Kardelen Sanat Dergisi Nisan 2016

Page 1

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU’NUN AYLIK ÜCRETSİZ E-DERGİSİDİR YIL: 1 SAYI: 5 NİSAN 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Yaşayan Değerlerimiz Avcılar’da KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Müjdat Gezen ve Tolga Çandar’ın “Yaşayan Değerlerimiz” ödülü alacağı programa Cavit Murtezaoğlu ve Rezbar Grubu da renk katacak Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun 42. sini düzenlediği “Yaşayan Değerlerimiz” 17 Nisan’daAvcılar Belediyesi’nin katkılarıyla yapılacak Haberi 1-13-14-15. Sf.da

Elektro sazı kim icat etti ! “Hey Gidi Günler”

Kültürümüzün vazgeçilmezi olan sazın, 60 lı yıllarda değişik cihazlar eklenerek bir de elektro saza çevrildiği söyleniyor. Rock müziğinin önde gelen isimlerinden Erkin Koray’ın bir buluşu olduğu savunulurken bazı kaynaklar da Orhan Gencebay isminde b i r l e ş i y o r. M ü z i k alanında büyük bir değişim olarak görünen ve şu anda özellikle Ankaralı müzisyenlerin geçim kaynağı olarak bilinen elektro sazı kimin icat ettiğini araştırdık Haberi 10.Sf.da

Popsav’ın düzenlediği “Hey Gidi Günler” isimli kon serin 2. si 29 Nisan’da Bakır köy’de yapılacak. Bir döneme damgasını vuran, Bilgen Bengü, Coş kun Demir, Ercan Turgut, Ersan Erdura, Güzin ile Baha, Kaan Kartal, Metin Ersoy, Nur Yoldaş, Rana ve Selçuk Alagöz, Sevda Karaca, Tülay Özer ve Ye şim’e sahnede Baha Bo duroğlu Orkestrası eşlik e decek. Haberi 11.Sf.da


2

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Veysel anıldı... Aşık Veysel Şatıroğlu, vefatının 43. yılında Beylikdüzü Belediyesi ve Beylikdüzü Sivaslılar Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği’nin ortaklaşa gerçekleştirdiği programla anıldı. Aşık Veysel’in şiirlerinin okunup türkülerinin söylendiği etkinlikte konuşan Veysel’in torunu Çiğdem Özer, “Dedemin 21. yüzyıl için 50 yıl önce söyledikleri, bugün yolumuzu aydınlatıyor” dedi. Beylikdüzü Kültür Merkezi’nde gerçekleşen programa Ses sanatçısı ve aynı zamanda Beylikdüzü Belediye Başkan Yardımcısı Leyla Ünver ve sanatçılar Elif Buse Doğan, Sercan D. Erkeker, Canan Çal Aşık Veysel’in türkülerini koro ve solo

performanslarla seslendirdi. Şefliğini Zafer Gündoğdu’nun yaptığı konserde herkese duygusal anlar yaşadı. Aşık Veysel isminin çok büyük bir değer olduğuna değinen Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise “Aşık Veysel Güzel Sanatlar Lisesi adıyla var olan okulumuz, ilçede bu ismi ömür boyu yaşatacak. Bu bizim için çok büyük bir onur. Birlik beraberliğe çok ihtiyacımız olan bir dönemdeyiz ve Veysel gibi daha birçok değerin bizlere bıraktığı düşünceleri hayatımıza endeksleyerek yaşamalıyız.”dedi. Veysel şiirlerinden derleme yapmak istediklerinden de bahseden İmamoğlu, Özer’in yardımını istediklerini ve Aşık Veysel’in eserlerini tüm Türkiye’ye dağıtmak istediklerini anlattı.


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Kardelen Sanat

“Babam Orhan Kemal” Gerçekçi Türk edebiyatının ölümsüz ustası Orhan Kemal, ken di adını taşıyan kütüpha nede eserleriyle anıldı. Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü olan Orhan Ke mal’in hayatını ve eserleri ni oğlu Işık Öğütçü anlattı. 46 yıl önce kaybettiği babasının kitaplarını, o yun ve romanlarını “Ba bam Orhan Kemal” isimli söyleşide anlatan Işık Ö ğütçü Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi’ne gelen dinleyiciler tarafından ilgiyle dinlendi. Öte yandan, Şişli Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde de söyleşi yapan Işık Öğütçü, burada da babası Orhan Kemal’in yanı sıra Türk Edebiyatının en değerli ustalarından Nazım Hikmet ve Yaşar Kemal’in de yaşam ve yazın öykülerini paylaştı.

3


4

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

“Ekmek ve Güller” 75 ressam “Ekmek ve Güller” isimli sergide eserlerini sergilediler. Küratörlüğünü Esma Bayraktar‘ın yaptığı karma resim sergisinde 8 Mart Emekçi kadınlar Günü vurgulaması dikkat çekti. Şişli Belediyesi Kent Kültür Merkezi’nde düzenlenen sergide Ankara, Bursa, Mersin, Adana, Van, Rize, Konya, İstanbul, Eskişehir, Antalya’nın yanı sıra Azerbaycan, Kıbrıs ve Belçika’dan katılan ressamların eserleri ziyaretçiler tarafından beğenildi. “Ekmek ve Güller” isimli karma sergi,bir hafta boyunca ziyaretçilerini ağırladı.


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Kardelen Sanat

5

Gurbet Dedikleri.. Ne sılamız belli ne gurbetimiz Aydın Tonga kendini Karıştırdık sıla nere, gurbet hangisi

Gurbet, insanın bulamadığı anların toplamıdır. Uzaklaşmasıdır çevresinden daha doğrusu etrafında büyüyen kalabalıkların, eşyaların, insanların ona çevresi gibi gözükmemesidir. Kötü bir gurbettir bu; vuslatı, sonu yoktur. Gurbetin iyisi olur mu demeyin. Elbet olur; dahası gurbet şiir olur, öykü olur, roman olur sanatı yaratır; büyütür, güçlendirir. Nice yazarımız vardır ki, gurbetin yarattığı acı, hüzün, öfke onları daha da güçlü kılmış her biri kendi yazın alanında, gurbet öncesine göre daha da büyük eserler vermiştir. Üniversiteye adım atışımın ilk yılı idi. Ortaokul yılları sonrasında ilk defa ailemden bu kadar uzak kalıyordum. Hiç bilmediğim bir şehir; çevremde yüzlerce tanımadığım yüz, yabancısı olduğum sokaklar ve bana sadece demir yığınları gibi gözüken fakülte binaları içerisinde derin bir yalnızlık ve beraberinde büyük bir gurbet duygusu taşıyordum. Şehrin geniş caddelerinde yürüyen insanlar sanki üzerime geliyordu; akşamın karanlığı hayatı da karartıyordu sanki. Şimdi düşünüyorum da bu halin tek bir açıklaması olsa gerek; ait olmadığımız yer de sudan çıkmış balık gibi oluyoruz ve o kara parçasında çırpındıkça çırpınıyoruz. Gelelim o gurbetin ben de yarattığı bir başka duygu haline; o gurbeti çekilir kılan “özlem” hissine. Zamanın üzerime kâbus gibi çöktüğü o ilk aylar da, kampus ve şehir yarı açık cezaevi gibi gelirdi bana. İşte o zamanlar doğduğum ve 12 yaşına kadar yaşadı ğım köy ılık bir bahar havası gibi gelmişti soğuk günlerin ayazında. Tren ile yaklaşık üç saat süren yolculuktan sonra bir buçuk saate yakın bir sürede yürürdüm. Köye vardığımda yaşadığım mutluluk ise görmeye değerdi. O yıllarda yaşadığım gurbetin bana böyle bir sürprizi olmuştu. Ve ben aynı anda gurbetin hem acısını hem de mutluğunu yaşarken bulmuştum kendimi. Gurbetin insanda bıraktığı özlem gibi, sevinç gibi duygu hallerini pek yaşayamıyoruz artık. Başka bir zamanın başka insanları ve ilişkileri ile sarılı etrafımız. Dahası ne kendimizde olduğumuzu ne kendimizden uzak oluşumuzu anlayamıyoruz çoğu zaman. Böylesi savruk bir zaman içerisinde yaşıyoruz. Ve şairin dediği gibi geçiyor günler; “Her bahar, her yaz gurbette Sılaya dönmesi olur velâkin

Bizim gibi gurbetçi görülmemiştir” Bir Zamanlar Anadolu'da Senaryosunu Ercan Kesal ile Nuri Bilge ve Ebru Ceylan'ın yazdığı ve yine Nuri Bilge Ceylan'ın yönettiği “Bir Zamanlar Anadolu'da” filmi pek çok derin hikaye gibi hak ettiği değeri göremedi belki; belki kalemin onda bıraktığı emek, görüntünün onda vücut bulduğu estetik ve bilgelik kitleler nezdinde karşılık bulmadı. Lakin kitle dediğimiz çoğunluğun bir ürüne, yazına, metne teveccühü çoğunlukla o ürünün tanınırlığı ile orantılı olarak ortaya çıktığından anılan filme gösterilen ilginin azlığını da doğal karşılamak lazım. Film 2011 yılında gösterime girmiş olsa da ben de bıraktığı etki hala ilk günkü gibi canlılığını koruyor. Bir kere çok sağlam bir hikâye örgüsü var. Oyunculuklar deseniz her biri birbirinden başarılı. Öyle ki film boyunca karşımıza çıkarılan her karakter oldukça tanıdık geliyor, sonra o karakterlerden bize yansıyan olaylarda aynı şekilde karşılık buluyor bizde. Bu anlamda film tarihte çoktan yerini aldı diye düşünüyorum. Örneğin filmde muhtar evinde çekilen yemek sahnesi var ki, büyü dediğimiz hadise varsa ancak böyle anlarda yaşanır sanırım. Filmin can alıcı yanı ise “iktidar” temasını en yalın ve en gerçekçi haliyle kamera karşısına çıkarmasında yatıyor. Zira filmde asker ile polis arasında savcı ile polis amirinin şoförü arasında ortaya çıkan sürtüşme ve atışmalar iktidar olgusunun gündelik yaşamımızda edindiği yeri oldukça başarılı bir biçimde açığa çıkarıyor. İnsanın yönetme ve sahip olma düşüncesi, “ben” dili üzerinden kurmaya çalıştığı yaşam dili, içinde bulunduğu toplulukta öne çıkma ve hâkim olma iradesi filmde oldukça başarılı bir şekilde işlenmiş. Bu noktada taşra da ya da merkezde bulunuyor oluşumuz iktidar olma hevesimizi pekte etkilemiyor açıkçası. Geç tarihten bu yana efendi, kral, başkan biçiminde karşımıza çıkan ve gücü oranında tarihin gelişimine bile etkin eden iktidar olgusu, toplumsal olduğu kadar insani ilişkilerde de öne çıkan bir var olma hali. Bir Zamanlar Anadolu'da filminde gördüğümüzde bu halin çarpıcı gerçekliği oluyor. Emeği geçen herkese selam olsun.


6

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Nev’eserKadınları’ndan anlamlı konser!

Konserin geliri korunmaya muhtaç çocuklara verildi Bakırköy Müzik Akademisi Nev’eser Kadınlar Topluluğu tarafından Koruncuk Vakfı (Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı) yararına düzenlenen konser amacına ulaştı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlamaları çerçevesinde “Tüm Çocuklar Bizim” isimli bir konser düzenleyen Nev’eser Kadınlar Topluluğu, büyük bir başarıya imza atarak, konserin gelirini korunmaya muhtaç çocuklara aktardı. Melihat Gülses’in ara solist olarak sahneye çıktığı programda, Bakırköy Müzik Akademisi Şefi Faruk Salgar yönetiminde Nev'eser Kadınları güzel ve anlamlı bir konser verdi. Fulya Sanat Merkezi’nde düzenlenen konserde 600 kişilik salonun tamamı doldu. Yardım amaçlı düzenlenen etkinliğin biletlerini de

Nev’eser Kadınları satarak başarılarındaki emeklerini daha da pekiştirdiler.


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Kardelen Sanat

7

Çorum Leblebisi’nin galası Çorum’da yapıldı Çekimleri Çorum'da yapılan Leblebi Tozu filmi vizyona girdi. Sinemaseverlerin merakla beklediği filmim galası da çorum’da yapıldı. Çekimlerde Belediye binası, Dikiciler Arastası ve Hititlerin başkenti Hattuşa gibi mekanlar da kullanıldığı filmin yönetmenliğini Hakan Eser yaptı. Çorum MB sinemalarında gerçekleştirilen filmin galasına Çorum milletvekilleri, Çorum Belediye Başkanı Muzaffer Külcü, Yönetmen Hakan Eser, film oyuncuları ve davetliler katıldı. filmde sevilen oyuncu Metin Yıldız, Fulden Akyürek, Erdal Cindoruk, Ali Uyandıran, Ümit Acar, İzzet Çivril, Cengiz Okuyucu, Yavuz Çetin, Deniz Türkcan ve Ferdi Kurtuldu gibi isimler rol aldı. Yapımcılığını Fix Film, yönetmenliğini ise Hakan Eser'in üstlendiği Leblebi Tozu'nun senaryosunu

Bestekar Hüsnü Üstün konseri Bestekar Hüsnü Üstün, 5 Nisan’da Maltepe’de konser vere cek. Maltepe Belediyesi sponsorluğu, Barış TV organizasyon ve sponsorluğunda düzenlenen “Bir de Benden Dinleyin” isimli konserde Hüsnü Üstün kendi bestelerini yorumlayacak. Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve Saadet Şa hin’in sunu culuğunu yapacağı konser saat 20'de başla yacak. Konser biletleri sa lon girişin den, Barış TV ekibin den Yaşar Taşkent ve Saadet Şa hin’den te min edilebi lecek.

Nimet Erdem ve Kudret Ayşe Yılmaz kaleme aldı. Filmde ünlü oyuncu Metin Yıldız'ın kısa yoldan para kazanma sevdalısı Ali'yi canlandırıyor. Karanlık bir tarafı vardır ve karanlık işlerden zevk alan Ali'nin bu kolay para sevdası peşinde yolu Çorum'a düşer. Ali ve 2 arkadaşı güvendikleri bir iş için Çorum' da arkası kesilmeyen komedi yüklü bir maceraya atılıyorlar. Ali isimli karakterin hikayesinin anlatıldığı filmin çekimleri Çorum'un tarihi mekanlarında ve kent merkezinde yapıldı. Yönetmen Hakan Eser, galada yaptığı konuşmasında "Çorum'a katkımız olabildiyse, Çorum'u bir katkı tanıtabildiysek ne mutlu bize. Bütün Çorumluları filmimize bekliyoruz. Ailece izlenecek tertemiz, küfürsüz bir komedi yaptık" dedi.

Çocuklar... çocuklar dünyaya bir başka bakar o yüzden dünyayı aşkla yaşar unutmayın bizler de çocuktuk bir zamanlar hatırlayın ve yeniden kurun dünyayı hala zaman var şimdi diyeceksiniz ki çocukça belki de ahmakca ama bakın dünya da büyümedi yukarıdan bakınca

Dünya Aydın


8

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Dev bir çalışma “Ardahan Türküleri” Ardahan’da dev bir çalışmaya imza atıldı. 18 yıllık bir çalışmanın ardından, “Ardahan Türküleri” isimli kitapla birlikte 330 eserin derleme ve seslendir melerinin yer aldığı çalışmaya Orhan Bahçıvan, Gökhan Temur, Selçuk Murat Kızılateş imzasını attı. Ardahan Valiliği Kültür Yayınlarından çıkan “Ardahan Türküleri” isimli eserin araştırmacı yazarlarından Selçuk Murat Kızılateş çalışmaları hakkında şu paylaşımda bulundu: “Değerli ağabeylerim Orhan Halis Bahçıvan ve Gök han Temur tüm birikimlerini en az 18 yıllık bir çalışmayla il mek ilmek işleyerek bugüne getirdiler. Her türkünün kay nak kayıtları, varyasyonları tek tek ele alındı. Kitabımızda yörenin kültürel zenginliğini; Karadeniz, Kafkaslar, İran ve Doğu Anadolu'nu kültürü ile olan can cana ve yan yana bağını göreceksiniz. Benzer sözlerin farklı köylerde farklı ezgilerle nasıl yeşerdiğini yada benzer melodilerin farklı sözlerle nasıl zenginleştiğini bulacaksınız. Aslında "Ardahan Türküleri" çalışması bir nevi Türkiye türküleri çalışması oldu. Memleketimizin mikro ölçekli bir yansımasını bu eserde bir araya getirip milli kültürümüze küçük bir not düşmeye gayret ettik. Kitabımızda notaya

alınan eserlerin büyük bir kısmının derleme kayıtlarını da DVD olarak sunduk. Bu DVD ye 330 adet eserin derleme ve çeşitli sanatçılar tarafından seslendirilmiş kayıtlarını koyduk. Hem akademik çalışmalara kaynak oluşturması hemde yöresel ağız-tavır belleğinin korunarak aktarılmasına özen gösterdik. Kitabımızda yer alan ve destek veren herkese şükranlarımızla...”

Orhan Kemal’de sergi

Atlı Karınca Nisan sonunda çıkıyor... Seçil Kıpçak Üçkardeş’in üçüncü kitabı “Atlı Karınca” Nisan sonunda Kanguru Yayınları’ndan çıkacak. “Biçim olarak şiir konsepti de olsa, bu yazıların birer lirik deneme olduğunu sezilecektir.” şeklinde bir açıklama yapan Üçkardeş, Edebiyat kaygısından ziyade bir felsefi kaygı güttüğünün altını çizdi. Seçil Kıpçak Üçkardeş, Nisan sonunda çıkacak olan kitabı hakkında özetle şu bilgileri paylaştı: “...Günümüz dünyasında kimlik arayışındaki dayatmalara bir Türk kızı sitemidir bu çalışmam . Kendi adıma elimden gelen budur, şahsi isyanımı duyurmak bahsinde. Dilerim gökte yankısını bulur bu acemi emeğim...”

Ebru sanatçısı Seçil Öz İlginin yoğun olduğu yıldırım’ın hazırladığı “Tari gözlenen sergi 16 Nisan’a hi Mekanımızda Yeşilçam’a kadar ziyaretçilere açık Yolculuk” isimli sergi İstan olacak. bul Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi’n de açıldı. Açılışını Vali Yar dımcısı Osman A teş’in yaptığı ser giye dizi ve sinema oyuncuları Engin Çağlar, Deniz Ak bulut, Hababam Sınıfı oyuncuları, daire amirleri ve ka labalık bir davetli topluluğu katıldı.


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Kardelen Sanat

9

Zaman, yazı ve resim üzerine bir kolaj… I Zaman, bizi dışarıdan kuşatan bir iklimdir. Teşbih bu ya kedilere benzer en çok. Kendini evcileştirerek Gazanfer Eryüksel hayatlarımıza karışan k e d i l e r e … Ta m d a kontrol ettiğimizi düşündüğümüz anda elimizden cıva gibi kayıp giden zaman. “Ne içindeyiz ne dışında zamanın / Parçalanmaz bir anın akışında” der Ahmet Hamdi Tanpınar o pek sevdiğim şiirinde. İnsan, oldum olası hep zamanı anlamaya, ölçmeye ve hatta ona hükmetmeye çalışmıştır. Bir söz vardır, “Yahu sıkma canını… İş olacağın varır” deriz ya. Bu sözde olacağına varan iş, zamanın ırmağında yüzen bir saman çöpüdür aslında. Dedik ya hükmetme sevdası insanın... Zaman ise dünyanın döngüsü içinde geceyi, gündüzü, mevsimleri boyayarak ebrular çizer bize. Kendi hükmünü bildiğince söyleyen zaman, bizim anlık durumlarımıza göre bazen geçmeyen, bazen de geçtiğini anlamadığımız bir şeydir. “Hafta bitmiş, bir şey anlamadım” da deriz, “Bugün de bir türlü akşam olmadı” da… Bu sözlerimiz zamanı gülümsetir de biz o alaylı tebessümü göremeyiz. Lâkin içinden bir altyazı geçer. “Adım Hıdır, elimden gelen budur” misali… “Vay be dünkü çocuk… Elimize doğmuştu… Evlenmiş ha…” dediğimizde aradan geçen 25-30 yıl bizim penceremizden göz açıp kapayıncaya geçmiş gibidir.

Yıllardır görmediğimiz bir arkadaştan söz ederken, “Yaşlanmış…” diyenlere gülümser ve susarım. Sanki o veya biz yaşlanmamışız da zaman donmuş! Yine gülümsetiriz zamanı… Hâlbuki doğa bütün gerçekliğiyle zamanı göstermektedir bize… II Bir olguyu çeşitli ölçütlerle sıfatlandırarak kategorize edebiliriz. Örneğin, sosyokültürel hayatı; kâğıt öncesi ve sonrası, matbaa öncesi ve sonrası, radyo öncesi ve sonrası, televizyon öncesi ve sonrası… Kâğıt öncesi dedim ya… Kil tabletler, papirüsler ve parşömen… Taşlara kayıt düşülen metinlerde saklı bir hüzün… Ah o taş damgalar… Kök izleri Türk kültürünün… Fotoğraf makinesi ve öncesi dedik mi o en büyük kırılma gelecektir hatıra… Resimde ve şiirde yaşanmış en büyük deprem. Fotoğraf makinesi sonrasında portre, peyzaj çizen ressamlar klasikleşirken revaçta olan fotoğraf çekimleridir artık. Ressam bu dönemde iç dünyalara dönerek dip kuytuların labirentlerinde gezinecektir. Soyut dilleridir zamanın tuvallere resmedilen. Zaman, bütün görkemiyle akıp giderken resimde yeni bir akım oluşacaktır. Foto-gerçekçilik, foto-realizm denen bu akımda insan aklı kendi buluşu olan fotoğraf makinesiyle yarışmaktadır. “Seni ben buldum ey fotoğraf makinesi… Ama senden aşağı kalamam asla… Al sana işte hayat” diyen resimlerdir bunlar. Bakan göze “Yahu bu fotoğraf mı yoksa?” sorusunu getiren akla.


10

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Elektro sazı kim icat etti !

Kültürümüzün vazgeçilmezi olan sazın, 60 lı yıllarda değişik cihazlar eklenerek bir de elektro saza çevrildiği söyleniyor. Rock müziğinin önde gelen isimlerinden Erkin Koray’ın bir buluşu olduğu savunulurken bazı kaynaklar da Orhan Gencebay isminde birleşiyor. Müzik alanında büyük bir değişim olarak görünen ve şu anda özellikle Ankaralı müzisyenlerin geçim kaynağı olarak bilinen elektro sazı kimin icat ettiğini araştırırken, 1973 yılında ya yınlanan Milliyet Gazetesi’nin TV Radyo ekinde Ayten Zenger’in ismi ne rastlıyoruz. Ankara Radyosu Türk Sanat Mü ziği Sanatçılarından Ayten

Zenger’in yeni bir saz icat ettiği haberini okuyoruz. Ayten Zenger, bu buluşunu “süper saz” olarak tanıtıyor. Bizler de bu konuda yorum yapmadan, o günki gazetenin kupürünü sizlerle paylaşıyoruz.

12.07.1973

Sahilde Kükreyen Küheylan Gittin de Ahmet Tığlı’nın “Sahilde Kükreyen Küheylan” isim li şiir kitabı Tunç Yayıncı lık tarafından yayımlandı. Sen yakamozsun, Sevgi ye Sığın ve Yakamozun Çığlığı isimli kitaplarının ardından dördüncü kitabı nı yayımlayan Ahmet Tığ lı, bu kita bında Ka radenizle şiirsel söy leşilere a ğırlık ver di.

Şeref Öztürk’ün yeni şiir kitabı “Gittin de” Tilki Kitap’ tan çıktı. “Seksen Kere Söyledim” ve “Suskun Şehir Gözlerin” isimli kitapları vardı. 112 sayfa olarak yayım lanan “Gittin de “ isim li üçün cü kita bında 99 şiire yer veril miş.


Nisan 2016

11

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Bilgen Bengü

Tülay Özer

Yeşim

Konserin sunuculuğunu Ekrem Ataer yapacak

Kartal Kaan

Coşkun Demir

Ercan Turgut

“Hey Gidi Günler” Bir döneme damgasını sanatçılardan dev konser

Ersan Erdura

Rana & Selçuk Alagöz

Güzin ile Baha

Popsav’ın düzenlediği “Hey Gidi Günler” isimli konserin 2. si 29 Nisan’da Bakırköy’de yapılacak. Bir döneme damgasını vuran, özellikle orta kuşağın ve üzerinin çok iyi bildiği şarkıların ve sanatçıların seslerinin yankılanacağı konserin sunuculuğunu Halk Müziği Sanatçısı Ekrem Ataer yapacak. Bilgen Bengü, Coşkun Demir, Ercan Turgut, Ersan Erdura, Güzin ile Baha, Kaan Kartal, Metin Ersoy, Nur Yoldaş, Rana ve Selçuk Alagöz, Sevda Karaca, Tülay Özer ve Yeşim’e sahnede Baha Boduroğlu Orkestrası eşli edecek. 29 Nisan Cuma günü Bakırköy Leyla Gencer Opera Sanat Merkezi’ndeki konser saat 20.30'da başlayacak.

Metin Ersoy

Sevda Karaca

Nur Yoldaş

Nedret Selçuker Anıldı! Gazeteci-Yazar Nedret Selçuker’i ölü münün 7. yılında anma etkinliği Uğur Mum cu Kültür Merkezi’nde yapıldı. Eşi Selma Selçuker ve misafir sanatçı Ahmet Selçuk İlkan’ında katılımıyla gerçek leştirilen programda, sanatçının ölmeden önce ikamet ettiği Uğur Mumcu Mahallesi’ nin Muhtarı Soner Eker, Belediye Başkan Yardımcısı Gülcemal Fidan’dan Nedret Selçuker’ in adını taşıyan bir parka isminin verilme sözünü de aldı. Eşi Selma Selçuker, konuşmasında mer hum sanatçının esprili ve ince kişiliğinden bahsederek, Kartal Belediyesi’ne verdiği desteklerden dolayı teşekkür etti.

Barkovizyon görüntüleri eşliğinde şiir sunu munun yapıldığı törende merhum sanatçı için şiirler okunup şarkılar seslendirildi. Nedret Selçuker, 1938 yılında Bursa’da doğdu.İstanbul Radyosu’nda spikerlik yapan Selçuker, duru Türkçesi ve okuduğu şiirlerle dinleyicilerin beğenisini topladı. Yunus Emre şiirlerini de seslendiren Selçuker, ekranların ve mikrofonların ‘altın sesi’ unvanıyla anılıyor du. Nedret Selçuker’e, Türk sanatına yaptığı değerli hizmet ve sanatçı kişiliği dolayısıyla Devlet Sanatçısı unvanı almıştı. Selçuker, radyo-TV alanında bu unvanı alan ilk isim oldu. Selçuker, solunum yetmezliği nedeniyle 70 yaşında yaşama gözlerini yumdu.


12 Kardelen Şiir ve Müzik Grubu, 42. Programını yapıyor KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Yaşayan Değerlerimiz Avcılar’da Kardelen Şiir ve Müzik Grubu'nun 42. “Yaşayan Değerlerimiz” programı 17 Nisan’da Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi'nde yapılacak. “Yaşayan Değerlerimiz” Müjdat Gezen ve Tolga Çandar’a plaketlerinin takdim edileceği program yine şarkı ve şiir şölenine dönüşecek. Daha önceki programlarda “Yaşayan Değerlerimiz” ödülünü alan İranlı Müzisyen Cavit Murtezaoğlu ve Rezbar Grubu da sahneleriyle geceye renk katacaklar. Sanatının yanında özel yaşamlarıyla da halka örnek olan sanatçılarımızı halkla buluşturan Kardelen Şiir ve Müzik Grubu, 42. programında da ”Yaşayan Değerlerimiz çatısı altında sanata katkı sunanları bir araya getirecek. Avcılar Belediyesi'nin kat kılarıyla hazırlanan programda, Müjdat Gezen ve Tolga Çandar’ı konuk edecek olan Kardelen Şiir ve Müzik Grubu, ayrıca şiir ve müzik dinletisi yapacak. 15 kişiden oluşan grupdan Aşık Sinem Bacı, Özgür Gönül ve saz grubu halk müziği, Yusuf Ziya Leblebici, Perihan Koca, Sefer Kocakaya ve Turan Karatepe şiirleriyle sahne alacak. Sanat Danışmanlığını Gülüzar Bektaş, Sahne Yönetmenliğini Deren Sözeyatar, Sunuculuğunu ise Yusuf Ziya Leblebici ve Asuman Toraman’ın yapacağı program her zamanki gibi ücretsiz olacak. 17 Nisan’daki “Yaşayan Değerlerimiz”, saat 19,30'daki kokteylin arkasından başlayacak. Ayrıca, yazarların kitapları izleyicilere yine ücretsiz imzalanacak. KARDELEN Kardelen Şiir ve Müzik Grubu, festival, konser ve kültür etkinliklerinde bir çok program yaptı. Şiiri halka ulaştırmanın en etkili yolunun, “müzikle harmanlanıp halkın ayağına gitmesidir” düşüncesiyle yola çıkan Grup, sahnede şiir yorumlarının yanı sıra kültürümüzün vazgeçilmez unsurlarından biri olan müziği de, sanatçısıyla birlikte ücretsiz etkinlikleriyle halkla buluşturuyor. Kardelen Şiir ve Müzik Grubu, yaptıkları programlarda, Kardeş Türküler Feryal Öney, Aşık Sinem Bacı, Tekin Gönenç, Fevzi Kurtuluş, Bülent Yüksel, Nesrin-Çetin Körükçü, Ayşe Sağyaşar, Aydın Öztürk, Çiçek Yeşilbaş, Sevilay Çınar, Züleyha Ortak, Hüseyin Fırtına, Şahin Aydın, Berrin Sulari, Gülgün Feyman, Beyaz Kelebekler Ülkü Sarpkan, Yılmaz Gruda, Bertan Üsküdarlı, Ceyda Görk, Süleyman Turan, Erhan Bayladı, Nilüfer Sarıtaş, Dostlar Grubu, Aynur Güneş, Ayla Algan, Özdemir Erdoğan, Ersan Erdura, Cavit Mürtezaoğlu ve Ekrem Ataer gibi sanatının yanında özel yaşamlarıyla da halka örnek olan sanatçıları, sanatçıya hakettiği değeri yaşarken vermeli düşüncesiyle "Yaşayan Değerlerimiz" olarak konuk aldı. Yılın Kardelen Şairi, Yılın Tiyatro Oyuncusu, Yılın Televizyoncusu gibi Onur Plaketleri’ni de sundu. Kardelen Şiir ve Müzik Grubu: Şair Yorumcu Yusuf Ziya Leblebici, Halk Ozanı Aşık Sinem Bacı, Halk Müziği Sanatçısı Özgür Gönül, Sunucu Asuman Toraman, Şair Yorumcu Sefer Kocakaya, Şair Yorumcu Turan Karatepe, Ressam-Şair Perihan Koca, Uğur Akyol-Çetin Şimşek ve Grubu, Sanat Danışmanı Gülüzar Bektaş ve Sahne Yönetmeni Deren Sözeyatar’dan oluşuyor.


Nisan 2016

13

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

KARDELEN şiir ve müzik dinletisi

Cavit Murtezaoğlu ve Avcılar programında...

’da

İranlı müzisyen Cavit Murtezaoğlu ile Sinem ve Caner Çelik çiftinden oluşan Rezbar Grubu, Kardelen Şiir ve Müzik Gru bu’nun Avcılar’daki programına renk katacaklar. Ünlü müzisyen Cavit Murtezaoğlu’nun Ses Atölyesi’nde vokal ve ses eğitim alan Caner ve Sinem Çelik, ilk albümlerinin heye canını yaşarken, konuklara bu albümde bulunan eserlerden örnekler sunacaklar. Çelik çifti; vokaller, mistik sesler, makamlar, etnik ve new age müzik tınıları ile genişletmeye çalıştıkları "Rezbar ile İç İçe" isimli albümlerinde, dinleyicilerini alışılmışın dışında bir müzik yolculuğuna çıkarıyor. “Rezbar ile İç İçe”de, müzikal zenginliğin yanı sıra, içeriğe de büyük özen gösterildiği görülüyor. Sultan Sahak, Şah Hatai ve Mevlana’dan gazel ve beyitlerin yer aldığı albümde, Cavit Murtezaoğlu’nun bazı şiirlerine ait besteler de bulunuyor. Ehl-i Hak Alevi inanç ve kültürünün felsefesinde çok önemli bir batıni figür olan Hatun Re(m)zbar, mayasını oluşturduğu albüme ismini de veriyor. Ahenk Müzik etiketiyle çıkacak olan albümde, Cavit Murtezaoğlu’nun besteleri, müzisyen Can Porvas aranjörlüğünde sunuluyor. Rezbar: Alevi inancında sırrın timsali, kadın ruhlu melek anlamına geliyor.


14 Kardelen Sanat Kardelen Şiir ve Müzik Grubu, 17 Nisan’da Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi’ndeki “Yaşayan Değerlerimiz” programında bir devi ağırlıyor KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Müjdat Gezen

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Türk tiyatro ve sinema oyuncusu, şa ir, yazar, oyun yazarı. Türk tiyatro ve sinema tarihine çeyrek asırlık sa nat geçmişiyle hizmet etmiş olan Gezen, mizah ve güldürü türün de akla gelen ilk isimlerden biri dir. Özellikle "Azmi" ve "Darbuka tör Baryam" tiplemeleriyle hafı zalara kazınan usta oyuncu, devlet ya da herhangi bir kurumdan yar dım almaksızın, tamamen kişisel bi rikimleriyle kurduğu, ücretsiz hizmet veren Müjdat Gezen Sanat Merkezi ve yine kendi adını taşıyan tiyatroyla, Türki ye'deki gösteri sanatlarının gelişimine ve yeni yeteneklerin ortaya çıkmasına büyük katkı sağlıyor. Yaklaşık 50 yıllık sanat hayatı boyun ca, yüz kadar sinema filminde, elli civarında tiyatro oyunuyla binden fazla radyo ve TV skecinde yer alan Müjdat Gezen, görsel sanatların yanı sıra, yazın çalışmalarıyla da gündeme geldi ve 38 tane kitap kaleme aldı. Bu kitapların doku zu üniversitelerde yardımcı ders kitabı olarak okutulmakta. Özel likle Aziz Nesin'i anlattığı "Ç.Ar kadaşım Aziz Nesin", "Ustala rım", "İkibuçuk Lira İçin", "Komik ler Ağlamaz", "Eşeğin Karnındaki Elmas", "Bir Bulut Olsam", "Şiirim Geldi Bırakın Beni" (şiir kitabı), "Ar tiz Mektebi", "Oyunculuk Eğitimi", "Oyuncunun El Kitabı", "Galiba Ben Sanatçıyım" yazdığı kitaplar dan bazıları. "Ağlama Palyaço Mak yajın Bozulur / Müjdat Gezen Kitabı" da Halit Kıvanç tarafından kaleme alındı. 25'in üzerinde tiyatro oyunu, 8 sinema filmi ve 5 TV dizisinin de yönet menliğini üstlendi. Müjdag Gezen, 29 Ekim 1943 yılında İstanbul Fatih’te doğdu. 1953 yılında sahneye ilk kez bir ilkokul piyesinde çıktı. Ve aynı yıl Doğan Kardeş çocuk dergisinde şiirleri yayımlandı. Yine bu yıllarda İstanbul Radyosu Çocuk Kulü bü’nde mikrofonla tanıştı. Vefa lisesinde okudu. 1956-57 yıllarında çeşitli amatör tiyatro top luluklarında rol aldı. 1960 yılında İstanbul Belediyesi Şehir Ti

yatroları’nda profesyonel oldu. 1961 yılında İstanbul Belediyesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’ne girdi. 1962 yılında ilk filmini çevirdi. 1963 yılında ilk özel tiyatro çalışmalarını yaptı. Münir Özkul ve Muammer Karaca Tiyatrolarına girdi. 1963-64 yıllarında sanat dergilerinde şiirleri çıktı. 1964-66 askerlik yılları ve oyun yazma dene meleri. 1966 yılında Ulvi Uraz Tiyatrosu’na girdi. 1967 yılında arkadaşlarıyla birlikte Halk Oyun cularını kurdu. 1968 yılında ilk kez kendi özel tiyatrosunu açtı ve aynı sezon İstanbul Tiyatrosu’nda çalıştı. 1970 yılında sahne, film, TV çalışmalarında bu lundu. Aynı yıl kızı Elif dünyaya geldi. 1975 yılında ilk kitabı yayınlandı. 1982 yılında bir yayınevi kurdu. Yine aynı yıl İs tanbul B.Konservatuvarı ve sonradan İ.Ü. Dev let Konservatuvarı’nda Türk Tiyatrosu öğretmen liği yaptı. Aynı yıl, yazar arkadaşı Kandemir Kon duk’la birlikte “Güldürü Üretim Merkezi” ni kurdu ve büyük gazetelerde mizah sayfası yönetti. 1991 yılında MSM’yi kurdu. 1992 yılında “MSM Ormanı”nı kurdu. 1995 yılında “Hamlet Efendi” adlı oyunu ödül aldı ve Devlet Tiyatroları’nda oynandı. 1996-98 Cumhuriyet gazetesinde yazdı. 1997 Devlet Tiyatroları’nda oyun yönetti. Aynı yıl “Babam” adlı oyunu ödül aldı. 1998 yılında ilk kez adını taşıyan tiyatrosunu kurdu. 2001 yılında MSM Huzurevi’ni kurdu. Yüz civarında filmde, yüz civarında oyunda, binden fazla radyo ve TV. skecinde rol aldı, bunların bir bölümünü yazdı ve yönetti. 50’den fazla oyun, 8 sinema filmi ve 5 TV dizisi yönetmenliği yaptı. 2006 yılında Halit Kıvanç’ın yazdığı “Ağlama Palyaço Makyajın Bozulur” adlı yaşam öyküsü yayınlandı. 2006-2007 Tiyatro sezonunda kendi adını taşıyan tiyatrosunu kurdu. Savaş Dinçel Sahnesi’ni açtı. 2007 yılında Birleşmiş Milletler UNICEF İyi Niyet Elçisi seçildi. Sekizi okullarda “yardımcı ders kitabı” olarak okutulan kırkdört basılı kitabı var.


15 Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun 42. Programında Ege’nin güçlü sesi “Yaşayan Değerlerimiz” arasında KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Kardelen Sanat

Tolga Çandar İnşaat Mühendisi, Siyasetçi ve Türk halk müziği sanatçısı olan Tolga Çandar, 1959 yılında Muğla’nın Milas ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Milas’ta tamamladıktan sonra Ankara’ya, Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne gitti. ODTÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Bölümü’nde öğrenim gören Çandar, tiyatro çalışmaları için ODTÜ Oyuncularına, halk müziği çalışmaları için de Türk Halk Bilimleri Topluluğu’na devam etti. Üniversitenin üçüncü sınıfında iken, üç arkadaşı ile birlikte kurdukları Çağdaş Türkü topluluğu adı altında ilk albümleri olan Bekle Beni'yi yaptılar. Bu albüm aynı zamanda Tolga Çandar'ın profesyonel müzik yaşamına adım atmasına zemin hazırladı. Bekle Beni albümünde olduğu gibi, yine Eftal Küçük ve Tolga Çandar bestelerinden oluşan "Delikanlıya" adlı bir albüm daha yapan topluluk dağıldı. Bunun üzerine Çandar müzik yolculuğuna yalnız devam etti. Bir yandan beste çalışmalarına devam eden Çandar, diğer yandan da "Türküleri Ege’nin" adlı bir albüm hazırladı. Bu albümün gördüğü yoğun ilgi, Tolga Çandar’ın müzik yolculuğunda izleyeceği yolu da belirlemiş oldu. Müzik çalışmalarının yanı sıra çeşitli dergilerde yazılar da yazan Çandar, Felsefe, sosyoloji, siyaset bilimi konularına ilgi duymakta. Çandar’ın en büyük tutkularından birisi de havacılık. 1977 yılında ODTÜ dokuz ay sürecek olan boykot sürecine girince, okulun geleceği konusundaki belirsizlik ortamında Çandar, Hava Harp Okulu sınavlarına girer. Sınavları başarıyla tamamlar ve İzmir Cumaovası meydanında (bugünkü Adnan Menderes havaalanı) T-41 uçağı ile eğitim uçuşlarına katılır, ancak uçuşları tamamlamadan, sekizinci sorti sonunda kamptan ayrılır ve ODTÜ’ye geri döner, ancak içindeki uçma isteği hiçbir zaman yok olmaz. Çağdaş Türkü topluluğu ile yaptıkları "Bekle Beni" ve "Delikanlıya" adlı albümlerden sonra Çandar, sırasıyla "Türküleri Ege’nin", "Harman", "Türküden Şarkıya", "Sen Türkülerdesin", "Kar Yangını", "Türküleri Ege’nin 2", "Sular Gibi", "’Türküleri Ege’nin 3" ve soprano Seza Kırgız ile

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

birlikte seslendird ikleri "Aşi kar" adlı al bümlere im za attı. Belgesel film müzikleri ve tiyatro müzikleri de yapan Çandar evli ve Karya adında bir oğlu var. Halk türkülerini söylemesinin yanı sıra, bir çok beste çalışmaları da bulunuyor. 2011 Genel Seçimleri'nde Cumhuriyet Halk Partisi'nden XXIV. Dönem Muğla milletvekili seçildi.


16

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Denklem Bazen küçücük anlar bile bizleri geçmişe doğru sürük ler… Kimi zaman çocukluğumuza doğru yol alır, kimi zaman hayatın basamaklarını, ne denli hızlı çıktığımıza şaşarız. Dalından kopmuş kuru bir yaprak misali, hayatın rüzgarı na kapılışımız direncimizi kırdıkça, boyun eğerek teslim oluruz. Hepimiz de zamanın nasıl bu kadar çabuk geçtiğini dü şüne duralım, düşünürken de zamanı harcadığımızı farket miyoruz! Doğduğumuzda zaman milyarderi iken, ilerleyen yaşlarımızda yoksulluğa düşüyoruz… İdareli harcayıp, her an soyulabileceğimiz aklımıza gelmiyor bile! Çocuklarımız büyür seviniriz, beklediğimiz günler gelir seviniriz, veya dört gözle bekleriz vs. vs... Ama zaman akıp gitti diye de hayıflanırız. Ne güzel bir tezat! İstesek de istemesek de, cebimize doldurulan zamanı mız azaldıkça, bedenen yoksullaşıyor ve dört gözle gelme sini beklediğimiz günlerin, anların yavaşlamasını diliyo ruz. Aslında beyazla gelip beyazla geri gidiyoruz. Doğduğumuzda bizlere sunulan ve ilk malımız olan beyaz kundak, bize o kadar güçlü bir tekme vuruyor ki, beyaz kefenin kucağına atıyor. Ortada bir senaryo var, başı da sonu da belli… Başında gözümüzü açıyor, sonunda kapatıyoruz. Başında ağlıyor, sonunda ağlatıyoruz. Ortada ise bizlere biçilen rollere girip aradaki zamanı dolduruyoruz. O halde neden günlerimizi en güzel şekil de giydirip düğün-bayram gezdirmiyoruz! Kat kat elbiseleri/miz olsun her renk. Ancak, günlerimizin atleti mutlaka ve mutlaka insan lık, sanat, sevgi ve barış olsun… Hepimizin günü dolu dolu olsun… * * * Yeni bir sayı, yeni bir program ve yeni projelerle Nisan ayına dolu dolu girdik... Dergimizde her sayıda olduğu gibi haber, röportaj, şiir, sinema ve tiyatronun dışında ulaşabildiğimiz etkinliklere de yer verdik. Gönül istiyor ki, basıma geçelim. Ancak olanak lar buna izin vermiyor. Şartlarımızı zorlasak da, istisnalar dı şında kimse para verip de dergiyi almaz... Az da olsa elimiz de bulunması ve eserlerini, haberlerini yayımladığımız dostlarımız için ozalit yöntemiyle denedik ama olmadı. Basit ve baskı kalitesinin çok kötü olduğu bu teknikte bir derginin maliyeti 6.5 TL, kaliteli baskıda ise adeti 19.5 liraya yükseldi.... Bu da gösteriyor ki, e-dergiye devam edeceğiz. E-dergi olmanın diğer dergilere oranla okuyucu avantajı da ha yüksek. En azından bu yönü bizleri sevindiriyor... Daha öncesinden de dediğimiz gibi, dergimiz Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun yayın organı olabilir, ancak sahibi, yazar, konuk ve sanatsever dostlarımızdır. Yazmayı seven, yazan, çizen veya sorumluluk alabilecek her arkadaşımıza kapımız sonuna kadar açıktır. * * * 42.sini yapacağımız “Yaşayan Değerlerimiz” programında, yine değerli sanatçı dostlarımızı konuk edeceğiz. Sinemanın ve Türk tiyatrosunun temel taşla rından biri olan, ülke gündemini çıkarın önünde tutan ve

susmayan değerli Müjdat Gezen’i ağırlamak bizlere onur verecek. Egenin muhteşem yorumcusu, halk müziğinin güçlü sesi ve siyasetçi Tolga Çandar’ın da İzmir’den özel olarak gelip “Yaşayan Değerlerimiz” olarak sahnemizde yerini alması da ayrı bir kıvanç... Daha öncesinden Yaşayan değerimiz olarak bir kaç kez bizimle program yapan, çok değerli müzisyenimiz, İranlı sa natçımız Cavit Murtezaoğlu bu programda da bizleri yalnız bırakmayacak. Ve öğrencilerinin oluşturduğu, muhteşem bir ekip olan Rezbar Grubu’da bizleri müziğe doyuracaklar. Değerli sanatçı dostlarımızı ağırlayacağımız bu özel günde siz dostlarımızı da konuk etmeyi, aramızda görmeyi çok arzularız. Bu arada, bizlere kapılarını sonuna kadar açan bir kaç belediyeden biri olan Avcılar Belediyesi, ve Başkan Dr. Handan Toprak Benli’ye de, sanata ve sanatçıya desteklerinden dolayı teşekkür etmemiz gerekiyor. Genç ve başarılı bir Kültür Müdürü olan Aykut Bey’i de çalışmalarından dolayı kutluyorum. yarınlar bizim... dökmek için yapraklarını çocukların üstüne koşmalısın kucağında çiçeklerle umut renginde gömlekler dikmelisin halaya duran bütün yüreklere aynı yolda yürüyenlerle barikatları aşarcasına bağımsızlık şiarıyla yumrukların sıkılı damarların patlarcasına diren sevdiğim meydanlardan taşarcasına türkülere karış nar çiçeğim

Yusuf Ziya Leblebici

rengini candaki kandan alan sevdiğim aç avuçlarını gökyüzüne yağan yağmurun her damlası sevgi olup düşecektir ellerine ben olup değecektir tenine yürüyelim, gölgemizde birleşelim beyaz bir güvercinle zeytin dallarında özgürlük marşı söyleyelim diren sevdiğim direnelim umut ile, aşk ile, sevda ile, dava ile yürüyelim karanlıkların üzerine yarın bizim yarınlar bizim!


17

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Teslim Abdal Şah Hatayi (Şah İsmail) Gafil durma şaşkın bir gün ölürsün Dünya sana bâki değil ne fayda Ettiğin işlere pişman olursun Pişmanlığın ele girmez ne fayda Bir gün seni iletirler evinden Hak'kın kelâmını kesme dilinden Kurtulmazsın Azrailin elinden Türlü türlü yolun olsa ne fayda

Serseri Girme Meydana Aşık, Senden Yol İsterler Kallaş İle Oturmadın İman Ehli Kul İsterler Bu Yola Giren Oturmaz Hak Söze Hile Katılmaz Bunda Hiç Hile Satılmaz Cevherinden Pul İsterler

Söylersin de sen sözünden şaşmazsın Helâlini haramından seçmezsin Kepeğin tükenir su da içmezsin Hep deryalar senin olsa ne fayda Teslim Abdal der, çöksem otursam Cümle varlığımı ele getürsem Şu yalan dünyayı zapta getürsem Hep dünyalar senin olsa ne fayda

Bir Kılı Bin Pare Eder Bu Yolu İhtiyar Eder Şah'ım Bir Yol Kurmuş Gider Yol İçinde Yol İsterler Şah Hatayi Der Neylersin Her Müşkili Hal Eylersin Ansın Çiçek Derersin Yarın Senden Gül İsterler Yol Etmeden Gel

Gözlerim yağmurla dolu bir bulut Boşanıp dünyayı sel etmeden gel Dilerim bir çeşme dol kesme umut Taşıp ovaları göl etmeden gel Bağlandım sevdana sır vermem yada Cemalin görenler düşer feryada Acımadık insan kalmaz dünyada Keder dağım yanar kül etmeden gel

İnsan İsteyenin olsun ilah Bana insan gerek insan Ne serveti ne de silah Bana insan gerek insan Muhammet'e yeter yasa Musa'yı da yutar asa Karunlara kalsın kasa Bana insan gerek insan Hiç istemem aman aman Cennet zinnet huri gılman Farketmez ki Fars Rus Alman Bana insan gerek insan Vermiş alıç almış yulaf Yunus etmiş boşuna laf Hak dese de gene hilaf Bana insan gerek insan Hakikatten eyle hitap Hurafedir yüz dört kitap Sen istersen Allaha tap Bana insan gerek insan Ey Zevraki etme ısrar İkrarına derler inkar Sözüm etmez eşeğe kar Bana insan gerek insan

Senelerdir ateşine yanarım Sensiz derya bile olsam donarım Senin için akar bendim pınarım Ben sende yaşıyom el etmeden gel Bazen gök kubbede bazen toprakta Bilmeyen çözemez gizli bir nokta Sen dalımda meyva Şekip yaprakta Beni yol bilmeze yol etmeden gel Şekip Şahadoğru

Kitabevlerinde


18

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

ve... DÜNYA REKORU ! Şişli Halk Korosu, dünyanın en büyük kadın korusu rekorunu 1266 kadınla kırdı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında, Ekrem Ataer yöne timindeki Şişli Halk Korosu, dünyanın en büyük kadın korusu rekorunu 1266 kadınla kırdı. Şişli Kent Kültür Merkezi’nde yapılan rekor denemesinde Şişli Belediyesi Ekrem Ataer Halk Korosu Dünyanın En Kalabalık ve en uzun süredir çalışan Kadın Korosu Rekorunu, ulusal ve ulus lararası hakemler gözetiminde kırdı.. Şişli Kent Kültür Merkezi’nde ger çekleştirilen rekor denemesinde, yüz lerce kadın “Kadın Vardır” şarkısını ses lendirdiler. Dünya Kadın Rekorları kap samında gerçekleştirilen rekor dene mesi, Popsav Başkanı Baha Boduroğ lu, Şişli Belediyesi Başkanı Yardımcısı Esra Bozyazı Daylan ve Aydın Türkgücü’nün de olduğu Dünya Kadın Rekorları, Rekor Tescil ve Hakem Heye tince tescil edildi. Rekor, 1266 kadının katılımıyla Şişli Halk Korosu tarafından kırıldı.


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

19

Neşet Ertaş belgeseli yapıldı Türk Halk Müziğinin ustalarından Neşet Ertaş’ın hayatı, sanatı ve felsefesi belgeselleştirildi. UNESCO tarafından “yaşayan insan hazinesi” ilan edilen ve 4 yıl önce aramızdan ayrılan Neşet Ertaş, Orta Anadolu Türkmen Abdal Müzik geleneğinin en büyük temsilcisi olan olarak biliniyordu. Atalay Taşdiken ve Hacı Mehmet Duranoğlu imzasını taşıyan “Ah Yalan Dünyada” isimli belgesel Sinema Genel Müdürlüğü’nün katkılarıyla ve Kalan Müzik işbirliğiyle hazırlandı. Belgeselde Neşet Ertaş’ın bilinmeyen yönleri, anıları yeralıyor. Ayrıca,

Hasan Saltık, Erol Parlak, Bayram

Uğur Yücel, Can

Dündar, Erdal Erzincan, Erkan Mumcu, Reis Çelik, Feryal Öney, Vedat Yıldırım, Bilge Tokel, Candan Murat Özcan, Sebahat Deniz, Cengiz Özkan, Derviş Deniz, gibi isimlerde röportajlarla yeraldı.

Hep sen mi ağladın sen mi yandın Bende gülmedim yalan dünyada Sen beni gönlünce kutlu mu sandın Ömrümü boş yere çalan dünyada Ah yalan dünyada yalan dünyada Yalandan yüzüme gülen dünyada Sen ağladın canım ben ise yandım Dünyayı gönlümce olacak sandım Boş yere aldandım boş yere kandım İrengi gözümde solan dünyada Ah yalan dünyada yalan dünyada Yalandan yüzüme gülen dünyada Bilirim sevdiğim kusurun yoktur Sana karşı benim gayetten çoktur Felek vurdu dolu üstüme vurdu Yaşlarım gözüme dolan dünyada Ah yalan dünyada yalan dünyada Yalandan yüzüme gülen dünyada Ne yemek ne içmek ne tadım kaldı Garip bülbül gibi feryadım kaldı Alamadım eyvah muradım kaldı Ben gidip ellere kalan dünyada Ah yalan dünyada yalan dünyada Yalandan yüzüme gülen dünyada


20

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Hükümsüzdür Gidişlerim

ÇAĞDAŞ KADIN Hülya Aslan

Az önce yine sen geçtin Yüreğimin sokaklarından Sorma ''Nasılsın?'' diye

Polonya Swiatowego Festiwalu Marii KonopnickieUluslararası şiir festivalinde ödüle değer görülmüştür

Ben çağdaş bir kadınım Maria Omuzlarımda esaretim,ruhumda özgürlüğüm İkisini uzlaştırmakla geçer günüm Çağ içre Çağ üzre Çağdaş Hüner

İçim dışıma gurbet olmuş Son barikatım da çocukluğumda kalmış Zulamda adressiz şiirler Saçlarıma dolanmış türküler Vatansızdır sevdam Ah benim ahraz sevilerim Senli cümlelerimin kısaldığı günlerdeyim Uzun uzun gidemediğim yolculuklarım

Ben çağdaş bir kadınım Maria Hak ettiklerim ve etmediklerim için Bu yaşam çağlayanında eşitlikten yana, Akıntıya kürek çekerim Çağ İçre, Çağ üzre Çağdaş savaş

Sessiz çığlıklarım da çok oldu benim Aşkı çıkmaz bir sokakta tanıdım Çıkanlarsa bu kadar güzel değildi hani Mevsimsizdir düşlerim

VE ben çağdaş bir kadınım Maria İnsanlar,insanlar bencilleştiler Mutluluk arayışlarıyla hemcinslerine yöneldiler Çağ içre Çağ üzre Çağdaş AŞK

Zemheride terlemişliğim Yazda üşümüşlüğüm de çoktur benim Kiraz çiçeklerinde Baharın ortasında gidişlerim Güzde yapraklarla dökülüp Aşka dönüşlerim Ah benim ahraz sevilerim Mevsimsizdir düşlerim Hükümsüzdür gidişlerim Yokluğuna tutunduğum…

Ben çağdaş bir kadınım Maria Robotlara sevgiyi öğretirken Sevgi yoksulluğuna dair denklemler ; Çağ içre Çağ üzre, Çağdaş yoksulluk Şiirselleşti dudaklarımda.

Seldagül Öztepe

gemi... Sibel Oruç hayat gemisindeyim makina dairesi yerim bakmayın söylendiğime yok aslında şikâyetim kahkahalar gelir güverteden eh... bazen imrenirim yol alırken gemi çarklar doğru dönmeli bu yüzdendir ki yerim, makina dairesi... o gemide kimler yok ki sanmayın hepsi işçi, emekçi… kimi, almış yükünü taşır uzaklara kimi, yükünü atmış keyif sürgünü kimbilir! bir gün… ömrün bilmem hangi günü

çarklar doğru dönerde bir sigara içimi çıkarım güverteye yok fazla bir isteğim bir sigara, bir kahve ömrün emekliliğinde ufka bakar, mavi sevişmeleri izlerim belki! göz alabildiğince mavi… hadi kaptan… hadi tam yol ileri son limana gitme vakti gönül yükünü almış her gemi o limana demirli hadi kaptan, hadi... sigaram da kahvem de bitti tam yol ileri tam yol ileri...


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Kardelen Sanat

21

Aşık Veysel’in görülmemiş fotoğrafları! Gazeteci Yücel Yönal’ın fotoğraflardan oluşan “Bir Büyük Ozan Aşık Veysel” sergisi Beylikdüzü Kültür Merkezi’nde açıldı... Aşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Aşık Veysel’in fotoğrafları vefatının yıl dönümünde Beylikdüzü’n de sergileniyor. Beylikdüzü Belediyesi Kültür Merkezi’nde a çılan ve Gazeteci Yücel Yönal’ın fotoğraflardan oluşan “Bir Büyük Ozan Aşık Veysel” sergisi, Veysel’in hayatından kesit leri ile şimdiye dek hiç bir yerde yayımlanmamış fotoğrafları nı gözler önüne seriyor. Sergi, 21 Nisan’a kadar ziyaretçileri ni bekliyor olacak. Beylikdüzü Belediyesi, Aşık Veysel’in vefatının 43. yılında anma etkinliklerinin bir çoğuna ev sahipliği yapıyor. Sivas'ta, yıllarca çeşitli gazete ve dergilerde muhabirlik yapan Gazete Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, sergiyi Yönal ile birlikte gezdi... ci Yücel Yönal, “Bir Büyük Ozan Aşık Veysel” sergisini Beylik düzü Kültür Merkezi’nde açtı. Aşık geleneğinin son büyük temsilcilerinden olan Veysel’le vefatından saatler önce rö portaj yapan Yönal, yine Veysel’i son kez fotoğraflayan isim. Aşık Veysel’in Adı İlçede Yaşatılıyor Sergiyi Yönal ile birlikte gezen Beylikdüzü Belediye Baş kanı Ekrem İmamoğlu, ülke olarak böyle bir ozana sahip ol maktan mutluluk duyduğunu belirtti. İmamoğlu, “Aşık Veysel ismi Türkiye için çok önemli. Biz, Beylikdüzü’nde göreve gel diğimiz ilk zamanlarda Aşık Veysel Güzel Sanatlar Lisesi’ni ilçeye kazandırdık ve böyle bir ismi ilçemizde ölümsüz leştirmekten büyük onur ve gurur duyuyoruz. Bu güzel arşivi nizi bizlerle paylaştığınız için teşekkür ediyoruz.” dedi. Beylikdüzü CHP Meclis Üyesi ve Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun Sanat Danışmanı Gülüzar Bektaş ile Yusuf Ziya Leblebici(solda) Meclis Üyeleri (sağda)...


22

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Merhaba; “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar” günü tüm yurtta Öyle zalim duygu ve duyarlılıklarla anıldı ve kutlanıldı. Ne acı Elleri kanlı kanlı ironidir ki; aynı dakikalar içinde kadına olan saldırı ve Öyle acımasızlar ki; Ölmeden gömdüler tenimi cinayetler devam ediyordu! Katliamlar, acılar, cinayetler, tecavüzler, saldırılar, Gözlerim canlı canlı yalanlar- entrikalar, gizli hesaplaşmalar vesaire- Değme dedim: değme değme felek değme vesaire... Bir büyük oyun içinde oyununu sürdürüyor. Onlar daha çok küçükler Yani “filler tepişiyor, çimenler eziliyor” illa da çocuklar Büyüyecekler; orman olacaklar Yalvardım: patlamasın tüfekler, bombalar çocuklar, ölenler hep çimen gibi çocuklar oluyor. Suriye'yi bir büyük savaş sahrasına çevirdiler ve Zalimlere gelsin hain kurşunlar üzerinde tepişerek paylaşmak için yarışıyorlar. Şurası Lo lo; zulümler ölsün yok olsunlar benim, yok olmaz orasını ben önceden rezerve Düşmesin düşmesin serçeler, yıldızlar etmiştim; iyi orayı sana bırakırım ama ben daha büyük Ağlamasın gökler, gözler, yürekler Ah çekiyor dünya dünya olalı, yer alırım; tamam alabilirsin... Yerinden yurdundan edilen halk bir lokma ekmek, Acı çekiyor zalimlerin elinden, belinden, dilinden. * * * bir hırka diyerek yollara, denizlere düşmüş, bir umut Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil eden dört bay kapısı arıyorlar. ram var. 23 Nisan Çocuk Bayramı (Atatürk, ço Eee, bu defa paylaşımcılar, topraklarını elinden cuklara armağan etti), 19 Mayıs Gençlik Bay aldıkları bu insanlara kendi kapılarını kapatıyor, ramı (Atatürk, gençlere emanet etti),30 A açlık ve soğun savaşına ter ediyorlar ğustos Zafer Bayramı ve 29 Ekim Kurtuluş Bu ne abi? Bayramı (Atatürk, ebeveynlere hediye etti) Diye sormaya, sorgulamaya fırsat ver Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Çocuk Bayramı, TBMM’nin açılışını miyorlar ki (!) anmak için kutlanmaya başlayan 23 Nisan Ardı ardına gelen Paris saldırılarına ha Milli Bayramı ve 1 Kasım 1922’de Saltanatın yıflanırken, ülkemin metropolle kaldırılmasıyla, önce 1 Kasım olarak ka rinde bombaları patlattılar (Bizim bul edilen, sonra 1935’te 23 Nisan Milli onlara gösterdiğimiz empatiyi Bayramı’yla birleştirilen Hakimiyet-i maalesef onlardan görememiş Milliye Bayramı ile Himaye-i Etfal Ce olmakta işin bir başka acı yanı) ve miyeti’nin 1927’de ilan etiği ve ilki Ata yarı sene içinde 300 yakın can himayesinde düzenlenen 23 Turan Karatepe türk’ün Nisan Çocuk Bayramı olarak kutlan düştü toprağa. Ortadoğu haritasını maya başlanılmıştı. değiştirmek isteyen egemenler 1980 Askeri darbe döneminde Milli Güvenlik yeni harita denklemine ülkemi de dahil etme Konseyi, bu bayramı resmi olarak “23 Nisan Ulusal gayretinde oldukları artık sır olmaktan çıkmıştır. PKK Egemenlik ve Çocuk Bayramı” adını verdi ve o dağdan şehre inmiş, fiili iç savaşı körüklerken, günden beri bu adla anılıyor. Hollywood savaş film sahnelerini andıran görüntüleri Dört ulusal bayramın dördünün içinde sanat ve TV lerde izlerken, yine masum insanların dramı yürek edebiyat olduğunu görürüz. Adlarına yazılan burkuyordu. Karanlık planlar arkasında kimlerin kanlı öyküler, hikâyeler, anılar, romanlar, yapılan resimler, ellerinin olduğu berraklaşmaya başlamışken bestelenen müzikler gibi görsel sanatlarda gelişiyor Ankara'da üçüncü hainlik yine onlarca can aldı. Kimi ve yanında şiir en başta yer alıyordu. Bu alanda çok üniversite öğrencisi, kimi akademisyen, kimi şucu, değerli şairler, ya zarlar, ressamlar gibi her alanda kimi bucu diye meslek ayrımı yapmaya gerek yok... sanat insanları çıkmıştır. Genellikle okullarda ve okullar öncülüğünde Onlar İNSAN yahu İNSAN. İnsanın insana ettiği kutlanan Ulusal Bayramlar gündüz çeşitli görsellikle zulmü, hangi vahşi hayvan hemcinsine yapmıştır? kutlanırken, aşıklar atışması, şiir, öykü yarışması Değerli canlar! yapılır ve buradan önemli eserler meydana çıkardı. Dergimiz Nisan sayısında bende sanat, edebiyat ve Benim merak ettiğim: 1946’da CHP şiir yarışma şiirler hakkında yazmak isterdim. İnanın, yazacak bir sında ikinci gelerek edebiyat dünyamıza bir büyük şey bulamadım. “Ateş düştüğü yeri yakar” deyiminde değer olarak kazandırılan Attila İlhan gibi; Milli Bay olduğu gibi ateş bir kez daha annelerin yüreğini yakıp ramlarda kaç sanat insanı edebiyatçı unvanı alabil kül etmiştir. Ocakları viran eylemiştir. Artık o miştir? viranhanelerin bahçesinde, balkonunda ne gül bitecek Özellikle, gençler ve kadınlar arasında edebiyatı ne de bülbül ötecek. Onlar kadar olmasa da sıradan yaygınlaştırmak ve buradan yeni şairler, yazarlar ama duyarlı bir insan olarak empati yaparak çıkması için, benzer dinletiler, yarışmalar, özel günler tertip edilmesi sosyal medya aracılığıyla ACILARINI iliklerime kadar hissederek, umutlarını, kirletilen edebiyatımızı kurtarabilir düşüncesiyle bir yarınlarını, bedenlerini terör belasına kurban adım attığımızın duyurusuyla yazımızı noktalarken verenlerin ruhu şad, menzili mübarek olsun. Yaralılara diyoruz ki: Eksilmesin yüreğinizden aşk, insan ve acil şifalar dilerim. doğa sevgisi...


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Kardelen Sanat

23

‘‘Her Telden Nağmeler’’beğeniyle izlendi ‘‘Her Telden Nağmeler’’ Koro Konseri ‘‘Tanburi Bestekâr Tezcan Feyyaz GÜNDAY Türk Müziği So listler Topluluğu’’nun 16 Mart’ta Ka dıköy Belediyesi Nikah Salonu'nda Şef Tezcan Feyyaz Günday Yö neti

minde gerçekleşen Koro konserin de yeniliklerle, farklı sunum ve akış larla sahne aldı. Musikiye farklı so luklar getiren sunum salonda yerle rini alan önde gelen bestekârlar, müzik adamı ve izleyicilerin beğe nisini topladı. Şef Tezcan, Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde 30 Mayıs’da sahne alacakları konserlerinin hazırlık larına başladığını söyleyerek Mu sikiye yapacağı hizmetlerinin ar tarak çoğalacağını söyledi. Grup koristlerinden Ressam/ şair Perihan Koca kendisine ait o lan bir güfteyi Şef Tezcan Feyyaz Günday’ın bestelediği ‘’ Aşkın ate şinin Yeri Yok Bende’’ şarkısını yo rumlayacağını ve “Ülkemizin için de yaşadığı sıkıntılı süreçte hepi miz aynı yürek yangınlarındayız. Ancak bizler hiçbir sanat çalış masında eğlence yada hobi ola rak görmediğimiz gibi müziğin su numunu da eğlence olarak gör müyoruz. Yaptığımız ve yapaca ğımız konserlerde eğlenmeye gitmiyoruz. Sanatın İşitsel ( fone tik) alanında olan Müzik'de Türk Musikisini icrayla paylaşacağız. Yani Sanatımızla pozitif durarak bütünlüğümüzü korumada katkı da bulunacağız”dedi. Fotoğraflar; İsmail Hakkı Bağdat, Ömer Özata, Şenol Ürek


24

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Kadınları Yaşatma Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği’nin 5. yıl kutlaması yapıldı

Kadınlar dayanışmayla daha güçlü! Kadınları Yaşatma Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği 5. yıl kutlamasında yine başarılı oldu. Büyükçekmece’de yapılan dayanışma gecesinde Dernek Başkanı Meliha Yüce, derneğin amaçlarını ve faaliyetlerini anlatırken, ülkemizde yaşanan kadın cinayetlerinin ve baskıların da altını çizdi. Sunuculuğunu Yusuf Ziya Leblebici’nin yaptığı dayanışma gecesinde, Kardelen Şiir ve Müzik Grubu da şiirler ve türkülerle sahne aldı. Aşık Sinem Bacı ve Özgür Gönül’ün türküleriyle coşan konuklar, Yusuf Ziya Leblebici, Turan Karatepe, Perihan Koca ve Sefer Kocakaya’nın şiirleriyle de kadınların haykırışlarına kulak verdiler. Kardelen Şiir ve Müzik Grubu, Perihan Koca’nın tablosu ve diğer üyelerin kitaplarını da derneğe armağan ederek geceye katkı sağladı.


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Kardelen Sanat

25

Şair Vesair Edebiyat ve Din Son zamanlarda aklıma sıkça takılan bir soruydu bu. Açıkçası biraz fikrim de vardı lakin araştırma yapmamıştım bu konuda. Geçen gün raflarda kitap incelerken, önemli bir yayın evinin yayımlamış olduğu komplo teorileriyle ilgili bir kitaba rastladım. İndirimde olması nedeniyle hemen satın alıp daha yoldayken okumaya başladım. Yazarımız İspanyol Murat Karagöz asıllı, ABD'de yaşayan bir akademisyen. Hemen hemen 500 yıllık bir dönemi kapsayan araştırmalar yapmış, özellikle Fransız Krallığı, Fransız ihtilali ve tabi ki Hristiyanlık üzerinde ilerlemiş. Birinci Dünya Savaşı da dahil 350 sayfalık kitapta tek bir yerde Türk kelimesi geçiyor. O da Türk Veziri gibi harem kurmak gibi bir benzetmede. Bol bol Dünya Edebiyatından ve Edebiyatın komplolar üzerindeki etki ve öneminden dem vurmuş. O an neden Ede biyatımızın Dünyada yankı uyandırmadığını, fazla yer bulamama nedenlerini araştırmaya karar verdim. Öyle ya M.S. 700'lü yıllarda yazılmış Orhun Abidelerimiz vardı. 11'inci yüzyılda Kutadgu Bilig Yusuf Has Hacib tarafından Karahan Türkçesiyle yazılmıştı, ilk sözlüğümüz yine aynı yüzyılda Kaşgarlı Mahmud tarafından Divânü Lügati't-Türk adıyla kaleme alın mıştı. Fakat İslamiyetin etkisi görülmeye başlamış, Arapça dilimize hakim olmuştu. Sonra Farsça da devreye girecek ve Edebiyat üst tabaka insanların iştigali olarak yaşayacaktı. Anadolu direniyordu. Yu nus Emreler, Karacoğlanlar vardı elbet. Ama parayı veren düdüğü çalar misali Mevlana gibi varlıklı zatlarla saray ve saraya yakın kimseler ile ulema tayfası elinde şekillenecekti Osmanlı Edebiyatı. Çinlilerin 500'lerin sonunda matbaayı bulmaları neticesinde önce Japonlar sonra da Uygur Türkleri bu teknoloji kullanmışlardı. İnsan sormadan edemiyor, matbaa Orta Asya'dan Avrupa'ya nasıl atladı. Bizim öve öve yerlere göklere sığdıramadığımız Selçukluları ve Osmanlıları nasıl teğet geçti? Yine 4'üncü yüzyılda Mısırda kumaş üzerine ağaç kalıplarla baskılar yapılmaktaydı. 9 ve 10'uncu yüzyıllarda tekrar Mısırda şiir kitapları basıldığını bilmekteyiz. 15'inci yüzyılda önce Hollanda ardından tüm Avrupa matbaayla haşır neşir olmuştu. Çok kısa süre sonra İspanyol göçmeni bir aile İstanbul'a matbaayı getirmiş lakin bu çalışmaların ömrü kısa olmuştu. İslamın Osmanlı matbuatı üzerinde negatif etkisi olduğu kanısı yaygındır fakat gerçek tam olarak böyle değildir. Düşünsenize okur yazar oranı çok çok düşük bir toplumdan bahsediyoruz. Yani basılacak kitabı satın alıp okuyacak kişi bir hayli az. Ayrıca hattatlık çok yaygın bir sanat hatta zanaat. Uzun lafın kısası matbaa Osmanlılarda 1700'lerin başında faaliyete geçirilebilmiş. Ve hala okur yazar sayısı çok az, kitap

basım adedi buna paralel olarak Avrupa'nın neredey se elli binde biridir. Evet yanlış duymadınız. Hatta Avrupa'nın 1800'lerin başında basım ve tirajlarına bu gün bile Türkiye hala ulaşamamıştır. Dinin çok az da olsa etkisi olmakla beraber asıl sebep Osmanlıyı yöneten üst tabakanın halkın aydınlanmasını istememeleri olarak algılayabiliriz. Çünkü dini konulara özellikle Kuran-ı Kerimin basılmasına engel Padişah ve Şeyhülislam fetvaları mevcut. Bu arada Avrupalılar hem ticari olarak hem de İslam dünyasına nüfuz edebilmek için çok miktarda Arapça alfabeyle Türkçe kitaplar basmışlardır. Peki Arap dünyasında durum ne alemdeydi derseniz, cahiliye dönemi diye de adlandırılan İslam öncesi dönemde şiir pek makbuldü. Mısırda bu şiirlerin kumaş üzerine basıldığını yukarıda belirtmiştik. Peygamberimizin de şairlerle arasının iyi olduğu, dinsel nitelikli şiirlerin Kuran-ı Kerimin ahenkli okunuşunun da etkisiyle revaçta olduğu bazı kaynaklarda geçmektedir. Emeviler döneminde Arap şiiri gündelik hayata ilişkin konulara da yansımış, Abbasiler döneminde şairler zenginler tarafından el üstünde tutulmaya başlamış, korunur, kollanır olmuş lardı. Bu dönemde Bağdat kültür ve sanat merkezi olma yolunda bir hayli ilerlemişti. Hatta Arapçanın yazım kuralları belirlenmiş, Yunancadan çeviriler yapılarak medeniyetler arasında ilişkiler kurulma aşamasına gelinmişti. Tabi bunlar hep saray ve varlıklı insanlar arasında gelişiyordu. Binli yılların başında Suriye'de başlayan saray şiirini yerme, top lumsal kaygılar ve acılar üzerine yazma, iman yerine aklı savunan, cennet-cehennemi eleştiren yeni bir akım gelişti. Türk Tasavvuf şiiri de bu dönemde doğdu. Hoşgörü ve inanç özgürlüğünü savunan şairler halifelerce cezalandırıldılar hatta öldürüldüler. Yazımızın en başında belirttiğimiz komplo teorileri kitabında da benzer konulara Avrupa ve Amerika açısından değinilmiş, dine, kraliyete, erke karşı bol miktarda eser basıldığı, ancak halk tarafından bu eserlere bir hayli rağbet gösterilmesi nedeniyle o birkaç yüzyılın İslam coğrafyasına nazaran daha kanlı geçtiğini, buna rağmen sonunda önce Rönesans sonra da Reform hareketine ulaştıklarını görebiliyoruz. Özgürlükçü 1789 devrimi bile yüz binlerce can almıştır. Oku ayetiyle başlayan bir kitabın dininin aydınlan maya karşı olduğunu söylemek şüphesiz abesle işti gal etmek olur. Ama Hz. Muhammed'den sonra özel likle Emevi ve Abbasiler devrinde hatta Osmanlılarda sarayın, yöneticilerin ve zengin tabakanın halkın cahil kalmasını sağladıkları apaçık görülmektedir. Bilakis Sünni olmayan ve Fars ve Türk dillerini kullanan İran ve Azerbaycan toplumunun Edebiyatla ilişkileri İslam sonrası her dönemde fevkalade yüksek olmuştur. Kendine has edebiyat kültürünün yine kendi içinde ka larak dünyaya ulaşmama sebebi bizce Hristiyanlığın İslama karşı duruşundandır. Mezhepçiliğin ve okuryazar azlığının da Edebiyatın halka inmemesi husu sunda etkili olduğu bilinmelidir.


26

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Demirağ, “Sanat Ressam Serap Demirağ, toplumu muzda sanatın hakettiği yerde olma dığını ve olmasının da zor görün düğünü söyledi. Kardelen Sanat dergisi olarak, kadın sanatkar olmanın zorlu ğundan sanatın toplumuzda algısı ve yerine kadar kısa bir sohbet gerçekleştirdik... Kardelen Sanat - Fırça nızla anlattığınız Serap De mirağı kelimelerle nasıl anlatırsınız? Serap Demirağ 45 yıldır sanat için yaşayan, sa nata hizmet eden bir sanat emekçisidir. Kardelen Sanat - Resimleri nizi hangi ekolü temsil eder? Resimlerimi bazı sanat eleş tirmenleri sürrealist,bazıları fantastik realist,bazıları new age gibi ekollerle sınıfladılar. Ben içimden geldiği gibi resim yapıyorum. Bir ekole bağlı olmak gibi sorunum yok. Önemli olan istediğimi yapabilmek ve insanlarla paylaşabilmek. Kardelen Sanat - Kadın sanatkar ol manın avantajları ve dezanvantajları nelerdir? Kadın sanatçı olmanın avantajı var mıdır bilmiyorum. Ben bunu görmedim . Ama dezavantajları olduğu doğrudur.

Özellikle ülkemizdeki feodal yapının sonucu olarak ata erkil düzenin bireyleri olan sanat insanları, yakın tarihlere kadar yok denecek kadar az olan müzelerimizde bile bu düzeni sürdürdüler maalesef. Kardelen Sanat - Sanatçı - Şöhret Para üçgeni sanatçının duruşunu nasıl etkiler? Sanatçı olarak başkalarının yerine de ğil, sadece kendi adıma konuşursam para beni sadece resim yapabilmek için gerek li malzemelerimi alabilmek açısından ilgilendirdi. Şöhret hiç ilgilendirmedi. Paylaşmak için açtığım sergilerde resimlerimin beğenilmesi ve satılması her sanatçıyı olduğu gibi beni de mutlu etti kuşkusuz. Ancak şöhret isteseydim güzel bir kadın olarak seçebileceğim başka meslek dalları da olabilirdi. Manken olabilirdim. Sesim güzel ve müzisyen bir babanın kızı olduğumdan iyi bir yorumcu olabilirdim v.b. Türkiye'de şöhreti amaç edinenler için seçilebilecek en zor dal resim sanatıdır herhalde. Kardelen Sanat - Sanatın toplumumuzdaki algısı ve yeri hususunda neler söylersiniz? Toplumumuzda sanat hak ettiği yerde değil. Olması da zor görünüyor. Zira her bireyin önceliği para olmuş durumda. Sanatçı algısı da maalesef değişmiş du rumda. Sokakta yürürken kolunuzun değ diği her üç kişiden biri sanatçı olduğunu


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Kardelen Sanat

27

hakettiği yerde değil” söylemekte. sanat ve sanatçı içleri boşaltılmış kelimeler olmuş durumda artık. Oysa çok yetenekli sanatçılarımız ve çiçeği bur nunda yetişenlerimiz var. Sanat bir süre borsa gibi düşünüldüyse de bu görüş kısa sürdü. Devletin desteklemediği, telif hakları ya salarının işlerlik kazanmadığı yani yasaların korumadığı bir sanat çı emeğini istismar edenlerin elinde oyuncak durumuna düştü. Dünya ülkeleri de Türk sanatına Çin sanatı gibi bakmaya başladı. Kardelen Sanat - Diğer sanat ve alanlarda olduğu gibi yaygınlaşan, resim sanatında kopya, çalıntı ve taklitçilik hususunda neler söylersiniz?

Ülkemizde kopya resim işlemi son yıllarda internet ve özellikle sosyal medya kullanımının artmasından dolayı çoğaldı. İnsanlar karşılarındakinin en az kendileri kadar akıllı olduğunu bilmedikleri sürece de artmaya devam edecek gibi görünüyor. Bu nedenle kopya resimle mücadeleye başladık. Benim ismimin ön planda olduğu 3035 kişilik bir grup arkadaş ve sanat öğrencisi ile mücadelemizi sürdürüyoruz. Yavaş yavaş da olsa meyvaları toplamaya başladık. Emeğe saygıyı,telif haklarının ne olduğunu öğrenmeye başladılar. Kardelen Sanat - Kısa sohbetimiz için teşekkür ediyor, dergimiz adına başarılar diliyoruz. Serap Demirağ; Kırklareli Alpullu’da doğdu. 1970-71'de Dokuz Eylül Üniv. Buca Eğitim Fak. Resim Bölümünü bitirdi. 1986 Marmara Üniv. Güzel San. Fak. Lisans Eğitimi yaptı. 1991 Oylumlar Resim Kitabı yayınlandı. 1995 Ve Işık ... Ve Ateş... Resim kitabı yayınlandı 2004 Ve Işık...Ve Ateş...Ve İnsan...Şiir Kitabı yayınlandı Yer aldığı ansiklopediler; 1973 - Türk Plastik Sanatçıları Ansiklopedisi 1994 - Türk Plastik Sanatçıları Ansiklopedik Sözlük 1995 - Günümüz Türk Resim Sanatı 1950’ den 2000’e 2007 - Who is Who Turkiye Ansiklopedisi Ödülleri; 1973 Türk Dil Kurumu Özel Ödülü 1984 Zef Clement Ödülü 1989 Kültür Bakanlığı "Mevlana" Resim Yarışması Mansiyon 1990 24. DYO Resim Yarışması Mansiyon 1992 Yarımca Kültür Festivali Özel Ödülü 1992 Tekel Resim Yarışması 1.lik Ödülü 1996 Habitat 2. Resim Yarışması 2.lik Ödülü 39 Kişisel olmak üzere 400'ün üzerinde sergi ve fuar etkinliklerine katıldı...


28

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Tekin Gönenç İbrahim Gençsoy Başına Düşer

Ozan Garip Yadigar Kadın Vardır Önce Allah sonra ana Dilimizde kadın vardır Gönül verdik bir sultana Kolumuzda kadın vardır Gerdanına güller takar Teni miski amber kokar Ninni söyler ağıt yakar Ölümüzde kadın vardır Sevgi sitem aşkta nazda Semah döner cem niyazda Türkülerde perde sazda Telimizde kadın vardır Tek teselli tek umudum Ala ceylan telli dudum Aşk şarabım yudum yudum Dolumuzda kadın vardır Her menzile eriş varsa Güzelliğe yarış varsa Sağımızda barış varsa Solumuzda kadın vardır Göğsü cennet hak bir murat Muratlardan almaktır tat Leyla Mecnun büyük üstat Çölümüzde kadın vardır Yadigarım başlara taç Derde derman gönle ilaç Çünkü dünya ona muhtaç Gülümüzde kadın vardır Yadigarım barış ister Sevgi ile yarış ister Laf ile usta olunmaz Tecrübeli sürüş ister

Kader gurbet ile attı bizleri Kısmetimiz sıla dışına düşer Çekilmez gurbetin acı izleri Saçların ağarır kaşına düşer Unutma verdiğin ikrar ahtını Yıkma sakın dostun gönül tahtını Alma mazlum ahı yetim hakkını Zehir olur bir gün aşına düşer Sen Sadık oğlusun yolunda belli Girdiğin mecliste ol tatlı dilli Binayı kurarsan çürük temelli Yıkılır taşları başına düşer

Benim Şiirim Bağırmaz ki biraz daha kalamaz mıydın oturup konuşamaz mıydık biraz da biz el ele verip şu hayatı kandıramaz mıydık tam bunları diyecektim ansızın bir el ürkek mi ürkek okşadı durdu kalp sektelerimi baktım o’ydu demek sonuna gelmiştik birlikte başladığımızın o güzelim düşleri örseleye örseleye tersyüz edecek ne vardı sanki siz bakmayın böyle sustuğuma benim şiirim bağırmaz ki


KARDELEN

Nisan 2016

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

29

Kime Neyi Yazayım ? Din mi desem, Masumun canını, malını,namu sunu Allah adına alıp cennete gide ceğini düşünenler Ramazan ayında, pay laşmayı unutup gösterişi gözünüze sokanlar İbadeti Allah ile kul arasında olduğunu unutup Bizden, sizden ayrımı yapanlar…

Esila Suna

Savaş mı desem, Kadın, erkek, çoluk, çocuk demeden Boğazları kesilen, ateşlere atılan, kurşuna dizilip, bombalarla öldürülen Dört bir yanımızda yükselen çığlıklara kulaklarını tıkayıp Bizden, sizden ayrımı yapanlar… Çocuk mu desem, Savaşın ortasında, açlık sınırında, tacize maruz, tecavüze maruz, dilendirilen, kaçırılan, öldürülen Ve bunları görmeyip Bizden, sizden ayrımı yapanlar… Kadın mı desem, Varlığı bile suç unsuru olan, anamız, bacımız, sevgilimiz, eşimiz, arkadaşımız Kimine göre kasık ağrısı Kimine göre bir et parçası

Ama hepsine göre sırf kadın oldukları için Tecavüzü, tacizi hak eden öldürülmesine tepkide bile Bizden, sizden ayrımı yapanlar… Yalan mı desem, İkili ilişkilerden tutun da devlet yönetimine kadar nüfus etmiş Hayatın maalesef ki kendisi olmuş Gözünün içine baka baka yalan söyleyene Yaşama hakkının elinden alınmasına, kısıtlan masına alkış tutanlara Bizden, sizden ayrımı yapanlar… Talan mı desem, Seçim dedik, geçim dedik, insanca yaşamak için oy verdik Deveyi havuduyla yutanlara Bizden, sizden ayrımı yapanlar… İnsan mı desem, İnsan demeye ne dilim nede kalemim varmıyor zaten… Ne zaman ki Terörü değil Ölümün milliyetini, Tecavüzcüleri değil Acının cinsiyetini, Vicdanımızı değil Gözyaşının rengini, Savaşı değil Ağıtın dilini sorgulamaya başladık İşte o zaman insanlığımızdan çıktık… Kime neyi yazayım…

Tunç Yayıncılık fuarda göz doldurdu! 4-13 Mart tarihleri arasında CNR Expo Yeşilköy'de 3. kez düzenlenenen CNR Kitap Fuarı’nda Tunç Yayıncılık reyonu çok hareketli geçti. Fuar boyunca fuarı ziyaret eden yazarların da uğrak yeri olan Tunç Yayıncılık standı renkli görüntülere

Saçlıoğlu ile söyleşi... Yazın Sanat’ın 27 Mart’taki konuğu Prof.Dr Mehmet Zaman Saçlıoğlu oldu. Şair, öykücü ve romancı Prof.Dr Mehmet Zaman Saçlıoğlu’nun Yazın Sanat’taki söyleşisini Ahmet Tığlı yönetti. Beyoğlu’nda bulunan ve söyleşi programları hazırlayan Yazın Sanat, her ay bir kaç sanatçıyı konuk alıyor.


30

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

YeşilİdaTatil Köyü Kardelen dostlarına kapısınıaçtı! Altınoluk Küçükkuyu’da bulunan ve sanatçı, sanatseverlerin uğrak yeri olan “Yeşil İda Tatil Köyü” Kardelen dostlarına da kapılarını açtı. Kaz Dağları’nın muhteşem oksiyeni, meltemi ile masmavi denizin buluşması, tatilin en muhteşem en güzel fotoğrafla rından birisi... Gündüz denizin tadını çı kardıktan sonra, akşamları canlı müzik eşliğinde Midilli Adası’nın ışıklarını izleye rek eğlenme ve Ege mutfağının tadını çı karmak için bu muhteşem dinlence yerini mutlaka görmeniz gerekir. Yeşil İda Tatil Köyü’nün işletme sahibi İlhan Yıldız ve işletmecisi Gülten Ergül ise, kelimenin tam anlamıyla sanata aşıklar... Yeni projelerimiz için görüştüğümüz Ergül, bundan böyle Kardelen Şiir ve Mü zik Grubu dostlarına kapılarını açarak ö zel indirimlerle ağır layacak. Grubumuzla bir likte kültür ve sanat projeleri de hazırla maya başlayan işlet

İlhan Yıldız

Gülten Ergül

me, yakında bu etkinliklere de ev sahipliği yapacak. Gerek “Kardelen Sanat” okuyucuları, gerekse grubumuz takipçilerinin tatilini bu muhteşem tesiste geçirmeyi istemeleri duru munda, 0532 137 19 72 veya 0286 752 51, 0286 752 00 16 nolu telefonlarla rezervas yon yaptırıp özel indirimlerle ağırlanacaklar.


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Kardelen Sanat

31


32

SINEMA

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Bir yeteneğin iflası: Kolpaçino 3 Ali Rıza Özkan Sinema Eleştirmeni

Bizim mahallede meşruiyet kazanıp, karşı mahal leye transfer olan aydın ve sanatçılar hakkında e leştiri yazmak her zaman zordur. Bunun iki nedeni var. Birincisi, eleştirinin eleştirilenle paylaşılmış or tak mahremiyet alanına dokunması tehlikesi her za man vardır. Bu durumda, geçmişe sadakat ve say gı sorgulanır. Elbette, haksız bir durum ortaya çı kar. Ama, üçüncü kişiler, bu durumu genellikle emanet edilen sırrın ifşası gibi algılar. Bu nedenle de, eleştiri asıl hedefini ıskalar. İkincisi ise, Türkiye'nin bilinçli ve planlı bir strateji ile içine sokulduğu sert cepheleşme nedeniyle yazdığınız her sözcüğün “savaş propagandası” olarak algılanma riski de yüksektir. Çünkü, “itinayla” karpuz gibi ikiye bölünen güzel ülkemde, “karşı taraf”tan gelen her eleştiri, tek bir mesajla, muhakeme edilmeden geri gönderilir, “bunların tek bildiği muhalefet etmek”! Siyaset, bürokrasi alanında baskın olan bu anlayış, kendisini sanatlar alanında da aynen korumakta ve hatta yeniden üretmektedir. Şafak Sezer, Yavuz Bingöl, Niran Ünsal ve diğerleri de kendilerine yöneltilen sanatsal eleştirileri, aynen bu savunma stratejisi içerisinde karşılıyorlar. Bu durumda, onla rın yaptıklarına karşı yazılan her cümle, iktidar savaşları kapsa mında cevaplan dırılıyor. Ama, ben gene de, leştirilerimin an laşılmak yönün de iyi niyet göste rilmeden savuş turulacağı riskini göze alarak 'Kol paçino 3' hakkın da düşünceleri mi sizlerle pay laşmak isterim. Kolpaçino,

Nisan 2016

kolpacılar alemine dalar! Kolpaçino serisini daha önce izleyenlerin bile ceği gibi, burada bir ekip var ve filmde bu ekibin başların dan geçenleri izle riz. Daha ilk filmde çatısı sağlam kuru lan hikâye, özellikle Cem Yılmaz filmle rinin ayırt edici özel liği haline gelen “en alttakinin saçmalık larına gülmek” yeri ne, “orta/üst sınıf tan hallice ama ken dilerini kurnaz sa nan ortam çocukla rının komik hallerini ortaya sermek” üzerinden yürüyor. Dolayısıyla, burada seyirci kendisinden aşağıda göreceği bir karaktere değil, tersine sosyal statüsü daha yüksek, ama şapşallıklarıyla başına türlü ko mik işler açan bir karaktere güler. Bu fark çok ö nemlidir ve güldürü filmlerinin yapısı üzerine epeyi tartışılması gereken bir noktadır. İlk filmde senarist olarak gördüğümüz Kaan Ertem ve Suat Özkan'ın hikâyenin sağlam temellere dayan masında tayin edici rolleri olduğunu düşünüyo rum. Ancak, Şafak Sezer serinin daha ikinci filminde bu arkadaşlarla yollarını ayırdı ve senaryoyu kendisi yazmaya kalkıştı. Yaratılan karakterler ve birbirleri ile ilişkileri sağlam bir çatı kurulmasını sağlamıştı. Bu nedenle, ikinci film birincisinden neredeyse iki katı gişe yaptı. Ama, bunun nedeni, ikinci filmin sinematografik açıdan daha başarılı olması değildi. Tersine, ikinci filmde senaryo adına hiçbir şey yoktu. Ama, birinci filmin zaman içerisinde çok sevilmesi ve hatta efsaneleşmesi ikinci filmin gişesine çok büyük katkı yaptı.

Kolpaçino 3 sinemada, senaryo nerede? Şimdi, serinin üçüncü filmi de gösterime girdi ve seyirci gene aynı sorunları daha da katmerleşmiş olarak buluyor. Şafak Sezer, kendisine şişik ego suyla aşırı güvenmenin ve ısrarının sonucunu za man içerisinde görecek. Ama, önce filmi kısaca anlatayım. Hikâyemizin başkarakteri kendisini terk eden e şinin evine kızını görmek üzere gider. Yoldan ge çen bir çete tarafından önce dayak yerler, sonra da telefonlar karışınca gelen talimata uyarak kendile rine 20 milyon dolar teslim edilir. Sonra? Sonra, film biter. Şafak Sezer filmi uzatmak için araya türlü şirin


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

SINEMA

33

likler koymuş, fakat bunların hiç birisi hikâyeyi sü rükleyen, ya da hikâyeyi açan, genişleten sahneler değil. Tersine, toplamda bakıldığında, Kolpaçino 3, serinin en senaryo faki ri, esprisi en düşük ve monoton filmi olmuş. On dakikalık hikâye orasın dan burasından esnetile rek 93 dakikaya çekilmiş.

Kurtarıcı Erkan Petekkaya mı? Kolpaçino 3'de, seyir ci nezdinde en heyecan uyandıran nokta nedir, di ye sorsak, sanırım her kes ittifakla Erkan Petekkaya'nın rol almış olması şeklinde cevaplayacaktır. Gerçekten de, ismi duyu rulduğundan itibaren, Kolpaçino 3'ün en merak u yandıran tarafı, Erkan Petakkaya'nın rolü oldu. Film gösterime girmeden önce yayınlanan 'tea ser'ların aldığı beğenme ve tıklanma sayılarından bu görüşümü teyit edebiliriz. Ancak, hemşerim elinden gelenin en iyisini yap maya çalışsa da, kendisi için yazılan rolün zayıflığı her sahnede açıkça görülüyor. Üstelik, seyircinin hemen Cem Yılmaz'ın 'Organize İşler'deki rolüyle hemen ilişki kurduğu bir karakteri oynamayı kabul ederek, Petekkaya'nın çok büyük risk aldığını da vurgulamam gerek. Erkan Petekkaya gibi, filme katılmış olması bü yük sükse yapacağı daha başından belli olan bir oyuncuyu bu kadar ucuz harcamak, ancak iş bil mezlik ve yanlış ego ile açıklanabilir. Şafak Sezer, elindeki en güzel silahını boşa sıkarak, aslında en büyük zararı kendisine verdiğini, bir süre sonra an layacaktır. Bu filmi izledikten sonra, açıkça söyle yebilirim ki, Şafak Sezer sinema kariyeri açısından da intiharı seçmiş oldu. Kendisine tavsiyem, hiç değilse bundan sonra, yetenekli olduğu oyun culuk alanında kalması, yönetim ve yazım işlerini ehil ekiplere bırakması yönünde olacak.

Bir yeteneğin sonu mu? 80'li yılların başında, An kara'da, Menekşe sokakta ki Ankara Halk Tiyatrosu'nu ziyaretlerimden birisinde, Erkan Yücel'in koltuğunun altına sokulan sevimli, to parlak bir çocuk hatırlıyo rum. Erkan abi, “bu delikan lıyı tanıdın mı”, diye sormuştu. Elbette, tanımadım. “Bu delikanlı” dedi, “tiyatromuzun as oyuncusu, oyundaki en uzun rolü ona verdik!” Usta'nın sözünü ettiği oyun, Haldun Taner'in 'Eşe

ğin Gölgesi' idi ve bu şirin ve gelecek vaad eden ço cuğun adı Şafak Sezer'di. Şafak, oyunda sahnede en uzun kalan kişiydi, çünkü oyundaki rolü eşekti! Babası Polat amca, Erkan Yücel'in başında oldu ğu Halk Tiyatrosu'na “inanılmaz taklitler yapan bir çocuk” olarak Şafak Sezer'i getirdiğinde, bugünle ri tahmin edemesek de, Halk Tiyatrosu ekibinin ayrılmaz bir parçası olacağı belliydi. Ne yazık ki, Erkan Yücel hem kendisi ve hem de oyunculuk sanatı için çok erken bir yaşta aramızdan ayrıldı. Sonraki süreç içerisinde ise, Halk Tiyatrosu'nu Erkan Yücel'in ruhuyla yürütecek enerji bir araya gelmedi ve ekip dağıldı. O ekipten pek çok arkada şımız şimdi sinema ve tiyatro dünyamızda göz dolduran çalışmalarını sürdürüyorlar. İçlerinden arıza çıkmıyor değil. Ama, en ünlü “arıza” olarak Şafak Sezer'in gösterebiliriz. Öyle ki, “ben hayatta kitap okumam” diye demeç verebiliyor ve bunun övünülecek b ir şey olduğunu düşünebiliyor! Şafak Sezer, doğrusunu söylemek gerekirse, güldürü dünyamızda bir nevi “anti-kahraman” ola rak, önemli bir yer kaplaması ve saygı görmesi ge reken bir yetenek-ti. Ama, neredeyse tek başına, kendisine karşı savaşıyor! Sinema, tiyatro gibi ta mamıyla ekip işi olan ve kolektif emekle var olan bir alanda, tek başına bir iddia sahipleniyor. Hem de, çevresindeki herkesle ilişkilerini koparma pahasına! Aslında, Şafak Sezer'in tek düşmanı var, o da aynaya baktığında göreceği kişi! Ortada bir senaryo yokken, hatta bir hikâye bile yokken “ben bir film yaparım ve seyirci izler” gibi kof bir iddiayı hayata geçirmenin kendisine en büyük kötülük olduğunu anlamayacak bir düşmanlık bu! Uyarmak bana mı düşer, bilmiyorum, ama özel likle de Erkan abinin ve Polat amcanın anılarına saygı duyarak söylemek istiyorum: Şafak gittiğin yol, yol değil! Biran önce, hata larını düzeltmenin yoluna bak, yoksa Türkiye bütün yete neği ile yok olan bir sanatçıya senin şahsında tanıklık edecek. Kolpaçino 3 Yönetmen ve Senarist: Şafak Sezer Görüntü Yön.: Rico Çetin Oyuncular: Aydemir Akbaş, Erkan Petekkaya, Şafak Sezer, Ali Çatalbaş Türkiye, 2016, '93


34

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Çocuktular Kadındılar… Her çocuk düşlerinde kadınlığı, her kadın düşlerinde çocukluğu nu taşır. Ki onlar; çocukluk coşkularını, kadın lıklarına taşırlarken renklerinde kanat çırpan özgürlüklerinin arayışındadırlar. Ve hep büyümek üzerine kurulmuştur çocuk yüreğimiz, ev tüllerinden gelinlikler yaparak oyun oy nadığımız günlerdir evciliklerle geçen anne olmak hevesi, annemizden gördü ğümüz gibi bebeklerimize bakabilmek, oyun içinde oyun misali… Hayatı her açıdan ele alan toplumsal yapımızla, emekçi kadınlar olarak yetiştirildik. Ev işini öğrendik ve hayata tutunup çalışan kadın olmayı da. Sanata dair birçok adımlar attık ki anne olmayı da sanat gibi işledik çocuklarımıza. Oysa değişmeyen bir şey vardı hepimizde, kimimiz bunu aşikâr yaşadı, kimimiz ise küçük gizli oyunlarla oynamaya devam ediyor hâlâ. Yüzümüzde ki çizgiler çoğalsa da azalmayan bir şey vardı onca yıllara rağmen, içimizde o hiç büyümeyen küçük bir kız. Çocuk yanımız!

Neslihan Yazıcılar

“ bir kadının çocukluk yapmasına izin verilmeli ama asla o bir çocuk olarak görülmemeli” Kadın adımızla her ne kadar büyüsek de bizler, şefkat bir kadın için hiçbir duyguyla değişemeyeceği kadar en değerli olgularından biridir. Bizler babalarımızın küçük kızı, annelerimizin süslü kelebeği olduk hep! Ta ki gerçek hayatla yüzleşene kadar! Fotoğraf; hayatın en değerli belgelerinden biridir o nedenle, gözle görülen görsel sanatların en etkilisidir. “Çocuktular Kadınlar” sergisi yaş ortalaması gözetmeksizin oluşturuldu, önce çocuk, sonra kadın yüzlerine yansıyan iç dünyalarıyla… Hepsinin gözlerinde aynı ışık vardı!... Fotoğraf; insanın bilmediği dünyalarla ve hayatlarla buluşmasını sağlayan, birebir yaşanan en özel sanatlardan biri ve içlerine girdikçe büyüyen gözden, yüreğinize dokunan en özel An’lar. Fotoğrafta; özellikle Çocuk ve Kadın portelerini çalışmamda ki en önemli sebeplerimden biri; Her

çocukta bir kadını, her kadında bir çocuğu arayışımdır. Tüm görsel sanatlarda sanatçı; iç dünyasını yansı tabilirken, Fotoğrafçı; iç dünyasını yansıtanı, dış dün yada arayıp bulmak zorundadır. Hayata dair emek ve renk veren tüm kadınların hayatlarına saygılarımla…

İçimde ki Kadın Portreleri Çocuktular, kadındılar düşlerinde savruldu amansız yıllar ne zaman vardı geçmişle yüzleşmeye ne gelecekle hesaplaşmaya takat. Bir fotoğrafta kaldı en masum an’lar anaçtılar kadın gözlerinde ve küçük yüreklerinde büyüdü genç kızlıklar hepsi aynı ışığın yolcusuyken renklerinde kanatlandılar. Neslihan YAZICILAR


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Kardelen Sanat

35

Zorlu hayat kavgasından zaferle çıkan bir insan, Marie Rose:

“En uzun yolculuk, beynimizden yüreğimize yaptığımız yolculuktur” Turan Ka ratepe-Hayat,

hiç bir şeyin imkansız ol madığını gös terenbirfilmdir aslında. U mudun ve mü cadelenin tü kenmemesi durumunda başarılamaya cak hiç şeyin olmadığına inanmamız gerekiyor. Hayatımızın her evresi aslında mücadeledir. Bunun en güzel örneklerin den birisi Marie Rose... Marie, 1930 yılında alkolik bir annenin evlilik dışı çocuğu olarak dünyaya gelir. Ona bakamayacak durumda olan annesi Marie'yi yurda verir ve sonrasın da bir çift onu evlatlık edinir. Marie'nin asıl çilesi bundan sonra başlar. Onu evlatlık alan çift sadist ve ruh hastası çıkar. Bu İtalyan asıllı çift küçük Marie'ye kötü davranır, evin mahzenine kapatırve sistematik biçimde işkence ederler. Çevresinde çok saygın göründükleri için, bu durumu yıllarca rahatlıkla gizleyebilen sadist çift, diledikleri gibi keyifli bir yaşam sürerlerken Marie'nin dünyasını cehenne me çevirirler. 17 yaşına kadar mahzende kalan Marie Rose depresyondan felç geçirir. Halisünasyonlar da gördüğü için doktorlar ona şizofren teşhisi koyar ve akıl hastanesine kapatırlar. Yaşının üstüne bir 17 yıl daha ekleyerek hastane odasında çok zor yıllar geçirir. Umutsuzluk ve çaresizlik içinde kıvranır, yemek yiyemez, yerinden kımıldayamaz ve sıkça intihar etmeyi düşünür. Çok sayıda doktor eskiten Marie, Otuz dört yaşına geldiğinde yeni doktoru Marie'nin durumunu yeniden değerlendirir ve onun şizofren olmadığına, ağır depresyon geçirdiğine ve panik atak yaşadığına karar verir. Arkadaşlarının ve kendisini seven bir kaç sağlık görevlisinin yardımıyla Marie hastaneden çıkar. O artık hür ve hayatta nasıl kalacağını, tek başına nasıl başarabileceğinin kararını verme aşmasındadır. Terk edilmiş, işkence görmüş ve tacize uğramış, 34 yılı ziyan olmuş bir insanolarak hiçte kolay olmayacaktı.O yılmadı ve kızgın, öfkeli, umutsuz olmak yerine sıfırdan başlamayı tercih etti. Yetkililer “Akıl dengesi yerinde değil, okuması imkansız” dedikleri halde Marie, Salem State Üniversitesinin Psikiyatri bölümüne girer ve mezun olur. Bu arada

kansere yakalanır ve bu mücadeleyi de kazanır. Kendisi gibiakılhastanesinden çıkmışveiyileşmişJoe ile evlenir. Kocası maalesef altı sene sonra ölür. Yine yalnızkalanMarie,kendisini işine adar. Uzun yıllar doktor olarak çalışan Marie, Harvard Üniversitesi'nde mastır yapar. Psikiyatrik hastalarla çalışır, konferanslar verir. Biyografisi yazılır ve hayatı film olur.(Nobody'sChild) Film bir çok ödüle layık görülür. Elli sekiz yaşındayken 'vay be' dedirtecek bir şey yapar: On yedi yılını kapalı bir odada geçirdiği Masachusetts Danver Devlet Hastanesi'ne yönetici olarak atanır. Verdiği bir basın toplantısında şunları söyler: “Eğer affetmeyi öğrenmeseydim, bir damla bile gelişemezdim. Yaşamım ziyan edilmiş bir yaşam olurdu. Ve bugün bu hastaneye yönetici olarak dönemezdim.” Marie Rose Balter'in zafer açıklaması: “En uzun yolculuk, beynimizden yüreğimize yaptığımız yolculuktur”


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Devrim Yolcuları duygulandırdı! Yazar Mu sa Kaplan’ın yönetmenliği ni yaptığı “Devrim Yol cuları”nın ga lasına yoğun bir ilgi göste rildi. Avcılar Ba rış Manço Kültür Merke zi’nde gerçekleştirilen gösterime Av cılar Belediye Başkanı Handan Top rak, belgeselde bilgilerine başvuru lanlar, seslendirenler ve kalabalık bir izleyici topluluğu katıldı. Belgeseldeki anlatıcılık görevini üstlenen Ekrem Ataer programın sunuculuğunu da yaptı. Belediye Başkanı Handan Top rak’ın açılış konuşmasının ardından gösterime giren “Devrim Yolcuları” isimli belgesel, izleyicilere duygusal anlar yaşatırken, hafızalarını da zorlattı... Yönetmen Musa Kaplan, konuş masında, “Bu belgesel bir yolculuğun hikâyesidir.” dedi. Kaplan şöyle de vam etti: “ Bu yolculuksa dünyada ve Türkiye’de 68 Kuşağı diye adlandırı lan ve bir çoğu 12 Mart darbesi önce sinde ve sonrasında hapishanelerde, işkencehanelerde, dağlarda, öğrenci evlerinde, yurtlarda kısacası bulun dukları her yerde öldürülen, yaşayan ların da Devrim hayaliyle veya mücadelesiyle ömür geçirdiği, küçük

bir kısmının da ülkemiz at mosferinde sert rüzgâr larla savrul duğu bir kitle nin öyküsü.” 12 Mart Darbesi önce si ve sonrasın da meydana gelen politik tartışma, işgal ve çatışmaların içinde bulunan ve halen sağ olan kişileri bu larak onlarla, akrabaları ve arkadaş ları ile söyleşiler yapan Kaplan, olay ların geçtiği mekanlara giderek çeki mlerini belgeselde, Ahmet Nergiz, Aydın Çubukçu, Beyaz Arslan, Bingöl Erdumlu ,Bora Gezmiş, Cemal Çayır, Emrullah Arslan, Faik Güleçyüz, Fev zi Özkan, Fidan Özkan, Hacı Tonak, Hakkı Gümüştaş, Halil Ergün, Harun Sarıhan, Hasan Özgen, Haydar İmsak, Hüseyin Gümüş, Hüseyin Öz kan, İsmail Yeşilyurt, Kazım Bar dakçı, Lale Arıkdal, Leman Çift, Mustafa Alabora, Mustafa Yalçıner, Orhan Altın, Osman Cahit İyigün, Osman İpekoğlu, Özay Sarıhan, Recep Ali Kaymaz, Safiye Özkan, Sait Tabak, Saydam Sarıhan, Selahattin Arslan, Selçuk Şahin Polat, Seyit Mahmut, Şahsenem Arslan, Süleyman Cevahir, Şoför (6. Filo Tanığı), Tekin Arslan, Toygun Eraslan, Zehra Cevahir ile söyleşine yer verildi.


37

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Cumhuriyet Dönemi Şairleri

Orhan Veli Kanık

Şiir Kitapları: Ga rip (Oktay Rifat ve Melih Cevdet'le bir likte); Garip (yalnız Ömer Kuloğlu kendi şiirleriyle, genişletilmiş 2. baskı); Vazgeçemediğim; Destan Gibi; Yenisi; Karşı; Bütün Şiirleri (1951, 1975) Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu'nda çalıştı. 1947'de, Hasan Âli Yücel'in yerine Reşat Şemsettin Si rer'in bakan olarak atanması üzerine, Milli Eğitim Ba kanlığında "antidemokratik bir hava" esmeye başladı ğını söyleyerek, görevinden istifa etti. Ankara Erkek Lisesi'nde okul kooperatifin parasıyla Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile birlikte Sesimiz dergisi ni çıkarmışlardır. Biçemini belli eden ilk şiirlerini, yine, arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet ile birlikte Varlık dergisinde yayımladı ve müthiş bir ilgi gördü. 1 Ocak 1949-15 Haziran 1950 tarihleri arasında yirmi sekiz sayı süren, on beş günde bir yayımlanan, iki sayfalık ' Yaprak' dergisini çıkardı. Yaprak dergisi serü venini sürdüremeyeceğini anlayınca Ankara'dan ayrı lıp İstanbul'a gitti. O yılın kasım ayı içinde, bir haftalığı na geldiği Ankara'da, 10 Kasım 1950 gecesinde, yol da, onarım için kazılmış bir çukura düşerek ayağından yaralandı. İstanbul'a döndükten sonra, bir arkada şının evindeyken, durumu birdenbire kötüleştiği için kaldırıldığı Cerrahpaşa Hastanesi'nde, 14 Kasım 1950 tarihinde beyin kanamasından öldü, Rume lihisarı Mezarlığı'na gömüldü. Garip ya da Birinci Yeni denilen akımın öncüsü, ku ramcısı ölçüsüz ve uyaksız, söz sanatlarının yer alma dığı, önceki şiir anlayışına ilişkin şiirsel öğelerin kulla nılmadığı; yalın bir yapı içinde akla yönelen şaşırtıcı ve yergisel şiirler yazdı. Konu bakımından daha çok sıradan insanın gündelik sorunlarını işledi. Sonraki şi irlerinde, halk şiirinin, halk türküsünün etkisinde kaldı, folklorik özellikleri kullanarak, daha çok doğa sev gisini yazdı. Şiir ve yazıları, Varlık dergisinden baş ka İnsan, Ses, Gençlik, Küllük, İnkılapçı Gençlik, Ülkü, Demet, İşte, Aile gibi dergilerde yayımlan mıştır. İkinci Dünya Savaşına katılmayan ve katılmış kadar etki lenen Türkiye'de, Türk şiirini bir takım kalıp ve klişe lerden, şairanelikten, yıpranmış benzet meler den kurtardı, kısa ve basit ama vurucu bir söy lem -eda- geliştirdi. Şiirin bilinen ve kabul gö ren sınır taşlarını yerinden oynattı. Yalın bir halk dili kullandı, yergi ve gülmeceden yararla narak, sıradan yaşantıların şiirinin de yazılabileceğini gös terdi.

13.04.1914-14.11.1950

ANLATAMIYORUM Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda;Dokunabilir misiniz, Göz yaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum. Orhan Veli Kanık


38

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

1 Mayıs şiirini yazan ilk Türk şair Nezihe Hanım Turan Karatepe-Yaşar Nezihe Bükülmez, Osmanlı döneminin son yıllarından Cumhuriyet Türkiyesi'ne uzanan acı ve hüzün dolu bir hayatın adı. Amele Cemiyeti üyesi Yaşar Nezihe Hanım, ilk 1 Mayıs şiirini yazan kadın şairdir. Yoksulluğun derin acısını, açlıkla kaybettiği iki çocuğunda yaşar. Aşkın acısını da hiç bir zaman kavuşamadığı sevgilide. 27 Şubat 2012'de Etkin Haber Ajansı'na verdiği röportaj: İki kitabım var. 'Bir Deste Menekşem' 1915' te Marifet Kütüphanesi tarafından yayımlandı. “Feryatlar”ımın neşir yılı da 1924'tür. Dört dosya dolusu şiir yazmışım. Bazıları bestelenen 250' den fazla şarkım var. Hayatım yazmakla geçi yor. Tecvit, Karabaş, Mızraklı İlmihal, Tuhfe-i Veh bi manzum kitaplarını ve Fuzûlî'yi bir-iki kez oku dum ve bir-iki nazire yazdım. Vaktimin çoğunu kasnak işlemekle ve kitap okumakla geçirdim. Hayatta çok çektim. Hayatım baştan başa facia ile geçti." Yaşar Nezihe Hanım, hayatını bu cümlelerle özetler. Hayatı kendi tanımıyla facia ile başlar. 1880 yılında İstanbul Silivrikapı'da büyük bir fırtı nanın olduğu gece doğar Nezihe Hanım. Çok küçük yaşlarda kaybettiği annesinin özlemini paylaştığı teyzesi tarafından şiirle tanıştırılan Yaşar Nezihe, bu faci alı dönemleri şiirleriyle anlatır. Kendi çabasıyla okula yazılmasına rağ men, baba baskısıyla okuyamamış, savaş dönemi koşullarında büyük oranda yoksullukla geçirmiştir hayatını. "Edebiyatı, şiiri, hele aruzla şiir yazmayı kendi kendime öğren dim. İçimdeki okuma hırsını yenemiyordum. Beş param yoktu. De re kenarlarında papatya, ebegümeci tohumları toplayarak aktarla ra satardım. Kazancımın 40 parasını hoca hanıma, 40 parasını kal faya verirdim. Gördüğüm bütün tahsil budur" der hayat hikâyesini anlatırken. Küçük yaşlardan itibaren çalışmaya başlayan Yaşar Nezihe Ha nım'ın ilk şiiri 1895 yılında Malûmat Gazetesi'nde Mazlume ya da Mahmure mahlasıyla yayımlanır. Daha sonra Terakki, Hanım lara Mahsus Gazete, Sabah, Menekşe, Kadın Yolu, Kadınlar Dün yası, Aydınlık gibi gazete ve dergilerde yıllarca yazı ve şiirler yazmıştır. İki kitabı olmasına rağmen, şiirleri dergi ve gazete sayfalarında kalmıştır. Hüzün, keder, acı temalarıyla ve daha çok da kavuşula mayan sevgiliye özlemi işlemiştir şiirlerinde. Kederi ve hüznü yavaş yavaş toplumsalcılığa doğru evrilir. Çektiği yoksulluk ve açlık nedeniyle kaybettiği iki oğlunun dramını da şiirlerine yansıtır. "Ekmek ve Kömür İhtiyacı" adlı şiirinde içinde yaşadığı toplumun durumunu şöyle anlatır Nezihe Hanım: Mahalleden iki gündür verilmiyor ekmek Kolay değil gece gündüz bu açlığı çekmek Zavallı milletin aç karnı dört buçuk senedir İaşe mes'elesi hallolunmuyor bu nedir... Satıldı evlerin eşyası hep bir ekmek için Ne yaptı millet acep bu azabı çekmek için Kiminde kalmadı yatmak için yatak yorgan Doyunca bulmadı birçokları yazık kuru nân Amele Cemiyeti'ne üye olan Nezihe Hanım, 1 Mayıs şiirini ya zan ilk şairdir. 1923 ve 1924 yıllarında yayımlanan iki 1 Mayıs şiiri vardır. Babası öldüğünde kendisine bağlanan 40 kuruşluk maaş nedeniyle yazdığı protesto yazısı ve kimi şiirleri nedeniyle hakkında soruşturma açılan Nezihe Hanım, yazılarından ve şiirlerinden taviz vermemiştir. Geçimini el işiyle veya mektup

yazmakla sürdürür. Değişik yerlerde çalışmış, hayatını emekçilikle sürdürmüştür. Edebiyat dünyası Nezihe Hanım'ı yazdığı aşk, hüzün, keder, acı dolu şiirleriyle tanıtmasına rağmen, dönemin toplumsal gerçekçi ürünlerini sunmasıyla da edebiyat tarihinde yerini almıştır. Yine dönemi göz önüne alındığında, kadın özgürlüğü ve direnci bakımından bir bakış açısına sahip olduğu söylenebilir. Son eşiyle evlendiğinde, bir eve 3. eş ola rak gittiğinden haberi yoktur. Cide'ye yerle şen Nezihe Hanım, durumu anlayınca eşi ni terk ederek hemen boşanır. Daha sonra ki yaşamı çocuğu Vedat'la birlikte geçirir. Soyadı kanunu döneminde kendisine verdi ği "Bükülmez" adı, yaşamının özetidir bir ölçüde. Beş çocuk sahibi ailenin yaşayan tek ço cuğu olarak hayat mücadelesinde diren gen duruşu ve mücadeleci tutumunu sürdü ren Yaşar Nezihe Hanım, yaşadığı sıkıntı lardan kaynaklı iki kez intihar girişiminde bulunmasına rağmen uzun yıllar hayatını sürdürmüştür. Yaşar Nezihe Bükülmez 5 Kasım 1971 tarihinde 91 yaşındayken hayata gözlerini yummuştur. 1 Mayıs Ey işçi... Bugün hür yaşamak hakkı seninken patronlar o hakkı senin almışlar elinden. Sa'yınla edersin de "tufeyli"leri zengin kalbinde niçin yok ona karşı yine bir kin? Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd; Lakin seni fakr etmede günden güne berbâd. Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden. Azmet de esaret bağı kopsun bileğinden, Sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün. Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün. Ey işçi... Mayıs birde; bu birleşme gününde Bişüphe bugün kalmadı bir mani önünde... Baştan başa işte koca dünya hareketsiz; Yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz. Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin Ta'zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin, Dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi. Bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi. Herkes yay kaldı, ne tren var, ne tramvay Sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say... Bir gün bırakınca işi halk şaşkına döndü. Ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü. Sayende saadetlere mazhar beşeriyet; Sen olmasan etmezdi teali medeniyet. Boynundan esaret bağını parçala, kes, at! Kuvvetedir hak, hakkını haksızlara anlat.


KARDELEN

Nisan 2016

Geyik Avı Ve Kral Dantipala Söylencesi

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

39

düştüğü yer yarılır, Yarılan yerden ateşler fışkırmaya başlar. Fışkıran ateşler Kral Dantipala'nın Bütün vücudunu sarar. Daha sonra fışkıran alevler korkunç sesler çıkararak gökyüzüne uzanır. Bu esnada yeryüzü sarsılmaya başlar. Her yanı alevler sarmıştır. Sarsılan yeryüzü, dalgalar halinde birbirinin üzerine devrilerek gelir. Tüm orman yanarak kurumuştur. Her şey yok olmaya yüz tutmuştur. İşte bu arada ateşin içinde bir yaratık ağzını açarak Kral Dantipala'yı yutar. Bu söylence Hint söylencelerinin en eskisidir derler. Bildiğim kadarıyla, bu söylencenin çizgi filmi de yapılmıştı. Bu yazını sununu o filimden alıntılar yaparak bitirelim. İyi yürekli bir çocuk bu kutsal geyiğin kesilen başını alarak geyiğin boynuna yeniden ekler. Kutsal olan geyik yeniden başına kavuştuğu için, yaşanılan o korkunç olaylar anında biter ve alevler söner. Yeryüzü sakinleşir. Sular akmaya başlar. Çimen çiçek biter ağaçlar yeşerir. Ormanlık olan o bölge eskisinden daha güzel olur. Kral Dantipala'ya gelince, kendisini yutan o yaratığın ağzında kalır. Bu çirkin yaratık bir kaya şekline bürünerek yükselmeye başlar. Kral Dantipala da o kayanın üstünde kalır. Bu söylencenin Anadolu topraklarında birçok çeşitlemesi bulunmaktadır. Bu çeşitlemelerden bazıları söylence biçiminde, bazıları ise hikaye biçiminde anlatılıyor. “Avcı Ahmet”, “Zalim Avcı”, “Ala Geyik” söylencelerini gösterebiliriz. Not: Ben bu Kral Dantipala söylencesini kaynaklara bağlı kalarak kendi anlatımımla aktardım.

Kral Dantipala av meraklısı biri olduğu için, zaman zaman adamları ile bulunduğu şehrin uzağına giderek av avlarmış. En çok sevdiği av ise, geyik avı imiş... Bir gün Kral Dantipala'ya uzak ormanlarda çok geyik olduğunu söylerler. Bu olayı duyan Kral Dantipala, uzak ormanlara giderek geyik avlamak ister. Adamlarıyla yola koyulur ve gide gide sözü edilen ormana varılır. Bu ormanda Kral Dantipala birçok geyik avlar. Av tamam olunca Kral Dantipala dönme hazırlıklarına başlar. Ancak, ormanın karşı yamacında bir gurup geyik görürler. Kral Dantipala ve adamları bu geyikleri de avlamak için, dönmekten vazgeçip, gördükleri geyikleri de avlamak isterler. Adamlarıyla birlikte at sürerek, karşı yamaca geçen Kral Dantipala ve adamları gördükleri geyikleri avlamak için atlarını sürerler. İşte bu arada geyik sürüsünün içende göze çarpan güzellikte bir geyiğe gözü ilişir. Gördüğü bu geyik tüm geyiklerden görkemli ve güzel... Üstelik bu görkemli geyiğin rengi altın rengindedir. Bu geyik tüm geyiklerin başı, önderi, yol göstericisi yani ormandaki geyiklerin kralı. Bu altın renkli alageyik ise, söylenceye göre, geyik suretinde olan Buddha'nin taa kendisidir. Kral Dantipala ile yanında ki avcılar bu geyik sürüsünü kovalamaya koyulurlar. Yine söylenceye göre bu geyik sürüsü sayı olarak beş yüz tanedir. Kral Dantipala ve adamları bu beş yüz geyiği defalarca kuşatırlar. Bazı kaynaklar kuşatmanın altı kez olduğunu da aktarır. Ölüm korkusu içinde koşuşturan geyikler, sürünün kenarında duran bu altın Yabancılaşma renkli geyiğe yalvararak canlarını kurtarmasını isterler. Varlığı boyunca Orhan BAHÇIVAN Dışarıda duyuluyor yabancılaşma iyiliğin ve fedakârlığın simgesi olan Harcadığım her emek bana düşman görünür geyiklerin kralı Budha kendisinden yardım isteyen Ve benim kendimle olan ilişkim geyikleri kurtarmak için, gerekirse kendi yaşamını feda Nesnel bir aracıyla sana bağlanır etmeye söz verir. Songüz yaprakları azar azar öldürür Verdiği bu söz üzerine Kral Dantipala'nin yanına Ve görünür ayazlı kış günleri usulca giderek ondan beş yüz geyiğin (maralın) hayatini bağışlamasını rica eder. Altın renkli alageyik Kral Üretim araçları şaşırtıcı değildir Dantipala'ya nasihatler ederek, bu av işinden Duygusal olmayacak biçimsel değişmeler vazgeçmesini önerir. Canlıları Öldürmenin ne kadar Mavi cam plastik iki gözüm İstanbul günah olduğunu anlatmaya çalışır. Kral geyik (Budha) Gereksinim duyuyorum doğal kültüre ne kadar dil dökse de Karşısında av meraklısı olan Her/gün hayal kurmak midemi bulandırıyor zalim Kral Dantipala'yı ikna edemez. Makineler arasında romantikleşme Kral Dantipala karşısında dile gelip konuşan bu altın renkli geyiğin sözlerini dinlemeyerek bir hışımla atını bu Kol gücüyle kayaları yıksam da n'olur geyiğin üstüne sürer. Keskin kılıcını çekerek, bu altın Yine sonbahar geliyor yine kış renkli kutsal geyikler kralının boynunu kesip başını yere Yine camlar buz tutacak fırlatır. İşte bu sırada sağ eli bileğinden koparak kılıcıyla Üşümek bana mahsus birlikte yere düşer. Yalnızlık yanıbaşımda Kral Dantipala kopan bileğinin acısıyla feryat etmeye Dışarıda duyuluyor yabancılaşma baslar. Yaptığı işin kötü bir iş olduğunu anlasa da iş işten geçmiştir. Altın renkli kutsal geyiğin boynu Orhan Bahçıvan kesilmiş ve Kral Dantipala'nın da sağ eli bileğinden Şiiristan Merhaba, Toplum Yayınevi, 1989 kopmuştur. Kral Dantipala'nın kopan eli ile birlikte kılıcının


40

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Birincilik Ödülü Ömer Çam

İkincilik Ödülü Kürşat Zaman

Üçüncülük Ödülü Serdar Günbilen

Nehar Tüblek Karikatür Yarışması sonuçlandı Beşiktaş Belediyesi ve Karikatürcüler Derneği iş birliğiyle gerçekleştirilen “21. Nehar Tüblek Karikatür Yarışması” sonuçlandı. Yarışmanın ödül töreni 6 Mart 2016 Pazar günü 20:00’da Akatlar Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Birinciliği Ömer Çam’ın aldığı yarışmada, ikinciliği Kürşat Zaman, üçüncülüğü ise Serdar Günbilen kazandı. Seçici Kurul’un Av. Murat Hazinedar (Beşiktaş Belediye Başkanı), Metin Üstündağ (Karikatürcü), Tonguç Yaşar (Karikatürcü), Ahmet Öztürklevent (Karikatürcü), Şevket Yalaz (Karikatürcü), Mahmut Akgün (Karikatürcü), Akdağ Saydut (Karikatürcü) aldığı karara göre yarışmada dereceye girenler ve ödülleri şöyle oluştu: Birincilik Ödülü (4.000 TL): Ömer Çam İkincilik Ödülü (3.500 TL): Kürşat Zaman Üçüncülük Ödülü (3.000 TL): Serdar Günbilen Beşiktaş Belediyesi Özel Ödülü (3.000 TL): Musa Gümüş 1. Mansiyon (1.250 TL): Ahmet Aykanat 2. Mansiyon (1.250 TL): İsmet Lokman 3. Mansiyon (1.250 TL): Muhammet Şengöz Kurumsal Özel Ödüller: Karikatürcüler Derneği Özel Ödülü: Pelin Söğüt

Beşiktaş Belediyesi Özel Ödülü Musa Gümüş

1. Mansiyon Ahmet Aykanat

Beşiktaş Jimnastik Kulübü Özel Ödülü: Engin Selçuk Kabataş Lisesi Eğitim Vakfı Özel Ödülü: Abdülkadir Elçioğlu (Aptülika). Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Özel Ödülü: Oğuz Gürel Dünya Yayıncılık Özel Ödülü: Ali Şur Nehar Tüblek Ailesi Adına Özel Ödül: Ayşe Işın Kurumsal Ödüller jürinin finale bıraktığı eserler arasından seçildi. Bu eserlerin sanatçılarına, ödül veren kişi ve kurumların onur plaketi verildi. Karikatürcüler Derneği Gençleri ve Çocukları Özendirme Ödülleri (Alfabetik sırayla): Abdülhakim Orhanoğlu (16), Alphan Arslan (11), Arda Yılmaz (15), Damla Üsküdar (12), Dağlar Umut Ayrancıoğlu (15), Didar Aşkın Ayrancıolu (10), Elif Nur Terzi (11), Eray Yeğin (13), Eylül Cansızoğlu (12), Halit Bora Dünver (13), İlke Kunduracı (15), İrem Nur Baydar (13), Pelin Sanlı (12), Poyraz Özler (12), Reyhan Akgiş (12), Seymen Can Arpaçay (12), Sümeyra Toka (11), Yaren Güceyli (13), Yasemin Güler (13), Yasin Suha Koç (12), Zeynep Ünel (13). Özendirme Ödülleri, jürinin özendirmeye değer bulduğu çalışmalara onur belgesi olarak verildi.

2. Mansiyon İsmet Lokman

3. Mansiyon Muhammet Şengöz


41

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Kardelen Sanat

Hoşgeldin Bebek Niçin figan edersin çocuk, neden ağlarsın? Dünyaya geldin diye, karalar mı bağlarsın? Anlaşıldı galiba sen ışığı sevmedin. Haklısın belki de karanlıkta kir pas nedir görmedin. İstemeden mi geldin yoksa sen bu kahpe dünyaya? Zaten elinde değildi ki diyemedin babaya. Anlattılar mı sana dünyadaki yaşamı? Üzüntüyü, kederi, sıkıntıyı ve gamı. Doğarken ölürmüş çocuklar söylediler mi sana? Zorla çalıştırılıyor Afrikada, Asyada. “Kazma kürek veriyorlar” diye minik ellerine. Yaş dolduruyorlarmış küçücük gözlerine. Bu mu anlatılan sana, bu mu sebep ağlamana? Alışacaksın sen de gün geçtikçe zamana. Ağlamayı kes bebek, işte geldin dünyaya. Ömrün geçip geçecek zaten hep ağlaya ağlaya. Erhan Bayladı

Ozan İnci Olmadım Doğru eğri değil doğru olmalı Dile hükmetmeyen yalan olmadım Dürüstlük insanın mührü kalmalı İnsanoğlu henüz kölen olmadım Hayali uğraşı beklemen benden Tohumla gelmiştir dürüstlük dünden Nefrete yabancı uzağım kinden Mazlum ağlar iken gülen olmadım

Al donlar giyinmiş alın üstüne Toplamış eteği belin üstüne Çalmış ketenini şalın üstüne Giyinmiş kuşanmış toydan mı gelmiş

Derun-i saygıyla anılmış insan Ezelden bu yana tanılmış insan İsmi yeryüzüne konulmuş insan Haksızca bir yere gelen olmadım

Ak gerdana siyah benler dizilmiş Kaş altında ceylan gözler süzülmüş Mah yüzüne melek diye yazılmış Kaşları kemanım yaydan mı gelmiş

Suskunlukta gizli nice kahırlar Güçlü avazıyla ağız mühürler Hayvandan daha çok insan zehirler Sinsice yaklaşan yılan olmadım

Bir eşi daha yok gezsen cihanı Böylasi dilbere adarsın canı Avşarları tutmuş şöhreti şanı Aslı melekmiydi soydan mı gelmiş

Kimseciği değil bağrımı yaktı İnci’ler yaşını gizlice döktü Sele kıyamadım içime aktı kendimi deryada bulan olmadım

Halk Ozanı Turanibaba Yedi avşarların tatlı dilberi Al yeşil kuşanmış köyden mi gelmiş Omuzun da testi elin de barkaç Yoksa su yolun dan çaydan mı gelmiş

Avşar Güzeli

Turanî yem böylesine ermedim Aslı nedir diye varıp sormadım Bu cihanda bir eşini görmedim Hangi gezegen den aydan mı gelmiş

BİR GÜNAH DÜŞÜYOR AKİTLERİME Doldursana kelimelerim hangi boşluğa rastgele Oynasana yüzüm bilmem kaç perdelik, yazılmış, önümden yalpalayarak geçen oyununu. yataklık eden bir şiirin. Ortalıkta fink atan arkadaş tiyatrosunda. Asi bedenlere peşkeş çektiği Söylesene yüreğim hangi hüzzam şarkının Hatırlasana kırık kalemler; bir nehir ki ömrüm. nakarat bir şarkısısın? Baharlarımıza siyah melanetleri giydiren hala dünkü gibi canlı, unutulmadı hiç. Beni söylediği dizeleri huysuz ve tatlı kadının. Yazsana kalemim hangi makamın saltanatında recme edildi cümlelerim dipçiklenip. Asıldı hoyratça. Bedenim Konuşsana gözlerim hangi kirpik kıvrımlarında hapsedildiği resmin, tepetakla düşer.

Kulağımızdaki titreşimleri postal seslerinin. Gevezeliğim dili susturulmak isteniyor. bir günah düşüyor akitlerime. Ne zaman olur bilemem. Üzerime geliyor ben kaçtıkça. Bozdurmak istiyorlar duygusal oruçlarımı.

Afişe olursun. Bilinenin aksine Lakin ben kefalet ödeyemem!

Ayla Gürel


42

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Dört Yanlış Bir Doğruyu Öğrensen de Değerli Sanat dostlarım; Sizlerle Kelimelerin sessiz dili algılar her zaman pozitif ya da olumlu şeyler değildir. nin duyguda, algıda dillendiği yazılı sohbetimde içsel Sandıkta biriken bu negatiflikler süratle ayıklama yolculuğumda karşılaştıklarımı paylaşarak konuşmak yapılmadığında sizin yüreğinizi iğneler, kanatır. isterim. Ben şu an burada olarak yazı sohbetimi okuyan Bu, benzeri ve diğer nedenlerledir ki Sanatçı kendini sizleri, yüreğimle duyuyor, gönlümle dinliyorum elbette. korumaya almak için bir takım önlemler geliştirir. Bu Sanatın ışığında, sanat aşkıyla atan kalbimizin imbiğin önlemler arasında suskun kalmak, içe kapanmak, den süzülerek ruhumuzun ırmağında arınan renklerimiz kalabalığa kısa süreliğine (ki algıları açık olduğu için kısa kimi zaman Resme, kimi zaman Mısralara, kimi zaman Sa sürede, algıları normal ya da zayıf kişilere oranla farkında tırlara, kimi zaman Heykele, kimi zaman Bestelere, kimi za olarak ya da olmadan çok şey algılar, hissederler) girmek man Müziğin nağmelerini taşıyan aracı Müzik Aletlerine, gibi haller sergilerler. kimi zaman nağmeleri yürek sesimizle dışa vuran Yorum Sanatçı yaratıcılığını örseleyen, kirleten, sanatından lara, yani her neye dokunuyorsak orada aks olarak, alış - alıkoyan durum ve ortamlardan kendini soyutlamak ister. veriş döngüsüne girer ve renkliliklerimizle vücut bulur. Kendi ortamında kendiyle baş başa kalarak huzurlu, mutlu Hazır yeri gelmişken hepimizin bildiği ''Empati'' ye ve üretkenliğini ortaya koymanın verdiği içsel yolculuk ile değinmenin, sohbetimizin dilini daha da anlaşılır kılarak çoğalmak önceliğidir. zenginleştireceğini düşünüyorum. Bir sanatçıdan sizin gibi davranmasını beklemek ona TDK'nın açıklaması ile Empati; İsim, Ruh bilimi, yapacağınız en belirgin haksızlıktır. Sanatçı zaten olağan duygudaşlık ( Fransızca empathie) davranışlarla siz gibi olmaya çalışarak Bir diğer açıklama ile Empati; Sosyal kendini korumaya alıyor ve sizinle Empati benle ilgili bilgi, bireyin kendini başkalarının kuruyordur. Ondan daha fazlasını beklemek yerine koyabilme yetisi. yıpranmaktan ve yıpratmaktan öteye gitmez. Vikipedi'de Empati; Bir başkasının duygu Yaratıcılığıyla, hayal gücünü estetikle larını, içinde bulunduğu durum ya da davra bütünleştirip ticari ya da beğenilme kaygısı nışlarındaki motivasyonu anlamak ve içsel gütmeden yeteneği doğrultusunda işleyen leştirmek demektir. Kendi duygularını başka gerçek Sanatçının dili susar eserleri konuşur. nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır. Değerli Sanat dostlarım; Biraz sizi Empati kuran insanlara da EMPAT denir. yormaya devam edeceğim biliyorum ama Empatlar, insanların vücut dilini, ses tonunu, kendimle sohbette öğrendiğim, yazı başlığına beden hareketlerini, konuşurken seçtikleri ve taşıdığım, kendime nasihat mısralarımı kaçındıkları kelimeleri, yürüttükleri mantığı ekleyerek, ruhumla sizleri dinleyerek okuyabilen kişilerdir. Hayatlarını başka susmaya gidiyorum. Sanatın ışığında Sanat şeylerden çok, neyin nasıl “hissettirdiğine” aşkıyla Yüreğinizin yüzü aydınlık yarınlara bakarak yaşarlar. Başkalarının duygularını Perihan Koca doğru kalın, hoş kalın, sanatla kalın. kendilerininmiş gibi almaya eğilimlidirler. Bazılarınız bana tamam da bildiğimiz ''öğren sen de '' ''Dört yanlış bir doğru'' şeyleri niye uzun, uzun anlatmaya çalışıyorsun diyebilir. Dört yanlış bir doğruyu Öğren artık güzelim İzin verirseniz sizin bildiklerinizi kendime hatırlatıyor, Götürür öğren sen de Dört yanlış bir doğruyu Empati kurarak çoğalmaya çalışıyorum. Bu arada Dert yaratmış bu huyu Siler bende güzelim Psikopata bağlamak ile Empati kurmanın arasındaki ince Kötüdür öğren sen de Dört yanlış bir doğruyu çizgiyi siz de gördünüz değil mi? Bu ana kadar süregelen sohbetimizden yola Sabah akşam okusan Gör kendinde gerçeği çıkarak bir başka boyuta sıçrama yapmak istiyorum. Birin üste bin katsan Nedir bunun ölçeği Günlük yaşantımızda bazen anlaşılmaz, garip, tuhaf, Bir çuval incir olsan Her aklın bileceği biraz arızalı, halk deyimiyle hafif tatlı gibi, bazen sesli Dökülür öğren sen de Dört yanlış bir doğruyu bazen de sessiz itham ve söylemlere maruz kaldığımız oluyor. Aşk meşk seni de yakar Bu duygusal temasların neticesinde doğal olarak Kapıdan gir içeri Bacadan çık dışarı Balık en baştan kokar bir takım hal, davranış, duruş biçimlerinde farklılıklar Dolaşsan tüm yolları İnkar etsen ne çıkar oluşuyor. Bu durumların getirdiği yük hiç de azımsanacak Döndürür öğren sen de Dört yanlış bir doğruyu kadar hafif değildir aslında. Sahi ben izninizle haddimi aşmamada kendimi dikkate davet ederek, gerçek Sor kendine soruyu Sanatçılar üzerinde durarak sohbetime yoğunlaşmak Dil duasız kalsa da Renk yüzünde solsa da Güzel mi ki bu huyu isterim. İlmi ve bilimsel açıklamalarla, derinlikleri Dost düşman bir olsa da Götürür ömür boyu çeşitlendirmeyi alanında uzmanlaşmış kişilere Güldürür öğren sen de bırakıyorum. Dört yanlış bir doğruyu Çok kalabalık ortamlarda uzun süreli bulunmanın verdiği keyif kadar yorgunlukların da izahını burada Bir gün yalnız kalırsın Haydi artık sevdiğim aramak gerekir. Bakmadan görmek, İşitmeden duymak, Günlerce yalvarırsın Cevap nerde bilelim dinlemeden sezinlemek, dokumadan algılamak gibi birçok Sen de dersin alırsın Birlik olup çözelim hissiyatlar duygu sandığına bir bir dizilirler. Biriken bu Öğretir öğren sen de Dört yanlış bir doğruyu


43

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Tut ki ! Murat Karagöz

Ozan Ezgili Kevser Ömer Kuloğlu MEYHANECİ Donat masayı meyhaneci Servisler çift olsun Bakma yalnız olduğuma Hayali hep karşımda Belki son kez olacağız başbaşa Dökeceğim tüm dertlerimi ortaya Meze niyetine İçeceğim bu gece Körkütük sarhoş olayım diye Koy bir plak hüzzam olsun Alsın beni benden Götürsün maziye Geçeyim kendimden Vursun mızrap Yüreğimin bam teline Öyle şaşkın bakma yüzüme Ben ne veliyim ne deliyim Bu gece çok efkârlıyım Meyhaneci Aşk kurşunu ile vuruldum Ah yürekten yaralıyım Yoruldum meyhaneci yoruldum Ne aşkın tadı kaldı hevesimde Ne hayat soluğu nefesimde Yaşayan ölü gibiyim şimdi Yorma be meyhaneci sende Donat şu masayı tez elden Kaybedecek nem kaldı ki Ha ayık ha sarhoşum Ne fark eder meyhaneci Ben dertlerimle kafayı bulmuşum Aldırma yanağımdan Süzülen damlalara Donat masayı bırak beni bana Sevdamla baş başa kalayım Kuloğlu’yum çıkmazlardayım

MiŞ Elinden öptüğüm yüce büyükler Derdimize deva bulacaklarmış Dilerim bulurlar hafifler yükler Onlar da bu yükten alacaklarmış Açılacak hasta hane kapısı Değişecek soğuk soğuk yapısı Verilecek fakir halka tapusu Bu ikrara sadık kalacaklarmış Durulacak sular gözler gülecek Pazarda çarşıda fiyat inecek Enflasyon da köşe bucak sinecek Bizi mutluluğa salacaklarmış El uzatacaklar gariban kula Paydos dedirtecek yamalı çula Çocuklar sınavsız yüksekokula Hem parasız pulsuz dalacaklarmış Böyle yazıyor hep gazete dergi Kalkacak omuzda şu ağır vergi Konuşan dillerde ne güzel sergi Oluşup cümbüşler çalacaklarmış Ezgili der rüyam gerçek olursa Hak adalet bir gün yerin bulursa Gönüllere sevgi barış dolarsa İnsanlar çok mutlu olacaklarmış

Tut ki gecenin koynunda şiirler. Uzanıversen dizilecek bir bir. Tutuluyor dilin, ve susuyorsun aşka. Tanrım bu ne karmaşa. İbadetin en koyusu başlamış. Dua'n olmuş. Harabi hallerdesin, şimal dikilmiş. Başında ezber nakaratlar. Oğlum dur bi hele demişsin kendine. Bakarım ben başımın çaresine. Bir kez olsun sahip çık, akıllanmayan şu zavallı gönlüne. Tekdir ile uslanmamış, almış başını gitmiş. Bir bakışa secde edip, gecenin koynuna yatmış. Şiirden dönmüş yüreğin. Kimse bilmemiş. Çaresiz sığınmışsın. Uçarı bir kaç mısraya. Olmamış, kaymış şimal. Ya destur, hay hüda. Tutmayınca uyku, düşmüşsün bir kuyuya. Biraz edgar, azcık yücel. Sövmüş dilin kendine. Kaldıramamışsın, çekip vurmuşsun gölgeni. Yatmış olmak yetmezken kırkbir yıl, yardan yemişsin müebbedi.

Şiirimi bir kadına yazdım gözlerini okuyup yüz hatlarını çizdim alnındaki çizgileri kağıtlara indirdim mahsun çocukluğunu yaşayamadığı heveslerini yalnızlığını koruduğunu gördüm, okudum, çizdim

uzağındaki sevgileri yakınındaki dertleri toprağa yan bakan gözleri yanaklardaki yaşları gördüm kelimelerimle şiirler ördüm

ben dizelerimi bir kadına gönderdim o sustu ben sustum kalemim yazdı ne yardım edebildim ne derdine sessiz çığlıklarını duydum geceleri yıldızlarla dertleştiği girebildim sabaha uyanmak istemeyişini ben yazdım o okudu şiir kahroldu mutluluğa hasretini hissettim Meliha Gökçe


44

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Ölü Ozanlar Derneği 27 Nisan 2016 20:30 Yunus Emre Kültür Merkezi Müşfik Kenter Sahnesi, İstanbul Hakan Altıner'in yönettiği "Ölü Ozanlar Derneği", 27 Nisan'da Yunus Emre Kültür Merkezi'nde sahneleniyor. "Ergenlik çağındaki birkaç gencin aşırı disiplinli bir yatılı okulda geçen bu hikayesinde, okul ve aileler tarafından üstlerine yüklenen başarılı olma sorumluluğu, ailelerinin onlar için seçtiği geleceği yaşamakla kendi istediklerini yapabilmenin önündeki engeller ve bunlarla başa çıkma yöntemleri anlatılıyor. Okula yeni atanan John Keating, önlerine yeni bakış açıları sunarak, şiir dünyasına girmelerini, günü en iyi şekilde değerlendirebilmeleri ve Walt Whitman'ın dediği gibi hayata "kendi dizeleri ile katılabilmeleri" için farkındalıklarını artırmaya çalışmaktadır." Ölü Ozanlar Derneği, N.H. Kleinbaum'un roman olarak yazdığı ve Gökçe Biçer tarafından tiyatro oyunu haline getirilen bir klasik eserdir. Bu eserde Can Gürzap Edebiyat Öğretmeni John Keating karakterini canlandırıyor. Oyuncular: Tayfun Yılmaz, Sadi Özen, Efe Yeşilay, Metin Hasgül, Berkay Şanveren, Can Türkdoğan, Emre Çoldur, Mekin Sezer, Enes Daniş, Onur Yaldız, Alev Sezer, Gökhan Dost, Hande Djavadi, İrem Uğural, Banu Batur Yönetmen: Hakan Altıner Yönetmen Yardımcısı: Damla Cercisioğlu Dekor ve Kostüm Tasarımı: Tülin Pural Ses ve Işık Tasarımcısı: Özgür Kaan Pural


45

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Kardelen Sanat

Bir Delinin Hatıra Defteri 27 Nisan 2016 20:30 Yunus Emre Kültür Merkezi Müşfik Kenter Sahnesi, İstanbul "Bir Delinin Hatıra Defteri", 27 Nisan'da Yunus Emre Kültür Merkezi'nde tiyatroseverlerle buluşacak. Nikolay Gogol'un en sevilen öykülerinden olan bir Delinin Hatıra Defteri 1965 yılında sahneye uyarlanmış ve ülkemizde ilk tek kişilik oyun olarak Genco Erkal tarafından Ankara Sanat Tiyatrosu'nda oynanmıştı. Yıllar boyunca sanatçı aynı eseri üç kez, üç değişik yorumla sahneledi. Şimdiki yapım oyunun 50. yıl kutlaması olarak gündeme geliyor. Gogol'un toplumsal kara mizah başyapıtı bir kez daha güldürürken içimizi acıtacak. Yazan: Nikolay Gogol Türkçesi: Coşkun Tunçtan Uyarlayan-YönetenOynayan: Genco Erkal Müzik: Mete Sakpınar Sahne Tasarımı: Duygu Sağıroğlu Giysi: Özlem Kaya Fotoğraf: Vedat Açıkalın

26 Nisan 2016 20:30 Yunus Emre Kültür Merkezi Müşfik Kenter Sahnesi, İstanbul Yazan: Jordi Galceran- Çeviren: Deniz Yıldız Yöneten: İskender Altın Oyuncular: Güven Kıraç, Emre Karayel Güven Kıraç ve Emre Karayel tiyatro sahnesinde buluşuyor! Türkiye'nin en köklü özel tiyatrolarından biri olan Ankara Sanat Tiyatrosu ve Aysa Prodüksiyon'un birlikte sahneye koyduğu oyun; toplumsal borç batağıyla çevrelenmiş, özgün, dinamik, çılgınca olaylarla bezeli bir komedi... Ünlü oyuncular Güven Kıraç ve Emre Karayel, "Kredi" adlı tiyatro oyunu ile aynı sahneyi paylaşacaklar! Uzun bir aradan sonra tiyatro sahnelerine dönen usta oyuncu Güven Kıraç ile başarılı oyuncu Emre Karayel'i bir araya getiren "Kredi"; izleyicilerini hem güldürmeye hem de düşündürmeye hazırlanıyor.

Kredi


46

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Tam Olarak Öyle Değilse Bile, Ona Benzerdir Bence… “Önyargıları parçalamak, atomu parçalamaktan o galiba! Acılar daha ziyade, çünkü kederli olaylar uzun süre etkisini sürdürüyor üstümüzde. Mutluluğu çabuk zordur…” (Albert Einstein) atlatıyoruz da, acılara daldığımız zaman günlerce, “Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin aylarca, bazen yıllarca çıkmamayı kendimize mükafat gibi sunuyoruz ve hiç gocunmuyoruz bundan. Evet, anladığı kadardır.” (Mevlana) geçmiş deyip sıyrılmak işin kolay yanı aslında. Geçmiş Beni bir tek sen anladın. Sen de yanlış anladın..’ (Georg ama, geçmiş ne? Nedir geçmiş? Geçmiş tek başına mı bizi bu saçmalık boyutunda önyargılı yapıyor sizce? Friedrich Wilhelm Hegel) Geçmişin kabahati değil! Tek kabahatli biziz aslında. Çünkü herkes kendi hayatından sorumludur ve kim Annelerin ninnilerinden nasıl bir hayat yaşamak istiyorsa kendisi seçer diye de spikerin okuduğu habere kadar, bir gerçeklik var! İnsanlara olan hesapsız kitapsız yürekte, kitapta ve sokakta yenebilmek yalanı, güven belki de bizi bugünkü önyargılara sevk ediyor ve anlamak, sevgilim, o, bir müthiş bahtiyarlık, anlamak gideni ve gelmekte olanı. (Nâzım Hikmet Ran) iflah olmuyoruz belli bir noktadan sonra! Allah aşkına şöyle kendinize uzaktan bakmayı deneyin, ciddi ciddi Şöyle etrafınıza bakın, insanların birbirlerine hep kendinizi ortaya koyun ve birkaç gün birkaç saat, birkaç önyargılarla yaklaştıklarını göreceksiniz. Ne dakika seyredin kendiniz fırsat buldukça. Ne kalacak söylerseniz söyleyin, kafalarındaki önyargılarından elinizde, ne göreceksiniz kendinize dair, iyice bir etüt edin. Göreceksiniz ki, geçmiş dediğiniz sıyrılıp sizin ne anlatmak istediğinizle o olgu sizi bugünlere getiren o ilgilenmediklerini göreceksiniz.. O an zamansal kavram ve hep suçladığınız hangi düşünce kalıbı içerisindeyseler ne varsa, kendinizden başka bir şey oradan alıp, anlamlandırmaya değil! Biziz hayatımızı berbat eden ve çalışacaklardır, sizin söylediklerinizi. yine biziz hayatı kendimize zindan Kaldı ki bunu sadece dışımızdaki eden. Bir ikinci insan değil yani! insanlar için söylemeyelim. Zira Öncelikli olarak biz kendimize kendimize haksızlık etmiş oluruz, güvenmiyoruz. Öncelikli olarak biz toplumun bir ferdi olduğumuz gerçeğini kendimize karşı önyargılıyız, hangi gözardı etmeden bizim de önyargılarımız olaya ne gibi bir tepki vereceğimizi olduğunu unutmayalım her şeyden önce. kestiremiyoruz çoğu zaman! Yani bu Benim burada onlar ve biz diye bende böyleyse mutlaka sizde de vurguladığım “biziz” yani bu yazıyı böyledir. Sizde değilse bile, yakın okumak için vaktini ayıranlar, çünkü çevrenizde birilerinde bu mutlaka eğer ki bu yazıya vakit ayırıp böyledir. Böyle olmak zorundadır. okuyorsanız, yakından tanışıyoruzdur sizle, bir kere bile oturup kahve içmemiş olabiliriz, ama Zorundadır diyorum, çünkü bu içinde bulunduğumuz yakın akraba olma ihtimalimiz bile var.. O kadar yakın toplumun ortak kaderi, bize böyle olmayı sistematik bir hissediyorum kendimi size karşı, şuan daha da bi içim şekilde öğrettiler. Bilinçli şizofrenler, paranoyaklar ve kabardı, sarılasım geldi hatta. Neyse tamam, onlar sanırım direkt manyaklar olarak çıktık su yüzüne. dediklerime gelelim, işte onlar değil bu yazıyı kapı zili Başka bir izahatı yok bugün içinde bulunduğumuz okumaya üşenenleri kastediyorum. Aslına bakarsanız, saçmalıkların! Hepimiz süper manyak insanlar olduk! onlar hakkında konuşmaya, yazmaya değmez, ama İnsan diyorum, belli bir olguyu tespit etmeye olsun ötekiler olarak onları ittirmek benim değil onların çalıştığımdan mütevellit yoksa insanlığımız falan tercihi. Her zaman söylüyorum yine aklıma geldi, Murat kalmadı! Robottan farkımız varsa da, hayvandan bir Menteş diyor ya hani; “Kitap okumayan adama saygı farkımız yok yahut bitmek üzereyle, kalmadı arasında gösteririm ama, saygı duymam” olayım bu sanırım be bir yerlerdeyiz. Hani tanıdıklara sakladığımız kadarıyla nim de… Bir de üstüne üstlük çok büyük nane yiyormuş varsa vardır biraz. Kalmadı deyince, hiç mi kalmadı gibi abuk bir soruyla karşılaşma ihtimalimiz çok yüksek, gibi kitap okuyan insanları küçük görür bu tipler.. Neyse konuyu dağıtmayalım, anlatmak istediğim onun için açıklama yapmak zorunda hissediyorum mevzu bu değil, kim nerede durmak istiyorsa buyursun kendimi. Saçma sapan saçmalıyorum. Bizim kendimize faydamız yok farkında mısınız? Kendi dursun. Olanı olduğu yerde kabul edelim.. İnsanlar neden önyargılıdırlar düşündünüz mü hiç? yaramıza merhem olmaya çalışmıyoruz, ama Nedir bizi olaylara önyargıyla yaklaşmaya sevk eden? maskelerimiz hazır ve kim bizden bir yardım talep etse Geçmiş olabilir mi? Aslında bir nebze evet, geçmişte hemen o yardım esnasında ihtiyacımız olan olan olaylar örgüsü bizi önyargılı yapıyor sanırım. maskemizi takıp koşarak gidiyoruz. Kendimizden Geçmiş dediğimiz ne varsa, bugünkü bizi şekillendiren haberimiz yok oysa!

Osman Coşkun


47

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Nisan 2016

Kardelen Sanat

Türk edebiyatının usta kalemlerinden birine daha veda ettik...

Ahmet Oktay hayata veda etti Eserlerinde soyadını kullanmayarak Ahmet Oktay adıyla im deki Semender” kitabıyla Necatigil Şiir Ödülü’ne, za atan yazar, özellikle şiirleriyle tanınan ve toplumcu gerçek “Ağıtlar ve Övgüler” kitabıyla 2002’de Altın Porta çi bir yaklaşımla eserler üreten biriydi. 1987 yılında “Yol Üstün kal Şiir Ödülü’ne değer görülmüştü. Ahmet Oktay aynı zamanda Yeditepe Şiir Armağanı (1965), Tür kiye Yazarlar Birliği Yılın Şairi Ödülü ve Gazeteci ler Cemiyeti Burhan Felek Onur Ödülü’nün sahibiy di. Ahmet Oktay, 1933 yılında Ankara’da doğdu. Yaz maya ortaokul sıralarında başladı. İlk şiiri, 19491989-2002 yılları arasında 1950 yılları arasında Gerçek dergisinde yayımlan 13 yıl boyunca kesintisiz yayın lanan “Bizimkiler” isimli yerli di dı. Öğrenimini lisede yarım bırakarak çalışmaya zinin unutulmaz oyuncuların başladı. Ahmet Oktay, 1950’li yıllarda Mavi Hareketi için dan olan Savaş Yurttaş’ı kay de yer aldı ve aynı adlı dergide yazıları ve şiirleriyle bedeli 14 yıl oldu. Yengeç lakaplı Halil'in etkin bir rol oynadı. 1961 yılında Yeni İstanbul gaze kayınbiraderi rolünde olan Sa tesinin Ankara bürosunda “parlamento muhabiri” vaş Yurttaş’ın oynadığı “Bizim olarak profesyonel gazeteciliğe başladı. Çeşitli ga kiler” isimli dizi hayatımıza öy zetelerde ve TRT Haber Merkezi’nde muhabirlik, le bir girmişti ki, şimdiki diziler haber müdürlüğü yaptıktan sonra 1982’de TRT’ le kıyasladığımız zaman senar den emekli oldu. Bir süre daha Milliyet gazetesinde yolarında aile yapılarının farkı çalışmaya devam eden Oktay, 1993 yılında göre nı görüyoruz. 58 yaşında kaybettiğimiz vinden ayrılarak kendini tümüyle yazmaya verdi. usta oyuncu Savaş Yurttaş, a Başlangıçta yazdığı şiirlerle Ahmed Arif şiirinden et dını ilk olarak 1970’li yıllarda kilendiği izlenimini verirken, 1960’lardan sonra top TRT’nin "5 Dakika" adlı dizisin lumcu gerçekçi bir yaklaşımla İkinci Yeni’ye doğru deki "Kavruk Hasan" tipleme yöneldi. Şiirlerinde destansı bir söyleyiş kullandı, siyle duyurmuştu. zengin sözcük dağarcığı ile kendini hemen belli 1944 yılında Kayseri’nin Pı eden bir tarzla şiirler yazdı.

14 yıl önce kaybettiğimiz bir usta

Savaş Yurttaş

narbaşı ilçesinde doğan sanat çı tiyatroya, üniversite yılların da İstanbul Üniversitesi Gençlik Tiyatrosu’nda, Sermet Çağan’ın “Ayak Bacak Fabrikası” adlı oyunu ile başladı, daha sonra Ulvi Uras Tiyatrosu, Türk Öğretmenler Sendikası Tiyatrosu, Ankara Halk Oyuncuları, Ankara Sanat Tiyatrosu, Ankara Birlik Tiyatrosu ve Ankara Ekin Tiyatrosu’nda çalıştı. TRT’de yayınlanan “Bizimkiler”, “5 Dakika”, “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz”, “Yazlıkçılar” ve “Oğlum Adam Olacak” adlı dizilerde rol alan sanatçı, 1981 yılında sinema yazarlarının “En iyi yardımcı oyuncu ödülüne” layık bulundu. Yurttaş, ayrıca “Sürü”, “Yılanların Öcü”, “72. Koğuş”, “Suçumuz İnsan Olmak”, “Can Şenliği”, “Be bek”, “Güneşe Köprü”, “Yolun Sonundaki Karanlık”, “Biri ve Diğerle ri”, “Ziyaret”, “Sarı Mersedes”, “Kara Kafa” gibi Türk sinema tarihi nin önemli filmlerinde de rol aldı. Ankara Halk O yuncuları Tiyatro su’nda “Devri Süleyman”, “141. Basamak” ve “Te neke”, Ankara Sa nat Tiyatrosu’nda “Durant Bulvarı”, “403. Kilometre”, “Heykel” adlı o yunlardaki rolle riyle tiyatrosever lerin gönlünde taht kurdu.

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU’NUN AYLIK E-DERGİSİDİR YIL: 1 SAYI: 5

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Yusuf Ziya Leblebici YAYIN KURULU Turan Karatepe-Fidan Karakaş Esila Suna - Osman Coşkun Murat Karagöz-Neslihan Yazıcılar

TEMSİLCİLERİMİZ Ankara Çorum İzmir Batman Denizli Konya Bartın Lüleburgaz Samsun

Demet Akyürek Gamze Höcü Songül Aksankur Hülya Çölgeçen Aysel Menteş Fatih Bilici Celalettin Özdede Necla Çetinkaya Sinan Ceylan

Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun ücretsiz aylık dergisidir. Tamamen sanat ve sanat haberlerini içerir, bu amaçla da ücretsizdir. Dergimizde yayınlanan yazılardan yazarların İLETİŞİM kendileri sorumludur. Siyasi, dini ve mezhepsel bir bağı yoktur. Tamamen yusufziyaleblebici@gmail.com https://www.facebook.com/groups/31746001219/ bağımsızdır...


48

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nisan 2016

Nisan’da kaybettiklerimiz 1 Nisan 1918 Nigâr Hanım, Türk şair 1944 ilk tiyatro sanatçılarından

Abdurrahman Palay 15 Nisan 2000 Sinema Oyuncusu Hayati

Hazım Körmükçü 1989 Orhon Murat Arıburnu,Türk

Hamzaoğlu 17 Nisan 1981 Besteci Şekip Ayhan Özışık 18 Nisan 1943 Ses Sanatçısı Hafız Burhan 1988 Şair Oktay Rifat Horozcu 19 Nisan 1982 Şair, öykücü ve oyun yazarı

şair 2012 Sinema oyuncusu Ekrem Bora 2013 Tiyatro, sinema oyuncusu Yaşar Gü 2 Nisan 1948 Yazar Sabahattin Ali 3 Nisan 1992 Necdet Evliyagil, Türk şair 2015 Kayahan 4 Nisan 1992 Muammer Hacıoğlu, Türk şair 7 Nisan 1600 Divan Edebiyatı şairi Baki 1980 Muammer Karaca, Türk tiyatro sanatçısı 2005 Müzisyen Melih Kibar 2008 Perihan Altındağ Sözeri 8 Nisan 1972 Pablo Picasso 2002 Tiyatro sanatçısı Savaş Yurttaş 9 Nisan 2012 Senarist ve oyuncu Meral Okay 10 Nisan 1931Halil Cibran, Lübnan asıllı ABD'li ressam, şair ve filozof 11 Nisan 1980 Yazar Ümit Kaftancıoğlu 13 Nisan 1893 Osmanlı dönemi yazarlarından Muallim Naci 14 Nisan 1930 Rus Yazar Vladimir Mayakovsky 2002 Tiyatro ve sinema oyuncusu, seslendirme sanatçısı

Sabahattin Kudret Aksal 1999 Mizah yazarı ve karikatürist Tekin Aral 20 Nisan 1990 Ressam Şefik Bursalı 2012 Ayten Alpman 21 Nisan 1973 Yazar, Kemal Tahir 22 Nisan 1977Sinema oyuncusu Atıf Kaptan 2013 Sinema Yönetmeni Şahin Gök 23 Nisan 2015 Yönetmen Tolgay Ziyal 26 Nisan 1943 Adile Naşit’in babası Tiyatro oyuncusu Naşit Özcan 1971 Tiyatro sanatçısı Celal Sururi 27 Nisan 1977 Tiyatro sanatçısı ve oyun yazarı Güner Sümer. 1981 Besteci ve ses sanatçısı Münir Nurettin Selçuk 1997Besteci Arif Sami Toker. 28 Nisan 1976 Tiyatro oyuncusu Muammer Karaca 29 Nisan 1979 Muhsin Ertuğrul 30 Nisan 1992 Ressam Burhan Uygur Safiye Ayla


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.