý.- Tüylü çuha, kebe. 8) Ara vermeden, sürekli olarak, biteviye. YUKARIDAN AÞAÐIYA 1) Üç boyutlu bir nesne üzerine düþen ýþýðýn kýrýným olayýný kaydeden ve paralel bir ýþýk demeti ile aydýnlatýlýnca fotoðrafý çekilen nesnenin saydam fotoðraf kliþesi. 2) Emre hazýr, müheyya.Asker, leþker. 3) Fiyaka, afi.- Topraðýn kaymasýný veya suyun akmasýný önlemek için yapýlan kalýn duvar. 4) Kraliçe.- Yasadýþý iþler yapmak veya etrafýn-

5

Kamera’nýn bir hecesi

7

dakileri korkutmak amacýyla bir araya gelmiþ topluluk. 5) Uzaklýk iþareti.- Kas dokusu uru. 6) Yat limaný. 7) Güney Anadolu’da bir dað silsilesi. 8) Bir þeyin alýndýðý, elde edildiði, çýkarýldýðý yer, menba, kaynak.- Bizmutun sembolü. 9) Turnusolün mavi rengini kýrmýzýya çevirmek özelliðinde olan hidrojenli birleþik, hamýz.- Atýn yavrusu. 10) Alt, aþaðý.- Yunanistan’da bir liman þehri. 11) Ezgi, naðme.- Genellikle çocuklarýn kuþ vurmak için kullandýklarý, iki ucuna lastik ve lastiklerin arasýna da geniþ bir meþin parçasý baðlý bulunan çataldan oluþan araç. 12) Ýçindeki katý bir madde erimiþ bulunan sývý, mahlul. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 F Ý Z Ý K

Z A M A N E

2 O T O M O B Ý L 3 T Ý R 4 O Y

F Ý

M U H A K E M A T

5 P A L A M A R 6 A T Ý K 7 T

F Ý Ð

Þ A Y A K

B A K Ý

R E F A H

M

K A R A T A B A N

8 Ý K A M E T

Y E L E K

UYGUR, ÜZGÜN, VESÝLE, YAYGI, ZEMBÝL. KOLEJ, LÝSAN, MARTI, NEVVAL, OLGU, ÖNLEM, PALTO, RAKIM, SAFÝR, ÞAKÜL, TASDÝK, ALÝZE, BAMYA, CENGAVER, ÇÝZGÝ, DÜNÜR, ESTETÝK, FÜNYE, GALÝP, HEVES, ISRAR, ÝMSAK, Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?

ÇÖZÜMÜLER

E Ö

E

Z

N

E

G

R

A

D

V

U

E

F

R

Ü

N

N

Ý

Y

K

E

Z

K

A

Þ

Ð

Ç

E Ü

C S O D Ð A L S K Ý O N C

Ý T R E K K R A E Ð U A E

M Ü L U Ý

N

R

M A T

A

A

S

M R

Ü

E

T

Z

Ð

E

S Y T Z E Z Ý

Z E A A C I S E Ü V N A K V Ý I L T G N A

M B

F T Ð Ý R

D Ý V Ç Ý

M A Z Ç N O E A A L V N K Ü A Ý K Ý

Ð E G Ý Þ H L U R A N B R O K L

Ç K E

K O L

U E M J T O A

K Y V

N U P

Ý

M S Ý I Y P Ý L A G Ý Ç

D G A Y Z Ð N D E E

U K

K E L Ý M E

M R Þ R S A

E S K A

M K Þ E R G Ü Z Y O O N K S H L R Z

Ð F L B N F

M Ý M T R N L E A T T K A T Ý

Ü I B O Y U L T

Ç

A V I

L N A K Ý R K O A

V G Ð

K Ð E Ý Ö A L R A E Z

M Ý C Þ A L

M E S

M O U

N Ü S Ý Ý Y T

L A P V R Ü B L U J

UYGUR, ÜZGÜN, VESÝLE, YAYGI, ZEMBÝL.

I

KOLEJ, LÝSAN, MARTI, NEVVAL, OLGU, ÖNLEM, PALTO, RAKIM, SAFÝR, ÞAKÜL, TASDÝK,

C

ALÝZE, BAMYA, CENGAVER, ÇÝZGÝ, DÜNÜR, ESTETÝK, FÜNYE, GALÝP, HEVES, ISRAR, ÝMSAK,

O

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?


ZAMAN

23 HOLLANDA

Yaþ günü yiyecekleri ve “yaþ pasta” Yaþ günü masasý kýsýr, batýrýk, bulgurlu köfteler gibi yöresel tatlarla da zenginleþtirilebilir. Ýçecek olarak evde hazýrlanmýþ limonata, þerbetler, meyve sularý, çay bulundurulabilir.

NEVÝN HALICI

D

ostlarým, çocuklarýnýn veya torunlarýnýn yaþ günlerinde yapacaklarý pasta ve kurabiye gibi tarifeler de vermemi istiyorlar. Bugün onlarýn dileðine uyalým. Bu biraz da beni öðretmenlik yýllarýma götürdü. Meslek liselerindeki yemek öðretmenliðim sýrasýnda, her yýlýn baþýnda böyle dileklerle karþýlaþýrdým. Yemek branþýný seçen her genç öðrenci öncelikle pasta, kurabiye ve tatlý öðrenmek isterdi. Belli bir müfredat programý var ve uygulamaya mecbursunuz; çocuklar ise onlarýn tabiriyle “yaþ pasta” yapacaklarý günü hasretle beklerlerdi. Ama baktým olmuyor, öðret-

menliðimin ikinci yýlýnda þöyle bir uygulamaya baþladým. Ýlk iki hafta atölye temizliði, yerleþmeye ayrýlýrdý. Ýyi bir planlama ile ilk hafta temizlik ve yerleþmeyi bitirip ikinci hafta “yaþ pasta” yapardýk; böylelikle onlar meraktan ben “hocam ne zaman?” sorularýndan kurtulurdum. Ama biter miydi sanýyorsunuz, hayýr; bu defa herkes evine süslü püslü bir pasta götürmek isterdi; kýyamazdým, herkesin evine sýrayla bir “yaþ pasta” giderdi. Bitti sanýyorsunuz, ama hayýr; çok geçmeden herkesin evinde kardeþinin, annesinin, babasýnýn, yeðeninin yaþ günü olur ve bir “yaþ pasta” daha giderdi. Öyle hale gelirdi ki bu uygulamalar sonucu bütün öðrenciler pasta uzmaný haline gelirlerdi. Öðrencilerin dýþýnda benim de isteklerim olurdu. Her öðrencinin kahve, yoðurt çorbasý, pilav, helva yapmasýný, hamur açmasýný mutlaka öðrenmesini isterdim ve bireysel olarak bu çalýþmalarý da yaparlardý. Su böreði öðrenmeden okul bitmezdi. Döner serma-

yeye yapýlan sipariþ çalýþmalarý da öðrencilerin deneyim kazanmalarýný saðlardý. Bütün öðrencilerimin iyi yetiþtiklerini söyleyebilirim. Ýzmir’de on yedi yaþýndaki Sümbül Demir adlý öðrencim, okulumuzdaki yetmiþ kiþilik yardým gören öðrencilerin yemeklerini baþarýyla piþiren bir aþçý haline gelmiþti. O güzel günleri býrakýp bir yaþ günü sofrasýnda neler bulunduralým, ona bakalým. Yaþ günü sahibinin adýný taþýyan pasta dýþýnda tatlý, tuzlu kurabiyeler, çerezler, meyveler, börekler yaþ günü sofrasýnda yer alacak yiyeceklerdir. Yaþ günü masasý kýsýr, batýrýk, bulgurlu köfteler gibi yöresel tatlarla da zenginleþtirilebilir. Ýçecek olarak evde hazýrlanmýþ limonata, þerbetler, meyve sularý, çay bulundurulabilir. Çocuklar kolalý içeceklerden olabildiðince uzak tutulmalýdýr. Bugünlerde yaþ günlerini kutlayan bütün dostlarýma, okurlarýma saðlýklý ve mutlu yaþlar diliyor, masanýzda yer alacak çok güzel bir kurabiye tarifesiyle sizleri baþ baþa býrakýyorum.

Zeytinyaðlý havuç MALZEME:

4-5 tane orta boy havuç 2 soðan 2-3 diþ sarýmsak 1 tatlý kaþýðý un Yarým limon suyu 1 tatlý kaþýðý toz þeker Yarým demet dereotu Zeytinyaðý, tuz

Havuçtan yemek yapalým

T

emel ile Cemal henüz ilkokula gidiyorlardý. Bir gün aralarýnda konuþurken Temel havuç yemenin gözlere çok faydalý olduðunu söyledi. Bunun üzerine Cemal merakla faydalarýnýn neler olduðunu sordu. Temel’in cevabý da bilmiþ bir eda ile “sen hiç gözlük taþýyan tavþan gördün mü?” olmuþ. Havucun lezzetini ve saðlýk için faydalarýný tek keþfeden tavþanlar deðildir. Hepimizin çocukluðunda oyalanmamýz için annelerimizin elimize tutuþturduðu havucun lezzetini belki de ilk yediðimizde sevmemiþtik. Havuç ile ilgili önemli bir bilgi de kabuðunu soymamak gerektiðidir. Çünkü yarým kg havuçta 30 mg C vitamini BI-BG vitaminleri bulunmaktadýr. Bu vitaminlerin büyük bir bölümü kabuðun altýndadýr. Kabuðunu soyunca havuç besin deðerinden çok þey kaybeder. Öyleyse soymak yerine havuçla-

rý iyice yýkayalým. Ucuz bir sebze olduðundan mý lezzetinden mi bilinmez; ama havuç her zaman buzdolabýndaki yerini alýr. Daha çok salatasýný yaptýðýmýz ya da yemekleri renklendirmek için kullandýðýmýz havucun bu kez yemeðini yapalým. Yapýlýþý: Havuçlarý iyice yýkayýn, verev þekilde doðrayýn. Bir tencereye sývý yað koyun, yað ýsýnýnca ince yemeklik doðranmýþ soðanlarý ve dövülmüþ sarýmsaklarý koyarak soðanlar ölene kadar kavurun. Sonra un ilave edin. Daha sonra havuçlarý, tuz, limon suyu ve þekeri ilave edip karýþtýrýn. Havuçlarýn üzerini aþacak kadar su ilave edip piþmeye býrakýn. Kaynadýktan sonra kýsýk ateþe alýn. 15-20 dakika daha piþirin. Havuçlarýn iyice daðýlmasýna dikkat edin. Soðuyunca servis tabaðýna alýn, ince kýyýlmýþ dereotu ile süsleyip soðuk servis yapýn. Nurbanu Arslan

Kara Kurabiye MALZEME: Fýrýn Isýsý: 200 derece Tepsi: 35-40 cm çapýnda tepsi Tepsiyi yaðlamak için: 1 tatlý kaþýðý tereyaðý 2 yumurta 250 gr tereyaðý (oda sýcaklýðýnda) ¾ su bardaðý þeker 5 su bardaðý un (kulak memesi kývamýna göre biraz az veya çok) 1 paket kabartma tozu 1 paket vanilya 3 yemek kaþýðý kakao Þerbeti: 1/5 su bardaðý þeker 1/5 su bardaðý su Üzeri Ýçin: ½ su bardaðý hindistancevizi Yapýlýþý: Un, kakao, vanilya, kabartma tozunu ele. Yumurta ile þekeri, eriyinceye kadar çýrp. Önce yaðý, sonra elenmiþ unu ilave et, kulak memesi yumuþaklýðýnda bir hamur yoður. 20-25 kurabiye yap, tepsiye yerleþtir. Önceden ýsýtýlmýþ 200 derece fýrýnda yaklaþýk 20 dakika piþir. Þekerle suyu ateþe koy, kaynayýnca ateþi kýs, iki dakika bekle, ateþten al. Kurabiyeler ve þerbet ýlýk halde iken, kurabiyeleri þerbetin içinde iki dakika beklet, çýkar, hindistancevizine bula, tabaða yerleþtir.

AÝLE

17 MAYIS 2008


RÖPORTAJ

ZAMAN

24 HOLLANDA Foto: Turgut Engin

17 MAYIS 2008

FERÝDUN OBUL

Feridun Obul Sultanahmet’teki atölyesinde bugüne kadar bin çeþit saz yaptý

Ýnsanýn akordu tevazuyla olur Feridun Obul bir çalgý yapým ustasý. Öyle bir usta ki dünyada eþi benzeri yok. Çünkü bir deðil, üç deðil, beþ deðil, bin çeþit sazý yapabiliyor. Mazisi binlerce yýl öncesine dayanan, hem Doðu’nun hem de Batý’nýn enstrümanlarý bunlar. Kimini eski örneklerine bakarak yapýyor, kimini minyatürlerden, resimlerden çýkarýyor. Hiç tanýmadýðý sazlarý rüyasýnda görüp madde alemine taþýdýðý da oluyor. Dünyanýn her yerinden sipariþler alýyor. Yardýmcýsý yok. Sultanahmet’teki küçücük bir atölyede her þeyi tek baþýna yapýyor. Onu benzersiz kýlan bunlar da deðil. O aslýnda bir çatý ustasý. Bu hale dönüþmesi bir anda oldu. Evet. Bir anda: Hiç hesapta yokken bir konsere gidiyor. Ertesi gün onu çalgý ustasý olarak görüyoruz. Bir daha da çatýlara çýkmýyor. Yaa, iþte böyle... Þaka gibi, mucize gibi, pek acayip, þahane bir hikâye bu. Obul, 1961 Eskiþehir doðumlu. Aslen Çerkez. Memur bir babayla ev hanýmý bir annenin 5 çocuðundan biri. Ýlkokul mezunu. Nota bilmiyor. Bin tane sazýn adýný burada sayacak deðilim. Siz þunlarý telaffuz ededurun: Dombra, tobþur, çeng, kopuz, karaçorga, nefir, tar, çetigen, kudüm, rübab, rebap, alaþ, balalayka, mazhar, þeþtar, çatra, nakkare, sýbýzgý, miskal... Vesaire vesaire...

D

uyduklarým doðruysa inanýlmaz birisiniz. Ben bildiklerimi anlatayým, siz hikâyeyi tamamlayýn. Ýlkokul mezunu bir çatý ustasýsýnýz. Her þey 1986’da baþlýyor. Cerrahpaþa Týp Fakültesi bünyesinde bir etnomüzikoloji bölümü var. O bölümün baþkaný sizin akrabanýz. Siz o tarafta bir çatý iþi yapýyorsunuz. Baþkan, “Akþam bir konser var. Bizi dinlemeye gel.” diyor. Gidiyorsunuz. Ertesi gün çatý iþini býrakýp o konserdeki sazlarý yapmaya baþlýyorsunuz. Doðru mu? Doðru. Orta Asya’dan bir grup gelmiþti. Sovyetler Birliði daðýlmamýþtý henüz. Çok zordu Türkiye’ye gelip gitmeleri. O akrabam, “Böyle fýrsat bir daha olmaz. Gel dinle.” dedi. Benim hiç müzikle alakam yoktu o zamana kadar. O akþam dinledik o grubu. Ertesi gün orada bir tuvaleti iptal ettik ve bir tezgâh kurduk. Nasýl oluyor bu? O müziði dinlerken güçlü bir ilham mý geldi size? Benim dedemler, babamlar Kafkasya’dan göç etme. Annem yine Kazakistan ile Kafkasya’nýn arasýndaki bir bölgeden. Artýk kan mý çekti bilmiyorum. Konserden sonra o müzisyenlerle çay

içtik. Türk musikisini araþtýrma merkezini kuran Oruç Güvenç, “Bu enstrümanlarý Türkiye’de yapan yok.” deyince, ben yaparým dedim. “O zaman yarýn gel.” dedi. Ertesi gün tezgâhý kurduk. Þu gördüðünüz koç boynuzu gibi enstrüman var ya adý koçgarca, ondan baþladýk yapmaya. Özbekistan’a özgü bir sazdýr. Sazýn aslýna bakarak mý yaptýnýz? Evet. O müzik grubu ülkelerine dönerken yedi sekiz enstrüman býraktýlar. Onlara bakarak yaptým.

dâhiye dönüþtüren þey ilahi bir ilham mýydý? Muhakkak yani. Yoksa baþka türlü nasýl izah edilebilir? Hiç alakam yokken, nota bile bilmezken... Her yaptýðým enstrüman çocuðum gibi oldu. Birisi götürürken üzülüyordum. Ama mecbur tabii, tanýtýlmasý lazým. Hemen hemen 21 sene oldu. Çeþit sayýsý bin oldu. Gittikçe de çoðalýyor. Nota bilmeden nasýl akort ediyorsunuz onlarý?

Eline müzik aleti almamýþ biri, nasýl oluyor da yapabiliyor?

Demek ki kulaðým da iyiymiþ. Bu do, bu re demeden, tüm sesleri ayýrt edebiliyorum.

Benim resmim iyidir. Hobi olarak minik aðaç materyaller, masalar, küçük tabureler yapýyordum evde boþ kaldýðýmda.

Nota öðrenmeye gayret etmediniz mi?

Demek ki o saklý beceriniz ortaya çýktý. O gelen grup da etkiledi tabii beni. Adamlar o kadar içten çalýyordu ki, sanki ömürlerini vermiþlerdi o müziðe. Valla bir günde baþladý. Çatý iþini býraktým. Bir çatý ustasýný, Ortaçað’ýn sazlarý dahil 900 çeþit müzik aleti yapan bir

Valla bir hafta baþladýk Tümata’da. Baktým benim yaptýðým iþleri engellemeye baþladý. Zaten gerek de yoktu benim için. Býraktým. Nota, seslere kýsýtlama gibi geldi bana. Sazlarýn sanki ayrý bir nefesi var. Sazlar nefes alýyor. O nefesi duyuyorum ben. Sazlarý çözümleyebilmen için bazý bilgiler rüyalarýnda geliyor mu sana? Evet. Rüyamda görüp yaptýðým enstrü-


ZAMAN

manlar oldu. Mesela þu çeng dediðimiz enstrümanda akort sistemi yoktur. Bakýn þu Osmanlý modeli çeng, þuradaki Kafkas modeli. 13, 14 çeþit model çeng vardýr. Þuradaki pazýrýk çengi. Pazýrýk vadisinden çýkmýþ Altaylarda. Eski bir Türk mezarýndan. Milattan önce 3. yüzyýl modeli. Bunlarý mý rüyanda görüyorsun? Evet. Üstünde on beþ, yirmi gün düþündüm, bunu nasýl akort edebilirim diye. Çünkü çalarken böyle dik tutuyorsun. Kanun gibi yatýk deðil. Dik olduðu için kanunun mandallarý düþüyor aþaðýya. Nasýl bir akort sistemi olabileceðini gece rüyamda gördüm. Ve sonra yaptým onu. Hocalar çok beðendiler. Biz nasýl düþünemedik böyle bir þeyi dediler. Ondan sonra baþka enstrümanlar gördüm rüyamda. Adýný dahi bilmediðim, daha önce hiç görmediðim enstrümanlar. Eski bilgiler genetik olarak bana geçti belki de. Yani 17 göbek öncesindeki bir atanýz da bu iþi yapýyordu belki. Bunu mu demek istiyorsunuz? Bakýn, bu sene Kültür Bakanlýðý’nýn düzenlediði bir festival oldu. Taksim’de sergi açtýk. O sergide bir de eski Türk kâðýtlarýný tanýtan, Uygur bir arkadaþ vardý. Kaçkar bölgesinden çýkmýþ kâðýt. Hani Çinlilerden çýktý diyorlar ya. Ondan önce Türklerde varmýþ. O arkadaþ bir kitap gösterdi bana. Kaçkar’da bir tane enstrüman yapan adam varmýþ. Adamýn ismi de Feridun Obul’muþ. Aaa, yok artýk! Evet. Ödül almýþ Avrupa’da filan.

25

HOLLANDA

oluyorsunuz...

Türk musikisini araþtýrma merkezini kuran Oruç Güvenç, “Bu enstrümanlarý Türkiye’de yapan yok.” deyince, ben yaparým dedim. “O zaman yarýn gel.” dedi. Ertesi gün tezgâhý kurduk.

“ “

Rüyamda görüp yaptýðým enstrümanlar oldu. Adýný dahi bilmediðim, daha önce hiç görmediðim sazlar. Ýnsan her türlü akorda gelen bir saz. Ýstediðin akordu çekebiliyorsun. Ýþin sýrrý tevazu. Tevazudan dýþarý çýktý mý akort bozuluyor. O zaman karþýdakinin de akordu bozuluyor.

Evet. Türkiye’de kurulan gruplarýn yaný sýra Avrupa’da; Avusturya’da, Ýspanya’da, Almanya’da, Fransa’da, Ýtalya’da, Amerika’da, Güney Afrika’da, Japonya’da da gruplar kuruldu. Bu enstrümanlarla hem tedavi ediyorlar hem müzik yapýyorlar hem de tanýtýyorlar bu sazlarý, eðitim yaptýrýyorlar. Yurtdýþýndaki üniversitelerde bunlar için bölümler açýldý. Oralardaki öðrenciler, Türkiye’ye gelip konser veriyorlar. Bütün dünya sizin yaptýðýnýz sazlarý kullanýyor yani? Evet bizden alýp götürüyorlar. Çünkü orada yapýmý yok. Bir tane enstrümaný almak için, mesela bu dutar için Kaþgar’a gitmesi lazým. Kopuzu almak için Kazakistan’a gitmesi lazým. Onlar için hem büyük masraf hem büyük zaman kaybý. Hepsi burada yapýldýðý için buraya geliyorlar.

Dutar ve koçgarca yapýyormuþ.

bir þey öðrendik o zaman.

Yani dünyada bir tek siz mi yapýyorsunuz bunlarý?

Ýkiziniz olabilir mi?

Müzik nasýl oluyor da bir hastalýðý tedavi edebiliyor?

Bu kadar çeþit sazý birden yapan yok. Her usta belli bir sazý yapar. Bilemedin iki üç saz yapar. Bizim yaptýðýmýz saz sayýsý bin. Sipariþ üzerine hem Doðu hem Batý sazlarýný yapabiliyoruz.

Yok. Benden daha yaþlý. Hiç alakamýz yok. Hem adýmýz ayný hem de yaptýðýmýz iþ. Bilmediðimiz þeyler var ama Allah bilir artýk. Üniversitedeki o atölye duruyor mu hâlâ? Hayýr. 94’te rektör deðiþti. Ertesi günü orayý kapattý. Týp fakültesinde müzik olmaz diye. Hâlbuki o psikiyatri ile ilgili olan bir bölümdü. Müzik ile tedavi yapýyorlardý. Yani kültüre düþman bir adamdý o. Ben de o üniversite öðrencileriyle beraber derslere girmiþtim. Müzikle terapi konusunda epey

Belli frekanslar var insan vücudunda. Ýþte o frekanslar bozulduðu zaman, hastalýk çýkýyor ortaya. Tekrar o frekanslarý ayný seviyeye getiriyor bu tedavi müziði. 11 bin yýllýk bir bilgi bu. Orta Asya’da Þamanlar baþlatýyor bunu. Daha sonra Selçuklular uyguluyorlar. Bugün Tümata’dan Rahmi Oruç Güvenç ile Adnan Çoban bazý hastanelerde uyguluyorlar bu tedaviyi. Eski sazlarý gün ýþýðýna çýkararak siz de bu tedaviye yardýmcý

Batýlýlarý nasýl etkiliyor bu sazlar? Çünkü bunlar natürel sesler. Batý sazlarýnýn çoðu madeni þeyler. Elektro þeyler girdi araya. Onlardan býkmýþlar. Kendileri söylüyorlar. Ýnsana en yakýn gerçek sesleri arýyoruz diyorlar. Bunlarla yapýlan müzik hem üretkenliði artýrýyor hem de insanlarý daha havaya

RÖPORTAJ

17 MAYIS 2008

getiriyor. Yaptýðý iþten zevk alýyorlar bunlarý dinlerken. Bunlarýn çizimleri var mý kitaplarda? Yoksa siz kafadan mý yapýyorsunuz? Bazýlarýnýn çizimleri var, bazýlarý kaybolmuþ enstrümanlar. Minyatürlerde var bir tek. Tel boyuna göre hesaplýyorsun, yapýyorsun. Peki size özel ilgi gösterilmedi mi? Sýra dýþý bir olay bu çünkü. Sadece þu oldu. Kültür Bakanlýðý geleneksel el sanatlarý festivali yapmýþtý. Oranýn müdürü duymuþ beni. Geldi. Gördü. Dedi ki bir tezgâh yap, festivale sen de katýl. Öyle katýldýk. Ýþte bu sene geleneksel el sanatlarý sanatkârý diye hem kimlik verdiler hem de bu enstrüman yapýmýný geleneksel el sanatlarýna dahil ettiler. Eskiden böyle bir þey yokmuþ. Þu anda neye ihtiyacýnýz var? Ýlk önce mekana ihtiyaç var. Þu anda diken üstünde oturuyoruz. Kira çünkü. Her an çýkarýlacaðýmý düþünmek, yapacaðým iþi de etkiliyor. Rahat olmam lazým ki bir þeyler üretebileyim. Ýnsan nasýl bir saz? Ýnsan her türlü akorda gelen bir saz. Ýstediðin akordu çekebiliyorsun. Ýnsan kendi akordunu nasýl yapar? Ýþin sýrrý tevazu. Tevazudan dýþarý çýktý mý akort bozuluyor. O zaman karþýdakilerin de akordu bozuluyor. Ve tabii dünyanýn düzeni bozuluyor.


ZAMAN

17 MAYIS 2008

26 HOLLANDA Foto: Turgun Engin

RÖPORTAJ

kýdemli makyözden rumeli þarkýlarý

Hem makyöz hem þarkýcý. Bir bakmýþsýn bir film setinde Türkan Þoray’ý boyuyor. Bir bakmýþsýn bir konserde çýkmýþ, Sezen Aksu ile birlikte þarký söylüyor... Ýsmi Suzan Kardeþ. ‘Bekriya’ adlý albümü Rumeli türkülerini sevenlere ilaç gibi gelecek. 18 Nisan’daki BKM konserinde Arnavutça, Makedonca, Türkçe, Boþnakça ve Romanca türküler söyleyecek.

ZEREN ÇELEBÝ

H

asretlerini hasletleriyle mayalamayý bilen, güngörmüþ bir Kosovalý. Elleri solgun yanaklara renk verirken sesi gönülleri þenlendiriyor. Sezen Aksu’nun albüm yaptýðý makyöz olma sýfatýyla birden bire basýnýn ilgi odaðý haline gelen Kardeþ, aslýnda Sezen Aksu için makyöz olmanýn çok çok ötesinde bir deðer taþýyor. Anlamak lazým. Suzan Kardeþ’le oturup Bekriya’dan, Urumeli’nden konuþmak lazým... Bekriya albümünde söylediðiniz Rumeli Þarkýlarýnýn hepsini Kosova’daki çocukluðunuz zamanýnda mý öðrenmiþtiniz? Evet ama çok ilginçtir, çok bildiðim Yugoslavya’da çok söylediðimiz ‘Yarim Ýstanbul’u mesken mi tuttun’ bir Kayseri türküsüymüþ. Biz de onu içinde Ýstanbul geçtiði için bizim zannediyorduk. Çünkü Ýstanbul bizim anavatanýmýzdý. Ýçinde Ýstanbul geçtiði için hep Ýstanbul hasretiyle söyler, bize daha yakýn bulduðumuz þarkýlarý tamamen Rumeli’de yapýlmýþ

þarkýlar zannederdik. Ýstanbul ile nasýl bir bað kuruyordunuz o zamanlar? Mesela Bosna’da çok eskilerin kullanýlan bir cümle vardýr: “Ýstanbul’a bir þey olsa Bosna var.” Çünkü Bosna, Osmanlý’nýn kurduðu, yaþadýðý bir yer. Yaþam biçimi de Osmanlý’dan kalma. Böyle olduðu için de Ýstanbul’a çok benzetilir, Ýstanbul gibi düþünülürdü. Oranýn da bir tane beyaz çarþýsý var; buradaki Kapalý Çarþý gibi... Tarihsel bir döneme iþaret eden, belgesel niteliði aðýr basan bir çalýþma olmuþ bu. Müzik ikinci planda kalmýþ desek ayýp etmiþ olur muyuz? Ben sadece babamdan, amcamdan öðrendiðim, okulda öðrendiðimiz þarkýlarý söyledim. Çocukken bize bu þarkýlarý öðrettiler. Bizde ‘kon kon kelebekler’ yoktu buradaki gibi. Biz bu þarkýlarý söylerdik. Þarkýcýlýk gibi bir iddiam yok zaten. Sahnede de program yapýyorum ama ben makyözüm. Bir iki saat þarký söylerek hoþ vakit geçirmek, insanlarý mutlu etmek güzel. Albümde bir de Amir Ateþ bestesi var. Çok güzel bir muhayyer kürdi eser... ‘Bir kýzýl goncaya benzer dudaðýn’... Hikâyeli bir þarký. Bu þarkýyý aslýnda bir çocuða yapmýþ o. Yani bir kadýna söylenmiþ bir aþk þarkýsý deðil. Bu da çocukluðumda Kosova’da duyduðum þarkýlardan biri. Sonra hep kendi kendime mýrýldandýðým, dilimden düþürmediðim þarkýlardan biri oldu. Herkes de bilirdi bu þarkýyý çok sevdiðimi. Sonra bir gün bana çok güzel bir sürpriz yaptýlar ve dediler ki bir aile konsepti var, fasýl konsepti... Sahneye ilk sen çýkýp ‘Bir kýzýl goncaya benzer’i söyleyeceksin... Sahne hayatýnýz böyle mi baþladý? Yok, bundan önce de çýkýyor-

dum sahneye. Sezen Haným programlarýnda beni hep sahneye davet eder, þarký söyletirdi. Goran Bregoviç’ten bir þeyler söylerdim. Ama o þarkýyý (Bir kýzýl goncaya benzer) çok güzel söylediðimi söylüyorlar.

sýn.’ dedi. Engin profesyonel birisi kendi mesleðinde ve onun böyle Balkan sazlarýndan oluþan bir grup kurmasý ve beni davet etmesi bana onur verdi açýkçasý. Þimdi, 18 Nisan’daki BKM konseri için hazýrlanýyoruz.

sýn, derdim. Ama bir gün belki bir yere bir söz yazmam gerekir, yazarým. Mesela Engin Gürkey’in bir þarkýsýna Yugoslavca söz yazacaðým. Ben tabii bir hikâye yazacaðým ama o bunu bir söz yapacak herhalde.

Kulis’ten baktýðýnýzda sahne nasýl görünüyor?

Konserde nasýl bir performans sergileyeceksiniz? Konsept ne olacak?

Bir kitap ve film projeniz olduðundan bahsetmiþtiniz. Nasýl bir þey olacak?

Bu benim ilk konserim. Birinci bölümde daha çok albümden þarkýlar ve sanat müziði, Rumeli þarkýlarý olacak. Ýkinci bölümde ise Engin Gürkey’le, bir Balkan havasý estireceðiz. Sürprizlerle dolu bir konser olacak. Türkiye’de yaþayan Kosovalý dansçýlar, bir gösteri sunacaklar. Farklý dillerde þarkýlar okuyacaðým, yine kulaðýmda kalan þarkýlarý. Arnavutça, Makedonca, Türkçe, Boþnakça ve Romanca. Kosova’da doðdum ve bu bahsettiðim beþ etnik grupla birlikte yaþadým. Arnavutlarla, Sýrplarla, Boþnaklarla, Romenlerle... Yine orada kulaðýmda kalan hatta bir tanesi hiçbir zaman sonunu duymadýðým bir þarkýdýr. Babam saçýmýzý okþayýp bir ninni olarak söylerdi onu bize ve uyurduk. Dolayýsýyla hiçbir zaman þarkýnýn sonunu bilemedim ben. O þarkýyý da yine ayný þekilde sadece bildiðim kadarýný söyleyeceðim konserde. Bu, Arnavutça bir þarký, bir ninni daha doðrusu. Ýþte ninnide diyor ki ‘Kapýyý açýk býrakmasaydýn anne, ben burada olmazdým.’ Cezaevindeki bir çocuðun annesine söylediði ninni. Çocuk annesine ninni söylüyor aslýnda, kendini uyutuyor, öyle acýklý bir hikâyesi var. Biz tabii o zaman, çocukken anlamýný bilmezdik, dinler ve uyurduk.

Ýnsan hayâlleriyle yaþýyor doðal olarak. (Ýþtiyakla) ‘Ya ne kadar güzel bir gül, ben de böyle bir þey yapabilir miyim?!’ dediðiniz insaný bir þeyler üretmeye heveslendiren bir câmiadasýnýz. Beraber olduðunuz herkesten bir þeyler öðreniyorsunuz. Ben sahnede nasýl þarký söyleyeceðimi, makyajýný yaptýðým bir sürü þarkýcýdan öðrendim. Sahnede nasýl durmam gerektiðini, nasýl konuþmam gerektiðini de... Ayaðýmýn takýlmamasý için mikrofona ne kadar uzak durmam gerektiðini, mikrofonu nasýl tutarsam daha güzel görüneceðimi... Aman bu sahne, böyle çýplak olmasýn. ‘Onu nasýl süslersem daha güzel durur’u da bir sanat yönetmeninden öðrendim mesela.

Ben kulis insanýyým aslýnda. Oyuncularýn kendileri olduklarý yeri görüyorum. Çýkýp oynadýklarý yeri de görüyorum. Sahnedeki rollerinde bile kendileri varlar. Yani onlar kendileri olmasalar o rolün içine giremezler zaten. Kuliste bir farklýlýk yok. Belki biraz üzgün, belki biraz kýrgýn, belki biraz asabi olabiliyorlar. Alýþýlmýþýn dýþýnda bir duruluðunuz var. Sanatla arýnmak hep kulaða hoþ gelen bir ifade olmuþtur ama sanat camiasýnda buna sýk rastlanabildiðini de söyleyemeyeceðim. Çok teþekkür ederim. Ama ben bu ‘sanat câmiasý’ deyimini hiç sevmiyorum. Sanat câmiasýyla ilgili arada bir cümle kurarken sanki onlar uzaylýymýþ veya iþte baþka türlü insanlarmýþ gibi imâlar yapýlýyor. Ne kadar çok zaman geçirirseniz onlarla, öyle olmadýklarýný görüyorsunuz. Özeller tabii ki. Orada var olmalarýnýn nedeni bu zaten. Ama onun dýþýnda farklý deðiller. Yaþadýðým ortam her þeyden önce sanat ortamý. Burada insanýn beslenmemesine imkân yok. Ve saðlýklý bir kafadaysanýz çok saðlýklý þeyler saðýyorsunuz o zaman çevrenizden. Çok þanslýyým mý diyeyim, bu bana verilmiþ bir hediye mi diyeyim, bilemiyorum. Hem kendimi iyi hissediyorum, hem profesyonel insanlarla çalýþýyorum. Engin Gürkey’le çalýþmalarýnýz nasýl baþladý?

Albümle baþlayan heyecanýnýz sizde yeni heyecanlar doðurdu mu? Mesela ben de bir beste yapayým dediðiniz oldu mu?

Engin’le tanýþýklýðýmýz on, on beþ yýl öncesine dayanýyor. Geçen akþam, ‘Bu grubu kurduðumdan beri kafamda sen var-

Yook. Öyle bir þeyim yok. Bu cümleyi kullanmaya da utanýyorum ama ben hep herkes kendi mesleði neyse onu yap-

Bir Rumelili olarak ‘Elveda Rumeli’ dizisini nasýl deðerlendiriyorsunuz? Bu dizi baþlayacaðý zaman çok heyecanlandým. Unutulmuþ bir yeri hatýrlatacaktý insanlara çünkü. Ýþte Doðu dizileri yapýlmýþtý. Karadeniz dizileri furyasý bitmiþti. Ne geliyor arkasýndan diye merak etmiþtim. Ve bu geldi. Tabii inþallah, bu bir furyaya dönüþmez. Çünkü onlar çok güzel bir çizgi yakaladýlar. Denemeler yapýlýr tabii. Tabii ki birileri birilerinden çok daha iyi bir þeyler yapabilir ama þimdi bu ilk göz aðrýsý gibi. Bunun tadý kolay kolay unutulmaz. Her þeyiyle çok baþarýlý bulduðum ve beðendiðim bir dizi.


ZAMAN

27

HOLLANDA

GÜNDEM

17 MAYIS 2008

M. RIFAT YEÐEN

M

edya dünyasýnýn önde gelen yayýnlarýndan biri olan Media Cat dergisi, Ýpsos-KMG araþtýrma þirketine “Celebrity Güven Endeksi” baþlýklý bir kamuoyu yoklamasý yaptýrdý. Her üç ayda bir yapýlan araþtýrmanýn amacý, Türk halkýnýn yaptýðý alýþveriþte en çok hangi ünlünün etkili olduðunu saptamak! 15 yaþ üstü bin 200 kiþiye sorulan ‘Genel olarak hangi ünlü kiþinin tavsiyesi/ önerisi sizin marka tercihinizde et-

‘Skandal’ ünlüler güven listesinde! Uður Dündar: Türk halký ona o kadar güveniyordu ki, Dündar’dan izin çýkmadýðý sürece kimse tavuk ve yumurta yemiyordu, kuþ gribi tehlikesinin yaþandýðý günlerde. KMG’nin araþtýrmasýnda ikinci olan Dündar, hazýrladýðý program sayesinde kirli imalathaneler bir bir ortaya çýkýyordu. Gazeteciliðin duayeni olarak bilinen Dündar’ýn, ‘Tesettür faciasý’ baþlýðýyla Hürriyet gazetesinde yer alan haberi ‘yalan’ çýksa da vefakar Türk halký Dündar’a güvenmeye devam ediyor. Ýbrahim Tatlýses: Ocak ayýnda %15 kiþinin güvendiði türkücü Ýbrahim Tatlýses’e, inananlarýn sayýsý arrtý ve mart ayýnda her yüz kiþiden 26’sý güven duymaya baþladý. Ancak Tatlýses ‘in ismi sahnelerin dýþýnda da bir çok kez zikredildi. Örneðin, medyada sauna çetesi olarak geçen oluþumla iliþkili olduðu gerekçesiyle ifadesi alýnmýþtý. Ancak delil yetersizliðinden dolayý hakkýnda ‘takipsizlik’ kararý çýktý. Ayrýca, eski eþi Derya Tuna’nýn ve Asena’nýn uðradýðý silahlý saldýrýlarýn da azmettiricisi olarak anýlmýþtý. Mehmet Ali Erbil: Yaptýðý televizyon programlarýnda yoplumun genel ahlak kurallarý dýþýnda tavýr takýndýðý gerekçesiyle Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafýndan defalarca uyarýlan ve cezaya çarptýrýlan Erbil, geçtiðimiz günlerde kumar oynarken yakalandý. Polis baskýný sýrasýnda kumar oynanan evde bulunan 11 kiþiden biri olan Erbil, mart ayýna ait listede bulunmasa da daha önce defalarca Türk halkýnýn en çok güvendiði isimler arasýnda yer aldý.

kili olur?’ sorusuna her yüz kiþiden 51’i ‘Seda Sayan’ cevabýný verdi. Bir ürünü satýn alýrken tavsiyesi dinlenecek kiþiler listesinin ikinci sýrasýnda % 36’lýk bir payla gazeteci Uður Dündar bulunurken, iktidara %47 oyla gelen AK Parti’nin Genel Baþkaný ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Baþbakaný Recep Tayyip Erdoðan, ‘Celebrity Güven Endeksi’nde %31’lik oranla yer aldý. Ancak listede bulunan bazý isimlerin de daha önce isimlerinin bazý skandallara karýþmýþ olmasý da araþtýrma sonucunun en dikkat çekici yönü. Bunlar arasýnda 17 milyon dolara Kanaltürk’ü satýn alan Tuncay Özkan, Hürriyet’in “Tesettür faciasý” asýlsýz manþetinin mimarý Uður Dündar, Sauna Çetesi’yle adý anýlan Ýbrahim Tatlýses ve sunduðu programda toplum ahlakýna aykýrý davrandýðý için defalarca cezalandýrýlan Mehmet Ali Erbil bulunuyor. Her üç ayda bir yayýnlanan anket, en son Mart verilerine gore düzenlenirken, Ocak 2008’de yayýnlanan listedeki Tuncay Özkan, Ýsmail YK, Fatih Terim, Ata Demirer gibi isimler ise Mart 2008’deki sýralamasýnda yer alamadý. Onlarýn yerine, Cumhurbaþkaný Abdullah Gül, Tarkan, Petek Dinçöz gibi isimler listenin yeni yüzleri oldu. Sürekli yapýlan bu anketlerde bir önceki dönem yüksek sayýlabilecek bir oy oranýyla listede yer alan ünlünün, sonraki dönemde listeye girememesi, bazý isimlerin daha önce bir takým skandallara gündeme geldiði halde Türk halkýnýn en güvendiði isimler arasýnda yer almasý, ankette siyasilerin de ‘ünlü’den sayýlmasý, tablonun ilginç renklerinden. Ancak iþin tuhaf yaný, tavsiyesine en çok güvenilen ünlüleri tespit etmeye yönelik hazýrlanan anketin, genel olarak “En

Ýllüstrasyon: Necip Þahin

Seda Sayan’a sormadan sakýz bile almayýn!

g ü venilir ünlü” þeklinde deðerlendirilmesi ve medyada da ayný ibareyle yer almasý. Biz de bu ilginç tabloyu, toplumu iyi okuyan gazeteci Nedim Hazar’a, popüler kültür ve toplum sosyolojisi üzerine çalýþmalarýyla tanýnan Prof. Dr. Orhan Tekelioðlu’na ve bir magazin sitesi olan Medyatava’nýn yazarý Ömer Özgüner’e yorumlattýk. Karýþýk bir görüntü arzeden bu araþtýrmanýn altýnda neler yattýðýný onlara sorduk. Toplumsal ve siyasi olaylara deðiþik bir açýdan yaklaþan ve geniþ bir okur kitlesine sahip olan Gazeteci Yazar Nedim Hazar, bu tür medyatik anketlerin bilimsel ve sosyal açýdan hiçbir kýymetinin olmadýðýný söylüyor. Güven kavramýný oluþturan parametrelerin üç þehirde yapýlan ve bir kaç yüz kiþinin katýlacaðý anketlere bakarak yorumlanamayacaðýný ifade eden Hazar. ‘Gerçek’ ile ‘görünen’ arasýnda bazen uçurum olduðuna dikkat çekiyor. Tecrübeli Gazeteci, “Elimize mikrofon alýp ‘En çok hangi programlarý seviyorsunuz?’ diye insanlara sorduðumuzda, belgesel kanallar ve programlar ilk sýrayý alacakýr. Ancak gerçeðin bununla ilgisi yok. Bence 2008 Celebrity Güven Endeksi sorun medya ilOCAK AYI SONUÇLARI MART AYI SONUÇLARI lüzyonunun 1. Seda Sayan % 57 1. Seda Sayan % 51 oluþturduðu sa2. Uður Dündar 3. Beyazýt Öztürk 4. Cem Yýlmaz 5. Hülya Avþar 6. Ýbrahim Tatlýses 7. R.Tayyip Erdoðan 8. Mehmet Ali Erbil 9. Orhan Gencebay 10. Sibel Can 11. Hakan Þükür 12. Fatih Terim 13. Gülben Ergen 14. Ali Kýrca 15. Ýsmail YK 16. Þener Þen 17. Tuncay Özkan 18. Ata Demirer 19. Mehmet Ali Birand 20. Serap Ezgü

% 41 % 21 % 21 % 16 % 15 % 13 %7 %7 %7 %7 %7 %7 %7 %6 %6 %6 %6 %5 %5

2. Uður Dündar % 36 3. R.Tayyip Erdoðan % 31 4. Ýbrahim Tatlýses % 26 5. Beyazýt Öztürk % 23 6. Cem Yýlmaz % 21 7. Sibel Can % 21 8. Tarkan % 10 9. Ýkbal Gürpýnar % 10 10. Orhan Gencebay %9 11. Hülya Avþar %9 12. Ali Kýrca %9 13. Hakan Þükür %8 14. Abdullah Gül %8 15. Sezen Aksu %6 16. Mehmet Ali Birand % 6 17. Þebnem Kýsaparmak % 6 18. Esra Ceyhan %5 19. Petek Dinçöz %5 20. Ebru Gündeþ %5

nal bir gerçeklikle ilgilidir.” diyor. Hazar’a göre ‘güven’ ve ‘sempatik’ kavramlarý da birbirine karýþtýrýlýyor. Ankette zirvenin ikinci sýrasýnda bulunan Uður Dündar örneðini deðerlediren Gazateci Hazar, “Uður Dündar duayen bir habercidir. Ancak habercinin kendisinden çok yaptýðý haber güvenilir olmalýdýr. Biz de ise haberden çok habercilik ön plana çýkar. Mevzu kuþ gribine karþý Dündar’a film çektirmek meselesi deðildir.” diyor. Anketin üst sýralarý kadar alt sýralarýný da ilginç bulduðunu anlatan Hazar sözlerine þöyle devam ediyor: “Öyle bir durum var ki; listenin üstündeki isimler ile altýndaki isimlerin, taban tabana zýt olduklarýný görmek mümkün. Nasýl bir güven mantýðý Uður Dündar ile Tuncay Özkan’ý ayný listede buluþturabilir ki? Ayrýca ‘Kýzýnýzýn Seda Sayan gibi olmasýný ister misiniz?’ sorusu sorulsaydý, bu soruya Seda Sayan’ýn kendisi de dahil olmak üzere verilecek yanýtý ilginç bulurdum mesela.”

Prof. Dr. Orhan Tekelioðlu (Sosyolog):

Bir ünlünün kravatý, kendisinden daha güvenilir olabilir Tüketiciyle ürün arasýndaki baðý görmek için yapýlmýþ bir endeks bu. Yani o endeks politikacýlarý kapsamamalý. Yani onlarýn orada yeri yok, endekste bir problem var. Güvenilirlikte bir numara olursunuz da bir baþka açýdan daha geride olabilirsiniz. Sekiz boyutu var bu tür endekslerin. Onlar açýklanmýyor. Sonuç açýklanýyor. Herhalde insanlara bir liste sunmuþlar ve o liste üzerinden seçmesini istemiþler. Çünkü ürünle söz konusu ünlüler arasýndaki baðlantýdan çok, bilinirlilik ve tanýnýlýrlýk üzerinden bir sonuca varýlmýþ gibi görünüyor. Bir ünlünün kullandýðý kravat, o ürünün satýþýný etkiler ama bu, onun güvenilir olduðu anlamýna gelmez.


MÜZÝK

ZAMAN

17 MAYIS 2008

28 HOLLANDA

Çingene müziði yapan Taraf de Haidouks, özgürlüðü ve cömertliði savunuyor:

Çavuþesku öldü, yaþasýn Robin Hood! Bir süredir Çingene müziðinin istilasý altýndaki Ýstanbul, bu kez ‘baba bir grup’u, Taraf de Haidouks’u aðýrladý. Giyim tarzlarýndan jest ve mimiklerine kadar bas bas “Ben Çingene’yim.” diye baðýran grubun sözcüsü Ionica Tanase, Robin Hood kalpli haydutlarý anlattý.

FATÝH VURAL

25

sene öncesine kadar Romanya’nýn en yoksul köylerinden biri olan Clejan’da yaþayan fakir müzisyenlerdi. Bugün, Johnny Depp ile þarký söyleyerek, evinde aðýrlanacak kadar iyi bir kariyerleri var. 13 kiþilik Çingene orkestrasý Taraf de Haidouks’u bugün dünya üzerinde tanýmayan müziksever sayýsý çok az. Canlý performanslarý ise isimleri gibi fantastik bir gösteriye dönüþüyor her seferinde. Bu yüzden yaptýklarýna yalnýzca ‘Çingene müziði’ demek haksýzlýk. Onlar, köylerinin ismiyle ifade ediyor bunu: ‘Clejan müziði’. Romanya’nýn yoksul bir köyü olan Clejan’dan çýktýnýz. Bugün dünya üzerinde en fazla tanýnan Çingene gruplardan biri sayýlmak da, yaptýðýnýz müzik gibi fantastik geliyor mu size? Evet, yaptýðýmýz þey bence de fantastik. 1991’de ilk albümümüzü çýkardýðýmýzda, kimse tanýmýyordu bizi. Albümümüz çýktýktan sonra hemen konser teklifleri gelmeye baþladý. Belçika’da, Fransa’da, Ýtalya’da, Ýspanya’da çok sayýda konser

verdik ve seyircinin yoðun ilgisiyle karþýlaþtýk. Bu yoðunluk, müziðimizin fantastik olarak anlaþýlmasýnda önemli bir gösterge olsa gerek. Sosyalist diktatör Çavuþesku’nun ölümünden kýsa süre önce kuruldunuz. Baský rejiminden çýktýktan sonra Batý’ya açýlmanýz nasýl gerçekleþti? 1983’te Romen etnomüzikolog Radulescu bizi keþfetmiþti. Belçika’dan arkadaþý olan müzisyen Stephan Karo’ya bizden bahsetmiþ. Karo, bizi Batý vitrinine çýkaran ilk müzisyendi, 1988’de. 89 devriminden önce Stephan Karo, Clejan’a geldi. O zaman 25 kiþiydik. Ýçimizden 12 kiþiyi seçip Belçika’ya götürmek istedi. Bunu söylediðinde baþta kararsýz kaldýk; çünkü Çavuþesku zamanýnda dýþarýya çýkmak mümkün deðildi. Siyasi deðiþim yeni baþlýyordu. Çavuþesku devrildikten sonra dýþarýya çýkmamýz mümkün olabildi. Genelleyip, Çingene müziðinin yaygýnlaþmasý, Çavuþesku’dan sonra baþladý diyebilir miyiz? Elbette. Çavuþesku’dan önce kendimizi hiçbir þekilde Çingene olarak tanýtamýyorduk. Çünkü komünist rejimde kendinizi etnik kimlikle tanýtmanýz yasaktýr. Herkesin kimliðinde Romanya vatandaþý yazar. Bu yüzden Çavuþesku döneminde Çingene müziði ve gruplarý geliþemedi. Çünkü zaten dünyaya açýlmanýz yasak... Kendi içinizde izole bir biçimde yaþýyorsunuz... Çavuþesku ölünce kendi özgürlüðümüzü kazandýk. Bu süreçte Romanya’daki diðer Çingene gruplarýyla iliþkileriniz nasýl geliþti? Romanya’da çok fazla Çingene müziði yapan grup var. Fakat iliþkilerimiz pek iyi deðil. Biz onlarý seviyoruz; fakat onlar bizi pek sevmiyor.

Devamlý dýþarýda olduðumuz, yurtdýþýnda konserler verdiðimiz için kýskanýldýðýmýzý düþünüyoruz. Sizin müziðinizi onlardan farklý kýlan ne? Bizim müziðimizin en temel özelliði Clejan müziði olmasý. Bu, bizim geleneksel müziðimiz. Diðer gruplar, özgün olamýyor. Bizim ya da baþkalarýnýn müziklerini çalýyorlar. Bundan menfaat umuyorlar. ‘Dünya müziði’ kavramý, bir noktada endüstriyellikle kesiþiyor. Hele de dünya çapýnda bir grupsanýz... Böyle bir durumda Clejan müziðinden ya da kendi otantikliðinizden taviz vermiyor musunuz? Taraf de Haidouks olarak bizi buraya getiren en önemli özellik, kendi özgün, geleneksel müziðimizi yapmamýzdýr. Ayný köyde yaþarken, içimizden gelen bir harmoni ve ruh haliyle çalýyoruz müziðimizi. Ýstesek Türkiye’deki, Bükreþ’teki Çingene müziðini de kopya edebiliriz; ama bizim harmonimize uymadýðý zaman insanlar dinlemez. Mesela, klasik müzik tarzýnda ‘Mascarat’ adýnda yeni bir albümümüz çýktý. Onu çalarken dahi kendi ezgilerimizi kullandýk. Ve gördük ki ortaya güzel þeyler çýktý. Kendi harmonimiz olmadan, müzik yapamayýz. Bu kadar þöhrete ulaþmýþken hepinizin köyde kalmak istemesi de, bu harmoninin parçasý mý? Evet, ayný köyde yaþamak istemek bu harmoninin uzantýsý. Mesela ben Bükreþ’te yaþýyorum; ama her gün köye gidip geliyorum. Onlar da ara sýra Bükreþ’e geliyor. Bir yerde toplanýyoruz; bu ev olabilir, restoran olabilir... Sýkça toplanarak, bu harmoniyi sýcak tutuyoruz. 13 kiþinin birlikte müzik yapmasý zor mu?

13 kiþi ya da daha fazla olmasý bizim için çok da önemli deðil. Çünkü herkes kendi eserini öne çýkarmakta özgür. Bunun için zamanýmýz da var. Bundan para kazanýyoruz. Ýletiþim anlamýnda soruyorsanýz, birbirimizi tanýdýðýmýz için kalabalýk bir grup olmayý avantaja döndürdük bile diyebilirim. Siz Clejan’dan mý Bükreþ’e taþýndýnýz? Evet. Bükreþ ve Clejan’da birer evim var. Ben de Clejanlýyým zaten. Grup ünlü olunca köy halký bunu nasýl karþýladý? Büyük sempati oluþtu ve gurur duydular. Köye geldiðimizde bize çok saygý gösteriliyor. Bir yerde kahve içmek istediðimizde bizden para almýyorlar mesela. (Gülüyor) Çalacaðýmýz her kapýda ikramlarla karþýlaþacak kadar sevgi görüyoruz. Çok fakir olan köyünüzün kalkýnmasý için giriþimlerde bulundunuz mu? Aslýnda devrimden sonra köyümüz daha da fakirleþti. Komünist sistemde evinizi devlet veriyor ve herkes çalýþma mecburiyetinde tutuluyordu. Devrimden sonra büyük þirketler gelerek köyümüzde iþe yarayan önemli arazileri satýn aldýlar. Köyün fakir ve yardýma muhtaç insanlarýna mutlaka yardýmda bulunuyoruz. Taraf ve Haydut’un sýrrý da burada zaten. Haydut olarak Robin Hood’u kahramanýmýz olarak benimsedik. Zenginden alýp fakire vermeyi... Ýsmen Türkiye’ye bu kadar yakýnken, Türkiye’de müzikal olarak kendinize yakýn gördüðünüz solistler ya da gruplar var mý? Türk müziðini çok seviyoruz. Bizim müziðimize çok yakýn. Romanya’da da Türk müziði yapan ve oryantali anýmsatan müzikler var. Çok fazla sanatçýyý tanýmýyoruz; ama 2001 yýlýnda yaptýðýmýz ‘Band of Gypsies’ albümünde perküsyonist Tarýk Tüysüzoðlu ile bir albümde çalýþ-

týk ve çok memnun kaldýk. Çingene müziðinde emprovizasyonlar (doðaçlamalar) çok önemlidir. Geleneksel Türk müziðinde de... Bu anlamda bir yakýnlýk kurar mýsýnýz? Müzikte tabii ki doðaçlama çok önemli. Biz Türk müziði dinlediðimizde onu kendimize göre yorumladýðýmýzda o da güzel oluyor. Bizim baþarýmýzdaki en büyük etkenlerden biri de içimizden gelen özgünlük ve emprovizasyon. Türkiye’deki sevilme nedenlerimizden biri de bu özgünlük olabilir. 18 yýllýk tarihimizde 4. defa Türkiye’ye geliyoruz. Çok beðeniliyoruz burada. Yakýn kültürlerden geliyoruz. Bir saatlik uçuþla geldiðimiz bir yer burasý. Johnny Depp ve Kate Blanchett’in baþrolünü oynadýðý ‘The Man Who Cried’ (Erkeðin Gözyaþlarý) filminde hem Depp’in ailesini oynadýnýz, hem de filmin müziklerini yaptýnýz. Hollywood’a adým atmak, size yeni fýrsatlar sundu mu? Johnny Depp ile yaptýðýmýz film, bize önemli fýrsatlar sundu; ama onun bizi seçtiði zaman, biz zaten dünya çapýnda tanýnmýþ bir gruptuk. Johnny Depp, bu filmi yaparken Brüksel’deki menajerlik þirketimizi arayýp bizimle çalýþmak istediðini söylemiþ. Bizi daha önce dinlemiþ. Birçok müzik türünden iyi anlayan bir aktörden bahsediyoruz. Sonradan BBC’de birlikte çalma imkâný da yakaladýk. Bizi seçmesi, gurur vericiydi. Gösterdiði sýcaklýk da en az onun kadar etkileyiciydi. Film bittikten bir buçuk ay sonra bizi Los Angeles’taki evine davet etti. Ormanýn içinde göle bakan çok güzel bir evi vardý. Bize harika bir barbekü bile yaptý. Bundan sonra ‘soundtrack’ çalýþmalarý yapmayý düþünüyor musunuz? Bu tür teklifler geliyor mu? ABD, Ýsviçre ve Meksika’dan soundtrack ile ilgili çok sayýda teklif alýyoruz. Bununla ilgili seçimlerde dikkatliyiz; meþgul olup olmamamýz da seçimlerimizde etkili.


ZAMAN

29 HOLLANDA

SÝNEMA

17 MAYIS 2008

Evinden uzaklaþan genç çantada keklik!

Lanetli Toprak

Korku sinemasýnýn gençlere karþý merhameti asla yoktur. Ýster Meksika’ya, ister Avustralya’ya, ister Slovakya’ya kaçsýnlar, dehþet onlarý gene bir þekilde gelir, bulur.

BURÇÝN S. YALÇIN

G

eçen ay vizyona “The Ruins / Lanetli Topraklar” girdi. Ve aslýnda bildik teraneler baþ gösteriyor: Meksika’da tatil yapmakta olan dört genç, otelde tanýþtýklarý bir Alman’ýn peþine takýlýp gizli bir harabenin yolunu tutarlar. Ancak harabenin laneti hiç kuþkusuz bu gençlerin üzerine kan kusmakta gecikmeyecektir. Özellikle dehþeti insan kaynaklý olmaktan çýkarmasý (neler olup bittiðini uzun uzadýya anlatýp küçük sürprizi bozmayalým) “Lanetli Topraklar”ýn oynadýðý en büyük kumar. Nitekim, eðer perdede olan bitenin içine girmekte zorlanýrsanýz sonu gelmez bir can sýkýntýsýnýn kapýlarýný da aralamýþ olursunuz. “Lanetli Topraklar” orada öylece dursun, film son yýllarda mantar gibi biten ‘daða taþa gezmeye giden gençlerin katledilmesi’ türünde korku ürünleriyle ilgili hafýzamýzý þöyle bir tazeliyor. Malum, bir dönem Amerika’nýn güneyinden geçmek tehlikeliyken, artýk dehþet coðrafya ayýrt etmiyor. Nitekim büyük tartýþmalar yaratan “Otel” serisi de yine Avrupa’ya tatile giden gençlerin Slovakya’da baþlarýna açýlan kanlý

belalara odaklanýyor ve kahramanlarýyla birlikte izleyicisini de epeyce bir hýrpalýyordu. Ancak, “Lanetli Topraklar”dakinin aksine, “Otel”de kötülüðün kaynaðýnýn doðrudan organize bir örgüte baðlandýðý unutulmamalý. Üç yýl kadar önce gördüðümüz baþarýlý Avustralya filmi “Wolf Creek / Kurt Kapaný” da ayný þeyi o uçsuz bucaksýz kýtada yapýyordu. Gerçek bir olaydan yola çýkan film, ünlü bir krateri görmek üzere kendilerini Avustralya kýrsalýna atan bir grup gencin baþýna musallat olan bir ‘yerli’ vatandaþtan söz ediyordu; dakikalar aktýkça bu vatandaþýn estirdiði terörün aslýnda yöreye ayak basan bütün turistlere sistematik biçimde reva gördüðü ortak bir politika olduðunu öðreniyorduk. Hafiften bir kan çekilmesi yaþayarak tabii... En tehlikelisi derin Amerika... Korku filmi tutkunlarý Amerika’nýn güney eyaletlerine yolu düþen gençlerin baþýna neler geldiðini de iyi bilirler. Diyelim, Louisiana’nýn küçük kentlerinden Ambrose’da trafiðe takýlýp rotalarýný deðiþtiren, birtakým kestirme yollara saptýktan sonra da arabalarý arýzalanan altý genç bir anda kendilerini ýssýz bir kasabada bulsunlar. Kasabanýn bir balmumu müzesi olsun ve bir noktadan sonra müzenin yeni teþhiri olmamak için bu gençler var güçleriyle mücadele vermek zorunda kalsýnlar. Alýn size “House of Wax / Mumya Evi”. Son günlerde güzide basýnýmýzýn tatlý meþgalesi Paris Hilton’un da arzý endam eylediði bu film ne yazýk ki ayný oranda tatlý eleþtirilerle karþýlanmamýþtý. Tam 50 küsur yýl önce

çekilmiþ ucuz bir Vincent Price filminin kötü bir yeniden çevrimi olmasý ise suretin aslýný ne denli yüceltebileceðine güzel bir örnektir sadece. Amerika’nýn güneyinde tehlikeli bir zihniyetin yuva yaptýðýna iþaret eden ilk filmlerden biri eski “Teksas Chainsaw Massacre” serisi olsa gerek. Hollywood son yýllarda onlarý da yeni ambalajlarla önümüze sürmekten geri durmuyor. Teksas’ýn küçük kasabasýndaki dehþetengiz iþbirliðini ‘öncesiyle’ anlatan “Texas Chainsaw Massacre: The Beginning / Teksas Katliamý: Baþlangýç” bunun taze örneklerinden. Yine bir grup genç, sinema tarihinin azýlý korku figürlerinden Deri Surat’ýn gazabýyla baþ baþa kalýrlar bu çorak topraklarda. Tabii derin Amerika deyince akla sadece güney eyaletleri gelmemeli. Ülkenin doðusunda da bu konuda bereketli topraklar mevcut. Her þeyin fitilini ateþleyen filmlerden “The Blair Witch Project / Blair Cadýsý”, Maryland’ýn ormanlarla çevrili Burkitsville kasabasýný minvale yerleþtiren ve azami karanlýktan beslenen, tuhaf bir korku/gerilim filmiydi. Doðrusunu isterseniz, korkutmaktan ziyade asap bozmayý hedef edinmiþti. Bir belgesel çekmek üzere ormanda kamp kuran biri kýz üç genç, derinlere indikçe kimi ürkünçlüklerle yüz-

Kurt Kapaný

leþiyorlardý. Gençleri aðýna West Virginia’nýn upuzun aðaçlarla çevrili arazilerinde düþüren bir diðer film de “Wrong Turn / Korku Kapaný”ydý. Yine kestirmeden gitmeye kalkan altý genç ve gene acý dolu anlar... Bu tip filmlerde Amerika’nýn derinlerinde hakikaten vahþi bir hayat süren insanlar yaþadýðýna tanýk olmak, bizi bir yana, en çok bir Amerikalýyý dehþete düþürüyor olsa gerek. Kahramanlarý bir grup cesur maðaracý kadýndan oluþan “The Descent /

Teksas Katliamý: Baþlangýç

Cehenneme Bir Adým” ise buradaki toplamda ayrýksý bir noktada duruyor ve hatta bu konuda ilginç bir alternatif sunuyordu. Bu kez Ýngiltere’de kötü bir trafik kazasý geçiren bir genç kadýnýn, bir yýl sonra altý (evet, yine o rakam) arkadaþýyla birlikte Amerika’da kazma deðmemiþ maðaralardan birine dalmaya cüret etmesini öykülüyordu. Maðarada aðýr aðýr ilerleyen kadýnlar, sadece aðýna düþtükleri tuhaf yaratýklarla deðil, birbirlerine olan haset ve intikam duygularýyla da savaþýyorlardý. Yukarýdaki kanlý listeye bakýnca, korku sinemasýnýn gözünde gençlerin birer üveyik veya keklikten farký yok. Onlar hunharca avlanmakla mükellefler. Çoðunlukla ahlakçý bir güdüyle hareket eden bu filmlerin senaryolarý ise artýk onlarý saf günahkârlar olarak resmederken bile ‘kör gözüm parmaðýna’ tekniklerden mümkün mertebe kaçýnýyor. Zira bu tip bir ahlakçýlýk bile bayatlamýþ durumda nihayetinde. Ýyimser bir gözle bakarsak, kim bilir, belki de gençliðin, toyluðun hata yapmaya yatkýn yanýna vurgu yapýyorlar bu filmler. Ne de olsa gençlik baþýmýzda duman deðil de nedir, söyler misiniz?

Otel II


TEKNOLOJÝ

17 MAYIS 2008

ZAMAN

30 HOLLANDA

Spordan saðlýða, eðitimden güvenliðe

‘Gözetleme’nin özeti: Verimlilik T

ürkiye, dünyanýn bir numaralý video performans teknolojisiyle tanýþýyor. Avustralya’nýn dünya platformuna çýkardýðý video performans teknolojisi þu anda sýnýfýnýn bir numarasý. Her yýl geliþtirilen sistem, baþta Avustralya olmak üzere Amerika, Ýngiltere ve Japonya’da baþarýyla uygulanýyor. Eðitimden saðlýða, spordan güvenliðe kadar pek çok alanda kullanýlabilen sistem sayesinde ciddi ilerlemeler kaydediliyor. Sportstec adý verilen yöntemle kiþisel ve takým olarak uygulanan tüm çalýþmalarda verimlilik en üst düzeyde saðlanýyor. Dünyanýn tanýnmýþ onlarca üniversitesinde bilimsel araþtýrmalarda özellikle týbbi müdahalelerde kaydedilen video görüntülerinin analizinde kullanýlan yöntemle harika sonuçlar alýnýyor. Bu yöntem saðlýk bilimleri araþtýrmalarýnda, doktorlarýn performans analizlerinde ve ameliyatta simülasyon eðitimlerinde baþarýyla kullanýlýyor. Saatlerce süren ameliyatlarýn görüntülerini pek çok kamerayla kayýt edip daha sonra deðiþik açýlardan analiz eden sistem sayesinde daha sonra yapýlacak ameliyatlarda yüksek verimlilik elde ediliyor. Eðitimde, öðretmenlerin öðrenci performanslarýný ölçmede faydala-

nýlan sistem, son yýllarda dünyanýn büyük önem verdiði güvenlik alanýnda da kendine yer buluyor. Güvenlik güçlerinin operasyonlar sýrasýnda olay yerinde suçlulara karþý uyguladýklarý hamleleri ve eylemleri görüntüleyip analiz etme kolaylýðýný saðlayan yöntem, örneðin herhangi bir rehine olayýnda veya suç yerine yapýlan baskýnlarda tüm detaylarý görüntülüyor. Sistem, daha sonra olay esnasýnda güvenlik güçlerinin ve suçlularýn hareketlerinde, davranýþlarýnda gerçekleþen tüm olasýlýklarý, tüm detaylarý ve farklý açýlarý analiz ediyor. Böylece operasyonla ilgili elde edilen analizlerle daha iyi sonuç alýnmasý için yorumlar yapýlýyor. Direkt olay yerinde uygulanan sistem daha çok da eðitim amaçlý kullanýlýyor. Sistem, dünyanýn önde gelen týp fakültelerinde, polis akademilerinde ve üniversitelerde biri bir eðitim tatbikatlarýnda yani uygulama derslerde baþarýyla kullanýlýyor. Avustralya’da ticaret ve spor sektöründe yýllarca çalýþmalar yapan Tarkan Batgün, bu kadar komplike bir alanda kullanýlan sistemle tanýþtýðýnda “Bunu hemen Türkiye’ye götürmeliyim” diyor. Avustralya’nýn

VÝDEO PERFORMANS TEKNOLOJÝSÝNÝ KULLANAN BAZI ÜLKELER

düzeyde 8 hastane) Ýngiltere: Oxford, Cambridge, Bath gibi Ýngiltere’nin en seçkin 40 üniversitesinde, Ýngiltere futbol ligi takýmlarý Manchester United, Manchester City, Chelsea, Everton, Blackburn (Premier ve 1. Lig’den 41 takým), FIFA hakem deðerlendirme sisteminde, Ýngiltere, Ýskoçya, Ýrlanda, Galler Rugby ligi ve Rugby Union federasyonla-

Japonya: Bebek geliþmesi biliminde (Miyagi Kadýnlar Üniversitesi), Güçlendirme ve kondisyonda, Beden eðitimi ve geliþtirmede, Basketbolda (13 üniversite, 10 basketbol takýmý), Saðlýk bilimlerinde (10 üniversite saðlýk bilimleri kürsüsü), Hastane ve hekimlik bilimlerinde (En üst

Avustralya’dan yayýlan video performans teknolojisi, Türkiye’de. Dünyanýn bir numaralý sistemiyle, eðitimden saðlýða, spordan güvenliðe pek çok alanda faydalanýlabiliyor. Avustralya, Amerika, Ýngiltere ve Japonya’da uygulanan sistemle kiþisel ve takým olarak tüm çalýþmalarda verimlilik en üst düzeye çýkýyor.

NURULLAH KAYA

rýnda, Ýngiltere, Ýskoçya, Ýrlanda, Galler hakem federasyonlarýnda ve askeri alanda. Avustralya: En gözde araþtýrma enstitülerinde, Flinders Üniversitesi Týp Fakültesi’nde ameliyat simülasyon ve eðitiminde, 32 spor dalýnda, Avustralya basketbol milli takýmlarý, özürlüler basketbol federasyonu, 4 profesyonel basketbol takýmýnda, Bio-

olimpiyatlarda ve dünya þampiyonalardaki ezici üstünlüðünü bilen Batgün, Avustralya sporunun baþarýsýný bu sisteme borçlu olduðunu öðreniyor. Spor konusunda deneyimi olan Batgün, “Video performans teknolojisi Avustralya’da pek çok sektörde kullanýlýyor. Ben özellikle uzmanlýk alaným olan spor üzerinde araþtýrma yaptým. Avustralya’da 35 federasyon bu teknolojiyi baþarýyla uyguluyor. Teknolojiyi onlardan öðrenmek için çok çaba sarf ettim. Türkiye’de bunun uygulamasýný baþlatmak ve ayný zamanda olimpiyatlarda madalya þansýmýzý artýrmak amacý ile sistemin yazýlýmýný Türkçeye çevirdim.” ifadesini kullanýyor. Daha önce futbolda Ersun Yanal’la gündeme gelen bilgisayarda analiz tartýþmasýna da deðinen Batgün, “Ersun hocanýn uyguladýðý sistem bizdekinin yanýnda çok ilkel kalýyor. Sorun, analiz yöntemini ülkemizde bilenin yok denecek kadar az olmasý.” diyor. Batgün, havuzda dünyanýn bir numarasý olan Avustralya’nýn senkronize yüzmede yaþadýðý geliþmeyi þöyle anlatýyor: “Teknik direktörlerin senkronize atlamayý çýplak gözle incelemesi mümkün deðildir,

mekanik ve spor akademilerinde, Amerika: Duke Üniversitesi Týp Fakültesi-Ýlaç teknolojilerinde, Loma Linda Üniversitesi Opthalmology, Arizona State Üniversitesi Matematik ve týp biliminde, Colorado State Üniversitesi Doða bilimlerinde, 216 Amerikan lisesinde, 217 basketbol üniversitesi’nde, Lacrosse Üniversitesi’nde, Basketbol Milli

doðru hareketleri araþtýrmak için iyi-kötü iki atlayýþý ve bir de senkronize hareketleri incelemeniz gereklidir. SportsCode sayesinde atlayýþlarý havuz baþýnda inceleyebildiðimiz gibi ayný zamanda geri beslemeyi de anýnda incelememiz mümkün oluyor. Böylece sistem sayesinde 76 yýl sonra Avustralya, tramplenle atlama dalýnda ilk olimpiyat madalyasýný kazanýyor.” Bu sistemle Türkiye’de sportif bir devrim baþlatmak istediklerine deðinen Batgün, sistemin Türkiye’deki sürecini þu þekilde anlatýyor: “Sistemi emniyet, eðitim, saðlýk ve spor sektörüne tanýtmaya baþladýk. Birtakým görüþmeler yapýp teklifler aldýk. Sporda ise daha hýzlý bir yol kat ettik. Ýlk defa pilot olarak Türk karatesi bize destek verdi. Milli Takým hocalarýmýzdan Esad Delihasan ve Ýbrahim Erçin sisteme gayet sýcak yaklaþtý. Þu an Türkiye Futbol Federasyonu’yla görüþtük, onlar da son derece ilgi gösterdi.” Türkiye’yle birlikte Ortadoðu’da ve Orta Asya’daki geliþmekte olan kardeþ ülkelere de bu teknolojiyi götüreceklerini vurgulayan Batgün, sistemin dünyanýn 35 ülkesinde distribütörü bulunduðunu ve Türkiye temsilcisinin de Gutto.biz olduðunu belirtiyor.

Takýmý’nda, Hokey Milli Takýmý’nda, Rugby Milli Takýmý’nda, NBA takýmlarýnda Fransa: Evalab Týp FakültesiDoktorlarýn performans analizinde Danimarka: Herlev Hospital Medikal simülasyonda Belçika: Saint-Luc Clinique University Neuropsychiatry Ýtalya: Simulearn týp eðitimi, performans ve yetenek ölçmesinde


Hidayet Türkoðlu, bu yýl NBA’da müthiþ bir çýkýþ gösterdi. Kendi yeteneklerini yeniden keþfetti ve adeta bir anka kuþu gibi küllerinden doðdu. Yazýn yaptýðý aðýr ve özel idmanlar, Dwight Howard’la gösterdiði uyum, yeniden çýkýþa geçmesini saðladý.

ERAY SEPETÇÝ

N

BA Draftý, 2000 senesinde Minnesota’nýn baþkenti Minneapolis’te düzenleniyordu. NBA takýmlarý henüz daha bugünkü kadar yabancý oyunculara saldýrýr vaziyette deðil, bu konuya daha temkinli yaklaþýyorlardý. Lakin henüz ne Toronto Raptors bir Avrupa takýmý haline gelmiþ, ne de bir Fransýz Finaller MVP’si olmuþtu. Draftta ilk tur 16. sýraya gelindiðinde NBA Baþkaný David Stern, Efes Pilsen’den Hidayet Türkoðlu ismini telaffuz edince (ya da bir türlü edemeyince), Türk basketbol tarihinde bir ilk yaþanýyor ve Türkiye doðumlu bir oyuncu, ilk defa hem de bu kadar yüksek bir sýradan seçiliyordu. 80’li ve 90’lý yýllarda bir rüyadan daha da uzak olan NBA’de Türk basketbolcu olabilme hayalleri, hem de iki temsilciyle (Mirsad Türkcan) gerçeðe dönüþüyordu. Aslýnda Türk basketbolunun o yýllardaki harika çocuðu Hidayet’in yaz döneminde geçirdiði kamplar ve 20 yaþýnda olmasýna raðmen Efes Pilsen’deki baþarýlarý, bu seçimin oluþmasýndaki temel etkenlerdi. Kenyon Martin, Darius Miles, Stromile Swift, Jamal Crawford, Quentin Richardson, Jamal Magloire gibi isimlerin bulunmasýna raðmen, Hidayet Türkoðlu bu yýl kim bilebilirdi ki NBA kariyerinde zirve yýllar sonra, NBA yaptý. Kariyerindeki en iyi tarihinin en zayýf istatistiklere bu yýl ulaþtý. draftlarýndan biri Ýki kez triple double yapolarak adlandýrýmasýnýn yaný sýra, Washlan 2000 sýnýfýnýn ington karþýsýnda kayþanýný, bugündettiði 39 sayýyla kariyer lerde Michael rekorunu kýrdý. David Redd ile birlikte Stern’e göre olmasa bile, “Hido” kurtaradiðer herkese göre All cak diye. Fakat Star olmayý sonuna Hido bugün kadar da hak etti. ulaþtýðý noktaya, All Star’a niye seçilmedi isyanlarýna, “Bay Dördüncü Çeyrek” lakaplarýna ve gördüðü saygýya kolayca ulaþmadý. Sekiz yýla birçok iniþ çýkýþ ve sýkýntýlý yýl da damgasýný vurdu. Ýlk sezonunda, Sacramento Kings takýmýnda bir çaylak için hiç de fena olmayan oynama sürelerine ve istatistiklere ulaþmýþtý. Ancak özellikle bir Avrupalý için baþka bir gezegene gitmekle eþdeðer konumdaki NBA’deki çaylak döneminin zorluklarý, Vlade Divac ve Peja Stojakovic gibi Hidayet’e kol kanat geren, onunla ayný dili konuþan (Bosna kökenli Hido, Sýrpça biliyor) iki takým arkadaþýnýn varlýðýyla biraz olsun

31

SPOR

HOLLANDA

17 MAYIS 2008

KARÝYERÝNÝN ZÝRVESÝNDE BAY DÖRDÜNCÜ ÇEYREK

kolaylaþýyordu. 5,3 sayý, 2,8 ribaund, 0,9 asist ortalamalarý ve zaman zaman gösterilen bireysel maç içi performanslarý iyi bir çaylak sezonuna tekabül etmiþti. Sýra gelmiþti Türkiye’de düzenlenen 2001 Avrupa Basketbol Þampiyonasý’na. Aydýn Örs, Çetin Yýlmaz gibi isimlerin bulunduðu teknik kadronun en güvendiði isimlerdendi genç Hidayet. Ama o çok küçük yaþlardan itibaren hem Çavuþoðlu hem de Efes’te büyük sorumluluklar aldýðý için pek 20 yaþýnda gibi oynamýyordu. Özellikle gruptaki kritik Letonya ve Ýspanya, sonrasýnda çeyrek, yarý finallerde destansý Hýrvatistan ve Almanya galibiyetlerinde müthiþ performanslar ortaya koymuþtu. Ýkinci olduðumuz o turnuva sonrasýnda Dirk Nowitzki, takým arkadaþý Peja Stojakoviç, Damir Mulaömeroviç ve Pau Gasol ile birlikte turnuvanýn en iyi beþine seçildi. Artýk o basketbolseverler için bir yýldýz, basketbola yeni baþlayan çocuklar için de rol model haline gelmiþti. 2001-02 sezonuna baþladýðýnda omuzunda Avrupa ikinciliði apoleti olan Hido, az daha ikinci unvanýný da NBA’de elde ediyordu. Divac, Chris Webber, Stojakoviç, Doug Christie ve temmuzda Jason Williams’a karþýlýk takastan gelen Mike Bibby ile birlikte takýmýn önemli güçlerinden biri haline gelmiþti. 10,1 sayý,4,5 ribaund, 2,0 asist ortalamalarýyla ve bu ilk beþe benchten yaptýðý katkýlarla en iyi altýncý adam ödülüne aday gösteriliyordu. 2.08 boyu, dýþarýdan içeriden sayý üretebilme ve savunma yetenekleriyle ünlü Toni Kukoç’a benzetiliyor, hatta onun zamanýnda kazandýðý bu ödülü, Hido’nun da hak ettiði konuþuluyordu. O ise

çocukluk ve gençlik idolü Scottie Pippen’ý örnek aldýðýný söylemekle yetiniyordu. Sophomore (ikinci yýl oyuncusu) olarak All Star Çaylaklar maçýnda da yer alýnca, kariyeri müthiþ bir ivme kazandý. Hatta All Star hafta sonunda üçe üç takým yarýþmasýnda Sacramento ile aldýðý birincilik, onun iyice popüler olmasýný saðlamýþtý. Tam her þey yolunda giderken 2002 Dünya Þampiyonasý gelip çattý. ABD’nin Indianapolis kentinde düzenlenen þampiyonaya katýlan millilerimizin, 12 Dev Adam slogan rüzgârýyla büyük baþarýlar elde edeceði söyleniyordu. 1998 Dünya Kupasý’nda Rumen futbolcularýn ikinci tur maçýnda yaptýðý gibi tüm takým saçlarýný sarýya boyatarak birlik beraberlik sergilemeye çalýþýyordu. Ancak Romanya Futbol Milli Takýmý’nýn o maçta yenildiði gibi, Türk Basketbol Milli Takýmý da þampiyonada çok kötü performanslar sergiledi. En önemlisi, bir sene önce sergilenen birlik beraberlikten eser kalmamýþ, takýmda þýmarýklýðýn getirdiði kutuplaþmalar oluþmuþtu. Bunlarýn bir tarafýnda da Hidayet vardý. Eskiden oyununun her kesiminde kendini gösteren komple bir oyuncuyken, artýk NBA’de de þut atma istatistikleri artýyor, ribaunt ve asistler düþüþ gösteriyordu. 2003 yazýnda üçlü takasla (Pacers-Kings-Spurs) son þampiyon San Antonio Spurs takýmýna gidince kariyerinde koç Popoviç’in katkýlarý gözlenmeye baþlýyordu. Kariyerinin en iyi 3 sayý yüzdesiyle oynayan Hido, diðer kategorilerde de yine eski istatistiklerini yakalýyordu. Kontratý sona erince daha iyi þartlar öneren Orlando Magic ile altý yýllýk sözleþme imzaladý. Ýlk sezonunda

gösterdiði baþarýlý performans ile en iyi altýncý adam ödülüne yine aday gösterilen Hido, 4 sene Kings ve Spurs gibi üst düzey takýmlarda oynadýktan sonra nispeten daha zayýf kadroya sahip olan Orlando takýmýnda yer alýnca, oyun stili de bundan etkilendi. Bu arada 2003 ve 2005 Avrupa basketbol þampiyonalarýndaki baþarýsýzlýklar, koç Tanjevic ile arada oluþan soðukluk ve 2006 Dünya Basketbol Þampiyonasý öncesi yaþanan (Mehmet Okur ile birlikte) gerginlikler, kariyerinin düþüþe geçtiði yönünde düþünceler doðruyordu. Onun yokluðunda, Milli Takým, Dünya Þampiyonasý’nda çok baþarýlý performanslar sergileyince Hido’nun yarar-zarar paritesinde devalüasyonlar oluþmaya baþlamýþtý. Üstüne bir de 2007 Avrupa Þampiyonasý’ndaki felaket performanslar etkilenince (34 sayýlýk Ýtalya maçý hariç) kamuoyunda onunla ilgili soru iþaretleri artmýþtý. Ýþte bu psikolojide girdiði 2007-08 NBA sezonunda Hido, müthiþ bir çýkýþ gösterdi. Kendi yeteneklerini yeniden keþfetti ve adeta bir anka kuþu gibi küllerinden doðdu. Yazýn yaptýðý aðýr ve özel idmanlar, Dwight Howard’la gösterdiði uyum, yeniden çýkýþa geçmesini saðladý. Bir de, ondan verim almasýný bilen bir koç olduðu zaman Hidayet bir baþka oynuyordu. Stan Van Gundy iþte bunu baþararak, Hidayet’in önemli rol oynadýðý bir sistem yarattý. Artýk Doðu’nun en saðlam ekiplerinden biri onlar ve playoff’larý dört gözle bekliyorlar.

Foto: Reuters

ZAMAN

Hido da Tracy McGrady’den bu yana toparlanamayan Orlando’yu ayaða kaldýrmakla kalmadý, artýk bir NBA yýldýzý statüsüne de kavuþtu. Kariyerinin en iyi istatistiklerinden birçoðuna bu sene ulaþtý. Ýki kez triple double yapmasýnýn yaný sýra, Washington karþýsýnda kaydettiði 39 sayýyla kariyer rekorunu kýrdý. D a v i d Stern’e göre olmasa bile, diðer herkese göre All Star olmayý sonuna kadar da hak etti. Þu ana kadar elde ettiði 19,7 sayý, 5,9 ribaund, 4,9 asist ortalamalarý ile kariyerinin en iyi sezonunu geçirdiði aþikâr. Lakin sadece rakamlarla deðil, parke üzerinde, ‘crunch time’ denen özellikle maç sonundaki zor ve stresli anlarda aldýðý sorumluluk ve soðukkanlýlýk örnekleri ile de karakterinin bir baþka boyutunu gözler önüne serdi. O da Amerikalýlarýn deyimiyle tam bir “Winner” (Kazanan) olmuþtu. Hido’ya artýk Mr. Fourth Quarter (Bay Dördüncü Çeyrek) lakabýyla hitap ediyorlar. Son dönemde sýkýntýlar yaþadýðý kariyerinde, bu sezon müthiþ bir karakter örneði ve olgunluk sergileyip, yeteneklerini ve asýl deðerini herkese keyifle seyrettiriyor. Þimdi hepimiz onun Milli Takým’a da ayný katkýyý vermesini bekliyoruz. Çünkü idol olmak bunu da gerektiriyor.


Schiedam Lorentzlaan’da yýllardýr hizmet veren Nur Market ikinci þubesini Schiedam Niewlandplein’de NMS Supermarkt adýyla açtý.

Nieuwlandplein 10-17 3119 AH Schiedam Tel.: 010 273 12 79 Fax: 010 473 40 45

Z I M A Y R KAFETE

R İ T Ş İ M R İ G E T E M Z Hİ

.00 * .00-22 8 0 a esi/Cum Pazart

ýðýz ünü aç g r a z ilk pa r ayýn e H -20.00 * 0 0 . 8 0 tesi Cumar


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.