Zaman Hollanda

Page 1

1 KASIM 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 89 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 €

www.zamanhollanda.nl

Ahmed Aboutaleb:

“Türkler zor günlerin baþarýlý çözüm üreticileri” Basri Doðan’nýn haberi 4. sayfada

Dünyayý sarsan kriz Hollanda’yý nasýl etkiledi?

6

10

Toprak eve turistik dönüþ

20

Kadýn dedikodu, erkek futbol peþinde (mi?)

26

Tanju Çolak, gençleri Milan’a paslýyor


YORUM

ZAMAN

1 KASIM 2008

2

HOLLANDA

Ekonomik kriz canavarý

T

sürekli artýyor. Biriktikçe hareket azalýelefonumun alarmý çalýyordu. yor. O zaman daha da çok birikiyor. Göz kapaklarýmla olan mücaBir de iþsiz kalýyorsun. Üretimden delemi kazanýp saate baktýpara kazanmak yerine paradan para ðýmda yine bir karanlýk Hollanda kazanmayý seçenler, aç gözlü olduklasabahýnýn baþladýðýný anladým. Eskirýndan olmayan paradan bile para den erken kalktýðýmda nedense kazanmaya kalkmýþlar. Paranýn yerinkendimi yalnýz hissetmezdim. Evide yeller esiyor. Ona da para kadar itimizin karþýsýndaki ilkokul öðrencibar gösterince o da fýrtýnaya kasýrgaya lerinin cývýltýlarýný duyar adeta dönüyor. onlarla birlikte okula gidiyormuþum Kara kýta Afrika’yý neredeyse gibi gelirdi. Þimdi yok; sanýrým tamamen kararttýktan sonra son çare yeterli öðrenci olmadýðýndan dolayý Asya’ya yönelen bu canavarýn, düzenyüz metre ilerdeki okulla birleþtiler. siz beslendiðinin farkýna varabilmesi Aklýma birden Ýstanbul’da ortaokul için ülser olmasý gerekti ve oldu da... ve liseyi okurken yaþadýðým yurt Bazý dünya devletlerinin hayatý geldi. Alarm yeriliderleri bu günlerde topsizinkoseniz@zamanhollanda.nl ne koridorlardaki lanmýþlar çare arýyorlar. hoparlörlerden çalan Artýk bu canavara verecek Barýþ Manço þarkýlarý ile uyayemleri de kalmamýþ. Bulunan nýrdýk. Gülpembe, Anlýyorçözüm ise ilginç! Rejim sun deðil mi, Aynalý yapalým diyorlar, tasarruf Kemer... Ne hoþ bir seda yani… Be kardeþim medeidi. Kalkamadýðýmýz niyetin beþiðiydiniz, bunu zamanda aðabeylerimiz önceden düþünseniz de, iki de bir kriz geçirmesek olmaz yanýmýza gelir ve kadife sesmý? Ýnsan haklarýndan, hatta hayleriyle, “Hadi arkadaþlar. Uyanvan haklarýndan bahsedip duran sizma vakti” diye seslenirdi bize. ler, nasiplerine göz diktiklerinizin de Uyandýðýmda kulaðýma hazýrlanan insan olduðunu veya paylaþmak öðrencilerin muhabbetleri takýlýrdý. duygusunu ne zaman hatýrlayacaksýKimisi homurdanýr, kimisi sabah nýz. Öðrenebilecek misiniz, insaný sabah espri yapmadan duramazdý. insana, Cennet’e ve Allah’a yaklaþtýGüneþ, en aðýr kýþ þartlarýna bile ran en sýrlý formülün cömertlik oldukarþý gelerek penceremizden içeriye ðunu? Ne zaman fark edeceksiniz, girer ve bizi ýsýtýrdý. Evet, iþte bunlaalarm veren ekolojik sorunlarýn yaný rý mumla arýyorum. Tekrar alarm sýra kýrmýzý alarm veren “insanlýk” sesiyle irkildim. Beþ dakika geçmiþ sýfatýný. ve alarmý durdurmadýðým için yine Yeter artýk! Aç gözlülüðü býrak. çalmaya baþlamýþtý. Birden o hayalArtýk canýmýza tak dedi. Sadece kendi ler ve resimler zihnimden uçup gitti. tabaðýndan ye! Veya “Dünyayý yedi Buruk bir þekilde kalkýp gurbette bitirdi doymadý” demezler mi adama... olduðumu hatýrladým. Kýsa bir süreHadi çýkarttýðýnýz gazýn etkisiyle de rutin iþlerimi tamamladýktan bir þey diyebilen çýkmýyor, bakýn obesonra kahvaltýmý yapmak üzere zite kalp hastalýðýna sebep oluyor, aþaðý indim. Bir kere hayal kurmaya benden söylemesi... baþladýðýmda irademe yenik düþeYusuf Avcu

Kö Siz þe in niz

G

eçtiðimiz ay bir haber okumuþtum. Amerikalýlarýn hayvanlarý obez olmuþ, hayvan haklarý dernekleri harekete geçmiþler diye. “Eyvah dünyanýn sonu geldi galiba” diye düþünmüþtüm. Neden mi? Çünkü obezite ile alakalý daha evvelki okuduðum haberde, Amerika’da obezitenin insanlar arasýnda aþýrý yayýldýðý yer alýyordu. Kýsa sürede hayvanlarýný bile obez yapmayý baþarmýþlardý. Dünya tarihinde insanlýk adýna yapýlabilecek en büyük kötülük olarak deðerlendirdim haberi. Öyle ki, bir yanda insanlarýný býrakýn hayvanlarýn bile obez olduðu bir dünya, diðer tarafta aç gözlü bazý güçlü devletler tarafýndan yýllarca sömürülmüþ ve insanlarý hayvanlarýn yediðini bile bulamayanlarýn dünyasý... Malum dur ki, aþýrý yeme ve hareketsizlik durumlarýnda, normalin üstünde miktarlarda yað depolanmaya baþlanmakta ve obezlik ortaya çýkmaktadýr. Yað olarak depolanan doðal enerji rezervlerinin normal seviyenin üstünde artýþ göstermesi ve saðlýk sorunlarýna yol açmasýdýr obezlik. O zaman ABD’nin fazla yað rezervi mi var, ne dersiniz? Irak petrollerini baþka zaman hesaplarýz. Ya geliri midesine güç yetiremiyor, ya da aklý midesine hakim olamýyor olmasýn! Ya da kendini her þeyin tek sahibi sanacak kadar yoldan çýktýlar. Veya hala evrim teorisine inanýyorlar da, çok yiyerek baþka bir canlýya mý dönüþmek istiyorlar? Yoksa o yönde çok dua ettiler de dualarý mý kabul oldu? Baþka bir deyiþle kendini, insaný ve doðayý yok etmeye baþlayan bir tüketim kültürünün ve lüks hastalýðýnýn ortaya çýkardýðý, sadece kendi midesini düþünen “obezite canavarý”na mý dönüþtüler? Bence evet. Obezite durgunluk içerisinde enflasyon ve iþsizlik demek. Yediðini yakamýyorsun, ama enerji

Bir öðrencinin mazisi rim. Peþimi býrakmaz anýlar. Kahvaltý çeþitlerime baktýðýmda yine o eski günler belirdi gözümün önünde. Pek sevmezdim okulun kahvaltýlarýný. Genelde beyaz peynir, kaþar, zeytin ve ufak kutu bal ve reçel. Yalnýz çay sýnýrsýzdý. Arada bir patates kýzartmasý ya da Çokokrem çýkardý ki o zamanlar kýtlýktan çýkmýþ gibi saldýrýrdýk. Çok özledim, hem de çok... Yurt hayatý bana neler öðretmedi ki. Üstün Dökmen’in dediði gibi, “yaþama iliþmedim, yaþama tam yerleþtim” yurt hayatýyla. Küçük yaþta ailemin emsalsiz bir hazine olduðunu anladým. Arkadaþ, dost ve kardeþ sevgisinin önemini kavradým. Belki de en önemlisi O’na þükretmesini öðrendim. Kendime geldiðimde hafif bir tebessüm belirdi yüzümde. Ýyi ki orada bulunmuþum... Zaman su gibi akýp gidiyormuþ meðer. Zaten insanoðlu bunun farkýnda olsa, “keþkeler” olmazdý sanýrým. Ben bir taraftan eski günleri yad edip kahvaltýmý yaparken, evden çýkma vaktinin geldiði, tam karþýmdaki duvarda asýlý olan saat sayesinde gözüme iliþti. Masadan kalkýp bahçeye açýlan kapýyý araladým ve gökyüzüne baktým. Parçalý bulutlarýn bana bakýþý hiç hoþuma gitmemiþti. Sanki tuzak kuracaklarmýþ gibi duruyorlardý. Rüzgar, bahçedeki elma aðacýnýn yapraklarýný okþadýðý gibi yanaðýmý okþamaya baþlamýþtý. En iyisi sýký giyinip þemsiyemi yanýma almak. Hazýrlandým, çantamý çapraz bir þekilde omzuma astým ve yola çýkmak üzere evden ayrýldým. Nereye mi gidiyorum? Yaþam kalitemi, çevremin kalitesini ve belki de dünyanýn kalitesini artýrmaya; üniversiteye... Yasin Babacan

Daðýtým þikayetleriniz için

1

ABONNEE GEGEVENS / ABONE BILGILERI

ABONNEEFORMULIER ABONE FORMU

ABONNEEFORMULIER / ABONE FORMU .............................

Voor- en achternaam: .............................................................................. Bedrijfsnaam:........................................................................... Adý ve soyadý Þirket adý Bezorgadres: ............................................................................................ Nr: ............................... Teslim adresi No Postcode: ............................................ Plaats:............................................................................... Posta kodu Þehir Tel.1:.................................................... Tel.2: .......................................................... E-mail:.......................................................................

2

BETAALWIJZE / ÖDEME ÞEKLÝ

3

[ ] Acceptgiro €25 per jaar Posta çeki senelik 24€

FACTUUR GEGEVENS (indien afwijkt van 1) / FATURA BÝLGÝLERÝ (abone bilgilerinden farklý ise)

Bedrijfsnaam: ........................................................................................... Þirket adý Adres:........................................................................................................ Nr: ............................... Adresi No Postcode: ............................................ Plaats:............................................................................... Posta kodu Þehir Tel.: ........................................................................................................... E-mail:...................................................................................... 4

Datum Tarih

Handtekening Ýmza

......................................

......................................

Hierbij verklaar ik dat er tot wederopzegging door Stichting Time Media Group van mijn rekening gelden mogen worden geincasseerd (bij aankruisen van Automatische incasso). Indien de abonnee bezwaar heeft tegen het geincasseerde bedrag dan dient de abonnee zich in eerste instantie te wenden tot Stichting Time Media Group. Als de abonnee het wenst dan kan de abonnee binnen 30 dagen het geincasseerde bedrag terug laten boeken. De abonnee dient dan op een andere manier, het verschuldigde bedrag, te betalen. Tevens verklaart de abonnee geen bezwaar te hebben tegen opname van de bovenvermelde persoonsgegevens in een geautomatiseerd bestand. De abonnementen kunnen na 1 jaar worden opgezegd, per einde van de maand, met in achtneming van 1 maand opzegtermijn.

010-2013747

Hollanda - Wekelijks Nieuws- en Opinieblad

Datum / Tarih:

Baský adedi ( Oplage): 10.000

.........................................................................

Sahibi ( Uitgever)

Contactpersoon / Abone yapan:

[ ] Automatische incasso €24 per jaar Rekeningnummer: ...................................................... Otomatik tahsil senelik 24€ Hesap no

(Klachten over bezorging)

Kasým (November) 2008 - Nr.: 89 Time Media Group

Hang 4, 3011 GG Rotterdam

Tel.: 010-2013744

PB 21028, 3001 AA Rotterdam

Fax: 010-2013749

.........................................................................

info@zamanhollanda.nl

.........................................................................

Müdür ( Directeur)

Tel.:

Genel Yayýn Müdürü ( Hoofdredacteur)

.........................................................................

www.zamanhollanda.nl Alaattin Erdal

gsm: +31(0)6 41 362 995

Time Media Group Hang 4, 3011 GG Rotterdam PB 21028, 3001 AA Rotterdam

ma t/m vr hafta içi zaterdag cumartesi

yazar@zamanhollanda.nl

Basri Doðan-Amsterdam

dogan@zamanhollanda.nl

Yasin Yaðcý-Rotterdam

yagci@zamanhollanda.nl

Temsilciler ( Vertegenwoordigers) Asým S. Mecidhan-Deventer

mecidhan@zamanhollanda.nl

09:00-17:00

Fazlý Altýntaþ-Eindhoven

altintas@zamanhollanda.nl

09:00-12:00

Abdulmuttalip Demirci-Amsterdam

demirci@zamanhollanda.nl bolat@zamanhollanda.nl

Kemal Bolat-Noord-Holland

Contactpersoon / Abone yapan

.........................................................................................................................................................

Notities / Notlar ...........................................................................................................................................................................................

Köksal Yazar

Haber merkezi ( Correspondenten)

Abonnee service / Abone servisi

Tel.: 010 20 13 747

Yusuf Alan

Reklam Müdürü ( Advertenties)

balban@zamanhollanda.nl

Mustafa Balban-Zuid-Holland Ayhan Güleç-Brabant

gulec@zamanhollanda.nl

...............................................................................................................................................................................................................

Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging): 010-2013747

...............................................................................................................................................................................................................

ISSN: 1871-4722


ZAMAN

3

HOLLANDA

GÜNDEM

1 KASIM 2008

Soru ve cevaplar

S

on zamanlarda deðerli okurlarýmýzdan oturum hakkýnda birçok soru aldým. Bu sorulardan bazýlarý medyada sýk sýk gündeme gelen ve geneli ilgilendiren konular olduðu için sizlerle paylaþmak istiyorum. Soru: Yurt dýþýnda yapýlmasý gereken uyum sýnavlarý kaldýrýldýðýna dair haberler çýktý. Bu haberler ne derecede doðru? Hollanda’ya gelecek olan yabancýlar 2005 yýlýnda kanunlaþan ve 15 Mart 2006’da yürürlüðe giren “uyum sýnavý yasasýna” göre, uyum kurslarýna tabi tutuluyor ve bu kursun sonunda yapýlan sýnavda baþarýlý olunursa MVV veriliyor. Geçtiðimiz aylarda Amsterdam Mahkemesi, aile birleþimi yoluyla Hollanda’ya gelecek bir Faslý kadýnýn kendi ülkesinde uyum sýnavýna zorla tabi tutulmasýný yersiz buldu. Faslý kadýn yaklaþýk iki senedir Hollanda’ya gelmeye çalýþmaktaydý ve okuma-yazma bilmediði için uyum sýnavýnda baþarýsýz olmuþtu. Bu sýnavý almak için kendi ülkesinde önce okumayazma öðrenmesi gerekiyordu. Bu karardan sonra birçok vatandaþýmýz uyum yasasý kalktý diye Þ. AKDEMÝR-SÜZEN AVUKAT sevindi. Þunu belirtmek gerekir ki maalesef uyum yasasý kaldýrýlmamýþtýr. Her ne kadar mahkeme böyle bir karar verdiyse de, bu karar þu an uygulanamaz, çünkü Göç ve Vatandaþlýk Dairesi (IND) bu kararý iptal ettirmek için “Raad van State” denilen mahkemeye temyiz baþvurusunda bulundu. Bu süre içerisinde, yüksek mahkemenin kararý çýkýncaya kadar, normal prosedür devam etmektedir ve Hollanda’ya gelmek isteyen vatandaþlar uyum sýnavýný geçmek zorundadýrlar. MVV vizesine baþvurmak isteyenlere bu yüzden önce sýnava girmelerini tavsiye ediyorum. Sýnava girilmediði takdirde vize reddedilecektir ve yine bu kararý iptal ettirmek için hukuki prosedürler baþlatmak zorunda kalýnabilir. Soru: Hollanda’da oturum izni olmadan yaþayan yabancýlara oturum mu veriliyor? Bildiðiniz gibi Hollanda’da 1 Nisan 2001 tarihi öncesi iltica baþvurusu yapan yabancýlar gecen yýl yürürlüðe giren af yasasýndan yararlanarak oturum hakký kazanmýþlardýr. Bu yasadan sadece iltica baþvuru yapmýþ olan yabancýlar yararlanabildiler. Ancak Den Bosch Mahkemesi geçtiðimiz günlerde ilginç bir karar verdi. Af yasasýnýn sadece iltica baþvurularýný kapsamasýnýn, Uluslararasý Ýnsan Haklarýna aykýrý olduðunu öne sürdü. Mahkemenin açýklamasýna göre af yasasýnýn sadece iltica baþvurularýný kapsamasý eþitlik hakkýna ters düþüyor. Mahkemeye göre bu af 1 Nisan 2001’den önce baþvuru yapan herkesi kapsamalýdýr. Fakat mahkeme kararýnýn þu an bir hükmü yoktur. Çünkü bu uzun bir prosedürün ilk aþamasý ve IND savunmasýný yapacak (ve aksi fikir beyan etmesi durumunda) mahkeme kararý tekrar gözden geçirecek ve ayný sonuca varýrsa IND karara itiraz edip yüksek mahkemeye gidecektir. Yani birisi çýkýp da bakýn Den Bosch mahkemesi böyle bir karar verdi ve ben bu karara göre çýkarýlmýþ olan af yasasýndan yararlanabilirim (henüz) diyemez. Çünkü Den Bosh Mahkemesinin bu kararýna henüz son nokta konulmadý. Umuyoruz ki mahkemenin verdiði karar kabul edilir, bunu hep beraber bekleyip göreceðiz. Soru: MVV-vizesi alýrken IND ikinci bir iþi kabul ediyor mu? IND’nin maaþ sýnýrý yüksek olduðundan birçok kiþi eþini Hollanda’ya getirmekte zorlanýyor. IND ikinci bir iþi kabul etmek zorundadýr. Ancak dikkat edilecek husus vize baþvurusunda bulunduðunuz zaman iki iþ sözleþmesi de en az 1 sene geçerli olmalýdýr. Bu ek iþten elde edilen maaþla IND’nin maaþ talebini yerine getirebilirsiniz. MVV- vizesine baþvuru yapanlarýn alt yaþ sýnýrýnýn 24’e çýkarýlacaðý doðru mu? Þu an böyle bir karar yok, ayrýca böyle bir kararýn önümüzdeki günlerde çýkacaðýný da zannetmiyorum. Yaþ sýnýrý hala 21’dir ve iki taraf için de geçerlidir. Dolayýsýyla Henüz 21 yaþýna girmemiþ olan bir kiþinin vize baþvurusunda bulunmasýnýn her hangi bir anlamý yoktur, çünkü yapýlan vize baþvurusu reddedilmektedir. Lucardie & De Visser Advocaten Tel: 070-3630076

Þahin Fidan, Uluslararasý Avrupa Full Contact Karate Þampiyonasýnda birinci oldu Tilburg þehrinde karate hocalýðý yapan, Hollanda Enshin Karate Baþkaný Þahin Fidan, Almanya‘nýn Freiburg þehrinde yapýlan Avrupa Full Contact þampiyonasýnda birinci oldu. Þahin Fidan finalde rakibini iki kez düþürerek müsabakayý nakavtla kazandý. Bu dereceyle Japonya’daki All Japan ve Amerika’daki Sabaki Challenge müsabakalarýna katýlma fýrsatý yakaladý. Enshin Karate Full Contact sis-

temi olmasýna raðmen bazý dairesel adýmlarla kullanýlan “sabaki” tekniði ile daha çok savunma aðýrlýklý bir sistem. Rakibinin ataðýný özel tekniklerle kendisine karþý uygulayarak etkisiz hale getirme, “sabaki” olarak adlandýrýlýyor. Bu sistem Kyokushin, Judo ve Aikido’dan oluþan bir kombinasyon gibi düþünülebilir. Enshin Karate ile diðer karate sistemleri arasýndaki fark, sabaki teknikleri ile birlikte tutma, çekme ve atmanýn serbest olmasý.

16 yýldýr karate sporu ile uðraþan Þahin Fidan, Enshin Karate kurucularýndan Kancho Joko Ninomi ile tanýþtýktan sonra spor hayatýnýn son 7 yýlýný Enshin Karate ile devam ettirdi. Enshin Karatenin en önemli özelliklerinden biri de 5 yaþýndan 40 yaþýna kadar öðrencilerin olmasý. Þahin Fidan 1988’de kurulan ve dünyada çok hýzlý bir þekilde büyümekte olan Enshin Karateyi Hollanda’ya kazandýran hoca (sensei) olarak tanýnýyor. Fazlý Altýntaþ, Tilburg


GÜNDEM

ZAMAN

1 KASIM 2008

4

HOLLANDA

Ahmed Aboutaleb:

“Türkler zor günlerin baþarýlý çözüm üreticileri” Sosyal Ýþler ve Ýþ Ýmkanlarý Bakan Yardýmcýsý, Fas Kökenli Ahmed Aboutaleb, Türkiye’nin AB üyeliðine tam destek verdiðini açýkladý. Kraliçe Beatrix’in de onaylamasýndan sonra önümüzdeki ocak ayýndan itibaren Rotterdam Belediye Baþkanlýðý koltuðuna oturmasý beklenen Aboutaleb, bir toplantýya katýlmak üzere geldiði Ankara’da Zaman’a açýklamalarda bulundu. Hem Türkiye’nin hem de AB’nin karþýlýklý olarak birbirlerine ihtiyaçlarý bulunduðunu belirten Aboutaleb, “Biraz daha azim gösterilirse, Türkiye’nin üyeliði gerçekleþir.” deðerlendirmesinde bulundu. BASRÝ DOÐAN

Hollanda Sosyal Ýþler ve Ýþ Ýmkanlarý Bakanlýðý ile Kadýnýn Statüsü Genel Müdürlüðü (KSGM) tarafýndan düzenlenen “Toplumsal Cinsiyet Eþitliðinin Geliþtirilmesi” konulu toplantý hakkýndaki görüþlerini de açýklayan Ahmed Aboutaleb, Türkiye’de kadýnlarýn toplumdaki haklarýný engelleyen bazý bariyerlerin

HOROZ ÝNÞAAT

Kalite fiyat deðildir

Kapý Pencere Güneþlik Kepenk Mutfak Banyo

Restorant Bar Kahvehane ve Cafeler de... A dan Z’ye tüm inþaat yapýmý ÜCRETSÝZ FÝYAT SUNUMU

SÝGARA ÝÇME SALONLARI

Telefon: +31(0)6 81 77 41 93 - BENELUX

ANKARA, AMSTERDAM

bulunduðunu, ama bu bariyerleri kimlerin koyduðuna dikkat etmek gerektiðini söyledi. Aboutaleb, Hollanda’da 1960’larda kadýnlarýn yanlarýnda babalarý ya da eþleri olmadan resmi belgelere imza atma yetkileri bile yokken Türkiye’de kadýnlarýn oy kullanabildiklerini kaydetti. Her kültürde kadýnlar için engeller bulunduðunu ifade eden Aboutaleb, Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ýn bu konuda verdiði desteðin son derece önemli olduðunu belirtti. Aboutaleb, Bakan Nimet Çubukçu’nun, kadýn haklarý konusundaki çalýþmalarýnýn son derece önemli olduðunu söyledi. Aboutaleb “Bence Türkiye hiç durmadan, bu konuda daha da ileriye gitmeli.” dedi. Türkiye’nin Avrupa Birliði yolundaki çalýþmalarýna tam destek verdiðini belirten Ahmed Aboutaleb, “Türkiye AB’nin vermiþ olduðu kriterleri ciddi olarak kabullendi. Bunu biraz daha hayata geçirirse, önünde hiçbir engelin kalmayacaðýný düþünüyorum. Biraz daha azim, biraz daha gayret ile bunu önümüzdeki beþ altý yýlda baþarabilir. Çünkü Türkiye’nin AB’ye ihtiyacý olduðu gibi AB’nin de Türkiye’ye ciddi anlamda ihtiyacý var.” Ahmed Aboutaleb, Türklerin zor günlerin baþarýlý çözüm üreticile-


ZAMAN ri olduðunu söyledi. Türklerin hayatýn her safhasýnda aktif olduklarýný söyleyen Aboutaleb, özellikle dernekçilik konusunda Türklerin diðer milletlerin çok önünde olduðunu ifade etti. Ahmed Aboutaleb, “Ýçe dönük çalýþmalarý biraz dýþa dönük yaparlarsa her alanda daha baþarýlý olacaklarýndan hiç þüphem yok.” þeklinde konuþtu. Hollanda’daki yabancýlar ve Hollandalýlar arasýnda en çok Türklerin iþveren konumuna gelme arzu ve azmini taþýdýklarýný belirten bakan yardýmcýsý, Türklerin risklere göðüs gerebilme cesaretiyle iþ yeri açma alanýnda daha da baþarýlý olduklarýný dile getirerek, “Türklere yetiþmek çok zor. Bakýyorsunuz, imkansýzlýklara ve olumsuz bazý þartlara raðmen deðiþik alternatifler üreterek yeni iþ alanlarý oluþturuyor ve son derece baþarýlý oluyorlar. Ýþte örnek giriþimcilik budur. Zor durumlarda yeni alternatifler üretmek. Bu tür bir giriþimci nesle ihtiyacýmýz var. Biz de bakanlýk olarak Türklerin bu aktif iþ alanlarý açma çabalarýný destekliyoruz. Sosyal Ýþler ve Ýþ Ýmkanlarý Bakanlýðý olarak yeni iþ imkanlarý oluþturmada ve yeni iþyerleri açmada onlara yardýmcý oluyoruz. Bundan sonra da olmaya devam edeceðiz.” dedi.

5

GÜNDEM

HOLLANDA

1 KASIM 2008

Ahmed Aboutaleb 29 Aðustos 1961, Beni Sidel (Fas) doðumlu. 1976 yýlýnda ailesiyle birlikte Hollanda’ya göç etti. Kýsa sürede Hollandaca öðrenerek Meslek Yüksek Okulu Telekomünikasyon Bölümünde tahsil gördü. Mezuniyet sonrasý Veronica, NOS Radyosu ve RTL Haber kanalýnda muhabir olarak çalýþtý. Daha sonra Halk Saðlýðý, Refah ve Spor Bakanlýðý’nda basýn sözcüsü olarak görev yaptý. 1998 yýlýnda Forum Enstitüsü’ne müdür olarak tayin edildi. Ýþçi Partisi (PvdA) mensubu olan Aboutaleb, Amsterdam Belediyesi’nde 2004 – 2007 arasýnda Eðitim, Gençlik, Ýþ ve Gelir konularýnda belediye baþkan yardýmcýlýðý (encümen üyeliði) yaptý. 22 Þubat 2007 tarihinden bu yana 4. Balkenende kabinesinde Sosyal Ýþler ve Ýþ Ýmkanlarý Bakan Yardýmcýlýðý görevini yürütüyor. Rotterdam Belediye Meclisi, uzun tartýþmalarýn ardýndan, belediye baþkanlýðý için aday olan Hýristiyan Demokratlar Birliði (CDA) mensubu, þimdiki Maastricht Belediye Baþkaný Gerd Leers’in yerine, Ýþçi Partili Ahmed Aboutaleb’i tercih etti.

“Hiç kimse þüphe etmesin. Kökeni ne olursa olsun ben herkesin belediye baþkaný olacaðým” Dünyanýn ikinci büyük liman kenti olan Rotterdam’a Belediye Baþkaný olarak atanmasýnýn kendisi için onur verici olacaðýný

söyleyen Ahmed Aboutaleb, Rotterdam’ýn yeni belediye baþkaný olmasý için belli prosedürlerin bulunduðunu, atamanýn Ýçiþleri Bakanlýðý ve ardýndan Kraliçe Beatrix tarafýndan resmen onaylamasý gerektiðini söyledi. Ahmed Aboutaleb,

“Bütün bu prosedürler yerine geldikten sonra hiç kimse þüphe etmesin ki kökeni ne olursa olsun ben herkesin belediye baþkaný olacaðým. Kimseyi ayýrt etmeden herkese eþit mesafede kalacaðým. Herkes ile uyum içinde çalýþacaðým. Bunlarýn

baþýnda polis, liman yöneticileri, eðitimciler ve diðer kurumlar ile birlikte çalýþacaðým, onlarý dinleyeceðim. Belediye Baþkaný olarak ani ve sert kararlar almayacaðým. Kalýcý çözümler üretmek için mücadele vereceðim.” þeklinde konuþtu.


GÜNDEM

ZAMAN

1 KASIM 2008

6

HOLLANDA

YorTrust Financial Services BV’nin sahibi ve finans uzmaný Þenol Kabakçý

Dünyayý sarsan kriz Hollanda’yý nasýl etkiledi? ABD’de 2007 yaz aylarýnda baþlayan kriz þu an Hollanda’yý da etkiliyor. Finans sektöründe yaþanan sýkýntýlar dünya ekonomisini de etkiledi. Hükümetler, iflas eden bankalara ve piyasalara, taze para aktararak krize müdahale etmeye çalýþýyor. Ancak uzmanlara göre, 1929 dünya ekonomik krizi ile karþýlaþtýrýlan son geliþmeler, devlet müdahalesi ve taze para akýþýyla durdurulacaða benzemiyor.

FAZLI ALTINTAÞ

ROERMOND

Krizin Hollanda’ya etkisi hakkýnda Roermond’daki YorTrust Financial Services BV’nin sahibi ve finans uzmaný Þenol Kabakçý ile görüþtük.

rýnda müþterilerimizin kiþisel tercihlerine göre en uygun çözümü sunuyoruz. Bunun yanýnda 2007’den itibaren emlak sektörüne de girdik.

Sizi ve þirketinizi tanýyabilir miyiz?

Mali krizin Hollanda’ya ne gibi tesirleri oldu?

1977, Sittard doðumluyum. Hollanda’da üçüncü kuþak olarak iki çocuklu bir iþçi ailesinin en büyük çocuðuyum. Mali Müþavirlik (heao), Sigorta ve Finans eðitimleri aldým. 2003’te faaliyetlerine baþlayan þirketin ayný zamanda yöneticisiyim. Dinamik bir þekilde finans sektöründe hizmet vermekteyiz. Ýpotek, kredi, sigorta ve emeklilik konula-

Krizin þu noktalarda Hollanda’yý etkilediðini gözlemliyoruz: Kýsa ve uzun vadeli ipotek kredi faizleri yükseldi. Borsalarda (AEX) sert düþüþler yaþandý. Bankalar kredi þartlarýný zorlaþtýrdý. Finans kurumlarý maddi problemler yaþýyor. Ev fiyatlarýnýn 18 seneden sonra ilk defa düþtü-

ðü görüldü. Ev satýþlarý azalýyor. Bankalar tarafýndan yapýlan zorunlu ev satýþlarýnýn sayýsýnýn artmasý. Halkýn güveninin sarsýlmasý. Sizce krizin Amerika’da býrakmýþ olduðu etkinin benzeri Hollanda’da yaþanýr mý? Amerika’da yaþanan krizin aynýsýnýn Hollanda’da yaþanmasý, sistem farklýlýðýndan dolayý düþük bir ihtimal. Bir süredir ipotekler için önlem alýnýyor. Yüksek miktarlarda kredi vererek ipotek alanlarý daha sonra geri ödemede zor duruma düþürmek istemiyorlar. Euro’nun gelmesiyle birlikte fiyatlar yükseldi. Yüksek enflasyon kendini göstermeye baþladý. Normal vatandaþ daha fazla lüks içerisinde yaþamak istiyor. Ýlk alýnan ev veya arabanýn daha güzeli, daha büyük ve daha lüksü olmalý diye düþünülüyor. Böylece her geçen gün geçinmek daha da zorlaþýyor. Bu krizin dünya ekonomi-

sini bir süre daha sarsacaðý bekleniliyor. Sizce bu kriz, finans þirketleri ve bankalarý deðil de normal halký nasýl etkiliyor? Halk için bu “kredi krizi” mi ? Yoksa “bütçe krizi” mi? Bankalar ve finans þirketleri için bu kriz “kredi krizi” çünkü onlarýn verdikleri paralar geriye daha yavaþ dönüyor. Halk için bu durum daha farklý. Bankanýn bir ipotek müþterisinden çok düþük faiz aldýðýný (Amerika’daki gibi) ama bu faizin bir süre sonra yükseleceðini düþünürsek ortaya þu problem çýkýyor: Düþük faize güvenip faiz yükselirken yaþam standardýnýzý kontrol altýnda tutmazsanýz, yani “ayaðýnýzý yorganýza göre uzatmazsanýz” ortaya para yani bütçe sýkýntýsý çýkýyor. Halk için de “kredi krizi” olmaktan daha çok para sýkýntýsý yani “bütçe krizi” olarak görülüyor. Halkýn bütçe krizine girmesini devlet ve finans uzmanlarý kontrol edemiyorlar mý? Siz müþterilerinize bütçe krizi hakkýnda neler tavsiye ediyorsunuz?

Maalesef, ipotek ve finans uzmanlarý müþterisinin harcamalarýný kontrol edemiyor. Müþterilerin çoðu kendi yollarýný çiziyor. Devlet de vatandaþlarýný fazla etkileyemiyor. Reklamlara (kredi) yasak getirmenin faydasý olduðu gibi zararlarý da oluyor . Vatandaþýn kendisinin bilinçli olmasý gerekiyor. YorTrust Financial Services danýþmanlarý olarak vatandaþlarýn bazý olaylarý idrak etmesinde yardýmcý oluyoruz. Halkýmýz bu uyarýlara uyup önlem alýrlarsa krizden fazla etkilenmezler. Birçok vatandaþ bu geliþmelerden huzursuz ve krizin kiþisel sonuçlarý ne olacak diye merak ediyor. Kýsacasý bu krizde insanlar ne yapmalý? Ýlk baþta paniðe gerek yok. Bankalarda yatan paralarýmýzýn Merkez Bankasý tarafýndan verilmiþ olan belirli bir garantisi var. Birikmiþ paralarýnýzý birkaç bankaya yatýrýrsanýz daha iyi olur. Ayrýca herkesin (finansal) geleceðini ve beklentilerini ailece düþünmeleri ve yönlendirmesi gerekiyor.


ZAMAN

7

GÜNDEM

HOLLANDA

1 KASIM 2008

“Gülen’in gayesi barýþ ve diyalog”

Avukat ücretleri

Diyalog Akademisi’nde düzenlenen ‘Barýþ ve diyaloga ilham verenler’ adlý sempozyumda Erasmus ve Fethullah Gülen ele alýndý. Erasmus Evi Vakfý ve Diyalog Akademisi tarafýndan ünlü düþünür Erasmus’un doðum yýldönümü vesilesiyle düzenlenen sempozyuma katýlan konuþmacýlar, her iki düþünürün de hümanist olduðuna dikkat çekerek, ikisinin de en önemli gayelerinin insanlýk barýþý olduðunu dile getirdiler. Açýlýþ konuþmasýný Hollanda eski baþbakanlarýndan Dries van Agt’ýn yaptýðý programa, Rotterdam Erasmus Üniversitesi öðretim üyesi Dr. Henri Krop ve tarihçi Dr. Leo Molenaar Erasmus’u, Dr. Pim ValGürkan Çelik, Dries van Agt'a Mesnevi'nin kenberg, ve Gürkan Çelik ise FetHollandaca tercümesini hediye etti hullah Gülen’in hayat felsefesini anlattýlar. naar, Erasmus’un yazdýklarý arasýnda MüslüAvrupa’da diyalog yýlýnýn kutlandýðý bir manlar ve Türklerin de yer aldýðýný kaydetti. dönemde ve Erasmus’un doðum gününde Erasmus’un Türklere bakýþýnýn çok da olumlu düzenlenen bu sempozyumun son derece olmadýðýný hatýrlatan Molenaar, “Geçmiþte bir önemli olduðunu belirten Hollanda eski baþTürkü öldüren cennete gider diye bir inanýþ bakaný Dries van Agt, açýlýþ konuþmasý yapvardý. Ama þimdi Türklerle birlikte yaþýyoruz. maktan duyduðu memnuniyeti dile getirdi. Onlar da bizim gibi bu toplumun bir parçasý.” “Özel bir program, özel bir zamanda ve özel deðerlendirmesinde bulundu. Erasmus’un bir mekanda” diye konuþan Van Agt, hem tolerans ve hoþgörü gibi iki anahtar kelimeye Erasmus hem de Gülen’in dünya barýþý için büyük bir önem verdiðini kaydeden Moleçaba gösterdiklerini kaydetti. Erasmus’un yeni naar, bu iki kelimeye Fethullah Gülen’in de nesiller tarafýndan pek bilinmediðine de deðibüyük deðer verdiðini söyledi. nen Van Agt, bu çerçevede þu örneði verdi: Fethullah Gülen ile ilgili olarak bir konuþ“Sabah bir televizyon programýný izliyordum. ma yapan, ABD’deki Loyala Yüksek OkuBir sunucu Rotterdam’da, sokaktaki insanlara lu’ndan öðretim üyesi Pim Valkenberg ise, Erasmus kim diye soruyor. Ne yazýk ki kimse Gülen’in dinler arasýnda bir diyalog köprüsü doðru cevap veremedi. Kimisinin aklýna köprü, inþa etmek için çaba sarf ettiðini vurguladý. kimininse hastane geldi. Bu tabii üzdü beni.” Þimdiye deðin bu köprünün kurulmasý için Týpký, dile getirdiði düþünceleri evrensel mücadele eden birçok isimle karþýlaþtýðýna da bir hal alan Erasmus gibi Fethullah Gülen’in deðinen Valkenberg, “Bunlarýn hepsinin arka de önemli bir düþünür olduðunu belirten Van planýna baktýðýnýzda öncülük eden tek bir Agt, buna örnek olarak ise, uluslararasý alanda isme rastlýyorsunuz. O da Gülen’dir. Bu dünyanýn saygýn yayýn organlarý arasýnda yer insanlarýn ilham aldýklarý kiþi Gülen’dir.” alan Amerikan Foreign Policy dergisinin dedi. düzenlediði “Yaþayan En Büyük 100 EntelekBizzat tanýþmasa bile Gülen’in kendisine tüel” anketinde Fethullah Gülen’in birinci Bediüzzaman Said Nursi’yi örnek aldýðýný olmasýný gösterdi. Gülen’in Hollanda’da da belirten Valkenberg, Gülen’in özellikle 80 ve gündeme geldiðini belirten Van Agt, bundan 90’lý yýllardan baþlayarak önemli atýlýmlar yapbir süre önce önyargýlardan hareketle bir protýðýný kaydetti. Dünyanýn dört bir tarafýnda gram yapan NOVA’nýn çalýþmalarýný hatýrlaaçýlan eðitim kurumlarýný buna örnek olarak tarak, bu ve benzeri olumsuz çabalarýn boþa gösteren Valkenberg, Gülen’in daha sonra çýktýðýna deðindi. 11 Eylül, Londra ve Madrid Amerika’ya gittiðini söyledi. Bugün saldýrýlarýnýn Müslümanlara karþý bir öfke Gülen’den ilham alanlarýn açtýklarý eðitim oluþturduðunu da dile getiren eski Baþbakan kurumlarýnýn sayýsýnýn 500’ü geçtiðini ve buna Van Agt, bu baðlamda Fethullah Gülen’in paralel olarak medya sektörü de olmak üzere barýþ adýna yaptýðý çalýþmalarýn son derece bir çok alanda önemli hizmetlerin yapýldýðýna önemli olduðunu söyledi. dikkat çeken Valkenberg, bu hizmetlerin hepAçýlýþ konuþmasýndan sonra kültür tarihsinin temel gayesinin ise dünya barýþý ve diyaçisi Liesbeth Levy’in moderatörlüðünde Eraslog olduðunu dile getirdi. mus ve Gülen’in düþünceleri ve yaptýklarý Sempozyumda son konuþmayý yapan çalýþmalar masaya yatýrýldý. Erasmus’un dile Diyalog Akademisi Baþkaný Gürkan Çelik ise, getirdiklerinin sadece yaþadýðý çað ile sýnýrlý Gülen ile Erasmus arasýndaki benzerliklere kalmadýðýný, onun dönemini aþan bir özellikte dikkat çekti. Gülen Hareketinin daha çok eðiolduðunu belirten Erasmus Üniversitesi öðretim ve diyalogu ön plana alan bir özelliði tim üyesi Dr. Henri Krop, o dönemde filli bir bulunduðuna deðinen Çelik, en önemli amakriz yaþayan Avrupa’ya Erasmus’un düþüncecýn Müslüman ile Müslüman olmayanlar aralerinin iyi bir reçete sunduðunu ifade etti. 16. sýnda esaslý bir köprü kurmak olduðunu söyyüzyýlda yaþayan Erasmus’un Hýristiyan bir ledi. Çelik, hiyerarþik bir yapýlanmaya sahip hümanist olduðunun altýný çizen Krop, ünlü olmayan hareketin, siyasetten uzak ve sosyal düþünürün sürekli iyi bir insan olmayý öðütiçerikli olduðunu ifade etti. Çelik daha sonra lediðini, çünkü ona göre iyi bir insan ayný þöyle konuþtu: “Fethullah Gülen’in yol göszamanda iyi karaktere ve iyi davranýþlara da termesiyle açýlan eðitim kurumlarý son derece sahip olur dedi. Dr Krop, gerçeðin peþine moderndir. Gülen, politika ile arasýna mesafe düþen Erasmus’un düþüncelerinin temelinde koymuþtur. Muhalif bir hareket deðildir ve hoþgörü bulunduðunu belirtti. böyle bir amacý da yoktur. Gülen’e göre diyaDiyalog Akademisi’yle bundan bir süre log ve barýþ için çalýþmak, ayný zamanda Ýslaönce tanýþtýklarýný ve onlarýn Erasmus, kendimi bir çabadýr.” lerinin ise Fethullah Gülen hakkýnda bilgi Sempozyumda daha sonra konuþmacýlar sahibi olmak istediklerini belirten Erasmus Evi dinleyicilerinden gelen sorulara cevap verdi. yöneticilerinden tarihçi Dr. Leo Molenaar ise, Program, davetlilere ikram edilen akþam bu sempozyumun böyle bir düþüncenin ürünü yemeðinin ardýndan sona erdi. olduðunu söyledi. Zaman Gazetesi’nde bir Yasin Yaðcý, Basri Doðan, Yusuf Avcu, sene boyunca kaleme alýnan Erasmus ve MevRotterdam lana ile ilgili yazýlara da dikkat çeken Mole-

Deðerli Zaman Hollanda okuyucularý,

BAHATTÝN AYDIN

S

izleri bu ayki yazýmda Spuistraat 10 Advocaten hakkýnda bilgilendirmek istiyorum. Spuistraat 10 Advocaten, Amsterdam’da hizmet veren, bilgilendirme ve hukuksal yardým alanýnda uzmanlaþmýþ bir avukat bürosudur. Bir yýla yakýn bir süredir bu büroda görev yapmaktayým. Farklý kurum ve þahýslara hizmet sunmaktayýz. Spuistraat 10 Advocaten çok zengin bir tarihi geçmiþe sahiptir. Eski ismi ile Bureau Rechtshulp, deneyimli avukatlarý ve Amsterdam’ýn farklý yerlerindeki hizmeti ile tanýnmýþtýr. Yetmiþli yýllardan beri kapýlarýný hakkýný arayan on binlerce insana açmýþ bir kuruluþtur. Profesyonel, yüksek öðrenimli ve deneyimli hukukçular tarafýndan ev, iþ, Hollanda’da oturum izni ve sosyal haklar konularý hakkýnda ücretsiz veya az bir ücret karþýlýðýnda hukuksal yardým vermektedir. 1 Ocak 2006 itibari ile Bureau Rechtshulp yeni yapýlanma nedeni ile devlet tarafýndan kaldýrýldý. Bureau Rechtshulp tarafýndan yapýlan çalýþmalarýn büyük bir bölümü Spuistraat 10 Advocaten tarafýndan devralýndý. Yeni ve modern bir avukat bürosu olan Spuistraat 10 Advocaten, ayný lokalde, ayný hukukçularla, ayný kesime hitap ediyor. Böylelikle Amsterdam’da farklý alanlar-

AVUKAT

daki hukuk bilgisi ve hukuk deneyimi kaybolmadý. Spuistraat 10 Advocaten yeni avukatlarý ile de aile hukuku, ceza hukuku ve çevre hukuku alanlarýnda da hizmet vermeye baþladý. Devlet tarafýndan desteklenen hukuksal yardýmdan yararlanamayan kiþiler için de saat ücreti karþýlýðý yardým verilmektedir. Þu an Spuistraat 10 Advocaten, farklý dallarda uzmanlaþmýþ 22 avukatýyla hizmetlerini sürdürmektedir. Bizlerle irtibata geçtiðinizde sizlerin devlet tarafýndan desteklenen hukuksal yardým hakkýnýz deðerlendirilir. Eðer bu hakkýnýz var ise gelirinize göre bir defaya mahsus bir ücrete tâbii tutulursunuz. Eðer geliriniz çok düþük ise bir ücret talep edilmez. Bu yýl için önemli olan 2006 yýlýndaki geliriniz. Her zaman iki yýl önceki gelirinize bakýlýr. Siz Zaman Hollanda gazetesi okuyucularýna avukatlarla ücretsiz ilk görüþme imkaný sunuyoruz. Bizlere aþaðýda belirtilmiþ olan irtibat bilgilerinden ulaþabilirsiniz. Spuistraat 10 Advocaten E-mail: b.aydin@spuistraat10.nl Tel: 020-5205100 Cep: 06-42116048

1 Ocak 2008 itibari ile gelir sýnýrý ve avukat ücretleri Evli ve beraber oturanlar Yýllýk gelir 2006 t/m €22.500 €22.501 - €23.300 €23.301 - €24.600 €24.601 - €27.300 €27.301 - €32.400

Avukat ücreti €94 €148 €255 €449 €705

Bekarlar Yýllýk gelir 2006 t/m €16.200 €16.201 - €16.700 €16.701 - €17.500 €17.501 - €19.300 €19.301 - €22.900


KÜLTÜR

ZAMAN

1 KASIM 2008

8

HOLLANDA

Mardin’in kapýlarý sahiplerine göre çalýyor Foto: Þeyhmus Edis

Kapýmýzýn zili istediðimiz gibi çalabilir, kuþ sesi, bir melodi ya da ding dong. Fakat hiç bir ses dýþarýdan gelenin kimliðine dair ipucu vermez. Ya da evin içindekilerin durumunu dýþarýdakine ifade etmez. Oysa Mardin evlerinin ahþap kapýlarýndaki tokmaklar öyle mi?

ÞEYHMUS EDÝS

K

apý çalmak, açýlmasýný beklemek, bir hoþ geldin, bir güler yüzle karþýlanmak ya da kapýnýzýn çalýnmasýný beklemek, misafirperverlik, hoþgörü özlemidir çoðumuz için. Hele de kapýmýzý çalan, yolunu beklediðimiz bir sevdiðimiz ise. Her þehrin ayrý bir kültürü, ayrý bir tarihi deðeri vardýr ama bu konuda Mardin bir baþka. Mardin, tarihî evlerinden el sanatý ürünlere, yemeklerinden kapý tokmaklarýna kadar göz kamaþtýran bir kültürel zenginliðe sahip. Mardin yöresindeki mimarinin en ilgi çekici unsurlarýndan biri, kuþkusuz eski evler. Zamana meydan okumuþ, mimari üslubu, taþ duvarlarý ile günümüze kadar dimdik ayakta kalabilmeyi baþarmýþ Mardin evleri. Köþk evler, cumbalý evler, pencere kafesleri, ahþap ya da kesme taþ iþçiliði... Bunlar arasýnda bir ayrýntý daha kendini gösteriyor ki o da olaðanüstü güzellikteki kapýlar. Taþ evlerin bu ahþap kapýlarýný özel yapan þey de bir sanat eseri gibi duran tokmaklarý. Efsanelere konu olmuþ Mardin’in labirent sokaklarýný gezerken taþ evlerin kapýlarýný süsleyen kimi horoz, kimi aslan kafasý, kimi el figürü kapý tokmaklarý hemen dikkatleri çekiyor. Her evin ayrý bir kapý tokmaðý var. Kimi zenginliði, kimi asaleti kimi de hoþgörüyü temsil ediyor. Tahta kapýlarýn süsü gibi duran bu tokmaklar bir zamanlarýn kapý zili. Her tokmak farklý bir biçimde ses çýkarýr ve evin içindekilere ayrý bir mana ifade edermiþ. Türk’ü, Arap’ý, Kürt’ü, Süryanisi ve Ermenisi ile birlikte yaþayan 7 bin yýllýk bu kentte hayat bulan kapý tokmaklarý, eski evlerin adeta vazgeçilmez aksesuarlarýndan biri. Elektronik seslerin hayata karýþmadýðý dönemlerde duyulan bu tok vuruþlarýn kaynaðý, ev halini ifade eden çeþitli mesajlarý da barýndýrýyor içinde. Ýster mesajý, ister sesi, ister biçimi; kapý tokmaklarý baþlýbaþýna birer sanat eseri aslýnda. Kapý tokmaklarý Mardin’de yoðun olarak görülebiliyor ve günümüze kadar deðiþmeden gelebilmiþ. Þimdi bile kulplu ya da demir çubuklara özenle nakýþlanmýþ kapý

tokmaklarý her evin kapýsýný süslüyor. Her dinin her dilin ayrý bir kapý tokmaðý var Mardin’de. Hepsinin ortak bir sesi ise hoþgörü ve barýþýn sebi. Mizaca göre kapý tokmaðý Mardin’de bazen ev sahibinin mizacý hakkýnda fikir veren kapý tokmaklarýndan korkarsýnýz, bazen de ayný kapýyý tekrar tekrar çalmak için can atarsýnýz. Tokmak biçimleri arasýnda horoz kafasý, gaga aðzý, yýlan kafasý, aslan baþý, kadýn eli, de bulunuyor. Topuzlar, üçgenler, çubuklar, çengellerden oluþan

geometrik þekillerin hepsinde bir anlam, bir estetik yer alýyor. Kalýn ve sert aðaçlardan yapýlma çift katlý kapýlara monte edilen tokmaklarýn kullanýmý sýrasýnda çýkan ses tonu evin içinde veya avluda melodili þekilde yankýlanýrken, ihtiþamlý taþ evlerin görkemine de farklý anlamlar kazandýrýyor. Günümüzde diafon, görüntülü ekranlar, ziller, kuþ ötüþü, melodili kapý zilleri, uzaktan kumandalar, kartlý sistemler, sahibinin sesine duyarlý kapý kilitleri insanoðlunun hizmetine sunulurken, hiçbirisi eski kapý

tokmaklarýnýn verdiði mesaj inceliðini bir arada yansýtmýyor. Kapý kanadý üzerinde rastlanan çift tokmaklardan büyük olanýný eve gelen beyler, küçük olanýný hanýmlar kullanýrmýþ. Avluda, baþý açýk hanýmlar topluca sohbet ediyorlarsa, çalýnan büyük tokmak sesi dýþarýdan gelenin bir erkek olduðunu içeridekilere belli edermiþ. Ýçeride oturan beylere bir uyarý da küçük tokmak sesiyle oluyor. Bir hanýmýn eve geldiðini fýsýldýyor, kapý açýlana dek beylerin toparlanmalarýný saðlýyormuþ. Genellikle tokmaðýn vuruþ

yerinde yer alan metal kabaralý bölüm, sesin duyulmasýný saðlýyor. Dövme demir veya tunç dökümden imal edilen kapý tokmaklarý çeþitli þekil ve motiflerle, zengin süslemelerle, daha da gösteriþli hale getiriliyor. Yapýlýþlarýna göre ayný teknikler kullanýlan kapý tokmaklarý, ev sahibinin varlýk durumu hakkýnda da ipuçlarý veriyor. Örneðin, hayvan baþý motifleri özellikle güç ve kudreti temsil ediyor. Varlýklý ailelerin kapý tokmaklar üzerinde ise sýklýkla, aslan kafasý, koç baþý, kartal baþý, horoz gagasý gibi figürler kullanýlýrmýþ.


ZAMAN

9

HOLLANDA

GÜNDEM

1 KASIM 2008

Terör uzmanlarý þeamet habercisi gibi Emekli Korgeneral Salih Acarel, terörist eylemler sonrasýnda televizyonlarda felaket tellallýðý yapan emekli askerî uzmanlara tepki gösteriyor. Acarel Paþa’ya göre bilgi sahibi olmadan yapýlan yorum ve deðerlendirmeler hem vatandaþlarýn moralini bozuyor hem de fedakârca terörle mücadele eden güvenlik güçlerini demoralize ediyor.

ERKAN ACAR

R

ahmetli Cumhurbaþkanýmýz Turgut Özal’ýn elindeki çubukla askerî harita üzerinde paþalara taktik veriþini hatýrlayýn. Henüz 1. Irak Harekâtý’nýn yeni baþladýðý zamanlardý. Genelde sivilleri, askerlerden brifing alýrken görmeye alýþmýþ kamuoyu, Özal’ýn elindeki çubuðu bir o tarafa bir bu tarafa sallayýþýný hiç unutmadý. Aradan 10 yýlý aþkýn süre geçti. ABD’nin 2. Körfez Harekâtý’nda bu sefer manzara farklýlaþtý. Bunda televizyon sayýsýndaki artýþ da etkili oldu. Evlere televizyon ekranlarý aracýlýðýyla birçok emekli general gelmeye baþladý. Ellerindeki çubuklarla Irak haritasý üzerinde konuþan emekli askerlere çabuk alýþtýk. Geçmiþte tecrübelerini az da olsa kitap yazarak paylaþan emekli askerler, medyanýn terör, savaþ konularýnda vazgeçilmez danýþmanlarý oldu. Ýlerleyen süreçte farklý aktörler karþýmýza çýktý. Türkiye, sivil strateji uzmanlarýný yetiþtirdi. Özellikle Avrasya Stratejik Araþtýrmalar Merkezi’nin (ASAM) kurulmasýndan sonra süreç hýzlandý. Ardý ardýna “think tank” adý verilen strateji merkezleri kuruldu. Televizyonlarýn uzman ihtiyaçlarý buralardan karþýlanmaya baþladý. Bu geliþmeler ‘siviller, milli güvenlik, strateji, taktik meselelerden anlamaz’ önyargýsýnýn yýkýlmasýna da neden oldu. Ancak sistemde aksak taraflar da oluþtu. Yorum ve deðerlendirmelerde yapýlan hatalar gözlerden kaçmýyor. Özellikle Aktütün Jandarma Karakolu saldýrýsý sonrasýnda ekranlardaki asker ve sivil uzmanlar tartýþma konusu oldu. Bu uzmanlara tepki gösterenlerden biri de emekli Korgeneral Salih Acarel. Bölücü terörün geçmiþten bugüne geldiði noktayý en iyi deðerlendirenlerin baþýnda Acarel yer alýyor. 1981-1985 yýllarýnda o zamanki adýyla Hava Ýndirme þimdiki adýyla 1. Komando Tugay Komutanlýðý yaptý. Terör örgütü PKK 1984’te ilk eylemini yapýnca bölgeye Kayseri’den gönderilen komando birliklerini komuta etti. Televizyonlarda çok sayýda

terör uzmaný olduðunu söyleyen emekli Korgeneral Acarel, “Ne kadar bilmiþ var þaþýyorum. Ayný simalarý televizyonlarda görmekten býktým. Ýstihbarat uzmanlarý þeamet habercileri gibi. Doðru, bir konuda uzmanlar. O da milletimizin moralini bozma konusunda.” þeklinde düþüncelerini ifade ediyor. Genelkurmay Baþkaný Orgeneral Ýlker Baþbuð dahil birçok Genelkurmay baþkanýnýn hocalýðýný yapan Acarel, istihbarat konusunda uzman bir kiþilik. Televizyonlara çýkan uzmanlarýn istihbaratçýlýða soyunmalarýný ise þu sözlerle eleþtiriyor: “Ýstihbarat, göreve ve hedefe yöneliktir. Her haber istihbarat deðildir. Örneðin muharebe istihbaratý (düþman hava ve araziyi kapsar) biyografik istihbarat, teknik istihbarat vs. gibi ne kadar görev varsa o kadar istihbarat çalýþmasý var demektir. Bilinmesi gerekir ki, haber ve haber kaynaðý, haber toplama elemanlarý ayrý þeylerdir. Deðerlendirme makamý ayrýdýr. Emniyetin istihbaratý onun görevine yöneliktir. Askerinki de öyledir. Bunlarýn dýþýnda bu görevlere yönelik olmayan hiçbir þahýs ve

kurum istihbarata soyunamaz. Çünkü bilgisi de ve gücü de yoktur, milleti aldatýrlar. Ýstihbarat, kýrsalda baþkadýr, muharebe sahasýnda baþkadýr, yabancý bir ülkede baþkadýr. Yani Mata-Hari baþka. FÝTAÞ Sinemasý önünde uçan balonlar gösterisi yapan istihbarat elemanlarý baþkadýr. Haberin doðruluk derecesi ve haber kaynaðýnýn güvenilirlilik derecesi ayrý ayrý konulardýr. Bunlarý harp akademisi ve istihbarat okulunda okumayanlar da bilmez, anlattýklarý safsatadýr ve abesle iþtigaldir. Televizyonlarý dolduran sözde terör ve istihbarat uzmanlarý, bu eðitimi nereden almýþlarda konuþuyorlar. Bunlar bir terörist görüp konuþmuþlar mý? Bir askeri harita incelemiþler mi? Bu konularýn uzmaný asker, polis ve MÝT’tir. Yoksa üsteðmenlikten ayrýlmýþ veya baþka bir yerden bir ayaðý çukurda olanlar deðil.” Coðrafyayý bilmiyorlar Coðrafya konusunda uzman olan Acarel Paþa, medyatik uzmanlarýn Güneydoðu’daki daðlarýn adlarýný bile doðru telaffuz edemediðine dikkat çekiyor. Anadolu-Trakya’da

Salih Acarel kurulu Türk devletinin coðrafyasýnýn Türk coðrafyasý olduðunu dile getiren Acarel, “Türkiye’nin fiziki coðrafyasýnda Türkçe adlar kullanýlýr. Ve bu coðrafyada Gabar, Gerus ve Herekol vesaire antik ve mitolojik isimler yoktur. 1961 yýlýnda bu isimler Ýçiþleri Bakanlýðý ve Milli Savunma Bakanlýðý Harita Komutanlýðý’nýn yayýnladýðý kitapta deðiþtirildi. Gabar-Gerüþ (Küpeli Dað) Þýrnak’ýn batýsý olmuþtur. Herekol Daðý da (Eruh’un kuzeyi) Yazlýca olmuþtur. Daha niceleri deðiþmiþtir. Zaten Türkiye coðrafyasýný birtakým mitolojik ve antik, yani yabancý isimlerle anmak; Kapadokya gibi, Türkiye coðrafyasýna saygýsýzlýktýr.” diyor. Acarel, görevlerini yapan Silahlý Kuvvetler ve emniyet teþkilatý mensuplarýný aðza alýrken dikkatli

olunmasýný istiyor. Askerlik ve polislik mesleðinde en önemli unsurun moral olduðunu anlatan Paþa, bu yiðit meslek mensuplarýnýn kalbinin kýrýlmamasýný istiyor. Çanakkale’de 215 kiloluk top mermisini kaldýran Seyit Onbaþý’ya bu gücü verenin moral gücü olduðunu, bunun sarsýlmamasý gerektiðini vurgulayan Acarel þunlarý söylüyor: “Son Aktütün olayýnda Bayraktepe fedaileri her türlü övgünün üzerinde olup destansý görev yapmýþlardýr. Onlarý tenkit etmek son derece vefasýzlýktýr, þehitlere saygýsýzlýktýr. Onlar orada dedeleri gibi Bedrin Aslanlarý oldular. Yok karakol yerleri deðiþmeli imiþ falan filan. O karakollar yýllarýn tecrübesi, emeði ve araþtýrmasýyla seçilmiþlerdir. En azýndan onlarýn yerlerini seçen eski komutanlara saygýsýzlýktýr.”


KÜLTÜR

ZAMAN

10

HOLLANDA Foto: Ülkü Özel Akagündüz

1 KASIM 2008

Toprak eve turistik dönüþ B

ir varmýþ bir yokmuþ. Hatay’ýn Ekinci köyünde bir sürü toprak ev varmýþ. Duvarlarý samanla karýþýk çamurla sývanan, tavanýna kamýþ sýralanan bu evlerde oturmak o vakitler pek sýradanmýþ. “Aman ne saðlýklý evler, duvarlarý nefes alýyor. Tahta, toprak, sazlýktan toplanmýþ kamýþlar, malzeme de nasýl doðal nasýl!” demezmiþ hiç kimse... Köyün Arap sakinleri, o coðrafyada herkes nasýl yaþýyorsa öyle yaþayýp gidermiþ. Sonra beton evler görünmeye baþlayýnca, toprak evin hanýmlarý; “Aman çatýdan toprak dökülüyor, yok duvarý fareler deliyor.” bahanesiyle ‘muntazam’ beton kovuklara yerleþmiþ ve toprak evler bir köþede çürümeye terk edilmiþ. Ýþte o evlerden bir ev, köyde ‘Kuþlar’ lakabýyla bilinen Ateþ ailesinin evi tam da çatýsý uçmak üzereyken acayip bir þeye, rüyasýnda görse inanmayacaðý bir þeye dönüþüp pansiyon oluvermiþ. Öyle ya, sen yarým asýrdan bu yana, bir gözünde on bir çocuklu bir aileyi, diðerinde

Hatay’da Nusayri bir aile, yýkýlmak üzere olan toprak evlerini onardý ve turizme açtý. Bir gözünde on bir çocuklu aileyi diðer gözünde inekleri barýndýran üç odalý ev, son bir yýlda yedisi yabancý elli misafir aðýrladý. Turizmin ve hatta alternatif turizmin sýnýrlarýný zorlayan yeni bir tatil türüyle karþý karþýyayýz: “Bizimle yaþamak ister misiniz?”

inekleri barýndýr, sonra birileri Ýstanbul’dan, Ýzmir’den hatta yurtdýþýndan kalkýp sende konaklamak nasýl bir þeymiþ, görmeye gelsin. Masal gibi... Narlý, zeytinli, incirli odalar Ev nasýl bir yerde duruyor? Hatay’ýn kozmopolit yapýsýný bilenler için anlaþýlýr bir yerde; Arap Alevilerin yani Nusayrilerin yaþadýðý Ekinci beldesinde, sonradan dikilmiþ beton binalar ve bahçelerle çevrili bir sokakta... Ýster balkondan bakýn, ister tam karþýya geçin ya da bir yan bakýþ atmak için sokaða çýkýn, hep ayný þeyi göreceksiniz; mütevazý, insanî ve sevimli bir ev... Ön cephesinde üç

ÜLKÜ ÖZEL AKAGÜNDÜZ tahta kapý, birbirinden baðýmsýz üç oda; hepsinin de bir ismi var; Rummenî, zeytünî ve tinî, yani narlý, zeytinli ve incirli... Dýþarýda, çamur sýva içine gömülmüþ yuvarlak aynalar, kapýyý saran çiçekli sarmaþýk, duvar dibinde reyhan, fesleðen ve roka... Ýçeride bir ‘yaðmurdan sonra toprak’ kokusu, evin kýzý Aslý, toprak zemini sulayýp süpürüyor her sabah. Ahþap raflar üzerinde gecenin bir yarýsý caný turþu çekenler için bidon bidon turþu... Üç odada üç eski ayna; köy evlerinde hep olduðu gibi biraz yük-

sekte ve biraz eðimli... Ýlk ayna annenin çeyizinden çýkmýþ, sonra anneyle ayný yaþtaki teyzeler ziyaret edilmiþ ve ayný ‘gelinlik’ aynadan iki tane daha bulunmuþ. Odanýn tek fazlasý alafranga bir tuvalet ve duþ kabini; yoksa bir kenarda duran toprak testiden su içmek hâlâ sýradan... Toprak evimiz ya da ora ahalisinin söylediði biçimiyle beytuturab iþte böyle, eksiði olabilir; ama fazlasý asla... Þimdi gelelim, turizm meselesine; bir köþede ha göçtü ha göçecek diye beklenen ev, Anadolu’nun bir bir yýkýlýp giden kerpiç evleriyle ayný kaderi paylaþacakken nasýl oldu da turistik bir yapýya dönüþtü? Denilebilir ki, turizme açýlan onlarca ahþap

konak var; ama biz, bir gözü saman deposu, diðer gözü ahýr olan ve kaçýnýlmaz biçimde yoksulluðu simgeleyen ufacýk bir toprak evden söz ediyoruz. Mehmet Ateþ, evin küçük oðlu, Ýzmir’de Ýngilizce öðretmenliði yapýyor. Baba ocaðýna her geliþte içi acýyor, çocukluðunun geçtiði ev gözünün önünde eriyor. Ne yapmalý? Yýkýp da yerine bir bahçe mi yeþertmeli? “Az kala öyle olacaktý.” diyor Mehmet. Neyse ki, bir sabah ‘Buldum!’ diye baðýrmýþ ve eþiyle ablasýný yerinden zýplatmýþ. “Ýlk þok atlatýldýktan sonra kâðýdý kalemi aldýk, bize yardým edeceklerin listesini çýkardýk. Yapýlacak iþleri tek tek sýraladýk. Evin onarýmý bir ay içinde bitecekti; ama önce ailenin diðer fertlerinin ikna edilmesi lâzýmdý.” Baba iyi bir dinleyici, proje anlýk bir heyecanýn mahsulü müdür nedir, anlamaya çalýþmýþ. Saða sola daðýlmýþ ablalara, aðabeylere telefonlar açýlmýþ. Ýkinci perdede aileyi ve hatta mahallenin ihtiyarlarýný evin duva-


ZAMAN rýna elleriyle çamur sývarken görüyoruz. Uzak köylerden ‘çamur’ uzmaný hünerli kadýnlar bile var ekibin içinde. Çatýnýn kiremitleri, ‘Osmanlý tipi’ kiremitmiþ ve aslýna uygun olsun diye Adana’dan sipariþ edilmiþ. Evin babasý, bizim Ýsa amcamýz, “Ben sanmazdým böyle olacaðýný.” diyor þimdi, “Çok temizlik oldu, çok neþe oldu.” Evde günler nasýl geçer? Mahalle halkýnýn nostaljik turlar attýðý toprak ev, bir yýl içinde yedisi yabancý, elli kiþiyi misafir etmiþ. Ev

için belirli bir ücret ödeniyor tabii; ama siz ‘turizm’ hakkýnda bildiðiniz her þeyi unutun. ‘Bizimle yaþamak ister misiniz?’ sloganýyla yola çýkmýþ bir aile var karþýmýzda. Espri yalnýzca toprak evde deðil anlayacaðýnýz, orasý olabildiðince geç girmeniz gereken saðlýklý bir uyuma mekâný, asýl heyecan dýþarýda... Þimdi, beytuturabda günlerin nasýl geçtiðini kendimizden hareketle anlatalým. Sabah uyanýyoruz, tandýr yanmýþ, limon aðaçlarýnýn altýndaki masalar kahvaltý için hazýrlanmýþ. Büyük abla Sabahat, annesi

11

HOLLANDA

Edibe Teyze ile tandýr baþýnda, bir yiyenin bir daha unutamayacaðý biberli ekmeklerden piþiriyor. Masada ne var; zeytin salatasý, taze süt, tereyaðý, peynir, salatalýk, reçel, közlenmiþ biber, domates ve isteyenler için omlet... Çaylarý Sonay abi dolduruyor, Feyruz þarkýlarýnýn kesintisiz devam etmesi Mehmet’in görevi. Mâaile sofra baþýndayýz. Kahvaltý sonrasý Mehmet ve kýz kardeþi Firdevs rehberliðinde Antakya gezisi var. Serbest dolaþmak isteyenler telefonla uyarýlýyor; “Ýkindi çayýnda kýsýr var, geç kalma ha!” Ev ahalisi dýþarýdakini bekler ya, aynen öyle... Yorgunsunuz ve ortadan kaybolmak istediniz, sorun yok, ev zaten çok kalabalýk, insanlarla sarmalanmak istediniz, buyurun akþam çayýna, bahçede küçük yeðenler Berdan ve Dilan söz ve müziði kendilerine ait bir Arapça þarký söylüyor. Uzaklaþmak isteyenler Suriye’ye götürülüyor, çiftçi ruhlular zeytin toplamaya. Köy yürüyüþlerinde içli köfte yapýlan bir eve davet edilme ihtimaliniz bir hayli yüksek, en kötü ihtimalle dalýndan üzüm, incir yersiniz. Nusayri kültürüne gelince, evde bir Alevi kültüründen çok Arap kültürünün hâkim olduðu söylenebilir. Hatay’da bir Hýristiyan Arap ya da Sünnî Arap aileye konuk olsaydýnýz yine ayný dili duyacak, ayný müziði dinleyecek ve ayný yemekleri yiyecektiniz. Ýsa Amca vakit namazlarýný camide kýlan, kahvaltýda Yusuf ile Züleyha kýssasýný anlatan ve fesleðen koklarken salâvat getiren zarif bir amca. Misafirlerin ondan öðreneceði çok þey var; bahçeyi dýþarýya kapatmak için tellere sar-

maþýk yerine börülce sardýran bir ‘eski toprak’... Beytuturab yazlýk bir ev, çatýsýndan ve tahta kapýlarýndan içeriye rüzgâr alýyor; ama Mehmet Ateþ, eksikleri giderip bir teneke soba kurduktan sonra evi kýþ ziya-

KÜLTÜR

1 KASIM 2008

retçilerine de açmak istiyor. Henüz bir yaþýndaki bu ev þekillenmeye devam ediyor. Biz göremedik; ama önümüzdeki sene gidenler duvar dibindeki sekide, karþýdaki nar, incir ve zeytin aðaçlarýna bakarak oturabilecek.

Zeytin salatasý nasýl yapýlýr? Hatay’da yapýlan zeytin salatasý, biberli ekmek ve kýsýrýn içinde neler var? Salata; kýrmýzýbiber, fesleðen, maydanoz, zeytinyaðý ve nar ekþisiyle terbiye edilmiþ kýrma zeytinden yapýlýyor. Kýsýrda ise kuru kýrmýzýbiber, nane, maydanoz, hem taze hem kuru soðan, biber ve domates salçasý, taze fesleðen ve nar ekþisi kullanýlýyor. Marulla ve asma yapraðýyla yenen kýsýrýn sýrrýný Aslý’dan dinleyelim; “On beþ yýldýr evliyim, çarþý bulguru almadým daha. Buðdayý haþlarýz, dama serip kuruturuz ve sonra deðirmene veririz.” Biberli ekmek ise taze çökelek, kekik, maydanoz, ince kýyýlmýþ kuru soðan, susam ve kurutulmuþ kýrmýzýbiberle yapýlýyor. Tandýr bulamayanlar fýrýn yoluna koyulsun, herkese afiyet olsun...


GÜNDEM

ZAMAN

1 KASIM 2008

12

HOLLANDA

Boðaz’ýn altý tüp geçit üstü ‘Hüdayi Yolu’ Aziz Mahmud Hüdayi Türbesi ziyaretçi akýnýna uðruyor

MEHMET RIFAT YEÐEN

A

sya’yla Avrupa kýtasý arasýnda kesintisiz tren yolu projesinin önemli kýsmý tamamlandý ve geçtiðimiz hafta atýlan tarihî adýmla Boðaz’ýn iki yakasý bir araya geldi. Marmaray projesi kapsamýnda inþa edilen ve Boðaz’ýn 60 metre altýna batýrýlan 11 adet tüp tünelle, Cumhuriyet tarihinin en önemli projelerinden biri olarak gösterilen inþaatýn en zor kýsmý tamamlanmýþ oldu. Tüp geçidin yapýmýna 2004 yýlýnda baþlansa da tarihi aslýnda 148 yýl öncesine dayanýyor. Osmanlý Devleti’nin otuz ikinci padiþahý olan Sultan Abdülmecid Han döneminde de benzer bir tüp geçit projesi bir buçuk asýr önce de gündeme gelmiþ yine ayný güzergâh üzerinde bir tüp geçit yapýlmasý ve trenlerin iki kýta arasýnda seyahat etmesi amaçlanmýþtý. Bu projeye göre týpký bugünkü gibi bir tüp geçit Boðaz’ýn altýna döþenecek, Boðaz’ýn derinleþtiði yerlerde de tüp geçit, inþa edilecek kolonlar üstüne oturtulacaktý. Tren Sirkeci’den tünele girecek Boðaz’ýn altýndan geçerek Üsküdar’a ulaþacaktý. Ýmparatorluðun zor dönemlerinde yapýmýna bir türlü baþlanamayan ve ‘Tünel-i Bahri’ adýyla anýlan projenin tüm planý, Jaggues Perraut adýndaki bir mühendis tarafýndan hazýrlanmýþtý. Ancak padiþahýn onayýna takdim edilen proje heyecan uyandýrsa da bilindiði kadarýyla, devletin içinde bulunduðu zorlu koþullar ve ekonomik sorunlarýn yaný sýra güvenlik sebebiyle de askýya alýndý. Bugünün þartlarýnda dahi ekonomiyi sarsacak bu dev projeyi gerçekleþtirmek isteyen Sultan Abdülmecid Han, 1861’de vefat edince proje uygulamasý yapýlamadý. Kendisinden sonra tahta çýkan Sultan Abdülaziz Han da demiryollarýna önem veriyordu. Hatta Sultan Abdülaziz’in, demiryollarý hatlarýnýn yapýmýna

Sultan Abdülmecid’in Fransýz mühendis Jaggues Perraut’a 1860’da hazýrlattýðý tüp geçit projesi. tarihî anýtlar yüzünden karþý çýkanlara cevaben, “Geçecek olan trenler geçsin de isterse göðsümden geçsin.” dediði rivayet ediliyor. Ancak geçidin yapýmýna engel durumlar devam ettiði için onun devrinde de proje gerçekleþtirilemedi. Ýnþasý çok zor olan tüp geçit planý da Sultan Abdülhamid Han döneminde Hicaz Demiryolu Projesi olarak deðiþtirildi. Yaklaþýk 1.400 metrelik tüp geçidin deniz altýndaki kýsmýnýn tamamlandýðý gün bir konuþma yapan Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan, iþte bu tarihî gerçeðe vurgu yaparak bir buçuk asýrlýk hayalin gerçekleþtiðini ifade etti. Erdoðan, bu aný, “Osmanlý’nýn 1860 yýlýnda, 148 yýl önce planladýðý projeyi hayata geçirmek bugüne nasip oldu.” sözleriyle ifade etti.

Güzergâhýn iþareti 4 asýr önce verildi! Geçidin iþareti yaklaþýk 4 asýr önce, dönemin en meþhur âlimi Aziz Mahmud Hüdayi tarafýndan verilmiþti. Sultan 1. Ahmed Han’ýn yaptýrmak istediði büyük bir caminin temeline 1609 yýlýnda, sultanýn ricasýyla ilk kazmayý vuran da Aziz Mahmud Hüdayi’ydi. Sultan Ahmed Han’ýn son derece baðlý olduðu hocasý Aziz Mahmud Hüdayi, temelini attýðý ve 7 yýlda tamamlanan Sultanahmet Camii’nin hem açýlýþýný yapmak hem de ilk cuma hutbesini vermek üzere padiþah tarafýndan davet edildi. Ancak rivayete göre; o gün baþlayan yaðmur dalgalarý coþturmuþ, çýkan lodosun etkisiyle deniz hiddetlenmiþti. Bu þartlar altýnda Üsküdar’dan Sarayburnu’na geçmek

Miladi 1541 ve 1628 yýllarý arasýnda yaþayan Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin kabri Üsküdar’da bulunuyor. Her gün binlerce kiþinin ziyaret ettiði türbede, yaþadýðý dönemde söylediði “Edeple gelen lütufla gider.” sözü bir levha üzerinde yazýyor. Boðularak ölmek istemeyenlerin, duasýna nail olmak üzere ziyaret ettiði Hüdayi Hazretleri’nin, ziyaretçileri ve yolundan gidenler için þu meþhur duayý ettiði biliniyor: “Saðlýðýmýzda bizi, vefatýmýzdan sonra kabrimizi ziyaret edenler ve türbemizin önünden geçtiðinde fatiha okuyanlar, bizimdir. Bizi sevenler denizde boðulmasýn, ahir ömürlerinde fakirlik çekmesin, imanlarýný kurtarmadýkça göçmesin.”

imkânsýz hale gelmiþti. Bütün bu hava muhalefetine karþý da Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin camiye geleceðine dair hünkâra verdiði bir söz vardý. Bu sebeple Üsküdar iskelesinden bir kayýða binerek sadýk talebeleriyle birlikte Sarayburnu’na doðru yola koyuldular. Ýþte o anda beklenmedik bir þey daha oldu ve azgýn deniz kayýðýn geçtiði güzergâhta duruldu. Kimselerin denize açýlamadýðý, çýkamadýðý o gün Aziz Mahmud

Tüp geçide, ‘Hüdayi Yolu’ adý verilebilir! Kadim þehirlerin en önemli hususiyetlerinden biri de tarihin izlerinin dört yana sinmiþ olmasýdýr. Ýstanbul gibi üç medeniyete yüzyýllarca ev sahipliði yapan bir þehirde nereye baksanýz tarihî bir vaka gözünüzde canlanýverir. Yapýmý bitirilen ve adý konulmayan, tarihin teknolojiyle buluþtuðu bu geçide de belki dört asýrdýr anýldýðý adýyla ‘Hüdayi Yolu’ yahut da ‘Hüdayi Geçidi’ adý verilmesi de gündeme gelebilir. Aziz Mahmud Hüdayi Vakfý Baþkaný Prof. Dr. Hasan Kamil Yýlmaz da bu tarihî vurguya dikkat çekiyor. Kendilerinin bu konuda bir giriþimde bulunmadýklarýný ancak bir dostlarý vasýtasýyla gündeme getirilen bu adýn, tarihî bir vakadan ilhamla pekâlâ verilebileceðini söylüyor. Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin coðrafî bilgisiyle ve kerametiyle öðrettiði bu yolun halen balýkçýlar tarafýndan kullanýldýðý malum. Bu geçide padiþaha hocalýk yapmýþ bir alimin adý verilse, tarihî bir nosyon canlanmýþ; maneviyatla teknoloji, geçmiþle günümüz buluþmuþ olur. Tarihe saygý açýsýndan da güzel bir jest olur. Bunu biz de destekliyoruz. Nasýl köprüye Fatih Sultan Mehmet adý verildiyse, dört asýrdýr bu isimle anýlan bir yola da ‘Hüdayi Yolu’, ‘Hüdayi Geçidi’ denilebilir.” þeklinde konuþuyor.

Hüdayi ve yanýndakiler karþýya geçip, kendilerini bekleyen Sultan Ahmed Han ile buluþtu. Bu olay üzerine Üsküdar ile Sarayburnu arasýndaki bu yola ‘Hüdayi Yolu’ dendi. Bazý kayýkçýlar uzun yýllar fýrtýnadan uzak, selametle gidilen bir deniz geçidi olarak kabul ettikleri ‘Hüdayi Yolu’nu, fýrtýnalý günlerde kullandý. Hüdayi Yolu’nun aþaðý yukarý þimdiki tüp geçidin güzergâhý olduðu, kabul gören tahmin. Ýstanbul’un önde gelen evliyalarý arasýndaki Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri’nin halen Üsküdar’da bulunan makamýný ziyaret edenlere ettiði dua, “Saðlýðýmýzda bizi, vefatýmýzdan sonra kabrimizi ziyaret edenler ve türbemizin önünden geçtiðinde Fatiha okuyanlar bizimdir. Bizi sevenler denizde boðulmasýn; ahir ömürlerinde fakirlik çekmesin, imanlarýný kurtarmadýkça göçmesin.” þeklinde. Kim bilir; belki de, ‘Bizi sevenler denizde boðulmasýn’ ifadesi 4 asýr önce edilen bir duanýn tahakkukudur.


ZAMAN

13

GÜNDEM

HOLLANDA

1 KASIM 2008

* Diþçiniz olarak Viceroys'u öneriyorum.

Bir zamanlar özellikle 12-22 yaþ arasýndaki gençleri ‘aktif sigara içicisi' yapmak için çok ilginç reklam kampanyalarý yapýlmýþ. Kampanyalarda, doktordan hemþireye, sanatçýya hatta bebek yüzüne kadar birçok teþvik edici öðe kullanýlmýþ. Ölüme davetiye çýkaran bu kampanyalarýn afiþleri New York'ta sergileniyor. Bir zamanlar özellikle 12-22 yaþ arasýndaki gençleri ‘aktif sigara içicisi' yapmak için çok ilginç reklam kampanyalarý yapýlmýþ. Kampanyalarda, doktordan hemþireye, sanatçýya hatta bebek yüzüne kadar birçok teþvik edici öðe kullanýlmýþ. Ölüme davetiye çýkaran bu kampanyalarýn afiþleri New York'ta sergileniyor.

Doktor tavsiyesiyle sigara satýlmýþ! MEHMET DEMÝRCÝ

S

igara reklamlarýnýn medyada vazgeçilmez olduðu dönemleri hatýrlayan orta yaþýn üzerindeki birçok kiþi, uzun yýllar, yüzlerce sýra dýþý sigara reklamýna tanýklýk etti. Doktor tavsiyesi ile satýlanýndan, din adamlarýnýn en çok tercih ettiði sigaraya kadar birçok reklam; bu zararlý ürünün daha çok satýlmasý için gazete sayfalarýnda boy gösterdi. Çizgi film karakterlerinden, ünlü sporculara, hatta doktor ve dinî sembollere kadar birçok karakteri sigara tanýtýmý için kullanan reklamlar; New York'ta bir sergide buluþtu. Serginin açýlýþ reklamýndaki doktor figürü ve sloganý; sigaranýn çok uzun bir süre doktor tavsiyesi ile satýlmaya çalýþýldýðýný da gözler önüne seriyor. 1930'lu yýllarda çok içilen bir sigara markasý olan Lucky Strike reklamýnda 20,679 doktor, ‘Lucky içenlerin boðazý daha az zarar görüyor' diyerek daha çok sigara satýlmasý için gazete sayfalarýný süslemiþ. Sigaranýn daha çok satýlmasý için her figürün çekinmeden kullanýldýðýný reklam afiþlerinde; bebekler, papazlar ve hatta devlet baþkanlarý bile var. Stanford Üniversitesi Týp Fakültesi’nde Robert K. Jackler'in öncülük ettiði sergi; sigaranýn geçmiþte

* Baba, her þeyin en iyisini al, Marlboro gibi. Alttaki-Sigaradan hiç etkilenmeyeceksiniz, Marlboro mucizesi.

* Fizikçiler, Luckies'in az rahatsýz edici olduðunu söylüyor.

nasýl pazarlandýðýný anlamak için ideal bir ortam. Ünlü sinema oyuncularý, ciddi sporcular, din adamlarý ve çizgi film karakterlerinin kullanýldýðý afiþlerdeki sloganlar hepsi birbirinden ilginç. ‘Doktorlarýn tavsiyesi C... L... ile boðazýmý koruyorum, Temiz bir dað havasý için M... Boðazýnýzý korumanýz için baþka þeye gerek yok, Bir günde iki paket, aðzýnýn

mutluluðu için, Sigara aðýz kokusuna neden olmaz' ve daha yüzlercesi, her yýl binlerce insanýn ölümüne neden olan sigaranýn satýlmasý için kullanýlan sloganlardan sadece birkaçý. 1920 ile 1950 yýllarý arasýnda, sigara üreticileri tarafýndan gazetelere verilen sigara reklamlarýnýn sergilendiði sergi, ay sonuna kadar açýk. Ýnternet üzerinden de gezilebilen sergi için

lane.stanford.edu/tobacco adresinin týklanmasý yeterli. Sergiye öncülük eden Robert K. Jackler, sigara reklamlarýnýn popüler olduðu dönem-

lerin onlarca yýl sürdüðünü; reklamlarda söylenenlerin küstah bir yalan olduðunu ve paranýn satýn alabileceði en iyi artist ve yazarlarýn sigara yanlýsý olarak çalýþtýðýný ifade ediyor. 5 bin reklamlýk bir arþive sahip olan Doktor Robert K. Jackler, reklamlarda kullanýlan figürlerin hepsinin farklý kategorilere ayýrmýþ. Doktorlar, hemþireler, diþ hekimleri, sinema oyuncularý gibi farklý baþlýklar altýnda her reklamý birbirinden ayýran Jackler arþivinde; ‘Camels sigaralarý yüzünden tek bir boðaz tahriþi vakasý bile gerçekleþmemiþtir' yazýlý bir reklam afiþi bile var. Serginin asýl amacýnýn geçmiþle bugün arasýnda baðlantý kurmak olduðunu belirten Jackler, ‘Tek amacýn; 12-22 yaþ arasýndaki gençlerin aktif sigara içicisine dönüþtürülmesi' olduðunu söyledi. Ay sonuna kadar devam eden serginin bir önceki duraklarý Boston ve San Francisco'ydu.

* Ulusal çapta yeni bir araþtýrmaya göre Doktorlarýn çoðu Camel içiyor.


1 KASIM 2008

ZAMAN

14

HOLLANDA


ZAMAN

15

Ýþte Zübeyde Haným’ýn kayýp mezar taþý

“Z

KÝTAP

HOLLANDA

übeyde Haným, tarihin geçtiði halde ben bir türlü bu emri kaydettiði en büyük analayerine getirememiþtim.” rýn biri ve hakikatte o anaYa... Bunlarýn Atatürkçülüðü de bu larýn en büyüðüdür... O kendinden kadar iþte. Ekmeðini yediðin adamýn doðan “dehâ”yý -babasýz kalmasýna emrini yerine getirmiyorsun, sonra de raðmen- canlý ve heyecanlý tutmayý, pudralanmýþ yüzünle hatýralarýný yazkuvvetlendirmeyi ve kemale erdirdikmaya kalkýyorsun. ten sonra yüce bir armaðan olarak milÝþin bundan sonrasý baþka bir âlem. letine vermeyi baþaran ulu bir kadýndýr. 1938 yazýnda, hasta yataðýndaki Türk kadýnlarýnýn yüz suyudur.” Atatürk biraz avunsun diye Ýzmir BeleBenzerini binlerce defa duyduðudiye Baþkaný Behçet Uz, Zübeyde nuz kliþelerden biri daha. Haným’a bir ‘türbe’ yaptýrma teklifiyle Nutuk atmaya gelince birisine ‘en Deðerli dostum Yaþar gelir Dolmabahçe Sarayý’na. Atabüyük’ demek iyidir hoþtur da, o “en Aksoy'un özel gayretleriyle türk’ün cevabý “Hayýr”dýr. Nasýl bir büyük”e layýk olduðu muameleyi bulduðumuz ve fotoðrafý, uzun mezar yaptýrýlmasý gerektiðini yeniden neden göstermediðiniz daha önemli hatýrlatýr Hasan Rýza Soyak’a. Zaten zamandan beri ilk defa yayýn- birkaç ay sonra da Atatürk ölür ve deðil midir? lanan Zübeyde Haným'ýn kayýp mesele kapanýr. Geçen hafta Zübeyde Haným’ýn mezar taþý nerden çýktý biliyor vasiyetini gündeme getirmiþ ve ona Bilindiði kadarýyla Zübeyde neden sahip çýkýlmadýðýný sormuþtum. musunuz? Ýzmir Arkeoloji Haným’ýn bugünkü mezarý 1940 yýlýnda Tabii hakaretler, zaten kim olduðum Ýsmet Ýnönü’nün cumhurbaþkanlýðý Müzesi'nin deposundan belliymiþler, hangi gazetede yazýyordöneminde yaptýrýlýr. Yani Atatürk’ün muþumlar hiç gecikir mi? 15 yýllýk cumhurbaþkanlýDaha ne yapalým, ðý sýrasýnda taþ gibi nasýl ikna edelim bu nazlý yerinde duran güzelim zevatý? Altýna Zübeyde mezar taþý kaldýrýlýp atýlýr Haným’ýn bizzat mührüve yerine o kaya parçasý nü bastýðý vasiyetnamekonulur. Üzerine de nin Osmanlýcasýný yayýnbütün dinî veya geleneklýyorsunuz, sanki tek sel deðerlere sýrt çevirmiþ satýrýný okuyabilmiþler o tatsýz ve garip yazý yazgibi “Bunun kaynaðý dýrýlýr. ne?” diye hesap soruyorÞimdi benden belge lar. Kaynaðýný verince itiisteyenlere soruyorum: razlar eksilecek sanmaBu bilgileri bize servis yýn. Ona da evlere þenlik eden Soyak’ýn elinde belbir kulp takacaklarýndan gesi var mýdýr? Yok. Peki adým kadar eminim. onca yýl Ata’nýn emrini Ýstediniz, o zaman savsaklamýþ birisine nasýl buyurun kaynak: Vasiinanýyorsunuz? Dahasý, Zübeyde Haným’ýn mezarýnýn bugünkü hâli yetname ilkin Atatürk’ün Atatürk’ün kendisi için anne tarafýndan akrabasý olan bu denli önemli bir kararý (anneCemal Bolayýr’ýn arþivinden alýsinin mezarýný) baþkasýnýn keyfinýp 10 ciltlik Kemal Zeki Gençosne býraktýðýna inanacak kadar saf man ve Niyazi Ahmet Banoðmýsýnýz? lu’nun birlikte hazýrladýklarý Ben burada bir fýrýldaðýn dön“Atatürk Ansiklopedisi”nde düðü ve Zübeyde Haným’ýn her (May Yayýnlarý, 1971), son olarak þeyiyle ‘Osmanlý’ kokan bir Cemil Sönmez’in Atatürk Araþmezarda yatmasýndan rahatsýz týrma Merkezi gibi resmî bir olanlarýn el çabukluðu marifetiyle kurum tarafýndan “Atatürk’ün karþý karþýya olduðumuz kanaAnnesi Zübeyde Haným” (2007) atindeyim. Bunu anlamak için adlý derlemesinde basýlmýþtýr. eski yazýlý mezar taþýna þöyle bir Þimdi. Birileri yine hoþlanmabakmanýz yeterli olacaktýr. yacak olsa da soruyorum: Ýþte size Zübeyde Haným’ýn 1) Zübeyde Haným’ý çok sevdepolara attýrýlarak unutturulmadiklerini söyleyenler neden vasiya çalýþýlan mezar taþýnýn fotoðrayetine uygun yapýlan eski mezafý. Deðerli dostum Yaþar rýný kaldýrdýlar? Aksoy’un özel gayretleriyle bul2) Onun gibi dini bütün bir duðumuz ve fotoðrafý, uzun kadýnýn, ancak putperestlere layýk zamandan beri ilk defa yayýnlabu ‘laik’ mezarda kemikleri sýzlanan Zübeyde Haným’ýn kayýp madan uyuyabileceðine inanýyor mezar taþý nerden çýktý biliyor Atatürk’ün annesi Zübeyde Haným’ýn gerçek musunuz? musunuz? Ýzmir Arkeoloji Müzemezar taþý bugün Ýzmir Arkeoloji Müzesi 3) Hadi o kaya parçasýný getisi’nin deposundan... depolarýnda saklanýyor. rip baþýna diktiniz; peki Latife Fotoðraftan okuduðumuz kadaHaným’ýn yaptýrdýðý sanat deðeri rýyla Genel Sekreter Soyak yazýyý “Ýlk fýrsatta Ýzmir’e gidersin, bu taþýyan talik yazýlý kitabeyi neden bir dahi yanlýþ hatýrlamýþ. Mezar taþý yaptýrýlsandukayý ve kitabeyi kaldýrtýrsýn, daðhatýra olarak muhafaza etmediniz de dýðýnda Atatürk Meclis baþkaný deðil, dan iki büyük ve uzun taþ getirtirsin, depolara attýnýz? “Zübeyde Ana”nýn cumhurbaþkanýymýþ. Demek ki en azýnbirini olduðu gibi bir temel üzerine tesmezar taþýnýn nazarýnýzda bir müzede dan Kasým 1923’ten sonra hazýrlanmýþ. pit ettirir; diðerini baþ tarafýna diktirirsergilenecek kadar olsun deðeri yok Latife Haným’ýn yazdýrdýðý kitabe, sin ve bunun bir yerini biraz düzelttiremudur? kelimesi kelimesine þöyle diyor: rek (üzerine) “Atatürk’ün anasý Atatürk’ün Çankaya’daki son “Hüve’l-bâki. Türkiye Reis-i CumZübeyde burada gömülüdür.” diye Genel Sekreteri Hasan Rýza Soyak, huru Gazi Mustafa Kemal Paþa Hazretyazdýrýrsýn, altýna da ölüm tarihini koyannesinin mezarýna kaya koyma fikrilerinin vâlide-i muhteremeleri Zübeyde durursun, yeter.” nin Atatürk’ten çýktýðýna inandýrmaya Haným’ýn ruhuna rýzâen lillâhi’l-Fâtihâ. Atatürk bir þeyi emredecek de çalýþýr bizi. Sene 1338 (1923).” yapýlmayacak, öyle mi? Siz öyle sanýn. Buna göre Atatürk “yýllar sonra” Geçen hafta okuduðunuz vasiyete Koskoca Cumhurbaþkanlýðý Genel annesinin mezar taþýnýn bir fotoðrafýný de böylesine “gerici” bir kitabe yakýþýrSekreteri emri ne yapmýþ biliyor musugörmüþ ve üzerinde “TBMM Reisi Musdý zaten. Belki bu yazýdan sonra birileri nuz? Resmen unutmuþ veya ihmal tafa Kemal Paþa Hazretlerinin valide-i harekete geçer de en azýndan teþhire etmiþ!.. Þöyle diyor kendisi “Atamuhteremeleri Zübeyde Hanýmefenkonulur. Ama bana sorarsanýz ancak türk’ün Hususiyetleri” adlý kitapta: di’nin...” yazýlý mezar taþýndan hiç mi hiç Zübeyde Haným’ýn baþ ucunda sýzýsý “Hem üzülerek, hem de utanarak hoþlanmamýþ ve þu ilginç emri vermiþ: dinecektir. itiraf edeyim ki aradan uzun zaman

1 KASIM 2008

Kitap Kitap Kitap Kitap Kýlý kýrk yaran roman Yataðýnda vahþi þekilde öldürülen bir yaþlý kadýnýn katilinin peþinden okuru sürükleyen kitap, karmaþýk iliþkilerin yoðrulduðu bambaþka bir kurgu sunuyor okurlara. Ayný türde devam eden cinayetler ise durumu daha karmaþýk bir hâle getiriyor. Patrica Cornwell Vahþi Ýçgüdü 414 sayfa Altýn Kitaplar

Bir çay almaz mýsýnýz? Ýþte size bir bardak çayla okunacak bir kitap. Türk çaycýlýðýný ele alan kitap, bu alandaki çabalarý, Türk çayýna hayat veren önderlerin katkýlarýný ve Türk çaycýlýðýnýn tarihî geliþimini anlatýyor. Kitap ayný zamanda çay sektöründe gerekli dönüþümün saðlanmasý için yeni bir model önerisi öne sürüyor.

Ali Rýza Saklý Türk Çayýnýn Dünü ve Bugünü 444 sayfa Kaknüs Yayýnlarý

Kurtarýlmýþ mektuplar John Berger her satýrý harf harf iþlenmiþ sorgulayýcý bir metin sunuyor okuruna. Özgürlük ve tutsaklýk, umut ve umutsuzluk, güç ve güçsüzlük, aþk ve özlem gibi konularý dokunaklý cümlelerle ele alan yazar, her türlü zulme direnen kalýcý bir aþký konu ediniyor.

John Berger A’dan X’e 188 sayfa Metis Yayýnlarý

Karnede bir oyun var Çocuk edebiyatýnýn çok okunan isimlerinden olan yazar, bu kitabýnda okulda baþarý kavramýný ele alýyor. Bu çocuksu masal kitabý okuru iyi not almak, sýnav baþarýsý, zeka, yetenekler ve seçimler üzerinde düþünmeye, eðitimcileri ve ebevenleri de iletiþime davet ediyor.

Andrew Clements Karne Oyunu 180 sayfa Günýþýðý Kitaplýðý

Rumeli’den ayrýlýrken... Mübadele sonrasýnda tam 3819 kiyi göç yollarýnda þehit oldu. Resmî verilere yansýyan bu rakam bile ürkütücü elbette. Rumeli’den Anadolu’ya göç ederken göç yollarýnda daðýlan, sonra yeniden toparlanan bir ailenin hikâyesinden hareketle yazýlan kitap, ayný zamanda o dönem siyasetine tarafsýz bir gözle bakmayý ihmal etmiyor. Türkiye’nin dört bir tarafýna daðýlarak zenginliklerini, komþuluklarýný getiren bu insanlarýn yoldaki sýkýntýlarýnýn ayný zamanda vardýklarý yerde de nasýl katmerlendirdiðini görmek için ibretlik bir kitap. Gökhan Gökçe Rumeli’ye Veda 226 sayfa Kaynak Yayýnlarý


HAFTANIN DUASI Ey biricik Koruyanýmýz! Dinimize ve dünyaya müteallik bütün iþlerimizde insî ve cinnî þeytanlarýn, durmadan kötülüðü emredip duran nefs-i emmarenin vereceði zararlardan, inanan kullarýna karþý kalbleri kin ve nefret duygularýyla dopdolu düþmanlarýn saldýrgan davranýþlarýndan bizi muhafaza et. Onlarýn tuzaklarýndan, komplolarýndan bizi ve gönlünü Senin (cc) dinine vermiþ bütün inananlarý himaye eyle. ZAMAN HOLLANDA

KÜRSÜ - SAYI 903

www.fgulen.com

Irklar nasýl meydana geldi? A

Mutasyonu yaratan Allah'týr

YON: LIN

N NA

ORHA

Ýnsanlarýn bulunduklarý muhitte bir kýsým mutasyonlar geçirerek çok az dahi olsa bazý fizyolojik deðiþikliklere maruz kalmalarýna gelince, biz bunu bugün de görüyoruz. Ne var ki bununla insanýn insanlýðý hiçbir zaman deðiþmemiþ, o hep insan olarak kalmýþtýr. Ýnsanlýk deðiþmemekle beraber, Allah'ýn (celle celâluhu) kanunuyla insan için çeþitli mýntýkalarda, o mýntýkaya uyum adýna bir kýsým mutasyonlarýn olduðu da açýktýr. Bu da tamamen sûrî bir husustur. Mesela cildin deri altýndaki mürekkep tulumbalarýnýn dýþarýya doðru çýkmasýyla vücudun rengini deðiþtirmesi ciddi bir deðiþme deðildir. Bir insan nesli uzun bir süre bir kýtada yaþasa herhalde böyle bir deðiþikliðe maruz kalýr. Evet, bunlar, küçük çapta Cenab-ý Hakk'ýn yarattýðý mutasyonlardýr. Ve katiyen ciddi bir deðiþiklik deðildir. Binaenaleyh cildin siyah veya saçýn kývýrcýk olmasý, bulunulan muhite uyumun ifadesidir ve bu, Allah'ýn bir kanunudur. Allah (celle celâ-

luhu) þartlar içinde insanlara o þartlara uygun yaþama donanýmý ihsan etmiþtir. Kur'an-ý Kerim, yaratýlýþýn Zât-ý Uluhiyete delil olduðunu ifade ettiði gibi renklerin, simalarýn, ellerin, ayaklarýn, lisanlarýn, lehçelerin, mahreçlerin hatta fonetiðin de Allah'ýn yaratmasýyla olduðunu belirtmektedir. (Bkz: Rum, 30/22; Fâtýr, 35/28) Ancak Allah(cc), yarattýðý her þeyi sebepler dairesinde yaratmaktadýr. Ekvatora yakýn yerlerde, ekserisi çöl veya orman olan ve pek çok sekenesinin zenci, ve benzer kabilelerin teþkil ettiði insanlar, renk itibariyle siyah, saçlarý itibariyle de kývýrcýk olmaktadýrlar. Bu, Allah'ýn o iklime göre tedricî bir tekamül silsilesi içinde o hale getirdiði bir durum olabileceði gibi, doðrudan doðruya Allah (cc), Hz. Nuh'un evlatlarýndan kimisini siyah, kimisini sarý, kimisini esmer yaratmýþ da olabilir. Bunlarýn birincisinde Allah'ýn, kâinatta icraat ve

TRAS

ÝKÝNÝDÝ SOHBETLERÝ

vardý. Bu böyle olduðu gibi Amerika ve Avustralya için de ayný þeyleri söylemek mümkündür. Yani oralar da belki çok önceye dayanan bir tarihte, dünyanýn diðer karalarýyla bitiþik durumdaydýlar ve aradaki deniz ve okyanuslar birer kara parçasýydý. Ýzn-i Ýlahi ve murad-ý Subhanî ile deðiþe deðiþe bugünkü duruma geldi. Muhammed Hamidullah, Kristof Colomb'dan evvel bir kýsým Arap seyyahlarýnýn sallarla dar geçitlerden Amerika kýtasýna gittiklerine dair, vesikalarýyla bir eser neþretmiþti. O husus da ayrý bir açýdan önem arz etmektedir. Bu da Colomb'dan evvel Müslümanlarýn Amerika'yý keþfettiðini gösterir. Geriye dönecek olursak, ister yeryüzü kabuðunun deðiþmesi, ister baþka þekilde her zaman farklý kýta ve farklý insan tiplerinin olmasý gayet normaldir.

ÝLLÜS

llah (celle celâluhu), kâinattaki bütün renk ve þekilleri varlýðýna bir delil olarak Kur'an-ý Kerim'de ifade buyurmaktadýr. Hz. Âdem'in (aleyhisselam) yeryüzünde ne zaman zuhur ettiðini bilemiyoruz. Talmut yazarlarý Hz. Âdem'in altý veya yedi bin sene evvel dünyaya geldiðini söylemektedirler. Ancak bu mesele Ýsrailiyat kaynaklýdýr. Bunun bir aslý ve esasý olduðunu kabul etmek mümkün deðildir. Zira þimdilerde arkeolojik araþtýrmalarla müstehâseler (fosiller) üzerinde çalýþan kimseler, bir veya bir buçuk milyon sene evvel yeryüzünde insana benzer varlýklarýn yaþadýðýna dair nazariyeler ileri sürmekteler. Binaenaleyh Hz. Âdem'in yeryüzünde ne zaman zuhur ettiðine dair bir þey söylemek imkânsýz görünmektedir. Ýster milyonlarca, ister birkaç yüz bin sene ile anlatýlsýn Hz. Âdem'den (aleyhisselam) bu yana geçen bu uzun zaman içinde insanlarýn yeryüzüne daðýlmalarý mümkündür. Evet, insanlar, çeþitli devirlerde deðiþik vesileleri deðerlendirip yeryüzünün farklý yerlerine daðýlmýþ olabilirler. Bu cümleden olarak Amerika'ya ilk gidildiðinde orada Kýzýlderili yerlilerinin bulunduðu görülmüþtür. Ayrýca biz daha evvelki dünya karalarýnýn keyfiyetini de bilemiyoruz. Ýhtimal deðiþik devirlerde yer kabuðundaki bazý deðiþimlerle bazý yerler çukurlaþarak denizlere zemin oluþturmuþ bazý yerler de zirveleþerek daðlarý meydana getirmiþ. Meselâ jeologlar, bundan on bin sene evvel Akdeniz'in tamamen bir kara parçasý ve bugün kara olan yerlerin de o devirlerde deniz olduðunu söylemektedirler. Eðer dedikleri doðruysa, demek ki Akdeniz'in yerinde, o gün için bir kýsým medeniyet ve devletler


SÖZÜN ÖZÜ Kimileri için ölüm, bir yok olma, bir inkýraz, bir çözülüp daðýlma, bir hiçlik ve bir tükeniþtir; mü'minler için ise, yaratýlýrken belli bir plan, program, hikmet ve maslahata göre yaratýlan insanýn, yine bir plan ve programa baðlý olarak bir buuddan baþka bir buuda intikali, bir hâl deðiþikliði geçirmesi, amellerinin ürünlerine göre farklý bir sürece girmesi ve neticede vatan-ý aslîsine dönerek, Cemâlullah'ý görmeye ve rýdvan yudumlamaya yürümesi demektir. www.herkul.com

BU SAYFA, M. FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDÝ’NÝN SOHBET VE YAZILARI ESAS ALINARAK HAZIRLANMAKTADIR

Hz. Âdem'den sonraki farklý diller Bugün de Mardin civarýnda hâlâ bir kýsým Süryaniler vardýr. Ancak bunlar amelde Hýristiyan'dýrlar. Binaenaleyh Hz. Âdem zamanýnda diller henüz gruplara ayrýlmamýþtýr.

1- Hz. Âdem'in yeryüzünde ne zaman zuhur ettiðini bilemiyoruz. Talmut yazarlarý altý veya yedi bin sene evvel geldiðini söylemektedirler. Ancak bu Ýsrailiyat kaynaklýdýr.

1

2- Hz. Âdem'den beri geçen zaman içinde insanlar, çeþitli devirlerde deðiþik vesileleri deðerlendirip yeryüzünün farklý yerlerine daðýlmýþ olabilirler.

2

3- Ekvatora yakýn yerlerde, insanlar, siyah tenli, kývýrcýk saçlý olmaktadýrlar. Bu, Allah'ýn o iklime göre tedricî bir tekamül silsilesi içinde o hale getirdiði bir durum olabilir.

3

þuunat-ý Rububiyetini devam ettirdiði bir tedricilik, diðerinde ise doðrudan doðruya Hz. Nuh'un neslinden kumral, siyah veya sarýþýn insanlar yarattýðý þeklinde düþünülebilir. Ben, böyle iki þekilde de meseleyi kabul etmede dinî açýdan bir mahzur görmüyorum. Zira kýsa tecrübelerle görülmektedir ki sýcak memleketlerde yaþayan insanlar buralarda uzun zaman kaldýklarýnda ciltleri siyahlaþmaktadýr. Bir hikmete binaen o iklimlerde bulunurken böyle bir cilde herhalde lüzum ve maslahat vardýr ki, her þeyi hikmetle yapan Hâkim-i Mutlak Hz. Allah (celle celâluhu), uzun zaman sýcak memleketlerde bulunanlarýn cildinde böyle bir deðiþme meydana getirmektedir. (Bu ifadelerle, mutasyonlara kâil olduðumuz zehabýna varýlmasýn.) Bu metinler 70'li yýllarda cami cemaatinin sorularýna verilen cevaplardan derlenmiþtir.

FASILDAN FASILA

H

z. Âdem'den sonra dillerin nasýl meydana geldiðine dair elimizde net bir bilgi mevcut deðildir. Tarih ve siyer kitaplarýnda, hususiyle de mevsuk dinler tarihinde Hz. Âdem ve Hz. Âdem'den sonraki nesillerin, Süryani dilini kullandýklarý ifade edilmektedir.

Bu mevzuda dil uzmanlarý bize bazý bilgiler vermektedirler. Onlarýn dediklerini reddetmek için de ciddi bir sebep görünmüyor. Aslýnda din de bunlarý reddetmemektedir. Ayný zamanda bunlarý kabul etmek de dine ters deðildir. Hz. Âdem'in evlatlarý ve torunlarý ihtimal muhitlerinden ayrýlýp ayrý ayrý mýntýkalara gidip oralara yerleþmiþlerdir. Ayrý ayrý mýntýkalarda eþya ve hadiselerin te'siriyle o ibtidaî dilleri o ortama göre geliþtirmiþlerdir. Böylece o dil, zamanla deðiþmiþ, tekâmül etmiþ, ayrý bir hal almýþtýr. Nitekim mevsuk tarihin rivayet ettiðine göre Türk milletinden sayýlan Finliler aslen Türk olmalarýna raðmen bugün Finlandiya'da konuþtuklarý dilin Türkçe ile hiçbir alakasý yoktur. Bugün soydaþlarýmýz Orta Asyalýlarýn konuþtuklarý dildeki pek çok kelimeyi anlamakta zorluk çekmekteyiz. Hatta bazý kelimelerin sonlarýna eklenen heceler o dili tamamen baþkalaþtýrmýþtýr. Bin senelik metinler karýþtýrýldýðýnda bugünkü dille onlar arasýnda çok büyük bir fark bulunduðu görülecektir. Dahasý halk edebiyatý ve saray edebiyatý ile bugünkü konuþtuðunuz dil arasýnda bile ciddi farklýlýklar vardýr. Ýhtimal, bu tür istihaleler geçire geçire diller, sürekli farklýlaþagelmiþtir. Bugün bizim dilimiz de bir hayli deðiþmiþtir. Bazen diller öyle bir istihale geçirmektedir ki adeta ayrý bir dil haline gelmektedir. Mesela bundan elli sene önce konuþulan Türkçe ile bugünkü Türkçe arasýnda çok büyük farklar vardýr. Dil, elli sene gibi kýsa bir zaman içinde böyle istihalelerle kendi kökünden uzaklaþtýðýna göre Hz. Âdem'den bu zamana kadar dillerin teþa'ub etmesi, farklýlaþmasý gayet normaldir.


GÜNDEM

ZAMAN

1 KASIM 2008

18

HOLLANDA

Tasarýmcý olmak ister isen tekkeye gel tekkeye... Sultanahmet Özbekler Tekkesi neredeyse bir çöplüðe dönüþmüþken onarýldý ve ‘Ýstanbul Tasarým Merkezi’ olarak hizmet vermeye baþladý. Tasarýmýn her dalýnda donanýmlý gençler yetiþtirmeyi hedefleyen merkezin en gözde bölümleri mimari, endüstriyel ve grafik tasarým. Sýnýflar þimdiden doldu diye dertlenenlere müjde; ocak ayýnda yeni kayýtlar baþlýyor hem de aylýk 50 liraya, þaka gibi!

ÜLKÜ ÖZEL AKAGÜNDÜZ

O

rta Asya’dan gelen Özbek hacýlarýn konakladýðý Buhara Özbekler Tekkesi bir tasarým merkezine dönüþtü. “Tekkede tasarým, nasýl yani?” diyenler için tasarým bahsinden önce tekkeden söz etmek lâzým. Ýlkokul sýralarýndan beri öðrenedurduðumuz ‘Tekke ve Zaviyelerin Kapatýlmasý’ndaki tekke mi bu? Evet, aynen öyle; fakat bir farkla, Özbekler Tekkesi, 1924’teki kanundan sonra bile özel bir izinle açýk kalabilmiþti. Tabii o günden sonra kýsmen metruklaþtýðýný tahmin etmek zor deðil. 1980’e gelindiðinde tekkenin

odalarýnda Özbek hacýlar yerine Türkistanlý öðrenciler görüyoruz. Sonra nasýl oluyorsa, harem bölümü yanýyor, bakýmsýzlýk bu câným yapýyý viraneye çeviriyor ve Sultanahmet’te, Þehitmeh-

metpaþa Yokuþu’ndan aþaðý inenler artýk bir çöplüðe dönüþen tekkenin uzaðýndan yürümeye çalýþýyor. Fakat þükür ki, tekkenin kiþisel tarihi burada noktalanmýyor. Ýstanbul Büyükþehir

Belediyesi duruma el koyunca harap olmuþ eser ‘çiçek’ gibi oluyor. “Sultanahmet’in göbeðinde, üstelik ‘Koca Sinan’ýn eseri Sokullu Mehmetpaþa Camii’nin tam karþýsýnda nur topu gibi bir bina-

mýz oldu, þimdi bunu ne yapalým?” sorusunu Eminönü Belediyesi soruyor ve ardýndan cevabý yapýþtýrýyor: “Ýstanbul Tasarým Merkezi”... Buhara Özbekler Tekkesi, ‘tekkede tasarým’ fikrinin


19

HOLLANDA

GÜNDEM

1 KASIM 2008

Foto: Müjdat Arslan

ZAMAN

mimarlarýndan Faruk Akýn’a göre asýrlarca aðýrladýðý hacýlarýn ruhunu incitmeyecek bir iþleve kavuþtu, iþin aslý, bu tekkeye tasarýmdan baþkasý yakýþmazdý. Bir ibadethane ve ilim yuvasý, çilehaneye çekilen derviþten kendisini tartmasýný isteyen, yolu düþenleri hep kendini bilmeye çaðýran uhrevî bir mekân. Þeyhi de ebru sanatçýsý üstelik. Bu durumda arkadaki çilehanenin þeyhin hatýrasýný yaþatmak üzere önümüzdeki günlerde bir ebru atölyesine dönüþecek olmasý gayet yerinde bir düþünce. Haydi, þu tasarým bahsine gel diye sabýrsýzlanan okur, gördüðün üzere tekke þekillenmeye devam ediyor; ama dersler çoktan baþladý. Yedi bölümde yedi sýnýf, on ikiþer öðrenci ve bazý ‘çýlgýn’ hocalarla tam gaz yol alýyor. Bölümler arasýnda gençlerin iþtahýný kabartacak neler var neler... Mimari, endüstriyel, grafik, prodüksiyon, moda, taký, Türk görsel sanatlarý ve çaðdaþ görsel sanatlar. En çok ilgi gören bölümler mimarî, endüstriyel ve grafik tasarým olduðu için bu bölümlerde ikinci sýnýflar açýlmak üzere. Hiç öðrencisi olmayan çaðdaþ görsel sanatlar ise bir kenarda boynu bükük bekliyor. Ýleride açýlmasý planlanan bölümler arasýnda araba tasarýmý var ki böyle bir bölüm henüz hiçbir kurs ya da üniversite bünyesinde yok. Üç aylýk ‘girizgâh’ eðitiminin ardýndan altý aylýk esas eðitimi alýp mezun olmayý baþaranlar ayrýca bir sertifika programýna dâhil olabilecekler. Üniversite mezunlarý için ‘akademik’, henüz okuyanlar için ‘profesyonel’, lise öðrencileri için ‘meslek’ sertifikalarý düþünülmüþ. 6-14 yaþ arasý çocuklarý keþfetmeye yönelik programýn önemi ortada; ama en keyifli sertifikalar hobiciler ve ‘biraz teori bilmek lazým’cýlar için. Düþü-

nün, yaþýnýzý baþýnýzý almýþ, bir derginin kültür-sanat editörü olmuþsunuz ya da bir sanat galerisi yönetiyorsunuz. Tasarýmýn teorisini bilmediðiniz için de hafif çaplý eksiklik duygusu yaþýyorsunuz. O zaman buyurun ‘kültürel’ sertifikaya. E, bu sertifika ne iþe yarar, yenir mi içilir mi diye ellerini ovuþturanlar pek heveslenmesin. Burasý ‘en kestirmeden meslek sahibi yapmayý’ vaat eden ‘ticarî’ kurslardan biri deðil, Türkiye’nin tasarýmda söz sahibi olmasý gibi bir iddia taþýyor. Ayný zamanda öðrencilerini tasarýmla ilgili bütün geliþmelerden haberdar etmeyi hedefliyor. Ýnternet sitesinin dýþýnda bir tasarým portalý hazýrlayan merkezin kýsa vadeli planlarý arasýnda tasarým ustalarýný öðrencilerin ayaðýna getirmek de var. Merkezin eðitim sistemi tekkenin ruhuna uygun düþecek biçimde, gönülden öðrenmek ve öðretmek üzerine inþa edilmiþ. Tekkenin giriþine yerleþtirilen amblemdeki hilal, tasarým ve sanat kültürümüzü, hilalin bir ucuna konan güvercin de Türk tasarýmcýsýný simgeliyor. Merkezin kurucu müdürü Faruk Akýn’a göre bu, Mimar Sinan Üniversitesi’ne ‘Koca Sinan’la ilgili bir sembol yerine ‘baykuþ gözü’ amblemi tasarlamaktan daha mantýklý. Dersler ekim ayý itibarýyla baþladý, sýnýflar da doldu diye bir baþka baharý beklemeye koyulmayýn. Taleplere göre yeni sýnýflar açýlabilir. Ayrýca ocak ayýnda yeni dönem kayýtlarý baþlýyor. Merkez, Eminönü Belediyesi ve Ensar Vakfý tarafýndan iþletildiði için ders ücretleri sudan ucuz, aylýk 50 YTL... Yakýnda Özbek pilavý da servis edilecek. Daha ne olsun! Ha, bu bilgi bana yetmez diyenler için de bir adres var; ‘www.istanbultasarimmerkezi.com’...

BEKÂR VE SEYYAH DERVÝÞLERÝN TEKKESÝ Sultanahmet Özbekler Tekkesi’nin tarihçesini Dr. Nurdan Þafak’tan dinleyelim: “Ýstanbul’daki üç Özbek tekkesinden biri (Diðerleri Üsküdar Sultantepe ve Eyüp’te’dir.) olan Sultanahmet Özbekler Tekkesi 1692/1693’te Ýstanbul Defterdarý Ýsmail Bey tarafýndan kurulmuþtur. Ýstanbul’daki diðer Özbek tekkeleri gibi bu da Türkistan’dan özellikle Nakþibendiyye tarikatýnýn merkezi Buhara ve çevresinden hac için yola çýkan, çoðunluðu kalenderlik geleneðini benimsemiþ bekâr ve seyyah derviþler için tasarlanmýþtýr. Tekkenin 19. yüzyýl ortalarýndan itibaren Rusya’nýn baskýsýndan kaçan Müslümanlarý barýndýrdýðý da bilinir.” Haftada bir iki gün tekkeye uðrayan Nurdan Haným, Özbek tekkelerinin daima misafire açýk olduðundan, bilhassa kandillerde ve muharremde mevlit ve zikir okunduðundan, pilav ve aþure daðýtýldýðýndan da söz ediyor. Konumu ve mimarisi itibarýyla yabancý turistlerin de çok ilgisini çeken tekkenin en güzel manzaralý odalarýndan biri þimdi toplantýlar için ayrýlan þeyhin odasý. Faruk Akýn, þeyhin kýzýnýn odasýnda çalýþýyor. Ýdari Müdür M. Hüsrev Þeref’in odasý ise þeyhin ve yakýnlarýnýn ebedî istirahata çekildiði hazireye açýlýyor.


AÝLE

1 KASIM 2008

ZAMAN

20 HOLLANDA

Ýnsan mekanizmasýnýn futbol ve dedikodu kültüründen aldýðý bir baþka haz ise tercihlerinin onaylandýðýný görerek birileriyle iliþki köprüleri kurmaktýr. Evet insanoðlunu birbirine yaklaþtýran onun birilerinde beðendiði, takdir ettiði bizzat kendisidir.Yani siz sizin gibi düþünenlere alkýþ tutarak onlarla iliþkinizi özelleþtirerek aslýnda kendi tercihlerinizin baþkalarý tarafýndan onaylanmasýnýn heyecaný ve büyüsü içindesinizdir ve onlara bu yüzden yakýnlaþýrsýnýz.

ERHAN ÖZDEN

B

ilir misiniz ki erkeklerin kadýnlarýn meþgalesi olarak gördüðü “dedikodu” ile kadýnlarýn bir tür misilleme olarak kullandýðý ve koca adamlarýn bir yuvarlak topun peþinden koþmasýný seyretmesini müstehzi ifadelerle nitelediði “futbol düþkünlüðü” birbirinin ayný kaynaktan beslenirler. Ýki davranýþ da insana ait ayný güdülere dayanýr. Yalnýz toplum bu güdüleri karþýlamak için erkeðe futbolu, kadýna dedikoduyu öðretmiþ. Buradaki dedikodu ifadesinden hanýmlar hemen alýnmasýn, kastettiðimiz iliþki okuma, yorumlama, müzakere etme yatkýnlýðý. Bu her zaman çekiþtirme þeklinde olmak zorunda da deðil (yazarýn kývýrma denemesi 01). Ýkisi de yetiþkin oyuncaðý. Sohbet ortamýnýn kiþi sayýsý arttýkça adeta otomatik bir tür dürtüyle kendinizi kucaðýnda buluverdiðiniz bir tür grup terapisi. Neden severiz dedikoduyu ya da futbolu? Çünkü en temel güdülerimizi bir tencere içine koyar fokur fokur kaynatýr da ondan. Kaynarken gevþedikçe gevþer, çýkan kokuyla kendimizden geçer ve ortamý elektriklerini boþaltmýþ, sosyal kabulünü cebine koymuþ olarak terk ederiz. En temel açlýklarýmýz daha bu kokuyla bile doymuþtur. Peki bu tencereye giren güdüler nelerdir?

Kadýn dedikodu, erkek Tadýndan yenmeyen bir “sosyal kabul” Hepimiz bir topluma eklemlenmeye, varlýðýmýzý kabul ettirmeye, o toplumda bir yer edinmeye çalýþýrýz. Yalom der ki hayat serüvenini seyircisiz yaþamak insanoðlunun baþýna gelebilecek en kötü duygulardan biridir. Yani hayattaki en temel varoluþsal kaygýlarýmýzdan biridir, birileri beni görsün, bilsin, onaylasýn. Hatta bu yüzden birinin sizi yok saymasý size hakaret etmesinden daha çok kanýnýza dokunur. Siz her adýmýnýzla ben buradayým demeye çalýþýrken birileri tarafýndan hiçlenmek, sizi köprülerden köprü beðen noktasýna kolayca götürebilir. Ýþte psikologlar insa-

noðlunun bu kýzýl elmasýna “sosyal kabul” derler. Ve iþte 90 dakikalýk maçýn 900 dakika süren geyiðini çevirirken yapacaðýnýz isabetli yorumlarla dikkat çekmektir asýl ve sinsi niyetiniz. Aslýnda ne Alex’in koþmamasý, ne Bobo’nun golü iyi sezmesi ne de Terim’in 5-3-2 taktiðinin isabetliliðidir gündeminiz. Çok umurunuzda deðildir aslýnda isimler, pozisyonlar, rakamlar. Bunlar sizin kendinizi ispat için kullandýðýnýz sadede kuru argümanlardýr. Siz futbolcularýn sizin sýrtýnýzdan geçindiðini sanýrsýnýz, taraftar olmasa futbolcu da olmaz dersiniz. Ama asýl siz onlarýn sýrtýndan geçinir, koca koca ben’likler inþa eder-

siniz de çaktýrmazsýnýz. Hatta buraya büyük harflerle yazýyoruz ki, gözden kaçmasýn, isteyen deneyebilir: Birini sadece futbol seyircisi ve dinleyicisi kýlýn. Futbol namýna her þeyi gösterin, yanýnda futbol geyikleri çevirin ama "konuþmasýna" izin vermeyin; ayný hýzla futboldan soðumazsa psikologlar da asrýn en büyük yalancýlarýdýr. Grupsal aidiyet Hepimiz ait olduðumuz gruplarýn yaný sýra hatta ondan daha fazla reddettiðimiz gruplarýn gücüyle de bir benlik oluþturma çalýþmasý içine gireriz. Terörist kiþinin ruh haline yakýndan baktýðýnýzda da bir ideal-


21

HOLLANDA

AÝLE

1 KASIM 2008

Ýllustrasyon: Orhan Nalýn

ZAMAN

futbol peþinde (mi?) den çok genelde bu duyguyu görürsünüz. Ýnsanoðlu biraz da reddettikleriyle var olur. Çünkü bir þeyleri reddetmeniz diðerlerinin gözünde otomatikman sizi dikkate deðer kýlar. Siz reddederken benim bir prensipler bütünüm var ve bu ona uymuyor imajýný çizersiniz. Ayrýca siz reddettiðinizi eleþtirerek o, bu, þu ne kadar kötü derken kendinizin berraklýðýna yine çaktýrmadan projektör tutarsýnýz. Öyle ya herkesin bir kulpu olduðu piyasada kulpsuzlar prim yapacaktýr, kulpsuz olma hayaline yatýrým yapar kiþi ve eleþtirir durur. Onun derdi eleþtirmekten çok kendi bahçesine dikkat çekmektir.

Niyeti üzüm yemek deðildir ama baðcý dövmek de deðildir, bahçeme ne düþer hesabýndadýr o. Ýþte futbol veya kiþi kulisleri sizin ait olmadýðýnýz grubu (Fenerbahçelileri, Galatasaraylýlarý, vb.) eleþtirerek ya da X þahsýný, Y patronunu çuvaldýzlayarak kendi kimliðinizi deðil iðnelemek, cilalayarak ortaya çýkarmaktýr. Ýnsanlarý birbirine ortaklýklarý yaklaþtýrýr! Ýnsan mekanizmasýnýn futbol ve dedikodu kültüründen aldýðý bir baþka haz ise tercihlerinin onaylandýðýný görerek birileriyle iliþki köprüleri kurmaktýr. Evet insanoðlunu birbirine yaklaþtýran onun

birilerinde beðendiði, takdir ettiði bizzat kendisidir. Yani siz sizin gibi düþünenlere alkýþ tutarak onlarla iliþkinizi özelleþtirerek aslýnda kendi tercihlerinizin baþkalarý tarafýndan onaylanmasýnýn heyecaný ve büyüsü içindesinizdir ve onlara bu yüzden yakýnlaþýrsýnýz. Yani ‘o’ndaki siz’e tutulmuþsunuzdur ve kendinize olan sevginiz onu sevmek þeklinde manipüle olmuþtur. Ýþte insanoðlu çoðunlukla bu yüzden birbirine yakýnlaþýr. Siz her gördüðünüz Beþiktaþlýyla, Beþiktaþlý olma tercihinizin doðruluðunu teyit etmiþ olma hazzýný yaþarsýnýz. Ya da sizin gibi birileri de Fatma’ya gýcýk oluyorsa oh dersiniz, onlarý baðrýnýza basarsýnýz. Bu, adeta içgüdüsel bir tepkidir. Taksiye bin-

diðinizde bir iki laf ettikten sonra adam size sýcak geldiyse memleketini sormanýz da bu ‘ortak’lýk dolayýsýyla yakýnlýk arayýþýndandýr. Milletleri birbirine yaklaþtýranýn tarihi deneyimleri olmasýnýn sebebi de budur. Her ‘ortak’lýðýnýzýn bu tarihinizin ortaklýðý bile olsa diðerleriyle sizi birbirinize yaklaþtýrýr. Ýþte öyle köklü tarihsel ortaklýklara, bir iliþki için sevme çabasýna, toplum tarafýndan onaylanmak için ortaya deðerli bir þeyler koymaya ne gerek var. Alýn size antibiyotik gibi futbol, dedikodu... Anýnda tesir eder, kolay ulaþýlýr, eczaneye kadar gitmenize bile gerek yoktur, yanýnýzda bir kiþi daha olsun yeter. Ah bi de yan etkileri olmasaydý...(!)


BULMACA

22 HOLLANDA

ZAMAN

01 KASIM 2008

Çerez

Bir sünnet

Kabul etmeme

Zorla, zoraki

Karþýlatma

Zor olmayan

Farsça ilk sayý

Candan

Hicivsel Reislik, liderlik

Manevi güç

Kahire’de Osmanlý camisi

Kýsaca germanyum

Belçika’nýn trafik remzi

Hasta bakýlan yer

Süt hayvaný

Sözleþme

Kaðýt kaplama sanatý

Ünlü motorcumuz (Kenan ...)

Rütbesiz askerler

Lenf düðümleri iltihabý

SUDOKU BULMACA

Askeri silah

8

Kabiliyet Duyma organý Sevimsiz

Gerinin zýddý

Kedi hecesi

Katýdan sývýya geçme

5 5 2

4

Hukukta çalýnmýþ mal

Hukukta tasarý

Nen

8

3

5

3 1

5 4

7

3

1

Ekþi bir gýda Antalya ilçesi

Mýsýr’ýn baþkenti Koruma, kollama

7 2

1

Bir tür motor

Köpek yiyeceði

3 9

Kýsaca kiloamper

Cerahat

Gerçek dýþý hikaye

Ýlave

Ýstanbu’da bir semt

Seyrek deðil

5

9

7

8

2 8

1

1

4

2

3

Orta mektep

Cüzi, kýsmi

9

8

4

Bir gün adý Metal renginde olan

Köpek

Tablodaki tramlý kalýn çizgilerle belirlenmiþ 3'e 3'lük karelere, 1'den 9'a kadar rakamlarý birer kez kullanarak yerleþtirin. Öyle yerleþtirme yapmalýsýnýz ki, bütün 3 lükleri doldurduðunuzda tablonun bütün kutularý yukarýdan aþaðýya ve soldan saða 1'den 9'a kadar rakamlardan birer kez kullanýlmýþ olsun.

Ateþleme mekanizmasý

2

Doruk, zirve Romen rakýmýyla bin

4

Ege’de antik kent

Hintli Gerçek

Sebep, bir soru

SUDOKU ÇÖZÜMÜ 5 6 2 8 7 1 3 4 9

1 7 3 4 9 2 6 5 8

9 8 4 3 6 5 1 2 7

3 2 7 9 1 6 4 8 5

8 5 1 2 3 4 9 7 6

6 4 9 7 5 8 2 3 1

2 3 6 5 8 9 7 1 4

4 9 5 1 2 7 8 6 3

7 1 8 6 4 3 5 9 2

6

Eski bir ceza

Bir alkol türevi

At çiftliði

Kýsaca lantan

Maçta gol atýlan yer

Topkapý Sarayýn’da bölüm

Pazar, pazarlama

Kýsaca karbon

Bir sayý

Baþlýca sývý

1

Baryumun remzi

Hadisler

Güzel, âlâ

Rutubet Teklif Dahi

Sindirim organý

Gümüþ

Bir ovamýz Bir yeryüzü parçasý

Çocuðun çok sevdiði

Karýþýk renkli

Bir peygamber

Ýnce perde Maðara Bir kýta

Eziyet verme

Kýsaca kalsiyum

Beyaz

Merhem Bir deyim

Bir baðlaç

Kýrmýzý

Afrika’da ülke Bir baðlaç

Bulmaya çalýþma

Tellürün remzi

5

Þ ÝFRE K ELÝME:

Bir meyve 7

Z

N

E

K

E

L

E

Y

J

S

Z

D

Þ

Z

R

A

E

Y

Ü

U

J

T

E

M

Ý

R

U

H

O

R

E

M

Z

A

L

R

E

R

Ç

S

A

P

N

A

Y

R

L

O

N

U

S

B

N

K

A

Ý

B

J

V

Ý

R

A

F

E

C

A

K

S

Z

M

A

L

N

U

V

Ý

K

E

V

A

T

C

R

A

Þ

J

A

L

R

S

Ý

N

R

Ý

M

E

Ý

R

4

I

K

U

V

L

T

K

Ý

L

M

A

Ý

A

O

5

1

KARE BULMACA RÜSTEM AYDIN r.aydin@zaman.com.tr

K

N

F

A

V

E

K

I

R

Þ

E

H

Arjantin’in trafik remzi

Bir tür balýk

Köpek

Ý

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 2 3

R

6

2

3

4

SOLDAN SAÐA

1) Su ile, özellikle tabii sular ile ilgili tüm konularý inceleyen bilim dalý. 2) Karabük’ün bir ilçesi.- Brezilya’nýn plaka iþareti. 3) Manganezin sembolü.Elinden iyi iþ gelen, ustalýk ve beceriklilikle yapan, maharetli.- Çoðul ikinci kiþi zamiri. 4) Bir Kuzey Afrika ülkesi.Ölümsüz, ebedî, sermedî. 5) Paylama, azar.- Güzel söz söyleme, hitabet sanatý. 6) Boy endam, boy bos.- Ýnsan ve hayvan vücudunu kaplayan tüy, kýl veya pulla kaplý tabaka, cilt, ten. 7) Yoksullara ve öðrencilere yiyecek daðýtmak için kurulmuþ hayýr kurumu.- Yeþil ceviz kabuðu, nar vb. bitkilerin býraktýðý kalýcý boya lekesi. 8) Pastacý, terzi vb.nin kullandýðý diþli, küçük demir çark.- Ortaoyununda Rum tipi. YUKARIDAN AÞAÐIYA

1) Ayný düþüncede, ayný görüþte olan, oydaþ. 2) Bir düþünceyi, bir konuyu bir kiþi veya sebebe dayandýrma, yükleme, atfetme.- Kýl, tüy. 3) Danimarka’nýn plaka iþareti.- Yetiþkin erkeklerde yanak ve

O

M

H

C

Ý

E

S

E

K

Z

M

V

E

Ð

7

Y

Ü

M

Ý

O

A

C

M

I

A

E

R

A

L

8

Z

J

Ç

K

D

P

P

J

N

C

Z

L

O

N

J

R

Ü

L

R

A

O

N

A

I

P

N

L

E

KIRÞEHÝR, LAMELÝF, MANTAR, NAVLUN, ONBAÞI, ÖKLÝT, POYRAZ, RAHMAN, SÝSAM, ÞAMÝL,

Ö

K

L

Ý

T

V

U

Y

R

E

D

G

M

T

R

I

Ç

F

F

L

Ö

M

T

K

G

S

R

R

Ü

A

O

Ý

Ç

O

Z

R

O

Ý

R

G

N

U

I

G

O

A

N

Z

E

S

A

A

L

L

D

E

C

L

L

T

Z

E

K

R

M

M

F

E

K

D

Þ

M

A

Ý

L

T

Ü

E

R

Z

R

G

M

A

Ý

R

E

Ç

Y

E

B

V

O

Ç

J

Z

M

A

E

Z

Ý

L

A

V

M

Ý

F

Ç

Ü

Ý

Þ

G

L

K

O

J

Z

Z

O

N

I

R

L

E

Ý

Ç

B

O

K

S

Ö

R

Ü

Ü

5

7

6

alt çenede çýkan kýllarýn tümü. 4) Osmanlýlarýn Roma’ya verdikleri ad.- Parça, kýsým. 5) Silisin hidratlý ve jelatinli bütün türlerini kapsayan deðerli bir mineral, panzehir taþý.- Kýsa deðnek parçasý. 6) Ýþ görmede beceri, ustalýk. 7) Aþýrý güçlük ve sýkýntý, cefa. 8) Gemilerde veya kalelerde, topçu mevzilerinde topun makine bölümünü ve topçularý koruyacak biçimde yapýlmýþ zýrhlý kule.- Uzaklýk iþareti. 9) Ünlü bir otomobil markasýnýn kýsaltmasý.- Örnek olmaya deðer kimse veya þey, örnek. 10) Görünüþe göre, görünüþte. 11) Çok hoþa giden (kimse, yer). Yüksek bir makama anlatma, bildirme.- Ýcar. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 F A R Z

E M E V Ý Y E

2 A L E N E N 3 R A Y 4 A K

K A M A N

T A N E N Z E M Ý N

5 Z A K Ý R 6 Ý D A M

K Ý T U R

F E S A T B A K A L Ý T

7 Y A T A L A K 8 E R A M Ý L

B Ý Y E K A M E R

TRUVA, ULUCAMÝ, ÜNÝVERSÝTE, VALÝZ, YELEKEN, ZÜHAL. ALPER, BOKSÖR, CEVVAL, ÇALIK, DÝRSEK, EMLAK, FORMA, GAZETE, HAKKARÝ, ÝKLÝM, Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?

ÇÖZÜMLER

Ü

E Ý Z G

R

E

M M F

L

A

A

Ý

O

L

F

K

Ö

R

J

L R Ö L Ü

J

Z

Ü

Y

Ç

M H

O

N

K

K

I

J

Þ

L

A

J

B

A

N

R

O

A

R

N

Z

G

U A N V Y E E E

Þ

Ý L K C A V L U Ý R K

G

M A K D N T R D O Ý V L R V R L

M Z Y

Ç

M A

M T

M Ý F

Ý Ü E

D E U K V A P A E E T S Ý A O A U L

B L E Ý Þ C I G U O P C S K K Ý K F N L J E

O K Z R

K O Ý E

M A L G S Y

L O R R

N A J

N

M I E I Ý

K R L

N R E E

V C

U S R T Y

K E L Ý M E

E E J

S J L Ç Ý T A R E I C A Z Þ

Ö Z A Y L Z N Ü D P Z E

A A B R

E T E Z A G N L R H Ý

M E T K N Ç

M Ý S

V

M V E

M A Ý

R Z

Z

A V I

C S K S R D

Ü O

Ü N

M Ý B Ü K E O

V E R S Ý

M T L O A E Ý A Ý R Z A A U Þ

E N L Ð R O R A M Ý P H Z

TRUVA, ULUCAMÝ, ÜNÝVERSÝTE, VALÝZ, YELEKEN, ZÜHAL.

J

ALPER, BOKSÖR, CEVVAL, ÇALIK, DÝRSEK, EMLAK, FORMA, GAZETE, HAKKARÝ, ÝKLÝM, KIRÞEHÝR, LAMELÝF, MANTAR, NAVLUN, ONBAÞI, ÖKLÝT, POYRAZ, RAHMAN, SÝSAM, ÞAMÝL,

L

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?


ZAMAN

23 HOLLANDA

AÝLE

1 KASIM 2008

Tasavvuf kültürümüzde alýç Çatalhöyük’e kadar uzanan bir geçmiþe sahip olan ve beþ-altý yüz yýl ömrü olan alýç, çoðu kiþi tarafýndan bilinmez. Tatlý-ekþi tada sahiptir. Kolesterol ve tansiyona iyi geldiði gibi kalp ve damar hastalýklarýnda, kan dolaþýmýnda da yararlý olduðu söylenir.

nasip vereyim”... Yunus Emre’ye söylerler; ancak, o, “Evde çoluk çocuk aç, buðday isterim.” der. Bu cevap üzerine Hacý Bektaþ-ý Veli tekrar haber gönderir: “Söyleyin o derviþe her ‘alýç’ýna karþý ona on nefes, on himmet ve nasip vereyim”. Yunus Emre on misli çoðalan bu kýsmeti de kabul etmez. Ýki çuval buðday verirler; hayvanýna buðdaylarý yükler ve yola düþer. Yarým saat kadar gittikten sonra birden durumu kavrar, “Vay ben ne yaptým da buðdaylarý aldým; nefes, himmet ve nasip almalýydým.” der ve yana yakýla geri döner. Hacý Bektaþ-ý Veli’ye durumu anlatýrlar, gülerek cevap verir: “Söyleyin kendisine, bizim kapýmýzda ona nefes, himmet ve nasip kýsmet deðildir. Varsýn Taptuk Emre’ye gitsin.” der. Bundan sonra Taptuk Emre’nin kapýsýna varan Yunus Emre orada “Yunus miskin çið idik, piþtik Elhamdülillah.” mertebelerine yükselecek duruma eriþir. Ahmet Yesevi’nin hurmasý, Hz. Mev-lânâ’nýn nohudu, elmasý; Yunus Emre’nin alýcý ve daha niceleri yiyeceklerin tasavvuf kültürümüzdeki rolü ve önemini gösteriyor. Hz. Mevlânâ nohut hikâyesinde

NEVÝN HALICI

“Kim giden bu mülkte, kimler kalýcý, Kim sunan himmet, nasip kim alýcý? Þiir diliyle yorumlayýn dostlar Yunus Emre’nin sunduðu alýcý”. Feyzi Halýcý.

B

ilinen hikâyedir, Yunus Emre, Anadolu’yu kasýp kavuran bir kýtlýk döneminde Hacý Bektaþ-ý Veli’nin kapýsýna varýr. Kýtlýða raðmen, gelenek ve göreneklere uygun olarak, yanýnda çam sakýzý çoban armaðaný, bir heybe de alýç hediye getirmiþtir. Hacý Bektaþ-ý Veli’ye durumu anlatýrlar; o da adamlarýna der ki: “Söyleyin o derviþe, bana sunacaðý her ‘alýç’ýna karþýlýk olarak ona bir nefes, bir himmet ve

Saðlýklý beslenmek için mantar

T

üm dünyada on binlerce çeþidi bulunan mantar sofralarýmýzda fazla ilgi görmeyen bir ürün. Ne yazýk ki hâlâ sebze olarak kabul edilmiyor. Her ne kadar demir ve protein açýsýndan eti yakalamasa da etin gördüðü ilgiyi asla görmez. Mantarýn faydalarý birçoðumuz tarafýndan ne yazýk ki bilinmemektedir. Bugünlerde hava deðiþiminden dolayý pek çok kiþi hastalýklarla baþ etmeye çalýþýyor. Böyle zamanlarda mantar, yenmesi gereken bir gýdadýr. Çünkü baðýþýklýk sistemini güçlendirir, direnci artýrýr. Derslerle baþ etmeye çalýþan öðrenci arkadaþlar için de sevindirici olan bir baþka yararý da mantarýn öðrenme yeteneðini artýrdýðý yönündeki bilgilerdir. O zaman biz de bu hafta kolayýn en kolayýndan bir mantar yemeði yapalým. Mantarseverler ya da ilk defa deneyecek olanlar, hadi iþ baþýna.

Yapýlýþý: Mantarlar yýkanýr, yarým limon sýkýlmýþ suda 4-5 dakika kararmamalarý için bekletilir. Yoðurt bir kâsede iyice çýrpýlýr. Servis tabaðýna yayýlýr. Sudan çýkan mantarlar kurulanýr. Sývý yaðda 5-6 dakika kadar arkalý önlü kýzartýlýr. Kýzartýlan mantarlar yoðurdun üzerine yerleþtirilir. Tereyaðý bir tavada eritilir. Pul biber, az tuz eklenir. Bu karýþým mantarlarýn üzerine gezdirilir. Sýcak servis yapýlýr. Nurbanu Arslan

Yoðurtlu mantar MALZEME:

250 gr mantar 1 yemek kaþýðý tereyaðý 1 kâse yoðurt Pul biber Kýzartmak için sývý yað Yarým limon Tuz

Alýç reçeli MALZEME: Piþme Süresi: 30 dakika ½ kg alýç 2 sb su 1 kg toz þeker 3 sb su 1 çk limon tuzu Yapýlýþý: Alýçlarý yýka, su ile ateþe koy, yumuþayýncaya kadar haþla. Çekirdeklerini þeklini bozmadan çýkar. Þekerle suyu ateþe koy. Kaynamaya baþlayýnca haþlanmýþ alýçlarý içine at. Birkaç taþým kaynayýnca porselen veya cam bir kaseye al, temiz bir tülbent baðla, güneþte kývama getir. Kavanozlara koy.

yiyeceklerin de insandan düþünce ve ruh olarak Allah’a ulaþtýklarýný anlatýyor. Çatalhöyük’e kadar uzanan bir geçmiþe sahip olan ve beþ-altý yüz yýl ömrü olan alýç, çoðu kiþi tarafýndan bilinmez. Tatlý-ekþi tada sahiptir. Kolesterol ve tansiyona iyi geldiði gibi kalp ve damar hastalýklarýnda, kan dolaþýmýnda da yararlý olduðu söylenir. Pazarlarda satýlan alýç, meyve olarak yenildiði gibi Konya’da þekerle veya pekmezle reçeli yapýlýr, lezzet vermesi için turþulara atýlýr. Anadolu’da Konya’dan baþka alýcýn yemek ya da tatlý olarak deðerlendirildiði bir ilimiz var mýdýr, bilemiyorum. Yurtdýþýnda, belki olabilir, ama alýçla yapýlmýþ bir yemek ya da tatlýya ben rastlamadým. Ýspanya’da davetli olduðum bir yemek programý

sýrasýnda, alýcýn lüks bir manavda jelatinler içinde satýldýðýný gördüðümde hayretler içinde kalmýþtým. Ýspanyol arkadaþým bizdeki gibi meyve olarak tüketildiðini söylemiþti. Günümüzde sirkesi yapýlýyor. Geçenlerde bir yakýným ülkemizin ünlü sirke firmalarýndan birinin imalatý olan küçük bir þiþe alýç sirkesi göndermiþti. Üzerinde, Bolu çevresindeki alýçlardan ve meþe fýçýlarda iki yýl bekletilerek elde edildiði yazýlýydý. Sirkenin tadý gayet güzeldi. Belki zamanla reçeli ve turþusu da ticari olarak yapýlýr ve daðlarda kendiliðinden yetiþen bu meyve deðerlendirilebilir. Dönelim, Yunus Emre’ye ve onun çok sevdiðim bir dörtlüðü ile sözümüzü noktalayalým: “Yunus Emre der hoca, Ýster bin kez git Hac’ca, Hepisinden iyice Bir gönüle girmektir”. Kaynaklar: Halýcý, F. Tasavvuf Kültürümüzde Üç Meyve” Çaðrý Dergisi. Sayý: 519, sayfa: 1.2003. Halýcý,N. Konya Yemek Kültürü Ve Konya Yemekleri. Rumi Yayýnlarý. 2005.



25

RÖPORTAJ

HOLLANDA

1 KASIM 2008

Foto: Bahar Mandan

ZAMAN

Oya Okar

Düðün Þarkýcýsý’nýn Çiçek’i Oya Okar:

Dizi oyunculuðu ile kariyer yapýlacaðýna inanmýyorum Genç oyuncu Oya Okar, konservatuarda okurken dizi oyunculuðuna sýcak bakmamýþ, fakat daha sonra dizilerde rol almaya baþlamýþ. Okar, dizi oyunculuðu ile kariyer yapmanýn mümkün olmadýðýný düþünüyor.

yaptýk. Aslýnda rolüm küçüktü ama o kadar mutlu oynuyordum ki. Eðer bundan sonra yapacaðým iþ Düðün Þarkýcýsý’ndaki Çiçek’e göre daha küçük bir rol olursa fakat benim içime sinerse hiç düþünmeden oynarým. Baþrol kapma hýrsýnýz yok.

RAHÝME SEZGÝN

O

ekranlarýn Yeþilçam tadýnda dizisi “Düðün Þarkýcýsý”nýn naif genç kýzý Çiçek rolü ile izleyicinin karþýsýnda. Þöhret dizisi ile dizi oyunculuðuna adým atan Oya Okar, konservatuvar eðitimi aldýðý dönemde dizilerde oyuncu olarak çalýþma düþüncesine daha mesafeli yaklaþmýþ. Fakat Türkiye’nin þartlarýnda konservatuvar mezunu olup sadece tiyatro yapmanýn çok da kolay olmadýðý gerçeðini anlamasý da uzun sürmemiþ. Ýstediði gibi bir proje gelmediði sürece sadece sinema filmim olsun diye teklifleri kabul etmeyen Oya Okar, dizi oyunculuðu ile kariyer yapýlmayacaðýný düþünüyor. Dizileri kendinizi gösterebilmek için bir þans olarak mý görüyorsunuz? Konservatuvarda tiyatro bölümünde okudum. Okurken asla televizyonda çalýþmam, okulu bitirdikten sonra tiyatro yapacaðým diye düþünüyordum. Arkadaþlarým vasýtasý ile o dönemde ajansa yazýldým. Ýyi ki olmuþ, Gülçin karakterini çok severek oynadým. Þöhret dizisinde çalýþmaya baþladýktan sonra dizi oyunculuðunun, sinema oyunculuðunun, tiyatro oyunculuðu-

nun çok farklý þeyler olmadýðýný gördüm. Temelde aynýlar ama uygulayýþlarý farklý. O zaman anladým ki idealist olmak güzel bir þey ama Türkiye’nin þu þartlarýnda konservatuvar mezunu olup sadece tiyatro yapabilme imkâný bulabilmek mümkün deðil. Diziler olmasa oyuncularýn hali harap mý? Oyuncular dizilere muhtaç mý? Muhtaçlýk deðil ama bizim için çok avantajlý bir þey. Allah’tan diziler var ki aç kalmýyor oyuncular. Diziler oyuncularýn antrenman sahasý mý? Bir haftada 90 dakikalýk sinema filmi çeker gibi bir bölüm çekmek, haftanýn beþ günü çalýþmak, her gün sabahtan akþama kadar oyunculuk yapmak hakikatten antrenman ve kondisyon gerektiren bir þey. Aslýnda dizi oyunculuðu kendi içinde çok zor. Daha çabuk tüketilen bir þey. Þöhret dizisiyle baþladýðýnýz oyunculukta yükselen bir ivmeniz var. Yanlýþ bir projeyle ‘düþmek’ten endiþeleniyor musunuz? Oynayacaðým rolü ve yapacaðým iþi sevdiðim zaman rolün büyüklüðü ya da küçüklüðü hiç önemli deðil. Sýnýf diye bir proje

Hayýr yok. Ben birbirinden farklý rollerde oynamak istiyorum. Sosyetik olmayan oyuncu diye tanýmlanýyorsunuz. Kim sosyetik oyuncu kim deðil? Eðlence sektörüne iþ yapýyoruz. Sonuçta bunun getirdiði bir tanýnýrlýk söz konusu. Fakat bu benim mesleðim. Bunu yaparak para kazanýyorum, mesleðimin getirdiði ünü kullanarak özel hayatýmý da bunun içine katarak gece hayatýnda gazetecilerin bulunduðu mekânlara sürekli gidip kendimi göstermek gibi bir çabam yok. Þaçma sapan þeylerle gündemde olanlar da var. Onlar da oyunculuk yapýyorlar. Onlar bunu tercih ediyorsa yollarý açýk olsun. Dizide Gülçin karakteri hýrsýzlýk yaptýðý için gittiðiniz bir maðazada tezgâhtar tarafýndan göz hapsine alýnmýþsýnýz. Oynadýðýnýz rolle bütünleþtirilmek nasýl bir duygu? Aslýnda bu çok mutluluk verici. Yani oynadýðýmýz role o kadar inanmýþ ki insanlar beni o karakter sanýyorlar. O gün maðazada çok utanmýþtým ve ne yapacaðýmý bilememiþtim. Bir þey diyemeden kaçýp gitmiþtim. Þimdi “Düðün Þarkýcýsý” çok izlenen bir iþ. Yoldaki teyzeler daha sýcak ve samimi davranýyorlar. Gülçin’i sevmedikleri için beni genellikle azarlýyorlardý.

Genç bir oyuncu olarak oyunculuk dersi veriyorsunuz. Oyunculuða hevesli gençler emek vermeye de hazýr mý? Estaðfurullah. Ders vermek çok büyük bir laf, elimden geldiðince yardýmcý olmaya çalýþýyorum. Ýnþallah ileride hoca olurum ve ders vermeye baþlarým. Çok da bu iþi yapamayacak olanlarýn da hayallerini kýrmamak deðil ama belki o yolu takip eder mi diye yol göstermeye çalýþýyorum. Fakat çok faydalý olabileceðimi zannetmiyorum. Bu yýl bizim okulun konservatuvar sýnavýna 790 kiþi baþvurdu. Televizyonlar o kadar hayatýn içinde ki yarýþmalar ile “seni þöhret edeceðim” söylemleri ile insanlar bunu kolay bir þey sanýyor. Fakat öyle deðil. Herkes oyuncu olmak zorunda deðil. Talebin çok fazla olmasý gençlerin bu sýnava önem verdiðini de mi gösteriyor? Tabii bir bilinçlenme var ama sýnava girenlerin birçoðunun daha ne sýnavýna girdiklerinden haberleri yok. Geçen yýllarda ben okurken Savaþ Ay taklidi yapanlar vardý. “Ben çok yetenekliyim, size bir taklit yapayým” diyenler vardý. Çoðu zaman bundan elli yýl önce doðmuþ olmak ve Ankara’da tiyatro okuyup doya doya tiyatro oynamak isterdim. Þimdi her þey çok kolay gibi ama bu kadar basit olduðu için bir o kadar da zor. Çünkü oyuncu sayýsý bir o kadar fazla.

Oyuncular dizilere yöneliyor. Tiyatrolarýn durumu ne? Çok fazla oyuncu var. Tiyatrolarýn yavaþ yavaþ iyiye gittiðini düþünüyorum. Þimdi küçük tiyatrolar kuruluyor. Daha modern bir çizgiye ilerliyor. Daha da iyi olacak. Dizilerde klasik eserlerden uyarlamalar bu ara ilgi görüyor. Tiyatroda da klasik eserler mi daha çok ilgi görüyor? Lüküs Hayat hâlâ oynuyor tiyatrolarda. O bir gelenek, onu ayrý tutarak söylüyorum buna benzer baþka oyunlar da var ama Türk izleyicisi artýk Ýrlanda kralýnýn ne yaptýðýný merak etmiyor. Gerek yok öyle þeylere. Daha modern, daha günümüzü anlatan oyunlar yazýlýyor dünyada. Oyunculuðunuzu nasýl buluyorsunuz? Daha çok yolum var, bulamýyorum henüz. Ýzledikçe eksiklerimi görüyorum. Sinema filminiz henüz yok. Gelen teklifleri mi beðenmiyorsunuz? Karakterden çok filmin bütününe bakýyorum. Oynamaktan çok mutlu olabileceðim bir karakteri oynamak istiyorum. Sinema teklifleri elbette var ama benim ayný fikirde olmadýðým filmler geliyor bazen, ben içinde yer almak istemiyorum. Aman benim sinema filmim olsun da ne olursa olsun demiyorum.

Diziler oyuncularý da çabuk mu öðütüyor?

Ýzlerken bu projede olmak isterdim dediðin bir dizi var mý?

Dizi zaten öyle bir þey. Bugün var yarýn yok. O yüzden dizi ile kariyer olacaðýna inanmýyorum. Anlýk þöhretler olabiliyor.

Elveda Rumeli’yi çok beðeniyorum. Bütün oyuncularýný çok beðeniyorum. Projeyi çok beðeniyorum.


RÖPORTAJ

ZAMAN

26 HOLLANDA Foto: Selman Eþtürkler

1 KASIM 2008

Tanju Çolak, gençleri Milan’a paslýyor Türk futbolunun unutulmaz isimlerinden Tanju Çolak, bu yýl bir ilki gerçekleþtirerek Milan kulübünü Türkiye’ye taþýdý. Ýstanbul’da düzenlenen kampa katýlan 220 çocuk, 12 Ýtalyan hoca eþliðinde eþliðinde bir hafta boyunca yoðun bir programla çalýþtý. Milanlý hocalarýn beðendiði dört minik yeteneðin ödülü ise Milano’ya gidip yýldýzlar topluluðu Milan takýmýyla tanýþmak.

ÖNDER DELÝGÖZ

Ç

ocuklar için futbolun tadý ve heyecaný, evin salonunda, sokakta ya da sahada, daha doðrusu taþtan da olsa kale kurulabilen her yerde ayný. Sýnýrlarý hayali de

yeter ki þut atacak bir alan olsun. Bu tutku dünya çapýnda milyonlarca çocuk için geçerli. Ayný olan bir þey daha var. Hayaller… Hemen hepsinin gönlünde bir gün ünlü bir futbolcu olmak yatar. Hani o en güzel çalýmlarý atan, en zor golleri atan yýldýz futbolculardan. Bunu baþarabilmeleri için elbette ki küçük yaþtan itibaren futbol okullarýnda, altyapýsý saðlam tesislerde çok iyi bir eðitim almalarý, kendilerini geliþtirmeleri ve de önlerine çýkan fýrsatlarý deðerlendirebilmeleri gerekiyor. Geliþmiþ ülkeler bir yana, bizim çocuklarýmýza bu eðitimi verecek, bu ufku kazandýracak futbol okulu ve tesis sayýsý ülkemizde, hatta üç büyük takýma ev sahipliði yapan Ýstanbul’da dahi oldukça yetersiz. ‘Dünya futboluna neden olmasý gerektiði kadar yýldýz oyuncu sunamýyoruz?’ sorusunun kaynaðý bu sorun olsa gerek. Tabii bu

kýsýtlý imkanlar arasýnda iyi örnekler de yaþanmýyor deðil. Örneðin bir zamanlarýn ünlü golcüsü Tanju Çolak’ýn gelecek hayallerini futbol üzerine kuran çocuklar için dünyanýn en köklü kulüplerinden Milan’ý Türkiye’ye taþýmasý gibi. Tanju, Milan kulübünün altyapý çalýþmalarý için dokuz yýldýr aralarýnda Almanya, Ýngiltere, Japonya, Yunanistan, Arjantin gibi ülkelerin de bulunduðu 46 ülkede yürüttüðü AC Milan Junior Camp organizasyonunu büyük uðraþlarýn ardýndan bu yýl ilk kez Türkiye’ye getirdi. Milan’ýn hocalarý eðitti! Geçtiðimiz haziran ayýnda düzenlenen kampta, Milan kulübünün A Pro lisanslý, yani Ýtalya birinci ligi Serie A’da takým çalýþtýrabilecek hocalarý bir hafta boyunca yaklaþýk 220 çocukla yoðun bir eðitim programý uyguladý. Kamp sonunda

Ýtalyan hocalar, beðendiði dört futbolcuyu dünyanýn dört bir yanýndan gelecek yaþýtlarýyla turnuvaya katýlmalarý ve Milan takýmýyla tanýþmalarý amacýyla Milano’ya götürülmeleri için seçti. Seçilen küçük yeteneklerden Vanlý Orhan Pala ve Ýstanbullu Usame Karataþ, þu anda Ýtalya’da. Diðer futbolcular Remzi Gürler ve Ahmet Özer de yaþ gruplarýnýn farklý olmasý nedeniyle yaklaþýk iki ay sonra Milano’ya gidecek. Onlar, küçük yaþta Milan formasý giyip, Milan tesislerinde antrenmana çýkmanýn, milyonlarca insanýn ömrü boyunca sadece televizyondan görebileceði yýldýz futbolcularla tanýþmanýn heyecanýný yaþýyor þimdilerde. Tüm bunlar bir yana AC Milan Junior Camp Ýstanbul’un ilginç, ilginç olduðu kadar da tesis yetersizliði açýsýndan ders çýkarýlmasý gereken bir hikâyesi var. Kampý Türkiye’ye getirme fikri-

nin nereden çýktýðýný sorduðumuz Tanju Çolak’ýn daha aðzýndan çýkan ilk sözler bizi þaþýrtýyor. “Makedonya’da gördük biz bu organizasyonu.” diyor. Hâlihazýrda menajerlik þirketi bulunan Tanju’nun oðlu Anýl ve kardeþi Yücel, geçtiðimiz yýl Makedonya’ya futbolcu izlemeye gitmiþ. Bu sýrada AC Milan Junior Camp’ý görmüþler. Merak edip araþtýrmýþlar iki üç gün boyunca. Türkiye’ye döndüklerinde Tanju’ya anlatmýþlar gördüklerini. Tanju da “Ýyi olur.” deyince kampýn aynýsýný Türkiye’de düzenlemek üzere Milan kulübüyle temasa geçmiþler. Bu arada, “Futbolda bizden çok çok geride olduðunu düþündüðümüz Makedonya’ya bile giden Milan, bu yýla kadar neden Türkiye’ye gelmedi?” sorusuna cevap ararken Tanju’nun kamp organizasyonunu yaparken çektiði sýkýntýlara dair anlattýklarý, önemli bir soruna


ZAMAN

27

dikkat çekiyor: Tesis yetersizliði. Yaþadýklarý sýkýntýyý þöyle anlatýyor Tanju: “Yaklaþýk iki, üç aylýk görüþmenin ardýndan Milanlý yetkililer Türkiye’ye geldi. Konuþtuk. Tanju Çolak isminin de etkisiyle kabul ettiler. Döndüler Ýtalya’ya. Bir süre sonra tekrar geldiler. ‘Bize sahalarý gezdirin’ dediler. Biz Ýstanbul’da saha bulabilmek için aramadýk yer býrakmadýk. Ne yazýk ki üç tane sahayý yan yana bulunduran bir tesis bulamadýk. Onlarýn þartý bu, ama Ýstanbul’da yok.”

1 KASIM 2008

Torpil yok, Milan var! Tanju Çolak, AC Milan Junior Camp’ta sonunda seçilecek dört futbolcuyla ilgili kampýn son gününün son saatine kadar bilgi sahibi olmadýðýný söylüyor. Saat beþte açýklanmasý gereken listenin eline dört buçukta ulaþtýðýný ifade eden Tanju, þöyle devam ediyor: “Ýtalyan hocalar çocuklarla tamamen kendileri ilgilendi, kendileri eðitti, her þeyi kendileri ayarladý. Beþe çeyrek kala bütün hocalar, bütün ekip toplandýk. Listeyi okudum. Kazananlarýn mutluluðunu görmeliydiniz. Herkes memnundu. O manzara benim bütün yorgunluðumu aldý.”

Van’dan Milan’a

Tesis sýkýntýsý var! Uygun bir yer bulunamayýnca, bulamayýnca Tanju’nun aklýna Türkiye Futbol Federasyonu’nun Riva tesisleri gelmiþ. Milanlý yetkilileri Riva’ya götürmüþ. Tabii Ýtalyanlar Riva’yý çok beðenmiþ. Tanju da hemen federasyonla görüþüp Riva’yý istemiþ kamp için. ‘Evet’ cevabýný alýnca tüm hazýrlýklar baþlamýþ. Geçtiðimiz mayýs ayýnda Milanlý eski futbolcu Danielle Massaro’nun da katýldýðý bir basýn toplantýsý düzenleyerek kampýn 23-29 Haziran’da yapýlacaðýný duyurmuþlar. Ýþler yolunda gidiyor derken o günlerde federasyondan faks almýþlar. Federasyon, tadilata giren Riva’yý kamp için veremeyeceklerini bildirmiþ. Büyük bir þok yaþadýklarýný söyleyen Tanju, bu sýkýntýyý da aþabilmek için neler yaptýklarýný þöyle anlatýyor: “Ne yapacaðýz, ne edeceðiz diye düþünmeye baþladýk. Milan’la baðlantý kurduk. ‘Federasyon, þu sebepten sahayý vermiyor.’ dedik. Yani öyle bir noktaya geldi ki; neredeyse bu organizasyon bitecek. ‘Ne yapalým?’ diye sorduk. ‘Top sizde’ dedik. Onlar da çözüm sundular, sað olsunlar. ‘Olmamasý gerekir ama bu seferlik iki sahalý bir yer bulalým. Ýki saha da baþka bir yerde olsun.’ dediler. Milan’ýn sunduðu kolaylýða sevinen Tanju Çolak, hemen yeni saha arayýþýna girmiþ. Amatör Kulüpler Derneði Baþkaný Yemen Ekþioðlu’nun kapýsýný çalmýþ. Ekþioðlu, biri Bakýrköy’de, diðeri de Selimiye’de olmak üzere iki saha ayarlamýþ. Böylece AC Milan Junior Camp Ýstanbul düzenlenebilmiþ. Ýstanbul gibi bir þehirde bile bu türden bir sýkýntýyý yaþamalarýnýn Türk futbolunun geleceði adýna üzücü olduðunu belirten Tanju Çolak’ýn moralini kampýn verimliliði düzeltmiþ. Tanju, þehir içi ve þehir dýþýndan yaklaþýk 220 çocuðun katýldýðý kampla ilgili ise þunlarý söylüyor: “Tüm hocalar Ýtalyan. Ýnanýlmaz profesyoneller. Hatta hepsi A Pro lisanslý. Organizasyon Tanju Çolak menajerlik þirketi ve Milan kulübü arasýnda ama sportif anlamda inisiyatif tamamen onlara ait. Yani saha anlamýnda biz hiçbir

RÖPORTAJ

HOLLANDA

Orhan Pala: Vanlý Orhan 11 yaþýnda. Üç aydýr Hatay’da yaþýyor ve 5 yaþýndan beri futbol oynuyor. Van’da Erciþ Genç kulübünde oynamýþ. Þu anda Samandað Spor Kulübü’nde. Kampa katýlmasý beden eðitim öðretmeni sayesinde olmuþ. Ýnternette kampýn düzenleneceði bilgisini gören beden eðitimi öðretmeni, Orhan’ýn velisini ikna etmiþ Ýstanbul’a gitmeleri için. Orhan, Milan’a gideceði için çok heyecanlý. Ýleride bir gün profesyonel olarak Milan formasý giymek istiyor.

San Siro, hayaldi, oldu! Ahmet Özer: Kampa Ýzmit’ten katýlan 8. sýnýf öðrencisi Ahmet, futbola yedi yaþýnda Beþiktaþ’ýn Gölcük’teki futbol okulunda baþlamýþ. Gölcükspor’da dört yýl oynadýktan sonra bu yýl Beþiktaþ’ýn altyapýsýna seçilmiþ. Bu nedenle Ýzmit’ten Ýstanbul’a taþýnan Ahmet, ‘San Siro’ya gitmek kimin hayali deðildir ki?’ diyor. Milan’dan Kaka ve Pato’ya hayran olduðunu dile getiren Ahmet’in ilk büyük hedefi Beþiktaþ A takýmýnda forma giyebilmek.

Yeni teknikler öðrendik Remzi Güler: 8. sýnýf öðrencisi Remzi, futbola altý yaþýnda baþlamýþ. Þimdilerde Gürpýnar Futbol Kulübü’nde oynamaya devam eden 14 yaþýndaki Remzi, kampýn çok faydalý geçtiðini, yeni teknikler öðrendiðini söylüyor. Sol açýk oynayan küçük yetenek, Milanlý futbolcularla tanýþacak olmanýn heyecanýný yaþýyor. “Kaka ve Ronaldinho’yu görmek, müthiþ olacak.” diyor. Hedefi dört büyük takýmdan birinde profesyonel olarak forma giymek.

Kamp çok faydalý geçti

þeye karýþmýyoruz. Çocuklar, pazartesiden cuma akþamýna kadar Milanlý hocalarýyla birlikte oldular. Belki de üç dört ayda alacaklarý eðitimi bir haftada aldýlar. En önemlisi de ufuklarý geniþledi.” Tanju, Milano seyahatiyle ilgili de, “Çocuklar, rüyalarýnda göremeyecekleri bir þey yaþýyor-

lar.” diyor. Dünyanýn dört bir yanýndan gelecek çocuklarla turnuvaya katýlmak, Milanlý futbolcularla tanýþmak, San Siro’da maç izlemek gibi bir fýrsata sahip olduklarýný söyleyen Tanju, “Aslýnda o havayý koklamak önemli. Kim Milan formasý giyip de Milanlý futbolcularla tanýþabilir ki?”

diyor. Hem çocuklarýn hem de ailelerin kamptan çok memnun kaldýðýný belirten Tanju, yoðun ilgi gören Milan kampýný önümüzdeki sömestr tatilinde, konaklamalý olarak Antalya WOW Kremlin Palace’ta düzenleyecekleri bilgisini veriyor. (www.mjcistanbul.com)

Usame Karataþ: 10 yaþýndaki Usame, üç yýl önce top peþinde koþturmaya baþlamýþ. Gülsuyu Spor Kulübünde oynayan Usame, bu yýl Fenerbahçe’nin alt yapýsýna geçmiþ. Büyüyünce Fenerbahçe’de oynamak istiyor. Futbolu çok sevdiðini söyleyen Usame, orta saha sað açýk oynuyor. Kampta Ýtalyan hocalardan çok þey öðrendiðini söyleyen Usame, “Milanlý futbolcularla tanýþacaðým için çok sevinçliyim, çok heyecanlýyým.” diyor.


SÝNEMA

ZAMAN

1 KASIM 2008

28 HOLLANDA

Peki sizinle kim dalga geçecek? Sinemada parodi filmler giderek ayaða düþüyor. Bir zamanlar Mel Brooks veya Z.A.Z. ekibinden izlediðimiz o usta iþi filmlerin yerini bugün “Korkunç Bir Film” gibi ismiyle müsemma seri filmler almýþ durumda. BURÇÝN S. YALÇIN

T

DK’da þöyle tanýmlanýyor ‘parodi’: “Ciddi sayýlan bir eserin bir bölümü veya bütününü alaya alarak, biçimini bozmadan ona bambaþka bir özellik vererek biçimle öz arasýndaki bu ayrýlýktan gülünç etki yaratan bir oyun türü.” Bir þeyin parodisini yapmak zordur. Bir kere ele aldýðýnýz eserin veya türün her öðesine A’dan Z’ye hakim olmanýz gerekir. Sonra onu öyle ince bir üslupla yontmalý ve þekillendirmelisiniz ki, göze eðreti, itici, daha da beteri tiksinç görünmesin! Sinemada ilk parodi filmlerinin hangi yýllara denk geldiðini not düþmek kolay deðil. Ama hem sanatsal hem de ticari anlamda altýn çaðýný 70’lere borçlu olduðunu, parodinin popülaritesinin o dönemde tavan yaptýðýný rahatlýkla söyleyebiliriz. 60’larla birlikte Amerika’daki sinema endüstrisinin film üretiminden öykü anlatým biçimlerine kadar pek çok konuda ‘devrimci’ dönüþümlerden geçmesi köklü bir

yapý çözümü de beraberinde getirmiþti. Ve 70’lerde bir grup sinemacý bu baþýboþluktan faydalanýp o güne kadar sinema sanatýnýn kimi türlerde baþvurduðu kliþelerle oynamaya, onlarla inceden inceye alay etmeye, bir bakýma kliþelerin ipliðini pazara çýkarmaya baþladý. O dönem sinemada doðan parodi düþkünleri

içerisinde üç ayrý oluþumdan söz etmek mümkün: ABD’de Mel Brooks ve Z.A.Z. ekibi, Ýngiltere’de ise Monty Python topluluðu… Woody Allen’la çok yakýn zamanda endüstriye giren Brooks, týpký onun gibi Yahudi mizahýndan beslenen bir komedi sinemasý peþindeydi. Ancak Allen’ýn sinemasýndaki durum

komedisinden ziyade, Brooks neredeyse kariyeri boyunca parodilerle haþýr neþir oldu. 1968’de çektiði ilk filmi “The Producers” müzikal türünü masaya yatýrýyordu. 1974 tarihli Blazing Saddles ise özellikle western tutkunlarýnýn tadýndan yiyemeyeceði bir parodiydi: Siyah bir þerifin koruduðu bir kasabadan geçecek demiryolunu rant kapýsýna çevir-


ZAMAN

mek isteyen bir kodamanýn Vahþi Batý’da kirli emellerine ulaþabilmek adýna iþleyeceði her türlü çirkinliði ele alýyordu film. Kýzýlderilisinden kasaba meydanýndaki düellosuna kadar her western kliþesi eksiksiz, yerli yerindeydi. Anlayacaðýnýz, Vahþi Batý Vahþi Batý olalý, böyle zulüm görmemiþti! Brooks ayný yýl “Young Frankenstein”la gotik korku sinemasýnýn, 1977’deki “High Anxiety”yle de Hitchcock’un “Vertigo”sunun -esere asla saygýsýzlýk etmeden- uzun uzun tozlarýný alýyordu. 80’lerde de bu böyle devam etti: “History of the World: Part I” (1981) ile tarihî epik filmlerle, “Spaceballs”la da “Yýldýz Savaþlarý”yla açýk açýk kafa buluyordu. Açýkçasý 1990’larýn baþýnda yaptýðý, yabana atýlmayacak derecede baþarýsýz Robin Hood parodisiyle de yavaþ yavaþ sahneden çekildi Brooks. Onunla ayný yýllarda, okyanusun öbür tarafýnda, Ýngiltere’de beþ Ýngiliz ve bir Amerikalý (Terry Gilliam) komedyenin televizyondan sinemaya sýçrayarak oluþturduklarý Monty Python efsanesi dalga dalga yayýlýyordu. Ýngilizlerin ve Batý âleminin kutsal addettiði þeyler baþta olmak üzere, her türlü baðnazlýðý yerden yere vuruyor ve insanlar tarafýndan epey ilgi görüyorlardý. Ýlk filmleri “Monty Python and the Holy Grail” Kral Arthur efsanesi ve onun Kutsal Kâse’nin peþinden koþma mitiyle gýrgýrýný geçiyordu. Tahta atlar, kendi at efektlerini (“dýgýdýk, dýgýdýk!”) kendileri çýkaran þövalyeler falan… Anlatýlmaz, yaþanýr türünden bir parodi anlayýþýydý onlarýnki. Sonra Hz. Ýsa’nýn Ýncil’deki öyküsünü postmo-

dern bir tatla yeniden yorumladýklarý “Life of Brian” çýkageldi. Altý kiþi filmde 40’ý aþkýn tiplemeyi canlandýrýyorlardý. Din bilginleri tepki gösterdiler, kimi ülkeler filmi yasaklamayý veya sansürlemeyi düþündüler ama önüne geçilemedi. Fakat bir iki ufak tefek iþten sonra topluluk daðýlýp gitti. Z.A.Z. grubu ise baþka bir âlemdi. 1980’lerin hemen baþýnda çýktýlar ortaya. David Zucker, Jim Abrahams ve Jerry Zucker’ýn soyadlarýnýn baþ harflerinden oluþan Z.A.Z. grubu “Airplane! / Uçak”la parodi âlemlerine sert bir pike yaptý. 1970’lerde salonlarý kasýp kavuran “Havaalaný 77” gibi ‘uçaklý’ felaket filmlerini müthiþ bir mizah

29 HOLLANDA

anlayýþýyla masaya yatýrýyorlardý. Uzun yýllar Leslie Nielsen’i parodilere mahkum edecek bir trendin de önünü açan film olarak hatýrlayabiliriz “Uçak”ý. 1984’te ayný topluluktan “Top Secret!” geldi. Bu kez alay konusu tür II. Dünya Savaþý’nda geçen ve her dönem ilgi gören casusluktu. Casus filmlerinin þeceresi sere serpe karþýmýzdaydý. Grup daha sonra daðýldý. Abrahams önce “Hot Shots!”la “Top Gun”ý, 1998’de de “Jane Austen’s Mafia”yla da suç filmlerini ti’ye aldý. David Zucker da

yine Türk izleyicisinin yakýndan bildiði “Çýplak Silah” serisiyle polisiyeye el attý. 2000’li yýllarda parodiye en hafif deyimiyle ‘talihsiz’ bir seriyle, “Korkunç Bir Film”in üçüncü ve dördüncü filmleriyle de geri döndü. Lafý oraya getirmiþken, “Korkunç Bir Film” serisinin gerçekten parodinin ayarýný iyiden iyiye kaçýrdýðýndan söz edebiliriz. Artýk bir film veya bir türü masaya yatýrmaktansa, o sezon hangi filmler giþede baþarýlý olduysa onlarýn en akýllara kazýnmýþ sahnelerini aptal saptal biçimlerde yeniden çekmekten ve birbirleriyle alakasýz o sahneleri arka arkaya dizmekten baþka bir þey yapýlmýyor parodi namýna. Ýþin kötüsü, adý geçen serinin dördüncü filmi geride býraktýðýný düþünürsek, bu filmler ilgi de görüyor. Alýn bu hafta gösterime giren “Disaster Movie / Acaip Bi Film”i. Yani Türkiye ithalatçýsý bile bu filme düzgün bir adý layýk görmemiþ. E bunlarý çekenler bu filmlerin içini doðru dürüst bir þeyle dolduramazken, daðýtýmcýsýndan hayýr beklemek de abesle iþtigal olur doðrusu.

SÝNEMA

1 KASIM 2008



31

HOLLANDA

SPOR

1 KASIM 2008

Foto: Reuters

ZAMAN

o d r a ” t m i i r le i R d il özür

ene n s eçe iyon G p . ydý am ele asý’ d k þ iyon kýrara müca iss p a l Þam ekor n d y Bay ý u e r n k l ’ i o erb ort’ta uoðlu ise Tr baþarý p u f S ersp an So onada ettiði at bir p u y n e i S . Ke rah 01 eld mp rdu a olan i bu þa þýnda çtý ve þtý. 20 i lýyo agun am L ið ba ký a a ula o t m t n dak n a e r r t far aþýn luð da onu iþle ladý. B de sez çlarla piyon 39 y erbike sýra çin þ n a i ö c b i a u a n l i e eye son de þam sonr cü Sup rken er fark e ik si’y n il þý ci v Ston si gitm la bir o Ros an þek 006’da s üçün u l a dan S irin z n k 2 þý b ncak nra a en fa alenti olan ryo lis una ar l e y þ v a d ý A o a V r e s B arýþ ný sen mýþ niy zaferi an oy yonluð da ya dý. Ros a y r d s ’ T o i a þ iin pi un ýkla Sec nde 10 þerek onrak de ay e ula kez ent þamp þam n son de aç rt þam dü Val ir de lüð r s isti ya ezo ceðini erspo uoðlu ýþta anarak aha’ i p erken tti. Bi rix’sin üstün inin b yine r s a y ð l m P r id e ið up of ile nd elik bi tekerle adý ve raktý. son fayda in Ya verd i g diye çek 007 S an S çok e Gra en, 2 n n bý iy ra an Ken ike’ta ir. ý ayd sinde Rossi’ nra a du. Y ki h arino 6 san er, ön l olam si’ye t þ u H ç ý n r b e e s n e . y o e r m o M o g ý , o o g s k i m e d . t y k y d i s n p S en no R ’e çý n Nic n düþ zandý sene esaplý nlerin bir Ros - p e Su r sezo recesi aþa asey sýna i 5 t y o 7 ý i ö u n h r n ý i C a ti is po bi yý kýmý rk ný ale si’n uða arýn nda k b iyi de lan olan kaym feri V uan fa Valen ndiana ða dý, l a apl þma aðý o arla n yon cý tam ða ula r ve t ak hes u Ho sey ayr nde aha ek za nda p eçiren an I iyonlu - p edi. E uk b d n o u c a n t i u l ý oðn u l a r n l g p r ý k a C n n m y l u u e n o a f ý e A r o e o a i d m l þ c i l e d o z z . y u a o a ü ý e i b y i S þ nun n a p elde mp lamda aklard 006 se straly ucati’ k d ylece antajý dam nün ü onluð ’da yen ýnca o d a ’ 9 þ a 0 u e n ö a y 2 c n v D u 0 v n n ra sini tiþörtü ampiy en bu Ken n 2 r t ’ a ir a a baka ozdu. iren A akýmý ðlaya e B Bu a kvimi a kaza . Japon onluð ’ b x i u r t b ta þý d sa tý þ eç eld piy on ve u’n spo iði ý on am rind oGP klaþ sez guru” arak g talyan uyum luðu on d P de edi . l u p e r orada sez ki yar ha ya iydi þ ran a giyd 2007’ venle 8 Mot S k kan lak ol ’de Ý iyi bir piyon 5 sez in l tinm n etti e a G r e “ t e ’ d r r e e sý y s t e e y 7 0 a a li e iç a k 0 s m am ya son 06 v k il dön ý þ m a mla si s e 20 adý rke sý y ony ile ç er, 20 ýna ço ti ve þ arka Rossi . r dyu zanara a he rak bir çýkma r a t n o m Jap ükten zý. 20 o Ros em d ez... a o o ý k e o p r y t y k n r i a . a e e a S ti a d n H son vu m lama k için sadece arýþý k ý ile klen ti. T domin ara, Valen s e ç a gör ý bu y alenti ordu. er etm b l e n e o n y g o ik þan d etm ma o ðunu eçtikte caðý þ rýþ so de par arýþýnnel onu a A var týran V r diliy ilan ed uk a u in sez Ýki se ða ula ydý. onl n ilk y e otoonl sini g n yap arda y ettið tor. a ü y l u . y i l i z i p z u t p n p t a i i ö a l n v n f l o k e g n ý a m zonu rini k m ’ y u l o e z k i y i i a d a i s d þ o ð þ p d ç n ç Ý il lu Ros iðimiz uðunu ordu ortaya nle iþ kA þam ekten tlak i TÇ i, se þek piyon Fin ntino mu Ross k seve çayla girdið ýy çt yonl PE i ç t r e r e a E ’ e e G t e e a o 8 aba S g . r Val ordu. þampi imza r gös ia kas en þam 200 lentin þ göre yarýþt ossi ile yordu AY m ll a bi a iy R ki i. O ER e v Va a fini u y d e d . v o o ç e ç H e 0 e n þ a u e n i 0 m av ir lgin diy dý. üT gire . sýrad týyord alenti katler la 5 sür arak rýnd aka b kez i üdüð raday . Bele tti. dýy rý bu 5 l þýr da V k dik uzun a o a a l y e o u t i þ d r ü a bi mu ak bu up b þkaný kuruld abul ara ank çokl ýþlaasý leri ncü oso rite ovizi kazan arlam e üçü anlarý eoð zam , bir ar ba nc i k sa D leyi yr si’y op ril’d ma km e A ydu. D ediye e o zaman iklet y u. 125 a a i t e d c h r e e n n s i o bir a Ros i l d o g v t i s d k o e n a ý s k r a t a ð ’ e s r t c b r i i o E o r ý er n rý m n sen geçt nd mü Ross inci, diy zafe Man si zaf t a ný s sýný n kena akamý in a 000 nýfýna ialý’nýn min e rýn ya ayýik tý faka lenen ði, Le o Ros ýðý teren m d i n A t e h l ’ n i ý a m n ü l k s i s a s ý cil pi tin öz z’d çýk Be cc s Tavu ðini ta aþarýl erinde nayý kaz sýný gö ý bir a Ros kan Jere uma ordu. ði birin Valen rken g b o ç e l l ý baþ r i n d e n ý f l a r d gen geçec ettiði diðer ampiy larak say rakam layaody bekliy e etti zledi. baþla ý e p s þ e u e o z a d e n i d n i . l l i g . a Ü r c o i n e u e ” y h i e n e i d ý m in f r d i a 8 e r s s y k “ za in’de ferle oym ý da ossi’n ýyor leüm rý ta 50 cc’d e zeka eçtiði ýnda i nde lat t k i a k a s r Ç z a e . ý R u g e s i a þ v z k 2 n n a z a d n o ý e ü i i l k l e u b l ð y i k r m ý ’ v i ð c a a 0 st uge aðýrl ner’ýn aferle itmeak nlu üþ . 500 c Jr.’ýn afere 0 cc m mi 50 r M r o g a z ü o y e s z a bi St on ld pi ile a is erts rdu de lý 99 sez asey ý sezon diði gi ’da e e þ a m ladý. de rýyo ny Rob n iki aman anýn d ni isim plý l C e a in a e e z n de stralya þler ist taluny dan y nay ssi o n Ken mlark nde 4 mpiyo i. Bu y r” lak 03, n o e i a n u u ý R d k v c a K i 0 d d o a n u r A anca , tam senes için þ çevril “dokt 002, 2 e r i du; l ner ðün a ler son geti- ý. þ ý n o t 1 i e r 2 e e m i. S d 200 çildið oGP’y yine Týpký test e cülü s e v diliyo im t iyey aþla e t si v a miþ i üçün aptýðý iði sev aya b nring ð re g n Mo onluð zandý. bi. r Ros edi. y ikti ýe ð e ü d i o m s d e t z e e l t t i t n h y t u gec e ö o e s s cc’d ampi ossi ptýðý g alenti Sac 008’d ue “ ” yaz gitm ttýðý ý pi runu i ortak d n þ n e R y ð 2 m i V a v i i a r a u oto ilk ntino 5’te y iþler gib n yar du. ner na old üze r diler en e 0 r e da m sezo , Ass ey Sto adayý zü Val ve 20 esind lediði otoru aþýyo fifern ö rtle. k as n ek i r n y ü o m ç k C 4 a e i t e sev y e 0 r i h e g r ü l þö b n n i a n ý b 20 006 s l t e i e r i ý y r c t n n la ir i siklet toGP n e e u o n ý n ý l 2 b n t ý ý r k n ý D u k n i m a n l ý o ý r ’ e to yýll erncil uðu aha e tak en s ru so ni K bile. Mo az M rdiði biri piyonl . son sev Yam tor’ v üzünd a doð luk tre mýþtý ucen göste le ’da i yarýþ ve di m r a k t n a k n y n c e ý i o þ ý n o t i r ç e de iy ar le r ilg ‘D nlar ) Ke ssi sin gös aS üca mp rtal yola u id ( çocuk nu agun kiþme ten Ro r , d a ka m ü n y a a sor nun o r de þa oðru cky K ý k e L l e e þ ç d e o ba e D ap tu y’li kli ere izl t o n arýSez letsel ky’e is bir y S l zev lak k Ken Valentino Rossi

in a ç i z im ð u i t c ik c e S “G

[

2

]


7h0 'h1<$ ú/( 621 '(5(&( 'hûh. )ú<$7/$5$ 7(/()21 *g5hû0(6ú <$3,1 +2//$1'$ údú 7(/()21 *g5hû0(/(5ú

7h5.ú<( údú1 7(/()21 *g5hû0(/(5ú DAKİKASI

0,18

Ą

DAKİKASI

NL 0,20

*

Ą

İTİBAREN

İTİBAREN

<857 údú 9( <857 ',û, 606 *g1'(50( h&5(7ú DAİMA

Ą

0,15

*

9,95 +$=,5.$57 6$'(&(

6$1ú<( %$=,1'$ *g5hû0( = 6$1ú<( %$=,1'$ g'(0(

Ą

€ 7,50 KONTÜR DAHİL

** FİYATA CEP TELEFONU DAHİL DEĞİLDİR

www.ortelmobile.nl

**

*


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.