Kardelen Sanat Dergisi Ocak /2017 Sayısı

Page 1

Kardelen Sanat KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU’NUN AYLIK ÜCRETSİZ E-DERGİSİDİR YIL: 2 SAYI: 14 OCAK 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Ölümünün 54. yılında Muzaffer Sarısözen Sf. 15

Barış Sevgi Kardeşlik Dolu Nice Yıllara...

Terörü Lanetliyoruz!

Büyük Usta unutulmadı Cumhuriyet dönemi Türk Edebiyatı, mizah ve sinema çınarı Rıfat Ilgaz, Kartal Belediyesi tarafından düzenlenen ‘Hababam Gibi Şenlik’ etkinliğinde anıldı. Ünlü sanatçının anmasına sanat dünyasından birbirinden ünlü isimler katıldı. HABERİ 16-17'DE

Turhal’da türkü ve şiir şöleni! Sf. 2-3


2

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ocak 2017

Turhal’da türk To k a t Tu r h a l ’ d a d ü z e n l e n e n “Bizden Bize” isimli şiir ve müzik dinletisi halkın yoğun katılımıyla yapıldı. Alibaba Sultanzade Pir Feyzullah Efendi Derneği organizasyonuyla yapılan etkinliğe çok sayıda sanatçı iştirak etti. İstanbul ve çevre illerden katılan sanatçılar Turhallılar’ı şiir ve müziğe doyurdu. Program öncesinde, ilçeye gelen sanatçılar toplu olarak Sivaslılar Derneğini ziyaret etti. CHP Tokat Milletvekillerinin de katıldığı dernek


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

3

ü ve şiir şöleni! z i y a r e t i n i n a r d ı n d a n , Tu r h a l Belediye Başkanı Yılmaz Bekler ve Kaymakam Dr. Ahmet Süheyl Üçer’i ziyaret etti. Kaymakam, Belediye Başkanı, sivil toplum kuruluşları ve kalabalık bir halk kitlesinin izlediği Turhal Kültür Merkezi’ndeki programın sunuculuğunu Yusuf Ziya Leblebici yaparken, yöresel aşıklar Tokat yöresinden örnekler sergilediler. Turan Karatepe, Yahya Aslandaş, Sefer Kocakaya, Bedrettin Güreş, Gülfer Ceylan Güreş, İbrahim Gençsoy, Leyla Salbaş, Yadigar Hayta şiir yorumlarıyla izleyicilerin beğenisini kazanırken, Saygı Türkmen ve Bircan Bakır da türküleriyle coşkulu anlar yaşattı. Yöre aşıkları Aşık Salim Olgun, Aşık Ali Kaya ve Aşık Hasan Bakır ’ın yöresel türküleri ve şiirlerle dopdolu geçen program, teşekkür belgeleri ve plaket töreninin ardından sona erdi. Programı Süper FM TV ve Rota FM de naklen yayınladı


4

Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Denklem... 2016'nın son g ü n ü n d e Tu r hal’da düzenle nen bir konsere katılmak üzere yola çıktık. Merkezi İstan bul’da bulunan Ali Baba Sultanzade Pir Fey zullah Efendi Derneği’nin organize ettiği kon sere başta İstanbul olmak üzere çevre illerden de çok sayıda sanatçı katıldı. Kar yağışı konusunda Meteorolojinin ısrarlı uyarılarına rağmen, programımızı aksat mamak için Ataşehir Belediyesi’nin bizlere tahsis ettiği otobüsle yola koyulduk. Zorlu bir yolculuğun ardından 13 saatte Turhal’a ulaştık. Konser öncesinde ziyaret programları bizleri zaman açısından bunaltsa da, halkın ve derneklerin sıcakkanlılığı ve ev sahipliği bizleri hayli memnun etti. Zile-Artova-Turhal havzasındaki aşıklık geleneğinin kültürümüzdeki yeri çok önemli. Usta-çırak ilişkilerinin çok güçlü olduğu bu yörede bir çok aşık ve ozanlar yetişmiş, kültü rümüze damgalarını vurmuşlar. Örneğin Aşık Kul Semai, gerek Turhal’daki yaşamında, gerekse İstanbul ve Avrupa’da sürekli üretmiş ve eserlerinde başta doğruluk, hasret, sevgi ve barışı ön plana çıkarmış. Bazı eserlerinde ise, insanlara doğruluktan şaş mamalarını öğütlerken, Tanrı’nın insanda olduğunu ve insanın Tanrı’yı kendinde bula bileceğini işlemiş. Kıvırcık Ali, Aşık Nevruz Bacı gibi bir çok değer yetiştiren Turhal’da düzenlenen kon serde de aşıklık geleneğinden gelen aşıklar, halk müziği sanatçıları ve şairler kültür ve sanat rüzgarlarını estirdiler. Kaymakam ve Belediye Başkanı’nın da ilgi gösterdiği konsere çevre il ve ilçelerden de katılımın olması bizleri çok mutlu etti. Güzel bir etkinliğin ardından, zorlu hava

Yusuf Ziya Leblebici

şartlarına aldırmadan yine yola koyulduk ve bizlere düşen görevi yapmanın hazzıyla döndük... Anadolu’nun bir ilçesinde soğuk kış günü sıcak insanlarla bir arada olmak ve onları tanımak güzeldi... * * * 2016'yı arkamızda bırakırken, her birimizin 2017'den beklentisi barış, sevgi ve mutluluktu. Yeni yılın ilk saatlerinde hunharca akıtılan kanlar, dileklerimizi de çok erken vurdu. Son bir yılda iyice sıklaşan kalleş saldırılar dur durak bilmiyor. Geçtiğimiz yıl yazdığım bir yazıda, ülkemizi Ortadoğu yapmak istediklerinden bahsetmiştim. Şu anki gelinen nokta, geçtiğimiz yıldan bir adım daha ileriye gidildiğini gösteriyor. Çok acı !.. Uyanmalısın !.. Uyuyorsun kardeşim kalkmıyorsun Bir bak hele nedir bu yaşananlar Kimlerdir bu canlara kıyanlar Kan var Kızılay'da, Kayseri'de Beşiktaş'ta Kan var Doğu'da Batı'da ülkemin her yanında Kızılırmak gibi akıyor boydan boya Uyuyorsun kardeşim uyanmıyorsun Önündeki perdede güzelliği izliyorsun Bir bak hele perdenin ardından neler dönüyor Kimler seni çemberinde çeviriyor Kimler korkuyor uyanmandan Bombalar bile uyandırmıyor seni kan uykundan Çocuğun otobüse bindiğinde Karın bakkala gittiğinde Ya sana da acı bir haber gelirse Gözlerini ayırıp diziden yarışmadan O zaman anlarsın ağlarsın Beslemezsin artık yavrularını Kaçarsın sana da dokunan yılandan Uyanmalısın artık vakit çok geç olmadan ! Yusuf Ziya Leblebici


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

5

H-ece Kitap Okuma Grubu’nun yeni yıl dileği:

“Barış, Adalet ve Huzur” Beylikdüzü Belediyesi ve H-ece Kitap Okuma Grubu işbirliğiyle hayata geçirilen proje, çevre il ve ilçelerden katılım alarak "İstanbul Beylikdüzü'nde Kitap Okuyor" adıyla yoluna devam ediyor.İlçenin çeşitli yerlerinde düzenlenen okuma etkinliğe katılım gün geçtikçe artarak büyüyor. "İstanbul Beylikdüzü'nde Kitap Okuyor" adlı proje yeni kitaplarla daha da büyüyor, renkleniyor. Beylikdüzü Belediyesi ve H-ece Kitap Okuma Grubu'nun işbirliği içerisinde büyük bir keyifle yola çıktığı proje, gün geçtikçe yeni kitapseverlerin katılımıyla devam ediyor. İlk olarak "Beylikdüzü Kitap Okuyor" olarak başlatılan okuma etkinliği, çevre il ve ilçelerdeki vatandaşların da dahil olmasıyla gün geçtikçe kitlelere yayılıyor. Türkolog Ece Ataer yönetiminde yürütülen etkinliklerin ama cı, bireylere kitap okuma alışkanlığı kazandırmak ve demokra tik bir ortamda tartışma kültürünü geliştirmek.Yaratıcı drama ile desteklenen proje, bireylerde kişisel gelişimi de hedefliyor. Her yaş grubundan katılımın sağlandığı proje, kitap okuma ve anlama alışkanlığının yanı sıra, sosyal açıdan da dayanışmayı ve ilişkileri güçlendirmede de büyük bir gelişme sağlıyor.


6

Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Yaşam Sanat Atölyelerinde 200 ressam! B e y l i k d ü z ü B e l e d i y e s i ’ n i n Ya ş a m S a n a t

kişisel yağlı boya resim sergileri gerçekleştiren değerli bir

Atölyeleri’nden 200 ressam ve 19 çalışma grubu

ressam arkadaşım... Kendisini, Koska Sanat Galerisi

faydalanıyor. Belediyenin 10 resim atölyesini paylaşımlı olarak

döneminden beri tanıyorum. Halen öğrenci yetiştirmeye

kullanılıyor. Geçtiğimiz günlerde Beylikdüzü Belediyesi CHP

devam ediyor" şeklinde konuştu. Yaşam Sanat Atölyeleri'nin resim sanatçılarına, özgür

Meclis Üyeleri Gülüzar Kaya Bektaş ve Ebru Çevik,

çalışma ortamı sağlamayı amaçlayan bir oluşum olduğuna

Ressam ve Resim Eğitmeni Ahmet Şahit'i, Yaşam Sanat

da dikkat çeken Beylikdüzü Belediyesi CHP Meclis Üyesi

Atölyesi'ndeki çalışma mekanında ziyaret etti. Ziyaret sırasında, Ahmet Şahit'in eski ve sevdiği bir res

Gülüzar Kaya Bektaş, "Belediyemizin resim sanatçılarının

sam arkadaşı olduğunu belirten CHP Meclis Üyesi Gülüzar Kaya Bektaş, "Ahmet Bey, İran'da ve Türkiye'de, birçok

devam eden Ahmet Hocam, resim sanatına katkı sunmaya

ücretsiz kullanımına sunduğu Yaşam Sanat Atölyeleri'nde, halen 10 atölyede, 200 ressam ve 19 resim grubu, paylaşımlı olarak atölyeleri kullanıyor." dedi.

Ziyaret sırasında, Ahmet Şahit'in eski ve sevdiği bir ressam arkadaşı olduğunu belirten CHP Meclis Üyesi Gülüzar Kaya Bektaş, "Ahmet Bey, İran'da ve Türkiye'de, birçok kişisel yağlı boya resim sergileri gerçekleştiren değerli bir ressam arkadaşım...”dedi.


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

7

120 bin kişiye ücretsiz oyun gösterimi Beylikdüzü Belediyesi Tiyatrosu ve Sineması, bugüne kadar 120 bin kişiye ücretsiz olarak gösterim yaptı. Yoğun ilgi gören tiyatro ve sinema seanslarında seyircilere gazoz ve patlaşmış mısır ikramları da yapılıyor. Beylikdüzü Belediyesi Tiyatrosu, Beylicium AVM’nin 2. Katında yer alırken, her hafta farklı bir filmin vizyona konduğu Sinema ise 4. Katta bulunuyor. Yetişkin yabancı ve yerli kült filmleri, animasyon çizgi filmleri, Yeşilçam’ın başyapıtlarını seyirci ile

buluşturan Beylikdüzü Belediyesi Sineması, Beylicium AVM’nin 4. Katında hizmet vermeye devam ediyor. Ücretsiz bilet temin edilebilecek gişe ise AVM’nin 3. Katında yer alıyor. Açıldığı Kasım 2015 yılından itibaren 93 bin kişiye gösterim yapan Sinemada çocuklar için hafta içi 10:30-13:30-16:30-19:00, hafta sonu 11:3014:00-16:30-19:00 seansları var. Yetişkinler için ise hafta içi 13:30-16:30-19:30, hafta sonu 14:00-16:00-19:00 seansları bulunuyor. Beylikdüzü Belediye Sineması gösterimleri haftalık olarak değişiyor ve her Cuma yeni bir film gösterime giriyor. Okullardaki eğitim müfredatını takip ederek, işlenen ders konularını pekiştirecek oyunlar yazan ve sahneye koyan Beylikdüzü Belediyesi Tiyatrosu ekibi, çocukları eğlendirerek eğitiyor. Ocak 2016’dan bu yana hizmet veren Tiyatro, toplam 27 bin kişi ulaştı. Seanslar; hafta içi 11:00-15:00, hafta sonu 12:00-15:00 saatleri arasında gerçekleşiyor. Haftalık değişen filmleri ve tiyatro oyunları; Belediye web sitesi, belediye sosyal medya hesapları, çağrı merkezi ve ilçe içerisindeki billboard ve afiş panolarından takip edilebilir. Belediye Gişesi, hafta içi 08:30 – 19:30, hafta sonu 10:00 – 19:00 saatleri arasında hizmet veriyor.


8

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ocak 2017

Akşam ve Yağmur Bir de Ayna… I Eylül ve Yağmur… Ya ğ m u r k a n a t l ı akşam, indi inecek kente… Ç a k a n ş i m ş e k l e r, yağmura önsöz yazarken gördüm, Gazanfer Eryüksel kuşların telâşını… Çala kanat giderek azalan ağaçlıklara doğru uçuyorlardı. Sanki yağmur saçak altlarına, ağaçlara sığınmasını beklemişti kuşların. Senfonik bir besteydi artık, şehrin akşamla dinlediği… Açıklarında denizin, çakan şimşeklerin kırmızısı solo şarkısıydı orkestranın… Yağmurla yazdık bu akşamı… Bazı tümcelerin altını çizen kırmızı kalem, şimşekten alıyordu rengini… II Büyük patlamanın artçı dalgalarıyla sürüklenirken, harflerin plankton günleri, bir kıyıya tutunmak… Eşik olması yazıya o kıyının… İç sesleriyle konuşan bir zamanın suskunluğunu silen o harf ise kapılar açacaktı şiire… Çoğulcu çokluğunu zamanın harflerdi ah söyleyen bize… Suyun bütün dilleri bilmesi hiç de şaşırtmaz şiiri… III Tam zamanlı harf olmak çilesidir şiirin… IV Saklı yüzünü görmek güneşin… Sırt üstü uzanıp yazıya bütün istediği buydu o harfin. Merak ve firak… Buluta girende güneş, ışık körüydü artık, şeylerin baht-ı siyahı… Hep korkutuyordu o harfi, öncülü olmayan okumalar…

sorusu, bir altyazı olarak geçer yazıdan… Hep korkutuyordu o harfi, öncülü olmayan okumalar… VII Otoportrelerin uzun yürüyüşçüsü Rembrandt (1606-1669) “ışığın ve gölgelerin ressamı” olarak da anılır. Öldüğü yıl bir kez daha çizer kendi portresini. Ölümünde n dört yıl önce çizdiği bir otoportresi için ise Ahmet Hamdi Tanpınar şöyle der, “Paris'te hemen üç dört günde bir, bu portreye gider önünde birkaç dakika dururdum.”… “… bence Dostoyevskivari psikolojik romanın başlangıçlarından biridir.” diyen de odur, İstanbul'dan 04 Mart 1958'de Hasan Ali Yücel'e yazdığı mektupta… (Tanpınar'dan Hasan Ali Yücel'e Mektuplar, YKY, 21-22) VIII Bir akşamüstü, 2000'li yılların başları, Esin'in Çorum'daki atölyesindeyiz. Yayımlanmamış bir şiirimi bir ressamla paylaşmak hep heyecanlandırmıştır fakiri… “Abi”, dedi, “Şu kafanı açıp beynini görmek istiyorum…” Şiiri gören bir ressamın, o metnin kılcal köklerine olan merakı işte… Boz-yazıya inen akşam, tütün misal ışık sarıyordu… Sustuk… IX Güneşinizi asla seçemezsiniz. Yürürken zamanı kaldığınız ışık güneşinizdir. Güneşin ölçütü ise sizi bir anda ışık körü yapmasıdır. Ondan başka ışık göremezsiniz… Harf söyleyen bir gezgin vardı. “İşte yazı, işte gök…” dedi akıp giden zamana ve ekledi, “İşte hayat… Kim silerse silsin, ışığını ol güneşin…” Kıyıda taş toplayan çocuk, harf söyleyen adamın ırmağa bir tümce bıraktığını gördü. Yer, gök, dağ, deniz, orman ışığa kesmişti her şey… O tümcenin peşindeydi artık çocuk…

V Okumak, harf sularındaki suretleri… Yıldız Harf söyleyen adam da çocuğu görmüştü. Dünle toplamak kuyulardan… Ders çalışırken harf gün arasında bir salınım içindeydi. Taş toplayan a r a l a r ı n d a s ı k ı ş m ı ş z a m a n l a r d a … H a r f çocuk, kimin çocukluğuydu? göstergelerine dillerin lâkin kayıtsız kalamamak… Harf söyleyen adam, “O ışığı gördüğünde VI kalakalırsın…” dedi, “Nice uğraşırsan uğraş o Ayna ile aynanın karşısına geçenin oluşturduğu ışıktan çıkamazsan eğer, iki cihanının ışığıdır o ortak bağlam… Şaşkınlığı işte suya bakıp kendi güneş… Bilesin…” suretini çizen harfin… O yüzün kime ait olduğu


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

9

Paris’den 20 altın madalyayla döndüler ! Türkiyeli 20 sanatçı, Fransa’nın başkenti Paris’teki dünyaca ünlü Louvre Müzesi’nde düzenlenen Uluslararası Plastik Sanatlar Etkinliğinde Türkiye’yi temsil ederek ülkemize altın madalyalarla döndü. Güzel Sanatlar Ulusal Kurumu (SNBA) tarafından organize edilen “Uluslararası Plastik Sanatlar Etkinliği” dünyaca ünlü Louvre Müzesi Carrousel du Louvre/salle Le Notre salonunda sanatseverlerle

buluştu. Güzel Sanatlar Ulusal Kurumu tarafından düzenlenen etkinliğe Türkiye’den Nihalar Harsa, Akın Yıldırım, Ayhan Çetin, Baki Bodur, Berkan Arıkan, Derya Ülker, Duygu Aydoğan, Erhan Lampir, Filiz Pelit, Hakan Esmer, Metin Kalkızoğlu, Metin Kılıç, Mevlüt Akar, Nevres Akın, Nurdan Likos, Özgür Eryılmaz, Pelin Özgöçen, Raşit Altun, Reyhan Uludağ, Samed Arda Selim, Selçuk Yılmaz, Selda Eren ve Sertdar Leblebici’nin yanı sıra,dünyanın 20 farklı ülkesinden ise 100’den fazla sanatçı katılım gösterdi. Etkinliğin sonunda düzenlenen resim, heykel, seramik, baskı ve sergi tasarımı alanlarındaki ödül töreninde ise ülkemizden katılan 20 sanatçı altın madalya aldı.

Uludağ’ın 8. sergisi Ankara’da açılacak Paristen altın madalyayla ülkemize dönen sanatçı larımızdan Reyhan Uludağ’ın 8. kişisel sergisi 6 Ocak’ta açılıyor. 6-17 Ocak arasında ziyaretçilere açık olacak sergi Ankara Dikmen’de bulunan Kursart Sanat Galerisi’nde saat 18'de düzenlenecek kokteylle açılacak.


10

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ocak 2017

Avrupa’ya kıyasla ülkemizde yazarlara sunulan destek! 25 Aralık 2013'te Ede biyat Eserlerinin Des teklenmesi Hakkında Yö netmelik Türk edebi yatının gelişimine katkı sağlayacak nitelikteki özgün edebiyat eserleri ni üretecek veya bunla rı yayımlatacak" yazar lara maddi destek sağlamak amacıyla Can Çalışkan yürürlüğe girmesine rağmen pek çok tartışmalara yol açtı. Toplamda 463 bin TL nin dağıtılacağı açıklanan projeye devlet desteği alan yazarların ve seçici kurulda bulunanların isimlerine yer verilmedi. Bu durum edebiyat dünyasında tepkilere neden oldu . Yazar Murat Gülsoy kişisel internet sitesinde değindiği konuda şaibeli bulduğu bu sistemin şeffaf olmadığını belirterek şunları söyledi : “Kendine ve edebiyata saygısı olan hangi yazar bu sisteme başvurur.? Devlet bilimsel araştırmalara sağlıklı bir yöntemle ciddi paralar aktarırken edebiyata neden demir perdelere yakışır bir sistem belirliyor .? Yazar Irmak Zileli ise konuyla ilgili bir yazı yayınlayarak söz konusu teşviğin sanatçının 'ne yazacağına' ve onu 'nasıl yazacağına' bağlı olarak belirlendiğini söyledi . Yazar ayrıca "Devletin asli görevi olması gereken, sanatçıya destek, 'istediği sanatçıya destek' halini alıyor. Çünkü teşvikin kime gideceği, sanatçının hangi konuda ve içerikte eser vereceğine bağlı olarak belirleniyor. Üstelik hangi konuda eser vereceğinizi belirtmeniz yetmiyor, komisyon bu konuyu işleyip işlemediğinizi, nasıl işlediğinizi denetleme hakkını da saklı tutuyor. Teşvik alan yazara istediği aşamada 'bilgi ve belge' sunma sorumluluğunu yüklüyor." dedi . Cumhuriyet gazetesinden Aslı Uluşahin'e konuşan PEN Türkiye Başkanı Tarık Günersel ise, "Yaşananlar, bir kamu sürecinden ziyade, mafya sürecini andırıyor," derken, Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz, "Daha önce de özgün eser ölçütünün bakanlığın hazırlayacağı kurulca belirlenemeyeceğini söylemiştik. Bu, baştan sona yanlış bir proje. Yönetmelikte sadece Türkçe eserlerin desteklenmesi de yazarlar arasında bir ayrımcılığı getirmiş oldu. İsimler neden sır gibi saklanıyor? Destek verilen kişiler açıklanmalı, gizli kapaklı olmamalı," ifadelerini kullandı. Şair Küçük İskender de, "Zamanında, 'devletin hoşlandığı şairler' yazılmıştır. Fakat günümüzde şair denilen sanatçı ile devleti yan yana getiren ortak bir payda yok. İdeolojileri ve dünyayı kavrayışları apayrı! Belki bu yüzden destek alan şairlerin adları gizli tutuluyor olabilir, kimse onlara saldırmasın diye. Çünkü bu desteği alan şairlere elbette edebiyat çevreleri tepki geliştirecektir," diyerek konunun bir diğer yönüne dikkat çekti.

Yanlış politikalar ve küçücük bütçelerle göz boyamak adına sunulan teşviklerin yanı sıra sanat adına yapılan harcamaların totalini Avrupa standartları ile kıyaslarsak tablo bu şekilde ortaya çıkıyor : TÜRKİYE Kültür Bakanlığı bütçesi: 690 milyon euro Devletin ki şi başı kültür harcaması: 10 euro Sahne sanatlarına ayrılan pay Devlet Tiyatroları: 62 milyon euro Opera Bale: 76 milyon euro ALMANYA Doğrudan kültür harcamaları: 8.3 milyar euro Devletin kişi başı kültür harcaması: 101 euro Hükümetin kültür harcamaları içindeki payı: 14.6 (%) Sahne sanatlarına ayrılan pay (tiyatro/müzik): 3 milyar euro FRANSA Doğrudan kültür harcamaları: 12 milyar euro Devletin kişi başı kültür harcaması: 197 euro Hükümetin kültür harcamaları içindeki payı: 51 (%) Sahne sanatlarına ayrılan pay (tiyatro/müzik): 4.2 milyar euro İTALYA Doğrudan kültür harcamaları: 6.7 milyar euro Devletin kişi başı kültür harcaması: 112 euro Hükümetin kültür harcamaları içindeki payı: 26 (%) Sahne sanatlarına ayrılan pay (tiyatro/müzik): 1 milyar euro İSPANYA Doğrudan kültür harcamaları: 5.1 milyar euro Devletin kişi başı kültür harcaması: 119 euro Hükümetin kültür harcamaları içindeki payı: 15 (%) Sahne sanatlarına ayrılan pay (tiyatro/müzik): 150 milyon euro İNGİLTERE Doğrudan kültür harcamaları: 8.8 milyar euro Devletin kişi başı kültür harcaması: 143 euro Hükümetin kültür harcamaları içindeki payı: 34 (%) Sahne sanatlarına ayrılan pay (tiyatro/müzik): 416 milyon euro RUSYA Doğrudan kültür harcamaları: 4.4 milyar euro Devletin kişi başı kültür harcaması: 30 euro Hükümetin kültür harcamaları içindeki payı: 30 (%) Sahne sanatlarına ayrılan pay (tiyatro/müzik): 200 milyon euro YUNANİSTAN Devletin kişi başı kültür harcaması: 32 euro Sahne sanatlarına ayrılan pay (tiyatro/opera): 42 milyon euro Sanata ve sanatçıya gereken desteği vermekte Avrupa standartlarını bir türlü yakalayamayan devletimiz yanlış yöntemler ile yanlı tutumlar sergilediği sistemde yandaş yazarların ağzına tabiri caiz ise çaldığı bir parmak balla üzerine düşen vazifeyi tamamlamış görünüyor .


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

11

Bağımsızlık savaşının sembol kadını

Halide Edip Adıvar 1884-1964

Türk yazar, siyasetçi, akademisyen, öğretmen. Halide Onbaşı olarak da bilinir. Halide Edip, 1919 yılında İstanbul halkını ülkenin işgaline karşı harekete geçirmek için yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatiptir. Kurtuluş Savaşı’nda cephede Mustafa Kemal’in yanında görev yapmış, sivil olmasına rağmen rütbe alarak bir savaş kahramanı sayılmıştır. Savaş yıllarında Anadolu Ajansı’nın kurulmasında rol alarak gazetecilik de yapmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanı ile birlikte yazarlığa başlayan Halide Edip; yazdığı yirmi bir roman, dört hikaye kitabı, iki tiyatro eseri ve çeşitli incelemeleriyle Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemleri

Türk edebiyatının en çok eser veren yazarlarındandır. Sinekli Bakkal adlı romanı, en bilinen eseridir. Eserlerinde kadının eğitilmesine ve toplum içindeki konumuna özellikle yer vermiş, yazıları ile kadın hakları savunuculuğu yapmıştır. Bir çok kitabı sinemaya ve televizyon dizilerine uyarlanmıştır. Zamanının dış ülkelerde en çok tanınan Türk yazarı olmuştur. İstanbul Üniversitesi’nde edebiyat profösörü olan Halide Edip, İngiliz Filoloji Kürsüsü Başkanlığı yapmış bir akademisyen; 1950’de girdiği TBMM’de ise milletvekilliği yapmış bir siyasetçidir. Halide Edip Adıvar, 1884 yılında İstanbul’da doğmuş, 9 Ocak 1964 yılında İstanbul’da ölmüştür.


12

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ocak 2017

Billahi Yalan Niyetimde bir İstanbul varmış ama. Nihayetindeymiş ömrümün, olsun ne çıkar!

Ayla Gürel

Ben yaşlandım artık, diyorum, diğerleri değil, diyor. Mücadelem

Ölümsüzdük zaten Aşk'ın Maillerinde. Pirhanalar karada. Geçmişin sözüm ona ayak izleri bağrımızda bir dar geçit,sen de patika, kalbimize saplanan. Ne kadar attık üzerimizden desek de hüznü billahi yalan , her zaman , bahar da,

zamanla değil, tavrımla.

kışta,

Tavrımı değiştirdiğimde, set koymuyorum yaşama.

kaşta

Gelen beyazlar,

Ve yeni bir yılda.

Kırışıklıklar,

mücerettimiz onlar bizim.

Zorlanmalar nüks ediyor anında.

Mutlu olacağız diye bir şartımız yok ki yaşamaya.

Uykun kaçtığında ;

Sek alırız,

yazı yazmak için bir kuyudan çıkmak,

Sef alırız

gecenin ortasında

Olmadı, set çekeriz beynimizle yüreğimizin arasına.

defnediyor beni, yeniden kuytulara. Kuytulardan çıkmak zor oluyor, yalnızsan

yeni bir yaş da.

ayni zamanda.

Karartmaları oynarız, taarruza hazır değilsek, icabında.

Ayni zaman şart değil.

Bana dokunma da yılan, bin yaşa

Farklı zaman da olabilir.

Bende böyle biriyim ister deli de, ister ağa.

Ben de değişik oluyorum, özüm değişmiyor ama.

Gözümün kara olmayıp, hayallerimin olması da,

Tabularımda.

acayip bir şans ama.

Kapılarımda,

Sabaha karşı yorganım düşer, üşürüm.

Bacalarımda.

Çorapla yatmam bu yüzdendir, mesela.

Tabutlarımda.

Bilmem anlatabiliyor muyum,pir'm ,anlamaman benim suçum değil!

Herkesin mazide bırakıp sürüklemek istemediği bir ölüsü oluyor ama. Her keresinde başka, başka insan öldürmemek için, yetiniyor onunla. O sevgiler ki; zaten yoktular onlar ümitlerimizdi. Ne ümitler yaşandı, gel zaman git zaman ayrıldığımızda birleştiğimizde yalan. Sevdiğimizde, sevmediğimiz de. Öldüğümüzde.

Ben yazıya bakarım mesele yok, yazdığım prim yaparsa. Elektrik alamıyoruz artık, soğuktan donup buysak da Neonlarınız sizin olsun bu yılbaşında da Fenerimiz var bizim, kendimizi anlatmaya. Umarım, İyi bir yıl olur 2017 dünyaya.


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

13

“Ne ikna edici bir intihar biçimidir; şimdi seninle göz göze gelmek.”

Cemal Süreya 1931-1990

ESERLERİ ŞİİR: Üvercinka (1958) Göçebe (1965) Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973) Sevda Sözleri (Uçurumda Açan ile birlikte toplu şiirleri: 1984) Sıcak Nal ve Güz Bitiği (1988) Sevda Sözleri (bütün şiirleri: 1990, ö.s. 1995) ANTOLOJİ: Mülkiyeli Şairler 100 Aşk Şiiri ÖDÜLLERİ 1959 Yeditepe Şiir Armağanı 1966 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü 1988 Behçet Necatigil Şiir Ödülü

1931’de Erzincan’da doğdu. 9 Ocak 1990’da İstanbul’da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Cemalettin Seber. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye ve İktisat Bölümü’nü bitirdi. Maliye Bakanlığı’nda müfettiş yardımcılığı ve müfettişlik görevleri yaptı. 1982’de müşavir maliye müfettişliğinden emekli oldu. Ağustos 1960’ta başladığı ve yalnızca dört sayı çıkarabildiği Papirüs dergisini, Haziran 1966-Mayıs 1970 arası 47, 1980-81 arası iki sayı daha çıkardı. 1978’de Kültür Bakanlığı’nda Kültür Yayınları Danışma Kurulu üyesi olarak da görev yaptı. Emekliliğinden sonra, yayınevlerinde danışman ve ansiklopedilerde redaktör olarak çalıştı. Birçok dergide yazıları ve şiirleri yayımlandı. Oluşum, Türkiye Yazıları, Maliye Yazıları dergileri ile Saçak dergisinin kültür-sanat bölümünü bir süre yönetti. Politika, Aydınlık ve Yeni Ulus gazeteleri ile Yazko Somut ve 2000’e Doğru dergilerinde köşe yazıları yazdı. İkinci Yeni hareketinin önde gelen şair ve kuramcılarından sayılır. Şiire lise yıllarında aruz denemeleriyle başladı. İlk şiiri "Şarkısı-Beyaz" Ocak 1953’te Mülkiye dergisinde yayınlandı. 1950'lerin başlarında gelişen ikinci yeni hareketine katılmakla birlikte, şiirde anlamsızlığı savunan görüşleri benimsemedi. Karşı çıktığı geleneğin diri değerlerinden yararlandı. Şiirde erotizmi canlandırırken, toplumsal değerlere uzak düşmedi. Şiirin "anayasaya aykırı" olduğunu, doğanın ahlakı kovduğu yerde ve yasadışı olduğunu savundu. Bu görüş onu şiirde öyküden kaçınmaya, çarpıcı, yoğun imge adacıklarından oluşan bir söz sanatına yöneltti. Düzyazılarında sürekli yeni sorular sordu. Denemelerinde de başka sanatçılar, özellikle şairler üzerinde durmayı yeğledi. Ölümünden sonra adına bir şiir ödülü konuldu.

DÜZYAZI: Şapkam Dolu Çiçekle (1976) Günübirlik (1982) Onüç Günün Mektupları (1990, ö.s. 1998) 99 Yüz (1991) 999. Gün / Üstü Kalsın (1991) Folklor Şiire Düşman (1992) Uzat Saçlarını Frigya (Günübirlik’in yeni basımı: 1992) Aydınlık Yazıları / Paçal (1992) Oluşum’da Cemal Süreya (1992) Papirüs’ten Başyazılar (1992) Günler (999. Gün’ün genişletilmiş basımı 1996) Güvercin Curnatası (Cemal Süreya ile konuşmalar 1997) Toplu Yazılar 1 (Şapkam Dolu Çiçekle ve Şiir Üzerine Yazılar 2000)


14

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ocak 2017

Düş Ağrısı Gülbahar GÜMÜŞ Hep öyle olur, istisnası ya da başka bir alternatifi olmadığında bile böyle olur. Seçenek yoktur, kabullenilmiş ''vazgeçiş'' vardır. Onun aklının ucuna bile gelmeyen senin tüm aklını kaplıyordur. Gece, sabah ilk uyandığında ekseriyetle rüyanda bile aynı suret sıretsizliği içinde sen uyursun! Bilmem ki nedir diye kurduğun her cümle içinde dünya kadar ''ama''ların olur artık, ne bir şehir vardır gidilebilecek ne bir okul dönüşü, a yaklarım öyle bir k o ş u ş turmaca. Hayatımda ne çok affe demeyeceğ im insanım olmuş, iki lafımın biri keşke … Küçüktü m, ilk anne min sesini hatırlarım “Dışarısı kötü, epey zor ve soğuk.” dermiş gibi bakar benim annem. Annem demişken, annem güzel kadındır ama hiç çocuk olamamıştır belki de hiç sevilmemiştir deli gibi bir adam tarafından. İlki tarafından ötelenmiş, örselenmiş, sevilmemiş ve yalnızlığına mahkum edilmiştir. Gelense onu doğurmadığı dört çocuğun başına anne diye atıvermiştir. Acıyı görmek için uzağa gitmeme gerek kalmadı hep bu yüzden ben devasa bir şefkatle sevilemedim annem yüzünden… Tanıdık duyguların gelgitlerinde zerrelere ayrılmış, sonra mağrur bir rüzgar tarafından evrene

salınıvermişim. Bizi hep o güzel adamlar sevmemiş. Neşesiz kalmışız, gülmek fiili öyle usulca yatmış dudaklarımızın üzerine, susmuşuz. İmkanın imkansız olmasından, ötede imkanlarımız yanmış bizim. Unutacağımız her şeyin tam içinde kalmışız. Seni seviyorum cümlelerinin ardını, seni asla affetmeyeceğim almış bin teşekkür yokluğuna. Eksikliğinde kaldığım yarım yamalak şu bezmiş halime. Şimdi şuraya bir ölüm bıraksam anca ben öl müş olu rum, ölüm den söz et mişken, beni sevme den lütfen ölme. Biz bir yok oluşun bitişinde öylece dur duk. Biri bizi yazsın. Ah Gül ten'im, ne güzel kadınları sevmedi ne güzel adamlar. En çok da giderken severlerdi. Bırakırken, unuturken, ağlamışken, en iyi de ağlatırken. Güçten söz edenin gözyaşları duruyor hâlâ kalbimde. Sevilen adam, sevdiği kadın için onu seven ve sevemediği bir kadının göğsünde ağlar mıydı? Belki de benden vazgeçme sebebi; gözyaşlarını gören ilk kadın olmamdandı, varsayımlar böyle doldurur kendi boşluğunu belki de hep ağladı… Geçecek, az kaldı.


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

15

Ölümünün 54. yılında Sarısözen Kültürümüze “Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır”, “Gül kuruttum” ve binlerce derleme eser kazandıran Muzaffer Sarısözen’i vefatının 54. ölüm yıldönümünde saygıyla anıyoruz. Yurttan Sesler Korosu’nun kurucusu Sarısözen, 1899 yılında Sivas’da doğdu, 1963 yılında Ankara’da vefat etti. İlkokulu Sivas’ta bitirdikten sonra, lise öğrenimine Sivas’ta başladı. Ancak öğrenimini tamamlamadan Sivas Valiliği tarafından müzik öğrenimi görmesi için İstanbul Belediye Konservatuarına gönderildi. Burada 4 yıl öğrenim gören Sarısözen, bir süre, konservatuar müdürü Yusuf Ziya Demircioğlu’yla birlikte folklorla ilgili çalışmalar yaptı. Daha sonra Sivas’a gelerek, önce öğretmen okulunda, sonra da lisede müzik öğretmenliği yaptı. Öğretmenliği sırasında, bir yandan da halk müziği ve oyunlarıyla ilgili derleme çalışmalarını sürdürdü. Halk oyunlarından halaylarla ilişkin ilkyazılar Sarısözen’in imzasıyla 1930’lu yıllarda bazı gazete ve dergilerde yayımlanmaya başladı. Muzaffer Sarısözen’in Türkiye’deki folklora katkısı, türkü ve oyun havalarının derleme ve notaya alınmasından başka, Türkiye düzeyinde yaygınlaştırılması, tanıtılması konusunda oldu. Halk müziği yayınlarının dikkatle dinlenmeye başlandığı 1938-1941 yılları arasında, müzik yayınları şefi Mesut Cemil Sel, halk müziğinden sorumlu şef yardımcısı ise Sarısözen’di. Sarısözen, o yıllarda Ankara Radyosuna gelip zaman zaman programlar yapan yöre sanatçılarını biraraya getirip ilk halk müziği programlarını başlattı. 1940 yılından sonra zamanla artan halk müziği yayınları 1941 yılının sonlarına doğru Sarısözen yönetiminde “Biz Türkü Öğreniyoruz” ve “Yurttan Sesler” adı altında Klasik Türk Müziği korosundan ayrılarak yayınlarını sürdürmeye başladı. Topluluk elemanlarının sayıları gün geçtikçe

artarak, Türkiye Radyolarının ilk Yurttan Sesler Korosu, Muzaffer Sarısözen’in öncülüğünde resmen kurulmuş oldu. Daha sonra, 1953 yılında İzmir Radyosu, 1954 yılında İstanbul ve sonraki yıllarda da Erzurum Radyosu Yurttan Sesler Korosu kuruldu. Muzaffer Sarısözen, bugün sesini ve sazını dinlediğimiz birçok sanatçının öğretmeni olup, Türkiye’nin birçok yöresinde, Mahmut Ragıp Gazimihal, Ahmet Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Halil Bedii Yönetken, Nurullah Taşkıran ve Rıza Yetişen’den oluşan derleme ekibiyle birlikte on binlerce türkü ve öykü derledi. Bunların binden çoğu Muzaffer Sarısözen tarafından notaya alınarak TRT arşivlerine geçirildi. Türkiye’de az sayıda yapılan halk müziğine ilişkin basılı ya yınların başında, 1926’da İstanbul Belediye Konservatuarının yayımladığı 14 defter du rumundaki “Anadolu Halk Şarkıları” adlı ki tapların dışında önem li bir yayın olarak, Sarı sözen’in 1941 yılında yayımladığı “Seçme Köy Türküleri” adlı ki tabı geliyor. Sarısözen daha sonra, 1952 yılın da “Yurttan Sesler”, 1962 yılında günümüz de halk müziği ile ilgili ö nemli bir kaynak o lan “Türk Halk Musikisi Usul leri” adlı kita bını yayım ladı.


16

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ocak 2017

Rıfat Ilgaz Cumhuriyet dönemi Türk Edebiyatı, mizah ve sinema çınarı Rıfat Ilgaz, Kartal Belediyesi tarafından düzenlenen ‘Hababam Gibi Şenlik’ etkinliğinde anıldı. Ünlü sanatçının anmasına sanat dünyasından birbirinden ünlü isimler katıldı. Kartal Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü tarafından düzenlenen etkinlik Hasan Ali Yücel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Anma gecesine, Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz ve eşi Feray Öz’ün yanı sıra; Kartal Belediyesi Başkan Yardımcıları, Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz, Kartal Belediyesi iştirak şirketleri müdürleri, Kartal Belediyesi meclis üyeleri, birim müdürleri ve çok sayıda vatandaş katıldı. SANAT DÜNYASI BÜYÜK ÇINAR İÇİN BİR ARAYA GELDİ Anma gecesinde sanat dünyasından birbirinden ünlü isimler sahne aldı. Gecede sahne alan isimler; Müjdat Gezen, Onur Akın, Belkıs Akkale, Ali Rıza Binboğa, Suat Suna, Metin Üstündağ, Enver Aysever, Orhan Alkaya, Fuat Saka, Grup Gündoğarken ve Cihan Yıldız oldu. Ünlü sanatçılar usta çınarın hem şiirlerini okuyup, hem de Türk sinemasının unutulmaz filmi olan Hababam Sınıfı’nda yer alan şarkıları seslendirdi. Sanatçıların performansı izleyenler tarafından ayakta alkışlandı. BABAM HAYATTA İKİ İŞ YAPTI… Ünlü sanatçı Müjdat Gezen’e geceye katıldığı için plaket takdim eden Rıfat Ilgaz’ın oğlu Aydın Ilgaz; “Ne mutlu sizlerle birlikte 105 yılın yazarını, şairini


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

17

unutulmadı... konuşmak... Babam hayatta iki iş yaptı. Biri çocukları okutmak, ikincisi ise yazdığını çocuklara okutmak oldu. En çok çocukları, gençleri sevdi. Sınıfının ünlü şairi Rıfat Ilgaz, yıllar sonra Hababam sınıfının yazarı oldu.” şeklinde konuştu. Müjdat Gezen ise, “Ben Aydın Ilgaz’ı ne zaman görsem yüzünde hep Rıfat hocayı görürüm. Çok kadim dostumdur. Rıfat hocayı unutmayın olmaz mı? O, yalnız Hababam Sınıfı değildi. O, çok önemli bir insandır.” ifadelerini kullandı. BAŞKAN ALTINOK ÖZ’DEN ‘MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ VURGUSU Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz, gecenin sonunda tüm sanatçılara plaket ve çiçek takdim etti. Başkan Altınok Öz, yaptığı konuşmada: “Rıfat Ilgazlar, Nazım Hikmetler, Sabahattin Aliler ve daha niceleri… İnandıkları değerleri uğruna hapiste yatmayı göze aldılar. İnançları doğrultusunda bu toplumu aydınlatma uğruna yol kat etmiş insanlar. Mustafa Kemal’in kanadında çağdaş seviyeye ulaşılabileceğini herkes kesinlikle bilmelidir.” dedi. “Biz ülkeyi kolay kolay kurmadık” diyen Başkan Altınok Öz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Cumhuriyet Halk Partisi’nde Genel Başkanımızın odasında bir tablo var. Kurtuluş Savaşı’nın ünlü kahramanı Kartallı Kazım’ın resmi. Hepimiz biliyoruz. Nazım Hikmet’in Bursa Cezaevinde Kartallı Kazım’ı yağlı boyayla resmettiği bir tablo. Geçtiğimiz ay hayatını kaybeden Kartallı Kazım’ın oğlu Yalçın Göleber, o resmi bize bağışlamak istedi. Biz de dedik ki; o resmin en çok yakışacağı yer Cumhuriyet’i kuran, kurtuluşun ve kuruluşun partisi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’dir. Biz ülkeyi kolay kurmadık. Kolay kolay da vermeyeceğiz. Katılımlarınızdan dolayı hepinize teşekkür ediyorum. Bizleri yalnız bırakmayan sanatçı dostlarıma teşekkür ediyorum. Bizleri Rıfat Ilgaz’la buluşturan ekibime teşekkür


18

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ocak 2017

Bir tohumla başlar her şey

Nev’eser Kadınlar Topluluğu ve Dilek Türkan, 30 Aralık 2016 tarihinde Tohum Otizm Vakfı yararına düzenlenen Yeşilçam’ın unutulmaz şarkılarıyla Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde sahne aldı… Bakırköy Müzik Akademisi Nev’eser Kadınlar Topluluğu ve Dilek Türkan Zorlu PSM’de Yeşilçam şarkılarında oluşan bir repertuvar ile sevenleriyle buluştu. Sadece sosyal yardım projelerinde yer almak üzere kurulmuş olan topluluk daha önce Koruncuk Vakfı ve Alzheimer Derneği yararına verdikleri konserlerle dinleyicilerin beğenisini kazanmışlardı. Zorlu PSM, Galata Film ve BKM’nin destekleri ile Tohum Otizm Vakfı yararına verilen bu konserin genel sanat yönetmenliğini Faruk Salgar, sunuculuklarını ise Yağmur Ünal ve Galata Film şirketinin sahibi Taha Altaylı yaptı. Konserin ilk bölümünde BMA Nev’eser Kadınlar Topluluğu, ikinci bölümün de ise Dilek Türkan Yeşilçam şarkılarının unutulmaz eserlerini seslendirdi.


Ocak 2017

kArDElEn

19

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

İbrahim GENÇSOY UNUTMA.. Birlik olup gücü güce katmazsak Bela gelir bize döner unutma Ölü toprağını serden atmazsak Diri diri kabre gömer unutma Tatlı dil güler yüz baş tacı olur Yürekte yaramın ilacı olur Muhannedin sözü çok acı olur Ok gibi sineyi deler unutma Düz ovada yolu yokuşa vurup Kasıla kasıla tahta oturup Türlü hile ile kumpaslar kurup Zalim bizde sabır dener unutma Nuh Nebi misali kalsan tufanda İyilik yap iyilik bul bu handa Ne kadar da yiğit olsan cihanda Ecel gelir seni yener unutma Hatasından insan bir ders almazsa Selam verip dosta hatır sormazsa Benim acım senin acın olmazsa Hain gelir bizi böler unutma Sadıkoğlu kulak ver sen bu sese Ülkemde hep barış rüzgarı ese Eğer terör kökten kazınmaz ise Daha çok ocaklar söner unutma

Yoruldum Ayser Bektaş Yoruldum kirpiklerimde taşıdığım hüzünden Dudaklarımda dökülen sessiz cümlelerden Ellerimin soğuk uykulara dokunmasından Ayrılıkların acılarından yoruldum Kayıp şehirlerin kayıp sokaklarından Ayaklarımda canımı yakan prangalardan Avuçlarımdaki kırık dökük hatıralardan Baharların kışa yol almasından yoruldum Yüreğimin susmayan dilinden Acımasız yürek çığlığımdan Gecenin en acımasız çaresizliğinden Ben sensiz geçecek günlerden yoruldum Bunca sene yaşadım sanırsın Bir çift göze bakar Yaşamadığını anlarsın Şairin dediği gibi isyanın Yaşadıklarına değil Yaşayamadıklarına olur Bir kibrit çak dersin Çıra olup yanarsın Damla damla sev dersin Sevdanda boğulursun Sevmenin erdemine varır Felaketin olur kahrolursun

Güneş gece doğacak, gündüz parlayacak ay Dünya tersten dönecek, nehirler ters akacak Ve O Gün Dünden Yakın… İstenen mucizeden herkese düşecek pay Anka kuşunun közü kem gözleri yakacak… Seher Zerrin Ceviz Aktaş

Şekernaz Erdoğan Uzak olsa hayaller engel olur mu bize? Güvercin kanadına tutunan iki gölge Prangayla, kelepçe eğilir gelir dize Mahpushane damları çiçek bezeli bölge…

Doğduk küllerimizden, gönül gözünle bakın Buluşacağız bir gün ve o gün dünden yakın…

Koşar ömrüm ömrüne dörtnala akın akın Buluşacağız bir gün ve o gün dünden yakın…

Yüreğime düşünce bir damla su tanesi Sevdanın çiçekleri can buldu can suyunda Mis kokular bırakır aşkın gönül hanesi Kendimi buluverdim pak özünün huyunda…

Geç kalmışlığımızı yakalasa da ölüm Teslim olur Azrail esirdir elimize Sensiz geçen zamanlar serapsız yanan çölüm Nakşedip işleyelim vuslatı dilimize…

Umudun gir koluna, ümitsiz olma sakın Buluşacağız bir gün ve o gün dünden yakın…

Kucakla sevdamızı aşkın halini takın Buluşacağız bir gün ve o gün dünden yakın…


20

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ocak 2017

Türvak’tan Tarık Akan’a “Sevgi ve Saygı Sergisi” Türker İnanoğlu Vakfı (TÜRVAK) sinema - Tiyatro Müzesi, Türk sinemasının 102’nci yılı etkinlikleri kapsamında, ‘Tarık Akan’a Saygı ve Sevgi’ temalı sergiye ev sahipliği yaptı. Etkinlik kapsamında eylül ayında hayatını kaybeden sanatçının rol aldığı 116 filmin afişleri ve fotoğrafları sergilenirken, Tarık Akan’ın daha önce görülmemiş onlarca portresi, sinema ve magazin dergilerine ait kapaklar, makaleler ve köşe yazıları ziyaretçilere sunuldu. Öte yandan, Heykeltıraş Bülent İşcan tarafından yapılan Tarık Akan’ın silikon h e y k e l i , s e rg i y l e b i r l i k t e m ü z e n i n ‘’Heykeller Salonu’’nda sergilendi. Ayrıca, Tarık Akan’ın başrollerinde yer aldığı Baraj (1977) , Alev Alev (1984), Pehlivan (1984), Evcilik Oyunu (1975), Sürü (1978), Yol (1981), Bizim Kız (1977), Berdel (1990), Mavi Boncuk (1974), Yaz Bekarı (1974), Eylül Fırtınası (1999) ve Ses (1986) isimli filmler de Türvak SinemaTiyatro Müzesi Ali Efendi Sinema Salonu’nun da sergi boyunca ve günde iki seans halinde ücretsiz gösterime sunuldu.


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Şair Vesair Geçmiş-Bu Gün-Gelecek; Nereye Gidiyoruz? Son zamanlarda kimse kendisine vakit ayıramaz olmuş. Herkeste bir acelecilik, sanki bir yere yetişme telaşı var. Acaba nereye gidiyoruz? Murat Karagöz B e s l e n m e ş e k l i m i z d e n giyinişimize o kadar hızla değişiyoruz ki, artık moda denilen saçmalık sürekli bir alış-veriş yarışmasına dönüşmüş. Bakıyorsun insan üstünü başını yırtar olmuş. Bir açılma, bir saçılma sorma gitsin. İlgi çekmek için kılıktan kılığa bürünen ucube bir topluma dönüştüğümüzün farkında mıyız? Çocukluğumda hatırlıyorum, annem elinde hep bir örgü işiyle, kışın en çokta yüreğimi sıcacık tutan kazaklar, eldivenler, atkılar ile inanılmaz sarardı benliğimi. Babamızın işten gelişiyle şenlenirdi evimiz. Akşam yemekleri renkli geçerdi yuvamızın sıcaklığında. Yaptığım yaramazlıkları babama anlatışı bile naifti anneciğimin. Şimdilerde gelişmiş dünyamızla ne kadar yalnızız oysa. Eski günleri özlemiyoruz diyebilecek kimse var mıdır? Yalnız değiliz diyebilecek kimse peki?Bunca kalabalıkta ben çok yalnız hissediyorum artık kendimi. Sosyal medya iyisiyle kötüsüyle tek eğlencem olmuş, o da olmasa insanlar çıldırır sanırım. Belki de deliriyoruzdur, hatta delirmişizdir kim bilir? Teknolojinin hızla gelişimi işleri kolaylaştırsa da ne evde yanan sobanın sıcaklığı var bu gün, ne bir köşede tıngırdayan radyonun insana verdiği huzur. İnternet var evet, ama o da insanı yalnızlaştırmaktan başka bir işe yaramıyor sanırım. Yirmi dört saat bilgisayar başında geçiren bir nesil geleceğe ne katkı sağlayabilecek merak ediyorum. Hava almak için bir kaç saat dışarı çıkıyorsunuz, bir bakıyorsunuz herkesin başı cep telefonlarına gömülmüş. Kimse birbirine selam bile vermiyor, bir merhabayı, günaydını esirgiyor insanlar birbirlerinden. Mahalle kültürü kalmamış, komşuluk desen zaten yok. Çok katlı binaların manzaralı pencerelerinde yaşanıyor artık seyir. Eş, dost gün geçtikçe azalıyor. Akraba

21

kavramı neredeyse tükenmiş, yitmiş. Sahi biz nereye gidiyoruz? Bitkisel yöntemlerle hastalık iyileştiren o güzelim nesil nerede kaldı? Kimyasal ilaçların esiri olmuş, birkaç ağrı kesicinin bile fayda etmediği baş ağrılarına yakalanan toplumumuz gerçekten içler acısı halde. Maddiyatın bu kadar ön planda olduğu başka bir devir yaşanmış mıdır sahi? Yağ, ekmek, tüp kuyruklarının olduğu birkaç dönem yaşanmış olan bu ülkede belki her şeye ulaşmak çok kolaylaştı artı, ama ya insanlık! İnsanlığa bizi ulaştıracak duygulardan eser yok. Birbirinin sırtını basamak yapan bitevi dostluk ilişkileri gün geçtikçe çoğalmakta. Alın İnternetinizi sizin olsun. Ben araştırmak için içine ansiklopedi kokusu çeken eski günlerime dönmek istiyorum. Arkadaşımdan ödünç kitap almak, bayramlarda kalabalık, apartmanlarda komşu, sokak aralarında top arsası istiyorum. Çok şey mi istiyorum? İNSANOĞLU Bir bilet kes nereye olursa olsun acil Uzaklaşmam gerek, buradan buralardan Cenazelerden hoşlanmam, başka bir şey değil Ölüyor insanlık, durmam duramam güzel şehir Ne kadar çok yanmışım Ne kadar aldanmışım Yalan dolan hikayeler Bu ne ilk ne de son değil Bir otobüs, içinde umutsuz insan dolu Bir bütün olmuş, yüreklerinde yaralardan Mesafeler uzamış, görünmüş yolun sonu Kıyamet dedikleri, sende kopmuş be şehir Kendimi bir şey sanmışım İki satır yazmışım Geriye kalan şiirler Okunacaksa boş değil Haydi sen de katıl bize, yer kalmayacak Bir bilet al, hem de en ön sıralardan Dünyayı bir şiir, bir şarkı kurtaracak Ağaçlar, hayvanlar, senden vefalı be şehir Yolumu aşkla çizmişim Kalbinden tutup sevmişim Gerisi boşmuş meğer Ölmüşüm öyle böyle değil Murat Karagöz


22

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ocak 2017

Cumhuriyet Bekir Sıtkı Erdoğan 1926-2014 Dönemi Şairleri Hazırlayan: Ömer Kuloğlu

Ş i i r Kitapları: Bir Ya ğ m u r Başladı; Dostlar.

Ödülleri: 1973'te Cumhuriyet'in 50. Yılı Şiir Yarışmasını 50. Yıl Marşı ile kazandı. Marşı Necil Kazım Akses besteledi. Meşhur şarkı sözleri: Kara gözlüm efkarlanma gül gayri; Hancı (Müzik: Rolland Gaston; Aranjman: Paul Mauriat - Toccata)

Kaybettim Ben sarhoş değilim, yol sokak sarhoş! Hancıyı kaybettim, hanı kaybettim. Hayatı sayfa sayfa okuduğum boş, Sonundaki, imtihanı kaybettim! Anladım, her gerçek, bir yalan gizler! Beni aldatıyor dağlar, denizler... Meçhul bir zamana karıştı izler, Saatı, dakkayı, anı kaybettim... Beni benden, kendi benliğim çaldı! Gölgem uzadıkça, boyum kısaldı... Ellerim bomboş bir roman kaldı, İçimdeki kahramanı kaybettim! Bu başımda esen, bir kavak yeli... Ben ondan deliyim, o benden deli! Onu aynalarda gördüm göreli; Bekir Sıtkı Erdoğan'ı kaybettim!

Kuleli Askeri Lisesi’ni,ve Harp Okulunu bitirdi.Heybeli ada Deniz Harp Okulunda uzun süre edebiyat öğretmenliği yapmıştır. 50 yıl marşının söz yazarıdır. (1973). Türk şiirine, müzikalitesi bol, halk şiirlerine yatkın bir mısra örgüsü getirdi. Aruz ve hece vezniyle şiirler yazmış olan Bekir Sıtkı, en çok halk şiiri tarzında yazdığı koşmalarla ismini duyurmuştur. Aruzla yazdığı şiirlerinde Yahya Kemal - Faruk Nafiz karışımı bir şiiri devam ettirmiştir. Ayrıca rubai türünde şiirleri de vardır. Hece şiiriyle halk tarzı şiiri ustaca bağdaştırmış, Anadolu'nun ve Anadolu insanının ruhunu dyugulu bir şekilde yansıtmıştır. Sıla, aşk, ölüm, şiirinin başlıca konularını teşkil etmektedir.


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

23

Uçurtmamın Çıtasında Martı Var Mersinli Şair Gökçe Özer, 11 yaşından beri yazdığı şiirlerini”Uçurtmamın Çıtasında Martı Var” isimli kitapta topladı. Ressam olan babasının etkisinde kalıp, önceleri resim çalışması yapan ve okulda aldığı derecelerin ardından şiir yazmaya başlayan Özer, bu kitabını 43 yaşında kaybettiği babasına atfettiğini belirtiyor. Şiir ve resim çalışmalarında aldığı derecelerde ve yaşamında babasının çok özel bir yeri olduğunu söyleyen Gökçe Özer, erken yaşta evlendiğini, ancak evliliğinin ne şiir yazmasını ne de okumasını engellediğini belirtiyor. Sosyal Hizmetler mezunu olan Gökçe Özer, çocuklarınına zaman ayırabilmek için geceleri şiir yazdığını ifade ederken, kitabının ismi konusunda da şöyle diyor: “ Kitabımın kapağı da babamın mezar taşıyla aynı renk. Çok severdi turkuaz mavisini... Onunla deniz kenarında sayılı vakit geçirdiğimiz zamanlardan birinde, martıları çok sevdiğini ve güçlü olduklarını söylemişti ve onlar kadar olmadığını söylemişti. O yüzden kitabımın adını Uçurtmamın Çıta sında Martı Var olarak koydum.”

SINIR Yüreğim yorgundu peşevar'e indiğinde Kurumuş yaprak bile yoktu ağıdımı uçuracak Yere vuran gözlerime el salladım Gümüş rengi betona diz kırarak Yolmadan saçlarım elime geldi Lekelediğin ruhun köprücük kemiğinde Belirirken bilemedim kimin ellerinin iziydi Bahçemdeki masal çiçeklerimi çivileyerek Kırdın sadakat zincirini Yorma artık ayağımın dibine düşmüş son rengi Yalvarırım bırak beni


24

Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

HAN GOYAĞI (KOYAĞI) GEZGİNLERİ- (HAN ÖLDÜ) Musa Kaplan 19 Ağustos 2016 sıcak tepeden vuruyor, vücudum ter içinde. Hızlı hızlı yürüyorum. Sanki önemli bir işe yetişecekmişim gibi. Çınar altından çıkıp dükkanların göl gesinden faydalanarak Silifke tarafına doğru yol alıyorum. Tanıdık bir yüze rastladım. Bu kişi 2009 yılında İstanbul’da yollarımızın kesiştiği Nihat Mustul hoca. Oturduğu san dalyeden kalkıp ‘’hoş geldin ‘’ demesi ile birlikte masanın ya nındaki boş sandalyeyi çekerek benim biraz soluklanmamı istemiş olmalı ki ‘’otur, otur biraz hasbihal edelim ‘’ demesi ile ilişi verdim gösterilen sandalyeye. İç mem için teklif ettiği çayı içmeye vaktimin olmadığını, nüfus ida resine öğleden önce varmam ge rektiğini söyledim. Aslında be nim önemli özelliklerimden biri teklif edilen çaya hayır diyeme mem. Eğer özellikten sayılırsa bu. Yine de reddettim çayı. Bekle mez dövlet memuru. Gitmeliyim vaktinde nüfus idaresine. Nihat Hocam birkaç sözcükten sonra 20 Ağustos 2016 saat 17: 00 de Sertavul Han Goyağına (koyağı) Mut Çıtlık Doğa Grubunun bir yürüyüşünün olacağını söylediğinde heyecanlandım. Yıllardır yapılan bu doğa yürüyüşü etkinliklerinin duyurusunu okuduğumda yörede olamam sebebiyle katılamadığım için içimde bir uhde olarak kalacak derken böyle bir söylemle karşılaşınca ‘’Hocam ben de katılmak istiyorum’’ dedim. Hocanın bu istemime verdiği cevap ‘’elbette ki senin aramızda olman bize zenginlik katar’’ demesi üzerine ‘’yarın görüşmek üzere’’ diyerek oradan ayrıldım. Yetişmeliyim nüfusa, bekletmemeliyim dövlet memurunu. Kozlardayım, evin alt katında telefonum çekmiyor. Üst katta çekebilen bir yere koyuyorum te lefonumu. Arada bir kontrol edi yorum, arayan oldu mu diye. As lında çekmemenin dışında iki buçuk yaşındaki torunum Çı nar’dan da saklıyorum. Çünkü tam bir telefon has tası. Eline telefonu geçirdi mi almak nerdeyse mümkün olmuyor. Yukarı kata çıkıp, telefonu

kontrol ediyorum. Nihat Hocadan cevapsız arama var. Geri dönüş yapıyorum. Hoca ‘’gelirken araban da yer olursa iki gezginimizi de alabilir misiniz’’ diyor. Bende ‘’elbette ki Ni hat Hocam’’ diyorum. Bunun üzerine gelecek kişilerden Ay şe Nur hanımın telefonunu veriyor haberleşmem için. Ben de kendilerini arayarak buluşma noktasını ve saatini kararlaştırıyoruz. 19 Ağustos 2016 Mut İş Bankası’nın önünde kararlaştır dığımız saatte iki gezginle bulu şup yola koyuluyoruz. Saat 16:36 gibi Sertavul’daki buluş ma noktasına ulaşıyoruz. Kötü bir alışkanlık olsa gerek verilen saate uymak. Kötü de olsa uy mak gerek verilen saate diye dü şünüyorum. Toplanma yerinde kimsecikler yok. Bir an için Nihat Hocayı arıyor gözlerim. Saat on yediye yaklaşıyor, e linde rulo yapılmış Çıtlık Doğa Grubu flaması, kafasında şapka sı ile beliriverdi Nihat Hoca. Hoş beşten sonra kendimize çaylar söyleyip içemeye başladık. Gezginler birer ikişer gelmeye başladılar. Alışkanlık, gelenlerin isimlerini kara kaplı küçük defterime not ediyorum. Sıdıka Atik Çebi, Özgür Atik Çebi, İlknur Kılınç, Ayşe Nur, Osman Susan, Nihat Mustul, Levent Çebi, Ege Atik, Defne Çebi, Batu Küçük, Beyhan Çaylı, Ganimet Barutçu, Durşen Mustul…… Gezginler sadece bunlar değil. Devamı kamera kayıtlarında. İleride onları da yazacağım. Kararlaştırılan saati bir hayli aşmamıza rağmen tek tük te gelenler olması sebebiyle yürüyüşe geç başladık. Toplanma noktasındaki ilk hareketi belgelemek istiyorum. Kameramı hazırlayıp güzergahın çıkış noktasına yerleşti riyorum. Yürüyüş başlıyor. İki kişi ters yönden gelip kamera kaydına giriyor. Yürüyüş Karaman asfaltından ayrılarak 100 metrelik bir inişten sonra düz ve ara ara yokuşa tırmanarak devam ediyor. Yol boyunca aralıklarla yazlık yayla evleri ile karşılaşıyoruz. Gruptaki kişiler bu evlerin önündeki kişilerle selamlaşıp küçükte olsa hasbihal ediyorlar. Hızlı hareket etmeliyim. Gezginler yürüyor ben onları bel gelemeye çalışıyorum. Öne geçip kamerayı çalıştırmalıyım. Yol kenarında dağ erikleri ağacı, başında kızarmış ‘’Neden dönüp bakmıyorsunuz’’ der gibi sitem ediyor bizlere. Nihat Hoca sanki onları duymuş gibi ‘’eriklerden yiyebilirsiniz’’ diyerek gezginleri uyarıyor. İki tanesini koparıp avucumun içinde tozunu toprağını sildikten sonra dişleyiveriyorum. Biraz ekşi. Yüzümü buruşturarak her ikisini de bir çırpıda bitiriveriyorum. Terliyorum, yoruluyorum fakat yürü yüşün atmosferi beni büyülüyor. İçimden acaba HAN’a ne zaman ulaşacağız diye geçiriyorum. Yolun sonunda ki son eve geldiğimizde, hoca bizleri evin bahçesinden geçirerek bir ağacın altında toplanmamız için uyardı. Toplandık, gözlerimiz ve kulaklarımız hocada. Hoca yürüyüş


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

25

HAN GOYAĞI (KOYAĞI) GEZGİNLERİ- (HAN ÖLDÜ) güzergahımızın sonu olduğunu söylediğinde, yanımdaki gezgine sorma gereği duydum ‘’HAN NEREDE ?’’. Gezgin ‘’üzgünüm HAN YOK’’ demesin mi. Diğerlerini bilmiyorum ama ben bu yürüyüşün sonunda adını alan HAN’I görmek istiyordum. Gezginin ‘’HAN ÖLDÜ’’ demesi beni kaygılandırdı. Soruverdim HAN’IN akıbetini. Yıllar önce yıkılmış. VE DE… taşların bile taşındığını söylemesi ile yol boyu zevkli yürüyüş benim için bitmişti. Hüznümü gezginlerle paylaşamadım. HAN’IN olduğunu söyledikleri bölüme sadece kameramı yöneltip olmayan HAN’I çektim. Nihat Hoca gezinin dönüş noktasında gezginlere şöyle deyiverir: ‘’Arkadaşlar merhabalar. Mut Çıtlık Doğa Grubu adına hepinize hoş geldiniz diyorum. ‘nasıl güzel buldunuz mu? burayı. Bura bir yandan Han Goyağı, bir yandan Han Boğazı. Sartavul (Sertavul) yaylasındaki ikinci doğa yürüyüşümüz. Birincisinde tesislere gitmiştik. Bu yürüyüş üç veya dört yıl önceydi yanılmıyorsam. Amacımız doğada yürümek, gezmek, temiz hava almak ve doğayla baş başa olmak. Daha önceleri Mut’ta yürüme kültürü diye bir şey yoktu ama 2010 yılında önce Mut’a böyle bir kültürü kazandırdık Sartavul’a da böyle bir kültürü kazandırmak için üç dört yıl önce başlattığımız doğa yürüyüşünün birini daha gerçekleştiriyoruz. Bur da akşama kadar boş kalıyoruz. Ayda, on beş günde bir olsa da böyle bir yürüyüş yapmak, birlikte olmak, bu coşkuyu birlikte yaşamak. Mut’un doğal güzelliklerini, dağlarında, çukurlarında, tepelerinde, derelerinde gezerek, ormanını, ağacını, deresini, çiçeğini bütün Türkiye ye tanıttık. Böyle bir işlevi de olan doğa grubumuzun iki bine yakın takipçisi var. Bu birlikteliği paylaşma amacımız bu derenin öbür tarafından geldik gidebildiğimiz kadarıyla buradan gideceğiz. Tabi buranın bir özelliği de giderek doğa burada eski özelliğini kaybediyor. Bir de o yönüyle bakmamız gerek. Doğa da yürüyoruz ama bir yandan da doğa bilincimizi de geliştirmemiz gerekir, doğaya sahip çıkmamız gerekir. Böyle bir sorumluluğumuz olması gerekir. İşte Han Boğazının en son evi bu. Bu ev de de oturan güzel bir insan var, duyarlı, bilinçli bir insan var. Tabii en son da oturmak ta bir insana güzel bir sorumluluk yüklüyor. Ev de oturan Mehmet Çiftçioğlu arkadaşımız da güzel bir dostluğun, arkadaşlığın sorumluluğunu üstlendi. Biraz sonra çikolata dağıtacak. Buranın ev sahibi olarak kendilerine bu konuda teşekkür ediyoruz. Musa Kaplan arkadaşımız bu çekimleri yapmak için Kozlar Yaylasından geldi. SON YÖRÜKLER diye bir belgeseli ve üç tane kitabı var. Yazın kaysı bayramında imza gününe katılacak kendisine teşekkür ediyoruz. Mut’tan üç arkadaşımız daha geldi. Bu yürüyüşe katılan tüm arkadaşlarımıza teşekkür

ediyoruz. Bizim Mut Çıtlık Doğa Grubumuzun bir işlevi de bir yuvarlak oluşturarak her kes sırasıyla kendisini tanıtması. Eğer bir anısını anlatmak isteyen olursa onu da dinleriz’’ diyerek sözlerini bitirir Nihat Hocamız. Belgelemek istedim bu doğa sevdalısı gezginleri. Açtım kameramı. Küçük de olsa İlknur Kılınç’ın sorularıyla işte gezginlerin söyledikleri: Yapıntı Köyünden Yüksel Çelik, Osman Susan, Levent Çebi, Zübeyde Çiftçioğlu, Ege Atik, Defne Çebi, Hüseyin Batu Küçük, Muzaffer Kılıç, Mehmet Koç, Özlem Gezer, Fadime Kılıç, Ganimet Barutçu, Beyhan Çaylı, Durşen Mustul, Atilla Polat, Habibe Polat, Emine Yerlikaya, Müge, Mustafa Polat, Nuran Üç Yıldız, Zeynep Sıla Köse, Esin Gezer, Özgür Atik Çebi, Sami Demir, Ali Aslan Gezer, Ece Gezer, Pervin Çiftçioğlu. Bu gezginler kendilerini tanıttıktan sonra soruya verdikleri genel cevap: ‘’Geziden çok zevk aldık, bundan sonraki gezilere fırsat buldukça katılacağız’’ Diğer bazı gezginlerin bu soruya verdiği cevaplar: Mehmet Çiftçioğlu: Mut’un Yu k a r ı K ö s e l e r l i Y ö r ü k lerindenim. Kamış yaylasına göçemez olduk. Balbusan, Yellibel Sartavul’a geldik, bur da oturuyoruz. Yalnız çok Üzgünüm. Şurda bir HAN var dı. Ben gençken geldiğimde çatıları sağlamdı, ancak üç beş sene önce geldiğimde hiçbir şey kalmamış. Çeşmesi vardı yıkılmış, bir an için Faruk Nafiz’in Han Du varlarını hatırladım, yıkılmış hiçbir şey kalmamış. İçini çekiverdi bizim Köselerli Yörük kardeşimiz. Üzgündü, bir şey yapamamanın çağresizliğiyle dönüverdi olmuyan HAN’a doğru yüzünü. Bir doğa sevdalısı Celal Necati Üç Yıldız söze giriverdi: Dört ay Mut’luyum sekiz ay Silifkeliyim. Silifke Poyraz Doğa grubunda gezginciyim. Zaman zaman da Mut Çıtlık Doğa Grubu ile birlikte gezilere katılıyorum. Görüldüğü gibi bur da da eşimle birlikte yürüyüşe katılıyoruz. Han Boğazındayız, Han Boğazını HAN’ı görmek istedik fakat yıkmışlar! Şu katran ormanının olduğu yerdeydi. Bir HAN da Karaman da var onu tamir ettiler, şimdi orası lokanta, burayı yıkmışlar üzgünüz…….RANT……. İşte geldik yolculuğun hüzün dolu dönüşüne. Toplanıyoruz bir alanda. Nihat Hoca elindeki ruloyu açıyor ‘’MUT ÇITLIK DOĞA GRUBU’’. Çekildi fotoğraflar, başladı geri dönüş. Geri dönüş yolunda bir bir ayrılıverdi gezginler. İlk çıkış noktasına geldiğimizde birkaç kişi kalıverdik! Sağ olasın KÜLTÜR GEZGİNİ NİHAT HOCAM, sağ olasın sevgili gezgin dostlarım. Sağlıcakla kalın. Umarım bir başka gezide yollarımız tekrar kesişir.


26

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ocak 2017

Çankaya'da Yılmaz Çankaya Belediyesinin, fiziki ömrünü doldurduğu ve artık Çankaya Belediyesinin sanata ve sanatçıya verdiği destek ihtiyaca cevap vermediği için yıkarak altı ay gibi kısa bir katlanarak arttığını ifade etti. sürede yenilediği Saygı duruşu Yılmaz Güney Sah ve İstiklal Marşı i nesi düzenlenen le başlayan açılış törenle açıldı. töreninde Yılmaz Yılmaz Güney’in Güney’in hayatını eşi Fatoş Güney ve kı anlatan bir kısa zı Elif Güney Pü film gösterildi. tün’in de katıldığı açı Açılış konuşması lış töreni duygu dolu nı yapan Çankaya anlara sahne oldu. Belediye Başkanı Çankaya Beledi Alper Taşdelen, ye Başkanı Taşdelen, Yılmaz Güney’in açılış konuşmasında, “Ben bir kavga a “Acılar konusunda damıyım. Sine ayrımcılık yapmıyor, mam da bir kimin acısı varsa onu kavganın, halkım acımız biliyoruz. Biz ın kurtuluş kavga bu ülkede barışın, sının sinemasıdır” kardeşliğin, eşitliğin sözlerini anımsa ve özgürlüğün ege tarak, “Biz bu ülke men olmasını istiyoruz, tıpkı Yılmaz Güney gibi” diyerek, için, bu halk için kavga edenleri, direnenleri, hayatlarını


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

27

Güney sahnesi açıldı ortaya koyanları unutmuyoruz, unutturmuyoruz. Biz acıyı ve mutluluğu paylaşan bir belediyeyiz. Acılar konusunda ayrımcılık yapmıyor, kimin acısı varsa onu acımız biliyoruz. Biz bu ülkede barışın, kardeşliğin, eşitliğin ve özgürlüğün egemen olmasını istiyoruz, tıpkı Yılmaz Güney gibi” şeklinde konuştu. Yılmaz Güney Sahnesi’nin babası Doğan Taşdelen tarafından ya pıldığını hatırlatan Alper Taşdelen, “Babamın yaptığı ve o dönemde açılışından büyük mutluluk duyduğum Yılmaz Güney Sahnesi’ni yıkmak zorunda kaldım. Çünkü, zamanla yıpranan bu yapı artık ne Yılmaz Güney’in adına ne Çankaya Belediyesine ne de Çankayalılara yakışmıyordu. Ekonomik ömrünü dolduran yapıyı yıkıp, altı ay gibi kısa bir sürede bu gördüğünüz örnek sahneyi inşa ettik” dedi. Yılmaz Güney’in eşi Fatoş Güney de konuşmasında sahnenin açılması için dayanışma gösteren ve emek veren tüm dostlara teşekkür ve minnet duygularımı sunduğunu ifade etti. Konuşmaların ardından protokol ve halkın katılımıyla yapılan kur dele kesme töreninin yanı sıra Yılmaz Güney’in rölyefi de açıldı. Yeni lenen Yılmaz Güney Sahnesi, 310 seyirci kapasitesi, tiyatro ve konser akustiğine uygun şekilde planlanan modern yapısı, sahnesi, toplantı salonları ve kulisleri ile ilk etkinliğine de ev sahipliği yaptı. Kurdele kesme töreninin ardından Yılmaz Güney’in “Baba”, “Umutsuzlar”, Sürü”, “Yol”, “Bir Çirkin Adam” ve “Arkadaş” filmlerinin müziklerin den oluşan bir seçkinin seslendirildiği konser ve kokteyle çok sayıda sanatsever de katıldı.

Açılışa Yılmaz Güney’in kızı Elif Güney Pütün’de katıldı...


28

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ocak 2017

“Her şey bitmiştir artık...” Bestekar İbrahim Özorol’u kaybettik...

Cücenoğlu’nun toplu oyunları İran’da Farsça’ya çevrildi T i y a t r o O y u n Ya z a r ı Tu n c e r Cücenoğlu’nun toplu oyunları İran’da yayımlandı. Tebriz Üniversitesi Öğretim Üyesi Farzad Taghilar’ın Farsça’ya çevirdiği kitapta, Cücenoğlu’nun yazdığı “Kördöğüşü”, “Dosya” ve “Çıkmaz Sokak” isimli oyunları yer alıyor. D a h a ö n c e s i n d e n d e Tu n c e r Cücenoğlu’nun “Çığ” isimli oyunu, Dr. Haşim Hüsrevşahi tarafından Farşça’ya çevrilmiş ve Tahran’da iki ayrı tiyatro tarafından sahnelenmişti.

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU’NUN AYLIK E-DERGİSİDİR YIL: 2 SAYI: 14

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Yusuf Ziya Leblebici YAYIN KURULU

Bedrettin Güreş Murat Karagöz Can Çalışkan TEMSİLCİLERİMİZ Ankara Çorum İzmir Batman Denizli

Demet Akyürek Gamze Höcü Songül Aksankur Hülya Çölgeçen Aysel Menteş

İLETİŞİM yusufziyaleblebici@gmail.com https://www.facebook.com/groups/31746001219/ Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun ücretsiz aylık dergisidir. Tamamen sanat ve sanat haberlerini içerir, bu amaçla da ücretsizdir. Dergimizde yayınlanan yazılar dan yazarların kendileri sorumludur. Siyasi, dini ve mezhepsel bir bağı yoktur. Tamamen bağımsızdır...

Sanat hayatı boyunca 500'e yakın beste, 7 plak, 2 kaset ve 7 senaryosu olan usta Bestekar İbrahim Özoral, geçirdiği kalp krizi sonucu 81 yaşında yaşamını yitirdi. Özorol’un vefatı, sanat camiası ve çevresini üzüntüye boğdu. "Her şey bitmiştir artık" isimli dillerden düşmeyen şarkının bestekârı da olan İbrahim Özoral bir ropörtajında kendisini şöyle anlatmıştı; “1935 senesinde İstanbul ili Cerrahpaşa'da Bozacı Odalar sokağı No:23 te doğmuşum. İlk okulda okul marşlarıyla müziğe başladım. Hatta müzik öğretmenimin desteği ve teşviki ile sembolik olarak marşlara şeflik yapardım. 1952 senesinde İstanbul Belediye Konservatuarı Türk müziği bölümü imtihanına girdim. İmtihan heyetinde çok değerli sanatçı Minür Nurettin Selçuk ve zamanının tanınmış hocaları vardı. Bir hoca ayağa kalktı, sonradan isminin Minür Ceyhan şan hocası olduğunu öğrendim. Minür Ceyhan bey imtihan heyetine dönerek; ' Beyler müsadenizle ingiliz kumaşı ile çöpçü elbisesi yaptırmayalım. Çok güzel bir ses yakaladık. Bunu batı musikisinde değerlendirelim. Bu talebeyi batı musikisi imtihan heyetine götürüp orada imtihan edelim. Burada kazandığı için orada da muhakkak kazanır' dedi. İmtihan heyeti beni dinledi ve konservatuara girme hakkını kazandım. 4 sene şan dersi aldım. 1954 senesinde askerlik çağım gelmişti. Oklulun yalnız müzik dersleri olduğu için mecburen Kütahya Er Eğitim Tugayı'na gönderildim. Burada bandoya seçildim, eğitimimi yaptım, yeni kurulan hava kuvvetleri bando okuluna kurs eri olarak gönderildim. Müzik bilgimin olması okul komutanı rahmetli ve değerli hocam Asaf Güven tarafından Eskişehir Hava Okullar Komutanlığı'na gönderildim.

Taleb e kaydım yapıldı ve tekrar ban do okuluna dön düm. 1957 senesin de astsubay ola rak mezun ol dum. Yeni ku rulan Hava Kuv vetleri Orkest rasında solist ve müzisyen olarak çalışmalara başladık. Okulda da solfej ve fagot öğretmenliği görevini yaptım. 1960 senesinde radyoya gittiğimde Tarık Kip'in fasıllarında fagotla türk musikisi çalmaya başladım. İsmet Nedim le tanıştım ve akordeon çaldığımı öğrenen İsmet Nedim beni Ankara Radyosundaki programına aldı. Ve 1960 senesinden 1965 senesine kadar solist saz olarak program yaptım. 1965 senesinde Zeki Müren'in Fahrettin Aslan Bey'e ısrarları ile Maksim gazinolarına bir futbolcu gibi transfer oldum. 20 sene Maksim sahnelerinde bazen solist oldum, bazen assolistlere sazımla eşlik ettim. Bu zaman zarfında film müzikleri yaptım. Acar Film şirketinin müzik yönetmeni oldum. Sanat yaşamım içerisinde 500 e yakın şarkı besteledim. Yaptığım besteleri okuyan sanatçılar arasında; Behiye Aksoy, Zeki Müren, Emel Sayın, Mediha Demirkıran, Gönül Yazar, Bülent Ersoy, Mustafa Sağyaşar, Ziya Taşkent, Sevim Tanürek, Taner Şener, Coşkun Sabah, Sevim Şengül, Güneri Tecer, Perihan Altındağ, Jale Ertürk, Yeliz, Baha, Kevser Tanrıkurt, Mualla Mukadder, Bülent Oral, Naim Akan, Rana Alagöz, oğlum Feridun Özoral ve daha aklıma gelmeyen birçok isim var. Kendim 7 plak, 2 kaset ayrıca İsrailde konserlerim sırasında 1 video 2 kaset yaptım. Her biri bestelenmiş şiirlerimi bu kitapta topladım. Beste yapma çalışmalarım hala devam etmektedir. Ayrıca 7 senaryo yazdım. Sanat yaşamım hala devam etmektedir. Sanat sanatçıyla beraber doğar, gelişir.. Sanatçı göç eder gider.. Bıraktığı eserler ise halka mal olur. Zaman zaman o eserleri de kendisi gibi teker teker yok olur. Dillerde kalanlar hariç, bu böyledir böyle devam eder.”


Ocak 2017

29

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

DENEMELER TOYNAKLARI ISLAK ATLAR

Gözlerin yağmurlarla gelen buğday tarlası. Doyumsuz! Sınırsız! Hudutsuz! Boyutsuz! Alnımın çizgisine düşen çözümsüz denklem. Akıl fakiri, Aşk matematiği.

Şehriyar' ı çarmıha germiyorum,kelimeler kalbimin çiçekleri benim,her sabah korkuyla öldürüleceklerini bekleyen Fars kızlarına baş kaldıran Şehrazat koynumuzdan fırlayıp gecenin yağmuruna atlarının toynaklarını bağlayan Şehrazat tepeden tırnağa Virane evlerin silüeti düşerken hatıraların dumanlı başına, her yerimizde ayrı yıldızların göklerde birikir yakılmış zamanlar en çok. ümitlerini emziriyor dualarında. Bükülmüş boynumla düşerken, İncinmiş yağmurlarda ölümden Pembesiz bir sahafın ortasına. kurtulan genç kızların ardından Kasım gözlerinde, masallarını her gün kayadan sert,katı Zümrütten üşümelerle. kalbine ılık gece gözlerinden aşk nehirleri akıtan Şehrazat ,Şehriyar' ın kalelerini zırhlarından soyar, Kelimeler benim Şehrazat' ın Yasemin kokulu saçlarına taktığı BALKON DEMİRLERİ tokaların süsü,bir ıslığın davetkar gülüşü,Şahmeranların İnsanın yürümesini beş gözle bekliyorum! deliklerinden çıkaracak sahici dokunuşu. I Kadife perdelerin ardında unutulur Binbir gece masalları dinleyerek grisini bir şehrin kaldırımları Ev dağınıklığıyla örtülü çoraplar gibi soyunan içine merhametten atların toynakları dolan Kardeşlikten nasipsiz adımlarla. ,kaldırımlarına kızıl aşktan hareler düşen , ne Şehrayinleri suçlarım ne kelimelerime celalinden küflü bağırışlar eklerim,bir gece gözlü Şehrin kaldırımlarına takılırken ses ağları. Evrilir kuru kalabalıklara hırçın buğday sapları. ceylan süzülüşüyle yüreğine payitahtlar kuran Şehrazatların bir İnsandan öyküler can çekişirken yağmur sonrası beyaz kelebekten busesinde çiçeklenen hayatın Kanar kınında bıçağı ötekinin yüzünde. tam ortasına düşen binbir gece masallarının derkenarlarını süsleyen ufacık nakışlı cümlenin sevgili noktasıyım sadece ben... Ve ayaklar,sevgisizliğin yalın halinde

Süheyla Altınkaya Turan

KASIM GÖZLERİNDE ZÜMRÜTTEN ÜŞÜMELER Hatıraların eski sayfalarında unutulup giden, dalından koparılan, hırpalanan, bir yaprak gibi ezildin, sürüklendin, sürüldün Mişa! Oysa ben şimdi Yemen kadar uzak gözlerinde , bir arşınlık yakını buldum. Ve seni keşfe çıktım, Kehkeşanların , Belkısların diyarlarına kadar uzanan kanatlarımdaki düşlerle. Kızgın kum fırtınalarında sarı başaklar gibi savrulan saçlarımla, ardımda ırgat yorgunu adımlarımı bırakarak. Seni bulmaya çıktığımda, bir kuyunun dibinde bağıran gölgen miydi kuytularıma dolan serabınla? Yoksa bir ırgat mızrabıyla deştiğim yaraların mıydı? Acı çehreli bir güneş miydin? Çırpındığım en büyük çaresizliğim miydin? Yoksa vaha mıydın? Bir damlacık terini alnından akıtan bahar dalında açan mavi bir çiçeğin kalbi miydin? İsminin harflerine yürürken açan nilüfer miydin? Gittiğin yollara vav gibi eğildiğim sokak lambası mıydın? Ayna mıydın kırık vazolara saklı takvim arkalarında, bir yeşili avuçlarımda yakıp yıkan kül eden sırrı kadim miydin? Celladım mıydın? Yoksa kurbanın mı? Tenhalarımda kabuğu soyuk bir çıplak acı mıydın? Zühre yıldızından düşen ağrılı gün ışığım mıydın? Lacivert gecemde kanayan yakamoz kırpığı mıydın? Yoksa büyücü müydün? Bakışlarında yeşerten, kirpiklerinde aşkı dirilten, her şeyi gözlerinde bitiren, yaşatan, olduran, canlandıran hatta öldüren. Sensizliklerimin hüznünde bayramlık elbiselerini giyinmiş gözlerin benli. Dallarıma karanfilli gözlerinden düşer, rüyalar şehri. Bir ömrün hülyası Bir ömrün hülasası. Devasa lügatı.

Denize,yıldızlara, geceye Anlık hüzün taneleriyle Sonsuz kederlerin başını eğer sokak lambalarına. Ayak altlarında ezilirken kelimeler Ev kadar sessizliğe. Gül budamaları değer dudaklara Çıplak kıştan kalma son yaprak Ağlar durur dillerde. Ve çevirirken adımlar yoldan bizi. Eğilir üstümüze üstümüze. Cılız bir şiirin,kopan mısralarıyla Düşer ayakkabılarımıza. II Ne zaman gün doğumlarında güler Kimbilir güneş. Ne zaman balkon demirlerinde Barış şarkısı söyler bilinmez güvercinler. Sisinden azad olup,elele tutuşur geceyle gündüz. Şiirin kırklı kundağında ağlayan mısraları Zeytin dallarından silkeleyerek Uyandırır kış masallarından düşleri. Bir yanımız yollarda izlerle Dağınık,toz duman, yarım yamalak İnsandı en çok yürümesi beklenen Diğer yanımız karanfil uzatır yarınlara. Zindanlarımızda bağırıp duran Dibine acı su yürüyen dizelerle. III Ne zaman yana yana, Belki ve en çok da yan yana. Şimdiki zamanın avlularında Ürkek sarkan boynumuzla İnsanın ilk adımıyla yürümesini Daha nice vakitler Bekleyeceğiz kendi bedenimize sarılı. Dipnot(I.II.III üç zaman- Şimdiki, geniş ve gelecek zaman.)


30

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nenniler

Kızıl Kervan Renklerin atasıyım Kızıl Kervan derler adıma Taş duvar yazıtların en eskisi benim Kızıl Kervan yolcusuyum Düğümsüz düğmesiz işliğin içinde

Çöğür sesi yalın sestir bilirim Nefesleniyorum Sonra dönüp yola revan olmak

Orhan BAHÇIVAN

Mührü kırılmış sarkaçların önünde Kahinler diyarına gitmek Kartalın kanatları altında bulunmak Görüyorum Yol üstünde giden kızıl Kervana Terk edilmişlik adına sevdalanmak Sabrın gidişlerine ses veren yürek Sırça köşkü unuttum Masal ruhlu insanların ömrünü gör Öteye beriye devrilmiş ağaç dalları Terk edilmiş bir yaşam Yer üstünde can taşıyan yetim umut Göklerin serüveni sen misin Kimseye geçmiyor nazım Yürümek Geceyi lacivert rengine boyayarak Dolunay dağların yamacında susuz Yüreğim sakin ol Gitmek Düğümsüz kuşakların çözülüşüne Sabır helvasından yemek Her insanın muradıdır etme gel Unutulan ne varsa beynime yazıyorum Efsane örtülerin çizgisi Emzirilmiş süt damlası adına Artık ağlama Yol diyorum Bazen boş Bazen dolu Sarp kayalar eteğinde Sezgilerim kartal kanadı olmuş Süzülüyor Süreçler devrildikçe Damlıyor su dudağıma usulca

Bir gün çömezliğim ustalaşır Vurur sözü hedefine Savurur Çeliği sulayan düşüncenin önünde Yangın mavisi tütüyor Beşikte kundak sancısı sesleniyor Karanlık yırtılıyor Çilçırağın sönmesinden bellidir Mağara ses yutuyor Kuşların göçü bana bunu anlatıyor İşçinin kazancını emek bellemek Emeğin önünde eğilmek Cenneti sevmektir Dağlar şafak sisiyle örtündü Kervan kızıllaştı Yolculuk bir serüvendir Yollarda kartal kanatlı geçişler Gece seyyahı olmak Çağlayan bir köknar ateşi Dört yan zümrüt şarkılarıyla dolu Yağmurlu bir sabahın hışırtısından Geçerken kuşların göçü Mavileşmiş parlak Yıldız göbeği Bekleniyorsa kervan için Gündüzlerin soluğu Çiy damlası vurmalıdır Gelinciğin yaprağına Sarı papatya Kızıl kervan adına sesleniyor Tut elimden kaldır beni Vakti çekip getirdim şafağın kenarına Çarıkların isi çoktan yeşerdi Emsali olmayan aşkların yangınıyım Özdeşlik kızıl kervan adına Han konağıyım Ad verilmemiş bunca dağlar var gördüm Bir dağ için bu savaşlar Neyin nesi Eşzamanlı iz düşümü Yedi kat yer altında çığlıklaşmak Işığı olmayan duvarların gölgesindeyim Sen nerdesin ömrümün sesi Tılsımlı yaşamın sonuna geldim Kervanım çözülüyor

Ocak 2017


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

31

Tek parmakla 4 kitap! Tek parmağıyla 4 ki tap yazan Vahit Sonay Yaz gan, fuarların ve imza günle rinin gözdesi oldu. 4'üncü kitabını çıkaran yüzde 100 engelli 42 yaşın daki Vahit Sonay Yazgan bir aylıkken beyin felci geçirerek yüzde 100 en gelli durumuna gelmiş. Annesi, emekli öğretmen Bedriye Yazgan, oğlu nun tek parmağıyla gün de 3-5 satır yazdığını ve vücudunda sadece sol el baş parmağını kullanabildiğini açıklıyor. 'Galatasaray ve Aşk', 'İçimdeki Acı' ve 'Ne var, Ne yok' isimli kitaplarının ardından 4. kitabı olan 'O Ben Değilim Anne' isimli öykü kitabını da çıkartan Vahit Sonay Yazgan en büyük desteğini annesinden alıyor. Oğlunun engellini yazarak mutluluğa çevirdiğini söyleyen Vahit Sonay Yazgan'ın annesi Bedriye Yaz gan, "Oğlum şu anda yüzde 100 engelli. Günlerini dol durabilmek, hayata bağlayabilmek için ne yapabiliriz diye düşündük. Önce resimler çizdi. Daha sonra santranca yöneldi ve ödüller aldı. Daha sonra yazı yazmaya başladı. Yazarak kendi engellini mutluluğa çeviriyor. Gün içerisinde yaşadığı en etkili olayı o gün kayıt altına alıyor. Daha sonra o yazdıklarını çoğaltıyor. Yazdıklarını paragraf haline getiriyor. 4 yılda 1 kitap çıkartabiliyor ortalama." diyor.

Coşkun Erdem hayatını kaybetti İsviçre'nin Zürih kentinde beyin kanaması geçirip yoğun bakımda tedavi altında tutulan ve kısa bir süre önce Türkiye'ye getirilen Coşkun Erdem, yaşam mücadelesini kaybetti. Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Safiye Ayla gibi sanatçılara kanun çalan 78 yaşındaki usta müzisyen Coşkun Erdem , İsviçre'nin Zürih kentinde program yaparken sahnede düşerek beyin kanaması geçirmiş, geçtiğimiz ay ise Sağlık Bakanlığı'nın devreye girmesiyle özel uçakla Zürih'ten İstanbul'a getirilmişti. Coşkun Erdem kimdir? Münir Nurettin Selçuk’tan Safiye Ayla’ya ve Müzeyyen Senar’dan Zeki Müren’e kadar çok sayıda efsane sanatçıya sahnede eşlik eden Coşkun Erdem, 1938 yılında Gemlik'de dünyaya geldi. 1951 yılında Üsküdar Musiki Cemiyetine girdi. Devrin kanun üstadı Ahmet Yatman'dan dersler alan ve genç yaşına rağmen Anodolu'nun dört bir yanında konserler veren kanun üstadının bir çok ünlü eserde imzası bulunuyor. "Kader böyleymiş Ne söylesem Boş" adlı eseriyle ilk altın plağını alan Coşkun Erdem, Zeki Müren, Münür Nurettin Selçuk, Müzeyyen Senar, Safiye Ayla, Hamiyet Yüceses, Bülent Ersoy, Behiye Aksoy, Gönül Yazar, Muazzez Ersot gibi bir çok sanatçının gerek konserlerinde, gere stüdyo kayıtlarında kanunu ile eşlik etti. Coşkun Erdem İle Oyun Havaları, Coş Coşkun Coş gibi albümleri çıkardı.


32

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ocak 2017

Dilşade Güngör’ün üçüncü kitabı çıktı

“Güvercini Vurdular” Dilşade Güngör ve Tuba Aydın’ın düzenlediği şiir dinletisinde, konuklar şiirlerle konuştu. 4 Aralık’da Allen Art Sanat Galerisi’nde düzenlenen dinletide ayrıca, Dilşade Güngör’ün “Güvercini Vurdular” isimli üçüncü şiir kitabının tanıtımı ve imza günü de yapıldı.

ŞAİR Selahattin AMBARKÜTÜK Alim meclisinde tatlı diliyle, Edebiyat ehli sevgi seliyle, Bülbül nağmesiyle sarı teliyle, Gönülde gülünü deren şairdir! Güneşin ışığı, dağın gölgesi. Gönül dostu yazan bağın belgesi, Özü, sözü doğru çağın bilgesi… İlimde irfanı veren şairdir! Muhabbeti çiçek açar, söz olur. Hayalleri şiir olur, göz olur. Sevdalanır, aşkı yakar, köz olur. Erişilmez sırra eren şairdir! Yunusu andıran gülen yüzüyle, Güzel koku saçar çiçek özüyle, Sevdiği insanı gönül gözüyle, Bakıp duygusunu seren şairdir! Mazlumun yanında, haksıza karşı Kalbi İman dolu dilinde marşı. Gözleri semada nurlayıp arşı, Doğmayan yıldızı gören şairdir!

ÖMRÜM GERİ GEL Nasıl geldi geçti bilemediğim Yılların aldığı ömrüm geri gel Bir menzile doğru hep adım adım Yolların aldığı ömrüm geri gel

UÇURTMAMIN ÇITASINDA MARTI VAR

Gökçe Özer Acılar katmerleniyor Patlamalar kulak zarını deliyor Dünya harcımız değil artık Umutlar ekmeksiz susuz Gurbetin acısı sinem kavuran Kara pusulardan dumanlardan kaç Yokluk beni yerden yerlere vuran Yukarı bak çocuk Mecnun edip beni çöle savuran Uçurtmamın çıtasında martı var Yellerin aldığı ömrüm geri gel Genç ölümlere bu ne cüret demek geliyor Günahsız hücre duvarlarını kırıp pencere açmak Saçın örüp toka takamadığım Cesetlere değil çimenlere basmak Doyup da yüzüne bakamadığım Benim deyi sahip çıkamadığım Açlığa değil bir oyuna ağlamak Ellerin aldığı ömrüm geri gel Kalbinin sesini dinle Yukarı bak çocuk Zehir etti bana bir yavan aşım Uçurtmamın çıtasında martı var Dersin ki mezarda dikili taşım Maruz kalma istiyorum Kurumaz çeşmimde dinmiyor yaşım Sellerin aldığı ömrüm geri gel Tövbesiz şeytanların savaşına Yaralı berelide olsa Sadıkoğlu bende kaldı hatıran Gözünden dökülmesin yaşam Kader midir kuru çulda yatıran Geçecek bu melankoli gelecek seninle Goncası gösterip diken batıran Sadece bir tebessümün için bir resim çizdim göğe Güllerin aldığı ömrüm geri gel Yukarı bak çocuk İbrahim Gençsoy Sadıkoğlu Uçurtmamın çıtasında martı var Pare pare ciğerlerim söküldü Sırtımda gurbetlik belim büküldü Hazan vurdu yapraklarım döküldü Dalların aldığı ömrüm geri gel


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Kimliksiz Kadınlar Ne Olur Vurma Çırpınış boşuna sabah geçmişti bile vakit akarken su gibi farkında olmanın suskunluğunda ürperten sesin kulaklarını tırmalaması ile kendine geldi kadın.. Bağırmanın korkunç gürültüsünde dönüp baktı telaşla arkasına.. -Tembellik mi yapıyorsun? Seni işe yaramaz kadın kahvemi getir.. Her kahvaltı sonrası gün bitmesin diye dualar ederken her gün aynı korkunç surete katlanmanın dayanılmaz acısına suskun öfkeleniyordu kendine.. Köşe de oturan adam ne kadar yabancı idi.. Evin resi kimliği ona her hakkı veriyordu büyüklerinden böyle öğrenmişti. Kavga da susacaksın kocandır ..Dayak yerken susacaksın kocandır döver..Evden çıkmayacaksın izinsiz kocandır bağırır.. Kocana itaat edeceksin hem döver hem sever..! Bir de çocuk yapacaksın birde erkek oldu mu baş tacı edilirsin..Bunlar ile büyümüştü kadın babası hak görmüştü kendine bu yüzden her şeyi..Annesi susmuştu kendi gibi bütün zulümlerine kocasının..Aslında gördüğünü uygulayan erkek değildi kadındı da..Bastırılmış yasak konu komşu ne der başkalarının düşündüğünün ne önemi var ki herkesin hayatı hesabı kendine değil midir? Demir parmaklıklar gerekmez ki sadece esarete..Özgürlüğü elinden her kadının kayıp duygusudur bu ve o kadınlar hiç büyümezler.. Bütün gün karmaşık düşüncelerin beynini ağırlaştırdığı zamanlar içinde hava kararmaya çoktan başlamıştı yine..

33 Dilek Hokkaömeroğlu

Oturduğu yerden emirler yağdıran kocasının seslerini artık duymuyordu yüzüne bakmaya bile korkuyordu kendi ile konuşmaktan yorgun düşürdü başını öne.. Yemek yemek diyorum diye ses geldi derinden.. Daha dün gecenin izlerini yok edememişken ağır aksak kalktı yerinden .. __Birazdan hazır ederim .. Çabuk ol kahveye gideceğim.., Derin bir iç çekişle hızlandı kadın bir an önce yemeğini yeyip gitmesini istiyordu en azından bir kaç saat o korkunç saatleri geciktirmiş olurdu kaçış mı? Artık saatlerin günlerin önemi yoktu onun için her gün her saat aynı..Akrep yelkovan hep yerinde duruyor gibi idi san ki .Beyninde bütün her şeyi silip atmak istercesine çırpınıyordu durmadan unutmanın mümkün olmadığını bilerek.. Artık eve gelme saatleri geciksin istiyordu..Hatta hiç gelmesin..Mümkün mü? Yemek sesli bitti..Ekmek kuru tuz eksik yemek tatsız ezberlediği bir şarkının nakaratı gibi her yumrukta ayrı bir cümle..Ne çok cümlesi vardı söyleyecek oysa hiç cümle kurmamıştı karısına..Güzelliğini övmeyi beklemiyordu en azından eline sağlık karıcığım diyebilse idi!..Diyemezdi demezdi beklentilerinden vazgeçeli yıllar olmuştu..O ilk gün ki gibi tebessümle bakan bir çift gözü bir kerecik bir kerecik görebilse idi... Yolcu ederken geri dönmemesi için dualar ediyordu ardından sonra çok büyük bir günah işlemiş gibi pişman..Duyar diye mırıldandı.. Gitti... Yine gece mi oldu?!


34

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ocak 2017

Erdal

Oynadığı çok sayıda tiyatro oyunu, dizileri ve filmleriyle gönüllere taht kuran Erdal Tosun, Sarıyer’de geçirdiği trafik kazası sonucu 53 yaşında hayatını kaybetti. Böbrek rahatsızlığı nedeniyle diyalize girmek için yolda giderken trafik kazasına kurban giden usta oyuncu Erdal Tosun’un cenazesi sevenleri ve sanatçı dostlarını yasa boğdu. ERDAL TOSUN KİMDİR? Erdal Tosun, 9 Nisan 1963 tarihinde İstanbul'da doğmuştur. Aslen Balıkesir Burhaniyelidir. Erdal Tosun Yeşilçam aktörlerinden Necdet Tosun'un oğludur. Kardeşi Gürdal Tosun da kendisi ve babası gibi bir oyuncuydu.

1980 yılında Beyoğlu Fındıklı Lisesi'nden mezun oldu. 1981 yılında Mine adlı filmle sinemaya başladı. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndan mezun oldu. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'ndan mezun olduktan sonra Özel Tiyatroyu kurdu. Daha sonra Antalya Devlet Tiyatrosu'nda göreve başladı. Son olarak Murathan Mungan'ın Mezopotamya Üçlemesi adlı oyununda oynadı ve Devlet Tiyatroları'ndaki görevinden ayrılıp BKM Oyuncuları arasına katıldı. Bunların yanında çeşitli filmlerde ve dizilerde rol aldı. Bunlardan biri olan Rina'da canlandırdığı "Memo" karakteriyle söylediği Hayallerimizi Satmadık ya repliğiyle tanındı.


Ocak 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

35

Tosun’u da kaybettik ERDAL TOSUN’UN BABASI NECDET TOSUN DA TRAFİK KAZASINDA HAYATINI KAYBETMİŞTİ Türk sinemasının usta isimlerinden Erdal Tosun’un babası Necdet Tosun da tıpkı oğlu gibi bir trafik kazası sonrasında hayatını kaybetmişti. İş dolayısı ile Almanya’ya gittiğinde geçirdiği bir trafik kazası sonucu, İstanbul’a getirildikten 13 gün sonra, 10 Mayıs 1975’te yaşama veda etti. KARDEŞİ GÜRDAL TOSUN DA GENÇ YAŞTA YAŞIMI YİTİRMİŞTİ Erdal Tosun'un kardeşi Gürdal Tosun da 2000 yılında henüz 33 yaşında yaşamını kaybetmişti. Gürdal Tosun'un bağırsaklara giden damarların tıkanıklığı sebebiyle vefat ettiği açıklanmıştı. Gürdal Tosun'un yaşamını kaybettiği sırada İki kardeş de Bir Demet Tiyatro dizisinde rol alıyordu.


36

Kardelen Sanat

Ocak 2017

Ölümünün 36. yılında

Özdemir Düşündürücü özgün şiirleriyle tanınan Özdemir Asaf, karşıtlıkları, benzerlikleri, çağrışımları kullanarak söz ve sözcük oyunlarına dayalı şiirlerinde yaşam görüntülerini, eşyayı, izlenimleri soyutlaştırır; dokunaklılık yüklü şiirlerinde sevgi, anılar, yalnızlık, ölüm işlediği başlıca konulardır. Özdemir Asaf’ın şiirlerinin bazılarında toplumla, yaşadığı çağla ve kendisiyle hesaplaşmasının buruk öfkesi gözlemlenir. Hiciv şiirinin öğelerini ustaca kullanan şair, kısa, özlü söyleyişlerin yer aldığı, düşündürücü özgün şiirleriyle tanındı. 58 yaşındayken kaybettiğimiz Özdemir Asaf, kendisini şöyle tanıtıyordu: “Doğumum 11 Haziran 1339, Ankara. Babam, Danıştay üyesi Mehmet Asaf. Ölümü 1930. O yıl İstanbul’a geldik. Galatasaray Lisesi ilk kısmına girdim. 1941 yılında 11 ? i n c i s ı n ı f t a n Kabataş Erkek Lisesi’ne bir ara sınavı ile geçip, 1941-1942 ders yılında mezun oldum. Hukuk Fakültesi’ne iki

yıl, üçüncü sınıfa kadar İktisat Fakültesi’ne devam ettim. Ve o sırada iki yıl olan Gazetecilik Enstitüsü’nün birinci sınıfını okudum. Tanin ve Zaman Gazetelerinde çalışdım. Çeviriler yaptım. İlk yazım 1939 yılında Servetifünun-Uyanış dergisinde çıktı. Sanat ve Edebiyat Dergilerinde 1962 yılına kadar çoğunlukla şiir olmak üzere yazı ve çevirilerim yayınlandı. Artık yalnız kitap çıkararak yayınlıyorum. (Tertip ve baskı yanlışlarından nefret ederim.)” Şairin annesi 1996 yılında bir söyleşide , Özdemir Asaf’ı ““Şiirler yazıyor, çeviriler yapıyordu. Son derecede kibar, zarif, çok şık bir gençti. Herkes poplin gömlek giyerken Özdemir, takım elbisesinin içine ipek ponje gömlek giyiyordu. Kol düğmeleri altın üzerine inci kakmalıydı. Sağ elinin yüzük parmağında tek taş altın bir yüzük, sol elinin küçük parmağında kemer biçiminde yakut taşlı bir yüzük vardı. Bu kadar şıktı.” derken; Kızı Seda Arun ise , “Uzun saçları, gür bıyıkları, siyah beresi, bakışlarındaki ışıltısı, r’leri söyleyemeyişi, onu arkadaşlarımın babalarından ayırıyordu. Babamın Özdemir Asaf olduğunu öğrenmem için ilk kitabının basılmasını beklemem gerektiğini o günlerde bilmiyordum.” diyor...


Ocak 2017

Kardelen Sanat

37

Asaf Seni Saklayacağım Seni saklayacağım inan Yazdıklarımda, çizdiklerimde, Şarkılarımda, sözlerimde. Sen kalacaksın kimse bilmeyecek Ve kimseler görmeyecek seni, Yaşayacaksın gözlerimde. Sen göreceksin, duyacaksın Parıldayan bir sevi sıcaklığı, Uyuyacak, uyanacaksın. Bakacaksın, benzemiyor Gelen günler geçenlere, Dalacaksın. Bir seviyi anlamak Bir yaşam harcamaktır, Harcayacaksın. Seni yaşayacağım, anlatılmaz, Yaşayacağım gözlerimde; Gözlerimde saklayacağım. Bir gün, tam anlatmaya.. Bakacaksın, Gözlerimi kapayacağım.. Anlayacaksın.

“Şiirin canına okuyorsun!” Özdemir Asaf, ‘r’ harfini söyleyemez, ”yumuşak g” olarak telaffuz ederdi. Galatasaray Lisesi’nde öğrenci iken bir anısını şöyle anlatacaktır: “Lisede Edebiyat Hocamız İsmail Habib Sevük idi. Sınıfta heğkese şiiğ okutuğ, sığa bana gelince, atlayıp yanımdakine geçeğdi. Biğ gün değste pağmak kaldığdım ve ‘Hocam’ dedim”, – Sınıfta heğkese şiiğ okutuyoğsunuz, bana niçin okutmuyoğsunuz? İsmail Hoca, bu soğuma şu cevabı veğdi; – Oğlum Özdemiğ sen, şiiğ değil, şiiğin canına okuyoğsun.


38

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ocak 2017

“Zavallı tüketim bağımlıları!..” Hayatımızın tüm evresini kuşatan, neredeyse aldığımız nefeste bile çıkar sağlayan kapitalizm maalesef ciğerlerimize kadar indi. Savurgan tüketiciler ve konfor düşkünlerinin başı çektiği kapitalizm köleliği küresel eşitsizliği artırırken, gerek dilimizdinimiz, gerekse insanlığımız ve kültürümüz de giderek kendini kaybetmeye veya deforme olmaya başladı. Çoğumuz farkında bile olmadan kapitalizm denen canavara bazen can, bazen de kan veriyoruz. Emperyalizmin ikizi olan kapitalizmi en güzel anlatanlardan birisi olan Columbia Üniversitesinin Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz, ruhumuza kadar işleyen bu canavarı “Eşitsizliğin Bedeli” isimli kitabında şöyle anlatıyor: “Ben Kapitalizm! Küçük kızlarınızı Barbie Bebeklerle büyüttüm, bugün sizden estetik operasyon için para istiyorlar diye neden şaşırıyorsunuz!Çıkarlarım uğruna kocaman bir moda endüstrisi yarattım! İstediğimi de elde ettim, 17 yaşındaki kızların çoğu dış görünüşlerinden rahatsız. Ben Kapitalizm Bir kadının bir moda dergisini 15 dakika karıştırması kendi vücudunu beğenmemesine yetiyor! Ben Kapitalizm bakış açınızı öyle bir değiştirdim ki, hırsız bir CEO’nun hayat hikayesi sizin için “azim ve başarı hikayesi” olabiliyor. Ben Kapitalizm ortalama bir insanın günde 5,5 saat TV izlediği, kitap okumadığı, tiyatro ve sinemaya çok az gittiği bir toplumda alaşağı edilmek gibi bir kaygım yok! Ben Kapitalizm Steve Jobs tabii ki çok önemli biriydi, ancak %1’inizin ihtiyacı olan makineleri 3. Dünya Ülkelerinde, ucuz işçilerle üretmekte çok başarılıydı… Elbette bütün kapitalistler birer “aziz” gibi konuşacaklar, tıpkı Bill Gates gibi, 150 milyon dolarlık 66 bin m2 bir evde yaşayan bir aziz! Ben Kapitalizm benim yüzümden ortalık miras kavgaları yüzünden kanlı bıçaklı olmuş akrabalarla dolu. Her yıl 20 milyon çocuk açlıktan ölürken siz bir koşu bandının üstünde fazla yağlarınızı eritmek için ter döküyorsunuz! Ben Kapitalizm benim yüzümden Dünyada 600 milyon obez ve 1,4 milyar açlık çeken insan var! Ben Kapitalizm Starbucks için kahve üreten bir çiftçinin oradan bir bardak kahve satın alabilmesi için 3 gün çalışması gerek! Ben Kapitalizm Uzak Doğu’da 9-12 yaş arası kızlar 200 dolara seks kölesi olarak satılıyorlar. Ben Kapitalizm “serbest piyasa ekonomisi” dünyanın en büyük yalanı. Ben Kapitalizm Amerikalıların % 24’ü eğer milyarder olmaları

yapabileceklerini söylüyor. Ben Kapitalizm kadınlara sesleniyorum! Lütfen birer obje haline geldiğinizi aklınıza getirmeden Victoria’s Secret’a koşun. Victoria’s Secret ülkelerine Türkiye de eklendi, avuç içi kadar çamaşıra 80 dolar verince çok mutlu olacağınızı garanti ediyorum! Ben Kapitalizm 15 yaşındaki bir çocuğun iPad alabilmek için böbreğini sattığını duyunca zevkten dört köşe oldum! Ben Kapitalizm Madonna‘nın sadece Londra’da 8 evi var, ortalama 600 evsize barınak olabilecek büyüklükte. Ben Kapitalizm Tayland da Disney fabrikası için çalışan bir çocuğun Disneyland’e girecek parayı çıkarması için 55 gün çalışması gerek. Afrika kıt’ası dünyanın altın rezervlerinin %90’ını elinde bulundurmasına rağmen, dünyada sadece 4 tane Afrikalı milyarder var. Ben Kapitalizm Afrika Kıt’asından her sene 8,5 milyar dolar değerinde pırlanta çıkıyor, Kıt’anın açlık sorununu çözmeye yetecek miktar… Ben Kapitalizm siz pırlantalara bayılırsınız, Hindistan’da 1 milyon kişi günde 1,2 dolar kazanarak o pırlantaları üretiyorlar. Dünyayı sarışın kadınların güzel olduğuna inandırdım, bu yüzden Asya kıt’asında 300 milyon kadın düzenli olarak beyazlatıcı sabun kullanıyor. Ben Kapitalizm sizin hayatlarına özendiğiniz Hollywood yıldızlarının % 64’ükokain bağımlısı. Ben Kapitalizm yılda 20 milyon çocuk açlıktan ölürken siz aynı tişörtü haftada iki kez giymeye utanıyorsunuz. Ben Kapitalizm siz hangi Tanrıdan bahsediyorsunuz, artık farkına varın,taptığınız tek Tanrı benim! Ben Kapitalizm siz hangi Tanrıdan bahsediyorsunuz, Müslümanlar 5 yıldızlı Kabe manzaralı otellerinde, “ibadet” ederlerken? Ben Kapitalizm siz hangi Tanrıdan bahsediyorsunuz, bütün Dünya Hıristiyan bayramı Noel’i sırf alışveriş yapıp eğlenmek için kutlarken? ABD’de 7 milyon evsiz insanın olduğundan kimsenin haberi yok çünkü TV’de gördüğünüz Amerikalıların hepsi havuzlu villalarda yaşıyorlar. Ben Kapitalizm yine başardım! Bütün kadınları dolapları tıka basa dolu olduğu halde giyecek hiçbir şeyleri olmadığına inandırdım. Dünya nüfusunun % 50’si dünya kaynaklarının ve zenginliklerinin % 1’ine sahip. Dünya nüfusunun % 1’i dünya kaynaklarının ve zenginliklerinin % 50’sine sahip. Ben Kapitalizm ve bankacılar benim evlatlarım. Amerikalıların % 85’i eğer ekonomik durumları daha iyiye gidecekse faşist bir hükümeti seçebileceklerini söylüyor; İşte bu kapitalin gücü! Sizi özgür bırakmayan, fikirlerinize sansür vuran, en sonunda polis kurşunuyla öldüren bir devleti kendi elinizle kurmanız ne tuhaf!Sizin ağzınızı burnunuzu kırıp hapse tıkmaları için bir devlet kuracak parayı, kendi vergilerinizle sağlamanız ne kadar tuhaf? Amy Winehouse gibi bağımlılara acırken, hepinizin birer bağımlı olduğunu unutmanız ne kadar komik ! Zavallı tüketim bağımlıları…”


Ocak 2017

Kardelen Sanat

39

Ben kerem gibi yanarken bari sen aslı olma. Bırak küllerimde gömüleyim Ben senin kokunu alırım Her gökkuşağı çıktığında Toprak getirir , “Al sana yar kokusu” diye sunar. Sefer Kocakaya

USTA Demet Akyürek Ustaydı elindeki kalemi Yazıyordu biteviye Yüreğinden geliyordu her kelimesi Her sözü bir oktu Kimleri anlatıyordu sözler Bazen seni bezen de beni Gözler doluyordu her kelimesinde Bugün senin yarın benim Yaşanmışlıkları vardı Yaşanamamışlıkları Ok gibi oturuyordu yüreklere Kendini buluyordun içeriğinde Ustaaaaaaaaaa Sen bunları nereden biliyordun Beni mi yaşadın Benimle miydin o an Hissettiklerimi nereden anladın Nereden

Sözler sanki yüreğimden fırladı Seninde mi öyle Yaralarını seninde mi sızladı Usta yüreğimi nereden biliyordun Kırıldı mı seninde kalemin Yazmıyor yüreğimi okuyorsun Seninde mi yürek yangınların var Sen ağladın mı şiiri yazarken Hıçkırıklara boğuldun mu Çünkü ağlıyorum ben Ey ustaaaaa Sen çok yaşa Dünya durdukça var ol be usta Mürekkebin tükenmesin emi Yüreğine kan damlamasın Acımasın yaraların Sen çok yaşa be usta Sen çok yaşa

Bir ülkede, akıl ve sanattan çok maddi servete kıymet verilirse bilinmelidir ki orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır. Büyük Frederich BENİM BABAM Benim babam öldü,biliyor musunuz ? Benim kahramanım... Dünyanın en güçlü, Ve kimsenin yenemeyeceği adam... Ne olursa yaşım Ben yetim kaldım işte. Ve kimsesiz Ve bir başımayım......

Bahattin Leblebici

Benim babam öldü,biliyor musunuz? Kendisi dev, Yüreği dev gibi adam.. Düşlerimde elimi tutup, Bana sarılır. Elleri sıcacık Bakışları,sevgi adam... Biliyorum,herkesin babası ölür bir gün, Ardındakileri unutup. Oysa unutmaz benim kahramanım Unutmaz beni babam...

BANA BİLDİR Leyla Salbaş Beni bende ara sorma ha ele Kanın kendi rengi damlamadı güle Hasbihal etseydik seninle bile Bir derdin varsa dost gel bana bildir Ağzındaki dili olmasın diken İçindeki kini ortaya döken Kalan ömürünü kökünden söken Bir derdin varsa dost gel bana bildir Aşkın hesabından kestik çekini Bağımıza ektik çile ekini Sevipte alırsak kötünün tekini Bir derdin varsa dost gel bana bildir Beslediysen bülbül yerine karga Hayatın seninle geçerse dalga Kanayan yaranı öfkesiz sarda Bir derdin varsa dost gel bana bildir Elin tabanına çiviyi çakma Her gönüle yerli yersizce akma Leyla der ki yâdın sözüne bakma Bir derdin varsa dost gel bana bildir


Ocak 2017

Kardelen Sanat

40

O

Ayten Turan Sanat Dünya’yı yaşanır hale getiren kalabalık bir eylem. Sanatın ve sanatçıların özel olduğunu düşünüyorum, sanat yaşamla, yaşanmışlıkların arasında ki bir bağ gibi. Türkiye’de olsun Dünya’nın başka bir ülkesinde olsun fark etmez, bir sanatçı yaptığı sanatla farkında lığı yakalamış, mucizevî bir insandır. Bende sanatın kalem tutan tarafında olmayı isteyenlerdenim… Yazmak ruhumda kendime ait bir Dünya kurmak gibi. Mucizevî bir şey… Karakter yaratmak, onlara nefes vermek, gündemin içindeki sıkıntıları kalemin ucunda sayfalara dökmek, söylenemeyenleri yazmak, benim vazgeçilmez koca man bir Dünyam oldu. Bana ait ve hiç kimsenin el süremeye ceği özgür lük vadim gibi… Kalemim , kâğıdım, kelimeler im, cüm lelerim. H a l böyle o lunca, kendim i sadece

yazarken var hissediyor. Bazen kelimelerin arasında virgül, nokta herhangi başka bir kural, duraklama gibi ifadeler kullanmadan durmadan yazmak istiyorum, nefessiz yaşar gibi, sıra dışı, kuralsız, özgürce. Ama olmuyor öyle, hayat gibi yazmanında kuralları var sana dur diyor dur, hele biraz nefes al, ani ataklarını belirt bitireceksen cümleleri noktanı koy bitir. Hayat gibi aslında yaşamda öyle değil mi? Tam heyecanla bir aşk yakalarsın, küt önüne virgül gibi bir nefes arası çıkar ve ardında doludizgin giderken bir bakmışsın, yaşanmış lıklar hiç gibi kocaman bir noktayla bitiverir ne olduğu nasıl olduğunu anlamadan. Ama bir fark var, sanatının diğer dalları gibi… Yazmakta bu acımasız dünya’ya yaşarken bıraktığın imzadır ve sen bu Dünya’da olmasan da eğer güzel imzalar atabilmeyi başardıysan var olmaya devam etmektir. Kardelen Sanat dergisine ilkyazım da benim nefesim gibi sanata sarılışımı sizlere anlatarak başlamak istedim, Kardelen sanat dergisi sanata gönül verenleri kılavuzu gibi benim deyimimle sanatın nefes alma durağı gibi. Burada olmaktan o çok sevdiğim vadim dediğim yazılarımı burada sizlerle paylaşmaktan onur duyuyorum. Yaratan her insana ayrı ayrı bir özellik vermiştir. Kimi sanatkârdır, kimi sanatçı, kimi üretir, kimi tüketir yani farklılıklarımız var ama sanat üreten olmak işte Dünya üzerindeki farkında lığın ismidir. Mustafa Kemal Atatürk’ün sanat üzerine söylediği cümlelerle yazımı tamamlamak istiyorum. “Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz… Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkar olamazsınız” “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.” Sanat dolu günler sizin olsun sevgiyle kalın.


Ocak 2017

BİR BİR ÖLÜYOR EVLATLARIMIZ Demet Akyürek Bir bir ölüyor evlatlarımız Gömüyoruz kara toprağa Çoğaldıkça yara açıyor yüreğimize Acıyor oynadıkça kanatıyor Bedenimizi Tüm analar yasta bu günlerde Her an eller yüreklerde Biri kapıyı çalacak Yine haber yine ölüm Ölüm kol geziyor memleketimizde Bir gün Hakkaride Bir gün Maraşta Bir gün Ankarada Kapıyı çalıyor bir sessizlik Korkuyor insan açmaktan Analar evlat yetiştirmiyor artık Kurbanmı yetiştiriyor Bilemiyor Bilmeden bırakıyor Vatanın koynuna Ne ah almışız ha Bu neyin ahı milletim Biz ne çok hain yetiştirmişiz Bu millete Ne çok bela savmışız kapımızdan Neyin paylaşımıdır bu Neyin hırsıdır Neyin belasıdır Bize öngörülen Kapımızı mı açmadık Kımsesizlere Açarken belayı da mı aldık içimize Yılan mı besledik koynumuzda Neyin belasıdır bu Başımıza çöreklenen Neyin fetfasıdır ki Elimizden bir şey gelmeyen Ey asker ahın mı var bize Öcünü alamadı mı bu millet Sen bizim için vatanı beklerken Seni koruyamadı mı bu millet Bir bir ölüyor evlatlarımız Masal mı anlatılıyor Yoksa masal mı oluyor Bu millet Yahu nedir paylaşılamayan Nedir yüreğimizdeki bu hınç Nedir bu vatana beslenen kin Neyi paylaşamıyoruz Aç gözünü yurdum Bir bir bölünüyoruz Düşünceler bölünüyor Ben sen oluyoruz milletçe Biz olmanın vakti gelmedi mi hala Bir bir ölüyor evlatlarımız Dur demeyecekmiyiz Bu gidişe Korumayacakmıyız Askerimizi polisimizi Milletimizi Daha vakti gelmedi mi Bir olmanın Birlik olmanın, Millet olmanın

41

Kardelen Sanat

BANA BİR ŞİİR OKU Okumam yazmam yok benim Al şu kitabı eline bana bir şiir oku. Fazla uzun olmasın; acıklı da olmasın. Yüreğim dayanmaz benim Mendilim çabuk ıslanır Sen üzülecek olursan Yanına mendilini de almayı unutma. Gözlerin sulanır dayanamazsan Ağlamak gelirse içinden Kandırıver beni burnum akıyor de gitsin. Geç o sayfaları yeni bir sayfa aç Babamın maden anılarından olsun İçinde kazma, kürek sesi, bir yudum da su Birazda karanlıklardan korkmayan yürek olsun. Yüreğim yufkadır benim dayanamam şiir okuyuşuna Arkamı duvara döner hüngür hüngür ağlarım Aldırış etme ağladığıma sen okumana devam et. Hıçkırıklarım yükselir sokaklara taşar Toplanır bütün konu komşu bir şey olmuş gibi O söyler, bu söyler duymaz kulağım söylenenleri benim. Celalettin Özdede

Artık İyi Şeyler Olsun Faruk Civelek

yalnızlık üşütmesin kimseyi artık günlük güneşlik barış beyazı geceler mavi aydınlık olsun üstümüzde uçurtmalar rengarenk gönül kepenkleri güzel bir makamla açılsın sabahları erken kalkıp mesela kuşları dinleyelim ılık meltemler üstünde uçarken artık iyi şeyler olsun yolcu hancı bir arada tatlı sohbetler tadında güvercinler takla atsın gök kubbede artık iyi şeyler olsun bu sis bu pus kaybolsun biri gelsin müjde versin tüm uzaktakiler gelsin

de izin elin s i g l i b ilerinde beş d ç n ü e , k a r ilgile Düny i tüm b k r a l enir r e Sanı şeği beğ e k elerind e ş m e e , d e ü m t a kö Üzül ar san v r ı y a Bir h

kimsin nesin demeden kimselere ayrımcılığın kökü kurusun değişsin artık bu ölümcül sancılar artık iyi şeyler olsun yansın her evin ışıkları ocakta üç beş çeşit yemek olsun tertemiz giyinsin çocuklar çeşmeler dağ pınarına bağlansın alın teri koksun cepler mutlu ve doymuş uyusun bebekler bir parça kirli çamaşır kalmasın insanların adı barış soyadı hoşgörü olsun tamamlanmayı beklemesin eksikler derin oh çekelim artık artık iyi şeyler olsun


Ocak 2017

Kardelen Sanat

İçerdekiler Nilüfer Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Evi 10 Ocak 2017 Salı Saat: 20:00 Nilüfer Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Evi,Bursa

"İçerdekiler" tiyatro oyunu, 10 Ocak'ta Nazım Hikmet Kültür Evi Bursa'da izleyicisiyle buluşuyor. “Ah şu dışardakiler! Demek hiçbirinde akıl yok bunların, aklın şu kadarı yok. Yapmacık bir düzenin içinde kuklalar gibi oynayıp duruyorlar…” İçerde olmak ile dışarda olmanın farkı nedir? Gerçekten özgür olmak ne de mektir? Ya kişi içer deyken de dışarıya çık manın bir yolunu bu lursa? Ya dışardakiler, ken di doğruları ve kendi inandıkları içinde tutsaksa? 345 gündür içerde ve suçu henüz kanıt lanmamış bir mah kum… 345 gündür mahku ma suçunu itiraf ettir meye çalışan bir komi ser… 345 gündür süren bir yok olmama mücade lesi ya da bir zalime dönüşme hikayesi… Ya b i r 3 4 5 g ü n daha… Oyun, polisin tevkif kararı olmadan herhangi bir kişiyi süresiz olarak tutuklu bulundurabileceği bir ülkede geçmektedir.

Yazan: Melih Cevdet Anday Yöneten: Volkan M. Sarıöz Dramaturji: Bilgesu Kasapoğlu Yönetmen Yardımcı sı: Selin Nazlı Usta oğlu, Selen Şenay Dekor Tasarım: Vol kan M. Sarıöz, İsmail Hazır, Sema Öztaş Işık Tasarım: Yüksel Aymaz Işık Uygulama: Mustafa Karakoyun Oyuncular: Mustafa Kırantepe, Nihal Yalçın, Serkan Keskin

42


Ocak 2017

Kardelen Sanat

43


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.