Zaman Hollanda

Page 1

15 KASIM 2008 ~ YIL: 4 ~ SAYI: 91 ~ HAFTALIK ~ FÝYATI 0,60 €

www.zamanhollanda.nl

Dr. Adem Kumcu:

"Obama'nýn seçilmesi, Avrupa'yý da ümitlendirdi"

RÖPORTAJ

Basri Doðan’ýn röportajý 4. sayfada

Kurban kesmek bir ibadet mi, yoksa gelenek mi?

6

8

Ýlahi planlama var, her þey olmasý gerektiði zaman olur

12

Kör olasý çöpçüler sonbaharýmý süpürmüþler

20

Kahvaltýnýn baþarýyla bir ilgisi olmalý


YORUM

ZAMAN

15 KASIM 2008

2

HOLLANDA

Yabancýlar yasasýnda önemli deðiþiklikler

H

ollanda, son zamanlarda, göç akýmýný önlemek için ardý ardýna aldýðý kararlarla Avrupa Ýnsan Haklarý Mahkemesinin ve birçok sivil toplum örgütünün tepkisini çekiyor. Bu kararlarýn bir çoðunun uluslararasý yasalara aykýrý olduðunu tahmin edebiliyorsunuzdur. Bu tepkiler karþýsýnda Adalet Bakan Yardýmcýsý Nebahat Albayrak da Hollanda yabancýlar yasasýnda önemli deðiþiklikler yapmak istiyor. Nebahat Albayrak, uygulamak istediði bu deðiþiklikleri 29.10.2008 tarihinde parlamentoya sundu. Bu yazýmýzda sizleri bu önemli ve ümit veren deðiþiklikler hakkýnda bilgilendirmek istiyoruz.

zorundalar. Bunu ispatlayan iþadamlarý MVV vizesi almadan direk oturum izni baþvurusu yapabilecekler. Bu yasa Türkiye ile Avrupa Topluluðu arasýnda 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüðe giren Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluðu (þimdiki adýyla Avrupa Birliði) arasýnda yapýlan, anlaþmanýn sonucudur.

S. AKDEMÝR SÜZEN AVUKAT

Oturum hakký olmayan çocuklar Þimdiye kadar Hollanda’da oturum izni olmayan ancak oturum hakkýna baþvuru yapmak isteyen 12 yaþýndan büyük herkes, önce Hollanda konsolosluðunda MVvizesi baþvurusu

Süreli oturum iznini uzatmakta geç kalan yabancýlar

yapmak zorundaydý. Bu da çocuklar için ister istemez büyük sorunlar ve sýkýntýlar getiriyordu. Böyle bir yasanýn insan haklarýna ve özellikle çocuk haklarýna aykýrý olduðunun kanaatine varan Albayrak bu yasayý deðiþtirerek önemli bir adým attý. Bundan sonra Hollanda’da bulunup da oturum izni olmayan, ancak oturum izni olan ebeveynin yanýnda en az üç yýl yaþayan ve okula giden çocuklar MVV vizesi almak için kendi ülkelerine gitmek zorunda kalmayacak. Doðrudan Hollanda’dan oturum izni baþvurusunda bulunabilecekler.

Oturum kartlarýnýn arkasýnda, oturumun veriliþ sebebi yazar. Orada oturum izninin sebebi; eþe baðlý, ticari vs. þeklinde açýkça belirtilir. Ayrýca oturum kartlarýnýn geçerli olduðu tarih de yazýlý olur. Oturum izninin süresinin bitiminden üç ay önce, sürenin uzatýlmasý için baþvuru yapmak gerekir. Eðer oturum izni sebebi deðiþmiþse, yine yeni bir oturum müracaatýnda bulunmak þarttýr. Mesela eþe baðlý olan oturum, eþten ayrýlma durumunda geçerliliðini yitirir. Eski yasaya göre bu durumda en geç 6 ay içinde yeni bir oturum kartý baþvurusunda bulunmak zorunluydu. Baþka bir deðiþle, oturum iznini uzatmakta geç kalan yabancýlar veya yeni bir oturum sebebi için baþvuru yapmakta geç kalan yabancýlar, oturumun bitiþ süresinden ya da oturum sebebinin deðiþmesinden itibaren en geç altý ay içinde yeni bir baþvuruda bulunmak zorundaydýlar. Eðer bu süre içinde baþvuru yapýlmadýysa, oturum hakký iptal ediliyordu. Yeni çýkan yasayla bu süre 2 seneye çýkarýldý. Böylece senelerdir Hollanda’da yasal olarak yaþayan ancak küçük bir ihmal yüzünden oturum süresini uzatmakta geç kalan yabancýlar, oturum haklarýný hemen kaybetmeyecekler.

Hollanda’da iþyeri açmak isteyen yatýrýmcýlar Hollanda’da iþyeri açan Türk müteþebbisler, oturum izni alabilmek için yaptýklarý baþvuru süresini Hollanda’da geçirebilecek. Bu karar daha önce bir Türk yatýrýmcýsýnýn açtýðý dava sonucu 6 Mart 2008 tarihinde Danýþtay tarafýndan verilmiþti. Danýþtay’ýn verdiði bu karar artýk oturum yasasýnda da yer alacak. Bundan böyle Hollanda'da iþyeri açmak isteyenlerin Türkiye'ye MVV vizesine baþvuru yapmak için gitmelerine gerek kalmayacak. Bu yasayla Türk giriþimciler, yaptýklarý oturum izni baþvurusu sonuçlanana kadar Hollanda’da kalabilecek. Hollanda’da iþyeri açmak isteyenler sadece iþyeri açmak istediklerini ispatlamak

Avukat S. Akdemir-Süzen Lucardie & de Visser Advocaten ssuzenlucardie@advocaten.nl Tel: 070–3630076

Daðýtým þikayetleriniz için

1

ABONNEE GEGEVENS / ABONE BILGILERI

ABONNEEFORMULIER ABONE FORMU

ABONNEEFORMULIER / ABONE FORMU .............................

Voor- en achternaam: .............................................................................. Bedrijfsnaam:........................................................................... Adý ve soyadý Þirket adý Bezorgadres: ............................................................................................ Nr: ............................... Teslim adresi No Postcode: ............................................ Plaats:............................................................................... Posta kodu Þehir Tel.1:.................................................... Tel.2: .......................................................... E-mail:.......................................................................

2

BETAALWIJZE / ÖDEME ÞEKLÝ

3

[ ] Acceptgiro €25 per jaar Posta çeki senelik 24€

FACTUUR GEGEVENS (indien afwijkt van 1) / FATURA BÝLGÝLERÝ (abone bilgilerinden farklý ise)

Bedrijfsnaam: ........................................................................................... Þirket adý Adres:........................................................................................................ Nr: ............................... Adresi No Postcode: ............................................ Plaats:............................................................................... Posta kodu Þehir Tel.: ........................................................................................................... E-mail:...................................................................................... 4

Datum Tarih

Handtekening Ýmza

......................................

......................................

Hierbij verklaar ik dat er tot wederopzegging door Stichting Time Media Group van mijn rekening gelden mogen worden geincasseerd (bij aankruisen van Automatische incasso). Indien de abonnee bezwaar heeft tegen het geincasseerde bedrag dan dient de abonnee zich in eerste instantie te wenden tot Stichting Time Media Group. Als de abonnee het wenst dan kan de abonnee binnen 30 dagen het geincasseerde bedrag terug laten boeken. De abonnee dient dan op een andere manier, het verschuldigde bedrag, te betalen. Tevens verklaart de abonnee geen bezwaar te hebben tegen opname van de bovenvermelde persoonsgegevens in een geautomatiseerd bestand. De abonnementen kunnen na 1 jaar worden opgezegd, per einde van de maand, met in achtneming van 1 maand opzegtermijn.

010-2013747

Hollanda - Wekelijks Nieuws- en Opinieblad

Datum / Tarih:

Baský adedi ( Oplage): 10.000

.........................................................................

Sahibi ( Uitgever)

Contactpersoon / Abone yapan:

[ ] Automatische incasso €24 per jaar Rekeningnummer: ...................................................... Otomatik tahsil senelik 24€ Hesap no

(Klachten over bezorging)

Kasým (November) 2008 - Nr.: 90 Time Media Group

Hang 4, 3011 GG Rotterdam

Tel.: 010-2013744

PB 21028, 3001 AA Rotterdam

Fax: 010-2013749

.........................................................................

info@zamanhollanda.nl

.........................................................................

Müdür ( Directeur)

Tel.:

Genel Yayýn Müdürü ( Hoofdredacteur)

.........................................................................

www.zamanhollanda.nl Alaattin Erdal

gsm: +31(0)6 41 362 995

Time Media Group Hang 4, 3011 GG Rotterdam PB 21028, 3001 AA Rotterdam

ma t/m vr hafta içi zaterdag cumartesi

yazar@zamanhollanda.nl

Basri Doðan-Amsterdam

dogan@zamanhollanda.nl

Yasin Yaðcý-Rotterdam

yagci@zamanhollanda.nl

Temsilciler ( Vertegenwoordigers) Asým S. Mecidhan-Deventer

mecidhan@zamanhollanda.nl

09:00-17:00

Fazlý Altýntaþ-Eindhoven

altintas@zamanhollanda.nl

09:00-12:00

Abdulmuttalip Demirci-Amsterdam

demirci@zamanhollanda.nl bolat@zamanhollanda.nl

Kemal Bolat-Noord-Holland

Contactpersoon / Abone yapan

.........................................................................................................................................................

Notities / Notlar ...........................................................................................................................................................................................

Köksal Yazar

Haber merkezi ( Correspondenten)

Abonnee service / Abone servisi

Tel.: 010 20 13 747

Yusuf Alan

Reklam Müdürü ( Advertenties)

balban@zamanhollanda.nl

Mustafa Balban-Zuid-Holland Ayhan Güleç-Brabant

gulec@zamanhollanda.nl

...............................................................................................................................................................................................................

Daðýtým þikayetleriniz için (Klachten over bezorging): 010-2013747

...............................................................................................................................................................................................................

ISSN: 1871-4722


ZAMAN

3

GÜNDEM

HOLLANDA

15 KASIM 2008

Rotterdam Belediyesi’nin yeni baþkaný Aboutaleb

G

eçen sene bir vesile ile Ýngiltere’nin Bradford þehrine gitmiþ ve orayla ilgili izlenimlerimi sizlerle paylaþmýþtým. Ýlgili yazýmýn bir yerinde, Bradford Belediye Baþkanýnýn Pakistanlý bir Müslüman olmasýnýn beni çok þaþýrttýðýný belirtmiþtim. Geçen sene Bradford’da biri bana 2008 yýlý sonunda Rotterdam Belediye Baþkanýnýn Müslüman biri olup olamayacaðýný sorsaydý, hiç tereddütsüz olamaz diye cevap verirdim. En azýndan Hollanda’da belediye baþkaný atama sürecini bilen ve Müslümanlarla ilgili son yýllardaki menfi havayý az da olsun teneffüs eden biri, bu konuda benden farklý düþünmezdi. Malum, burada belediye baþkanýný halk seçmiyor. Öncelikle, iþin görünen kýsmý itibariyle, belediye bünyesinde oluþturulan bir komisyona adaylar iþ baþvurusu yapar gibi baþvuru yapýyorlar. Komisyon bu adaylar arasýnda eleme yapýyor ve duruma göre 2 veya 3 adayý belediye meclisine sunuyor. Belediye meclisi kapalý bir oturumunda adaylar arasýndan birini seçiyor. Seçilen aday Ýçiþleri Bakanlýðýna sunuluyor ve Bakanlar Kurulu adayý kabul ederse, onaylanmasý üzere Kraliçeye gönderiyor. Sizin de anlayacaðýnýz üzere, gerisi biraz da formalite artýk. Belediye baþkanlýk süreci perde önünde genel itibariyle bu þekilde oluyor. Ýþin bir de perde arkasý var. Partiler arasý çekiþmeler söz konusu. Hangi parti ne kadar büyük belediyeye sahip? Yeni büyük belediye, takip edilen genel teamüllere göre hangi partinin adayý olmalý? Þöyle ya da böyle. Perde arkasý veya önü. Konjonktür þimdi Müslümanlarýn, yabancýlarýn aleyhinde olmasýna raðmen, ortada sürpriz bir sonuç var. Rotterdam, tarihinde bir ilke imza attý ve Fas kökenli Ahmed Aboutaleb’i yeni belediye baþkaný yaptý. Esasen Aboutaleb þimdiki kabinede, Nebahat Albayrak gibi, bakan yardýmcýsý görevini yapýyor. Daha öncesinde Amsterdam Belediyesinde encümen üyeliði görevinde bulundu. Yabancýlarýn uyumu konusundaki bazý söylemleri ise oldukça sert bulunuyordu. Belki bu söylemlerinden dolayý olacak ki, yabancýlara ve özellikle Müslümanlara oldukça mesafeli Leefbaar Rotterdam partisinden Marco Pastors, Aboutaleb’in belediye baþkanlýðý ile ilgili ilginç açýklamalarda bulundu. Aboutaleb’in entegrasyon konusunda, üyesi olduðu PvdA’dan kendi partilerine daha yakýn olduðunu vurguladý. Kendisi açýsýndan, Aboutaleb’in

kendi adaylarý Wim van Sluis’tan sonra ikinci sýrada olduðunu belirtti. Genel olarak yabancýlara olumsuz yaklaþan bir partinin temsilcisi olan Marco Pastors’un bu olumlu yaklaþýmý insanýn aklýna hemen pozitif ‘etkileme’, ‘sosyal baský’ taktiklerini getiriyor. Bir yönüyle kendi dönemlerinde yapmayý isteyip de yapamadýklarýný, yeni belediye baþkaný eliyle yapmayý istedikleri aþikar. Hani bilirsiniz ya, kimi ülkeler vardýr baþlarýnda ‘Müslüman’ yöneticiler, inim inim inleyen. Ýþte diyorum, ilham kaynaklarý sanýrým ayný bunlarýn. Ama unuttuklarý bir þey var. Devir deðiþti. Ýnsanlar okuyor, düþünüyor ve sürekli bir diyalog arayýþýnda artýk. Kanaatimce Aboutaleb, Amsterdam’da edindiði büyük þehir sorunlarýyla haþir neþir olma tecrübesini, son yýllarda edindiði bakan yardýmcýlýðý tecrübesiyle birleþtirdiðinde çok iyi bir belediye baþkaný olacaktýr. Belediye baþkanlýðýnýn ilk aylarýnda bazý zorluklarla karþýlaþacaktýr ama bu her yeni belediye baþkanýn baþýna gelecek þeylerdir. Kendisine baþarýlar diliyorum. O da beni Bradford Belediye Baþkaný gibi þaþýrttý.

Ahmed Aboutaleb, René Roep ve Hatice Can-Engin

“Yaþadýðýn yerde bakým hizmeti” projesine devlet desteði Sosyal Ýþler ve Ýþ Ýmkanlarý Bakan Yardýmcýsý olan ve ocak ayýndan itibaren Rotterdam Belediye Baþkanlýðý görevine baþlamasý beklenen Ahmed Aboutaleb, Gilze en Rijen Belediyesine çalýþma ziyaretinde bulundu. Ahmed Aboutaleb’i Gilze en Rijen Belediye Baþkaný René Roep ve encümen üyesi Hatice Can-Engin karþýladý. Program, Sosyal Ýþler’den sorumlu encümen üyesi Hatice Can-Engin tarafýndan organize edildi. Gilze en Rijen Belediyesi ile Tilburg civarýndaki 10 belediyede “Yaþadýðýn yerde

bakým hizmeti” (WZSW) adlý bir proje uygulanmaya baþlanýldý. Projenin amacý, belediyelerden sosyal ödenek alanlarýn hizmet ve bakým sektöründe iþe yerleþmelerine yardýmcý olmak. Sosyal ödenek alan kiþiler Tilburg’taki Yerel Eðitim Merkezin’de eðitim aldýktan sonra bakým görevlisi olarak hizmet sektöründe, bakýma muhtaç olan kiþilere yardýmcý olacak. Bu bakým hizmeti ev içinde olduðu gibi ev dýþýnda, bahçe düzenlemesi ve onarým iþleri için de söz konusu. Bu proje ilk olarak Tilburg’ta 2006 yýlýnda

denenerek Hatice Can-Engin koordinesinde baþarýyla uygulandý. Hatice Can-Engin, “Bu proje, iþsizliði önlemede de baþarýlý. Bunu Hollanda Araþtýrma Kuruluþu’nun verilerine bakarak da görebiliriz. Araþtýrma raporunu Ahmed Aboutaleb’e sunduk. Bu proje ile ilgili olarak, devletten maddi destek sözü aldýk. Bu projenin ülkesel bir projeye dönüþtürülmesi tavsiyesinde bulundum.” dedi. Ziyaret programýna, projenin uygulandýðý belediyelerinin encümen azalarý ve proje yetkilileri katýldý. Fazlý Altýntaþ, Tilburg

INKOOP - VERKOOP - INRUIL REPARATIE Tel.: +31(0) 626939198 Zuivelweg 2f 5809 EA Leunen Venray-Limburg

MULDUR LOODGIETERSBEDRIJF Her türlü kalorifer tessisatý, su tessisatý ve yeni kombi uygun fiyata yapýlýr. Tel: 0641528503 0643029839 muldur@orange.nl


GÜNDEM

ZAMAN

15 KASIM 2008

4

HOLLANDA

Dr. Adem Kumcu

Dr. Adem Kumcu:

"Obama'nýn seçilmesi, Avrupa'yý da ümitlendirdi" Dr. Adem Kumcu Hollanda'da baþarýlý bir akademisyen, yapmýþ olduðu araþtýrmalar Hollanda üniversitelerinde öðrencilere ders olarak okutulmakta. Gerek Amsterdam ve gerekse Utrecht Üniversitesinde baþarýsý ile adýndan sýkça söz ettiriyor. Adem Kumcu þu anda Utrecht Belediye Baþkaný ve Belediye Baþkan Yardýmcýlarýna yabancýlar politikasý konusunda danýþmanlýk yapýyor. Adem Kumcu ile Hollanda'nýn geleceðiyle ilgili bir görüþme yaptýk.

BASRÝ DOÐAN

UTRECHT

HOROZ ÝNÞAAT

Kalite fiyat deðildir

Kapý Pencere Güneþlik Kepenk Mutfak Banyo

Restorant Bar Kahvehane ve Cafeler de... A dan Z’ye tüm inþaat yapýmý ÜCRETSÝZ FÝYAT SUNUMU

SÝGARA ÝÇME SALONLARI ÖDEMELERDE KOLAYLIK SAÐLANIR

Telefon: +31(0)6 81 77 41 93 - BENELUX

Bugün, Hollanda'da ýrkçýlýk ve ayrýmcýlýða karþý bir araya gelen aydýnlarýn düzenlediði bir toplantýya katýldýnýz. Toplantýda hangi konular öne çýktý? 2006 yýlýnda bir grup siyasetçi ve bilim adamý Hollanda'daki yabancýlara ve Müslümanlara karþý sertleþmenin ülkenin menfaatine olmayacaðýna hem iþaret ettiler hem de buna bir çözüm olarak bir platform oluþturdular. "Eén land, één samenleving" (Tek vatan, Tek millet) ismini verdikleri bir grupla yola çýktýlar. Binlerce insanýn imzasýný taþýyan bir manifesto oluþturdular. Manifesto, "Aman ha dikkatli olalým, karamsarlýk tellallarýna prim vermeyelim, birlik ve bütünlüðümüzü koruyalým" mesajýný taþýyordu. Açýlýþý ve koordinasyonu bundan birkaç yýl evvele kadar Yeþil Sol partisinden Hollanda Temsilciler Meclisinde milletvekili olarak görev yapan Fas kökenli Mohamed Rabbae tarafýndan yapýlan bugünkü toplantý Hollanda tarihinde önemli bir dönüm noktasýdýr. Programa katýlanlar arasýnda Ýçiþleri eski Bakaný Hans Dijkstal, Kuzey Hollanda Valisi Harry Borghouts, De

Baak kurumundan Yeþim Candan, Doekle Terpstra, Ahmed Marcouch vardý. Toplantýda genel olarak Hollanda'da bir grup siyasetçi ve medya mensubunun ýrkçýlýktan menfaat saðladýðý ve bu durumun Hollanda'nýn ekonomisine, dünyadaki imajýna, kültürel ve sanatsal geliþmesine ciddi zarar verdiði vurgulandý. "Hollanda’nýn menfaatleri ýrkçýlýða dur demekten geçiyor." sonucuna varýldý. Obama'nýn seçilmesi ne tür bir ümit oluþturdu? Obama'nýn seçilmesi Avrupa'da da yeni bir ümit oluþturmuþ durumda. Lakin Obama'nýn seçilmesi sadece demokrasinin iþleyiþ süreci olarak izah edilmedi. Amerika'nýn dünyada imajýný düzeltme ve menfaatini koruma operasyonu olarak izah edildi. Hollanda'nýn o eski özlenen günlerine tekrar dönülüyor diyebilir miyiz ? Bazen "Bir musibet bin nasihatten iyidir" demek gerek. 11 Eylül olaylarý Batý toplumlarýnda ciddi bir korkuya sebebiyet verdi. Paranoyak insanlarýn korku duygularýný karanlýk tellallarý uzun zaman sömürdüler. Lakin toplumun önemli bir bölümü meselenin aþýrý derecede abartýldýðýný anladý. Hollanda geri dönüþten ziyade yeni bir yol arayýþýnda. 11 Eylüle kadar yabancýlar gariban, ülkeye yeni gelmiþ, yardým edilmesi gereken zavallý kitleler olarak görülürken bu toplantýda "Yabancýlar zavallý olmaktan çýkmýþtýr, yabancýlar bizim için sorun deðil, aksine Hollanda'nýn geleceði adýna ümit ve çözüm kaynaðýdýr." tezi savunuldu. Bunu Hollanda'da ve Avrupa'da yepyeni bir sürecin baþlangýcý olarak algýlýyorum. Çünkü konuþmacýlar yabancýlarýn birçok alanda


ZAMAN göstermiþ olduklarý baþarýlara vurgu yaptýlar. Mesela Kuzey Hollanda Valisi Harry Borghouts, "Witte Tulp" (Beyaz Lale) Vakfýnýn Hollanda için çok deðerli bir oluþum olduðuna deðindi. "Artýk yabancýlar çözümü devletten beklemiyorlar, aksiyoner ve pozitif çýkýþlarýyla devletin içinden çýkamadýðý sorunlara kökten çözümler geliþtiriyorlar. Yabancýlarýn içerisinde orijinal ve çok baþarýlý projelere imza atan insanlar ve kurumlar var. Bunlara kameralarý tutup baþarýlarýný Hollandalýlara göstermek gerek." dedi. Kuzey Hollanda Valisi Harry Borghouts medya mensuplarýna þu anlamlý mesajý verdi: "Siz yabancýlara yönelik söylemleri ticari bir araç olarak kullanýyorsunuz. Ben öyle yabancý kökenli insanlar tanýyorum ki, bunlara yabancý deðil, “Yeni Hollandalýlar” demek gerek. Bunlar býrakýn Hollanda için sorun olmayý, Hollandalýlarýn dahi düþünemeyeceði projeleri ülkemizin kalkýnmasý adýna, ellerinden gelen her türlü gayreti sarf ederek, devletten yardým beklemeden baþarýya ulaþtýrýyorlar. Biz bunlarý görsek ve göstersek ülkede yeniden bir ümit yeþerecektir." Burada özellikle dikkatleri

5

GÜNDEM

HOLLANDA

15 KASIM 2008

Dr. Adem Kumcu ve Basri Doðan

Witte Tulp üzerine topladý. "Dikkat edin, bu gençler Hollanda'da ümit dolu ve insanlara ümit kaynaðý olan, yepyeni bir neslin temsilcileridir." dedi.

Þu anda hangi görevdesiniz ve ne gibi çalýþmalar yapýyorsunuz? Utrecht Belediye Baþkaný ve

yardýmcýlarýna yabancýlar politikasý hakkýnda uzman danýþman olarak görev yapýyorum. Bu görevimi 2007 Ekim ayýndan bu yana sürdü-

rüyorum. Belediyenin yabancýlar politikasýndan çok büyük beklentileri var. Ben de bu beklentilere cevap vermeye gayret ediyorum.

ÝÞ ARAYANLAR HULPMONTEUR en STEIGERBOUW SORUMLULUÐUNU BÝLEN CÝDDÝ MANADA DEVAMLI ÇALIÞMAK PESONELLERÝMÝZDEN BEKLENTÝLERÝMÝZ…

DOLGUN MAAÞ, ÝYÝ ÝMKANLAR MÜKEMMEL ÇALIÞMA ORTAMIDA BÝZÝM HÝZMETÝMÝZ…

VCA zorunlu VCA alýmýnda yardýmcý olunur infokilicbv@gmail.com Tel.: 010 477 93 24 - Fax: 010 - 477 72 07 - GSM: 0614237813 Groenweegje 138 3111 PB Schiedam

MURADÝYE CAMÝSÝ KARÞISINDA


YORUM

ZAMAN

15 KASIM 2008

6

HOLLANDA

Kurban kesmek bir ibadet mi, yoksa gelenek mi?

B

u yazýma tefekkür aynasýnda seyrettirmek ve sizleri düþünmeye çaðýrmak için Þeyh Sadi Þirazi'nin þu güzel ikaz ve irþadýný hatýrlatarak baþlamak istedim... ’’Ey insan! "Bulut, rüzgar, ay , güneþ, gök; Sen eline bir lokma ekmek alasýn da gaflet ile yemeyesin diye çalýþýp didinmektedirler. Bunlarýn hepsi senin uðrunda Allahýn koyduðu kanuna göre çalýþýrken, senin çalýþmaman, vazifeni yapmaman insafsýzlýktýr." Hz. Mevlana da Mesnevisinde: “Ey insan! Sen hoþsun, güzelsin. Her hoþluðun , her güzelliðin' de madeni sensin. Ne diye gafletle hayatýný geçirirsin.?" Ey insan! baþýnda "insan oðullarýný þereflendirdik" tacý var, boynunda "Biz sana Kevser ýrmaðýný verdik "gerdanlýðý asýlý” buyurur. Ve kelamlarýn en güzeli Kur'an’da Allah’ýmýz mührünü vurur hayat talimatnamemize: "(Habibim) Biz sana (ve ümmetine) Kevser ýrmaðýný verdik. O halde Rabbin için namaz kýl ve Kurban kes." (Kevser Suresi 1-2) O halde kurban bir ibadettir... Söyleyen Allah c.c. söylenen yani muhatap ise kullarýndan ehli iman olanlar. Söylenilen iþ kurban kesip fedakarlýk yapmak. Kulun kulluktaki sadakatini ispat etmek, verilen nimetlere, sýhhat afiyet ve sayýsýz güzel lütuflara karþý bir teþekkür etmek. Verilenlere sahip deðil emanetçi olduðunu idrak hatýrlatmaktýr. Benim var ama olmayan kardeþlerimin de bu bayram gününde evinde et olmalý, ailesi garip kalmamalý diyerek civanmertlik yapmak sosyal adaletin bir ucundan yaþayarak imanýn hakkýný vermektir Kurban... Zengin doðmadý kimse anasýndan, fakir de fakir doðmadý tabii ki. Elbette hikmeti var hepsinin ibret nazarýyla bakanýn gözünde ve Allah’ýn yanýnda. Hayatý veren Allah cc. mahlukatý yardýmlaþma kanunu üzere yaþantý sahnesine býrakmýþtýr. Zengin verecek sevap alacak, zenginin sevap almasýna sebep olan fakir de kendisine yardým eden zengine teþekkür edip muhabbetle dua edecektir.

Adý, ‘insan’ olan surede Allah cc. insanlarýn bir kýsmýný iyi insanlar diye anlatmaktadýr þu ayetlerde ve yaptýklarý þeyin neler olduðunu açýklamaktadýr: ’’Ýyi insanlar ise, kâfur suyu ile hazýrlanmýþ içecek kâselerini yudumlarlar. Bu, Allah’ýn has kullarýnýn içip, istedikleri yere akýttýklarý bir kaynaktýr. Bu kullar, dünya hayatýnda iken sözlerinde durur, adadýklarý þeyi yerine getirir ve felaketi bütün ufuklarý tutan kýyamet gününden endiþe ederlerdi. (Adaðý yerine getirme kiþinin; a- Kendisine farz olan þeyleri yapmasý b- Söz verdiði þeyleri yapmasý c- Kendi üzerine vacip kýldýðý þeyleri yapmasý mânalarýna gelebilir.) Kendileri de ihtiyaç duyduklarý halde yiyeceklerini, sýrf Allah’ýn rýzasýna ermek için fakire, yetime ve esire (Borçlu, köle, mahpus olanlar da esirler kapsamýndadýrlar) ikram ederler. Ve derler ki: “Biz size sýrf Allah rýzasý için ikram ediyoruz, yoksa sizden karþýlýk istemediðimiz gibi bir teþekkür bile beklemiyoruz.” Biz, yüzleri ekþiten asýk suratlý o günde Rabbimizin gazabýndan korkarýz.” Allah da onlarý o günün felaketinden korur, onlarýn yüzlerine nûr, gönüllerine sürûr verir. Sabretmelerine karþýlýk onlara cennetler, ipekler ihsan eder.’’ (Ýnsan Suresi, 512. ayetler) (Ýman edip imanýna göre yaþayanlarýn bütün hayatlarý sabýrdýr: Allah’a taat konusunda sabýr, Onun haram kýldýðý þeyleri yapmamak için sabýr ve Onun çok hikmetlere binaen gönderdiði musîbetlere sabýr... Bu sabýrlar, müminin bütün hayatýný doldurur, onu piþirip olgunlaþtýrýr, þahsiyetini güçlendirir ve onun hayatýna anlam kazandýrýr.) Kimler kurban kesmeli? Kurban Bayramýnda ibadet niyeti ile kurban kesmek, hür, mukîm (yolcu olmayan), Müslim ve zengin kimseye vaciptir. Zenginden maksat, fitre vermekle yükümlü olan kimselerdir. Kurban kesme yükümlülüðü için, Ýmam Azam’a göre, akýl ve buluð þart deðildir.

Bundan dolayý zengin olan bir çocuðun veya bir delinin malýndan bunlarýn velisi kurban keser. Bu çocuk veya bu mecnun o kurbanýn etinden yer. Ýmkaný olan herkes Kurban keser. Hollanda’da yaþayan her ailenin kesinlikle en az iki kurban kesmeleri vaciptir. Babasýnýn yanýnda kalan kýz erkek fark etmez ergenlik yaþýna girmiþ olan gençlere, hatta öðrenci parasý alan gençlere bile vacip. Cimrilik yaparak bir haneden bir tane kurban keserek iþi halletmek tam bir gelenek Müslümanlýðýdýr. Þayet siz fakir ve muhtaç olsaydýnýz nasýl düþünürdünüz? Gerçekten cimrilik yapanlara kýrýlmaz mýydýnýz? O halde fedakarlýk ve samimiyet gerek! Peki kurban etleri yerinde deðerlendiriliyor mu? Ýnançlarý var ama imkanlarý yok. Çocuklarý var ama el uzatanlarý yok. Bekleyenler var ama gönderen yok. Çare ne? Bu güzel ibadeti Türkiye, Afrika, Orta Asya ve daha baþka yerlerdeki muhtaç insanlara ulaþtýrmak bir insanlýk ve dini vazifemizdir. Unutmayýn on metrelik bir kuyudan su çekecekseniz dokuz metrelik ip yetmez. Tam on metre olmalý. Ýbadetler yerli yerinde olursa ibadettir, yoksa adetler yerine gelmiþ olur.Nefsinizi tatmin eder soðuk donduruculara et istifi yaparsýnýz…Müslüman’ýn hakký olan kurban etleri ve kurbana ait her türlü helal, yenilebilir kýsýmlarýnýn çöpe atýlmasý ne derece ibadetle baðdaþabilir? Keyif için kesilen hayvan kurban olamaz! Adet yerine gelsin veya sýrf þahsi keyif için kurban kesilemez. Daha açýk olarak, ihtiyacý ve hakký olana verilmeyerek sadece adet yerine gelsin kabilinden (sorsanýz

ibadet diye kestim derler) kesilen hayvanlar sevap deðil, evinin özel ihtiyacýnýn karþýlýðýdýr. Unutulmamalýdýr ki; Kurbanýn meþru olmasý, din, ahlak ve toplum yararý bakýmýndan birtakým hikmet ve ihtiyaçlarýn zorunluluðuna dayanýr. Bunu deðerlendiremeyecek bir akýl sahibi olamaz. Kendi zevkleri için her gün binlerce hayvanýn kesilmesini çok görmeyenlerin, senede bir defa Allah rýzasý için bir miktar hayvanýn muhtaçlar yararýna olarak Kurban adý altýnda kesilmesini çok görenler olduðu gibi, insandan daha çok hayvaný seven hayvan severler de çeþitli mantýk yürütmektedirler, doðrusu hepsi büyük bir düþüncesizliktir. Irak’ ta, Filistin’de, Afganistan’da, Türkiye’de her gün onlarca yüzlerce insan ölürken sessiz kalanlar nedende Kurban bayramýnda ibadet niyeti ile kesilen hayvanlarda ‘insancýk’ ve ‘insancýl’ olacaklarý tutuyor... Zavallýlar... Kesilen kurbanlardan sadece Müslümanlar deðil Müslüman olmayanlarda istifade etmektedirler. Zira fýkýh kitaplarýmýzda fetva þöyledir: “Kurban etinden herhangi bir gayr-i Müslime baðýþ yolu ile vermekte bir sakýnca yoktur.” (Ömer N. Bilmen, Büyük Ýslam Ýlmihali) Kurbanýn kime, nasýl faydasý vardýr? Zayýf olan kul, güçlü olan Allah’týr. Muhtaç olan kul, zengin olan Allah’týr. Hem öyle bir gün ve öyle bir zamanda muhtaç olacak ki kul... Mahþer günü... Ana, baba, evlat, kardeþ, mal, makam, rütbe, haným, koca... herkes birbirinden kaçacak ve herkes kendi derdine düþüp feryat ederek çare arayacaktýr. Yok! Yok! Allah’tan ve yapýlan ihlaslý güzel amellerden baþka fayda edecek yok! Ne Çare? Allah buyuruyor: “Kurbanlarýn ne etleri, ne de kanlarý Allah’a ulaþýr. Allah’a sadece sizin ihlâs ve samimiyetiniz ulaþýr.” (Hac Suresi (22), 37) Kurbanýn akýtýlan kandan ve daðýtýlan etten ibaret olduðu zannedilir. Ýnsanlar için durum böyle olabilir. Allah Teâlâ kurbanýn ne etine, ne de kanýna bakar. Onun

için önemli olan, hayvanýn sýrf Allah rýzâsý için kesilmesidir. Kurban edilen hayvan Allah rýzâsý için kesilmiyorsa, o kurbanýn hiçbir deðeri yoktur. Cenâb-ý Hakk’ýn deðer verdiði, karþýlýðýnda mükâfat yazdýðý þey insanýn ihlâsý, iyi niyeti ve samimiyetidir. Hz. Mevlana derki; "Ey insan sana hizmet etmek bütün varlýklara farzdýr. Çünkü sen bir cevher, sen bir eþref-i mahlukatsýn.” Unutmayalým; her nimet kendi cinsinden þükür ister. Ýnsan olma nimetinin þükrü de insanlara hizmettir. Kurban olur, ilim olur, emek olur... Verenin elinde her þey nimet olur. Kurban bir fýrsattýr, bir imkandýr... Ayný zamanda aðýr bir vebaldir hakkýný veremezsek þayet. Dünyanýn bir çok yerlerinde kurban etine muhtaç insanlar var. Sadece et gýdasýna deðil açlýktan dolayý ihtiyaçlarý var. Ýslam dünyasýnýn çok büyük bir yardýmlaþma imkaný olan kurban ise yýllýk bir fýrsattýr. Oralarda kurban kestirme imkanlarýmýz var ve çok güzel organize edilmektedir . Kurbanýn kaný ve yenilmeyen yerlerinden baþka her þeyi deðerlendirilmektedir. Sadece etinden istifade etmek ve adet yerine gelsin kabilinden ihtiyacý olmayan yerlerde (Avrupa gibi) kurban kesmek, üstelik üç kurban parasýna bir kurban kesmek, üstelik deri, kelle, paça vs. hepsinin çöpe gitmesine razý olmak ne derece akýl karýdýr anlamýyorum... Son sözü Rasulüllah’tan sav. duyalým: “Müslüman, Müslüman’ýn kardeþidir. Ona zulmetmez, haksýzlýk yapmaz, onu düþmana teslim etmez. Müslüman kardeþinin ihtiyacýný gideren kimsenin Allah da ihtiyacýný giderir. Kim bir Müslüman’dan bir sýkýntýyý giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kýyamet günündeki sýkýntýlarýndan birini giderir. Kim bir Müslüman’ýn ayýp ve kusurunu örterse, Allah Teâlâ da o kimsenin ayýp ve kusurunu örter.” (Müslim, Birr 58) Not: Bu gazetedeki telefonlara ulaþýp kurbanlarýnýzý en saðlýklý ve emin bir þekilde kestirme bahtiyarlýðýný yaþamak elinizde... Hoþ kalýn efendim.


ZAMAN

7

KÝTAP TANITIMI

Evliyalar arasýnda Tac’ül Arifin (Ariflerin Tacý) ve Ümmül Hayr (Hayrýn Anasý) diye anýlan Rabia’tül Adeviyye Hazretlerinin sýrlar bahçesine kandil tutan bu kitap, onun hayatýndan ibretli örneklerle dolu. Sadece aklýnýza deðil, kalp ve ruhunuza hitap eden hakikatleri aktarýyor.

Mustafa Özdamar Hz. Rabia ve kadýn evliyalar 167 sayfa Kýrk Kandil Yayýnlarý

GÜNDEM

HOLLANDA

15 KASIM 2008

www.berkboekhandel.nl Yüzyýllardýr dünyanýn en sýcak çatýþma bölgelerinden biri olan Ortadoðu’da ABD’nin, komþumuz Irak’ý iþgal etmesiyle yeni bir döneme girildi. Irak’ta yaþanan bu büyük trajedi, hiç kuþku yok ki 21. yüzyýla damgasýný vuran olaylarýn da baþýnda gelir. Bu süreçte Türkiye’nin Irak krizi karþýsýndaki tavrý ve ülke güvenliðimizi tehdit eden tehlikelere karþý aldýðý önlemler, bu bölgede oynayacaðý etkin rolü de etkilemiþ ve etkilemeye devam etmektedir. Bu kitap göstermektedir ki bilgisi, birikimi ve üstlendiði görevlerle yurt içinde ve dýþýnda önemli bir yere sahip olan, ülkemizin en deðerli þahsiyetlerinden Prof. Dr. Nevzat Yalçýntaþ’ýn, ABD’nin Irak’ý iþgalinden günümüze kadar yapmýþ olduðu deðerlendirmeler ve geliþebilecek olaylarla ilgili ikazlarý son derece yerinde olmuþtur. Nevzat Yalçýntaþ Amerika’nýn Irak macerasý 256 sayfa Yakamoz Yayýnevi

Masal gemisi kalkýyor. Tekrar ediyorum, masal gemisi kalkýyor.Tin tin tavþan, hop hop sincap, tos tos kaplumbaða, lak lak leylek, cup cup balýk, týkýr týkýr fare, zýp zýp kanguru, gak gak karga, vak vak ördek, výz výz arý ve diðer masal kahramanlarý. Masal gemisi kalkýyor. Acilen masal gemisine binmeniz rica olunur.

Nereye gidiyoruz anne? Çocuk dünyasýna yavrum. Neden anne? Çocuklarý eðlendirmek, onlara güzel bilgiler vermek için . Yaþasýn, tamam gidelim o zaman. Çabuk ol öyleyse küçük afacan. Gemi kalkýyor.

Masal Gemisi Nasil Yayýnlarý

Altýn kalpli çocuklar. Nasrettin Hoca ile hiç konuþtunuz mu? Konuþmak isterseniz iþte hoca karþýnýzda: Sevgili çocuklar hatýrlarsýnýz ben eþeðe bir keresinde ters binmiþtim. Hiç düþündünüz mü, niçin? Olaylara çok deðiþik yönlerden bakabileceðimizi göstermek için. Bu kitabý yazan amcanýz da benim fýkralarýma ayný þeyi yapmýþ. Fýkralarýmý soruya çevirip sizlerden cevap isteyerek beni sizlerle buluþturmuþ. Benden daha güzel cevaplar veren çocuklarý görünce, çok iyi yetiþiyorlar diye çok seviniyorum. Cevap vermeye çalýþan herkesi çok takdir ediyorum. Ha unutmadan söyleyeyim: 2008 benim 800. doðum yýldönümüm. Bilin bakalým ben kaç yýlýnda doðdum? Böyle güzel bir kitabý doðum yýldönümümde bütün çocuklara hediye ediyorum. Gelin, insanlýðýn gönlünü ve yüzünü birlikte güldürelim, gülümsetelim.

Ahmet Maraþlý Nasýlettin Hoca 175 sayfa Nesil Yayýnlarý


RÖPORTAJ

ZAMAN

15 KASIM 2008

8

HOLLANDA

NUMAN KURTULMUÞ

Ýlahi planlama var, her þey olmasý gerektiði zaman olur Milli Görüþ hareketi uzun yýllar sancýlý bir süreç yaþadý. Tabir yerindeyse 28 Þubat’tan sonra pek belini doðrultamadý. Oy oraný hýzla düþerken, bir sessizliðe gömüldü. Hem gençliði hem de vizyonu dolayýsýyla ismi hep seslendirilen Numan Kurtulmuþ, aradan yýllar geçtikten sonra partisinin baþýna geçti. Numan Kurtulmuþ’u ve izleyeceði politikayý merak edenler için satýrlar...

EMÝNE DOLMACI

A

radan uzun yýllar geçti. 1998 yýlýnda Ýstanbul il baþkaný olarak baþladýðý siyasette þimdi genel baþkanlýk koltuðunda oturuyor. Ama bu sürenin büyük bir kýsmýnda ismi genel baþkan olarak zikredildi. Numan Kurtulmuþ, bu sürecin bir ‘Ýlahi

planlama’ olduðuna inanýyor ve her þeyin zamaný geldiðinde, yani olmasý gerektiði zaman olacaðýný düþünüyor. Çankaya Köþkü’nde yapýlan Cumhuriyet Bayramý resepsiyonunda, siyasette 40 yýlýný geçirmiþ ‘kurt’ politikacýlardan bile tebrik almýþ. O þimdi, hükümete karþý sýký muhalefet eden ama sesini pek duyuramayan Saadet Partisi’nin sesini daha geniþ kitlelere duyurmak için kollarý sývamýþ. Deðerler üzerine siyaset yapmak isteyen AK Partililer gibi, DTP dahil diðer siyasi görüþtekilerle ayný safta siyaset yapabileceklerini söylüyor. Yeni genel baþkan Numan Kurtulmuþ’la Ýstanbul Fatih’teki ofisinde görüþtük. Bir siyasetçi olarak çok mu sabýrlýsýnýz? Çünkü 2002 yýlýnda Erbakan’la gitmez diye istifa etmiþtiniz, sonra araya bir istifa daha girdi. Þimdi yýl 2008. Yani aradan tam 6 yýl geçti…

Zannediyorum sabýrlýyým. Ben partiden istifa etmedim, 2002 yýlýnda genel baþkan yardýmcýlýðý görevini býraktým ama aktif olarak çalýþmalara devam ettim. Bu anlamda belki öyle ama hayatýmýn diðer alanlarýnda da sabýrlýyýmdýr. Zor kýzarým, zor demoralize olurum. Buna sabrýn yanýnda istikrar da diyebilir miyiz? Biraz öyle. Çocukluðumdan beri ben baþladýðým her þeyi

istikrarlý bir þekilde sürdürürüm ve sonuç almaya gayret ederim. Bu kiþilik yapýmdan kaynaklanan bir þey. Bununla, sizin genel baþkan olmanýzla, kitlenin arzu ettiði þey gerçekleþti aslýnda ama geç olmadý mý biraz? Her þey olmasý gerektiði þekilde olmasý gerektiði zaman olur. Nihayetinde bir de Ýlahi planlama vardýr.

Kader mi diyorsunuz? Yani demek ki vakti bugünmüþ ve þimdi oldu. Ama uzun yýllar içerisinde insanlarýn Numan Kurtulmuþ ismi etrafýnda teveccüh göstermesi, benim için sevindirici, onur duyulacak bir þeydir. Yüzde 24’lerde oy alan, koalisyon hükümetlerine ortak olan Milli Görüþ hareketinin oy oraný, bunu þimdi Saadet Partisi temsil ediyorsa, yüzde 2’lere kadar düþtü. Bu aþamadan sonra tekrar toparlamak mümkün olacak mý? Tabii mümkün olacak. 22 Temmuz seçimlerinde millete denildi ki, eþi baþörtülü olan bir cumhurbaþkaný olur mu? Arkasýndan, ‘Cumhurbaþkanýný sen mi seçmek istersin?’ diye soruldu. Daha sonra ise, Parlamento’da bulunan siyasi partilerin yüzde 80’ini temsil eden bir milletvekili grubu baþörtüsü lehine yapýlan düzenlemeye


ZAMAN

Erbakan hoca da teveccühü gördü Bu hareket, SP’nin ilk kuruluþ kongresinde gerçekleþseydi, siyasi arenada özellikle Tayyip Erdoðan figürü karþýsýnda mücadele þansýnýz daha fazla olmaz mýydý? Toplumsal olaylar tek bir faktörle analiz edilmez ama þöyle olsa daha iyi olabilirdi. Fazilet Partisi’nin bölünmeden devam etmesini arzu ettik. Eðer bir fikir þemsiyesi açýp; bu hareket nasýl büyük kitlelerle buluþabilir, nasýl yeniden muktedir bir siyasal güç haline dönebilir tartýþmasý yapýlmýþ olsaydý, 28 Þubat sürecinin ortaya çýkardýðý siyasal ve sosyolojik travmadan kurtaracak fikirler üretilseydi, böyle olmayacaktý. Biz ýsrarla buradan bölünüp parçalanarak, marjinalleþerek ya da iktidarsýzlaþarak deðil, yeniden kendi deðerleri etrafýnda büyük bir iddiayý kuþanarak ve güçlü bir siyasal hareket olarak çýkalým istedik. Ama gücümüz yetmedi. Parti içinde fikri tartýþma yapýlmadan, tartýþma daha çok kim genel baþkan olsun tartýþmasýna döndü. Ve hiçbir yenileþme, iyileþme, geliþtirme teklifi yapýlmaksýzýn parti bölünme sürecinin içerisine girdi. Eðer o tartýþmalar ciddi bir þekilde yapýlsaydý, bugün AK Parti çok daha olgunlaþmýþ bir parti olarak siyasette yer alýrdý. Adaylýk süreci nasýl gerçekleþti? Siz mi Erbakan hocayý ikna ettiniz? Yoksa artýk ‘Numan Bey gel partinin baþýna geç’ mi dedi? Ben Ýstanbul il baþkanlýðý görevine baþladýðým günden itibaren, benim ismim üzerinde teþkilatýmýzýn bir teveccühü oluþtu. Bu yýllar içerisinde de gündeme geldi. Sayýn genel baþkanýmýz kongre öncesinde ben artýk hiçbir þart altýnda genel baþkanlýk

HOLLANDA

RÖPORTAJ

15 KASIM 2008

görevine devam etmeyeceðim dedikten sonra, soruldu istiþare edildi. Bu istiþarelerde, ittifaka yakýn bir þekilde benim ismim gündeme geldi. Böyle bir durum ortaya çýktýðýnda bu kaçýnýlmaz bir þeydir.

Foto: Kürþat Bayhan

oy verdi. Burada yüzde 20-80 gibi bir kutuplaþma oldu. Kendi hak ve hukuklarýnýn korunmasý, özgürlük alanlarýnýn açýlmasý, refahýn kendileri için de saðlanmasýndan yana talepleri olan bir yüzde 80’lik kitle var. Bu kitle, hükümete verdiði destek karþýsýnda kendi lehine hükümetin icraatlarýndan istifade edemiyor. Biz yüzde 2,5 oranýnda ama çok canlý bir teþkilat yapýsýna sahip bir partiyiz. Yüzde 50 civarýnda oy alabilecek yakýn bir seçmen kitlesi var. Yüzde 80 hak, hukuk ve özgürlük mücadelesinden yana olan bir seçmen kitlesi var. Biz bu geniþ kitlelere ulaþabilecek kararlýlýðý ortaya koyacaðýz.

9

Erbakan hoca peki? Hiç kuþkusuz bu manzara karþýsýnda Erbakan hocamýzýn da destekleri ve teklifleri olmuþtur. Görüþtünüz mü bu süreçte kendisiyle? Tabii görüþtük. Tabii o da tabandaki bu teveccühü görmüþtür. Ama koordinasyonu yürüten ve süreçleri yöneten genel baþkanýmýz Recai Kutan’dýr. Muhalefet olarak diþe dokunur þeyler söyleyen ancak görünürlük açýsýndan sessiz sakin bir köþede duran Saadet’i nasýl bir politikayla ön plana çýkaracaksýnýz? Bizim SP olarak yapmamýz gereken, küresel sistemle iþbirliði içerisinde geliþmiþ olan Türkiye’deki statükonun alternatifi olduðumuzu ortaya koymaktýr. Bunu yapabilecek güce, siyasal birikime, fikri arka plana sahibiz. Millet eskiden ‘siz doðru söylüyorsunuz, ama’ diyordu. Bugün kongre ile bu ‘ama’ ortadan kalkmýþtýr. Bundan sonraki süreçlerde de görüyoruz ki gerçekten çok ciddi bir hareketlenme baþlamýþtýr. Bunun çok sýký bir program içinde bütün Türkiye sathýna yayýlmasýný saðlayacaðýz. Ýkincisi, bir medya planlamasýna gireceðiz. Üçüncüsü de yol gösterici bir siyaset ve üslubu yeniden bu topluma göstereceðiz. AK Parti’den milletvekili transfer edecek misiniz? Benim siyasal anlayýþým Meclis aritmetiðinin normal yollarla, seçimle deðiþmesinden yanadýr. Milletvekili transferini siyasi etik açýsýndan doðru bulmam. Peki gelirse ne yaparsýnýz? Þimdi her þeyin pragmatik bir çerçeveye sokulmaya çalýþýldýðý bir ülkede diyoruz ki, deðerler siyaseti yeniden Türkiye’nin belirleyici siyasal gücü olmalýdýr. Siyaset deðerler üzerinden yapýlmalýdýr. Bu söylediklerimize inanan AKP’nin içerisinde, DP, MHP, BBP veya DTP içinde olan kiþiler vardýr. Böylesine çok büyük bir kitlenin varlýðýný biliyoruz, bu kitleye yeniden muktedir siyasetin adresi olarak SP’yi önlerine koyacaðýz ve herkese kapýmýzý ve gönlümüzü açýk tutacaðýz.

Allah beni Ýstanbul’dan ayýrmasýn Siyaset sizin için nedir, vazgeçilmez bir þey mi, görev mi, mecburiyet mi, hobi mi? Siyaset iki þey için yapýlýr. Biri yüksek deðerler üzerinden, biri ise yakýn hedefler üzerine Ben yüksek deðerler uðruna siyaset yapmayý hayatýmýn en önemli anlamlarýndan biri olarak görüyorum. Bir görev mi o zaman? Hiç kuþkusuz toplumsal bir görevdir, bir sorumluluktur. Ankara’ya taþýnacak mýsýnýz, eski bir Ýstanbullu olarak nasýl vazgeçeceksiniz? Çocuklarýn bu sene sýnav senesi. Ailece Ankara’ya taþýnmamýz için çok zor bir dönem. Bu sene ben Ankara’da ev tutacaðým, gidip geleceðim. Ben 80 senelik Fatihli, üç nesildir Ýstanbulluyum. Allah koparmasýn Ýstanbul’dan. Ancak iþlerimiz hýzlanýnca, Ankara’ya gitmek sanýrým kaçýnýlmaz olacak. Ýstanbul’la beraber nerede olmak veya nerede yaþamak istersiniz? Eðer Mekke ve Medine dýþýnda bir yer soruyorsanýz, Kudüs’te, Endülüs’te veya Yeni Delhi’de yaþamayý tercih ederim. Bu üç þehrin de insaný kendisine çeken bir yaný var. Bu þehirlerin ruhu var. Siyaset hayatýnýzda ne kadar yer kaplýyor, sinemaya, kitaba ailenizle yapacaðýnýz faaliyetlere vakit ayýrabiliyor musunuz? Özellikle bizim geleneðimizde siyaset çok yoðun bir çabayý gerektiriyor. Evvelki sene 170 gün ailemden dýþarýda geçirmiþim. Ama yazlarý, tatil dönemlerinde çocuklarla çok yoðun birliktelikler, gezmeler yaptýk. Uzun yolculuklara çýktýðýmýzda hem kendim çok mutlu oluyorum hem de onlarýn memnun olduðunu görüyorum. Türk siyasetinde çocuklar da siyasetin içindedir çoðu zaman. Sizin çocuklarýnýz siyasete ilgi duyuyor mu? Oðullarým daha küçük yaþlarda iken, daha çok

ilgi duyuyordu. Þu aralar izleme modundalar. Kýzým daha olgun tabii. Zaman zaman þunu görmek hoþuma gidiyor, bazen beni þaþýrtacak þekilde konuþuyorlar. Küçük oðlum 10 yaþýnda iken nasihat eder, siyasi yorumda bulunurdu. Zorunluluklar köþeye sýkýþtýrdýðýnda ne yapmak sizi soluklandýrýr? Bir müzik aleti çalmak, bir yere gitmek vs. Benim en önemli avantajlarýmdan biri eþimdir. Onunla karý koca olmamýzdan öte, eski yýllardan kalma çok yoðun bir arkadaþlýk iliþkimiz var. Onunla konuþarak, dertleþerek, kalkýp bir yere giderek kafamý dinlerim. Bir avantajým da üniversitede olmaktýr. Çok farklý dünya görüþlerine sahip arkadaþlarým ve etrafýmda dünyaya iyi tarafýndan bakabilmemi saðlayan gençler var. Ýstanbul’un en beðendiðiniz, þöyle canýnýz denize nazýr bir kahve yudumlamak isterse tercih ettiðiniz yer neresidir? Piyer Loti en sýk gittiðim yerlerden biridir. Ýstanbul’daki küçük tekke mescitleri vardýr. Vaniköy Camii, Beylerbeyi’ndeki küçük cami, Yahya Efendi, Aziz Mahmut Hüdayi gibi. Bu tür yerler dinlendirici yerlerdir. Bir de Salacak’tan denizi seyretmeyi severim. Ýstanbul’da gün doðumuyla ilgili en güzel manzara Piyer Loti’den, günbatýmý ile ilgili en güzel manzara da Salacak’tan izlenir.

Verdiðim sözleri sorun Kongre konuþmanýzda Shakespeare’den bir þiir vardý. Siz mi yazdýnýz konuþmayý? Ben yazmýþtým ama hazýrladýðým metnin önemli bir kýsmýný konuþmadým. Zaten önemli konuþmalarý dinleyici yönlendirir diye bir söz var. Bu þiirde de öyle oldu. Bir de benim için önemli olan kýsmý sonunda verdiðim sözlerdi. Türkiye’de siyasetçi çok konuþur ama kendisini baðlayacak bir þey söylemez diye yanlýþ bir kanaat var. Þimdi söylediðim þey beni baðlayacaktýr. Bunlar hiç kuþkusuz taahhüttür. 13-14 maddedir. Bunun hepsini herkes saklasýn, Allah ayaðýmýzý kaydýrmazsa, yoldan çýkarmazsa hayatýmýn sonuna kadar onlarý yerine getirmek için çalýþacaðým.


GÜNDEM

ZAMAN

15 KASIM 2008

10

HOLLANDA

CV’nizi tombala torbasýna atmayýn Foto: Onur Çoban

CV’mi hazýrladým, þimdi ilanlarý süzüp kopyala-yapýþtýr hepsine baþvuracaðým. Biri dönmezse biri döner, ne kadar baþvuru o kadar þans. Ýþte size esaslý bir baþvuru hatasý! Bir piyangoya ya da gazetenin çekiliþle daðýttýðý araba kampanyasýna katýlmýyorsunuz, iþ arýyorsunuz. Ýþverenlerin tombala çeker gibi CV çektiðini sanýp ne kadar çok tombala torbasý içine girersem o kadar iyi demek, basit ve geçersiz bir mantýk yürütmedir.

ERHAN ÖZDEN

BÝRÝNCÝ ADIM: Temel sorularý cevaplayýn! Hayatta ne yapmak istediðinize karar verin. Buna karar verirken dikkate almanýz gereken 3 önemli faktör var. Bu faktörlerin hepsinin yanýna + iþareti koyduðunuz zaman ne olmak istediðinize karar vermiþsiniz demektir. Ama bunlardan biri bile eksikse o iþin sizin için iyi bir hedef olmadýðýný kabul etmek ve alternatif hedeflere yönelmek gerekir. A) Bu iþi gerçekten seviyor muyum? Unutmayýn anne-babanýzýn, arkadaþlarýnýzýn, toplumun sevdiði meslekler sizin de sevdikleriniz olmak zorunda deðil. Ailenizin fikirleri tabiî ki önemlidir ama sizin neyi yapmaktan haz duyduðunuzu da þüphesiz en iyi siz bilirsiniz. Toplum için revaçta olan meslekler popüler olabilir ama elbette bir gün o popülerlik de kaybolacak ve eðer sýrf popüler diye sevmediðiniz bir iþte çalýþmaya baþlamýþsanýz gelecek sizin için sanýldýðýndan sýkýcý gelecek demektir. Gerek ailenizin gerekse toplumun hatýrlarý bir iþi istemeye istemeye ömür boyu yapmak kadar hayatýnýza tesir etmemeli. Ve þunu da aklýnýzýn bir kenarýna yazýn: “Sevdiðiniz iþi yapýyorsanýz bir gün bile çalýþmýþ olmazsýnýz.” (Konfiçyüs) B) Yeteneklerim ve eðitimim bu iþi yapmak için yeterli mi? Bir iþi yapmayý gerçekten çok istiyor olabilirsiniz. Ama

bunu sadece kalbinizin istemesi de maalesef yetmiyor. Kalbiniz iþe baðlýlýðýnýzý pekiþtirecektir ama bunun yanýnda iþi yapacak olan beyniniz, elleriniz, kollarýnýzdýr. Eðer onlar bu sevdiðiniz iþ için biçilmiþ kaftan deðilse kalbinize söz geçirebilmeli ve hedefinizi sevdiðiniz ve yapabileceðiniz bir baþka seçenekle deðiþtirmelisiniz. Sayýsal hafýzasý ve sorumluluk alma yeteneði iyi olmayan birinin sýrf seviyor diye muhasebeci olmasý; dikkatini konsantre etme sýkýntýsý yaþayan hiperaktif birinin yazýlýmcý olmasý, pratik düþünme, iletiþim gücü zayýf ve içe dönük birinin satýþ uzmaný olmasý devenin hendek atlamasýndan daha zordur. Gelin siz siz olun sevdiðiniz mesleklerle aþkýnýzý eðer yetenekleriniz buna el vermiyorsa platonik bir aþk olarak kabul edin ve yeteneðinizin kalbinizden geçeni desteklediði mesleklerle evlilik yapýn. Bunu nasýl anlayabilirim ki derseniz de internet olanca kiþilik testi havuzuyla sizin için uçsuz bucaksýz bir kendini tanýma fýrsatý sunuyor. C) Türkiye’de iþimi yapabileceðim ortamlar var mý? Ýþinizi seviyorsunuz ve yetenekleriniz de sizi yarý yolda býrakmayacak gibi. Bitti mi?

Maalesef hayýr. Yapacaðýnýzýn iþin Türkiye’de veya dünyada bir sektörü var mý? Varsa sektördeki gelir durumu ve diðer saðladýðý þartlar sizi mutlu etmeye yetecek düzeyde mi? Eðer deðilse yapmayý istediðiniz iþ Türkiye ve dünya için bir fanteziyse ya gelir kaygýsýný unutup kendinizi o iþe adayacak ve aç kalmayý göze alan bir Einstein, ölmeyi dert etmeyen bir Galile olacaksýnýz. Ya da ben en iyisi YTL cinsinden bir anlamý olan hayaller kurayým diyerek yolunuzu yolun ortasýnda deðil, yola çýkmadan deðiþtirecek ve hem sizi mutlu edecek hem yapabileceðiniz hem de istediðiniz yaþam kalitesini size sunan bir meslek seçeceksiniz. ÝKÝNCÝ ADIM: Kendinizi yetiþtirin! Bu 3 kritere dikkat ederek seçtiðiniz mesleðe yönelik uzmanlaþmak için kaynak arayýþýna girin. Bu bir ön lisans programý da olabilir, bireysel çalýþma için kitaplar dizisi edinmek de olabilir, bir kurs programý da olabilir. Ama bu aþamada bilgiye deðin ve uzmanlaþýn. Ýþin ehliyim diyebilecek özgüveni ve bilgi donanýmýný çerçeveniz içine alýn. Öðrenin, sorun, derinleþin, tekrarlarla pekiþtirin. Bir adým ötede ise

edindiðiniz teorik bilgileri pratik uygulamalara aktarýn. Bilginizi yansýtabileceðiniz somut projelerin içinde olun. Bu bir firma içinde sýrf öðrenmek için bilabedel çalýþmak da olabilir, bir derneðin içinde koþturmak da olabilir, bir tanýdýðýnýzýn yanýnda staj da olabilir. Ama mutlaka somut hayata dokunun. ÜÇÜNCÜ ADIM: Çalýþmak istediðiniz firmaya odaklanýn! Ýnsan kaynaklarýyla ilgili web sitelerinden size uygun ilanlarý seçin. Bu firmalarý derinlemesine araþtýrýn. Ve araþtýrmanýz sonucunda edindiðiniz bilgilere göre CV’nizi özelleþtirin. CV denilen þey firmanýn vücut hatlarýna göre dikilen bir elbise gibidir. Firmanýn aradýðý yeteneklere bunlar bende zaten var diyecek þekilde CV’nizde projektör tutmanýz gerekir. Her firmanýn beklentisi ve yapýsý farklý olduðuna göre projektörü her baþvuruda tutacaðýnýz yer de farklý olmalýdýr. Burada özellikle Türk gençlerinin büyük bir kýsmýnýn yaptýðý önemli bir hataya sakýn düþmeyin. CV’mi hazýrladým, þimdi ilanlarý süzüp kopyalayapýþtýr hepsine baþvuracaðým. Biri dönmezse biri döner, ne kadar baþvuru o kadar þans. Ýþte size esaslý bir baþvuru hatasý! Bir piyango-

ya ya da gazetenin çekiliþle daðýttýðý araba kampanyasýna katýlmýyorsunuz, iþ arýyorsunuz. Ýþverenlerin tombala çeker gibi CV çektiðini sanýp ne kadar çok tombala poþeti içine girersem o kadar iyi demek, düz ve geçersiz bir mantýk yürütmedir. Bunun yerine hedef firmalarýnýzý belirleyip (ilk etapta 5 taneyi geçmemesi daha iyidir) bu firmalarýn her gün 1 tanesini, derinlemesine araþtýrmak þeklinde masanýza yatýrýn. O kadar ki neredeyse o firmada çalýþan biri kadar o firmayý bilin. Tuttuðunuz takýmýn kalecisinin en sevdiði yemeði bilmeyi bile bir tutkunun iþareti olarak görüyorsanýz, bu tutkuyu bu sefer hedeflediðiniz firmaya yönelik hayata geçirin. Unutmayýn orasý sizin çalýþacaðýnýz firma olacak. Tuttuðunuz takýmdan daha fazla ilgiyi hak ediyor. Firmanýn pazar payý, çalýþanlarýnýn yaþ ortalamasý, rakipleri, güçlü ve zayýf yanlarý, müþterileri, genel müdürünün hangi takýmý tuttuðuna kadar bütün detaylara hakim olun. Bunun için firma web sitesini, Google’ý, o firmayý ucundan kýyýsýndan tanýyan yakýnlarýnýzý, firmanýn basýn bültenlerini, Sanayi Bakanlýðý’nýn yayýnladýðý ticaret raporlarýný, her kaynaðý kullanabilirsiniz. Hiçbir þey yapamazsanýz gidin firmanýn önünde turlayýn, komþularýna sorun. Edindiðiniz her bilgi kýrýntýsýný cebinize koyun, bunlar baþvurunuzun ilerleyen aþamalarýnda bozduracaðýnýz altýn deðerindedir. DÖRDÜNCÜ ADIM: Eksiklerinizi kapatýn! Eðer ilanlarýnýza dönüþ olmuyorsa anlayýn ki CV’niz içinde gösterdiðiniz eðitimleriniz veya uygulama deneyimleriniz hâlâ baþvurduðunuz firmayý etkileyebilecek düzeyde deðil demektir. Kendinize yeni potansiyel geliþtirme ve uygulama adýmlarý belirleyin. Bu adýmlarý birer birer cebinize koyarak baþvurularýnýzý sürdürmeye devam edin. Ve þunu hiçbir zaman unutmayýn, iþverene kendinizi beðendirebilmek iþ yapabilir olmanýn en net göstergesidir. Hiçbir iþveren kapýyý çalmadan kapýyý size açmaz. Kapýyý çalanlar içinde de en iyisi olmak öðrenmek, öðrendiklerini uygulamak ve firmaya kendini ispat edebilmek zincirinin hakkýný verenler için tereyaðýndan kýl çekmek gibidir.


ZAMAN

11

GÜNDEM

HOLLANDA

15 KASIM 2008

Hastalýklarý kýþ kýþlayýn Foto: M. Ali Poyraz

Soðuk ve yaðýþlý günler kapýda. Kýþ mevsimi iyiden iyiye kendini hissetirmeye baþladý. Uzmanlar havalarýn serinlidiði þu günlerde kýþý hasta geçirmemek için þimdiden uyarýlarda bulunuyor: “Ne ince ne kalýn giyinin. Sebze ve meyve tüketin. Bol Bol A ve C vitamini alýn.”

ÇAÐLAR AVCI

Yavaþ yavaþ kýþ mevsiminin kendini gösterdiði bugünlerde mevsimsel hastalýklar da ortaya çýkmaya baþladý. Grip, akut bronþit, zatürre, sinüzit gibi rahatsýzlýklar bu dönemde kendini daha çok hissettiriyor. Uzmanlar, kýþý yatakta geçirmemek için düzenli ve saðlýklý beslenmeyi öneriyor. Özellikle sebze ve meyveye büyük önem veriyor A ve C vitaminlerinin bol alýnmasýný tavsiye ediyor. Çocuklarýn bu dönemde süt ve yoðurdu daha çok tüketmesinin hastalýklarý önlemede etkili olduðu belirtilirken, “Ne ince ne de kalýn giyinilmeli ve rahatsýzlýklarda iyi istirahat edilmeli.” açýklamasý yapýlýyor. Ev ve iþyerinin havasýnýn temiz olmasý, ýlýk duþ alýnmasý, düzenli spor yapmak ve stresten uzak durmak diðer tedbirlerden birkaçý. Kýþla anýlan hastalýk: Grip Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon

Hastalýklarý Uzmaný Doç. Dr. Meral Sönmezoðlu, gribin baþka hastalýklarla karýþtýrýlabileceðini söyleyerek, belirtilerini þöyle sýralýyor: “Gribin en önemli belirtisi yüksek ateþtir. Ateþin yaný sýra kas aðrýlarý, kuru öksürük, boðaz aðrýsý, burun akýntýsý, geniz akýntýsý ve burun týkanýklýðý geliyor. Bu belirtiler herkeste ayný olmayabilir. Ayrýca bazý kiþiler birkaç günde bazýlarý da bir hafta-on günde iyileþir. Bazýlarý hastanede yatar, bazýlarýnda ölüme bile yol açar. Dolayýsý ile çok ciddiye alýnmasý gereken bir hastalýktýr.” Grip virüsünün her yýl þekil deðiþtirdiðini belirten Sönmezoðlu, “Bu nedenle her yýl yeni virüs çeþidine göre üretilen aþý yapýlmalý. Özellikle risk grubundakiler mutlaka aþýlanmalý.” diyor. Gripte tedaviden ziyade korunmanýn önemine de dikkat çekiliyor. Bulaþmasý hasta kiþiden saðlýklý kiþiye solunum damlacýklarý ve tükürük yoluyla gerçekleþen gripten korunmanýn en önemli yolu hastalýðý geçiren kiþinin izole edilmesidir. Gripli kiþi iþe, okula gitmemeli, hastalýðýn en aktif olduðu dönemleri evinde dinlenerek geçirmelidir. Ayrýca grip olan kiþile-

rin kimse ile ortak hiçbir þey kullanmamasý, kalabalýk olan yerlere kýþ mevsiminde mümkün olduðu kadar gitmemesi lazým. Gripte aþý dýþýnda alýnabilecek önlemler ise þöyle: “Salgýn zamanýnda risk gruplarýna antiviral ilaçlarýn verilmesi, hastalýða yakalananlara ilk 48 saat içinde ilaç baþlanmasý, sýk el yýkanmasý, solunum hijyenine özen gösterilmesi.” Önlem alýnmadýðý takdirde ölümcül olabilen hastalýk: Zatürre (Pnömoni) Zatürre, akciðerlerin iltihabi bir hastalýðýdýr. Küçük çocuklarda, ileri yaþtakilerde ve kronik hastalýðý bulunan kiþilerde daha aðýr seyrediyor. Akciðerlerde ciddi bir enfeksiyona yol açmasý nedeniyle zatürre ölümcül sonuçlar doðurabiliyor. Göðüs Hastalýklarý Uzmaný Prof. Dr. Levent Tabak, hastalýðýn belirtilerini, “Ani ve þiddetli ataklarla gelen kuru öksürük, ateþ ve titreme, bulantý ve kusma ile halsizlik” olarak açýklýyor. Genç, baðýþýklýk sistemi güçlü kiþiler ile erken taný konulan vakalarda ayrýca enfeksiyonun lokal olduðu kiþilerde tedaviye yanýt alýndýðýný aktaran Tabak, “Doktorun önerisiyle uygun antibiyotik belirlenerek; hastalýðýn seyrine göre kullanýlýyor. Ýyi bir terleme ve gereken durumlarda oksijen alýmý ile destek tedavisi saðlanýyor. Yakýn-

malar, 7 ila 10 gün içerisinde azalsa da tamamen iyileþme saðlanmasý haftalar sürebiliyor.” ifadesini kullanýyor. Hastalýðýn tekrarýný önlemek için yeterli sürede istirahat gerekiyor. Hastalýktan korunmak için de aþý öneriliyor. Akut bronþit: Tedavi edilmezse zatürre geliþebilir Bronþit, büyük bronþlarý, yani soluk borusundan dallanarak akciðerlere yayýlan hava borularýný örten mukoza dokusunun akut ya da kronik iltihabý olarak tanýmlanýyor. En sýk rastlanan tipleri, akut ve kronik bronþit. Göðüs Hastalýklarý Uzmaný Dr. Elif Altuð Kolsuk, “Akut bronþit çoðunlukla bakteriler veya virüslere baðlý olarak ortaya çýkýyor. Genellikle günlük aktiviteleri kýsýtlamayacak þekilde hafif seyreder ve tamamen geçer. Akut bronþit, üst solunum yollarýnýn viral enfeksiyonlarýndan ya da soðuk algýnlýðýndan sonra ortaya çýkar. Kronik sinüzit ve/veya alerjisi olan hastalarda da görülmekte olup; hastalýðýn ardýndan zatürre geliþebilir.” ifadesini kullandý. Hastalýðýn belirtileri ise “Burun akýntýsý, fenalýk hissi, titreme, hafif ateþ, kas aðrýsý, boðaz aðrýsý, baþlangýçta kuru öksürük ve daha sonralarý balgam çýkarma” þeklinde oluyor. Tanýnýn, hastalýðýn öyküsünün alýnmasý ve fizik muayene ile koyulduðunu

kaydeden Dr. Elif Altuð, tanýyý kesinleþtirmek için akciðer grafisi, kan tahlilleri, kandaki oksijen miktarýnýn ölçülmesi, burun/boðaz salgýsýndan kültür ve akciðer fonksiyon testlerine de ihtiyaç olduðunu anlatýyor. Akut bronþit çoðunlukla virüs enfeksiyonlarýna baðlý oluþtuðundan, antibiyotik tedavisi genellikle gereksiz olup; destek tedavisi yeterli. Bunun yanýnda ateþ düþürücüler, aðrý kesiciler, öksürük þuruplarý kullanýmý gerekiyor. Sinüzit Hastalýðýn belirtileri: Yüzde aðrý, burun týkanýklýðý, iltihaplý akýntý, koku alma bozukluðu, aðýz kokusu, diþlerde aðrý, öksürük ve ateþ ile halsizlik. Sinüzit, nadir olarak bronþit ile bir arada görünebilir. Hastalar, burun ve sinüslerdeki dolgunluk ve týkanýklýkta olduðu gibi baþ aðrýsýný da sinüzit olarak yorumlayabilmektedir. Sinüzitte daha çok alýn, göz çevresi ve yüzde aðrý oluþmakta ve aðrý yere eðilmekle birlikte artmaktadýr. Sinüzitte burun akýntýsý, hem yapýþkan hem de iltihap nedeniyle sarýmsý yeþil renkte olabilir. Alerjik burun hastalýklarýnda ise akýntý, bol miktarda ve su gibidir. Sinüzit tedavisinde; sinüslerin havalanmasýný kolaylaþtýran dekonjestanlar (tablet, süspansiyon ve burun damlasý þeklinde) ile antibiyotikler kullanýlmaktadýr.


GÜNDEM

ZAMAN

12

HOLLANDA Foto: Bahar Mandan

15 KASIM 2008

Kör olasý çöpçüler

sonbaharýmý süpürmüþler Sonbaharda tabiat, sarý rengin tonlarýyla boyar her yeri. Güze tadýný, yollarda, patikalarda, daðlarda topraðý sarýsýyla örten yapraklar verir. Yapraklar olmayýnca, sarýya boyanmayýnca yeryüzü sanki sonbahar gelmiyor, mevsim anlamýný yitiriyor, güz hüznünü hissettirmiyor. Temizlik adýna süprülen yapraklarla birlikte, toprak da sonbahar elbisesini çýkarýyor, mevsimin tadý da süpürülüp gidiyor yapraklarla birlikte.

RAHÝME SEZGÝN

D

erinden bir müzik çalýyor tabiatta. Biraz hüzünlü, biraz dingin, biraz yalnýzlýða çaðýran ama bir o kadar da huzurlu bir müzik. Her nerede olursa olsun bir þekilde yakalýyor insaný. Kaçmak ne mümkün? Sonbaharýn sesi bu. Sonbahar senfonisi, etrafa saçýlan yapraklar, rüzgârla dans eden aðaçlar ile görsel bir þölene dönüþüyor. Tabiattaki bu deðiþim, insaný uzun yürüyüþlere davet ediyor. Günlük koþuþturmalar, iþe yetiþmeler, hep ‘çok iþim var’ durumlarýna insan bu mevsimde bir reklâm arasý vermek istiyor. Veronika Ölmek Ýstiyor romanýnda dondurucu bir havada “Soðuðu hissetmek istiyorum.” deyip üzerine mont almayý reddeden Veronika gibi insan, rüzgârý hissetmeyi arzuluyor. Yazýn verdiði miskinlikten kurtulmak, yüzü okþayýp geçen rüz-

gârla hafif ürperip sýkýca montuna sarýlýp yürümek istiyor. Ýstemesine istiyoruz da gel gör ki þu metropol denilen heyula buna da çok izin vermiyor. Metropolde sonbahar ne yazýk ki küçük bir köyde ya da bir sahil kasabasýnda olduðu gibi tam kývamýnda yaþanamýyor. Metropol olmanýn gereði midir doya doya sonbaharý yaþayamamak bilmiyoruz; ama deðil New York’taki, Ankara’daki bir sonbaharý bile Ýstanbul’da yakalamak mümkün olmuyor. Her an aðlamaklý duran gri gökyüzüne beton binalar, aðaçlardan, yapraklardan arýnmýþ yollar, trafiðin keþmekeþi eþlik ediyor.


ZAMAN

13

HOLLANDA

GÜNDEM

15 KASIM 2008

Yapraksýz gülhane! Yok, illa da ben sonbaharýn lezzetini tüm varlýðý ile hissedeceðim diye tutturanlardansanýz rotayý Ýstanbul’un belirli mekânlarýna kýrmaktan baþka çare yok. Böyle anlarda insanýn aklýna ilk gelen yerlerden biri oluyor Gülhane. Her mevsim ayrý bir güzel olan Sultanahmet, Gülhane sonbaharda da bir baþka güzel. Burada kýrmýzýnýn yeþile yakýþtýðýný bir kez daha insanoðluna göstermek isteyen kýrmýzý, yeþil yapraklar karma bir sergi gibi. Turist kalabalýðýndan usulca sýyrýlýp Gülhane’ye adým atýnca kim bilir kaç sonbahara tanýklýk eden devasa aðaçlar ihtiþamlarý ile insaný karþýlýyor. “Gökyüzüne bakmalý insan” diyen þairin dizeleri akla tam da böyle bir atmosferde geliyor. Gökyüzüne ulaþmak ister gibi serpilen, yapraklarýný sonbahara teslim eden, gittikçe daha da çýplaklaþan aðaçlar ile mavinin bütünleþmesi resmediliyor. Ýþte böyle bir anda etrafa serpilen yapraklarýn üzerine basmak istiyor insan. Kurumuþ bir yapraðýn çýkardýðý sese kulak vermek, bu sonbaharýn hatýrýna birkaç yaprak toplamak istiyor. Fakat ne mümkün? Bir sene önce sonbaharda yapraklar ile süslenen Gülhane’nin yapraklarýna biri gelmiþ el koymuþ. Sütten zamansýz kesilen bir çocuk gibi Gülhane, yapraklarýndan zamansýz arýndýrýlmýþ. Öylece ortada çýrýlçýplak býrakýlmýþ. Yapraklarý süpüren görevliler iliþiyor gözümüze. Tam da “Ýþte bulduk suçlularý!” diye içlerinden birine doðru gidiyoruz. “Ne istiyorsunuz yapraklardan, býrakýn onlarý!” diyoruz. Ýsminin Abdullah Atabey olduðunu öðrendiðimiz bir temizlik iþçisine yaklaþýyoruz. “Bizim iþimiz bu, her gün yedi kiþi bu parký yapraklardan temizliyoruz.” diyor. Anlýyoruz ki herkes bizim kadar sonbahar yapraklarýný sevmiyor. Yapraklarýn toplanmasýný bir temizlik olarak deðerlendiriyor. “Ama yapraklý daha güzel deðil mi Gülhane?” diye soracak oluyoruz. “Yapraktan arýndýrýlmýþ olarak daha güzel.” cümlesi çýnlýyor kulaklarýmýzda. Hýzýmýzý alamadan oradaki görevliye bu uygulamanýn nedenini soruyoruz. “Buradan vali bey, bakanlar geçiþ yaptýðý için her gün taþlarýn üzerini belediye arabalarý, yeþillik alanlarý da görevliler temizliyor.” diyor. Oysa turistlerin dahi yapraklarla süslenen Gülhane Parký’ný daha çok sevdiðini duysalar, fotoðraf çekmek için birbirleri ile yarýþtýklarýna þahit olsalar yapraklarýn süpürülmesine bizzat onlar karþý çýkacak. Ama

öyle olmuyor. Yapraklar sabahýn sekizinde süpürülmeye baþlanýyor. “Nöbetçiler, düþen her yapraðý süpürün!” komutunu alan görevliler, düþen her yapraðý yok ediyor. Haydi buradan valiler, bakanlar geçiyor, belki Yýldýz Parký’nda durum farklýdýr diyerek rotayý o tarafa çeviriyoruz. Ýstanbul’un en güzel parklarýndan olan Yýldýz’da sonbahar kadar kuþ sesleri de biz buradayýz diyor. Kýþa sayýlý günler kala, kapalý mekânlara tam teslim olmadan güzel havalarýn tadýný çýkarmak isteyenler, aileler doldurmuþ parký. Renk cümbüþüne

dönüþen aðaçlarýn altýnda yürüyen çiftlere bakýp “Türk filmlerindeki gerçek Nalân ile Ferit var mý bunlarýn arasýnda?” diye düþündüren manzaralar hiç az deðil. Belediyenin bütün parklarda uyguladýðý yaprak süpürme operasyonu burada da kendini gösteriyor. Yani anlayacaðýnýz, her yer pirüpak yapraklardan temizlenmiþ, arýndýrýlmýþ. Böylece rüzgâr estiði zaman “Niye bu yapraklarý temizlemiyorsunuz?” diye yakýnmada bulunan yaprak düþmaný ziyaretçilerin þikâyetleri itina ile ortadan kaldýrýlmýþ. Her bahar lale mevsi-

minde birçok kiþiyi aðýrlayan Emirgan Korusu’nda da durum ne yazýk ki çok farklý deðil. Görevliler tarafýndan süpürülen yapraklarý siyah çöp poþetlerin içinde görünce “Acaba hepsini tekrar geri mi döksek?” diye içten geçirmemek mümkün deðil. Yine de sonbaharýn Ýstanbul’da varlýðýný en iyi hissettirdiði mekânlardan biri burasý. Deniz ile bütünleþen Fenerbahçe Parký’ný, sonbahar havalarýný kaçýrmak istemeyen insanlar doldurmuþ. Yürüyüþ yapanlar, bir bankta soluklananlar, çay eþliðinde denize karþý sohbete dalanlarla dolu dört bir yan.

Ama burada da yaprak yok. Burada da sanki eksik kalmýþ sonbahar. Oysa Ýsmet Özel’in dizeleri tam da böyle bir anda akýllara geliyor; “Mevsimlerin bizim aþklarýmýz olduðunu bilmezdim/ Bizi duysunlar için doluyorlarmýþ meðer etrafýmýza/ Koynumuzdan her geçiþinde kendine yol edermiþ bir mevsim/ Ve gelirmiþ sargýmýz kalkýverince uyarak çaðrýmýza.” Biraz da ondan olsa gerek sarý yapraklarý yerde görmek, bir mevsimi tüm varlýðý ile hissetmek isteði. Ama yok iþte. Temizlik adýna Ýstanbul’da sonbahar yapraksýzlýða mahkûm olmuþ, bir el sonbaharý süpürüp gitmiþ sanki.


GÜNDEM

15 KASIM 2008

ZAMAN

14

HOLLANDA

Grafik: Yunus Emre Hatunoðlu

Sýnýr deðil, sinir haritasý E

rgenekon davasý, çetesi, mafyasý, hýrsýzý, uðursuzu, serserisi, ipi kopuðu, ekonomik krizi filan derken milletimizin sinirleri laçka oldu. Bilmem kaç nesildir belini doðrultamayan, iki yakasý bir araya gelmeyen memleket insaný, artýk kuþa böceðe köpürür oldu. Uykusunu alamayanlar sabah alarm çaldýðýnda saatini yerden yere çalýyor, trafikte adým adým ilerleyen aracýn sürücüsü öndeki aracýn tekerini üreten firmaya kadar tüm silsileye küfrediyor, suyu kesilen belediyeyi baþtan ayaða boyuyor... Bu örnekler ‘Olacak o kadar’ parodilerini anýmsatsa da, sinirlenmemiz için bu kadar nedene bile gerek yok. Sudan sebepler bulmak hiç de zor deðil. Öyle ki; hoþ vakit geçirmek için gittiðimiz sinemada bile türlü gerginlikler yaþayabiliriz. Bilet kuyruðu, filmden önce gösterilen yarým saatlik reklâm, buna raðmen 1 saat boyunca ekrandan alt yazý gibi geçen kafalar, sinirlerimizi hoplatmaya yetiyor. Hele bir de uzun boylu, permalý saçlý biri oturmuþsa önümüze, ‘hadi geçmiþ olsun’. Film zehir oldu; tatsýzlýk çýkmasý an meselesi! Ýþte herkesin patlamaya hazýr olduðu ahval ve þeraitin bir tespitini yapmak isteyen biriyim.com, internet üzerinden düzenlediði anketle, Türkiye’nin sinir haritasýný çýkardý. Güzel ülkemin asabi insanlarýna 15 soru yönelten ‘www.biriyim.com’un anketini 25 bin kiþi yanýtladý. Bu anket sayesinde Edirne’den Ardahan’a kadar en sinirli ve sakin iller, sinirin tavan yaptýðý yaþlar ve en asabi cinsiyet tespit edildi. Buna göre en asabi þehir: Sivas. ‘Sert iklimde mert yetiþir’, ‘yiðit burada harman olur’ diye bilirdik, meðer baþka meziyetleri de varmýþ Sivas’ýn. ‘Sinir’ de burada zorluyormuþ sýnýrlarý. Ankete katýlan her 100 Sivaslýdan 64’ü, sabah alarmý yüzünden telefonunu fýrlatýyor, üzerine su sýçratan arabayý önce bir güzel boyayýp, sonra da cila çekiyor! Sivas’ý yüzde 50 ile Aydýn, yüzde 43 ile Çanakkale yüzde 30 ile Balýkesir, yüzde 29 ile Ýzmir takip ediyor. En sakin þehir ise yüzde 61’lik oranla Tekirdað! Burada, eþek þakalarý bile ‘nispeten’ hoþ karþýlanýyor; Tekirdaðlýlar yüksek sesle müzik dinleyen komþularýyla kavga etmek bir tarafa, sevdikleri þarkýnýn çýkmasýný bekliyor. Tekirdað’ý yüzde 60 ile Samsun, yüzde 56 ile Eskiþehir,

Ýnternette yaptýðý eðlenceli anketlerle öne çýkan www.biriyim.com, Türkiye’nin sinir haritasýný çýkardý. Buna göre komþunun evinden gelen yüksek sesli müziðe en çok Sivaslýlar kýzýyor. Tekirdaðlýlar ise sinirlenmek bir yana sevdikleri þarkýnýn çýkmasýný bekliyor! MEHMET RIFAT YEÐEN

yüzde 53 ile Hatay, yüzde 52 ile Ankara takip ediyor. Büyükþehirler arasýnda en asabi il Ýstanbul. Testi çözen her yüz Ýstanbulludan 31’i ters cevaplar vermiþ. Ýzmirlilerin yüzde 29’unun, Ankaralýlarýn ise yüzde 25’inin sinirli olduðu göze çarpýyor. Anket sonuçlarýna göre ülke genelinde erkekler yüzde 3’lük bir farkla kadýnlardan bir parça daha sinirli. Testi çözen her yüz kadýndan 50’sinin sakin mizaçlý olduðu göze çarpýyor. Teste göre ya çok sinirli ya da çok sakin olmaya meyilli olan kadýnlar sinir konusunda da uçlarda yer alýyor. Ortalama sinir sahibi kadý-

na pek rastlanmýyor. Bu da tehlike çanlarýnýn çan çan çalmasý anlamýna geliyor! Bilindiði gibi insanlar yaþlandýkça sakinleþiyor. Herkesin bildiði bu gerçek test sonuçlarýyla bir kere daha kanýtlanýyor. 18 ve altý yaþ grubu, testi çözenler içindeki en sinirli grubu oluþturuyor. Onlarý yüzde 30 ile 19-25 yaþ grubu, yüzde 27 ile 26-35 yaþ grubu ve yüzde 22 ile 36 üstü yaþ grubu takip ediyor. Ancak bütün bu sonuçlar, bir maraza iþaret ediyor; ‘öfkeyle kal-

kan zararla oturur’ diyen atalarýmýz da bu sözleriyle bir gerçeðin altýný çiziyor. Size bir tavsiye. Ne olursa olsun aklýselimi elden býrakmayýn. Büyük düþünür Sertab Erener’in de dediði gibi, “Þþt þþt sakin ol, sinirlerine hakim ol!”


ZAMAN

15

HOLLANDA

GÜNDEM

15 KASIM 2008

Þimdi çocuklar için haberler Foto: Mehmet Yaman

Hepimiz, onlarca haber ajansý, televizyon ve gazeteden haberleri alýp izliyoruz. Þimdi TRT Çocuk kanalý, ‘Haberin Olsun’ bülteniyle haberleri çocuklarýn gözüyle, diliyle ve mantýðýyla sunuyor. Bu iþi hepsi de genç 9 haberci ve televizyoncu yapýyor.

EMÝNE DOLMACI

“H

abere çocuk gözüyle bakmalýyýz. Haberi çocuða göre vermeliyiz. ‘Çocuk haberi nasýl algýlar?’ sorusunu býkmadan ve ayný sorumlulukla yeniden sormalýyýz. Televizyonda haberin gerçeði dönüþtürmesine izin vermemeliyiz. Çocuðu nesne olmaktan çýkarýp ona yeniden sahip olduðu öznelliði vermeliyiz.” Bu sözler, TRT Çocuk Kanalý’nýn haber bülteni ‘Haberin Olsun’un çýkýþ mantýðýný özetliyor. Yapýmcý Þeyma Durmaz’ýn koordinatörlüðünde bir araya gelen haber ekibinde, hepsi de gençlerden oluþan 4 editör, 2 muhabir ve 2 de spiker bulunuyor. Bu 9 kiþilik ekip, günlük hayatta yer alan her tür geliþmeye çocuklarýn gözünden bakarak, yine onlarýn diliyle sunuyorlar. Ekibinin tecrübesine güvenen Þeyma Durmaz, “Ben haber merkezinde bir saat bile bulunmuþ bir insan deðilim. Ancak bu iþi çocuklar için yapan, çocuklarý seven ve onlarý çok önemseyen biriyim.” diyor. Yýllar yýlý bir nostalji tadýnda izlediðimiz ve bize güzel duygular yaþatan TRT 4 televizyonu þimdi baþka bir kanala ev sahipliði yapýyor. 1 Kasým 2008 tarihi itibarýyla burada TRT Çocuk yayýnlarýný sürdürüyor. Henüz yayýn hayatýna dün baþlayan televizyonda, çocuklar için yerli ve yabancý yapýmlarýn yaný sýra bir de çocuklar için hazýrlanan ‘Haberin Olsun’ adý altýnda haber bülteni bulunuyor. 17.15 ve 19.00 olmak üzere günde iki kez ekrana gelen haber bültenini çocuk haber kadrosu çýkarýyor. 13 yýldýr çocuk yayýncýlýðýnda görev yapan Þeyma Durmaz’ýn yapýmcýlýðýnda editörler, Burak Turan, Beyza Akyüz, Nurcan Çalýþkan, Seçil Baþkaya ve muhabirler Nuray Özdemir ve Þerife Adatepe Iþýk çalýþmalarýný sürdürüyor. Haberin sunumunu ise yine genç yaþlardaki Kaan Yýlmaz

ve Gözde Çevik yapýyor. Çocuðumuzun izleyemeyeceði yayýný yapmayýz Çocuk haberin çýkýþ noktasýný anlatan Þeyma Durmaz, “Amacýmýz 9-15 yaþ arasýndaki çocuklarýn Türkiye’den ve dünyadan haberdar olmalarý. Onlarýn her þeyden haberleri olsun istiyoruz.” diyor. Þeyma Haným ve ekibi bunun için bir eðitim de almýþlar. Onlara eðitim veren grup, 9-15 yaþ grubundaki birkaç çocuk grubu ile haberlerde neyi isteyip neyi istemedikleri üzerine bir çalýþma yaptýktan sonra çocuk haber ekibinin projesi ile karþýlaþtýrmýþ. Sonra ekibe bu yaþ grubundaki çocuklar gibi düþünmeyi öðretmiþler. Özellikle travma konusu içeren haberlere nasýl yaklaþýlmasý gerektiði üzerinde uzun uzun durulmuþ. Durmaz’a göre, haberde en çok dikkat ettikleri þey çocuk haklarý. Neredeyse bunu bir anayasa gibi benimsemiþler. Arkasýndan çocuðu malzeme yapmamak, çocuðun istismar edilmemesi, nesne olarak deðil obje olarak yer almasý bu anayasanýn yasalarý olarak yer alýyor. Ekipte yer alanlar, televizyon binasýna ilk adým attýklarý gün, Bianet tarafýndan çýkarýlan, ‘Çocuk Odaklý Habercilik’ isimli kitabý okumaya zorunlu tutulmuþ. Konuþurken sýk sýk, ‘Benim çocuklarým bunu sevmez, benim çocuklarým bunu anlamalý, yayýnýmýz onlara ulaþmalý.’ tarzýnda ifadeler kullanan Þeyma Durmaz, “-

Ben bir anneyim, benim de 17 yaþýnda bir çocuðum var. Biz bunu isteyerek ve severek yapýyoruz. Her çocuk bizim kendi çocuðumuz. Biz kendi çocuðumuzun izlemesini istemediðimiz þeyi asla yapmýyoruz.” diye konuþuyor. Burada çocuðun gözünden, onun dilinden ve onun dünyasýna hitap eden haberler sunuluyor, peki suç, þiddet polisiye haberleri bu çerçevede nasýl sunulacak veya görmezden mi gelinecek? Þeyma Durmaz, cevap olarak da þunlarý söylüyor: “Biz çocuktan hiçbir þeyi saklamýyoruz. Ama haberi çocuða indirgiyoruz. Haberi çocuktan saklayamayýz, çünkü biz vermesek bile anne babasýnýn izlediði haber bültenlerinden mutlaka görecek.” Çocuk haber ekibi, haberleri çalýþýrken neredeyse bütün haberlerde çocuk katkýsýný saðlamaya çalýþýyor. Örneðin Sakýp Sabancý Müzesi’nde bulunan Salvador Dali sergisini, týpký Dali’ye benzeyen, onun gibi uzun saçlý ve takma býyýklarý olan bir çocuk aracýlýðýyla anlatmýþlar. Kanal yayýn hayatýna henüz baþladý, çocuk haberciliði de bu anlamda bir ilk. Haber mantýðýnýn, üslubunun veya sunumunun tutup tutmayacaðý ise henüz net görünmüyor. Çocuk haber yapýmcýsý Durmaz, bu konuda pek endiþeli olmadýðýný söylüyor ancak, yeni bir kanal olduklarý için izlenme alýþkanlýðýnýn ne kadar oluþtuðu ya da oluþmadýðýnýn önemini de hatýrlatýyor.

Haberin Olsun spikerleri Gözde Çevik ve Kaan Yýlmaz günde iki kez haber sunuyor.

Güngören patlamasý haberi: Þüpheli paket görünce polise haber verin Geçtiðimiz aylarda Güngören’de patlayan ve birçok kiþinin ölümüne neden olan bomba, ‘Haberin Olsun’da nasýl verilecek? Haber verilirken nasýl bir yol takip edilecek? Bunu çocuk haberin yapýmcýsýndan dinleyelim: Haberi sunduktan sonra emniyetin çocuk masasýndan bir komiser gelecek, stüdyoya konuk olacak ve þunlarý söyleyecek: “Biz hepimiz sahipsiz bir paket ya da çanta gördüðümüzde en yakýn polise haber veririz. Polis bulamazsak yetiþkinlere veya yetkililere bunu haber veririz. Hepimizin silah sesi veya büyük gürültü duyduðumuzda sesin geldiði yöne doðru gitmesi hiç doðru deðil. Bir þey yapmamýz gerekiyorsa polise haber veririz. Eðer böyle bir yerin yakýnýndaysanýz, ellerinizi kafanýzýn arkasýnda birleþtirerek yüzünüzü koruyun.”

Ergenekon haberi: Muhabir ablalar, kameraman aðabeyler ne yapar? Medyada olmak popüler kültürün tam göbeðinde olmaktýr. Çocuklar popüler kültürün etkisiyle medya mensubunun bu haberi nasýl topladýðýný, nasýl yazdýðýný son derece merak ediyorlar. Burada çalýþan muhabirler var. Naklen yayýn arabalarý var, kameraman aðabeyler var, muhabir ablalar var. Bunlar nasýl çalýþýyorlar, neler yapýyorlar? Canlarý sýkýlmýyor mu? Orada saatlerce bekliyorlar. Bunlar korkmuyorlar mý, sýkýlmýyorlar mý, acýkmýyorlar mý, susamýyorlar mý? Hava soðuk olunca ne yapýyorlar, sýcak olunca ne yapýyorlar? En mutlu olduklarý an ne zaman ya da çok sinirlenince ne yaparlar? Ergenekon’un çocuklarý ilgilendirecek boyutu budur. Bunlar kim diye soracaðýz. Bunlar insan, bunlar aðabey abla onlar için. Diðer kýsmý çocuðun çok fazla ilgisini çekmez.


HAFTANIN DUASI Merhameti sonsuz biricik Rabbimiz! Sýkýntýlarýmýzý izale buyur ve bizi içinde bulunduðumuz gamdan, kederden kurtar.. en yakýn bir zamanda biz aciz kullarýna nezdinden bir ferec ve mahrec (çýkýþ yolu ve ferahlýk) nasip eyle.. bu mücrim bendelerini nefislerimizin, insî ve cinnî þeytanlarýn ilkâ etmeye çalýþtýklarý vesveselerden, þehvet ateþinden, gaflet zilletinden uzak tut.. rahmetinle muamele buyur da, bizi günahlardan koruyacak elbiselerle donat.. ZAMAN HOLLANDA

KÜRSÜ - SAYI 905

www.fgulen.com

Hz. Adem'in

yaratýlýþý K

ÝKÝNÝDÝ SOHBETLERÝ

ur'an'da, Hz. Âdem'in yaratýlýþý ile alakalý ayetler, kelimelerinin köklerine inilerek tahlil edilecek olursa Hz. Âdem'in yaratýldýðý yerde son þekliyle yaratýlmýþ ve kendisine hayat nefhedilmiþ olduðu anlaþýlacaktýr. Her þeyden önce Hz. Âdem'in yaratýlmasý bir mucizedir. Nitekim Hz. Mesih'in mucize olarak yaratýlýþý da sadece Hz. Âdem misaliyle anlatýlýr Kur'an'da. Zira Hz. Mesih'in hilkatini (yaratýlýþ) anlamak ve anlatmak için Hazreti Âdem'in yaratýlma mucizesinden baþka bir misal bulmak da mümkün deðildir. "Allah nezdinde Ýsa'nýn durumu, aynen Âdem'in durumu gibidir. Allah Âdem'i topraktan yaratýp ona 'ol' dedi, o da derhal oluverdi." (Âl-i Ýmran Suresi, 3/59) Kur'an'da mucizevî olarak yaratýldýðý bildirilen üç kiþi vardýr: Hz. Âdem, Hz. Havva ve Hz. Mesih. Hz. Âdem'in ne annesi vardýr ne de babasý.. Bu yönüyle o, anne-babasýz olarak yaratýlan farklý bir hilkat harikasýdýr. Hz. Havva ise, Hz. Âdem'in bir parçasýndan, yani ondan bir maya, bir temel unsur alýnarak yaratýlmýþtýr. Hz. Mesih'e gelince onun anasý var, fakat babasý yoktur. Bu üç fýtrat garibesinin üçü de Allah'ýn mucizesi olarak var edilmiþlerdir. Ýhtimal, Hz. Âdem'in yaratýldýðý balçýk, yeryüzünün her tarafýndaki çeþitli elementlerin pek çoðundan yani yerin temel unsurlarýndan alýnmýþtý. Bugünkü ifadesiyle yerin üzerindeki pek çok element bir araya getirilmek suretiyle bir protein çorbasý yapýlarak Hz. Âdem'in iskeleti bununla þekillendirilmiþti. Bir hadis beyanýna göre, yapýsýný oluþturan unsurlarýn farklý yerlerden alýnmasý dolayýsýyla nesli de farklý karakter, renk ve tiplere sahip olacaktý. (Ebu Davut, Sünnet, 16) Hz. Âdem'e ruh nefhedilmesinin amiplerde olduðu gibi bölünmeyle olmadýðý açýktýr. Allah onun iskeletini olduðu þekilde yapmýþ ve daha sonra da onu kendi nefhasýyla canlandýrmýþtýr. Bütün hücreleri baþ baþa, omuz omuza tutacak olan ruh, iþte bu nefha-i ilahidir. "Ben onu düzenleyip insan þekline koyduðum ve içine ruhumdan üflediðim zaman, derhal onun için secdeye kapanýnýz." (Hicr Suresi, 10/29) ayetinde anlatýlan nefha-i Ýlahi de iþte budur. Hadisin anlattýðýna göre Âdem (aleyhissalatü ve's selam), kendine geldiðinde aksýrývermiþ ve Allah tarafýndan "Elhamdülillah" demesi kendisine telkin edilmiþti. Allah da ona "Yerhamükellah-Allah sana rahmet etsin." diye mukabelede

bulunmuþtu. Ondan sonda da, cennette ve yeryüzünde Hz. Âdem'in torunlarý arasýnda aksýrma ve selamlaþma bununla baþlamýþ olur. (Bkz.: Buhari, Ýsti'zan 1; Müslim, Cennet 28) Bütün bunlardan anlaþýlýyor ki, Hz. Âdem, tedrici bir þekilde yaratýlmamýþtý; O, bugünkü insanoðlunun þeklinde yaratýlmýþ ve sonra da ona hayat verilmiþti. Naslardan (ayet ve hadis) anlaþýlan budur. Kur'an'da müteþabih ayetler de vardýr. Zat-ý ulûhiyete ve O'nun keyfiyeti bizce meçhul bir kýsým icraatlarýna dair hakikatler müteþabih ayetlerle anlatýlýr. Ama Hz. Âdem'in yaratýlýþýyla alakalý bütün bu naslarý müteþabihata irca etmek suretiyle balçýðý bir sembolle, boyunun uzunluðunu ve benzeri þeyleri baþka sembollerle ifade etmek gibi bir durum olursa, o zaman; Kur'an'da da yeryüzünde de tek hakikat kalmayacaktýr. Evet, bu þekilde her söz, tevile kalkýþýlýrsa en açýk "Elhamdülillah ben Müslüman'ým" sözünün altýnda da baþka amaçlar aranacak ve "Acaba ben Müslüman deðilim" mi demek istedi gibi tevillere gidilecektir...! Hz. Âdem'i harekete geçiren nefha-i Ýlahi Doðrusunu Allah bilir fakat bu konuda akla gelen þudur: Hz. Âdem (aleyhisselam)'ýn yaratýlýþ keyfiyeti, -Kur'an'daki ayetler ve sahih hadislerin ýþýðýnda- bir balçýktan alýnýp hamur veya belli bir protein çorbasý þekline getirildikten sonra tahcir edilerek (katýlaþtýrma), ardýndan kendisine hayat nefhedilmesi þeklinde olmuþtur. Yukarýda da ifade ettiðimiz gibi bu, bir mucizedir. Yani tabii hadiselere baðlý böyle bir durumu izah etmemiz mümkün deðildir. Evet, Hz. Âdem'in yaratýlýþý fevkalâdedendir. Aslýnda diðer yaratmalar fevkalâde deðil mi? Elbette ki onlar da fevkalâdedendir; ama esbabýn perdedarlýðý cihetiyle bunlarý Allah'ýn vaz ettiði kanunlar içinde belli çerçevede izah etmek mümkündür. Tohum topraða gömülür. Hava, su ona "merhaba" deyince rüþeym baþýný dýþarýya çýkarýr. Çýkarmayabilir de ama âdet-i Ýlahi olarak bu böyle cereyan etmektedir. Sonra da çiçeðe, sümbüle, baþaða yürür. Hz. Âdem'in yaratýlmasýna gelince, o bunlardan baþkadýr. Ýskeletine hayatýn nefhedilmesini Cenab-ý Hak, "Tam tesviye edip kývamýna getirdikten, ruhuna göre bir madde verip iç-dýþ yapýsý bütünlüðünü hâsýl ettikten, daha doðrusu potansiyel olarak ahsen-i takvime mazhar kýldýktan sonra kendi ruhumdan ona nefhettim." (Hicr, 15/29) anlamlarýna

ÝLLÜSTRASYON: ORHAN NALIN


SÖZÜN ÖZÜ Bugün de gönüllere tesir eden ve insanlarý insafa getiren “temsil”dir. “Þu sözleri duyarak hakký buldum!” diyen pek azdýr; fakat, “Falan samimi mü‘minin þöyle hâlini görüp hidayete erdim!” diyen insanlarýn sayýsý çoktur. Haddizatýnda, hidayete vesile sözler de hep gönül dili ve hal þivesinin semeresi olan ifadelerdir. Teblið, ancak hakiki temsil ile gerçek kýymetini ulaþýr. Nitekim Allah Resûlü’nün temsili, her zaman tebliðinden bir adým önde olmuþtur. www.herkul.com

BU SAYFA, M. FETHULLAH GÜLEN HOCAEFENDÝ’NÝN SOHBET VE YAZILARI ESAS ALINARAK HAZIRLANMAKTADIR

Cennette cumagünü nasýl yaþanacak?

A

1

Ýhtimal, Hz. Âdem'in yaratýldýðý balçýk, yeryüzünün her tarafýndaki çeþitli elementlerin pek çoðundan alýnmýþtý. Bir protein çorbasý yapýlarak Hz. Âdem'in iskeleti bununla þekillendirilmiþti.

2

gelen ifadelerle anlatmaktadýr. Ruh, her þeyi kemale erdiren, terbiye edip olgunluða ulaþtýran ilahi bir kanun u emridir. (Bkz. Ýsra Suresi, 17/85) Hz. Âdem'e nefhedilen ruh, yine Rabbinden ona bir emir olarak gelmiþtir. -Hâþâ- Cenab-ý Hak için bir aðýz, bu aðýzda bir nefes mülahaza etmek ve sonra Hz. Âdem'e nefeslenince Hz. Âdem hayata mazhar oldu þeklinde düþünmek tecsimdir (Cenab-ý Hakk'ý bir cisme benzetmek) dolayýsýyla da dalalettir. Hayatýn nasýl nefhedildiðinin mecazi manalarý da vardýr. Bunlar müteþabihattýr ve biz onlarýn hakikatýný idrak edemeyiz. Allah'ý idrak edemiyoruz ki, icraatýný idrak edelim. Bildiðimiz tek bir þey vardýr: Cenab-ý Hak, harikulâdeden yarattýðý Hz. Âdem'e, nezd-i uluhiyetinde bulunan harikulâde bir ruhu, harikulâde bir keyfiyet ile intikal ettirmiþtir. Hâsýlý, Hz. Âdem öyle anlaþýlmaktadýr ki, "Ve nefahtü fihi min rûhî - Ona Kendi ruhumdan nefhettim." (Hicr, 15/29) ayetinde anlatýlan bir harikulâde teveccühle mutasavver kaderî bir formattan makdûrî bir keyfiyete yönlendirilmiþtir. Not: Bu metinler Hocaefendi'nin yetmiþli yýllarda cami cemaatinin sorularýna verdiði cevaplardan derlenmiþtir.

FASILDAN FASILA

Kur'an'da, Hz. Âdem'in yaratýlýþý ile alakalý ayetler, tahlil edilecek olursa Hz. Âdem'in yaratýldýðý yerde son þekliyle yaratýlmýþ ve kendisine hayat nefhedilmiþ olduðu anlaþýlacaktýr.

llah (celle celâluhu) indindeki zaman baþka, öbür âlemde baþka, bizim küçük âlemimizdeki minyatür zamanda ise daha baþkadýr. Allah indinde zaman, bazen milyarlarca sene olabilir. Þöyle ki Cenab-ý Hak, gökleri ve yeri altý günde yarattýðýný ifade etmektedir. Bunu bizim günlerimiz içinde pazartesi, salý, çarþamba, perþembe, cuma ve cumartesi günü þeklinde mütalaa etmek doðru deðildir. Aslýnda göklerin ve yerin yaratýlýþýyla alakalý zaman, çok deðiþik bir zamandýr. Kamerin ve güneþin takvimciliði altýnda gördüðümüz zaman ise ondan farklý bir zamandýr. Bu, küçük zaman, saatin akrebine karþý sâniyesi ve âþiresinin gösterdiði zaman gibi bir þeydir. Allah, bir taraftan makro âlem ve bütün kevn ü mekânýn döndüðüne delalet etsin diye ve diðer taraftan da aylarýmýzý günlerimizi iþaretlesin diye kameri takvimci yapmýþ ve ayrý bir zaman vaz etmiþtir. Biz, iþte bu küçük zamanla, büyük zaman hakkýnda bir kanaate sahip oluruz. Bu mana ile de zamana izafi diyoruz. Kur'an, kameri ve onun gününü anlatýrken ayný zamanda "Allah indinde öyle bir zaman vardýr ki, sizin senelerinizle günü bin sene." (Bkz: Secde, 32/5), öyle bir zaman da vardýr ki "Elli bin sene." (Bkz: Meâric, 70/4) olduðunu söyler ve zamandaki farklýlýða dikkat çeker. Bunu daha da ileriye götürebiliriz. "Allah indinde öyle bir zaman da vardýr ki bir milyon, öyle bir zaman da vardýr ki bir milyar sene." demek mümkün olur... Þimdi bir milyarlýk sene içinde bir hafta düþünelim. Onun günü bir milyardýr ve bizim küçük âlemimize karþý durmaktadýr. Bizim küçük âlemimiz sâniye veya âþire saymakta, o ise saatin akrebi veya günü ve ayý gösteren ibre gibi ayda bir defa atmaktadýr. Evet, iþte o böyle uzun ömürlü bir zamandýr. Bu itibarla cennetteki cuma da böyle izafi bir cuma olabilir. Yani orada bir hafta geçirdiðimiz zaman belki yedi milyar sene geçirmiþ oluruz. Böyle bir günün olmasýný ifade eden hadisler de vardýr. Ben bunlarý bir fikir vermek için anlattým ve oradaki zamanýn sýnýrý mevzuunda kati bir þey söylemiþ olmamak için de pek çok ihtimal arz ettim. Cennette her cuma günü Cenab-ý Hak cemal-i bâ kemaliyle mütecelli olacak ve herkes cennet zevkleri üstünde Cenab-ý Hakk'ýn cemalini müþahede edecektir. Bu mesele deðiþik hadislerde bu þekilde anlatýlmaktadýr. Mü'minler evlerine, haymelerine geldiklerinde simalarý çok nuraniyet kesbetmiþ ve deðiþmiþ olarak dönecekler de zevceleri onlarý, onlar da zevcelerini tanýmayacaklardýr. Çünkü herkes Cemalullah'ý müþahede edecek ve bu iþ de cuma günü vuku bulacaktýr. Cuma günü çok hayýrlý bir zaman dilimidir. O ister sâniye hesabý süratli dönen günler içinde olsun, isterse ömr-ü beþer, tabakat-ý beþer veyahut ömr-ü kâinatý gösterir baþka bir keyfiyette tecelli etsin yine cuma, cumadýr. Ýþte o cumada Allah rahmeti ve refetiyle cemalini gösterdiðinde mü'minler bütünüyle cennet nimetlerini unutacaklardýr. Bir hak dostuna, büyük mürþid ve mübelliðine Allah'ýn söylettiði gibi, "Cennetin lezzetlerle dolu bin senelik hayatý bir saat rüyet-i cemaline mukabil gelmez." Ki bu hakikati, Aliyyü'l-Kârî, "Allah'ý gördükleri zaman cenneti bütün nimetleriyle unuturlar." ifadeleriyle anlatmaktadýr. Cenab-ý Hak cemal-i bâ kemâlini bize göstersin ve bizleri cennet ve cemaliyle þerefyâb eylesin...


AÝLE

ZAMAN

15 KASIM 2008

18

HOLLANDA

Bir avuç fýndýk çið köfteye iyi gelir, yersen! Çið köfte acýdýr acý olmasýna ama beraberinde bir sohbet alýr ki en güzelinden tadýna doyum olmaz her ikisinin de. Sýra gecelerinde türküler, çay sohbetlerinde muhabbetler çið köftesiz adeta tatsýz tuzsuzdur. Etin en yaðsýz yerinden yapýlan, Urfalýlara has hali ile nam salan çið köfte, þimdilerde bir sürü çeþide sahip. Etsiz çið köfte ile baþlayan alternatifler, giderek çoðaldý, en sonunda da yöreler arasýnda rekabete dönüþtü. Yumurtalý, fýstýklý, cevizli derken Giresun’dan bir haber geldi. Dediler ki: “Fýndýklý çið köfte yaptýk. Tatmak ister misiniz?”

YAVUZ ULUTÜRK

B

ir efsane vardýr ki tam 3600 yýl öncesine kadar uzanýr. Nemrut, kendini tanrý addedip, Hz. Ýbrahim’i insanlarý hakiki imana davet ettiði için kendi cehenneminde yakmaya karar verir. Memlekette ne kadar yakacak tahta, odun

ve bilumum eþya varsa meydana yýðýlýr ve ateþe verilir. Günlerdir daðlarda aç susuz av peþinde koþan avcý ise sonunda bir ceylan avlamýþ eve dönmektedir. Eve gelince hanýmýnýn önüne ceylaný koyar ve piþirmesini söyler. Haným, tek kelime edemeden Bey’i dinlenmeye çekilir. Fakat memlekette yakacak bir çöp bile kalmamýþtýr. Ne de olsa beydir, yorgundur, yemek gerekmektedir. Ceylaný bir güzel yüzer, yaðsýz kýsýmlarýný kýymýk kýymýk doðrar. Doðradýðý ete elindeki incecik bulguru, lif lif soðanlarý, sulu sulu domatesleri de ekler, kocasý anlamasýn diye de iyice yoðurmaya baþlar. Hayli yoðurduktan sonra da sofra kurmaya vakit bulamaz ve odadan gelen sesler çoðalýnca Bey’i gelene kadar hemen yumruk yumruk yapýverir eliyle yoðurduðu karýþýmý... Ýster inanýn ister inanmayýn, Urfa’da çið köftenin serencamýný anlatanlar bu efsaneden bahsederler. Çið köftenin Urfa icadý olduðu kanýtlayan en eski rivayet olduðundan da hayli göðüs kabartýr bu mesele. Bol acýsýyla, yanýnda maruluyla üstüne de limonla ikram edilen çið köfte zamanla farklýlýklar göstermeye baþlar. Günümüzde de aslýndan sadece ana malz-

Fýndýklý çið köfte Malzemeler:

4 su bardaðý fýndýk unu 250 gr köftelik bulgur 500 gr acý biber salçasý 3 diþ sarýmsak 5-6 dal maydanoz 4 dal yeþil soðan 1 adetlik limon suyu 1 su bardaðý fýndýk yaðý 1 tatlý kaþýðý tuz 3 çorba kaþýðý toz biber 2 çorba kaþýðý isot 2 bardak su

emelerini koruyan çið köfte, her gün bir baþka çeþidi ile kendinden söz ettirmeye devam ediyor. Ýlk zamanlar (çið) et ile yapýldýðý için yemeyenler bir hayli fazlalaþýnca çözüm gecikmemiþ ve birileri hemen etsizini yapývermiþti. Bazýlarý da yapýmý hayli zor olduðundan köftelik bulguru saatlerce yoðurmak yerine ne de olsa yapýyoruz demiþ ve ‘mercimekli köfte’ kavramýný ortaya çýkarmýþtý. ‘Tembel iþi çið köfte’ de denilen köftenin

bu çeþidini daha neler neler takip etmedi bir bilseniz? Hiç efsaneler dilden dile dolaþýr da deðiþmez olur mu? Bizim çið köfte efsanesi de anlatýla anlatýla yöreden yöreye dolaþýrken birazcýk deðiþmeden edemeyen efsanelerden sayýlýr. Nasýl çið et, anlatýlýrken deðiþti de yumurta oldu diye sormayýn; çünkü kývrak Türk zekâsý, gün geldi çið köfteye et yerine yumurta da koydu. Ama bir gün gelecek, çið köfte denilen efsanevi Urfa icadý aslýndan ne kadar uzaklaþsa bile aslý kadar lezzetli kalacak diyen birileri çýkacak, ‘hadi caným’ diyenden de geçilmeyecek dense kimsecikler inanmazdý galiba. “Olur mu öyle þey?” diyeceksiniz ama gün geldi çið köfte Antep’te fýstýk ile tanýþtý. Sonrasýnda cevizlisi çýktý geldi. Kimisi beðendi, kimisi aslýndan vazgeçemedi. Ama Türk insaný hiç boþ durmadý. “Nasýl ederim de bu çið köfteyi herkesinkinden farklý yapabilirim?” geceler boyu düþündü. Tabii herkes kendine göre bir çözüm buldu bu meseleye. Mesela, kýzýna farklý bir doðum günü pastasý yapmak isteyen bir baba, çið köfteli doðum günü pastasý yaparak herkesi þaþýrttý. Biz henüz þok halindeyken gelen bir

haber þaþýrtýcý olmanýn da ötesindeydi. Her türlüsü var, hamsilisi neden olmasýn diye düþünmüþtü çünkü Karadenizli balýkçý Bayram Kalafat. Çið köftemiz hamsili olunca da marul yerine karalahana kullanmadan olmazdý tabii. Son olarak da pastasýný, fýstýklýsýný, cevizlisini ve dahi hamsilisini duyan Giresunlu vatandaþlarýmýzýn biz de “finduk”lusunu yaparýz o zaman deyip fýndýklý çið köfte yapmasý olaya son noktayý koydu. Ýlk yediðinizde gereði gibi yoðrulmamýþ bir çið köfte izlenimi veriyor. Çünkü içinde kýtýr kýtýr fýndýk tanelerini kývama gelmemiþ bulgur zannediyorsunuz. Acýsý eksik olmayan bu çið köftede de et yerine fýndýk kullanýlýyor. Bol acý içerisinde fýndýðýn tadýný zamanla anlýyor yiyenler. Marulu ve limonu da eksik etmememiz halinde keyifle yenilebilecek farklý bir lezzet ortaya çýkýyor. Bu arada fýndýk için son nokta dedik ama bizim ne olduðunu bilmediðimiz bir umudumuz var hâlâ... En azýndan Kayseri’den çið köfteyi þöyle bir güzel pastýrmaya sarmalarýný, tatlýsý nasýl olur diyenler için de Aydýn’dan incirli-cevizlisini, Manisa’dan üzümlü olanýný merakla bekliyoruz.


ZAMAN

19

HOLLANDA

KÜLTÜR

15 KASIM 2008

Çek bir fotoðrafçý! Çek fotoðrafçý Karel Cudlin, yarýþmalarýn ve sergilerin, fotoðrafýn öneminin anlaþýlmasýna önemli katký saðladýðýný söylüyor. Özellikle gazete yöneticileri sergilenen fotoðraflarý gördükten sonra, kendi yayýnlarýnda daha nitelikli fotoðraf kullanýyor. Bu da gazete ve dergilerde fotoðraf kalitesinin yükselmesini saðlýyor.(www.cudlin.com)

BAHAR MANDAN KÜRÞAT BAYHAN

Ç

ek fotoðraf geleneðinin önemli isimlerinden biri olan Karel Cudlin, belgesel fotoðraf projeleri üzerinde çalýþýyor. Çingeneler, Ýsrail, mülteci kamplarý, Prag ulusal tiyatrosu, Sovyet ordusunun askerleri gibi önemli projeler ile adýný dünyaya duyuran Cudlin 15 yýl aradan sonra tekrar Ýstanbul’u fotoðraflamak üzere geldi. Biz de bu fýrsattan istifade kendisine sorularýmýzý yönelttik. Orta Avrupa fotoðrafýnýn önemli isimleri Josef Koudelka, Robert Capa, Josef Saudek gibi fotoðrafçýlar sizi nasýl etkiledi? Bu isimler önemli tabii, beni çok etkilediler. Sadece onlar mý? Üniversite yýllarýmda Magnum fotoðrafçýlarýndan Eugene Smith, Henri Cartier Bresson, Voota Dukat gibi isimlerden de çok etkilendim. Josef Koudelka’nýn, 1999’da kendisiyle tanýþana kadar bazý fotoðraflarýný biliyordum. Sergi ya da kitap projesi olduðunda Koudelka ile görüþüp fotoðraf üzerine konuþuyoruz. Çek fotoðrafýnýn Koudelka’dan baþka önemli isimleri de var ama kimse bilmiyor tabii. Fotoðraflarýnýzý nasýl görünür kýlýyorsunuz? Eðer mesaj kaygýnýz varsa iþlerinizi kitaplaþtýrmak en iyi yol. Bir gazete ya da dergide çýktýðýnda belli yerlere gider ve belli insanlara ulaþabilir, ama kitap olarak basýldýðýnda yurtdýþýna da çýkabilir, daha çok insana ulaþma þansý doðar.

Basýlmýþ kaç fotoðraf albümünüz var? Dört kitabým var, bir tanesi Ýsrail, biri Prag’da bulunan Ulusal Tiyatro ile ilgili. Diðer ikisi karma fotoðraflar. 40 fotoðraf ve hikâyeden oluþan yeni bir kitap hazýrlýyorum 1-2 hafta içinde yayýnlanacak. Sadece Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya, Ukrayna, Yugoslavya hakkýnda fotoðraf ve hikâyelerden oluþuyor. Fotoðraf çekerken kendinizi kime karþý sorumlu hissediyorsunuz? Ýlk önce kendime karþý sorumluluðum var. Ýkinci olarak fotoðrafýný çektiðim kiþiye karþý sorumluluðum var. Tabii ki savaþ fotoðrafçýsý deðilim, çektiðim fotoðraflar çok büyük deðiþiklikler yaratamaz. Eðer bir kuruma çalýþýyorsam editöre ve kurumuma karþý sorumluluðum da olur.

Karel Cudlin

Kendinizi fotoðrafta nerede görüyorsunuz? Fotoðrafçý yolunu kendisi çizer. Basýn için çalýþtýðýmda kendimi basýn fotoðrafçýsý gibi görüyorum. Ama gönlüm hep belgesel fotoðraftan yana. Gazete ve dergilerde belgesel fotoðraf gibi derinlemesine iþler yapmak çok zor. Prag Belediyesi’nden aldýðýnýz bir fonla Ulusal Tiyatro Bale Topluluðu’nun fotoðraflarýný çektiniz. Ülkenizde belgesel fotoðrafçýlara destek olan baþka kurumlar var mý? Prag Belediyesi son 5 yýldýr bu projeyi yapýyor ve her yýl için bir kitap oluþturuluyor. Belediye bu çalýþmalarý destekliyor; çünkü çekilen fotoðraflar Prag’daki deðiþimi gösteriyor. Bu fon çok büyük olmasa da fotoðrafçýnýn kariyeri ve kendi projelerini gerçekleþtirmesi için önemli. Son yýllarda Avrupa ve Amerika’da fotoðraflar büyük müzayedelerde satýþa çýkarýlýyor. Bunu nasýl deðerlendiriyorsunuz? Bu, fotoðrafçýyla, müzeyle özellikle de küratörle alakalý bir konu. Bazý büyük galerilerde fotoðraflar çok güçlü olmasa da çok büyük paralara alýcý bulabiliyor. Bu tamamýyla ayrý bir iþ. Belgesel fotoðrafý bu konunun

dýþýnda tutmak gerekli. Czech Press Photo’nun Çek fotoðrafýna katkýsý nedir? Czech Press Photo aracýlýðý ile fotoðraflarýný büyük ve güzel galerilerde sergiliyorlar. Bu sergileri ziyaret eden gazeteciler ve gazete sahipleri gazetedeki duraðan fotoðraflar dýþýnda da kalitesi ve etkisi yüksek fotoðraflarýn varlýðýnýn farkýna varýyorlar. Bu da gazetede ve yayýn kuruluþlarýndaki fotoðraf kullaným kalitesini ve standardýný yükseltiyor. Doðru fotoðraflar medyada hak ettiði yeri bulabiliyor mu? Gazetelerde yeteri kadar bulmuyor ama haftalýk ve aylýk yayýnlarda yer bulabiliyor. Ama yayýn organýnýn politikasýna göre deðiþiklik gösteriyor. Corbis, AP ve Reuters gibi global ajanslarýn olduðu ortamda belgesel fotoðrafçýlarýn þansý ne kadar sizce? Bütün bu ajanslarýn dünyanýn her yerinde çalýþan foto muhabirleri var. Ama belgesel fotoðraf çok daha farklý. Bu tür örnekleri ajanslarda görme imkanýmýz yok. Biz uluslararasý alanda tabii ki rekabet içinde olamayýz ama kendi güçlü dosyalarýmýzý oluþturup bunlarý kitap haline getirebiliriz.


AÝLE

ZAMAN

15 KASIM 2008

20 HOLLANDA

Kahvaltýnýn baþarýyla bir ilgisi olmalý Ankara’da iki kýz öðrenci yurdunda yapýlan araþtýrmaya göre gençler saðlýksýz besleniyor. Yurtta kalan öðrencilerin çoðu öðün atlýyor. Fast food tarzý beslenme yaygýn. En çok tüketilen ürünler hamburger, döner ve patates kýzartmasý. Beslenme uzmanlarýna göre bu tarz bir beslenme birçok hastalýða zemin hazýrlýyor.

MURAT TOKAY

C

emal Süreya yýllar önce bir þiirinde “Yemek yemek üstüne ne düþünürsünüz bilmem/Ama kahvaltýnýn mutlulukla bir ilgisi olmalý”

diyordu. Son yýllarda yapýlan araþtýrmalar da kahvaltýyla mutluluðun iliþkini doðruluyor. Beslenme uzmanlarý dinç bir gün geçirmek için kahvaltýyý þart koþuyor. Hele okula giden bir genç için kahvaltý günün olmazsa olmazý. Çünkü kahvaltý okulda baþarýyý getiriyor. Peki bilimsel araþtýrmalar ile durum ortadayken üniversite gençliði düzenli kahvaltý yapýyor mu? Maalesef bu soruya evet cevabýný veremiyoruz. Ankara’da iki kýz öðrenci yurdunda kalan öðrencilerin beslenme alýþkanlýklarý ile ilgili yapýlan bir araþtýrmada öðrencilerin öðünlere dikkat etmediði, baþta kahvaltý olmak üzere öðünleri geçiþtirdiði sonucu ortaya çýkýyor. Gata Yur-

du’nda kalan öðrencilerin yüzde 10’u, Mehmet Akif Kýz Öðrenci Yurdu’nda kalan öðrencilerin ise yüzde 20,7’si kahvaltý yapmýyor. En çok geçiþtirilen öðün ise öðle yemeði (yüzde 26,3). Yurtta kalan öðrenciler arasýnda “fast food” tüketimi de çok yaygýn. Öðrencilerin yüzde 39,7’si sýk sýk, yüzde 40,3’ü bazen “fast food” tarzý besleniyor. En çok tüketilen ürünler hamburger, döner ve patates kýzartmasý. Araþtýrmaya göre öðrencilerin süt ve meyve tüketimi ise yok denecek kadar az. Uzmanlar gençleri saðlýklý beslenme konusunda uyarýyor. Dr. Ender Saraç ‘gençler için yemek sadece lezzet aðýrlýklý beslenme þeklinde veya hýzla geçiþtirilen bir olay

oldu’ derken “Gençlerde oldukça yüksek oranda olan sigara ve alkol tüketimini de bu hatalý beslenmeye ekleyince artýk genç yaþlarda diyabet, obezite, yüksek kolesterol, ürik asit, mide sorunlarý, kabýzlýk, kolit, hazýmsýzlýk, selülit ve daha pek çok hastalýðý görüyoruz.” ifadesini kullanýyor. Üniversite, birçoklarý için gurbet demektir. Tahsil için memleketinden, ailesinden ayrýlmak zorunda kalan gençlerin sayýsý az deðildir. Bir öðrenci evinde ya da yurtta özlemi çekilenlerin baþýnda sýcak anne yemekleri gelir. Artýk mükellef bir kahvaltý, salatadan tatlýya her þeyin tamam olduðu dört baþý mamur bir akþam yemeði geride kalmýþtýr.

Makarnalý, simitli, hamburgerli günler baþlamýþtýr... Özellikle okul veya yurt þartlarýnda yaþayan gençler için yemek, zamanla hýzla geçiþtirilen öðünler halini alýr. Son yýllarda yapýlan araþtýrmalar, üniversite gençliðinin saðlýksýz beslendiðini ortaya koyuyor. Bu araþtýrmalardan biri de Gülhane Týp Dergisi’nde yayýmlanan Ankara’da iki kýz öðrenci yurdunda kalan öðrencilerin beslenme alýþkanlýklarý ile ilgili. Dr. Gülhane Askeri Týp Fakütesi Halk Saðlýðý Anabilim Dalý’ndan Dr. Mahir Güleç, Ercan Göçgeldi, Bilal Bakýr ve Gazi Üniversitesi Mesleki Eðitim Fakültesi Gýda ve Beslenme Eðitimi Anabilim Dalý’ndan Nurcan Yabancý’nýn Ankara’da

Gençler için iki pratik yemek tarifi * OTLU MENEMEN

OTLU KALEM MAKARNA

½ demet (50 gr) ebegümeci ½ demet (50 gr) pýrpar (yabani semizotu) 7-8 dal maydanoz 7-8 dal dereotu ½ adet kuru soðan 2 çorba kaþýðý ayçiçeði yaðý 1 tutam tuz 1 tutam karabiber

Hazýrlanýþý: Soðanýmýzý ince kýydýktan sonra ayçiçeði yaðý ile kavuruyoruz, kavrulduktan sonra otlarýmýzý ekliyoruz. 45 dakika otlarýmýzý da kavuruyoruz. Tuzunu biberini kontrol ediyoruz. Yumurtamýzý çýrparak otlarýmýzla karýþtýrýyoruz.

1 paket kalem makarna 2 adet kabak 2 adet havuç 150 gr piliç göðüs 2 adet domates 2 adet dolmalýk biber 4 kaþýk zeytinyaðý 1 tutam tuz 1 tutam karabiber

Hazýrlanýþý: Tenceremizde 2 lt suyumuzu içine bir miktar tuz katarak kaynamaya býrakýyoruz. Suyumuz

kaynadýðýnda makarnamýzý suya býrakýyoruz. Makarnamýz istediðimiz kývama geldiðinde suyunu süzüyoruz. Ayçiçeði yaðýmýzý ýsýtýp içerisine küp küp doðrayýp domateslerimizi atýyoruz. Havuç, dolmalýk biber ve kabaklarýmýzý da ekliyoruz. 2 dk sonra tavuk etimizi bu sebzelerimize ekleyip piþmesini bekliyoruz. Sonra makarnamýzý sebzeli ve tavuklu karýþýmýmýza ekliyor daha sonra servis ediyoruz. *Tarifler ödüllü aþçý Eyüp Kemal Sevinç’ten


21

AÝLE

HOLLANDA

15 KASIM 2008

Foto: Hüseyin Sarý

ZAMAN

Zayýflamak, güzellik için mi olmalý? Dr. Ender Saraç: Aslýnda saðlýklý zayýflama, kiþinin daha diri ve güzel olmasýný saðlýyor ve bu durum da kiþiyi motive ediyorsa varsýn kiþi bu þekilde diyet yapmaya çalýþsýn ama esas olan saðlýklý olma amacýný taþýyan diyet, spor programlarýdýr. Sadece zayýflamak amacýyla yapýlan yanlýþ ve hýzlý diyetler, gençlerin saðlýðýný kaybetmesine bile yol açabilir. Asla hýzlý ve açlýk aðýrlýklý diyetler uygulanmamalýdýr. Doktora danýþarak gerektiðinde bazý vitaminler alýnabilir. Þu an ülkemizde de piyasaya yeni çýkan FDA ve bakanlýk onaylý ve sadece eczanelerde satýlan formülünde 7 þifalý maddesi olan doðal destek haplarý saðlýklý zayýflamaya yardýmcý olarak hedefe varýlmasýný kolaylaþtýrabilir.

Haftada bir kýrmýzý et

GATA ve Mehmet Akif Kýz Öðrenci Yurdu’nda kalan öðrencilerin beslenme alýþkanlýklarýyla ilgili yaptýðý çalýþmayla beslenme ile ilgili çok ciddi sorunlarýn yaþandýðý tespit ediliyor. Gençler öðle yemeðini atlýyor Araþtýrmaya göre gençler arasýnda karýn doyurmak beslenmeyle eþdeðer görülüyor. Yurtta kalan öðrenciler, genellikle öðünlere dikkat etmiyor. Baþta kahvaltý olmak üzere öðünleri geçiþtiriyor. Simit ve çay en çok tüketilen besinlerin baþýnda geliyor. Gata Yurdu’nda kalan öðrencilerin yüzde 10’u, Mehmet Akif Kýz Öðrenci Yurdu’nda kalan öðrencilerin ise yüzde % 20,7’si kahvaltý yapmýyor. En çok geçiþtirilen ise öðle yemeði (% 26,3). Kahvaltýda en çok tüketilen besinler peynir-ekmek (%37,3), poðaçasimit (% 32), zeytin-ekmek (% 12), tost (% 9,3), bal/reçel-ekmek (% 7,7) ve yumurta-ekmek (% 1,7), en çok içilen içecekler ise çay (% 66), hazýr meyve suyu (% 16,3), süt (% 13,7) ve neskafe (% 4). Beslenme uzmaný Rahime Þafak, üniversite çaðýndaki gençlerin kahvaltýsýz güne baþlamalarýný doðru bulmuyor. Þafak, “Öncelikle kahvaltý günün en önemli öðünüdür, kesinlikle atlanmamalý. Zinde, dinç bir gün geçirmemiz için bu þart.” diyor. Diyetisyen Turgay Köse de kahvaltý vurgusu yaparken, “Pek çok

bilimsel çalýþmada kahvaltý yapan öðrencilerin okul baþarýsýnýn daha yüksek olduðu saptanmýþtýr.” ifadesini kullanýyor. Turgay Köse, gençlerin sulu yemek yerken görülmekten her nedense kaçýndýðýna, fast-food tarzý ayaküstü yenilen hazýr yemekleri daha fazla tercih ettiklerine dikkat çekiyor. Köse’ye göre öðün atlamak bir sonraki öðünün daha fazla ve hýzlý yenmesine yol açýyor. Bu da farkýnda olunmadan yað miktarýnýn artmasýna, kas ve su kaybýnýn olmasýna neden oluyor. Ayrýca aç kalmak ve öðün atlamak, kan þekerinin düþmesine, dolayýsýyla þekerli besinlerin fazla tüketilmesine sebebiyet veriyor. Þekerin fazlasý vücutta yað olarak depolanýyor, þiþmanlýk ve beraberindeki 40’ý aþkýn hastalýða zemin hazýrlýyor. Yurtta kalan öðrenciler arasýnda “fast-food” tüketimi çok yaygýn. Öðrencilerin % 39,7’si sýk sýk, % 40,3’ü bazen “fast-food” tarzý besleniyor. En çok tüketilen ürünler hamburger, döner ve patates kýzartmasý. Popülaritesi hýzla artan bir alýþkanlýk haline gelene “fast-food” tarzý beslenmede menülerde besin öðeleri ya

yetersiz ya da aþýrý miktarda bulunuyor. Gençlere “fast-food” tarzý beslenmeyi tamamen yasaklamak mümkün olamayacaðý için beslenme uzmanlarý, “Fast-food tüketimi en aza indirilmeye çalýþýlmalý ve mümkünse kola yerine ayran, taze meyve suyu gibi içecekler, hamburgerin yanýnda yeþil salata tüketme gibi tercihlerle saðlýklý þekle dönüþtürülmelidir.” diyor. Çayý yarým saat sonra için Gençler en çok kola ve çay tüketiyor. Kýþýn öðrenciler günde ortalama 6 bardak çay içiyor. Çalýþmanýn çarpýcý sonuçlarýndan biri de gençlerin ara öðünlerde hiç süt tüketmemeleri. Beslenme uzmanlarý, çay demir eksikliði anemisine neden olduðu için yemeklerden en az yarým saat sonra açýk içilmesini öneriyor. Öðrenciler ana öðünlerde en çok sebze ve meyve, yumurta, et ve et ürünleri, ara öðünlerde ise çikolata, hamur iþleri, puding, dondurma gibi tatlýlarý tercih ediyor. “Yemekler aceleyle ayakta, iyice çiðnenmeden hatta bazen yürürken sigara eþliðinde yenilebiliyor.” diyen Dr. Ender Saraç, saðlýklý beslenme için gençlerin eðitilmesi gerektiðini düþünüyor. Saraç’a göre ilk ve yükseköðretim kurumlarý, beslenme uzmanlarýyla yoðun eðitim programlarý düzenlemeli. Yurtlarda diyet ve organik menüler olmalý. Kantinlerde bitki çaylarý, saðlýklý fast-food seçenekleri bulunmalý.

Gençler mutlaka haftada 1 kýrmýzý et, 2-3 yumurta, 23 kez balýk, bol az yaðlý peynir-yoðurt tüketmeli, bol taze meyve mevsim sebzeleri yemeli. Haftada 2-3 kez de bakliyat ürünlerinden tüketmeli. Kilo kontrolü için de yeþil çay ve bitki çaylarý ile bol sýcak su ve maden sodasý içilmeli. Yýlda 1 kez þeker, kolesterol, idrar, ürik asit gibi önemli testler yapýlmalý, týbbi özelliði olan kiþilerin erkenden önlem almasý saðlanmalý.

Her saat baþý bir bardak su Uzman Diyetisyen M.Turgay Köse: Gençler günde 7-8 saat ile uykularýný sýnýrlandýrmalý, süt ürünlerinin yarým yaðlý veya yaðsýz olanlarýný tercih etmeli, þekerli ve yaðlý besinlerden kaçýnmalý, kýzartýlmýþ besinlerden uzak durmalýdýr. Balýk baþta olmak üzere et, yumurta, süt ve süt ürünleri gibi hayvansal kaynaklý protein kaynaklarý diyette ihmal edilmemelidir. Gün içerisinde yaklaþýk olarak her saat baþý bir bardak su içmeleri, posalý yani lifli (kurubaklagiller, kepekli tahýllar, sebze ve meyveler gibi) besinlerin tüketimine önem vermeleri, mutlaka egzersiz/spor yapmalarý konusunda teþvik edilmeliler. Tatlý ve fast-food tarzý beslenmeye mutlaka bir sýnýrlama getirilmelidir.

Gençler, kahvaltýyý kesinlikle atlamayýn! Özel Sema Hastanesi Beslenme Uzmaný Rahime Þafak: Öncelikle kahvaltý, günün en önemli öðünüdür, kesinlikle atlanmamalý. Zinde ve dinç bir gün geçirmemiz için bu þart. Fast-food besinlerden uzak durun demek gençler için neredeyse imkansýz, bu yüzden kendi menülerini oluþturmalarýný tavsiye ediyoruz. Kola yerine ayran alarak, mayonez ketçap kullanmayarak, kýzartma yerine salatayý tercih ederek çok daha saðlýklý bir menü oluþturulabilir. Kendim de o zümre içinden yeni ayrýlan biri olarak en çok dikkatimi çeken konulardan biri de meyve tüketiminin azlýðý. Düzenli meyve tüketimiyle (günlük 4-5 porsiyon) posa alýmýný artýrmýþ olacaklar. Böylece özellikle sýnav dönemlerinde patlak veren sindirim problemlerini büyük ölçüde hafifletebilecekler. Halsizlik, yorgunluk gibi sýkýntýlarýn önüne geçecekler. Günlük sývý alýmýna dikkat edilmeli, 2-2,5 litre su tüketilmeli. Çay, kola ve kahvenin su yerine geçmediði unutulmamalý.


BULMACA

22 HOLLANDA

ZAMAN

15 KASIM 2008

Evin yemek yapýlan odasý

Ýstanbul ilçesi

Sýradan, bayaðý

Küçük bitkiler

Hakkaniyet

Kuru, þiddetli soðuk

Bir Yunan harfi

Resimdeki þovmen

Bir körfez

Meyve göbeði Çocuklu kadýn

Amonyak tuzu

9 8

8

1

1

2

3

Dil Kaplýca

Sureleri oluþturur

Aþama, derece

Kamufle etme

Ankara ilçesi

3

9

Kýsaca aktinyum

Demiryolu

Bir tür etli zeytin

SUDOKU BULMACA

Yürüme organý

Eski bir baþkan (Saffet ... Bedük)

Bozulma, iþlevini yitirme

Bir hücre bölünmesi

Ölüm cezasý

Bir kýta

8

Bir et yemeði

9

3 9 1

1

8

3

9 9

9

1

1 9

Lale bahçesi

3

8

Gümüþ balýðý

3

8

8

3

8

1

3

Üye

Ýþaret, emare

Gerçek dýþý hikaye

Tümör

Töre

Film yönetme iþi

1

3

3

8

9

Tablodaki tramlý kalýn çizgilerle belirlenmiþ 3'e 3'lük karelere, 1'den 9'a kadar rakamlarý birer kez kullanarak yerleþtirin. Öyle yerleþtirme yapmalýsýnýz ki, bütün 3 lükleri doldurduðunuzda tablonun bütün kutularý yukarýdan aþaðýya ve soldan saða 1'den 9'a kadar rakamlardan birer kez kullanýlmýþ olsun.

Bir Asya ülkesi Kazýklý humma

7 2 9 3 6 5 4 1 8

4 3 8 1 2 7 5 6 9

3 7 2 4 5 9 1 8 6

6 9 1 2 3 8 7 5 4

8 4 5 6 7 1 9 2 3

2 5 4 9 8 3 6 7 1

9 8 7 5 1 6 3 4 2

1 6 3 7 4 2 8 9 5

Tepe’nin ortasý

2

Bir oyuncu (Meral ...)

Bir nota

Evlilik akti

Bir müzik aleti

Bir sünnet

SUDOKU ÇÖZÜMÜ 5 1 6 8 9 4 2 3 7

Doðurgan

Piþmanlýk Birden bire

1

8

Gelinin eþi Soyuyla ilgili

Hýzlýca, geliþigüzel yazmak

Gelirler

Arazi taþýtý

Kokulu bir bitki

Kýsaca sodyum

7

Gerek

Su baskýný Birlikte yolculuk edenler Ayný biçimde

Batan transatlantik

Olduðu halde

Kedinin ön ayaðý

Kýþýn yaðar Kesimevi Gürbüz çocuk

5

Kalýn tahta

6

Allah’ýn bir adý Uçan bir memeli

Ýlgi

Bir tür ayakkabý

Topraðý dinlendirme

Çok kýsa zaman

Takma ad Bilgiçlik taslayan

Hayvan ahýrý

Tarlada ürün kalýntýsý

Bir çiçek

Ýstanbul’da tarihi eser

Karýþýk renkli

En küçük askeri birlik

Maden

Bir nehrimiz

4

Kuzu sesi

Bir organýmýz

Çanak

Ýplik

Ýlkel su taþýtý

Lantanýn remzi

Bir soru

Bir su kuþu

Umre sýnýrý

Gök gürültüsü

Ýtalya’da ova

Þehir

Nikelin remzi

Keder, hüzün

Ýnleyen manasýna bayan adý

Bir baðlaç

Epilepsi

Et satan esnaf

Beyaz Fransa baþkenti

Batman ilçesi

Bir halife

1

7

6

Ü

R

A

T

A

Y

Z

V

A

V

D

Ü

T

J

E

T

S

E

D

R

Ý

Ý

R

Ü

Þ

O

R

B

Ý

Þ

S

H

Þ

Þ

A

E

R

M

N

Ý

Ü

A

T

C

V

A

R

N

A

K

A

P

D

Ý

F

Y

A

J

A

M

N

Ý

L

R

Y

K

O

A

K

N

2

S

K

K

A

H

E

S

E

H

A

Y

T

R

E

3

C

Ü

U

L

S

I

H

A

Þ

A

Ç

T

J

T

4

Z

N

N

F

Ý

B

K

U

N

A

E

A

Ç

K

5

Ý

U

U

Ö

E

R

A

S

V

R

E

D

N

E

6

K

R

K

R

O

N

U

B

O

U

R

Ý

Ý

Ý

7

E

J

E

K

E

G

R

Þ

P

Ç

E

H

G

R

T

Y

Ý

Z

A

S

A

V

R

A

L

D

L

E

Ö

B

L

G

Y

Ý

N

R

E

F

M

A

Ý

P

A

Þ

E

Ü

M

A

R

H

N

V

Ý

Z

M

H

N

U

D

Y

U

S

G

J

S

Ü

D

G

A

Y

N

Ý

A

Ý

C

Y

U

R

Z

E

K

R

Ý

K

O

E

Z

Ý

Z

Y

R

A

G

S

A

O

K

P

B

L

L

A

G

G

E

O

V

T

Ç

Z

U

Ü

D

V

A

U

M

Z

V

M

I

R

N

A

S

K

E

S

S

L

R

O

A

F

R

L

Ð

L

Ý

S

G

Ý

A

Z

Ý

H

N

Ý

G

Z

Ö

Ý

A

Ü

B

R

Y

Z

J

P

Ý

R

Ý

T

E

T

R

C

KARE BULMACA RÜSTEM AYDIN r.aydin@zaman.com.tr

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1

1) Kâbe’nin yanýnda bulunan kuyu ve kuyunun mukaddes suyu.- Harman döküntüsü. 2) Bir ilimiz.- Lityumun sembolü. 3) Hollanda’nýn plaka iþareti.- Namazý oluþturan bölümlerden her biri.- Havalandýrma aracý, pervane, vantilatör. 4) Savaþ alanýnýn bir yerinde düþmanýn geriletilmesiyle ortaya çýkan taktik durum, çökertme.- Bahçelerde yazýn oturulmak için yapýlan, kafes biçiminde, kubbeli, üstü yeþilliklerle sarýlan süslü çardak. 5) Bir ay adý.- Bir yerden alýp baþka bir yere iletme, taþýma. 6) Genellikle iple örülerek yapýlan ayakkabý biçimindeki çorap.- Büyük sýkýntý, zulüm. 7) Piston.Yas. 8) Yumuþak, hoþ, ince bir güzelliði olan.- Demir atmýþ bir geminin zincirinin su içindeki bölümü. YUKARIDAN AÞAÐIYA

1) Hindistan ve Malezya’da yetiþen çok yüksek ve otsu bir bitki ve bu bitkiden elde edilen ve baharat olarak kullanýlan toz. 2) Yumuþak baþlý, itaatli, muti.- Bir tür cetvel. 3) Makedonya’nýn plaka iþareti.- Sývý içecekleri bardak veya þiþe-

8

den kolayca içmek için kullanýlan ince, plastik boru. 4) Alt, aþaðý.- Engel, ket. 5) Bir binek hayvaný.- Zilli bir kasnaða geçirilmiþ kursak zarýndan oluþan çalgý. 6) El veya makine ile yapýlan. 7) Ýki aðaç veya direk arasýna asýlarak içine yatýlan ve sallanabilen, að, bez vb.nden yapýlmýþ yatak. 8) Verimli.- Eski dilde su. 9) Utanma, haya.- Hükümet erkâný, devlet adamlarý. 10) Kasaplýk hayvanlarýn sýrtýnda, dikensi çýkýntý boyunca iki yandaki et. 11) Genellikle üç tabur ve bunlara baðlý birliklerden oluþan asker topluluðu.- Eski dilde aðýz. 12) Üç boyutlu bir sinema tekniði. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 1 R O M A T O L O J Ý 2 A T A M A N 3 F O S Ý L 4 Ý M A R 5 N A L 6 E T

A

L Ý N Ý N H A L Ý T

T E N E Þ Ý R B E R A T

Þ A L A K

7 R Ý S A L E T 8 Ý K Ý L Ý K

K Ý H A C

M O D A R E Þ Ý T

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?

ÇÖZÜMLER

S

E

V

D

L

B

E

O

Ý

N

U

N

Þ

A

B

Ö

Y

T

J

E

R

K

U

Ý

N

Z

Ü

C

K

S

J

A

C

T

Þ

Ý

T

E

R

Ü

S A L Z A D E L Ý E K U N U K A V S S A

Z Z L U A Ý Ý Y Ü G Z K R Ö F L A

J Ý R

A E T

O

M Z G Z C U

G Y Y S

M A Y A E O E Ý S H

M N H

P H

R Þ D A

Ý S G N R B I E Ý N Þ R Y

Ý N A V E R U G R N A R U A K H S L A A Ý Z

R Ý Ý F

G R

M I O A

V G

R Z J

S

H N R E V Þ

R P

B O S

V

U N A E

Þ H

R Y K A E Ý V

K E L Ý M E

R R A

T Z L R T S E Ü V F A Ç U R A A A K P

E Ö Ð N Ç A K D Ý

V

L A Z O R G Z

M A L E R E E Ç Y O D

M N Ü

T Ý

Þ D

A V I

D H Ý D A T T A Ý Ý O Ü

R A Ý S U K Ý A

C Ü S K Ü P K Y

M H Ý L G Ý N Ç J R K F Ü R T

P E R Ý E K T E N Y A B J

AKUFEN, BROÞÜR, CÝLVE, ÇAYKARA, DESTE, ENDER, FAYANS, GAYZER, HAMAL, ÝLGÝNÇ, KROKÝ, LARVA, MARS, NÝZAM, OZALÝT, ÖTEKÝ, PRENS, REVANÝ, SANRI, ÞAHIS, TENYA, UYDU, ÜSKÜP, VARNA, YASAL, ZÝHNÝ.

SOLDAN SAÐA

AKUFEN, BROÞÜR, CÝLVE, ÇAYKARA, DESTE, ENDER, FAYANS, GAYZER, HAMAL, ÝLGÝNÇ, KROKÝ, LARVA, MARS, NÝZAM, OZALÝT, ÖTEKÝ, PRENS, REVANÝ, SANRI, ÞAHIS, TENYA, UYDU, ÜSKÜP, VARNA, YASAL, ZÝHNÝ.

Aþaðýdaki kelimeleri tablonun içine serpiþtirdik. Bunlarý bulabilir misiniz?

8

A

5

Y

4

Ý

3

G

2

R

1

B

Þ ÝFRE K ELÝME:


ZAMAN

23 HOLLANDA

AÝLE

15 KASIM 2008

Dünya Gýda Günü ve savurganlýk Külünçe, kesici bir þiþe kapaðýyla bir tarafýna basýlarak duvara asýlmasý için delik açýlýr öyle piþirilir. Piþtikten sonra askere gidecek olan delikanlýya “Kýsmeti çeksin de geri dönsün.” diye ucundan ýsýrtýlarak duvara asýlýr ve dönünceye kadar orada bekletilir.

ortaya çýkarmak dururken, Cumhuriyet’in 85’inci yýlýnda, ne yazýk ki bilinen olaylarý yaþýyoruz. Bütün

askerlerimizi Allah’a emanet ederken, hepsinin kýsmeti çeksin, saðlýkla dönsünler diye bu hafta bir külünçe tarifesiyle hoþça kalýn diyorum, sevgili okuyucularým.

Külünçe MALZEME:

NEVÝN HALICI

N

e yazýk ki, yeniden baþlayan terör olaylarý nice genç canlarýn kaybolmasýna neden oluyor. Doðumdan sonra, bir çocuðun nasýl yetiþtiðini, ne zorluklarla büyüdüðünü ancak anne babalar bilebilir. Anne ve babalar çocuklarýný güzel günler için büyütür, güzel günler için hayata hazýrlar. Gelin görün ki, halk diliyle “zalým terör” bir bakmýþsýnýz, gencecik bedenleri kara topraklara göndermiþ. Hepimiz bu olaylarýn bitmesi için dua edelim. Anne, babalar, doðum-ölüm sürecini kapsayan geçiþ dönemlerindeki her önemli olayda, çocuklarýný mutlu etmek için kendi imkanlarý dahilinde, canla baþla çalýþýr. Doðum davetleriyle baþlayan bu süreç, diþ hediði, sünnet düðünleri, askere uðurlama, asker dönüþü iþ kurma, evlendirme, torun sahibi olma, toruna bakma gibi olaylarla süresiz devam eder. Kimse çocuðunun kötü bir kurþuna, mayýna hedef olacaðýný düþünmez... Allah hepsini korusun.

Anadolu analarýnýn, babalarýnýn, yakýnlarýnýn askerlik görevini yapmalarý için çocuklarýný kutsal göreve uðurlarken gerçekleþtirdikleri bazý uygulamalar vardýr. Asker delikanlý yola çýkmadan bütün akrabalar sýrasýyla yemek daveti yapar. Bu davette veya gitmeden önce bütün akrabalar hediyelerini hazýrlar, verirler; ve delikanlý televizyonlarda gördüðümüz “En büyük asker bizim asker” cümleleriyle havalara fýrlatýlarak uðurlanýr, çünkü en kutsal göreve gitmektedir... Askere uðurlama merasimlerinin en güzeline, 1986 yýlýnda Güneydoðu’daki araþtýrmalarým esnasýnda, Urfa’da rastladým. Fatma Alkanat Hanýmefendi’nin anlattýðýna göre, askere gidecek delikanlý için külünçe denilen çörek yapýlýr. Külünçe kesici bir þiþe kapaðýyla bir tarafýna basýlarak duvara asýlmasý için delik açýlýr öyle piþirilir. Piþtikten sonra askere gidecek olan

delikanlýya “kýsmeti çeksin de geri dönsün” diye ucundan ýsýrtýlarak duvara asýlýr ve dönünceye kadar orada bekletilir. Çocuðun askerden iki yýl süresince gönderdiði mektuplar biriktirilir. Döndüðü gün o mektuplar yakýlarak, üzerinde, yaðda yumurta piþirilir ve çocuða yedirilir. (Çocuk çið yumurta yememek için çok mektup yazacak, ailesini merakta býrakmayacaktýr.) Ýki yýl duvarda asýlý duran külünçe ise ýslatýlarak ucundan çocuða yedirilir; kalaný ufalanýr, bahçeye kurda kuþa yemesi için konur. Bazý yerlerde ise ayný iþi simit görür, delikanlýya simit ýsýrtýlarak duvara asýlýr. Sýnýrsýz kültür zenginliklerine sahip Anadolu’muzda, bu güzellikleri, sevgi ve saygý ortamýnda

Çorba mevsimi açýldý

H

avalar soðudu. Öyle üzerine mont almadan dýþarý çýkmak gibi bir lüksümüz kalmadý. Hasta olmamak için giyimimiz kadar yediklerimize de dikkat etmek durumundayýz. Artýk sofralarýn baþköþesini tekrar çorbalara býrakmak lazým. Yazýn sýcaðýnda yeterince itibar etmediðimiz çorbalar, soðuk havalarda vazgeçilmezler arasýnda yerini alýyor. Eve gelir gelmez sýcak bir çorba içip içimizi ýsýtmak kadar güzel bir þey olamaz. Evde tembellik yapýp mutfaða girmeyenler tercihini en yakýn çorbacýdan yana kullanýyor. Fakat öyle her þeyin hazýrýna kaçmak yok. Küçük miktar gibi görünen o paralarýn biriktiðinde bir öðrenci için ne kadar önemli olduðunu fark edeceksiniz. Dýþarýda yemek yeme alýþkanlýðýný en aza indirip eve yönelme zamaný çoktan geldi de geçiyor bile. Unutmayýn, dönem tasarruflu yaþama dönemi. Mutfaðýn hakimi olarak piþirmekte en az zorlanacaðýmýz yemeðin çorba olduðunu düþünüp mutfaðýn yolunu tutalým. Bu kýþ farklý birçok çorbayý birlikte piþireceðiz. Bu hafta genellikle herkesin sevdiði Ezo Gelin çorbasýndan baþlayalým. Yapýlýþý: Bulgur ve mercimeði ayýklayýp yýkayýn. Tencereye koyup su ilave ederek bulgur ve mercimek yumuþayana kadar kýsýk ateþte piþirin. Tavada tereyaðýný eritip unu ekleyip kavurun. Ocaðý kapatýp soðu-

maya býrakýn. Soðuyunca salçayý ve baharatlarý ekleyip karýþtýrýn. Kaynayan çorba suyundan bir iki kaþýk bu karýþýma ilave ederek bu karýþýmýn kývamýný açýn. Bu karýþýmý kaynamakta olan tencereye döküp karýþtýrýn. Tuz ilave edip yarým limon suyunu sýkýp karýþtýrýn. Ýki-üç dakika daha piþirin. Sýcak servis yapýn. Nurbanu Arslan

Çorba MALZEME:

Yarým çay bardaðý kýrmýzý mercimek Yarým çay bardaðý ince bulgur 1 çorba kaþýðý salça 1 çorba kaþýðý tereyaðý 1 çorba kaþýðý un 10 su bardaðý su Nane, kekik, karabiber, pul biber Yarým limon suyu Tuz

4 tane külünçe Piþme süresi: 20-25 dakika Fýrýn ýsýsý: 200 derece Tepsi ölçüsü: 40x40 cm² Tepsiyi yaðlamak için: 1 tatlý kaþýðý tereyað 300 gr un 25 ml. süt 1 tatlý kaþýðý kuru maya 1 çay kaþýðý toz þeker ¼ (50 gr) su bardaðý tereyaðý (erimiþ) 2 yemek kaþýðý zeytinyaðý ½ su bardaðý süt 1 yumurta ½ su bardaðý þeker ½ çay kaþýðý tarçýn, karanfil, çemen, hindistancevizi, mahlep, meyana (hepsi dövülmüþ)

Yüzüne:

1 yumurta sarýsý 1 tatlý kaþýðý su

Yapýlýþý: Tepsiyi yaðla. Bir tepsiye unu ele, ortasýný aç. Ilýk sütle mayayý þekeri koy. Kenardaki undan biraz alarak ez, yoðurt koyuluðuna getir. Unlarý üzerine topla, hafifçe bastýr. Maya unun içinde üreyip unda çatlamalar meydana gelince arasýný aç. Erimiþ yaðý, zeytinyaðýný, sütü, yumurtayý, baharatlarý koy katýca bir hamur yoður. Hamuru dört beze yap. 2 cm kalýnlýðýnda aç. Tepsiye yerleþtir. Külünçe kalýbý ile üzerlerine bastýr, þekil ver. Ilýk yerde 1 saat beklet. Bir kâsede yumurta sarýlarý ile suyu karýþtýr, külünçelere sür. Önceden ýsýtýlmýþ fýrýnda piþir.


RÖPORTAJ

15 KASIM 2008

ZAMAN

24 HOLLANDA

YÖRÜK’ÜM! SABÝT BÝR ADRESÝM OLSAYDI

HOLLYWOOD’DAYDIM O ayný zamanda operacý, ekonomist, pazarlamacý ve bilgisayar mühendisi Müzisyen ve besteci Latif Bolat, 25 yýl Amerika’da gönüllü bir kültür elçisi gibi çalýþtý. Anadolu’nun gizemli felsefesini ABD’den Endonezya’ya, Kanada’dan Ýngiltere’ye konser ve konferanslarýyla taþýyan Bolat, elinde sazýyla dünyayý dolaþýyor. Ayný zamanda Amerika’dan Türkiye’ye özel gruplar getirerek Türk kültürünü tanýtan turlar yapýyor. ABD’de 4 albüm yayýnlayan Bolat, Aþkolsun isimli derleme albümünü Akustik Müzik etiketiyle çýkardý. Yörük olan Bolat, birçok gitaristi udi, yan flütçüyü neyzen yapmýþ.

H. SALÝH ZENGÝN

Önce sizin müzik serüveninizi konuþalým. Küçükken mi baþladý bu sevda?

K

üçükken uzaktan akraba, köy enstitüsü mezunu bir öðretmen vardý ve saz çalardý. Ne zaman evine gitsek, duvardan indirip çalardý. Babam da saz çaldýðý için hiç sevmezdi onu. O günlerden bir þey zihnimde kalmýþ ki, lise biter bitmez konservatuvara baþvurdum. Babanýz karþý çýkmadý mý yani? (Gülüyor) Hâlâ karþý çýkýyorlar. Ömrümü heder etmiþim gibi düþünüyorlar. Bir gazetede gördüðüm ilan üzerine Ankara Devlet Konservatuvarý’na gittim, o zaman besteci Ulvi Cemal Erkin vardý. 1. gün beni imtihan etti, ertesi gün bizim sesimize dayanamadý ki öldü. Ýmtihan ertelendi. Opera bölümüne girdim. 1973’te Mersin gibi küçük bir yerden Ankara’ya gidince uyum problemi yaþadým. Çok iyi hatýrlýyorum babam köylü þapkasý giyerdi, bir gün ziyaretime geldi, baktým þapkasý yok. ‘Nerede þapkan?’ deyince, ‘Unuttum’ dedi. Hayatta unutmaz oysa. O zaman kendi kendime ‘Babamý utandýrmaya hakkým yok, zaten burayý da sevmiyorum’ deyip Gazi Eðitim Müzik Bölümü’ne geçtim. Mardin’in Nusaybin ilçesine müzik öðretmeni olarak tayinim çýktý. Nusaybin’e müzik öðretmeni ha! Okulda enstrüman bile yoktu herhalde?

Latif Bolat

Ýki ay zor çalýþtým. 1979 senesiydi. Öðrenciler benden


ZAMAN

25

HOLLANDA

RÖPORTAJ

15 KASIM 2008

Foto: Kürþat Bayhan

daha yaþlýydý ve benden daha iyi saz çalýyorlardý. PKK o zaman yeni kurulmuþtu, Ýstiklal Marþý okutuyoruz diye bizi bir dövdüler, ölümden zor kurtuldum, Ankara’ya döndüm. Vali olmak için Mülkiye’ye girdim, ekonomist olarak çýktým. Milli Eðitim Bakanlýðý’nýn master sýnavýna girdim ve San Francisco State Üniversitesi’nde pazarlama master’ý yaptým. Kaliforniya güzel bir yer olduðu için oraya takýldým kaldým. Geri dönemedim. Bilgisayar mühendisi oldum, beþ sene çalýþtým. O arada iþ bulabilmek için adýmý Larry yaptým. Hem bu kadar meslek sahibisiniz, hem de iþ mi bulamýyorsunuz? Pes doðrusu! Amerika’nýn yazýlmamýþ kurallarýndan birisidir bu. Irkçýlýk vardýr çünkü. Uyum saðlamak için ismini, cismini deðiþtireceksin. Bunu da Ýranlý arkadaþlarýmdan öðrendim; Cemþit, Hümayun’du adlarý ama iþyerinde Robert, Steve derlerdi. Sekiz ay Latif ismiyle iþ bulamadým, Larry adýyla 15 günde iþ buldum. (Gülüþmeler) Beþ sene Larry olarak yaþadým, bilgisayar programcýlýðý yaptým. Kriz nedeniyle iþten çýkartýlýnca tamamen memleketle ilgili bir þey yapayým istedim. Tam 20 senedir profesyonel anlamda müzikle uðraþtým. ABD’lilerin Türk müziðine ilgisi nasýl? Genelde üniversitelere gidiyorum. Ýslam ve sufilik tarihi ve edebiyatý, Türk müziði makamlarý ve Türk tarihi üzerine bir konuþma ve ardýndan Türk müziðinden örnekler sunuyorum. ABD’ye gittiðim günden beri kültür merkezlerinde filan konser veriyordum zaten. Türk ve Ortadoðu kültürüne karþý bir meraklarý var. 11 Eylül’den sonra bu çok daha arttý, araþtýrmaya baþladýlar. Birçok Katolik Üniversitesi’nde Ýslam konulu konferanslar verdim. Sadece Türk müziði yapsaydým, bir hafta bile iþi götüremezdim. Ýlkin oyun havalarý ve dans müziði ile baþlamýþtým. Orada Pakistanlýlarýn kavvali denilen müziðini ve Sabri Brothers’ý dinlediðimde benim için ciddi bir deðiþim oldu. Halk müziðinden Türk mistik müziðine girmiþ oldum. Bu müziðin arkasýnda 1.500 senelik bir Ýslam tarihi ve felsefesi var çünkü. Gece gündüz araþtýrma yaptým, hâlâ da yapýyorum. Sosyal çöküntüden dolayý dini öðelere alternatif olarak bakýyorlar. Sufizme olan ilgiyi ihtiyaç yanýnda popülerlik kavramýnda da aramak gerekmez mi? Aslýnda ikisi beraber. Ruhi tatmin olarak bakan da var, tüketim unsuru olarak bakan da. Lübnanlýlarýn Halil Cibran’ý

1960’larda çok popülerdi ama 80’lerin baþýnda unutuldu. O açýdan da Hz. Mevlânâ’ya ilginin moda olan tarafý da var. Bunu tüketim maddesi olmaktan kurtarmamýz lazým. Türkiye’de de böyle kültürel yozlaþma var, kafelerde semazen döndürülüyor. ‘Yasak hemþehrim’ diyebilmeliyiz. Sonsuz özgürlük dünyada hiç olmadý ki, þimdi neden olsun? ABD’de hangi ülkeler sufi müziði icra ediyorlar? Ýranlýlar iyi yapýyor. Kültürlerine çok sahip insanlar. Hintliler ve Pakistanlýlar sýk konser verirler. Araplarda mistik müzik pek yok ama eðlence müziði çoktur. Suriyeliler Las Vegas’ta adam baþý 1000 dolardan 5 bin kiþilik konser verirler.

Birçok gitaristi udi, yan flütçüyü neyzen yaptým Opera gibi çok sesli bir müzik geçmiþiniz var. Tek sesli müziði tercih etmenizin nedenleri nelerdir? Ortaçaða kadar bütün dünyanýn müziði tek sesliydi, onlarýn da hikâye anlatan âþýklarý vardý. Ancak ortaçaðlarda Katolik kilisesi güç kazanýp da toplumu kontrol etme iþine soyununca her þeyi yeniden düzenlediler. Ortodoks kilisesine ve Ýslam’a olan nefretleri yüzünden Doðu’yu hatýrlatan her enstrümaný attýlar. O günler Haçlý Seferleri’ne de dek düþüyor. Ud, Lut oldu ve ardýndan perde koyarak gitar yaptýlar. Piyano ile bir sürü makamý yok ettiler. Ritimler 2-4’lük, 4-4’lük oldu. Müzik basitleþince armonize etme imkâný doðdu. Onlarýn müziði dikeyleþti. Birtakým kültür sosyologlarý, Doðu’nun tek sesli müzik yapmasýný Doðu milletlerinin tek bir sultana baðlý olmasýna, Batý’nýn ise monarþik bir yapýda olmasýna baðlar. Biz de onlarýnki gibi niyetli çokseslilik yok ama her tele vurduðumuz için doðal bir çokseslilik var. Osmanlý müziðini biliriz de Selçuklu müziðinden haberdar deðiliz. Oysa Selçuklu müziðini anlamak için Ýran müziðine bakmamýz lazým. Her Türk vatandaþýnýn devlet tarafýndan Ýsfahan’a bir aylýðýna götürülmesi lazým. 53 yaþýndayým, ama bizim Milli Takým’ýmýzýn Hindistan ya da Ýran futbol takýmýyla maç yaptýðýný hatýrlamam. Yabancý öðrencileriniz var mý?

Sizi dinlemek için gelen seyirciler hangi milletten oluyor daha çok?

Bir yerde oturamadýðým için öyle ders vermiyorum ama e-maillerle filan bilgi veriyorum. Bu sayede bir sürü gitaristi udi, birçok yan flütçüyü neyzen, bir sürü alakasýz kiþiyi bendirci yaptým.

% 70’i kadýn olur. 50-60 yaþýndan ekonomik olarak orta sýnýf üstü büyüklerden oluþuyorlar. Ruhani ihtiyaçlar o yaþta beliriyor. Ýranlýlar’da ilgi gösteriyor. Genelde konserin sonunda ‘Mevlânâ Ýranlýdýr’ diye bir tartýþmada olur. Biz Ortadoðu’da kredisi çok olan bir ülkeyiz. O bölgenin birçok insaný TürkOsmanlý olduðum için büyük ilgi gösteriyor. Asýl kredimizin olduðu yerlere deðil de haksýz da olsa kredimizin olmadýðý yerlere dönüp yalvarýyoruz. Yüzümüzü güneþin doðduðu tarafa dönsek çok þey deðiþir. Hindistan’da geçen yýl konser verdim, herkes benimle Türk olduðum için fotoðraf çektirmek için yarýþtý desem abartmýþ olmam.

Oradayken en çok neyin özlemini çektiniz?

Konserlerinizde Ýngilizce mi söylüyorsunuz? Ýngilizce olarak bir tek Beatles’in ‘Let it Be’ parçasýný biliyorum. (Gülüþmeler) Öðrenemiyorum. Mümkün olduðu kadar da geleneksel yapmaya çalýþýyorum.

Ýnsanýn... Yoksa benim tuzum çok kuru. Her yer düzenli, tertemiz, dubleks evim var. Kimse kimseye karýþmaz, dedikodu yapmaz. Ama insan lazým, konuþan yok, bir dedikodu yap. Bizim en deðerli varlýðýmýz insanýmýz, onu da kaybedersek iyice ayvayý yeriz. (Gülüþmeler) Kültür konusunu hakikaten etraflýca yana döne tartýþmamýz lazým.

Zaten gitar alýp Ýngilizce söylesem hiç dinleyicim olmazdý.

Piyano ve lavta’yý çalýyorum.

Sizin verdiðiniz hissi karþý taraf alabiliyor mu?

Çeþitli þehirlerde gruplarým var, farklý ülkelerden. Bölgesel turlarý bu müzisyenlerimle yapýyoruz. Türk müziðine gönül vermiþ Amerikalýlar yanýnda Afganlýlar, Ýranlýlar ve Hindistanlýlar yer alýyor. O bakýmdan liberalim ama tek liberal olmadýðým taraf, benimle kim çalarsa çalsýn Türk müziði gibi çalmasýný istiyorum. Fakat son beþ senedir bizim âþýk geleneðine ilgi duymaya baþladým. Haliyle tek baþýma konser veriyorum son zamanlarda. Hikâyeler anlatýyorum.

Bunu ben çok düþündüm. Ýki saat olur konserlerim. Ýnsanlar genellikle gözleri kapalý dinlerler. Hiçbir þey yenilip içilmez, konser salonlarý loþ olur. Ruhani bir tecrübe geçirmiþ olurlar. Hayatýmý deðiþtirdiniz diye çok e-mail almýþýmdýr. 10 kiþilik seyirci de olmuþtur, 10 bin kiþilik seyircim de olmuþtur. Konser öncesinde yaptýðým bir saatlik açýklamalý konferansýn büyük faydasý oluyor. Sazdan baþka hangi enstrümanlarý çalýyorsunuz?

Bir ekibiniz var mý?

Kendiniz söz yazýyor musunuz?

Söz yazamýyorum. Yunus Emre’ye, Niyazi Mýsri’ye bakýnca ‘Ben ne yazayým?’ diyorum. Ama onlarýn sözlerine beste yapýyorum. Amerika’da çýkan 4 CD’de çoðunluk benim bestem. Hep yollarda olduðum için beste yapmak da zor oluyor. Ayný zamanda Yörük’sünüz. Bu sürekli yolda olma hali buradan mý geliyor? (Gülüyor) Sabit bir adresim olsaydý Hollywood film endüstrisinin içine rahatlýkla girebilirdim. Buna raðmen Ýndiana Jones’ta 20 dakikalýk bir müzik yaptým. ABD’de yayýnlanan Hz. Muhammed’in hayatýyla ilgili belgeselin müzikleri bana ait.. Yaþlanana kadar yolda olurum, sonra dururum ötekileri yaparým diye bir düþüncem var. Yörük olduðum için hiç kaybolmam. Bombay’a da gitsem kaybolmam, güneþten filan yol bulurum. Evinize uðruyor musunuz? Aslýnda bir evim de yok. (Gülüþmeler) Dört ay Amerika’da, üç ay Avrupa’da turne yapýyorum. Üç ay kültür turu yapýyorum. Amerika’dan Türkiye’ye seyircilerimi getiriyorum. Üç ayda Batý Anadolu, Doðu Anadolu ve mavi tur olmak üzere 25’þer kiþiden oluþan üç tur yapýyoruz buraya. Müzik ve kültürün iç içe olduðu bir tur oluyor, plaj turu deðil yani. Amerikan üniversitelerinden öðrenciler de getirmeye baþladým. Onlara Türk tarihini anlatýyorum. Sizi durdurabilecek bir yer yok mu? Memleket var. 25 sene sonra ‘yallah’ deyip Türkiye’ye döndüm. Memleket þairane bir cümledir. Bundan sonra buradayým, ama gezme-tozmayý buradan baþlatarak yapacaðým. Hakikaten Türkiye dünyanýn ortasý.


RÖPORTAJ

15 KASIM 2008

ZAMAN

26 HOLLANDA

Gelenekselle modern arasýnda

iyi bir çizgi yakaladým Türkçe, Kürtçe, Arapça, Yunanca ve dahasý... Tam 11 dilde þarký, türkü söylüyor Rojin. Gelenekselle moderni buluþturuyor etnik kökenli müziðinde. Þimdilerde Türkçe ve Kürtçe türkülerin yer aldýðý dördüncü albümü Deq/Dövme ile sesleniyor sevenlerine.

ÖNDER DELÝGÖZ

E

tnik kökenli modern müzik deyince akla ilk gelen sanatçýlardan biri Rojin. Albümleri Türk, Arap, Fars, Kürt, Asuri veya Keldani müziðinden esintiler barýndýrýyor. Sahnede Arapçadan Kürtçeye, Bulgarcadan Almancaya kadar 11 farklý dilde þarký, türkü seslendiriyor. Þimdi-

lerde Deq/Dövme adlý dördüncü albümüyle sevenlerinin karþýsýnda Rojin. Söyleþiye baþlamadan önce ‘Sadece sanatýný konuþalým.’ diye bir teklif sundum Rojin’e. ‘Çok sevinirim.’ deyiverdi gülümseyerek. Çünkü adý, kökeni ya da seslendirdiði Kürtçe þarkýlar nedeniyle yaþadýðý sýkýntýlar üzerinden sosyal mesaj üreten konuþmalardan, amacý farklý haberlerden o da sýkýlmýþ fazlaca. ‘Bu sýkýntýlar konuþulurken sanat heba oluyor.’ fikrinin iki tarafta da sabit olduðunu anlar anlamaz baþladýk Rojin’le sohbete. Lübnan asýllý Suriyeli bir anne ve Mardin Nusaybinli Kürt bir babanýn kýzý olmanýn, çok kültürlü bir evde büyümenin sanatýna çok þey kattýðýný söylüyor. ‘Türkçeyi, Kürtçeyi, Arapçayý zaten biliyor da Ermenice, Yunanca, Ýspanyolca, Almanca ve diðer dillerde nasýl okuyor?’ sorusu akýllara geliyorsa cevap þu: Arkadaþ çevresi o kadar renkli ki. Her dile ait arkadaþlarý varmýþ ve söyleyeceði þarkýlarý onlarla uzun uzun çalýþýyormuþ. Sahnede, albümlerde geleneksellikle modernizm arasýnda iyi bir çizgi yakaladýðýný söylüyor.

Foto: Hüseyin Sarý

Çok dilli müzik serüveniniz nasýl baþladý? Bizim evlerimizde çocukken kasideler dinlenirdi. Bunun yanýnda her türlü müzik de dinlenirdi. Türkçe, Kürtçe, Arapça... Çocukluk dönemimde çok hoþuma giderdi türküleri hem dinlemek hem söylemek. Adana’da konservatuara baþlayýnca daha ciddi düþünmeye baþladým. Ama o dönemde sahneye çýkma konusunda uzun bir süre tereddüt ettim. Prensiplerim vardý. Türkülerin barlarda harcanmamasý, bir genç kýzýn alkollü mekânlarda sahneye çýkmamasý gibi. Fakat geleneksellikle modernizm arasýnda iyi bir çizgi yakalamak gerekiyordu. Müzikal yolculu-


ZAMAN

27

HOLLANDA

ðum da böyle oldu. Hem eski hem yeni. Ayaðýný geçmiþten koparmadan yeni bestelerin de olduðu çalýþmalar. Kafamdaki soru iþaretlerini cevaplayýnca sahneye çýkmaya karar verdim. Sahneye çýkmanýn konsere çýkmakla farkýnýn olmadýðýný, insanlarýn kendisini taþýmayý bildikten sonra o mekânda sahneye çýkmanýn sakýncasý olmadýðýný düþündüm. Çünkü ben sahnede su içiyorum sadece. Bir müzisyenin sahne yapmasý elzemdir. Müzisyeni yaþatandýr sahne.

d ý m diyebilirim. Çünkü çok çalýþtýk. Sahne bizi yaþattý gerçekten. Ama albümlerden para kazanabildik. Bir de çoðu firma çýkardýðý albümün yanýnda korsanýný da çýkardý. En iyisi dedim ben yapayým bu iþi.

Konservatuar eðitimi, sahneye çýkma fikri derken ailenizin yaklaþýmý nasýl oldu? Büyük zorluklar yaþadým. Büyük bir mücadeleydi. Sorun þu ki sanat hep hafife alýnýr bizim oralarda. Þöyle örnek vereyim. Bir tiyatrocu dostum var. Mardin’e turneye gidiyorlar. Oyunu oynuyorlar, herkes alkýþlýyor falan. Babasý diyor ki: ‘Oðlum çok güzel ettiniz, güldük, eðlendik ama bir de mesleðiniz olsaydý.’ Sanatý bir meslek olarak görmüyorlar. O yüzden ailemin kabullenmesi zordu. Anlayabiliyorum. Annem Suriyeli. Sadece gözleri görünecek þekilde giyinen çarþaflý biri. Böyle bir kadýn, kýzýnýn sahneye çýkýp þarký söylemesini nasýl hazmedebilir ki? Onlarý anlamaya çalýþýyorum.

En son Sony’deydiniz galiba...

11 dilde þarký söyleyebilme yeteneði çok kültürlü bir ailede yetiþmekten mi kaynaklý? Tabii. Zaten bu ülkede herkes dillerle çok yetenekli. Hemen herkesin ikinci bir dili var. Mesela aile içinde Arapça konuþuluyor, Ermenice konuþuluyor. Çok zengin bir etnik kökenden geliyoruz. Benimki de öyle. Anne, baba evde Türkçe, Arapça ve Kürtçe konuþuyor. Böyle olunca bu dillere karþý yeteneðimi geliþtirdim. Fransýzcaya karþý da inanýlmaz bir ilgim vardý. Parçalarýný seslendirdiðiniz dillere hâkimiyetiniz ne derecede? Tam anlamýyla dil eðitimi olmasa da en azýndan parçalarý doðru seslendirebilmek için. Kürtçe, Arapça ve Ýngilizce biliyorum. Diðer dillerde ise sosyal çevremden faydalanýyorum. Ermeni bir arkadaþým var. Ermenice þarkýlarýn artikülesini ve anlamýný onunla çalýþýyorum. Notalarýný grup þefimle çalýþýyorum. Ýspanyolcayý Ýspanyol, Yunancayý Yunan bir arkadaþýmla çalýþýyorum. Ýtalyanca parçalarý, Ýtalyan biriyle çalýþýyoruz. Almancada Almanya’da yaþayan arkadaþlarým yardýmcý oluyor. Sahnede deðiþik dillerden

RÖPORTAJ

15 KASIM 2008

Sony biraz bekletti beni. Neredeyse albümsüz dördüncü yýlýma girecektim. Bu iþ nankör bir iþ. Hani müziðe iþ demek istemiyorum. Bana göre Ýlahi bir þey. Fakat süreç çok nankör. Bir süre ekranda görmeyince, sesini duymayýnca insanlar hemen unutabiliyor. Bizim de en verimli olduðumuz dönemler bu yaþlar. Ben kendim ayrýlmak istedim Sony’den. Çok uðraþtýk ve dostça ayrýldýk. Albümü bitirdiðimde tekrar bize getir, beraber çalýþalým, promosyonunu biz yapalým dediler. Ben olmaz dedim. Bir þirkete yüzde 20 pay vererek her þeyi kendim yaptým. Çünkü bir önceki albümüm 45 bin satmýþtý. Ýçinde Kürtçe parça olan bir albüm için çok iyi bir rakamdý bu. Mesela Civan Haco’nun son albümü 5 binde kalmýþtý.

Bazen cahil cüretim olsun istiyorum

þarkýlar söylemenizi dinleyici nasýl karþýlýyor? Mesela daha çok hangi dilden parçalar istiyor dinleyenleriniz? Ermenice parçalarý çok istiyorlar. O kadar çok istiyorlar ki. Mesela bu hafta diksiyonlarýndan anladýðým kadarýyla beþ altý masada Ermeni dostlarýmýz vardý. En çok istenen diller, Türkçe, Kürtçe, Ermenice. Farklý dillerde de olsa bu topraklarýn þarkýlarý, türküleri isteniyor yani... Tabii. Türkiye’de öyle. Yurtdýþýna gittiðimizde deðiþiyor istekler. Yabancý dinleyicilerin hepsinin memleketinden söylemeye çalýþýyoruz. Sevdikleri þarkýlar oluyor. Mesela Bulgarca bir annenin aðýdý var okuduðum. O, çok isteniyor.

Jan/Sýzý albümüyle beste yapayým dedim korkarak. Eðitim alýnca insan korkak oluyor. Ticaretteki gibi. Hiç eðitim almamýþ insan inanýlmaz paralar kazanabiliyor. Ama eðitimli biri, her zaman ürkerek, daha temkinli hareket ediyor. Risklere göre hareket ediyor. Bu, bir yandan iyi, bir yandan da kötü bir durum. Ben eðer Adana’dan çýkýp diðer müzisyenler gibi arabeskçi olsaydým, toplumsal sorunlardan uzak öyle sözler yazabilirdim ki! Eðitim insaný biraz frenleyen, belki de olmasý gereken ahlak dozunu ayarlayabilen bir unsur. Ama bazen o cahil cüretinin bende de olmasýný istemiyor deðilim.

Yani müzik evrensel olduðu için notalarla insanlara ulaþabiliyorsunuz. Albümün yapýmcýlýðýný siz yapmýþsýnýz. Birçok sanatçýnýn dillendirdiði gibi ‘piyasada adamakýllý prodüktör yok’ fikrine mi sahipsiniz?

Konser organizasyonlarý da prodüktör sýkýntýsý veya korsan gibi nedenlerle albümden kazanamayan sanatçýlarýn tutunacaðý bir dal oluyor. Konser talebi ne durumda? Mesela ilk albümüm tamamen gitar aðýrlýklýydý. Çok dilli olmasýný istemediler. Þirketin sahibi hakikaten Türkçe konuþamýyordu. Ama ‘Eðer Kürtçe okursan Türkiye’de yaþayamazsýn.’ dedi. (Gülüyor) Yapýmcýydý ama ben ona ‘yapamayýmcý’ diyordum. Popun patladýðý yýllardý. 1996’ydý. Ama dört yýl beklemek zorunda kaldým. Çünkü baþka iþler yapýp da müzik iþini paravan kullanan þirketler vardý ki Unkapaný’nda, ben de maalesef o þirketlerden birine düþmüþüm. Yýllarca beklemek zorunda kaldým. 2000 yýlýnda ilk albümü çýkarabildik. Bir de satan bütün albümlerimden hiçbir þey kazanmadým. O kadar emek, uðraþ... Sadece sahneden kazandým. Sahneden iyi kazan-

Gidilmemiþ yerlere gitmeye çalýþýyoruz daha çok. Mesela Kürtçe okuyup da Karadeniz’e en çok giden sanatçý benim herhalde. Hepsi söyledi ‘Ýlk defa Kürtçe okuyan biri buraya geldi’ diye. Türkiye’nin birçok yerine gitmeye çalýþtýk. Batýda çok yere gittiðimizi söyleyemem. Doðuda gittiðimiz konserler büyük ilgi görüyor. Bir konserimizde hiç abartýsýz söylüyorum, beþ yüz bin insan vardý. Çevre illerden gelmiþler. Her konserimizde 40-50 bin dinleyicimiz oluyor. Böyle bir ilgi var yani. Görüyoruz dinleyici sayýsý yüzle ifade edilen konserleri. Burada önemli olan þu: Duruþun doðru olursa insanlarýn sana inanýþý da artýyor. Sen onlara kaliteli müzik sunarsan onlar da tereddüt etmeden alýyor bunu. (www.rojinrojin.com)


SÝNEMA

15 KASIM 2008

ZAMAN

28 HOLLANDA

Herkesin bir Atatürk’ü var; sinemanýn da... Yeþilçam’ýn Mustafa Kemal’i layýðýyla sinemaya aktarma çabasý neredeyse 60 yýlý aþkýn bir süreye ulaþan bir özlem. Hele ki dünyaca ünlü bir yabancý yýldýzýn suretinde Lakin biz þimdi bu ‘uluslararasý’ giriþimleri bir kenara býrakalým ve Can Dündar’ýn belgeseli “Mustafa” gündemdeyken, bugüne kadar sinemamýzda yapýlmýþ Atatürk temsillerine bir bakalým

BURÇÝN S. YALÇIN

G

Müthiþ bir makyaj marifetiyle Atatürk’e benzetilen genç oyuncu Alican Yücesoy

österimdeki Atatürk belgeseli “Mustafa”, yüce öndere dair, okuldan baþlayarak hepimize belletilen kimi þablonlarý yýkan bir film. Ve iki açýdan önemli: Birincisi, daha önce onunla ilgili hiç girilmemiþ kimi ayrýntýlara dalmaya cesaret etmesi... Ýkincisi, Atatürk’e dair kimi hususlardaki ezberimizi yer yer bozabilmesi... “Geçen yýllar içinde asker ocaðýnda bir Atatürk anlatýlýyor, okullarda bir Atatürk anlatýlýyor. Ve bunlar müthiþ bir þablona soktu Atatürk’ü... Katýlaþtýrdý diye düþünüyorum. Bütün bu heykeller, büstlerle de tamamlanýnca, herkesin bir Atatürk’ü var, herkes baþka anlatýyor. Ben de bir Atatürk anlattým. Bu da benim Atatürk’üm. O þablondan kurtarmaya çalýþtýk. Yeni yetiþen kuþaðýn, artýk her bayramda gösterilen filmlerden sýkýlmýþ, gýna gelmiþ, ayný þeyleri izlemekten býkmýþ bir kuþaðýn, onu yeniden izlemesi için bu filmin önem taþýyacaðýný düþünüyorum.” Evet, böyle diyor filmiyle ilgili Dündar ve ne yalan söylemeli, Atatürk’ü bu ‘bayram filmleri’nin þablonundan gerçekten de çýkarmayý baþarýyor, onu daha etten kemikten, kanlý canlý, hatalarý, zaaflarý, sevinç ve kederi, korku ve endiþeleriyle betimliyor.


ZAMAN

“Mustafa”da Mustafa Kemal Atatürk’ü altý farklý oyuncu canlandýrýyor aslýnda. Baþlardaki Selanik günlerini Georgios Chondrogiannis, Manastýr’daki çocukluk günlerini Aleksandar Korlevski, Manastýr’daki gençlik dönemini Ediz Mehmedali, Ýstanbul’daki gençlik dönemini Burak Onaran, orta yaþlarýný Bahadýr Yazýcý ve son dönemini, ayný zamanda opera sanatçýsý da olan Gökhan Akyüz oynuyor. Tabii ki karþýmýzdaki bir belgesel olduðundan, Atatürk’e dair kýsa ‘canlandýrma’lar izliyoruz filmde. Ancak baþta Gökhan Akyüz olmak üzere, her Atatürk tasvirinden son derece çarpýcý neticeler elde ediyor Dündar. Söz konusu, ülkemizin kurucusu olunca, akan sular duruyor. Geçen sene bir banka reklamýnda Ata’ya beden veren Haluk Bilginer de genel olarak büyük beðeni toplamýþ ve epeyce de dile düþmüþtü. Tartýþmalar niha-

29 HOLLANDA

yetinde Atatürk’ün reklamda aðzýndan dökülen cümledeki “ne... ne...” baðlacýndaki kullaným yanlýþlýðýna parmak basmaya kadar varmýþtý. Ahmet Mekin, Rutkay Aziz ve Serdar Orçin... Sinemamýzda Mustafa Kemal’i izleyebilmek uzun yýllar nasip olmamýþtýr. Bu tabunun ilk kýrýldýðý filmlerden biri 1964 yapýmý “Çanakkale Arslanlarý”dýr. Anzaklara karþý cephede, karargâhta görürüz onu. Ancak gördüðümüz, Atatürk’ün uzak bir silüetidir yalnýzca. Þöyle bir geçer gider perdeden Ata. Filmde ona can veren ise yýllarýn oyuncusu, Yeþilçam’ýn ‘gizli jönlerinden’ Ahmet Mekin’den baþkasý deðildir. 2000’li yýllara girilirken, sinema sektörüyle birlikte, Mustafa Kemal’i sinemaya yansýtma konusundaki cesaretler de canlanmaya baþlamýþtý. TRT destekli, hayli hacimli bir proje olan

Geçen sene bir banka reklamýnda Atatürk’ü canlandýran Haluk Bilginer

“Cumhuriyet” (1998), biraz ‘resimli tarih filmi’ tadý barýndýrsa da, Rutkay Aziz’in bedeninde baþtan sona sergilediði Atatürk portresiyle çarpýcý bir örnekti. Ziya Öztan’ýn yönetmenliðini, Turgut Özakman’ýn senaristliðini üstlendiði filmde Aziz’in ‘teatral ses tonundan’ girip ‘makyajýnýn gerçeklikten uzaklýðýna’ kadar bir dolu tartýþma kopmuþtu filmin etrafýnda. Yapýmcýlar “Biz kendi Atatürk’ümüzü yarattýk” minvalli açýklamalarla bu tercihlerini belli bir mantýða oturtmuþlar, böylece eleþtirileri de yanýtlamýþ-

lardý. Yine Ziya Öztan’ýn yönetimindeki “Abdülhamid Düþerken”de 1900’lerin baþlarýnda kurmay albaylýða doðru adým attýðý günlerde yakalarýz onu. Öykü ona deðil, daha ziyade Sultan Abdülhamid ve çevresinde dönen dolaplara odaklanmýþtýr. Atatürk’ün yine karargâhta cenk kararlarý aldýðý üniformasýnýn içinde bu kez son yýllarýn yetenekli oyuncusu Serdar Orçin durmaktadýr. Son olarak, birkaç yýl önce Suat Yalaz’ýn yarý gerçek yarý kurmaca çizgi

SÝNEMA

15 KASIM 2008

romaný “Son Osmanlý: Yandým Ali”de yine yan bir rolde gelir karþýmýza. Müthiþ bir makyaj marifetiyle Atatürk’e benzetilen genç oyuncu Alican Yücesoy’dur bu kez Mustafa Kemal rolünde. Osmanlý’nýn son yýllarýna tekabül eden hikâyede, býçkýn kabadayý Yandým Ali’nin Ýngiliz iþgalindeki Ýstanbul’daki maceralarý anlatýlýr. Atatürk’ün öyküsü ise, yavaþ yavaþ Anadolu’yu örgütleme planlarýný hayata geçirdiði bir sýrada, iþgal kuvvetlerine karþý yumruðunu sýkmýþ Yandým Ali’nin öyküsüne teðet geçer. Mavi gözleri, sarý saçlarý, hüzünlü bakýþlarýyla Yücesoy role cuk oturmuþtur. Can Dündar’ýn söylediðine göre, usta gazetecinin bu proje için yola koyulmadan evvel öncelikli motivasyonu Atatürk’ün “Beni hatýrlayýnýz.” sözüymüþ. Eh, sinema da onu hatýrlamanýn en güzel yollarýndan biri deðil mi zaten?


SPOR

ZAMAN

30 HOLLANDA Foto: Ýlyas Dal

15 KASIM 2008

Avrupalý tekvandocular semazenlerle coþacak Bugünlerde Konya’da hem Mevlevilerin hem de tekvandocularýn buluþtuðu büyük bir þampiyona var. Avrupa’nýn en ünlü sporcularýnýn katýldýðý organizasyonda Mevlânâ’yý anlatan pek çok etkinlik gerçekleþiyor.

NURULLAH KAYA

M

edeniyetler çatýþmasýný engellemek, savaþlara son vermek ve barýþ içinde yaþamak için çýrpýnan insanoðlu, bugünlerde hoþgörüye, hava kadar, su kadar ihtiyaç duyuyor. Hoþgörünün ve barýþýn mimarlarýndan Hz. Mevlânâ da insanlýðý güzel bir yola davet eden þahsiyetlerden biri. Geçtiðimiz yýl 800. yaþ günü tüm cihanda kutlanan Hz. Mevlânâ’nýn dünya üzerinde ciddi bir tesiri var. UNESCO da 2007 yýlýný bu yüzden ‘Mevlânâ yýlý’ olarak ilan etmiþti. Bu vesileyle ülkemizde birçok etkinlik düzenlendi ve düzenlenmeye devam ediyor. Mevlânâ dendiðinde akla ilk hoþgörü geliyorsa, hoþgörü dendiðinde de akla gelen kavramlardan biri spor oluyor. Fair play anlayýþý içinde dünyadaki hemen herkesi kucaklayan spor, insanlarý ayný çatý

altýnda birleþtirmeyi baþarýyor. Türkiye Tekvando Federasyonu da Mevlânâ etkinliklerine katkýda bulunabilmek için iki yýl önceden hummalý bir çalýþma içine girmiþti. Avrupa Büyükler Milli Takýmlar Tekvando Þampiyonasý’ný Türkiye’ye almayý baþaran spor yöneticilerimiz, bu büyük organizasyonu þimdi de Konya’ya taþýdý. Avrupa’nýn en iyi takýmlarý ve üst düzey yöneticilerinin iþtirak ettiði bu þampiyona, Hz. Mevlânâ’yý spor camiasýnda da tanýtma açýsýndan iyi bir fýrsat oldu. Sporun hoþgörü anlayýþý içinde yapýlan ve rekabeti içeren bir olgu olduðunu belirten Tekvando Federasyonu Baþkaný Metin Þahin, “Rekabet adaletli olursa anlam kazanýr. Rekabette adaleti zedeleyecek faktörler olursa orada hoþ olmayan þeyler olur. Bizler rekabeti, sevgi, saygý ve hoþgörü anlayýþý içinde yapmalýyýz. Tekvando gibi uzaktan sert görünen bir spor dalý muhtevasý açýsýndan aslýnda saygý ve hoþgörüyü temel alýyor. Olimpik olan bu spor dalýnda dünyada þu ana kadar diðer branþlarda olduðu gibi sýk sýk þike, doping vb. çirkin unsurlara rastlamak pek mümkün deðil.” þeklinde konuþuyor. Konya’da yaptýklarý þampiyonanýn

Tekvando Milli Takým Sporcusu Bahri Tanrýkulu

Hz. Mevlânâ’nýn Avrupa spor camiasýnda tanýtýmý için büyük bir önemi haiz olduðu mesajýný veren Þahin, “Yaptýðýmýz organizasyonlarýn beðenilmesi sonucu bu görev için 4 aday ülke arasýndan Türkiye seçildi. Son iki aydýr çalýþmalarýmýzý hýzlandýrdýk. Biz de bu organizasyon için Konya’yý uygun gördük. Yaklaþýk 18 ila 25 milli takýmýn yer alacaðý müsabakalara 300’e yakýn sporcu katýlacak. Ülkemizi, ilimizi en iyi þekilde temsil etmek istiyoruz. Böyle bir þampiyona Konya’da ilk defa düzenleniyor.” açýklamasýný yapýyor. Avrupa Büyükler Milli Takýmlar Tekvando Þampiyonasý’nda, daha önceki yýl þampiyon olan Ay-Yýldýzlý sporcularýmýz ev sahipliðini þampiyonlukla taçlandýrmak istiyor. Aylardýr sýký bir þekilde þampiyonaya hazýrlanan Tekvando Milli Takýmýmýz, çalýþmalarýný Selçuklu Belediyesi Uluslararasý Spor Salonu ve Kongre Merkezi’nde sürdürdü. Son 2 yýlýn Avrup a ’ d a klasman birincisi olan sporcularýmýz, 2008 Pekin Olimpiyatlarý’nda 2 madalya kazanmýþtý. Pekin Olimpiyat Oyunlarý’nda Türkiye’ye gümüþ madalya kazandýran 22 yaþýndaki Azize Tanrýkulu, þampiyonaya çok iyi hazýrlandýklarýný belirtiyor. Genç sporcu, 2 yýl önce Avrupa Takýmlar Þampiyonasý’nda birinci olduklarýný, bunu kimseye kaptýrmaya niyetlerinin olmadýðýný söylüyor. Þampiyonanýn Konya’da yapýlmasýnýn son dere-

ce manidar olduðunu vurgulayan takýmýn tecrübeli isimlerinden Ertan Baþtuð, düþüncelerini þu þekilde dile getiriyor: “Avrupalý sporculara karþý göstereceðimiz misafirperverlikle hem Konya’nýn hem de ülkemizin manevi deðerlerini çok iyi sunma imkâný bulacaðýz. Ýnþallah tüm bunlara elde edeceðimiz dereceleri de ekleyeceðiz.” Konya Valiliði’nin yaný sýra Konya Büyükþehir Belediyesi’nin ve Meram Belediyesi’nin ciddi destekleriyle gerçekleþen þampiyonayý izlemeye gelen seyircilere, Türk bayraðý, tiþört ve kumanya daðýtýlacak olmasý seyircilerin büyük ilgisini çekiyor. Sporun Türkiye’de yaygýnlaþtýrýlmasý için ellerinden geleni yaptýklarýný anlatan Milli Takýmlar Teknik Direktörü Ali Þahin, “Türkiye’de futboldan sonra en fazla lisanslý sporcuya sahibiz. Tüm milli takým hocalarýmýz ve sporcularýmýz Konya gibi manevi bir þehirde madalyalar kazanmak için ellerinden geleni yapacak. 2008 Pekin Olimpiyat Oyunlarý’nda yüzde 50 baþarý kazandýk. Tekvandoda Avrupa’nýn en baþarýlý ülkesi olduk. Amacýmýz çýtayý biraz daha yükseltebilmek. Tekvandoyu ülkenin her yerinde, bütün illerinde sevdirmek istiyoruz. Bu illerden birisi de Konya. Merkez Selçuklu Belediyesi’nin yaptýrdýðý Selçuklu Belediyesi Uluslararasý Spor Salonu ve Kongre Merkezi bütün sportif faaliyetlerin uygulanabileceði bir yer. Bu salonda tekvando müsabakalarýnýn yaný sýra gelen yabancý konuklara Hz. Mevlânâ’yý anlatan kitaplar daðýtacaðýz. Ayrýca Mevlevilerin þahane bir gösterisi olacak. Ýnþallah hafýzalarda yýllarca kalacak bir þampiyona yapma hedefindeyiz. Tüm herkesi Konya’ya davet ediyorum.” þeklinde konuþuyor.


ZAMAN

31

HOLLANDA

1

SPOR

15 KASIM 2008

NUMARA OLMAK BENÝ DEÐÝÞTÝRMEDÝ NURULLAH KAYA

nýn da ne kadar zor olduðunun farkýndayým ama kazanmak zorundaydým. Her elde ettiðim baþarýdan ötürü çok mutluyum. Bir sporcunun birinci, ikinci ya da üçüncü olduðunda onun üzerinde herhangi bir baský oluþuyor mu? Baský mý? Yok, hayýr ben öyle düþünmüyorum. Benim için þimdiki halimde ya da 2 hafta önceki durumumda bir farklýlýk yok. Her þey ayný benim için. Dünyanýn bir numarasý olacaðým doðru ama iki numara iken de bu unvaný kazanamaya çalýþýyorsunuz. Bilemiyorum ama sanýrým baský asla deðiþmez. Bu seviyeye, çizgiye geldikten sonra siz oyununuzu daha da geliþtirebileceðinizi düþünüyor musunuz?

R

afael Nadal, dünya tenisinin 1 numarasý. Daha 22 yaþýnda kortlarýn zirvesine çýkmayý baþaran ünlü raket, bu yýl hayatýnýn en güzel günlerini yaþýyor. ‘Grand Slam’larda elde ettiði baþarýlarý olimpiyat þampiyonluðuyla taçlandýran Ýspanyol sporcu, sadece tenisseverlerin deðil, tüm dünyanýn hayranlýkla takip ettiði bir isim. Birçok sporcuya nazaran mütevazý üslubuyla hiçbir sevenini ve basýn mensubunu geri çevirmeyen Nadal’la olimpiyat þampiyonluðunun akabinde görüþme fýrsatý yakalýyoruz. Dünyanýn bir numarasý olmak nasýl bir duygu? Evet, þu an dünyanýn bir numarasý olabilirim ama bu durum hislerimi çok deðiþtirmedi. Mesela geçen sene dünyanýn 2 numarasýydým ve o da güzel bir duyguydu. Kesinlikle daha çok tatmin oldum diyebilirim. Þimdi 1 numarasýyým ve hislerim çok

deðiþmedi. Amacým oynadýðým oyundan zevk almak. Þimdi bu galibiyetin sevinci var ama daima bir sonraki oyuna konsantre olmam gerektiðini biliyorum. Daha sonra da baþka bir turnuvaya konsantrasyon... 2008 yýlý sizin açýnýzdan nasýl geçti? Bu yýl inanýlmaz bir yýl geçiriyorum. Olimpiyatlarý kazandým. Bu derece daha önceki elde ettiklerimden daha önemli. Bu tür organizasyonlar özellikle olimpiyatlar 4 yýlda gelen bir þans. Söyleyebileceðim þu ki, olimpiyatlar inanýlmaz bir organizasyondu. Beni her zaman destekleyenlere çok teþekkür ediyorum. Olimpiyatlarda çok güzel vakit geçirdim. Oradaki farklý dallardaki sporcularla konuþma fýrsatým oldu. Benim için mükemmel olan asýl þey oynamak ve galip gelmekti. 2008 Olimpiyatlarý hakkýnda ne düþünüyorsunuz, neler

hissediyorsunuz, olimpiyatlarýn sizce önemi nedir?

satý yakaladým. Ama ben de farklý bir sporcuyum.

Aslýnda her oyun farklýdýr ama olimpiyatlar hepsinden daha farklý. Bir tenis oyuncusu için ‘Grand Slam’lar da önemlidir ama genel olarak olimpiyatlar her sporcu için daha önemlidir. Daha özeldir. Bu durumu hissi nasýl açýklayabilirim bilemiyorum ama olimpiyat þampiyonu olmak sanki her yerde kazanmak gibi bir his. Birçok insan size karþý oynuyor ve siz bu insanlara karþý kazanýyorsunuz.

Oyununuzu nasýl buluyorsunuz (geliþtirdiðinizi) düþünüyor musunuz?

Olimpiyatlarda en popüler oyunculardan biriydiniz. Sizin gibi popüler olan dünya rekortmeni oyuncular var. Onlar için ne diyeceksiniz? Ben oradayken onlarý izliyorken onlar gibi düþünüyorum. Ýnanýyorum ki onlarda benim gibi hissediyorlar. Ben kazandýðýmda da onlar benim gibi hissettiler. Evet, onlarla fotoðraflar çektirdim ve sohbet ettim. Onlarla tabii ki güzel vakit geçirme fýr-

Bilemiyorum. Ben her zaman oyunumu ilerletmeye çalýþýyorum. Daha önceden oynadýðýmdan daha iyi oynamaya çalýþýyorum. Her ay diðer aydan daha iyi olmasý için çalýþýyorum. Son olarak muhtemelen bu sene hepsinden daha güzel bir yýl oldu. Wimbledon’da olan baþarýlar, Fransa Açýk’taki baþarýlar, diðer turnuvalardaki baþarýlar kendime olan güvenimi artýrmýþtý ve bu güvenle burada oynadým ve ayný sonuçlarý burada da aldým. Ýnanýlmaz bir sezon geçirmiþ o l d u m . Þunu unutmayalým kazanma-

Herkes geliþtirebilir. Eðer Roger Federer geliþtirebilirse ki eminim geliþtirecektir. Yani ben de eminim ki kendimi geliþtirm e y e devam edeceð i m . Belli bir çizgiden baþka bir çizgiye. Yapabilirim ve de yapmalýyým. Biraz daha ileriye gitmem gerektiðini düþünüyorum. Her þey bir kenara kendimi büyük bir mutlulukla geliþtirmeye devam edeceðim. Siz tenis kortunda biraz daha iyi oynayabilirsiniz, biraz daha þanslý olabilirsiniz, çizgilere daha yakýn oynamaya çalýþabilirsiniz. Her zaman her yönünüzü geliþtirebilmeniz mümkündür. Bu dediklerim çiftlerde de geçerli.

Foto: AP

RAFAEL NADAL

Kortlarda adeta bir kaplan gibi güçlü ve hýrçýn yapýsýyla rakiplerinin adeta korkulu rüyasý olan Ýspanyol Rafael Nadal, normal hayatýnda fevkalade mütevazý ve çalýþkan bir yapýya sahip.


7h0 'h1<$ ú/( 621 '(5(&( 'hûh. )ú<$7/$5$ 7(/()21 *g5hû0(6ú <$3,1 +2//$1'$ údú 7(/()21 *g5hû0(/(5ú

7h5.ú<( údú1 7(/()21 *g5hû0(/(5ú DAKİKASI

0,18

Ą

DAKİKASI

NL 0,20

*

Ą

İTİBAREN

İTİBAREN

<857 údú 9( <857 ',û, 606 *g1'(50( h&5(7ú DAİMA

Ą

0,15

*

9,95 +$=,5.$57 6$'(&(

6$1ú<( %$=,1'$ *g5hû0( = 6$1ú<( %$=,1'$ g'(0(

Ą

€ 7,50 KONTÜR DAHİL

** FİYATA CEP TELEFONU DAHİL DEĞİLDİR

www.ortelmobile.nl

**

*


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.