Yildizlar - Sayi 3

Page 1

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ YAŞAM KÜLTÜRÜ DERGİSİ YIL:01

SAYI:3 / TEMMUZ 2009

Dergimiz, Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay’ın konuğu oldu Yıldız Teknik Üniversitesi 2009 Elazığ Sosyal Sorumluluk Projesi

Mezunlarımızı Ülkemizin geleceğine uğurladık



PROF. DR. İSMAİL YÜKSEK

Merhaba,

[

[

rektörden

2008-2009 eğitim-öğretim yılını mezuniyet törenlerimizle sonlandırdık. Mezun olan öğrencilerimizi Ülkemizin geleceğine uğurladık ve şimdi dört gözle yeni gelecek öğrencilerimizi bekliyoruz. Üniversitemizin eğitim, yönetim ve araştırma faaliyetlerinin sorunsuz bir şekilde sürdürülmesinde emeği geçen öğretim elemanlarıma ve idari personelime teşekkür ederken, öğrencilerimi başarılarından dolayı kutlar ve sevgiyle kucaklarım. Üniversiteler, ülkenin toplumsal, yerküremizin yaşamsal sorunlarına bilimin ışığını yansıtarak çözümler sunmaya çalışan öncü misyon yapılarıdır. Üniversite yönetimleri attığı tüm adımlarda bu ana fikir doğrultusunda toplumsal gelişmeyi ivmelendirecek, kültürel ve ekonomik yapıya katma değer üretecek araştırmaları ortaya koymaya ve araştırmacıları yetiştirmeye çalışır. Biz de YTÜ olarak, yüz yıla yaklaşan geçmişimizle bu misyonu en iyi biçimde yerine getirme sorumluluğunu taşıyoruz. Bu sorumluluğun yansımaları olarak küresel bilim çevreleri ve dinamikleri güçlü üniversitelerle daha yakın ilişkiler ve işbirlikleri tesis etmek, endüstrimizin gelişmesi, güçlenmesi için endüstri ile somut işbirlikleri, müşterek çalışmalar ortaya koyabilmek; önem verdiğimiz önceliklerimiz arasındadır. Üniversite-Sanayi işbirliğinin en başarılı modeli olarak kabul edilen Teknoparklar, ileri teknoloji ve inovasyonu bilim ve endüstri dünyası birlikteliğinde geliştiren, dolayısıyla eşzamanlı olarak pazara sunulmasına olanak veren oluşumlardır. Yıldız Teknik Üniversitesi de 21.yüzyılın girişimci üniversite modeli doğrultusunda 1 milyon m2’lik Davutpaşa Yerleşkesinin 104.000 m2’sini Türkiye’nin en gözde teknoloji geliştirme merkezi olmasını hedeflediği Teknopark’ına ayırdı. Teknoparkımızda öngörülen temel Ar-Ge birimleri; Bilgisayar Yazılımları Geliştirme (Yazılımpark), Endüstriyel Robot-Otomasyon Geliştirme (Robopark), Bio Teknoloji Geliştirme (Biopark) olup, çağımızın ve geleceğin öncelikli ihtiyaçları doğrultusunda; temiz enerjiler, yeşil tasarım (yeşil binalar ve uygulama parametreleri), nano teknolojiler ve Türkiye’nin stratejik madenleri (Bor, toryum, krom gibi) konuları da hedeflenenler arasındadır. Teknopark oluşumu için şu anda iki büyük firmayla anlaşmamızı imzaladık ve yer talebinde bulunan 50 firmanın da sözleşme taslakları üzerinde çalışıyoruz. Bu yılın Ağustos veya Eylül ayında hazırlıkların tamamlanmasını öngörüyoruz. Ayrıca, bir sanayi kuruluşunun ve kooperatifin desteği ile birlikte 10.000 m2’lik bir laboratuar kompleksinin yer alacağı Tuzla’da da bir teknopark projesi üzerinde çalışıyoruz. Türkiye’de pek çok kurum ve organizasyonun ihtiyaç duyduğu ama yeterli alt yapının bulunmadığı laboratuar donanımlarını ve ortamlarını “Merkezi Laboratuar” projemiz aracılığıyla tesis etmek istiyoruz. Her bir birimin aynı yatırımı yaparak gereksiz kaynak israfına yol açmasını önlemek için tam teşekküllü yetkin bir merkez yaratmayı ve testlerin bu laboratuarda yapılmasını teşvik edeceğiz. Bu merkezi laboratuar projesi, hem sanayiciyi, hem TSE’yi rahatlatacak, hem de üniversite için geliştirici olacak ve kaynak israfının önüne geçecektir. Üzerinde çalıştığımız bir diğer proje de; öğretim üyesi yetiştirme programıdır. Anadolu’da yeni birçok üniversite açıldığından dolayı Ülkemizde öğretim üyesi alanında da sıkıntılar yaşanıyor. Yıldız Teknik Üniversitesi, kurulan pek çok üniversite ve yüksek okula öğretim üyesi desteği verdi. Şimdi bunu “sürdürülebilir” kılmak ve ülkemizin yetkin üniversite öğretim üyesi ihtiyacına destek olmak için bu programı başlattık. “Aklın ve bilimin egemen olduğu bilim insanları ve aydın kuşaklar yetiştirme”ye inancı doğrultusunda yapacağımız bu çalışmaların ne sınırlara ne de kesintilere tahammülü olmayacaktır. Sevgilerim ve Saygılarımla


32

yildizlar

TEMMUZ 2009

içindekiler

Temmuz 2009 Yıl 1 Sayı 3 yldzlr@yildiz.edu.tr

Yıldız Teknik Üniversitesi Adına İmtiyaz Sahibi Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek Genel Yayın Koordinatörü Prof. Dr. Tamer Yılmaz Yayın Yönetmeni Halkla İlişkiler Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Hayri Baraçlı Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Öğr. Gör. Hakan Karataş

26

20

1

36

83

4

Leeds Metropolitan Üniversitesi arasında işbirliği

10 yaşında

REKTÖR’DEN Prof. Dr. İsmail Yüksek SPOT

11

EDİTÖR’DEN Öğr. Gör. Hakan Karataş

12

RÖPORTAJ Kültür ve Turizm Bakanı Sayın

ERTUĞRUL GÜNAY’n konuğu olduk

20

MEZUNİYET Mezunlarımızi Ülkemizin geleceğine uğurladık

22

BAŞARI Yıldızlılar Amerika’da da gözde

26

GÜNCEL Yıldız Teknik Üniversitesi 2009

Elazığ Sosyal Sorumluluk Projesi

32

GÜNCEL Berlin Teknik Üniversitesi Rektörü Yıldız‘da

34

ETKİNLİK YTÜ 13. Bahar şenliği coşkuyla kutlandı

GÜNCEL Yıldız Teknik Üniversitesi ve

38

ETKİNLİK ‘Planlama ve Mimarlık Alanının Son On Yılı’ sempozyumu

40

TANITIM YTÜ İnşaat Fakültesi

72

ĞRENCİ KÜRSÜSÜ Hayat seçimlerden Ö ibarettir

74

ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ Bir başka İstanbul

78

ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ Radyoaktif etki (!)

Tuğçe Uzun

ETKİNLİK Türkay 2009 Katı Atık Yönetimi Sempozyumu yapıldı

62

90

GÜNCEL Yıldızlı Projeler Yarışması’nın

ödülleri sahiplerini buldu

94

Görsel Yönetmen Sema Türk

melikebircan@ajansfa.com

86

Yıldız’da buluştu

22

Yazı İşleri Sare Kuş Nazan Nalbantoğlu

Reklam Melike Emek Bircan

GÜNCEL Üniversitemizin Braunschweig Teknik Üniversitesi ile işbirliği ilk meyvesini verdi

ETKİNLİK Geleceğin bilim adamları

Editör Özlem Şahin Ekinci

Fotoğraf Mine Atacan

84

89

RÖPORTAJ Sevgi, hoşgörü ve armoni

36

ETKİNLİK YTÜ Uluslararası Gitar Günleri

50

MEZUNLARIMIZ Meclis’teki Yıldızlılar

YAPIM / YAYIN YÖNETİMİ

12

Ajansfa İletişim Bilgileri: Gülbahar Mh. Esentepe Cd. No.6/6 (Bozkır İşhanı) Mecidiyeköy/İSTANBUL Tel: 0 212 272 61 06 Faks: 0 212 272 61 07 www.ajansfa.com info@ajansfa.com Baskı: C&B Basımevi 2. Mat. Sit. No:ZA16 Topkapı/İSTANBUL Tel: 0 212 612 65 22 Ücretsiz dağıtılır. Para ile satılmaz.

Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarına aittir. Reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Dergide yayınlanan yazı ve resimler kaynak gösterilmek suretiyle iktibas edilebilir.

SANAT GÜNDEMİ

95

KİTAP

96

DVD

80

BAŞARI L’oréal de Yıldızlı seçti TEMMUZ / 09

Yıldızlar 3


SPOT

HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR

CAMPUS BIKE öğrencilerin gözdesi oldu

Üniversitemiz bisiklet kullanımını teşvik

etmek amacıyla, Davutpaşa Yerleşkesi’nde yeni bir bisikletli ulaşım sistemini uygulamaya koydu. Hizmete sunulan 100 bisiklet ve durakları ile bisiklet kullanma geleneği öğrencilere tekrar hatırlatılmaya çalışılıyor. Yerleşke içinde geniş bir alana yayılan fakültelere ulaşımı kolaylaştıran sistem, aynı zamanda öğrencilerin ve personelin neşe kaynağı olmuş durumda. Farklı yerlere kurulan bisiklet duraklarıyla üniversite birimleri arasında ulaşımı hızlandıran sistem, öğrencilere spor yapma imkanı da sağlıyor. Depozito karşılığı alınan jetonlarla binilen bisikletler, herhangi bir durağa bırakıp kilitlendiğinde jetonlar geri alınabiliyor. Üniversite yönetimi, henüz çok yeni olmasına rağmen ilgi çeken uygulama

4 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

için, önümüzdeki yıl bisiklet sayısını arttırmanın planlarını yapıyor. Bisikletler aracığıyla öğrenciler, yerleşke içinde özgürce dolaşıp yeni yerler keşfetmenin keyfini çıkarıyor. Bisiklet, görüntü ve işlev olarak çekici bir ulaşım ve keyif aracı olma özelliğini uzun zamandır kaybetmedi. BBC’nin yaptığı “Son 200 senedir insanlığın icat ettiği en güzel şey nedir?” anketinde birinci sırada %50 gibi bir oranla bisiklet geliyor. Ülkemizde spor ya da sivil bisiklet kullanımı henüz gelişmemiş olmasına rağmen, dünyada birçok ülkesinde en gözde ulaşım araçları arasında yer alıyor. Üniversitemizin başlattığı bu uygulamanın diğer üniversitelere de örnek olması dileğiyle! II

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 5


SPOT

HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR

Yıldız Teknik Üniversitesi Bowling, Badminton ve Korfbol takımlarının başarısı

Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu

tarafından 09-10 Nisan 2009 tarihleri arasında Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen Türkiye Bowling Birinciliği yarışmasında, üniversitemizin erkek Bowling takımı, unvanını koruyarak tekrar Türkiye Şampiyonu oldu. Beden Eğitimi Okutmanı Çetin Erdem SONAL eşliğinde Emre KUMRU, Emir AKTAY, Murat EKİNCİ, Levent ELİBOL, Mustafa Ersin ÖNER ve Fatih EGBATAN’dan oluşan takımımız, Üniversitemizi en iyi şekilde temsil etti. Ayrıca erkekler ferdi dalda, erkek Bowling takım kaptanımız Emre KUMRU Türkiye 2.si, kız Bowling takımımız ise Türkiye 5.si oldu. Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu tarafından 04-08 Mayıs 2009 tarihleri arasında Kocaeli Üniversitesi’nde düzenlenen Korfbol Türkiye Birinciliği yarışmasına; Üniversitemiz Korfbol takımı, TÜRKİYE Dördüncüsü oldu. Yarışmaya, Okutman Gülsüm SONAL ile Okutman Çetin Erdem SONAL eşliğinde Gamze ÇEVİRGEN, Gizem SAVAŞ, Eda ÖZ, Hatice KORKULU, Elçin TOPAL, Pınar KAMİT, Barbaros Hayrettin ÇAĞLAR, İsmail KART, Ömer Emrah GAZİOĞLU, Alper Çağkan KILIÇ, Ufuk İbrahim ALTOP ile Erdem ÇAĞLAYAN’dan oluşan öğrenci sporcularımız katılmıştı. Üniversitemizin Badminton Kız ve Erkek takımı, Türkiye Üniversite Sporları Federasyonu tarafından 12-15 Mart 2009 tarihleri arasında Kocaeli Üniversitesi’nde düzenlenen Badminton B Kategorisi Türkiye Birinciliği yarışmasında ikinci olarak A Kategorisine yükseldi. Beden Eğitimi Okutmanı Çetin Erdem SONAL ve Okutman Gülsüm SONAL eşliğinde; Ahmet ŞENOCAK, Göker İNEL, Özgün BALCI, Merve GÜNEY, Esin ÖZDEMİR, Deniz AVŞAR ve Melda ÇALIŞKAN’dan oluşan takımımız, gelecek sene Süper Lig’de mücadele edecek. II

6 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

TOK’09 Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi Otomatik Kontrol Ulusal Toplantısı 2009 Otomatik Kontrol Türk Milli Komitesi Oto-

matik Kontrol Ulusal Toplantısı 2009 (TOK’09) 13-16 Ekim tarihleri arasında Yıldız Teknik Üniversitesi Merkez Yerleşkesi’nde gerçekleşecektir. TOK’09 Ulusal toplantısının amacı, Ülkemizde otomatik kontrol, otomasyon, akıllı kontrol ve kumanda sistemleri, mekatronik ve robot sistemler alanında gerek kuramsal, gerek uygulamalı çalışmalar yapan bilim adamı, mühendis ve uygulamacıları bir araya getirmek, en son kuramsal ve teknolojik gelişmelerin tartışılabileceği ve fikir alışverişinin yapılabileceği bir ortam yaratmaktır. Özgün araştırma bildirilerinin sunulacağı bu toplantının dili Türkçe olacaktır. Bildiriler, toplantı sırasında dağıtılacak bildiri özetleri kitabında ve bildiriler CD’sinde, seçilecek belirli sayıdaki makale indekse girmiş dergilerde yayınlanacaktır. Seçilecek yüksek puan almış bildiriler, yeniden hakem değerlendirmesinden sonra SCI-Expanded kapsamındaki 1) TÜBİTAK – Electrical Engineering and Computer Sciences ve 2) Transactions of Institute of Measurement and Control adlı dergilerde yayınlanacaktır.

Konferans ile ilgili detaylı bilgiye www.tok09.yildiz.edu.tr adresinden ulaşılabilir. II

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 7


SPOT Wayne State Üniversitesi Akademisyenleri Yıldız’ı ziyaret etti Amerika Birleşik Devletleri,

Wayne State Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Başkanı, aynı zamanda Yapı İşletmesi Anabilim Dalı Başkanı ve araştırmalardan sorumlu Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Mümtaz Usmen, Wayne State Üniversitesi’nde Türkiye ile ilgili bir ders vermektedir. Söz konusu derste; Türk tarihi, kültürü, yaşamı, Türkiye’deki yüksek eğitim ve öğretimle ilgilenilmektedir. Prof. Dr. Mümtaz Usmen dersin bir uzantısı olarak, Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin desteğiyle; öğrencilerin ve çeşitli alanlardan akademisyenlerin katıldığı bir Türkiye gezisi düzenlemiştir. Bu bağlamda, 28 Mayıs 2009 Perşembe günü Yıldız Teknik Üniversitesi’ni ziyaret eden misafirlerimiz, Yıldız Yerleşkesi’ndeki tarihi mekanları gezmişler; Rektörlük Senato Salonu’nda dört kişilik bir öğrenci grubumuz tarafından sunulan geleneksel Türk müziği ziyafetini izlemişler ve Üniversitemizin çeşitli bölümlerinden öğretim üyeleriyle Türk tarihi, kültürü, yaşamı, Türkiye’deki yüksek eğitim ve öğretimle ilgili görüş alışverişinde bulunmuşlardır. Misafirlerimiz, ilgili ziyaretten büyük memnunluk duymuşlar ve üniversiteler arasında her türlü işbirliğine açık olduklarını beyan etmişlerdir. II

İzocam 9. Üniversitelerarası Yalıtım Yarışması “Ilgaz Dağları’nda Bir Butik Otel Tasarımı” İZOCAM Üniversitelerarası

Yalıtım Yarışması’nda Üniversitemizi temsil eden ekibimiz, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü öğrencilerinden Sezgin BİLGİN, Makine Fakültesi, Makine Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden Onur POYRAZ ve Bersan ÖZBIÇAK, Mimarlık Bölümü öğretim görevlisi Sayın Yrd. Doç. Dr. S. Müjdem VURAL danışmanlığında hazırladıkları proje ile İkincilik ödülünü almaya hak kazandılar. 2000 yılından bu yana her sene, mimarlık ve mühendislik eğitimi alan üniversite öğrencilerine, yalıtım olgusunu yakından tanıtmak ve bu sektörde uzmanlaşmalarını sağlamak amacıyla düzenlenen İZOCAM Üniversitelerarası Yalıtım Yarışması’nın bu yılki konu başlığı “Dağ Otellerinde Etkin Enerji Kullanımı ve Yalıtım”’dı. Yarışmanın daha önceki yıllarda uygulanan formatı, mevcut bir yapı için uygun yalıtım sistemleri ve hesaplamalarının yapıldığı konsept bu sene değiştirilmiş; mevcut bir yapı yerine, yarışmacı ekiplere verilen Ilgaz Dağları’ndaki bir tasarım alanına ve önerilen yapı programına uygun bir mimari proje yapılması ve daha sonra bu yapıya uygun alternatif enerji sistemlerinin geliştirilmesi, gerekli tüm yalıtım değerlerinin (ısı, nem, akustik) hesaplanması, geri dönüşüm sürelerinin hesaplanması istenmiştir. Temelinde ekolojiklik ve enerji etkinliğinin hedeflendiği ikincilik ödülünü alan projemizde, Üniversitemiz başarıyla temsil edilmiştir. II

8 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 9


Almanya Ankara Büyükelçisi Eckart Cuntz Üniversitemizi ziyaret etti

Akademik Teşvik Ödülleri sahiplerini buldu Üniversitemizin uzun zamandır uyguladığı

akademik çalışmalara teşvik ödülleri, Rektörlük Senato Salonunda düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Yıldız adresli 8 uluslararası yayın yapan akademisyenlere verilen ödüle hak kazanan akademisyenlere, üniversite yönetimi tarafından notebook bilgisayar hediye edildi. Törende konuşma yapan Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek, yaptığı bilimsel çalışmalarla Üniversitemize değer katan akademisyenlere teşekkür etti. Rektör Yüksek, akademik teşvik ödülü ölçütlerinin tekrar gözden geçirileceğini ve alanlar arasındaki dengenin sağlanması konusunda yeni bir düzenlemeye gidileceğini belirtti. Akademik Teşvik Ödülü Almaya Hak Kazanan Öğretim Elemanları:

Almanya Ankara Büyükelçisi

Eckart Cuntz, Üniversitemize yaptığı ziyarette, Almanya üniversiteleri ile işbirliğini başlatan Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Yüksek’e teşekkür ederken, işbirliği çemberinin genişlemesine ilişkin arzusunu ifade etti. Rektör Yüksek, Mart ayında Berlin, Magdeburg, Braunschweig ve Dresden üniversitelerine gerçekleştirdiği ziyaretler ve işbirliği çalışmalarına ilişkin Büyükelçiyi bilgilendirdi. Görüşmede ayrıca, yeni kurulacak ve 2010 yılında eğitime başlaması planlanan Türk-Alman Üniversitesine ilişkin görüş alışverişinde bulunuldu. Büyükelçi Cuntz, Üniversitemizin yeni kurulacak üniversitenin oluşumunda öncü rol alması gerektiği konusunda temennilerini belirtti. Rektör Yüksek, Türk-Alman Üniversitesi’nin kuruluşunda gereken her türlü desteği vermeye hazır olduklarını ve gerekirse bu oluşumda etkin rol almaya hazır olduklarını ifade etti. Görüşme sonrasında Üniversitemizdeki tarihi yapılarımızı gezen Büyükelçi, hayranlığını dile getirdi. II

Yrd. Doç. Dr. Emine Karakuş (Fen-Edebiyat Fakültesi – Kimya Bölümü) Yrd. Doç. Dr. Yaşar Avşar (İnşaat Fakültesi – Çevre Mühendisliği Bölümü) Yrd. Doç. Dr. Uğur Kurt (İnşaat Fakültesi – Çevre Mühendisliği Bölümü) Yrd. Doç. Dr. Eyüp Debik (İnşaat Fakültesi – Çevre Mühendisliği Bölümü) Yrd. Doç. Dr. Hasan Hüseyin Erdem (Makine Fakültesi – Makine Mühendisliği Bölümü) Arş. Gör. Ali Volkan Akkaya (Makine Fakültesi – Makine Mühendisliği Bölümü) Arş. Gör. Demet Karaca Balta (Fen-Edebiyat Fakültesi – Kimya Bölümü) Arş. Gör. Fatih Çakar (Fen-Edebiyat Fakültesi – Kimya Bölümü)

[

editörden

ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ

Değerli okuyucular,

[

SPOT

HABERLER ETKİNLİKLER OLAYLAR

Yıldızlar Yaşam Kültürü Dergisi’nin yeni sayısını, sizlerin bilgisine ve beğenisine sunuyoruz. Yoğun bir eğitim-öğretim yılının ardından, dolu gündemimiz ve güzel haberlerimizle sizleri biraz olsun rahatlatmaya çalışacağız. Dergi olarak, mezun olan tüm arkadaşlarımızı kutlar, yeni hayatlarında başarılar dileriz. Dergimizin bu sayısında, Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul GÜNAY ile yaptığımız samimi röportajı, Elazığ’da gerçekleştirdiğimiz sosyal sorumluluk projesine ilişkin ayrıntıları, İnşaat Fakültesi Dekanımız Prof. Dr. Ahmet Demir’in fakülte tanıtımını, Mimarlık Fakültesi’ne uzun yıllardır büyük emek vermiş değerli hocalarımızın Yıldız sevgilerini, yurt içi ve yurt dışında ödül kazanmış öğretim elemanlarımızın başarı hikâyelerini, yurt dışı üniversitelerle artan işbirliği çalışmalarımızı, Meclis’te Yıldızı temsil eden milletvekillerinin tanıtımını, başarılarıyla Üniversitemize ödül kazandıran öğrencilerimizin haberlerini, mezuniyet ve şenlik etkinliklerimizi, öğrenci kulüplerimizin düzenlediği etkinlikleri, öğrenci yazılarımızı ve Üniversitemizden haberleri bulacaksınız. Röportaj talebimize çok kısa sürede olumlu cevap veren, Ülkemizin kültürel gelişimi ve tarihi değerlerini koruma konusunda düşüncelerini, hedeflerini ve projelerini bizlerle içtenlikle paylaşan ve dergimize destek veren Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Ertuğrul GÜNAY’a teşekkürlerimizi sunarız. Dergimizin her sayısında, farklı alanlarda Ülkemizin gündemini belirleyerek geleceğine yön veren kişilere ulaşmaya ve görüşlerini sizlerle paylaşmaya çalışıyoruz. Böylelikle, Üniversitemizin gelecek vaat eden projelerinden en yetkin kişilere bahsederek destek bulmaya ve etkin bir şekilde tanıtımını yapmaya gayret ediyoruz. Bu konuda dergimize destek vermenizi bekliyoruz. Üniversitemizin en önemli paydaşı tartışmasız öğrencilerimizdir. Bu yüzden öğrencilerimizin, Üniversitemizin her türlü projesinde yer almaları ya da destek vermeleri bize güç katacaktır. Önümüzdeki dönemde dergimizin oluşumunda öğrencilerimizin görev alması ve dergimizi sahiplenmeleri en büyük dileğimiz olacak. İlgilenen bütün arkadaşlarımızın bizlere ulaşmalarını ve dergimizin yeni sayılarının hazırlanmasında bizlerle beraber çalışmalarını umut ediyoruz. Üniversitemizin tanıtımına katkısı olacak, biriminizle ilgili dergimizde yayınlanmasını istediğiniz etkinlikler, haberler, projeler ve duyurmak istediğiniz çalışmalarınız için yldzlr@yildiz.edu.tr adresinden bize ulaşmanızı bekliyoruz. Dergimizin Ekim sayısında, tatil sonrası dinlenmiş ve enerji dolu olarak sizlerle buluşmak dileğiyle... Herkese iyi tatiller!

10 Yıldızlar

TEMMUZ / 09


RÖPORTAJ

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI SAYIN ERTUĞRUL GÜNAY’IN KONUĞU OLDUK Türkiye; kuzeyi, güneyi, doğusu ve batısıyla müthiş doğal ve tarihsel bir zenginliğe sahip bir açık hava müzesi gibi.

R

röportaj, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ

Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Yüksek ve Yıldızlar Yaşam Kültürü dergisi olarak, Sayın Bakanımızı ziyaret ettik. Bakanlığın projelerinden İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti organizasyonuna, Yıldız ve Davutpaşa Yerleşkesi’nden Tarihi Yarımada’ya kadar birçok konuda koyu bir sohbet oldu. Bazen biz bazen de Bakanımız sorular sordu. Bakanımızın özellikle Yıldız Yerleşkesi’nde bulunan tarihi mekanlara karşı olan ilgisi, hassasiyeti ve bu mekanları bir Yıldızlı gibi sahiplenmesi bizi çok etkiledi. Şimdi sohbet havasında geçen bu özel röportajı, olduğu gibi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Ertuğrul Günay: Öncelikle hoş geldiniz. İlk olarak ben size bazı şeyler sormak istiyorum. Yıldız Yerleşkesi’ndeki tarihi binalarda hangi birimler var? İsmail Yüksek: Yıldız Yerleşkesi’nde; Rektörlük, idari birimler, 5 fakülte ve 2 enstitümüz var. Ertuğrul Günay: Bildiğim kadarıyla Davutpaşa Kışlası da size verilmiş durumda. Yıldız Yerleşkesi ile ilgili yeni planlarınız var mı? Rektörlük dışında sembolik bir fakülte ve lisansüstü düzeyde tarihi binaların önemi konusunda daha bilinçli öğrencilerin geldiği birimlerin orada kalmasının daha iyi olacağını düşünüyorum.

12 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

İsmail Yüksek: Sayın Bakanım, düşünceleriniz de çok haklısınız. Bizim de Yıldız Yerleşkesi’ndeki öğrenci yoğunluğunu azaltmakla ilgili düşüncelerimiz var. Tarihi mekanlarımızın olduğu alanları mümkün olduğu kadar uygun kullanmak ve zarar görmesini engellemek için insan yoğunluğunu azaltmamız gerekiyor. Bu sebeple, idari binaların yanı sıra sembolik olarak bir ya da iki fakülte, lisansüstü çalışmaların yapıldığı enstitüler ve kültür- sosyal amaçlı faaliyetlerin düzenlendiği yeni planlamalar yapmayı düşünüyoruz. Kongre, seminer ve sempozyumların organize edildiği, lisansüstü çalışmalar ve sertifika programlarının düzenlendiği ve 5.000 kişiyi geçmeyecek öğrenci yoğunluğunun olduğu bir düzenlemeyi hedefliyoruz. Bu amaçla, yeni inşa etmeyi düşündüğümüz kongre merkezimiz için proje yarışması düzenledik. Ertuğrul Günay: Yıldız Yerleşkesi, çok geniş tarihi ve yeşil bir alana sahip. Ancak maalesef öğrenciler, nerede yaşadıklarının pek farkında değiller. Bu değerlerin farkında olabilecek öğrenci grubunu ve rektörlük gibi idari binaları orada bulundurmak ve sizin de ifade ettiğiniz gibi kültürel etkinliklerin yapıldığı binalar olarak yerleşkeyi yeniden ele alarak düzenlemek en doğru çözüm olacak gibi duruyor. Kesinlikle yeni bina

yapılmaması ve hatta eski yapılarla bağdaşmayan binaların da yıkılması gerekiyor. Böylelikle, tarihi mekan mümkün olduğu kadar ortaya çıkmış olur. İsmail Yüksek: Memnuniyetle. Aynı doğrultuda düşündüğümüze çok sevindim. Hakan Karataş: Sayın Bakanım, öncelikle bu kadar kısa sürede röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Bu röportajı planlarken eğitim, kültür ve üniversite birlikteliğinin Ülkemiz için önemi konusunda sizin değerli görüşlerinizi okuyucularımızla paylaşmayı hedeflemiştik. Öncelikle kısaca özgeçmişinizden bahsedebilir misiniz? Ertuğrul Günay: 1948’de Ordu’da doğdum. İlk, orta ve lise öğrenimimi Ordu’da yaptıktan sonra İstanbul Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesini bitirdim. Erken yaşta siyasetle ilgilenmeye başladım. 1977 seçimlerinde yaşımı da büyüterek milletvekili oldum. Hukuk ve siyaset, hayatımda hep iç içe oldu. Oldukça fırtınalı ve inişli çıkışlı bir siyaset dönemi geçirdim. 2004-2007 yılları arasında hiçbir siyasi partiyle bağım kalmadığı bir dönemde, Ak Parti yeni bir siyasi hareket olarak ortaya çıkmıştı. Sayın Başbakan, birlikte siyaset yapmayı önerdi ve tekrar İstanbul milletvekili oldum. Eskiden

beri tarih, arkeoloji ve turizm benim ilgi alanlarım içindeydi. Sahip olduğum bu birikimin, şimdi yaptığım bu görevde faydasını görüyorum. Türkiye’de görev yaptığım bu alanda, karşılanması gereken çok ihtiyaç var. Bundan dolayı hem heyecan hem sevinç ve ayrıca yapacağımız işlere zamanımız ve imkanımız yetmediği için de üzüntü duyuyorum. Hakan Karataş: Teşekkür ederim Sayın Bakanım. Medeniyetler için kültür ve bu kültürün getirdiği değerler çok önem taşımakta. Kültürel değerler, gelişimin ya da popüler eğilimlerin sonucunda değişmekte. Siz, Ülkemizin kültürel profilini hem Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak hem de bu işin en tepe noktasındaki sorumlu kişi olarak görme şansınız oldu. Kültür ve Turizm Bakanı olarak farklı bir açıdan baktığınızda Ülkemizin kültürel profilini nasıl görüyorsunuz? Ertuğrul Günay: Türkiye; üç kıtanın arasında, eski dünya ile yeni dünyanın, Hıristiyanlık ile Müslümanlığın, eski ve yeni inançların harmanlandığı inanılmaz bir coğrafyada bulunuyor. Yaşadığımız bu coğrafyada, bütün geçmişten günümüze gelen kültürlerin ayak izleri var. Türkiye kuzeyi, güneyi, doğusu ve batısıyla müthiş doğal ve tarihsel bir zenginliğe sahip bir açık

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 13


Hakan Karataş: Geçmiş dönem Meclis Başkanımızın Meslek Yüksekokulumuz öğrencileri için güzel bir tespiti vardı. Restorasyon çerçevesinde yapılacak o kadar çok iş var ki; Milli Saraylar ve Tarihi Yapılar Meslek Yüksekokulu’ndan mezun olacak öğrencilerimiz, bu işlerden kolaylıkla emekli olur diye görüş belirtmişti. Sayın Bakanım, Ülkemizin kültürel değerlerinin korunması ve gelişiminin devamı için Bakanlığınızın üzerinde çalıştığı çok sıcak projeler var mı?

>> Proje üretme

konusunda üniversitelerimizle işbirliği yapabilirsek çok sevinirim. hava müzesi gibi. Ben geçmişte yaşamış olan hiçbir uygarlığın ve kültürün kaybolduğuna inanmıyorum. Bir biçimde, kılık değiştirmiş olarak ya da yenisiyle bütünleşmiş olarak bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bu yüzden inançlarımızda ve davranışlarımızda, binlerce yıldır bu topraklarda yaşamış olan insanların izi var. İnanılmaz bir zenginliğin üzerinde yaşadığımıza inandığımız, bunu içselleştirdiğimiz, bu değere sahip çıktığımız ve bütün bu tarihsel köklere sahip bir milletin geleceğe yürüyüşünün ne kadar önemli olduğunu bilen bir anlayış içinde bunu dünyaya sunduğumuz zaman; Türkiye’nin yerinin ve saygınlığının artacağına inanıyorum. Şu anda bu bakış açısıyla görev yapmaya çalışıyorum. Hakan Karataş: Biraz önce çok güzel ifade ettiğiniz ve Ülkemiz için önemli olan bu kültürel değerlerin korunması ve devamının sağlanmasında eğitimin katkısı nedir? Ertuğrul Günay: Eğitim, her alanda olduğu gibi bu alanda da son derece önemlidir. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak ne kadar tehlikeli ise bu alanlarda temel bir eğitim olmaksızın gayret etmek, bazen bizi telafisi olmayan yanlışlara sürükleyebilir. Bu nedenle, kültürleri devam ettirme ve uygarlıkların izlerini yeniden ortaya çıkarma konusunda özel bir eğitimin çok yararlı olacağına inanıyorum. Bu çerçevede, kültür alanında çalışanların bütün eğitim kurumlarıyla ve özellikle üniversitelerle işbirliği yapması son derece önem taşımaktadır. Biz tarihe sahip çıkmaya çalışırken, çeşitli uzmanlık alanlarına ihtiyacımız oluyor. Geleneksel sanatların devam etmesi ya da eski bir yapının ayağa kaldırılması, başlı başına uzmanlık gerektiren durumlardır. Bu alanlarda yetişmiş, geçmişin özelliklerini bilen ve onları geleceğe taşıma konusunda derin bir uzmanlığı edinmiş insanlara ihtiyacımız var. Ben üniversite yöneticisi arkadaşlarımdan, bu alanlarda bizi takviye edecek elemanlara ulaşma ko-

14 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

nusunda zaman zaman taleplerde bulunuyorum. Sağ olsun üniversiteler ilgileniyorlar. Ancak Türkiye’nin kültür izlerinin ortaya çıkarılması ve geleceğe taşınmasında, daha büyük bir işbirliğine ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Anadolu’da üniversitelerin açılması bir anlamda işimizi kolaylaştırıyor. Çünkü herkes bulunduğu coğrafyanın özelliklerine sahip çıkmaya çalışıyor. Bu durum, İstanbul’dan ya da Ankara’dan üniversitelerin Anadolu’ya sahip çıkmasından bir anlamda daha kolay bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Eğitim alanındaki bu işbirliği, bizim için büyük önem taşımakta. İsmail Yüksek: Bu tespitiniz gerçekten çok önemli. Bizim de 3 yıl önce Türkiye Büyük Millet Meclisi ile imzaladığımız protokol sonucu Milli Saraylar ve Tarihi Yapılar Meslek Yüksekokulu’nu kurduk. Bina Koruma ve Yenileme ve İç Mekan Koruma ve Yenileme olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Okulumuz, bu yıl ilk mezunlarını vermeye başladı. Sizin vurguladığınız, üniversitelerle işbirliği hedefine hizmet eden iyi bir model oldu. Bölümlerini çeşitlendirmeyi de düşünüyoruz.

>> Ankara’da

Hipodrom’da 40.000 m2’ye ulaşan bir alanda, yeni bir müze projesinin bilimsel çalışması safhasındayız. Ertuğrul Günay: Bu çok güzel bir haber. Bizim restorasyon konusunda uzmanlara ihtiyacımız var. Hat, tespih ve minyatür gibi Türkiye’nin geleneksel sanatlarının yenisinin üretilmesinin yanı sıra; eskisinin bakımının yapılması ve geleceğe taşınması için bu alanları bilen insanlara ihtiyacımız var. Bu geleneksel sanatların kaybolmaması için biz de Bakanlık olarak uğraşıyoruz. Ama üniversitelerin bunu kendisine iş edinmesi, bu konuda bir bölüm açması ve eleman yetiştirerek bu alanı takviye etmesi son derece sevindirici bir durumdur.

Ertuğrul Günay: Arkeoloji, restorasyon, müzeler gibi çok somut alanlarda yürüttüğümüz projelerimiz var. Bunun yanında, kültür sadece gözle görülen elle tutulan şeylerden ibaret değil. Damak tadından, türkülerimizden davranış tarzımıza kadar farklı konuları kapsıyor. Somut olmayan kültürel miras dediğimiz bu tür alanlarda da, projelerimiz ve çalışmalarımız var. Son yıllarda UNESCO ile de işbirliği içerisinde hızlı bir kaynak araştırması ve bunun sonucu elde ettiğimiz bulguların yazılı hale getirilmesi ile ilgili çalışmalar yapıyoruz. Türkiye’de somut olmayan bazı kültür alanlarımızın UNESCO’da tescil edilmesi ve dünya miras listesine alınması için çalışmalar yapıyoruz. Diğer yandan dünya miras listesine girmiş 9 alanımız var. Tarihi yarımadadan Troya’ya, Divriği’den başlayıp Nemrut kadar uzanan bu dokuz alana yenilerini katmaya çalışıyoruz. Alanya’yı bir Selçuklu merkezi olarak, Edirne’yi bir Osmanlı-Roma izleri taşıyan önemli bir yerleşim merkezi olarak ve Efes’i bir Roma yerleşim merkezi olarak; farklı dönemlerden üç alanı dünya tarihi miras listesine aldırmak için çalışmalarımız var. Türkiye’nin bütün bu tarihsel zenginliğinin dünya tarafından bilinir hale gelmesi için projelerimiz var. Kazılara genel bütçeden ne yazık ki fazla para ayıramıyoruz; ama biz geçen yıl 500.000 TL ayrılmış olmasına rağmen 20 milyon TL ek kazı kaynağı yarattık. Aynı şekilde bu yıl da, kazılara büyük önem veriyoruz. Türkiye’de yapılan yerli-yabancı kazıların gelişen bir şekilde sürmesini sağlamaya çalışıyoruz. Müze olarak şu anda çalışmasını yaptığımız birkaç müze var, ancak yeterli değil. Ne yazık ki, Türkiye barındırdığı tarihsel değerlere uygun bir müze alt yapısına sahip durumda değil. Örneğin, Ayasofya ve Topkapı gibi İstanbul’da bazı yapılarımız anıtsal olarak müze durumundadır. Müze olarak kurulmuş tek yapımız İstanbul Arkeoloji Müzesi’dir. Ancak, İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Topkapı’nın depoları tıka basa dolu. Yeni teşhir alanları açarak bu tarihsel değerlerimizi sergilememiz ve geleceğe taşınır hale getirmemiz gerekiyor. Bugünkü depo koşullarında, bazı objeler ve eserlerimiz envanterden düşülür hale gelmeye başladı. Bu duruma çözüm bulmaya çalışıyoruz. İstanbul’da yeni bir depo müze çalışmamız var. TEMMUZ / 09

Yıldızlar 15


Arkeoloji Müzesini Darphane’yle birleştirerek büyütmeyi düşünüyoruz. Türkiye çapında her bölgeye yeni depo müze yaparak hem restorasyon merkezi hem laboratuar hem de teşhir merkezi olarak kullanmayı amaçlıyoruz. Ankara’da, Türkiye’nin tam ortasında ve bütün bu saydığımız uygarlıkların ve kültürlerin buluşma noktasında büyük bir müze hayalimiz var. Ankara’da Anadolu Medeniyetleri Müzesi adında çok güzel, önemli, eşsiz ancak çok küçük bir müzemiz var. Ankara’ya tartışmasız belki de Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin yüz katı büyüklüğünde bir müze yapmak gerekiyor. Ankara’da Hipodrom’da 40.000 m2’ye ulaşan bir alanda, yeni bir müze projesinin bilimsel çalışması safhasındayız. Önümüzdeki günlerde bunu somut duruma getireceğimizi umuyorum. Gaziantep’te belediye ile işbirliği içinde, çok büyük bir müze yapıyoruz. Anadolu’daki müzeleri elden geçirmeye çalışı-

yoruz. Somut olanından olmayanına kadar bütün bu kültürel mirası sahiplenmeye ve gelecek yüzyıllara aktarmaya çalışıyoruz. Hakan Karataş: Bu güzel çalışmalarınız için çok teşekkür ederiz. Bu değerli projeleriniz ile ilgili müzecilik alanında uzman yeni elemanlara ihtiyacınız olacak gibi görünüyor. Üniversitemizde Sosyal Bilimler Enstitüsü çatısı altında Müzecilik yüksek lisans programı var. Üniversite olarak bu konuda gerekli katkıyı vermeye hazırız. Ertuğrul Günay: Çok memnun olurum. Klasik olanın dışına çıkarak, dünyada ne olup bittiğini yakından takip etmemiz gerekiyor. Üniversite eğitimi bu açıdan bizim için çok önemli. Biz kendi elemanımızı yetiştirmeye çalışıyoruz. Ama üniversitelerin dünyayı izlemesini ve son gelişmeleri bizlere aktarmasını son dere-

>> Bütün kalbimle inanıyorum ki; İstanbul dünya

çapında çok önemli bir mekan, ancak maalesef çok hor kullanılmış.

>>Türkiye’de somut olmayan bazı kültür

alanlarımızın UNESCO’da tescil edilmesi ve dünya miras listesine alınması için çalışmalar yapıyoruz. ce önemli buluyorum. Ben de yurt dışına çıktığımda fırsat buldukça yeni bir müze ziyaretinde bulunup; eserleri görmeye, fotoğraflamaya ve katalogları toplamaya çalışıyorum. Bu alanda üniversitelerle işbirliğine hazırız. İsmail Yüksek: Biraz önceki açıklamanızda, İstanbul Tarihi Yarımada’nın da dünya miras listesinde olduğunu ifade ettiniz. Bizim de üniversite olarak Tarihi Yarımada ile ilgili bir projemiz var. Tarihi Yarımada Enstitüsü kurmak için çalışıyoruz. Tarih, Kültür, Mimari, Eğitim, Sanat, Ekonomi gibi birçok disiplinin bir arada olduğu bir Enstitü kurma konusunda komitemiz çalışmalarına devam ediyor. Ertuğrul Günay: Bu çok iyi bir haber. İstanbul’da Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve İstanbul Üniversitesi gibi kurumlaşmış büyük üniversiteler ve arkadan gelen Koç ve Sabancı gibi imkanları fazla olan üniversiteleri var. Bu üniversitelerle çok sayıda işbirliğine ihtiyacımız var. Bazı üniversiteler çeşitli kültürel etkinlikler, toplantılar, seminerler ve sempozyumlar yapıyorlar. Bunlar bizim için çok önemli, ancak proje üretmede büyük sıkıntılarımız var. Tarihi Yarımada’da sokaktan başlayarak konuta ya da tarihsel anıtlara ve yapılara kadar çok sayıda obje ve proje konusu var. Ancak bazen bunlar için bütçe buluyoruz; ama proje olmadığı için bir sonraki adımı atamıyoruz. Proje üretme konusunda üniversitelerimizle işbirliği yapabilirsek çok sevinirim. Proje üretmenin dışında bazı mekanları birlikte tasarlayıp uygulama çalışmalarını da beraber yapabiliriz. İstanbul ile ilgili ortak çalışmalara ihtiyacımız var. Bütün kalbimle inanıyorum ki; İstanbul dünya çapında çok önemli bir mekan, ancak maalesef çok hor kullanılmış. İstanbul’a yapılan en büyük haksızlık, bir dönem sanayi kentine dönüştürülmesidir. Gecekondulaşma, çarpık yapılaşma, nüfus yoğunlaşması İstanbul’u tahrip etmiş. İstanbul’da küçük bir külliyenin, camiinin, medresenin, kilisenin ya da bir Roma kalıntısının çevresi, barakalarla ve çirkin yapılarla inanılmaz bir biçimde tahrip edilmiş durumda. Artık dünyada bunlar kalmadı. Bizim de acil olarak İstanbul’u bu duruma getirmemiz gerekiyor. Tarihi Yarımada bütün bu mücevherin en önemli parçasıdır. Hakan Karataş: Sayın Bakanım, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti çalışmaları nasıl gidiyor, hedefine ulaşacak mı?

16 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

Ertuğrul Günay: İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti projesi, bizi bir takvime bağlamak açısından son derece yararlı oldu. Böylece bir şeyi daha kanıtlamış olduk. Biz ülke olarak takvim kullanmayı başaramıyoruz. Bu projenin başlangıcında İstanbul 2010 sayesinde en azından takvim kullanmayı, zamanla yarışmayı ve zamanı iyi kullanmayı öğreneceğimizi düşünmüştüm. Fakat bir projeyle zamanı iyi kullanmayı öğrenemediğimiz ortaya çıktı. Ne yazık ki, proje istediğimiz hızda gitmiyor. Bu proje kapsamında yapacağımız iki şey vardı. Birincisi, somut olarak alanda iyileştirme çalışmaları yapmaktı. Projeler gecikti, uygulama gecikiyor. Örneğin, ben Atatürk Kültür Merkezi’ni biran önce içine girilsin ve yenileştirme çalışmaları başlasın diye, geçen yıl Haziran ayında boşaltarak ajansa temsil ettim. Tam 1 yıldır mekanın içine girip yenileştirme çalışmaları başlayamadı. 6 ay sonra ise 2010 geliyor. Buna benzer zamanın gerisinde kalan birçok proje var. İkincisi ise, bazı sanat etkinliklerinin İstanbul’a taşınmasıdır. Benim hayalim; İstanbul 2010’da İstanbul’da yapılacak 4-5 sanat etkinliğinin öyle özel olması ki; sadece İstanbul’da değil New York’da, Moskova’da ya da Tokyo’da da haber olsun. Dünya çapında sanat etkinliklerini hayal ettim. Geçen gün bu özlemimi ajansın yönetim kuruluna da anlattım. İstanbul Ajansı ile ilgili kamuoyunda bir yanılsama da oldu. Projeler için büyük bir kaynak ayrıldığına ilişkin bir haber çıktı. Sonuç olarak, bütün Türkiye bu kaynağı duyunca neredeyse insan sayısı kadar proje yapıldı ve ajansa gönderildi. Bu durum da ajansı biraz tıkadı ve gerçekten iyi projeleri ayırt etmek zorlaştı. 2010’da yine de iyi şeyler olacağına inancımı kaybetmedim. Bakan arkadaşlardan oluşan koordinasyon kurulu, kaynakların %70’nin tarihi mekanların iyileştirilmesine ayrılması konusunda bir karar aldı. İsmail Yüksek: 2010 yılında Milli Eğitim Bakanlığı, Uluslararası Ajans ve Yıldız Teknik Üniversitesi organizasyonunda yaklaşık 1500 kişinin katılacağı 5. Dünya Gençlik Kongresi Davutpaşa Yerleşkesi’nde düzenlenecek. Bu organizasyonu da İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti kapsamına aldırmaya çalışıyoruz. Hakan Karataş: Bugün gündeme getirdiğiniz bu güzel projelerin önemini kişilerin anlayabilmesi için, belli bir kültür bilincinin gelişmiş olması gerekli. Bu da vatandaşlık eğitimini ön plana çıkarıyor. Bu konuyla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı ilk ve ortaöğretim müfredatını hazırlarken Bakanlığınızdan destek alıyor mu? Ertuğrul Günay: Ben geçen yıl göreve başlarken vatandaşlık bilinci çerçevesinde yaşadığımız kenti, bölgeyi ve TEMMUZ / 09

Yıldızlar 17


Ülkemizi tanıma konusunda turizm ve kültür alt yapısı olacak bir dersi müfredata koymayı önerdim. Bu tür derslerin olduğunu söylediler, ancak pratikte çok iyi işlediğini tahmin etmiyorum. Henüz çok fazla işbirliği gerçekleştiremedik. Bu konuda bir gözlemimi sizinle paylaşmak istiyorum. Anadolu’dan herhangi bir ilden İstanbul’a gelen öğrenci okulda okuyor, yurdu varsa kalıyor, hemşeri muhitlerinde gezip hemşeri kahvelerine gidiyor. Yıldız’da okuyorsa Arkeoloji Müzesi’ni görmeden, İstanbul Üniversitesi’nde okuyorsa Yıldız Parkı’nı görmeden ya da Teknik Üniversite’de okuyorsa Karya Müzesi’ni görmeden Anadolu’ya dönüyor. Böyle olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bulunduğu bölgeyi sadece kitapta gösterecek değil, yaşatacak bir uygulamalı dersi mutlaka gündeme getirmemiz gerekiyor. İnsan tarihini öğrenirse ve bilirse ona sahip çıkar ve korur. Geçen yıl Haziran’da, Türk vatandaşları için müze kart uygulaması başlattık. 20 TL verilip müze kart alındığında, Türkiye’deki Bakanlığımıza bağlı yaklaşık 300 müze ve ören yerlerine giriş, ekstra bir ödeme yapılmaksızın mümkün oluyor. Öğrenciler için 10 TL ve ilköğretim son sınıfa kadar ise ücretsizdir. Müze kart ile ilgili tanıtım toplantısını, Arkeoloji Müzesi’nin bahçesinde yaptık. Arkeoloji Müzesi, dünyada özel olarak müze diye yapılmış ender binalardan birisidir. İlk bakışta British Museum’u çağrıştıran ve aynı konseptte yapılmış bir yerdir. Büyük bir basın organında çalışan ve çok entelektüel bir arkadaşım dostluğuma güvenerek, oraya ilk defa geldiğini itiraf etti. O akşam o mekanda bulunup oraya ilk defa geldiğini itiraf etmeyen bir çok kişi olduğunu zannediyorum. Bu bizim eğitim sistemimizin bir eksikliğidir, çünkü Arkeoloji Müzesi’nin gezilmesi gerektiğini öğretmemiştir. Dünyanın en önemli objeleri oradadır. Arkeoloji Müzesi’nin bir salonunda sergilenen eserlerle farklı ülkelerde bir katın donatıldığını gördüm. Büyük bir proje başlattık ve Arkeoloji Müzesi’ni mekan olarak iki katına çıkarıyoruz.

18 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

Hakan Karataş: Bizim öğrencilerimizin şanslı olduğu bir nokta var. Yıldız ve Davutpaşa Yerleşkesi’nde eğitimine devam eden öğrencilerimiz, tarihi yapılarla iç içeler. Bu doğrultuda, üniversitemizin sloganı da “Tarihi Mekanlarda Çağdaş Eğitim” olarak dile getirilmektedir. Öğrencilerimize ne mesaj vermek isterseniz? Ertuğrul Günay: Öncelikle bu tarihi yapıların değerini bilsinler. Yıldız, Topkapı’dan sonra Dolmabahçe ile birlikte Osmanlı’nın yaşadığı ikinci alan. Üniversitenizin hem Yıldız’daki hem de Davutpaşa’daki tarihi mekanları bize emanettir. Çok prestijli tarihi mekanların, insanların kişiliğinin gelişmesi üzerinde olumlu etkisi olduğunu düşünüyorum. Bunun farkına vardıracak bir eğitim sistemimizin olması gerekiyor. Öğrenci arkadaşlarımız da sadece İstanbul için değil, Türkiye için de çok prestijli yapıları kullandıklarının bilincinde olsunlar ve tarihi mekanlara sahip çıkıp korusunlar. Ayrıca, tarihi mekanları gezince insanlar bazı kalıplaşmış bilgilerin ne kadar yanlış olduğunu daha iyi anlıyor. Sultan Abdulhamit ile ilgili yaratılmış bir imaj var. Ancak, Yıldız’ı gezerken ağaç merakı olan, bir bitki müzesi şeklinde koleksiyonu olan, el sanatları ile uğraşan, batı klasiklerini, operayı dinleyen ve dünyayı takip eden çağdaş bir yönetici kimliğinin farkına varıyorsunuz. Bize anlatılanla gerçek tarihin ne kadar farklı olduğu konusunda, tarihi mekan bizi doğrudan bilgi sahibi yapıyor. Önümüzdeki dönemde tarihi mekanlar konusunda Meclis, Bakanlığımız ve üniversiteniz ortak işbirliği içinde tarihi mekanların iyileştirme çalışmalarını yapılması gerekiyor. En kısa zamanda ziyaretinize gelip, Yıldız ve Davutpaşa Yerleşkelerini gezerek birlikte neler yapabileceğimizi konuşmak istiyorum. Hakan Karataş: Sayın Bakanım, değerli görüşlerinizi bizim aracılığımızla Yıldızlılar ve kamuoyu ile paylaştığınız için çok teşekkür ederiz. Yürüttüğünüz bütün projelerde başarılar diliyoruz. II TEMMUZ / 09

Yıldızlar 19


MEZUNİYET

MEZUNLARIMIZI

ÜLKEMİZİN GELECEĞİNE UĞURLADIK Prof. Dr. İsmail Yüksek: Üniversitemizin yıldızları olarak sizleri, Ülkemizin geleceğine uğurluyoruz. Işığınızla toplumunuzu ve ülkenizi aydınlatacak, aydınlattıkça büyüyecek, büyüdükçe çoğalacaksınız. haber, MİNE ULUTAŞ

Y

Yıldız Teknik Üniversitesi 2008-2009 eğitim-öğretim yılı mezuniyet törenleri, 15-19 Haziran haftası Kiler-i Hümayun alanında, Halkla İlişkiler Koordinatörlüğü ve fakültelerin ortak organizasyonuyla gerçekleştirildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan törenler, öğrenci ve öğretim üyelerinin açılış konuşmaları, sembolik diploma töreni, öğrenci andının okunması ve keplerin fırlatılmasıyla tamamlandı. Ailelerin yoğun katılımıyla gerçekleştirilen törenlerde, duygu dolu anlar yaşandı. Rektör İsmail Yüksek, mezuniyet törenlerinde yaptığı konuşmasında, üniversite yıllarının insanları birbirine yakınlaştıran ve güçlü arkadaşlıkların yaşandığı unutulmayacak bir dönem olduğunu ifade etti. Mezuniyet günlerinin ise hiç kuşkusuz; ailelerin, öğretmenlerin ve öğrencilerin fedakarlık ve emeklerinin ödüllendirildiği bir gün olduğunu vurguladı. Rektör Yüksek, “Yaşamınızın en güzel yıllarını acısıyla, tatlısıyla Yıldız Teknik Üniversitesi’nde yaşadınız. Ömür boyu sürecek arkadaşlıklar kazandınız. Bölümlerinizde yaptığınız çalışmalar ve derslerinizde elde ettiğiniz başarılarla, bizlerin ve ailelerinizin gururu oldunuz. Bugün, yaptığınız çalışmaların karşılığı olan hak ettiğiniz diplomalarınızı almak için, tatlı bir coşku ve sevinç içindesiniz. Biraz sonra sizler keplerinizi coşkuyla gökyüzüne fırlatacaksınız. Bizler de üniversitemizin yıldızları olarak sizleri, ülkemizin geleceğine uğurlayacağız. Işığınızla toplumunuzu ve ülkenizi aydınlatacak, aydınlattıkça büyüyecek, büyüdükçe çoğalacaksınız. Bir Yıldızlı olarak; ülkenize, üniversitenize ve geleceğinize olan inancınızı ve kendinize olan güveninizi kaybetmeyiniz. Aklın ve bilimin egemen olduğu, bilim insanı ve aydın kuşaklar yetiştirerek, gençlerimizi her yönden yaşama hazırlayan Yıldız Teknik Üniversitesi’nden mezun olmanın gücünü, ayrıcalığını ve mutluluğunu kalbinizden eksik etmeyiniz” dedi. Anne ve babalara hitaben yaptığı konuşmasında ise Rektör Yüksek, “Üzülerek de olsa, dört yıl önce bizlere bıraktığınız emanetleri size teslim etme zamanı geldi. Sizlerden, çocuklarınızın öğrenim hayatlarına başladıkları günü hatırlamanızı rica ediyorum. O günden bugüne, çocuklarınız için verdiğiniz emekler, yaşadığınız üzüntüler, çektiğiniz sıkıntılar ve onlar için döktüğünüz gözyaşları bugün anlam ve değer kazanacak. Ben, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü olarak, öğrencilerimizin alacağı diplomaların gerçek sahipleri olan değerli anne ve babaların önünde saygıyla eğiliyorum” diyerek duygularını dile getirdi. Mezuniyet törenlerinin düzenlenmesinde emeği geçen akademik-idari personele ve YTÜ Vakfı’na teşekkür eden Yüksek, konuşmasını “Sevgili Öğrencilerim, Allah; yolunuzu aydınlık, gönlünüzü açık, başarılarınızı daim etsin” diyerek tamamladı. II

20 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 21


BAŞARI

>> Ömer Çağlar Onar’a

2008 Eylül ayında da, IEEE Vehicular Technology Society tarafından her iki senede bir, dünya çapında sadece bir kişiye verilen Transportation Electronics Ödülü verilmişti.

YILDIZLILAR

AMERİKA’DA DA GÖZDE

Arş. Gör. Ömer Çağlar Onar, ‘IEEE Power Electronics’ topluluğu tarafından dünyada yılda sadece bir öğrenciye verilen 15.000 $’lık ödülü kazandı. haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ

22 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

L

Lisans ve Lisansüstü eğitimini YTÜ’de tamamlayarak üniversitemizin YÖK burslu öğrencisi olarak IIT Üniversitesi’nde doktora eğitimine devam eden Elektrik Mühendisliği Elektrik Tesisleri öğretim elemanlarımızdan Arş. Gör. Ömer Çağlar Onar, ‘IEEE Power Electronics’ topluluğu tarafından dünyada yılda sadece bir öğrenciye verilen 15.000 $’lık ödülü kazandı. Amerika’da Üniversitemizi başarıyla temsil eden öğretim elemanımız Ömer Çağlar Onar’ın çalışmalarına ve başarısına bir göz atalım.

Başarı Ödülü IEEE Vehicular Technology Society tarafından her iki senede bir, dünya çapında sadece bir kişiye Transportation Electronics Ödülü verilmektedir. 10000$’lik bu prestijli ödül, 2008-2009 için Ömer Çağlar Onar’a verilmişti. Transportation Electronics ödülünde adaylar;

taşıt elektroniği, elektrik ve hibrid elektrikli taşıtlar konusunda önemli bilimsel katkılarda bulunabilecek potansiyeldeki kişiler arasından seçilmektedir. Ödül, taşıt elektroniğinin ve taşıtlar için alternatif enerji sistemi arayışlarının gün geçtikçe önem kazanması nedeniyle, Vehicular Technology Society tarafından verilmeye başlanmıştır. Güç elektroniğini taşıt sistemlerine uygulayabilme, elektrik ve hibrid elektrikli araçlar için yüksek verimlilikli güç aktarım sistemleri tasarlayabilme, yakıt ekonomisini iyileştirme, performans artırımı ve frenleme enerjisinin geri kazanılması gibi konularda yaptığı çalışmalar ve gelecek vaad eden potansiyeli nedeniyle Ömer Çağlar Onar bu ödüle layık görülmüştür. Onar’ın, elektrikli taşıtlar için batarya ömrünü ve performansı arttırıcı, batarya boyutlarını ve fiyatını azaltmaya yönelik batarya/ ultra-kapasitor hibridleştirmesi ve ilgili güç elektroniği devrelerinin tasarlanması gibi konularda çok sayıda uluslararası konferans yayınları bulunmaktadır. Illinois Institute of Technology’deki Electric Power and Power Electronics Merkezi’nin olağanüstü üyesi Ömer Çağlar Onar, otomotiv elektroniği konusunda yaptığı akademik yayın çalışmalarının hem sayı hem de kalite bakımından diğer lisansüstü araştırmacılardan daha nitelikli olması nedeniyle bu ödüle, laboratuar direktörü ve doktora tez danışmanı Prof. A. Khaligh tarafından aday gösterilmiştir. Ömer Çağlar Onar, aynı zamanda IEEE Power Electronics Society tarafından her sene dünya çapında sadece bir kişiye verilen J. Suozzi INTELEC® Fellowship in Power Electronics Ödülü’nü de 2009 yılı için almıştır. TEMMUZ / 09

Yıldızlar 23


Ömer Çağlar Onar

( Özgeçmiş)

Ömer Çağlar Onar, Eylül 1982’de Ankara’da doğmuştur. Lisans eğitimini Yıldız Teknik Üniversitesi, Elektrik-Elektronik Fakültesi, Elektrik Mühendisliği Bölümü’nde 2004 yılında tamamladı. Aralık 2006’da yüksek lisans tezini vererek Elektrik Yüksek Mühendisi oldu. Lisans ve yüksek lisans tezlerini Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü ögretim üyelerinden Doç. Dr. Mehmet Uzunoğlu danışmanlığında tamamladı. Ağustos 2005 – Ağustos 2006 tarihleri arasında, Amerika Birleşik Devletleri Enerji Bakanlığı’na bağlı bir proje kapsamında, University of South Alamaba’da Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde araştırmacı olarak bulundu. Yakıt hücreli (hidrojen enerjili) güç sistemleri uygulamaları için akıllı enerji yönetimi ve kontrol sistemleri üzerine burada bilimsel araştırmalar yaptı. Ömer Çağlar Onar, halen Illinois Institute of Technology’de Elektrik ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde doktora eğitimine devam etmektedir. İlgili bölüme bağlı Elektrik Güç Sistemleri ve Güç Elektroniği Merkezi’ndeki (Electric Power and Power Electronics Center) Enerji Hasadı ve Yenilenebilir Enerjiler Laboratuarı’nda (Energy Harvesting and Renewable Energies Laboratory) çalışan Ömer Çağlar Onar’ın toplam olarak 10 adet uluslararası makalesi, 16 adet ulusal ve uluslararası bilimsel toplantılarda sunulmuş konferans yayını ve ikisi uluslararası ve birisi bölüm yazarlığı olmak üzere toplam 4 kitap yazarlığı bulunmaktadır.

15000$ ödüllü burs, Ömer Çağlar Onar’a “Telekomunikasyon Üniteleri için Yeni Bir Güç Sistemi” çalışmasından dolayı verilmiştir. Geçtiğimiz yıl San Diego’da düzenlenen ve bu yıl Kore’de gerçekleştirilecek olan Uluslararası Telekomunikasyon Enerji Konferansı’nda (INTELEC, International Telecommunications Energy Conference) birer makalesi kabul edilen Ömer Çağlar Onar’ın tasarladığı çalışmada, geleceğin telekomunikasyon istasyonlarının güç ihtiyaçlarının karşılanması için yenilikler öneriliyor. Klasik telekom istasyonları için dizel jenerator ve bataryalar kullanılırken, mevcut çalışma yüksek verimlilikli ve güvenilirlikli, düşük emisyonlu mikro-türbinler ve yakıt hücreli güç santrallerinin telekom sistemleri için kullanılmasını öngörüyor. Bunun yanında; bu güç kaynaklarının operasyonu için çoklu girişlere sahip yepyeni bir güç elektroniği dönüştürücü devresi ve kontrol sistemi de IIT Laboratuarları’nda tasarlanmış bulunuyor. II

24 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

*

Elektrik güç sistemleri, güç elektroniği, enerji hasadı, yenilenebilir enerjiler (güneş, rüzgar, ve okyanus enerjileri), elektrikli ve hibrid elektrikli taşıt teknolojileri ile telekomunikasyon güç sistemleri Ömer Çağlar Onar’ın araştırma ve ilgi alanlarıdır. Son hazırladığı kitap, Enerji Hasadı: Güneş, Rüzgar ve Okyanus Enerji Dönüşüm Sistemleri (Energy Harvesting: Solar, Wind, and Ocean Energy Conversion Systems) adı altında Taylor&Francis Group, CRC Press tarafından Kasım 2009’da Amerika ve dünyada piyasaya çıkacaktır. Bunun yanında, Florida Üniversitesi’nde görevli ve güç elektroniği konusunda dünyaca ünlü Prof. M. Rachid tarafından hazırlanan Handbook of Power Electronics kitabında Enerji Kaynakları bölüm yazarlığında bulunmuştur. Ömer Çağlar Onar, Uluslararası Elektrik ve Elektronik Mühendisleri Enstitüsü’ne (Institute of Electric and Electronics Engineers, IEEE) 2006 yılında üye olmuştur. IEEE’ye bağlı Güç ve Enerji Topluluğu (Power&Energy Society) Güç Elektroniği Topluluğu (Power Electronics Society), Taşıt Teknolojileri Topluluğu (Vehicular Technology Society) ve Endüstriyel Elektronik Topluluğu (Industrial Electronics Society) gibi bilimsel toplulukların aktif üyesidir.

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 25


GÜNCEL

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ

2009

ELAZIĞ SOSYAL SORUMLULUK PROJESİ

Her yıl bir okul, her yıl bir bölge! haber, ÖĞR. GÖR. SEYHAN HAYDAR / HALKLA İLİŞKİLER KOORDİNATÖRLÜĞÜ

G

Görece akışı hızlanan, bizi sürekli bir telaş içinde yaşatan ve kendimizden başka kimseyle ilgilenmeye olanak tanımayan bu vurdumduymazlık çağında, Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerinden örnek bir sosyal sorumluluk projesi daha uygulanmaya başlandı. 2008’de Mardin’in Derik İlçesi Tepebağ İlköğretim Okulu’nda fiziksel iyileştirme yapmak için düzenlenen ilk sosyal sorumluluk projesinin ardından, bu defa hedef okul Doğu Anadolu’nun çağdaşlık ve geleneği bir arada yaşatan büyüleyici kenti Elazığ’ın Maden ilçesine bağlı Kavak-Hazar İlköğretim Okulu’ydu. Sloganı “Her yıl bir okul, her yıl bir bölge” olan YTÜ Sosyal Sorumluluk Projeleri, Hazar İlköğretim Okulu’na yapılan geniş kapsamlı yardımla birlikte yeni bir YTÜ geleneği haline dönüştü. Amaç, tespit edilen yardıma muhtaç ilköğretim okulunun fiziki şartlarını iyileştirmek, öğrencilerin giyim, kitap ve diğer kırtasiye ihtiyaçlarını karşılamak ve üniversiteli öğrencilerle yöre halkını kaynaştıracak etkinlikler düzenlemekti. Bu proje aynı zamanda Yıldız Teknik Üniversitesi’nin temel hedeflerinden biri olan “ulusal ve uluslararası işbirliği ve dayanışma anlayışıyla toplumun kalkınmasına ve yaşam kalitesinin yükseltilmesine yönelik çalışmalar düzenlemek” ilkesini de hayata geçirmiş oldu.

Kardeş okulumuz hakkında YTÜ Kulüpler Birliği’nin Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında yardım yapılacak okul olarak seçtikleri Hazar İlköğretim Okulu, birinci ve ikinci basamağın yanı sıra anaokulu eğitimi de sağlayan bir ilköğretim okuludur. Okulda 14 öğretmen görev alıyor ve 222 öğrenciye eğitim öğretim sağlanıyor. Öğrencilere taşıma ve yemek hizmeti okul tarafından sunuluyor. Öğrenci velilerinin yanı sıra, öğrencilerin de birçoğu hayvancılıkla uğraşıyor; böylelikle ailenin geçimine katkıda bulunuyorlar. Bazı öğrenciler, ekonomik sebeplerle eğitime birkaç yıl ara verdiklerinden, belli bir sınıftaki öğrencilerin arasındaki yaş farkı 1-5 gibi bir aralıkta değişim gösteriyor. Hazar İlköğretim Okulu, eğitimin pek sağlıklı olmayan koşullarda yapıldığı, olanakları kısıtlı bir köy okuluydu. Ana binanın sol tarafına sonradan yapılan ek binanın ön kısmı kütüphane olarak kullanılmaktaydı. Kütüphanede kullanılır halde birkaç kitaplık vardı; ancak içlerinde öğrencilerin faydalanabilecekleri nitelikli kitaplar bulunmamaktaydı. Ek binanın arka girişi misafirhane olarak düşünülmüş ancak kullanılmamıştı. Ana bina, biri bodrum kat olmak üzere 3 katlıydı. Okulda birkaç bilgisayarın ve bir yansıtım aracının bulunduğu bir bilgisayar odası, bir laboratuar, atıl durumda iki yemekhane odası, yine yemekha-

26 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 27


>> Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek :

Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında her yıl bir ilde bir okulun bakım ve onarımını yapıyoruz. Bu yıl da Elazığ’ın Maden ilçesinin Kavak köyünde Hazar İlköğretim Okulu’nu seçtik. ne olarak kullanılan çok amaçlı bir salon ve kömürlük yer almaktaydı. Sınıflardaki yeşil tahtalar ve panolar çok eski ve işlevselliğini kaybetmiş durumdaydı. 3’ü yemekhane olarak kullanılan bodrum kat odaları ise nem aldığından sıvası küflenmiş ve dökülmüş haldeydi. Yemekhanelerde masa ve sandalye yerine bitişik düzende yerleştirilen ikişer kişilik eski öğrenci sıraları kullanılmaktaydı.

Bahçede yeni bir çeşme, kalplerde taze umutlar Hazar İ.Ö.O, fiziki koşullar bakımından çok kötü durumda olmamasına karşın, elden geçirilmesi gereken birçok sınıf ve odaya sahipti. Özellikle yemekhane olarak kullanılan odalar bodrum kattaydı ve öğrenciler sağlığa uygun olmayan koşullarda yemek yemek zorunda kalıyorlardı. Bodrum kattaki bu odalar, yapılacak küçük değişikliklerle farklı amaçlar için kullanabilirdi. Bu düşünceyle, çeşitli kulüplerden ve Mimarlık Bölümünden öğrencilerimiz, öncelikle ek binadaki kütüphaneyi yemekhane olarak kullanılan odalardan birine taşıdılar. Yemekhane odası iyice temizlenerek kitaplıklar ana binaya taşındı. Ardından kitaplar tasnif edilerek raflara yerleştirildi. Boş kalan ek bina ise boyanıp temizlenerek yemekhane binası olarak düzenlendi. Böylelikle öğrencilerin sağlıklı bir ortamda yemek yemeleri sağlandı. Önceden kullanılmayan çok amaçlı salon temizlenerek, üniversitemiz tarafından bağışlanan kolçaklı sandalyeler boş alana yerleştirildi. Sahne temizlenerek ortaya bir yansıtma perdesi, kenarlara da ses sistemi uygun bir şekilde yerleştirildi. Sahnenin hemen altına da bilgisayar ve yansıtma aracı yerleştirildi. Böylelikle çok amaçlı salon gösterilerde ya da toplantılarda rahatlıkla kullanılır hale geldi. Okul panoları cam panolarla değiştirildi, zemin katın boyanması için boyalar okul yönetimine teslim edildi. Okul lavaboları ve eskimiş olan sınıf tahtaları yenilendi. Okulun içinde olduğu kadar dışında da yenilenmesi ve düzenlenmesi gereken alanlar vardı. Özellikle okul bahçesindeki çeşme hem görüntü hem kullanım açısından kötü durumdaydı. YTÜ Mimarlık Bölümü öğrencileri, çeşme ve etrafı için tasarladıkları projeyi hayata geçirerek çeşmeyi kullanılır hale getirdiler.

28 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

Çeşmenin muslukları akar hale getirildi. Çeşmenin sağ tarafındaki duvar eğimli şekilde kırılarak sol tarafına da ona paralel bir duvar örüldü. Üzerindeki çardak ve etrafındaki demir sütunlar önce antipasla daha sonra da renkli boyalarla boyandı. Böylelikle öğrencilere hem eğlenceli hem kullanışlı bir çeşme kazandırıldı. Çeşmenin iki yanındaki ahşap çitler sökülerek, aynı yere yapılan oturma banklarının üst kısmına yerleştirildi. Böylelikle okul bahçesinde ve oyun sahasında oynayan öğrencilere bahçede oturabilecekleri bir yer kazandırıldı. Okulun bahçe duvarı, öğrencilerin güvenliğini sağlamak için tel örgü ile çevrildi. Ayrıca Atatürk Büstü’nün onarımı yapıldı. Bunların dışında, Maden ilçe kütüphanesine bir fotokopi makinesi bağışlandı ve kütüphaneye çok amaçlı bir salon kazandırıldı. Üniversitemiz tarafından bağışlanan kolçaklı sandalyeler ve yansıtım aracı ve okuma masaları ile yeni çok amaçlı bir salon düzenlendi. Ayrıca Üniversitemiz tarafından düzenlenecek olan kitap kampanyası ile kütüphaneye yeni kitaplar kazandırılacak. YTÜ Sosyal Sorumluluk Projesi’nin kapsamında, okulun fiziksel yapısını iyileştirmek olduğu kadar öğrencilerle birlikte zaman geçirerek onların da görev alacağı bazı etkinlikler gerçekleştirmek de vardı. Bu etkinliklerle amaçlanan, YTÜ öğrencileri ile Hazar İ.Ö.O öğrencileri arasında bir bağ oluşturarak kültür aktarımını sağlamak, öğrencilere bildikleri ama uygulama fırsatı bulamadıkları ya da daha önce hiç bilmedikleri bazı etkinliklerde yer alma olanağı sunmaktı. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı da okul öğrencilerinin bu etkinlikleri arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle paylaşmaları için güzel bir fırsat olacaktı. YTÜ Öğrenci Kulüp Üyeleri, Hazar İlköğretim Okulu’nda geçirecekleri 4 gün boyunca öğrencilerin hepsine ulaşmayı ve tüm öğrencileri etkinliklere dahil etmeyi amaçladıklarından, öğrencileri sınıflarına göre aralarında paylaşarak öğrencilerin bütün etkinliklere katılma fırsatı sundular.

Dramalar, film çekimleri, şarkılar, ebru sergisi, röportajlar, fotoğraf sergisi... Tiyatro kulübü öğrencileri, öğrencilere yaş gruplarına göre etkinlikler yaptırdı. 5-9 yaş gurubuna oyunlar oynatırken, 10 yaş ve üstüne drama eğitimi vererek küçük dramalar yaptırdılar. Öğrencileri birbiriyle kaynaşmaya ve topluluk önünde konuşmaya teşvik etmek için, onları birer birer çemberin ortasına alarak küçük konuşmalar yaptırdılar. Sinema kulübünün öncelikli hedefi, öğrencilere sinemayı sevdirmek ve sinemanın farklı yönlerini onlara tanıtmaktı. Bu düşünceyle, ilk gün öğrencilere animasyon film gösterimi yapıldı. Daha sonraki günlerde öğrencilere küçük hikayeler yazdırılarak bu hikayeler senaryolaştırıldı. Okul çevresinde uygun bir alan

>> YTÜ Mimarlık Bölümü öğrencileri, çeşme ve etrafı için tasarladıkları projeyi hayata geçirerek, çeşmeyi kullanılır hale getirdiler. TEMMUZ / 09

Yıldızlar 29


>> Bu proje YTÜ’nün temel hedeflerinden biri

olan “Ulusal ve uluslararası işbirliği ve dayanışma anlayışıyla toplumun kalkınmasına ve yaşam kalitesinin yükseltilmesine yönelik çalışmalar düzenlemek” ilkesini hayata geçirmiş oldu. seçilerek öğrencilerle birlikte bu senaryoya film çekildi. Böylelikle, amatör de olsa, bir filmde rol almış oldular. Bunun dışında bir de greenbox uygulaması yapıldı. Okul bahçesine açılan yeşil bir perde üzerinde bazı figürler yapan çocuklar kameraya alındı. Daha sonra arka plana belli sahneler, örneğin Mars Gezegeni’nin yüzeyi ya da ince bir ip görüntüsü eklenerek oluşturulan videolar, öğrencilere izletildi. Öğrenciler, doğal ortamda çekilmesi mümkün olmayan sahnelerde rol aldıkları için çok mutlu oldular. Müzik kulübü öğrencilerinin ilk etkinliği, akustik gitar eşliğinde verilen konser oldu. Büyük ilgi gören konserden sonra gönüllü öğrencilerin isimleri alınarak söylemek istedikleri şarkıların listesi oluşturuldu. Bu öğrencilerden oluşturulan koro, 23 Nisan’a kadar hazırlanarak bayram günü şarkılarını söyledi.

Plastik sanatlar kulübü, bu sosyal sorumluluk projesinde özellikle ebru sanatını öğrencilere tanıtmayı hedeflediği için bu yönde etkinlikler gerçekleştirdi. Okuldaki laboratuarda bir ebru teknesi hazırlandı ve öğrenciler sınıf sınıf laboratuara alınarak onlara ebru yaptırıldı. Böylelikle yeteneklerini keşfeden öğrenciler, aynı zamanda bu sanatın tarihçesini ve tekniklerini de öğrenme fırsatı buldular. 23 Nisan günü, öğrencilerin yaptıkları ebrular okul binasında sergilendi. Basın yayın kulübü öğrencileri, çektikleri fotoğraflar ve öğrencilerle yaptıkları görüşmelerden oluşan bir dergi çıkarmayı hedeflemekteydi. Öğrencilere yaptırdıkları etkinlik ise, aile bireyleriyle röportaj yaptırmak ve öğrencilerin yazılarından oluşan bir dergi çıkarmaktı. Öğrenciler aile bireyleriyle röportaj yaparak evdeki yaşantılarını anlatan birer yazı hazırladılar. YTÜ Fotoğrafçılık kulübü öğrencileri, okuldaki öğrencilerin, okul ve etrafının fotoğraflarını çekmenin yanı sıra, öğrencilere verdikleri çek-at fotoğraf makineleriyle öğrencilere de çevrelerini görüntüleme fırsatı sunarak çevrelerine farklı bir gözle bakmalarını sağladılar. Daha sonra bu fotoğrafların banyosunu Hazar İ.Ö.O öğrencileriyle birlikte yaparak 23 Nisan’da fotoğraf sergisi açtılar.

Yeni Köprüler Kuruluyor YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, öğrencilerimizin düzenledikleri bu sosyal sorumluluk projesine tam destek verdi. Elazığ’a öğrencilerden iki gün önce gelen rektör ve heyeti vali Muammer Erol, Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu, Maden İlçe Kaymakamı Önder Bozkurt, Sivrice Kaymakamı Suat Yıldız, Keban Kaymakamı Hüseyin Çakırtaş ve Fırat Üniversitesi öğ-

30 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

retim üyeleriyle yaptıkları resmi görüşmelerin yanı sıra, kapalı çarşı esnafıyla ve Maden Köyü sakinleriyle de sohbet ederek şehri ve halkı daha yakından tanımaya çalıştılar. Ayrıca, Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Yüksek ve Vali Vali Muammer Erol, Maden Halk Eğitim Merkezi’nce Durmuştepe İlköğretim Okulu’nda hazırlanan elişi sergisinin açılışını gerçekleştirdi. Elişi sergisi gezilip Elazığ’a özgü çalışmalar incelendikten sonra, YTÜ Sosyal Sorumluluk Projesi’yle yardım gerçekleştirilecek olan Hazar İlköğretim Okulu ziyaret edildi. Okul incelenip fiziksel ve eğitimsel şartları hakkında bilgi alındı ve Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Yüksek basın açıklaması yaptı. Rektör Yüksek yapmış olduğu açıklamada; “Sosyal Sorumluluk Projesi kapsamında her yıl bir ilde bir okulun bakım ve onarımını yapıyoruz. Bu yıl da Elazığ’ın Maden ilçesinin Kavak köyünde Hazar İlköğretim Okulu’nu seçtik. Bu gün okulun eksiklikleri ile bakım ve onarım için yapılması gerekenleri tespit ettik. Ayrıca Üniversitemizin kulüpler birliği başkanı ve ekibi buraya gelerek bir hafta boyunca çalışmalarını sürdürecekler. Ülkemizin her köşesi bizim köşemizdir.” diyerek mesafelerin Doğu-Batı kaynaşmasında önemsiz olduğunu, iyi niyetli girişimlerle bu kaynaşma ve bütünleşmenin sağlanabileceğini belirtmiştir. Bu görüşmeler şüphesiz ki; iki şehir arasında kültürel ve akademik köprülerin kurulması yönünde çok önemli bir adım oldu. Özellikle Maden Kaymakamı ile birlikte imzalanan “YTÜ-Hazar İlköğretim Okulu Kardeş Okul Protokolü”, bu iletişimin gelip geçici olmadığının ve sürdürüleceğinin bir akdi gibiydi. Ayrıca, Rektör Prof. Dr. İsmail Yüksek ve Endüstri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hayri Baraçlı’nın Fırat Üniversitesi’nde katıldıkları “Üniversite-Sanayi İşbirliği” konulu panel de Fırat Üniversitesi öğrencileri ve öğretim elemanları tarafından büyük ilgi gördü. YÖK’ün Farabi Değişim Programı ile ilgili görüş alışverişinde bulunan iki üniversite temsilcileri, ilerleyen günlerde bu program kapsamında yeni bir işbirliğinin sinyallerini verdiler.

Mamurat-ül Aziz: Bereket Şehri Tarihi M.Ö 3000 yılına dayanan Elazığ, Harput kalesi etrafına, tepenin eteklerine kurulmuş olan, 1834 yılında ovaya kaydırılmış planlı bir şehirdir. Deniz seviyesinden 1.000 metre yüksektedir ve yüzölçümü yaklaşık 9000 km’dir. Elazığ’a komşu iller Malatya, Bingöl, Tunceli, Erzincan ve Diyarbakır’dır. Sultan Abdülaziz’in tahta çıkışının 5. yılında buraya tayin edilen Vali İsmail Paşa’nın teklifi ile şehre 1867 yılında Mamurat-ül Aziz adı verilmiştir. Mamurat-ül Aziz, söyleyişi güç olduğundan halk arasında kısaca El Aziz olarak söylenegelmiştir. Atatürk’ün 1937 yılındaki ziyareti sırasında, şehre Azık İli anlamına gelen Elazık adı verilmiş, bu isim daha sonra Elazığ’a dönüşmüştür. Elazığ - Harput, hem stratejik hem de doğal kaynakları nedeniyle Paleolitik dönemden beri yerleşime sahne olmuştur. Türk hâkimiyetine kadar eski kavimler yörede önemli devletler ve uygarlıklar kurmuşlardır. 1085 yılından sonra Türkler, Harput ve civarını kale ve askeri şehir konumundan çıkartmaya başlamış; Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise kültür, sanat ve ticaret merkezi haline getirerek, Harput’a Türk damgası vurmuşlardır. Dünün Kalesiyle, mektep ve medreseleriyle, camiileri, hanları hamamları, çarşıları âlim ve sanatkârları ile ünlü Harput’u, aynı özelliklerini zaman içerisinde geliştirerek bugünün önemli bir merkezi haline gelmekte olan üniversite şehri Elazığ’ı ortaya çıkarmıştır. II TEMMUZ / 09

Yıldızlar 31


Y

GÜNCEL

Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, Elektrik-Elektronik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Galip Cansever, Mekatronik Bölüm Başkanı Doç. Dr. Ahmet Koyun, Yrd. Doç. Dr. Sabiha Yıldız, Öğretim Görevlisi Hakan Karataş ve Makine Fakültesi emekli öğretim üyelerimizden Prof. Dr. Doğan Özgür’den oluşan ekip; 15-20 Mart tarihlerinde Almanya’da Berlin Teknik Üniversitesi, Magdeburg Üniversitesi, Braunschweig Teknik Üniversitesi ve Dresden Teknik Üniversitesi ile temaslarda bulunarak, akademik işbirliği ve ortak proje geliştirmek amacıyla ziyaretler gerçekleştirmişlerdi.

BERLİN TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ

YILDIZ‘DA Berlin Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kurt KUTZLER ve beraberindeki heyet, 15-16 Haziran 2009 tarihlerinde Üniversitemizi ziyaret etti. haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ

32 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

Berlin Teknik Üniversitesi ile başlatılan temasların ve öğrenci-öğretim üyesi değişimi, ortak proje çalışmaları, ortak sempozyum, konferans ve seminerler düzenleme konularına ilişkin imzalanan protokolün sonucu olarak; Berlin Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kurt KUTZLER ve beraberindeki heyet, 15-16 Haziran 2009 tarihlerinde Üniversitemizi ziyaret etti. 15 Haziran 2009 tarihinde, Prof. Dr. Christian BOIT (Chair Semiconductor Devices, Dean of Faculty IV, School of Computer Science and Electrical Engineering), Elektrik-Elektronik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Galip CANSEVER ile görüşmesinin ardından, Rektörlük Hünkar Dairesi’nde, konu ile ilgili öğretim üyelerinin katılımıyla, “Physical techniques for electronic devices-functional verification for ICs on silicon level and various other devices” konulu bir seminer verdi. Aynı gün Elektrik-Elektronik Fakültesi’nin bölüm başkanlarıyla toplantılar gerçekleştirildi ve TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Laboratuarları’na bir gezi düzenlendi. 16 Haziran 2009 tarihinde, Prof. Dr. Kurt KUTZLER (Rektör), Prof. Dr. Christian BOIT (Dean of Faculty IV, School of Computer Science and Electrical Engineering), Prof. Dr. Jörg KRUGER (Industrial Automation Technology/Robotics), Prof. Dr. Paul Uwe THAMSEN (Wind Energy/Fluid Systems Dynamics/Aerodynamic, Machines/ Mechanical Engineering), Prof. Dr. Christian THOMSEN (Physics/Nanotechnology/Nanotubes), Harald ERMEL (Director of Foreign Relations)’dan oluşan Berlin Teknik Üniversitesi öğretim üyeleri; Rektörümüz Prof. Dr. İsmail YÜKSEK’e ziyarette bulundular. Görüşme sonrasında, Prof. Dr. Jörg KRUGER, Prof. Dr. Paul Uwe THAMSEN, Prof. Dr. Christian THOMSEN; Rektörlük Senato Salonunda bilimsel çalışmalarına ilişkin bir sunum yaptılar. Sunumda geçen araştırma konuları ile ilgili çalışmalar yapan öğretim üyelerinin de katıldığı toplantıda, karşılıklı görüş alışverişinde bulunuldu. Öğretim üyelerimiz, önümüzdeki dönemde, ikili temaslarda bulunmak ve ortak araştırma konularını detaylandırmak üzere, adı geçen öğretim üyelerine ziyarette bulunacaklar. II

İ >> Öğretim üyelerimiz,

ikili temaslarda bulunmak ve ortak araştırma konularını detaylandırmak üzere, Berlin Teknik Üniversitesi’ne ziyarette bulunacaklar.

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 33


ETKİNLİK

YTÜ 13. BAHAR ŞENLİĞİ

COŞKUYLA KUTLANDI Prof. Dr. İsmail Yüksek: Şenliğimizin amacı, öğrencilerimize çeşitli becerilerini sergileme olanağı sağlamak, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek ve pekiştirmektir. haber, MİNE ULUTAŞ

>> Her akşam yaklaşık 10.000 kişilik katılımın

olduğu Nekropsi, Erkin Koray, Pinhani, Zaga Band, Çilekeş, Kurban, Native Project, Dolapdere Biggang, Yasemin Mori, Bedük konserleri öğrencilere neşe ve coşku dolu saatler yaşattı.

Y

Yıldız Teknik Üniversitesi 13. Bahar Şenliği, 25-29 Mayıs 2009 tarihleri arasında öğrencilerin yoğun ilgi ve katılımıyla gerçekleştirildi. Üniversitemiz Halkla İlişkiler Koordinatörlüğü, Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı ve Kulüpler Birliği tarafından organize edilen şenlik; final sınavları öncesinde öğrencilere büyük moral verdi. Yoğun geçen eğitim-öğretim yılının yorgunluğunu atmaya çalışan öğrencilere akademik ve idari personel de eşlik etti ve şenlik süresince neşeli saatler yaşandı. Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinden biri olan Yıldız Teknik Üniversitesi, bilgi çağının gerektirdiği bilim dallarında çalışmalarını yoğunlaştırarak, Ülkemize verdiği hizmetlere yenilerini eklemeye çalışırken, öğrencilerinin mesleki ve meslek dışı bilimsel birikimlerinin arttırılmasına çalışmaktadır. Üniversitemiz, gençlerin sosyal, kültürel, bedensel ve düşünsel alanlarda gelişmelerine ve çağdaş, analitik düşünme alışkanlığı kazanmalarına yönelik tüm ders dışı sosyal faaliyetlerini de desteklemekte ve yerleşke yaşamı içinde her zaman bunlara yer vermektedir.

Aktiviteler, partiler, konserler, gösteriler... Her yıl düzenlen Yıldız Teknik Üniversitesi bahar şenlikleri, tarihi mekânlarıyla İstanbul’un en gözde yerleşkelerinden biri olan Yıldız Yerleşkesi’nin çiçek açtığı, insanların çimenlere yayıldığı ve coşkunun doruğa çıktığı anlara denk gelir. Öğrencilerinin kültürel ve sosyal alanda ihtiyaçlarının karşılanmasını, öğrenciler arasında dayanışma ve işbirliğinin geliştirilmesini ve etkili bir iletişim kurulmasını sağlamak amacıyla düzenlenen şenlik aracılığıyla, gündüz çeşitli sosyal ve spor aktiviteleriyle hareketlenen Yıldız Yerleşkesi, akşam saatlerinde çok renkli konserlere sahne oldu. 5 gün süren şenlik boyunca, her akşam yaklaşık 10.000 kişilik katılımın olduğu Nekropsi, Erkin Koray, Pinhani, Zaga Band, Çilekeş, Kurban, Native Project, Dolapdere Biggang, Yasemin Mori, Bedük konserleri öğrencilere neşe ve coşku dolu saatler yaşattı. 13. YTÜ Bahar Şenliği’nin açılışı olan 25 Mayıs Pazartesi günü programında sırasıyla; Modern Sirk Gösterisi, Tiyatro Gösterimi, Dans Gösterisi, Ateş Gösterileri, Konserler (Kuanta-NEKROPSİ-ERKİN KORAY) ve Sine-

34 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

ma Gösterimi yer almıştır. 26 Mayıs Salı günü gündüz saatlerinde sokak sanatçıları yer alırken; ana sahnede sırasıyla Kinda Blue, Sunburst, Negatif, YORA ve PİNHANİ konserleri sonrasında 80’ler Partisi ile eğlence devam etmiştir. 27 Mayıs Çarşamba günü Kırmızı, Silent Disaster, ZAGA Band, ÇİLEKEŞ ve KURBAN konserleri öğrencilere neşeli saatler yaşatmıştır. 28 Mayıs Perşembe günü Eva, Ayade-i Lüpriz, NATIVE PROJECT, DOLAPDERE BIGGANG konserlerini 90’lar Partisi takip etmiştir. 29 Mayıs Cuma günü Woo Hoo, YASEMİN MORİ, BEDÜK program akışıyla gerçekleşen konserler sonrasında Kapanış Partisi ile şenlik son bulmuştur. Rektör İsmail Yüksek, şenliğin açılış töreninde yaptığı konuşmada, “Üniversitemizin geleneksel hale dönüşen 13. Bahar Şenliği’ni başlatmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Üniversitelerde düzenlenen şenlikler, öğrencilerin enerjilerini üst seviyeye çıkaran ve üniversiteleriyle kaynaşıp bütünleşmelerini sağlayan etkinliklerdir. Şenliğimizin amacı, öğrencilerimize çeşitli becerilerini sergileme olanağı sağlamak, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmek ve pekiştirmektir. Çeşitli sosyal, kültürel ve spor faaliyetlerinin yer aldığı şenliğimizde, öğrencilerimizle beraber yapıcılık, dinamizm, güzel şeyler üretme coşkusunu ve duygusunu paylaşmak en büyük dileğimizdir. Yoğun bir dönemi daha tamamlarken, final sınavlarınız başlamadan önce size biraz olsun nefes aldıracak ve moralinizi arttıracak şenliğimizin keyfini çıkarın. Şenliğimizin gerçekleşmesinde emeği geçen personelimiz ve öğrencilerimize, çabalarından dolayı çok teşekkür eder, şenliğimizin herkes için eğlenceli geçmesini dilerim” dedi. II TEMMUZ / 09

Yıldızlar 35


GÜNCEL

YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ ve LEEDS METROPOLITAN ÜNİVERSİTESİ ARASINDA İŞBİRLİĞİ Üniversitemiz ile İngiltere’nin Leeds Metropolitan Üniversitesi arasında imzalanan işbirliği protokolü ile Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerine İngiltere yolu açıldı. haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ

G

Geçtiğimiz günlerde, Üniversitemiz ile İngiliz “Leeds Metropolitan Üniversitesi” arasında Lisans ve Lisansüstü eğitim programlarında işbirliğini öngören bir protokol imzalandı. Protokol imza töreni 23 Haziran 2009 Salı günü, saat 11.00’de Rektörlük Şömineli Salon’da gerçekleştirildi. Protokol ile Üniversitemizin İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü öğrencileri 3. yıllarını, Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Yüksek Lisans Programı öğrencileri ise 2. yıllarını, istedikleri takdirde İngiltere’nin Leeds Metropolitan Üniversitesi’nde sürdürebilecekler. Böylece, Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri İngiltere’de öğrenim görme şansını yakalayarak, her iki üniversitenin de diplomasını alma hakkını kazanacaklar. Protokol imza töreninde, Üniversitemiz Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek, Eğitim-Öğretim Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mesut Güner, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Güler Aras, İşletme Bölümü Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kırcaova ve İşletme Bölümü öğretim üyelerinden Doç. Dr. Yonca Gürol’da yer aldı. İmza töreni sonrasında konu ile ilgili bilgi veren Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mesut Güner, gerçekleştirmeyi düşündükleri eğitim reformu çerçevesinde, Mart ayında Almanya’da başlattıkları uluslararası üniversitelerle ilişkilerin meyvelerini vermeye başladığını ve bu işbirliği çalışmalarının Üniversitemizin gelişimine katkı sağlayacağını ifade etti. Leeds Metropolitan Üniversitesi İşletme ve Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Brian Whittington, Yıldız Teknik Üniversitesi ile çift diploma programını başlatmaktan mutluluk duyduğunu söyledi. Leeds Metropolitan Üniversitesi’nin 50 binin üzerinde öğrencisi bulunduğunu ve bunların büyük kısmının Çin, Rusya, Hindistan gibi ülkelerden gelen uluslararası öğrenciler olduğunu belirten Prof. Dr. Whittington, şimdilik iki programla başlayacak çift diploma eğitiminin yakında daha farklı alanlarda da yaygınlaşması için çalışmalar yürüteceklerini ifade etti. II

>> Prof. Dr. Brian

Whittington, Yıldız Teknik Üniversitesi ile çift diploma programını başlatmaktan mutluluk duyduğunu söyledi. 36 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 37


Y

ETKİNLİK

Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi tarafından düzenlenen “Planlama ve Mimarlık Alanının Son On Yılı” başlıklı ve Türkiye’deki şehircilik ve mimarlık alanındaki son 10 yıla ait gelişmelerin tartışıldığı sempozyum, 11-12 Haziran 2009 tarihlerinde Oditoryum Salonunda gerçekleştirildi.

‘PLANLAMA VE MİMARLIK ALANININ SON ON YILI’ SEMPOZYUMU Kentler bir taraftan özelleştirme, yerellik gibi yeni kamu politikalarının egemenliği altına girerken, yeni bir mimarlık dili de bu sürece eşlik etmektedir. haber, BURCU POLAT / HALKLA İLİŞKİLER KOORDİNATÖRLÜĞÜ

2000 yılı Türkiye için, 80’lerle birlikte benimsenen neo-liberal politikaların ve buna eşlik eden teknoloji alanındaki gelişmelerin etkisinin, toplumun tüm alanlarında görünür hale geldiği bir dönemin başlangıcı oldu. Uluslararası sermaye hareketlerine açık ve gelişmiş ülkelerin politikalarını işlevselleştiren bir çevre ülke olarak Türkiye; günümüzde dünya ve ülkedeki ekonomik, siyasi ve toplumsal krizlerden hızla etkilenmekte ve bu durumu aşmak için her alanda yeniden yapılanma arayışı içine girmektedir. Gelişmiş ülkeler de dâhil olmak üzere tüm dünya ülkelerinin yaşamakta olduğu bu krizlerin, çelişkilerin, ikilemlerin derinleşmesine karşı çözüm arama gayreti, her bilim ve meslek alanı için temel konu olarak karşımızda durmaktadır. Bu bağlamda krizler derinleştikçe, çelişkiler ve ikilemler çeşitlenip çoğaldıkça, kentsel mekânın da tartışma öznesi olma özelliği etkinleşmekte; toplumun politik ve kültürel, güç ilişkileri somut olarak kent mekânında deşifre olmaktadır. Bu nedenle mimarlık ve planlama alanları toplum nezdinde daha gözle görülür, tartışılır, eleştirilir hale gelmektedir. Sermayenin, yeni ideolojilerin ve kültürel kodların akışkanlığının her geçen gün hızlanması kentleri biçimlendiren faktörleri çeşitlendirmekte ve çok boyutlu hale getirmektedir. Bir taraftan toplumun üst ve orta-üst kesimlerine sunulan yeni yaşam ve yapı formatları, yeni malzeme ve teknolojiler kullanılarak üretilmekte iken diğer taraftan orta ve orta alt kesimler, kendi politika ve kültürlerine kentte yer açmaya devam etmektedirler. Kentler bir taraftan özelleştirme, yerellik gibi yeni kamu politikalarının egemenliği altına girerken, yeni bir mimarlık dili de bu sürece eşlik etmektedir. Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi tarafından düzenlenen bu sempozyum aracılığıyla, kent mekânını biçimlendiren mimarlık ve planlama alanlarında son 10 yıldır yaşanmakta olan değişimin ve bu değişimin arkasında yatan dinamiklerin çözümlenmesi, tartışılması, yeni bilgilerin ve bakış açılarının paylaşılması amaçlanmıştır. Sempozyumda konuşma yapan Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zekai Görgülü “Kentsel alanlarda; nüfus yığılmaları ve gelir dağılımı dengesizliğinin sonucu oluşan fakirlik ve bağlamında toplumsal sınıflar arasındaki sosyal, kültürel, fiziksel iletişimsizlik, artık gündemimizin ön sıralarına taşınmıştır. Bunların yanı sıra; gerek yerleşik, gerekse gelişme alanlarındaki sı-

38 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

nırsız, denetimsiz yapılaşma, bu yapılaşmanın kentsel topraklarla birlikte tarihi ve doğal değerler açısından neden olduğu geri dönülmez yitikler, bir diğer başat sorun durumundadır. Hemen arkasından, spekülatif arsa-arazi pazarını, yönetim yetersizliklerini, plansızlığı ya da hedeflerine ulaşmayan planları sıralayabiliriz. Dış dünyaya eklemlenme arayışındaki yanlışlar, bunun devamı olan yabancılaşma, hukuk alanındaki çelişkiler ve informal (marjinal) yapı bu özelliklerimiz ile birleştiğinde, bize ve benzer diğer ülkelere özgü bir kentleşme sürecini açıklamaktadır” dedi. Prof. Görgülü “Bu bağlamda, sorunun ya da hala çok özel bulsak da, direniyor desek de öncelikle İstanbul ile özdeşleşen bu “dram”ın, artık seyircisi olmamak zorundayız. Neden ve ne yapılmalı sorularının yanıtı ise kentleşme süreci ve planlamanın geçmişten günümüze nesnel bir muhasebesinin yapılması, belki de -kısa vade için umut taşıyacağımız göstergeler olmasa da- yönetimler ve ilgili her kurum ve kişinin içinde olacağı bir hesaplaşma ile verilebilecektir. Cumhuriyetin ilanından günümüze kadar olan dönemde, hepimizin sıkça dile getirdiği gibi, Türkiye’nin siyasal tercihleri ve ekonomik sistem seçmeleri adına iki temel kırılma noktası olan 1950 ve 1980 tarihleri ile bir yeni dönem olarak da belki 2003 sonrasını konuşacağız. Bunların tanımladığı üç farklı dönemi görmekteyiz. Ancak, artık 3. dönemi 1980-2000’li yılları başları olarak sonlandırıp, 2000 ve sonrasını, ne zaman biteceğini günümüzde tam olarak kestiremesek de bir dördüncü dönem olarak değerlendireceğiz. İşte bu sempozyum da gerek planlama, gerekse mimarlık alanında son 10 yılda olup bitenleri kuramsal, kavramsal ve yasal tabandan pratiğe kadar irdelemeyi, muhasebe yapmayı belki bir hesaplaşmaya giderek, bu doğrultuda ilgili tüm kesimler açısından değerlendirilip kullanılabile-

cek ipuçları vermeyi amaçlamaktadır” diyerek konuşmasına tamamladı.

OTURUMLAR

*

* “Mimarlık ve Planlama Alanının Son On Yılı”,

* “Küresel ve Yerel Politikaların

Planlama ve Mimarlık Alanına Etkileri”,

* “Planlama Alanında Karar Süreçlerinin ve Kamunun Düzenleyici Rolünün Değişimi”,

* “Yaşam

Kültürünün Değişimi ve Konut, Merkez İşlevlerinin Tasarımına Yansıması”,

* “Culture, Space & Revitalizati-

on APS - CSBE Network Toplantılar Serisi - Sempozya:1 Tarihi Çevrede Yenileme ve Kentsel Dönüşüm Tartışmaları”

* “Küresel ve Yerel Etkilerin Değiştirdiği Kentler ve Mimarlığın Dili”

Bilim Kurulu tarafından sempozyumda sunulmak üzere seçilen bildirilerin tümü “Bildiriler Kitabı”nda yayımlanacaktır. Ayrıca, Bilim Kurulu’nun seçeceği bildiriler YTÜ Mimarlık Fakültesi’nin ulusal hakemli e-dergisi olan ve Art& Architecture Complete ile Ulakbim Sosyal Bilimler veritabanında yer alan MEGARON’da yayımlanacaktır. II TEMMUZ / 09

Yıldızlar 39


TANITIM

Ü

Üniversitelerin önemi ve ülkenin gelişimindeki rolü Üniversiteler; yalnızca meslek edindiren kuruluşlar değil aynı zamanda bilgi ve teknoloji üreten, kamu ve özel sektörün araştırmaya yönelik problemlerine çözüm arayan kurumlarımızdır. Üniversiteler, bilgi çağındaki dünyamızda, ülkelerin uygarlık yarışındaki itici gücü, lokomotifleridir. Üniversiteler, bünyesinde yer alan bilim insanlarının, ortaya çıkan sorunlara evrensel düşünce yapılarıyla yaklaşımları ile topluma yön veren kurumlardır.

YTÜ

İNŞAAT FAKÜLTESİ Bizler, öğrencilerimizin umutlarını; öğrencilerimiz ise Ülkemizin umutlarını inşa ediyor. yazı, PROF. DR. AHMET DEMİR / İNŞAAT FAKÜLTESİ DEKANI

Özellikle Üniversitemiz gibi; bilim ve matematiksel prensipleri, tecrübe, karar ve ortak fikirleri kullanarak insana faydalı ürünler ortaya koyan mühendisleri yetiştiren kurumların, ülkenin kalkınması yolunda çok önemli payı bulunmaktadır.

Fakülte ve bölümler Yıldız Teknik Üniversitesi’nin kurucu fakültelerinden biri olan İnşaat Fakültesi bünyesinde, İnşaat Mühendisliği, Harita Mühendisliği ile Çevre Mühendisliği Bölümlerimiz bulunmaktadır. 2008-2009 Eğitim-Öğretim yılı itibarı ile İnşaat Fakültemiz Yıldız Yerleşkesi’ndeki hizmet alanlarının yaklaşık üç katına varan büyüklükteki Davutpaşa Yerleşkesi’nde bulunan yeni hizmet binalarına taşınarak, faaliyetlerini burada sürdürmeye başlamıştır. Üniversitemizin en kalabalık öğrenci sayısına sahip olan fakültemizde, 2008 yılı sonu itibarı ile 3.013 lisans ve 406 lisansüstü öğrencisi olmak üzere toplam 3.419 öğrenciyle, eğitim-öğretim ve araştırma çalışmaları sürdürülmektedir. Fakültemiz eğitim-öğretim faaliyetlerinin yanı sıra, araştırma çalışmalarında da Üniversitemizin ön sıralarında yer almaktadır. Bunlara ilaveten, Döner Sermaye İşletmesi kanalı ile özel ve kamu sektörlerine önemli ölçüde teknik destek vermektedir.

İnşaat Mühendisliği Bölümü İnşaat Mühendisliği Bölümümüz, Türkiye’nin en eski ikinci inşaat mühendisliği bölümüdür ve tarihi üniversitenin tarihi ile özdeştir. YTÜ; eğitime 1911 yılında “Kondüktör Mektabi Alisi” adı altında başlamış, kuru-

40 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

>> Üniversitemiz gibi; bilim ve matematiksel

prensipleri, tecrübe, karar ve ortak fikirleri kullanarak insana faydalı ürünler ortaya koyan mühendisleri yetiştiren kurumların, Ülkemizin kalkınması yolunda çok önemli payı bulunmaktadır. luşu 1923’ten sonra “Nafia Fen Mektebi” adı altında devam etmiş ve adı 1937’de İstanbul Teknik Okulu’na, 1969’da İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’ne, 1982’de Yıldız Üniversitesi’ne ve son olarak 1992’de Yıldız Teknik Üniversitesi’ne değiştirilmiştir. YTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümümüz yedi Anabilim Dalı ile faaliyetlerini sürdürmektedir. Bunlar; Geoteknik, Hidrolik, Mekanik, Ulaştırma, Yapı, Yapı İşletmesi ve Yapı Malzemeleri Anabilim Dallarıdır. Bölüm, Fen Bilimleri Enstitüsü ile birlikte, Geoteknik, Hidrolik, Kıyı ve Liman Mühendisliği, Mekanik, Ulaştırma ve Yapı Mühendisliği alanlarında Yüksek lisans ve Doktora programları yürütmektedir. Bölüm öğrencilerinin eğitimine katkı sağlayan, yüksek lisans ve doktora öğrencilerinin deneysel çalış-

malarını yürüttükleri ve aynı zamanda çeşitli araştır-

ma projelerinin yürütüldüğü çalışır durumda 6 adet laboratuar mevcuttur. Bunlar; Zemin Mekaniği Labo-

ratuarı, Hidrolik ve Kıyı Liman Müh. Laboratuarı, Yapı Laboratuarı, Yapı Malzemeleri Laboratuarı, Ulaştırma Laboratuarı ve Jeoloji Laboratuarı’dır.

Harita Mühendisliği Bölümü Üniversitemizdeki Harita Mühendisliği Bölümü, Ülkemizde konusunda ilk kurulan bölüm olma özelliğini taşımaktadır. Harita Mühendisliği Bölümü 1949 yı-

lında lisans öğretimine başlamış olup, bölümümüzde 1959 yılında lisansüstü programı açılmıştır. 1982 yılında yürürlüğe giren YÖK Yasası ile bölümümüzün adı

Jeodezi ve Fotogrametri Mühendisliği olmuş, 2009’da ise Harita Mühendisliği olarak değiştirilmiştir.

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 41


>> Bilgi çağındaki

dünyamızda; Ülkemizi layık olduğu yerlerde görmenin, bilimsel donanımı güçlü iyi eğitim almış mühendislerimizle gerçekleşeceğine inanıyorum.

Harita Mühendisliği Bölümü, 5 anabilim dalı ile faaliyetini sürdürmektedir. Bunlar; Jeodezi, Fotogrametri, Ölçme Tekniği, Kartografya ve Kamu Ölçmeleri Anabilim Dallarıdır.

Çevre Mühendisliği Bölümü

PROF. DR. AHMET DEMİR (Özgeçmiş) Ahmet Demir, 17.07.1959 yılında Uşak Ulubey’de doğdu. İlkokulu Ulubey’ de bitirdi. Devlet Parasız Yatılı öğrencisi olarak Afyon Lisesi’nden 1976 yılında mezun oldu. Üniversite eğitimini, 1981 yılında İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. Askerlik görevini Yedek Subay olarak tamamladıktan sonra; akademik hayata 1983 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Hidrolik Anabilim Dalı’nda Araştırma Görevlisi olarak başladı. Lisansüstü eğitimini; YTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü İnşaat-Çevre Programı’nda 1985 senesinde Yüksek Mühendis, aynı programda 1990’da Dr. Mühendis unvanları alarak tamamladı. 1988 - 1989 yılları arasında Hollanda’nın Delft şehrinde I.H.E.-MS. Sanitary Engineering kursuna katıldı. 1989 yılında YTÜ’de Çevre Mühendisliği Bölümünün kurulması ile akademik hayata bu bölümdeki Çevre Teknolojisi Ana Bilim Dalı’nda devam etti. Bu Anabilim dalında; 1991’de Yardımcı Doçent, 1995’de Doçent, 2002’de Profesör oldu. Çevre Mühendisliği Bölümünde; 2000 - 2006 yılları arasında Bölüm Başkan Yardımcısı, 2006-2008 yılları arasında Bölüm Başkanı olarak görev yaptı. Prof. Dr. Ahmet Demir, 15 Eylül 2008 tarihinden günümüze kadar, İnşaat Fakültesi Dekanı olarak görev yapmaktadır.

42 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

Çevre Mühendisliği Bölümü 1989 yılında İnşaat Fakültesi bünyesinde kurulmuş olup; 4 Profesör, 12 Yardımcı Doçent, 15 Araştırma Görevlisi, 1 Teknisyen ve 2 İdari Personel olmak üzere 34 kişilik bir kadro ile Davutpaşa Yerleşkesi’nde eğitim-öğretim faaliyetini yürütmektedir. Bölüm, hem sahip olduğu imkânlar hem de akademik kadrosu ile ülkemizin Çevre Mühendisliği Bölümleri arasında ön sıralarda yer almaktadır. Çevre Mühendisliği Bölümümüz iki Ana Bilim Dalından oluşmaktadır. Bunlar; Çevre Bilimleri Ana Bilim Dalı, Çevre Teknolojisi Ana Bilim Dalıdır.

Fakülte hedefleri Fakültemizin kuruluş misyon ve vizyonunda belirttiğimiz gibi hedefimiz; uluslararası düzeyde tanınmış nitelikte eğitim-öğretim yürütülen, akademik olarak güçlü ve toplumsal kalkınmada etkili bir fakülte olmaktır. Kendi alanında temel mesleki formasyona sahip, evrensel değerleri ilke edinen, problemlerin çözümünde bilim ve teknolojiden yararlanan ve onların gelişimine katkıda bulunan, mesleki etik kurallarına saygılı olarak uluslararası düzeyde başarılı, uygulamalarda sorgulayıcı, girişimci, ortak çalışmaya yatkın ve lider özellikleri ile öne çıkan bireyler yetiştirmek istiyoruz. Toplumda bilimsel düşüncenin ve çevre bilincinin yaygınlaştırılmasına, toplumsal işbirliği ve dayanışma kültürünün geliştirilmesine, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasına, böylece toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesine katkı sağlamayı amaçlıyoruz.

Sektörlerinde; kalitenin uluslararası düzeyde arttırılmasına, araştırma ve geliştirme faaliyetlerine öncelik kazandırılmasına, standart ve yönetmelik bilincinin yerleştirilmesine öncülük etmek istiyoruz.

Fakülte çerçevesinde yürütülen ulusal ve uluslararası projeler Fakültemiz bünyesinde yer alan İnşaat Mühendisliği, Harita Mühendisliği ile Çevre Mühendisliği Bölümlerimizin öğretim üyeleri ve yardımcıları tarafından, çok sayıda araştırma ve uygulama projeleri tamamlanmış ve önemli bir kısmı da devam etmektedir.

Son birkaç yıl içerisinde gerçekleştirilen projelerden bazıları :

*

“Yangına Maruz Kalan Yapılarda Beton Basınç Dayanımı - Renk Değişimi İlişkisinin Araştırılması”, TÜBİTAK Projesi, IÇTAG-1682.

*

“İstanbul Boğazı Hidrodinamiğinin Su Kalitesine Etkisinin Modellenmesi”, YTÜ Araştırma Fonu, 2505-01-02.

*

“Gerçek Zamanlı Kinematik DGPS Yöntemiyle Uzun Periyodlu Yapıların Dinamik Davranışlarının İncelenmesi”, TUBİTAK Destekli Proje.

*

“Yapı Malzemelerindeki Boşluk Yapısının Malzemenin Mekanik ve Fiziksel Özelliklerine Etkisi”, YTÜ Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü (26-0501-03). TEMMUZ / 09

Yıldızlar 43


>> Yorgunluğumuz, öğrencilerimizin yurt dışındaki

üniversitelerin lisansüstü eğitimi için kabul edildiklerini öğrendiğimizde mutluluğa dönüşüyor.

*

“Seramiklerin Şekillendirilmesinde Kullanılan Kalıp Alçısı Özelliklerinin İyileştirilmesi”, TÜBİTAK Proje-

*

si, Proje No: 107M214.

*

“Otoyol Katılım Kontrolünde Etkili Parametrelerin

Araştırılması: Saha ve Simülasyon Çalışması”, YTÜ

*

Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü, Proje

No: 26-05-01-02 .

*

“Demiryolu işletimindeki Hız Farklılıklarının Ve

Gecikme Yayılmasının Hat Kapasitesi Kullanım Düzeyine Etkilerinin Araştırılması”, YTÜ Bilimsel

*

“Havayolu Taşımacılığında Optimizasyon: Atatürk

Havalimanı Kapı Ataması Simülasyonu”, BAP Ko-

ordinatörlüğü Yıldız Teknik Üniversitesi Proje No:

27-05-01-06 Destekli Proje.

44 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

“Asfalt Kaplamalarda Sinerjik Fayda Kavramının Anlaşılması, Mekaniksel Performans Deneyleri Ve Bilgisayarlı Tomografi Görüntüleri Yardımıyla Deformasyon Ve Çatlama Problemlerinin Değerlendirilmesi”, TUBITAK Proje No: 106M495.

*

“Raylı Sistem Titreşimlerinin Yolcu ve Çevre Üzerindeki Etkilerinin İncelenmesi”, TÜBİTAK Mühendislik Araştırma Grubu, Proje No: 106M443.

*

“Kohezyonlu Malzeme Yataklı Kanallara Yerleştirilen Yan Savakların Etrafındaki Oyulma Derinliklerinin Deneysel İncelenmesi”, Yıldız Teknik Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü Projesi, Proje No: 27-05-01-01.

Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü, Proje No: 26-

05-01-01.

“Merkezi İş Alanlarında Tıkanıklık Fiyatlandırması: Kadıköy MİA Örneği”, YTÜ BAPK tarafından desteklenmekte olan araştırma projesi, Proje No: 2705-01-02.

*

“Hidrolik Sıçramaya Etkitilen Su Jetinin Havalandırma Verimine Etkisinin Araştırılması”, Yıldız Teknik Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü Projesi, Proje No: 27-05-01-03.

*

“Tetrapod Dalgakıranların Düzensiz Dalga Şartlarında Stabilitelerinin İncelenmesi”, YTÜ Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü Projesi, Proje No: 27-05-01-04.

*

“Düzensiz Dalga Şartlarında Perforje Kıyı Duvarlarının Hidrolik Performansının Araştırılması”, YTÜ Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü Projesi, Proje No: 27-05-01-05.

*

“Şehiriçi Şantiyeciliği için Koordinasyon ve Çevre Güvenliği Sisteminin Oluşturulması”, Araştırma Projesi, Projem İstanbul 2007/2, Sıra No:43, İstanbul Büyükşehir Belediyesi.

*

“Yeryüzünün Yapısal Özelliklerinin Belirlenmesinde CBS ve Uydu Görüntülerinin Kullanım Olanaklarının Güney Marmara Örneğinde Araştırılması”, YTÜ-BAPK.

*

“Üç Boyutlu Mekansal Nesnelerin Topolojik İlişkilerinin ve Uygulama Olanaklarının İrdelenmesi”, İBB Akademik Araştırma Projesi.

*

“ Alaçatı Örneğinde Sürdürülebilir Kıyı Alanı İzleme Modeli “

*

“Katı Atık Depo Sahalarının Geçirimsiz Taban Sistemlerinden Kirletici Geçişinin İncelenmesi ve Taban Sistemlerinin Rehabilitasyonu”, TÜBİTAK, Kod No: ÇAYDAG-105Y334.

*

“Katı Atıkların Aerobik Ayrışması Sırasında Gerekli Olan Optimum Hava Miktarının Belirlenmesi”, Yıldız Teknik Üniversitesi, Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü, Kod No: 27-05-02-01.

*

“Sızıntı Sularının Elektrokoagülasyon Yöntemiyle Arıtılması, Yıldız Teknik Üniversitesi”, Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü Kod No: 106Y083.

MÜDEK çalışmaları Fakültemizdeki MÜDEK ile ilgili çalışmalara büyük önem vermekte ve yoğun bir şekilde bölümlerimize ait lisans programlarının akreditasyon çalışmalarına devam etmekteyiz. Fakültemizin 2008-2009 değerlendirme döneminde, MÜDEK Mühendislik Eğitim Programları Akreditasyon Kurulu (MAK) tarafından ilk kez genel değerlendirmesi yapılan Çevre Mühendisliği lisans programı, ara rapor değerlendirmesi yapılan İnşaat Mühendisliği Normal ve İkinci Öğretim lisans programları ile, ara ziyaret değerlendirmesi yapılan Harita Mühendisliği Normal ve İkinci Öğretim lisans programları ile ilgili akreditasyon kararlarına göre;

*

İlk kez genel değerlendirmesi yapılan Çevre Mühendisliği lisans programına 30 Eylül 2009 tariTEMMUZ / 09

Yıldızlar 45


hinden itibaren 30 Eylül 2011 tarihine kadar geçerli olmak üzere, 2 yıl süreli Ara Ziyaret (AZ) koşullu akreditasyon verilmiştir. Bu programa ayrıca 30 Eylül 2009 tarihinden itibaren 30 Eylül 2011 tarihine kadar geçerli olmak üzere, 2 yıl süreli EUR-ACE Etiketi verilmiştir.

*

“Ara Rapor” değerlendirmesi yapılan İnşaat Mühendisliği (Normal Öğretim) ve İnşaat Mühendisliği (İkinci Öğretim) lisans programları için daha önce 30 Eylül 2009 tarihine kadar 2 yıl süre ile verilmiş olan akreditasyonlar, bir sonraki genel değerlendirme tarihi olan 30 Eylül 2013 tarihine kadar dört yıl süreyle uzatılmıştır. Bu iki programa ayrıca 30 Eylül 2009 tarihinden itibaren 30 Eylül 2013 tarihine kadar geçerli olmak üzere, 4 yıl süreli EUR-ACE Etiketi verilmiştir.

*

mühendislik hizmetleri vereceğine inanıyor; onlara bu eğitimi ve ruhu veren öğretim elamanlarımıza teşekkür ediyorum.

“Ara Ziyaret” değerlendirmesi, yapılan Harita Mühendisliği (Normal Öğretim) ve Harita Mühendisliği (İkinci Öğretim) lisans programları için daha önce 30 Eylül 2009 tarihine kadar 2 yıl süre ile verilmiş olan akreditasyonlar, bir sonraki genel değerlendirme tarihi olan 30 Eylül 2013 tarihine kadar dört yıl süreyle uzatılmıştır. Bu iki programa ayrıca 30 Eylül 2009 tarihinden itibaren 30 Eylül 2013 tarihine kadar geçerli olmak üzere, 4 yıl süreli EUR-ACE Etiketi verilmiştir.

Öğretim elemanları ve öğrencilere mesaj YTÜ İnşaat Fakültesi olarak Fakültemiz, kuruluşundan bugüne kadar yetiştirdiği mezunları ile Ülkemizin imarında ve gelişmesinde çok önemli bir fonksiyon icra etmiş ve etmektedir. Gerek özel sektörde, gerekse kamu kurum ve kuruluşlarında çok önemli katkıları bulunan mühendislerimiz, tercih edilme yönünde hep ön sıralarda olmuşlardır. Hızla artan nüfus ve buna

YTÜ’nün anlamı

>> Fakültemizin hedefi;

kendi alanında temel mesleki formasyona sahip, evrensel değerleri ilke edinen, problemlerin çözümünde bilim ve teknolojiden yararlanan ve onların gelişimine katkıda bulunan bireyler yetiştirmektir. bağlı olarak artan ihtiyaçların karşılanabilmesi, mühendislerimizin teknolojiyle olan yakın ilişkileri ile bu da eğitimin beşikten mezara kadar olan bir süreç olduğunun idraki ile mümkün olabilecektir. Her sahada olduğu gibi; fakültemiz bünyesindeki bölümlerimizin ilgi alanındaki konularda da, önemli teknolojik gelişmeler süreklilik göstermektedir. Öncelikle bu gelişmeleri öğrencilerine aktaracak öğretim üyelerimizin, her zaman olduğu gibi bu değişimleri yakından takip etmeleri, bunun yanı sıra öğrencilerimizin mezun olduktan sonra, gerek literatür takibi gerekse meslek içi kurslarla bilgilerini güncellemeleri ve üniversiteleri ile bağlarını koparmadan bilgi akışının devamını sağlamaları çok önemlidir. Bilgi çağındaki dünyamızda; Ülkemizi layık olduğu yerlerde görmenin, bilimsel donamı güçlü iyi eğitim almış mühendislerimizle gerçekleşeceğine inanıyorum. Öğrencilerimizin dört yıllık eğitim- öğretim süresi içerisinde artan zamanlarında, kendilerini meslek hayatına hazırlayacak donanımları kazanmaları için gayret sarf etmelerini temenni ederim. Genç, dinamik, teşebbüs ruhu kuvvetli mühendis adaylarımızın, gerek ülkemizde gerekse diğer ülkelerde çok başarılı

46 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

Ömrümün yarıdan fazlasını geçirdiğim bu camia, benim için elbette çok anlam ifade ediyor. Günlük hayatta da zamanımızın çoğununu bu çatı altında geçiyoruz. Elbette bazen üzüldüğümüz zamanlar da olmuyor değil. Ancak bunlar, daha iyiye ulaşmak için gösterilen gayretlerin karşılığını hemen görmediğimiz durumlardaki beklentilerin bir sonucu olarak da yorumlanabilir. Yorgunluğumuz, bir mezunumuzun başarısını duyduğumuzda, bir akademisyenimizin başarılı bir çalışmasının ödüllendirilmesinde, laboratuarlarımızın alınan projelerle zenginleşmesinde, öğrencilerimizin yurt dışındaki üniversitelerin lisansüstü eğitimi için kabul edildiklerini öğrendiğimizde mutluluğa dönüşüyor. YTÜ; Ülkemizde teknik üniversite adını almış dört üniversiteden birisi. Üniversitemiz; gerek tarihi, gerek konumu ve sahip olduğu alt yapısı, gerek öğretim elemanı kadrosu, gerekse mezunlarıyla oluşturduğu camiası ile çok önemli bir konumdadır. YTÜ çatısı altında olan bizlerin bütün çabası; Ülkemizin gelişmişlik düzeyini daha ileriye taşınması ve bilime olan katkıların sürdürülerek etkinleştirilmesi yolundadır.

Son mesaj Köklü bir geleneğe ve Ülkemizde dallarındaki ilk bölümlere sahip olan fakültemiz, Davutpaşa’daki yeni yerleşkesinde başarılı faaliyetlerine devam etmektedir. Kadrosu, alt yapısı ve birikimi ile eğitim-öğretimin yanı sıra; araştırma ve bilimsel çalışmalarda ön sıralarda yer alan fakültemiz, Ülkemizin hak ettiği yere gelmesinde, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da özveri ile gayret gösterecektir. Öğrencilerimizin üniversite hayatını en verimli şekilde geçirerek meslek hayatına atılmaları ve başarıları olmalarını temenni ederken, sözlerimi UNESCO tarafından 2007 yılında 800.doğum yılı kutlanan Mevlânâ’nın sözleri ile bitiriyorum;

Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol, Şefkat ve merhamette güneş gibi ol, Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol, Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol, Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol, Hoşgörürlükte deniz gibi ol, Ya olduğun gibi görün, Ya göründüğün gibi ol. II

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 47


48 Y覺ld覺zlar

TEMMUZ / 09

TEMMUZ / 09

Y覺ld覺zlar49


MEZUNLARIMIZ

OSMAN ERTUĞRUL - AKSARAY Osman Ertuğrul, 20 Mart 1956’da Aksaray’da doğdu. İnşaat Mühendisi olan Ertuğrul, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. Kültür Bakanlığı İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü’nde mühendis olarak görev yaptı. Aksaray Köy Hizmetleri Yol Şube’de mühendis ve şube müdürlüğü görevlerinde bulundu. Aksaray Belediye Başkanlığı görevini yürüttü. Serbest İnşaat Mühendisi olarak çalıştı.

METİN ARİFAĞAOĞLU - ARTVİN

İ K E T ’ S İ L MEC R A L I L Z I YI L D

arasında, i r le il k e tv le Mil k mümkün. si 23. Dönem a li c m e ş a M ıl t ş r le a il k ük M lı ile ve Türkiye Büy birçok Yıldız n e d e e görev alan d il s in c m e r te ü i s iz m elişim Üniversite amaçlarına ılanma ve g e p v a y e n in r e le id r n e e değ Ülkemizin y nin varoluş lis’in karar i’ c s e e it M s e r e d i iv d n Ü , şim Yıldız Teknik en Yıldızlılar lt e c ü y r. Dergimizin ı la ın r d o a iy k n e e r e tl s d leri ler ü hizmet e dızlılarla siz nemli görev ıl ö Y a ız d ın ım r ğ la a a c nıta mekanizm ha detaylı ta a d a d ın r a ıl sonraki say . tanıştıralım N KARATAŞ

Metin Arifağaoğlu, 1 Ocak 1946’da Artvin Borçka’da doğdu. İnşaat Mühendisi ve iş adamı olan Ariağaoğlu, Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Bölümü’nü bitirdi. Karadeniz Bakır İşletmeleri A.Ş. Murgul İşletme Müdürlüğü’nde İnşaat Başmühendisi olarak çalıştı. Borçka Belediye Meclisi Başkanlığı görevinde bulundu. Ankara’da faaliyet gösteren Artvin Kalkınma ve Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliğini yürüttü. 20. dönem Artvin Milletvekili olarak da Meclis’te görev yaptı.

R. HAKA

yazı, ÖĞR. GÖ

50 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 51


MEHMET ERDEM - AYDIN Mehmet Erdem, 5 Eylül 1966’da Aydın’da doğdu. Elektrik Mühendisi olan Erdem, Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Serbest ticaretle uğraştı. Erdemoğlu Halı Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ni kurdu. TEK-DER Aydın Şubesi Yönetim Kurulu Üyeliği, AY-DER Kültür ve Dayanışma Derneği Üyeliği ve Ticaret Odası Üyeliği görevlerinde bulundu.

AHMET EDİP UĞUR - BALIKESİR A. Edip Uğur, 7 Nisan 1950’de Balıkesir’de doğdu. Kimya Mühendisi ve Sanayici olan Uğur, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi Kimya Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Balıkesir Ticaret Odası Başkanlığı, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği Balıkesir Şube Başkanlığı’nı yürüttü. Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği Başkanı, 18. ve 22. dönem Balıkesir Milletvekili olarak Meclis’te görev yaptı.

MEHMET ALP - BURDUR Mehmet Alp, 30 Ekim 1953’te Burdur Bucak’ta doğdu. Makine Mühendisi ve iş adamı olan Alp, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi Işık Mühendislik Yüksek Okulu (İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi) Makine Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldu. Bucak ve Antalya’da akaryakıt istasyonu İşletmeciliği, nakliyat ve oto lastik bayiliği yapmaktadır. Bucak Belediye Meclis Üyeliği ve Belediye Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Çeşitli dernek, oda ve vakıflarda yönetim kurulu üyeliği ve başkanlığı yaptı. Bucak Eğitim, Kalkınma ve Araştırma Vakfı (BEKAV) kurucusudur. 22. dönem Burdur Milletvekili olarak da Meclis’te yer aldı.

FARUK ÇELİK - BURSA Faruk Çelik, 17 Ocak 1956’da Artvin Yusufeli’nde doğdu. Eğitimci olan Çelik, Bursa Yüksek İslam Enstitüsü’nü bitirdi. Yıldız Üniversitesi’ne bağlı Kocaeli İşletme Enstitüsü’nde iki yıl işletme eğitimi gördü. Lise öğretmenliği yaptı. Serbest ticaretle uğraştı. Yerel bir gazetenin sahipliğini ve köşe yazarlığını yaptı. Adalet ve Kalkınma Partisi Kurucular Kurulu Üyesi oldu. 21. ve 22. dönem Bursa Milletvekili olarak görev yaptı ve 60. Hükümet’te Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak atandı.

MEHMET YILMAZ HELVACIOĞLU - SİİRT M. Yılmaz Helvacıoğlu, 28 Mart 1949’da Siirt Merkez’de doğdu. Mimar olan Helvacıoğlu, İstanbul Işık Mimarlık Mühendislik Yüksek Okulu Mimarlık Bölümü’nü bitirdi. 1973 Bitlis YSE Müdürü, 1974-1977 Van YSE 14. Bölge Müdürü olarak görev yaptı. 1978 yılında Ankara’da kendi inşaat firmasını kurarak bu sektörde mesleği olan mimarlık, inşaat, taahhüt, müşavirlik hizmetlerini yürüttü. 1995’de Ankara Siirtliler Dayanışma Derneği Başkanlığı görevini yapan Helvacıoğlu, 1996 yılından beri Ankara Siirtliler Dayanışma Vakfı Kurucu Başkanlık görevini yürütmektedir. Siirt Üniversitesi Yaşatma, Kurma ve Geliştirme Vakfı Kurucu Üyesidir.

52 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

MÜJDAT KUŞKU - ÇANAKKALE Müjdat Kuşku, 20 Kasım 1958’de Çanakkale Çan’da doğdu. İnşaat Mühendisi olan Kuşku, İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Bölümü’nü bitirdi. İller Bankası’nda Kontrol Mühendisliği yaptı. Serbest Müteahhit olarak çalıştı.

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 53


AHMET KÜÇÜK - ÇANAKKALE Ahmet Küçük, 28 Ağustos 1958’de Çanakkale Çakırlı Köyü’nde doğdu. İnşaat Mühendisi olan Küçük, İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. Serbest İnşaat Mühendisi olarak çalıştı. Biga Belediye Meclis Üyeliği görevinde bulundu. 20. ve 22. dönem Çanakkale Milletvekili olarak Meclis’te yer aldı. 22. dönemde TBMM Başkanlık Divanı Kâtip Üyesi olarak görev yaptı. 23. dönemde, Başkanlık Divanı İdare Amiri oldu.

İBRAHİM HALİL MAZICIOĞLU - GAZİANTEP İ. Halil Mazıcıoğlu, 4 Kasım 1960’ta Gaziantep’te doğdu. Makine Yüksek Mühendisi olan Mazıcıoğlu, Yıldız Üniversitesi Makine Mühendisliğini (Isı proses) bitirdi. Serbest Mühendis ve İnşaat Müteahhidi olarak çalıştı. Gaziantep Şahinbey Belediyesi Belediye Başkan Danışmanı, Gaziantep Koleji Mezunları Derneği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Makina Mühendisleri Odası, Türk Tesisat Mühendisleri Derneği (TTMD), Fahri Trafik Müfettişliği, Gaziantep Ticaret Odası, Gaziantep Polis Teşkilatını Güçlendirme Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Alt Yapı ve Ulaşım Komisyonu Kent Konseyi Üyesi, Fatih İlim Araştırma Vakfı Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu.

MUSTAFA ÖZTÜRK - HATAY Mustafa Öztürk, 9 Ağustos 1953’te Hatay Dörtyol’da doğdu. Kimya Yüksek Mühendisi ve Öğretim Üyesi olan Öztürk, İstanbul Üniversitesi Kimya Fakültesi’ni bitirdi. Doktorasını İTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’nde tamamladı. Yıldız Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nde yardımcı doçent olarak göreve başladı. 1995’te profesör oldu. YTÜ Çevre Mühendisliği Bölümü’nde Çevre Anabilim Dalı Başkanlığı ve Çevre Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcılığı görevlerini yürüttü. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Geliştirme Daire Başkanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Gayri Sıhhi Müesseseler Kurulu Başkanlığı yaptı. Çevre ve Orman Bakanlığı’nda Çevreden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı oldu ve AB izleme çalışmalarında odak noktası olan projelerin kıdemli yürütücülüğünü üstlendi. Çevre konusunda uluslararası ve ulusal dergilerde yayınlanmış 50’nin üzerinde makalesi, bildirisi ve 5 adet kitabı bulunmaktadır. 23. dönemde Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Üyesi oldu.

54 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

ABDURRAHMAN KURT - DİYARBAKIR Abdurrahman Kurt, 27 Haziran 1968’de Diyarbakır’da doğdu. Yüksek İnşaat Mühendisi olan Kurt, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Yüksek lisansını Beykent Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladı. Eyüp Belediyesi, Beyoğlu Belediyesi ve İSKİ’de görev yaptı. Gönül Köprüsü Derneği Kurucu Başkanlığı yaptı. Diyarbakır Tarih, Kültür ve Turizm Derneği ile Diyarbakır Turizm Derneği Kurucu Üyeliklerinde bulundu. 23. dönemde Parlamentolar Arası Birlik (PAB) Türk Grubu Üyesi oldu.

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 55


İDRİS GÜLLÜCE - İSTANBUL MERAL AKŞENER - İSTANBUL Meral Akşener, 18 Temmuz 1956’da İzmit Gündoğdu’da doğdu. Öğretim Üyesi olan Akşener, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nü bitirdi. Doktorasını Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde tamamladı. Yıldız, Kocaeli ve Marmara Üniversitelerinde öğretim üyesi olarak ders verdi. Kocaeli Üniversitesi’nde İnkılap Tarihi Bölüm Başkanlığı görevinde bulundu. Zübeyde Hanım Şehit Aileleri Vakfı’nın kuruluşunu gerçekleştirdi. 20. dönem İstanbul ve 21. dönem Kocaeli Milletvekili olarak Meclis’te çalıştı. 54. Hükümet’te İçişleri Bakanı olarak görev yaptı. 23. dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekilliği görevine seçildi.

İdris Güllüce, 11 Şubat 1950’de Erzurum Hasankale’de doğdu. İnşaat Mühendisi olan Güllüce, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. Yüksek lisansını Gebze Yüksek Teknoloji Üniversitesi’nde Yönetim Organizasyon alanında tamamladı. Libya’da mühendis ve yönetici olarak çalıştı. Özel sektörde bir sanayi kuruluşunun hissedarı oldu ve Genel Müdürlüğü görevinde bulundu. Kartal Belediye Meclis Üyesi, 3. dönem Tuzla Belediye Başkanı, Üsküdar Belediye Meclis Üyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Başkanvekili olarak görev yaptı. “Yerel Yönetimlerin Sorunları ve Çözüm Önerileri” adlı bir kitabı yayınlandı.

ALGAN HACALOĞLU - İSTANBUL

NUSRET BAYRAKTAR - İSTANBUL Nusret Bayraktar, 1 Ocak 1951’de Rize Ardeşen’de doğdu. Makine Mühendisi, sanayici ve iş adamı olan Bayraktar, Yıldız Üniversitesi Makine Fakültesi’ni bitirdi. Serbest Makine Mühendisi olarak çalıştı. Özel bir şirketin genel müdürü olarak görev yaptı. Bademlik İlim ve Hizmet Vakfı Kurucu Üyesi ve Başkanı oldu. İstanbul İl Genel Meclis Üyeliği, Mahalli İdareler Derneği ve Mahalli İdareler Enstitüsü Kurucusu ve Yönetim Kurulu Üyeliğinde bulundu. Beyoğlu Belediye Başkanlığı görevini yürüttü. 22. dönem İstanbul Milletvekili olarak da Meclis’te yer aldı.

56 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

Algan Hacaloğlu, 10 Nisan 1940’ta Rize Fındıklı’da doğdu. İnşaat Yüksek Mühendisi, Planlamacı ve Ekonomist olan Hacaloğlu, Robert Koleji ve Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Yüksek Lisansını inşaat mühendisliği alanında ABD Carnegie-Mellon Üniversitesi’nde, işletme ekonomisi alanında da Pittsburgh Üniversitesi’nde tamamladı. DPT’de İktisadi Planlama Uzmanı, Daire Başkanı, Müsteşarlık Müşaviri ve Yüksek Planlama Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde özel sektörde “Yurtdışı İşler Genel Koordinatörü” olarak çalıştı. SHP’nin kurucu üyesi oldu. Türk Tarih Kurumu ile Türkiye Sosyal Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES) kurucu üyeliklerinde bulundu. 19, 20 ve 22. dönemde İstanbul Milletvekili, 50. Hükümet’te Devlet Bakanlığı yaptı. 20 ve 22. dönemde AGİT Parlamentosu, Türkiye-AB KPK’nın üyesi oldu. 23. dönemde Türkiye-AB KPK üyeliğine yeniden seçildi.

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 57


HASAN KEMAL YARDIMCI - İSTANBUL ÜNAL KACIR - İSTANBUL Ünal Kacır, 13 Ocak 1953’te Giresun Şebinkarahisar’da doğdu. Makine Mühendisi olan Kacır, İstanbul Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi Vatan Mühendislik Yüksek Okulu’nu bitirdi. Çalışma Bakanlığı’nda İş Güvenliği Müfettişi olarak görev yaptı. İstanbul İl Genel Meclisi Üyeliği görevinde bulundu. 22. Dönem İstanbul Milletvekili olarak da Meclis’te görev yaptı. 23. dönemde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonu Başkanı oldu.

58 Yıldızlar

H. Kemal Yardımcı, 27 Nisan 1950’de Rize’de doğdu. İnşaat Mühendisi, Sanayici ve Armatör olan Yardımcı, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi Vatan Mühendislik Yüksek Okulu’nu bitirdi. Yardımcılar Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüttü. Rizespor Kulübü profesyonel futbol takımı Genel Kaptanlığı ve Yönetim Kurulu Başkanlığı, Fenerbahçe Spor Kulübü Kongre Üyeliği, Rize Çocuk Esirgeme Kurumu, Türk Armatörler Birliği ve Türk Gemi İnşa Sanayicileri Birliği Yönetim Kurulu Üyeliklerinde bulundu. İstanbul Deniz Ticaret Odası Meclis Üyesi ve Rize Sosyal Yardımlaşma Vakfı Kurucu Üyesi oldu. Bahama Devleti’nin İstanbul Fahri Başkonsolosu olarak görev yürütmektedir. 23. dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi Milli Savunma Komisyonu Başkanı oldu.

RECEP KORAL - İSTANBUL

MEHMET CEYLAN - KARABÜK

Recep Koral, 15 Temmuz 1948’de Niğde Koyunlu köyünde doğdu. İnşaat Mühendisi olan Koral, İstanbul Devlet Mühendislik Mimarlık Akademisi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Serbest şantiye mühendisliği, Belediye’de İmar, Ruhsat Denetim ve Fen İşleri Müdürlüğü, Belediye Teknik Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Gaziosmanpaşa ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi oldu. İki Dönem İstanbul Gaziosmanpaşa Belediye Başkanlığı görevini yürüttü. İstanbul Mahalli İdareler Enstitüsü Kurucu Üyesi ve Yöneticisi, İstanbul Amatör Spor Komitesi Üyesi, Gaziosmanpaşa Güreş İhtisas Kulübü Kurucusu olarak görev yaptı. 22. dönem İstanbul Milletvekili olarak Meclis’te yer aldı.

Mehmet Ceylan, 18 Nisan 1958’de Karabük Safranbolu’da doğdu. Makine Yüksek Mühendisi, Ekonomist ve Planlama Uzmanı olan Ceylan, Konya Selçuk Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü ile ODTÜ Yabancı Diller Yüksek Okulu’nu bitirdi. İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi ile ABD Western Illinois University’de ekonomi alanında yüksek lisans yaptı. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı’nda planlama uzmanı olarak çalıştı. Safranbolu Belediye Başkanlığı görevinde bulundu. 22. dönemde Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Başkan Yardımcılığı ve Türkiye-Suudi Arabistan Dostluk Grubu Başkanlığı görevlerinde bulundu. 23. dönemde ise NATO Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Üyesi oldu.

TEMMUZ / 09

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 59


SERACETTİN KARAYAĞIZ - MUŞ MEHMET SERDAROĞLU - KASTAMONU Mehmet Serdaroğlu, 1 Temmuz 1947’de Kastamonu Taşköprü’de doğdu. İnşaat Mühendisi olan Serdaroğlu, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nü bitirdi. Taşköprü Belediye Başkanlığı görevine seçildi ve iki dönem bu görevi yürüttü. Serbest inşaat mühendisliği ve müteahhitliği yaptı. 21. dönem Kastamonu Milletvekili olarak Meclis’te yer aldı.

Seracettin Karayağız, 2 Şubat 1955’te Muş Düzkışla’da doğdu. Makine Mühendisi olan Karayağız, Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Fakültesi’ni bitirdi. Serbest piyasada ambalaj sanayi, taahhüt ve dış ticaret işiyle uğraştı. Sosyal ve kültürel alanda birçok vakıf ve derneğin kurucusu oldu. MÜSİAD’da Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyeliği ve Genç İşadamları Vakfı’nda Genel Başkanlık görevlerinde bulundu. Birçok ülkede incelemeleri oldu. Siyasi ve ekonomik konularda konferans ve seminerler verdi. 22. dönemde Muş Milletvekili olarak görev yaptı.

MEHMET HALİT DEMİR - MARDİN RECEP YILDIRIM - SAKARYA Recep Yıldırım, 1 Ocak 1949’da Sakarya Akyazı’da doğdu. Makine Yüksek Mühendisi olan Yıldırım, İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi Vatan Mühendislik Fakültesi Makine Bölümü’nü bitirdi. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı İstanbul Sanayi Bölge Müdürlüğü’nde Uzman Makine Mühendisi olarak görev yaptı. Akyazı İmam Hatip Lisesi’nde Matematik ve İngilizce öğretmenliği yaptı. Sanayi Bakanlığı Sanayi Dairesi Otomotiv Şubesi’nde mühendis olarak çalıştı. Özel sektörde Adapazarı CERSAN A.Ş. de vinç fabrikasında mühendislik yaptı ve Serbest Mühendislik ve Mimarlık Bürosu açarak ticarete başladı. Akyazı (1989-2002) Belediye Başkanlığı görevine seçilerek üç dönem bu görevi yürüttü. Sakarya Sağlık Vakfı ve Sakaryaspor A.Ş. Kurucu Üyeliği, Amatör Spor Kulüp Başkanlığı, Akyazı Sanayi ve Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyeliği ve İlim Yayma Cemiyeti Akyazı Şube Başkanlığı görevlerinde bulundu. 22. dönem Sakarya Milletvekili olarak Meclis’te yer aldı.

60Yıldızlar

TEMMUZ / 09

M. Halit Demir, 15 Haziran 1970’de Mardin Kızıltepe’de doğdu. Harita Kadastro Mühendisi olan Demir, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. İSRA Mühendislik Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı olarak çalıştı. Harita Kadastro Mühendisleri Odası Temsilci Yardımcılığı ve Kent Konseyi (Yerel Gündem 21) Komisyon Başkanlığı görevlerinde bulundu.

İLHAN EVCİN - YALOVA İlhan Evcin, 27 Temmuz 1962’de Yalova’da doğdu. İnşaat Yüksek Mühendisi olan Evcin, Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi’ni bitirdi. Yüksek lisansını Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü’nde Su-Çevre dalında yaptı. Serbest olarak mühendislik ve müteahhitlik işleriyle uğraştı. Belediye Meclis Üyeliği ve İl Genel Meclis Başkanlığı görevlerinde bulundu.

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 61


RÖPORTAJ

SEVGİ, HOŞGÖRÜ ve ARMONİ 40 yılı aşkın bir süredir Üniversitemizin bütün değişim ve gelişimine tanıklık etmiş ve katkıda bulunmuş olan değerli hocalarımızın hala ilk günkü heyecanı taşıyor olmaları, gerçekten bizleri çok etkiledi.

D

röportaj, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ

Dergimizin bundan önceki sayılarında Üniversitemizi daha iyi anlamaya ve okurlarımıza daha iyi anlatmaya çalışmak için, Üniversitemizin her aşamasına tanıklık eden hocalarımızın görüşlerine ve anılarına başvuracağımızı ifade etmiştik. İnşaat Fakültemizden Prof. Dr. Ömer Aydın ile başladığımız yolculuğumuza, bu sayımızda Mimarlık Fakültesi ile devam edeceğiz. Üniversitemize uzun yıllar hizmet eden Mimarlık Fakültemizin değerli öğretim üyeleri Prof. Dr. Müjgan SÖZEN (Mimarlık Bölümü - Yapı Bilgisi / 1961-62 girişli), Prof. Dr. M. Emre AYSU (Şehir Bölge Planlama - Şehircilik / 1962-63 girişli) ve Prof. Dr. Ali DÜZGÜN (Mimarlık Bölümü - Bina Bilgisi / 1963-64 girişli) ile çok samimi bir röportaj gerçekleştirdik. 40 yılı aşkın bir süredir Üniversitemizin bütün değişim ve gelişimine tanıklık etmiş ve katkıda bulunmuş olan değerli hocalarımızın, hala ilk günkü heyecanı taşıyor olmaları gerçekten bizleri çok etkiledi. Şimdi, hepimizin ders alması gereken bu keyifli sohbetimizi sizlerle paylaşıyoruz.

Hakan KARATAŞ: Değerli hocalarım, öncelikle röportaj talebimizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Dergimiz aracılığıyla, üniversitemizde ve görev yaptığı fakültede ki değişim ve gelişime çok yakından tanıklık etmiş olan hocalarımızla görüşmeler yapıyoruz. Sizlerle kıyaslandığımızda, Üniversitemizde daha emek-

62 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

veri kaynaklarısınız. İlk olarak, Yıldız Teknik Üniversi-

Akademiye geçiş dönemi bu kurumun tarihinde önemli bir süreç. Fakültelerin oluşumu, eğitim konusunda yeni model arayışları, yoğun çalışmalar, tartışmalar çok renkli olduğu kadar yorucu bir dönemdi. Çünkü yeni bir yapılanma dönemi başlamış, akademik ortam gündeme gelmişti. Kürsüler bu dönemde kuruldu, yeni lisansüstü eğitim programları oluşturuldu.

Müjgan ŞEREFHANOĞLU SÖZEN: Öğrenciliğimden bu yana toplam 48 yıl, yani yaşamımın büyük bir bölümü Yıldız’da geçti. Üniversiteme ayırdığım zamanı düşündükçe zaten geriye pek bir şey kalmıyor. Tabii bu bir yaşam biçimi, bunun da sevgi ile olduğunu düşünüyorum. Biz, Teknik Okul döneminden bugüne olan süreçte bütün değişimleri yaşadık. Teknik Okul’da öğrencilik döneminde Akademi olma isteğiyle yapılan boykotlara bile katıldık. Ben, 1965 yılında lisans, 1966 yılında yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Yurt dışına gitme hazırlıkları yapıyordum, ama o yıllarda okul müdürü olan Sayın Adnan Ergeneli okulda asistan olmamı önerdi. Daha önce bunu pek düşünmemiştim. İhtisas sınıfında Akustik dersinde başarılı olmam, okul birinciliğim, Hocam Şazi Sirel ile Tefken Aydınlatma Enstitüsü kuruluşu sırasında birlikte çalışmam Yapı Fiziği konularına olan ilgimi arttırdı ve akademik yaşamım bu alanda çalışmak üzere başlamış oldu. Bu durum, Mimarlık Bölümünde bilimsel açıdan belli bir uzmanlık alanında çalışacak ilk asistan olma özelliğini de getirdi sayılır.

Yapı Fiziği Kürsüsünün kurulması, laboratuar kurma çalışmaları, Yapı Fiziği Lisansüstü Programının oluşturulması hep bu dönemde başladı. Bu arada Fakülte’de asistan temsilciliği oluşturduk. Asistanlara değişik yönlerden pek çok olanak sağladık. Benim yönetimle ilgili ilk yoğun çalışmalarım ve çabalarım bu alanda başlamıştır: Asistanların öğrencilik hakları, doktora yaptırılması için yönetmelik hazırlanması, belli sürelerde yurt dışına gönderilmelerinin sağlanması gibi. Doktora yönetmeliği hazırlanmadığı için o sırada Kürsü Başkanı olan Süha hocanın isteği ile Senato’da benim için alınan doktora kararı yeterliğe dönüştürüldü. Yeterlik çalışması yaparak 1972 yılında yeterlikli asistan oldum. Yaptığım çalışmayı da bir kitap olarak bastırdım. Böylece fakültemizde bir asistana ait yayınlanmış ilk kitap oldu. 1975 yılında ise doçent oldum. Yapı Fiziği alanında hocamla birlikte iki kişiydik. Doğrusu, Yapı Fiziği Kürsüsünün, laboratuarının kurulması, lisansüstü programın açılması, derslerin oluşturulması, tezlerin yaptırılması gibi pek çok konuda inanılmaz çaba harcadık, emek verdik. Zamanla, kadromuz artmaya başladı ve giderek elemanların çoğu Yapı Fiziği lisansüstünde yetişen öğrencilerimiz oldu.

leme dönemini yaşayan bizler için sizler çok önemli tesi ile ilgili geçmişinizden bahseder misiniz?

1982’de tüm yüksek öğretimin tek bir yasa altında toplanmasıyla, üniversite dönemi başladı. Bu dönemde de, lisans ve lisansüstü eğitim programlarında birçok kez değişiklikler yapıldı. Ayrıca, akademik aşamalara da değişiklikler getirildi. Doçentlik tezi kaldırıldı. Bence bu olumsuz oldu. Hocalarımın ısrarı ile 1984 yılında profesörlüğe başvurdum. 1985 yılında senatoda onaylandı. Ancak, başka üniversiteye gitme koşulu getirildiği için yürürlüğe girmedi. Ben, profesörlük için başka bir üniversiteye hatta bize bağlı Kadıköy’deki fakülteye gitmediğim gibi, yurt içinde ve yurt dışında önerilen önemli çalışma ortamlarını kabul etmedim. Daha sonra değişen yeni kararlarla, 1988 yılında iki ayrı yasadan, yani üç kez profesör oldum. Bu dönemde fakülte kurulu, yönetim kurulu üyelikleri ana bilim dalı, bilim dalı, bölüm başkanlıkları, dört dönem senato üyeliği, lisansüstü program yürütücülüğü gibi pek çok eğitim ve yönetim alanlarında görev yüklendim. Tüm bu görevlerde de fakültemde hatta üniversitemde, bu kurumdan yetişmiş ilk bayan akademisyen olma niteliğine de sahip oldum. Bu ilkleri yaşamak, beni her zaman mutlu kıldı. Geçmişten bugüne olan süreci düşündüğümde bunun çok dolu, verimli ve olumlu geçtiğini özellikle vurgulamak isterim. Üniversitedeki görevlerimin yanında, aydınlatma ve akustik konularında ulusal ve uluslararası düzeydeki çalışmalara olan katkılarım, Yapı Fiziği alanındaki uygulamalarımın da bu süreçte yer alması benim için ayrı bir değer taşıyor. TEMMUZ / 09

Yıldızlar 63


>> Prof. Dr. Ali Düzgün:

Diğer üniversitelerin Mimarlık Fakültesi hocası olan arkadaşlarım, kendi özel bürolarında çalıştırmak için benden Yıldız Mezunu Mimar ya da Yıldız öğrencisi istiyorlar.

>> Prof. Dr. Müjgan

Şerefhanoğlu Sözen: Son yıllarda, fakültemizi ön sıralarda tercih ederek gelen öğrenci sayısında artış olduğu; ayrıca, öğrencilerin orta öğretim açısından da oldukça iyi okullardan geldikleri görülüyor.

64 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

Emre AYSU: 1962 yılında Yıldız’a girdiğimde okulumuz iki kaynaktan öğrenci alıyordu. O günün sanat okulları mezunları (%70), lise mezunları (%30) kontenjan dahilinde özel sınavla istedikleri şubeye girebiliyorlardı. O yıllarda İstanbul Teknik Okulu beş şubeden oluşmaktaydı ve iki kademeli eğitim-öğretim yapan bir kurumdu. Yıldız’da alt sınıflara yardımcı olan üst sınıflardan ağabeylerimiz ve ablalarımıza her konuda danışmamız gelenek haline gelmişti. Bunun yanında gerçekten hiyerarşiden daha fazla büyük bir dayanışma hakimdi. Öyle bir dayanışma vardı ki; eğitimde ağabey-abla-kardeş ilişkisinin dışında; en önemlisi, evde kalan öğrencilerden, yurtta kalan öğrencilere yiyecek gelir ve bu yiyecekler yurtta kalan arkadaşlar arasında paylaşılırdı. Kimi öğrencinin parası biter, diğerleri büyük bir dayanışma içerisinde onu desteklerdi. İşte böyle bir dönemde, ben lise mezunu olarak mimar olmak için bu kuruma girdim. Yıldız’ı kazanınca, doğrusu iyi yaptığımı şimdi daha iyi görüyorum. Kendimi sıcak bir aile ortamında buldum. Çünkü gerçekten değişik bir ortamı var bu kurumun. Ara sıra bazı kesintiler ve dışsal etkilenmeler olsa da bu ortam hala sürdürülmekte. 4 yılda Mimarlık (lisans) Şubesini bitirdim (1966), 1 yılda da Mimarlık İhtisas Şubesi’ndeki eğitimimi tamamladım (1967) ve İzmirli olduğum için İzmir’e döndüm. O dönemlerde Türkiye’de ilk Ege Özel Mimarlık Mühendislik Yüksek Okulu İzmir Buca’da kurulmuştu. Rahmetle ve sevgi ile andığım Süha Toner

ve İrfan Bayhan hocalarım, beni bu kuruma asistan olarak aldılar. Akademisyenlik gibi bir düşüncem olmamasına rağmen, 3 yıl asistanlık yaptım. Daha sonra 1970 yılında beni o kurumdan Yıldız’a transfer ettiler. Benim akademik hayata girişim 1967’de başlıyor ve 42 yıllık bir akademik geçmişim olmuş. Öğrenciliğimiz hep mücadele içinde geçti. O zamanlar ülkenin ekonomik durumu çok iyi değildi. Öğrenciliğimizde hem çalıştık hem de okulumuza devam ettik. O zamanlar Yıldız, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı iki kademeli eğitim öğretim yapan (4+1 yıl) İstanbul Teknik Okulu (İTO) idi. Bizim kuşak, Yıldız’ın üniversiter yapıya kavuşabilmesi için hep boykot yapmıştır. Bizim boykotlar bugünkü boykotlara hiç benzemiyordu. Çok ilginçtir; öğrenciler olarak Yıldız akademi olsun ya da üniversiter bir yapıya kavuşsun diye giriştiğimiz bu mücadeleden, kurum adına başarılı çıktık. 1969 yılında bir yasayla bu kurum, İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi olarak üniversiter bir yapıya kavuştu. Benim bir tek Teknik Okul öncesi diplomam eksik. Teknik Okul (mimar), Yüksek Teknik Okul (Y.Mimar), Akademi (Dr.), Üniversite (Doç) ve Teknik Üniversite(Prof.)’nin bütün diploma ve belgeleri müze gibi ben de mevcut. Bu belgelerin dışında asistan temsilciliği, bölüm başkanlığı, dekanlık, rektör yardımcılığı gibi görevlerle de kurumun evrimleşmesi ve gelişmesindeki bütün aşamaları aşağı yukarı biz hepimiz yaşadık. Bütün aşamalardaki zorlukları da bizler yaşadık. Lütfen yanlış anlamayın ama, kurumumuzun ve özellikle fakültemizin bu noktaya gelmesindeki temel taşları, biraz önce sözünü ettiğim kurumun gelişmesinin her aşamasında mücadele eden, bizim kuşağın oluşturduğuna inanıyorum. Bütün bu yaşanmışlıklar daha önce bahsettiğim o dayanışma ve mücadelenin ürünüdür. Bu yüzden heyecanımızı kaybetmedik. Ben 66 yaşıma basmak üzereyim ve bir yıl sonra üniversiteden, bu yuvadan ayrılmak zorundayım. Bu durum bizler için çok zor. Benim iki tane çocuğum var ama bizler Üniversitemizi büyütmekten, çocuklarımızın büyüme aşamalarının içinde olamadık. Bu açığımızı torunumuzla gidermeye çalışıyoruz. Burası gerçekten çocuğumuz gibi ve bu sevgi ve bağlılığın bizden sonraki kuşaklarca da içselleştirilmesi, korunması ve geliştirilmesi gerekmektedir. Umarım Üniversitemizdeki yeni kuşaklar

da bu heyecanı hisseder ve asla kaybetmezler. Yıldız

100. Yılına doğru gidiyor. Mimar Sinan Güzel Sanatlar ve Teknik Üniversite, bizim kurumumuzdan daha önce kurulmuş ve birçok aşamadan geçerek bugünkü düzeylerine ulaşmış olmalarına rağmen, özellikle 67. yılını idrak eden, Ülkemizin ikinci mimarlık okulu olan

(1942) fakültemizin hızlı gelişme ivmesi, kurumumuzu bu kurumlarla yarışır hale getirdi. Hem ulusal ölçekte, hem de uluslararası ölçekte ciddi bir düzeye ulaştık.

Ali DÜZGÜN: Ben bu kurumda sevgili arkadaşlarımdan daha gencim. O dönemler, 3. yedekten giremediğim ve

kazanıp da kaydını yaptıramadığım Teknik Üniversite Mimarlık Fakültesi’nden dolayı, aklımda hep Mimarlık

eğitimimi yapmak kalmıştı. Yıldız’a gelişim şöyle oldu.

Adını rahmetle anacağım ve biz eğer Yıldız’ın temel direği isek o Yıldız’ın temeli ve aynı zamanda mezunu

olan ve Yıldız’a çok emek vermiş olan Selahattin Çakal hocam ile kayıt esnasında tanıştık. “Ben İç Mimarım dedim” ve Yıldız’da Mimarlığı nasıl hallederim diye

sordum kendisine. “Siz gelin bankonun arkasına” dedi ve bana kahve yaptırdı ve beni mimar olarak almaya

karar verdi. Babamdan dolayı mobilya sektöründeki

iyi bir geleceği teperek, Yıldız’a Mimarlık Bölümüne yeniden öğrenci olarak girdim. Aynı dönemde be-

nim konservatuar eğitimim de devam ediyordu. 8

yıl konservatuarın gündüzlü kısmında eğitim aldım. Öğrenciliğim bitip 5 yılı tamamladıktan sonra, yüksek

mimar olup büromu da açtığımda hem baba sektörü

mobilya, hem mimarlık ve hem de iç mimarlık olmak

üzere üçlü kombinasyonda çalıştım. Bu dönemde, İsmet Ağar Yılmaz denen hoca beni yolda yakalayıp “Ya-

rın Ankara’ya gidiyoruz” diyerek beni Selahattin Çakal hocanın grubuna dahil etmesiyle bu sevda başladı. Başladığı andan itibaren müzisyenliği bıraktım, bir yıl

sonra büromu kapattım ve dört yıl sonra da mobilya sektöründen kendimi çektim. 44 yıl bu kurumun için-

de bulundum. Bu sürede içinde bulunduğum kuruma ve öğrencilerime verdiğim emeklerimi ve katkılarımı

helal ediyorum. Öğrencilerimiz hayata atıldığında, bizimle kurdukları ilişkiler doğru şeyler yaptığımızı gösteriyor. Biz bu üç hoca, dünyanın en zengin insan-

larıyız. Niye zenginiz biliyor musunuz? Her öğrencinin TEMMUZ / 09

Yıldızlar 65


>>Prof. Dr. M. Emre Aysu:

Osmanlı toplumundaki o çok dinli ve çok kültürlü yapı gibi, fakültemizde de değişik kaynaklardan gelen çok farklı bir yapı var. hayatta yaşarken “Allah razı olsun” dediği üç hocadan biri olmanın onurunu ve gururunu yaşıyoruz. Hizmet ettiğimize inandığımız öğrencilerimiz, bizlerin en büyük servetidir.

Hakan KARATAŞ: Bu röportaj dergimizde yayınlandıktan sonra umarım bütün genç akademisyenlerimiz bu röportajı çok dikkatli okurlar. Ben, sanki bu kuruma çok uzun süredir emek vermiş insanlarla değil de görevinin daha başında, çok hedefleri ve planları olan insanlarla görüşüyor gibiyim. Enerjiniz bana da geçti ve umarım uzun yıllar Yıldız’a hizmet etmek bizlere de nasip olur. Çok teşekkür ederim. Gördüğüm kadarıyla Yıldız’ı iş olarak değil de yuva olarak görüyorsunuz ve bu yuvanızdaki size ait özel odanız da Mimarlık Fakültesi olmuş. Diğer üniversitelerin Mimarlık Fakülteleri ile kıyasladığınızda fakültenizin ön plana çıktığı konuları bizlerle paylaşabilir misiniz? Müjgan ŞEREFHANOĞLU SÖZEN: Öteki üniversitelerle karşılaştırdığımızda, 70 yıllık köklü bir geçmişi olan fakültemizin gerek devlet gerekse özel ve / ya da vakıf üniversiteleri içinde çok ağırlıklı bir yeri olduğu yadsınamaz. Planlama ve Mimarlık olarak iki temel bölümü olan fakültemiz, alt yapısı, yetişmiş öğretim kadrosu, öğrenci kapasitesi, gelen ve mezun olan öğrenci niteliği, uluslararası ve ulusal düzeydeki ilişkileri yönünden Mimarlık lisans ve lisansüstü eğitimde ağırlıklı yerini korumaktadır. Örnek verecek olursak, özellikle Yapı Fiziği alanında yürütülen lisansüstü programı, 30 yıllık geçmişi, yetişmiş kadrosu ve çeşitli etkinlikleriyle öteki üniversitelerden farklılık göstermekte. Bunun gibi iki bölümde önemli ayrıcalıkları olan başka bilim dalları da var. Tüm dünyada her alanda gelişmelerin sürdüğü düşünülürse, fakültemizde de bunun sürdürülmesi ve kimi alanlarda olan eksikliklerin giderilmesi de kaçınılmazdır. Bu arada, son yıllarda yetişmiş öğretim elemanlarının özel üniversitelere gitmesiyle, kuşkusuz kan kaybı oluyor. Bu konuda, bizden de eski iki kuruluş olan İTÜ ve MSGSÜ Mimarlık Fakülteleri’nde de aynı durum söz konusu. Ama bu kurumların yaşaması için de, öğretim elemanına duyulan gereksinim de bir gerçek. Yenilerin yaşaması, eskilerin ise düzeylerinin korunması açısından, bu sorunun iyi bir planlama ile çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.

Emre AYSU: 1942 yılında Mimarlık Şubesinin İnşaat Mühendisliği Şubesinden ayrılması, bu alan için en

66 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

önemli başlangıç noktasını oluşturmuştur. Bizim bölümümüzün en önemli özelliği, kurucularından başlayarak tüm hocalarımızın yurt dışı, yurt içi kurumlardan mezun olmuş kendi hocalarımız olmasıdır. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Teknik Üniversitedeki Mimarlık Bölümlerinin gelişimlerinde, yabancı hocaların da payı bulunmaktadır. Bizim bölümümüzde ise tamamen kendi yapımıza uygun yetişmiş ve kendi eğitim felsefesini oluşturmuş hocaların payı büyüktür. Bizim fakültemizin öğretim kadro yapısı katı anlamda bir okulculuğa dayanmamakta, çok değişik kurumlardan mezun ve fakat uyumlu, uygulama ile ilişkileri olan elemanlardan oluşmaktaydı. Okulumuzu ve Üniversitemizi seviyoruz ama böyle bir hassasiyetimiz yok. Osmanlı toplumundaki o çok dinli ve çok kültürlü yapı gibi, fakültemizde de değişik kaynaklardan gelen çok farklı bir yapı var. Bir anımı sizinle paylaşmak istiyorum. Ben liseden mezun olduğum zaman mimar olmayı kafama koymuştum. O dönemde Teknik Üniversite, ODTÜ ve Güzel Sanatlar Akademisi’nin Mimarlık Bölümlerinin varlığından haberim vardı. Yıldız’ı (İstanbul Teknik Okulu’nu), benden bir yıl önce Yıldız’a giren kolejden bir arkadaşımdan öğrendim. Çünkü o dönemde Yıldız ağırlıklı olarak Sanat Okulu mezunlarını aldığı için, lise mezunları arasında varlığından haberdar olan yok gibiydi. Diğer üniversiteler gibi, 4 yıllık eğitim yapıyordu ama üniversite adı yoktu. Ben 4 okulun da sınavına girdim. Diğerlerinde matematik ve benzeri sınavlara girerken, buranın sınavları farklıydı. Burada lise mezunu olarak yapı bilgisi, teknik resim ve duvar örme olmak üzere 3 farklı sınava giriyorduk. Mimar olmayı hedefleyen biri olarak, bana son derece cazip geldi. Ben bu sınavları öğrenince, İzmir’de mimari bir büroya girdim ve teknik resim öğrenmeye çalıştım. Arkadaşımdan yapı bilgisi notlarını aldım. Zincirlikuyu’daki Yapı Sanat Okulu’nda okuyan öğrencilerden, bir hafta duvar örme kursu aldım. Bu kuruma bu koşullarda girdiğimi hatırladıkça, yarışmacı hırsımızın ve mücadele gücümüzün belki de buradan kaynaklandığını düşünüyorum. Bizim kuşağımızın mücadelesi hiç bitmedi. Akademi olduğumuzda, o günkü yönetim doktora yönetmeliğini bir türlü çıkarmak istemedi. Doktora yapmak istiyordum. Rahmetli doktora hocam İrfan Bayhan ile yönetime karşı büyük bir mücadele verdik. O mücadelenin de lideri benim herhalde, çünkü o dönemde Akademide yapılan ilk doktora benimkiydi.

Bu mücadele nedeni ile doktora yapabilmek, benim 11 yılıma mal oldu. Gerçekten o dönemki mücadelenin en çok içinde olan da Mimarlık Fakültesiydi. Yazacak ve söyleyecek daha çok şeyimiz var. Fırsat bulup da o dönemi yaşayan ve bugüne ulaşmış az sayıda hoca arkadaşımızın bir araya gelerek Mimarlık Fakültesinin bilinmeyen bu tür anılarını kaleme almasının gerekli olduğunu düşünüyorum.

Ali DÜZGÜN: Türkiye’de yüksek okulların kapatıldığı dönemde kapatılan yüksek okulların büyük bir kısmı, öğrencileri ve bütün yükleriyle birlikte, o günkü adıyla İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi olan Yıldız’a devredildi. Yüksekokullar bize devredildikten sonra, 50 kişilik sınıflarımız bir anda 100’e 150’ye çıktı. Hatta Mimarlık Bölümümüz 250 kişilik sınıflara ulaştı. Uygulamalı ve devamlı masa başında çizim, etüt, araştırma yapılan ve pratiğin de beraber gitmesi gereken bir meslek 250 kişilik sınıflarda gerçekleştirilmeye çalışıldı. Karaelmas Üniversitesi’nin Zonguldak Mühendislik ve Mimarlık Yüksekokulu açıldığında ve Edirne Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi kurulduğunda, sekreter masalarını omuzlarımızda taşıdığımızı biliyor musunuz? O dönemdeki arkadaşlarımın, bu kurumların kurulmasına büyük katkıları oldu. Ben öğrenci olduğumda bir tek Mimarlık Bölümü vardı. 10.000 kişi müracaat eder,

>> Prof. Dr. M. Emre Aysu:

Avrupa Birliği üç mesleğin insanlığın sağlığı, mutluluğu için çok önemli olduğunu ve belirli ölçütlere bağlı olarak eğitiminin gerçekleştirilmesini kabul etmiş durumdadır. Bunlar Tıp, Mimarlık ve Hukuk’tur.

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 67


>> Prof. Dr. Ali Düzgün:

İyi bir mimarın, birçok mesleğin bilgi birikimine sahip olması gerekmektedir. yorum. Son yıllarda, fakültemizi ön sıralarda yazarak istekli gelen öğrenci sayısında artış olduğu; ayrıca, öğrencilerin orta öğretim açısından da oldukça iyi okullardan geldikleri görülüyor. Bu arada kız öğrenci sayısı da çok arttı. Hatta erkek öğrencilerden daha fazla. Bu durum, öteki mimarlık bölümlerinde de hatta yurtdışında da benzer nitelik gösteriyor. Bütün bu gelişmeler olumlu.

ancak 50 kişi seçilirdi. Seçilen öğrencilerin kalitesini siz düşünün. O dönemde 11 dersten vizelerini geçip de 12. dersten kalan öğrencinin bütün vizeleri yanardı. Bu insanlar şimdi piyasadaki önemli işletmelerin başındalar. Jürilerde beraber olduğumuz diğer üniversitelerin Mimarlık Fakültesi hocası olan arkadaşlarım, hala kendi özel bürolarında çalıştırmak için benden Yıldız Mezunu Mimar ya da Yıldız öğrencisi istemekte ve nasıl bu kadar iyi yetiştiriyorsunuz diye sormaktalar. Sanırım bu durum biz Yıldızlı hocalar için en büyük mutluluk kaynağıdır.

Hakan KARATAŞ: Teknik Okul döneminden günümüze kadar, öğrenci profilinde sizin gördüğünüz olumlu ya da olumsuz en büyük değişiklik nedir? Müjgan ŞEREFHANOĞLU SÖZEN: Biraz önce, Emre Hoca’nın da sözünü ettiği, duvar örme sınavıyla bu okula girmek benim için de ilginç bir anı, bir anekdot gibi. Buna değinmeden geçmek istemiyorum. Sınavda ben bir baca örmeye çalışıyordum. Tek elle dolu bir tuğlayı kavrayıp yerine koymak, benim için çok zor bir işti. Zamana karşı da yarışıyorduk. Hiç unutmuyorum, yanımdaki erkek öğrenci 6-7 sıra tuğla örmüşken ben hala üçüncü sırada, elimde bir bezle, yerleştirdiğim tuğlalardan dökülen harçları temizliyordum. Tam o sırada, Selahattin Çakal Hoca beni gördü ve öteki

68 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

hocaları da çağırdı. Yanıma geldiler ve halimi görün-

ce “Allah aşkına böyle sınav olur mu? Kız öğrencilere pasta yaptırmak lazım.” dediler. Aslında çok düzgün ve temiz örmüştüm, bunun yeterli olduğunu ve bırakmamı söylediler. Bu benim için unutulmaz güzel bir anı olarak kaldı.

Teknik Okul döneminde yüksek eğitim kurumları sınavlarını kendileri yapıyor, aldıkları öğrencilerin altyapılarını belirliyorlardı. Akademi döneminde de öyle oldu. Teknik Okul döneminde lise ve enstitü girişli öğrencilere ayrı sınav yapılırdı. Öğrencilerin büyük bölümü, Anadolu kökenliydi. Kız öğrenciler parmakla sayılacak kadar azdı. Ayrı sınavlar olduğu için genelde istekli olan öğrenciler başvuruyor ve seçim bunların arasından yapılıyordu. Sonraları merkezi sistemden öğrenci alınmaya başlayınca, öğrencilerin kendi istekleri dışında puan sırasına göre üniversitelere girişleri gündeme geldi. Bu sistemin, her alan için özellikle de mimarlık için uygun olduğunu düşünmüyorum. Mimarlık eğitiminde öğrencinin, öncelikli olarak bu mesleği çok isteyerek seçmesi önemlidir. Doğal olarak, belli bir altyapısının olması da gerekiyor. Bu nedenle, merkezi sınavda belli düzeyde başarılı olan öğrencilerin, mimarlık eğitimi için ayrıca özel bir sınavdan geçmesinin daha uygun olduğunu düşünü-

Ali DÜZGÜN: Mimarlık, herkesin her istediği zaman yapabileceği bir meslek değil. Sadece teorik bilgi ile yapılacak bir iş değil. Teknoloji, hayat ve ülke gerçeklerinin hızla değişimi, tıp dışında dünyada ikinci meslek olarak kabul edilen mimarlık alanında da değişimi ve gelişimi gerektirmektedir. Tıp ve sağlık insan yaşamı için ne kadar önemli ise mimarlığın da insan yaşamına, sağlığına ve geleceğine etkisi aynı orandadır. İyi bir mimarın, birçok mesleğin bilgi birikimine sahip olması gerekmektedir. En azından, insanın yaşadığı alanları geliştirebilmek için pedagoji bilimine hakim olması beklenir. Üniversite sınavlarında tıp, hukuk gibi alanları isteyen ve örnek olarak 15. tercihinde Mimarlık Bölümünü kazanan ve konu ile ilgili hiçbir bilgisi ve ilgisi olmayan bir öğrenciden ne bekleyebilirsiniz? Sadece mezun olduğu zaman alacağı diploma kartonunu hedefleyen ve istemeden mimar olan öğrenciden fazla bir şey beklemek haksızlık olur. Bu durumun düzeltilmesi gerekir. Bazı alanlar için bazı özel seçimlerin yapılması iyi bir çözüm olabilir. Bildiğiniz gibi üniversitemize ERASMUS kanalı ile öğrenciler geliyor. Maalesef birçok dersine girdiğim ERASMUS öğrencilerinden, benim öğrencilerime göre çok daha iyi sonuç alıyorum. Sebep; her biri harika resim yapıyor, hepsinin el becerileri çok iyi. Üniversitemizde ve ülkemizde mimarlık okuyan öğrencilerin profilinin böyle olması lazım. Sanat Tasarım Fakültelerini seçen öğrenciler gibi, aynı heves ve beceriyle Mimarlık Fakültelerine müracaat etmeleri arzu edilir. Sadece bilgisayar da bu mesleğe hakim olmaya yetmez. Bilgisayar konusunda ne kadar uzman olursanız olun, eğer alan için gerekli becerileriniz yoksa bilgisayar da çaresiz kalır. Emre AYSU: Teknik Okul döneminde Mimarlık Şubesi olsun Makine ya da Elektrik Şubeleri olsun, bütün hocalarımız ve hatta öğrencilerimiz uygulamayla doğrudan ilişkiliydi. Bu tarihlerde kurumumuzda, Sanat Okulu mezunlarından her isteyeni Mimarlık Bölümüne almazlardı. Örnek olarak, torna ve tesviye gibi bölümlerden mezun olanlar Mimarlık Şubesine

giremezdi. Mimarlığa hangi meslek grupları yatkınsa onlar gelebiliyordu. Hatta onların arasından da Sanat Okullarında ön seçme yapılıyordu. Bu özellikleri günümüzde değerlendirdiğimizde, işin özü şu; ortaöğretimde gençler meslek seçimini kendi niteliklerine, becerilerine, yeteneklerine ve kültürel düzeylerine göre bilinçli bir şekilde yaparlarsa ortada hiçbir sorun olmaz. Benim dönemimde mimar unvanı ile mezun olanlar, uygulamaya ilişkin bilgilerle de donatılabildikleri için topluma hizmet sunacak hazır elemanlar olarak hayata atılıyorlardı. Çünkü mimar olmak isteği ile ön donatılarla geliyorlardı. Geldiğimiz noktada ana sorun şudur; bana göre Türkiye’de ortaöğretimde eğitim-öğretim düzeyi, bu bağlamda tercih yapabilecek öğrenci yetiştirebilme niteliğini kaybetmiştir. İkinci olarak, küreselleşme bağlamındaki dayatmalarla, bir kültür erozyonu yaşanmaktadır. Maalesef genellikle ortaöğretimdeki gencin kafasına “Hangi meslek daha çok para yapar?” ya da “Hangi meslekle en kısa sürede köşeyi dönerim.” gibi son derece anlamsız ve sağlıksız bir düşünce yerleşmiştir. Severek, isteyerek bilinçli bir seçimle meslek edinmek yerine, en kısa sürede en fazla parayı kazanmak amaç haline getirilmiştir. Böyle bir mantıkla merkezi sisteme girdiği zaman gençler, abuk sabuk sıralamalar yapar hale getirildiler. Bilinçli olanları da var, ancak çoğunluğunda durum sözünü ettiğimiz şekilde gerçekleşmektedir. Örnek olarak; gençler, Tıp’tan başlıyor Mimarlığa kadar birbirleriyle hiçbir ilgisi olmayan bölümleri sıralıyor. Sanıyorum 24 bölüm sıralama hakları var. Üçüncü tehlike ise ailelerin körüklediği, “Üniversiteye gir de hangi bölüm olursa olsun.” mantığıdır. Üç faktörü de bir araya getirdiğinizde, gençler tercih yaparken önce en çok para kazandıracak bölümü yazıyor, daha sonra ise kendini garantiye alacak bölümlere doğru sıralama yapıyor. Bizim fakültemizden bir örnek vermek gerekirse, hiç bu mesleği benimsememiş olduğunu bildiğimiz öğrencilerin 10. ya da 11. tercih sırasından bölüme girdiklerini görüyoruz ve de öğretim kadrosu olarak da bu öğrencileri mimarlık mesleğini uygulayacak meslek elemanları olarak yetiştirmeye çalışıyoruz. O zaman yapılan eğitim-öğretimde, öğretim kadrosu ve öğrenci zorlanıyor ve sonuçta mutlu olmayan küskün insanlar üretiyoruz. Bunun çözümü için, Mimarlık Bölümüne girecek olan öğrencilere ayrı bir sınav yapılması için YÖK’e diğer mimarlık bölümleri ile birlikte başvurduğumuzu anımsıyorum, ancak sonuç alamadığımızı da burada belirtmek isterim. Üniversite sınavı iki kademe de yapılabilir. İlk aşamada üniversitelerde yer TEMMUZ / 09

Yıldızlar69


alabilecek öğrenciler belirlenebilir ve ikinci aşamada ise Temel Alanlar koşulu ve sınırlaması konabilir ve öğrenciler ona göre tercihlerini ve sıralamalarını yaparlar. Avrupa Birliği üç mesleğin insanlığın sağlığı, mutluluğu için çok önemli olduğunu ve belirli ölçütlere bağlı olarak eğitiminin gerçekleştirilmesini kabul etmiş durumdadır. Bunlar Tıp, Mimarlık ve Hukuk’tur. İnsan yaşamını doğrudan etkileyen üç temel meslek alanı. Bu kadar yaşamsal olan üç meslekte, tesadüfi olarak girmiş ve mezun olmuş bir kişinin mutlu etmesi ve mutlu olması olanaksız görünmektedir. 1996 yılında rektör yardımcısı olarak yönetimde görev aldığımda, Üniversitemizdeki eğitim-öğretim ile ilgili reformist-çağdaş yeni kararlar alındı. Analitik düşünceye sahip öğrenciler yetiştirebilmek için yeni bir eğitim profiline gereksinme olduğuna karar verildi. Bunun için de tamamı olmasa da yabancı dil destekli eğitim-öğretim modeli hayata geçirildi ve Yabancı Diller Yüksek Okulu açılarak bir yıl zorunlu yabancı dil öğretimi yapıldı. 8 yıllık rektör yardımcılığım döneminde, her yıl gelen öğrencilere anket uyguladık. Üniversitemize gelen öğrenci profilinin değiştiğini gördük. Kolejlerden ve Fen Liselerinden gelen öğrenci sayısı artmaya başladı. Çok önemli gibi görülmeyen bir değişiklikle, nitelikli öğrencileri üniversitemize yönlendirmeye başladık.

Hakan KARATAŞ: Değerli görüşlerinizden benim anladığım Mimarlık okumak isteyen öğrenciler alan ile ilgili bilgi, beceri ve istek açısından hazır gelmek zorundalar. Uzun yıllar bu kuruma hizmet etmiş değerli hocalarımız olarak sizlerin biraz önce bahsettiğiniz mücadeleler sonucu oluşturduğu bir Yıldızlı kültürü ve felsefesi var. Yıldız kültürüne sahip çıkmak ve korumak adına daha yolun başlangıcında olan genç akademisyenlere ne tavsiye edersiniz? Emre AYSU: Yalnız şunu belirtmek isterim. Değerler sistemi deyince, bizler Yıldız’a özel bir değer ya da kültür geliştirmedik. Bizler Cumhuriyet çocuklarının

70 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

çocuklarıyız. İlkokuldan başlayarak zaten Cumhuriyet ilkelerine bağlı belli değerlere sahip bireyler olarak yetiştirildik ve bu değerleri Üniversitemize taşıdık. Bizim genç akademisyenlere öğütleyeceğimiz değerlerle, bugünkü küresel dünyanın ön plana çıkardığı sermaye odaklı her şeyi tüketmeye dayalı değerler arasında büyük bir fark var. O yüzden, dinlenmeyeceğini bile bile öğüt veren yaşlılara benzemek istemiyoruz. Biz onların yanında biraz romantik kalırız. Ancak şunu söyleyebilirim; çalışmak, çalışmak ve çalışmak. Kavga etmeden, paylaşarak, hep beraber hareket ederek çalışacaklar. Bizler tek başımıza bir şey olmadık, beraber hareket ederek bir yere geldik. Şimdi bireyler, ben odaklı anlamsız bir yarışma içindeler, bu beni kurumun geleceği için korkutuyor. Önemli olan takım çalışması içerisinde hep beraber aynı yöne hareket etmektir. Böyle davranırlarsa hepsi beraber değer olurlar. Önemli olan takımın yıldız oyunculara sahip olması değil, takımın yıldız olmasıdır.

Müjgan ŞEREFHANOĞLU SÖZEN: Bizim felsefemiz hep bir şeyler oluşturmak ve gerçekleştirmekti. Emre hocanın dediği gibi sürekli çalıştık, fakültemizin gelişmesine dolayısıyla kurumumuzun ulusal ve uluslararası düzeyde belli bir yere taşınmasında hep katkıda bulunduk. İyi bir altyapı oluşturduk. Kurumu çok sevdik ve sahiplendik. Bu sahiplenme duygusu daha da çok sevgiyi ve özverili çalışmaları getirdi. Üniversitelerin gelişmesinde, tanınmasında pek çok etkenin yanında akademisyenlerin nitelikleri ön planda gelmektedir. Bir başka deyişle, kişilikli, donanımlı, üretken, çağdaş, kurumunu özümseyen, ona sahip çıkan akademisyenlerin yetişmesi, o kurumların yücelmesinde temel etkendir. Ben, genç akademisyenlerin bu düşünceler doğrultusunda yaşamlarını sürdürmelerini ve kuruma, işlerine, öğrencilerine, arkadaşlarına karşı sevgi yüklü olmalarını öneriyor ve böyle olduğuna da inanıyorum. Ali DÜZGÜN: Emre hocanın dediği gibi takımda yıldızlar varsa bu yıldızların seçimi de Yıldız tarafından yapılmalıdır. İnsanın Yıldız konusunda biraz fanatik olması gerekir. Hakan KARATAŞ: Son olarak Yıldız Teknik Üniversitesi’ni sizin için anlamını tek bir kelimeyle tanımlayabilir misiniz? Müjgan ŞEREFHANOĞLU SÖZEN: SEVGİ. Emre AYSU: SEVGİ ve HOŞGÖRÜ. Ali DÜZGÜN: SEVGİ ve ARMONİ. Hakan KARATAŞ: Değerli hocalarım hepinize çok teşekkür ederim. Sizin gözünüzle Yıldız’a bakmak ve anlamaya çalışmak, benim için büyük bir deneyim oldu. Umarım sizin sürdürdüğünüz mücadeleye bizler de genç nesil olarak destek verebiliriz. Sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. II TEMMUZ / 09

Yıldızlar 71


ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ

HAYAT SEÇİMLERDEN İBARETTİR DEMET ERÇELİKCAN / İSTATİSTİK BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ

Jerry, çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi. Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu bir şey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile. Bu adam, bu halde bile nasıl iyimser olabiliyor? Birisi nasıl olduğunu sorsa; “Bomba gibiyim” diye yanıt verirdi hep... “Bomba gibiyim.” Jerry bir doğal motivasyoncuydu... Yanında çalışanlardan biri o gün kötü bir günündeyse Jerry yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağını anlatırdı. Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni... Bir gün Jerry’ye gittim. Anlayamıyorum dedim. Nasıl olur da, her zaman, her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun. Nasıl başarıyorsun bunu? Her sabah kalktığımda kendi kendime Jerry bugün iki seçimin var: Havan ya iyi olacak, ya kötü derim. Havamın iyi olmasını seçerim. Kötü bir şey olduğunda yine iki seçimim var: Kurban olmak, ya da ders almak. Ben başıma gelen kötü şeylerden ders

almayı seçerim. Birisi bana bir şeyden şikayete geldiğinde, yine iki seçimim var. Şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek. Ben

72 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

hayatın olumlu yanlarını seçerim. Yok yahu, diye protesto ettim. Bu kadar kolay yani? Evet, kolay dedi Jerry. Hayat seçimlerden ibarettir. Her durumda bir seçim vardır. Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin. Sen insanların senin tavrından nasıl etkileneceklerini seçersin. Sen havanın, tavrının iyi ya da kötü olmasını seçersin... Yani sen, hayatını nasıl yaşayacağını

seçersin!

Jerry’nin sözleri beni oldukça etkiledi. Onu, uzun yıllar görmedim ama hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım. Yıllar sonra, Jerry’nin başına çok tatsız bir şey geldi. Soygun için gelen hırsızlar, paniğe kapılıp, Jerry’yi delik deşik etmişler. Ameliyatı 18 saat sürmüş, haftalarca yoğun bakımda kalmış. Taburcu edildiğinde, kurşunların bazıları hala vücudundaymış.

Ben yaşamayı seçtim Ben onu, olaydan altı ay sonra gördüm. Nasılsın? diye sorduğumda, bomba gibiyim dedi bomba gibi. Olay sırasında neler hissettin Jerry dedim. Yerde yatar-

ken, iki seçimim var diye düşündüm.

Ya yaşamayı seçecektim, ya ölümü. Ben yaşamayı seçtim. Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi! Ambülansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı. Bana hep iyileşeceksin merak etme dediler. Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla sürerlerken, doktorların ve hemşirelerin yüzündeki ifadeyi görünce ilk defa korktum. Bu gözler bana; “adam ölmüş” diyordu. Bir şeyler yapmazsam, biraz sonra ölü bir adam olacaktım gerçekten. Ne yaptın? diye merakla sordum. Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve bağırarak herhangi bir şeye alerjim olup olmadığını sordu. Evet diye yanıt verdim. Var.. Doktorlar ve hemşireler merakla sustular. Derin bir nefes alarak kendimi toparladım ve bağırdım: Benim kurşunlara alerjim var! Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar. Tekrar bağırdım. Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin. Otopsi yapar gibi değil. Jerry, sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük katkısı ile yaşadı. Yaşaması bana ders oldu. Her gün, hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim ve her şeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu.

Peki, neden böyle bir hikayeyle başladım? Görüyoruz ki; ekonomik kriz tüm dünyayı etkisi altına aldı. Görüyoruz ki; kardeşim, hemşerim dediğimiz insanlar, bir parça çıkar uğruna bizi kandırıyor, bizden çalıyor. Görüyoruz ki; kendimiz seçip rahatlıkla bizi temsil eder, hakkımızı savunur dediğimiz insanlar, politik kavga ve gerginlik telaşı içinde bizi unutmuşlar. Görüyoruz ki; komşu ülke dediğimiz ya da destek beklediğimiz ya da sırt dayadığımız ülkeler, iki parça çıkar uğruna birbirlerini yakıp yıkabiliyor. Görüyoruz ki; mutluluğu paraya, huzuru toprağa tercih eden insanların sayısı çöldeki su birikintisi kadar az ve yine görüyoruz ki; bunun en büyük sonucu ve yükü biz gençlerin omuzları üzerinde. Peki, ne yapmalıyız?

Önümüzde iki seçenek var: Vazgeçmek ya da değiştirebilmek için mücadele etmek ve böylece

ümitlerin ümitsizliğe, hayallerin, planların kâbuslara dönüşmediği bir dünya yaratmak. Cevabı size bırakıyorum.. II TEMMUZ / 09

Yıldızlar 73


ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ

BİR BAŞKA İSTANBUL OSMAN YALÇINKAYA / MATEMATİK BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ

Kim bilir bundan önce kaç dergide, kaç kitapta, hangi TV programında anlatıldı İstanbul, daha doğrusu anlatılmaya çalışıldı. Önceleri yaşanabilecek elverişli bir yer olarak görüldü, yerleşildi. Sonra, belki daha “stratejik” kelimesi yokken bu sıfat yakıştırıldı ve içine sığınıldı şehirlerde. Bu sıfat çok değerlendi ki; devletler “başşehir” yaptılar İstanbul’u. Yaşandıkça bu şehrin içinde imar edildi, imar edildikçe daha da değerlendi. Yıllar geçti yetmedi tüm yapılanlar, kalmamıştı İstanbul için yapılabilecekler diye düşünülürken uğruna savaşlar yapıldı. Farklı devletler istiyordu, herkes İstanbul’u ister oldu, çünkü herkes en güzeli isterdi! Zaman geçti, insanlar geçti, yaşamlar değişti; bu sefer efsaneler çıktı ortaya, ne de olsa asırlardır yaşanıyordu burada.

Zaman geçtikçe hayatın çok farklı noktalarında yer aldı İstanbul, kimi zaman mizah konusu oldu, kimi zaman romanlara ev sahipliği yaptı, sanki üzerinde yaşayan gerçek insanlar yetmiyormuş gibi bir de roman karakterleri sahiplendi burayı. Savaşlarda yaralar aldı, aldığı yaraları farklı

eserlerle tedavi etti. Üzerinde filmler çekildi, hava kirliliğinden de bahsedildi ne kadar zengin olduğunda da. Fotoğrafçılar onu çok fotojenik buldu, iş adamları çok değerli, yazarlar çok cömert, devletler stratejik. İçinde yaşayan kimileri yaşanmaz burada dedi, kimileri ise bir ömre bedel buldu. Denizinden balık tutarak geçimimizi de sağlattı bize; plajlarında ılık sularıyla keyif de sürdürttü; yeri geldi çilesiyle canımıza da okudu. Sanırım başta söylediğim bu anlatma isteği bu yüzdendir, çok malzemesi var çünkü bize vereceği İstanbul’un. Biz de onu isimleriyle, romantizmiyle, muzipliğiyle bir kez daha hatırlayalım bu satırlarda;

74 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

üzerinde her geçen şeyle, olayla beraber yeni ufuklar açan bu şehirden, kendisine yeni ufuklar açmasını isteyerek. Burada Necip Fazıl’ın İstanbul’u diyerek onun “İstanbul’a Hasret” kitabından hareketle, biraz romantizm yapıyoruz. Onun kitabındaki bazı noktalardan hareketle, biraz etraftan derlediğimiz romantizmi sunduktan sonra halkın içinden birisi olan Sami Bey ile konuşmamızı sunuyoruz. İyi eğlenceler.

dan. Ama İstanbul’un martıları paylaşmayı severler ve simitlerini insanlarla paylaşırlar. Biz sanırız ki insanlar besler martıları; yesinler ki yaşasınlar, yaşasınlar ki uçuşsunlar Şirket-i Hayriye’nin arkasından. Onlar da bizi besler ki binelim o vapurlara. Bu böyle kısır döngüdür, ama burada karlı çıkan hep İstanbul olur. Unutmadan, simit yerler dedik değil mi? Hatırlatmakta fayda var, martılar etçil hayvanlardır; ama onlar da alışmışlar artık insanların yediğine, etçil yaşamdan simitçil yaşama adapte olmuşlar. Gördünüz mü? Simitleri bile söz etmeye değer İstanbul’un. Hele ki taş fırından yeni çıkmış çıtır çı-

tır ve sıcacık bir simite, yanında sıcacık çayla beraber kim hayır diyebilir soğuk karlı bir günde? Gerçi çok kar yağmaz İstanbul’a, ama bir kar yağmaya görsün, o zaman da esaslı yağar. Doyulmaz da tadına! Bembeyaz bir örtü oluverir koca şehrin üzerinde. Ortada bir mavi şerit eğri büğrü ve yer yer demiryolu keser siyah, tahta traversleriyle bu örtüyü. Bir annenin

örtüyü açık yer kalmasın diye çekiştirmesi gibi, kar yağarak oraları kapatmaya, örtmeye çalışır, ama ne deniz izin verir mavisinin engellenmesine, ne de kara dumanlı kara tenli şimendiferler,

sim vardır, çocuklar! Alarak altlarına annelerinin rengarenk çamaşır leğenlerini, kayarlar yokuşlardan hep beraber çığlık çığlığa. Tabi ki bu da eski de kaldı, şimdi kaymaya kalksan yokuş sonu araba altında kalırsın, aman dikkat! Şu beyaz güvercinlerin semasında uçuştuğu ilahi şehri görüyor musunuz? İşte burası! Bu ne kadar çok güvercin diye sakın hayrete düşmeyin. Burası güvercin

mahşeridir ve orada insan cemaat, nebat her şey güvercinleşmiştir. Martıların hakkını biraz önce verdik alınmak yok. Bak sokaklarda gezinen insanlara! Kadın erkek herkesin bir güvercin gibi süt beyaz sakalı var. Paris’in tahta, Berlin’in asfalt kaldırımları olabilir fakat dikkat et masallarda bile İstanbul’un sokak-

ları kadar beyaz, yumuşak, ipek kaldırımlar duyulmamıştır. Şu gördüğün beyaz mabetlerin beyaz

kubbeleri, Kağıthane deresinin getirdiği, platinden daha kıymetli ve daha beyaz bir madenle kaplı. Ah Boğaziçi ahh.. Bak, iki tarafında bembeyaz vapurlar işlemekte. Siyahlık namına yalnız bu vapurların dumanı göze çarpıyor.

aralıksız sefer yaparak Anadolu ile İstanbul arasında. Bu tatlı çekişmenin arasında ise hep eğlenen bir ke-

Necip Fazıl’ın İstanbul’u Necip Fazıl, bizim, “Eski İstanbul” dediğimiz İstanbul’u anlatıyor “İstanbul’a Hasret” isimli kitabında. Bizim “Eski İstanbul” dediğimiz İstanbul, 1940’lar ve sonrasına denk geliyor. Hani babalarımız hatırlar, plajlarında eğlenirdik, sahillerinde balık tutardık diye, sonra dedelerimiz devreye girer. Onların daha da çoktur hatıraları, babalarımızı bastırırlar. Ama “İstanbul’a Hasret” kitabında ise dedelerimizin de anlattığı İstanbul bir kenara, daha da gerilere gidilmiş.

İstanbul’da Eyüp Camiindeki martıyı anlatıyor Necip Fazıl, o martı ki tüm şehirce tanınan martı, yani anlayacağınız tüm şehrin arkadaşı o. Düşünebiliyor musunuz, şehri arkadaş edinmiş

bir martı ve bir yazar kendisinden bahsediyor. İnsanlardan daha çok tanıdığı var. Ama hakkı da var buna, çünkü İstanbul martıların şehridir, kimse

martıları İstanbul’dan alamaz, martıları da onu bırakmaz. Her gün martılar o kadar çok simit yer ki, fırınlar simit çıkarmaya yetişemezler ateşli ocakların-

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 75


Bu sırada Mimar Koca Sinan’ın ruhu yükseklerden sesleniyor:

Pabuç eskisi dolu antikacı vitrinleri kadar boş kafalı kâfirler! İstanbul’u, karın imar ettiği kadar ben bile imar edemedim. Ama hele güneş çıksın da görüşürüz... Yalnız Şirket-i Hayriye çileden çıkarır insanı çağ dışı kararlarıyla. O laf edilemeyecek yandan çarklı dumanlı vapurları yok mu, onları neden Avrupa yakasında son tiyatronun saatinden önce kaldırırlar ki? Tiyatroyu izlesen, evine dönemeyeceksin. Vapur sefamızı da alıyorlar elimizden, tiyatromuzu da. Bir de vapurların kaptanlarıyla ahbaplığımızı. Eskiden kaptanlar

yalıların balkonlarında beyefendilere selam verirlerdi, şimdi iskeleden iki kelamı bir araya getiremez olduk. Ah şu zamane gençleri yok

mu, çalıyorlar Avrupai gürültüleri, kafamız Alman şimendiferlerin kazanına dönüyor. Hep vapur mu vardır sanırsınız İstanbul’da. Martıların vapurlara konması ne kadar doğal geliyorsa, insanların da tramvaylara asılması o kadar olağandır burada. Tabi bazen uyarı gecikmez; “Asılmayın beyler depoya gider!”. İstanbul’un vapur güzergâhına, vapurlara eşlik eder gibidir; bu tramvaylar da, sararlar dört bir yanını İstanbul’un. Bunlardan bir Suadiye tramvayı vardır ki tam evlere şenlik. Arkadan düdüğünü

öttürmeden bir gelir, korkudan dizleriniz kesilir vallahi. O tramvay, dünyanın en illet şeyidir zaten. İçine tüm İstanbul’u doldursanız, o kadar kalabalık olmayacağına inanmanız için ne yapayım? Biletçi efendi o kalabalıkta biletlere bakayım diye önden başlar, insanları yara yara arkadan bir çıkar ki sormayın...

Sami Bey’in İstanbul’u.. Sami Bey, tam eski İstanbul beyefendilerinden. En güzel zamanlarını yaşamış İstanbul’un. Anlatırken gözlerinin dol-

duğunu sanırken, bir bakarsınız meğer kendisi Suadiye plajında yüzüyordur; gözlerindeki nem o yüzden. Plajdan çı-

para vermezdik” diyor, para kıymetliymiş tabi. 1. Mevki 5 kuruş, 2. Mevki 3 kuruş olurmuş onlar da 2 kuruşu biriktirirlermiş.” Şimdi ki gibi zenginlik yok hesabımızı bilirdik” diyor. Hafta sonları, pantolonlarını evde kendileri ütüler ve biriktirdikleri paralarla Beyoğlu’na inerlermiş. “Zaten bizim okul da yakındı oraya, Saint Benoit’dan yürü Karaköy’e, oradan binersin tünele, işte sana Beyoğlu. Hani dünyanın kalbi neresidir

desen orayı gösterirler sana hiç tereddütsüz.”

Sami Bey anlatırken eski İstanbul’u, hem kendi gençliğini hatırladığından hem de şimdi o güzellikleri yaşayamadığından doluyor gözleri. “Eskiden iş dönüşü binerdim vapura, herkes beyefendi, herkes hanımefendi. Herkesin vapurda oturduğu yer bellidir. Kimse farklı yere oturmaz, ahbaplarıyla sohbet eder. Vapurlar edebiyatın da can damarıdır, orada konuşurduk köşe yazarlarıyla, günlük olayları takip eder, kitap tartışmaları yapardık. Sabahleyin aldığın gazetedeki yazıları vapurda tartışırsın yazarlarıyla, var mı bundan güzeli... Evine gelir TRT radyosunda çalan

sanat müziği alır götürür seni, ya babanı hatırlarsın şimdi elini öpemediğin, ya eşini çağırırsın yanına; hanım kahveyi boş ver, gel hele yüzünü görelim.”

“Hafta sonu olsun da gezelim diye beklemezsin. Alırdım bazen iş dönüşü 10 beygirlik Johnson’u omzuma, o zamanlar öyle herkeste 10 beygirlik deniz motoru nerede tabi, lükstü, baban da sandalı çözerdi. Babaannen semaveri taşır. Kıyıdan açılıverirdik İstanbul’un gece bile mavi olan denizine. Sen bilmezsin, Küçükyalı’da Çamlık gazinosu vardı, oradan hoş müzikler dinlerdik, bir elimizde çay bardağı, diğer elimizde misina... Ucuna balık gelse ne olur gelmese ne olur... Ama gelince de hiç fena olmaz hani... Cumartesi sabahları da çıkardık yine sandalımızla. Öyle açılmaya gerek yok denizin dibini görürdük zaten. Al-

tımızda kovalamaca oynayan istavritleri, şimdi saatlerce bekleyip tutamayacağımızı bilseydik o zaman, misinayla değil elimiz uzatıp tutardık. Ama misina da daha bi keyifli be evlat. Motoru

dönüşte İdealtepe’ye kadar omzumda götürür, Nejat amcanlara bırakırdım.. Vay be gençmişiz o zamanlar! Altıntepe’den İdealtepe’ye kadar omzumda, o koskoca motoru nasıl taşırmışım?“ O sıralarda birkaç damla yaş süzülüyor Sami Bey’in gözünden, hem gençliğini hatırlıyor şimdi bardağı zor tutan bir zamanlar koca deniz motorunu taşıyan ellerine bakarak, hem o günleri özlüyor... Sonra birden en üst katta olmasına rağmen, sadece birkaç santimetresini gören balkonundan seyrettiği denizden alıyor gözlerini ve “eskiden bu balkondan kıyıda

bizim sandalda çay içen aileleri görürdük, şimdi ne mümkün” diyor. Başımla hayretler içinde oradan

görülemeyecek sandalları tasdik ederken gülüyor ve masal anlattım sana masal diyor. Hani masal hayal ürünüdür ya gerçek değildir, bunlar da masal diyor. Yine başımla onaylıyorum, çünkü o günleri gözümün önüne getirmeye çalışırken birden acı bir korna sesi karışıyor köşedeki gavur kahvehanesinden gelen zıpır müziğe ve yine gözümün önüne getiremiyorum o günleri... Evet masalmış dedeciğim diyorum ve çay bardaklarını mutfağa götürüyorum, dedemi denizi görmeye çalışırken gözleri yaşlı bırakarak... II

kınca aldığımız simitlerden şu an bir tane kalsa o günlerden, müzayede de satılır diyor. Ne değerli simit ki bu diye sorunca da anlatıyor, öyle bir anlatıyor ki susamların simit üzerindeki dizilişlerini sanki daha dün yemiş gibi, içiniz gidiyor, canınız çekiyor. Bir an içiniz burkuluyor ben simit

yememişim diye...

10 kuruşa aldıkları aylık tramvay biletlerinden bahsediyor. 2. mevki de giderlermiş okullarına Beyoğlu tramvayıyla. “1. mevki daha pahalı olurdu, o yüzden ona

76 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 77


ÖĞRENCİ KÜRSÜSÜ Şiddet vakaları ne yazık ki hane içi ile de sınırlı değil. “İş yerinde psikolojik taciz” olarak tanımlanan Mobbing kavramı için Google’da her gün daha çok “görüntülenen sonuç” çıkıyor. İronik şekilde, eğitim düzeyi

veya kariyer basamakları arttıkça karşılaşılma sıklığı da artıyor. Ortam dışlamaları, iş baskıları, iş

RADYOAKTİF ETKİ (!)

engellemeleri ve hatta iş tuzakları, işten ayrılma gibi oldukça olumsuz ve geri dönülmesi oldukça güç olan sinir sistemi deformasyonları gibi kritik sonuçları beraberinde getiriyor. Mobbing ile en çok kim karşı karşıya geliyor dersiniz?

Buraya kadar ağırlıklı olarak bayanların maruz kaldığı (fiziksel ya da psikolojik) şiddet üzerine idi yazı ve yine genel itibari ile beyleri “tahrip gücü yüksek radyoak-

tif etki” kılığına soktu. Fakat kadının

erkeğe uyguladığı psikolojik şiddet de, hepimizin malumu.

Bununla birlikte, kadının erkeğe uyguladığı fiziksel kuvvet -bu sayı da sandığımız kadar az değil- olayın medyatik boyutu ele alınarak haber yapıldığında, uyandıracağı etki klişeleşen “adam köpeği ısırdı” başlığı ile yapılan haberden pek de farklı olmazdı. II

ASLIGÜL TOPUZ / İŞLETME BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ

Şiddet, sözlük bir fizik terimi olarak hareketin, kuvvetin ya da gücün derecesi, yeğinlik anlamına geliyor. Ancak günlük yaşantımızda iletişimimizi sağladığımız konuşma dilinde sözlük kullanmadığımız için, toplumlarda şiddetin çağrıştırdığı ilk anlam, kaba kuvvet olarak da tabir edilen ve maalesef “aile içi” kavramı ile özdeşleşmiş fiziksel güç olarak tanımlanıyor.

Çoğunlukla gelişmemiş toplumlarda karşılaşıldığı sanılan şiddet; aksine, gelişmiş ülkelerde de düşünüldüğünden oldukça sık karşılaşılan bir davranış biçimi. Somutlaştırmak gerekirse; Avrupa,

Amerika ve Asya’nın bazı belirgin ülkelerini kapsayan bir araştırma sonucu, bu araştırmanın yapıldığı tüm ülkelerde bayanların maruz kaldığı şiddet oranının en az %12 ile Norveç’te olduğunu gösteriyor ki; bu sonuç toplumda yaşayan tüm kadın nüfusuna oranlandığında ortaya çıkan sayı hiç de az değil. Bunun yanı sıra, toplumlarda yine en çok bayanların maruz kaldığı psikolojik şiddet, yani baskı, fiziksel şiddetten daha yıkıcı ve rakamlara dökülemeyecek, oranlanamayacak kadar sıradanlaşmış.

Üzerlerindeki ek sorumluluklar nedeniyle çoğunlukla erkeklerin yaşadıkları düşünülen bir dışavurum olan fiziksel ve psikolojik şiddet, bireyin toplumun çeşitli yer ve kademelerindeki hoşnutsuzluğunun ileri dereceli bir yansıması ve mutasyona uğramış bir zincirin halkası. Birçok psikolog ve sosyoloğun da ifade ettiği gibi birey, içinde yaşadığı ortamı bilinçaltına işliyor; maruz kaldığı, yazının başından beri anlata geldiğimiz muhtemel şiddet ve psikolojik çöküntüler de karakter ve davranış haline dönüşüp, kişiyi yaralı bir zincir olarak toplum zincirinin diğer halkalarını yaralamaya adeta mahkûm ediyor.

78 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 79


BAŞARI

L’ORÉAL DE

YILDIZLI SEÇTİ Dünyanın bilime, bilimin kadınlara ve Yıldızlılara ihtiyacı var.

T

haber, ÖĞR. GÖR. HAKAN KARATAŞ

Türkiye’nin en saygın bilim kuruluşlarından olan Türkiye Bilimler Akademisi tarafından desteklenen ve L’Oréal Türkiye tarafından düzenlenen “Genç Bilim Kadınları Destek Bursları” ödülleri, düzenlenen bir törenle sahiplerini buldu. Bu yıl Üniversitemizden Doç. Dr. Serap Güneş “ Kimyasal Katkı Maddelerinin Politiyofen Bazlı Organik Güneş Pillerinin Verimine Etkileri” başlıklı projesiyle ödüle layık görüldü. 1998 yılında başlayan L’Oreal-Unesco For Women in Science uluslararası programının bir uzantısı olan “Genç Bilim Kadınları Destek Bursları”, bilimin yaygınlaşmasını ve bilimsel alandaki çalışmaları teşvik etmeyi amaçlıyor. Türkiye’de ise Genç Bilim Kadınlarına Destek Bursları ile bugüne kadar 40 araştırmacının projesi desteklendi.

Türkiye’de, Genç Bilim Kadınları Destek Bursları programında bu yıl, doku mühendisliği, enfeksiyon, kolestrol, kanser, şeker ve verimli güneş pili üretimi konularında, geleceğin buluşu olmaya aday 6 araştırma ödüle değer görüldü. Yaşam Bilimleri alanında Prof. Aslı Tolun, Malzeme Bilimleri alanında ise Prof. Ayşe Erzan’ın başkanlık ettiği komite tarafından seçilen 6 araştırmanın sahibi genç bilim kadını, L’Oreal Türkiye’den 12 bin dolar değerinde bir yıllık burs kazandı. Değerlendirmede, araştırmaların bilimsel yeniliği ve bilime sağlayacakları katkı ölçüt alındı. Doktora yapan ve doktora sonrasında çalışmaları devam eden araştırmaları destekleyen programa, doktora derecesi almış, 40 yaşını aşmamış adaylar katılabiliyor.

BU YIL BURS ALMAYA DEĞER GÖRÜLEN BİLİM KADINLARI VE PROJELERİ: BİLİM KADINLARI

OKULU

PROJESİ

>> Doç. Dr. Serap Güneş “Kimyasal Katkı

Maddelerinin Politiyofen Bazlı Organik Güneş Pillerinin Verimine Etkileri” başlıklı projesiyle ödüle layık görüldü. L’Oréal’in 43 ülkede yapılan ve her yıl artarak devam eden ulusal “burs programı” ile 500’e yakın genç ka-

dın araştırmacı desteklendi. Programın başlamasından bu yana geçen 11 yılda “ödül” kazanan 57 bilim

kadını ise aynı tutkuyu paylaşıyor. “Gelecek kuşaklara

rol modeli olmak ve daha fazla genç kadının, bilimi kariyer olarak seçmelerine teşvik etmek.”

Doç. Dr. Serap Güneş’in, proje konusu ve proje ile ilgili hedefleri

Doç. Dr. Serap Güneş

Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölüm

”Düşük maliyetli güneş pili üretilmesi” Projesi

Doç. Dr. Pelin Kelicen

Hacettepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi, Farmakoloji Bilim Dalı

“Kolesterolün beyin hastalıkları üzerindeki etkileri” Projesi

Doç. Dr. Esra Erdal

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyoloji ve Genetik Ana Bilim Dalı

“Karaciğer kanserinde yeni tedavi yöntemleri” Projesi

Yard. Doc. Dr.Dilek Çökeliler

Başkent Üniversitesi Mühendislik Fakültesi, Biyomedikal Mühendisliği Bölümü

“Enfeksiyon riskinin azaltılmasında yeni yaklaşımlar” Projesi

Yard. Doç. Dr. Hilal Türkoğlu Şaşmazel

Atılım Üniversitesi Malzeme Mühendisliği Bölümü

“Doğal doku oluşturulması” Projesi

çıkılamayacaktır. Yenilenebilir enerji, adından da anla-

Yard. Doçent Dr. Seda Kızılel

Koç Üniversitesi Kimya ve Biyoloji Mühendisliği Bölümü

“Şeker hastalığında daha az hücre ile tedavi sağlayacak teknikler” Projesi

elde edilen veya herhangi bir nedenle tükenmeyen

80 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

“Günümüzde küresel ısınma dünyayı tehdit eden en

önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Meydana

gelen çevresel felaketler ve ani iklim değişimleri bunun en önemli kanıtlarındandır. Küresel ısınmanın

en önemli nedenlerinden ve tetikleyicilerinden biri de enerji üretiminden kaynaklanan kirliliktir. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmedikçe, bu sorunla başa şılabileceği gibi kendisini yenileyebilen kaynaklardan enerji kaynakları demektir. Dünyanın enerji çerçevesi

açısından bakıldığında, yenilenebilir enerji kaynakları büyük öneme sahiptir. Güneş enerjisi, yenilenebilir enerji kaynakları arasında sıralanabilir. Güneşin, temiz, çevre dostu ve bedava olduğu göz önüne alındığında, dünya üzerinde her zaman en güçlü enerji kaynağı güneş olmuştur. Güneş ışığı, güneş pilleri kullanılarak elektriğe dönüştürülebilir. Güneş pilleri başlıca hesap makineleri, güneş lambaları, uzay araçları ve uydularda uygulama alanı bulmuştur. İnorganik malzemeler (silikon vb. gibi) kullanılarak hazırlanan geleneksel güneş pillerinin verimi % 24’ler civarındadır. Bununla birlikte, bu tür geleneksel güneş pillerinin üretim süreci oldukça pahalı işlem teknikleri gerektirmektedir. Bu da ev tipi kullanım sürecine geçişi geciktirmektedir. Enerji için ödenmesi gereken ücret arttıkça; araştırmacılar, daha ucuza imal edilebilecek yöntemlerin arayışına girmişlerdir. İnorganik yarıiletkenler kullanılarak üretilen geleneksel güneş pilleri yerine, polimer güneş pilleri düşük maliyetli alternatifler olarak değerlendirilip araştırılmaktadır. Organik yarıiletken araştırmaları, Alan Heeger, Alan MacDiarmid ve Hideki Shirakawa’nın Nobel Kimya Ödülü’nü TEMMUZ / 09

Yıldızlar 81


ETKİNLİK

>> Türkiye’de, Genç Bilim Kadınlarına Destek

Bursları ile bugüne kadar 40 araştırmacının projesi desteklendi. almalarını sağlayan ilk iletken polimer poliasetileni keşfetmelerinden sonra, büyük bir hız kazanmıştır. Organik yarıiletkenlerin en büyük avantajları, fiziksel özelliklerinin ihtiyaca göre tasarlanabilir olmasıdır. Bu da organik yarıiletken endüstrisine dayalı devrelerin kolayca üretilebilmesi ve üretim teknikleri yüksek vakum, yüksek sıcaklık ve temiz odalar gerektiren silikon bazlı devrelere kıyasla çok daha ucuza imal edilebilmesi açısından önemli bir yol açmaktadır. Organik yarıiletkenlerin diğer bir avantajı ise esnek ve ışığı geçiren (transparan) altlıklar üzerine imal edilebilir olmalarıdır. Polimerik yarıiletkenler kullanılarak hazırlanan güneş pillerinin verimleri, şu anda % 5.21 (Konarka tarafından 20.11.2006’da NREL tarafından 1.024 cm2’lik aktif alana sahip örnek üzerinde tescil ettirilmiş verim değeri)’dir. Bu da inorganik güneş pillerine kıyasla daha düşüktür. Verimin nasıl iyileştirilebileceği konusunda yapılan teorik çalışmalar, fiziksel ve kimyasal özellikleri öngörülmüş yeni malzemelere veya yeni yöntemlere işaret etmektedir. Yeni malzemelerin ne zaman ve nerede ortaya çıkacağı belli olmadığı için, bunu beklemek vakit kaybettirici olabilir ve bir fizikçi olarak hedefim, elimizde olan malzemelerle farklı üretim teknikleri ve yöntemler kullanarak, şu anda var olan inorganik teknolojisinden daha ucuza güneş enerjisinden elektrik elde etmektir. Proje ödüle layık görüldükten sonra, insanların konuya ve güneş pillerine olan ilgileri beni oldukça mutlu ediyor. Yalnız, şunu belirtmek isterim: Bir yıllık bir proje sonunda en az inorganik güneş pilleri kadar verimli pil elde etme beklentisi içerisine girmek, pek doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Bu, biraz daha uzun bir süreci kapsayacaktır. Yıllardır birçok araştırmacının emek verip teknolojiye kazandırmaya çalıştığı bir ürünü, bir

82 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

yıllık bir proje ile Serap Güneş olarak ben yaparım demem çok iddialı ve bencilce olur. Bu, zaman gerektirecek bir süreçtir ama, soruna sistematik yöntemlerle çözüm üretmeye çalışmak ve bunları bilimsel dergilerde yayımlamak, yeni araştırma konularına ilham olması açısından özellikle bu yeni teknolojinin ülkemizde gelişmesi açısından önemlidir. Üniversite-Sanayi İşbirliğine girerek, sadece bilimsel yayınlar çerçevesiyle sınırlı kalmadan teknolojiye yönelik başlangıç için küçük çaplı çözümler üretmek, bir diğer hedefimiz olacaktır. Yeni güneş pili teknolojileri araştırmalarının ülkemizde geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasıyla, bu alanlarda faaliyet gösterecek şirketlerin artması, yeni iş ve iş gücünün ortaya çıkmasına neden olacaktır. Zira araştırma alt yapısı için gerekli sarf malzemeler (polimer, ITO kaplı camlar vs.) çoğunlukla yurt dışından temin edilmektedir. Bu tür araştırma konuları, fizik, kimya ve mühendislik konularında pek çok farklı disiplinler arası çalışmayı gerektirmektedir. Bu araştırma alanlarının gelişmesiyle, farklı disiplinler arasındaki iletişim gelişerek, genç araştırmacılar için farklı ve güncel araştırma konuları ortaya çıkabilmektedir. Ülkemizde bu konuda çalışan araştırmacılarımız, her yıl yüklü miktarlarda ücretler ödeyerek araştırma yapmak için Avrupa ülkelerine veya Amerika’ya gitmektedir. Genç araştırmacıların yurt dışına gidip araştırma yapmasının teşvik edilmesi gerektiğine inanıyorum. Fakat yeni güneş pili teknolojilerinde ülkemizde uzmanlaşan birimlerin sayısı arttıkça, sadece ülkemiz araştırmacılarının yurt dışına gitmeleri yanında, yurt dışındaki araştırmacılar da ülkemize gelerek var olan araştırma birikimimizden faydalanabileceklerdir. Bu, kendi prestijimiz açısından da son derece önemlidir.” II

YTÜ ULUSLARARASI GİTAR GÜNLERİ 10 YAŞINDA haber, ÖĞR. GÖR. BÜLENT ERGÜDEN / SANAT VE TASARIM FAKÜLTESİ Türkiye’nin en uzun soluklu müzik festivallerinden olan YTÜ Gitar Günleri, bu yıl 04-08 Mayıs tarihlerinde düzenlendi. Lorenzo Micheli ve David Martinez gibi gitar ustalarının verdiği konserlerin yanı sıra, gitar beste yarışması da gerçekleştirildi. Gitar Günleri’nde usta gitaristlerle genç yetenekler, her yıl olduğu gibi bir araya geldiler. 04 Mayıs açılış konserinde Yıldız Gitar Duo ve cazın usta ismi Neşet Ruacan bir caz gitar resitaliyle sahne aldı. 05 Mayıs Genç Yetenekler’ konserleri bağlamında YTÜ Gitar öğrencileri ve ardından Alkan Akıncı konseri ile 2. günde tamamlandı. 3. gün ise otuzuncu yıllarına ulaşarak bir rekora imza atan İstanbul Gitar Trio bir konser verdi. Konserin arkasından üçlüye, 30. yılları dolayısıyla bir de onur ödülü verildi. Ödül töreninin ardından, uluslararası alanda büyük başarıları bulunan Terci-Korad ikilisi sahne aldı. İkili gitarın klasik repertuarının yanı sıra, Türk bestecilerinin eserlerine de yer verdi. Terci-Korad ikilisi, YTÜ Uluslararası 10. Gitar Günleri ‘Yılın Gitaristi’ ödülünü aldı. 07 Mayıs tarihinde, albümleri Naxos’dan yayımlanan genç gitarist David Martinez sahne aldı. Sanatçı konserinde Albeniz, Chopin, Tarrega gibi İspanyol bestecilerin yanı sıra, ünlü Flâmenko gitaristi Paco de Lucia’yı da yorumladı. Festivalin kapanış gecesinde ise saat 19.00’da ‘YTÜ 2. Ulusal Beste Yarışması’nın sonuçları açıklandı ve ödül töreni gerçekleştirildi. Törenin ardından, bir önceki konserindeki şaşırtıcı performansıyla gitar severleri büyüleyen İtalyan gitarist Lorenzo Micheli konseri ile festival sonlandı. II

Yarışmada Ödül Alan Besteciler ve Eserleri; Birincilik Ödülü

Ceyhun ŞAKLAR

(Tepegöz Suiti)

İkincilik Ödülü

Eray DÜZGÜNSOY

(Darfur Fragments)

Üçüncülük Ödülü

Can Bekir BİLİR

(Korkunç İvan)

Birinci Mansiyon Ödülü

Tülinay Engin YILDIRIM

(Beş Taş)

İkinci Mansiyon Ödülü

Sinan ŞEŞEN

(Sisler ve Gölgeler)

NİSAN / 09

Yıldızlar 83


GÜNCEL

ÜNİVERSİTEMİZİN BRAUNSCHWEIG TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İLE İŞBİRLİĞİ İLK MEYVESİNİ VERDİ Braunschweig Teknik Üniversitesi, Üniversitemizin stratejik ortağı olduğu “Diyalog Yoluyla Mükemmellik - Gelişen Ülkelerde Sürdürülebilir Su Yönetimi” konulu projesiyle, gelişim işbirliği için liyakat merkezi seçildi.

R

haber, ÖĞR. GÖR. NİHAL YURTSEVEN / HALKLA İLİŞKİLER KOORDİNATÖRLÜĞÜ

Rektörümüz Prof. Dr. İsmail Yüksek’in Braunschweig Teknik Üniversitesi’ne yaptığı ziyaret sırasında gündeme gelen projeye, Üniversitemizin Mayıs ayında yaptığı stratejik ortaklık başvurusu kabul edildi. İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Eyüp Debik’in Üniversitemizi temsil ettiği proje, 09 Haziran 2009 tarihinde yapılan törende beş yıl içerisinde toplam 25 milyon Euro destek alacak beş üniversiteden biri olarak seçildi. Yüksek Öğretim Mükemmeliyetinde Gelişim Ortaklığı (Higher Education Excellence in Development Co-operation) programı, gelişmekte olan ülkelerdeki ortaklarıyla Alman Yüksek Öğretim Enstitülerini desteklemeyi amaçlar. Destek, Milenyum Gelişim Amaçları’na (Millennium Development Goals (MDGs) ve diğer işbirliği politikalarının gelişimine katkıda bulunanlara verilir. Amaç; eğitim, araştırma ve danışmanlık alanlarında Yüksek Öğretim Mükemmeliyetinde Gelişim Ortaklığı’nı güçlendirmektir. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Bakanı Heidemarie Wieczorek-Zeul, Berlin’de gerçekleştirilen ödül töreninde 5 üniversiteyi onurlandırdı. 5 adet merkez, 1 Temmuz 2009’dan itibaren 1 milyon Euro’dan başlayarak, 5 yıllık sü-

84 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

recin sonunda 25 milyon Euro’luk bir fon alacak. Braunschweıg Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Teknoloji Transferinden sorumlu Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mult ve Dr. h.c. Müfit Bahadır, Braunschweig Teknik Üniversitesi ve gelişmekte olan 23 ortak üniversite tarafından uygulanan “Diyalog Yoluyla Mükemmellik- Gelişen Ülkelerde Sürdürülebilir Su Yönetimi” (Exellence Through Dialogue - Sustainable Water Management in Developing countries) projesi için ödül aldılar. Su konusu, hiç şüphesiz ki çevre koruma ve sürdürülebilirlik alanında, milenyum hedeflerinin merkezinde bulunmaktadır. 1.2 milyar insan, içme suyundan mahrum ve 3 milyar insanın hijyenik olanakları ya da atık su giderim imkanı bulunmamakta ve suyun sürdürülebilir kullanımı, işbirliği geliştirme konusunda hayati bir önem taşımaktadır. Bu konu şimdiye kadar sadece gelişmekte olan ülkeler için çok büyük önem taşıdıysa da, son zamanlarda sanayileşmiş ülkeler için de artan bir hızla önem kazanmaya başlamıştır. Özel çalışma programları ve araştırma profilleriyle, Braunschweig Teknik Üniversitesi, “Gelişen Ülkelerde

Sürdürülebilir Su Yönetimi” (Sustainable Water Management in Developing Countries) konusunda sıra dışı bir uzmanlık sunmaktadır. Gelişmekte olan Latin Amerika, Afrika, Orta Asya ve Asya ülkelerinden stratejik ortaklarla, öncü araştırmalar ve akademik işbirliği projeleri geliştirildi. Bu projelerdeki temel odak noktası, her bir ülkenin suya ilişkin birincil meselelerine sürdürülebilir ve transfer edilebilir çözümler bulmaktır. Sürdürülebilir su yönetimi alanında dünya çağında 24 ortağı bulunan “Diyalog Yoluyla Mükemmellik- Gelişen Ülkelerde Sürdürülebilir Su Yönetimi” (Excellence Through Dialogue - Sustainable Water Management in Developing Countries) projesi, gelişmekte olan ülkelerde ve Almanya’da, eğitim ve ağ iletişimi yoluyla, kapasiteyi geliştirmektir. İşbirliği ünitesi, Braunschweig Teknik Üniversitesi’ne yerleştirilecek ve Jordan Karak’taki Mutah Üniversitesi’nde, Meksika’daki Guadalajara Üniversitesi’nde ve Vietnam Hanoi’de Su Kaynakları Üniversitesi’nde 3 uydu merkezi kurulacak. Gelişim işbirliğinin tüm aktörleri beyin takımından yararlanabilecektir. II TEMMUZ / 09

Yıldızlar 85


ETKİNLİK

Ü

Üniversitemiz İnşaat Fakültesi Çevre Mühendisliği tarafından 2007 yılında birincisi düzenlenen Türkiye’de Katı Atık Yönetimi Sempozyumu’nun (TÜRKAY 2009) ikincisi 15-17 Haziran tarihleri arasında Oditoryum ve Sergi Salonunda düzenlendi.

TÜRKAY 2009 KATI ATIK YÖNETİMİ SEMPOZYUMU YAPILDI Sempozyumda, Türkiye’de atık yönetiminde meydana gelen sorunlara çözümler sunulması amaçlanmıştır. haber, MİNE ULUTAŞ

Türkiye’de Katı Atık Yönetimi Sempozyumu TÜRKAY 2009, atık yönetimindeki tüm tarafları; üniversiteler, endüstri kuruluşları, kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler ve kanun koyucuları bir araya getirerek bilgi alışveriş ve paylaşımı ile ortak bir bilgi birikimi vücuda getirmeyi, Türkiye’de atık yönetiminde meydana gelen sorunlara çözümler sunarak bu çözümlerin hayata geçirilmesini teşvik etmeyi ve konuya olan ilgiyi hep canlı tutmayı amaçlamıştır. Çevre ve Orman Bakanlığı İstanbul İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Çevre Koruma ve Atık Maddeleri Değerlendirme Sanayi ve Ticaret A.Ş. (İSTAÇ A.Ş.) tarafından desteklenen sempozyumda; Katı Atık Mevzuatı ve Avrupa Birliğine Uyum Sürecinde Katı Atık Yönetimi, Katı Atık Yönetim Stratejileri, Katı Atıkların Toplanması ve Transferi, Atık Minimizasyonu ve Madde Geri Kazanımı, Düzenli Depolama Sahaları Yönetimi, Atık Bertarafında Biyolojik Yöntemler, Atık Bertarafında Termal Teknolojiler, Tehlikeli Atık Yönetimi, Tıbbi Atık Yönetimi, Sızıntı Suyu Yönetimi, Depo Gazı Yönetimi, İnşaat ve Yıkıntı Atıkları Yönetimi ve Vahşi Depo Sahalarının Rehabilitasyonu konularında 33 farklı kurum tarafından yüze yakın sözlü ve poster bildiri sunumu gerçekleştirilmiştir. Sempozyum hakkında ayrıntılı bilgiye http:// www.turkay2009.com adresinden ulaşılabilir.

Açılış Sempozyumun ilk gününde açılış ve protokol konuşmaları YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail YÜKSEK, T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Lütfi AKÇA, İSTAÇ A.Ş. Genel Müdürü Sn. Osman AKGÜL, YTÜ İnşaat Fakültesi Dekanı ve Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ahmet DEMİR ve YTÜ Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ferruh ERTÜRK tarafından yapılmıştır. Programın açılış panelinde “Türkiye’de Katı Atık Yönetimi’nin dünü, bugünü ve yarını” konusu, T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Çevre Yönetimi Genel Müdürü Prof. Dr. Lütfi AKÇA, T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı Atık Yönetimi Daire Başkanı Sn. A. Mahir ERDEM, İstanbul İl Çevre ve Orman Müdürü Doç. Dr. M. Emin BİRPINAR, İBB Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanı Doç. Dr. İbrahim DEMİR ve Fatih Üniversitesi Çevre

86 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet BORAT tarafından geçmişte yaşanan çarpıcı olaylar ve izlenimler dile getirilerek aktarılmıştır.

Oturumlar 3 gün süren sempozyumda, “Katı Atık Yönetimi, Tıbbî Atık Yönetimi, Katı Atık Bertarafında Biyolojik Yöntemler, Atık Değerlendirme ve Geri Kazanımı, Sızıntı Suyu Yönetimi, Arıtma Çamurlarının Yönetimi, Düzenli Depolama, Özel ve Tehlikeli Atık Yönetimi” başlıklı oturumlara, toplam 303 kişi katılmıştır. Sempozyuma, 29 farklı üniversite ve araştırma kurumundan 133 bilim insanının yanında, İstanbul İl Çevre ve Orman Müdürlüğü ve İBB’ye bağlı ilçe belediyeleri ve

ilgili kurumlarıyla birlikte Antalya, Gaziantep, Kocaeli, Bursa, Kırıkkale, Konya, Karaman, Kahramanmaraş ve Şanlıurfa Belediyelerinden yöneticiler katılmıştır. T.C. Çevre ve Orman Bakanlığı yetkilileri, üniversiteler, TÜBİTAK MAM ve özel sektör temsilcilerinin katıldıkları 17 oturumda toplam 68 adet sözlü ve 19 adet poster bildiri sunulmuştur. Sempozyum İstanbul İl Çevre Orman Müdürlüğü, İSTAÇ A.Ş., Ezici Bioelektrik, RAST Mühendislik Hizmetleri Ltd. Şti., Derya Mühendislik, Müşavirlik İnş. Sanayi ve Tic. A.Ş., TETRA Teknolojik Sistemler Ltd. Şti., Çevre Norm Şirketler Grubu, Doğa Sektörel Yayın Grubu (dsyg) ve Enerji Dergisi tarafından da desteklenmiştir. Sempozyuma karar verici ve uygulayıcı kurum ve ku-

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 87


ETKİNLİK >> Sempozyuma karar verici ve uygulayıcı kurum ve kuruluşlardan katılımın yüksekliği, ilerde yapılacak bu tür çalışmaların geleneksel hale gelmesi bakımından ümit verici olmuştur. ruluşlardan katılımının yüksekliği, ilerde yapılacak bu tür çalışmaların geleneksel hale gelmesi bakımından ümit verici olmuştur.

Sempozyumda ortaya çıkan bilimsel ve uygulamaya dönük sonuçlar

*

*

Katı atık yönetiminde gelinen nokta ile her türlü atığın yönetiminde kaynakta kontrol ve atık minimizasyonuna önem verilmesinin gerekliliği vurgulanmıştır. Bu bakımdan, evsel katı atıkların bir atık olarak değil, değerli bir hammadde ve enerji kaynağı olarak değerlendirilmesi teşvik edilmelidir. AB uyum sürecindeki çalışmalar kapsamında Katı Atık, Ambalaj Atıkları, Kentsel Atıklar, Tehlikeli Atıklar, Tıbbî Atıklar, Maden Atıkları ve Özel Atıkların Yönetimi konularında Çevre ve Orman Bakanlığı’nın çalışmaları ivme kazanmıştır. Ülkemizin yerel şartları göz önüne alınarak, bu çalışmaların sürekliliği sağlanmalıdır.

*

Katı atıkların karakterizasyonun, yaşanılan bölge ve mevsime bağlı olarak önemli değişiklikler gösterdiği belirtilmiştir. Katı atık yönetiminin planlanması sırasında, atık karakterizasyonunun doğru şekilde tespiti gerçekleştirilmelidir.

*

Hâlihazırda ülkemizde vahşi depolama amaçlı kullanılan alanların çokluğu dile getirilmiştir. Vahşi depolama sahaları biran önce rehabilite edilerek, AB mevzuatına uygun düzenli depolama sahalarının sayısı artırılmalıdır.

*

Mevcut düzenli depolama sahalarında gözlenen işletme problemleri vurgulanmıştır. Mevcut düzenli depo sahalarının da AB mevzuatına uygun işletilmesi sağlanmalıdır.

*

Son yıllarda düzenli depolama sahası ihtiyacı, katı atıkların bertarafında farklı tekniklerin uygulanmasının gerekliliğini doğurmuştur. Bu bakımdan katı atık bertarafında biyolojik ve termal yöntemler üzerindeki çalışma ve araştırmalara önem verilmelidir.

*

Ülkemizde AB’ye uyum çerçevesinde önümüzdeki 10-15 yıllık dönemde, kompostlaştırma biyometanizasyon, yakma gibi teknolojilerin uygulanması

88 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

söz konusudur. Bu teknolojilerin seçiminde, ülkemizde geçmişte yaşanan olumsuz tecrübeler de dikkate alınarak ekonomik, sürdürülebilir ve uygulanabilir alternatiflerin değerlendirilmesi önem taşımaktadır.

*

*

Tıbbî atıkların yönetimi hususunda hâlâ istenen düzeye ulaşılamadığı ve belediyelerin tıbbi atık yönetim planı oluşturma bakımından yetersizliği dile getirilmiştir. Tıbbi atıkların kaynağında doğru bir şekilde ayrıştırılması, uygun araçlarla taşınması ve bertarafı konusunda belediyeler, mutlaka eğitim ve finans bakımından desteklenmeli ve denetlenmelidir. Tehlikeli atık konusundaki gelişmeler memnuniyetle izlenmektedir. Ancak istenen düzeye ulaşılabilmesi bakımından atık üreticisi, belediyeler ve Çevre ve Orman Bakanlığı’na büyük görevler düşmektedir. Tehlikeli atık envanterinin çıkarılması çalışmalarına, sanayici desteği artırılmalıdır.

*

Arıtma çamurlarının bertaraf ve yönetimi konusundaki mevcut mevzuat ve uygulamalar irdelenerek konunun önemi vurgulanmıştır. Arıtma çamurlarının bertarafı konusundaki çalışmaların artırılması ve desteklenmesi gerekmektedir.

*

Ülkemizde artan düzenli depolama sahalarına paralel olarak, bu sahalardan kaynaklanan sızıntı sularının arıtımı ciddi problem teşkil etmektedir. Dolayısıyla sızıntı sularının arıtımı için uygun arıtma tekniklerinin geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir.

*

Belediyelerin bütçe kısıtlamalarının çevre sorunlarının çözümüne yönelik çalışmaları kısıtladığı ileri sürülmüştür. Diğer yandan belediye kadrolarında katı atık konusunu bilen teknik elemanların çalıştırılmamasının, özellikle çevre mühendislerinin istihdam edilmemesinin katı atık yönetiminde hatalı kararlara ve uygulamalara sebep olduğu vurgulanmıştır. Belediyelerin bu konularda da desteklenmesi gerekmektedir.

*

Maden ocaklarının oluşturduğu çevre kirlenmesinin envantere alınması ve değerlendirme çalışmalarına başlanması ise ilgi ve memnuniyet ile karşılanmıştır. II

GELECEĞİN BİLİM ADAMLARI YILDIZ’DA BULUŞTU Sizleri, Ülkemizin gelişmişliğine önemli ölçüde katkıda bulunacak bu yarışmaya gönül vererek katılmanızdan dolayı tebrik ederim.

T

yazı, PROF. DR. ULVİ AVCIATA FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ DEKANI - TÜBİTAK İSTANBUL AVRUPA BÖLGESİ KOORDİNATÖRÜ

TÜBİTAK, 1969 yılından günümüze, geleceğin bilim adamlarını keşfetmek ve yetiştirmek için çeşitli etkinlikler ve yarışmalar düzenlemektedir. Ortaöğretime devam etmekte olan öğrencileri, temel ve uygulamalı bilimlerde çalışmalar yapmaya teşvik etmek, çalışmalarını yönlendirmek ve bilimsel gelişmelerine katkıda bulunmak amacıyla TÜBİTAK-Bilim İnsanı Destekleme Daire Başkanlığı’nca (BİDEB) 2008-2009 öğretim yılında da Bilgisayar, Biyoloji, Fizik, Kimya, Matematik, Sosyoloji, Tarih ve Yer Bilimi dallarında Ortaöğretim Öğrencileri Arası Araştırma Projeleri Yarışması düzenlemiştir. Seçmeler, proje rehberine uygun olarak hazırlanmış olduğu belirlenen projelerin, 12 ayrı bölgede ve her dal için ayrı ayrı oluşturulan jürilerce, “Proje Raporu” üzerinden değerlendirilerek yapılmaktadır. Değerlendirmede, Özgünlük ve Yaratıcılık, Kullanılan Bilimsel Yöntem, Tutarlılık ve Katkı, Yararlılık (Ekonomik, Sosyal vb.), Uygulanabilirlik ve Kullanışlılık, Kaynak Taraması, Özümseme ve Hakimiyet, Sonuç ve Açıklık gibi kıstaslar göz önüne alınmıştır. İstanbul-Avrupa Bölgesi; Tekirdağ, Edirne, Kırklareli ve İstanbul-Avrupa yakasındaki tüm ortaöğretim okullarını kapsamaktadır. Bölgemizde yarışmaya toplam 327 proje başvurusu olmuş, bunlardan 80 tanesi deği-

şik üniversitelerden bilim dallarına göre oluşturulan jüriler tarafından yukarıda belirtilen kıstaslar çerçevesinde incelenip değerlendirilerek, 07-09 Nisan 2009 tarihleri arasında yapılacak sergiye davet edilmişlerdir. Sergimiz, YTÜ Davutpaşa Yerleşkesi Menza binası giriş salonunda tüm okulların ziyaretine açık tutulmuştur. Finalist projeler 10 Nisan 2009 günü törenle ilan edilmiş ve Bölge Yarışması tamamlanmıştır. Geleceğin bilim adamı olmaya aday gençler, bilim ve teknolojik gelişmelere olan ilgilerini böyle bir yarışmaya katılarak gösterdiler. Ülkemizin genç bilim insanları olarak adlarını yazdırdılar. Ülkemizin gelişmişliğine önemli ölçüde katkıda bulunacak bu yarışmaya gönül vererek katılımlarından dolayı gençlerimizi tebrik eder, finalist olarak seçilen öğrencilerimize başarılar dilerim. Bu çalışmalarla bundan sonra hazırlayacakları önemli projelerin ilk adımını atmış bulunuyorlar. Eminim ki gençlerimizin bundan sonra da yapacağı çalışmalar Ülkemize ve insanlığa bilim ve teknoloji alanında katkılarda bulunacak ve büyük hamlelere yol açacaktır. Mustafa Kemal ATATÜRK’ün “Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, başarı için en gerçek yol gösterici ilimdir, fendir” sözünü gençlerimizin kılavuz edinmesini temenni eder başarılarının devamını dilerim. II NİSAN / 09

Yıldızlar89


GÜNCEL

YILDIZLI PROJELER YARIŞMASI’NIN ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU Sanayinin yıldızları parlıyor! haber, ARŞ. GÖR. ENGİN AYÇİÇEK / ELEKTRİK-ELEKTRONİK FAKÜLTESİ ALPER COPLUGİL / ELEKTRİK MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİSİ

G

Göster Enerjini sloganı ile bu yıl ilki gerçekleştirilen ve Üniversite-Sanayi İşbirliğinin pekiştirilmesinde önemli bir rol üstlenen “Yıldızlı Projeler Yarışması” tamamlandı. Yıldız Teknik Üniversitesi IEEE Öğrenci Kulübü’nün, İstanbul Sanayi Odası ana sponsorluğunda düzenlediği Yıldızlı Projeler Yarışması’nın Ödül Töreni, 23 Haziran Salı günü Y.T.Ü. Oditoryumu’nda gerçekleştirildi. Yarışmanın Altın Sponsorluğunu; Bopa Elektrik, Gümüş sponsorluğunu; Amper Elektrik, Doruk Elektrik, Gersan Elektrik ve Sanel Endüstriyel Tesisler; Ödül Sponsorluğunu Crea Bilişim Teknolojileri, Basın Sponsorluğunu elektrikport.com; İletişim Sponsorluğunu shiftdelete.net, üniaktivite, Techno-Labs, mühendissohbetleri.com, Destek Sponsorluğunu kariyergenc. com ve Ürün Sponsorluğunu Freşa üstlenmiştir. Yarışmaya Türkiye genelinde 28 üniversiteden, 27 farklı bilim dalından ve 193 öğrenciden toplam 143 proje ile başvuru yapılmıştır. Tüm başvurular arasından seçilen 20 projenin sahibi, Proje Sergisi’nde çalışmalarını sanayicilere ve akademisyenlere tanıtma fırsatı bulmuştur. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin ev sahipliğinde düzenlenen etkinlikte finale kalan 20 proje, Y.T.Ü. Sergi

90Yıldızlar

TEMMUZ / 09

Salonu’nda, Y.T.Ü. Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek ve Y.T.Ü Elektrik-Elektronik Fakültesi Dekanı Galip Cansever’in yaptığı açılışın ardından öğrenci, akademisyen ve İstanbul Sanayi Odası üyeleri ile sanayici ve işveren derneklerinden oluşan katılımcılara sunuldu. Proje Sergisi ile ülkemizde kendi alanında en geniş katılımı almış bu proje yarışmasında, akademisyenler, araştırmacılar, iş adamları ve bilimin vazgeçilmez unsuru olan üniversite öğrencileri bir araya getirilmiştir. Yarışmayla, üniversitelerde ve endüstride yapılan çalışmaları tartışmak, yapılması gerekenleri tespit etmek ve kamuoyuna duyurmak, bilimin yayılmasına katkıda bulunmak, kurumların bilgi birikimini uygulayıcılar ve bilimsel çevreler ile paylaşmak ve proje sahibi öğrencileri sanayicilerle ve sektör temsilcileri ile buluşturmak amaçlanmıştır.

Üniversite - Sanayi İşbirliği: Modeller ve Öneriler konulu panel düzenlendi Ödül töreni öncesinde düzenlenen Üniversite - Sanayi İşbirliği: Modeller ve Öneriler konulu panele, İstanbul Sanayi Odası KOBİ Hizmetleri Şubesi Müdürü Burçin Değirmencioğlu, YTÜ Endüstriyel İlişkiler Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Ahmet Topuz,

>> Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik-Elektronik

Fakültesi, Elektrik Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden Can Yiğit, Mihraç Özden ve Erdal Alpaslan tarafından hazırlanan “PLC Kontrollü Uçan Makas Uygulaması” projesi, Üçüncülük Ödülüne layık görüldü. TEMMUZ / 09

Yıldızlar 91


>> Yıldız Teknik Üniversitesi IEEE Öğrenci Kulübü, enerjisini gösterdi.

TEGEV Eğitim Danışmanı Dr. Hayrettin Karcı, TTGV İstanbul Direktörü Refik Üreyen, konuşmacı olarak katıldı. Panelde uzun yıllardan beri dünyada ve Ülkemizde akademik dünya ile sanayinin ortak problem alanı olarak işbirliği konusu tartışılmıştır. Bu alanda gelişmiş veya endüstrileşmiş ülkelerde iyi bir noktaya varılmasına rağmen, ülkemiz açısından istenilen seviyeye ulaşılamamasının nedenleri ve çözüm önerileri üzerinde durulmuştur. Ortak görüş, Ülkemizde sanayi ile üniversiteler arasında işbirliği ve dayanışma istenen seviyelerde olmadığı gibi sanayinin üniversiteyle, üniversitenin de sanayi ile bütünleşmesi arzu edilen ölçülerin çok altında gerçekleştiğidir.

Panelistlerin öne çıkardığı konu başlıkları ve öneriler

*

Bitirme tezleri ve lisansüstü tezlerinin endüstri problemlerine yönelik olarak düzenlenmesi ve desteklenmesi, üniversite öğrencilerinin ortak sıkıntısı olan amacına uygun staj yapabilme olanaklarının firmalar tarafından sağlanması gerekliliği,

*

Üniversite-Sanayi İşbirliği kapsamında yürütülecek projelere yurt içi ve yurt dışından destek sağlanması,

*

Faydalı model ve patent haklarının Üniversiteye, Öğretim Elemanına ve öğrenciye kazandırılması

*

Yurt içi ve yurt dışındaki kurumların Üniversite ve sanayi işbirliği doğrultusunda Ar-Ge desteği ala-

92 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

bilmek için hazırlanacak projelere danışmanlık yapılması

Ödül alan projeler

*

Birincilik Ödülü, Gazi Üniversitesi MühendislikMimarlık Fakültesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden Hidayet Tunç ve Volkan Koçak tarafından hazırlanan “Bimus Uzaktan Tanı” adlı projeye verildi.

*

İkincilik Ödülü, Boğaziçi Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden Hüsnü Avşar Gürdal, Burak Çeliktaş ve Seçil Yüksel tarafından hazırlanan “Volan Teker” adlı projeye verildi.

*

Üçüncülük Ödülü, Yıldız Teknik Üniversitesi Elektrik - Elektronik Fakültesi, Elektrik Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden Can Yiğit, Mihraç Özden ve Erdal Alpaslan tarafından hazırlanan “PLC Kontrollü Uçan Makas Uygulaması” adlı projeye verildi.

*

Uygulanabilirlik Ödülü, Kadir Has Üniversitesi, Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden Ender Piyale, Ahmet Ardal ve Çağrı İlban tarafından hazırlanan “Surfingfish” adlı projeleye verildi.

*

Yenilikçilik Ödülü, Sabancı Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği ve Elektronik Mühendisliği Bölümü öğrencilerinden Eren Canarslan ve Eren Pek tarafından hazırlanan “Robotraktör” adlı projeye verildi. II TEMMUZ / 09

Yıldızlar 93


SANAT GÜNDEMİ

KİTAP

Limon Ağacı

İSTANBUL DANS 12.08.2009

08.08.2009

Sandy Tolan - Yayınevi: Pegasus Yayınları - Sayfa: 400

TİYATRO 02. 08. 2009

1967 yılının yaz aylarında, genç bir Filistinli adam ve iki arkadaşı İsrail’in Ramla kasabasına giderler. Yaklaşık yirmi yıl önce ailelerinin terk etmek zorunda kaldığı, çocukluklarının geçtiği evi görmek istediklerinde; birinin yüzüne kapı kapanır, birinin evi okula dönüştürülmüştür fakat diğer genç; Bashir, kendisini içeri davet eden Dalia tarafından karşılanır.

Bir Delinin Hatıra Defteri

Bu karşılanış bir Arap ve Yahudi ailesinin ilişkilerinin başlangıç noktası olur. Bashir babasının dikmiş olduğu limon ağacını görünce kendisini sahipsiz hisseder. 1948 yılında küçük bir çocuk iken Bulgaristan’da soykırımdan kaçak olarak gelmiş olan Dalia’ya da umut ışığı doğar. Onlar, kendi iradelerinin dışında yazgılarını

Anadolu Ateşi Mekan: Turkcell Kuruçeşme Arena Bilgi İçin: www.biletix.com

29.07.2009 Çıplak Ayaklar Kumpanyası: Engin-ar

Ajda Pekkan Saat: 21.00 Mekan: Turkcell Kuruçeşme Arena Bilgi İçin: www.biletix.com

31.07.2009 Sıla Saat: 21.00 Mekan: Enka Açıkhava Tiyatrosu Bilgi İçin: www.biletix.com

Mekan: Kulis Oda Sahnesi Caddebostan Bilgi İçin: www.biletix.com

02.08. 2009

Taş Duvar Açık Pencere

Ayşe Kulin, Rita Rosen Yayınevi: Everest Yayınları Sayfa: 70

Mekan: Enka Açıkhava Tiyatrosu Bilgi İçin: www.biletix.com

KONSER 01.08.2009

Karım Şov Yapıyor! Mekan: Kulis Oda Sahnesi Caddebostan Bilgi İçin: www.biletix.com

18.08.2009

30.08. 2009

Volkan Konak Saat: 21.00 Mekan: Ataköy Open Air Show Center Bilgi İçin: www.biletix.com

Tarkan Mekan: Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi Saat: 21.00 Bilgi İçin: www.biletix.com

94 Yıldızlar

TEMMUZ / 09

Arkadaşım Kadın Oldu Mekan: Kulis Oda Sahnesi Caddebostan Bilgi İçin: www.biletix.com

Biri Alman diğeri Türk, iki kadın yazar, Rita Rosen ve Ayşe Kulin, günlerden bir gün Frankfurt Kitap Fuarı’nda karşılaşıp kadın yazarların durumu hakkındaki deneyimlerini, düşüncelerini birbirleriyle paylaştılar. Her iki ülkenin kadın yazarlarını okurlara daha iyi tanıtmaya ve diğer kadın yazarları da işbirliğine ikna ederek, olan yapıtlarına ışık tutabilecek bir küçük antoloji hazırlamaya karar verdiler. İlk defa bu kitapta Türk ve Alman kadın yazarlarının öyküleri bir arada yayımlanıyor. Böylelikle okurlar, yazarların yazma süreçleri hakkında bilgi sahibi olurken, yazarların hangi konuları ele aldıklarını, nasıl bir stil geliştirdiklerini, hangi ifade biçimlerini tercih ettiklerini anlayabilecekler. Bu arada, iki ülkenin kadınlarının günlük hayatlarından kesitler de gün ışığına çıkmış olacak.

Açlık Oyunları

yaşamışlardır ve bu İsrail-Filistin tarihinin bir küçük evrenini oluşturmaktadır. İki genç insanın başlattığı diyalog bölgenin barış umudunu ortaya koymaktadır. Limon ağacı simgesel olarak bölgede huzurun mümkün olduğunu anlatmaktadır. “Bu büyüleyici kitap bir ülkede bitip tükenmeyen merhamet, ıstırap ve umudun resim gibi dokunmuş halidir. Bugüne kadar dünyada en acımasızca tartışılan ve en yoğun irdelenen İsrail-Filistin anlaşmazlığının insani boyutlarını çok az kitap bu kadar dürüst ve detaylı bir şekilde ortaya koymuştur. Bu acı verecek kadar güzel öykü, kitap bittikten sonra bile insanın aklında kalmaya devam ediyor.” Elif Şafak

Katre-i Matem

Suzanne Collins

İskender Pala

Yayınevi: Pegasus Yayıncılık

Yayınevi: Kapı Yayınları

Sayfa: 385

“Bu kitaba o kadar bağımlı kaldım ki, yemeğe çıktığımda bile kitabı yanımda taşıdım ve masanın altında okumaya devam ettim. Hikâyesi beni birçok gece uykusuz bıraktı çünkü bitirdiğimde bile, yatakta bu kitabı düşünmeye devam ettim. Açlık Oyunları kesinlikle büyüleyici.” Stephenie Meyer “Elimden bir türlü bırakamadım… Bağımlısı oldum.” Stephen King Kazanmak ün ve talih, kaybetmek ise kesin ölüm anlamına gelir. Bu oyunun galibinin karnı doyacak, kaybeden ise ölümle tanışacak… Açlık oyunları başlasın.

Sayfa: 480

İskender Pala, Katre-i Matem’de usta kalemiyle lalelere bezediği İstanbul’da kavuşup doyulamayan, kavuşulamayıp yakan aşkların elemli ve Osmanlı hallerini de tüm ıstırap ve coşkularıyla anlatıyor. Sevdiğini, aşklarının ilk gecesinde kaybeden Şahin’in macerasını anlatan roman, bu kaybın ardındaki esrarı çözmek için külhanlara, tomruklara, lalezarlara ve hatta Osmanlı sarayına kadar gidiyor. İşte bu yolculuk, okuru hiç ummadığı yerlerde hiç ummadığı maceralarla karşılaştırıyor.

Çingene Ahmet Mithat Efendi Yayınevi: Sel Yayıncılık Sayfa: 104

Yaşadığı dönemde, kıvrak edebi üslubu kadar toplumsal sorunlara eğilmesi ve halkı bilinçlendirme amacında olmasıyla da tanınan Ahmet Mithat Efendi, Çingene romanında ayrımcılığı eleştiriyor. Tesadüfen tanıştığı Çingene kızı Ziba’ya âşık olan Şems Hikmet Bey, çevresinin tüm itirazlarına rağmen ondan uzak durmayı başaramaz. Kızın eğitimiyle yakından ilgilenmek isteyen Şems Hikmet Bey, Ziba’yı bir tanıdığının konağına yerleştirir. Ahmet Mithat Efendi’nin 122 yıl önce büyük bir ustalıkla kaleme aldığı Çingene, muhteşem bir Kâğıthane betimlemesiyle açılıyor. O günlerin İstanbul’unda dolaşmak ve o zamanın insanını tanımak için Çingene bulunmaz bir fırsat.

TEMMUZ / 09

Yıldızlar 95


DVD

Orjinallik krizi

Kara Şövalye ***

yorum, NURULLAH EKİNCİ Yönetmen: Christopher Nolan Oyuncular: Christian Bale, Michael

Caine, Heath Ledger, Gary Oldman, Maggie Gyllenhaal, Aaron Eckhart, Morgan Freeman, Eric Roberts Tür: Aksiyon, Dram, Gerilim, Gizem, Macera, Suç Süre: 153 dakika. DVD Özelikleri: Orjinal Dil: İngilizce İzlenebilecek Dil: Türkçe, İngilizce Altyazı: İngilizce, Türkçe ve Diğer Avrupa Dilleri

Nolan’ın ikinci, Batman serisinin bilmem kaçıncı Batman filmi bu Kara Şövalye. Hollywood’un da, tıpkı Amerika da yaşanan finansal kriz gibi bir orijinallik krizi içinde olduğunun en bariz göstergesi değil mi bu durum? Ya çizgi roman kahramanlarıyla, ya da yeniden çevrimlerle sarıldı etrafımız. Bu filmi, Batman’ın karakaşı ve kanatları için izlemediğimi belirtmek istiyorum. Memento yönetmeni, bu sefer ne cinlikler yapmış acaba merakı içinde izledim.

Kötü adam kahramanı geçiyor Öncelikle, bizi çizgi roman dünyasından çıkarıp, gerçek dünyaya getirdiği için yönetmene teşekkür etmeliyim. Batman hayranları kusura bakmasın, ama hiç çizgi roman kültürü olmayan biri konuşuyor. Nolan’ın mahareti, Gotham’ı herhangi bir Amerikan metropolüne çevirmesi değil; sadece kahramanlarına da derinlik katmasında. Batman bir kenarda dursun, öyle bir Joker yorumu var ki; takdir etmemek elde değil. Zaten diğer süper kahraman filmlerinde de rastladığımız, kahramanın zaafları üzerinden meramını anlatma olayının, burada bir adım daha ileri götürüldüğüne şahit oluyoruz. Karizması çizilmiş bir Batman ile kadraja girdiği her anda enerjisi seyirciye geçen Joker (özellikle filmin açılışındaki banka soygunu sekansına dikkat) arasındaki düello, filmi götüren başlıca unsur. Aksiyon sahneleri, film senaryosu içine iyi yedirilmiş. Bu durum, filmin temposunu olumlu etkiliyor ve sürükleyicilik sağlıyor. Oyunculuklar dört başı mamur. Christian Bale’in performansı iyi ama maskeliyken ‘Dart Vader’ gibi ses çıkarmasına anlam veremedim. Joker’i oynayan Heath Ledger, tam anlamıyla döktürmüş. Adam öldüğü için söylemiyorum, gerçekten iyi oynamış. Jack Nicholsan’ın Jokeri’ni bile geçiyor ve bence sinema tarihinde kült bir iz bırakacak bu Joker. Kötü adamın esas kahramanı geçerek, filme damga vurduğunu söylemek mümkün.

Özgürlükten taviz verilebilir mi? Filmin alt metinlerine baktığımızda ise şunlarla karşılaşıyoruz:11 Eylül sonrası oluşan güvenlik-özgürlük dengesinden bahisle, filmde sanki özgürlükten taviz verilebilirmiş gibi bir anlam çıkıyor. Özel hayata müdahale belli sınırlar içerisinde meşrulaştırılınca, bu sınırın nerede biteceği soru işareti olarak kalıyor. Yönetmeni bu anlamda tasvip etmediğimi belirtiyor ve bağımsız yönetmen kimliğinden taviz verdiğini düşünüyorum. Amerika’da şimdilerde yaygın olan, baskın politik atmosferin etkisi altında kalmış anlaşılan. Bazıları göz ardı edebilir, ama bu düşünce bence Ebu Gureyb’i veya Guantanamo’yu meşru göstermeye kadar varabilir.

Kötülüğün kaynağı nedir? Bir diğer soru ise kötülük ve kötülüğün kaynağının ne olacağı konusu ki; tahmin ettiğiniz üzere bu sorular Joker üzerinden soruluyor ve belki de isteyerek sorunun cevabı muallâkta bırakılıyor. En son, “İhtiyarlara Yer Yok” filminin kötü adamında rastlamıştık nedensiz kötülüğe. Hâlbuki bizim filmlerde ki Erol Taş kompozisyonu incelense, sorunun cevabı kolaylıkla verilebilir. Hayvani dürtüler engellenemeyince, insani zaaflar ortaya çıkıyor doğal olarak. İlk Batman filminde yaptığı gibi burada da Kara film gramerini kullanıyor yönetmen. Batman’in içine düştüğü handikap, idealleri uğruna karakterinden ödün verip veremeyeceği sorusudur. Burada yine akıl hocası Alfred’in dediği çıkacak: Batman, azılı düşmanı Joker’in karşısında, büyük bir bedel ödemek zorunda kalacaktır. II

96 Yıldızlar

TEMMUZ / 09




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.