"KARDELEN SANAT" OCAK 2016 SAYI:2

Page 1

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU’NUN AYLIK ÜCRETSİZ E-DERGİSİDİR YIL: 1 SAYI: 2 OCAK 2016

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Yasaklı Şarkılar Zincirleri Kırdı ! f.

S 3.

2-

Süheyla Uflaz’ın sergisi açıldı Cavit Murtezaoğlu Maltepe’de... İranlı Müzisyen Cavit Murtezaoğlu, 10 Ocak’ta saat 19'da Maltepe’de sevenleriyle buluşacak. Türkan Saylan Kültür Merkezi’ nde düzenlenen konser’de ayrıca Grup Rezbar da sahne alacak. Ücretsiz olarak düzenlenen ve yoğun ilgi beklenen konserin dave-tiye leri, iki gün öncesinden kültür merke zinin gişelerinden temin edilebi lecek.

Ressam Süheyla Uflaz' ın, 'AURA' başlıklı kişisel re sim sergisi, İstanbul Rama da Asıa Hotel's Art Gallery' de sanatseverlerle buluştu.

f.

24. S

Sanata sahip çıkan sanatçı danışman !

.

16

f .S

en

d Editör

Yeni bir derginin ikinci sa yısını da çıkarttık... Amacımız sanatsal faaliyetleri, yeni çıkan kitapları, şiir ve yazıları paylaşmak... Tabi ki bizlere ulaştığı veya bizim ulaşabildiğimiz kadarıyla... Sadece İstanbul’da değil, ülkemizin her yanında sanatsal faaliyetleri dergimize taşımak ve sizlerle paylaşmak amacında olan dergimiz, Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’ nun dışında hiç bir kurum ve kuruluşa bağlı değildir ve sahne programlarımızda oldu ğu gibi ücretsizdir... İlk sayımızın yayınlanmasından sonra dostlarımızdan azımsanmayacak bir destek aldık. Bu desteğimiz, sayfa sa yımızın artmasıyla da kendisi ni gösteriyor. Üçüncü sayımızda daha iyiyi, daha güzeli birlikte yaka lamak ümidiyle...


2

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Yasaklı Şarkılar Zincirleri Kırdı !


kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Geçmiş dönemin yasaklı şarkıları Şişli’yi inletti!.. Şişli Belediyesi Halk Korosu Ekrem Ataer yönetiminde bütün türkü ve şarkıları başta Can Dündar ve Erdem Gül olmak üzere özgür basın, özgür sanat için seslendirdi. Binlerce dinleyicinin izlediği konserde, Ekrem Ataer ve korosuna Baha Boduroğlu, Bilgen Bengü, Ersan Erdura,Güzin Sokullu,Kartal Kaan, Seyyal Taner ve Aşık Sinem Bacı'da destek verdi. Şişli Kent Kültür Merkezi'nde “Yasaklı Şarkılar” teması ile sahne alan Ekrem Ataer ve korosu , yakın geçmişin yasaklı şarkılarını ve özgürlük türkülerini “Özgür Basın ve Özgür Sanat” için söylediler… İstanbul dışından gelenlerin de yoğun i l g i g ö s t e r d i ğ i k o n s e r, a m a ç v e organizasyon olarak takdir ve beğeni topladı.

3


4 Esin ve sanat…

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Umberto Eco'nun “İlham, sanatsal açıdan saygın görünebilmek için hilebaz yazarların başvurduğu kötü bir kelimedir. Eski bir söz vardır, dehanın yüzde onu ilham, yüzde doksanı terdir'' ifadesini okuyunca belleğin dip kuytuları dalgalandı… Bilinç bir ise bilinçaltının dokuz olduğunu hatırladım. Bir de şiir üzerine yaptığım söyleşilerde söylediklerimi… Çay dolu bir bardağa bir tutam ekmek kırıntısı atalım. Islanan kırıntılar dibe çökerler. Kırıntılar yaşadıklarımızdır. Dibe çöküş ise bilinçaltımız… Kimini unuturuz yaşadıklarımızın… Bilinçaltımız ise asla unutmaz. Hayat ırmağı akar gider döne kıvrıla… Bir ses, bir koku, bir renk, bir sözcük, bir gülüş, bir hüzün anı bardağın dibine çöken kırıntıları karıştıran bir kaşıktır adeta… Suyun yüzüne çıkan taneciklerdir bize onca metni yazdıran… Kapılır gidersiniz yazının rüzgârına… Bir de dip kutuda kalanlar vardır… Onların da vaktini bekleyen yaşam kırıkları olduğunu söyleyebiliriz. Bunca sözden sonra adı “esin” olan bir perinin olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Dünya sanat tarihinde ise nice eserlerin itici gücü her dönemde kadınlar olmuştur. Bu bağlamda kadınların sanatın gerçek perileri olduğunu ise söylememek onlara haksızlık olacaktır. Demiştim ya… Yavuz Ali Sakarya fısıldıyor iletişim ağından… “Ya antik dönemden bu yana mitolojide (söylencebiliminde) değişik sanat dallarını tetikleyen, ilham (esin ) kaynağı olan dokuz müz (sanat perilerinin) dokuzunun da kadın olmasına ne demeli? Bilindiği üzere onuncu müz olarak da ünlü Midillili şair (ozan) Sappho sayılmaktadır. Kadınlar, âdemi cennetten kovduran varlıklar (!) olarak sanatın her zaman ve her yerinde olmuşlardır. Onlar ve güzellikleri ve öncelikle akılları olmasaydı, halimiz nice olurdu? Esin perileri vardır ve kesinlikle başta doğanın kendisi olmak üzere onun bir parçası olan insandır. İnsan da yaratan üreten kadın başta olmak üzere iki unsurdan

BİZ ANKA KUŞUYUZ Ali Esmeray ÇANAKKALE TOPRAKTA KINA KOKUSU

Turan Karatepe

m n de Tü çki rin e Se evl b ta i K

Gazanfer Eryüksel Umberto Eco'nun “İlham, sanatsal açıdan saygın görünebilmek için hilebaz yazarların başvurduğu kötü bir kelimedir. Eski bir söz vardır, dehanın yüzde onu ilham, yüzde doksanı terdir'' ifadesini okuyunca belleğin dip kuytuları dalgalandı… Bilinç bir ise bilinçaltının dokuz olduğunu hatırladım. Bir de şiir üzerine yaptığım söyleşilerde söylediklerimi… Çay dolu bir bardağa bir tutam ekmek kırıntısı atalım. Islanan kırıntılar dibe çökerler. Kırıntılar yaşadıklarımızdır. Dibe çöküş ise bilinçaltımız… Kimini unuturuz yaşadıklarımızın… Bilinçaltımız ise asla unutmaz. Hayat ırmağı akar gider döne kıvrıla… Bir ses, bir koku, bir renk, bir sözcük, bir gülüş, bir hüzün anı bardağın dibine çöken kırıntıları karıştıran bir kaşıktır adeta… Suyun yüzüne çıkan taneciklerdir bize onca metni yazdıran… Kapılır gidersiniz yazının rüzgârına… Bir de dip kutuda kalanlar vardır… Onların da vaktini bekleyen yaşam kırıkları olduğunu söyleyebiliriz. Bunca sözden sonra adı “esin” olan bir perinin olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Dünya sanat tarihinde ise nice eserlerin itici gücü her dönemde kadınlar olmuştur. Bu bağlamda kadınların sanatın gerçek perileri olduğunu ise söylememek onlara haksızlık olacaktır. Demiştim ya… Yavuz Ali Sakarya fısıldıyor iletişim ağından… “Ya antik dönemden bu yana mitolojide (söylencebiliminde) değişik sanat dallarını tetikleyen, ilham (esin ) kaynağı olan dokuz müz (sanat perilerinin) dokuzunun da kadın olmasına ne demeli? Bilindiği üzere onuncu müz olarak da ünlü Midillili şair (ozan) Sappho sayılmaktadır. Kadınlar, âdemi cennetten kovduran varlıklar (!) olarak sanatın her zaman ve her yerinde olmuşlardır. Onlar ve güzellikleri ve öncelikle akılları olmasaydı, halimiz nice olurdu? Esin perileri vardır ve kesinlikle başta doğanın kendisi olmak üzere onun bir parçası olan insandır. İnsan da yaratan üreten kadın başta olmak üzere iki unsurdan oluşur. Erkek de tamamlayıcı unsurdur. İşleyen akıldır sanatı ortaya koyan. Yenileyen…”

EĞME BAŞINI Kalemler kırılıp düzen bozulmuş Haramiler sarmış dört bir yanını Senden çalınanla saray kurulmuş Uyanma vaktidir eğme başını

lerinde...

T

kitabev üm seçkin


5 Bakırcılar çarşısından sıra gecelerine... kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

70 yaşında gelen şöhret benim için önemli değil! Son röportajında, sanat hayatında yorulduğunu belirten Kazancı Bedih, “Kazancılık mesleğini özledim. Gençlerin de önünün açılması gerektiğini inanıyorum. 70 yaşından sonra yakaladığım şöhret benim için önemli değil” diye konuşmuştu. Sıra Geceleri’nin ünlü ismi Kazancı Bedih, 60 yıllık sanat hayatında yaklaşık 2 bin civarında kayda imza attı. ‘Eşkiya’ filminde de rol alan Kazancı Bedih sanat hayatını bırakarak, Bakırcılar Çarşısı’ndaki, çaydanlık tamirciliği mesleğine geri dönme kararı almış ve kararını gerçekleştirmişti. Son röportajında, sanat hayatında yorulduğunu belirten Kazancı Bedih, “Kazancılık mesleğini özledim. Gençlerin de önünün açılması gerektiğini inanıyorum. 70 yaşından sonra yakaladığım şöhret benim için önemli değil” diye konuşmuştu. Kazancı Bedih 01.01.1929 tarihinde Şanlıurfa’nın Siverekli Mahallesi’nde doğdu. Müzikle ilgisi küçük yaşlarda başlayan Kazancı Bedih, ailenin tek çocuğu olduğundan babasının ısrarıyla 14 yaşında evlendi. Asıl mesleği kazancılıktır; bu nedenle kendisine ‘Kazancı Bedih’ denilmekte idi. Askerlkten sonra belediyeye girmiş ve 26 yıl çalıştıktan sonra 1986 yılında emekli olmuştur. Boş gezmemek ve geçimini sağlamak için son olarak Eski Hal pazarı civarında demlik ve cezve tamiriyle ilgili küçük bir dükkan açmış bu işi yapmaktaydı. Ayrıca bir mevlüt grubuyla birlikte mevlütlere gidip ilahi ve gazel okumaktaydı. Şanlıurfa’nın yetiştirmiş olduğu en ünlü gazelhanlardan olup, Fuzuli, Nabi, Nezihe, Furugi, Abdi gibi çeşitli şairlerin gazellerini Şanlıurfa makam geleneğine uygun olarak, davûdî ve etkileyici sesiyle okurdu. Bir güfteyi farklı makamlarda icra edebilme meziyetine sahip olan Bedih, ud, tambur ve cümbüş çalmasını da çok iyi bilmekteydi. Hiç plak

yapmadı. Kasnak teybin Şanlıurfa’ya gelişinden sonra bant yapma meraklılarının aranan kişisi oldu ve yüzlerce mahalli banda herhangi bir ücret almadan gazel, maya ve türkü okudu. Kazancı Bedih, müzik meclislerinde birçok şairin gazelini kendi tavrına göre çeşitli makamlarda okurdu. Okur yazar olmadığı için önceleri gazelleri dinleme yoluyla ezberleyen, ama uzun gazelleri bu şekilde öğrenmek zor olduğu için gece mektebine giden Kazancı Bedih, pek iyi olmasa da okuyabiliyor, meramını anlatabilecek kadar da yazabiliyordu. Bazen sanat müziğinden bir şarkıyı kendi üslubunda, değişik bir yorumla uzun hava gibi okurdu. Buna örnek olarak rast makamındaki ‘Kara gözlüm efkarlanma gül gayri’ şarkısı gösterilebilir. Bu şarkıyı başka makamda uzun hava olarak bir çok meclislerde okumuş ve dinleyenlerin beğenisini kazanmıştır. Bundan başka ‘Yeşil kurbağalar’, ‘Eminem’, ‘Atıma verdiler sarı samanı’, ‘Neyleyim de Karamanın elini’, ‘Kara göz’ gibi uzun havaları kendi uslubuyla çok güzel şekilde okumaktaydı. Yüzlerce mahalli kasetin yanında kasetlerde de gazel, maya ve türkü okumuştur. Urfa Gecelik isimli kasetler dizisinde okuduğu gazeller, yurt çapında çok beğenildi. Bugün gazel okuyan bir çok kişiyi yetiştirmiştir. Bir çok kişi de mahalli bantlarını dinleyerek ondan faydalanmıştır. Yetiştirdiği kişilerden biri de oğlu Naci Yoluk’tur. Oğlu da kendisi gibi ud çalıp, gazel okuyarak gazel okuma geleneğini sürdürmektedir. Sesi ve okuma tavrı babasına çok benzemektedir. Şanlıurfa’nın Bıçakçılar Mahallesi’nde oturan Kazancı Bedih (75) ve eşi, 19 Ocak 2014'de öğle saatlerinde yakınları tarafından ölü bulundu. Bedih ve dördüncü eşi Fatma Yoluk’un sobadan sızan gaz nedeniyle yaşamlarını yitirdikleri belirlendi.


6

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

“Ne ikna edici bir intihar biçimidir; şimdi seninle göz göze gelmek.”

Cemal Süreya ESERLERİ ŞİİR: Üvercinka (1958) Göçebe (1965) Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973) Sevda Sözleri (Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri: 1984) Sıcak Nal ve Güz Bitiği (1988) Sevda Sözleri (bütün şiirleri: 1990, ö.s. 1995) ANTOLOJİ: Mülkiyeli Şairler 100 Aşk Şiiri ÖDÜLLERİ 1959 Yeditepe Şiir Armağanı 1966 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü 1988 Behçet Necatigil Şiir Ödülü

1931’de Erzincan’da doğdu. 9 Ocak 1990’da İstanbul’da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Cemalettin Seber. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nü bitirdi. Maliye Bakanlığı’nda müfettiş yardımcılığı ve müfettişlik görevleri yaptı. 1982’de müşavir maliye müfettişliğinden emekli oldu. Ağustos 1960’ta başladığı ve yalnızca dört sayı çıkarabildiği Papirüs dergisini, Haziran 1966-Mayıs 1970 arası 47, 1980-81 arası iki sayı daha çıkardı. 1978’de Kültür Bakanlığı’nda Kültür Yayınları Danışma Kurulu üyesi olarak da görev yaptı. Emekliliğinden sonra, yayınevlerinde danışman ve ansiklopedilerde redaktör olarak çalıştı. Birçok dergide yazıları ve şiirleri yayımlandı. Oluşum, Türkiye Yazıları, Maliye Yazıları dergileri ile Saçak dergisinin kültür-sanat bölümünü bir süre yönetti. Politika, Aydınlık ve Yeni Ulus gazeteleri ile Yazko Somut ve 2000’e Doğru dergilerinde köşe yazıları yazdı. İkinci Yeni hareketinin önde gelen şair ve kuramcılarından sayılır. Şiire lise yıllarında aruz denemeleriyle başladı. İlk şiiri "Şarkısı-Beyaz" Ocak 1953’te Mülkiye dergisinde yayınlandı. 1950'lerin başlarında gelişen ikinci yeni hareketine katılmakla birlikte, şiirde anlamsızlığı savunan görüşleri benimsemedi. Karşı çıktığı geleneğin diri değerlerinden yararlandı. Şiirde erotizmi canlandırırken, toplumsal değerlere uzak düşmedi. Şiirin "anayasaya aykırı" olduğunu, doğanın ahlakı kovduğu yerde ve yasadışı olduğunu savundu. Bu görüş onu şiirde öyküden kaçınmaya, çarpıcı, yoğun imge adacıklarından oluşan bir söz sanatına yöneltti. Düzyazılarında sürekli yeni sorular sordu. Denemelerinde de başka sanatçılar, özellikle şairler üzerinde durmayı yeğledi. Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü konuldu.

DÜZYAZI: Şapkam Dolu Çiçekle (1976) Günübirlik (1982) Onüç Günün Mektupları (1990, ö.s. 1998) 99 Yüz (1991) 999. Gün / Üstü Kalsın (1991) Folklor Şiire Düşman (1992) Uzat Saçlarını Frigya (Günübirlik’in yeni basımı: 1992) Aydınlık Yazıları / Paçal (1992) Oluşum’da Cemal Süreya (1992) Papirüs’ten Başyazılar (1992) Günler (999. Gün’ün genişletilmiş basımı 1996) Güvercin Curnatası (Cemal Süreya ile konuşmalar 1997) Toplu Yazılar 1 (Şapkam Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine Yazılar 2000)


kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

7

Bağımsızlık savaşının sembol kadını

Halide Edip Adıvar Türk yazar, siyasetçi, akademisyen, öğretmen. Halide Onbaşı olarak da bilinir. Halide Edip, 1919 yılında İstanbul halkını ülkenin işgaline karşı harekete geçirmek için yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatiptir. Kurtuluş Savaşı’nda cephede Mustafa Kemal’in yanında görev yapmış, sivil olmasına rağmen rütbe alarak bir savaş kahramanı sayılmıştır. Savaş yıllarında Anadolu Ajansı’nın kurulmasında rol alarak gazetecilik de yapmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte yazarlığa başlayan Halide Edip; yazdığı yirmi bir roman, dört hikaye kitabı, iki tiyatro eseri ve çeşitli incelemeleriyle Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemleri

Türk edebiyatının en çok eser veren yazarlarındandır. Sinekli Bakkal adlı romanı, en bilinen eseridir. Eserlerinde kadının eğitilmesine ve toplum içindeki konumuna özellikle yer vermiş, yazıları ile kadın hakları savunuculuğu yapmıştır. Bir çok kitabı sinemaya ve televizyon dizilerine uyarlanmıştır. Zamanının dış ülkelerde en çok tanınan Türk yazarı olmuştur. İstanbul Üniversitesi’nde edebiyat profösörü olan Halide Edip, İngiliz Filoloji Kürsüsü Başkanlığı yapmış bir akademisyen; 1950’de girdiği TBMM’de ise milletvekilliği yapmış bir siyasetçidir. Halide Edip Adıvar, 1884 yılında İstanbul’da doğmuş, 9 Ocak 1964 yılında İstanbul’da ölmüştür.


8

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

“Hisse alın Çırakman’ “Arzu Ederdiniz Bir Yol Görmeye Bugün Bize Hoş Geldiniz Erenler..” Kardelen Şiir ve Müzik Grubu olarak ilk “Yaşayan Değerlerimiz”e başladığımız dönemlerde, bu değerlerimizden birisinin Halk Ozanı Hüseyin Çırakman olduğuna karar vermiş ve çalışmalarımız a başlamıştık. Kadıköy Belediyesiyle yapacağımız program son aşamasına gelmişti ki, değerli halk ozanımızı kaybettiğimizin acı haberini almıştık. “Yaşayan Değerlerimiz” olarak konuk alamamış,ancak programlarında kendisini hep anmıştık. Belleklerimize yer eden “ Kemal Atatürk’ün aydın izinden/ bugün bize hoş geldiniz erenler” isimli türküsünü de açılış Arzu Ederdiniz Bir Yol Görmeye Bugün Bize Hoş Geldiniz Erenler Muhabbet Bağından Güller Dermeye Bugün Bize Hoş Geldiniz Erenler Tarihler Boyunca Bir Milletiz Biz İlimce Dünyayı Vermiş İdik Hız Büyük Bir Babanın Torunlarıyız Bugün Bize Hoş Geldiniz Erenler İyi İnsan Olmak Her Şeyin Başı Kardeş Biliyoruz Her Vatandaşı Anmak İçin Bugün Hacı Bektaşı Bugün Bize Hoş Geldiniz Erenler Hisse Alın Çırakman'ın Sözünden Zerre Kaçmaz Ariflerin Gözünden Kemal Atatürk'ün Aydın İzinden Bugün Bize Hoş Geldiniz Erenler

türkümüz olarak defalarca yorumladık. Hüseyin Çırakman, çağdaş düşünceye, insan haklarına, bilimselliğe çok önem verdi. Dil, din, renk ayırımı gözetmeksizin tüm insanları sevdi. Şiirlerinde toplumsal sorunları, olayları halkçı, gerçekçi bir tutumla dile getirdi... Atatürkçülüğü, uygarlaşmayı, barışı, ulus ve yurt sevgisini savundu. Yozluğa, yobazlığa karşı çıktı. 1930 yılında Çorum'un Sungurlu ilçesinin Körkü köyü’nde doğdu. Köylerinde okul olmadığı için okumayı 10 yaşında kendi kendine, bilenlerden de yardım alarak öğrendi. Küllükte, çöplükte bulabildiği gazete parçalarını okuyor; kendini geliştirmeye çabalıyordu. Babası çiftçiydi ama ekip biçtikleri geçimlerini sağlamaya yetmiyordu. Bir süre köyde çiftçilik yaptı. Babası Bektaş, usta malı deyişleri çok güzel söylerdi. Ondan aldığı ilhamla 15 yaşında saz çalmayı öğrenmeye başladı ve bir daha elinden sazını hiç bırakmadı. Saz çalıp söylemek onun için bir yaşam biçimi oldu. Askerden sonra Ankara'ya yerleşti. Bir süre Ankara Radyoevinde hademelik yaptı, ancak o tür işlere yatkın değildi; dayanamadı ayrıldı. 1964'te "Bugün Bize Hoş geldiniz Erenler" adlı türküsünü bir ozan gecesinde okudu. Türkü çok sevildi. O dönemin ünlü


9

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

ın sözünden” Geri Kalmış Milletleri Gözlesem Bu Toprakta Şehitleri Özlesem Her Milleti Bir Damarda Gizlesem İlik De Kemik De Bir Kan İçinde sanatçılarından Yıldıray Çınar 1965 yılında bu türküyü plağa okudu. Çırakman'ın adı süreç içinde tüm Anadolu'da duyuldu ve sanat etkinliklerinin, ozan gecelerinin aranan isimlerinden biri oldu. Hüseyin Çırakman hiç bir sosyal güvencesi olmadan Ankara Mamak'ta ki gecekondusunda yaşam mücadelesi verdi. Uzun yıllar mesane tümörü hastalığı ile yaşadı ve 28.02.2013 tarihinde hakka yürüdü.

“Babamla gurur duyuyorum” Hüseyin Çırakman’ın mis yonunu devam ettiren kızı Sevgi Çırakman, babasının üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirdiğini, bir halk ozanının yapması gerekeni yaptığını belirterek, bedeni yaşamasa bir eserleriyle her daim yaşayacağını söyledi. Sevgi Çırakman, “ Babam Halk ozani Hüseyin Çırakman, yaşamı bo yunca onurlu, gururlu, dürüst, haksızlığı karşı çıkan, her zorluğa göğüs geren gerektiğinde halkı için asi ama bir o kadar da ince ruhlu... Felsefî konularda bilgin görüşü sevgi, saygı, barıştan yana... Emekçi ozanca yaşayan "Halk ozanı "dır babam... Kızı olarak onur ve gurur duyuyorum. Gerek kişiliği, gerekse eserleriyle gönül lerde yaşıyacak ve yaşayacak”. Sevgi Çırakman’ın, babası halkozanı Hüseyin Çırakman için yazdığı “Babam” isimli şiirinin rahmetli halk ozanımızı en iyi anlatan dizeler olduğunu düşünüyoruz...

BABAM Beni yoktan var eyleyip yarattın Her zaman yanımda gibisin baba Emekle büyütüp sevgini kattın Her zaman yanımda gibisin baba Ozan olup, diyar, diyar dolaştın Sazın ile dertlire Yoldaştın Gönül şerbetinden bizle paylaştın Her zaman yanımda gibisin baba Haram yoktu, ekmeğinde aşında Onurlu yaşamak vardı şanında Bahar ayı, temmuzunda, kışında Her zaman yanımda gibisin baba. Ekmeği, aşı senle bal eyledik Can içinde aşkı biz yar belledik Canın canımızda, tenin özledik Her zaman yanımda gibisin baba. Sevgiyle muhabbet, aşkı özünde Insan hakkı, barış vardı sözünde Benliğimde, hayalimde, gözümde Her zaman yanımda gibisin baba. SEVGİ kızın özünde seni arar Yüreğinde ateş ile kor yanar Hasret gülün, buram buram sen kokar Her zaman yanımda gibisin baba.


10

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Şiir Harmanı yeniden ! Şair Mazlum Zengin’in organize ettiği “Şiir Harmanı Etkinliklari” uzun bir aradan sonra tekrar yapılmaya başlandı. 13 Aralık Pazar günü İstik lal Caddesi Mis Sokak’ta bulunan Patara cafe & bar da şiire yeniden merhaba diyen Şiir Harmanı’na şa-

irler ve şiirseverler katıldı. Bundan böyle her ayın ikinci pazarı saat 14.00. 19.00 arası yapılacak olan etkinliklerde anmalar, imza günleri, şiir edebiyat üzeri ne konuklar ve türkülerle şiirler harmanlanacağı öğrenildi. Mazlum Zengin

Bertan Üsküdarlı’dan Kış Konseri

Kör Saatçi

Fidan Karakaş

İlahi sesleniş ol dediğinde, Geceden düştüm Kör saatçinin zaman tüneline Elleri ile tanzim etti zamanı, gözlerinin yerine Titredi mum ışığında Sessizce içirilmiş yaşam iksiri ana sütünde Şah damarımda şafak sökerken Tanıştım var oluşla, Tek sonun yaşandığı zaman mizanseninde Düşüp kalkarken öğrendim yürümeyi Kaygan zeminde Kilitli kapılar ardından aldım, Duyguyu, Sevgiyi, Aşk’ı Doldurdum bedenime Sözcüklere yüklendi duygular dünya dilinde Sen oldu, Ben oldu, Onlar oldu bu kalabalık Bazen rüzgarlar taşıdı sevda masallarını Gözlerim yerine yüreğim buğulandı Erken vedaların ardından Acının lezzeti kaldı dimağımda Bazen, sihirli lotus çiçeğinin kokusunda tanıdım Sahte sevdaları Özgür ruhumun kanatlarında taşıdım Sevgilerimi Zaman zaman, kumlara karıştım rüzgarların önünde Yok olup, gitmek yerine Tenhalaştı yüreğim artık, Yakut rengi sulara konmakta kuşlar Eriyen ömrümün ufkunda kalmalı Bu ışık, bu renk Kör saatçinin zaman tünelinde son tık vuruncaya dek.

Bertan Üsküdarlı Mecidiyeköy Musiki Derneği, 17 Ocak’ta Kış Konseri düzenledi. Kanuni Bestekar Bertan Üsküdarlı’nın şefliğini yapacağı “Kış Konseri”nin ilk bölümü Bimen Şen eserlerine ayrılacak. Şişli Belediyesi’nin katkılarıyla organize edilen konser halka açık ve ücretsiz olacak. Şişli Belediye Kent Kültür Merkezi’nde yapılacak olan konser saat 19.30'da başlayacak.

Ceyda Görk ve Bertan Üsküdarlı (üstte).. Dernek çalışmalarından (solda)...

Kıbrıs Kağıt Sanatçıları Derneği kuruldu Kıbrıs Kağıt Sanatçıları Derneği kuruldu. Derneğin başkanlığına İnci Kansu, başkan yardımcılığına ise Emel Samioğlu getirildi. Dernek başkanı İnci Kansu tarafından yapılan yazılı açıklamaya göre, derneğin ilk genel kurulunda yapılan seçim sonucuna göre görev dağılımı şöyle oldu: “Başkan İnci Kansu, başkan yardımcısı Emel Samioğlu, sayman İsmet Tatar, yazman Simge Uygur Günçe, faal üyeler Nilgün Güney, Gökçe Keçeci ve Necla Ecem Özoğul. Denetleme Kurulu Hikmet

Uluçam, Bahar Çıralı; Disiplin Kurulu Mustafa Hastürk, Mustafa Öztunç ve Özden Selenge.” Dernek Başkanı İnci Kansu, derneğin kurulma amacının; “Kağıt Sanatı”nı topluma tanıtmak, sevdirmek ve yaymak olduğunu dile getirdiği açıklamasında şöyle dedi: “25 yıldan beri çağdaş bir sanat olan ‘Kağıt Sanatı’nı topluma tanıtmak, sevdirmek ve yaymak için yurt içi ve yurt dışı etkinlikleriyle çalışan; plastik sanatların değişik disiplinlerinden gelen sanatçılarımız, bu alandaki uluslararası, yerel ve bölgesel derneklere paralel olarak yerel bir dernek kurdular.”


11

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Yazın Sanat sezonu açtı Yazın Sanat Kooperatifi yeni sezonu açtı. İlk olarak Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz’ü ağırlayan Yazın Sanat, bir sonraki programında ise Varlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Enver Ercan’ı konuk etti. Ay Düşü, Su resimleri, Yengeç Sepeti, Işıkları Enver Ercan söyleşisi ve konuklar... Karartmayın, Salıdan

Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Şair-yazar Mustafa Köz...

Önceki Pazartesi, Sonsuzluk Taşta adlı şiir kitaplarının yanı sıra, Açık Yara, Çan Uykusu ve Sincabın Gölgesi isimli kitaplarıyla birlikte Mustafa Köz’ü konuk alan Yazın Sanat, yazarla şiiri edebiyatı

Mustafa Köz

konuştu. 13 Aralık’ta da arlık Dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Enver Ercan ile devam eden söyleşilere sanatçı ve sanatseverlerin yoğun ilgisi vardı.

ÇEKSED’de etkinlikler durmuyor Kartal’da faaliyet gösteren ÇEKSED, etkinlikleriyle adından söz ettirmeye devam ediyor. Henüz bir yıllık dernek olmalarına rağmen, üyeleri ve sanatseverler için düzenledikleri dinletiler, paneller ve gezilerle olumlu puan toplayan Çağdaş Edebiyat Kültür Sanat Eğitim Derneği’nin amacını” İnsanı insanla birleştirmenin yollarını anlatmak ve bu anlamda Sanat başta olmak üzere, eğitimin, kültürün ve çağdaşlığın olmazsa olmazlar olduğunu göstermek ve tüm bu kavram ve değerlerin birleştiriciliği gerçeğini yapacağı etkinlik ve paylaşımlarla bir kez daha ortaya koymaktır.” şeklinde açıklayan Başkan Ayser Bektaş, “Bünyemizde bulunan, sanatçılar, şairler, yazarlar ve bilgi birikim sahibi herkes, dernek amacı ve gerekliliklerini insanlara anlatma, hiç bir ayrım gözetmeksizin bir olma yolunda emin adımlarla ilerlemeye devam edecektir.”şeklinde konuştu. “Sevgi, saygı ve barışı temel ilkemiz kabul ediyoruz” diyen Bektaş şöyle devam etti: “ Bir kurum kültürü içerisinde ama en önemlisi sevgi, saygı çerçevesinde bir arada olmanın yolunda, yolculuklarına katılmak isteyen dostları aynı değer ile kucaklayacak olan ÇEKSED için

sizin de bir sözünüz, bir selamınız mutlak anlamlı ve özel olacaktır. Siz değerli dostlarımı, güzel insanların birlikteliğine el uzatmaya beklerim.” ÇEKSED Yukarı Mh. Atatürk Bulvarı Dr Sadık Ahmet Sk. Ferah Ap No : 1 Kartal - İstanbul adresinde bulunuyor.


12

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Sanatın Dili ve Türküler Müziğin belirli bir misyon yüklenmek gibi bir derdi olmamalıdır elbet; en nihayetinde sanat dallarından birinden bahsediyoruz. Ondan beklediğimiz en güzel melodilerin en güzel seslerde varlık bulmasıdır. Sazın, gitarla, davulun, kavalla, piyanonun, kemanla müthiş bir uyum içerisinde yan yana gelebilmesidir. Müzik başta olmak üzere bütün sanat dallarının, toplumdan bağımsız olarak kendini ifade etme, sanatçıların da adeta bir ada içinde mesleğini icra ediyormuş gibi yaşama olanağı var mıdır peki? Ya da daha açık soralım, halk yoksulluk, savaş, perişanlık içerisinde kıvranırken, bir sanatçının buna gözlerini kapatması, bir sanat dalının bu gerçekliği yok sayması ne kadar ahlaki ve insani olabilir? Burada maksadımız pek tabi, “sanat sanat içindir” ya da “sanat toplum içindir” tartışmasını yeniden alevlendirmek ve sürdürmek değil. Örneğin Hitler döneminde bir sanatçı ne yapmalıydı; susmalı mıydı mı olan bitene; ya da elinden geldiğince yaşanan o vahşeti tuvaline, melodisine, romanına, sinemasına mı yansıtmalıydı? “Susmalı elbet o sanatına bakmalı” diyenlere Brecht şöyle cevap verir: “Sizler şu an batmakta olan geminin duvarlarına çiçek resimleri yapıyorsunuz ve bunun adına sanat diyorsunuz.” Brecht çok haklıdır hatta biz daha ağırını ifade edelim; bunun adı sanat olsa bile bu sanatı icra etmek ancak saray soytarılarına yakışır. İnsanlığın yok edildiği yerde bunun ancak sızısı, yarası, sanatsal bir incelikle gösterilebilir, yoksa bu hakikate gözlerini kapatarak sanat korunmaz. Bakın

türkülere, hem sanat hem toplum hem

Aydın Tonga insan nasıl da bir araya gelmiş, bir vücut

DOĞU KITABEVİ “biz kimiz”

diyenler için...

ve seçkin kitabevlerinde

olmuş sanatçıların dizelerinde. Misal mi, insanlar, kavganın mertliğini, gözü pekliğini Köroğlu'nda, aşkın, sevdanın zarafetini Karacaoğlan'da, yiğitliğin soyluluğunu Dadaloğlu'nda görmüş. Ve bu her bir dize nakış nakış işlenmiş, ilmek ilmek örülmüş. Öyle gelişigüzel yazılmamış. Sanatsal derinlik göz ardı edilmemiş. En önemlisi de sanat, halkın bağrına inmiş, nefesini solumuş, yüreğini hissetmiş. “Neler çekmiş halkım türküler şahit” der İlhan Berk bir şiirinde. Çok da doğru söyler. Neleri görmeyiz ki biz o türkülerde; fabrikaları, tarlaları, geçim sıkıntısını, yokluğu, yoksulluğu, sılayı, gurbeti sonra, paranın egemenliğini, kibrin küstah hallerini, birilerinin sırtından zengin olup köşeyi dönenleri, halkın parasını har vurup harman savuranları..Büyük, kadim bir halk belleğidir türküler. Geçmişten bugüne halka ait ne varsa onu bugüne taşıyan engin bir kütüphanedir türküler. Ve en güzeli de bu kütüphane, türkü dinleyen, türkünün ayrıcalığını bilip yaşayan herkesinin evinde vardır. Sanatı konuşurken buralara kadar geldik. Türkülerin eksik olduğu sanat hep eksik kalacaktır çünkü. Dahası türkülerin toplumsal yaşamla hemhal oluşunun kıymetini ifade etmeden geçmek, olacak şey değildir hani. Öyledir ki, sanat kendi kabuğunda yaşamayacaksa hayatı, ne türküler, ne resimler, ne de görüntüler, insanla buluşmadan değerini koruyamaz. Sözü uğurlarken, dizeleri, günümüzün en kıymetli şairlerinden birine bırakmak istiyoruz. Şükrü Erbaş'a. Birlikte okuyalım: “Türküler, masallar, halk hikâyeleri, benim çağdaş edebiyata açılan kapımdır. Şiirin çapağını ayıklamayı, ritim duygusunu, sesin önemini, imge kırmadaki cesareti, alçak gönüllüğü, derdini ortaya koymadaki hesapsızlığı, içtenliği sanata dönüştüren yalınlığı, duygunun simyasını, küçük hayatlar olmadığını, kendi erdemini, sözün kusursuzluğunu, acıyı iyiliğe dönüştüren dünya sevgisini, halkın ortak bilinçaltını..Bütün bunlar kimi etkilemez? Türkünün mayasında kötülük yok ki şiire ya da bir başka şeye düşmanlık etsin; şiiri şiir olmaya zorlar olsa olsa. Benim türküm, sesi kısılmışların hançeresinden çıkar, varır çağdaş bir dünya masalına ulanır.”


13 Kadın Hakları Derneği Başkanı Meliha Gökçe’nin en büyük arzusu: kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

“Kadın evleri projesi !” Ülkemizde kadınlara siyasal, yasal ve ekonomik anlamda hakların tanınması Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşu ile başlamış, ancak bu günlere baktığımızda ülkemizde kadınların hor görüldüğünü, şiddetin had safhaya çıktığını, kadın cinayetlerinin arttığını, iş alanında ve siyasette cinsiyet ayrımından ikinci plana atıldığını görüyoruz. Konu kadın hakları olunca, herkes “hak savunucusu” pozisyonuna geçiyor... Kadın derneklerine destek verenlerin sayıları çok az. Belki de bu derneklerin ne amaçla kurulduğunu ve ne yaptıklarını fazlaca bilen de yok. Büyükçekmece bulunan Kadın Hakları Derneği’ni ziyaret ederek amaçları ve neler yaptıkları hakkında bilgi aldık. Derneğin Genel Başkanı Meliha Gökçe, amaçlarının kadınları ezilmiş, hor görülmüş, ikinci sınıf insan konumundan çıkarmak olduğunu belirterek, “Sadece cinsel obje olmaktan kurtarıp hakettiği insan değerini yaşatmaktır” dedi. Gökçe, üyelerine iş, eğitim ve sağlık konularında da destek olduklarını söyleyerek şöyle devam etti: “ Özellikle, kadınları iş ihtiyacının yanında sanata yöneltmek en büyük arzularımızdan birisi. Bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Kadın her alanda var olduğunu gösterebilmeli. Derneğimizin

kuruluş amacı, kimsesiz kadınlara sahip çıkmak, onları eğitimli ve kültürlü birey olarak hayata kazandırmaktır. Temel amaçlarımızda birisi de, meslek sahibi yapmak için temel eğitimi vermek... Eğitim seminerlerinde okuyan kimsesiz kız çocuklarına sahip çıkıp burs imkanı yaratmak, ev hanımlarına evlerinde üretimi teşvik etmek, kermeslerde üyelerimize katkı sağlamak gibi bir çok projelerimiz var. Örneğin, psikolojik destek, hukuki sorunlarında avukatlarımız aracılığıyla haklarını aramalarında yardımcı oluyoruz.” En büyük arzularının kadın konukevleri projesini hayata geçirmek olduğunu söyleyen Meliha Gökçe, “Kadınların sığıntı olmadığını, bu proje hayata geçtiğinde bir çok kadın iş, sanat, kültür gibi bir çok eğitimi alacak ve güçlü bir şekilde ayakta duracaktır” dedi...

Özgürler vemavisusmayan rüyalı beyaz sözde böylesi soyunmamıştı geceye ay Ülkesi düne günü vermeden dolunay. Neslihan şimdilerde aşk gizli sürgünde gizlenme geri dön yarına Yazıcılar kırışmadan ruhta ten

“Özgüler ülkesi” Helen kahramanken İlyada’da içli bir süzülüştü kanatları suda nehirde açan tek çiçekti kendiyle rengi yüzleşen Narissa.

her geçmiş an, yerini alırken masallarda Yeni açmış çiçekti alevlenen narçiçeği zafer değildir gururla yaşamak kayıtsız şartsız Dali misali yaz havasında “Yer demir gök bakır", Budala’dır” yeryüzünde ki sarmalda… düş elbiseli kadındı rüzgâr sıtmalanmış yıldızlar düşerse saçlarına İnsan dermesi… aşka yelken açmadan. ne soy, ne ırk gerçekte ki güruh anımsa; bir “özgürler ülkesidir” ruh da ki arayış… kaç düş eskidi Aiolos’un nefesinde tanrılarla sevişen şarkı denizler ülkesiyken İlirya…


14

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

“Beni yağlı kurşun ile vursalar da susamam ki” Ülkemizin her tarafında o kadar çok değerlerimiz var ki, “popüler kültür”ün bize dayattıklarının dışında bunları tanımamız imkansız gibi bir şey... Belki eserlerinin bazıları türkülerle kulaklarımıza değdi ama, mutfak bölümünü araştırmadığımızdan veya merak etmediğimizden dolayı “beyni” tanıma imkanı bulamadık... İşte onlardan birisi Ozan Hamdi Gardaş... “Beni yağlı urganlara vursalar da susamam ki” derken, korkusuz bir halk ozanının üzerine düşen görevi yerine getirdiğini söylüyordu Hamdi Gardaş... “Akıl zamanında fikir gününde / Her şey serseriye deliye kaldı” diyordu, “Cehaletin gemileri yürüdü” diye devam ederek belki de bu günleri anlatıyordu 80'li yıllarda... Kaldı

Asıl ismi Hamdi Şahin olan ozanımızın köyünde okul olmadığından dolayı okumayı yazmayı çok geç öğrendi. 11 yaşında köyden Çorum’a yerleşen Hamdi Gardaş, üvey annesinin çabalarıyla okuma yazma öğrendi ve o yaşta bir terzinin yanında çırak olarak işe başladı, meslek edindi... Zaman geçtikçe doğal olarak çevresi genişledi ve toplumsal olayları farketmeye başladı. Düşünsel olarak kendini geliştirmesi edebiyata yöneltti ve şiirler yazmaya başladı. Toplumsal şiirleri hep ön plana çıktı. Hamdi Gardaş'ın şiirleri yöre gazetelerinde ve bir çok araştırmada aktarıldı. Ayrıca değişik sanatçılar tarafından bestelendi ve yorumlandı. Ozanın şiirlerinin bir bölümü “Yahu” adlı kitapta yayımlandı. 1987 yılında 47 yaşındayken hayata veda etti... Kişi

Akıl zamanında fikir gününde Herşey serseriye deliye kaldı Yaralı hastane ilaç istemez Tedavi tekkeye ölüye kaldı

Hakikat şehrine girebilir mi İlmin kapısını açmayan kişi Geleni gelmeden görebilir mi Fikir çeşmesinden içmeyen kişi

Cehaletin gemileri yürüdü Alimlerin limanını bürüdü Bağımızın meyveleri çürüdü Herkes bir kurumuş çalıya kaldı

Akılsız bir insan hardan sayılır Yel esmeden erir kardan sayılır Görenler yanında körden sayılır Beyazı siyahtan seçmeyen kişi

Düşünceler bir kenara atıldı Güllerimiz hoyratlara satıldı Fikir ırmağının önü tutuldu Kurtuluş hançere palaya kaldı

Cahil kendindeki derdi bilemez Paslı bardak şarap ile dolamaz Kanatlanıp uçsa menzil alamaz Hayat köprüsünden geçmeyen kişi

Sen sürdün sen ektin neden o biçti Kapıcı kapıyı düşmana açtı Çulun çürük evi başına uçtu Saraylar konaklar halıya kaldı

Yolcunun delisi acele yürür Yükü ağır kervan yokuşta durur Has bahçede çiçek olsa tez kurur Kokusun her yana saçmayan kişi

Gardaş kıştan değil sözden üşüyor Cahil mantık sınırını aşıyor İnsanlar perişan halde yaşıyor Dünyamız tufana doluya kaldı

Gardaş’ı hasta bırakıp gitti yar Kırık pencerede kar kokusu var Ne süt içebilir ne de yoğur yer Otlu yaylalara göçmeyen kişi

Susamam ki Beni yağlı kurşun ile Vursalar da susamam ki Öldürüp beyaz kefene Sarsalarda susamam ki Kurutsalar göllerimi Bağlasalar dillerimi Ağaç gibi dallarımı Kırsalar da susamam ki Halka adadım canımı Vurun akıtın kanımı Kama ile her yanımı Yarsalarda susamam ki Yumuşak durmam katıya Sevgi bağlamam kötüye Hamdi doğudan batıya Sürseler de susamam ki Hamdi Gardaş

Tomris Uyar Ne şahane kadındı be? Yüreği kocaman Tomris Uyar Üç şair, üç yürek, üç güzel adam Âşık olmuşlar ona tastamam Kalbi sevgiyle dolu doluydu Üçüne de yetecek Üçünü de besleyecek kadar

Turan Karatepe

Sevmişti “Şahsiyeti rötarlı Cemal’i Tamer’den vazgeçecek kadar Turgut ise onun gözbebeğiydi Soyadına meyve veren ağaçtı Hele biri vardı ki; Adı Edip Cansever’di Şiir tadında rakıyı çok severdi Birde Tomris’i Onun ki uzaktan uzağa platonikti Sevda kokan Boğaz’a bakar “Bir adın vardı senin Tomris Uyar’dı” der Ona şiirler yazardı Ne güzel adamlardı be? Şu koca İstanbul’da Başka kadın yokmuşçusuna Âşık olmuşlar Uyar’ına Kısmet işte Üçü de önden çekip gittiler bu dünyadan Üçü de Tomris’le, sevip sevildiler ezelden Dördü de bu dünyada yokmuşçusuna Birde ben!


kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Her zaman şiirin hakettiği değeri bulamadığından yakınırız. Değeri verecek olanın toplum olduğunu bildiğimiz halde, halka ulaşmak yerine bizimle aynı dili konuşan insanlarla yazdıklarımızı paylaşırız. Bu şiire katkı sağlar mı, tartışılacak ayrı bir konu... Evet, ülkemizin koşulları nedeniyle bin bir güçlüklerle çıkartabildiğimiz kitaplarımız var. Ancak, bireysel çalışmalar dışında satılmıyor bile. Çünkü halk popüler kültürün zorla dayattığı yazarların dışında pek okumuyor. Etliye sütlüye karışmayan, halka gerçekler dururken pembe düşler kurduran yazarlar sistem tarafından destekleniyor, bazıları bunun farkında bile değiller... Kapılar onlar için açılırken, toplumsal yazanlar için de bir bir kapanıyor. Fuarlara katılan arkadaşlarımız çok iyi bilirler ki, kendi tanıdıklarının dışında kitap satışı hiç birimizin yüzünü güldürmez. Peki halk ne okuyor? Okuyucunun büyük bir bölümü, içinde çiçeklerin böceklerin uçuştuğu, dram, gözyaşı olan romanları ve gerek kapital kültürün, gerekse medyanın pompaladığı yazarları tercih ediyorlar. Büyük yayınevleri de para kazanamayacakları yazarlara yer vermiyor... Bazı yazar ve şairlerimiz yılgınlığa düşmeden üretmeye devam ediyor. Hele ki şu dönemlerde yazmanın ne derece zor olduğunu, kaleme yüklenen görevi korkusuzca yerine getirebilenler çok iyi bilirler. Sorumluluklarının verdiği bilinçle hayatın her alanında objektif olmaları, her olaya her pencereden bakmayı bilmeleri ve bunu okuyuculara ulaştırmakta “köprü” vazifesini üstlenmeleri, ne yazık ki sistem tarafından istenmeyen ve asla kabul edilmeyen bir durumdur. Sistem, “dikenden bahsetmeden gülü”, “koyu renkleri anmadan düş renklerini” yazdırmak ister. Halk da doğal olarak önüne geleni okur, dinler ve izler, tıpkı ekranlara sürülen ve bizleri oyalayıp zamanımızı çalan programlar gibi.. Aslına bakarsanız, bizlere katkı sağlayacağı yerde toplumu deforme eden yayınlar aile yapılarımızı bile bozuyor. Eskiden bütün filmlerin teması aileleri birleştirmekken, şu anda bütün dizilerde aileler dağılıyor. Kapitalist kültürün bizleri parçaladığının farkında bile değiliz. Elbisemizden yiyeceğimize, dilimizden müziğimize kadar ekranlardan evimize giren bu popüler kültüre karşı kendi değerlerimize sahip çıkan bir kaç kanal, radyo, gazete ve dergiyi de kutlamak gerekiyor. Kardelen Şiir ve Müzik Grubu Yıllar öncesinde İstiklal’de bulunan ve sevgili Neslihan Yazıcılar’ın işlettiği Aznavur Sanat Merkezi’nde, küçük dinletilerle başladığımız

15

Kardelen yolculuğuna bir çok il ve ilçede devam ettik. İki kişiyle kurulan “Kardelen Şiir ve Müzik Grubu” şair, yorumcu, ozan, müzisyenler ve solistlerle birlikte şu anda 15 kişiye ulaştı. Şiir yorumcusu arkadaşlarımızla şiirle müziği harmanladık, bu yetmedi kendi saz grubumuzu kurduk, grubumuza kadın aşıkların temsilcilerinden Aşık Sinem Bacı’yı da dahil ettik... Şiiri ve müziği halkın ayağına ücretsiz olarak götürdük. Diğer şair arkadaşlarımıza kendimizi anlatmamız çok zordu ve gerçekten de zorlandık. Sahneye çıkan grup arkadaşlarımız her programa yoğun bir şekilde hazırlanırken, hatta sahne süreleri dakikalarla programlanırken, yani emek verirken, etkinlikleri-mize gelen çok kişi sahne alamadıkları için bizlere kırıldılar. Kimi bizim ismimizle, kimi sloganımızla program yapmaya kalktılar. Yine de grubun kurallarını bozmadık ve yolumuza devam ettik... Şiir ve müzik grubumuzla etkinliklerimizi yapıyorduk ama, kültür ve sanat adına yine de eksikliğimiz vardı... Sanatının yanında, özel yaşamlarıyla da halka örnek olan, dik durabilen sanatçılarımızı da etkinliklerimize dahil etmek, onları halkla buluşturmamız gerekiyordu... “Yaşayan Değerlerimiz” adı altında Ayla Algan’dan Cavit Murtezaoğlu’na, Feryal Öney’den Ekrem Ataer’e, Aydın Öztürk’e kadar bir çok sanatçımızı halkla buluşturduk. Teşvik amacıyla, Yılın Ressamı, Yılın Televizyoncusu, Şairi vb. ödüllerle de sanata katkı sağlayanları konuk ettik. Projelerimizi hayata geçirebilirsek, daha bir çok çalışmamız olacak. 2016 programlarına Beylikdüzü Belediyesi ile başlıyoruz... Kardelen Sanat Aralık ayında dijital ortamda ilk sayısını çıkardığımız “Kardelen Sanat” dergimize gösterilen ilgi bizleri mutlu ederken, ilerisi için de şevk verdi. 9 olan sahife sayımızı üçe katladık. Sanatın her alanın da etkinlik, haber ve yazılara yer veren/verecek olan dergimize siz dostlarımızın katkılarını bekliyoruz. Bizlere haber verilen etkinlikleri sayfamıza taşımaktan ve paylaşmaktan mutlu oluruz... Umudu asla arkanıza almayın, onun peşinde koşmaktan usanmayın, o sizin ışığınız siz onun gölgesi olun... Yeni yılın kültür ve sanat adına daha verimli geçmesini temenni ederken, tüm dostlarımıza savaşsız, sömürüsüz, hakça, adilce ve insanca bir yaşam diliyorum...

Yusuf Ziya Leblebici


16

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Beylikdüzü Belediyesi Başkan Danışmanı Bayladı’ın on parmağında on sanat dalı...

Sanata sahip çıkan sanatçı danışman ! Beylikdüzü Belediyesi Başkan Danışmanı ve Kültür Sanat Koordinatörü olarak görev yapan Erhan Bayladı’nın on parmağında on marifet... Yöneticilerin sanata verdiği değer ve ne anladıkları tartışılan bu günlerde iyi bir sanatçının böylesi bir konumda olması sevindirici... Fotoğraf sanatçılığından ressamlığa, şairlikten güfteciliğe, besteciliğe kadar bir çok sanat alanında eserler yaratan Bayladı’nın Kültür Sanat Koordinatörü olarak görev yapması, sanatçılar açısından bir kazanım. Beylikdüzü Belediyesi’nde kendisini ziyaret ettiğimiz Bayladı’nın daha bir çok sanatsal yönünü öğrenmiş olduk. Çoğumuz, fotoğraf sanatçısı, şair, yazar ve ressam olduğunu biliyorduk ama, bestekar, Üdi, Gitarist, aranjör, klip yönetmeni ve koro şefi olduğunu bilmiyorduk. Saz eserlerinden oluşan 2 albümü olduğunu ve bu albümlerdeki ud’u kendisinin çaldığını öğrenince şaşırdık, bu yetmedi bir de gitarını kendisinin çaldığı batı müziği albümünü, Hande Aydınlık’ın albümündeki eserlerin tümümün sözlerinin kendisine ait olduğunu görünce söyleyecek söz bulamadık. Fotoğraf Sanatçısı, Yazar ve Müzik adamı olarak çeşitli sanat dallarını bir kimlikte toplayan Erhan Bayladı; Müziğe genç yaşlarında gitar ile başlamış. Özellikle Beyoğlu'nda bir çok pavyon ve gece klübünde çalışmış, Solo Gitarist ve Basgitarist olarak bir çok sanatçıya eşlik etmiş. O dönemlerde alto ve tenor saksafon da çalan sanatçı, bu enstrümanla rıyla da bir çok sanatçıyla bera ber Anadolu tur nelerine çık mış.

Erhan Bayladı

aynı zamanda gençlik dönemlerinde hobi olarak yağlı boya tablo çalışmaları yapmış. Ancak yoğun iş hayatı ; bu uzun vakit ve emek isteyen hobinin önüne geçmiş. 1990'lı yılların başında Türk Müziği ile ilgilenip birçok koroda Korist, Solist ve Ud Sanatçısı olarak görev yapmış, 2001 yılından itibaren Beylikdüzü Kültür Sanat Derneği'ni kurup, Türk Sanat Musikisi hocalığı ve koro şefliği yapmaya başlamış. Bugüne dek; 29 farklı makamda 70 tane sözlü eser bestelemiş ve bu eserlerin 19 tanesini “Kırçiçeği” adlı albümünde piyasaya çıkartmış. Sanatçı ayrıca 19 farklı makamda 16 tane Saz Semaisi, 2 tane Saz Eseri, 2 Tane Sirto ve 1 tane Oyun Havası bestelemiş. Bu eser lerin 7 tanesi 2009 yılında Kalan Müzik'ten “Geçmişten Yansımalar” adlı albümü ile piyasaya çıkmış. Aynı za manda bu albümünde ud çalmış, kendisine çok değerli saz üstadları eşlik etmiş. Ud haricinde tambur,kanun, bağlama gibi enstrümanlarda icra ediyor. Erhan Bayladı gençliğinde yoğun iş temposundan dolayı uzak kaldığı 'Ressamlık' yeteneğine günümüz teknolojisi ile ayrı bir boyut getirmiş. Kendisine has tarzı ile fotoğraf sanatında apayrı bir yeri olan Erhan Bayla dı, fotoğraflarında gören leri “Fotoğraf mı? Resim mi?” diye tereddütte bıra kacak derecede tablo vari görüntüler oluştur mayı seviyor. Bu güne kadar bir çok sergi aç mış ve bir çok yerde fotoğraf üzerine dersler vermiş, atölye çalışmaları düzenlemiş. Batı Müziğine olan ilgisini gençlik yıllarında bırakmayıp, günümüze taşımak için, önümüzdeki günlerde çıkacak olan “1960'lı, 70'li” yılların tarzıyla ve sounduyla bestelediği “Those were 1960's” adlı albümünde, akustik ve elektrogitarı kendisi çalmış. Bütün bunların yanında, kitaplarını kendine has tarzı ile kaleme alan sanatçı, tüm eserlerini genellikle yaşanan olaylar üzerine yazmış. Son olarak "Gitarist" adlı kitabını çıkartan yazar, kita bında hayatını pavyonlarda gitar çalarak geçiren, müzik tutkunu bir gencin ilginç hikayesini anlatmakta. Yeni kitapları üzerinde çalışmakta olan sanatçı, aynı zamanda yeni besteleri ve fotoğrafları ile okyanusa benzeyen sanat dünyasına bir damla da kendisi eklemek için çaba göstermeye devam ediyor. Erhan Bayladı, tüm eserlerinin geliriyle protez hastalarına destek olmuş ve halen kitap ve albüm gelirlerini oraya aktarıyor...


17

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Çorumlu şair ve ozanlardan Bu Memleket Bizim “Yürek Titreten nameler” Esila Suna Ölüyoruz, hem de o kadar ucuz ki ölümlerimiz... Ölüm utanır oldu, kırılmış kaldırım taşına oturup kendi gözyaşlarını silen bir çocuğun çaresizliğinde… Ve ölüm utanır oldu, her şey normalmiş gibi akıp giden yaşamın karşısında... Bu Memleket Bizim Yeter ki umudumuzu ve inancımızı kaybetmeyelim. Yeter ki kini, nefreti ve ayrımcılığı yüreğimizden, nefsimizden uzak tutalım. Cehennem, insanoğlunun kendi nefsine kurban verdiği cennetin ta kendisidir. Ve bu cennet vatanı cehenneme çevirenlere izin vermeyelim. Zor bir süreçten geçiyoruz. Her gün aldığımız ölüm haberleri ile yüreğimiz kabarıyor, boğazımıza diziliyor kelimeler. Çığlıklarımız yüreğimizi parçalıyor ama kimseye sesimizi duyuramıyoruz. Önyargılarımız öz benliğimizi delip geçiyor. Bendini yıkan sel suları gibi önüne gelen ne varsa alıp götürüyor bizden. İyilik, güzellik, barış, umut, gelecek İnsanlığımızınkanatlarına binip karanlık sularda kayboluyor. Oysa bizler yüzyıllardır bu topraklarda beraber yaşamış, kurtuluş savaşında bu vatanın her karışı için omuz omuza savaşmışız. Üzerine bastığımız her karış toprakta dedelerimiz, nenelerimiz yan yana şehit düşmüşler. Al bayrağımıza rengini veren her damla kanın biri diğerimizin. Aynı gökyüzü altında binlerce umudu dualara yüklemiş, düğünlerimizde beraber halay çekip, türkülerimizde beraber hüzünlenmiş, cenazelerimizde beraber ağıtlar yakmışız. Kız alıp kız vermişiz. Kanımız kanımıza karışmış bir can olmuşuz. Daha bir gün önce başımız sıkıştığın da ilk aradığımız arkadaşımızın, komşumuzun Türk mü, Kürt mü, Laz mı, Alevi mi, Sünni mi, Hıristiyan mı olduğunu düşünmeden insan olarak yaşadıklarımıza bakıp yanına, yardımına koşmadık mı? Bir günde ne değişti? Bizi lime lime bölmeye çalışanların ellerinde ki bıçakları bilemeyin lütfen. Defalarca değişik senaryolarla oynandı bu oyunlar memleketimizde. Sağcı dendi solcu dendi gencecik fidanlarımızı darağacında, zindanlarda kaybetmedik mi? Alevi dendi Sünni dendi Maraş'ı, Çorum'u Sivas'ı yaşamadık mı? Anaların gözleri yaşlı, eşlerin yüreği yaralı, yetimleri boynu bükük vatanı eksik bırakmadık mı? Şimdi bizleri kutuplara ayırarak, yumuşak karnımıza oynayan asıl “Vatan Hain” lerine fırsat vermeyelim. Bölünerek çoğalamayız, çoğalmazsak güçlenemeyiz. Asıl şimdi yapmamız gereken birlik ve beraberliğimizi arttırmaktır. Bu yedi renk, yedi iklim, yetmiş iki millet olarak bizlere bu vatanı emanet eden atalarımıza ve emaneti devredeceğimiz çocuklarımıza borcumuzdur. O güzel günler gelecek ve o güzel günlere olan '' Bu Hasret Bizim '' demiş şiirin ustası. Yorgunluk mu? Evet. Yılgınlık mı? Asla...

Bayram Yelen / Ankara-Çorumlu şair ve ozanların katıldığı “Yürek Titreten Nameler” isimli program, Hamamönü Kabakçı Konağı’nda yoğun bir katılımla gerçekleşti. Çorumlu Aşıklar Ozanlar Kültür Derneği tarafından, her ayın 19'unda düzenlenen etkinliğin sunumunu Hakkı Kolcu ve Salih Kozan yaparken, şiir ve müzik dinletisinin yanı sıra aşıkların atışmaları da ilgiyle izlendi.

Kuş Yuvası, Hüseyin Avni Dede’yi konuk etti Kuş Yuvası Şiir Etkinliği, Şair Hüseyin Avni Dede’yi konuk etti. Beyoğlu Şair Çıkmazı’nda her ay bir yazar ve şairi ağırlayan Ayşe Yayman ve Selçuk Sen, Hüseyin Avni Dede’nin yeni çıkan kitabının tanıtımını yaparken, şiirlerinden de örnekler sundular.


18

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

MERVE' YE ( Kanadı kırık Rüzgar Kız ) Ömrünün ilk yüz metresini koştuğunda Rüzgârı arkana alıp engelleri aştın sanmıştım Finale koşup bayrağı kaldırdığında Rüzgâra sevdalı o yüreğinle Zaferi kucaklayıp yazgını yendin sanmıştım Yaşıtların karneleri alıp sevinçten ağladığında Ellerine yakılan kınayı gözyaşların siler sanmıştım

Mutlu yalnızlıklar zamanı vardır. Kendinizi dinleyip, Yüreğinizi tanıma saatleri hani..! An gelir, Her insan bir yerinden yakalar kendini. Ve Sandığın gibi olmaz hiç bir şey. Bir bakarsın ki Rengini değişmiş tüm duygular. Dilinle sorduğun çetin soruları, Vicdanın,gönül gözüne vura vura yanıtlar. Ya nefret, Bir duman gibi çöker üstüne Ya da adaletli bir yüzleşmeyle Dağılır kara bulutlar. Faruk Civelek

Yamyam Sevdam Seni istiyorum hemen şimdi Cinsellik mi, aşkmı ,sevgi mi , Çok da önemli mi ? Bir dilenci devinimde bedenim Neresi aç neresi tok söylemiyor Toklar sofrasındakiler bile bilemiyor. İstiyor sadece istiyor sefil açlığım Bir yamyam saldırganlığında etine Gözlerine dudaklarına tüm iskeletine.

Şeref Öztürk

Sesindeki çılgın davetine. Göm beni teninin en mahremiyetine Daha fazla dayanamam hasretine

İncecik beline kırmızı kuşak bağlandığında Rüzgâra sevdalı o yüreğinle Melek kanatlarını açıp uçar sanmıştım Merve’ydi adı kutsal dağ başıydı Yedi defa düşünüp, yolunu bulur sanmıştım Hangi Cuma doğmuştu bilemem lakin Rüzgâra sevdalı o yüreğini Bu Cuma sabah seherine son kurban saymıştım… Esila SUNA

Yadsıma Asırda yaşasak nakıs kalır ömürler Kimine er kimine geç gelir vakitler Geceye ya da sabaha çeyrek kala saatler Gündüz geceye ,gece gündüze Gebe . . Bir defa şüphe düşmesin gönüle Ali Çırpınıp dursan da gayri nafile Ayrılık bir kere dolandımı dile Ayrılık vuslata, vuslat ayrılığa Gebe . . Getirisini anlamıyorsan eğer hayatın İçme içme hiç faydası olmaz şarabın Ehliline ağı olsada dokunmaz içinde kadehin Günah sevaba ,sevap günaha Gebe . . Toprak haykırır suya, ha yandım ha yanacağım . Su buluta sabırsız , ha aktım ha akacağım . Rüzgar densiz tutarsız , ha yettim ha yetmiyeceğim Toprak suya ,su toprağa Gebe. . Kelimeler çağlamışsa gönlünde şairin Önünde durulmaz vucut bulacak şiirin Öz anasıdır babasıdır bu mısralık aşkın Şiir dizeye,dize şiire Gebe . . Dişi ile erkek vazifeli askeridir doğanın Ölmek için doğmak gerek bu başlıca kuralın Hiç garipseme toprak olduğunda bedenin Yaşam ölüme ,ölüm yaşama Gebe .

Esmeray


kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

19


20

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Şiirin

Öz

Düşündürücü özgün şiirleriyle tanınan Özdemir Asaf, karşıtlıkları, benzerlikleri, çağrışımları kullanarak söz ve sözcük oyunlarına dayalı şiirlerinde yaşam görüntülerini, eşyayı, izlenimleri soyutlaştırır; dokunaklılık yüklü şiirlerinde sevgi, anılar, yalnızlık, ölüm işlediği başlıca konulardır. Özdemir Asaf’ın şiirlerinin bazılarında toplumla, yaşadığı çağla ve kendisiyle hesaplaşmasının buruk öfkesi gözlemlenir. Hiciv şiirinin öğelerini ustaca kullanan şair, kısa, özlü söyleyişlerin yer aldığı, düşündürücü özgün şiirleriyle tanındı. 58 yaşındayken kaybettiğimiz

Özdemir Asaf, kendisini şöyle tanıtıyordu: “Doğumum 11 Haziran 1339, Ankara. Babam, Danıştay üyesi Mehmet Asaf. Ölümü 1930. O yıl İstanbul’a geldik. Galatasaray Lisesi ilk kısmına girdim. 1941 yılında 11?inci sınıftan Kabataş Erkek Lisesi’ne bir ara sınavı ile geçip, 1941-1942 ders yılında mezun oldum. Hukuk Fakültesi’ne iki yıl, üçüncü sınıfa kadar İktisat Fakültesi’ne devam ettim. Ve o sırada iki yıl olan Gazetecilik Enstitüsü’nün birinci sınıfını okudum. Tanin ve Zaman Gazetelerinde çalışdım. Çeviriler yaptım. İlk yazım 1939 yılında

Servetifünun-Uyanış dergisinde çıktı. Sanat ve Edebiyat Dergilerinde 1962 yılına kadar çoğunlukla şiir olmak üzere yazı ve çevirilerim yayınlandı. Artık yalnız kitap çıkararak yayınlıyorum. (Tertip ve baskı yanlışlarından nefret ederim.)” Şairin annesi 1996 yılında bir söyleşide , Özdemir Asaf’ı ““Şiirler yazıyor, çeviriler yapıyordu. Son derecede kibar, zarif, çok şık bir gençti. Herkes poplin gömlek giyerken Özdemir, takım elbisesinin içine ipek ponje gömlek giyiyordu. Kol düğmeleri altın üzerine inci kakmalıydı. Sağ elinin yüzük parmağında tek taş altın bir yüzük, sol elinin küçük parmağında kemer biçiminde yakut taşlı bir yüzük vardı. Bu kadar şıktı.” derken; Kızı Seda Arun ise , “Uzun saçları, gür bıyıkları, siyah beresi, bakışlarındaki ışıltısı, r’leri söyleyemeyişi, onu arkadaşlarımın babalarından ayırıyordu. Babamın Özdemir Asaf olduğunu öğrenmem için ilk kitabının basılmasını beklemem gerektiğini o günlerde bilmiyordum.” diyor...


21

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

canını okuyan şair;

demir Asaf Lavinia

Sana g it Üşüyo me demeyec rsun c eğim. ek Günün en güz etimi al. Yanımd e a kal. l saatleri bun

Seni Saklayacağım Seni saklayacağım inan Yazdıklarımda, çizdiklerimde, Şarkılarımda, sözlerimde. Sen kalacaksın kimse bilmeyecek Ve kimseler görmeyecek seni, Yaşayacaksın gözlerimde. Sen göreceksin, duyacaksın Parıldayan bir sevi sıcaklığı, Uyuyacak, uyanacaksın. Bakacaksın, benzemiyor Gelen günler geçenlere, Dalacaksın. Bir seviyi anlamak Bir yaşam harcamaktır, Harcayacaksın. Seni yaşayacağım, anlatılmaz, Yaşayacağım gözlerimde; Gözlerimde saklayacağım. Bir gün, tam anlatmaya.. Bakacaksın, Gözlerimi kapayacağım.. Anlayacaksın.

Sana g it Gene d me demeyec e e Yalanla sen bilirsin. ğim. r istiyo söyley rsan ya e lanlar İncinir yim, sin. Sana g it Ama g me demeyec itme, L avinia. eğim, Adını g i Sen de zleyeceğim bilme, Lavinia .

lar.

“Şiirin canına okuyorsun!” Özdemir Asaf, ‘r’ harfini söyleyemez, ”yumuşak g” olarak telaffuz ederdi. Galatasaray Lisesi’nde öğrenci iken bir anısını şöyle anlatacaktır: “Lisede Edebiyat Hocamız İsmail Habib Sevük idi. Sınıfta heğkese şiiğ okutuğ, sığa bana gelince, atlayıp yanımdakine geçeğdi. Biğ gün değste pağmak kaldığdım ve ‘Hocam’ dedim”, – Sınıfta heğkese şiiğ okutuyoğsunuz, bana niçin okutmuyoğsunuz? İsmail Hoca, bu soğuma şu cevabı veğdi; – Oğlum Özdemiğ sen, şiiğ değil, şiiğin canına okuyoğsun.


22

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Kanayan yara Bosna Hersek Zeynep Batımor

Hangi anaların, babaların, eşlerin, evlatların yüreği dayanır bu manzaralara? Medeniyetin beşiği Avrupa utan! Yüzün varsa utan! Senin marifetin bunlar! Yüzün kızarsın Avrupa! Senin silahlarınla, Sırpların masum 10.000 üzeri, Boşnak halkına katliam yaptığı utanç akü fabrikası” duvarlarda masum Boşnak kan izleri… Ey Medeniyetler beşiği, insan hakları savunucusu, kendini beğenmiş yüze dost sırtından vuran Avrupa! Sizler bu manzarayı yaşadınız mı? Sizler koltuklarınızda keyifle kahvenizi yudumlarken, barlarda kadehler tokuştururken, kuş yastığa başınızı koyarken, Avrupa’nın göbeğinde yaşanan dramı, soykırımı, katliamı, sizlerin silahları ile vurulan bu masum insanların silahsız, Bosna halkının yıllarca yakınında bir parçasını bulup yalnızca bir isim bir mezarı olsun, diye yıllarca dağlarda toprağı kazıdıklarını gördünüz mü? Yalnızca, bir kemik parçası toprağa defneden, masum gözü yaşlı annenin, ihtiyar babanın, babasının yolunu bekleyen yetim yavrunun, nişanlısını dağlarda parçasını arayan nişanlı gelinlik kızların, eşlerin, kadınların, çocukların gözyaşlarına şahit oldunuz mu? Ey Avrupa sözde medeniyetin başkenti olan dünyanın kahramanı Lordu, kralı Avrupa! Siz insan haklarından medeniyetten bahsetmeyin! Siz yüz karası halinize kendinize acıyın! Zalimin zulmü varsa; masumu Yüce Allah’ı var! Ey Avrupa dileğim odur ki, bu masum halkın vebali üzerinize olsun, kendi silahınızla kendinizi vursun! Ey insanlıktan yoksun medeniyetler beşiği zavallı Avrupa! Senin silahlarınla yok ettiğin masum; Bosna halkı yine dirilecek bir Boşnak ölür ama bin Boşnak olarak senin karşına dikilecektir. Sen bu dünyaya hâkim hükümdar olsan ne yazar! Allah’ın sopası yok, seni bu masum insanların gözyaşları yok eder. Sen bilir misin? Bir anne toprağı eşelerken, Bir Türk Bahriyeli eşinin örnek yaşam öyküsü

Düşlerimdeki Beyaz Üniforma Zeynep Güner Batımor

Kanguru Yayınları

yavrusunun bir parçasını bulduğunda sevincinin büyüklüğünü, gözün da canlı olarak büyüttüğünü… Ya da bir yavrunun, annesine topraktan gelen kokusuna anne diye ağladığını onu sarıldığını… Ey Avrupa! Sen bilir misin? Yaşlı gözlerin her damlasında, toprağa karışıp toprağın altında kefensiz yatan masum şehidin, Şahadet şerbetini içtiğini, cennet ırmaklarında yıkandığını? Sen bana insanlıktan bahsetme! Sen bana medeniyetten söz etme! Senin ellerinde, yediğin her lokmada, içtiğin her suda Boşnak kanı var! Ey Avrupa! Çek elini Müslüman insanların üzerinden! Yüze dost görünüp sırtından vuran… Aynı akıbeti cennet vatanım; Türkiye’me yapmak istiyorsunuz… Merak etmeyin! Biz her zaman, her yerde bir nefes kadar, her zorlukta, her yerde yakınız! Ey Bosna- Hersek! Yüreği acılı hasret dolu, gözü yaşlı, nehir gözlerinden akan sel misali yaşların dinsin artık! Eğme başını! Çünkü sen her zaman ayaktasın. Çünkü sen yıkılmadın yıkılmaz, hep kocaman yüreğinle ayaktasın! Seni bu hale koyan insanlıktan yoksun Avrupa utansın! Sil gözyaşını ey Boşnak anne! Kaldır başını semaya! Bak orada göreceksin şehidini… Ey Boşnak evladı kızı oğlu! Sen geleceğe ışık, umut, sevgi tomurcukları ekecek vatanını kurtaran, her yerde nöbet tutan asker olacaksın! Yılma kaldır başını! Seni yıldırmasın akmasın gözyaşların! Yürü! Tam ileri hedefe… Yılmadan bıkmadan yürü! Huzur dolu vatanın bütünlüğünü korumak için yürü! Sende koskocaman yürek varken, seni kim tutacak? Ey Bosna Hersek! Acıların sarılacak, yaraların elbet bir gün son bulacak… Sevmek, ne kadar uzaklarda olursa olsun, bir nefes kadar yakın olmaktır… Bundan sonra bende size bir nefes kadar yakınınızda olacağım… Bir Şair telaşında yüreğim, elimden uçtu uçacak. Susmam mümkün değil, bıraktım cümleleri, birazdan hüngür hüngür ağlayacak. Sizin o kahrolası savaşınız var ya, benim için bir kaç mısra. Kalemimden korkun, ucundan Barış damlayacak. Ve boğulacaksınız kendi kanınızda, bıçak gibi şiirler göğsünüze batacak. Murat Karagöz


kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

23

Mevlana şiirlerle anıldı Mevlana Celaleddin-i Rumi 742. Vuslat Yıldönümü’nde Beylikdüzü Belelediyesi’nin düzenlediği Şeb-i Arus etkinliğinde anıldı. Ünlü radyocu Melon Şapka’nın sesinden okunan Mevlana şiirlerine sazendeler eşlik etti. Dünya barışı için tasavvuf felsefesinin temeli olan hoşgörüye dikkat çekildi. Beylikdüzü Kültür Merkezi, Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin 742. Vuslat Yıldönümünde düzenlenen Şeb-i Arus etkinliğine ev sahipliği yaptı. “Bir kahrı değil, hüznü, intizar anını tasavvur etmeye çalışacağız” diyen ünlü radyocu Melon Şapka’nın sunumuyla gerçekleşen gece, sazendelerin yaptığı tasavvuf müziğiyle herkesi büyüledi. Solist Leyla Atay’ın söylediği eserlerle yarattığı atmosfer ise herkesi içine çekti. 44 yıl boyunca Konya’da yaşamış ve orada vefat etmiş olan Mevlana’nın yazdığı Duy Şikayet Etmede Her An Bu Ney, Hangisiyim

Ben, Bir Gececik, Etme gibi şiirleri etkileyici ses tonuyla okuyan Melon Şapka, Mevlana’nın “Minareden düşen adamın parçası bulunur da, gönülden düşen adamın parçası bulunmaz” sözünü hatırlatarak, kalp kırmamanın gerekliliğini hatırlattı. Solist Atay ise sazendelerin yaptığı tasavvuf müziği ile Aman Cana Beni Şad Et, Çağırayım Mevlam Seni, Bülbül Kasidesi parçalarını seslendirdi. Program sonunda dinleyicilerin büyük alkışlarıyla uğurlanan Melon Şapka, “Hüzünleri de kalbin bir köşesinde zinde tutmak gerek. Bu gece Mevlana’yı dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. Nefesimiz yeterse bir daha ki sefere görüşmek üzere” dedi. Sanatçılara çiçek takdiminde bulunan Beylikdüzü Belediye 1. Başkan Vekili Ömer Şatır da, olumsuz olaylara son vermek için herkesi Mevlana felsefesinin hoşgörüsüne davet etti.


24

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Süheyla Uflaz’ın sergisi açıldı Ressam Süheyla Uflaz'ın, 'AURA' başlıklı kişisel resim sergisi, İstanbul Ramada Asıa Hotel's Art Gallery'de sanatseverlerle buluştu. Ressam Süheyla Uflaz'ın, 'AURA' başlıklı kişisel resim sergisinin açılış resepsiyonuna çok sayıda

“Kadın ve Doğa” beğenildi

Erhan Bayladı’nın “Kadın ve Doğa” isimli fotoğraf sergisi, fotoğrafseverlerin beğenisini kazandı. 18 Kasım -15 Aralık’ta Olympus Galeri’de ziyaretçilşerin beğenisine sunulan sergide, doğanın en güzel ve ilgi çekici yerlerinde, en uygun ışıkta, bulutların en güzel tabloları çizdiği zamanda adeta tabiatın bir parçasıymış gibi bulunan kadınların fotoğrafları yer aldı.

seçkin daveti katıldı. Dünyaca ünlü Ressam Süheyla Uflaz'ın, 'AURA' başlıklı kişisel resim sergisinde, sanatçının yeni ve eski 50'ye yakın tablosu ve bazı sanatsal fotoğrafları yer alıyor.

Perihan Koca sergisi 8 Şubat’ta açılıyor Ressam Perihan Koca’nın 4. Kişisel Resim Sergisi Şubat’ta Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde açılacak. “Çağdaş Fantastik Realizmin Renkleri”, “Görünmeyeni Görmek” isimli sergi, 8-14 Şubat tarihleri arasında ziyaretçilerini ağırlayacak. 8 Şubat’taki saat 17.30'da kokteylle açılacak sergi 6 gün sürecek.

SERGİ

Haydar Ekinek 30. Sanat Yılı Sergisi 15-24 Ocak

Şişli Kent Kültür Merkezi


25

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Başucuma Dikin Salımı Gardaş İlhami Aslantaş Dünyada gözüm yok malında ola. Aldım alacağım alımı gardaş Asla meyletmedim paraya pula Sattım satacağım çalımı gardaş Pişmezse insanlık tutmuyor maya Nafile gayretler gidiyor zaya Hiç atım olmadı yürüdüm yaya Koymadı dizimde halımı gardaş Feleğin bu imiş en hayır işi Asla görülmedi benzeri eşi Hep bağrımda yandı aşkın ateşi Yaktı yakacağı yalımı gardaş Bedenim aklımla olsa da birlik Aç karınla olmaz yiğitlik erlik Çalıştım çırpındım olmadı dirlik Kırdı köklerinden dalımı gardaş Hakkın emri imiş bu kadar izin Büyüdü günbegün dert dizin dizin Bedeli belliymiş üç arşın bezin Yaptırmadı bana balımı gardaş Der İlhami yolcu yolunda gerek Kimse bu dünyaya olmaz ki direk Nihayete erdi atan bu yürek Baş ucuma dikin salımı gardaş

Sen Hala Yoksun Bahri Yıldırım Yıllar yılı sensiz yandı bu bağrım Kan doldu yüreğim sen halâ yoksun Ta arşa ulaştı,gel diye çağrım Gülerim, ağlarım; sen halâ yoksun Sevda ilmeğini taktın boynuma Düşlerin doluştu hemen koynuma Hançerdir yokluğun batar eynime Çözerim ,bağlarım; sen halâ yoksun Elimden gelmiyor sen yokken durmak Var mıdır bu işte ,seveni yormak Akarken içimde bir deli ırmak Çılgınca çağlarım, sen halâ yoksun Göğüs gerdim sensizliğe yılmadan Gonca olup koktum senin olmadan Sevdalar büyüttüm,saçım yolmadan Aşıldı dağlarım, sen halâ yoksun Acılar küllenmiş sanki içimde Beyaz güller açmış,siyah saçımda Doğrultum hep gerçek,sana açımda Düğümler düğlerim, sen halâ yoksun Bütün umudumu sana bağladım Olmadığın yeri,hara dağladım Seninle gülmüştüm,senle ağladım Eridi yağlarım, sen halâ yoksun Haydi kalk ayağa,şahlan maralım Yüreği incinmiş ,gönlü yaralım Dostelime tutun,orda duralım Ben bunu sağlarım, sen halâ yoksun...

O kadar çok, seyrede seyrede, Allah'a havale eder bir millet haline geldik ki, Hep havale ediyoruz milletçe Allah’a, Lan bir gün de havale etme be! Bu geriliğe bu vurdumduymazlığa, Havalesiz yollayacağın adres, Bu korkaklığa Allah bile aldırış etmiyor, Yüreğinin ve gerçekten inanıyorsan, Ne yani, İnancının ta kendisi be gülüm! “Allah’ın sopası yok ki vursa?” ne demek, Allah'a havale etmekten havale geçiriyoruz, Değneksiz çoban olmuyorsa, Fakat nemümkün! Değneksiz Allah olur mu? Havale işi, hem de iadeli taahhütsüz Bal gibi değneği de var sopası da, Turan Özbudak Fukaranın Allah'a oluyor, Ama senin özeline ait, Allah’ın da sermayeye, Hak ve hukuk savaşında, İşlerini mi kolaylaştırıyor ne cehennem meleklerinin? Kendini saklamayacaksın, Ben onu bunu bilmem, “Allah onun da belasını verir!” demeyeceksin, Namussuzluğun lüzumu yok, Yok öyle bir lüksümüz, Yedirmeyin hakkınızı, Yok öyle kolaya kaçmak, Akıl fikir vicdan ve beyinden bahsederken, Değil kula, Allah’a bile, Beyin ve içinde; “Ben bunları ne demeye insan yerine koyuyorum?”, "HAK", denilen zorlandığın üç harflik kelime, Ya da, Biri seni biri beni biri Allah’ı anlatır, “Ben bunları ne demeye yarattım ki?”, De hele, Dedirtmeye ne hakkımız olabilir, Puştluğa gerek var mı hiç? Ne de hukukumuz. Tependekinin büyük başlığı, Hakkının yenildiğini bile bile, Gölgesindekilerin koyunluğuna bağlı. Evindeki hırsızın kim olduğunu göre göre, Yarınını değil şu anını bile çalındığını

Allah’ Havale Etmiyorum


26

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

12. Gece

karşılıksız aşk hikâyesini iyice kızıştırır. Muhteşem oyunculuklar… Muhteşem reji ve sizi şaşırtacak tiyatro tekniklerini aşmış bir hayal gücüyle yoğrulmuş sürprizlerle dolu bir oyun. Herhangi bir oyuncuyu övmek yanlış olur. Çünkü inanın en çok rolü olandan en az rolü olan

İBB ŞEHİR TİYATROLARI OYUNCULARI

Hazırlayan

Şahan Can Esmeray

Yazan: WILLIAM SHAKESPEARE Yöneten: SERDAR BİLİŞ Süre: 110 dk. OYUNCULAR

Bennu Yıldırımlar, Berk Samur, Doğan Şirin, Erkan Sever, Ersin Umulu, Eylül Soğukçay, İsmet Şahin, Kubilay Penbeklioğlu, Levent Öktem, Mana Alkoy, Özge Özder, Pınar Aygün, Seda Fettahoğlu, Senan Kara, Tolga Yeter KONUSU Shakespeare'in en sevilen komedilerinden biri olan 12. Gece'de, ikiz kardeşler Viola ve Sebastian, bir gemi kazasından sonra, birbirlerini öldü sanıp ayrı düşerler. Viola, Illyria dükü Orsino'nun hizmetine girebilmek için erkek kılığına girer. Orsino adına güzel Olivia'ya kur yapmakla görevlendirilir. Olivia ise kardeşinin ölümünden sonra yastadır ve ayağına gelen herkesi geri çevirmektedir, ta ki şimdi erkek kılığındaki Viola'ya aşık olana dek. Bu sırada, Olivia'nın dayısı Tobi, tutucu hizmetkâr Malvolio'ya şamatalı bir oyun oynarak, bu cümbüşlü kimlik yanılması ve

oyuncuya kadar herkesin performansı takdire şayan. Bu yıl tiyatro yarışmalarında özellikle Afife Jale Tiyatro ödüllerinde en iyi prodüksiyon'u ve en iyi kadın oyuncu ödülünü getirebilecek bir yapım olmuş. Ocak ayında bu oyunu Harbiye Muhsin Ertuğrul sahnesinden takip edebilirsiniz. Detaylı bilgiye http://www.ibb.gov.tr/sites/s ehirtiyatrolari/trTR/Sayfalar/AnaSayfa.asp x adresinden ulaşabilirsiniz.

CYRANO DE BERGERAC

İBB ŞEHİR TİYATROLARI Yazan: EDMOND ROSTAND Çeviren: SABRI ESAT SİYAVUŞGİL Yöneten: MEHMET BİRKİYE Süre: 165 DAKİKA/2 PERDE OYUNCULARALİZE ERTEM, ASRIN GURUR KUYUCAK, AYŞECAN TATARİ, CAN TARAKÇI, CEM KARAKAYA, CEM URAS,ÇIĞDEM GÜREL, DAMLA CANGÜL, DERYA KEYKUBAT,DOĞAN ALTINEL, EMRAH CAN YAYLI, EMRAH DERVİŞ SOYLU, ERTAN KILIÇ, GİZEM AKKUŞ, GÖKHAN EĞILMEZBAŞ, GÖKSEL ARSLAN, GÜLŞAH BAYAR, HAKAN GÜMÜŞ, HASİP TUZ, HÜSEYİN KEFELİ, İBRAHİM ULUTAŞ,LALE KABUL, MURAT BAVLİ, MUSA ARSLANALİ, OKAN PATIRER, ÖZGÜR DAĞ, ÖZGÜR DERELİ, SEDA ÇAVDAR,ŞEYDA ARSLAN, TANJU GİRİŞGEN, YİĞİT SERTDEMİRKONUSUKılıç kullanması ve şairliğiyle hayranlık uyandıran Cyrano'nun tek kusuru, haddinden fazla büyük olan burnudur. Kendini son derece çirkin bulan Cyrano, kuzeni Roxane'a aşık olur, ne var ki Roxane Cyrano'nun bölüğünden genç ve yakışıklı Christian'a aşıktır. 17. yüzyıl Fransa'da yaşamış şair ve silahşör Cyrano de Bergerac'ın hayatından esinlenen oyun, aşkı, kahramanlığı ve gururu anlatıyor. Sabri Esat Siyavuşgil'in dilimize kazandırdığı oyunu, Mehmet Birkiye Yönetiyor. (İBBŞT RESMİ WEB SİTESİ) Mehmet Birkiye rejisinin ayrı lezzetli tadını daha iyi hissedebileceğiniz oyundur. Oyunda tüm oyuncular üzerlerine düşen görevleri kat be kat fazla yapıyorlar. Ancak Yiğit Sertdemir'in öne çıkan oyunculuğunu es

geçmek imkânsız olur doğrusu. Bitmek bilmeyen enerjisiyle ağır bir klasiği ayakta tutabilmiştir. Ocak ayı boyunca Kağıthane Sadabad Sahnesi'nde oyunu izleyebilirsiniz. Kostümler, sahne geçişleri ve ayrı ışık oyunları gibi sürprizler sizleri beklemektedir. Kaçırmayın… Detaylı bilgiye http://www.ibb.gov. tr/sites/sehirtiyatrol ari/trTR/Sayfalar/Anasa yfa.aspx adresinden ulaşabilirsiniz. Kaçırmayın.


kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Yanlıslıklar Komedyası Yazan:William SHAKESPEARE Çeviren:Bülent BOZKURT Yöneten:Tim SUPPLE Yardımcı Yönetmen:Erol Ozan AYHAN Dekor:Kerem ÇETİNEL Kostüm:Sadık KIZILAĞAÇ Işık:Yakup ÇARTIK Müzik:Tolga ÇEBİ Dramaturg:Irmak BAHÇECİ Asistanlar:Damla KARAELMAS GÖKHAN Emre SIRIMSI Ercan KOÇAK Oyuncular: Ali ÇELİK Ali Rıza KUBİLAY Emrah EREN Emre KoÇ Emre SIRIMSI Ercan KOÇAK Erol Ozan AYHAN Faruk ÜSTÜN Fidan TEK KOŞAR Hatice Elif ÜRSE İlkin TÜFEKÇİ İrem Sultan CENGİZ Murat ŞENOL Nurhayat ATASOY Orhan AYDIN Yunus Emre KILINÇ

27

Bakırköy Belediye Tiyatrosu ( BBT ) Alican YÜCESOY genel sanat yönetmenliğince yenilenen kadrosuyla dünyada öne çıkan yönetmenlerle her sezon bu şekilde farklı bir oyun sergileyeceklerini dile getirdiler. Yanlışlık Komedyası Shakespeare' in en az bilinen oyunlarındandır. Ancak bu oyunu BBT ' de izleme keyfine nail olursanız keşke daha önceden de çokça bilinen bir oyun olarak oynansaydı diyeceksiniz. Yanlışlıklar Komedyası; İngiliz yazarı William Shakespeare tarafından yazılmış bir komedi oyunudur. Oyunda; İki değişik ikiz kardeşin yıllar sonra tesadüfen aynı bölgede yani Efes'te karşılaşma hikâyesini anlatmaktadır. İkizleri görenler birini tanıyorken diğerini tanımıyor olduğu için bir karışıklık meydana gelir. Biriyle ilgili olan bir konu öbür diğerine söylenir. Aynı zamanda eylemlerde bu şekilde gerçekleşir. Bu şekilde sürekli temponun yüksek olduğu uşaklarında enerjisinin seyirciyi ayrı bir ayakta tuttuğu güzel reji… Güzel oyun… Bu oyunu Ocak ayı boyunca izleyebilirsiniz. Daha fazla bilgi için: http://www.bbt.bel.tr/ adresini ziyaret ediniz.

Şemsa Yeğin’i kaybettik 1970'lerden bu yana çeviriyle uğraşan Şemsa Yeğin, 75 yaşında hayatını kaybetti. Ödüllü edebiyat çevirmeni Şemsa Yeğin,Jack London, Howard Fast, Maksim Gorki, Elias Canetti, George Orwell, Thomas Pynchon, José Saramago, Carlos Fuentes, Sigmund Freud, Erich Fromm, Robert Briffault’nun yapıtlarını Türkçeye kazandırdı. ABD’de Amerikan edebiyatı öğrenimi gördü. Yazarlık yaşamına 1960’lı yıllarda yaşadığı ABD, Kanada ve Afrika ülkelerinden Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerine gönderdiği yazı ve röportajlarla başladı. 1970’lerden bu yana çeviriyle uğraşan Yeğin, 1979’da TYS’nin Hasan Ali Ediz Edebiyat Çeviri Ödülü’ne değer görüldü. Şemsa Yeğin’in dilimize çevirdiği kitaplar arasında Kulaktaki Meşale (Elias Canetti), Kurtarılmış Dil (Elias Canetti), Gözlerin Oyunu (Elias Canetti),Tara Sokağı (Maeve Binchy), Gerilla (Pomeroy), Yararsız Bir Adam ( Maksim Gorki), Yabanıl Toplumda Suç ve Gelenek (Bronislaw Malinowski), Kendim ve Ötekiler (Carlos Fuentes), Rosenbergler- Biz Sizin Oğullarınızız ( Robert Meerepol) gibi kitaplar da yer alıyor.


28

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Tosyalı Latife Hanım Bir ateş çemberinin Ve Göz bebeğinde Bir dilekçe çakılır Şimşekler Mavi gözlerine Yıldırıma dönüşür Mustafa Kemal’in Sırma saçlar Gök ağlar İlmik olmuş boynunda Bulut ağlar Göz yaşı olmuş Ağlar mavi gözlü Kemal’im Çiğ taneleri Rest çekmek emperyalizme Bu yangında buz keser hava Soysuzluğa rest İn Dağı’nda boran var Bir yanda istiklal Devrez’ de su büzüşür Rüyalar yolu Ilgaz’da Ölüm diğer yanda Haçat üşür Vız gelir gider Babalar geri gelmez Ve bir kadın bir kız Sevdalar şehit Çağrı koyar Tosya’dan Sakarya’da Güzeller güzeli Yitmiş kardeş acısı Yiğit sergerde Bu ne kanlı kavgadır Çeltik tarlalarından haykıran Ne onurdur bu bir ses Bu nasıl sevdadır Tüylerim diken diken Neylesi bu yurt Çekilir kanım Her zerre toprağı Can suyum çelik gibi gerilir Yıkanmış kanla Bahrem Yıldız öbür yaşamın suskunluğuyla kafası karışan katlanılmış direnişleri dinlerken ağlayan kah sorgulayan ara da birde kendine uğrayan yoruldum anlamını bilmediğim vızıltılardan çok mu uzaklarda kaldı şu lanet gerçek karanlığın biçimlendirdiği biri olup çıktım şimdi hemen şimdi bir başka sessizlik esmeden Tanrısal zamanlar nerede sığınmalıyım korkularımla birlikte sürülmüş yüreğim ve ben... hülya Sığca Çekilmez Oldu Bedeller veriyor gururla yiğit Ölüler toprağı çekilmez oldu Zülmün iktidarı diyor terket git Akıyor kanımız çekilmez oldu Soranlar sorgular kayıp oluyor Güzel günler için zehirle doluyor Yaşlanmış bebeler baba yoruyor Yıkıldı yuvalar çekilmez oldu Canın cansız yaşar ay ile günde Vahşice katiller dünde bu günde Zincirler kırılsın emekçi önde Yıllar katliamdır çekilmez oldu Emekci Yusuf’um umudun var mı Barış kerdeş olmak bizlere dar mı Güneşli dağlarda yaşamak kar mı Yıkılsın bu düzen çekilmez oldu Yusuf Ter

İntihar Fulya Çelikbilek çocuk ellerini cebinden çıkardı ovuşturdu ellerini tekrar cebine soktu saçları dağıldı yüzü üşüdü ellerini cebinden çıkardı yüzüne sürdü ellerini ovuşturdu cebine soktu ellerini cebinden çıkardı ovuşturdu çocuk saçlarının arasında dolaştırdı bir an ellerini tekrar cebine soktu çocuk ellerini cebinden çıkardı ovuşturdu tekrar ellerini cebine soktu saçları dağıldı yüzü üşüdü ellerini cebinde aradı elleri cebinde yoktu yoku cebinden çıkardı yüzüne sürdü yoku yokla ovuşturdu cebine koydu yoku cebinden çıkardı ovuşturdu çocuk saçlarının arasını yokladı tekrar yoku cebine koydu yok saçlarında dağıldı yok yüzünde üşüdü yok ellerini cebinden çıkardı ovuşturdu

Güne merhaba Bu sabah gel desem, Sofrada senin için hazırlanmış Bir dilim umut olsa Mavi mavi gülümsese Bir fincan sevginin hatırına saklansa Saygı dost olsa bir parça huzurla Bir lokma sağlık olsa Sen umutla sarsan sevgiyi Sevdalansak yarınlara Kapı çalınsa buyur etsek Barışı bir bardak çayın sıcacık Demine sığınsak Güneş doğsa kuşlar uçsa başımızda Kelebeklere yer versek Bu sabah gel desem Buyur etsem yürek soframa Afiyet Olsun Ayser Bektaş


kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

29

Sanatını sokaklara taşıyan genç ressam! Genç bir ressam Erkan Ergün… 12 yaşında başladığı sanatı Çorum sokaklarına taşıyıp, halkın resim sanatına ilgisini çekmeyi başardı. 3d Gamze Höcü sanatını daha da geliştirerek, ülke ÇORUM çapında yenilikler yaratacağını söyleyen Erkan Ergün Çorum da doğdu. 12 yaşında resim yapmaya başlayan Ergün, resime önceleri hobi olarak başlamış ve 12 yıldır da bu sanatını geliştirerek devam ediyor. Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın 2008 yılında, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın ise 2010 yılında düzenlediği resim yarışmalarında Türkiye Birincisi oldu. 5 yıl yerel gazetelere karikatür çizerken, bir yandan da 3d resimleri araştırdı. Şimdilerde ise Çorum sokaklarını 3d sanatı ile rengarenk yapıp halkı resime teşvik ediyor. Diğer yandan da çocuklara hat sanatını öğreterek de yeni nesile rengarenk bir yol çizmeye çalışıyor. Erkan Ergün ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik… -Resim yapmaya nasıl başladınız? Resim yapmaya 12 yaşımda hobi olarak başlamıştım. Bunun bu kadar damarlarıma işleyeceğini tahmin etmemiştim, bir daha o renklerin ışıltısından kopamadım. -Niçin başka meslek değilde resim? Başka meslekler denedim ama hayat beni sürekli resime itti. -Resim yaparken ne düşünüyorsunuz? Resim çizerken her şeyi bırakıp işime odaklanıyorum ve hayallerimle tasarladığım resmi

birleştiriyorum -Yaptığınız çalışmalar hakkında kısa bir bilgi verir misiniz? Ya p t ı ğ ı m ç a l ı ş m a l a r T ü r k i y e ' n i n f a r k l ı şehirlerinde bulunmakta. Çorum, Antalya, Isparta, Sivas, İstanbul, Ankara gibi… Çalışmalarım ağırlıklı olarak Osmanlı ve Selçuklu motifleriyle harmanlanan Osmanlı çalışmalarıdır. Son dönemde Avrupa'da ki akımları Türkiye'ye taşıyarak 3 boyut yapmaya başladık. -Çorum'a 3 Bulutlu resim getirdiniz halkın tepkisi ne yönde oldu? Çorum'da 3D ye çok yoğun ilgi var. İnsanlar çok meraklı bu çalışmalara. Çorum Belediyesi çok ılımlı bakarak desteğini sürdürüyor. -Kısa vadede planlarınız nelerdir? Resim çalışmalarına devam ederek üretimlerimi artırmak ve şirketimi dünya standartlarına taşıyarak Türkiye'ye ilkler getirmeye devam etmek istiyorum. Bizler de sanata ve sanatçıya desteğimizi sürdüreceğiz . Bu güzel sohbeti için Erkan Ergün'e çok teşekkür e diyor, başarıları daim olsun diyoruz..


30

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Zemheri eşkıya kesildi kapımıza Tükendi güneşin adaleti Mutlak pencereme sığırcıklar gelmeli Zemherinin varlığıyla Kuşlar da üşür Çağrışımlar sonucu çatlayan hüzün Cemrenin gelişini bekleyecek Nevruza ulaşmadan Soğuklar demirlediyse içimize Yürekler de üşür Dipdiri kalmanın tek yolu Dönence gölgesinde var olmak Düşünce totemiyle Gidip gelmeler çoğalıyorsa Sözler de üşür Suya benzeyen ne varsa çözülecek Direnmeyi unutursa kızıl ibrişim Kozalar de üşür Beyaz kağıtların içine sinmiş Sevda sayılan duyguların kalıntısı Elimizde taşınırken ağıtlar Hepten perişan olduysa eğer Ezgiler de üşür Benim umudum Güvercinin kanadına tutunmuş Direnç denilen şeyler adına Kırlangıç sürüsü çekip giderse Sular da üşür Geceler yalınayak Zincir halkası ayrıntılar görülmez Ufak tefek gündelik gezintiler Beynimizdeyse eğer Ayaklar da üşür Gül gülistan değil yaşam Kılıç üstü Fizan derler gidişe Bunca telaş bunca çaba boşuna Yelesi terlemiş bir küheylansa keder Acılar da üşür

Türküler Özgürlüklerin ilk adımı Sen kavgamdaki ilk kıvılcım Karalara, karanlıklara güneş Bayrağım, toprağım, vatanım, namusum Sarıkamış’taki donan yüreklerde itaat Çanakkale’de gümbür-gümbür top sesi Kocatepe’de eldeki dürbünsün Sen şairi vatanından sürgünsün Seni, sizi nasıl yakarım ben, nasıl? Mazlum Zengin

Vaktin İnsanları Ulusal ve uluslararası yazın’da kilometre taşları olmuş değerli yazar, şair, düşünür, siyasetçi ve sanat camiasında ses getiren özel insanların, adlarına binaen geleceğe ışık tutacak yolculuklarında şiir seçkisiyle taçlanmış halidir. Atıflı, bütünüyle bir nevi antoloji hükmünde başka bir esere daha rastlanılmadığı bilinmektedir. İşte bu nedenle Vaktin İnsanları, zamana açılan kapıda bir aralık olup, yolu özgürlük sevdasında buluşan her yüreğe her ses rengine duyumsatmala rıyla fark yaratmıştır. duyan Nuray Tunç’un ilk Vaktin İnsanları, gerek yaşa yan ve gerekse artık aramızda şiiri 1991’de Gençliğin olmayan çok değerleri yürekle Sesi Dergi yayımlandı ve rin sesidir.. Nesilden nesile kül çeşit li yarışmalarda bir çok mansiyon ödülü aldı. türel bir aktarım belki de.. Edebiyat mutluluktur şiir ise o Tunç’un, aralıksız sürdür mutluluk ülkesinin cumhurudur. düğü şiir çalışmalarında; Ümit Yaşar Oğuzcan, Or Nuray Tunç han Veli Kanık, Nazım 1972’de Manisa’da doğdu. Hikmet, Aziz Nesin gibi ö Selçuk Üniversitesi Akşehir nemli ustalar dan ilham al MYO’nda muhasebe okudu. dığı görülmekte. İlköğretim çağından itibaren Etnik kültürlerle, özel edebiyata ve özellikle şiire ilgi likle Hristiyan ve Musevi di ni temalı kültürel moza iğini bu etniklerle harman layan şairin pek çok ese rinde anılan realiteden kesitler bulunmakta. Maya Kitap Şubat 2015 basımlı Özgür Bıra kılan Şiirler adlı ilk kitabıy la okurlarıyla buluşan Tunç, İlkim Ozan Yayınla rı Kasım 2015 basımlı Vaktin İnsanları adlı şiir kitabıyla da yurtiçi ve yurt dışı pek çok kitleye sesle nebilme fırsatı yakaladı. Şairin; Tmolos Ede biyat, Herfene Edebiyat Dergisi ve Yeni Dönem Kültür ve Sanat Dergile rinde şiirleri yayımlanıyor.

Mazlum Zengin’den iki kitap birden Mazlum Zengin, 1955 yılında Malatya ili Arapgir ilçesi Alıçlı (Hasdek) köyünde dünyaya geldi. İstanbula yerleştikten sonra iş hayatının yanı sıra edebiyatla da ilgilenmeye başladı. Bir çok antoloji kitabında şiirleri yer aldı. Şiir Harmanı (2005) ve Ağıttan Umuda (2007)isimli kitapları bulunan Mazlum Zengin, kitap serisine Tunç Yayınları’ndan çıkardığı, “Sol Yanım Şiirleri”nde serbest, “”Son Yarım Şiirleri”nde de ölçüşü şiirlere yer verdi. Genellikle toplumsal şiirler yazan Zengin, “Şiir Harmanı” isimli şiir etkinlikleri düzenliyor.


31

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Dayan yüreğim... Yusuf Ziya Leblebici Sessiz bir hıçkırığın deprem sesi geldiği Yutkunmaktan yara olmuş gırtlakların derinden derine estiği yüreğim. Her gün, her derdin attığı mızrakların hedefi olan derin yüreğim... Dayan dağlarında eşkiyaların kol gezdiği Doruklarında tipilerin estiği yüreğim.

Mevlana'yı sür iliklerine umutların süzülsün ellerinden. Sevgiyi katık et de şerbetine uzat çocuklarına can-ı gönülden.. Sen ki; ırmakların çocuğu bozkırların torunu. Gözyaşlarıma yükle umutlarını yarınlara doğru...

Duvarlarında kurşun yarası, sanki alın yazısı Sıtmaya tutulmuş titreklikte, bir ölüm sarısı. Sürgün yedin içimde, bir o yana bir bu yana gezdin Yazın ortasında kar mı gördün Üşüdün, titredin bir kuş misali. Bürün, taş kesilmiş parkana bürün Sık ki, donmasın ellerin Dayan yüreğim, elbet biter bu sürgün...

Senin yolun, Ferhat'ın dağları deldiği yoldur. Tırnağını göremediğin karıncanın kardeşlik yoludur. Dünyasında dağları doğuran dört mevsimine kucak açan, Pir Sultan'dan feyz bulan yüreğim dayan...

Dayan gözlerimdeki yaşların çiçek çiçek açtığı yüreğim dayan Eşkiya mavzerlerine kalkan olan Tipilerine sıcak çorba sunan yüreğim dayan...

Dayan yüreğim dayan yarama tuz basa basa. Dayan yüreğim dayan ecele bir kaç kala ölümüme kadar beni oyala...

Bu Sabah Kahvaltıda Hüzün Vardı / Sefer Kocakaya Bu sabah kahvaltıda hüzün vardı İki tane zeytin karası göz bir bardak gözyaşı bir dilim zıkkım Sabah haberlerinde yine ölüm Kan Gözyaşı Çocuk ölümleri bir yanım çürüdü harap olmuş Bir yanımız lay lay lom Bu yorgun beden alıştı artık Yaş 60 kaşarlandık Yine hüzünlü bir türkü çalıyor radyoda Giresun’un içinde iki sokak arası Vurdular Feride’yi yere düştü bohçası Yine gam yine keder… Bu sabah kahvaltıda hüzün vardı Hasretlik tak etti cana Ben bu hasretleri bilirim gülüm Hiçbir güzellik seni tatmin etmez Gülün rengi,kokusu Hiçbir renk Hepsi anlamsız gelir Ben bu sevdaları bilirim gülüm Hiçbir sevdaya benzemez Ne Ferhat’ın, ne Mecnun’un, Ne kerem’in sevdasına Şirin kim Leyla kim Aslı da kim oluyormuş bu sevdada Bu yangın başka yangın canımın içi

Bazen Çukurovadaki ırgat çocuğun Temmuz sıcağında sıtma tutması gibidir Bedeni buz tutar Bazen Yamadağında eşkıyanın filintasına sarılıp Zemheride ateşler içinde yanması gibidir Ben bilirim bu hasretleri Hayali gözünden gitmez Ne yana dönsen karşındadır Sanki yanında Sarılasın gelir Koklayasın gelir öpesin gelir O küçücük bedeni Ah bu hasretlik bazen adamı deli eder Gitsen gidemezsin Dursan dayanamazsın Bana sorarsan git oğul Çünkü her şeye değer Git hasretini dindir Sarıl doya doya Kokla bedenini tenini Bir daha bırakmamacasına Eğil kulağına söyle Dedenin selamı var de Seni çok özlemiş de Öp yerime Bu sabah kahvaltıda hüzün olmasın


32

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Benim Şiirim Bağırmaz ki Tekin Gönenç biraz daha kalamaz mıydın oturup konuşamaz mıydık biraz da biz el ele verip şu hayatı kandıramaz mıydık tam bunları diyecektim ansızın bir el ürkek mi ürkek okşadı durdu kalp sektelerimi baktım o’ydu demek sonuna gelmiştik birlikte başladığımızın o güzelim düşleri örseleye örseleye tersyüz edecek ne vardı sanki siz bakmayın böyle sustuğuma benim şiirim bağırmaz ki

Hazandan Bahara Cumhur Karaca ruha hicran düşer mi yar nicedir bahar dallarından kesmişim kendimi düşüp uykuların kuytu yerlerine sonbahar bile yetişemiyor dizimden azalışıma çokluk birden fazlanın dirilişi ise eğer hangi yok oluşta çoğaltıyorum beni ya benden içeri girip seveceksin haykırırcasına ya da gülmemiş gibi yapıp cilve naz canımız kalacak nazımız gidecek sazımızdan ninniler toplayacağız ahh tutulamayası sonbahar! ısıt ellerini ilkbaharımın kısık kısık bak güzelim! içimde eski hazandan kavruk bakışımdan baharına sonsuz akış var. Yollarım Hep Bana Çıkar Osman Coşkun

Göz yaşını sile sile Halkozanı Turanibaba Göz yaşını sile sile giden yâr Süzülen yaşları kana benziyor Vefasız aşk için feryat eden yâr Hıçkırışı bir figana benziyor Benim güzel yüzlüm huri meleğim Seni kim aldattı söyle bileyim Derde derman olmayanı neyleyim Yürekten yaralı cana benziyor Tomurcukken açılmadan kurumuş Çevresini mah yüzüne bürümüş Genç yaşında bir mum gibi erimiş Derdi üç- beş, değil bine benziyor Almışlar elinden sevdiği canı Çölde avlamışlar yavru ceylanı Başına dönüyor kışı boranı Harabeye dönmüş hana benziyor Şu giden dilberi gelde gör hele Kapılmış gidiyor bulanık sele Aşkının külleri savrulmuş yele Aslı han keremden yana benziyor Turanîbaba'yım görür de söyler Aşka erişmeyen sevdayı neyler Hilafı varmı dır söyleyin beyler Yitirmiş eşini bana benziyor

kandırma ne kendini ne beni ne kadar kaçsan yaklaşırsın aşka bir arpa boyu uzaklaşsan yollar bir tek noktaya çıkar sevdanın adı senin adınla anılır adın sevda olmasa kaç yazar yaşamış ve yaşaması mümkün olan şairler yalnızca senden bahsediyor gemiler yanmış köprülerin yeri yok bu şehir başka dilden konuşuyor geçmişine diye başlayıp üç nokta konuyor martılar şarkı söyler anlaşılmaz kandırma ne kendini ne beni ne kadar kaçsan da yaklaşırsın bana bir arpa boyu uzamaz boyun ayrılıkta yollar bir tek bana çıkar bu hudutta uzağı yakını hepsi bir sen anladığın dilde yaşarsın gurbet hasretle beraber yine gönül perdelenir göz gökyüzünü görmez başımı yaslamışım dizlerine rahat ve ferah bir gece yarısındayız yarımız değil bütünümüz sen olmuşsun özenmişiz sendeki kendimize… kendimi olduğum gibi teslim etmiştim ellerine azaltıp geri veriyorsun geri kalan yarımın hesabı sorulacak elbet hiçbir aşk yarım kalmayı hakketmez suratımda bilmem kaçıncı aşkın izleri ne kendini kandır ne beni kaçsan kaç yazar bir arpa boyu yol aldın farz edelim o yollar hep bana çıkar…


33

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Dağlarca Şiir Ödülü Anam !

ne çok severim ama fotoğraflardaki maziyi Gamze Höcü Penceremde ki hercai Götürürken geçmişe beni ne de çok özlermişim sesini buralar hep soğuk be anam senin sesin bile ısıtırdı beni yeşili özledim ellerini güneşi nefesini özledim saçının her telini dışarıda yağmur ve de kuş sesleri parçalarken tutsak yüreğimi yarınlar nasıl gelir bu parmaklıklarda gelmez olur koca yıllar hasret dağlarının ardında ben de bir özlem bende bir özgürlük hasreti bir de sen…

Beşiktaş Belediyesi, PEN Yazarlar Derneği, Türkiye Yazarlar Sendikası’nın desteği ve Tekin Yayınevi organizatörlüğünde gerçekleştirilen Dağlarca Şiir Ödülü, Şükrü Erbaş ve Ömer Erdem’e verildi. Ataol Behramoğlu, Doğan Hızlan, Enver Ercan, Ertan Mısırlı, Haydar Ergülen, Sennur Sezer ve Tarık Günersel’den oluşan Seçici Kurul, 1. Dağlarca Şiir Ödülü’nün Şükrü Erbaş ile Ömer Erdem arasında paylaştırılmasına karar verdi. Şükrü Erbaş “Pervane”, Ömer Erdem ise “Pas” adlı kitaplarıyla ödüle değer görüldüler. Ödül, 26 Aralık Cumartesi günü Fulya Sanat Merkezi'nde düzenlenen etkinlikle sahiplerini buldu.

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU’NUN AYLIK E-DERGİSİDİR YIL: 1 SAYI: 2

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Yusuf Ziya Leblebici YAYIN KURULU Turan Karatepe-Fidan Karakaş Ali Esmeray-Osman Coşkun Dergimiz tamamen sanat ve sanat haberlerini içerir, bu amaçla da ücretsizdir. Dergimizde yayınlanan yazılardan yazarların kendileri sorumludur. İLETİŞİM yusufziyaleblebici@gmail.com https://www.facebook.com/groups/31746001219/


34

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Sanata Evrensel Bir Bakış Geçen gün(24.12.2015) Akif’i andık Bakırköy Cem Karaca kültür merkezinde. Güzel bir toplantıydı bana göre ve güzel bir sanatçı Akif.. Toplantıyı düzenleyen ve beni haberdar eden İLESAM şube başkanı Sayın Cafer Vayni ve emeği geçen herkese çok teşekkürler. Dönüşte daha yeni tanıştığım ve taze bir dos tum olan şair yazar Yusuf Ziya Leblebiciyle karşılaştım. Dedi ki bana ’’hocam senden sanat adına güzel bir yazı istiyo rum!.’’ Bende tamam dedim ve sanat adına daha yeni geldi ğim bir toplantıdan; aklımda kalanları da ekleyip, başladım dertlerimi yazmaya. Varın değerini siz verin artık! Akif’le başladık ve Akif’le devam edelim. Bakın Avrupayı gezip gelen usta ’’adamların işleri bizim dinimiz gibi ve dinleri de işimiz gibi’’ der. Yani bizim, ilim ve sanat adına düştüğü müz tezatı; bir cümle ile özetlemiş. Tabi bunun bilinciyle de olsa gerek; Oku demiş safahatında ilk beyit olarak; oku, sana hisli bir yürek lazımsa; oku, zira onu yazdım, iki çift söz yaz dımsa!. Maneviyatımız da aynısını der; oku der kuran ilk aye tinde; oku, esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adıyla!’’ Zira oku mak, müminin yitik malıdır ve çin’de de olsa gidip alınacak!. Niye mi? Çünkü babadan kalan mirastır okumak ve hakka ve hakikata ermek isteyen herkes; o ummana dalıp o mirasını a lacak! Yani? Allah’ın nurunu görmek isteyen herkes, müsbet ilme de yelken açıp; aya insan gönderecek, uzaya koloni sala cak ve kainatın sırrına aşina; yaradan övgüsüne de mazhar olacak. Daha doğrusu, O’nun gazabından kaçıp, rahmetinin ve bereketinin gani olduğu yerlere hicret edecek!. Ve tabi bunu da sanatla yapacak. Peki ama nasıl? Sanata ve sanatçıya hürmet göstererek olacak bu tabi, yazıya ve ilme sevgiy le, tiyatro ve baleye aşkla ve yarayana ve yarama za hoş görüyle.. Ne yani; Akif’ten daha mı iyi biliyo ruz biz; yada ondan daha mı akıllıyız? İşte kendi ne yaren olarak seçtiği meyhane aşığı Neyzen’le dostluğu ortada!. Kısaca, Yunus gibi yaradılanı hoş görüp yaradandan ötürü ve içtihadına bak madan ama; ilmine ve sanatına bakarak muh Bayram kem; ve ona göre de hürmet gösterip, onore ede rek haklılığı; hakka adanmış bir kurban gibi yerine getirerek varacağız.. Niye mi? Yitik malımızı bulmak için ta bi!. Yani daha açık bir ifadeyle, hoş görmek bir sanattır ve hor görmek asla!. Şimdi durum böyle iken; peki neden ilim hep ’’gavurlarda’’ kalır da, fosası ve atıkları olan fitne de bizde? Yoksa mümin değiliz miyiz biz(!) Aklım almıyor bu soruyu ve aklımın aldığını da yazamıyorum buradan!. Gücüm yetmiyor, cesaret ister, fedakarlık ister, meşakkat ister; ya da vefa ve vefalı gönüller ister; ve tabi aydın bir bakış... Yani öyle ki; kolay değil sanatçı olmak bu ülkede ve ’’ho canın eşeği gibi, yellenmeden başka bir hüneri olmayan birile ri(!) bazen çıkar tükürür sizin sanatınıza ve siz çaresiz olarak; yıkarsınız göz nuru eseri!.’’ Evet, marifet iltifata tabiyse ve fa kirin de bu konuda bir marifeti varsa(!); halka hizmet hakka hizmettir diyerek, pazara sürdüğümüz malın; harmanda rüz gara karşı peşkeş çekilmesine gönlüm razı olmaz. Oysa, hük mü olmayan sözden Allah’a sığınırım hep ve bıktım hüküm süz sözlerimin ayaklar altında ezilip gitmesine.. Yani okumak önemlidir bir sanatçı için ve okunmak daha da önemli!. Verim siz bir bağa girip, çalışıp, çabalayıp, çapalayıp sonra; mahsü lünü pazarda satamayan çiftçi gibiyim!. ’’Sofra da aç, hanede bi ilaç ve muhannete muhtaç olarak; yaşanır bir vakit; ta ki biri çıkıp sana bilmem ne emeller uğruna(!) bir ulufe gönderene dek!’’ Akif’i ananlar Akif kadar yaşayamadı ne yazık; ve Akif’i pazarlayanlar bu hal’de, cambazdan daha cambaz!. Reel ola rak sanatın durumu budur ülkede ve batıda da durum bun dan farklı değil. Ama hakkını yemeyelim; Fransız ihtilali ve aydınlanma çağından sonra; bunu daha iyi anlamış batılılar ve bizden biraz daha önde. Yani aydınlanacaksa bir toplum; sanatın ve sanatçının sırtında ve bu bilinci kendilerine şumül edinmiş. Ama burada artı bir parantez daha açayım. Emeğini

satamıyorsa bir sanatçı hakkıyla; burada da bir tezat var. 1ya iyi bir sanatçı değil(siz ona muhalif deyin) ve eserlerinin kıymeti yok; 2-ya da sıkı bir muhalif ve onu sülbanse eden birileri var. Yani muhalifliği birilerine engeldir ve onun cürmü büyük ne yazık!. Kime selam verse ’’ürüşvet değil deyü al mazlar’’ artık ve hor görürler, engellerler, bastırırlar ve birileri tarafından yok sayılırlar. Tabi böyle durumda, sanatçı için dert çok ve hemdert yoktur. Çünkü bana göre sanatçı ’’öğren diği kadar öğretemezse eğer, bu dünyadan borçlu gitti de mektir(bayramlık)’’ ve ona göre yaşamalıdır. Hasattan kas tım ise, asla maddi değil tabi; çünkü uhrevi şeyleri maddi şey lerle satın almak olmaz!. Yani bu dünyadan borçlu gitmemek adına; bir şeyler yapıyorum ve kimse bu manevi hesabı mad deten alamaz!. Oysa yazabilmek sanattır derler bir yazar için; aşktır, sevdadır ve sevdamız uğruna düştüğümüz dur um, yarım kalmış bir mecnun hikayesidir, taa’ kıyamete dek sürer!. Onun için, nerde yetim kalmış bir çocuk görse, ağla yan bir ebeveyn gibi; bedavaya fikir işçiliği yaptığım bu alem de, gönlüme göre bir yaren bulamamaktan üzgünüm. Oysa bende meramımı anlatayım isterdim ve beni de anlayan birileri olsun. Ve yazdıklarımın bir ederi/değeri ve kıymet-i harbiyesi olsun; ama olmuyor işte ve buna ben taktir-i xuda diyorum!. Nedenini sormayın hiç; çünkü nedeni ortada ve bu ülkede aydınlar, yazarlar, çizerler ve doğruyu söyleyenler niye engelleniyorsa, benim durumum da o.. Baskı yaşıyoruz baskı ve baskı öyle ki; demokrasi adına bir despotluk, din adına yobazlık, dürüstlük adına soygun ve namus adına ’’enil fahşa-i vel münker!.’’ Yani sanat ucuzdur bu ülkede ve sanatçı tehlikeli varlık!. Değeri ipte anlaşılan ucuz mata, derisi yüzülen ucuz bir mefta ve madımakta çıra gibi yakılan çıplak meyyit.. Daha doğrusu aşk adına yapılan her gü zellik ve onun uğruna düşünebilmek; ölüme eş de ğerdir bu dünyada ve herkes İbrahim değil; ateş ö nünde ’’hasbinallah-u vennimel vekil’’ desin. Yani tarihte böyle olmuş ve günümüzde de böyle maa lesef. Seyit Nesiminin canlı canlı derisini yüzen man Çinkil tık budur; hallacı mansurun elini ve ayağınnı kesen irade budur, pir sultanı ipe çeken budur. Nedim’i, nefi’yi Fuzuli’yi, Nizami Gencevi’yi, Mirze Elekber Sabir’i, Yunus Emre’yi, Dadaloğlu’nu, Aziz Nesin’i, ve Nazım tabi; hasretinden prangalar eskiten Ahmed Arifi ve onlarcasını cefaya garkeden budur!. Platon’dan başlayarak nieczhe’ye kadar, balzac’a, galileye, Göte’ye ve Pablo nerudaya kadar; puşkine kadar aklınıza kim gelirse artık; sanat adına muha liflik bir suçtur(!) ve bunun cezası da ölümdür, meşakkattir ve çiledir!. Üsdat necip fazılın çektiği çile budur işte!. Yani sabir gibi Avrupaya opera öğretmiş bir sanatçı, ömrünü sırtında sabun sata sata geçirir; balzac gibi dünya devi bir düşünür, eserleri uğruna aldığı matbaa parasını ödeyemediği için, evine gelen alacaklardan saklanmak için karyola altına, aziz nesin gibi eserleri 84 dile çevrilmiş bir dahi, yazınları koltuk al tında ve babı ali yokuşu; bir aşağı bir yukarı gezer ve daha ni celeri tabi.. yani sanaat esasen çileli bir yolculuktur ve sanat çı da bu yola baş koymuş bir ismail!. Cebrail koç getirmezse boyun kopacak ve onun için belki; en büyük sanatçı, devin en büyük muhalifleri olan peygamberlerdir!. bitiriyorum!. Ami yane bir tabirle; ne kadar köfte o kadar ekmek misali; ne ka dar muhalif duruş ve o kadar haklılık ve hakikata yakınlık. Be deli ağır olan bu yolda İbrahim olabilmenin ödülü mabudun dostluğudur tabi ve bunu her kul başaramaz. İşte bundan do layı; hz Mevlana ‘insan olmak şeklen olsaydı, ahmetle ebu cehil bir olurdu’ der. Yani manen olmuşlar evladır bu yolda ve maddeten olmuşa kelek derler!. Manen kendinizi yetiştirin ki; maddeten cisminiz toprak olsa da, manen isminiz kainatta yankılansın ebediyete dek. Sözlerim çok oldu ve beni bağışla yın; bir bayramlıkla bitiriyorum konuyu ’’nemrudun ateşi ken dini yaktı, iman ibrahime gül oldu neden? Sevgi gönüllere nur oldu aktı, nefret taşıyanlar kül oldu neden?’’ En kalbi sevgilerimle..


kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

35

Ocak’ta kaybettiklerimiz Özdemir Asaf

Cemal Süreya

Kıvırcık Ali

Halide Edip Adıvar

Muzaffer Sarısözen

Uğur Mumcu

1 Ocak 1980 Yazar ve çevirmen Mustafa Nihat Özön. 2007 Gazeteci-yazar Yener Süsoy 2 Ocak 1942 Tiyatro sanatçıları Fikret Şadi Karagözoğlu ve Emin Belli. 2012 Tiyatrocu Tuncer Sevi 3 Ocak 1963 THM san., araştırmacı-derlemeci Muzaffer Sarısözen. 2012 Oyuncularından Hamit Haskabal 4 Ocak 1927 Şair ve yazar Süleyman Nazif. 2013 Türk pop müzik şarkıcısı ve söz yazarı.Şenay Yüzbaşıoğlu 5 Ocak 1953 Karikatürist Ramiz Gökçe. 1975 Şair ve yazar Arif Nihat Asya. 1986 THM sanatçısı Aynur Gürkan 6 Ocak 1991 Besteci Ahmet Adnan Saygun. 2010 Sinema sanatçısı, yazar olan İhsan Devrim, 2012 Sanatçı Azer Bülbül 2015 TRT sanatçısı Ayla Gürses 7 Ocak 1984 Fotoğraf ve sin. sanatçısı Baha Gelenbevi. 2014 Ünlü tiyatro sanatçısı Selçuk Uluergüven 8 Ocak 1935 Besteci Rauf Yekta Bey. 1988 Balerin Duygu Baykal. 9 Ocak 1964 Yazar Halide Edip Adıvar. 1982 Ressam ve yazar Nurullah Berk. 1990 Şair Cemal Süreya. 2014 Ressam Erdal Alantar 10 Ocak 1945 Yazar Osman Cemal Kargılı. 2014 Tiyatrocu ve oyuncu Süheyl Eğriboz 2014 Şair, yazar ve sinemacı Adnan Azar 2011 Kıvırcık Ali olarak bilinen Türk Halk Müziği Sanatçısı Ali Özütemiz 11 Ocak 1556 Şair Fuzûli. 1983 Karikatürist Şadi Dinççağ. 1994 Caz sanatçısı Erol Pekcan. 1999 Sinema sanatçısı Öztürk Serengil. 13 Ocak 1973 Yazar Sabahattin Eyüboğlu. 2013 Tiyatro ve sinema oyuncusu Alev Sururi 14 Ocak 1923 Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım. 1944 Şair Mehmet Emin Yurdakul. 14 Ocak 1986 Yazar Enver Naci Gökşen. 1994 Karakter oyuncusu Nubar Terziyan. 1998 Ses sanatçısı Safiye Ayla. 16 Ocak 2013 Ressam Burhan Doğançay 2015 Yazar Afet Ilgaz 17 Ocak 2005 Karakter oyunculardan Yıldırım Gencer 2013 Ünlü gazeteci Mehmet Ali Birand 1998 Grup Vitamin'in solisti, söz yazarı Gökhan Semiz 18 Ocak 1960 Yazar Nahit Sırrı Örik. 1992 Klasik Türk M. bestecisi Yesari Asım Arsoy. 2012 Tiyatro ve dizi oyuncusu Evin Esen 19 Ocak 2000 Türk sanat müziği şarkıcısı Sevim Çağlayan 2004 Kazancı Bedih adıyla bilinen Gazelhan

Bedih Yoluk 1978 Sinema ve Tiyatro oyuncusu Feridun Çölgeçen. 1985 Yazar Muzaffer Hacıhasanoğlu. 1990 Yazar Sebahattin Selek. 1992 Tiyatro sanatçısı Sema Savaş. 1994 TSM sanatçısı Necmi Rıza Ahıska. 2007 Gazeteci Hrant Dink 2013 Devlet Tiyatroları sanatçı ve rejisörü İsmet Hürmüzlü 20 Ocak 1949 Romancı ve gazeteci Burhan Cahit Morkaya. 1994 Tiyatro ve sinema sanatçısı Bedia Muvahhit. 21 Ocak 1934 Yazar Hüseyin Kâzım Kadri Bey. 1937 Besteci Udi Nevres Bey (Orhon). 1983 Yazar Kemal Bilbaşar . 1985 Oyun yazarı Oktay Arayıcı. 2013 Türk edebiyat öğretmeni ve yazar İsmet Kür 2013 Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara 22 Ocak 2015 Oyuncu Oğuz Oktay 23 Ocak 1989 İspanyol ressam Salvador Dali 2010 Fotoğraf sanatçısı, yazar Şakir Eczacıbaşı 2013 Sinema ve tiyatro oyuncusu, yönetmen Savaş Akova 24 Ocak 2007 Eski Dışişleri ve Kültür Bakanlarından İsmail Cem 1962 Romancı Ahmet Hamdi Tanpınar 1986 Edebiyat tarihçisi Prof Dr Mehmet Kaplan 1993 Gazeteci ve yazar Uğur Mumcu 2010 Oyuncu Erdinç Dinçer 25 Ocak 1990 Amerikalı sinema oyuncusu Ava Gardner. 2010 Sinemacı Nedim Doğan 27 Ocak 1635 Şair Nef'i. 1978 Sinema oyuncusu Uğur Güçlü. 28 Ocak 1953 Şair Neyzen Tevfik Kolaylı 1981 Şair Özdemir Asaf 1989 Tiyatro sanatçısı Gürbüz Bora. 2001 Yayıncı ve yazar, insan hakları savunucusu Ayşenur Zarakolu. 2013 Piyanist- sanatçı Ferdi Özbeğen 29 Ocak 1957 Cumhuriyet dönemi şair ve yazarı Ziya Osman Saba 2007 Ressam Hasan Kavruk 30 Ocak 1946 Lugatçe-i Felsefe yazarı İsmail Fenni Ertuğrul. 1955 Ord Prof Dr Mim Kemal Öke 1988 Karikatürist Ali Ulvi Ersoy 2015 Halk müziği ve fantezi müzik sanatçısı Seyfi Doğanay 2015 Yeşilçam’ın usta oyuncusu Hakkı Kıvanç 31 Ocak 1990 A D D ve Türk Hukuk Kurumu Başkanı Prof. Muammer Aksoy 1948 Besteci Artaki Candan. 1982 Eleştirmen ve oyun yazarı Melih Vassaf. 2005 Tiyatro ve sinema sanatçısı İsmail Hakkı Şen.

Ferdi Özbeğen

M.Ali Birand

Nubar Terziyan

Öztürk Serengil

Süheyl Eğriboz

Safiye Ayla


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.