KARDELEN SANAT DERGİSİ Mart 2017

Page 1

Kardelen Sanat KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU’NUN AYLIK ÜCRETSİZ E-DERGİSİDİR YIL: 2 SAYI: 16 MART 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

BEYLİKDÜZÜ’NÜN FİLM BAŞARISI..

HER KADIN BİR KARDELENDİR


2

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2017

Las Vegas'ta düzenlenen ödül töreninde Cumhuriyet ve Demokrasi filmi 2 ödül birden kazandı ABD'nin önde gelen dergilerinden Campaigns&Elections'ın uluslararası 2017 Reed ödüllerinde Beylikdüzü Belediyesi tarafından hazırlanan " Cumhuriyet ve Demokrasi" filmi iki ödül birden kazandı.Çok sayıda ülkeden kampanyanın katıldığı Las Vegas'ta düzenlenen törende 5 dalda finale kalan film hem dünyanın hem de Avrupa'nın en iyi online reklam kam panyası seçildi. Las Vegas'taki törende büyük ö dülleri Belediye Baş kanı Ekrem İma moğlu ve Öykü A jans adına Necati Öz kan birlikte aldı. Tö renin ardından açık lamada bulunan Bey likdüzü Belediye Başkanı Ekrem İ mamoğlu şöyle ko nuştu:" Campaign & Elections dergisi tarafından verilen Reed Ödüllerinde 5 kategoride finale kalmanın ve 2 dalda da ödüle layık görülmenin mutluluğunu yaşıyorum.93 yıl önce genç Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, demokrasimiz için 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' mottosuyla rotamızı çizmişti. Bu rota sonsuza kadar

istikametimizdir. Ödüle layık görülen bu filmi de unutkanlara,genç kuşaklara, tek adamcı fikirlere itibar edenlere, bu rotanın ne kadar değerli olduğunu tekrar hatırlatması için hazırladık. Daha fazla demokrasi ve daha fazla insan hakları bugün, istisnasız dünyadaki tüm yönetimlerin en fazla ihtiyaç duyduğu iki unsurdur. Demokratik bir dünya arzusunun en güçlü çıkış noktasını da ben yine kurucumuz Atatürk'ün bir sözün de buluyorum:' Yurtta Barış, Dünyada Barış' Barışın ve demokrasinin hakim olacağı bir dünya umuduyla Sizleri şahsım ve tüm ülkem adına sevgi ve saygıy la selamlıyorum." Uluslararası Reed ödülleri 2009 yılında dağıtılmaya baş landı. The Reed A wards, ABD’de fa aliyet gösteren siyasi dergi Campaigns & Elections tarafından organize ediliyor ve politik arenada başarısıyla öne çıkan çalışmaları her yıl alanın uzmanı kişilerden oluşan özel bir jüri heyeti ile değerlendiriyor.


Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

3

Cem Karaca Resim Sergisi Anadolu-Rock akımının öncü sanatçısı Cem Karaca, ölümünün 13.yılında doğum yeri olan Bakırköy’de anıldı. Anma programı Cem Karaca’nın manevi oğlu, Gazeteci Genco Sabancı’nın özel albümünde bulunan veya kendi çektiği, daha önce yayınlanmamış 50 fotoğraftan oluşan sergi ile başladı. Bakırköy Belediyesi ve Bakırköylü Sanatçılar Derneği (BASAD) katkılarıyla hazırlanan sergi, BASAD Altan Erbulak Sanat Galerisi’nde Cem Karaca sevenleriyle buluştu. Sergi açılışını; Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu, BASAD Başkanı A. İlhan Gülek, Genco Sabancı, ünlü sanatçı Cihat Tamer ile BASAD üyesi sanatçılar ve Bakırköylüler birlikte yaptı. Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu

açılış konuşmasında: “Cem Karaca aramızdan ayrılalı 13 yıl oldu. Cem Karaca’nın manevi mirasını bizlerle paylaşan Genco Sabancı’ya şükranlarımı sunuyorum. Ümit ediyorum ki Türkiye’de sanatın gücüyle aydınlık yarınlara, hayırlı yarınlara ulaşacağız.” dedi. Yoğun bir katılımın gerçekleştiği sergide sevenleri; Cem Karaca’yı ilk kez gördükleri fotoğraflarla anarken, sergi sonrası Cem Karaca şarkıları ile duygulu anlar yaşandı ve Cem Karaca için anı defterine duygu ve düşüncelerini yazdılar.


4

Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Denklem... Ankara'da geçir diğim dört güzel günün ardından, tatlı bir yor gunlukla İstanbul'a dön düm. Gerek My Sanat'ın dü zenlediği program, gerekse iş gö rüşmelerimiz, dostlarımızla hasret gidermemizin yanında yeni dostlar kazanmanın güzelliğini yaşadık. Eski dostum Sevgili Dilek Hokkaömeroğlu'nun My Sanat'ta organize ettiği söyleşi, imza ve dinleti verimli ve güzel geçti. Ankaralı arkadaşlarımızın şiirlerini ve yorumlarını beğeniyle dinlerken, THM Sanatçısı Gülseren Kılıç bizleri türkü kül türümüzün derinliklerine çekti. Sanem Doğan ve Ayla Eser ses lendirdikleri eserlerle programa renk kattılar. Metin Yılmaz Poyraz, Yıldıray Kurt, Ali Kılıç ve Murat Dinçer'in enstü manları ve özgün müzikleriyle bizlere eşlik etmeleri ayrı bir keyf verdi. My Sanat'ın sıcaklığına Sevgili dostum Bayram Yelen'in ilgisi de eklenince kendimi konuk değil, adeta ev sahibi olarak hissettim. Yıllardır göremediğim dostlarımı da karşımda bulunca kimi zaman eski günlere aktık, kimi zaman da geleceğe planlar yaptık. Programa katılan ve isimlerini sayamadığım tüm dostlara teşekkürlerimi sunuyorum… Ayrı bir teşekkür de dört gün boyunca beni yalnız bırakmayan çocukluk arkadaşım Sevgili Salim Çoruk ve Ankara'da yaşayan akrabalarım için… Ankara'da yeni programlar için görüşmelerimiz de çok verimli geçti. Bu da gösteriyor ki, sık sık Ankara yolcusuyuz ! * * * Bundan böyle iki dergi birden çıkartıyoruz. Dijital ortamda yayımladığımız “Kardelen Sanat”ın yanı sıra, Kadınlar Derneği ile basılı olarak yayımlayacağımız “Kadına Dair Herşey” isimli

Yusuf Ziya Leblebici

kadın dergimizi de kitlelere ulaştırmaya çalışacağız. İlk sayısını bu ay çıkartacağımız “KDH” dergisinde adından da anlaşılacağı üzere kadına dair her şeyi bulabileceksiniz. “Kardelen Sanat”ın bazı köşe yazarlarının da sayfaları olacağı dergimize, kadın konulu yazılar ve şiirleri de alacağız.

Kadın diyorum ! sırtında mutfağının karnında adamının yükü kadın diyorum hani tarlada çapa belini doğrultamayıp evinde erini doyuran... doğum gününde çamaşır yıkayıp yıl dönümünde temizlik yapan geceleri yastığa baş konulan ama töre uğruna canı alınan kadın diyorum kadın diyorum hani haklarına mücadelede yüz yirmi dokuz canın diri diri yandığı her gün canlarının alındığı dede yaşındaki adama dokuz yaşında satılan kadın havva, leyla, şirin, züleyha aşkı uğruna candan geçilen yakalanınca kara sevdaya ölümüne sevilen... halbuki uğruna cana kıyılan yıllarca mapusta yatılan anamız, bacımız, yarimiz dokuz ay karnında yaşatan bir ömür ardımızda yaşayan annemiz... kadın diyorum heyyy kadın diyorum kara fatma, nene hatun, behiceler ne için canlarını verdiler toprak onlarla toprak vatan onlarla vatan kadınsız doğar mı insan bizim dünyamız, sevdalımız ve de eşimiz bizden farkı olmayan karşı cinsimiz kadın diyorum kadın farkımız yok bir birimizden yeter artık farkına varın !


Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

5

Emekçi 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü'nde, kadınların emeğini,ezilmişliğini, hak mahrumiyetlerini, kısaca haklarını mı tartışacağız, yoksa kapitalizme hizmet edip onları hediyelere mi boğacağız! Kadına değer vermeyen zihniyetlerin bile “Emekçi” kelimesini çıkartıp, sadece “Kadınlar Günü”nü çeşitli göstermelik etkinliklerle kutlayıp geçiştirdiği bir ortamda yaşıyoruz. Çoğu yazarların, şairlerin bu özel gün yaklaşırken kadınların emeklerini, ezilmişliklerini görmezden gelip sadece cinsel bir obje olarak ele almaları da ayrı bir üzüntü… Ülkemizde kadınlar, gerek aile içinde gerekse toplumda erkek iktidarının baskısı a l t ı n d a

yaşıyor. Yani kadınlar erkek egemenliği karşısında eziliyor. Kadına yönelik şiddet, kadın emeği sömürüsü, kadın bedeni sömürüsü, kadın yoksulluğu, kadın işsizliği, çocuk gelinler kadınların en büyük sıkıntıları… Erkek egemen toplumun fiziki ve psikolojik şiddeti ile de karşı karşıya olan kadınlarımız, dayaktan, aşağılanmaya, istismardan tecavüze, tacize her türlü ağır saldırının hedefinde. Özellikle son yıllardaki tecavüz, taciz ve kadın cinayetlerinin büyük ölçüde artması korkuturken, tacizciyi, tecavüzcüyü, saldırganı koruyup kollayan hukuk sistemi, kadının özgürleşmesi önünde en büyük engeller olarak duruyor. 8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle b i r t e k s t i l


6

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2017

Kadınlar Günü fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı. Bu olay ilk kez Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2627 Ağustos 1910 tarihinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) gündeme geldi ve tekstil fabrikasında hayatını kaybeden kadınlar anısına 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerisi getirildi ve kabul edildi. Öneri kabul edilmesine rağmen tarih kesinlik kazanmamıştı ve Dünya Kadınlar Günü ilkbaharda kutlanıyordu. 1921'de Moskova'da 3. Uluslararası Kadınlar Konferansında tarih 8 Mart olarak saptandı. 1960'larda Amerika Birleşik Devletleri'nde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün

anılmaya başlanmasıyla gündeme iyice oturdu. 16 Aralık 1977'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılmasını kabul etti ve resmileşti. Türkiye'de 8 Mart Dünya Emekci Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa taşındı. Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı programından Türkiye'nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında “Türkiye 1975 Kadın Yılı” kongresi yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984′ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından Dünya Kadınlar Günü kutlanmaya başlandı.


Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

7

Sevda Karaca yıllara meydan okuyor !.. Erkek egemen toplumun mahalle baskıları sonucu bir çok başarılı kadın kendisini, sosyalliğini ve başarısını kapatmak zorunda kalıyor. Ancak, bütün zorluklara rağmen ayakta durabilen, mücadeleden asla vazgeçmeyen kadınlarımız da azımsanmayacak kadar çok sayıda. Bunlardan birisi de şarkıcı ve sinema oyuncusu Sevda Karaca... Bir dönemler sinemalarda O’nun filmlerini izlemeyen, sahnelerde şarkılarını dinlemeyen yok gibiydi. Sosyal derneklerdeki çalışmalarının yanı sıra, hala sahneleri kasıp kavuran sanatçının azmi, bir çok kadına da örnek oluyor. Türkiye ve Avrupa güzellik kraliçesi ve Avrupa Dans Yarışması Birinciliği de bulunan Sevda Karaca, son olarak da Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun “Yaşayan Değerlerimiz” ödülüne layık görüldü.

M


8

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2017

My Sanat Leblebici’yi ağırladı Ankara’da bulunan MY Sanat’ın organize ettiği ve Dilek Hokkaömeroğlu’nun medaratörlüğünü yaptığı söyleşi, imza ve şiir dinletisi türkü ve şiir şölenine dönüştü. Yusuf Ziya Leblebici’nin konuk olduğu program söyleşiyle başladı. Kitapları ve Kardelen Şiir ve Müzik Grubu hakkında bilgiler veren Leblebici, kendisine sorulan soruları da yanıtladı. Programın dinleti bölümünde ise, Metin Yılmaz Poyraz, Yıldıray Kurt, Ali Kılıç ve Murat Dinçer’in enstümanları ve özgün müzikleriyle Yusuf Ziya Leblebici’nin seslendirdiği şiirlere katkıda bulundular. THM Sanatçısı Gülseren Kılıç, Sanem Koç ve Ayla Eser seslendirdikleri eserlerle programa renk katarken, konuk şairler de kendi şiirlerini seslendirdiler. Program, Leblebici ve Dilek Hokkaömeroğlu’nun kitaplarını imzalamalarıyla son buldu.


Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

9

Dönüşüm ve Mizah... Sohbetlerde söyler ve yazarım, tarihimizi 12 Eylül 1980 solcu, milliyetçi, etnik-mikro milliyetçi, çevreci, dindar öncesi ve sonrası olarak iki ana başlık altında görünen (dinci) vb… O maskelerin arka planlarının inceleyebiliriz diye. Günümüzde yaşanan sorunların çoğu okunması ve gizli ajandalarının görülmesi ise medya bu darbenin sonucunda oluşmuştur. üzerinden engellenmektedir. Böylece kitleler onu kesecek ABD'nin uzantı dosyaları tarafından planlanan bu kasabın bıçağını yalayan koyuna, işkencecisine âşık olan darbe sonrasında toplumdaki her yapı etki altına alınarak birine dönüşmektedir. dönüştürülmüştür. Dış kabuğu, tabelası bırakılan nice

Eleştiri damarları kesilen kitleler artık toplumsal bir

yapı artık kendi işlevlerini yitirmiş garabetlerdir. varlık değildir. Daha önce de yazdım, çağımızın gerçek Üniversiteler, sendikalar, siyaset ve partiler, dernekler, nitemi “Yeni Köleci Çağ”dır. Antik çağın köleleri köle sanat ve spor… olduklarının farkında iken Yeni Köleci Çağın köleleri Burada şifre sözcük “ideoloji”dir. Darbeci anlayış işine köle olduklarının ne yazık ki farkında değiller.) Parantez çok uzadı biliyorum… Geldik konumuza… gelmeyen her söylemin “ideolojik” olduğunu ileri sürerek 1980 öncesi mizah siyasal toplumsal algıları etki altına k i t l e l e r i

yapıyı eleştirerek toplumu

yönlendirmektedir. Meraklısı için parantez…

ileri doğru yöneltme, aydınlatma görevi üstlenirken

(Bugünün iktidarı da bir

yeni mizah anlayışı kendisine

“paralel” yapıştırması ve

kapatılan insanın iç

yakıştırmasıyla işine

çelişkilerinden ve bireysel

gelmeyen her şeyi adeta “kötü

zaaflarından doğan çelişkileri

kadın” der gibi aforoz

ö n e ç ı k a r m a k t a d ı r. İ ş t e

etmektedir. Sonra da gelsin

burada da insanın temel zaafı

“vurun kahpeye” saldırı

olan cinsellik ister istemez öne

ları…) Dönelim konumuza…

çıkartılmıştır. Türk sinemasında seks

Toplumsal sorunların ko

filmlerinin yaygınlaştığı

a l a r a k

nuşulup tartışılması engelle nen insan, kendi içine itilerek

Gazanfer Eryüksel

yalnızlaştırılmıştır. Bu yeni

dönemde, Bekir Yıldız'ın bir öyküsünün adı “Em peryalizmin eli pantolon

insan tipinin denetimi ise zaman içinde, adeta uzaktan düğmelerimizde” idi… Küresel çeteler (Emperyalizm ve Siyonizm) insanları; kumanda misali özelleştirilen televizyonlar üzerinden giyiminden, yemek seçimine, dinlediği müzikten, yapılmış ve yapılmaktadır. (Medya…) Bu baskıcı anlayış her alanı dönüştürürken toplumun okuduğu kitaba ve seyredeceği filme kadar hemen her kendini ifade etmede ve eleştiride en yetkin olduğu alan konuda tek tipleştirmeye çalışırken mizahımız da bu dalganın altında kalmıştır. Mizah-gerçeklik ilişkisi olan mizahı da apolitik bir çizgiye getirtmiştir. Meraklısı için bir parantez daha… (Eski Yunancada insanın apış arasındadır. İşte bu anlayışın ışığında son dönemde yapılan komedi “poli” çok, “tik” ise yüz anlamına gelmektedir. Buradan hareketle politikacı “çok yüzlü” demektir, “apolitik” filmlerine ve televizyon programlarına bakınız. kavramı için de çok yüzü olmayan, tek yüzlü, tek tip Esprilerin göndermeleri hangi çağrışım üzerine demek mümkündür. Küresel çeteler için ise “bin bir kurgulanmıştır? Bu sorunun yanıtını bulduğumuzda surat” benzetmesini yapıyorum. Çünkü bu yaratıklar, toplumsal aklın apış arasından kalbe ve beyne doğru kendi çıkarları için her türlü maskeyi takarlar. Sağcı, yükseldiğini göreceksiniz.


10

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2017

Görme Engelliler İçin Kitap Okuma Odası!

Beşiktaş Belediyesi, görme engelliler için kitapların seslendirileceği “Kitap Okuma Odası”nı belediye binasında hizmete sundu. Beşiktaş Belediyesi, “Farklılıklarımız Birlikteliğimize Engel Değil” sosyal sorumluluk projesi kapsamında en gelleri aşmaya devam ediyor. Engelli vatandaşlarımızın eşit olarak toplumsal hayata katılabilmelerini amaç layan “Kitap Okuma Odası” projesi ile kitapların sadece

görebilenler için değil, görme engelliler için de erişilebilir olması hedefleniyor. Bu konuda çalışmalar yapan kuruluşlar olsa da henüz seslendirilmeyen pek çok şiir, roman, hikâye, akademik metin ve ders kitapları mevcut. Bu yüzden Beşiktaş Belediyesi Levent Hizmet Binası’nda açılan “Kitap Okuma Odası”nda öncelikli olarak görme engelliler tarafından talep edilen kitaplar seslendirilecek.

Ülkemizde kitap okuma oranı neden düşük?

Can Çalışkan Bundan üç bin yıl önce yaşamış bir Çin kralı yazdığı kitapta kendi gibi kral olanlara şöyle seslenmiş : "Ey yüce krallar, eğer rahat etmek, halkınızı iyi yönetmek istiyorsanız, halkınızı bilgisiz, cahil tutun. Evet, başkalarının kölesi olmak istiyorsanız o halde cahil kalın okumayın. Peki kitap okuma alışkanlığımız neden yok , nasıl ediniriz . Okul kütüphanelerinin yetersiz oluşu , mevcut kütüphanelerin çoğunun kapalı olması , aileyi rol model gören çocuğun eline kitap almayan ve günün en az beş saatini tv karşısında geçiren bir ortamda büyümesi ve en önemlisi okumayı bir ihtiyaç olarak görmeme en büyük etkenler sanırım . Peki kitap okuma alışkanlığı nasıl edinilir .? *Öncelikle ince ve konusu sıkıcı olmayan kitaplardan başlamak lazım . *Kendinize günlük bir süre belirleyin ve bu sürede sadece okuduklarınıza odaklanın Ve her ne olursa olsun bu süreyi heba etmeyin . *Kitabın içeriğini beğenmediyseniz değiştirin . İlla bitirmek için kendinizi bunaltmayın . İlginizi çekecek bir kitap elbet vardır . *Okuduğunuz kitapları arkadaş çevrenizle paylaşın . Kitapta geçen ve size ilginç gelen sözleri sosyal medyada paylaşın . *Kitapta geçen her hangi bir objeyi elinizin altında

bulundurun ve odaklanmakta zorlandığınız noktada o objeye bakın . *Arkadaş önerileri , kitap hakkındaki yorumlar ve okuma listesi edinmek de yardımcı unsurlardır . Kitap okumayla ilgili istatistikler korkunç . Bir Fransız yılda 7 kitap okurken bir Türk 6 yılda bir kitap okuyor . Oysa Kur'an-ı Kerim bile “İkra” (oku) diye başlıyor . Ülkemizde ihtiyaç malzemeleri sıralamasında kitap 235. sırada yer alırken , çocuklara özel günlerde verilen hediyeler sıralamasında 180 ülkede yapılan ankette ülkemiz 140. sırada yer almıştır . Yine bir başka araştırmayla ülkemizde düzenli kitap okuma alışkanlığı 10.000 de 1 olarak belirlenmiş Bence filmi çıksın izlerim , vaktim yok gibi çocukça bahanelerden vazgeçmeyle başlayabilirsiniz işe . Zira izlemek , okumak kadar hayal dünyanızı zorlamaz ve insan istedi mi her şeye zaman bulabilir . Hem düşünsenize , her yazarın en az bir kitabını okuduğunuz ve bir ortamda konu kitap olduğunda konuşacak ne çok konunuz olacağını . Kitapla ilgili tavsiye ve önerilerde ilk size başvuracak arkadaşlarınızın artacağını ve bu duygunun sizde yaratacağı hazzı . Ünlü bir filozof söyle demiş . “Kitaplar demokrasinin kalesidir .” Hadi hemen şimdi kurtulun başkasının gazetesine göz ucuyla bakmaktan ve utandırın Norveç'i . Hergün en az bir gazete ve her hafta bir kitap okumayı hedef edinin . Unutmayın boş bir beyin kötülüğün arka bahçesidir .


Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

11

KADIN OLMAK Zor iştir kadın olmak:

Sadece bizim ülkemizde değil dünyada böyle. Ama bizim ülkemizde çok daha z o r d u r. Geçmişten günümüze kadar süre g e l e n gelenek ve Gülfer Ceylan Güreş göreneklerimize göre yaşamak yerine batıl hurafelere dayalı çağın gereksinimlerini göz ardı eden örf ve adetler içerisinde bir yaşam sürdürmek… Zor olan, bu yanlış değer yargılardır. Çalışan kadınlarımız geçimini sağlamak, aile bütçesine katkıda bulunmak, çocuklarına iyi bir gelecek hazırlamak, daha da önemlisi birey olarak ayakta durmak için çabalarken ayıp bir şey yapıyormuş gözüyle bakılmak.

diyerek bilek gücünü değil akıl ve yürek gücünü birleştirerek bu savaşı verir. Savaşı zordur kadının. Yani zor iştir Türkiye de kadın olmak.bak Oysa fırsat eşitliğinde, engellenmediğinde ve gör kadının gücünü. Nasılda başarıdan başarıya koşuyor. Durmaksızın, yorulmaksızın, çalışarak hem iyi bir eş, hem çocuklarına iyi bir ana olabiliyor. Arkasında ailesinin ve sevdiği insanların gücünü, desteğini aldığında, görüyoruz ki bütün dünya da nasıl da alıyor yerini kadın. Yeter ki fırsat verilsin, desteklensin, kısıtlanmasınlar. Sen kadınsın ne anlarsın, otur oturduğun yerde, elinin hamuruyla her işe karışma denmesin. İşkenceye uğramasın, sebebi ne olursa olsun cinayete kurban gitmesin. Kadın gibi, insan gibi yaşasın.

Savaşta mermi taşıyan kadın, eğitimde tahta başında kadın, fabrikada tezgâh başında kadın, evde hizmetçi kadın… Ama sadece doğuran kadın olmasın.

Kadınları sadece cinsel bir obje gibi görenler, aşağılayanlar, insanlık dışı muamele yapanlar, itip kakanlar, horlayanlar, unutmasınlar ki: onları da bir kadın, bir ana dünyaya getirdi.

Türkiye şartlarında kadın olmak:

İster ev kadını, ister Hâkim, Avukat, Şair, Yazar, Doktor, İş kadını, Sporcu, Eğitimci veya Politikacı yeter ki kadını ol, ikinci sınıf birey olmaktan kurtulamıyorsun. Ataerkil (erkek egemen)toplumumuzda kadının yeri budur. Eğitimde, siyasette, yönetimde, toplumun her katmanında kadın hep azınlıktadır. Çünkü erkek gözünde saçı uzundur… Toplum içinde hangi sıfatla bulunursa bulunsun, kadın değil mi küçümsemesiyle karşı karşıya kalır. Kadın önce Ana, ilk öğretmen olmasına rağmen bu kutsal görevleri hiç değer bulmaz. Kadın olmak, hayatınızın her alanında var olabilmek için durmaksızın mücadele etmek zorunda kalmaktır. Birileri tarafından itelenerek, aşağılanarak, horlanarak sesinin hep kısılmasıdır. Öteki olmaya mecbur bırakılmaya zorlanmasıdır. Buna rağmen kadın yapmak istediği işi zorluklara direnerek, kavga ederek sahip olmaya çalışır. Başa baş, göze göz, dişe diş

İnsan olarak öncelikle kendimize, sonra çevremize, yaşadığımız toplumda ki tüm insanlara saygı duymalıyız. Kendimizi tanımak, kadın olmanın erdeminin farkına varmak ve bu farkındalığımızı bir birimizi desteklemekle göstermek zorundayız. Elmayı kendi kurdu yermiş. Biz kadınlar bir birimizin yaptıklarına saygı gösterirsek saygıyı hak ederiz. Çünkü biz üreteniz. Umut ederek yaşamayı, kadın erkek demeden güzel bakmayı bilmemiz gerekir. Güzel baktığımız sürece güzel göreceğimiz ve hayatı daha kolay kılacağımız muhakkaktır.,

Zor iştir kadın olmak ama güzel iştir kadın olmak. Kadınların sadece kadın değil insan olarak toplumda yer aldığı bir dünyada tekrar görüşmek umuduyla.

Sevgiler


12

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2017

“Benim Sadık Yarim 20. yüzyıl Türk Halk Şiirinin önde gelen ozanlarından Aşık Veysel, açlık ve kıtlığın boy gösterdiği yıllarda, yani 1894 yılında Sivas İli Şarkışla İlçesinin Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Yedi yaşına kadar akranları gibi sağlam ve gürbüz olan Veysel bu yaşta yakalandığı çiçek hastalığı sonucu sol gözünü kaybetti. Hastalıktan etkilenen sağ gözüne perde indi. Bu gözü ile nisbeten görebilirken, sağım esnasında annesini beklemekteyken ineğin vurması sonucu sağ gözünü de tamamen kaybetti. Köylerindeki erkeklerin çoğunun savaşlarda ölmesi, yaşıtlarının ise askerde olması Aşık Veysel’in çocukluğunun yalnız geçmesine neden oldu. Bu sebeple ki köylerine gelen yaşlı ozanlar ve dedelerle diyalogları güçlüydü ve onlardan etkileniyordu. Karanlık ve ızdırapla tanışan Veysel’i düştüğü boşluktan kurtarmaya çalışan Baba Karaca Ahmet, oğlunu 10 yaşında bağlama ile tanıştırdı. İlk dersini köylüleri Molla Hüseyinden daha sonra da baba dostu Camşıhlı Ali Ağadan alan Veysel, 1933 yılına kadar Pirsultan Abdal, Aşık Kerem, Karacaoğlan, Yunus Emre ve Emrah gibi tanınmış ustaların eserlerini çalıp söyledi. 1919 yılında 25 yaşında ilk evliliğini yaptı. İki yıl aradan sonra annesi ve babasını kısa aralıklarla kaybetmesi onu derin acılara ve çaresizliğe sürükledi. Sonrasında eşinin de kendisini terketmesiyle Veysel daha da yıkıldı. 1921 yılında hayatını ikinci eşi Gülizar Hanımla birleştiren Veysel’in bu evliliğinden altı çocuğu oldu. Ömrü yoksulluk ve çilelerle geçti... Veysel, köyünden ilk defa ayrıldığı 1933 yılında Sivas Aşıklar Bayramına katıldı, ‘Türkiyenin İhyası


Mart 2017

13

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Kara Topraktır” Dost dost diye nicesine sarıldım Benim sâdık yârim kara topraktır Beyhude dolandım boşa yoruldum Benim sâdık yârim kara topraktır

Karnın yardım kazmayınan belinen Yüzün yırttım tırnağınan elinen Yine beni karşıladı gülünen Benim sâdık yârim kara topraktır

Hakikat ararsan açık bir nokta Allah kula yakın kul da Allah'a Hakkın gizli hazinesi toprakta Benim sâdık yârim kara topraktır

Nice güzellere bağlandım kaldım Ne bir vefa gördüm ne fayda buldum Her türlü isteğim topraktan aldım Benim sâdık yârim kara topraktır

İşkence yaptıkça bana gülerdi Bunda yalan yoktur herkes de gördü Bir çekirdek verdim dört bostan verdi Benim sadık yârim kara topraktır

Bütün kusurumuzu toprak gizliyor Merhem çalıp yaralarımı düzlüyor Kolun açmış yollarımı gözlüyor Benim sâdık yârim kara topraktır

Koyun verdi kuzu verdi süt verdi Yemek verdi ekmek verdi et verdi Kazma ile döğmeyince kıt verdi Benim sâdık yârim kara topraktır

Havaya bakarsam hava alırım Toprağa bakarsam dua alırım Topraktan ayrılsam nerde kalırım Benim sâdık yârim kara topraktır

Her kim ki olursa bu sırra mazhar Dünyaya bırakır ölmez bir eser Gün gelir Veysel'i bağrına basar Benim sâdık yârim kara topraktır

Âdem'den bu deme neslim getirdi Bana türlü türlü meyva yedirdi Her gün beni tepesinde götürdü Benim sâdık yârim kara topraktır

Dileğin varsa iste Allah'tan Almak için uzak gitme topraktan Cömertlik toprağa verilmiş Hak'tan Benim sâdık yârim kara topraktır

Hazreti Gazi’ şiiriyle tüm dikkatleri üzerine çekti. Bu tarih, hayatının ciddi anlamda değiştiği bir dönüm noktası oldu. Ahmet Kutsi Tecer’in sayesinde Veysel, Köy Enstitülerinde bir süre saz öğretmenliği yaptı. Yine Ahmet Kutsi Tecer’in katkılarıyla, sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Cifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar Köy Enstitüleri’nde saz öğretmenliği yaptı. Bu okullarda Turkiye’nin kültür yaşamına damgasını vurmuş bir çok aydın sanatçıyla tanışma olanağı buldu ve şiirlerini daha da geliştirdi. 1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi, özel bir kanunla Aşık Veysel’e, “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü” 500 lira aylık bağlandı. 21 Mart 1973'de köyü Sivrialan’da, şu an kendi adına müze yapılan evde hayata veda etti.

Aşık Veysel Şatıroğlu


14

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Kol Düğmeleri Birbirimizin yoklu ğ u n d a re s i m l e r i m i z i astık. Her gece üzerimize dev rilirken karanlık. Titrek bir mum

Ayla Gürel

alevi üşütürdü yüreğimizi ve biz

çok korkardık. Kollarımız ayrıl masın diye. Düğmeleri hep bir arada saklardık. heyhat sabah gün ışıldağında.saçlarımıza geceden kalma yıldızlar düşerdi.., parlaklığında gündüzün.. Güneş zannederlerdi. Diğerleri… Ve biz öylece kandırırdık , uyuturduk… Unuttururduk… vurulmuşluğumuzun asi bedenlerine göndermeler yaparak milleti... Bizim güneşimiz yoktu yarınlara bırakacağımız..

İSTANBUL ANNEM bahar ikmale kalmış sakin bakıyor gözleri üzgün yüzü akıyor ellerinde yürüyüşe çıkmış mavi saçlarına deli ediyor ağzından çıkan Süheyla Taşçıer edepsiz sözcükler farelerin dilinden konuşan sorgucuları filistin askısında damarlara yol oluyor karanfiller kangren eyleminde tandoğan meydanı kanıyor katillerin boynunda tanık binlerce tırnak başarılı derslerini anlatı bir bir kırılgan ağaçların yapraklarına sardığı tarçın kokulu devrimcileri

gölgeli sarılışlarımız olurdu alaca karanlıklarda bedenimiz.. Biz hiç ayrılmak istemezdik. Ama biliyorduk. Nasıl olsa her güzel anının kısa ömürlü ya da biteceği gibi. Kahredici kopuşların günlerini çıkarırdık takvim lerden yok ederdik. Ayırmamak için kol düğmelerini usul, usul çıkarıp koyardık yan yana bir kutuya. Kay bederiz diye. Birbirimizi. Ayrılık kelimelerini asardık darağacının gölgelerine. Umutsuzluğun çırpınışlarında. Can çekişsin gör mek istemezdik. hiç! Sustururduk geceyi. Gecenin yakasına asardık sevda gülüşlerini. Dudaklarımızda o korkak cümlelerin vaveylası.

''iki düğme iki ayrı kolda. Bizim gibi ayrı yolda ''

erdal erenin uzun geceye işlediği saydam ıslığını rüzgarın meleksi sesine annelerin yüreğini diktiğini cinayetleri bağışlamadığını kocaman tanrıların utanmadığını yaz süheyla sular durgun değil yazacağım elbette anne hışımla geçti bulutlar gerdek görmemiş delikanlıların önünden baş kaldırdı köpürdü başaklar doğum yakın istanbul annem

Mart 2017


Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

15

Sanat nedir, sanatçı kime denir? Ünlü sanatçılar sanatı ve sanatçıyı birkaç kelime ile şöyle anlatmış.

Can Çalışkan

Sanat kainatın içindedir. Sanatkar bunu oradan çıkarabilendir.

Albrecht Durer Sanat uzun, hayat kısadır. Goethe Sanat insanın kendi insanlığını tanımasıdır. Herbert Reat Güzel olan her şey insanın hafızasından kaybolabilir, fakat sanatta asla . Leonardo da Vinci Sanat düzendir. Seurat Sanatın görevi doğayı kopya etmek değil, doğayı anlatmaktır. Balzac. Sanat, bir haz, bir avuntu ye da eğlence değildir;Çok yüce bir şeydir. Sanat insanların bilincini ve aklını, duygu alanına aktaran bir insanlık yaşamı organıdır. Tostoy Teknolojinin , bilimin , sanayinin , politikanın , felsefenin , kıtaların hatta hayata bakış açısının bile hızla değiştiği günümüzde insanların karşılaştıkları psiko-sosyal sorunları çözüme kavuşturabilecek , toplumları birbirine kaynaştırabilecek yegane ilaçtır bence sanat . Kökeni Arapçadan gelme olan sanat kelimesi , iş ve alet ile belirli bir el becerisine dayalı , kendi akıl ve düşüncesi doğrultusunda bir eser ortaya çıkarma işlevine denir . Sanatçı ise bu eylemi gerçekleştiren kişiye denmektedir . Başka bir deyişle sanatçı , karşısındakinden bir şeyler beklemeyen , yüzyıllara hitap eden , herkesin gördüğünden , duyduğundan , yaptığından farklı bir şeyler ortaya çıkaran kişiye denir . Öyleyse herkese sanatçı demek doğru mu.? Öncelikle özgün eserlere imza atmalı , kopyacı olmamalı , kendi tarzını sunmalı .

Belli bir kesime değil tüm topluma hitap edebilmeli . Gerek kişiliği gerekse yaşantısı topluma örnek teşkil etmeli . Aktarmak istediği mesajları korkmadan söyleyebilmeli . Paranın değil sanatın esiri olmalı . Zalimin değil mazlumun yanında yer almalı . Partinin değil halkın sanatçısı olmalı . Kısacası bukalemun gibi renk değiştiren , kimin gemisine binse onun kayığını yüzdüren , bugün dediğini yarın unutan ya da tam tersini söyleyen , eserlerinden çok çıplaklığını , özel hayatını , politik görüşünü konuşturan sanatçılardan bıktı bu toplum . Bana sorarsanız sanatının hakkını veren , eserleriyle , duruşuyla topluma örnek olan bir avuç sanatçıdan öteye geçemedi sanat camiamız . Dilerim gelen yeni nesil sanatçılar bu sıfatın hakkını layığıyla verir . Belli bir kesime değil tüm topluma hitap edebilmeli . Gerek kişiliği gerekse yaşantısı topluma örnek teşkil etmeli . Aktarmak istediği mesajları korkmadan söyleyebilmeli . Paranın değil sanatın esiri olmalı . Zalimin değil mazlumun yanında yer almalı . Partinin değil halkın sanatçısı olmalı . Kısacası bukalemun gibi renk değiştiren , kimin gemisine binse onun kayığını yüzdüren , bugün dediğini yarın unutan ya da tam tersini söyleyen , eserlerinden çok çıplaklığını , özel hayatını , politik görüşünü konuşturan sanatçılardan bıktı bu toplum . Bana sorarsanız sanatının hakkını veren , eserleriyle , duruşuyla topluma örnek olan bir avuç sanatçıdan öteye geçemedi sanat camiamız . Dilerim gelen yeni nesil sanatçılar bu sıfatın hakkını layığıyla verir .


16

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2017

Türkülerin sultanı Aynur Güneş,

“Kendi kültürümüze Biz sizi halk müziği sanatçısı olarak tanıyoruz. Siz kendinizi bir kaç kelimeyle nasıl anlatabilirsiniz? İşini seven, iyimser, dürüst, çalışkan, dostluğa ve aile yapısına önem veren , objektif biriyim. Diğer müzik dalları dururken halk müziğini seçmenizin nedeni nedir? Tabii bizdeki Halk Müziği ve bağlama sevdası aileden gelen bir durum. Babamın bağlama çalıp söylemesi, geldiğimiz yöre itibarı ile bir çok ozanın ve aşığın çıktığı yer olması bizi türkü söyleme sevdalısı yaptı. Çünkü hep o değerlerimizden esinlendik. Ve onların bıraktığı türküleri hiç bir zaman ağzımızdan düşürmedik. Ve tabi ki ailemin beni yönlendirmesi ve destek olması benim Türk Halk Müziğine gönül vermem için ayrı bir etken. Seviyorum bağlama çalıp türkü söylemeyi... Sürekli yurt dışında konserler veriyorsunuz. Kültürümüze, türkülerimize sahip çıkma açısından Avrupa’daki dinleyicilerinizle buradaki dinleyicilerinizi nasıl bir kıyaslama yapabilirsiniz? Tabi ki Avrupa’daki gençlik iki kültür arasında büyüyor ve eğitimini öyle alıyor. Kendi kültürlerinin özlemini yaşıyorlar. Türkülere sahip çıkan ve saygı duyan bir kitle var. Özellikle ben bağlama çalan ve bağlama kurslarına giden çok genç gördüm, en azından kendi kültürlerini yaşatmak istemeleri bizleri sevindiriyor. Oralarda Türkiye’ye nazaran hayat biraz daha zor ve kısıtlı. Yurt dışındaki yaşayan 4 kuşak gençlerimizin kendi kültürlerini yaşatmaları ve halk müziğine sahip çıkmaları elbette ki Türkiye’ye göre oransal olarak düşük. Bunu da oradaki imkanların yetersiz olduğundan kaynaklandığını düşünüyorum. Türkiye’de imkanlar daha, fazla en azından sanat ve kültür evlerinin bulunması Avrupa’ya göre büyük avantaj... Tabi ki özellikle Halk müziğini sevdirmek, kültürümüze ve değerlerimize sahip çıkmak ve gençlere bu konuda yön vermek konusunda bizlere çok iş düşmektedir. Ülkemizde Türk halk müziği kül türünü yaşatan sanatçılarımızdan birisiniz. Bir bakıma da popüler kültür dediği miz ticari kültürün karşısında kendi kültürümüzü yaşatmak için uğraşlar veriyorsunuz. Bu popüler kültür, biz lerin öz kültürünü yıkabilirmi veya onun karşısında ne yapmalıyız?

Tabi ki yıkamaz. Halk türküle rini popüler kültür karşısında yok edilmesine, kendi tarihinden kopartılmasına kar şı koymak bu işe gönül veren herkesin sorumlu luğundadır. Bizler kendi kül türümüze sahip çıkmaya devam edeceğiz. Popüler kültürde sü rekli bir değişim söz konusu dur. Çabuk kullanılır ve hızlı bir şekilde tüketilir, gele ceğe dair hiç bir şey bırak maz. Neyi nasıl yaşadığı nı farkına varmadan ancak


Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

17

popüler kültürün gelip geçici olduğunu söyledi...

sahip çıkmaya devam edeceğiz” bir anlık mutluluk ve doyumlara ulaşmak için kullanılır. Bu yüzden bizler her yerde, özellikle gençlerimize bunu çok iyi anlatmamız gerekiyor. Sadece ticari amaçlarla yapılan ve hiç bir şey ortaya koymayanların toplum içinde kaybolup gittiğini görüyoruz .Geçmişte türküler yazan onlarca ozanımız o dönemde asla ticari bir amaç gütmemişlerdir. Ve halen bugün o türkülerimiz söylenmeye devam ediyor, yarında söylenmeye devam edeceklerdir. Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun “Yaşayan Değerlerimiz” ödülünü alan sanatçılarımızdan birisiniz. Sizce bu ödül bir sorumluluk mudur, yoksa sorumluluğa teşvik midir? Şimdi yaptığınız çalışmaların ve verdiğiniz emekleriniz karşısında ödül almanız size daha farklı bir sorumluluk veriyor. Ve bu sorumlulukla hareket ederek daha güzel işlerin altına imza atmanıza vesile oluyor. Yeni projeleriniz var mı? Şu an itibari ile yurt içi ve yurt dışı konserlerimiz devam ediyor. Özellikle son olarak çıkartmış olduğumuz “Bahar Rüyaları “ adlı albümümüz büyük bir ilgi gördü. Bu albümde Erzincan eserimize bir klip çektik, başta Kral TV olmak üzere bir çok TV' de klibimiz dönüyor. Ve aynı albümüzde yer alan, dinleyicilerimin arasında en çok beğeni toplayan bir eserimize


18

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2017

Sanatın Delileri Her köyün kendine has delisi, akıllısı, divanesi, falcısı, büyücüsü, bilge dedesi, şifacı ninesi vardır. Bu nevi şahsına münhasır karakterler, bulundukları ortamın hüzünlü havasını bir anda neşeye de çevirebilirler… Neşeli ortamı kasvete de döndürebilirler. Maniler başta olmakla beraber türküler söylerler, hikâyeler anlatırlar, sokak tiyatrosuna benzer görsel şov yaparlar. Onların en Sufizanseyircisi TuranveKaratepe büyük hayranı çocuklardır. Kimi haylaz çocuklar, onlarla alay eder kızdırırlar. Kimi yetişkinlerde, aynı davranışta bulunarak, bu özel insanların yaşamını dar edebilirler. Kimi nükteci ve şaka ehli olanlar ise, her söze verecekleri bir hazır cevapları vardır dağarcıklarında. Kısaca, doğuştan özel yeteneklere sahip bu şahsiyetler, içinde çıkamadıkları getto yaşam alanının sanatçılarıdır. Onlar şairdir, tiyatro ve sinema oyuncusudur, sahnelerin astsolistidir. İngiliz şair William Blake der ki, (1757-1827) Eğer deli, delilikte direnseydi, bilge olurdu. Bize göre onlar, bilgeliği içinde taşıyorlardı. Brezilyalı Romancı Paulo Coelho'da der ki, içinde bir tutam delilik olmayan hayat, eksik bir hayattır. İşte bu sözü tuttum. Bende çok kere hayatıma delilikler katmışımdır ve göçmeden evvel en büyük deliliğimi (çılgınlık) yapmak istiyorum. “Hepimiz deli doğarız, bazılarımız deli kalırız. Bende Nobel Edebiyat Ödüllü, dünya vatandaşı, komple yazar Samuel Beckett (1906-1989) gibi düşünüyorum. Şamanizm, Zerdüştlük gibi inançlara sahip kavimlerin sosyal yaşamlarını hukuksal şekillendiren, bu tür gelenekleri uygulayan kişiler o toplumu yöneten, yönlendiren bir anlamda filozoflarıydı diyebiliriz. Gerek düzenli yaşam biçimine geçildikten sonra, gerek semavi dinlerde olduğu gibi, İslam inancında da yeri olmamasına rağmen yatırlardan, türbelerden, ölülerden, geçmiş efsanelerden, beklenilen kahramanlardan, fallardan, doğa olaylarını yorumlayanlardan medet umulmaya devam edilmiş, edilmektedir. Buna neden olan etken; halkın üzerinde bir büyük baskı uygulayan merkez ve yerel otoriter ve despotik yönetimlerdir. İçi boşaltılan, engellenilen bilimsel materyalist düşüncenin ve felsefenin yerine, dogmatik geleneklere aklını teslim etmiş toplumların, iki yakası bir araya gelmemiş ve gelmesi mümkün değildir. Sahipsiz bir kimse veya bir toplum çaresiz kaldığında yılana sarılır gibi bir ağaca sarılır, bir mağaraya sığınır, dağları kendisine mesken tutar. Bu nedenle adı eşkıyaya çıkar. Gün geçtikçe omuzlarına çöken baskıya dayanamayan halkın birliğini, dirliğini ve gücünü koruması adına türküler, şiirler söylenir, destanlar içinde kendi kahramanlarını yaratır ve insanlar o kahramanın geleceği günü umutla, sabırla, inanç ve inatla beklerken yürekleri çelikleşir… Zorbalığa karşı bir bütünsellik için daha güçlü direnirler. Kimini, “deli deli kulakları küpeli” diye kızdırırız salt fakirdir diye, kimini adam yerine koymaz, bir sözüne kızar köpürürüz. Ve benzeri davranışlarla, kendi içimizdeki

insanı insanlıktan çıkartır hale getiririz. Toplum içinde kadınların, kızların, çocukların olmadığı sohbetlerden çıkan her karar ve düşünce, salt erkeklere ait olduğu için daha sert ve daha acımasız olmuş ve olmaktadır. Gerek sanayi toplumlarda olsun, gerek homojen kültürlerde olsun, içinde kadın düşüncesi, kadın fikri, kadın eli yok ise, o toplumlar sağlıklı gelişim gösteremez. Ortadoğu başta olmak üzere, Müslüman coğrafyanın içine düştüğü kaos bunun reel örneğidir. Dostlar, bu ve benzer konuların içine girildiğinde çıkmak zor oluyor. Ne yapalım geçmişte olduğu gibi, her günümüz yangınlarla geçiyor. Duyarsız ve tutarsız kalmamak adına her yazımda birkaç hatırlatma yapmayı vazife bilmekteyim. Makalemize başlık olan Sanatın Delileri diye tanımladığım ve yazımızın girişinde adı geçen nevi şahsına münhasır, karakterlerden birisiyle tanışalım. Sivas Kangal İlçesi'ne bağlı Humarlı Köyü'nde çok konuşulan, efsane isimlerden birisi Deli Hasso'yla tanışacağız ve onunla ilgili anlatılan yüzlerce hikâyelerden birini okuyacağız. Adı: Hasan Lakabı: Deli Hasso Deli Hasso, uzun boylu, geniş omuzlu, kalın kaşlı, elleri nasırlı, sert ve geniş. Tabiri caiz ise “iri kıyım” deyimine uygun bir zatı muhterem! Evli olmasına rağmen çocuğu olmayan Deli Hasso, yaz kış düğmeleri yarıya kadar açık, ince bir gömlekle dolaşırdı. Sığındığı bir toprak evden başka, arazisi, malı, mülkü olmayan Deli Hasso'nun en büyük tutkusu eşekleridir. 10'a yakın eşeği vardı. İki gözlü evinin bir odasını, hem mutfak, hem oturma ve hem de yatak odası olarak kullanırken, diğer odayı eşeklerine ayırmıştı. Kışın eşeklerin sıcaklığı, kalorifer görevi yaptığından, kokusuna katlanıyordu. Gerçi zamanla insan genzinin alıştığı koku, insanın kendi kokusuyla özdeşleştiğinden hayvan kokusu parfümü aratmıyor. Köyde nükteleriyle tanınan Hasan'ın üzerine yapışan “deli” lakabı, onun bir sessiz gariban olmasından daha ne olabilir ki? Gerçek anlamda zihinsel özürlü (hasta) olmasına rağmen, bir zengin çocuğu için, arkasından “deli” diye alay edildiği görülmüş müdür? Anadolu insanın değişmez kaderi, sayılmış çok sayıda delilerinden biriside, “Deli Hasso” emmimiz, dayımız, ağabeyimizdir. İşin bir diğer ironik tarafı ise, yaşarken kıymeti bilinmeyen bu karakterler, hakka yürüdükten sonra sözlerinden ibret alınır, mezarı türbeye dönüştürülerek, kurbanlar adanarak, dertlerine şifa aranır. Hani dedik ya! “Deli diye kendileriyle alay edilir! Bu nevi şahsına münhasır karakterler, hiçbir sözün altında kalmaz, anında gurbetçi mektubu gibi hazır cevabını yapıştırır, sözü gediğine koyarlar. Deli Hasso, köy köy dolaşır, Alevi Dedesi olmamasına rağmen, kendisini öyle tanıtarak hem itibar görür, hem de çetin kış günler için yardım toplardı. Köyün neşesi, nüktecisi, türkücüsü, şairi, sanatsal özellikleri bütünsel olarak kendinde toplayan, Sanatın Delisi, uzun ve çetin kış günlerde, köy odasında sohbetin baş aktörüdür. Anadolu'nun sınırsız kültür yapısı içinde, küçük bir yer bulmuş olan, Sanatın Delilerinden Deli Hasso ya ve onun gibi milyonlarca karakterlere selam olsun, devri daim, ruhları şad olsun.


Mart 2017

19

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Şair Vesair

Çaydan Şeyler

Bir çok fırsat sunar hayat, yeter ki

Anlaşamıyorlardı ama inatla sürdürüyorlardı bu

istemeyi ve kabul etmeyi bil; Sahil boyunca yürüyorlardı

birlikteliği. Ne vardı sahi bu adamda? Mide ağrısını

yan yana. ikisi de dut yemiş bülbül gibi. Susmanın da bir

Murat Karagöz

yeri, zamanı vardı. Oysa konuşmak için buluşmuşlardı

o gün. Birden Adam "Çay içelim mi?" dedi, Kadın "Olur..." diyerek cevapladı. Yeniden sustular. Adam düşündü; Uzun zamandır tanıyordu kadını. İlk görüşte aşk demişti, işte anlarsınız, görür görmez dibim düştü. Bir arkadaşı, inanmam bunlara demişti. Tanımadan aşık mı olunur. Şimdi tanıyordu kadını, ama kararsızdı artık. Ayrılacağını söyleyecekti birazdan kadına.

bahane eder durur ama demli çay içer. O kedileri sevişi yok mu? Yeter ki rastlamasın uysal birisine. Hemen kucağına alır, o kıl yumaklarıyla saatlerce boğuşurdu. İlk beş buluşmalarına hep güllerle gelmişti. Ve en kötüsü plansız biriydi. Sürekli sürpriz peşinde koşan, maceraperest bir adam. İdeal koca adayı değil işte anlasana. Arkadaşına ondan bahsettiğinde, deli misin kızım, böyle adamlar sorumsuz olur, ömür boyu çekersin alimallah. Yol yakınken ayrıl gitsin demişti. Bir türlü kopamamıştı ama ondan. Şeytan tüyü olmalıydı ya da şeytanın ta kendisiydi bu adam. “En azından bunu başarabiliyoruz” dedi kadın çayını

Olmuyor bak, bir dargın bir barışık ömür mü geçer.

yudumlarken. Hafiften esen rüzgar kadının saçlarını dalgalandırdı.

Zaman akıp gidiyor, hayat kısa. İkimizde başkalarıyla

Adam gülümsedi. "En iyisi ayrılmak" dedi aniden.

mutluluğu yakalayabiliriz.

"Olmuyor görüyorsun, farklı insanlarız biz". Kısa bir duraklamadan sonra, "Arada bir çay içersin benimle yine,

Kadın "Şurada ki çay bahçesine oturalım, sessiz sakin bir yere benziyor" dedi. Adam irkildi birden, düşüncelerinden sıyrılmak istedi,

değil mi?" dedi kadın. "Hem özlerim ben seni, öyle alıştırdın ki kendine, sensiz tartışamıyorum kendimle

olmadı. Yine de “İki çay” diyebildi garsona, “biri açık

bile". "İçeriz tabi ki" dedi adam. “Bunu seviyorum.” Çaylar bitmişti, kalktılar. Sarıldılar sımsıkı. “Seni

olsun”. Kadın demli çayı hiç sevmezdi. Başka neleri

seviyorum” dedi kadın, “ben de” dedi adam. “Haftaya

sevmediğini düşündü ansızın. Kedileri, özellikle siyah

yine aynı saatte burada buluşalım mı” dedi kadın. “Olur”

renklilerse. Sonra gülleri sevmezdi, onun çiçeği

dedi adam. Gülümsediler birbirlerine. Aksi istikametlere

papatyalardı. Lüks restoranları sevmezdi, salaş yerlerde

doğru uzaklaşıp yittiler. Bir hafta sonra aynı saatte aynı yerde bir demet

daha rahat ediyorum derdi hep. Sürprizleri sevmezdi, her

papatyayla bekledi adam kadını. Evlenme teklif edecekti.

şey planlı programlı olmalıydı onun hayatında. Çaylar geldiğinde ikisi de düşüncelerinden koptular.

Kadın gelmedi. Sonraki hafta kadın aynı saatte aynı

Adam kadının gözlerinin içine baktı, derindi, manası

yerde çayını yudumladı tek başına adamı beklerken. Çay deyip geçmemeli. Ayrılıkta bile ısıtır yüreği.

vardı bu gözlerin. Tutku vardı, zarafet vardı, zeki olduğunu anlayıverirdin bu gözlere bakınca. “Biliyor musun” dedi adam, “seninle tartışmadan yapabildiğimiz tek şey neredeyse, çay içmek”. Kadın gülümsedi. Dört yıldır böyleydi zaten.

Adam da kadın da unutamadı bir daha beraber içtikleri o birer bardak çayın tadını. Ve ne zaman çay içen bir çift görseler ikisi de gülümsedi kocaman, o günün anısına.


20

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2017

Çırakman unutulmadı Ankara Halk Ozanları Kültür Derneği, düzenledikleri etkinlikle aramızdan ayrılışının dördüncü yılında kurucu Başkanları Halk Ozanı Hüseyin Çırakman’ı andı. 28 Şubat 2013 günü aramızdan ayrılan Hüseyin Çırak man, konuşmalar, şiirler, gösterimler ve deyişlerle anıldı. Etkinliği Ozan-Der Yönetim Kurulu Üyesi Esen Aşçı sundu. Saygı duruşunun ardından Halk Ozanları Kültür Derneği Başkan Yardımcısı Kamber Nar açış konuşmasını yaptı. Nar, “Halk Ozanları Kültür Derneğinin kurucularından olan büyük ozan Hüseyin Çırakman ustanın ölümsüzlüğünün dördüncü yılında onu rahmetle anıyor ve önünde saygıyla eğiliyorum.” dedi. “Büyük ozanı yaşamı boyunca yokluk ve yoksulluğun pençesinden kurtulamadığını biliyoruz. Buna rağmen doğru bildiğini söyleyen, gözünü budaktan, sözünü dudaktan esirgemeyen, ezilenlerin yanında ezenin karşısında olmuştur. “ diyen Kamber Nar, şöyle devam etti: “Onu anlatmaya saatler yetmez. Kırk üç yıl önce nice çaresizlik ve zorluklar içerisinde kurdukları OZANDER’in bayrağı şu anda bizlere emanettir. Bizler de bu bayrağı hep yukarıda tutarak, gelecek kuşaklara yeni yetişecek ozanlara devretmeyi bir görev olarak bilmekteyiz. Halk ozanlığını gelecek kuşaklara aktarmak ve ”Halk ozanlığı bitti” diyenleri utandırmak istiyoruz. Bu halk var oldukça hak ozanlığı da var olacaktır. Kültür Bakanlığı halk ozanlarına sahip çıkmak ve destek vermek durumundadır. Çünkü bu ülkenin kültürünü yaşatacak olanlar halk ozanlarıdır. UNESCO, halk ozanlığını kültürel miras olarak koruma altına almıştır. Daha birkaç ay önce derneğimiz üyelerinden İsmail Nar, “Yaşayan İnsan Hazinesi” ödülü verilerek onurlandırılmıştır. Bu derneğimiz ve halk ozanlığı açısından son derece gurur verici bir olay olmuştur. Tüm zorluklara rağmen ozanlık geleneğini sürdürmek boynumuzun borcudur. Büyük ozan Hüseyin Çırakman’ı tekrar saygı ve rahmetle anıyoruz… “Bugün bize hoş geldiniz erenler” diyerek hepinize saygılar sunuyorum.” Sönmez Çırakman tarafından hazırlanan gösterili sunumun ardından konuşmalar, şiirler ve deyişler sıralandı. Hasan Kaplan (Kaplani), Zeynep Karababa, Fazlı Bozdağ,

Yener Koç (Koçyener), Ali İhsan Erdoğan, Aynur Şahin, Uğurcan Gökmen çalma ve söylemeleriyle; Selahattin Emre, Songül Dündar, Ali Ballıktaş (Mazlumi), Ali Çetin (Naçari), Süleyman Özerol, Satı Tunç (Küçük Satı) konuşma ve şiirleriyle anma etkinliğine destek verdiler. Uğurcan Gökmen’in bağlaması eşliğinde Çırakman’ın ünlü yapıtı, “Bugün Bize Hoş Geldiniz Erenler” sahnede toplu olarak seslendirildi ve program sona erdi.


Mart 2017

21

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ayten Turan Gerçek aşk nedir diye hep sorarız zaman zaman… Kimimiz aşkın varlığına inanmazken, kimimiz aşkla var olduğumuzu hissederiz. Bende aşka inananlardanım hatta daha da abartıp Dünya aşk üzerinde dönüyor bile diyebilirim.

nı olduğu gibi kabul etmesi gerekli. Aşkta sahiplenmek karşındaki insanı değiştirmeye çalışmak aşka vurulacak en büyük darbedir.

Birçok yazar ve şaire sorsanız aynı şeyi der Aşk kalem tutan ellerin ilham aldığı bir olgudur.

Aşk bir sanattır aslında, karşındaki insanı olduğu gibi sevebiliyorsan onu yüreğinle duyabiliyorsan bu sanatın ta kendisidir.

Aslında aşkı anlamak insanın kendini anlamakla alakalı olduğu kanısındayım, kendini tanımayan kendi sınırlarını bilmeyen insanın aşkı tam anlamıyla bulması ya da yaşaması imkansızdır.

Aşık olduğun insanın özgürce uçmasını sağlayacaksın kanatlarına güç olacaksın ki karşındaki de sende aşkı sınırsızca yaşayıp tadını çıkarasınız.

Aşk, bağımlılık ve özgürlüğün yok olduğu düşüncesi olmamalı…

Ama günümüzde tam tersi oluyor özgürlükleri kısıtlaması gibi algılamak, aşık olduğun insanı sahiplenmek ve o insanın hayatını tamamen değiştirmeye çalışmak, bırakın aşkı kanat takmayı olan kanatları kırmaktan başka bir şey yaramıyor.

Aşk, karşındaki insanı özgürce sevebilme olgusu olmalı. Aşkın insanları özgür kılması lazım, aşık olduğunuz insanın hayatının otağında sadece siz varmış gibi davranmak aşkı sınırlarla çizmek sadece o aşkı yıp ratmaktan b a ş k a hiçbir şeye yaramaz. Aşık o lan insa n ı n öncelik le egola rından sıyrılma sı ve kar şısında ki insa

Buda can acıtıcı ve yürek yakıcı oluyor, aşk aşklıktan çıkıp mutsuzluk kaynağı oluyor, oysa aşk insanı mutlu edebiliyorsa var olmalı. Aşk biyolojik bir ihtiyaç değildir, aşk ruhsal bir ihtiyaçtır çok daha derinlerde gizli olan ve Dünya’da çok az insanın gerçek anlamda tecrübe ettiği kutsal bir duygu halidir. Aşk karşılık beklemeden koşulsuz bir şekilde karşıdaki insanı sevmektir. Eğer koşullara bağlanırsa artık orada aşk değil çıkar ve ego vardır. Egonun olduğu yerde gerçek aşk barınamaz. Egosuzluk durumunda ancak gerçek bir aşk vücut bulabilir. Aksi halde orada gerçek bir aşktan söz etmek imkansızdır. O zaman aşk özgürlük diyoruz, karşımızda ki insanı gerçekten sevmeye başlamadan öncelikle kendimizi tanımaya çalışıyoruz. Öncelikle kendimizi sevip ondan sonra karşımızdakinden bunu beklemeyi bilmeliyiz, egolarımızdan sıyrılıp aşkı sahiplenmeyi değil yaşamayı seçmeliyiz, bakın o zaman karşınızdaki insan nasıl sizinle aşkın doruğunda yaşıyor. Aşk özgürce uçabilmek olmalı… Tüm sevenlerin, aşk dolu uçabileceğiniz günlerde yaşaması dileğiyle yazımı sonlandırıyorum AŞKLA KALIN.


22

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2017

Çeksed, şiirleri öyküleriyle buluşturdu Çağdaş Eğitim Kültür ve Sanat Derneği’nin “Şiirlerimizin Öyküsü” isimli programında konuklar şiirlerini okurken, o şiirin öyküsünü de anlattılar. Kartal’da bulunan dernek merkezinde düzenlenen etkinlikte, şairlerin yanı sıra halk ozanlarının da katılımıyla şiirler öyküleriyle, türküleriye birlikte farklı bir ortam yarattı. Dernek Başkanı Ayser Bektaş, açılış konuşmasında günün anlamına değinerek, Erzurum İpek Yolu Aşıklar Derneği’ni kardeş dernek olarak nitelendirdiklerini söyledi. Program, şiirler, öyküler ve türkülerle devam etti.


Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

23

Kimliksiz Kadınlar KADINLAR Değdikçe yalnızlık d'okundukça karmaşa bir Sorgu(sus) yargı(sız) infazlarda hayat dedikleri ömür.Ne çok yanlış vardı ne çok keşke ne çok pişmanlık hayatımızdan ''da'' ile bölünen Sev(da) savaşların(da) .. bir ömrün otağında..Kalmayacak bize bu DÜNYA Yitik zamanlarda arayan aranan özlemin kıyısına derken bile hep arsızlık.. Kadın olmak işte böyle bir şey..Anlatamazsın umudun yamacına ıssız koylara sığınan hep kadın.. Kadının geceleri yılmış bezmiş sabahına.. anlayamazlar anlamak istemezler..Güzel çirkin aptal Mükemmel değil hiç kimse ''hatasız kul olmaz'' ama akıllı her insanın yaşam hakkının olduğu gibi kadın güçlüdür farkının farkındalığında.. yargılamak kadını en çok inciten .. İmgeler yerleştirir kadın yüreğine savurur umudun Sorgulamadan kabullenemez kimse yargının eteklerine ölümün kıyısından sanıların gölgesinde yaşam savaşı geçerken .. var olma savaşı veren kadına Kadın ;bir çığlıktır duyan sahip olmak isteyen kıt beyinler var mı? ki özürle öfkemin daha açık Kadın ; gören var mı? cümlesi var ama ben telaffuz Kadın;el midir? sahiple edemeyeceğim ki ömrümde nen var mı? küfürsüz bir yaşamı seçtim.. Kadın;vefadır bilen var Kadın hiç bir akıl yoksununun mı? sahibi değildir..Birey olmanın Kadın;çocuktur incitme yaşam savaşında kürek çekerken yen var mı? sadece istediği bir yudum Kadın;Nefestir koruyan s e v g i . . S a y g ı n b i re y o l m a k var mı? istiyoruz ama nedense saygımızı Kadın;kederdir göz yaşını yitiriyoruz toplum değerleri silen var mı? içinde. Kadın;tebessümdür ona Kadının yalnızlığı hep dilenci ait olan var mı? mutluluğa .. Kadın ;eştir hüznünü Aslında volkanlar kadar arsız sevincini acısını ağrısını bir yüreği vardır kadının direnir yaşamını sarıp sarmalayan devrimci savaşçıdır varlığında Dilek Hokkaömeroğlu var mı? ama ne anlayanı vardır ne Öfkenin kırılmışlıkların dinleyeni.. acının hayal kırıklıkların ayrılıkların özlemlerin Sustururlar hep baba,ana,,erkek kardeş, barındırdığı kadını kadın olduğu için saygı duyan var eş,dost,akraba çocukları bile neden niçin sormadan mı? nedenlerine bakmadan yargının en acımasız cellatları Bütün bunların cevabı evet ise kadın savaşını olurlar.. kazanmıştır...!! Bilmiyorum öfkemin yakıcı sözlerinde dağlanan Kaybettiklerimiz kazançlarımızdan çok ise boşuna haksızlıkların nedenini.. İncitmeden kimse taramıyor kadının ömrünü.. Kimi resmederken hayatını kimi kaleminden damıtır Umut; sessiz bir çığlıktır yalnızlığında.. yalnızlığını kimi kahkahalarına satarken ömrünü kimi bozuk para gibi harcıyor ömrünü ama kadın var Hayat; gitme kalma sırası teselli olmanın en ince çizgisine yürür yılmadan yıkılmadan her şeye herkese inat.. İnsan; yanılgı şimdilerde Kimler okyanuslar(da) kulaç atmadan hayatta kalabilme savaşında Var yok arası gitme kalma sırası bir hüküm verilen Suskunluk; gevezeliktir aslında..


24 2 Nenniler

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Göleli Ferman Baba Sana geldim can Hüseyin merhaba

1922-1996. Göle'nin “Mer dinik”Hoşdülbent köyünde doğdu. Asıl adı Fermani Kızılateş'tir. İlkokulu köyünde okudu. Küçük yaşlarda türküye ve şiire ilgi duymaya başladı. Başlayan bu ilgi, türkü sözlerini doğru öğrenmek için, onu yazmaya yöneltti. O Orhan BAHÇIVAN zamanlar yazdığı türküler ve tüm notlar elimizdedir. Özellikle yörede Sofu Emmi olarak bilinen Cimşit Kızılateş ‘1886 – 1984' ve Celal Oğlan adıyla anılan Celal Kızılateş ‘1918 – 1959' adlı amcalarının desteğiyle türkü ve şiire ilişkin bilgisini geliştirdi. Aynı dönemlerde Sofu Emmi'den kaval, Yörenin ünlü davulcusu olan Celal Oğlan'dan ise diğer çalgıları öğrendi. İlk gençlik yıllarında yaktığı türkülerde mahlas kullanmayan Ferman Baba, bazen Fermani mahlasını kullandıysa da daha sonra Ferman Baba mahlasında karar kıldı. Geleneksel kültür içinde yaygın olarak bildiğimiz Pir Sultan, Yunus Emre, Karaca Oğlan, Ercişli Emrah, Köroğlu, Kerem Dede, Aşık Garip, Sürmeli Bey ve daha nicelerini okuyarak, bu destan şiirlerinden etkilendi. Kuzeydoğu Anadolu aşıklık geleneğindeki çeşitlemelerinin çoğunu bilen sayalı aşıklardan birisidir. Köroğlu'nun 7 kolunu bildiğinden bugüne aktarılması konusunda önemli bir kaynak sayılmaktadır. Şiirin yanında türkülere ilişkin önemli bir kaynak kişi olan Ferman Baba, yöresinden birçok türkünün arşivlere aktarılmasında aracılık etti. Özellikle oğlu aracılığıyla çeşitli sanatçılara aktarılan türkülerin bir bölümü çeşitli dergilerde ve internet sitelerinde yayımlandı. Yaşamı boyunca dolaştığı birçok yörede türkülere ve halk hikayelerine ilişkin edindiği bilgileri kendi yöresiyle kıyaslayarak oldukça ilginç yorumlara ulaşan Ferman Baba 1963 yılında Ankara'ya yerleşti. Ferman Babanın birçok şiiri başta Kazım Birlik ve Gökhan Temur olmak üzere değişik sanatçılar tarafından bestelendi ve yorumlandı. Ferman Baba, uzun yıllar bir devlet kurumunda çalıştıktan sonra emekli oldu. Ankara da öldü ve orda toprağa verildi. Merhaba (Kerbela Ağıtı) Söz Ferman Baba ● Müzik: Kazım Birlik Okuyan Sanatçılar: Selda Bağcan & Serhad Raşa & Erkan Su Kerbela'yı yalınayak yürüdüm Sana geldim can Hüseyin merhaba Su içmedim yudum yudum kurudum

Ben düşmüşüm erenlerin derdine Canım kurban Kerbela'nın merdine Gözlerimle su getirdim yurduna Sana geldim can Hüseyin merhaba Ferman Baba yalvarıyor Allaha Giden canlar geri gelmez bir daha Ben bilirim suçun yoktu vallaha Sana geldim can Hüseyin merhaba Durnam Söz Ferman Baba ● Müzik: Kazım Birlik Okuyan Sanatçılar: Gülşen Kutlu & Orhan Hakalmaz Bahar aylarında gülşen çağında Kaderin elinden yorgunum durnam Sevda bahçesinde gönül bağında Bir yeşilbaşlıya vurgunum durnam Ömür denen varım gitti talana Yaşadığım günler döndü yalana Ben gidersem dünya kalsın kalana Ben yalan dünyaya dargınım durnam Zalim avcı gezer dağlar başında Avlanırken ceylanında kuşunda Göle denen o sılanın döşünde Gezen güzellere kırgınım durnam Ferman Baba darda çağır Allah'ı Dilinden düşürme gel bismillahi Erenler bağından geçtim vallahi Kar suları tutmuş kargunum durnam Kar Yağdı Söz Ferman Baba ● Müzik: Kazım Birlik Okuyan Sanatçı: Erkan Su & Kazım Birlik Kar yağdı harman zamanı Sap samanım çürüyecek Kesildi halkın amanı İşler nasıl yürüyecek Çürüdü ekin başağım Aç kaldı oğul uşağım Gel ölme benim eşeğim Yaz gelsin yonca bitecek Zemherinin yükü ağır Bağır Ferman Baba bağır Hızırı yardıma çağır Bu günler nasıl gelecek

Mart Şubat 2017


Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Göleli Ferman Baba Sinem Söz Ferman Baba ● Müzik: Kazım Birlik Okuyan Sanatçı: Kazım Birlik Bahar geldi Göle'mize Haber aldım bile Sinem Köylü çıktı yaylamıza Türkü düştü dile Sinem Bulut gelir pare pare Bulut olmaz derde çare Ben beni koyam avare Sesim verem yele Sinem Ferman Baba yoldan gelir Rengini topraktan alır Yıllarca gurbette kalır Vatanımız Göle Sinem Sen de Gel Söz Ferman Baba Müzik: Kazım Birlik Okuyan Sanatçı: Kazım Birlik Burası ülkenin koca başkenti Top top toplanırız sen de gel Gecekondu olmuş halkın cenneti Hop hop hoplanırız sen de gel Düğün oldu davul zurna çalmadı Halay tutam dedim kimse gelmedi Türküye şarkıya rağbet kalmadı Pop pop poplanırız sende gel Bir gökdelen orta yerde duruyor Yetmiş yılın hesabını soruyor Kimi rüşvet kimi torpil arıyor Sap sap saplanırız sen de gel Melhem yoktur derdimizi saralım Kılavuz yok hak yolunu soralım Bir kondu da biz buraya kuralım Cop cop coplanırız sen de gel Ferman Baba gemi vurdu karaya Lokman dahi çare olmaz yaraya İnsanlar çöplükte girmiş sıraya Çöp çöp çöpleniriz sen de gel Sevdiğim Söz Ferman Baba ● Müzik: Gökhan Temur Okuyan Sanatçı: Gökhan Temur Keklik gibi kayaların başına Kona kona geldim sana sevdiğim Ateş düştü yüreğime döşüme Yana yana geldim sana sevdiğim Gönül hasret kalmış kendi yurduna Ah çekerek düştüm gurbet derdine Yolum gider karlı dağlar ardına

Dona dona geldim sene sevdiğim Hasretim sanadır hasretim yurda Sahipsiz bıraktım ben seni orda Yanıyor yüreğim sanırsın narda Yana geldim sana sevdiğim Kimse bilmez Ferman Baba adini Alamadım bu dünyanın tadını Çağırdılar bul dediler yadını Döne döne geldim sana sevdiğim Zamanı Geldi Söz Ferman Baba Müzik: Hetemli Okuyan Sanatçı: Hetemli Ne yatarsın deli gönül Koşmanın zamanı geldi Karğun seli gibi hey can Taşmanın zamanı geldi Gül yaprağı narin narin Ol gülün sevdası derin Bülbülü bağa gönderin Coşmanın zamanı geldi Bahar geldi tüm dağlara Bir figan düştü bağlara Cemre gibi şol toprağa Düşmenin zamanı geldi Haber salın dört bir yana Haber dönsün gelsin bana Aşk derdiyle yana yana Pişmenin zamanı geldi Ses ver bu Ferman Baba'na Sesin gitmesin yabana Kara öküzü sabana

25

Şubat 2017


26

Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Unutulmayan kalem;

Yusuf Hayaloğlu

1953-2009

Yeri geldi “Ah Ulan Rıza” dedik efkarlandık, yeri geldi O’nunla birlikte “Başkaldırıyorum” diyerek d a m a r l a r ı m ı z ı p a t l a t ı rc a s ı n a yumruklarımızı sıktık... Şiirleri başka, yorumu başka tattaydı, hele de ikisini birleştirince ortaya unutulmayacak eserler çıktı... Zaza asıllı şair ve soz yazarı Yusuf Hayaloğlu, 1953'te Tunceli'de doğdu. Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya'nın ağabeyi olan Yusuf Hayaloğlu'nun, Hani Benim Gençliğim, Başım Belada, Adı B a h t i y a r, B a ş k a l d ı r ı y o r u m , Ay r ı l ı ğ ı n H e d i y e s i , Y ü re ğ i m Kanıyor gibi şiirleri, başta Ahmet Kaya olmak üzere birçok sanatçı tarafından bestelenmiş ve yorumlandı. Şiirleri, Ahmet Kaya müziğiyle birlikte popüler oldu. Sözlerinin ç o ğ u n l u ğ u n u n Yu s u f Hayaloğlu'na ait olduğu Yorgun Demokrat isimli Ahmet Kaya albümü 1987 yılında yayım landı. Akciğerindeki tümör nedeniyle uzun suredir kanser tedavisi gören Yusuf Hayaloğlu 3 Mart 2009'da 56 yaşında hayata gözlerini yumdu.


Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

“Şimdi saat, sensizliğin ertesi... Yıldız dolmuş gökyüzü ay‐aydın... Avutulmuş çocuklar çoktan sustu. Bir ben kaldım tenhasında gecenin, Avutulmamış bir ben... “ BAŞIM BELADA Bugün, düşünemeyeceğin kadar Başım belada! Köşe başları tutulmuş, Üstelik yağmur yağmada.. İler-tutar yanı yok! Fişlenmişim, adım-eşkalim bilinmekte. Üstelik, göğsümde, yani tam şuramda, Kirli sakalıyla Bir eşkıya gezinmekte.. Başım belada! Adamın biri vurulmuş sokakta, Cebinde adresim bulunmuş.. Başım belada! Tabancamı unutmuşum helada. Nerden baksan tutarsızlık, Nerden baksan ahmakça! Sevdim, inanamayacağın kadar, Sevdim seni esmer kız.. Kirpiklerimde çırpınan Şu tuzlu gözyaşımda İhanetin adı yok! Neylersin ki çember daralmakta.. Şimdilik hoşça kal yaban çiçeğim. Yasal mermisiyle, Bir komiser yaklaşmakta.. Başım belada! Üzerime kan sıçramış doğarken. Uykularım yarıda kalmış. Başım belada! Senelerce kuralsız yaşamışım, Nere gitsem çaresi yok, Nere gitsem yanmışım..

27


28

Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

19 Şubat 1972 Ulaş Bardakçı Arnavutköy Üvez Sokakta Öldürüldü Musa Kaplan Şubat 19 tarihi beni hep hüzünlendirir. Bir yaşanmışlık var 19 Şubat 1972 de. Bu yazımda da o günleri anlatan ve ''3 Yoldaş'' kitabımın sayfalarında yer alan o bölümü paylaşıyorum sizlerle. Rıza Çolak, 14 Şubat 1972 gününün sabahı Ulaş Bardakçı'yı Mustafa Alabora'nın evine götürür. Ziya Yılmaz ise Beyazıt'taki Rıza Çolak'a ait evde kalır. Mustafa Alabora, 15 Şubat günü Lale Arıkdal'ı eve davet eder ve Ulaş Bardakçı ile tanıştırır. O günlerde Lale Arıkdal, aynı zamanda Cumhuriyet Caddesi 193 numaralı apartmanın 5. katında, İKA Ajansı'nda işe başlar. İşe her gün zamanında gelip, mesai bitiminde giderdi. Bir gün mesai arkadaşı Musa Kaplan'a İngilizce bilip bilmediğini sorar. Musa Kaplan, lisan öğrenme konusunda maddi olanağının ve zamanının olmadığını söylediğinde, bu konuda kendisine yardımcı olabileceğini söyler. Musa Kaplan'ın bu konuda çok istekli olduğunu gören Lale, akşamları kendi evinde İngilizce dersi verebileceğini söyler. Fakat buna fırsat olmadan 18 Şubat 1972 günü Lale Arıkdal, öğle yemeği için işten dışarı çıkar ve mesai bitiminde geri dönmez. Ajansın telefonu 13.30'da çaldığında telefonun ahizesini orada bulunan Musa Kaplan kaldırır. Telefonun karşı tarafında Lale Arıkdal, kendisine bugün bir işinin çıktığını ve gelemeyeceğini söyler. O gün Lale Arıkdal, Ulaş Bardakçı ile Şişli civarında bir yerde buluşurlar. Dikkat çekmemek için Ulaş Bardakçı, Lale Arıkdal'ın koluna girerek Osmaniye'ye kadar yürürler. Oradan bir arabaya binerek Ulaş'ı Arnavutköy Üvez Sokak no 8/1'deki eve götürür. O gün yine Mustafa Alabora ile Lale Arıkdal, Beşiktaş otobüs durağında saat 17.30'da buluşurlar. Mustafa Alabora, Yılmaz Güney'den

aldığı 10.000 lira ile bir miktar mermiyi Ulaş Bardakçı'ya ulaştırmak üzere Lale Arıkdal'a verir. Bu arada Rıza Çolak'la beraber oraya gelecek olan Ziya Yılmaz'ı beklerler. Fakat Rıza Çolak ile Ziya Yılmaz gelmezler. Bunun üzerine Lale Arıkdal eve dönerek aldığı parayı ve mermileri Ulaş Bardakçı'ya verir. Mustafa Alabora, 16 Şubat 1972 günü Fitaş Sinemasında buluştuğu Rıza Çolak'ı Lale Arıkdal ile tanıştırır. Bu buluşmalar genellikle iş saatleri dışında olur. Çünkü Lale Arıkdal çalışmasını da yürütmektedir. Bu tanışmanın ardından Ziya Yılmaz'ı Üvez Sokağa götürmesi için Rıza Çolak'a evin adresi ve krokisi verilir. Rıza Çolak, Lale Arıkdal ve Ulaş Bardakçı'nın bazı isteklerini 17 Şubat 1972 günü Cengiz Özateş'e bildirmek için Erkan Akın'ın evine gelir. Faik Güleçyüz'ün verdiği 400 lira ile alınan erkek peruğunu Cengiz Özateş, Ulaş Bardakçı'ya götürmesi için Lale Arıkdal'a verir. Ulaş Bardakçı peruğu aldığında, bunun biraz uzun olduğunu, kısaltılmasının uygun olacağını söyleyerek Lale Arıkdal'a tekrar geri verir. Lale de peruğu kısaltılması için Cengiz Özateş'e verir. Bu arada güvenlik güçleri 19 Şubat 1972 günü sabah saat 07.00'de Arnavutköy Üvez Sokak 8/1'deki dairenin istihbarat bilgilerini alırlar. Fakat aldıkları bilgi tam olarak kesin değildir. Çünkü Lale Arıkdal'ın anlattıklarına göre, gelen güvenlik güçleri öncelikle karşıdaki apartman üzerinde yoğunlaşırlar. Zaman içinde Komiser Muavini Alican Özgenler, polis memurları Reşat Okutan, Tamer Gürbüz ve Turan Koçak, Ulaş'ın bulunduğu, Lale Arıkdal'a ait evin kapısını çalarlar. Kapıyı açan Lale Arıkdal'a evin aranacağını söyleyip evde başka kimsenin olup olmadığını sorarlar. Lale Arıkdal evde yalnız yaşadığını, başka kimsenin olmadığını söyler. Fakat görevli tim elemanları içeri girerler. Salon salomonje, bir büyük bir de küçük koridor, mutfak ve iki odadan ibaret olan evde arama başlatılırken, Komiser Muavini Alican Özgenler ve diğer memurlardan ikisi Lale'den diğer bilgileri sorarlar. Polis memuru Reşat Okutan, koridorun sonundaki odaya girer ve oda kapısının salona düşen köşesindeki karyolanın üzerinde bir erkek ceketi bulunduğunu fark eder. Arkadaşlarına, ''Burada erkek elbiseleri var,'' diye seslenir. Bu sırada karyolanın karşısında duvara bitişik duran bir vinlex gardırobun fermuarları açılır ve bir tabanca namlusu görünür. Güvenlik güçleri ile gardıropta bulunan Ulaş Bardakçı arasında çatışma çıkar. Bu çatışmada Ulaş Bardakçı hayatını kaybeder.


Mart 2017

29

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

YANIK TÜRKÜLER Canım dostlar Yanık türkülerin hangisi doğru soru başlıklı sayfamda bu sefer yine beyinden duyup yürekten dinlediğimiz bir türkümüz var. Sevgili dostlar benim gayem kimini ayırıp, kimini kayırmak değil. Sadece haklının hakkını haklıya vermektir. Âşık Veysel'in adını duyunca bana belki de kızan olacaktır. Ama o kızanlar bir düşünüp öyle karar vermelerini istirham ederim. Bugün Âşık Veysel perdeli gözüyle uzun ince bir yolda, çölde ceylan avlayan ve tüm insanları birliğe çağırarak Atatürk'e ağlayan koşmalarıyla, deyişleriyle, semaileriyle, varsağılarıyla, şathiyeleriyle vs. bizleri yönlendiren ve duygu ve düşüncelerini bizimle paylaşan çağına damgasını vuran bir ozandır. Böyle bir ozana dil uzatanın dili kopar. Âşık Veysel'in ruhundan özür dileyerek elimde kaynağı ile bulunan bir türküyü sizlere sunuyorum ve kararı sizlere bırakıyorum. 25 Ekim 1894'te Sivas'ın Şarkışla ilçesi Sivrialan köyünde dünyaya geldi. 21 Mart 1973'te yine Sivrialan'da yaşamını yitirdi.

BİR KÖKTE UZAMIŞ SARMAŞIK GİBİ Bir kökte uzamış sarmaşık gibi Dökülmüş gerdana saçların güzel Gözlerin ufukta bir ışık gibi Kara bulut gibi kaşların güzel Koynundaki turunç mudur nar mıdır? Adın huri midir gülizar mıdır? Gözlerin akan yağmurlar mıdır? onbeş onaltı mı yaşların güzel Afet-i devran mı bilmem ki nesin Bülbülün avazın andırır sesin Seher yeli gibi gelir nefesin aşıka bahardır kışların güzel Her güzel de eda ile salınmaz Huri misin melek misin bilinmez Emsalin dünyada azdır bulunmaz Firdevs-i alada eşlerin güzel

YanıkAhmet ŞAHİNOĞLU/ANKARA

Görünce derdimi arttırdım kat kat Can alıcı gözün sanki bin cellât Veysel'i kapından eyleme azat Bana yastık olsun döşlerin güzel Kaynak kitap: âşık Veysel Yayın evi: yeniçağ yayınları Büyükçekmece / İstanbul Sayfa: 41 19. yüzyılın güçlü ozanlarından olan Aşık Sülük Hüseyin'in doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 1838 kıtlı ğına söylediği bir destan, onun 1815-1820 yıllarında doğ muş olabileceği ihtimalini kuvvetlendirmektedir. muhtelif şiirlerinde de dile getirdiği gibi, kışın Anadolu'da, yazın Toroslardaki yaylalarda yaşayan, doğum yeri ise kesin olarak bilinmeyen ozanın son ikamet ettiği yer; Kırşehir, Mucur, Küçük Kavak köyü, Cilt. 37, Hane 22, numarada Bozbıyıkoğlu Hüseyin olarak, Mucur Nüfus Müdür lüğünde kayıtlıdır. Yine aynı nüfus kayıtlarında hanımının adı Ümüş olan Aşık, bir şiiriyle de bunu doğrulamaktadır:

SARMAŞIK GİBİ Bir kökte uzamış sarmaşık gibi Dolanmış boynuna saçların güzel Şafakta şavkıyan bir ışık gibi Doğan aylar gibi döşlerin güzel Boyunu benzetim selvi fidana Yürür iken kurban olam edana Bir bakışın verir beni idama Söyle bilem kaçtır suçların güzel Koynunda beslersin turunç nar mıdır? adınb melek midir bahtiyar mıdır? Benden başka nazlı yârin varmıdır Yoksa bir tane mi eşlerin güzel Hüseyin sevdana düşeli hasta zilifler yanağa dökülür deste Ok gibi çağmelli kirpikten üste Kudretten karadır kaşların güzel Kaynak kitap adı: bir Türkmen ozan âşık Hüseyin Hazırlayan: Baki Yaşa Altınok Yayın evi: ocak yayın evi 2000 Ankara sayfa:75


30

Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Kadın Ozanlarımızdan “Hatçe Ana” Yanık Ahmet Şahinoğlu

Bizler Anadolu insanlarının yerleşik yaşama geçmeden önce Dede korkutlardan beri en etkin iletişim aracımız türkülerimiz olmuştur. Doğumdan ölüme, ayrılı ktan kavuşmaya, has talıktan sağlık bulmaya, savaştan barışa, işba şından ve iş bitimine ka dar, söylediğimiz türküle rimiz buna kanıttır. Bu türkülerimizin olmazsa olmazı yani omuriliği beyni heceli şiirlerimizdir. Şiir az sözle çok şey anlatma metodu ve bu me tot vasat olarak üç bin yıllık geçmişimizi günü müze taşımıştır. Bu günümüzü de yarınlara taşıyacaktır, hem de bazı tarihçilerin çarpıtarak yazdım dediği yanlış tarihe inat objektif olarak olduğu gibi arı ve duru bir dille yansıtmışlardır ve bunu yapan ozan'larımız halkta aldığı manevi destekle yılmamışlardır. Ozan'larımızda isimli olduğu kadar isimsiz ozanlarımızda var çoğunluk eserleri anonim olarak bilinen isimsizler genelde ayrılık, evlat acısı, destan vs. Eserleri yapanlar genelde kadın ozanlarımızdır. M.s. 970'li yıllarda akıntısına kapıldığımız Akdeniz kültür emperyalizm'i kadınlarımızı baskı altına almıştır ve pasifize etmiştir hal böyle olunca kadınlarımız sevgisini gizli haykırmıştır, acısını gizli feryat etmiştir, özlemini gizli anlatmıştır kendi söyledikleriyle kalmış ve yazılmamıştır kimisi de adını vermeden anonim olarak kayıtlara geçmiştir. Bu kadın ozanlarımızdan biriside ( Hatce ana ) Hatice Şahinoğlu’dur.

GÖNLÜME Koşup tuttum kocalığı ip ile Tarlada çalıştım hep ırgat ile Yavrularımı attım gurbet eline Burcu burcu koku gelir gönlüme Genç iken gözüme sürmeler çektim İlkbahar ayında fideler diktim Kilimin üstüne nakışlar döktüm Gözlerime doku gelir gönlüme Çok doğurdum yarısını yitirdim Kalanları zorluklarla yetirdim Ekmeğimi soğuk suya batırdım O günlerin yükü gelir gönlüme Gönlüm dayanmaz lodos yeline Gözlerim bakar oğulla geline Bulguru kaynatıp serdim serine Bütün taşlar soku gelir gönlüme Hiç gitmiyor şu gönlümün yıvgası Allah'ım korusun dünya şıvgası Bu hallerim ihtiyarlık simgesi Azrail'in oku gelir gönlüme Gözlerim uyur da gönlüm uyandı Yetmiş altı senem geldi dayandı Yavrularım için yüreğim yandı Yanmış yürek koku gelir gönlüme HATÇE Ana daha yazmak istiyom Şiiri deftere düzmek istiyom Yavruları bir bir gezmek istiyom Gurbet elin yoku gelir gönlüme

Haleko, 8 Mart’ta kadınları ağırlayacak 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’ne özel programların çalışmaları devam ediyor. Şarkıcı Haleko, Ocak ayından beri özel olarak hazırlandı ğı özel program için heyecanla beklediğini açıkladı. Mor Meyhane Beyoğlu’nda 8 Mart Çarşamba günü saat 13'de başlayacak program için “Dünya Kadınlar Günü’nde birbirinden değerli dostlarımla, güzel bir gün geçirme heyecanı şimdiden ruhumu teslim almaya başladı” diyen Haleko, “Eminim ki hep bir ağızdan kalp kalbe, sine sineye şarkılardan fal tutacağız... Bu özel galada dostlarımı da yanımda görmekten mutluluk duyacağım.” şeklinde konuştu.


Mart 2017

31

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Ünsal Aktaş

SUSAM SOKAĞI kadar, kocaman bir yüreği vardı Minik

Yedisinden yetmişine efsane olmuş bir program vardı hatırlar mısınız? Susam Sokağı; 80’li, 90’lı yıllarda çocukların, ve yetişkinlerde özellikle annelerin izlediği, eğitici yönünü ön planda olan, gerek sosyal yaşam, gerek aile içindeki yaşamda ilişkilerin, saygının, sevginin, hoşgörünün, kişisel gelişimin önemini vurgulayan tabiri caizse bir okul niteliğinde bir programdı Susam Sokağı… Hele o jenerik müziği yok mu… hala aklımdan çıkmıyor… zaman zaman mırıldanırım… Evlerimize konuk olan bu sokağın sakinleri kimlerdi? Dilerseniz hatırlayalım. Yaşam alanı bir küfeden ibaret olan Kırpığı unutmak ne mümkün… Peki ya Minik Kuşu… Adının minik olduğuna bakmayın… dev bir cüssesi olduğu

Kuşun… Sokağın diğer sakinleri; Manav Zehra Teyze Berberi Gitarıyla çocukları neşelendiren abilik eden Hakan Abi Zeynep Abla Sürekli didişip duran, ama birbirlerinden asla vazgeçemeyen Edi ile Büdü Muhabir Bay Kurbağacık Kurabiye Canavarı Piyano çalan, işler yolunda gitmediğinde kafasını piyano tuşlarına vuran Bay Müzik Pembe burnu ve incecik sesiyle Açıkgöz Ve daha nice karakter… Zaman o kadar çok şey çaldı ki hayatımızdan, Susam Sokağını hatırladıkça kendime hep şu soruyu soruyorum. Ne çok şey kaybetmişiz… Duygularımızı, dostluklarımızı, saygıyı, sevgiyi, hoşgörüyü, hissetmemeyi… Bazen internetten Susam Sokağı’nı izliyorum… geçmişe yolculuk ediyorum. Ve diyorum ki televizyonda bugün yayınlansın oturur izlerim… Ve tüm anne babalara naçizane tavsiyemdir… Susam Sokağı’na arşivlerden ulaşın, çocuklarınıza izletin… Sevgiyle kalın….


32

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2017

Anadolu Sanatseverler Topluluğu Kadıköy’de müzik ve şiirle buluştu Z/amansız Sevda… Seher Zerrin Ceviz Aktaş Yüreğimde sert rüzgâr esti zamansız Bir kanayan sevdaya düştüm amansız Yanarım içten içe, nârsız dumansız… Böyle sevdamı olur? Paysız, paydasız Ummanın dibindeyim çıkmak faydasız… Gözlerinden sevdayı içti gözlerim Tutuldu ağzım, dilim, şaşkın sözlerim Göremeyince siman, özden özlerim… Utancından kızaran güle dönerim Bir damla su vermezsen solar, sönerim… Görünmeyen kanatlar gönlüme taktın Damarımda kızgın lav olup da aktın Kalbimin duvarına adını çaktın… Gönül sarayımda ki tahtımı kaptın Söyle, benden habersiz bana ne yaptın? Bilmem ki ne olacak sevdanın sonu Herkeste aynı mıdır? Aşk denen konu Acep kader alnıma yazar mı onu… Düşünüyorum da yok bir çıkar yolu Ne yapsam da nafile kalp onla dolu…

Anadolu Sanatseverler Topluluğu’nun ikinci şiir ve müzik dinletisi Kadıköy Üvercin Cafe’de düzenlendi. Nevin Şaziye Ekmekçioğlu ve Seher Zerrin Ceviz Aktaş’ın kurduğu topluluk, ilk dinletisini geçtiğimiz ay aynı yerde düzenlemiş ve yoğun bir katılım olmuştu. Yine şiir ve müzik dolu bir dinletiye imza atan topluluk, her ay aynı mekanda programlarına devam edecek.


Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

33

“Sanat Enerjidir” Kartal Belediyesi Kültür ve Sosyal

gelmesi için bizler her zaman

rum.” ifadelerini kullandı. Açılışın

İşler Müdürlüğü Şubat ayı etkinlikleri

yanınızdayız. Serginin düzen

devamında Başkan Yüksel

kapsamında düzenlenen ‘Sanat

lenmesinde emeği olan herke

sanatçılara plaket takdim etti.

Enerjidir’ adlı karma resim sergisi,

se bir kez daha teşekkür ediyo

sanatseverlerle buluştu. Kartal Belediyesi Fuaye Alanı’nda gerçekleşen resim sergisine Kartal Belediyesi Başkan Yardımcısı Gökhan Yüksel, birim müdürleri ve çok sayıda Kartallı vatandaş katıldı. Toplamda 20 sanatçının resimlerinin sanatseverle buluştuğu serginden elde gelir; Türkiye Harp Malülleri ve Gazileri, Şehitleri ve Şehit Aileleri, Dul ve Yetimleri Derneği Anadolu Yakası Pendik Şubesi’ne bağışlanacak. “HER ZAMAN YANINIZDA OLACAĞIZ” Sergi açılışında konuşan Başkan Yardımcısı Yüksel, “Şehitler ve gaziler, yaralanınca veya ölünce değil, unutulunca üzülürler. Bizler her zaman onların yanında olmaya devam edeceğiz. Bugün sanatçı dostlarımızın sosyal sorumluluk projesine katkıda bulunmak bizi hem onurlandırıyor hem de mutlu ediyor. Bunların devamının

Melih Gülgen’i kaybettik Yakalandığı akciğer kanseri nedeniyle uzun süredir tedavi gören Gülgen, İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. 1946 İstanbul doğumlu Gülgen, 1968'de "Kafkas Kartalı" filminin yönetmenliğiyle Türk Sineması'na adımını atmıştı. Gülgen, "İnsanları Seveceksin", "Adalet", "Düşkünüm Sana", "Tatar Ramazan" gibi filmlerin de aralarında olduğu 100'ün üzerinde sinema filminin yönetmenliğini ve yapımcılığını yapmıştı.


34

Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

DENEMELER Turna Düşüşleri

Süheyla Altınkaya Turan

Mevsimlerden gül mevsi miydi,gökyüzünün uzaklarından göründü turna katarları,allı pullu telleriyle.Öncü turna bir efsanenin uzunca hikayesini taşıma uğruna kaderlerini de yüklendi sürünün tümü adına zayıf kanatlarına.Güçlü erkek kalbiyle birlikte. Eğer ki yolunu şaşırdı bütün katar da şaşkın , eğer ki vuruldu bütün sürü de öldü demekti.

Turnalar v şeklinde uçuyorlardı diğer kuşlarda da görüldüğü üzere,sol tarafında tek eşi, biricik aşkı vardı. Öncü turna hep bir ok atımlık mesafeden yüksekte olmanın emniyetini hissederdi minicik kalbinde.Sanırdı ki yükseklerde kimse onların mutluluğunu,özgürlüğünü engelleyemez.Ya avcının soğuk tüfeğinin tetiğine ince ve narin parmaklarıyla pürdikkat dokunabileceğini ,alışılmışın dışına geçebileceğini düşünemediğini bilebilecek miydi?Ölümün ucundaki nabız sesini duyabilecek miydi?Sol arkadaki sevgili eşine nişan alacak avcının ecnebi bakışını özgür kanatlarında duyumsayabilecek miydi?Ve dokundu zalim elleriyle tetiğine.Öncü turnacık ardında doldurulamayan boşluğa bakışını dikince ikinci bir boşluk doluverdi kalbinin tam da orta yerine ve ciğerinin üstüne kocaman bir taş oturdu apansız naçare,biçare, yürüdü kursağına kadar acı pervasızca.Ölü bir bedenin ağırlığıyla yere çakılırken döndü havada bir ileri,bir geri,bir sağa,bir sola kendinden bihaber.Ve havada mavi,allı pullu,telli bir kaç tüyün uçuşu son kez kanatlarından hıçkırıklı bir tat bıraktı dilinde,öncü turna dayanamadı ve kuralları alaşağı ederek sürüsünü terk etti can havliyle.Hızla indi yere, sürüye mi ihanet etti yoksa aşka mı sadık kaldı bilemedi arafın orta yerinde bir yangının alevine düştü ağır,aksak .Ya turna katarı öncüsünü kaybederse,yolunu da kaybetmiş olmaz mıydı?Deli tavuk yavrusu gibi öylece dönüp durdular havada. Gök kırmızı çığlık Yer alaca çığlık! Ağlamaklı yoksul ve yoksun ! Ve avcının parmaklarına mavi telli tüyler! Ve kanlı gül mevsiminden gül bahçesine düşen dişi turnanın bedenine yapışan Gül yaprakları. Ellerinde son kez ağladı. Ve bir sevgilinin,bir kadının düşüşüyle, eksik kaldı,eksildi erkek.Öncü turnanın diline dolandı al ağıtların sesi.Avcı kovdu,o durdu ,mermerden bir heykel gibi.Gölgesi eşinin ölü bedenine düştü sonbahardan hoyratça koparılan bir yaprak titreği gibi. Turnalar eşsiz yaşayamazlardı,artık son çare inatçı turnaya çevirdi tüfeğinin zembereğini ve ölüm zaruriydi artık ne yapsa başından ayrılmayacağını anlamıştı . Gül yaprakları Turna çığlıkları Pullu,telli tüylerle Gökten iki sevgili düştü avcının gözlerine Ve yer kucakladı. Toprak son kez güneşin sırtında terini soğutarak Aşıklar mezarına gömdü bağrında.

ARD EŞİKLERİ Suyu seveni ırmağa daldır! Issız eşik:Düştüğü yerden kalkar yalnızlık Ateş iziyle. Akmışsa bir kere Kan izi Kim silebilir? Bir sığıntı gibi durur gövdem Yüreklerinizin bekleme odalarında. Eşikler de alışır benimle Azlık ve çokluk farketmez. Sizi bana bağlayan Tek şey yokluğunuz! Çıkmaz Eşik:Bir kanadım özgür, Öteki ıslak! Bir bıraksa yakamı Sağanak! Dese al uç uzaklara! Senin kanatlarım! Kuytu Eşik:Akan ırmak döner mi Arkada unuttuğu sesine? Sarı topraklar uzanır mı Mevsimlerin son hasadına? Erken kış ayazı Alın çatımda,kederli gözlerle Bir hayatı büyütür mü Kapı aralarında hiç durmadan? Daraldıkça zaman Daralır eşikler! Nice kuytularda suskun Ardımda unuttuğum Yola Kendime Ve yüzüme dönebilir miyim? Son Eşik:Yakama yapışan sorgu ve sualle Gittin,derin bir çentik atarak kalbime Kaldım hep seninle. Kırk yıllık tanıdık gibi ellerim! Ve özgür ayaklarım! Pencereler açıktı,perdeler inik. El değmemiş mağaranda Araladım tülleri Işıklar doldu içeri. Loş bahçeler Çorak ev Gülümsedi sarmaşık gülleriyle Renk renk,kat kat! Ve duvarlar aydınlandı Kapı ardında unutulmuş mutluluklar Durdu kıyama! Eşsiz Eşik:Aralık kapıdan girdi müzik Uçsuz bucaksız sevilere Eli değdi güneşin. Siyah bir yaşam öpüldü musalladan Ak güvercin dudağıyla. Her şey Rabçe kondu düzene Rab diliyle söylendi Söylenmeyen tüm şiirler Son kapının eşiğinde Kayboluyorum.....


Mart 2017

35

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

MEK

İR SEV

B BÖYLE

Gönlü Gü

vercinli Ka

dın

önce sesin aralandı k geldi ap ardında ş ılarım aşkın bulu tlar çıkma sonunda s zı e gönlü güv n ercinli kad ın köpüren s im günler bo siyah saçlarınla yu koşuşu p içimin ayk ırı ırmakla durdun rında gamzeleri nd o binlerce e gizlediğin y döküp de ıldızı şimdi üstü me söyle nere ye

lar n yoktu te a z im ir lar sevd aharla b ne kadın iyerlerdi sonb cuktular g o yağmur şasam sanki ç ri sislenir le k z o azıcık udan gö n yoktular k r o k m bıraksa lar sevdim zate emiştir ne kadın sevmek görülm ir böyle b uttular beni un r i k ın y geli nma hayır sa ıra mektupları uttular s m hâlâ ara eğildiler birer u d iir gerçek arkı belki bir ş yoktular n ş eski bir lar sevdim zate emiştir ne kadın sevmek görülm ir böyle b ular den tutt m li e a rtir klarımd yalnızlı tıları içimi ürpe luttular ıl u uzak fıs yüzünde bir b i kimbilir k d ö g im i ş k r san boldula zaten yoktular y a k e y im nere emiştir lar sevd ne kadın sevmek görülm ir böyle b HAN Attila İL

Kadın Hakkı Bak ağlıyor için için, Hani nerde kadın hakları Çalışırız geçim için, Hani nerde kadın hakları Meclislerden yerilmişiz, Aklı kısa görülmüşüz, Hep zorula verilmişiz, Hani nerde kadın hakları Kirmanını eğirmez mi, Hamurunu yoğurmaz mı, Seni beni doğurmaz mı, Hani nerde kadın hakları Tık demeden dövülürüz, Ana avrat sövülürüz, Sık sık evden kovuluruz, Hani nerde kadın hakları

artık herk es tutsun da eli tersinden nden kendi şiirinin mi girsin ölü kelebe kler sokağ ına sen bende d gönlü güv aha bitmedin ki ercinli kad ın

Derde yoğa alışığız, Çilelerle buluşuğuz, Birkez gülsek yılışığız, Hani nerde kadın hakları Hatuniyim ne diyeyim, Bitmezki daha sayayım, Cevap verin de duyayım, Hani nerde kadın hakları

Tekin Gön e

N

KADI

dın r ki ka inde e d i Kim celer kış ge indir. n u z u k iç bir yatma adın yeşil illi k z er ki okuz Kimi d yerinde d k içindir. a an Harm gibi oynatm limdir. a k y dir. Köçe i der ki a ebalim . v m m i ı l. K aşıdığ r yoğuran l, ne veba t a d u m ya Boynu i der ki ham öçek, ne a . k m r i e a K l ım t n öşek, rım, bacak eşim haya d e n d a , l r l u a o b k ne im k kız Ne o, O ben em, karım, dır. n aşım m, an arkad Yavru ET HİKM m ı z Na

Aşık Hatuni


36

Mart 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Cumhuriyet Dönemi Şairleri Hazırlayan: Ömer Kuloğlu

Vecihi Timuroğlu 1927-2014 Şiir Kitapları: Bura Yemendir; Tut Beni Sevda Çağırır; Bir Sürgünün Ezgileri; Kardaşım Oğul; Merhaba Oğlum; Bülbülleri Ne Yaptılar; Siyah Bir Güldür Ölüm; Büyü. Yükseköğrenimini Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde tamamladı. Ankara'da lise öğretmenliği yaptı.ürkçe, Yeni Edebiyat, Özün, Sesimiz, Oluşum, Türkiye Yazıları, uzun süre sanat sayfasını yönettiği Barış, Cumhuriyet, Türk dili, Bilim ve Sanat, Yeditepe, Varlık Yazko-Edebiyat, 2000'e Doğru dergi ve gazetelerinde yazdı.Şiirlerinde çağdaş acıların yarattığı duyarlıklar, doğunun türkü ve deyişlerinden özümsenmiş zenginliklerle kaynaşmış görünür.

Orada Duran Dün gece gördüm seni Ay doğarken oradaydın Bir içim suydu çocukluğun Keşke o gün içseydim seni Dün gece ay doğarken Ormanda ışıkla oynaşan Bir mor menekşeydi çocukluğun Keşke o gün koklasaydım seni Ay ışığı saçılırken geceye Oradaydın saçların omuzlarında Fırınlanmış bir meşe tahtasında Yıkasalardı seni yeşerirdi Keşke o gün öpseydim seni

Güne Çıkış Seni yaşamamıza katan kuş Kızıl güller diker bahçemize Yokluğun ötesinden varlığa kayış İkiyken dört diye yazar güncemize Kırmızı iri güller her zaman Büyük acıları çağrıştırır bende Ölümleri tadılmamış yaşamları Ve hep yarım kalmış aşkları Yaşam söylüyor şarkılarını Şafakla başlayan çekiç sesleri Girişiyor Şeytan'la alışverişine Ve ateşe çeviriyor nefesleri


Mart 2017

37

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

İbrahim Gençsoy

Gavur diyorlar Gökçe Özer

İlimle bilimle ay'a çıkanlar Bizimkiler size gavur diyorlar Kuyruklu yıldız'a modül dikenler Bizimkiler size gavur diyorlar Bindiği araba senin yaptığın Giydiği elbise senin biçtiğin Tarla da tohumu senin ektiğin Bizimkiler size gavur diyorlar Ne hırsızlık yapıp vakıf kurmuşsun Ne halkına kızıp tokat vurmuşsun İnsanlığa hizmet icat bulmuşsun Bizimkiler size gavur diyorlar Ne ağaca kıydın ne de yeşile Sade vatandaşla gittin işine İkibin koruma gezmez peşine Bizimkiler size gavur diyorlar Kanatmazsın kabuklaşmış yarayı Komşularla bozmamışsın arayı Yapmamışsın diye KAÇ-AK SARAYI Bizimkiler size gavur diyorlar İbrahim gavurluk sor neye göre Yaradan herkesin gönlünce vere Sevgi tohumunu eksen her yere Bizimkiler size gavur diyorlar

Eksiğim

Fatoş Kavak

BİR SELAM GÖNDERSEN YETER Seher yeli esip bahar gelince Gurbetten bana bir ses versen yeter Çiçeklenir,dağların karı erirse Kuru selamını göndersen yeter Ağaç dalları kuş sesiyle dolunca Denizin mis kokusunu alınca Bağrın yanıp sevdiğini hatırlayınca Kuru bir mektubu göndersen yeter Gezdin durdun mu o yar bu yar diye Sende yorulursun zamanı gelince Sevmenin değerini anlarsın iceden inceye Yarini hatırlayıp gülsen yeter

İşte o gün benim günüm olur, Yeniden doğarım o gün, İlk yapacağım şey saatlerce yürümek , Seksek oynarım: Yıkılmış paramparçayım,buruk,eksik Ben birim diye sırayı alsam, Yarım olmasaydım sonra taşı yanlış atsam Bir yumrukta kırmazdım camları Ve yansam... Meğer ; Camlarla birlikte herşeyimi kırıp geçmişim. Uçurtma uçursam da, Çaresizliğimin adı oldu cam parçaları , Takılsa tellere varsın uçmasın. Şimdiler de o cam parçaları, İpi kopsun! Daha bir derin kesiyor her bir yanımı. Azar işitsem geç geldiğim için eve, Tam geçti yaralarım derken, annemden Bir de bakıyorum ki ; ‘Kocaman kız oldun! Her şey olduğu gibi aynı yerde, Dedim ya eksiğim ki, hayallerimin çocukluğumun Hala oyun peşinde koşuyorsun’ dese... Olsun olsun be annem , kurbanı oldum . Bu gün benim ilk günüm , Bir bir kaybettim her şeyi, Ve Geçen zamanı , En güzel günüm , hayat ikinci bir şans Çocukluğumu geri getirmek mümkün değil , versen .. Ama bir günü versen bana hayat, Geçen ömrümü bir güne sığdırabilirim. Evindar Sayılgan


38

Müjdat Gezen Tiyatrosu 04 Mart 2017 "Sevgi Müzikali" Müjdat Gezen Tiyatrosu'nda tüm müzikalseverleri bekliyor.

Mart 2017

Demir yaptı. Yönetmen Müjdat Gezen. Kırk altı kişilik bir kadroyla oynanan oyunda başrollerini Müjdat Gezen, Ayşen Gruda, İlker Ayrık, Betül

Altmışlı yıllarda Kadıköy'de iki aşk

Demir, İlhan Daner, Mehtap Ar gibi ünlü

hikâyesini müziklerle danslarla anlatan bir

sanatçılar ve genç oyuncular, dansçılar,

komedi müzikal... Kandemir Konduk yazdı.

paylaşıyor. Oyunun dekor ve kostümlerini

Müziklerini Seçil Akın, Atilla Özdemiroğlu ve

Leyla Gezen yaptı. Afiş ve billboardları ünlü

oyunda başrollerden birini oynayan Betül

fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut hazırladı.




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.