Kardelen Sanat Mayıs Sayısı - 2016

Page 1

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU’NUN AYLIK ÜCRETSİZ E-DERGİSİDİR YIL: 1 SAYI: 6 MAYIS 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Behramoğlu’nun heykeli dikildi Beşiktaş Belediyesi, şiirleriyle yaşadığı döneme tanıklık eden usta şair Ataol Behramoğlu’nun heykelini Şairler Sofası Sofası Parkı’na dikti... HABERİ 4. SF.

“Dünya Dans Günü” Dünya Dans Günü nedeniyle Avcılar Belediyesi’nin düzenlediği gösteri coşkuyla izlendi. HABERİ 6.7 SF.

Ressam Celalettin Tandoğdu:

“Şöhret ve para dengeyi bozuyor”

Perihan KOCA - Bu ay ki sayımızda sizlerle bu luşturmak üzere Gürcü Sanat Evi’ni ziyaret ettik ve sanatın sadece resim ile değil, müzik, dans ve sanat etkin likleriyle de icra edilen sanatın buluşma noktası olan bir mekan olduğunu gördük. Sanat Yönetmeni Celalettin Tandoğdu HABERİ 27-28. SF. ile kısa bir sanat söyleşisi yaptık.


2

Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Leyla Gencer Opera ve Kültür Merkezi yankılandı...

“Unutulmaz Sesler” Popsav’ın düzenlediği “Hey

sunuculuğunu Halk Müziği

Gidi Günler” isimli konserin 2. si Bakırköy Leyla

Sanatçısı EkremAtaer yaptı. Yoğun bir ilginin gözlendiği

Gencer Opera ve Kültür

konserde Bilgen Bengü, Coşkun

Merkezinde sahnelendi. 'Hey Gidi Günler' projesiyle

Demir, Ercan Turgut, Ersan

daha 60-70 ve 80 döneminin

Kartal, Metin Ersoy, Nur Yoldaş,

unutulmaz pop müzik

Rana ve Selçuk Alagöz, Sevda

sanatçılarıyla nostalji ve eğlence

Karaca, Tülay Özer ve Yeşim’e

dolu bir gece yaşatan POPSAV

sahnede Baha Boduroğlu

(Popüler Müzik Sanatı Vakfı) bir döneme damgasını vuran,

Orkestrası eşlik etti. Edinilen bilgiye göre,

özellikle orta kuşağın ve üzerinin

konserden elde edilen gelir

çok iyi bildiği şarkıları ve

POPSAV ın kuracağı 'Müzik

sanatçıları halkla buluşturdu. Unutulmaz seslerinin

Akademisi' ve “Türkiye 1.

yankılanandığı konserin

olarak aktarılacak.

Erdura, Güzin ile Baha, Kaan

Müzik Kurultayı”na kaynak

Tüzyeksav sergisi beğenildi Türkiye üstün zekalılar ve üstün yetenekliler E. K. S. Vakıf okulu öğrencilerinin yaptığı akrilik, mozaik, kolaj, ebru ve resimler Nazım Hikmet Kültür Merkezi Hikmet Çetinkaya Sergi Salonu’nda görücüye çıktı. Ankara Batıkent’te bulunan üstün zekalı ve üstün yeteneklilere eğitim veren Tüzyeksav Koleji öğrencilerinin yaptığı eserler ziyaretçiler tarafından beğenildi. Öğrencilerin çalıştığı 60 eser büyük beğeni topladı ve bir günlük sergiyle sona erdi. Serginin açılışını Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar ve Prof. Dr. Ayşegül Ataman yaptılar.

Görsel Sanatlar Öğretmeni Merve Kuşçu Ertek öğrencileriyle...


Mayıs 2016

3

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Cahit Berkay’ın 50. Sanat Yılı Bir döneme damgasını vuran efsane müzik grubu Moğollar ’ın kurucu isimlerinden, besteleri ve yaptığı film müzikleriyle adından söz ettiren Cahit Berkay, 50’nci sanat yılı nedeniyle Beylikdüzü'nde konser verdi. Sevenleri, Beylikdüzü Kültür Merkezi’nde sahneye çıkan Cahit Berkay’ı yalnız bırakmadı. Cahit Berkay’ın biyografisi, müziklerini yaptığı filmlerin afişleri ve çocukluğundan günümüze fotoğraflarının yer aldığı sergi de konukların ilgisini çekti. Türk Sineması’nın klasik yapıtları arasında gösterilen ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’, ‘Bodrum Hakimi’, ‘Devlerin

Aşkı’, ‘Çiçek Abbas’, ‘Dila Hatun’, ‘Çöpçüler Kralı’ gibi 200’e yakın filmin müziğini yapan 70 yaşındaki Cahit Berkay, Cem Karaca’nın oğlu Emrah Karaca ile birlikte sevilen şarkılarını seslendirdi. Öykü Cengiz’in sunduğu konserde Cem Öget’in yönetimindeki orkestra Cahit Berkay ile birlikte Moğollar, Cem Karaca ve Barış Manço’dan şarkılarını seslendirdi. Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve diğer konuklar Cahit Berkay’ı ayakta alkışladı. Başkan İmamoğlu Berkay’a teşekkür plaketi verirken, “Sen yine üret usta, daha uzun yıllar sanat dünyamıza unutulmaz eserler kazandır, daha nice yıllara” dedi.

Bahar Konseri’nde Yeşilçam Müzikleri Bağcılar Halk Eğitimi TSM Korosu “Bahar Konseri”

Şef Ali Eser

müziklerini seslendirecek. 50 kişilik koronun Bağcılar

düzenledi. Ali Eser’in şefliğindeki TSM

Kültür Merkezi’ndeki

Korosu, bu konserde Yeşilçam

saat 20.00'de başlayacak.

Bahar

Konseri 10 Mayıs Salı akşamı


4

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

Ataol Behramoğlu Heykeli Açıldı...

Beşiktaş Belediyesi, şiirleriyle yaşadığı döneme tanıklık eden usta şair Ataol Behramoğlu'nun heykelini Beşiktaş'a dikti. Şairler Sofası Parkı'nda yapılan açılış törenine Beşiktaş Belediye Başkanı Av. Murat Hazinedar, Ataol Behramoğlu, heykeltıraşlar Ali Yaldır, Zafer Dağdeviren, Derya Ersoy, şiirseverler, Behramoğlu'nun dostları ve çok sayıda vatandaş katıldı. Açılış töreni, yönetmenliğini gazeteci Nebil Özgentürk'ün yaptığı Ataol Behramoğlu'nu anlatan belgesel ile başladı. Şairin birçok sanatçı tarafından bestelenen şiirleri, açılış törenine katılan sanatçılar ve vatandaşlar tarafından hep bir ağızdan söylendi. Şair Behramoğlu'nun konuşma yaptığı sırada kürsüye giderek imza yarışına giren çocuklar ise renkli görüntüler oluşturdu. Törende konuşma yapan Beşiktaş Belediye BaşkanıAv. Mu at Hazinedar, "Ataol Behramoğlu'na şairi azam olarak bir sıfat daha ekledik. Yaşadıklarını hayatın her alanından o kadar güzel aktardı ki bize, hepimizin hayatında izler bıraktı. Son dönemde yaşayan şairler arasında öne çıkan çok önemli bir isim, burası şairler sofası ve zengin şiirlerle burada buluşmaya devam edeceğiz. Heykeli dikilecek adamlar vardır. Bu deyimi en iyi hak edenlerden bir tanesi de Ataol Behramoğlu'dur." dedi. Ataol Behramoğlu, heykelinin dikilmesi ile ilgili yaşadığı

mutluluğu dile getirerek, "Başkanımız Murat Hazinedar bir şiir adamı, bir gönül adamı ve dünyanın bana göre en zor işini yapıyor. Bana sorsalardı belediye başkanı mı olmak istersin, sıradan bir işçi mi diye. Ben başkan olmayayım da ne olacaksam olayım derdim. Çünkü, ne yaparsanız yapın kimseye yaranamazsınız, biri kızar başkaları da sever. Sevgili başkanın gece gündüz çalıştığına ben tanığım. Herkesi memnun etmek kolay değil. Asıl kimliği bence yaratıcı, duygulu, içten bir insan ve çabalasa şair bile olabilirdi. Ben belediye başkanı olamazdım ama Murat Başkan şair olurdu. Zaten gizli bir şairsin zannediyorum. Bana bu onuru verdiği için Beşiktaş Belediyesi'ne çok teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu. Şairler Sofası Parkı 1990'lı yıllardan bugüne usta şa irlerimizin heykellerine ev sahipliği yapıyor. Behçet Necatigil, Sa bahattin Kudret Aksal, Cahit Sıtkı Tarancı, Oktay Rıfat, Orhan Veli, Neyzen Tev fik, Şair Nigâr, Melih Cevdet Anday, Öz demir Asaf, Cahit Kü lebi, Necati Cumalı bu parkın müdavimleri a rasında yer alıyor. Spor dünyasının duayen ismi Süleyman Se ba'nın heykeli de bu parkın girişinde yer alıyor. Parkın son misafiri ise hey keltıraşlar Ali Yaldır, Zafer Dağdeviren, Derya Ersoy'un yonttuğu Ataol Behra moğlu heykeli...


Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

5

ÖLÜM NE YANA DÜŞER USTA kalan 107 cansız beden ve 500'e Aydın Tonga Geride yakın sakat insan sonrasında hükümet

Üniversite yıllarının ilk dönemleri. Alışma evresini geride bırakmaya çalıştığımız; şehir bize gri yüzüyle hala suratını asarken, fakülte ile güneşin ilk ışıklarını yüzümüzde hissetmeye başladığımız 2000'li yılların son ayları. İşte o soğuk ayların en kekremsi haberini üniversite koridorlarında işitiyoruz: Siyasi suçlardan dolayı cezaevinde olan mahkûmların F tipi olarak adlandırılan cezaevlerine karşı açlık grevi başlattığını duyuruyor televizyonlar, radyolar. Dahası bir süre sonra açlık grevinin süresiz ölüm orucuna dönüştüğünü işitiyoruz.. İçimde derin bir ürperti, sızıyla karışık bir acı ve elbette kaygı, endişe. Kolay değil insanlar bedenlerini ölüme yatırıyor, gün gün dirhem dirhem öleceğini söylüyor size. Eylemin doğruluğu yanlışlığı değil mesele; mesele dünyadan gidecek bir canın bu durumu hepimize duyurarak, hepimizi o acının utancı ile baş başa bırakarak gerçekleştirmesi. Olayı bu haliyle ve insani duyarlılığın gerektirdiği farkındalıkla yaşayan bir ben değilim elbet. Aynı sınıfta olmasa da farklı sınıflarda okuyan ama hayata aynı sınıfın gözünden bakan dostlarla bir araya geliyoruz: “İnsanlar ölüyor, hiç olmazsa buna karşı olduğumuzu bir basın açıklaması ile duyuralım” diyoruz. Önerimiz kısa bir zaman içinde kabul görüyor. Ve basın açıklaması gününü belirliyoruz artık. Bu arada “ölüm orucuna” katılanlar gün geçtikçe büyüyor ve tabi günlerde büyüyor, uzuyor zaman, geçip gidiyor hızlıca. Ülkenin başında ise kendini “demokratik sol” diye tanımlayan Bülent Ecevit var. Adalet Bakanı ise yine anılan “sol” hareketin meşhur ismi Hikmet Sami Türk. Hiç unutmam bir toplantı esnasında Fazıl Say'ın babası değerli müzik tarihçisi Ahmet Say, O'na şöyle seslenmişti: “Elinizde kan var beyefendi, inin o kürsüden.” O ise anılan günlerde şöyle konuşuyordu: “"Kamuoyu ikna edilmeden F tipi cezaevleri açılmayacak". Dediği gibi olmadı tabi; Yaşar Kemal, Oral Çalışlar, Mehmet Bekerağlu, Zülfü Livaneli, Can Dündar, Orhan Pamuk gibi yazar ve aydınların ve dahi yüzbinlerce insanın itirazına rağmen, insanlar ölüm oruçlarında hayatını kaybettiği gibi anılan bakanın da içinde bulunduğu hükümet tarafından yapılan “hayata dönüş operasyonları” ile onlarca insan hayatını kaybetti yine yüzlercesi sakat kaldı.

zaferini ilan etmişti: “Operasyonlar başarıyla amacına ulaştı”. Böylesi “utanç günlerinin” arifesinde karar verdiğimiz basın açıklamasına geri dönersek; sanırım sayımız 50'yi geçmiyordu. Ve olayın “hassasiyetinden” dolayı Üniversitenin polisleri bizim ancak merkezi kantinde açıklama yapabileceğimizi söyledi. Tamam dedik; yerel basın geldi açıklama okunmaya başladı. Durumun vahameti ile başlıyordu basın metni ardından olayın insani yönü öne çıkarılıyor ve F Tip cezaevinin korkunç gerçekliği teşhir ediliyordu. Derken birden kantinde “tekbir sesleri” duymaya başladık, bir grup üzerimize yürüyerek “vatansever” kimlikleri ile bize saldırı girişiminde bulundu; araya polis girdi, bizde basın açıklamamızı sonuna kadar okuduk ve grup halinde dışarı çıkarak sözümüzü noktaladık. Aradan aylar geçti. Bir gün yine arkadaşlarla gündeme dair konuşmak üzere bir araya geldik. Gelen arkadaşlardan bir tanesinin mensup olduğu derginin, benim de yakın durduğum siyasi çevreye yönelik yazılarının yer aldığı sayıları gündeme getirdim o toplantıda ve haliyle dergiye yönelik eleştirileri mi de ifade ettim. Sözünü ettiğim arkadaş ise bana oldukça sert bir çıkışta bulundu. Konu elbet “ölüm oruçları” idi. Sözünü ettiğim arkadaşın dergisi hem dergide bizi yerden yere vuruyor hem de menfur hadise bağlamında yan yana gelmemiz gerektiğini söylüyordu. Bu durumun ben de yarattığı rahatsızlığı ifade ettim ama karşılığında aldığım cevap oldukça nahoş bir tonda oldu. Her neyse cevap değil ama o günden bu yana kendisini hangi siyasi yapı içerisinde tanımlarsa tanımlasın, politik unsurların eleştiriye kapalı yapıları beni hep rahatsız etmiştir. Amacı araçla karıştıran; bilimin ve aklın sınırlarından uzaklaşıp, kendini adeta kutsal bir tekke gibi konumlandıran örgütlenmeler maalesef hep yanı başımızda kalmaya devam ettiler. İçler acısı bir durum.. F tipi cezaevleri mi; elbet açıldı. Hali hazırda F tipi cezaevlerinde yatan binlerce mahkûm var. Dünya çok temiz değil elbet ve bu kirlilikten her kurum her anlayış payını alıyor; aldığı oranda da kirden, pastan yüzü gözükmüyor. Tıpkı F tipi cezaevlerinin geçmişi ve bugünü gibi..


6

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

Avcılar’da dans...

“Dünya Dans Günü” Dünya Dans Günü nedeniyle Avcılar Belediyesi’nin düzenlediği gösteri coşkuyla izlendi. Avcılar Belediyesi’nin düzenlediği Dünya Dans Günü gösterisi büyük beğeni topladı. Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi'nde 15 Nisan'da b a ş l a y ı p 2 8Mayıs'a kadar devam edecek olan " K ü l t ü r S a n a t Gün leri"nde, “Dünya Dans Günü- Dün ya’nın Dansı Gösterisi" 29 Nisan’da yapıldı. Nefes" isimli Semah ile başlayan etkinlik te, "Son Tango', "Ro man Dansı', "Mo dern Dans', "Sirta ki', "Kafkas Oyu nu', "Sarı Zeybek', "Balkan Dansı', "Oryantal', "Ha lay', "Hip Hop', "Horon" ve "Bac hata" sergilendi Yönetmenliğini Eyüp Uzunkaya’ nın yaptığı göste ride dünya dansla rından örnekler sunuldu. Avcılar Belediye Baş

kanı Dr.Handan Toprak Benli bir konuşma yaparak, Dünya Dans Günü’nü kutladı. Toprak, asırlardan bu yana bu topraklarda oynanan oyunlarla kadın ve erkeklerin yan yana, omuz omuza durduğunu söyleyerek kursiyerlere, ve etkinlikte emeği geçenlere teşekkür etti.


Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Uluslararası Dans Günü Dünya Dans Günü veya Uluslararası Dans Günü, Uluslararası Tiyatro Enstitüsü (ITI) ve UNESCO ortağı STK Uluslararası Dans Komitesi tarafından 1982 yılında tanıtıldı ve her yıl 29 Nisan'da kutlanmakta. Tarih, modern balenin yaratıcısı Jean-Georges Noverre (1727-1810)'nin doğum günü anısına ITI Uluslararası Dans Komitesi tarafından belirlendi. Her yıl, olağanüstü bir koreograf veya dansçı dünyada dolaşan bir mesaj vermeleri için davet ediliyor. Bu kişiler Wo r l d D a n c e Alliance ve ITI Uluslararası Dans Komitesi iş birliği ile Uluslararası Dans Günü ku rucu kurumu tarafından seçili yor. "Uluslararası Dans Günü Mesa jı" nın hedefi tüm siyasi, kültürel ve etnik engelleri aşarak ortak dil olan Dans aracılı ğıyla insanları bir araya getirmek, bu sanatın evrenselliği içinde eğlenmek ve kutlamak.

7


8 Kardelen Sanat Yazar Fatma Küçükkabadayı’dan örnek bir davranış... KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mayıs 2016

Engellilere destek Yazar Fatma Küçükkabadayı’dan örnek bir davranış... Yeni çıkardığı “Şimal” isimli kitabının geliriyle, engellilere tekerlekli sandalye gibi ihtiyaçları için katkı sağlayan Küçükkabadayı okurlarından da desteğini almaya başladı. Şimal’ın gelirinin bir kısmıyla engellilere tekerlekli sandalye ve diğer ihti yaçları için destek olma kararını veren Küçükkabadayı açıklamasında, yazım insanı olarak toplumda farkındalık oluşturmayı arzu ettiğini, bu nedenle yeni kitabı Şimal’ın gelirinin bir kısmını engelli okuru ve diğer engellilere tekerlekli sandalye ile diğer ihtiyaçları için ayırma kararı aldığını ifade etti. Bazı işadamları ve okurlarının konuya duyarlılık gösterip destek verdiğinin altını çizen Küçükkabadayı, kitabı maddi kazanç elde etmek için kaleme almadığını vurgulayarak, şunları söyledi: “Kitap geliriyle engellilere katkı sağlama düşüncesi çok geniş bir kesim tarafından ilgiyle karşılandı. Benim desteğim belki çölde bir kum tanesi ama ben bu işin büyüyeceğini düşünüyorum. Yukarıdan salınan kartopu gibi bu yardım hareketinin çığa dönüşmesini umut ediyorum. Umarım çok daha fazla engelliye ulaşırız.” Kitabında herkesin kendin den bir parça bulacağına inan dığını da kaydeden Küçük kabadayı, "Kurgunun sağla mış olduğu inişli çıkışlı, bazen coşkulu, bazen şehvetli, bazen nefret duygusu, bazen aşkın en doruklara çıkmış halleri bazen utanç bazen çaresizlik ve... Yani her hayattan her ruhtan bir kaç parça var yeni kitabım da. Okuyucularımın ne bulaca ğını konusunu onlara bı rakmak istiyorum.. Aşk, iha net, nefret ve adaleti işleyen bir roman da her okurun ken dinden bir şeyler bulabileceği ni düşünüyorum... Çok fazla sır vermemek lazım içerik hakkında" dedi.

Fatma Küçükkabadayı


Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

9

İki Çocuğun Okuma Keyfi… (1) İlkokulda ikinci sınıfa geçtim yaz… (1959) Tepeden tırnağa tatil sevinci içindeyim. Sabahları bahçede toprakla oynamak… Akşamüstleri de annemle Çocuk Parkı'na gitmek… Salıncak, tahterevalli, kaydırak ve kum havuzu… Gazanfer Eryüksel Küçük kovama doldurduğum kumlarla kaleler yapmak. Bir akşam iş dönüşü babam elinde bir kitapla geldi… “Bu kitap bir çocuğun hatıraları… Seveceksin…” dedi. Kitabın adı, “Falaka ve Gecelerim”… Ahmet Rasim diye biri yazmış. Daha sonra diğer kitaplarını okuyup, bestelerini pek seveceğimAhmet Rasim ile böyle tanıştım. Kitabı bitirdiğim günün akşamı babam beni kitaplığa görürdü. Raftan bir kitap aldı. “Bu Ömer Seyfettin… Hikâyeci… Külliyatı nın ilk cildi… Bunu da seveceksin… Artık bana sorma, sırayla diğerlerini okursun…” dedi. Ömer Seyfettin'in hikâyelerini çok sevmiştim. Onu Refik Halit Karay'ın hikâye kitapları izledi. Ama en önemlisi kitaplığı kendimce keşfetmeye başladım. 1960'lı yıllarda Türkiye'de belki de tek ansiklopedi altı ciltlik “Hayat Ansiklopedisi” idi. Hikâye okumaktan yorulunca ansiklo pedinin ciltlerinde gezintiye çıkardım. Ansiklopedik gezilerim hemen her yaz sürdü. İlgi alanım genişledikçe değişik maddeler okur oldum. Beni kitap okuma keyfiyle buluşturan babam bir de Doğan Kardeş adlı dergiye abone etmişti. Her aybaşında postacının yolunu gözler oldum. 65 yaşıma öpücük gönderdiğim şu günlerde hâlâ dergi okuru isem bunu çocukluk çağında edindiğim alışkanlı ğa borçlu olduğumu söylemek isterim. Okuma keyfi tıpkı çalgı eğitimi gibi küçük yaşlarda edinilen bir boyuttur. Doğan Kardeş Dergisi ile aynı adı taşıyan yayınevinin dünya masalları ise ayrı bir zenginlik kaynağım oldu.Ayrıca Eflatun Cem Güney'in yazdığı Türk masallar… Dördüncü sınıfa geçtiğim yaz başında öğretmenim, Naciye Yavuzer, bir kitap listesini defterlerimize yazdırdı. Dördüncü sınıfın tüm kitapları… Tarih, coğrafya, yurttaşlık Bilgisi vb. Her yaz bize iki matematik problem kitabı aldırırdı ayrıca. Yaz boyunca problemleri deftere çözmemizi ister ve okul açıldığında da o defterlere bakardı. Dördüncü sınıfın kitaplarını bir hevesle okudum. En çok ilgimi çeken ise tarih kitabı oldu. Hani çokluk kimselerin pek sevmediği tarih… Aklıma kitaplıkta gördüğüm ciltler geldi. “Mufassal Osmanlı Tarihi”… Altı cilt… Tarih kitabında okuduğum konuları derinle mesine okumaya başladım. Okudukça ilgim ve sevgim arttı tarihe… Okullar açıldığında öğretmenimiz bazı dersleri bizim anlataca ğımızı söyledi. İşte buna çok sevindim. Mufassal Osmanlı Tarihi'n de okuduklarımı sınıfta anlatabilecektim. Ve öyle de oldu. Sınıfta ders anlatmak benim kitle karşısında konuşma özelliğimi geliş tirdi. Tarih derslerinin sınıfta tek anlatıcısı olmuştum. Yine söz istemek için parmak kaldırdığım bir gün öğretmenim, “Hep sen mi anlatacaksın? Başka biri gelsin…” dedi. Tarih anlatacak bir gönüllü çıkmayınca bir öğrenciyi çağırıp ko nuyu anlatmasını istedi. Gelen arkadaş hiç hazırlıklı değildi…

Onu yerine gönderip bir başkasını çağırdı tahtaya… Ama o gelen de öncekinden farklı değildi. Öğretmenimiz hayli kızgın bir sesle, “Allah kahretsin…” dedi, “Gazanfer, gel de şu konuyu doğru dürüst anlat…” İlkbaharda okulun Oruç Gazi İlkokulu) dördüncü ve beşinci sınıfları için Rumeli Hisarı'na bir tarih gezisi düzenlenmişti. İki otobüs dolusu öğrenci ve öğretmenlerimiz… Otobüs yola çıkınca diğer sınıfın öğretmeni öğrencilerden Rumeli Hisarı'nın tarihçesini anlatmasını istedi. Bunun üzerine söze giren öretmenim Naciye Hanım, “Gazanfer, gel anlat…” dedi. Diğer öğretmen, “Seninkiler daha dördüncü sınıf… Ne bilirler?” dediğinde Naciye Hanım, “Senden de iyi bilir…” diyerek beni çağırdı. Rumeli Hisarı'nın Fatih Sultan Mehmet'in Bizans'tan manda derisi büyüklüğünde bir arazi alıp da nasıl Hisar yaptırdığını anlatmaya başladığımda beşinci sınıf öğretmeni şaşkın bir yüzle beni dinliyordu. Babamın kitaplığında bir şey daha keşfetmiştim. Fasiküllerle yayımlanan ve babamın ciltlettiği İstanbul Ansiklopedisi… Babam ansiklopedi yazarı Reşat Ekrem Koçu'nun Vefa Lisesi'nden tarih öğretmeni olduğunu söyledi. İnsanın doğup büyüdüğü kenti semtleri, sokakları, esnafları, sanatçıları, şarkı, türkü ve kantolarıyla tanımanın bir çocuğa ne denli kök boyalar aşıladığını şiirlerimde görmek mutlandırıyor beni. Tıpkı Türk musiki dinlenen bir evde yetişmek gibi…Alt katta oturan Rıfat amcamın uduyla çalıp söylediği şarkılar gibi… Reşat Ekrem Koçu'nun ömrü ve yaşadığı kaynak sıkıntısı ise ansiklopediyi bitirmeye yetmedi. Daha sonra Kültür Bakanlığı ile Tarih Vakfı tarafından “Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi” çıkardı. (1993-1994) Yazının diğer bölümünde ikinci çocuğun, oğlumun okuma keyfi ile buluşmasını anlatacağım. Bu iki çocuğu izlemeye devam edin lütfen. Meraklısı için ek: İstanbul Ansiklopedisi, Reşat Ekrem Koçu tarafından yayımlanan ve tamamlanamayan kültür ansiklopedisi (1944-1973). Yayımcısının özgün üslubuyla yayımlanan ansiklopedi, 1944'te çıkmaya başladı. 1946-47 arasında iki cildi ("Asesbaşı" maddesine kadar) basıldı. İstanbul Ansiklopedisi, kapaklarında belirtilen maddi sıkıntıların iyice artması sonunda, 1088. sayfada, 4. cildin ortalarında "Bahadır Sokağı" maddesi ile 1951 başlarında 34. sayının basımından sonra yayımını durdurdu. Reşat Ekrem Koçu İstanbul Ansiklopedisi'ni yeniden yayımlamaya, bu defa Mehmet Ali Akbay adlı bir tüccarın desteğiyle 1958'de girişti. Daha küçük boyda basılmaya başlanan yeni İstanbul Ansiklopedisi'nin 576 sayfalık ciltler halinde basımı oldukça intizamla yürütülürken, 1970'e doğru ortaklardan Akbay'ın ayrılması ise Ansiklopedi'nin sayılarının basımı ağırlaştı. Nihayet 1973'te çıkan 11. cildinden sonra (son madde "Gökçepınar, Mehmed"), yayımcısının ölümünden (1975) kısa süre önce 173. sayıda ikinci kez son buldu. Ansiklopedi İstanbul'un tarihsel yapılarını, mahallelerini, semtlerini, cadde ve sokaklarını, kentte yaşanmış tarihsel ve güncel çeşitli ilginç olayları, bu olayların kahramanlarını, kentte doğan ya da yaşayan devlet adamı, yazar, bilgin ve şairleri, ilginç tipleri maddeler halinde verir. Geniş bir yazar kadrosunca hazırlanan ansiklopedinin bazı maddeleri imzalıdır ve sonunda bibliyografya verilmiştir. Bir ansiklopedi için oldukça karmaşık sayılabilecek düzenine ve ayrıntılı anlatımına karşın, İstanbul'un tarihine ve kültürüne ilişkin, hiçbir kaynakta yer almayan bilgilerin derlendiği, önemli bir başvuru kaynağıdır.


10 Kardelen Sanat XVI. Direklerarası Ödül Töreninde konuşan Cücenoğlu: KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mayıs 2016

“Bir tek liderimiz var, O da Mustafa Kemal Atatürk...” Direklerarası Seyircileri’ nin oluşturduğu “Halk Jürisi” üyeleri, 2015-2016 Tiyatro Sezonunda İstanbul’da sahneye koyulan oyunları seyrederek; Performans, Tasarım ve Yapımlar kategorilerinde başarılı olarak değerlendirdiği Oyunlar, Oyuncular ve Tiyatrolar belli oldu. Ödülleri Kadıköy Belediyesinin Katkılarıyla 24 Nisan’da Kozyatağı Kültür Merkezinde gerçekleştirilen törende takdim edildi. Yurtdışı Tiyatrolar dalında Bulgaristan Kırcaali Kadriye Latifova Tiyatrosu’nda sahnelenen “Boyacı”,isimli oyunun yazarı Tuncer Cücenoğlu’da ödüle layık görüldü. Cücenoğlu, ödül töreninde yaptığı konuşmayla güne damgasını vurdu. Atatürk ve tiyatroların sağladığı komşu ülke ilişkilerinin önemine değinen Cücenoğlu, çağdaş dünya tiyatrosunun en önemli yazarlarının Bulgarlar olduğunu söyledi. Cücenoğlu, Atatürk’ün Bulgaristan’daki bir anısını anlatarak, “Bizim tek bir liderimiz var, O da Mustafa Kemal Atatürk...” dedi. Tuncer Cücenoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü: “Başbakan, ‘özel tiyatrolara para vereceğiz, sanatçılar buna ne diyorlar’ dedi. Bende şu cevabı verdim, umarım değerlendirirler. 9 milyon değil, 15 milyon da verseniz muhalife vermiyosanız doğru bir iş yapmıyorsunuz. İktidar olarak kendi kontrolünüzdekilere veriyorsanız yanlış bir iş yapıyorsunuz. “ Cücenoğlu, yazarlığın zor bir iş olduğunu ve yazarlara sahip çıkılması gerektiğini söyleyerek konuşmasını tamamladı.


Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

YAŞAMAK VE ÖLMEK... Neslihan Yazıcılar Hayatı hep güzel yanlarıyla görmek isteriz ama gerçeklerden de kaçamayız... Namık Kemal, Rodos'ta mutasarrıf iken, mezarlığın etrafına duvar örülmesi için yardımını ricaya gelenlere şu cevabı verir: __ Ne lüzumu var? İçerdekiler dışarı çıkamaz; dışarıdakilerden içeri girmek isteyen olmaz Hep ölümü korkuyla seyretmişizdir hayatımızda ve düşünmek bile insanların içini ürpertir. Kimine göre bitiş kimine göre başlayıştır ölüm... Dünyaya geldiğimiz andan itibaren bir yandan yaşamaya bir yandan da ölmeye başlarız farkında olmadan... La Rochefaucauld “ güneşle ölüme dik bakılmaz” diye yorumlarken ölümden korkmuyorum diye efelik yapmanın âlemi de yok... Aşırı korkmanın da bir anlamı yok... Belki insanların eşitlendiği tek yer çünkü ölüm ne zengin ne fakir ayırtını yapmadan aynı iştahla yutar hepsini. Mecazi bir benzetmedir ki iyi insanlar öldüklerinde yaşarlar ama kötüler kötülükleriyle birlikte gömülürler... Ne dersiniz? Ama şu gözlemimde vardır ki iyilik tabi ki unutulmaz ama kötülükler asla dersek, nedense insanlar ölen insanların arkasından manevi huzursuzlukları varsa daha çok konuşurlar. Ama iyiliğin anlatımı nedense daha kısa sürer. Büyüklerimizin korkutmasıyla da arkasından konuştuğumuz insan içinde nedense hem şikâyet eder sonrada üzülürüz. Arkasından konuşmayayım diye değil mi? Yaşamı hırslara, arzulara boğmanın bir anlamı yok. Olabildiğince hayatı hiç kaybetmeyecek gibi insanca her an kaybedecek gibide kork madan yaşa mak belki en güzeli... Hele mal, m ü l k

11

için kendini harap eden insanlar yok mu? Asıl şaşırdığım konu bu ve dillerinden düşürmezler mi kim ne götürdü ki oraya biz götüreceğiz demezler mi? Artık takdir sizin... Ölümden delilerle, çocuklar korkmazmış derler! Bence insan beynini kontrol edebildiği sürece ölümün doğallığını kabullenmek zorunda! İçinizden şunu düşünenler olabilir yazmak kolay gerçekle yüz yüze geldiğinizde aynı tepkiyi verebilecek misiniz diye? Bence ölümü korkunç hale getiren yine biz insanoğluyuz, Seneca der ki; ölümün çevresinde koparılan yaygara ölümün kendisinden daha çok korkutur. Seneca öyle güzel ifade etmiş ki asıl olay bunda, ölünün çevresindeki yakınlar olayı daha çok abartırlar. Evet, bende babamı kaybettim ve çocuk yaşımla şu andaki yaşımla da olsa aynı olgunlukla taşıyorum. Bence ölümün anlamı korku değil sevdiğim insanı bir daha görememenin verdiği özlemle inen acı... İnsan canı tatlıdır dikkat edin özellikle yaşlılık sendromuna girenlerin içinde ölüm korkusu daha büyüktür. Yaşamı kimse kaybetmek isteği içinde değildir. Aman âmânda korkmanın bir getirisi yok... Yaşam anlayışı kişiye göre değiştiği için ölüm anlayışı da farklılıklar gösterir. Uzun bir yaşamı kabir azabı gibi yaşamaktansa nefes almak için yaşanıyorsa buna yaşam diyemeyiz. Uzun süren yaşam yaşanmışsa en iyisi, kısa süren ölümse ölümlerin en güzeli olmalı diye düşünüyorum. Hatıraları zaman silerse ölümünden sona erdirmediği hiçbir acı yoktur. Biz ayrılığı yarı ölüme benzetiriz bunun acısını ölüme eşleriz. Ve dikkat edin dilimize öyle yerleşmiştir ki ölüm, farkında olmadan her yerde kullanırız. Hatta güldüğümüz anlarda bile kullanırız ne garip değil mi? Gülmekten öldük, ya da komik olaylarda öldürdün beni, vb. gibi cümleler kurarız. Bir de şu örneğe bakalım “sen ölüyü güldürürsün” tezatlıklarla dolu... Her şeyde olduğu gibi mantık ve kabulleniş diyorum. Ölüm korkulacak bir olgu değil aslında ölümden sonra korkulmalı! Hatta bir web sitesinde gördüm, ölüm gününüz kutlu olsun, birde bununla ilgili bir çalışma bile yapılmış, doğum tarihinizi girip yapılan program neticesinde öleceğiniz tarihi hatta günü ve saati söylüyor. İnsanoğlunun burnunu sokmadığı şey kalmadı zaten olmazsa şaşardım... Kısaca ben ölümü şiirime de tatlı taşımayı yeğledim. Ne deliyim nede çocuk sadece olması gereken olur. Ölümün dini boyutuna girmek istemiyorum bu beni aşar düşüncesiyle yazamıyorum. Hayata hep pozitif bakmayı sevdiğim için ölümün sizdeki ürkütücü yönünü belki aza indirgeye bilir miyim diye düşündüm... Yaşam ve ölümle insan bir bütün. Ölüm korkusuyla geçirilen hayat hayat mı sizce? Son söz olarak “onurlu bir ölüm, onursuz bir yaşamdan iyidir.”Tacitus. Seçim yinede sizin! Şunu da unutmayın ölüm olmasaydı yaşam tüm güzelliğini yitirirdi...


12

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

Kardelen Şiir ve Müzik Grubu Kurucusu

“Belediyeler şov yapacak HÜLYAASLAN-ÖNCE VATAN GAZETESİ Çorum’da dünyaya gelen şairimiz, yurtiçinde ve yurt dışında çeşitli dergi ve gazetelerde yöneticilik yaparak sanatsal faaliyetleriyle ülkemizi yurtdışında temsil etmiş, şiirleri; edebiyat dergileri, gazeteler ve radyolarda yayımlanan şair birçok ödülün sahibidir. “Memleketim, Kan Davası, Kör Olayım, Eğme Başını” adlı eserleri mevcut olup, yazı ve şiirleri Rumence'ye de çevrilmiştir. Radyolarda şiir ve müzik programları hazırlayıp sunarak kültür sanatımıza hizmet etmeye devam eden Yusuf Ziya LEBLEBİCİ en son kurduğu “KARDELEN ŞİİR MÜZİK G R U B U ’ n d a ‘ YA Ş AYA N D E Ğ E R L E R İ M İ Z ’ adlı programla çalışmalarını sürdürmektedir. Hülya ASLAN: Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nu kurmak fikri nerden çıktı? Yu s u f Z i y a L E B L E B İ C İ : “ B i z l e r s ü r e k l i şiirin hak ettiği değeri bulamadığından yakınırız. Dikkat e decek olursak, şiir kitaplarının satış sayısı çok düşüktür. Ya yınevleri bile haklı olarak şiir kitapları basmaya yaklaşmıyor, çünkü okuyan yok! Bizler de dedik ki, “Eğer kitap alıp şiir okumuyorlarsa, bizler ayaklarına gidelim ve şiiri halka ulaştıralım...” Ancak, bunu da müzikle harmanlayıp sunmak ve şiiri o şekilde sevdirmek gerekiyordu. İki kişiyle yola çıktık, şu anda müzisyen ve solistlerimizle birlikte 15 kişi olduk. HülyaASLAN: Peki “Yaşayan Değerlerimiz” Projesi? Yusuf Ziya LEBLEBİCİ: Evet, şiiri halkın ayağına götürmeyi başardık ama, programlarımızda sanat adına eksiklikler hissetmeye başladık. Sahnemizin bir bölümünü “Yaşayan Değerlerimiz”e ayırdık. Sanatının yanında özel yaşamında da halka örnek olan, dik durabilmeyi başarmış sanatçılarımızı konuk alarak “Yaşayan Değerlerimiz” ödülü vermeye başladık. Hem onları onore ettik, hem de halkla daha samimi bir ortamda buluşturduk... Ayla Algan’dan, Müjdat Gezen’e, Özdemir Erdoğan’a kadar bir çok ustamızı “Sanatçıya yaşarken değer verilmeli” düşüncesiyle Yaşayan Değer olarak nitelendirdik. Hülya ASLAN: Yaşayan Değerlerimiz müzik alanındaki isimlerden mi oluşuyor? Yusuf Ziya LEBLEBİCİ: “Hayır, sanata katkı sunanlar

bunlarla sınırlı değil. Yılın ressamı, tiyatrocusu, sinema oyuncusu, şairi gibi sanatın tüm dallarında bahsettiğimiz kriterlere uyan sanatçılarımızı da aynı kategoriye aldık.. Bizim geç farkettiğimiz bir güzellik daha ortaya çıktı. Bazı yaşayan değerlerimiz müziği bırakıp köşelerine çekilmişti. Şu an ise hepsi tekrar müziğin içindeler. Grubumuzun bir özelliği de, sahnemizde şiir yorumlayan ve müzik yapan arkadaşlarımızın başka sanat dallarında da başarılı olmaları. Ses sanatçısı, ressam, tiyatrocu, yazar, sinemacı arkadaşlarımız şiir yorumu yapıyor.’’ Hülya ASLAN- Siz bütün programlarınızı halka açık ve ücretsiz yapıyorsunuz değil mi? Yusuf Ziya LEBLEBİCİ: “Biz bugüne kadar çeşitli il ve ilçelerde 42 program yaptık. Bildiğiniz gibi programlarımız çok kapsamlı ve geniş kadrolu çalışmalar. Yani bir kurum böyle bir çalışma yapmak istese bunun maliyeti 40-50 binlere dayanabilir. Ama biz bedava yapıyoruz. Çünkü üstlendiğimiz misyon bunu gerektiriyor. Ne biz halktan, ne de konuk sanatçılarımız bizden para talep etmiyor. Yani kokteylinden, konserine, hediyelerine, kitaplara kadar her şey ücretsiz. Hülya ASLAN: Belediyeler gibi kurumlardan destek alabiliyor musunuz? Yusuf Ziya LEBLEBİCİ: “Bir kaç belediye dışında destek aldığımız söylenemez. Popüler kültüre, günlük magazin hayatına ve pembe şiirlere karşı olduğumuz, sanatı ve kültürü siyasete alet etmediğimiz için açık kapı bulmakta zorlanıyoruz. Bir pop müzik şarkıcısının sadece bir enstrümancısına ödedikleri paraya ancak denk düşen


Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

13

Şair-Yorumcu Yusuf Ziya Leblebici:

ları sanatçıyı kucaklıyor” Sanatının yanında özel yaşamında da halka örnek olan, dik durabilmeyi başarmış sanatçılarımızı konuk alarak “Yaşayan Değerlerimiz” ödülü vermeye başladık. Hem onları onore ettik, hem de halkla daha samimi bir ortamda buluşturduk... masraflarımızı bile karşılayıp, ülkemizin yetiştirdiği yaşayan değerlerimizi onurlandırmak yerine kendi şovlarını yapabilecekleri şarkıcıları kucaklıyorlar. Onlara binlerce lira akıtırken, bizlerin plaket, afiş vs gibi küçük giderleri- mizi karşılamamaları şurada dursun, boş salon bile vermiyorlar. Avcılar ve Beylikdüzü Belediyeleri bu konuda çok ayrı bir konumda. Yöneticiler, personeli sanatçı kimliği taşıyorlar, bu açıdan da kültürlerine sanatlarına sahip çıkıyorlar. Diğer belediyelere o kadar başvurduğumuz halde ya reddediliyoruz ya da oyalanıyoruz. Ama kültür ve sanat adına “Direnmeye ve başarıya devam!” diyoruz. Halka açık ve ücretsiz olan programlarımız gücümüzün yettiğince devam edecek. Bizim tek kazancımız kültür ve sanat adına yaptığımız çalışmalardır. Bu işi para kazanmak için yapmadığımız gibi, cebimizden harcıyoruz…’’ HülyaASLAN: Yeni çıkan kitabınız? Yusuf Ziya LEBLEBİCİ: “Eğme Başını” isimli yeni kitabım Doğu Kitabevi İştirak Yayınları’ndan çıktı. Sosyal içerikli şiirler ağırlıkta ama, aralarına sevda şiirleri de serpiştirildi. Gösterilen ilgiden memnunum. Böyle giderse sanırım yakında ikinci baskısı da yapılır.’’ Hülya ASLAN: Bir de radyoculuk, seslendirme, yorumculuk, tiyatro ve gazetecilik yönünüz var, bahsedermisiniz? Yusuf Ziya LEBLEBİCİ: “Uzun yıllar radyoculuk yaptım, şimdi zaman bulamıyorum. Tiyatroya gelince bir kaç dizi ve sinema filminde görev aldım. Eğitimini aldım ve devam ettirmedim. Seslendirmeler yaptım. Üç albümde şairlerin şiirlerine ses olmaya çalıştım, bir albümde kendim yaptım. Son olarak da Musa Kaplan’ın yönetmenliğindeki “Devrim Yolcuları” isimli belgesel de seslendirmeye katkı sundum. Gazetecilikte ise; karanlık odadan sayfa sekreterliğine, muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine kadar her kademesinde görev yaptım. Önceden gazetecilik zor bir meslekti, ancak çok onurluydu. Mesela reklam haber yoktu. Cesur ve bağımsız gazeteciler vardı. Şimdi insanlar gazetecilik yaparken korkuyu ön planda tutmaya başladı. Sistem,

Popüler kültüre, günlük magazin hayatına ve pembe şiirlere karşı olduğumuz, sanatı ve kültürü siyasete alet etmediğimiz için açık kapı bulmakta zorlanıyoruz. Sanata ve sanatçıya değer veren bir kaç belediye dışında hiç bir yerden destek alamıyoruz... gazete ve gazeteci sayısını çoğaltarak, bu değerli gazetecileri aralarda kaybetti. Haberi kurmayı bile beceremeyen, gerçek haber dururken yüzeyseli ön plana çıkaran insanlar gazeteci oldu. Yerel ve küçük gazetelerde yaşayabilmek için sırtını dayayacakları yer aramaya başladılar.” HülyaASLAN: Peki sizce siyasetin sanata etkisi? Yusuf Ziya LEBLEBİCİ: “Sanat, siyasetinde üzerinde olan bir değerdir. Tüm siyasiler olumlu ya da olumsuz olarak sanata el atmak isterler. Kimi yıkmaya, kimi de yaşatmaya çalışır. İnsanlar sanatın bir ucundan tutsalar, sanata sahip çıksalar, zaten şikayet ettiğimiz sistemlerin yaşama şansı kalmaz. Onun içinde sanatımıza ve kültürümüze sımsıkı sarılmak zorundayız.” Hülya ASLAN: Yoğun programınız içerisinde bize zaman ayırıp, sorularımıza samimiyetle cevap verdiğiniz için, sanata katkınız için teşekkür ederiz. Yusuf Ziya LEBLEBİCİ: Hülya Hanım bu güzel sohbet için sana ve ÖNCE VATAN ga zetesine sonsuz teşekkür edi yorum.

Yusuf Ziya Leblebici, Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun iki kişiyle başladığı yolculuğuna şu anda 15 kişiyle devam ettiklerini ve Yaşayan Değerlerle bu sayıyı daha da yükselterek program yaptıklarını söyledi...


14

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

Yaşayan Değerlerimiz’de 42. adım atıldı Kardelen Şiir ve Muzik Grubu’nun 42. “Yaşayan Değerlerimiz” programı Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi’nde yapıldı. Şiir ve müzik ağırlıklı olarak hazırlanan programda ödül ve plaketler takdim edilirken, yazarların kitapları da ücretsiz olarak dağıtıldı. Kokteylde, Avcılar Belediye Başkanı Handan Toprak Benli konuklarla tek tek ilgilendi. Yazarların imzaları ve sanatçıların halkla kaynaşmasının ardından programa geçildi. Avcılar Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlenen etkinlik grubun tümünün katılımıyla “Hoş Geldiniz Eranler” türküsüyle başladı. Açış konuşmasını yapan Yusuf Ziya Leblebici, misyonları hakkında bilgi verdikten sonra şiir ve türkülere geçildi. İlk olarak halk müziği dinletisi yapan grup, seslendirdikleri eserlerle konuklara müzik ziyafeti çekti. Aynı zamanda ressam olan Perihan Koca’nın şiir yorumlarının


Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Avcılar Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlenen “Yaşayan Değerlerimiz” Müjdat Gezen ve Tolga Çandar olarak belirlendi. Cavit Murtezaoğlu ve Rezbar Grubu geceye renk kattı... ardından Turan Karatepe de şiirlerini seslendirdi. THM Sanatçısı Özgür Gönül’ün muhteşem performansı göz dolrurken, Gönül’e şiirleriyle katılan Yusuf Ziya Leblebici’nin ardından Aşık Sinem Bacı sahne aldı. Aşık Sinem Bacı, seslendirdiği eserlere halkı da çekerek türkülerini konukların eşliğinde söyledi. Sefer Kocakaya’nın şiirlerinin ardından sahneye çıkan Rezbar Grubu, yeni albümlerinden seçkiler sundular. Sinem ve Caner Çelik türkülerini Cavit Murtezaoğlu sürpriz yaparak sahneye çıktı ve birlikte devam ettiler. Gece plaket töreni ile sona erdi.

15


16

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

Sanata aşık Başkan ve başarılı genç bir Kültür Müdürü...

Sanata kucak açan belediye; Avcılar Avcılar’da kültür sanatsız gün yok !..

Avcılar Belediyesi’nin Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Aykut Arslan, son dört ayda 300'ün üzerinde etkinliğe imza atarak, belediyecilikte bir örnek oldu. Avcılar Belediye Başkanı Dr. Handan Toprak Benli’nin sanata ve sanatçıya verdiği değerin bir göstergesi olan sanatsal etkinliklerin mimarlığını yapan Aykut Arslan, 6 yıl belediyede müfettişlik yaptıktan sonra Kültür Müdürlüğüne getirildi. Son iki yıldır bu görevde bulunan Arslan, çalışmalarıyla kendini farkettirmeyi başardı. İstanbul’da bulunan bir çok belediyenin kapılarını sanata kapattığı veya yandaş programlara yer verdiği şu dönemde, etkinliksiz boş bir günü bile bulunmayan Avcılar Belediyesi, sanatın her dalındaki katkılarını artırarak devam ettiriyor. Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun “Yaşayan Değerlerimiz” Bir çok belediyenin kültür-sanatı görmezden geldiği, programındaki özverili çalışmaları nedeniyle teşekkür plaketi popülerliğe kucak açarak kapitalist kültüre hizmet ettiği şu sunan grup üyeleri, çalışmaları nedeniyle Aykut Arslan’ı tebrik dönemde, Avcılar Belediye Başkanı Dr. Handan Toprak ederken başarı dileklerinde bulundular. Benli, sanata ve sanatçıya desteğini esirgemiyor.


17

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

Amelya Orhan Halis Bahçıvan

YANILDIN SEVDİĞİM Canan MeLis Bayraktar

Şafak Kuş sesleri cıvıltı Boğazın kuytusunda derin Destursuz bir ses Bitişin başlangıç noktası Zaman

Sanıyorsun bu ömür sevginle solar Gönül telim hicazdan makberi çalar Sevmeyi bilmeyeni ömrünce anar Yanıldın be sevdiğim yanıldın işte Gönlümün zindanında sensizde yaşar.

Su patladı Gülkurusu yaprakların üstünde Damla damla sahtiyan Muhabbet kuşu gibi ötüşün ötesi Yol

Bitti haydi git artık düşünme beni.. Ezberim tükendi unuttum bak seni Mısralara saklandı yakmıyor sevgin Yanıldın be sevdiğim yanıldın işte Unutulan dizelerde sevdam yaşar..

Irak diyarların üstünde Mavi bir gülüş Amelya Saçların siyahtan gelme Gözlerin nurdan Sesin Bir şarkının notasıyla Vurur yüreğimin sevgi bağını

Papatya fallarından yarimi sordum Gül bahçende sevdiğim kokunu duydum Kardelenim gönlünde sevdanda dondum Yanıldın be sevdiğim yanıldın işte Kuruyan her gülünde yüreğim yaşar.

Süzülüp Çıktığın yer ada sahili Zaman Tam gecenin ortası Denizlerin oynak kızı Amelya Ağla beni bu gece boğazın sularına Kement atsan Tutabilirmisin ? Uçurtmamım kuyruğunu. Burnum yere düşse Takabilirmisin ? Geri yerine. Özgürlük. Eyy özgürlük. Üryan bedenimin nazlı gülü. Aysel Menteş Koklatır mıyım seni Benden başka ele . Gökteki kuşun kanadında savrulur saçlarım Dalga dalga Denizlerin tuzlu suyunda oynaşır Menevişler Ay dedenin kuyruğunda Salınır beşikler. Özgürlük ... Ey! Özgürlük.

Yollarım sana gitmez dar sokağımsın Kurak yar toprağında susuz bağımsın Sevdamın hançerinde ölgün dağımsın Yanıldın be sevdiğim yanıldın işte Anılar dergahında nefretim yaşar.. Artık düşünmem seni yolcusun bende Yakmaz artık canımı sözün bedende Sevdan üşütmüyor bak aysız gecemde Yanıldın be sevdiğim yanıldın işte Yarınsız gecelerden güneşim doğar..

Kardeşim Mazlum Zengin Güneş battı benzim soldu Yürek yandı köz kardeşim Memlekete, yavşak doldu Bit olmadan, ez kardeşim Şehvet duyar çocuklardan Karış alır, analardan Saraydaki o sultandan Tez zamanda bez kardeşim Yumruk sıkıp, alanlarda Halay çekip meydanlarda Direnerek yarınlarda Düşmanını sez kardeşim Her bir eve ateş düşer Ölüyoruz beşer beşer Nerden geldi belâ bu şer Bu bizlere giz kardeşim Birlik olup çıksak yola Beraberce biz kol kola Dinlenmeden durak mola Ben sen değil biz kardeşim Karanlığa saldıralım Ciğerine daldıralım Uyuyanı kaldıralım Güneş doğar söz kardeşim Mazlum yazar dolu boşa Bunlarla çıkarız başa Aydınlığa koşa koşa Bu kalp size öz kardeşim

Lunaparkta ölür çocuk düşleri Tek günahları salibe gönül vermeleri Üstelik kendileri değil ebeveynleri Tanrı yaratırken tüm dinleri İnsan iradesine bırakmış tercihleri Bombalarla yok ederken o bedenleri Kanatlarından vurulurken barışın güvercinleri Masumların ahı yıkar gökleri Figanları harlar cehennemi ateşleri Ayazı zemherileri Çocuklar çiçekleridir bu yaşlı dünyanın Onların yüzü suyu hürmetine bu yorgun dönüşleri İnanç dediğinde cennet vâdi varsa insan katliyle O allahın gönderdiği din değil Durma, çarçabuk terkeyle...!

Suzan Said


18

Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Melek Dönmez FANİ DÜNYA Dünyanın malına ettim kanaat, Her yaptığım işi sandım zanaat, Süremedim bende bir gün saltanat, Dünya fani elbet giderim bir gün, Adım da defterden silinir gider.. Vuslata ermedim gözlerim ağlar, Yıkılası dağlar yollarım bağlar, Sevdiğim sılada yüreğin dağlar, Dünya fani elbet giderim bir gün, Adım da defterden silinir gider.. Hayallerim soldu havamı aldım, Sevdiğim dön diye haberler saldım, Kendimle baş başa hep yalnız kaldım. Dünya fani elbet giderim bir gün, Adım da defterden silinir gider.. Dünyanın renkleri gözleri boyar, Doymayı bilmeyen acıya doyar, Hesabın bilmezler, herkesi soyar. Dünya fani elbet giderim bir gün, Adım da defterden silinir gider..

Celalettin Özdede CAN OLALIM Kan bizde, Can bizde. Kana susayanlar Saklı içimizde. Bağladılar elimizi Tuttular dilimizi Konuşamaz olduk Ağlattılar hepimizi. Ne doymaz gözleri var Ne masum sözleri var Gözleri dönmüş bunların İnsanı yakan közleri var. Düşmanı dışarıda arama içeride Uzakta değil yanında belki de beride Zaman dostu tanıma zamanı Bir olalım düşman çatlasın geride.

Samim Cebeci

Gelecek... Cehennem olsan da dönsen de küle Irmaklar aksa da yandığın çöle Dünyanın en güzel insanı bile Sana benden sonra yavan gelecek Beddua edipte küçülmem sana Kastım yok Allah'ın verdiği cana Kime yanarsan yan hangi insana Sana benden sonra yavan gelecek Sevilmek değildi sevmekti hüner Yalansa, yüreğin yaşar ve dener Düştüğün her sevda, herkes ve her yer Sana benden sonra yavan gelecek..

Behramoğlu Bartınlılar’ı şiire doyurdu Celalettin Özdede-Ünlü şair Ataol Behra moğlu, Haluk Çetin ile birlikte Bartınlılara şiir ve müzik dolu bir gece yaşattı. Behramoğlu, 20 Nisan’da Bartın Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda şiir ve edebiyat sevdalılarının karşısına çıktı. Ataol Behramoğlu ve Haluk Çetin, Bartınlılara şiir ve müzik bir gece yaşattılar. Bartın Güzel Sanatlar ve Turizm Derneği'nin organizasyonuyla gerçekleştirilen etkinlikte çok sayıda Bartınlı şiir ve müziğe doydu.


Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Hayat Bilgisi Güzel bir kışbahar sabahı. Kışbahar diyorum, çünkü pencereden bakınca güneşin güzelliğine aldanıp bahar sanabilirsiniz… Evden adımını atar atmaz yüzüne çarpan soğuk, mevsimin henüz kış olduğunu öğretiyor. Derse geç kalmamak için koşar adımlarla çıkıyorum okulun Seldagül Öztepe merdivenlerini. Evet, tam zamanında dersteyim. Elimdeki çanta ve kitaplarımı masama bırakıp öğrencilerimle selamlaşıyorum, zemheriye inat en sıcak gülüşümle. Her zaman ki gibi o bitmez tükenmez enerjileriyle bir birlerine anlattıkları söylemleri ben gelince sessizliğe bırakıyor yerini. Hala uykulu çocuklar olduğunu anlayabiliyorum yüzlerinden. Dikkat toplayıcı etkinliklerle uyandırıyorum bir bir küçük yürekleri. Dersimiz Hayat Bilgisi. Konumuz bir gün önceden araştırarak gelmeleri söylenen ''Sağlıklı Beslenme''… Teker teker sabah ne yediklerini soruyorum. Kalabalık bir sınıf olduğu için, sabırla bekliyorlar kendilerine gelecek olan söz hakkını. Bence Hayat Bilgisi dersinin kitabı olması da çok saçma. Öyle ya, herkesin hayatı özel olduğuna göre… .Öğrenciler kendileri oluşturmalı kendi Hayat Bilgisi kitaplarını. Gözlerim bütün öğrencilerimin üzerinde ders sırasında. Hüseyin'in arada bir sıraya eğilip, kitabın arasına başını gömüp, iki eliyle de kitabı kapatması gözümden kaçmıyor tabi ki. Başını kitaptan kaldırırken yüzündeki kocaman gülümsemeyi de görmemek mümkün değil. Hep hayran olmuşumdur onun bu gülümsemesine. Esmer tenine beyaz dişleri, tombul kırmızı yanaklarına bir de gamzeleri eklenince…. Farkettiğimi fark etsin istemiyorum. Sonuna kadar izlemeli, fark ettirmeden anlamalıydım. Sınıfta anlatılanlara katılmıyordu ve dalgın bir yüz ifadesi vardı. Başını kitabın arasına saklayıp doğrulunca gülümsemesi çok sürmeden yerini daldınlığa bırakıyordu. Ne olabilirdi ki kitabın arasında? Belki de parfüm sıkmıştı sayfalara. Çünkü başını kitaptan kaldırırken yüzündeki haz görülmeye değerdi. Yok yok, dokuz yaşındaki bir çocuğun parfümle ne işi olabilirdi ki? Gözlerimi onun üzerinden kaçırıp arada göz ucuyla takip ediyordum. Çok geçmedi zaten o yaş grubunun en çok sevdiği şikayet etme cümleleriyle karşılaştım. “Öğretmenim, Hüseyin kitabının arasındaki bir kadın resmini öpüp saklıyor” dedi sıra arkadaşı. Sınıfta bir kıkırdaşma başladı ki…Dikkatlerini tekrar derse toplamak zamanımı aldı. İçimden ''Belki de sevdiği bir şarkıcının resmidir'' diye geçirdim.Ya da aşık olduğu bir kızın resmi. Zaten kırmızı olan yanakları daha bir al al olmuştu Hüseyin'in… “Hüseyin, Hayat Bilgisi kitabını bana getirir misin oğlum?” dedim dersi bölmeden. Arkadaşları sabah kahvaltısında ne yediklerini anlatmaya devam ederken, O'nu çağırmamın üzerine koltuğunun altına kitabını da alıp yanıma geldi. Hüseyin'i kucağıma alıp önce saçlarını okşadım, sonra ise neyle karşılaşacağımı bilmeden kitabı açtım usulca. Resmin kime

19

ait olduğunu sormama fırsat kalmadan sayfa açılmıştı bile. O küçücük tombul eller, birden resmi kapıp avuçlarında sakladı… Sesi titriyordu… “Annem…” diyebildi kısık bir sesle. İri siyah gözlerinden yuvarlanan yaşlar ,öpülmekten rengi solmuş vesikalık bir resmin üzerine düşüyordu.Ve ben üşüyordum…Ağladığımı görmesinler diye başımı onun kalbinin üzerine yaslayıp sımsıkı sarıldım… Okula başladıkları ilk günden öğrencilerimi daha yakından tanımak adına değişik anketler uyguluyordum. Hatta evlerine gidip yaşama koşullarını gözlerimle görüyorum.Tabi ki Hüseyin'in hayatını da çok yakından tanıyordum. Evet ya, nasıl da aklıma gelmemişti, üç yaşından beri sadece babasıyla yaşadığı. Parçalanmış bir ailenin çocuğuydu… Sadece okulların kapandığı yaz tatillerinde görebiliyordu annesini. Çünkü kendisinden çok uzak bir şehirde yaşıyordu annesi. Babası, oğlunun bakımını üstlendiği için işini bile ona göre programlamıştı. Mükemmel bir babaydı. Ama yetmiyordu. Annenin yerini hiçbir şeyin tutamayacağını o da görüyordu. Kendim bile inanmadan “Tatile çok az kaldı” diye fısıldadım… Hem de, Kızımdan sadece uykuda ayrılırken bile, bir gecede en az iki defa üzerini örttüğümü bile düşünmeden… Fısıldayıverdim işte, Aylardan Şubat ve Haziran'a ne kadar uzun bir zaman dilimi olduğunu düşüncesini öteleyerek… Ah küçüğüm, ne çok acı sığdırmıştın dokuz yaşındaki yüreğine…. Anneniz sabah kahvaltısında neler hazırladı? Banyomuzu yaparken annemizden yardım alırız. Tırnaklarımızı annemize kestirelim. Annemiz önlüğümüzü ütülesin….Annemiz….annemiz…li bu kadar çok cümle kurulurken yüreğimi kanattığınızı hiç göremediniz öğretmenim der gibi bakışlarıyla beni yıkarak sırasına yürüdü… Ah Hayat Bilgisi kitabı…Bütün suç senin! Hüseyin'in hayatına kattığın yokların yetmiyormuş gibi, bir de öğretmenine üzüntüsünü ele verdin!.. Suçlusun Hayat Bilgisi…. SEN İçimde çoğalan bir çığlık sesin … Seni demliyorum sözcüklerimle, Yarım kalan öykülerimin yetim sevdalarında… Seni yazıyorum, İmlası bozuk şiirlerimin dizesi … Aslında en çok da Yitik şehirlerin, Aşk kokan, Ütopik masallarına sitemlerim… Sen, Örülmüş saçlarımda çözemediğim düğüm Sen, Hayatımın senaryosundan çıktığım yanım… İçimde çoğalan bir çığlık sesin… Kekeme türküler söylüyorum, Gecenin karasına… Aslında en çok da Yitik şehirlerin Aşk kokan Ütopik masallarına sitemlerim…. Sen…. Ah sen… Ne çok özlettin …özlendiğini bilmeden…. Ve ne çoktun azımda…. Seldagül Öztepe


20 Kardelen Sanat Uluslararası Günümüz Sanatçıları Modern İfade Projesi Grup Başkanı Tokmakkaya: KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mayıs 2016

“Destek bekliyoruz” Uluslararası Günümüz Sanatçıları Modern İfade Proje Grubu Başkanı Emine Tokmakkaya, Belediyelerin ve diğer kurumların kültür sanata destek vermemelerinden duydukları üzüntüyü dile getirdi. Makedonya, Romanya, Yunanistan, İtalya, Belçika, Kore, Singapur, Malezya, Fas, Bahreyn, Bulgaristan, KKTC, Saraybosna, Kosov Arnavutluk , Çin, Rusya gibi 17 Ülkeden heykeltraşlar, ressamlar, akademisyenler ve bilim sanat komisyonlarının haber beklediğini, ancak destek bulamadıklarını ifade eden Tokmakkaya, Anlık veya küçük etkinliklerin dışındaki projelere sıcak bakılmadığını, ancak kültür ve sanatı paylaşarak, yerel inisiyatifleri ve sanatçı gruplarını destekleyerek, kültürel çeşitliliği ve kültürel hakları vurgulamalarının gerektiğini kaydetti. Uluslararası Günümüz Sanatçıları Modern İfade Projesi hakkında bilgi veren Tokmakkaya, “Projemiz, uluslararası platformda ülkemizi tanıtmamız açısından son derece önemlidir. Kültür Sanat ve Turizm Proje Grubumuz sanatçıları, öncelikle kültür ve sanat emekçilerini ve sosyal

2014 yılında yapılan Projenin afişi...

bilimcileri bir arada düşünüp disiplinler arası ürete bilecekleri bir platform hazırlar. Proje evrensel ve kültürel etkileşim içerisinde sanatla buluşmayı hedeflemektedir. Günümüzde değişen sanat algılarının sanata yansıması ve kendi içinde bilinç düzeyinin açığa çıkarılarak; felsefi ve kuramsal anlamda farkındalık düzeyini açığa çıkarmayı hedeflemektedir. Böylece post modern süreçte eleman oluşumunun yaratıcı ve sanat olma düzeyindeki vurguları açığa çıkaran deneysel bir alan yaratmak amaçlanmaktadır. Bu alan özgür, deneyimsel, sorgulayıcı ve tartışmacı ve disiplinler arası bir etkileşimi içermelidir.” dedi. “Sanatın ve Kültür'ün vizyonu, kültürel çeşitliliğin çatış ma unsuru değil, zenginlik olarak algılandığı, önyargılardan arınmış, farklılıklarla beslenen ve zenginleşen bir toplum ha yalidir.”diyen Tokmakkaya, açıklamasına şöyle devam etti: “Kurum kuruluşların ve belediyelerin özellikle görevleri kültür ve sanatı paylaşarak, yerel inisiyatifleri ve sanatçı gruplarını destekleyerek, kültürel çeşitliliği ve kültürel hakları vurgulamaları gerekiyor. Kültürel çeşitlilik ve kültürel haklar bu çalışma alanının odak noktasını oluştursa da, program kapsamında insan haklarını bir bütün halinde değerlendiren ve gündeme getiren çalışmalara destek verilmesi çok önemlidir. Bu projeler arasında ortaklaşa üretilen dergiler, tiyatro oyunları, fotoğraf projeleri ve daha birçok etkinlik bulunarak katkı sağlamak için pek çok belediyelere başvurduk, kültür müdürleri ile görüşmemiz sonucunda hiçbir olumlu dönüş olmaması bizleri üzmüştür. Belediye başkanları ile belediye içindeki birimlerin birbirlerinden haberdar edilmeyişi anlayışı ile pek çok değerli projeler hayata geçmeyip sumen altı olmaktadır. Uluslararası bölgeler arası işbirliklerini güçlendirerek farklı etnik, dinsel, bölgesel gruplar arasında köprüler kurmayı hedefi ile tüm kamu kurum kuruluş ve sivil toplumlardan projemize ve grubumuza her türlü maddi ve manevi destek bekliyoruz .”


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

Emine Tokmakkaya (Uluslararası Günümüz Sanatçıları Modern İfade Proje Grubu Başkanı) Organizasyon Yönetmeni & Sanatçı ve Sanat Eğitimcisi Nevşehir-Avanos, doğumlu . 1986 Ankara Gazi Üniversitesi Uygulamalı Güzel Sanatlardanu. Resim ve grafik tasarım eğitimini öğretmen olarak sürdürdü. 2011 de 'Uluslararası Çağdaş Sanatçılar Ve Modern İfade Projenin grubu' kuruldu ve PrimoPianoartgallery, İtalya-Lecce ve istanbulda kartal belediyesi ve İtalyan kültür merkezi ile bir dizi gerçekleştirdi. Sanat eserlerinde bilinçsizlik felsefesi ve spirutial görüntüleri ve temaları yeralıyor. Konsept ve gerçeküstü kurgu, gerçeklik ve oyun kontrolsüz doğal bağlantının bir oyun gibi görünmesini sağlı yor. Uluslararası pek çok sergilere,

21

çalıştaylara, sempozyuma katıldı ve eserleri Almanya, İtalya, Yunanistan, Arnavutluk, Kosova, Bulgaristan, Malezya, Hindistan, Romanya, Sırbistan, Saraybosna, Kuzey Kıbrıs, Mısır ,Makedonya gibi pek çok ülkelerde koleksiyonlara girdi.. 'Uluslararası Günümüz Sanatçıları ve Modern ifade proje gru bu' yöneticisi ve ' İnternationalMeeting of Art' Türkiye Temsilci si.


22

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

Büyük Ozan Mahzuni Şerif 1940‘ın başlarında Afşin’in Berçenek Köyünde doğar. 1956 yılında Berçenek’e gelen ilk okuldan mezun oldu. Berçenek’in okulsuz yıllarında, Elbistan’ ın Alembey Köyü’ nde, Lütfü Efendi Medresesinde Kur ‘an eğitimi aldı, eski Türkçe okudu ve yazdı. 1957 yılında Mersin Astsubay Okulu’na gitti. 1960 yılında Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu’nu başarıyla bitirdi. Başarısının gereği Kuleli Askeri Lisesi’ ni aynı yıllarda hak etmesine karşılık, toplumculuğa ve halk edebiyatına gönül verdiği ve Alevi olduğu için ordudan ihraç edildi. Sevip gönül verdiği yoldan giderek, yüzlerce plak ve kaset yaptı. Hakkında yazılan ve yazdığı kitaplar uluslararası edebi tartışmalara konu oldu. 1971 yılında askeri darbeden sonra kurulan Nihat Erim Hükümeti nin Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına kıymasına dayanamayıp yaptığı ‘Erim Erim Eriyesin’ türküsünden dolayı tutuklanıp dört ay cezaya çarptırıldı. Tahliye olur ve yeniden tutuklandı. 1972 de Gaziantep’ deki evi kundaklandı. Ozanmız’ın tüm ödülleri ve arşivinin yandığı söyleniyor. 1973 yılında halkı suça teşvik etmekten tutuklandı. Ankara’da Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılandı. 1962 – 1988 sürecinde defalarca saldırıya uğradı, evi yakıldı, tutuklanır, hapse atıldı, işkencelerde dişleri söküldü. 1989 – 1991 yılları arasında ‘Halk Ozanları Derneği’ genel başkanlığını yaptı. 1998 yılında, 58 kaset sahibi olan Ozanımız, dünyanın yaşayan üç büyük ozanı arasında birinci sırayı aldı. Bir çok yabancı ülkede deyişleri değişik dillerde okundu. Tüm türkülerinin yer aldığı 8 kitabı bulunan Ozanımız‘ın, Bektaşı kültürünün ve Anadolu ezgilerinin dünyaya tanıtılmasında önemli bir yeri var. Mahsuni Şerif, 17 Mayıs 2002'de 62 yaşındayken Almanya’nın Köln kentinde hayata gözlerini yumdu. Ozan’ın mezarı, Hacı Bektaş Veli Külliyesi’nin yakınındaki Çilehane adı verilen bölgede bulunuyor.


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

23

Mahsuni Şerif Kutsal Özlem Sana hasret, sana vurgun gönlümüz, Neredesin mavi gözlüm, Nerde, nerde, nerdesin dost? Bu gemi bu Karadeniz, Sarı saçlım, mavi gözlüm, Nerde, nerde, nerdesin dost?

İşte Gi

diyoru

m İşte gid i Önüm yorum çeşm üze da i siyah ğ ım Serma yem de lar sıralansa da rd Karard ıkça ba imdir servet i htım k aralan m ahım Ararım izini Dolmabahçe'den, Haydi s a da do Bir daha dönmez mi bu yola giden? D ost ben laşalım yüce İçimde sen, gözümde sen Ötmek i bıraktı ah dağlarda i Sarı saçlım, mavi gözlüm Ayağım istiyorum vir le zarda a a cenn Nerde, nerde, nerdesin dost? et kira n bağlarda lansa d a Kurban olam yürüdüğün yollara, Bağladım canımı S e n Kara peçe yakışmıyor kullara, zülf ben Güldü i bıraktın eli ün teline Uyan bak bizim hallara, n n Merva Mahzuni'nin dilinde Sarı saçlım, mavi gözlüm, n'ın eli nde pa berbat halin Nerde, nerde, nerdesin dost? relense e Bana Yücelerden Seyreden Dilber de Siyah Kipriklerin Ok Mu Cananım Bulutlar terinden, dağlar kokundan, İnsaf Et Yüzünü Yüzüme Dönder Sarhoştur sevdiğim Mahzuni bundan, Izdırabın Sonu Yok Mu Cananım. Bir daha gel, gel Samsun’dan, Sarı saçlım, mavi gözlüm Gönül Sevdi Benim Günahım Nedir Nerde, nerde, nerdesin dost? Yandım Hasretine Bunca Senedir Sarı Saçlım Mavi Gözlüm Mecnunun Derdinden Derdim Fenadır Nerde Nerde Nerdesin Dost Izdırabın Sonu Yok Mu Cananım. Köşkün sarayın yıkılsın Erim erim eriyesin Umudun suya dökülsün Erim erim eriyesin Çölden çöle sürünesin Musa isen Turi Sinan Hakktan gelmiş idi İnan Yesin seni yılan çayan Erim erim eriyesin Sürüm sürüm sürünesin Aslan pençesi vurulsun Çayın denize kurusun Gözlerin yansın çürüsün Erim erim eriyesin Sürüm sürüm sürünesin Mahzuni' yi severidin O'na sevgilim deridin Candan başka ne yeridin Erim erim eriyesin Sürüm sürüm sürünesin

Bu Dünya Misaldir Çatısız Hana Ebedi Kalmadı Saha Sultana Deryanın İçinden Bir Damla Bana Bu Da Mahsuni’ye Çok Mu Cananım.


24

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

Şair Vesair Çocukca - 23 Nisan İçin Çocukluğumdan kalma bir aşkla severim bayramları. Gerek dini, gerek milli bayramlar en çok çocukların mutlu olduğu za manlar değil miydi eskiden? Kar delen Sanat Dergisi için köşemde 23 Nisan için bir yazı yazmayı düşündüm sırf bu yüzden. Son ra satırlara dökerken duygu larımı, ikide bir dalıp dalıp gittim çocukluğuma. Anılar denizinde az kaldı boğulacaktım. Yazımla çocukluğum arasında Murat Karagöz sıkıştım kaldım. Ve bu ay ki köşe yazısı şu şekilde dökülüverdi klavyeye zihnimden, affola; Tam otuzbeş sene evvel, bir 22 Nisan günü keşfettim dip odadaki sandığı. Yaşım henüz yedi. Okumayı sökeli bir yılı az geçmiş. Ama öylesine açmışım ki, doyurabilene aşk olsun. Sınıfın kitaplığı yetmedi, evde ansiklopedi bırakma dım. Konu komşu, eş dost, ahbap ziyaretlerinde okumadık kitap kalmadı. Doymuyorum. İşte o gün annemden gizli daldım dip odaya. Bir çok kullanmadığımız eşyanın arasın da saklanıyordu bizimkisi. Bir eşi annemlerin yattığı odada yatak ve yorganları ağırlarken-adına çeyiz sandığı derdi annem- bu neden böyle kıyıda köşede saklanır ki dedim kendi kendime. Gerçi onun da üzeri doluydu öte beriyle. Neyse sadede gelelim, kan ter içinde boşaltınca üstünde kileri, üzerinde duran anahtarı çevirip kapağını kaldırdım. Aman Tanrım! Bir hazine nasıl saklanırdı böyle umarsızca. İçerisinde yüzlerce kitap, dergi, sanki derya. Çocukça bir nidayla; Oley diye bağırmışım. Meğerse annemi çağırmı şım. Yedikten sonra bir dünya fırça, operasyonu ertesi güne bıraktım tamamlamaya. 23 Nisan 1981; Sabah nasıl kalktım, nasıl okula gittim,nasıl bitti tören, nasıl eve döndüm bilemedim. Aklım da, fikrim de hep sandıkta ki hazine de. O sandık birkaç ay idare etti beni tabi. Ama ilk önemli bilgileri oradan öğrendim desem yeridir. Bir kitabın yaprakları arasında San Bartoleme gününü okudum mesela. İnsanlar din için öldürülüyordu. Aslında din mi, güç mü, kudret, para, hırs mı, adına ne denirse denilsin, katliam vardı o gün orada. Bu günün demokrasi koruyucuları hiç düşünüyorlar mıdır acaba, ataları zincirledikleri kara derili insanları gemilerle ne yapmak için taşıyorlardı anakaraya? Bir diğerlerinin ataları güya dini götürmemişlerdi zorla yine oraya. Çocukça biliyorum, hep gülerdim binlerce yıl tapanlara güneşe ve aya. Tanrım! Bir yerlerde çocuklar doğuyor değil mi? Bak bir yerlerde de ölüyor yine çocuklar! Servantes neden bir donkişotla yetindi ki? Yazıya dönemiyordum bir türlü, belki böylesi daha makbul olurdu. Okuyanların içi cız eder, belki engel de olurlardı bir yerlerde ölmesine çocukların, nasıl da kandırıyorum kendimi değil mi; çocukça!

Beş bin yıl önce bir dağın zirvesinde yazılmış metinler, koca koca heykeller, sonradan gittikçe küçülmüş, şimdilerde süs eşyası olarak kullanıyor büyükler. Çocukken Türkçe Kuran almıştı amcam bana hacdan gelirken. Annem arapçasından okutuyordu yaz tatllerinde her gün zaten. Dikkatimi çekmiş, sordum anne put nedir diye. Anlattı işte, Peygamberimiz döneminde, tapıyormuş dinsizler, Tanrı diye. Güldüm çocukça, hiç tapılır mı taşa? Dağıldı aklım, geçenlerde kıyıya vuran çocuğa takıldım. Hemen malzeme yapmadı mı çocuğu siyasiler? Tanrım! Dedim; Belki de binlerce yıl sonra bize de gülecekler! Siyah beyaz bir filmin içinden fırlayan kasketli çocuk bağırıyordu elinde gazeteler; Yazıyor, yazıyor ablalar, abiler: yine bir yerlerde doğuyor, ölürken bir yerlerde çocuklar. Ve Tanrı umursamıyor, sanırım daha önemli işleri olacak, sakallı abiler, amcalar kafa keserken, ismi dillerine pelesenk olacak! Ve Sayın Şair Vesair okuyucuları; Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramınız Kutlu Olsun… Ben yine karalayacağım beyaz sayfalara bir şeyler, çocukça! Gözyaşları Yüreğimde ki tedirgin çocuktuAşk! Korktuğunda, En sevdiği iki şeyi bırakacak kadar, Ardında; Bisikletini ve hayallerini… Geriye kalan bir ömürse, Koruması gereken tek şey; Masumiyetiydi, Başaramadı. Uçuverdi avuçlarından, Tüm kuşlar. Kırlar papatyalar ile güzelken, Çöl kapladı yüreğini. Silindi anılar, Kayboldu umutlar. Büyüdü tedirgin çocuk… Aşk'ı da tüketerek, Bedenlerde, Alev alev, Yandı… Rüzgarın göreviydi artık, Savurdu tüm ihtişamıyla küllerini, Bir ucundan diğerine, Yaşamının! Ardı sıra hüzün bulutu kapladı, Gökyüzünü; Yağan Gözyaşlarıydı, Aşk'ın!


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mayıs 2016

Kardelen Sanat

25

“Her Mevsim İlkbahar” Ressam Celalettin Tandoğdu’nun “Her Mevsim İlkbahar” isimli sergisi beğenildi. 14-26 Nisan tarihleri arasında Gürcü Sanat Evi’nde ziyaretçilere açılan sergide Tandoğdu’nun sanatçı dostarı da ilgi gösterdi. 15. kişisel sergisi olan “Her Mevsim İlkbahar”ın açılış kokteylinde kısa bir konuşma yapan Celalettin Tandoğdu, “ Önce bir beyaz , sonra sarı ve yeşil , böyle devam eder gider , bitmez , tükenmez bir doğa dengesidir bu “ diyerek şöyle devam etti: “ Yenilenme , yine yeniden karşı durmaktır tüm olumsuzluklara ! Her yok oluş bir var oluş değil mi ? Yağmur , fırtına , kar ve kurak , kızgın yaz güneşi derken bir can , canlanma ile zincirinin ilk halkası başlamıştır zorlu yolculuğuna . Hiç olur mu yenilmek , bu büyük zaferin keyfini çıkarmak varken ? Böyle başlar büyük ayaklanma ve artık toprak doğurgandır bir ana gibi , sonunda her mevsim bahara hazırlanır , her mevsim ilk bahardır!” Celalettin Tandoğdu, 1957 yılında Fatsa ' da doğdu . 1975 ' de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü ' ne girdi .Eğitimini Yüksek Lisans seviyesinde 1982 ' de tamamladı . 1990 - 2003 yılları arasında Yıldız Teknik Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Serigrafi Programı'nda öğretim görevlisi olarak çalıştı . Yapıtları yurt içi, yurt dışı ve Balıkesir Belediyesi Devrim Erbil Çağdaş Sanat Müzesi'nde bulunmakta. Sanatçı çalışmalarını İstanbul ' daki atölyesinde sürdürüyor .


26

Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ressam Celalettin Tandoğdu:

“Şöhret ve para dengeyi bozuyor” Perihan Koca

Perihan KOCA - Bu ay ki sayımızda sizlerle buluşturmak üzere Gürcü Sanat Evi’ni ziyaret ettik ve sanatın sadece resim ile değil, müzik, dans ve sanat etkin likleriyle de icra edilen sanatın buluşma noktası olan bir mekan olduğunu gördük. Sanat Yönetmeni Celalettin Tandoğdu ile kısa bir sanat söyleşisi yaptık.

pezajları resimler yapmaktayım. KARDELEN SANAT - Resimlerinizi hangi ekolü temsil eder? CT- Figüratif bir ressamım, öyle tek başına bir ekole dahil değilim ama romantik olduğum ve ayrıca ekspresif yanım olduğu söylenir, biraz da mistik !

KARDELEN SANAT - Celalettin Tandoğdu Kimdir? Celalettin Tandoğdu Karadenizli bir gürcü, 1957 yılında Fatsa' da doğdum, Güzel Sanatlar Akademisi'yle 41 yıllık İstanbul 'lu oldum. KARDELEN SANAT -Fırçanızla anlattığınız Celalettin Tandoğduı kelimelerle nasıl anla tırsınız? CT- İlk okul öncesi şe killerle ve gölgelerle il gilenen sonrasında re simle olan yeteneğini keşfeden, o gün bu gündür çizen, boya yan, arada sırada da yazan biriyim. Doğa göz lemcisi ve gezgin bir kişi lik ile görsel bel leğimdeki

KARDELEN SANAT - Ülkemizde sanatkar olmanın avantajları ve dezanvantajları nelerdir?

CT- Pek bir avantajı yok bence, zor bile diyebilirim, işin içinde ressam olmak olunca daha bir zor. Beni diri tutmakta resimle karaden iz yaşamak, gözlem yapmak, birikimlerimi


Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

27

kağıda, tuvale aktarmak kolay değil tabi !

içindir.

KARDELEN SANAT - Sanatçı - Şöhret - Para üçgeni sanatçının duruşunu nasıl etkiler?

KARDELEN SANAT - Sanat çalışmalarınızın Sergisi hususunda neler söylersiniz?

CT- Şöhret ve para dengeyi bozmakta, ne olduğunu unutup toplumdan kaçmak, harcamaların hesabını bilememek ve çevre değişikliği, zorluyor, sonradan görmelik işte, batılıda daha bir doğal olmakta çünkü belirli bir eğitim ve hayat standardı olağan kılmakta her türlü ilişkiyi.

CT- Düzenli sergiler açardım ben ama son 4-5 yıldır ara verdim. Ekonomik zorluklar belirledi bunu, sanatçı, galeri ve koleksiyoner arasındaki denge bozuldu. Yük daha çok sanatçıya bindirilince üretim ve sunum etkilendi bundan.

KARDELEN SANAT - Sanatın toplumumuzdaki algısı ve yeri hususunda neler söylersiniz? CT- Toplumuzda bir çekince var , özellikle resim ve heykel sanatına karşı bu daha belirgin , bir sanat galerisine girişi bile paralı sanmakta mesela, eğitim şart ! Sanatçının da toplumuyla daha bir iç içe olması gerekiyor, sanat önce sanat için sonra da toplum

KARDELEN SANAT - Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı? CT- Var tabi, sanat ve sanatçının dışında şehrimizdeki sayısız fuarların ve kuralsız, sistemsiz müzayedelerin sanat eserlerinin değerleri ve güvenilirliği konusunda şüpheler uyandırmakta, galeri, sanatçı ve sanatseverin ilişkilerini sarsmaktadır.


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

B.Çekmece Halk Eğitimi Korosu Sarıahmetoğlu yönetiminde konser düzenledi

Şef Gülsemin Sarıahmetoğlu

28

Anadolu Mirası Türküler

Senem Ersin Genç

13 Mayıs’da Büyükçekmece Anadolu Türkülerine doyacak... Şef Gülsemin Sarıahmetoğlu’nun yönetimindeki koro 30 türkü seslendirirken, Senem Ersin Genç de konuk sanatçı olarak sahne alacak... Konserin Sunuculuğunu Yusuf Ziya Leblebici ve Hatice Güneş yapacak... Gülsemin Sarıahmetoğlu yönetimindeki Büyükçekmece Halk Eğitim Merkezi THM Korosu yeni bir konserin hazırlığında... “Anadolu Mirası Türküler” konserinde konuk sanatçı olarak da Senem Ersin Genç sahnede yerini alacak. 13 Mayıs’ta Büyükçekmece’dekiAtatürk Kültür Merkezi Bedia Muvahhit Sahnesi’nde konserlerine hazırlanan koro, Şef Gülsemin Sarıahmetoğlu yönetiminde yoğun bir hazırlığa başladı. “Anadolu Mirası Türküler” isimli konserin Sunuculuğunu Yusuf Ziya Leblebici ve Hatice Güneş üstlendi. Repertuarlarına Anadolu’nun bir çok yöresinden eserler alan Şef Gülsemin Sarıahmetoğlu, konserin dört bölümden oluşacağını söyleyerek, izleyicilere türkü ziyafeti sunacaklarını belirtti. Halka açık ve ücretsiz olan konser saat 20.30'da başlayacak.


Mayıs 2016

Merhaba,

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

29

sürdürmekten geri durmuyorlar.

Dincilik ve ırkçılık en belalı argümandır. En Kardelen Sanat Dergisi'nin değerli okurları ve radikal ideolojiyle tartışma ortamını bulabilirsiniz. sanatsever dostlarımız, dergimizin Mayıs sayısında Ancak... Din fanatikleri ve ırk fanatikleriyle eleştiri yine birlikteyiz. şöyle dursun; tartışmazsınız. Biz, Kardelen Şiir ve Müzik Grubu olarak 17 Nisan Oysa SANAT her iki fanatizmi yerle bir eder, 42. Programı Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi'nde gerçekleştirdik. Yalnız salonun kapılarını değil, gönül insanlığı düşündürerek gelecek bilimsel dünyaya hanelerini de açan Avcılar Belediye Başkanı Dr. taşır. Handan Toprak Benli'ye, Kültür Müdürü Aykut Aslan'a Değerli dostlar; sanat, salt yazmak, çizmek, ve emeği geçen herkese teşekkür ederiz. oynamak, yontmak, resmetmekle sınırlı değildir. Her Şiirin türkülerle eşlik ettiği muhteşem gecede bizi kim, geriye güzel bir SÖZ, güzel bir eser bırakmışsa, yalnız bırakmayan sanatsever dostlarımıza teşekkür o zat SANAT yapmış sayılır. Sanatçının kötüsü olur, eder; her daim kalbi bizimle atan dostlarımıza buradan sanatın kötüsü olmaz. Diğerlerinden daha az “güzel olmuş” bir edebi yapıtın eser sahibine kırmızı kart selam gönderiyorum. yerine sarı kart göstererek uyarılmalı ve bir İnsanlığın tek kurtuluş yolu SANAT maalesef sonraki maça daha iyi bir şekilde hazır hak ettiği yerde değil. Ancak... Bizler insanlık lanmasında yardımcı olunmalıdır –ki; adına, tüm zorluklar ve tüm engellere rağmen sanatçıların safı genişlemelidir. sanatımızı insanlara ulaştıracağız ve barışı, Bu duygu ve yardımlaşma, paylaşımcı özgürlüğü savunacağız. Yeryüzünü cehenneme düşüncelerimle sizleri yürekten selamlar, en çevirmek isteyenlere geçit vermeyeceğiz. derin sevgilerimle esenlikler dilerim. Yaşam Ab-ı hayatın zuhur etmesidir. Sır hakikatın açığa KARDEŞ çıkmasıdır. Anasının kollarında ısınarak sevgiyle gelişen çıplak O senin canın, candaşın beden örtünerek, yiyerek, içerek Karındaşın, kardeşin Turan Karatepe gelişimini tamamlarken, zihinsel Sırrın, sırdaşın açlığını bilgiyle besler. Harcadığı Komşun, arkadaşın emek, verdiği mücadele, egosunu tatmin ederek mal Bağın bahçen, ekmeğin, aşın biriktirmesi onun yaşlanmasını engelleyemez. Bir asra Ensendeki gözün yakın zaman geçirmiş olsa da geriye baktığında Dilindeki sözün hayatın çok kısa ve anlamsız olduğunu görerek hayal Gelenin, gidenin kırıklığı, kırdığı kalplerin yanında hiç kaldığını anlar Yüreğindeki özün ve hesap gününde faydası olur düşüyle bol-bol helallik almaya çalışır. İnsan çıplak ve yalnız geldiği gibi O senin karındaşın- kardeşin. giderken toprağı soğuk bedenine yorgan yapar. Karanlığa kapanan gözleri yeni bir dünya ya açılır mı, Olsa da… açılmaz mı kim bilebilir ki? Allah'tan başka? Annen, baban için Hintli yönetmen, senarist ve oyuncu Aamir Khan, Hatta… PK adlı filmde, halkı kandıran tapınak rahibine: “İki Eşin zürriyetin için türlü Tanrı var. Birisi sizin kendi yarattığınız Tanrı, Olmayasınız düşman diğeri bizi yaratan gerçek Tanrı” diyor. Evet. İnsan Ayırmasın sizi mal mülk gelişimini korkuya borçludur. Doğadaki her türlü Girmesin aranıza küslük değişimden korkarak kendini geliştiren insan, Ayrılmayın Vahdeti vücut'tan korkularından arınmak için ve gücünün yetmediği Çıkmasın birlikten ikilik korktuklarını Tanrı olarak ifade etmiş ve ona Düşmeyisiniz senlik benlik hırsına tapınmıştır. Bununla yetinmeyince kurban diyerek Yenilmeyisiniz nefsinize Tanrısına rüşvet vermeye başlamıştır. Ta ki; tek Tanrılı Ayrılmayasınız sanatın izinden günlere kadar bu şekilde devam etmiştir. Tek Tanrılı Eksilmesin yüreğinizden günleri aratmayan kimi çıkarcı ve cahiller, barbarlık İnsan ve doğa sevgisi. günlerinden farksız insanı ve doğayı katletmeyi


30

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

Türk edebiyatının dev isimlerinden

Edip Cansever 1928-1986

İkinci Yeni şiir akımının en önemli temsilcilerden birisi olan Edip Cansever'in şiirleri, sözleri bazen tek cümlede, tek satırda sizi olduğunuz yerden alıp mavi bir dünyaya götürebiliyor. Bazen de kalbinizi derin acılara sürüklüyor. O veya bu şekilde okunduğunda insanların duygularına dokunan Edip Cansever şiirlerinin içinde kendinizi buluyorsunuz. Edebiyatımızın en önemli şairlerinden Edip Cansever, 8 Ağustos 1928 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Kumkapı Ortaokulu’nu ve İstanbul Erkek Lisesi’ni bitiren Edip Cansever, daha sonra Yüksek Ticaret Okuluna girdi ancak okulu bitirmedi. Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında 2. Yeni hare keti içerisinde yer alan Edip Cansever, eğitim yaşamına tamamlamadan ticarete atıldı. İlk olarak yazdığı şiirleri 1944 tarihinde “İstanbul” adlı bir dergide yayımlayan Edip Cansever, yine bu yıllarda çeşitli dergilerde

şiirlerini yayımladı. 1951 yılında ise Cansever arkadaş ları ile birlikte “Nokta” isimli bir dergi çıkardı. 1950’li yıllarda Edip Cansever, farklı bir şiir tarzı ile şiirlerini kaleme almaya başladı. Yarattığı farklılık, edebiyat çevreleri tarafından fark edilmeye başladı. 1957 yılında ”Yerçekimli Karanfil” adlı kitabını ya yımlayan Edip Cansever, büyük bir beğeni topladı ve aynı kitap ile 1958 Yeditepe Şiir Armağanı’nı kazandı. Kendisinin de içinde bulunduğu 2. Yeni hareketinin karakteristik özelliklerini bu kitaptaki şiirlerde gösteren Edip Cansever, ülkemiz şiirine bambaşka bir tarz getirdi. 1976 yılında “Ben Ruhi Bey Nasılım” adlı kitabını yayımladı. Bu kitabı ise 1977 yılında Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü’nü aldı. Son olarak “Yeniden” adı altında tüm şiirlerini bir araya getirdi ve bu kitap da 1982'de Sedat Simavi Edebiyat Ödülü’nü aldı. 28 Mayıs 1986'da yaşama veda etti.


KARDELEN

Mayıs 2016

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

31

MENDİLİMDE KAN SESLERİ Edip Cansever Her yere yetişilir Hiçbir şeye geç kalınmaz ama Çocuğum beni bağışla Ahmet Abi sen de bağışla Boynu bükük duruyorsam eğer İçimden öyle geldiği için değil Ama hiç değil Ah güzel Ahmet abim benim İnsan yaşadığı yere benzer O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer Suyunda yüzen balığa Toprağını iten çiçeğe Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine Konyanın beyaz Antebin kırmızı düzlüğüne benzer Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir Denize benzer ki dalgalıdır bakışları Evlerine, sokaklarına, köşebaşlarına Öylesine benzer ki Ve avlularına (Bir kuyu halkasıyla sıkıştırılmıştır kalbi) Ve sözlerine (Yani bir cep aynası alım-satımına belki) Ve bir gün birinin adres sormasına benzer Sorarken sorarken üzünçlü bir görüntüsüne Camcının cam kesmesine, dülgerin rende tutmasına Öyle bir cıgara yakımına, birinin gazoz açmasına Minibüslerine, gecekondularına Hasretine, yalanına benzer Anısı işsizliktir Acısı bilincidir Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan Gülemiyorsun ya, gülmek Bir halk gülüyorsa gülmektir Ne kadar benziyoruz Türkiye'ye Ahmet Abi. Bir güzel kadeh tutuşun vardı eskiden Dirseğin iskemleye dayalı -- Bir vakitler gökyüzüne dayalı, derdim ben -Cıgara paketinde yazılar resimler Resimler: cezaevleri Resimler: özlem Resimler: eskidenberi Ve bir kaşın yukarı kalkık Sevmen acele Dostluğun çabuk Bakıyorum da simdi O kadeh bir küfür gibi duruyor elinde. Ve zaman dediğimiz nedir ki Ahmet Abi Biz eskiden seninle İstasyonları dolaşırdık bir bir

O zamanlar Malatya kokardı istasyonlar Nazilli kokardı Ve yağmurdan ıslandıkça Edirne postası Kıl gibi ince İstanbul yağmurunun altında Esmer bir kadın sevmiş gibi olurdun sen Kadının ütülü patiskalardan bir teni Upuzun boynu Kirpikleri Ve sana Ahmet Abi uzaktan uzaktan domates peynir keserdi sanki Sofranı kurardı Elini bir suya koyar gibi kalbinden akana koyardı Cezaevlerine düşsen cıgaranı getirirdi Çocuklar doğururdu Veoçocuklarındünyayıdüzeltecekelleriniişlerdibirdantelgibi O çocuklar büyüyecek O çocuklar büyüyecek O çocuklar... Bilmezlikten gelme Ahmet Abi Umudu dürt Umutsuzluğu yatıştır Diyeceğim şu ki Yok olan bir şeylere benzerdi o zaman trenler Oysa o kadar kullanışlı ki şimdi Hayalsiz yaşıyoruz nerdeyse Çocuklar, kadınlar, erkekler Trenler tıklım tıklım Trenler cepheye giden trenler gibi İşçiler Almanya yolcusu işçiler Kadınlar Kimi yolcu, kimi gurbet bekçisi Ellerinde bavullar, fileler Kolonyalar, su şişeleri, paketler Onlar ki, hepsi Bir tutsak ağaç gibi yanlış yerlere büyüyenler Ah güzel Ahmet Abim benim Gördün mü bak Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar Ve dağılmış pazar yerlerine memleket Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile Gelse de Öyle sürekli değil Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün O kadar çabuk O kadar kısa İşte o kadar. Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar Mendilimde kan sesleri.


32

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mayıs 2016

Kardelen Sanat

Eski filmler mi yeni diziler mi ! Televizyonun siyah beyaz ol duğu dönemlerde ki samimiyeti

karşılaşıyoruz…? Türk örf ve adetlerine göre aile kutsaldır. Milli ve

sıcaklığı günümüzde bula

manevi değerlere önem veren toplumun bu en

mıyoruz farkında mısınız…?

küçük sosyolojik yapısına tutup da vefadan

Oysa teknoloji çağ atladı. Ko

yoksun, her türlü entrikanın sergilendiği, kısa

caman kocaman plazma

yoldan para kazanma hırsı, akraba ve arkadaşlar

TV'ler, Full HD görüntüler,

arası uygunsuz ilişkiler gibi kavramların

özel efektlerle çekilen

sergilendiği dizileri sunarsanız ; çekirdek ailede

filmler ve dizi

çatırtılar başlar. Bu çatırtılar bir zaman sonra

ler…Usta ellerden

“benim ondan neyim eksik, bende yapabilirim”

geçen senaryolar,

düşüncesiyle çevreye yansır ve böylece çatırtılar

kusursuz güzelliğe

çatlağa ve zamanla derin kırılmalara yol açar.

Can Çalışkan

ve karizmaya sahip

1950'lerin Hollywood filmleri gayet mütevazi idi.

oyuncular. Sahnelerin çekildiği özel mekanlar. Hiç

Keza 1960'ların Yeşilçam filmlerinde insanlar

biri çocukluğumuzun o güzelim, aile sıcaklığını

birbirlerine karşı saygılı, dürüst, hak ve hukukun

hissettiren, tekrarını iple çektiğimiz filmlerinin,

gözetildiği, birbirine tutkun ailelerin sergilendiği

dizilerinin tadını veremiyorlar…

dizi ve filmlerin belki mekanları çok salaş,

Topluma sunulan film ve dizilerin o toplumun

kostümleri rüküş, makyajları sıradan ve

örf ve adetlerine uygun nitelikte olması, sanatsal,

oyuncuları bugün ki kadar gözde değildi ama

ahlaksal ve ekonomik etkileşimi göz ardı etmemesi

sıcaktı, samimiydi. İşte o nedenledir ki ne zaman

gerekir.

boş vakit bulsam açarım eski filmleri….

Peki günümüzdeki film ve diziler bu

gerçekliğe ne kadar riayet etmektedir!.. Dikkate alınması gereken bir diğer husus da

Akran Ayrılıklar

gösterime giren film ve dizilerin sadece çekildiği

Bazen giden olmayı beceremezsin,

ülkelerde değil, pek çok yabancı ülkede

Ve kaldıkça eksilirsin.

gösterilmesi ve kültürlerin tanınması ve etkileşimi

Eksildikçe kimseye yetemezsin.

açısından büyük bir örnek teşkil etmesidir.

Büyütmek için aşk verildiğinde sana,

Dolayısıyla şiddet, suça teşvik, cinayet, kültürel

Hep ayrılık yetişir avuçlarında, Ve her ayrılık biraz daha küçültür.

yozlaşma gibi olumsuz örnekler içeren yapıtlar tüm topluma mal edilebileceği için kültürler arası yanlış

Artık yaşını soranlara kaç dersende, inanmaz kimse. Her doğan aşkta hakkın var,

anlaşılmalara yol açacaktır. Peki günümüz dizi ve filmlerini eski filmler ve

Her ayrılıkta canın yanar.

dizilerle kıyasladığımız zaman ne tür farklarla

Her yaştan ayrılıkta bir akranın var...

Doğduğun yılı kimse bilmez ama,


Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

22. Yüzyılda Sanat Özgür Gönül “Dünyada tükenmez murat var imiş Ne alanı gördüm ne murat gördüm Meşakkatin adın murat koymuşlar Dünyada ne lezzet ne bir tat gördüm”… * * * Aslında lafı kıvırmaya hiç zamanımız yok. 21. yüzyıldayız, 80 milyonluk ülkede yaşıyoruz. Ama sanat anlayışımız da gerçeklik algımız damalûlen emekli olmuştur. * * * Mesela Sanat; Renkli flaşlarda parlayan kalçaları, magazin kameralarında hoplatmak değildir. Bunu hiçbirAvşar’a hiçbir Can’a anlatamazsınız. Gerek de yoktur. * * * Sanat; ecnebi suitlerinde, butik roman yazıcılığı değildir. Medya ışıkları altında goygoy yapmak da değildir, Böğürtülü nameler gölgesinde, servet-i fünun yelpazelemek, hiç değildir. Bunları da, hiç bir Pamuk’a hiç bir Bayülgen’e hiç bir Ersoy’a duyuramazsınız. Gerek de yoktur. O'nlar böyyük sanatçıdırlar. * * * Sanat, iktidar gazetelerindeki serbest piyasa azgınlıklarını, boğaz yalılarındaki nihavent serzenişlerde eritip gıdık yağlandırmak da değildir. Bunu da hiçbir Barlas’a iletemezsiniz… Entelektüel olabilirsiniz. Ama “aydın” olamazsanız Yaramazsınız. * * * Sanat, elindeki âşık sazını, bir zorbanın gölgesine sıvışıp, "taşa çalmak" da değildir. Bunu da, hiçbir Bingöl’e duyuramazsınız. Zaten değmez de. * * * Oysa 22. Yüzyılda sanat, elektronik karanlığa karşı çekilmiş sezgi ve ışık dolu bir gönül kılıcı olacaktır. Çin’den de gelebilir, Hint’den de… * * * Ama kanaatim odur ki bu kılıç yine Ön Asya’da yani Anadolu’da parlayacaktır. Neden mi? Ne demişti İbn-i Haldun: “coğrafya kaderdir!”

33

Anadolu susmuş olabilir. Ama burası hâlâ Thales’in,Anaksimandros’un vatanıdır. Yunus’un, Karac’oğlan’nın , Karamanlı Rumların vatanıdır. Dediği gibi şairin; “düşün, uzay çağında bir ayağımız Ham çarık kıl çorapta olsa da biri Düşün, olasılık, atom fiziği Ve bizi biz eden amansız sevda”… Sizce neydi “bizi biz eden amansız sevda”? Bu topraklarda biz, “at sırtında Orta Asya’dan geldik”le tanımlayamayız kendimizi. Biz hem Hititler’den Asur’a, Lidya’dan Selçukluya ve Osmanlı’ya uzanan “dikey tarihi” bir Anadolu’nun sahibiyiz. Hem de, Altaylardan Akdeniz’e ve Hicaz’dan Balkanlara, “yatay coğrafi” bir gergefin motifleriyiz. Omuzlarımızda duran bu geniş mirası, geleceğimizi ısıtacak bir güneş gibi görüyoruz. Hiçbir savaş, hiçbir kan ve gözyaşı, bu güneşin altında daimi kalamaz. "Bizi biz eden amansız sevda", coğrafyamızdır. * * * “Dönüyor bir felek çarkı belirsiz Çağlayan bir su var arkı belirsiz Veysel neler satar narhı belirsiz Ne müşteri gördüm ne hesap gördüm.” * * * Ki sanat en zor anda yetişen muazzam bir Hızır’dır. 22. yüzyılda sanat, Çıkmaz sokakta kaybolduğun anda uydu görüntüsüne geçmektir. Ömür trafiğinde arabayı sağa çekmektir. “Herkesin yolunun yolcusu olma konforu”ndan vazgeçebilmektir. Üstü başı kan içinde Bin yılın irfanında olgunlaşmaktır. * * * Sanat pahalı bir vaz geçiştir. Sanat “Emperyal otelinde üç gece kalıp fazlasına paramızın yetmemesidir” Sanat “sanatsız kalmış milletlerin hayat damarlarının kesik olduğunu” söyleyebilecek bir görüştür. Sanat bin yıl öncenin karanlığından bir fener yakıp bin yıl sonrasını aydınlatmaktır ki, Atom bombası yaparken bilim, İlimi “kendini bilmek” diye tarif edebilmektir. 22. yüzyılda sanat, karanlıktan korkmamaktır. * * * “Var mıdır dünyaya gelip de kalan Gülüp baştan başa muradın alan Muradın maksudu hepisi yalan Ölümü dünyada hakikat gördüm” En dipsiz kuyuların içinden yükselen mütevazi bir evrendir ki sanat, koca bir toplumun baka baka göremediğini Bir Veysel’in bakamadığı halde görmesidir.” 22. Yüzyılda sanat, uçkurdan beyine kan yürümesidir.


34 Kardelen Sanat Almanya’da türküseverlerin aradığı isim; KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Ezgi yerini pekiştiriyor Gurbet elde genç bir sanatçı... 23 yıldır ülkesinden uzakta memleketinin, toprağının, kısacası ülkesinin özlemini okuduğu eserlerle dillendiren Ezgi, Almanya’da halk müziği severlerin aradığı isimlerin arasında yeralıyor. Maraş Pazarcık’tan ailesiyle birlikte gurbet yollarına düşen genç sanatçı, ortaokul, meslek lisesi yüksek lisansını Almanya’da yaptı.

Henüz 12 yaşında bağlamayla tanıştı ve müziğe bu yaşlarda başladı. " Kendimce " isimli bir albümü, “Ezgi Arayı Arayı” ve “Ezgi Sebebim” isimli iki tane de klibi olan genç sanatçı, iki karışık albümde de yer aldı. Ulusu Müzik’in gelenekselleştirdiği “Ağlayan Türküler”in 9. serisinde de bir türkü okuyan Ezgi, TV ve konserlerde yerini pekiştirmeye çalışıyor.

Ağlayan Türkülerde 16 sanatçı harmanı Ulusu Müzik’in gele nekselleştirdiği “Ağlayan Türküler”in 9. serisi çıktı. Türk Halk Müziği Sanatçıları Neriman Ulusu, Ercan Acar, Özgür Arıkan, Nesrin Ulusu, Nülifer Avcı, Nazmi Can, Anıl Aktaş, Savaş Tuğra,

Ezgi, Arslan Tanış, Selda Doğan, Aşkın Yalçın, Celal Çolak, Zeyno, Tolga Can ve Mehmet Akbaba’ nın yorumlarıyla can bulan türkülerin yer aldığı “Ağlayan Türküler 9" albümü tüm müzik marketlerde yerini aldı.

Sevdayı demleyip de günün üstünde, İçmeden gidenin yolu incedir. Sevdayı demleyip de od un üstünde, İçmeye kalanın yeri gecedir. Sevdayı demleyip de zaman üstünde, İçmeden gidenin yolu çöledir. Sevdayı demleyip de gönül üstüne, İçmeye kalanın yeri cennettir. Songül Aksankur

Mayıs 2016


KARDELEN

Mayıs 2016

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Gölgede kalmaktan paslanmış bir hazin hürriyet ! Ayla Gürel

Hatta yörünge de Malum, öyle bir hürriyet ki bu; Kafa, beyin firar da. İdare ettiriyoruz, kimliği. İnsanlığın değil, insanın enflasyonu var, yoksa. tek tip, tek bir desen insan, pro-tip ah! Bir bilsen, Satır aralarında insan müsveddeleri, satırlarıyla Ellerinde yağlı ekmek, Sanırsınız ki bir tek onlar bu dünyanın kaymağını yiyecek, diğerleri bad. Anlamaya çalışıyorum, olup-bitenleri Kimi yerlerde aklım kıt, anladım ki fire vermiş, kefenin gözü sabit Darası var, Daralması var, Boşuna değil! Elbet, sabahın köründe uyanmanın bir anlamı var. Bir hazin hürriyet olgusu Anlamaya çalışıyorum, her şeyi İnandıklarımı. İnandıklarım lakin benim değil, yok olma pahasına. Tutuyorum şimdilik, sapı olmayan bir yaşamın kenarından, Herkes gibi benimde çalışma ihtiyacım var! Ve dahası da var. Önce yalnızlığını gönderiyor yaşam, ölümden önce Durum anlaşılıyor. son hasatlarını topluyor, gönlüm Oysa ne rahattır, hayattan bihaber öyle yaşayıp gitmek. Farkında değilsindir hiçbir şeyin... Ne güzel! Yatarsın, uyursun hiç bir şey düşünmeden... Sana nedir senden gerisi? Bir hazin memleket, yurdum insanı, bir hazin hürriyet, bende tutuklu. Cumhuriyetimizin ışığı altında. Ulusal egemenliğimizle bugün ,yarın ve hep daima. Ulu

Ne Çok İstediniz Darmadağınık Etmeyi Beni Bir uçuş şekliydi sıralı-sırasız dizilen kuşlar, kanatları kırılmış hoyratça bir vefasızın elinden artık uçamayacaklar! Bir yağış şekliydi kar, gökyüzü beyaz duvaklı bir gelin Ateş bastı kardelenleri başını göğe erdirircesine. Beni söyleyen bir duyuş şekliydi şarkılar, yüreğim asılı, kuşkonmaz dallarında Maziye gömülü çocuksu yüreğimi dağlar Puşt olmayanından yazılsa da şiirler, bir mazi çıkarır, herkese aşina bana tükenmiş duygularda yollar. Kan çanağı olsa da gözler. Fersiz gözlerimden sensiz bir bakış çıkar. Yüzleri solmuş güneşlerin. Öyküsü kırılgan, savruk bir hikâyenin, adı kimde saklıysa. En acımasız acıları soğutur , bilindik sol küreğim, Terk edilmiş! Öyle bir virane şehir ki gönlüm içinde harlı ateşleri soğutur. Zamanın elinde can çekişiyor ruhlar. Tüter bacaları dumanda en ağır, en hoyrat zamanlar nefesleri, hapsedilmiş boğulurlar. Geceler en zifiri, eski bir yaraya karabasanları sarar umudu sel almış. Yazının ortasında tufan. Vurulmuşluğa acılarımız. Katlanır ezelden tutukludur namlular. Hep ayni şehir, hep ayni zaman. Kurtulacak yitik zamanlar bir bıraksalar gemiler sığmıyor, sol tarafım artık yamalı bir liman ne çok istediniz darmadağınık etmeyi beni. Başıboş gemilerinizle.

önderimizin izinde.'' Heyhat!

35


36

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mayıs 2016

Kardelen Sanat

Gülüşün... Rüya Tokgöz

Yazık Değil mi... Rahmi Gürbüz Haydi geriye yaslan. Ve, Gözlerini kapat, Kaybolan zamanı düşün. Yazık değil mi. Sol tarafımda, Bir ağrı saplanıyor. Dayanılacak gibi değil. Pişmanlıklar bir tarafa. Sevgilerim mahçup. Değer miydi susmak, utanmak. Keşke ayıpları bir tarafa bıraksaydım. Ve, Doyasıya haykırsaydım. Ama nafile artık. Her şey geçmişte kaldı. Haydi geriye yaslan. Ve, Gözlerini kapat. Kaybolan zamanı düşün Yazık değil mi!..

Gülüşün diyorum Kurumuş toprağa su misali Yaprağını, dikeninden saklayan Gonca bir gül misali Gülüşün diyorum İçime çektiğim deniz kokusu sanki Kara kıştan çıkmış fidan misali Gönlümdeki baharların tek emsali Gülüşün diyorum Hayatıma can veren nefes, Kulağımda çınlayan tek ses Karanlığıma doğan güneş Gülüşün diyorum Ekmek arasında ki katık gibi Yağmurdan sonra çıkan yabani çiçek, Toprak kokusuyla gelen ferahlık misali Gülüşün diyorum Hiç ulaşamadığım gökkuşağı gibi En çok gülüşünü seviyorum. Gül..Çünkü seni, Gülüşünle çok seviyorum..

Aşk Bazen... Filiz Kurumlu Sevda kabuk tutmuş bir yara gibidir Öyle büyük ki bu yürek Her defasında kaşıyıp kanatırsın Tövbe tutmaz yüreğin Bir zalime kaptırırsın İçin için yanarsın ağlarsın... Göz yaşında yetmez söndüremez zavallısın.. Diyemezsin; ne gitme ne de kal Kalbinin dili olsada dese dur beni de al Ya bende kal ya canımı al......

MAKAMLAR GEÇİDİ Tezcan Feyyaz GÜNDAY Bin türlü makamın kabaran velvelesiyle Hüzamı terennüm ederken her şebi Yelda Bir haleti sehharı melal içre kalırsın Firkat ve tahassür ile nalan dili şeyda Bir bülbülü şeydayı baharın nefesiyle Bülbüllerin efganı seher vakti saba Dinlersen eğer piri mugannı inanırsın O arza kadar yükseliyor bestenigarda Gam ehli gelir bezmi tarabhaneye mutad Uşşak ve bayati ile başlar bu makamat Bir bir seçilir gam ile efgan ve kederler Sazlarda ve seslerdeki ahenge girerler

Sultanıyegah’dan geçiyor sazları dinle Hasret ve hayalin sesi var nağmelerinde Bir leb olalım gel de nihavend ile herbar Mehtabı içip mest olalım şuhi sitemkar

Bir nağmesi sehharı hüseyni ile bülbül Feryad ederek vuslatı eylerdi tahayyül Terk eyledi ol çeşmi siyah ahd’ü vefayı Uşşak ve muhayyerle reva gördü cefayı

Şehnaz ve hicaz içre hazan oldu gülistan Kürdi ve hicazkar ile inler çemenistan Gel rast ile mahur ile abad olalım gel Mahmur olalım mest olalım şuhi sitemkar

Kürdilihicazkar mı acep nalelerinde Naşad gönüller gezinen nağmelerinde Tanbur da aşiranı acem eyledi feryad Bir gözleri ahuyu ararken dili naşad

Yükseldi güzel karcıgar’ın nağmesi sazda Gül bülbüle naz etmede bülbül de niyazda Mümkün mü acep bunca makamatı terennüm Feyyaz yine kıldın mı karar semtü hicazda


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mayıs 2016

Kardelen Sanat

Cumhuriyet İlhan Berk 18 Kasım 1918 Manisa - 28 Ağustos 2008 Bodrum Dönemi Şairleri Güzel

Ömer Kuloğlu

37

Şiir Kitapları: Güneşi Yakanların Selamı ,İstanbul ,Günaydın Yeryüzü ,Türkiye Şarkısı , Köroğlu , Galile Denizi , Çivi Yazısı , Otağ , Mısırkalyoniğne , Âşıkane , Taşbaskısı , Şenlikname ,Atlas ,Kül İstanbul Kitabı , Kitaplar Kitabı , Deniz Eskisi-Şiirin Gizli Tarihi , Delta ve Çocuk, Galata ,Güzel Irmak, Pera , Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum , Avluya Düşen Gölge, Şeyler Kitabı Ev , Çok Yaşasın Sayılar. Ödülleri: 1979 Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü Kül ile 1980 Behçet Necatigil Şiir Ödülü İstanbul Kitabı ile 1983 Yeditepe ŞiirArmağanı Deniz Eskisi ile 1988 Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü Güzel Irmak’la (Ferid Edgü ile paylaştı) Balıkesir İlköğretim okulundan sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü’nü bitirdi. Öğretmenlik yaptı. Kendini şiir ve yazılarına verdi. Manisa Halkevi Dergisi’nde yayınlanan ilk şiirleriyle bu şiirlerden oluşan "Güneşi Yakanların Selamı"nda görülen Nâzım Hikmet etkisi sonraki şiirlerinde kayboldu. Varlık, Servet-i Fünun, Yeni Adam, Ses, Yığın, Yeryüzü, Kaynak, Yeditepe, Yeni Dergi gibi dergilerde şiirlerini yayımladı. Şiirlerinde geleceğe dönük toplumsal özlemleri dile getirdi. 1950'lerin ortalarında beliren genç şairleri etkiledi, onların bazı özelliklerinde de etkilendi. İkinci Yeni akımına katıldı. Şiirde anlam yaratmak için anlamsızlıklara y ö n e l d i . Ya l n ı z c a a n l a m s ı z l ı ğ ı s a v u n d u ğ u gerekçesiyle eleştirildi. Ardından şiirde konuyu tümüyle yoketme deneyine girişti. Nesneleri aşırı biçimde vurguladı. Ama bu vurgu giderek kendi benliğine yöneldi. Doğu şiirinin klasik kalıplarını denedi, beyit ve türkü biçimlerinden yararlandı. Araştırmacı kişiliği, özgün duyarlılıkları ve buluşlarıyla 20. Yüzyıl Türk şiirinin en önemli isimleri arasında.

ölüm daha kolaydır sevmekten der ya Aragon Anla ki ölüme benzer seni sevmek Sözcükler ki alevdir Ve karadır şairlerin hayatları Hem nice şiirlerde nice aşklarda Tarar saçımızı ölüm. Aşk ki bazan solgun bir ilçedir Sürdürür derinliğini

Neden "en çok" acı ustası şairlerdir En çok taşırlar çünkü aşkları. Ben ki yatağımdan tedirgin bir suyum Besbelli ki aşka ve ölüme çalışıyorum.


38

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

Saküder’den resim yarışması Saküder 11. Yıl Resim Yarışması düzenlendi. “Bu yarışma ile gençlerimizi üniversitelerin güzel sanatlar bölümüne teşvik etmek, güzel sanatlar bölümünde okuyan genç yeteneklerin sanat hayatına atılmalarını sağlamak ve Anadolu'muzun taşra kentlerinde yaşayan ancak maddi imkansızlıklar nedeniyle sesini duyuramamış, sanatlarını zorluklarla sürdürebilen ressamlarımızı bu yarışmadan haberdar ederek onların yarışmaya katılmalarını sağlayarak, toplumumuza yeni sanatçılar kazandırmaktır.” şeklinde bir açıklama yapan Saküder, internet sitelerinde konu ile ilgili şu bilgilere yer verdi: “Saküder, 2005 yılından bu yana yapmış olduğu etkinlikler ve Saküder Kültür Yayınlarıyla birlikte sanata ve sanatçıya destek verdiklerini Atamızın göstermiş olduğu sanat ışığında sanatı yaşatmak adına sanatı koruyan, sanatçıya destek olan Saküder olarak kültürümüzü gelecek kuşaklara aktarmak ve toplumumuzun aynası olan sanatçılarımızı halkla buluş turarak eserlerini sanatseverle rin beğenisine sunmak en büyük ülkümüzdür. Bu nedenle SAKÜDER 11. YIL RESİM YA RIŞMASI düzenlenmiştir. Bu yarışma ile gençlerimizi üniversitelerin güzel sanat lar bölümüne teşvik etmek, güzel sanatlar bö lümünde okuyan genç yeteneklerin sanat haya tına atılmalarını sağlamak ve Anadolu'muzun taş ra kentlerinde yaşayan ancak maddi imkansızlıklar nedeniyle sesini duyuramamış, sanatlarını zorluklarla sürdürebilen ressamlarımı zı bu yarışmadan haberdar ederek on ların yarışmaya katılmalarını sağla yarak, toplumumuza yeni sanatçılar kazandırmaktır. Başarı Ödülleri Ya r ı ş m a d a b e ş a y r ı k i ş i ödüllendirilecektir. Birinciye 3000 TL, ikinciye 2000 TL ve üçüncüye 1000 TL para ödülü, jüri özel ödülleri 500'er TL birine onu “SAKÜDER Başarı Ödülü’ plaketi verilecektir ve. Yarışma Koşulları Yarışmaya yurtiçinden ve yurtdışından 18 yaş ve üstü 152 katılabilir. Saküder üyesi olup yarışmaya başvuran üyelerin İMKB aidat borcu bulunmaması gerekmektedir. SAKÜDER derneğin onursal üyeleri bu yarışmaya katılamaz. Sanatçı yarışmaya bir eser ile katılabilir. Katılımcıların eseri kesinlikle röprodüksiyon olmamalıdır. Dijital baskı ve dijital baskı üzerine yapılan çalışmalar da kabil edilemez. Eserin daha önce herhangi bir yarışmada ödül almamış

olması gerekmektedir. Filmin serbesttir. Tuval üzerine akrilik, yağlıboya ya da karışık teknikte yapıt boyutları kısa kenarı 80 cm. den küçük, uzun kenarı 150 cm den büyük olmamalıdır. Suluboya Tekniğinde İMKB yapıt boyutu çerçevesiz kağıt boyutu 70x100 cm den küçük olmamalıdır. Yarışmaya gönderilecek eserler dijital ortamda hazırlanarak sakuder2005@gmail.com adresine gönderilecektir. (Elden veya posta yoluyla dosyasını kabil edilemez.) Yarışmada ön elemede ilk 100'e giren eserler sergilen meye ve yayınlanacak olan sergi kataloğuna girmeye hak kazanacaktır. Sergi ve kataloğa girmeyi hak kazanan eserler belirlenen tarihte ve istenilen adrese gönderilmez İMKB katalog dışı kalacaktır. Sanatçılar eserinin görselini, özgeçmişini ve fotoğrafını bir dosyasını olarak sunmalıdır. Eserler mutlaka 2400 x 3500 pixel, 300 dpi çözünürlükte ve jpg, tıff ya da pdf formatında olmalıdır. Dosyasını içerisinde sanatçının özgeçmişi (100 kelime Türkçe ve Türkçe çevirisi olarak kronolojik sıralamada değil metin şeklinde olmalıdır), kişisel profil, fotoğrafı, iletişim bilgileri (cep/ev/iş telefon numaraları, e posta adresleri ve açık adresleri) mutlaka olmalıdır. Bu bilgilerden bir veya birkaçı eksik olan katılımcıların başvuru işlemleri değerlendirmeye alınmayacaktır. Etkinliğin duyurusu ve tanıtımı katalog, broşür, davetiye gibi geniş çapta ve medya yoluyla yapılacaktır. Başarı ödülüne sahip olan sanatçıların eserleri türlü kullanım hakkıyla birlikte SAKÜDER koleksiyonuna girecektir. Yarışmaya katılan adaylar yarışmanın tüm koşullarını kabil etmiş sayılırlar. Değerlendirme sonucu eserlerin sergi yeri ve tarihi daha sonra duyurulacaktır. Jüri değerlendirmesinin sonucu; sergiye kabil edilen eserlerin teslim tarihi, sergi yeri, sergi tarihi, ve ödül töreni hakkındaki bilgiler daha sonra sanatçıların posta adreslerine duyurulacaktır. Seçici Kurul Prof. Dr.Ahmet Özol Prof. Dr. Oya Kınıklı Prof. Dr. Basri Erdem Prof. Dr. Erol Özden Prof. Dr. Mehmet Özer Son Başvuru Tarihi: 01 Nisan – 01 Haziran 2016


KARDELEN

Mayıs 2016

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Aydın olmak Zor Zanaat

39

yerde beklenmedik bir konumda var olan çatışmalar, Toplumun bünyesinde, var olan aydın insanlar, sanatçılar, aydınların içinde bulunduğu toplumla benzeşmeyen yanlarını gazeteciler, yazarlar, müzisyenler vb. konumla kendini ortaya çıkarır. Aydın insanlar yaşamlarını genellikle içinde yaşadığı yükümlü ve duyarlı kılanlar, toplum yapısına değişik bir toplumun kurallarına göre sürdürmeleri beklenirken, bir bakış açısıyla bakmak zorundadırlar. Bu bakış açısının getirdiği zorunluluk, aydın olan bireyi yandan aydın olmanın koşullarını belirlemek, diğer yandan epeyce farklı bir yöne çeker. Bu farklılık da o bireyi toplum ile doğrudan ve doğal olan bağlarının korunmasıdır. Bir aydın toplumun içinde var olan sorunsal çelişkileri dile (gazeteci, yazar, sanatçı) yalnızlığa iter. Bu yalnızlık ister istemez o bireyi olgunlaştırır. Birey ister istemez toplum getirirken, öncü olmanın yalnızlığını yaşamında görmesidir. içinde kendi düzenini kurar. Kurduğu bu düzeni sistem Bu duruma yukarıda da değinmiştim. Şimdi de, bu bazında toplum adına, yorumlamaya geçer. Hal böyle yabancılaşmanın ortaya çıkışıyla birlikte aydın kendi olunca, sanatçı bireyin bu yorumlaması toplumun bazı sentezini kendi üretir. Tarihin derin hatları içinde hangi çağa bakarsan bak, dengelerini sarsar. Dolayısıyla, bu sarsılmanın etkisiyle zarar toplum kendi bazında kullanabileceği kahramanları yaratır. görenler, sanatçı ya da aydın olan bireye, ister istemez saldırırlar. Saldırı bazen sert kalıplar içinde, bazen var olan Dolayısıyla bu yarattığı kahramanları kullanabildiği süre toplumu koruma şeklinde ortaya çıkar. Her ne şekilde olursa içinde kabullenir. İşte bu toplum kahramanları yalızlığa olsun. Amaç sanatçı ya da aydın olan bireyi susturmak, var itilince, bireysel bir çıkış gündeme gelir ki, bu bireysel çıkış olan çarkın dönmesini sağlamak. O halde, kestirme yoldan çoğu zaman topluma ve toplum kurallarına da zarar verir. Hangi açıdan bakarsan bak kaybeden de aydındır, kazanan da çamur at izi kalsın mantığı yürütülür. Toplum içinde yaşanan bu sorunsal gelişmeye, aydın aydındır. Günümüz kahramanları masal kahramanı değildir. Bilimin olarak yaklaşmak, bir farklılığı da beraberinde getirir. Bu var olduğu toplumlar da efsane yaratmak ya da farklılık olumlu ya da olumsuz eleştirilerin efsaneleşen bir kahraman ortaya sürmek, pek içinde kalır. Dolayısıyla tüm eleştirilerde hedef de işe yaramaz. Öte yandan aydının kendini haline gelmektedir. efsanevi bir kahraman gibi görmesi bilimin Ay d ı n o l m a n ı n y a ş a m a g e t i r d i ğ i karşısında var olan tehlikeyi kendiliğinden zorunluluklar bazen aydın insanı tümüyle ortaya koyar. olmasa bile, bir yanıyla, yeni yeni arayışlar Bugün bilinen ve tanınan tüm gazeteci, içine sokar. İşte bu arayışlar gündeme geldiği yazar, ozan, şair, araştırmacı konumunda zaman, sözü edilen aydın insanla toplum olanlar toplum korosuna uymayan tiz sesler arasında ki kopukluk da su yüzüne çıkarırken belirginleşirler. Ayrı ses çıkarma kendiliğinden çıkmış olur. Bu çıkış, özelikle anlamında düşünülürse, toplum ve toplum çelişkilerin çoğaldığı an itibarıyla sanatçı ya da aydın bireyde önemli sıçrayışları gündeme Orhan BAHÇIVAN içinde düzeni kabullenmiş bireylerin yargısı doğrudur. Bu doğruluk tiz çıkan seslerin getirir. Bu sıçrayışlar daha çok gücü elinde önlenmesi anlamına gelmez. Kuralların tutan ve erk sahibi olanı hedef alır. İşte bu çatışma çeşitli boyutlarda karşı karşıya gelerek, biri diğerinin yok olmasıyla acımasız bir şekilde gelişmesi haksız sonuçlar da çözümün olabileceğini söyler. Bu söylev her iki taraf içinde doğurabilmektedir. Koronun çıkardığı seslerin dışındı bir ses çıkaran birey kim olursa olsun, çoğu zaman günlük yaşamın geçerlidir. Tarihin her devresinde guruplar arasında belli bir içinde genellikle olumsuz bir görüntü olarak görülmektedir. Bunun bir başka açısı yok mu dur, Elbette ki vardır. Sanatın yaklaşım olmuş olsa da, çoğu zaman bu yaklaşım bir ve sanatçının öncü olması, kendi kendine yöntemler gurubun diğer gurubu pasivize etme sentezini doğurmuştur. Bu bağlamda, aydın guruplar ile toplum arasında görülen geliştirerek kendi kendini yönetmesidir. Hal böyle olunca, ilişki, olumlu bir boyuta geçtiği an, hedefler kendiliğinden toplumla düzeyli ilişkiler sorumluluk bazında gündeme gelir. Son günlerin getirdiği gerilimler su yüzüne çıkınca, tiz ses değişiyor. çıkaran bireylerin taşlanması, toplumların korunması, toplum Her ne kadar değişen hedefler yeni bir anlayış gibi ortaya sürülse de, özünde var olan çelişki çeşitli boyutlarda çatışan çıkarları masalıyla iç içe barınmaktadır. Bu masalımsı anlatımlar, dedik ya, çok eskilere dayanmaktadır. Nereye sorunların var olduğunu ve olacağının belirgin bir tanığıdır. Bunca çelişki, aydın olmanın sorumluluğunu da üstüne dayanırsa dayansın neyi beraberinde getirirse getirsin, eninde eklersek, birey yaşam biçiminden dolayı topluma sonunda toplum kendi bağrında olgunlaştırdığı gerçek kahramanına sapıp çıkacaktır. Bu hep böyle olmuştur, böyle yabancılaşma konumuyla yüz yüzedir. Avrupa denilen bu devletler içinde 1500 lü yılların de olacaktır. Çünkü çelişkilerin olmadığı toplumlar ortalarından itibaren aydınlanma süreci başlamıştır. Bu durağandır, çelişkilerin olduğu toplumlar üretkendir. Aydın toplumlarda da böylesi çelişkiler varlığını göstermiştir. olmak çelişkileri görmek ve tiz ses çıkartmakla yükümlüdür. Bu yükümlülük sonunda neyi getirecekse getirir. Aydın bu Günümüze gelindiği an itibarıyla kendiliğinden değil geleni kabullenmez gibi görünse de gelen gidenin yerini gelişim senteziyle bilinen sonuçlara varmıştır. Aydınla toplum arasında ki çelişkiler bu yanıyla ele almaya devam eder. Gelişim böylece başlamış olur. alındığı an, günümüz Türkiye'sinde hem de beklenmedik bir


40

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mayıs 2016

Kardelen Sanat

ŞİİRE OTURMAK İSTİYORUM Yasemin Yazgan maviler düşüyor yere poyraz keskin; gazellerini sürüklüyor güzün... kuşlar kaçıyor eteklerimden ah kuşlar! deli ediyor...

Uçurtmasız Çocuklar Ekrem Ali Ertaş Uçurtmasız çocuklar gibiyim bugün Gidip bir deli aşka sataşmış gönlüm Rüzgar tarlasında gelincik ömrüm O yar ne haldadır ben ne haldayım

kanatları uçurtmasına değiyor sarışın oğlanın. maviler düşüyor yere mavi mavi ışıldıyor gözleri. bir düş olmalı... kocaman hortumunu savura savura 'kendi mezarlığına'' koşuyor ihtiyar fil. ardına bakmadan koşuyor... kapımı kapatıyorum sıkı sıkı uyanmak istiyorum, gözlerim açılmıyor... gün kuşluğa dönmüş; açın penceremi. güneş dolsun , kuşlar dolsun. ünleyin mor menevşeleri, gülleri.

Eller avutmuyor sitem doluyum Zemheride kırılmış kalmış bir dalım Hasretinden usanmış çürüyor bağrım Bu şehir ne haldadır ben ne haldayım İçimde ki fırtına dinmiyor gülüm Bahtın böylesine darılmış gönlüm Harman yerine dönmüş yanıyor ömrüm Ateşler ne haldadır ben ne haldayım Dilimi ağu sarmış sözümü zehir Işıklar sönüp gitmiş kararmış şehir Bu kaçıncı uykusuz kaldığım gece Yıldızlar ne haldadır ben ne haldayım

şiiire oturmak istiyorum...

1 Mayıs

Bahar mı geldi? Kara kış munis bahar rolünü mü üstlendi yoksa? Beyaz düşler için yumuşak yumuşak... Baharların içinde tek yumruk duran; Mayısın biri vardı değil mi? Şûra-lara mı saklamıştık?... (hiç bakmadık ki bulalım.) Gülgillerden, Fragaria-Ananassa'nın sevişmesi, bahçe çileğim, Sevgilim... Çileksin sen çilek; çilem çileğim... Kokusu çileklim. Yağmurumsun sen yağmurum , Yağmur tavlım...

Çisele sen çisele, Çise gözlüm... Çisele, bahçeme bahçeme... Yeşersin baharım yeşersin oyyy... Maral çiçeklim, domurcuk domurcuk, Çiçeklen sen çiçeklen oyyy... Gülgiller şenlensin , zira feryad figan kalbim... Zayi mayıs ayında; mayısın birinde ziyaa meftununum... Bereketlensin coğrafyan, Başağın dolgunlaşsın yağmur tavından. Vefa'ya gidelim... Ki vefanı bilirim;

Bozasını içmiştim leblebisiz, kristal bardağın yarımından... Ki gönülden sadakatin; Bilindik samimi baharların buçuk kiraz dalından... Kirazlansın dallarım kirazlansın oyyy... Kiraz dudaklım... Şekersin sen şeker, saral peçeklim... Vefat bilime kayıtsız kalacak; Vefanın vesvesesine, zayi mayıs ayı içinde, Mayısın birinde... "Bazıları kördür, bazıları nandır, bazıları da nankördür..." diyor ustam... Mayısın birinde, İşçiyim, işçisiyim emek verdiğim tüm değerlerin... Kara kış görmemek üzre yumrukları tokuşturalım. Nan için, na-kör, nankörleri ötele ötele! Mayısın meşkine... Bahçe çileğim, Kokusu çileklim, Yağmur tavlım, Çise gözlüm, Maral çiçeklim, Sevgilim... Nuh KARAASLAN


Mayıs 2016

41 Anneler ve annelarin evlatlarının sanatsal dokunuşu KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Sanatın Renklerinden

Değerli Sanat dostlarım, sanat yüreklerinizle birlikte mayıs ayının getireceği güzelliklerle birlikte kutlanacak günlerini sizlerle birlikte anmak, yaşamak isterim satırların renkleri kuşanan diliyle.

Görünen Engellik durumunu genel hatlarıyla üç türde baş lıklandırıldığını görüyoruz. Bunlar; 1) Fizyolojik Engel, 2) Zihinse ve Nörolojik (kontrol problemi) Engel,3) Fiziksek Engel.

Görünmeyen Engelliler ise aklın arka bahçesinde yatan sorun çözen değil sorun yaratan düşünce, fikir engeli olan engellilerdir. Gittikçe yaygınlaşan bu tip engelliler, Annelerimiz, Canların bulundukları mevki, makam, görev ya da diğer da can olup, ilk nefesiyle can konumlarından dolayı yaşamı içinden çıkılmaz hale bulan evlatlarını; Rahimlerinde dönüştürerek zorlaştıran görünmeyen engellirdir. besleyerek, göğüslerinde Değerli dostlarım; Down sendromlu ve engelli gençlerden büyütüp, emekleriyle, kurulan Müzik Grubu'nun sokak gösterisinde yüreğimde iz yetiştirirler. Gözlerinin ışığı gibi bırakan anımı birkaç cümle ile aktarmak isterim. Grubu baktıkları, kelebek kanatları ka çalıştıran, yardımcı olan öğretmen ve eğitmenlerinin dar narin dokundukları, öperken yüreklerinin elleri şefkatle, sevgiyle sarılarak insan'a İNSAN incitmekten çekindikleri, sever Perihan Koca ken olmanın erdemlerini, güzelliklerini, sorumluluklarını ve mutluluktan ağladıkları, güzelliklerini öğretir nitelikteydi. Grup dans, koro ve solo büyürken ateşten gömlekler sunumlarını tamamladıktan sonra, son sözü Engelli Merve giydikleri evlatlarını saran, sarmalayan sevgi çınarı kalabalığa bakarak, gözyaşları içinde mikrofonu kaptığı gibi annelerimiz. Sizlerin ne anneliği, ne de evlat sevginiz bitmez. BİZ SİZİ SEVİYORUZ YA Söylediğinde, izleyicilerin Hak'tan hiçbir gücün ömrü yetmez sevginizle büyüttüğünüz alkışlayan elleri GÖZYAŞLARINI sildiğinden SUSKUN evlatların gördüğü/göreceği yaşamı soldurmaya. kalırken, kalplerinin sesi sessizlikte çınlıyordu. - Anneler, Günümüz Kutlu olsun Sanatın hangi alanında olursa olsun, Sanatın tek dil olduğunu, izahat gerektirmediğini yadsımamak - Anneler, Evlatlarımızın 1 Mayıs işçiler ve Emekçiler içselleştirmek gerekir. Sanat, iletişimde, nesillere aktarımda, bayramı kutlu olsun. geçmişten günümüze, günümüzden geleceğe evrensel ve - Anneler, ve Anaların evlatları Hıdır Ellezimiz baharla ortak bir dildir. birlikte şenlensin. Mayıs Ayın da bir kısmının altını çizdiğimiz önemli - Anneler, Evlatlarımızın Engelliler Haftası kutlu olsun. günleri anarken de sanatsal dokunuşlarla anlamak, yaşamak, yaşatmak gerekir. Sanatsal etkinlikleri, kutlamaları, anmaları - Anneler, evlatlarımızın 19 Mayıs Atatürk'ü Anma gölgede bırakacak bir takım taviz ve uygulamalardan Gençlik Ve Spor Bayramı, Eli öpülesi ana evladı Vatan kaçınılmalıdır. Bu tür bakış açıları zamanla örselenmelere, yürekli Mustafa Kemal Atatürk'e şükran, sevgi ve milli iradeyi zayıflatmaya, bütünlükte ayrışmalara, sanatı saygımla kutlu olsun. engelli düşüncelere teslim etmek gibi sıkıntılı sonuçlara yol açacaktır. - Anneler, evlatlarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Başöğretmen Mustafa Kemal Değerli Kardelen Sanat dostlarım; Sanatın ışığının Atatürk'ümüzün huzurunda Kutlu olsun. aydınlattığı çehreler, diyarlar daima bulundukları yeri aydınlattıkları gibi ileriye de ışık tutacaktır. Sanatın ışığı, Yaşamımızı zorlaştıran fiziki engeller kaza ile, doğuştan, Sanatın aşkı, Sanatın icrası daima yolumuz, yolculuğumuz hastalık sonucu gibi nedenlerden kaynaklanır. Diğer insanlar olması dileklerimle doğurgan olan sanatımızla güzelleşerek gibi organlarını rahat kullanamayan engellilerin sorunları kalalım. Güzelliklerle çoğalacağımız ümit ve gayretlerimizle bireyseldir. bir sonraki sohbette buluşmak üzere engelsiz kalın, sanatla Ruhumuzun, düşüncelerimizin, aklımızın engelli olması, kalın, dostça kalın, dostlukla kalın. bedenimizde taşıdığımız, yaşamımızı zorlaştıran fiziki SAKLI GÖZYAŞLARIM engellerin aslında engel olmadığı hayatmızı idame ettirmede Sızlayarak içime akar, yakan üzüntülerim güçlük yarattığı ne kadar gerçekse, Fikri engellerin sorunların kaynağı olduğu da o kadar gerçektir. koparır yaşamımın çiçeklerinden her bir yitirmişliğim. Öncelikle kaynaklara başvurarak ''engellilik ne demektir'' birlikte hatırlayalım; Birleşmiş Milletler Sakat Haklan Yüreğinde ışıyan umudu düşünürüm Bildirgesinde "Kişisel ya da sosyal yaşantısında kendi yanımda kalır mendilleşen ellerim. kendisine yapması gereken işleri (bedensel ya da sonradan olma) her hangi bir noksanlık sonucu yapamayanlar" sakat Kapatırım gözlerimin perdesini olarak tanımlanmaktadır. Engelli sözcüğü genelde hareket Titreşir kirpiklerimde damlalar yeteneği sınırlanmış bireyi çağrıştırmaktadır. Hareket yeteneğini sınırlayan nedenler ise doğuştan getirilen, doğum ha düştüler, sırasında karşılaşılan ya da sonradan yaşanan bir hastalık ha düşecekler... veya kaza sonucu ortaya çıkan bir işlev bozukluğundan Perihan KOCA kaynaklanıyor olabilir.


42

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

Kitap Hediye Günü’nde Beşiktaş’ta Herkes Birbirine Kitap Hediye Etti!

“Herkese Kitap” Dünyada bir ilk olan Kitap Hediye Günü’nün ilki Beşiktaş Belediyesi işbirliğiyle Sanatçılar Parkı’nda düzenlenen törenle gerçekleşti.

Herkese Kitap Vakfı, insanların birbirlerine kitap hediye etmesini sağlamak ve kitap okuma alışkanlığını attırmak amacıyla her yıl Nisan ayının üçüncü Pazar gününü “Kitap Hediye Günü” olarak belirledi. Dünyada bir ilk olan Kitap Hediye Günü’nün ilki Beşiktaş Belediyesi işbirliğiyle Sanatçılar Parkı’nda düzenlenen törenle gerçekleşti. Kitapseverlerin yakınlarıyla birlikte katılım gösterdiği törene Beşiktaş Belediye Başkanı Av. Murat Hazinedar, Herkese Kitap Vakfı Kurucu Başkanı Bülent Şenver, Neşe Erberk, Sivil Toplum Kuruluşları temsilcileri ve çok sayıda vatandaş katıldı. Herkesin kitap sahibi olmasının hedeflendiği proje hem sosyal hayatta, hem de sosyal medyada yoğun ilgi gördü. Beşiktaş Belediyesi ve Herkese Kitap Vakfı'nın “Benden Sana Hediye” sloganıyla düzenlendiği “Kitap Hediye Günü” etkinlikleri renkli görüntülere sahne oldu. Kitap Hediye Günü kapsamında törene katılan vatandaşlar tanıdığı veya tanımadığı kitapseverlerin gözlerinin için bakarak “Bu Kitap Benden Sana Hediye, Şimdi Sıra Sende” diyerek kitaplarını hediye etti. Sanatçılar Parkı’nda düzenlenen etkinlikte ki tap hediye etmenin yanına yanı sıra açık büfe ik ramlar, müzik dinletileri ve konuşmalar yer aldı.


43

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

sibel

Sibel Oruç Bir gül masalı

tomurcuklar kurumuş, dal diken kalmış. Gel zaman git zaman lalenin mevsimi geçmiş, menekşeler solmuş, güz gelmiş kapıya…Aklına düşmüş yediveren gülü. Hani yaz bitmiş ya! Solmuş rengârenk bahçesi . Koşmuş arka bahçeye, nasılsa yediverenim var diye… Bir hevesle diktiği , sonra ihmal ettiği gülden eser kalmamış. Dallarında kuruyup kalan güle elini uzatmış, dikeni batmış. Öfkelenmiş adam, söylenmiş durmuş eline batan dikene. -Seni çirkin dikenli şey, nerden diktim bahçeme… Eldivenlerini giymiş söküp atmış bahçeden öldürdüğü yedivereni… /İşte kadın böyledir dostum. Sevgiyle beslenir, ilgiyle açar, açtıkça güzelleşir güzelleştirir olduğu yeri. Bakmadığında dökülür güller batar dikeni.... Yani diyeceğim o ki; Bakamayacağınız gülü ekmeyin toprağınıza. Ne gülün ahı kalsın, ne dikende vahınız

Kızılın en güzelini açan yedivereni görünce, dayanamamış koparmış toprağından aç gözlü bir adam. Yediveren bu; neredeyse her mevsim açan… Bahçem hep çiçekli kalır demiş. Oysa bahçesi çiçeklerle, güllerle doluymuş ne yeri ne vakti varmış adamın…Evinin arka bahçesine iliştirmiş yedivereni, suyunu vermiş, açan çiçeklerini koklamış. İlk zamanlar her gün gelip suyunu verir severmiş yediveren gülünü. Gül gülümsemiş bu ilgiye, sevildikçe açar, açtıkça kokar olmuş. Zamanla bahar gelmiş, evin ön bahçesindeki lalelere, menekşelere dalmış adam, gülü unutmuş. Susuz kalan gülün tomurcukları yağmur bekler olmuş, örümcekler dolmuş dallarına. Beklemiş, adam gelsin su versin, ilaç versin sevsin koklasın yeniden can versin diye…. Gelen yok. Önce açan gülleri dökülmüş sonra sibel

Bir beyaz yelkendi yüreği rüzgârını bekleyen Esti küçük bir meltem, kıpırdadı yerinden... Akşam vaktiydi rüzgâr göğsünü kabarttığında, martı gibi süzülüyordu mavi derinliklere... Gittikçe liman küçülüyor, sonra kara kayboluyordu. Göğsünü dolduran rüzgârla seyre daldı yelken, gün batımında kızıl eşlik etti seferine. Günün son kızıllığıyla vedalaşırken ay göründü, yıldızlar ışıl ışıl dans ediyordu gökyüzünde. Ay, yelken ve meltem… Her gündoğumunda esen rüzgâra bırakıyordu yönünü. Geceleri rüzgâr yerini yıldızlara bırakıyordu, küçük yelken gün doğumunu heyecanla bekleyip, her sabah rüzgârı kucaklıyordu hasretle Bir gün rüzgâr gelmedi! Bekledi, bekledi, bekledi yelken... Küçük bir esinti birazcık meltem... Günler, aylar geçti hem karaya hasret, hem rüzgârdan umutsuz... Rüzgâra haykırıyordu her gün/ gece... Karaya çıkacak kadar es... Limanıma gidecek kadar es... Güneşi kapatan bir karartı, beyazı griye bulayan bir fırtına koptu. Savruldu,

sibel

sibel

hırpalandı parçalandı yelken... Kalan son parçasını küçücük esans şişesine koyup, bir bulan olur belki diye, suya saldı. Artık rüzgâr gerekmezdi... Bir dalga kıyıya atacak Belki; bir balıkçı ağına takılacak Yüreği, tutanın elinde kalacak... aşk atı rüzgârı severdik en çok doludizgin koşardık önce çölleri aştık susuz… en sarp kayalara tırmandık kanat taktık denizler aşmak için mavinin sonsuzluğunu seyre daldık vurulduk... gözlerimiz kamaştı ... göremedik görülmesi gerekeni koca bir gerçeğe çarptık aşk kanadı… kanadı kırıldı, uçamadı sonra dizleri dermansızdı, yaralıydı merhemi yok, çaresi yok acıdan süzüldü göz yaşları vurulurdu yaralı atlar vurulduk...

sibel


44

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

29 Mayıs 2016 19:00 Duru Tiyatro Büyük Salon, İstanbul İki perdelik komedi "Yetersiz Bakiye", 29 Mayıs'ta Duru Tiyatro Büyük Salon'da sahneleniyor. "Kahkaha fırtınasına hazır mısınız? Bu tiyatro oyununda acı gerçeklerle bir kez daha yüzleşiyoruz. Günümüzde sadece tüketen ve tüketmeyi alışkanlık edinmiş insanların asıl değerlerinden nasıl koptuklarını anlatan bu öykü bir mizah örneği... Günümüz hastalığı olan sınıf atlama hastalığı ile yüzleşmeye hazır mısınız? Namus, kutsal aile, kutsal birliktelik, ailenin mahremi yeti, evimiz; canımız, pembe pancurlu yuvamız gibi kavram lar bir anda domino taşı gibi devriliyor. Çünkü bu kavramlar tüketme ve sınıf atlama hastalığına yenik düşüyorlar. Mizah sanatçısı Murat Kürüz'ün uzun bir aradan sonra yazıp yönettiği, prodüksiyonunu başarılı işlere imza atan Gergedan yapım, Cengiz Şahin ve Oyunadamı'nın üstelendiği oyunda usta ve sevilen sanatçılarımızdan Hakan Yılmaz, Hande Subaşı, Turgut Tunçalp, Arzu Budak sahne alıyor. Mizah ile yoğrulmuş bu oyunda tiyatro sanatçıları yüksek tempolu bir oyun sergiliyorlar. Peş peşe gelen espriler ile

seyirci gülerken bir anda gerçek bir dram karşısında şaşırıyorlar.Ağlanacak halimize gülmek için bu oyun izlenir. Seyirciler kendileri ile oyun arasında mutlaka bağlantı kuracaklar. Tüketme hastalığına yakalanan herkes bu oyunda kendinden veya çok yakınında ki bir insandan bir parça bulacak. Cebimizde taşıdığımız, koleksiyonunu bile yaptığımız kredi kartlarının engellenemeyen sömürüsüne tanık olacağız. O avuç içi kadar kart nasıl da koca yaşamların içine sızıyor… Kredi kartı virüsü görmediniz ise bu oyunda göreceksiniz. Çipli canavar nasıl da içimize kaçıyor çok iyi gözlemleyeceksiniz... 16 haneli numarasıyla içimizde ki kart görünümlü şeytan bakın başımıza neler açıyor... Evrensel bir konuya sahip olan bu oyunda yaşamın içindeki gerçeklerle bir kaz daha yüzleşeceğiz. Murat Kürüz bu oyunda seyirciyi güldürmenin yanı sıra bir özeleştiriye de davet ediyor. 'Bu kadar üretmeden tüketmek, onca kutsal değeri tüketmeye değer mi?' sorusuna cevap arıyor. Televizyon ekranlarından çok yakından tanıdığımız usta ve ünlü sanatçılar Hakan Yılmaz ve Hande Subaşı ilk kez aynı oyunda sahneyi paylaşırken dört kişilik bu kara komedi oyununda kahkaha ve hüzün birlikte yaşanıyor."


Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

45

Ferhangi Şeyler 03 Mayıs 2016 20:00 Karadeniz Teknik Üniversitesi AKM Salonu, Trabzon Ferhan Şensoy, tek kişilik gösterisi Ferhangi Şeyler ile 3 Mayıs'ta KATÜ AKM salonunda sahne alıyor. Ferhan Şensoy'un 7 Mart 1987'den beri aralıksız oynadığı tek kişilik gösterisi, gündelik herhangi olayların Ferhanca bir mizah penceresinden değerlendirilmesidir.

Anlatılan Senin Hikayendir - Levent Üzümcü 24 Mayıs 2016 21:00 Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu, İzmir Cengiz Toroman'ın yazıp yönettiği ''Anlatılan Senin Hikayendir", 24 Mayıs'ta Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu'nda perdelerini açıyor. "Bir insanı tanımak demek, onun hikayesini bilmek demektir."

Gülerken ağladığımız, ağlarken güldüğümüz bir oyun bu. "Gürül gürül, usul usul akan ırmak, bir bardak çay sıcaklığı, bir dost meclisinin anason kokulu coşkusu var bu oyunda. Hayal desek, değil, gerçek desek, değil... Şarkılar, türküler, insan, kuş, ağaç, kitap, dağ, taş koyun koyuna bu oyunda. Ege Denizi'nin sakin, hülyalı, bilge maviliğinde

koca yürekli bir destan bu oyun. Memet Dayı, Adriana, Stafili İbrahim, FenerciAhmet, Denizci Barış, Niko... Tanıyorsunuz onları. Evet, her birimizin hikayesi farklı, her birimiz başka iklimlerin çocuklarıyız, her birimiz başka hayatlar yaşıyoruz, doğru. Ama içimizdeki ses diyor ki, biz birbirimizin yabancısı değiliz. Bize insanlığımızı unutturmak isteyenlere inat, güler yüzlü ve umutlu bir başkaldırı bu oyun." Merak ediyorsan, nedir bu insan, kimdir? "Anlatılan Senin Hikayendir." Yazan - Yöneten: Cengiz Toraman Oynayan: Levent Üzümcü Müzik Direktörü: Oktay Köseoğlu Dekor - Kostüm: Medina Yavuz


46

Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ozanıyım Ben Ozan Turanibaba Bir milleti övüp birini yermem Bütün insanlığın ozanıyım ben Keşkülü boynunda dervşi bilmem Doğduğum dünyanın ozanıyım ben Fakirin umudu kaderi olmuş Ömür boyu çilelerle yoğrulmuş Yavrusunu toprak evde doğurmuş Yoksul bir ananın ozanıyım ben Ben dinden anlamam dervişi bilmem Keramat sırrına ermişi bilmem Ahrette cennete girmişi bilmem Yaşadığım çağın ozanıyım ben Kimisi rüyada sakallı görmüş Evliyadan ona şerbet sunulmuş İşte böylesine bir ozan olmuş Gerçek bir bilimin ozanıyım ben ?? Ben rüyamda hiç evliya görmedim Öyle sakallıdan bade almadım Doğru bildğimden asla dönmedim Bilimsel dünyanın ozanıyım ben

Kursiyerlerden yakma resim sergisi Beylikdüzü Belediyesi’nin resim kursu öğrenci lerinin eserleri görücüye çıktı. Beylikdüzü Kültür Merkezi bünyesinde düzenlenen ahşap yakma ve resim kurslarında eğitim gören kursiyerlerin çalışmaları ziyaretçiler tarafından tam not aldı. Sergimizin açılışı Bele diye Başkan Ya r d ı m c ı s ı Leyla Ünver, Meclis Başka nı Ömer Şatır ve Meclis Ü yesi Gülüzar Bektaş tarafın dan yapılır ken, halkın yoğun ilgisi dikkat çekti.

Gelişen çağından örnek almamış Ezilen yoksulu gözü görmemiş Ali den veli den medet beklemiş Doğru adaletin ozanıyım ben Yeter gardaş oyalama halkını Orta çağdan veriyorsun talkını Sen sürün ki molla yutsun salkımı Turanî emeğin ozanıyım ben KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU’NUN AYLIK E-DERGİSİDİR YIL: 1 SAYI: 6

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Yusuf Ziya Leblebici YAYIN KURULU Turan Karatepe-Fidan Karakaş Esila Suna - Osman Coşkun Murat Karagöz-Neslihan Yazıcılar Can Çalışkan

TEMSİLCİLERİMİZ Ankara Çorum İzmir Batman Denizli

Demet Akyürek Gamze Höcü Songül Aksankur Hülya Çölgeçen Aysel Menteş

Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun ücretsiz aylık dergisidir. Tamamen sanat ve sanat haberlerini içerir, bu amaçla da ücretsizdir. Dergimizde yayınlanan yazılardan yazarların İLETİŞİM kendileri sorumludur. Siyasi, dini ve mezhepsel bir bağı yoktur. Tamamen yusufziyaleblebici@gmail.com https://www.facebook.com/groups/31746001219/ bağımsızdır...


Mayıs 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

47 YAPRAK DÖKÜMÜ

Kardelen Sanat

Attila Özdemiroğlu hayatını kaybetti Bir süredir akciğer kanseri teda

Türkiye Musiki Eseri Sahipleri

visi gören Attila Özdemiroğlu, haya Meslek Birliğinin (MESAM), 8 yıl

Erakalın’ı kaybettik Yönetmen Ülkü Erakalın vefat etti. Ünlü yönetmen Ülkü Erakalın, bir süredir tedavi gördüğü Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde vefat etti.

tını kaybetti. Usta sanatçı Attila Özdemiroğlu, Gayrettepe’deki Florence Nightingale Hastanesi’nde 20 Nisan saat 09.30'da çoklu organ yetmezliği nedeniyle yaşamını yitirdi.

müziklerini yapan Attila Özdemiroğ lu, Eurovision şarkı yarışması İçin besteler de düzenledi. 2009 yılında 42. Sinema Yazarları

Derneği Ödüllerinden en iyi film Ünlü besteci Attila Özdemiroğlu, müziği ödülünü aldı. 73 yaşındaydı. 200'ü aşkın şarkı, 60 film müziği, Attila Özdemiroğlu, 5 Ocak 1943 14 müzikal ve yaklaşık 3 bin reklam tarihindeAnkara’da doğdu. 1966 senesinde Durul Gence or müziğine imzasını attı. kestrası ile çalışmaya başladı. Daha sonra çeşitli orkestralarda görev aldı. O yıllarda Tanju Okan, Yurdaer Doğu lu, Berkant'la birlikte 'Jüpiterler' adlı bir pop grubu kurdular. 1983 yılına kadar orkestralarda çalmaya devam etti. Besteci ve aranjör olarak çeşitli eserle re imza atan Attila Özdemiroğlu, Ajda Pekkan, Nilüfer, Ka

İstanbul'da 1934 yılında doğan Erakalın, İstanbul Belediye Konservatuvarı Müzik Bölümü'nden mezun oldu. Sanat hayatına 1958 yılında başlayan Erakalın, ilk deneyimleri sırasında Lütfi Akad'ın asistanlığını yaptı. 1961 yılında ilk filmi "Unutamadığım Kadın"ı çekti. Anılarını içeren 4 kitap kaleme alan Ülkü Erakalın 200 civarında filme imza attı. Ünlü yönetmenin rejisörlüğünü yaptığı filmler arasında, "Lekeli Aşk", "Acı Yıllar", "Aldırma Gönül", "Kadınlar Koğuşu", "Dudaktan Kalbe", "Üvey Ana" ve "Ben Sana Mecburum" yer alıyor. Erakalın, Ye ş i l ç a m ' d a " s e k s f u r y a s ı " o l a r a k nitelendirilen 70'li yılların ortalarında ise pek çok erotik filmin yönetmenliğini yaptı.

boyunca başkanlığını yaptı. Ağır Roman gibi filmlerin de

yahan, Sezen Aksu gibi isimlerle çalış tı. 1980 yılında “Yedi Kocalı Hürmüz”,1984 yı lında Devekuşu Kaba re tiyatrosunun “Beyoğ lu Beyoğlu “, 2008 yılında Ankara Devlet Tiyatrosunda oynanan “Fosforlu Cevriye” gibi tiyatro oyunlarının müziklerini hazırladı.


48

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2016

Mayıs’da kaybettiklerimiz 1 Mayıs 1988 Karikatürcü, gazeteci, sinema ve tiyatro oyuncusu Altan Erbulak. 2 Mayıs 1519 Rönensan'ın öncülerinden İtalyan bilgin, mucit, ressam, heykeltraş Leonardo da Vinci. 1481 İstanbulu Fetheden Fatih Sultan Mehmet. 3 Mayıs 1959 Ressam Zeki Kocamemi. 1963 Yazar Abdülhak Şinasi Hisar. 4 Mayıs 1997 Tangocu Esin Engin. 1985 Fatsa eski Belediye Başkanı Fikri Sönmez ( Terzi Fikri) 6 Mayıs 1970 Çallı Kuşağı ressamlarından Feyhaman Duran 1972 Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan 7 Mayıs 1986 Öykü ve oyun yazarı Haldun Taner 2013 Oyuncu Gül Yalaz 8 Mayıs 1987 Ressam-gazeteci Elif Naci 2015 Tiyatrocu, sinemacı, dizi oyuncusu Zeki Alasya 10 Mayıs 1985 Sinema Oyuncusu Necdet Tosun. 1995 Tiyatro sanatçısı Belkıs Dilligil. 2008 Leyla Gencer 2014 Klarnet virtüözü müzisyen Selim Sesler 11 Mayıs 1948 Şair-fıkracı Hamamizade İhsan. 1954 Sait Faik Abasıyanık. 14 Mayıs 1984 Oyun yazarı ve tiyatro yönetmeni Vasıf Öngören. 1995 Edebiyat eleştirmeni, denemeci Rauf Mutluay. 2007 Gazeteci Yazar Turan Yavuz 15 Mayıs 1997 Şair Turhan Oğuzbaş

16 Mayıs 1984 Şair Ercüment Behzat Lav 1989 Tangocu Seyyan Hanım (Seyyan Oskay) 1997 Sinema oyuncusu Önder Somer. 1998 Klasik Türk Müziği sanatçılarından Sevim Tanürek 17 Mayıs 1957 Yazar Nurullah Ataç 1993 Sinema sanatçısı Handan Adalı. 2002 Ünlü Türk halk ozanı Mahzuni Şerif 18 Mayıs 1973 İbrahim Kaypakkaya 2009 ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Türkan Saylan 19 Mayıs 1944 Ressam Şevket Dağ 21 Mayıs 1997 Gazeteci Mustafa Ekmekçi 22 Mayıs 1885 Sefiller adlı romanıyla ünlenen Fransız yazar Victor Hugo 1912 Şair Eşref 1960 Modern Türk resminin öncülerinden Ressam İbrahim Çallı 1996 Tanju Okan. 23 Mayıs 1955 Aziziye Tabyası kahramanı Nene Hatun 26 Mayıs 1978 Ressam Orhan Peker 2012 Mizah ustası ve ünlü televizyoncu Orhan Boran 28 Mayıs 1983 Şarkı sözü yazarı Çiğdem Talu. 1986 Şair Edip Cansever. 29 Mayıs 2007 Türk Halk Müziği Sanatçısı Yıldıray Çınar 30 Mayıs 2015 Karikatürist Bedri Koraman 31 Mayıs 1994 Müzisyen ve besteci Uzay Heparı. 2015 Türk Sanat Müziği sanatçısı Behiye Aksoy


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.