Kardelen Sanat Dergisi Mart 2016

Page 1

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU’NUN AYLIK ÜCRETSİZ E-DERGİSİDİR YIL: 1 SAYI: 4 MART 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Beylikdüzü Yaşayan Değerlerimizi ağırladı Emekçi Kadınlar Günü

8 Mart Emekçi Kadınlar Günü'n de, kadınların emeğini, ezilmişli ğini, hak mahrumi yetlerini, kısaca haklarını mı tartı şaca ğız, yoksa kapitalizme hizmet edip onları hediye lere mi boğacağız! Sf.6-7

Türk ressamın büyük Başarısı! 800 eserin yarıştığı IWS Uluslararası Yağlı Boya Resim Yarışması’nda Candan Uluğ’un Atatürk çalışması halk oylamasıyla birinci seçildi... Sf.14-15

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Beylikdüzü Kültür Merkezi’nde düzenlenen 41. Yaşayan Değerlerimiz programı yoğun ilgi gördü... Şiir ve türkü şöleninde geçen gecede “Yaşayan Değerlerimiz”e plaketleri takdim edildi... Sf.10-11-12-13

Eski dostlar !

Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun Beylikdüzü’ndeki programı, dostların buluşmasına da vesile oldu.

Sf.19


2

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

“Her Türkü Bir Hikayedir”


KARDELEN

Mart 2016

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

3

Ekrem Ataer, yine coşturdu Şişli Platformu ve Popsav işbirliğiyle düzenle nen “Her Türkü Bir Hikayedir” isimli Ekrem Ataer Konseri, alışılmışın dışında bir programa dönüştü. Dinleti, sohbet, türkülerle başkaldırı, kültürü sahip lenme ve anılara yolculuk şeklinde geçen konserde, salonda oturacak yer bulamayan konuklar merdivenlerden izlemek zorunda kaldı. Sanatının yanında, direnişçi bir ruhla halkın karşısına çıkan ve her geçen gün halayındaki omuz sayısını artıran Ataer, bu kez de konserine halkın da katılımını sağladı ve onlara sahnede yer verdi. 20 Şubat akşamı Profilo AVM Büyük Salonda düzenlenen programın başında “Bu konseri, dün kaybedip, bugün toprağa emanet ettiğimiz koromuzun manevi annesi, devrimci kadın örneği Cemile Annemizin aziz hatırasına ithaf ediyoruz” diyen Ekrem Ataer, “Sanıyorum ki bir AVM salo nunda ilk defa Kızıldere başta olmak üzere devrim şarkıları ve türküleri okunuyor. Bu onuru birlikte yaşıyoruz” şeklinde konuştu. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Neşet Ertaş ve Can Yü celle anılarını paylaşan Ataer, konukları da sahne ye alarak şiirler okuttu. Daha sonra birbirinden güzel halk türkülerini yorumladı. Popsav, Şişli Platformu, Kardelen Şiir ve Müzik Grubu,sanatçılar, politikacılar, CHP örgütleri,ADD, ÇYDD, Ekrem Ataer Halk Korosu'nun üyeleri ve halkın katılımıyla gerçekleşen konsere direnişteki Şişecam işçileri de katıldı. Ataer, direnişteki işçileri sahneye alarak moral verdi ve desteğini açıkladı. Kardelen Şiir ve Müzik Grubu ise, daha önceden “Yaşayan Değerlerimiz” olarak açıkladığı Ekrem Ataer’e desteklerinden ve direnişçi ruhundan dola yı Che Guevara’nın taş işleme tablosunu hediye etti. Kızıldere türküsünün bestecisi Aşık Sinem Bacı ile “Kızıldere”yi okuyan Ekrem Ataer, ayakta alkışlanarak konserini bitirdi.


4

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

Kadıköylüler El Ele Projesi Başarıya ulaştı

Öremeseler de, örene teşekkür edecekler Kadıköy Kent Konseyi yapmış ol duğu sosyal sorumluluk projeleriyle kamuoyunun dikkatini çekmeye devam ediyor. Kadıköy Kent Konseyi Sosyal Hiz metler ve Kent Yoksulluğu çalışma grubunun hazırladığı proje, halkın da katılımını sağlayarak, ülkenin de ğişik yörelerindeki yoksul çocukları sevindirdi. Projeye el emekleriyle katkı Kadıköy Kent Konseyi Sosyal Hizmetler ve sağlayanlara ise 17 Mart’ta ün lülerin de katılımıyla teşekkür belge leri Kent Yoksulluğu Başkanı Asuman Toraman, dağıtılacak. Ayrıca, programda Cavit gecenin sunuculuğunu Oya Aşut ile birlikte Murtezaoğlu ve Rezbar Grubu’da yapacak... konser verecek. Kadıköy Kent Konseyi Sosyal Hizmetler ve Kent Yoksulluğu Başkanı Asuman Toraman’ın verdiği bilgiye göre, Kadıköylüler’in yoğun katılım sergile diği “Isıtan Yumaklar” projesinde 750 bere ve atkı örülerek başta Diyarbakır Cizre, Van Bahçesaray olmak üzere Zonguldak Beycuma’da iköğretim okullarına ve Çaycuma yaşlılar yurduna dağıtıldı. Başkan Toraman, “Haydi Kadıköylüler el ele” Cavit Murtezaoğlu ve Rezbar Grubu vererek “Isıtan Yumaklar”” sosyal sorumluluk proje Oktay Kaynarca Tuğba Akyol konser verecek... si ile Kadıköylülere iki ay boyunca birlik ve beraberlik çağrısı yaptıklarını, Kelebek Mobilya'nın sponsorlu ğunda Kadıköy Belediyesi’nin hazırladığı afiş, bilbo ard ve görsellerle Tek Rumeli TV ve Kadir Balık’ın desteğiyle Kanal T’nin de projeye destek vererek yünlerin halka dağıtılması sağladıklarını belirterek, “Yünler gönüllü örücüler ile buluştu. Yoksul çocukla ra, yaşlılara atkı, bere ve şallar örüldü. Örülenler Tür kiye'de talep edilen illere ulaştırılmaya başlandı. “ Ünsal Yürür Hamit Kaya dedi. Projeye katılan 300'e yakın Kadıköylü’ye teşek kür belgelerinin verileceği bir program hazırla dıklarını da söyleyen Asuman Toraman, 17 Mart 2016 tarihinde gönüllü örücüler için “Teşekkür Gecesi” düzenlediklerini, İranlı ünlü müzis yen - yazar Cavit Murtezaoğlu ve Rezbar Grubu‘nun ücretsiz konser vereceklerini, sunuculuğunu Oya Aşut ile kendisinin yapacağı gecede, ayrıca geceye destek amacıyla Oktay Kaynarca, Tuğba Akyol, A Turgay Kaynarca Sinem Bacı şık Sinem Bacı, Yusuf Ziya Leble bici, Ünsal Yürür, Hamit Kaya, Tur gay Kaynarca ve Emine Öser gibi daha bir çok sanatçının destek amacıyla katılacağını belirtti. Gönüllü örücülerin ve halkın katılımıyla Saat: 20.00 de Kadıköy Evlendirme Dairesinde gerçekleşecek olan gecede, Kadıköy'lüler ezgilerin ritmi ile güzel bir gece yaşacaklarının Y. Ziya Leblebici Emine Öser altını çizen Kadıköy Kent Konseyi Sosyal Hizmetler ve Kent Yoksulluğu Başkanı Asuman Toraman, “Isıtan Yumaklar” pro jesi ile bir nebzede olsa yüreklere dokunarak çocuklarımızı ve yaşlılarımızı sevindirmenin mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.


5

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mart 2016

Kardelen Sanat

Babamdan Poyraza Hüzün..

her duyumsadığımda yaşadım; sanki yurttaydım ve babamlar yanımda değildi. Yıllar geçti ve ben baba oldum. Dahası geçenlerde yurtta yaşadığım derin iç sızısına benzer bir duygu yaşadım. Oğlum yeni uyanmıştı henüz. Usulca kucağıma aldım boynu omzuma düştü; içsel bir büyü gibi, hüzün gibi, acı gibi, özlem gibi bir duyguydu. Babamdan poyraza ben hep aynı kalmıştım sanki. Hüzün hep başucumdaydı.

Aydın Tonga

Yıl 1994. Tasımızı tarağımızı toplayıp Sıla'dan İstanbul'a gelmişiz. Yeni bir yol kavşağındayız artık. “Bizi neler bekliyor; koca şehrin içinde kaybolup gidecek miyiz, gelecek yıllar da hanemize neler yazılı,” hep bu sorular aklımızda. Babam, beş çocuğun yükünü tek başına omuzlamak gibi derin bir sıkıntının içerisinde, annem her zamanki gibi ailenin otorite ve bilge gücü. Bu süreçte benim payıma düşen yatılı bir okulda okumak oldu. Bir hafta sürdü sanırım evden ortaokula gidip gelmem. Sonrasında babam uzun süredir takip ettiği yatılı okulun, beni kabul ettiğini söyledi. 12 yaşındayım henüz ve sıla içerisinde bir sıla daha yaşamak gibi bir durumla karşı karşıya kaldım. Yurdun ilk günleri hüzün kokuyor, vakit buruk tebessümlerin deminde yol alıyordu sanki. Bu halde kalamazdım; bir gün babama “ben burada yapamayacağım beni buradan al” dedim. Babam ise yaşadığım hüzne kayıtsız kalamayarak ama bir taraftan da çaresizliğini de göz önünde bulundurarak “ oğlum şimdi bütün okulların kayıtları kapanmıştır ikinci dönem alırız kaydını biraz sabret” dedi. O ikinci dönem ise ortaokul bitene kadar gelmedi bir türlü. Yurtta Pazar günleri çekilmiyordu. Çünkü o gün yurdun soğuk kapıları ardına kadar kapalıydı. Sadece ailelerimiz geldiğinde ve sadece birkaç saatliğine dışarı çıkabiliyorduk. Birkaç saat sonrasında ise yatılı hapse geri dönerdik. İşte o dönüşler sonrasında yaşadığım derin iç sızı uzun yıllar bir yara olarak kaldı bende. Öyle ki, her Pazar babamlar ayrıldıktan sonra akşam yemeği için yemekhaneye gittiğimde, Pazar gününün değişmez çorbasını içerken, ağlamamak için zor tutardım kendimi. Gözlerimde biriken yaş, bütün benliğimi hüzne boğar derin bir iç sızı yaşardım. Asıl önemli olan ise ben o iç sızısını yurttan ayrıldıktan sonra bile o çorbanın tadını

İnsanlığın Evidir Doğa İncelik, özen, hassasiyet çıkarın bunları, ne kalır ki insandan geriye. Peki, insana kendiliğinden mi gelir andığımız bu haller ve daha nicesi? Elbet öyle olmaz. Kişiyi içinde bulunduğu ilişkiler ağı, değerler sistemi, büyüdüğü çevrenin doğası, sosyolojik yapısı ve kültürel atmosferi büyütür, geliştirir, ona ruh gıdası sağlar; “insanlaşma” sürecinde yön tayin eder. Büyük kentlere bakın; şehri donatan demir ağının grisi insanın ruhuna işlemiş gibidir. Kapılar sıkıca kapalıdır; komşular ancak merdivenlerde birbirini görür ve bir “iyi akşamlar” uzunluğunda geçer o vakit. Bütün büyüsüyle şehirleri ve köyleri kucaklayan doğanın mesken tuttuğu yerlere bakın bir de; orada sanki başka bir dünya vardır. O dünya da, yollar şiire dönüşür; akarsular, şelaleler, ırmaklar şaire; bir ağaç dalı yeter konuşmaya, bir ulu çınar gölgesi alır götürür bizi uzun diyarlara. Kimse olmasa da, kadim bir dostu vardır artık insanın; doğa. Artvin Cerattepe ve memleketin dört bir yanı doğasının bağrına saplanmaya çalışılan bıçağa bunun için geçit vermiyor işte. Doğa insanın yüreği, kalbi ve ruhudur. O ruha bulaşacak her hastalık er geç insanı da ruhsuz, hissiz ve tıpkı patronun sesi gibi soğuk kılacaktır. Diyeceğimiz makine insanın yerini almasın, gönül gözü eksik kalmasın hayattan, bozkırda paranın değil, çocukların sesi yükselsin diyedir Cerattepe'nin haykırışı..

DOĞU KITABEVİ “biz kimiz”

diyenler için...

ve seçkin kitabevlerinde


6

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

8 Mart Emekçi Kadınlar Günü'nde, kadınların emeğini, ezilmişliğini, hak mahrumi yetlerini, kısaca haklarını mı tartı şacağız, yoksa kapitalizme hizmet edip onları hediyelere mi boğacağız! Kadına değer vermeyen zihniyet lerin bile “Emekçi” kelimesini çıkartıp, sadece “Kadınlar Günü”nü çeşitli göster melik etkinliklerle kutlayıp geçiştirdiği bir ortamda yaşıyoruz. Çoğu yazarların, şairlerin bu özel gün yaklaşırken kadınların emeklerini, ezilmişlikle rini görmezden gelip sadece cinsel bir obje olarak ele almaları da ayrı bir üzüntü… Ülkemizde kadınlar, gerek aile içinde gerekse toplumda erkek iktidarının baskısı altında yaşıyor. Yani kadınlar erkek egemenliği karşısında eziliyor. Kadına yönelik şiddet, kadın emeği sömürüsü, kadın bedeni sömürüsü, kadın yoksulluğu, kadın işsizliği, çocuk gelin

Ve kadınlar, Bizim kadınlarımız: Korkunç ve mübarek elleri, İnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle Anamız, avradımız, yarimiz Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen Ve soframızdaki yeri Öküzümüzden sonra gelen Ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız Ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki Ve karasabana koşulan Ve ağıllarda Işıltısında yere saplı bıçakların Oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan Kadınlar, Bizim kadınlarımız Nazım Hikmet RAN


KARDELEN

Mart 2016

ler kadınların en büyük sıkıntıları… Erkek egemen toplumun fiziki ve psikolojik şiddeti ile de karşı karşıya olan kadınlarımız, dayaktan, aşağılanmaya, istismardan teca vüze, tacize her türlü ağır saldırının hedefinde. Özellikle son yıllardaki tecavüz, taciz ve kadın cinayet lerinin büyük ölçüde artması kor kuturken, tacizciyi, tecavüzcüyü, saldırganı koruyup kollayan hukuk sistemi, kadının özgürleşmesi önünde en büyük engeller olarak duruyor. 8 Mart 1857 tarihinde ABDnin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

7

sonucunda çoğu kadın 129 işçi can dınlar Günü'nün anılmaya baş verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 lanmasıyla gündeme iyice oturdu. bini aşkın kişi katıldı. 16 Aralık 1977'de Birleşmiş Bu olay ilk kez Danimarka'nın Milletler Genel Kurulu 8 Mart'ın Kopenhag kentinde 26-27 Ağustos D ü n y a K a d ı n l a r G ü n ü o l a r a k 1910 tarihinde 2. Enternasyonale anılmasını kabul etti ve resmileşti. bağlı kadınlar toplantısında Türkiye'de 8 Mart Dünya Emekçi (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında Konferansı) gündeme geldi ve Kadınlar Günü olarak kutlanmaya t e k s t i l f a b r i k a s ı n d a h a y a t ı n ı başlandı. 1975 yılında daha yaygın kaybeden kadınlar anısına 8 Mart'ın olarak kutlandı ve sokağa taşındı. Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerisi getirildi ve kabul Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı edildi. Öneri kabul edilmesine p r o g r a m ı n d a n T ü r k i y e ' n i n d e rağmen tarih kesinlik kazanmamıştı e t k i l e n m e s i y l e , 1 9 7 5 y ı l ı n d a ve Dünya Kadınlar Günü ilkbaharda “Türkiye 1975 Kadın Yılı” kongresi kutlanıyordu. yapıldı. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesinden sonra dört yıl süreyle 1921'de Moskova'da 3. Ulus herhangi bir kutlama yapılmadı. lararası Kadınlar Konferansında 1984′ten itibaren her yıl çeşitli kadın tarih 8 Mart olarak saptandı. örgütleri tarafından Dünya Kadınlar Günü kutlanmaya başlandı. 1960'larda Amerika Birleşik Devletleri'nde 8 Mart Dünya Ka


8

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

Perihan Koca sergisi büyük ilgi gördü! Ressam Perihan Koca’nın 4. Kişisel Resim Sergisi büyük ilgi gördü. Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde açılan “Çağdaş Fantastik Re alizmin Renkleri”, “Gö rünmeyeni Görmek” isimli sergi, 8-14 Şubat tarihleri arasında ziya retçilerini ağırladı. Kalabalık bir davetli topluluğunun katılı mıyla açılan sergide Perihan Koca’yı sanatçı dostları da yalnız bırakmadı. 6 gün boyunca ziyaretçilerin be ğenisini kazanan sergide 40 tablo sergilendi.

Fotoğraflar:İsmail Hakkı Bağdat


9

KARDELEN

Mart 2016

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Rol ve Ezber Rolünü ezberlemeye ve/veya ezberletilmeye çalışan/çalışılan bir oyuncu olduğumuzun farkında değilizdir çokluk. Yazı defterinde, hele çocukluğun, tek harf izi olmayan sayfalarında… Ev, yakın çevre, okul ve kent kendine benzetir bizi. “İnsan yaşadığı yere benzer” diyen Edip Cansever'i bir kez daha saygı, sevgi ve hasretle selamlıyorum. Bir ses, ışık, renk ve koku girdap misal çeker kendine hayatları… Ceza-ödül sarkacında yaparız ezberimizi. İlkokulun başlarında ihtimal ikici sınıfta, sabah erken kalkmam için erken yatmamı isteyen anneme naz ederdim. Ne bileyim annemin bu durumu öğretmenime söyleyeceğini. Bir gün sınıfta öğretmen, “Saatinde yatmayanı gözünden anlarım…” demişti. O günün gecesi, “Saat dokuz, ben yatacağım…” diyen çocuk bendim. Anne-öğretmen paslaşması rolümü ezberletmişti bana. Bir eski fotoğraf da lise yıllarından… Meraklısı için parantez… Pertevniyal Lisesi… Lise birinci sınıfta okulun Halk Müziği Korosu'na katıldım. Amacım darbuka çalmak… Küçük bir çocukken konserve tenekesi çalarak başlayan bir tutkuydu bende vurmalı çalgılar. Evde devamlı konserve tenekesi çalarak şarkı, türkü söylememden annem öylesine rahatsız olmuş ki babamın işten geldiği bir akşamüstü, “Allah aşkına şuna Eyüp'ten bir dümbelek al… Akşama kadar teneke çalıyor, kafa beyin kalmadı. Dümbelek sesine razıyım…” demişti. Babam ise şaşkın… “Ne dümbeleği?” diye sormuştu. Ertesi akşam elinde çömlekten Eyüp işi bir dümbelekle geldi babam. Kanatlanmış bir sevinçle dümbeleğime koşmamı annemin sesi frenledi. “Aman üstünü boyayacaksın…” Babam, “Üzülme oğlum…” demişti, “Bir gün daha sabret… Yarın akşam gelirken küçük bir kutu boya alırım… Dümbeleğin pırıl pırıl olur.” Gerçek bir çalgım olmuştu. Amacım darbuka çalmak dedim ya… Gel gör ki bizim sınıfta Dündar diye bir çocuk vardı ve piyasada darbukacılık yapıyordu. Hocamız İhsan Bey, “Sen kaşık çalacaksın…” dedi. İçinde kırılan camları söylememe gerek var mı? “Ben kaşık çalmayı bilmiyorum…” demem kâr

Gazanfer Eryüksel etmedi. “İki tahta kaşık al, ben sana gösteririm…” dedi İhsan Bey. O yıl öyle geçti. Dündar sınıfta iki yıllık öğrenciydi. Sınıfta kalınca belge aldı ve okulla ilişiği kesildi. Koroda darbuka çalmak da bana kaldı. Bedri Ayseli benden bir sınıf yukarıdaydı. Hem bağlama çalıyor, hem de yanık sesiyle türkü söylüyordu. Meraklısı bilir daha sonra Diş hekimi olmanın yanında iyi bir halk müziği sanatçısı oldu. Bir gün “Pavyonda iş buldum. Grup olarak çalışacağız…” dedi. Hafta sonları düğün salonlarında bir iki işe gitmiştik. “Eve sormam lazım…” diyerek öneriyi askıya aldım. İş askıda, ben suskudaydım. Bir türlü söyleyemiyordum ne anneme, ne de babama. Bir akşamüstü profesyonel müzisyenlik önerisini anneme söyledim. Cevabı bir klasikti… “Ben karışmam, babana söyle…” Akşam babama söyledim hayli çekinerek. İçimden “Ne kızacak ama şimdi…” diye düşünüyordum. Babam nasıl da şaşırttı beni. “Tabii yavrum…”, dedi “Pavyonda müzisyenlik yapabilirsin. Ama bir şartım var. Karnede kırık olmayacak, bir de ikmale kalmayacaksın. Sen bilirsin…” Babam ateşten topu kucağıma bırakıp gitmişti. Ertesi gün, “Evden çok kızdılar. Siz başka birini bulun…” diyerek kararımı arkadaşlara bildirdim. Babam çok diplomatik bir hamleyle rolümün ezberini kendi kendime yapmamı sağlamıştı. Ne kadar demokratik bir yöntem değil mİ? Dikene gül aşılarız Madem düştük kalkarız Yürüyüp koşarız yine Gecede yıldız saçıp Güneşler katarız… Aşk bu hasretsiz olmaz Dikene gül aşılarız Kavuşmalar uğruna Yansak da kül olmayız… Yolumuz seferdir bizim Ömrümüz daim nefer Hasret kavgasız olmaz Gülü dikende sınarız… 2006 Gazanfer ERYÜKSEL


10

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Yaşayan

Beylikdüzü Kültür Merkezi’nde düzenle nen 41. Yaşayan Değerle rimiz programı yoğun ilgi gördü... Şiir ve türkü şölenin de geçen gecede “Ya şayan Değerlerimiz”e plaketleri takdim edildi... Fotoğraflar: Mahmut Akdemir&Beylikdüzü Bld.


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Değerlerimiz Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun 41. “Yaşayan Değerlerimiz” programı Beylikdüzü’nde yapıldı. Beylikdüzü Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlenen etkinlikte “Yaşayan Değerlerimiz” olarak belirlenen Özdemir Erdoğan, Ersan Erdura, Gülüzar Bektaş, Erhan Bayladı ve Filmsan plaketlerini alırken, rahatsızlıkları nedeniyle programa katılamayan Süleyman Turan ve Yılmaz Gruda’ya ise plaketleri gönderildi. Müzik ve şiir dolu bir programa sahne olan etkinlik, Ersan Erdura’nın muhteşem performansıyla renklendi. Özdemir Erdoğan’nın şiir ve anılarını paylaştığı gecede ayrıca Gülüzar Bektaş’ın “Gelin Başlıkları” isimli resim sergisi de konukların beğenisini kazandı. Yoğun bir katılımın gerçekleştiği program kokteylle başladı. CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker, Avcılar Belediye Başkanı Handan Toprak, Beylikdüzü Belediye Başkan Yardımcısı Leyla Ünver, Halk Müziği sanat çısı Ekrem Ataer, meclis üyeleri, sanatçılar, siyasi parti temsilcileri, dernekler ve sanatseverlerin ilgisinin yoğun olduğu etkinliğin açılış konuşmasını Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu yaptı. İmamoğlu, “Kardelen Şiir ve Müzik Grubuna Beylikdüzü'nde sanat dolu bir gece yaşattıkları için teşekkür ediyorum.”diyerek konuşmasına şöyle

11

Fotoğraflar: Mahmut Akdemir


12

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

devam etti: “ Ülkemizde sanatın ve sanatçının varlığı daha fazla hissedilebilir olsa, emin olun Tür kiye’mizde bu karışıklıklar yaşan maz. Hiçbir noktada insanlar a yaklanma derecesinde diren mez. Bu bakımdan sanattan u zaklaşırsak, sanatçıların özgün fi kirlerini ortaya koyamadığı bir top lum olursak maalesef bu sorun ları yaşarız. Ümit ediyorum, biran önce Türkiye, dünyanın en çağ daş, en uygar fikre ve bilime, öz gür iradelere fırsat veren bir ülke olsun” Yerel yönetim olarak ilçeden ge len her sese kulak verdiklerini be lirten Başkan İmamoğlu, “Dilerim sanatçıların kendilerini istediği gi Resim Dalında Gülüzar Bektaş’a (solda) Sanat Adamı Dalında ise Erhan Bayladı’ya plaketlerini bi ifade ettiği bir ülke olalım. Bu Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu verdi (sağda)... bakımdan yerel yönetimler ola rak bize düşen görev toplumun her katmanından gelen sese ku lak vermek ve onlara fırsat ver mek. Yani amacımız ülkenin ge nelinde yaşanamayan özgürlük leri yaşadığımız bu ilçede hissetti rebilmek. Bu akşam da o akşam lardan biri. Fırsat vermek bizim haddimiz değil, çünkü bu sahne ler zaten halkımızın. Biz sadece vesile oluyoruz” dedi. Şiirlerle türkülerle dolu geçen p rogramda Yaşayan Değerlerimi ze ve Kardelen Şiir ve Müzik G rubu’na plaketlerini İstanbul Mil letvekili Ali Şeker, Başkan Ek rem İmamoğlu, Ekrem Ataer, Başkan Vekili Ömer Şatır, meclis üyeleri Mülayim Demirtaş, Necla Kotil, Ebru Çevik, Haluk Karataş, CHP CHP İstanbul Milletvekili Ali Şeker’e grubumuz adına Atatürk portresi hediye edildi (sağda) Beylikdüzü İlçe Başkanı Av. Taş Avcılar Belediye Başkanı Handan Toprak, Beylikdüzü Belediye Başkan Vekili Ömer Şatır, Belediye kın Özer, Yazar Musa Kaplan ve Meclis Üyesi ressam Gülüzar Bektaş ve konuklar (solda)... diğer konuklar verdi.

Fotoğraflar: Mahmut Akdemir


Mart 2016

Gülüzar Bektaş’ın “Gelin Başlıkları” sergisi ve kokteylle başlayan “Ya şayan Değerlerimiz” programında Öz demir Erdoğan, Ersan Erdura, Erhan Bay ladı, Gülüzar Bektaş ve Filmsan’a ödülle ri takdim edilirken, rahatsızlıklarından dolayı katılamayan Yılmaz ve Süleyman Turan’a da ödülleri gönderildi...

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

13

Ersan Erdura’nın muhteşem sahne performansının ardından Özdemir Erdoğan’ın şiiri ve sohbeti, Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun gös terisi, Belediye Başkanı Ekrem İmamoğ lu’nun sanata yönelik konuşmaları programa “Barış için Sanat” damgasını vurdu...

Çırakman Anıldı Kardelen Şiir ve Müzik Grubu, programa “Hoş Geldiniz Erenler” isimli türküyle başladı. Türkü okunurken arka fonda ise Hüseyin Çırakman’ın fotoğrafı yansıtılarak usta sanatçı anıldı. Ayrıca, Şubat ayında kaybettiğimiz sanatçıların anısına, sahnede fotoğrafları sergilendi ve “Saygıyla Anıyoruz” denildi... Gülüzar Bektaş’ın sergisi büyük beğeni topladı (üstte)... Geceye yoğun bir ilgi vardı, Belediye Başkanı Ekrem İma moğlu, CHP İstanbul Millet vekili Ali Şeker ve Özdemir Erdoğan (solda), Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’na sana ta katkılarından dolayı Film san adına Neslihan Yazıcılar tarafından plaket takdim edildi (sağda)...

Fotoğraflar: Mahmut Akdemir


14

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

800 eserin yarıştığı IWS Uluslararası Yağlı Boya Resim Yarışması’nda Candan Uluğ’un Atatürk çalışması halk oylamasıyla birinci seçildi...

Mart 2016


KARDELEN

Mart 2016

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

15

Türk Ressamın Başarısı! Kardelen Sanat

800 eserin yarıştığı IWS Uluslararası Yağlı Boya Resim Yarışması’nda Candan Uluğ’un Atatürk çalışması halk oylamasıyla birinci oldu

IWS (uluslar arası sulu boya topluluğu)nun düzenlediği Uluslararası Sulu Boya Yarışmasında Türk Ressam Candan Uluğ, Atatürk portresi ile birinciliği aldı. Büyük bir festival ve bianel şeklinde yapılan ya rışmada, Candan Uluğ’un tablosu halk oylamasın da 800 e yakın eser arasından birinci seçildi. Topluluğun ilk yarışmasına da kara kalem resim le katılan Candan Uluğ, o yılda üçüncü olmuştu. Mart ayı içerinde Pakistan’da düzenlenecek ödül töreninde kendisine madalya verilecek ve dünya sanatçıları kataloğunda yer alacak. CANDAN ULUĞ Çocukluğundan bu yana içinde yer alan sanat sevgisini resim ile dış dünyaya yansıtmayı seçen Candan Uluğ, yürüttüğü amatör çalışmalarını 1996 yılı itibariyle profesyonel bir zemine taşıyarak halk eğitim merkezlerinde resim alanında eğitmenlik yapmaya başladı.

Değerli hocalardan ve Letafet Hafızkızı atölyesinden eğitim alma fırsatı buldu. Bir çok uluslar arası ve yerli karma sergilerde yer aldı, Kasım 2014'te ilk kişisel sergi si "Gün Işığı"nı sanat severlerle buluşturdu. Halen Facebook üze rinden kurmuş olduğu "Gezgin Sanat Atölyesi" grubu ile resim sanatçılarını bir araya ge tirerek, sanata değer ve ren sponsorlar eşliğinde etkinlikler ve canlı workshoplar düzenliyor. Candan Uluğ, Bahçelievler Halk Eğitim Merkezi’nde resim öğretmenliği yapıyor.

Candan Uluğ’un yeni sulu boya Atatürk çalışması...


16

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mart 2016

Kardelen Sanat

Denklem Beylikdüzü programının ardından “Yaşayan Değerlerimiz”in 41. programını Beylikdü zü’nde yaptık. Küçük aksilikler olmasına rağmen başa rılı bir program oldu. Beylikdüzü Belediyesi’nin katkıları ile yaptığımız programımız normal bir etkinlik değildi. Önceki prog ramlarımızda en fazla iki yaşayan değerimizi sahneye alıyorduk, ama bu kez bu sayıyı çoğalttık, doğal olarak da programın akışı bir kaç kez değişti. Dolu dolu bir program oldu, hatta ben dahil üç kişi sahneye çıkacak zamanı bulamadık bile.Yaşayan değerlerimizle halkımızı buluşturduk, bunun yanı sıra müzik ve şiir dinletisi yaptık. Tabi ki, buraya kadar olanı izleyicilerin gördüğü... Bir de bunun o saatlerdeki ve günler önce sine uzanan perde arkası var. Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’nun açış konuşmasında da söylediği gibi, sanata sahip çıkmak gerekiyordu. Her ne kadar sana ta tüküren, kötü alışkanlıkları sanata bağla yan zihniyetler olsa da kültürümüze ve sanatı mıza sahip çıkanlar vardı. İşte o gecede sahnede, koltukta gördüğümüz insanlar bunların bir bölümüydü. Ve muhteşemdiler... Bizler de yapabileceğimizin en iyisini yapmaya çalıştık. Her zaman olduğu gibi programımızı ücretsiz yaptık, tüm katılımcılara kitaplarımızı ve geleneksel olarak uyguladığımız o programa özgü özel kitapları da ücretsiz dağıttık. Açılış kokteylindeki ikramlarımızı bile evlerinde yapıp getiren, program boyunca koşturan dostlarımız, sahneye çıkma fırsatı bulamayan, “önemli olan gü zel bir program olması” diyebilen ve bizlere kırılmayan arkadaşlarımız da en az bizler kadar o gecenin mimarıydılar. Başta Özdemir Erdoğan ve Ersan Erdura ve diğer sanatçılar olmak üzere o gecedeki yelpazede renk olan, belediye başkanları, milletvekil leri, meclis üyeleri, siyasiler, sanatçı arkadaşlar, dernekler ve halkımız programı güzelleştirenlerdi... Süleyman Turan’ın ve Yılmaz Gruda’nın rahatsızlıkları bizler üzdü, ancak plaketleri kendilerine ulaştı. Filmsan’ın da bizleri ödüllendirmesi bizi daha da şevklendirdi. Genelde bütün program sonrasında yaşayan değerlerimizi arayıp bir kez daha teşekkür etmemiz bizim için bir gelenektir. Ancak bu kez tam tersi oldu, Ersan Erdura bizden önce davranarak bizi kutladı. Yıllardır sanat için, sanatçı için, kültürümüzü yaşatabilmek uğruna programlar yapıyoruz, ve anladık ki iyi de yapıyormuşuz... Bunu en net biçimde Ersan Erdura ortaya koydu... Bu arada Ekrem Ataer’i de unutmamak lazım. Her zaman yanımızda olan, her sıkıştığımızda yardı mımıza koşan değerli dost, o gece de bizleri yalnız bırakmadı. Hani hep diyoruz ya, şu sanatçı halkın

adamı, bu sanatçı şöyle böyle diye... İşte bunları en iyi anlayanlardan biri olduk artık. Hangi sanatçının parayı, hangi sanatçının halkı sevdiğini, hangisinin “sanatçı” olduğunu az çok biliyoruz. Zaten “Yaşayan Değerlerimiz”i seçerken de kriterlerimizi çok net ortaya koyuyoruz. Sanatının yanında da halka örnek olmalı ve dik durabilmeli!.. Sanırım 20'ye yakın gazete, haberlerinde programa yer verdi. Her birine teşekkür ediyoruz. Ancak, gecedeki ayrıntıların gözden kaçırılması beni biraz üzdü. Bizim amacımız sanata, sanatçıya saygı... Açılış türkümüzü rahmetli Hüseyin Çırakman’ın bir eseriyle yaparken, arka fona yansıyan “Çırakman’ı rahmetle anıyoruz” yazan fotoğrafını, sahnede boy dan boya fotoğraflarını büyüttüğümüz ve Şubat ayında kaybettiğimiz 20 sanatçımızın fotoğrafları ve onları saygımızla andığımız afiş hiç bir gazetecinin dikkatini çekmedi. Uzun yıllar gazete ve dergilerde karanlık odasından, dizgisine, muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine kadar her kademede görev yaptım. Belki de onun için bu ince ayrıntıların haber niteliğini taşıdıklarına inanıyorum... Bizleri yorsa da bir programı daha atlattık. Yenilerine yelken açtık...

Aykırı bir sanatçı; Ekrem Ataer Geçtiğimiz günlerde Kardelen Şiir ve Müzik Grubu olarak Sevgili Ekrem Ataer’in Profilo’daki konserindeydik. Sayfalarımızdaki haberinde de okuyacağınız gibi, alışılmışın dışında bir ortam yarattı Ataer... Zaten kendisi de aykırı bir sanatçı ! Aykırılı ğı; zorbalığa, yasakçı zihniyete ve halk düşmanlığına karşı... Geçen sayıdaki yazımda, “herkes mesleğini insanca, hak’ca yaparsa şikayet edecek bir şey bulamayız” demiştim... Bunu biraz daha genişletip, her insan sanatın bir ucundan tutsa veya sanatı anlasa, değer verse, halka zincir vurulabilir mi şeklinde tamamlamak gerekiyor! Ekrem Ataer, konserlerinde yasaklı, sakıncalı eserleri okuyor. Sanata yasak koyamazsınız diyor. Sahnesine koltuklarda oturan izleyicilerini, grevdeki işçileri, şairleri, ozanları alıyor. “Bu sahne hepimizin, hep birlikte haykıralım” diyor... “Ben sahnemi yaparım çekilirim”in yerine “daha çok sanatçı lazım” diyerek bir çok insanı yetiştirmeye çalışıyor. İşte onun içindir ki bütün konserlerinde yer yerinden oynuyor... Hani deriz ya, sanatçı sıfatını halk vermeli diye. İşte o halk, Ekrem Ataer ile birlikte türküler söyleyen, haykıran ve salonları tıka basa dolduran halk... O halk diyor ki, “Halkın sanatçısı halkın içinde olandır, halkın isyanını, özlemini, sevdasını halkla birlikte sahnede haykırandır!”... Varolasın değerli dost...

Yusuf Ziya Leblebici


17

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mart 2016

Kardelen Sanat

Ağlatan Mutluluk Adnan Yücel

SİYAH BEYAZ Gülten Akın Beni dünyadan ötelere götürdün Kollarımı bağladın dur dedin Tuz kokan geceler dur dedi Durdum bekliyorum, gelme Ay aydınlık gece kara Gözlerimin ardında karanlık ölesiye Canlı ve cansız ne varsa sımsıkı Bu saat daha yakın daha el ele Şimdi yalnızlığımdan utanıyorum Durdum bekliyorum, gelme Bunu ta başından biliyordum Bir gün buralarda sonuncu kalışım olacaktı Ellerinin bir anlık şeklini tutacağım Bozkırdan günün son treni geçecek Ben her şeye ardından bakacağım Bunu ta başından biliyorum Durdum ki bekliyorum, gelme Artık ne sen konuşmalısın ne başkası Yaşamak adına geçtik bütün değerleri Beyazın en orta yerinde duydu yürek Bu rüzgar tutmaz insanı uzun boylu Bu rüzgar serseri Şimdi kavramların ve cümle rüzgarların dışında Durdum bekliyorum, gelme

Çıksam şimdi güzelliğin gökyüzüne Dolaşsam Görsem bütün tanrısal sevgileri Ölümsüzlüğün sofrasına bağdaş kursam Ve anlatsam Anlatsam o ağlatan mutluluğu Bilmem inanır mı bana mavilikler Suskun bir coşkunun doruklarında Pürköpük ve rüzgarlı Bir nehir kahkahasıydı gözyaşı Vivaldi böyle dinlenirmiş meğer Mutluluk bile sensiz çekilmezmiş Ben ki yaşamı toprak bilmiştim Nice tohumlar ekmiştim bunca yıl Geç anladım Aşkın tohumu sensiz ekilmezmiş Sessizlik açarken zulüm bahçeleri Gözlerinde bir anda dört mevsim Her mevsimin güzelliğinde sen Bunca ayrık ve diken içinden Güle çıkmak işte budur desem Bilmem inanır mı bana çiçekler İçimde sayısız denizlerin şahlandığı O günü tarihlesem şimdi Irmak ırmak çizsem zamanın yüzüne Adına sonsuzluk desem Ve her saniyesini o sonsuzluğun An be an şiirleştirmek istesem Bilmem inanır mı bana sözcükler


18

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

Sanata değer veren belediye Beylikdüzü Sanata ve sanat çılara verdiği değer ve desteklerle bir grafik çizen Beylik düzü Belediye Baş kanı Ekrem İma moğlu, Kardelen Şiir ve Müzik Gru bu’na 2. kez kapılarını açarak “Yaşa yan Değerlerimiz”i Beylikdüzünde ağırladı. Belediye adına her hafta bir kaç sanat etkinliği düzenlenen Beylik düzü’nün en büyük şansı, sanata de ğer veren bir Belediye Başkanının bulunması. Başkan Yardımcısı Leyla Ünver’in halk müziği sanatçısı, Da

nışman Erhan Bayladı’nın mü zisyen-ressam-fotoğraf sanat çısı, Meclis Üyesi Gülüzar Bek taş’ın ressam olması Beledi ye’nin sanata verdiği önemini ortaya çıkarıyor. Ayrıca, belediye personeli arasında bir çok şair, ressam ve müzisyenin olması da Bey likdüzü’nün kalbinin sanat ile atmasına vesile oluyor. Kardelen Şiir ve Müzik Gru bu’da, sanata ve sanatçıya kat kıları nedeniyle Belediye Baş kanı Ekrem İmamoğlu’na “Şük ran Plaketi” takdim etti...


KARDELEN

Mart 2016

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Eski dostlar!

Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun Beylikdüzü’ndeki programı, dostların buluşmasına da vesile oldu. Özdemir Erdoğan, Ekrem Ataer ve Ersan Erdura eşleriyle birlikte sohbet ederek hasret giderdiler. Program öncesi kokteylde biraraya gelen sanatçı ve eşleri, Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da katılımıyla Gülüzar Bektaş’ın resim sergisini gezdiler ve program için salona geçip halkın arasına karıştılar. Programın formatının yerine getirildiği , sanatçının halkın arasına karışarak programı izlediği gözlenen gecede Özdemir Erdoğan’ın sohbeti izleyicilerin yüzüne gülümseme getirirken, Ersan Erdura’nın muhteşem sahne performansı da herkesi kendisine hayran bıraktı. Ekrem Ataer ve eşi Ece Ataer’in sürpriz yaparak programa katılmaları da ayrı bir renk getirdi.

19


20

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

Uzun ince bir yoldayım 1894-21 Mart 1973

Uyan Bu Gafletten Devri Cumhuriyet asrı yirmi Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Dünya ayaklanmış aya gidiyor Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Bırak sar'öküzü varsın yayılsın Set çekme gözlere herkes ayılsın Her köşeye bir fabrika koyulsun Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Yürüyen yolcuyu çekme geriye Dikkat eyle karıncaya arıya Gidiş böyle kavuşaman huriye Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Zarara gelmez sana kaçınma sazdan Günahın korkusu çıkmıyor bizden Vazgeç demiyorum sana namazdan Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Destekle fakiri okut yetimi Bu hayırlar dinimizce kötü mü İdrak eyle hidrojeni atomu Uyan bu gafletten uyuma yurttaş Dökülen yağmurun kilogramı Ölçmüs biçmiş metre midir kare mi Çok yatarsın azdırırsın yaramı Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Beni Hor Görme Kardeşim Beni hor görme kardeşim Sen altınsın ben tunç muyum Aynı vardan var olmuşuz Sen gümüşsün ben saç mıyım Ne var ise sende bende Aynı varlık her bedende Yarın mezara girende Sen toksun da ben aç mıyım Kimi molla kimi derviş Allah bize neler vermiş Kimi arı çiçek dermiş Sen balsın da ben cec miyim Topraktandır cümle beden Nefsini öldür ölmeden Böyle emretmiş yaradan Sen kalemsin ben uç muyum Tabiata Veysel aşık Topraktan olduk kardaşık Aynı yolcuyuz yoldaşık Sen yolcusun ben bac mıyım Dostlar Beni Hatırlasın

Bu işler bir ibret değil mi bize Göklere fırlıyor bu kadar füze İstiyor aydaki sırlari çöze Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Ben giderim adım kalır Dostlar beni hatırlasın Düğün olur bayram gelir Dostlar beni hatırlasın

Diyor ki dünya evvel su imiş Oku anla dünya nedir ne imiş Yükselenler bilgi ile büyümüş Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Can kafeste durmaz uçar Dünya bir han konan göçer Ay dolanır yıllar geçer Dostlar beni hatırlasın

Allahın varlığı mevcut insanda İlim akıl fikir sermaye sende Çalıştır gemiyi otur dümende Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Can bedenden ayrılacak Tütmez baca yanmaz ocak Selam olsun kucak kucak Dostlar beni hatırlasın

Hiç bir şey bilmezsen dik biraz kavak Boş gezene derler serseri salak Yumma gözlerini dünyaya bir bak Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Ne gelsemdi ne giderdim Günden güne arttı derdim Garip kalır yerim yurdum Dostlar beni hatırlasın

Veysel ne durursun herkes gidiyor Zaman uymaz sen zamana uy diyor Fen çok büyük kerameti yuduyor Uyan bu gafletten uyuma yurttaş

Acar solar turlu çiçek Kimler gülmüş kim gülecek Murad yalan olum gerçek Dostlar beni hatırlasın


KARDELEN

Mart 2016

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

21

Gidiyorum gündüz gece Selam saygı hepinize Gelmez yola gidiyorum Ne şehire ne de köye Gelmez yola gidiyorum

Gemi bekliyor limanda Gideceğim bir ummanda Gözüm kalmadu cihanda Gelmez yola gidiyorum

Eşim dostum yavrularım İşte benim sonbaharım Veysel karanlık yollarım Gelmez yola gidiyorum

20. yüzyıl Türk Halk Şiirinin önde gelen ozanlarından Aşık Veysel, açlık ve kıtlığın boy gösterdiği yıllarda, yani 1894 yılında Sivas İli Şarkışla İlçesinin Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Yedi yaşına kadar akranları gibi sağlam ve gürbüz olan Veysel bu yaşta yakalandığı çiçek hastalığı sonucu sol gözünü kaybetti. Hastalıktan etkilenen sağ gözüne perde indi. Bu gözü ile nisbeten görebilirken, sağım esnasında annesini beklemekteyken ineğin vurması sonucu sağ gözünü de tamamen kaybetti. Köylerindeki erkeklerin çoğunun savaşlarda ölmesi, yaşıtlarının ise askerde olması Aşık Veysel’in çocukluğunun yalnız geçmesine neden oldu. Bu sebeple ki köylerine gelen yaşlı ozanlar ve dedelerle diyalogları güçlüydü ve onlardan etkileniyordu. Karanlık ve ızdırapla tanışan Veysel’i düştü ğü boşluktan kurtarmaya çalışan Baba Karaca Ahmet, oğlunu 10 yaşında bağlama ile tanıştır dı. İlk dersini köylüleri Molla Hüseyinden daha sonra da baba dostu Çamşıhlı Ali Ağadan alan Veysel, 1933 yılına kadar Pirsultan Abdal, Aşık Kerem, Karacaoğlan, Yunus Emre ve Emrah gibi tanınmış ustaların eserlerini çalıp söyledi. 1919 yılında 25 yaşında ilk evliliğini yaptı. İki yıl aradan sonra annesi ve babasını kısa aralıklarla kaybetmesi onu derin acılara ve çaresizliğe sürükledi. Sonrasında eşinin de kendisini terketmesiyle Veysel daha da yıkıldı. 1921 yılında hayatını ikinci eşi Gülizar Hanımla birleştiren Veysel’in bu evliliğinden altı çocuğu oldu. Ömrü yoksulluk ve çilelerle geçti... Veysel, köyünden ilk defa ayrıldığı 1933 yılında Sivas Aşıklar Bayramına katıldı, ‘Türkiyenin İhyası Hazreti Gazi’ şiiriyle tüm dikkatleri üzerine çekti. Bu tarih, hayatının ciddi anlamda değiştiği bir dönüm noktası oldu. Ahmet Kutsi Tecer’in sayesinde Veysel, Köy Enstitülerinde bir süre saz öğretmenliği yaptı. Yine Ahmet Kutsi Tecer’in katkılarıyla, sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar Köy Enstitüleri’nde saz öğretmenliği yaptı. Bu okullarda Türkiye’nin kültür yaşamına damgasını vurmuş bir çok aydın sanatçıyla tanışma olanağı buldu ve şiirlerini daha da geliştirdi. 1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi, özel bir kanunla Âşık Veysel’e, “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü” 500 lira aylık bağlandı. 21 Mart 1973'de köyü Sivrialan’da, şu an kendi adına müze yapılan evde hayata veda etti.


22

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Merhaba! Kardelen Sanat Dergisi'nin değerli okurlarına içtenlikle merhaba. (Benden size zarar gelmez) Sanata bir şeyler katmak ve sanatçıya hak ettiği değeri ver mek ve sanatsal haberleri paylaş mak adına burada yazan ve oku yanlarla buluşmak ve sizler le fikir alışverişi yapmak ve birbirimizden bir şeyler öğ renerek yolumuza ışık saçmak için bana ayrılan bu köşede yazmak ziya desiyle memnuniyet vericidir. Dergimize gecesinigündüzünü ve alın terini akıtan editör Yusuf Ziya Leblebici arkadaşıma teşekkür ederim. Hak, hukuk, adalet, maneviyat, fazilet, şefkat, barış, özgür lük, emek, sevgi ve iyilik vazgeçemeyeceğim önceliklerim arasındadır ve öyle olacaktır. İnsan, Tanrı, doğa üçlemesiyle, “İri olacağız, diri olacağız, birlik olacağız.” Birinci yüzyıl, adıyla anılan 1. Dünya savaşının getirdiği zulüm, yıkım, vahşet, kan ve gözyaşı ile başlamıştı. İsa'nın doğumu ile milat sayılan hicri takvim yani yeni yıl insanlığın önünde yeni bir başlangıç sayılmıştı. Ne var ki henüz yerleşik düzene geçmemiş olan toplumlardan farklı görünüm sergilemeyen insanlık doğadan edindiği güçle hemcinsini katlederek var olmaya çalışıyordu. Düşünen insan Homo Sapiens kendisini tanımaya çalışırken ilk korkuyla tanıştı. Doğada gördüğü her bir değişim den korktu. Korktukça kendi gücünü keşfetti ve korkularından arınmak ve ruhunu dinginleştirmek için kendi Tanrısını yarattı. Yağmurdan korktu; Yağmur Tanrısını yarattı, rüzgârdan, güneş ten, ay ve yıldızlardan, sudan ve daha nice doğa olaylarından korktukça; ruhunu onlara teslim ederek, her birinin adına yeni Tanrılar yarattı ve onlara itaat etmeye, önünde diz çöküp teslim olmaya başladı. Ve Tanrısına tapındı; tapınmakla kalmadı, sorunlarını, dertlerini Tanrısıyla paylaştı. Ve zaman içinde Tanrısının gücüne boyun eğip korkmaya başladı Doğaya hük metmeye başlayan insan üredikçe kendi grubunu oluşturdu. Vahşi doğanın efendisi sayılan aslan aile yapısına bakıldığında erkek egemenliğini görürüz. İlk insanlarda görülen aslan ailesine benzer yapı kimi kıtalarda ve bizde benzer olmak üzere kimi coğrafyalarda halen sürdürülüyor olması birinci yüzyılın ve öncesinin savaş yılları olarak gelecek yüzyıllar nesline kara mizah olarak bırakılacak utanç yıllarıdır. Buna rağmen gururla andığımız filozoflar, mucitler, astronotlar, şairler, yazarlar, sanatçılar, devlet adamları, din adamları, âlimler, muallimler o zorluklar arasında bizi bu günlere taşımışlardır. Kendileri bedel ödemiş, işkence görmüş, zindanlarda çürümeye terk edilmiş, sürülmüş, ailesi yok edilmiştir. İnsanlığın var olması adına türlü eziyetler görmüş tüm öncü değerlerimizin anısı anımız, davası davamızdır. Doğaya hükmeden insan ondan aldığı ilhamla silahını geliştirmiş, madenlerden daha çok, daha hızlı insan, yakarak, yıkarak kitlesel insan öldüren silahlar yapmıştır. İkinci Paylaşım savaşı bu kitlesel soykırım savaşlarının mila dı olmuştur. Moğolların dünyaya egemen olmak adına önüne çıkan her canlıyı öldürmesi, her bir yeri yakıp yıkması ile Hitler ordusunun yaptıkları arasında far yoktur. Ne acı bir ironidir ki; medeniyet; eski savaşlarla gelişirken, paylaşım savaşları medeniyeti ve kültürleri yok ederek emper yalizmin “tekçi” anlayışına hizmet eder duruma sokulmuştur. Savaşların amacı öldürmek, yakıp-yıkmak ve işgal etmektir. Bu açıdan bakıldığında kavim savaşlarla modern savaşlar arasında hiçbir fark yoktur. İkinci yeni yüzyıl'ın başlangıcı insanlığın önünde bir umut, bir beklentiydi. İkinci bin yılın başlangıcından günümüze ka dar

Turan Karatepe

Mart 2016

geçen on beş sene geriye baktığımızda yapılan ayrımcı lıkları, haksızlıkları, adalet terazisinin tek tarafa eğildiğini görünce umutlarımız suya düşmüştür. Ortadoğu halkları kan ve gözyaşı içinde. Afrika, uzak Asya, Güney Amerika hep aynı konumdalar. Ya biz? Kirli siyasetin arasında otuz beş yıldır kendi topraklarında kendi halkıyla sa vaşan bir devlet konumundan sıyrılıp barış ortamını oluştura mıyoruz. Gezi olaylarında yaşanılan orantısız devlet gücünün yaptıkları ile yukarıda sıraladığım yıllar arasında ne fark var? Değişen tek yöntem, kişiler ve uygulama biçimi olmuştur. Akıl, bilgi ve teknoloji çağında olmamıza rağmen enerjinin kaynağını elinde bırakmak istemeyen silahlı devletler güçleri ni korumak adına Emperyal girişimlerini kendi hukuklarına gö re uyarlayarak sürdürmekteler. Ortadoğu'da yaşanılan vahşe te müdahale etmeyen “Birlemiş Milletler” adındaki kurum ara larında “Birleşemeyen Milletler” tiyatro oyununu sürdürerek olaylara kılıf uydurmaktadır. Yaşantımıza kolaylıklar kazandıran akıl, bilgi ve teknoloji nin yanında, insanlığın mayasını oluşturan sevgi, saygı, şef kat, merhamet ve empati... Dünyaya bir gün barış egemen olacaksa bunun tek yolu sevgiden geçecektir. Eksilmesin gözlerinizde sevgi kıvılcımları... Eksilemesin yüreğinizde insanlık aşkı... İKİ DİLİM BAKLAVA BİR SOMUN SUÇLU İki dilim baklava çaldılar Bir somon ekmeği kaçırıp Paylaştı çocuklar Bedenleri, elleri, akılları çocuktu Ama onlarında kocaman yüreği, nefisleri vardı Ve kural, mural tanımayan Aç nefis korkmadı günahtan Çocuktu onlar hemencik yakalandılar Yüzünü saklamadan, kelepçeli, dik yürüdüler Amuduyla götürenleri görmeyen Ağır cezadan ders aldılar Tutsak ranzalarda uyudular Islahla doydu çocuklar Gökyüzüne hasret Yağmur gözlü anasına doyamadılar Renkleri tanımadan Gardiyanla yaşlandı çocuklar Baklavacı çocuklarla Aynı zaman diliminde yaşayan Aynı havayı soluyan Özel haklara sahip olan İktidar sofrasında doyanlar da vardı!… Olağan-MI? Meteliksiz avareler coğrafyasında elimine yaşayan Kasa-kasa paraları, özel yatı, katı tapuları olan Sırdaş hesaplarda saklananlar afişe oldular!... Olağan-DI Flaşlar arasında yüzlerini avuçlarına sakladılar Onlar; telefonda ki koruyucu sesin çocuklarıydı Güle oynaya beyazcama çıktılar Uzanan mikrofona konuşurken evlerimizdeydiler El ele verdiler Sandıkta aklandılar Hesabı ahrete kestiler Çok çalanlar çok alkış aldılar Az çalanlar çok ceza aldılar Ampulün evet mühründe Hesabı bize kestiler Asıl suçlu iki dilim baklava Bir sıcak somundu


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mart 2016

Kardelen Sanat

23

Ustalara saygı Kardelen Şiir ve Müzik Grubu, her programda yaptığı gibi ustaları da unutmadı. 41. Yaşayan Değerlerimiz programının açılışını “Hoş Geldiniz Erenler” isimli türküyle yapan Grup, arka fonda “Hüseyin Çırakman’ı Saygıyla Anıyoruz” yazılı ve Çırakman’ın fotoğrafının yansıtıldığı slaytla Usta’yı yadetti. 8 bin sanatçı üyesiyle aktif bir çalışma sergileyen Filmsan, “Yılın Sanat Kuruluşu” dalında plaketini Özdemir Erdoğan’ın elinden aldı. Neslihan Yazıcılar’a plaketini veren Özdemir Erdoğan, sanatçı haklarının korunmasında çatı derneklerine çok büyük görevler düştüğünü söyledi.

Ayrıca, Şubat ayında kaybettiğimiz başta Hasan Hüseyin Korkmazgil, Müzeyyen Senar gibi 20 yi geçen sanatçılarımızın da fotoğraflarını büyülterek “Şubat Ayında Kaybettiğimiz Sanatçılarımızı Saygıyla Anıyoruz” afişiyle birlikte sahnede boydan boya fotoğrafları sergilediler...

Filmsan ve Kardelen’e Plaket... Yıllardır şiir ve müziği halkın ayağına götüren,etkinlikleri, kitapları bedelsiz olarak halka sunan Kardelen Şiir ve Müzik Grubu, Filmsan tarafından bir plaketle ödüllendirildi. Grubumuzun kurucusu Yusuf Ziya Leblebici’ye plaketini Filmsan adına Neslihan Yazıcılar takdim etti...


24

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

Saküder’in 11. yılında 136 sanatçıdan 272 eser Saküder Başkanı Ali Eser, “Ressamın fırçası, yazarın kalemi, müziğin sesi, sanatçının çığlığı olmaya devam edeceğiz” dedi. Sanat ve Sanatkarlar Topluluğu Kültür DerneğiSAKÜDER Kuruluşunun 11. Yılı'nda düzenlediği 5. Uluslararası İstanbul Sanat Buluşması Resim Sergisinde 136 sanatçının 272 eseri sergilendi.

2016 Onur Ödülü'nü alan Tarihçi Yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı ise konuşmasında, “"Çalışan insanlara çok saygım var” dedi...

2016 Saküder Onur ve Sanat Ödüllerinin de verildiği Taksim Cum huriyet Sanat Galerisi'ndeki açılışta konuşan Sanat ve Sanatkarlar Top luluğu Kültür Derneği (SAKÜDER) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Eser, “SAKÜDER olarak kültürümüzü gelecek kuşaklara aktarmak ve toplumumuzun aynası sanatçılarımı zı halkla buluşturarak eserlerini sa natseverlerin beğenisine sunmak en büyük ülkümüzdür. Ressamın fırçası, yazarın kalemi, müziğin sesi, sanatçının çığlığı olmaya devam edeceğiz." dedi. 2016 Onur Ödülü'nü alan Tarihçi

Yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı ise konuşmasında, “"Çalışan insanlara çok saygım var” diyerek atmışından sonra resim yapmaya başlayanlar olduğunu ve başardıklarını söyledi. 2016 SAKÜDER Sanat Ödüller ise bu , "Plastik Sanatlar" dalında Prof. Dr. Erol Özden, Vural Yurdakul, Prof. Dr. Mehmet Özer ve İbrahim Bayram'a, "Özel Sanat" da lında İnci Kansu ve Gülse ren Sönmez'e verildi. "Onur Ödülleri" ise tarihçi, yazar Prof. Dr. İlber Ortaylı'ya, CHP MersinMilletvekili Fikri Sağlar'a, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu'na ve Pet Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Pınar Köksal'a verildi. 136 ressamın eserinin sergilendiği 5. Uluslararası İstanbul Sanat Buluşması Resim Sergisi 10 Şubat'a kadar devam etti.


25

KARDELEN

Mart 2016

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Şair Vesair “Edebiyat Dergilerinin Nefesi” Hemen hemen tüm şairlerin hayat hikayelerine baktığımızda hep şu cüm leyle başlar şiir yolculukları; “Falanca dergide yayımlanan ilk şiiri!”. Şimdilerde bir çoğu ticari müessese olmuş bir akım aslında edebiyatta dergicilik. Halen yaz maktan gurur duy duğum, paylaşmanın Murat Karagöz güzelliğini, bir olup çoğalmanın hazzını yaşatan “Kardelen Sanat” dergisi okurlarına bu sayımızda Edebiyat degilerinden bahsetmek istedim. 1944 yılında Falih Rıfkı Atay yönetiminde çıkan “İstanbul” dergisinde henüz ortaokul öğrencisi olan bir çocuğun şiiri yayımlanır. Çocuk ki ard arda “Yücel”, “Fikirler”, “Edebiyat Dünyası" dergilerine de gönderip yayımlattığı gençlik şiirlerini daha sonra “İkindi Üstü (1947)” adlı bir kitapta toplar. Her ne kadar daha sona bu kitabı yok saysa da, piyasada bulunan bütün kopyalarını tek tek para vererek satın alıp yok etmeye karar verse de, hatta hayattayken şiirlerinin toplu basımına İkindi Üstü kitabından hiçbir şiir almasa da, daha sonraki birkaç kitabından da bazı şiirleri eksilttiği görülecektir. Kendi ağzından şu şu cümleler dökülmüştür; “1954'te Dirlik Düzenlik adlı şiir kitabım basılıyor. Bugün bakıyorum da, 'Masa Da Masaymış Ha' şiirinden başkası yazılmasa da olurmuş diyorum. Ayrıca bu şiirden de yaşamım boyunca kurtulamadım. Antolojilerde aynı şiir, şiirimi uzaktan bilenlerin dilinde aynı şiir, yabancı dillere şiir mi çeviriyorlar benden, ille masa şiiri de olacak.” Yeniliğe açıktır, “Dirlik Düzenlik” kitabından da çok şiir feda eder sonraki yıllarda ama o kitaptan kalan şiirler fişeklemiştir aslında şiirde yeni bir dili ve “İkinci Yeni” akımını. Evet Edip Cansever'den bahsettik kısaca. Aslında 1800'lü yılların ikinci yarısında çıkan birçok dergi malum savaş yıllarının etkisi ve saray baskısı nedeniyle pek edebiyatla ilgilenemez. Hatta 1891'de çıkıp, yayın serüveni boyunca farklı edebiyat akımlarına sayfalarını açan “Servet-i Fünûn” dergisi bile bu baskılara dayanamamıştır. 1911 yılında Ömer Seyfettin'in yönetiminde çıkan “Genç Kalemler”, Selanik'te on beş günlük bilim ve edebiyat dergisi olarak ancak bir yıl sürdürebilir yayın hayatını. Bu bir

yılda bile Ziya Gökalp, Süleyman Nazif, Hamdullah Suphi bu derginin edebiyata sunduğu yazarlardandır. 1921-1923 yıllan arasında 42 sayı çıkan Dergâh dergisinde, Cumhuriyet dönemi edebiyatımızın ilk seslerini duymak mümkün. Dergide başyazılarıyla Yahya Kemal'in etkin bir rolü olduğu görülür. Ahmet Haşim'den Yakup Kadri'ye, Halide Edip'ten Ahmet Hamdi Tanpınar'a kadar geniş bir yazar listesi vardır derginin. Cumhuriyet'in ilk latin harfleri tiraj düşüklüğü yaratırken, dergiler bu geçiş dönemine tanıklık ederler. “Resimli Ay”, “Hayat Mecmuası”, “Fikirler”, “Güneş” ve “Meşale” dergilerinin yanısıra “Uyanış” adını alan Servet-i Fünûn dergilerinde yazar ve şairler seslerini duyururlar. Dergilerde yaygın söylem, yeni kurulan Cumhuriyet'e bağlılıktır. Bu dergilerden “Resimli Ay”, kadrosuna Nazım Hikmet'i katar ve farklı bir estetik beğeniye, eleştirel bir tutuma sahip olarak diğer dergilerden bu yönüyle ayrılır. 40'ların ikinci yarısında çıkmaya başlayan üç dergi edebiyata yeni bir soluk getirir. “Seçilmiş Hikâyeler”, “Kaynak” ve “Yaprak”. Bu dergilerden ilki sadece öykülere yer verirken, diğer ikisi de şairlere sayfalarını açarak katkı sunarlar edebiyata. Şöyle genel olarak bakarsak şairlerin dergiler çıkarıp, bizlere yeni şairler sunduğu açık olarak görülecektir. Orhan Veli, Edip Cansever, Sezai Karakoç, Peyami Safa, Refik Durbaş, Cemal Süreya, Fazıl Hüsnü Dağlarca, İsmet Özel, Ataol Behramoğlu gibi ünlü yazar ve şairler dergilerle edebiyata büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. KARANLIK Yine başım göğe başka bakıyor Yıldızlar karanlık, yürek karanlık Bak tutamıyorum, yaşlar akıyor Türküler karanlık, diller karanlık Tükenmiş hayatlar, bitmiş insanlık Neresinden tutsam, elde kalıyor Bir ah çekiyorum, sonra suskunluk Zindan bana dünya, yaşam karanlık Olmasaydı keşke, demek çare mi El açıp Tanrıya, dua okuyor Affet bizi derken, har yüreğimi Yakıyor kor gibi, zaman karanlık Murat Karagöz


26

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Biletle değil kitapla! Marko Paşa Müzikali, 28 Ocak’ta Fulya Sanat'ta ücretsiz olarak seyircisiyle buluştu. Giriş bileti ise en az bir kitaptı... Süheyl & Behzat Uygur Tiyatrosu'nun sahneye koyduğu Marko Paşa Müzikali'ne gelen davetliler bilet almak yerine getirdikleri en az bir kitap ile müzikali izleme fırsatına sahip oldu. Yüzlerce sanatsever, kucak dolusu kitap getirerek Marko Paşa Müzikali'ni izlemek için Fulya Sanat salonunu doldurdu. Gecenin en çarpıcı yanı ise, sanatse verlerin yanlarında getirdikleri en az bir kitap davetiye yerine geçmesiydi. Oyundan elde edilen kitaplar “İhtiyaç Haritası” kampanyası kapsamında ihtiyaç sahiplerine ulaştırılacak. Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar ise gecenin sonunda yaptığı konuşmada, “İhtiyaç Haritası kampanyasına bağışlanmak üzere 3000'i aşkın kitap topladık.” dedi. Kitap kampanyasının ücretsiz oyunlarda farklı şekillerde devam edeceğini açıklayan Başkan, Süheyl & Behzat Uygur Tiyatrosu'na ve katılan tüm sanatseverlere teşekkür etti.

Mart 2016

Marko Paşa Müzikaline bilet yerine kitapla giriş yapıldı...

Süheyl & Behzat Uygur Tiyatrosu, Nejat Uygur tarafından uzun yıllar başarıyla sahnelenen Marko Paşa oyununu yeni bir yorumla müzikal olarak sergiliyor. Oyunda Süheyl ve Behzat Uygur, Şahnaz Çakıralp, Uğur Babürhan, Leyla Yüngül, Önder Keskin, Burcu Afşin, Ömer Yılmaz ve uzun bir aradan sonra tekrar sahnede gördüğümüz Nejla Uygur rol alıyor. Müzikalin kostüm tasarımı Sadık Kızılağaç'a, besteleri Afife Jale ödülüne sahip Serpil Günseli'ye, şarkı sözleri, dekor tasarımı ve yönetmenliği Uğur Babürhan'a ait.


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mart 2016

Kardelen Sanat

27

'İyi bir yurttaş aranıyor’ Ataşehir Belediyesi, Ataol Behramoğlu'nun Sanat Yaşamının 50'nci yılını "İyi Bir Yurttaş Aranıyor" isimli etkinlikle kutladı. Ataol Behramoğlu'nun 50'nci sanat yılı kutla ması, 28 Şubat’ta Ataşehir Zübeyde Hanım Öğretmenevi'nde yapıldı. Sunuculuğunu Gülsen Tuncer'in yaptığı "İyi Bir Yurttaş Aranıyor" isimli etkinlikte; Ataol Beh ramoğlu'nun şiir dinletileri arasında Nebil Öz gentürk Belgeseli Metin Uca Şiir Dinletisi yapıl dı. Etkinlikte Ataol Behramoğlu'nun şiirleri ile birlikte Utku Asan piyano, Haluk Çetin gitar, Tekin Büyükkaya ve Ekrem Ataer’de bağlama dinletisi yaptı. Yoğun bir katılımın gözlendiği etkinliğin, Deniz Gezmiş’in doğum gününe denk gelmesi de geceye ayrı bir coşku kazandırdı.

Nev’eser’den çocuklar yararına konser 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlamaları çerçevesinde “Tüm Çocuklar Bizim” isimli bir konser düzenlendi. Fulya Sanat Merkezi’ndeki konserin gelirinin tamamen Koruncuk Vakfı’na (Korunmaya muhtaç çocuklar) aktarılacağı öğrenildi. Sazlar ve koristlerin tümünün kadınlardan oluştuğu Nev’eser Topluluğu, Neveser Kökdeş Şarkılarınıseslendirecek ve ara solist olarak da Melihat Gülses sahneye çıkacak.

"Umudumu yitirdiğimde doğruluk ve sevgi yolunun tarih boyunca daima kazandığını hatırlarım. Zorbalar ve katiller hep vardır ve bir süre için yenilmez görünebilirler. Ama sonunda daima yenilirler." Mahatma Gandhi


28

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

Sevgi Çırakman

Derya Avşar

REÇETE Derdim büyük kanar yaram Gel doktor bir reçete yaz Açıldı gönülle aram Gel doktor bir reçete yaz Ne karayımış alın yazım Geçmiyor kimseye nazım Dert ortağı oldu sazım Gel doktor bir reçete yaz Sen doktorsun, elin haktır Derman sende muhakkaktır Görde şu yarama baktır Gel doktor bir reçete yaz Insanı hak bildim bileli Geçen Hergünüm çileli Kimi hak der, kimi deli Gel doktor bir reçete yaz Bir çınarın dalıyım ben Yedi rengin alıyım ben Sanma kara çalıyım ben Gel doktor bir reçete yaz Solmasın bağında gülüm Gelmesin tez elden ölüm Nedir bu vahşet, bu zulüm Gel doktor bir reçete yaz Insandır Kâbemle hacım Kâmil candır, başta tacım SEVGİ benim tek ilacım Gel doktor bir reçete yaz

"Şiir, yeryüzündeki tüm kuşları aynı anda havalandırma hareketidir." Orhan Veli Kanık

Ozan Turanibaba Aşk Gecesi Ay ışığı geldi girdi koynuma Yıldızların rengi soldu bu gece Açtı kollarını sardı boynuma Rüyalarım gerçek oldu bu gece Güneş buz kesildi, gezegen dondu Evrende canlılar, uykuya daldı Dünya hareketsiz, eksende kaldı Yeryüzünde hayat öldü bu gece Bir damla su diye yandı kâinat Titredi ağaçlar yükseldi feryat Kurudu okyanus kesildi Fırat Küreyi ikiye böldü bu gece Gün buluta girip yağmur yağmadan Canlılar uyanıp tekrar doğmadan Yer küresi aynı yere dönmeden Turanî aşk ile doldu bu gece Seldagül Öztepe

KAÇ BAHAR Kaç bahar oldu toprağa basmadığın , Aynı yerden gökyüzüne baktığın, Aynı şarkıyı aynı seste dinlediğin, Mutluluk yaşamadan kaç bahar geçti? Kışların içinde fırtınaya döndüğü, Erimesi gereken karların, Buz tutmuş ciğerlerine işleyen acının, Ve yalnızlıktan üşüdüğün, Kaç bahar geçti? Mevsimlerin yer değiştirdiği, Dertlerin bitmek bilmediği, Açık bir kitap gibi okunduğu, Sayfa, sayfa dertlerin üstünden, Kaç bahar geçti…?

Bağırırsın ya içinin dar sokaklarına… Hani, Turnalar gitmiş de Serçeler büyütür ya öksüzlüğünü… Açılmayan o kapının ardındaki sendin… Sendin biliyorum… Şimdi gelme… Keder topluyor kirpiklerim…. Bitmemiş şiirlerin düğümleri saçlarımda… Hani , Ertelenmiş düş artıklarıyla yamarsın ya acını… Şimdi Gelme Eksilirsin çoğalırken dalında… Yasaklı bir kitap utangaçlığı Şimdi gelme… yüzümde… Keder topluyor kirpiklerim…. Aşka dair cümleler yenilmiş Yakındır sağanak yağmurlarım… suskunluğa… Gelme şimdi, Saçlarımla keder örüyordu Yerin yok… heceme…. Acımın mühresi dökülecektir son Hani… Hani dar gelirde hüznün yüreğine yapraklarımla…


KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mart 2016

Kardelen Sanat

29

AŞK SEVMEK Mİ? YOKSA SAHİP OLMAK MI? Kimi aşkı nefsine yenik düşmek, kimi kalbine söz geçirememek olarak tarif eder. Kimi yanmak der, kimi yakmak. Kimine göre aşk başa gelen en güzel şey, kimine göre hayatı rotasından çıkaran bir tufan. Kim kaçabilmiş ki şimdiye kadar aşktan. Âdem elmaya mı yenik düştü sanıyorsunuz, yoksa Havva'nın aşkına mı? Züleyha, Yusuf’un aşkı için kendinden vazgeçti. Mecnun, Leyla'sı için çöllere düştü. Bütün efsaneler de aşk bu kadar kutsal sayılmış, sevgiliye kendinden bile vazgeçecek kadar değer verilmişken hiçbir sevenin aklına gelmemişti sevdiğine zarar ver mek. Aşk sevmek miydi? Yoksa sahip olmak mı? Yüzyıllar öncesinden yaşanıp günümüze aktarılan, bütün aşk efsanelerinde fedakârlık, cesaret, özveri, hepsinden önemlisi sabır ve saygı vardır. Ve sabrın sonun da ya vuslat ya da vazgeçmek, saygı duymak vardır. Son zamanlarda yaşanan kadın cinayetlerinin en büyük sebebi aşk olarak nitelendiri liyor. ’’Çok seviyorum. Başkasının olmasına dayanamadım. Beni küçük düşürdü. Beni aldattığını düşündüm. Onsuz yaşayamam. Ya benimdir ya toprağın.’’ Bu cümlelerin hangisinde fedakârlık, cesaret, özveri, emek, güven ve hepsinden önemlisi sabır ve saygı var sizce? Aşk sevmek mi? Yoksa sahip olmak mı? Kimseyi zorla kendinize â şık edemeyeceğiniz gibi kim seyi de sizi sevmekten alıkoya mazsınız. Aşk sadece karşılıklı olunca mı aşk? Elbette ki hayır. Peki, ne oldu da insanlığın varo luşundan beri bu kadar masum ve temiz kalabilen ve bu kadar kutsal olan bu aşk, kendinden vazgeçmekken sevdiğinden vazgeçmeye, onun canına kıymaya varan bir cinnet haline dönüştü. Bu birbirine zıt evrimin sebebi ne? En büyük sebep örf, adet, gelenek ve dini kullanarak kadınları hayatın hep gerisinde tutmak. Ve işin ilginç yanı ise kadınların bunu kabul etmesi. Kendilerini bir insan olarak, bir birey olarak değil de erkeği tamamlayan bir parça olarak görmesi. Evet, aslında kadın ve erkek yaradılış itibari ile birbirini tamamlayan varlıklardır. Ancak kadının kendini erkeğin isteklerini yerine getirecek, kendi hayatını ikinci plana atacak bir tamamlayıcı olarak görmesi ( kadına böyle olması gerektiği öğretildiği için ), kendini eksik bırakması bu dengenin bozulma

sına sebep olmaktadır. Günümüz de her ne kadar kadınlar hayatın her alanında birey olarak var olsalar da, kapılar kapa nıp eve döndüklerinde erkeğin tamamlayıcısı rolüne bürünmektedirler. Ve bunu yadırgamadan bir ömür sürüp kendi çocuklarına da bunu öğretmektedirler. Çocuk bir ailenin aynasıdır. Ne görürse onu öğrenir. Düşünün ki her gün akşam işten eve geliyor anne ve baba. Anne hem çocuk larının hem kocasının hem de diğer aile bireyleri nin ev içinde ki düzeninden, giyinmesinden, temizlenmesinden, beslenmesinden sorumlu. İşten gelmiş olması yorgun olması ve belki de moralinin bozuk olması bu görevlerini yerine getirmesine asla engel olmamalı. Ama baba, O ailenin reisidir. İşten gelmiştir, yorgundur dinlenmek en tabii hakkıdır. Çünkü erkek tir. Morali bozulmuştur yemeğin tuzu, çocuğun gazı, karısının saçı canını daha çok sıkar ve acısını karısından çı kartır. Bu ya çocukların gözünün önün de dayak ya da hakarettir. Bütün bun ların üzerine bir kapı daha kapanır. Her şey o kapının dışında bırakılır. Ve kadından bu defa kocasına kar şı karılık görevini yerine getir mesi beklenir. Kadının bir insan olduğu unutulur ve hat ta kadının kendisine de unut turulur. Böyle bir ortamda ye tişen kız çocuğu annesinin, erkek çocuğu babasının rolü nü üstlenir. Ve bu kısır döngü devam eder gider. Ne zaman ki kadın insan olmak ister, insan gibi davranılma sını bekler. İşte o zaman şiddetin ölçüsü artar, şekli değişir. Bir kadını yetiştirmek bir toplumu yetiştirmek tir. Bir kadını özgür kılmak bir toplumu özgür kılmaktır. Demiş ki şair ‘’ Aşk en çok kadına yakışır.’’ Hayır, Aşk, en çok insana yakışır. Ve aşk sevmektir, güvendir, saygıdır, emektir. Aşk sahip olmak değildir.

Esila Suna

Bilmiyorum gece sen mi daha hüzünlüsün bu gün Yürek mi? İki damla Dar ağacı kirpiklerim Kapadım gözlerimi Damlalar düşsün Şair sussun Gece bitsin..


30

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mart 2016

Kardelen Sanat

RezbaR ile iç içe

Sinem ve Caner Çelik ikilisi ve orkestralarından oluşan “Rezbar Grubu” ilk albümlerinin tanıtımını The Mekan’da yaptı. Cavit Murtezaoğlu Ses Atölyesi (CMSA) bünyesinde vokal ve ses eğitimi alan Sinem ve Caner Çelik’in, “Rezbar İle İç İçe” adlı albümlerinde yer alan deyiş, makamları, etnik ve new age müzik tınılarından örnekler sunan grup, büyük beğeni topladı. Cavit Murtezaoğlu’nun albümdeki katkılarından bahseden ve kendisine şükranlarını sunan Sinem ve Caner ikilisi, izleyicilere sürpriz yaparak Cavit

Murtezaoğlu’nu sahneye aldı. Murtezaoğlu ise, gru bun başarısından bahsederek, “Ehl-i Hak Alevi inancın da sırrın timsali, kadın ruhlu melek Rezbar, evvelden bugüne, Sultan Sahak’tan aldığı nefesi günümüz hak ehillerinin manevi dünyalarına fısıldar. Gah kadim kültürlerden miras kutsal kelamlar, gah modern çağın dervişane kelamlarını duyacağız Rezbar’dan…” dedi. Sinem ve Caner Çelik, melek Rezbar’a ses olmaya çalıştıklarını söyleyerek, deyiş, etnik ve new age müzik leriyle izleyicilerden tam not aldı... Öte yandan, ikili acil tıp hekimliği yaparken, CMSA’ da da ses ve vokal tekniği eğitimlerine devam ediyor.

Şairler Melih Cevdet Anday Edebiyat Pamukkale’de ve Ozanlar Şöleni

Edebiyat Ödülü

Deneme, tiyatro, roman ve şiir dallarında özgün ürünlerin yaratıcısı Melih Cevdet Anday artık bu türlerde verilecek ödüllerle de anılacak. Son başvuru tarihinin 1 Nisan 2016 olarak belirlendiği yarışmada her yıl farklı dalda ödül verilecek. “Deneme’ türüyle başlayacak olan Melih Cevdet Ödülü, Milas Belediyesi tarafından düzenleniyor. Ödülün seçici kurulu ise, İoanna Kuçuradi, Ahmet Say, Ali Sirmen, Orhan Alkaya, Eren Aysan, Cem

Erciyes, Enver Aysever’den oluşuyor. Ödül şartnamesine göre katılmak isteyen yazarlar, yeni ve yayınlanmış kitaplarıyla 1 Nisan 2016 tarihine kadar başvuru larını yapabilecekler. Ödüle 2015 yılı Ocak ayından sonra yayınlanmış bir kitap ile aday olunabiliyor. Yarışmaya, ki şiler kitap ile kendileri doğrudan katılabilir ya da yayınlanmış de neme kitaplarını sivil toplum ör gütleri, yayınevleri ve üçüncü kişiler, sanatçının (yapıt sahibi nin) onayı alınmak koşuluyla öne rebiliyor. Ödül kazanan yapıt 1 Eylül’de a çıklanacak ve tek kişiye 3 bin lira ödül verilecek.

Pamukkale Belediyesi, barış, kardeşlik ve okutulmamış kız çocukları için “Şairler ve Ozanlar Şöleni” düzenledi. Sunumunu Safiye Samyeli ve Rifat Çakır’ın yapacağı etkinlik, 4-56 Mart tarihleri arasında Pamukkale Grand Sevgi Otel ve Halk Eğitimi Salonu’nda ’da yapılacak.

Kitabevlerinde


31

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

Arabesk

Kızkaçıran

Attila İlhan

Sebahattin Ali

Ayağa Kalkın Efendiler Nazım Hikmet Ran Behey! kaburgalarında ateş bir yürek yerine idare lambası yanan adam! Behey armut satar gibi san'atı okkayla satan san'atkar! Ettiğin kar kalmayacak yanına! soksan da kafanı dükkanına, dükkanını yedi kat yerin dibine soksan; yine ateşimiz seni yağlı saçlarından tutuşturarak bir türbe mumu gibi damla damla eritecek! Çek elini san'atın yakasından çek! Çekiniz! Bıyıkları pomadlı ahenginiz süzüyor gözlerini hala koyda çıplak yıkanan Leyla'ya karşı! Fakat bugün ağzımızdaki ateş borularla çalınıyor yeni san'atın marşı! Yeter artık Yenicami tıraşı, yeter! Ayağa kalkın efendiler...

ıslığında usturalar bileniyor bıyıkları marşandiz katarı zulasında eroini esrarı tutuklandıkça yenileniyor

Dağlar dik çeşmeler kuru Yârimin benzi çok sarı Ölü var dönülmez geri Yürü yağız atım, yürü...

kafası kızdı mı taksim'de akşam bütün lahmancunlar ondan sorulur oğlanın birine takıldı / tamam çengelköy'lü sevtap diye meşhur göğüsleri hakikat birer kumru eskiden de süslenir boyanırmış ayak ayak üstüne atıp oturdu mu insanda can mı bırakırmış sabaha karşı bir büyük rakı yıldız tozuması külüstür mehtap arabada sevişmek başlıca merakı ne kanun tanıyor ne de kitap bu yollara düşecek adam mıydı çiçek yaptırmalar parfüm filan bu sefer yakasını fena kaptırdı sevtap başını yiyecek anlaşılan boşversene / daha ölmedik ulan

Can Eriği Bedri Rahmi Eyüboğlu

Bir kelime buldum çın çın öter; Adı candır. Bir erik kopardım can dalından; İçi can dolu, Adı can, yaprağı can, lezzeti candır. Bir gölge düştü önüme dedi ki: Bir yüküm var benden ağır Bir yüküm var beni taşır Adı candır.

Dağlar geçilmiyor kardan Aman yok candarmalardan Ayrılamadım bu yârdan Yürü yağız atım, yürü... Yârim bu gece yoruldu Kaçırdığıma darıldı Bak, daha sıkı sarıldı Yürü yağız atım, yürü... Nasıl titriyor korkudan Kaldırdım onu uykudan Sesler geliyor doğudan Yürü yağız atım, yürü... Peşime düştü takipler Boynumu bekliyor ipler Zeybekler seni ayıplar Yürü yağız atım, yürü...

Toprak dedi ki: Can Allahın yongasıdır Fakat ben bir deri bir kemik kaldım. Bir de misafirim var adı candır. Işık dedi ki: Renklerden, kokulardan, Seslerden önce koşup geldim İnsanoğluna nur topu gibi Bir müjde getirdim, Adı candır.


32

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

Kim susturabilir 1953-3 Mart 2009

Başım Belada Bugün, düşünemeyeceğin kadar Başım belada! Köşe başları tutulmuş, Üstelik yağmur yağmada... İler-tutar yanı yok! Fişlenmişim, adım-eşkalim bilinmekte. Üstelik, göğsümde, yani tam şuramda, Kirli sakalıyla Bir eşkıya gezinmekte... Başım belada! Adamın biri vurulmuş sokakta, Cebinde adresim bulunmuş... Başım belada! Tabancamı unutmuşum helada. Nerden baksan tutarsızlık, Nerden baksan ahmakça! Sevdim seni inanamayacağın kadar Sevdim seni esmer kız... Kirpiklerimde çırpınan Şu tuzlu gözyaşımda İhanetin adın yok! Neylersin ki çember daralmakta... Şimdilik hoşçakal yaban çiçeğim. Yasal mermisiyle, Bir komiser yaklaşmakta... Başım belada! Üzerime kan sıçramış doğarken. Uykularım yarıda kalmış. Başım belada! Senelerce kuralsız yaşamışım, Nere gitsem çaresi yok, Nere gitsem yanmışım...


KARDELEN

Mart 2016

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

33

bizim türkümüzü! .. . i s e ert n i ğ i ... l n z ı i d s y en -a s y a , t ü a z tu. a ü s s y u k s i ö “Şimd dolmuş g r çoktan ecenin, g z la Yıldı muş çocuk nhasında l te u t m “ u ı v d . A l . a . k n be en b r i r b i B ış m a m l Avutu

Dağlarda Kar Olsaydım Şu dağlarda kar olsaydım... Bir asi rüzgar olsaydım... Arar bulur muydun beni, Sahipsiz mezar olsaydım? Şu yangında har olsaydım... Ağlayıp bizar olsaydım... Belki yaslanırdın bana, Mahpusta duvar olsaydım... Şu bozkırda han olsaydım, Yıkık perişan olsaydım... Yine sever miydin beni, Simsiyah duman olsaydım?

Yeri geldi “Ah Ulan Rıza” dedik efkarlandık, yeri geldi O’nunla birlikte “Başkaldırıyorum” diyerek damarlarımızı patlatırcasına yumruklarımızı sıktık... Şiirleri başka, yorumu başka tattaydı, hele de ikisini birleştirince ortaya unutulmayacak eserler çıktı... Zaza asıllı şair ve söz yazarı Yusuf Hayaloğ lu, 1953'te Tunceli'de doğdu. Ahmet Kaya'nın eşi Gülten Kaya'nın ağabeyi olan Yusuf Hayaloğlu'nun, Hani Benim Gençli ğim, Başım Belada, Adı Bahtiyar, Başkaldırıyorum, Ayrılığın Hediyesi, Yüreğim Kanıyor gibi şiirleri, baş ta Ahmet Kaya olmak üzere birçok sanatçı tara fından bestelenmiş ve yorumlandı. Şiirleri, Ahmet Kaya müziğiyle birlikte popü ler oldu. Sözlerinin çoğunluğu nun Yusuf Hayaloğlu'na ait olduğu Yorgun Demokrat isimli Ahmet Kaya albümü 1987 yılında yayım landı. Akciğerindeki tümör ne deniyle uzun süredir kan ser tedavisi gören Yusuf Hayaloğlu 56 yaşında ha yata gözlerini yumdu.

Şu yarada kan olsaydım, Dökülüp ziyan olsaydım... Bu dünyada yerim yokmuş, Keşke bir yalan olsaydım!..


34

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

BAYAN ŞAİRLER SERİSİ… Şiir ve Kadın BİR KİTAP İncelemelerim

Umutsuz Bir Aşkın Şairi Seçilmiş Şiirler EMILY DICKINSON

İnsancıl Yayınları'nca 1998 yılında Anıl Meri çelli'nin adıyla yayımla nan bu kitap; Anıl Meri çelli, Ahmet Necdet, O ğuz Cebeci, Dost Körpe ve Selahattin Özpalabı yıklar'ın oluşturduğı bir çeviri işliğinde derlen miş şiirlerden oluşu yor. Emily Dickinson'ı ve şiirini çevirenlerin

Neslihan Yazıcılar

sözleriyle tanıyalım. “Amerikalı kadın şair Emily Dickinson, 1830 yılında Massachusets eyaletinde küçük bir kasabada doğdu. Kimi eleştirmenlere göre Amerikan edebiyatının en büyük, en değerli şairidir. Kimilerine göre de Yunan şairi Sappho'nun dışında, dünyada hiçbir kadın onun kadar güzel şiir yazama mıştır. Hayattayken sadece yedi şiiri yayımlanan Dickinson, elli altı yıllık ömründe tam bin yedi yüz yetmiş beş şiir yazmış. (Gelin görün ki), yakın çevresi, aynı çatı altında yaşayan annesi, babası, kız kardeşi bu gerçeğin farkına varmamış. Dickinson, şiirde eş anlamlılığı ve yarım ayağı savundu. Yalın benzetmelerin, şiiri meydana getiren temel olduğunu gösterdi. Hayattaki küçük önemsiz ayrıntıları, büyük evrensel şiire dönüştürdü. Günlük hayatın sıradanlığını yaşadı. Gizli, gizem dolu, umutsuz bir aşk yaşadı. Yalnız yaşadığı halde, hayatı çok sevdi. Yalnızlığı ile baş başayken şiire sığındı…” Anıl Meriçelli “Emily Dickinson'ın ölümünden (15 Mayıs 1886) kısa bir süre sonra, kız kardeşi Lavinia ablasının odasındaki kilitli bir çekmecenin içinde, titizlikle düzenlenmiş yüzlerce şiirin varlığı nı keşfederek derin bir şaşkınlığa düşüyordu. Edebiyat tarihi nin en ilginç “keşifleri” arasında yer alan bu olay, yaşadığı yıl larda hemen hemen hiç kimsenin tanımadığı bir şairin, kanım ca 19. yüzyıl Amerikan şairlerinin en büyüğü olan Emily Dickin son'ın dünyayla tanışma sürecinin de başlangıcı olmuştur.” Oğuz Cebeci “Görünürde sessiz sakin bir yaşam sürdüren Dickinson'ın yaşamının en fırtınalı olayı yirmi üç yaşındayken, kırk yaşların daki evli bir vaiz ve şairle, Charles Wadsworth'le tanışmasıydı. Wadsworth'le bilinen anlamda bir gönül ilişkisi yaşamamış olmalarına ve birbirlerini yalnızca üç kez görmelerine karşın, ona derinden bağlandığını hissetti ve pek çok şiirinin esinini ondan aldı….” Dost Körpe. “Çevirilerim içinde en çok iki yazarı sevdim; hatta onlara âşık oldum. İkisi de kadın: Biri bir roman ve öykü yazarı: Anna Kavgan, Öbürü de bir şair: Emily Dickinson…” Selahattin Özpalabıyıklar “Kız kardeşim Emily Dickinson: Yalnızlık aşk ve ölüm… Dünya şiirini kolay kolay vazgeçemeyeceği ortak temelleri oluşturuyor. Modern Amerikan şiirinin kurucularından Emily Dickinson'da Mrs. Holland'a yazdığı bir mektupta, bakınız ne

demiş: 'Ölümden ve aşktan daha büyük bir şey var mı?” Şair böyle demiş ama büyük bir tutkuyla ne ölümü araştırmaya koyulmuş, ne de aşkı; her iki duygunun da kesiştiği bir noktada yer alan insanın değişmez yazgısını, yalnızlığını ve bu yalnızlığın doğasını keşfe çıkmış, onu bir başına ve derinlemesine yaşayarak şiirine taşımış, bıkmadan usanmadan…” Ahmet Necdet Şiir dili; “Şiirlerinde patlamalar halinde duygu akımı görülür. Ço ğu tek bir imgeye ya da simgeye dayalı olan kısa şiirler yaz mıştır. Ancak kısa şiirlerinde, yaşamındaki en önemli şeyleri en etkili biçimde yansıtmaktadır. Şiirlerinde asla yaşayama dığı aşkı ve kavuşamadığı sevgiliyi anlatır. Doğa hakkında şiirleri de vardır. Ulaşamadığı başarıdan ve hep arkadaşı o larak gördüğü başarısızlıktan söz ettiği şiirleri de vardır. Bu tür öğeleri şiirlerinde o denli etkileyici bir dille yansıtır ki, o ne denle ABD'de tüm zamanların en iyi şairlerinden sayılmak tadır.” “Edindiğim bilgiler doğrultusunda Emily aşkı şiirinde gizli yaşat(y)an ve iç dünyası kapalı olduğu halde şiiri açık olan özel şair kadınlardan biridir. Kimine göre kendi dünyasında oluşu olumsuz görünürken, kimileri içinde Sapho'dan sonra gelen en iyi kadın şair olduğu, diğer bakışla da Sapho'dan daha derin şiir diline sahip olduğu görüşleri de bulun maktadır. Sonuç olarak edebiyata katkıda bulunan şair Emily, sandığında biriktirdiği dizelere hayatını kilitlemiştir. 1886'daki ölümünden sonra odasına giren kız kardeşi, odasında ondan kalan 1.800 kadar şiirini bulmuştur. Aşkın çaresizliğini genel anlamda vurgularken, dizelerin de onun iç dünyasına ait izleri taşıyan her söz, belki de çok kadının dili olmuştur. Son dönemlerini içe kapanarak geçi ren Emily, umutsuz bir aşkı dizelerine dökerken yalnızlığını benimsemiştir. Hayat gizlerin dünyası ise dizeleriyle kendini inzivaya çeken şairin, yıllar sonra gizi serbest dizelerde çözülmüş tür.” Emily Dickinson'ın anısına yazdığım dizeler umarım ruhuna ulaşır. Bir kadını en çok yine bir kadın anlar. “ Eski Aşk Yeni Şiir” Neslihan Yazıcılar Şimdi, okuru, kitaptan seçtiğim E. Dickinson'ın kimi şiirleri ile baş başa bırakıyorum: Çiçeğimde gizliyorum kendimi, Göğsünde taşıdığın, habersizce, Beni de taşıdığından kuşku duymadanVe melekler biliyor ötesini. Çiçeğimde gizliyorum kendimi. Vazonda soldukça, Benim yerime hissediyorsun, kuşku duymadan Neredeyse bir kimsesizliği. (Çeviri; Dost Körpe) Bir saat beklemek –uzundurEğer sevgi hemen arkandaysaSonsuzluğu beklemek –kısadırEğer ödül Sevgiyse en sonunda(Ç. Selahattin Özpalabıyıklar) Ben hiç kimseyim! Peki, sen kimsin? Hiçkimse misin, yoksa?


35

KARDELEN

Mart 2016

Biz bir çiftiz, ağzını sıkı tut! Bilirsin, sürerler adamı yabana. Ne kadar üzücü, herhangi biri olmak, Bir kurbağa gibi, çok sıradan, Hayranlık duyan bir bataklığa Adını söylemek hiç durmadan (Ç. Anıl Meriçelli/Ahmet Necdet) Deniz “Gel” dedi Dereye Dere “Bırak büyüyeyim” dedi. Deniz yanıtladı “O zaman bir Deniz olacaksınBense bir dere istiyorum, Gel şimdi!” (Ç. Dost Körpe) Kalbim , unutacağız onu, Bu gece, sen ve ben. Ben ışığı unutayım, Onun sıcaklığını sen. Unuttuğun vakit, söyle bana, Ola ki düşüncem donar. Acele et, oyalanırken sen, Hatırlayabilirim onu tekrar. (Ç. Anıl Meriçelli/Ahmet Necdet) Hatırlamak unutmaksa eğer Hatırlamam ben; Eğer unutmak, hatırlamaksa, Ne kadar yakınım unutmağa! Neşeliyse yokluğunda acı duymak Ve yas tutmak eğlenceliyse, Ne kadar mutludur bugün Bunları toplayan parmaklar! (Ç. Anıl Meriçelli) Her esrime anının bedelini Ödemek zorundayız acıyla O ana uygun düşen Hassas ve titrek orantıda. Her sevilen saat için Yevmiyesi az, uzun yıllar, Acıyla yoğrulan bozuk paralar Ve sandık dolusu gözyaşları. (Ç. Dost Körpe) Benim nehrim sana doğru: Mavi deniz, selâm yok mu? Benim nehrim cevap bekler. Canım deniz, şefkat göster. Kuytu yerlerden gelirim Derecikler getiririm. Deniz haydi, Al git beni. (Ç. Anıl Meriçelli/Ahmet Necdet) Doğa sarıyı daha az kullanır Diğer renklerden; Günbatımlarına sakla hepsini,Saçıp savurarak maviyi,

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Bir kadın gibi harcar kızılı, Oysa çok az kullanır sarıyı, Ve ancak geldiğinde yeri, Bir aşığın sözcükleri gibi. (Ç. Dost Körpe) Ölene dek sarsın Güzellik beni Güzellik acısın bana isterim Ama bugün versem son nefesimi Gözünün önünde öleyim derim(Ç. Selahattin Özpalabıyıklar) Cenneti yukarıda hiç bulamaz Aşağıda bulamayan. Tanrının konutu benimkiyle yan yana Eşyası aşktan. (Ç. Anıl Meriçelli/Ahmet Necdet) Okuduğum kitap incelemelerinden ve kendi dilimden aktarımlarımdır. Neslihan YAZICILAR ESKİ AŞK YENİ ŞİİR ”Hatırlamak unutmaksa eğer Hatırlamam ben.” Emily Dickinson Davetsiz ve saklı bir güldü gizli düş döşeğinde işleyeli söz, yastık altı öykü. Dile geldi heyhat, yarım uyaklı bir besteydi sevgi şiire adanmış hayat. Gitti/n sustular ak gardenya uykuya daldı, uyanmadan düşleri hanımelinin kurutulmuş bir çiçeğe daldı anılar. Sözler aydınlığa kavuşmadan ne iyi etti de geldi yalnızlık!.. Küflü bir duadan sandıkta aşktı sözü kilitleyen bir ömrün taşlarını oynattı sır, çözülen her suskuda bir ah her ah da bir susuş!.. Ölüm yeni yıkanmış çarşaf, kapalı perdeleri açılan odaya ilk kez konuk oldu güneş. Aşka ödünç verileli söz yoksa da gülen bir tarafı yüzün, yastıkta kalan kırışığın şiire geçti izi bir teni betimledi her güz. Eski bir anahtardı açtı yılları unutuşun ırmağına aktı her gidiş ve kırılgan bir şiiri seçti ömür davetsiz ve saklı gömüldü. Bu yeni şiiri çağırdı içeri bir eski aşk, aşk aşktır oysa eski ve yeni!...


36

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

Sabahattin Ali’nin heykeli yapıldı

Sabahattin Ali Edremit`te yaşatılacak Edremit’de büyüyen ve ilçeyi yazılarına konu eden Sabahattin Ali`nin parkta kitap okuyan heykeli yapıldı. Çocukluğunun bir dönemini Edremit`te geçiren ve Edremit`i kitaplarına, şiirlerine, yazılarına konu eden şair, gazeteci, yazar Sabahattin Ali`nin doğum gününde bir dizi etkinlik düzenlendi. Edremit Belediyesi tarafından düzenlenen etkinlikte şair, gazeteci, yazar Sabahattin Ali`nin adını yaşatabilmek için ilk olarak Edremit Cumhuriyet Meydanı`nda ünlü yazarın parkta kitap okuyan heykeli Edremit Kaymakamı Ali Sırmalı, Kaymakam Refiki Muaammer Sarıdoğan, CHP`li Belediye Başkanı Kamil Saka ve çok sayıda davetlinin katılımıyla açıldı. Ardından Güre Mahallesi`ndeki Kazdağı Sarıkız Etnografya Galerisi`nde ise balmumu heykeli açıldı. Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka, Türk edebiyatı nın en önemli isimlerinden şair, öğretmen, yazar ve gazete ci Sabahattin Ali anısına hazırladıkları anıtın açılışını ger çekleştirdiklerini söyleyerek, “ Edremit'imizin tarihine iz bıra kan isimleri, gelecek kuşaklara en iyi şekilde taşımak adı na Belediye Başkanı Kamil Saka, Sabahattin Ali Heykeliyle...(üstte) çalışmalarımıza bundan sonra da devam edeceğiz.” dedi. ve Etnografya Galerisi`nde ise balmumu heykeli açıldı (altta) .

10. İzmir Uluslararası Kukla Günleri başlıyor 10. İzmir Uluslararası Kukla Günleri 3 Mart - 9 Nisan 2016 tarihleri arasın da yapılacak. Bu yıl festival programında 32 ülkeden 58 kukla tiyatrosu toplulu ğu 64 gösteriyi 45 gösteri mekânında 275 kez sahne leyecek. Uluslararası bir sempozyu mun da yer alacağı fes BASAD Edebiyat tival prog Kurulu tarafından ramında bi düzenlenen “Kadın ri Sloven ve Şiir” konulu ya’dan ge söyleşi-dinleti len 5 sergi yapılacak. sanatsever Bakırköy İstanbul leri ağırla Caddesi’nde yacak. Beşi bulunan BASAD profesyo Cep Sahnesi’ndeki etkinlikte Nalan Çelik nel sahne sanatçıları, ve Muazzez Uslu üçü çocuk konuk olacak. lar için se Program 10 Mart’ta kiz atölye saat 18.00'de çalışması başlayacak.

BASAD’da Kadın ve Şiir

festival programını zengin leştirecek. Üç konferans ve bir söyleşi düzenlenecek. İlköğretim okulları arası kuk la oyunu yarışmasında heye canlı saatler yaşanacak. Dünyanın en büyük kukla fes tivallerinden biri onuncu kez İzmir’de yapılıyor…


37 Gülfer Ceylan, “Bekle Be Sevgili” isimli şiir kitabının yanısıra kendi hayatından kesitlerin bulunduğu bir de roman yayımladı KARDELEN

Mart 2016

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs’a Düşen Kıvılcım

Gülfer Ceylan, iki kitap birden çıkardı. “Bekle Be Sevgili” isimli şiir kitabında sevda ve sosyal içerikli şiirlere yer veren Ceylan, annesinin ölümüyle bütünleştirdiği ve çocukluğundan bu ya na hayatından kesitler sunduğu “Mayıs’a Düşen Kı vılcım” isimli romanını Tunç Yayınları’ndan çıkardı. Henüz 5 yaşındayken, yıldırım düşmesi sonucu annesini kaybeden Gülfer Ceylan, yaşadıklarının tam anlamıyla bir roman olduğunu, bu romanın hüzün ve gözyaşı koktuğunu söyleyerek hırs ve azimle bütünleştiğinin altını çizdi. Şiire olan tutkusunun ilkokul yıllarından başladı ğını söyleyen Gülfer Ceylan, “Bekle Be Sevgili” isimli şiir kitabının önsözünde şöyle diyor: “Şiire olan tutkum ilkokul yılların dan başlar, İlkokul beşinci sınıftay ken Atatürk konulu bir şiir yarışma sına katıldım ve birincilik aldım. O kumayı çok istememe rağmen babamı ikna edemedim. Çocukluğumdan beri şiire olan hayranlığımı hep devam etti. Ön celeri ufak tefek notlar halinde yazdığım sözleri yıllar sonra yazarak kitaba dönüştürdüm ve ilk şiir kitabım olan “Sana Başka Sevda Değmiş” isimli kitabımı bir buçuk yıl önce çıkarmış bu lunmaktayım. Şiire olan hayran lığım daha çok artarak devam etti ve bu konuda gün ve gün kendimi daha çok geliştirerek

besleyerek da ha çok okuya rak ve küçük a raştırmalar ya parak ne ka dar verimli ola bileceğimi göz lemledim. Ve i kinci şiir kita bım “Bekle Be Sevgili”yi çı karmaya karar verdim. İlk şiir kitabı deneyi minden sonra çalışmalarımı daha bilinçli da ha bir özveri ve titizlikle sür dürmeye de vam edece ğim.Ve ömrüm olduğu sürece de hem şiir hem roman ça lışmalarım de vam edecek tir” Gülfer Cey lan, “Mayıs’a Düşen Kıvılcım” isimli kitabının önsözünde ise özetle şöyle diyor: “Benim adım Gül. Gülün hikâyesi yaşama dair kavgaya dair aşka dair ne varsa hayata dair hepsi bu hikâyenin içinde köylüsün den kentlisine her kesimden her insandan bir parça yaşarken tekrar tekrar yaşayıp bu hikâyenin içinde bulacaksınız kendinizi. İstanbul’da bugüne kadar süregelen hayatı mın tam anlamıyla her kelimesi yaşanmış ger çek bir yaşam Tokat’ta doğup büyüdüğüm köy de yaşadığımız olaylar ve yaşamımı devam ettirdiğim. Hayat bir masal aslında,herkesin vardır yazılacak bir hikâyesi diyerek çıktık yola ve başladık bizde başından. Ne düşkün biriyim ne de aciz biri hep bir savaşçıyım aslında. Yeni kavgalar için yeni geçenleri anlatmaya. Yaralar açmış olsam hep bir çıkış yolu bulmuşumdur ve yenik düşsem de zaman zaman kendimle olan kavgalarıma. Sevgili okurlarımla paylaşmak… Hayatımın tüm gerçeklerini tekrar tek rar yaşayarak dile getirmek o kadar zor ki bir ömrü bir kitaba sığdırmak. Yazması çok zor bir konuydu bu be nim için. Bir hayatı tam anlamıyla acısıyla tatlısıyla...”


38

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

Özlediğin Özlediğimsin... Canan Altay

Ozan Anadolu/Aşık Korhani Kanber ORHAN

BALA DEĞİLDİR Mesafeler yüreğindeki kadardır en fazla... İki kalp arasında yapılmaz ki kilometre hesapları.. Nereye gitsen seninledir.. Seninle nefes alıp verir aşk,aşkın Saçlarını uçuşturan rüzgarda hissettiğinde kokumu, Engin denizlere dalıp hatırladığında gözlerimin rengini, Gözlerini kapattığında karşına gelen hayalimi, Bakışımı, öpüşümü, Aklına her düştüğümde yaşamak varlığımı... Hangi iki şehir bu kadar yakındır ki birbirine iki kalp arasındaki mesafeyi düşününce.. Sesine bir ses aradığında gelmem belki, Dokunmak istediğinde yokturum baş ucunda, Ağlamak istediğinde sarmaz seni sımsıkı kollarım, Sevincinde görmem gözlerindeki ışığı belki, Bilirsin sadece.. Bilirsin oralarda bir yerdeyim, bir kalbin seninkiyle aynı ritimde çarptığını. Bu bile yeter umudunu bir küçük mum ışığıyla aydınlatmaya... Hasret ne kadar zor olursa ,,,,, vuslatı düşünmek bir o kadar heyecanlı...

Neden sitemkarsın diyorlar bana Sitemim kendime ele değildir. Yaprak gibi savrulurum dört yana Sitemim kendime güle değildir. Katı yüreklere sevgiyi ektim İlkbahar ayında yaprağım döktüm Ben ne çektim ise dilimden çektim Sitemim kendime dile değildir. Viraneye döndü gönül sarayı Felek ile attım yazı turayı Çıkardım alları giydim karayı Sitemim kendime ala değildir. Korhani cahille olunmaz mahir. Dosta dost dedim de eyledi kahır Bal diye sundular yuttuğum zehir. Sitemim kendime bala değildir.

Beni Sevdiğini Söyledi Deniz Dilek Hokkaömeroğlu Yer, gök arsız Hiç çıt yok gölgelerinde, Umut ışığı doğurdu gece suretine.. Yıldızların gözlerine Düş doldurdu yakamozlar

Kurşuni yorgunluklar sırılsıklam... Öpüşsün yakamozlar Utangaç gecenin ihanet koyununda Yok'sun saatlerin cinnetinde Senfoni... Yıldızların gözlerinde Sensizliğin çığlığı...

Cömert bir vücudun bedenine teslim karanlık

Fırtınalar koptukça alevlenen su kırgın...


KARDELEN

Mart 2016

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

39

Kardelen Sanat girebilir. Bu acı çekme ve acı çektirme duygusunun esiri olan birey Arabesk Kültür Nedir? suçluluk duymadan, suçluluk kavramını algılamadan zevk için ken Kültür sözcüğü gündeme geldiği zaman, genel anlamda yemek disine, sevdiği insanlara sürekli acı çektirir. Çevresinde var olan gü tarifleri aktarılıyor. Yıllardır kültür olayı bizde insanın midesine zellikleri kırıp dökmeye başlar. Bu eylemin içinde ki amaç, bireyin hizmet etmiştir diye düşünüyorum. Oysa benim bildiğim kültür, haz duyması… Bu haz yaşanılan acının büyüklüğüne göre de ö insanlık tarihinin en büyük mirasıdır. Kendi içinde evrimleşerek nem taşır. Acı ne kadar büyük olursa haz olayı da o kadar keyif verici günümüze gelmiştir. İnsanlık tarihiyle özdeşleşen kültür tarihi olur. insanla beraber evrimleşerek günümüze gelmiştir. Sözümüzün başında dediğimiz gibi, köyden kente göç olayı ya Kültür sözcüğünü tek başına almak yerine günümüzde oluşan, şam itibarıyla tam bir arabesk kültürün başlangıcıdır. Kent yaşamını anlam itibarıyla, bu sözcüğün önüne getirilen tamlama sözcük ile varoş denilen mahallelerle kuşatan göçmen, kırsal yaşamın sahiple nitelemek istiyorum. ri, kültürel çözülmeyi din pansumanıyla durdurmayı amaçladıkları 1. Arabesk Kültür da görülen gerçeklerdendir. Bu olaya az önce değinmiştim. 2. Protest Arabesk Kültür Köylerinden istem dışı derlenen ve getirilip bu varoşlara yerleşti Arabesk kültür nedir? rilen bu bireylerin varlığı kent yaşamını tehdit ediyor diyebiliriz. Hızlı Arabesk kültür, içinde yaşadığımız, var olan kültürden yeni olu göç ve kent nüfusuna göre kat kat fazla varoş nüfusunun oluşması, şan bir kültüre geçiş sürecidir. Günümüz itibarıyla ele alırsak gele kendiliğinden arabesk kültürü var etmiştir. neksel kültürden modern kültüre, Köy kültüründen kent kültürüne Varoş insanı kent yaşamını da kendi görüntülerine ve kendi ya geçiş evresi denilen dönemde yaşanılan kültüre verilen bir isimdir. şamına benzer hale dönüştürebilmek için çabalaması ve uygun bir Arabesk Kültür dönemi sancılı bir dönemdir. Geçmiş ve duruma getirmek için ha bire huzursuzluk yaratması kaçınılmazdır. gelecek kültürlerin birlikte var oluşudur. İki kültür arası diye Çünkü bu varoşlarda oluşan kitleler, kendi iç dinamizmindeki bozuk adlandırılan sentez dönemidir. Her iki kültür de bu dönemde varlık luğu kent kültürüne anında yansıtmaya çalışırlar. Kent kültürü görü göstermeden belirsizlik taşıdığını görürüz. Bu belirsizlik kendi nür itibarıyla varoşların kültürüne esir düşmüş sayılır. Eğer, kent bünyesinde kimliksiz olmanın evresini taşır. Bu kimliksizlik bir kültürü net olarak belirginleşmemişse çöküşü kaçınılmazdır. bakıma kültürsüzlük anlamında algılanır ki, bu dönemi bazı araştır Varoş insanları kent kültürü içinde kendilerine yer bulamadıkları macı ve yorumcular “Kültürel Çöküş” diye adlandırıyorlar. düşüncesiyle, ister istemez benlik alanında ikilem denilen olgunun Var olan ve devamlılığını kabullendiğimiz geleneksel kültürün içinde varlığını belirlemeden yaşar. Yukarıda da sözünü ettiğimiz yasal tanımını içinde taşıyan töre ve törecilik yasalarıyla belirlenen mazoşist duyguların belirginleşmesi ve acı felsefesinin bireyin bir yaşamın, yani, genel adıyla, geleneksel kültürün dünyasına yansıması da bu dönemde görülür. çözülmesiyle eski kültür toplumlar üstündeki etkisini Bu dönem kültürüne de arabesk kültür adını ve yitirmeye başlar. Bu dağılım sürecinde, toplumları riyorlar. Arabesk kültür de bireyin dünyası gibi, iki oluşturan bireyler yabancılaşma gibi bir içgüdünün lem taşıyarak gündeme gelmesi demektir. Yukarı dürtüsünü algılarlar. da da verdiğim gibi iki tür arabesk kültürden söz e Birey feodal bağların koptuğunu algıladığı za dilmelidir. Bir arabesk kültür, iki, protest arabesk man tekil olarak kendini boşlukta görmeye başlar. kültür… Arabesk kültürü yaşayanlar sürekli kendi Bu tekil algılama ise, bireyi kendi değerlerine yaban iç dünyaları ve ruh hallerinin sakinleşmesi anlamı cılaştırır. Kendi değerlerine yabancı olarak bakma na gelen telkinlerde bulunurlar. Bu telkinlerin neler ya başlayınca, görülen manzarayı şöyle özetleye olduğunu ise, kısaca yazalım. Kendi ruhsal dünya biliriz: sına acı çektirmek. Çekilen acıyla mutlu olmak... Bu dönem, yeni bir kültürel yaşamın baş Kumar, kapkaç, uyuşturucu, içki, Yalan, hırsızlık, langıcıdır. Tekil olan kişi yaşantının moment noktası dolandırıcılık, tecavüz gibi suçları sayarken, bu dır. Bu moment noktasında, var olan istemlerin suçları işlemenin tek gereği kendi ruh dünyasına gelişmediğini görmek olasıdır. Yani, ahlak, hak, acı vermek olayıdır. Bu yüzden bazen hiç çekinme adalet, özgürlük, bilgi edinme, güzellik eğlenme, Orhan BAHÇIVAN den açık açık bu suçları işleyebilir. kendi değerlerine göre arkadaş edinme, estetik İkincisi, protest arabesk, birey kendi öz kültürü yapı, gelen kültürün dil yapısını da yazdıktan sonra bunların henüz olarak benimsediği ve kent kültürüne yani, modern kültüre karşı gelişmediğini söylemek mümkündür. koruyamadığını anladığı an, bütün hışmıyla saldırıya geçer, her şe Böylesi bir bireysel yaşamın içinde var olan bireylerin kendi öz yi protesto eder ki, işte günümüzde popülizmin en doruk noktasında yaşantılarını silik, mat olarak yorumlamaları, bireyin kendine gü yaşayan sanatçılar arabeskçi olarak on yıllardır zirvede dürüyorlar. vensizliğini belirginleştirir. Felsefe kuramcıları derler ki, işte tam bu Arabesk kültürün iki yönünü de gündeme taşıyan bu küçük evrede, bilgisizlik, rüşvet, saldırı, zor kullanmak, şiddet, uyuşturu yazıda, nedense hiç isim vermedim. Oysa sanatçılar da bu kültür cu ve toplum genelinde çirkin kabul edilen tüm olaylar bireysel baş lerin içindedirler. Günümüzde oturup televizyon kanallarını seyretti layıp kitlesel olarak yaşanılır. Yaşanılan bu çirkin olayların genele ğimiz zaman görünen manzara da aynıdır. 45 dakikalık bir diziyi yansıması tamamen bireyin kendi bünyesindeki çözülmenin ürünü seyredince popüler olsun ya da olmasın, dizinin içinde görülen olay, dür. Kültürel çözülme bireyi sürekli olumsuzluklara iterken, birey, çıplaklık, şiddet, gözyaşı, ölüm, kan, kısaca bireyin yaşamak yaşanılan bu olumsuzlukların tümünü bir çöküş olarak kabullenme istediği acı o bireylere erkanda görmek bile haz veriyor. si ve bu çöküşün altında kalkabilmek için, tutunacak bir dal arama Varoş kültürü denilen bu kültür toplumların mutlak ve mutlak ya sı ve bu aranan dalın ise, tutunacak ve bireye yine eski dönemine şaması gereken bir kültür değildir. Yani arabesk kültür olayının, öy çekecek bir dal olmasına özen gösterilir. Çözülen ve yok olmaya lesi ya da böylesi olmamalı diyorum. Çünkü dengesiz bir çöküşün başlayan kültürün içinde var olanların bireye göre en değerlisini se getirisinden çok götürüsü olacaktır. Arabesk tam anlamıyla erdemli çip, ona sahiplenmesi ve onu kurtarmaya çalışması, ya da onunla bir düşüncenin ötesidir. Kültürel yozlaşmadır. Çöküştür. Bu çökü kimliğini ve kişiliğini belirlemeye kalkışması gözlenen bir doğrudur. şün politik şiddeti, toplumsal yada bireysel görünümü evrensel alan Çözülen kültürün içinde bireye göre en değerlisi din kültürüdür. Bu da tutarsızlığı, ruhsal olarak nefreti ardından da toplumsal, siyasal, yüzden birey bu belirsizliğini dinsel görüntüyle belirginleştirmeye politik, şiddeti getirir. özen gösterir. İşte bu alanda bireyin gösterdiği bu öznel davranış, Son olarak böylesi bir kültür olayı yaşanılmamalı diyorum. An fanatiklik olarak sergilenir. Bireyin ister istemez, dinsel öğelere sıkı cak, bu söz olumsuzluk anlamında olmamalı. Yaşanılma olgusu gö sıkıya sarılması ve görüntü olarak dinsel bir palazlanmanın ön rülmeye başladığı an, bireyin ruhsal dünyası ve toplumun bütün var saflara taşınması kaçınılmaz olarak gündemde yerini alır. lığı kirlenmeden gerekli önemler alınmalıdır. Bu önlemler, daha Bu geçiş sürecinde kendini yabancılaşmış gören birey, koru kültürün ilk oluşmaya başladığı anlarda alınmalıdır. Yani, Kültürel yamadığı değerlerinin kaybından dolayı, sürekli saldırgan ve acı çöküşle, kirli siyasete ve kirli topluma gelinmeden, evet gerekli çeken biri olarak varlığını tanımlar. önlemler alınmalıdır. Bu sorumluluk sadece toplumun bir kesimine Felsefecilerin belirlediği gibi, birey hem kendine, hem de, mal edilmemeli. Kültür varlığını bünyesinde taşıyan tüm kurum ve çevresine acı çektirme, yani, mazoşist denilen duygunun içine kuruluşlar böylesi bir sorumluluk üstlenmelidirler.


40 Kardelen Sanat Gaziantep’te 48 sanatçıdan resim sergisi... KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mart 2016

“Küçük Şeyler” Gaziantep’te 48 sanatçının eserlerinden hazırlanan “Küçük Şeyler” karma sergisi açıldı. Edindiğimiz bilgilere göre, Sanko Sanat Galerisi’nde Ağıt Uğur Uludağ, Ahmet Algül, Ahmet Avcı, Ahmet Sönmezocak, Ali Karakoç, Alp Yavuz, Aslı Özen, Ayhan Çetin, Barış Özyurt, Baki Bodur, Berk Arıkan, Bilal Yazıcı, Candan Uluğ, Cengizhan Konuralp, Ceyda Güler, Ceyhun Yaman, Derya Ülker, Duygu Aydoğan, Eren Çağdaş Karasu, Erhan Lanpir, Eylül Esmer, Filiz Pelit, Gizem Gündüz, Hakan Esmer, Hüseyin Yıldırım, Mehmet Yıldırım, Mehtap Uygungöz, Merve Karateke, Merve Kurt, Metin Kalkızoğlu, Mevlüt Akar, Necati SeydiFerahoğlu, Nuray Tümer, Nurhilal Harsa, Orhan Zafer, Özden Yarımca, Özgür Eryılmaz, Pelin Özgöçen, Raşit Altun, Samed Arda Selim, Savaş Karagözlü, Selda Eren, Selin Keleş, Serdar Leblebici, Serdar Yılmaz, Sude Erdem, Tamer Derican ve Turgut Akarsu’nun eserlerinden oluşan Küçük Şeyler sergisi açıldı. Sergi açılışına katılan sanatçılardan Özgür Eryıl maz, “Küçük Şeyler” başlıklı karma sergi projesinin ilk olarak 1996-2012 yılları arasında Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde Öğretim Görevlisi olarak çalışan Hakan Esmer’in girişimleri ile başladığını söyledi. Resim yapmak kent, kent yaşamı, doğa, insan, yalnızlık, kalabalıklar gibi çeşitli temaların işlendiği sergide yağlı boya ve akrilik gibi çeşitli tekniklerin yer aldığı resimler sergilendi. Sergi açılışına katılan sanatçılardan Özgür Eryılmaz, ’Küçük Şeyler’ başlıklı karma sergi projesinin ilk olarak 1996-2012 yılları arasında Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde Öğretim Görevlisi olarak çalışan Hakan Esmer’in girişimleri ile başladığını söyledi. Esmer’in 2008’deki girişimleri ile 100 eserle başlatılan Küçük Şeyler Sergi Projesi’nin 2016’ya kadar Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde atılan adımlar sayesinde, her sergide çıtasını daha da yükselterek 5 bin dolayındaki çalış mayı koleksiyoner ve sanatseverle buluşturulduğunu kaydeden Eryılmaz, “Genç sanatçıları teşvik etmeyi ve

daha deneyimli kuşaklar ile bir araya getirerek, sanatsal etkinliklerin diri tutulmasını sağlamayı amaçlıyoruz” dedi. 48 AYRI RENK, YORUM, TAD VE BAKIŞ AÇISI Sanatın, yaşama ilişkin sonsuz sayıda çözüm sunduğunu anlatan Eryılmaz, çok renkli bir serginin sanatseverlerin beğenisine sunulduğunu ifade etti. Eryılmaz, “Sergide 48 ayrı renk, yorum, tad ve bakış açısı var. Sanat bize sonsuz seçenekler sunuyor. Sanatın dili sonsuzdur. Bizler doğanın bir parçasıyız. Bir taşın bile canı olduğunu düşünüyorum. Arkeologlar geliyor taşı inceliyor ve yorumlayabiliyorlar” diye konuştu. Resim yapmanın kendisi için “doğayı, insanı, yaşamı, evreni algılayabilme ve anlayabilme çabasını sanatsal üretime dönüştürme olanağı” olarak yorumlayan Eryılmaz, “Resim yapmak kent, kent yaşamı, doğa, insan, yalnızlık, kalabalıklar gibi konuların sanatçı duyarlılığıyla ele alınıp resimsel bir dille yorumlamaktır. Sergimizde karışık teknikler, yağlı boya ve akrilik çalışılmış resimler yer alıyor. 21’nci Küçük Şeyler sergimizi ‘Alarm ART’ sanat grubunun bir etkinliği olarak Sanko Sanat Galerisi’nde gerçekleştik. Yurt içinin yanı sıra yurt dışında da sergilerimiz yer aldı. Böyle güzel bir galeriyi sanatçılara açan SANKO ailesine sanatçılar adına çok teşekkür ediyorum" diye konuştu. Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Başkan Yardımcısı Cengiz Halil çiçek ise Küçük Şeyler sergisine ev sahipliği yapmaktan büyük memnuniyet duyduklarına vurgu yaptı. Çiçek, Sanko Sanat Galerisi’nin 2004 yılında açıldığını anımsatarak, “Bugüne kadar 190 dolayında sergiye ev sahipliği yaptık, sanatçıları ağırladık. Sergiler sayesinde ülkemizin dört bir yanındaki sanatçıların eserlerinden oluşan koleksiyon oluşturduk” ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından Sanko Park AVM Müdürü Niyazi Büyükaksu, Müdür Yardımcısı Taner Neng, Sanko Sanat Galerisi Yürütme Kurulu Üyesi Murat Köylüoğlu, Seçici Kurul Üyesi Aslı Özen ve sanatçıların da katılımıyla sergi açılışı yapıldı.


41

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mart 2016

Kardelen Sanat

Ulviye Altay Tütmez İbrahim Coşar Neylersin Gülçin Demirci Gittin ya Gittin ya Kabullenmeyi öğrendim labirentlerin ıssızlığında Salkım söğüttüm yer çekiminin gücünce eğik Dik olmayı belledim sağnaklar altında Yokluğunla Gittin ya Öyle dağıtmışsın ki giderken her yere bakışlarını Usanmadı vazgeçemedi seni toplamaktan gözlerim Avuçlarımda konuşlanır uyur kor alevi özlemin Gül dalına astım turkuaz masalları Ve vuslatsızlığın buruk sancısını Suskunluğumla

ÖYLE GEL...

Göz değmesin benim yorgun gönlüme Can biçare derde düşmüş, neylesin Söz değmesin benim kırgın gönlüme Ciğerpare derde düşmüş, neylesin Felek gülmez olmuş onun yüzüne Rüzgâr alev döker sönmüş közüne Yar inanmayınca gönlün sözüne Bu avare derde düşmüş neylesin Hasretten düşünce kedere gama Sevda bir kördüğüm ve de muamma Aşkı gizli gizli yaşıyor amma Aşikâre derde düşmüş neylesin Coşari der gönül gözü pek keskin Aşk yolunda koşuşmaktan kalp bitkin Önceleri pek de mutluydu, lakin Bilahare derde düşmüş neylesin

Farkındalık Hani bazan karanlıkta kalır da insan, Işığı arar ya !... Ve hani yalnız olduğunu zannederken, Bir dost bulur ya !... Hani suya hasret kalır da toprak, Birden yağmur yağar ya !.. Ve hani daha bunun gibi nice güzellikler, Diğer yarısını bulur ya !... İşte ben o diğer yarısıyım yaşamın, Şimdi bildin mi beni ben kimim?

İbrahim Gençsoy NASIRLI YÜREĞİM Gelen yeni yıla benim bu sözüm Dünyaya barışı getir öyle gel Olmalı yarına bakacak yüzün Bütün savaşları bitir öyle gel Tebessüm dökülsün bütün yüzlere Hasret kalmayalım gülen gözlere Sevgiyi salalım tüm Denizlere Savaş gemilerin batır öyle gel Ormanlar yeşersin yeşil büyüsün Silahları yere gömün çürüsün Analar, Babalar, çocuklar gülsün Yüreklerde sevgi yetir öyle gel Sadık oğlu dilek tutum yarına Felek yine ortak oldu kar/ıma Dağlar dayanmazken ahu zarına Hastanın ilacın yetir öyle gel

Durgun sular misali Sustu sana yüreğim Ne rüzgârın esintisi Ne de bir damla yağmur Hârelendirmiyor artık şu bahtsız gönlümü Nasılda kırılmış körpecik yüreğim İsyansız kara kışlarda uçuvermiş yaprak misali Sırdaş olmuş siyahi gecelere biçare gençliğim Heyhat! Bir yudum sevgi kırıntısı aradı durdu yıllar yılı Sevgiden yoksun fakir yüreğim Dağ taş dile gelirdi de her bir damlasında gözyaşımın Bir sen insaf etmezdin çırpınışlarıma İşte o zaman Kapanırdı gözlerim çaresiz Ebedi sessizliğe mahkûm mavi hülyalarımla Şimdi gel gör ki! Eskisi gibi sevemiyor nasırlı yüreğim artık İsyanlarda ruhumun örtüsü solgun bedenim Çaresiz bekleyişlerinde dingin, telaşsız, donuk bakışlarla Mazi kara kâbus gibi aman vermiyor bu günüme Bir yakalayabilsem diyorum ucundan da olsa güneşi Kim bilir yeniden yeşerir belki baharla sevgi filizleri

Demet Tok


42

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

Sanatın renkleriyle Kardelen Sanat Değerli Sanat dostlarım; Sanatın renkleriyle izleyicilerin dalgınlığına, yanılgısına ya da anlık donanan ruhumuza merhabayla bu ayki renkliliğimizde unutmuşluğuna ( kötü niyet, ya da ego demek istemem) sanatın yüzlerinden bir renge değinmek isterim. Benim denk gelen incitici yaklaşımlar olabiliyor. Bu için Sanatın Cinsiyeti yoktur. Sanatı ortaya koyanın da yaklaşımları besleyen duruş, girişim, oluşum ya da fiziksel ve duygusal cinsiyeti var ise de ruhen cinsiyeti hallerden uzak kalmalı, ısrarla kalanları da önce yoktur. eğitmeli, öğrenmiyorsa uzaklaştırmalıyız. '' Bir sanat eserini, ürününü, çalışmasını Sanata, sanatçıya, sanatsevere yapılacak en beğenmek yapan ustasını, sanatçısını, yani üreten büyük haksızlık bu tür yaklaşımlar ve fısıltılardır. Sanat kişiyi sevmek değildir. Ne bakan yürekler ne de ürün Görgüsü, öngörüsü ve ahlakı bunu gerektirir. Eğer ortaya koyan yürekler beğenilerde sevgi tezahürlerini Sanata Cinsiyet ayrımını yansıtırsak, cehaletin üzerine alınmamalıdır. Bilinmelidir ki SANAT AŞKIDIR karanlığına mahkum edeceğimiz aydınlık yüzümüzü bir söyleten, baktıran, yazdıran, yaptıran. SANATA BAKMA daha sanatın ışığına çevirmemiz yıllarımızı alacağı gibi SANATIMIZI, GÖRGÜMÜZÜ geliştirmek öncelikle toplumu, Sanatı ve sanatçıyı beraberinde karanlığa kendi kazancımız olacaktır. Can sıkan yaklaşımlarla sürükler. Tarihi süreçlerde birçok alanda, bu veya Sanat, Sanatçı, Sanatsever ÖRSELENMEMELİDİR. benzeri durumların Cinsiyetle vurgulanması sonucu Eminim hiçbirimizin zamanımızı boşa manevi yıkımlar ve asrın gerisine düşüşler yaşanmıştır. harcayacak/ harcatacak, boş laflarla, dedikodularla, Beğenilerin, sevgilerin, tercihlerin Kişi veya ithamlarla dolduracak lüksümüz ve ömrümüz yoktur. Kişilere değil de ortaya konan çalışmalara olduğunu Unutmamalıdır ki kişi baktığı yerde kendini görür, içinde u n u t m a d a n , ş e k l e t a k ı l m a y ı p Ö z e d o ğ r u ne varsa dışarıya o sızar. Eğer üreten kişi yolculuğumuzda İnsan olabilmek ve insan ile sanatseverler kişilik olarak da karşılıklı kalabilmek gayret, umut ve dileklerimle iyi ki takdir ve beğeni alıyorsa Sanat ile yan yana varsınız. Ve, iyi ki Sanatın ışığında sanatın yürümek, anmak, aynı yöne bakmak rengiyle ulaştığım Sanata dönük karşılıklı tercih sebebi olacaktır. yüreğinizin rengiyle rengimi çoğalttınız. Sanatçı, Sanatçı adayı ya da ortaya Saygı, sevgi ve selamlarımla Sanat koyduğu ürüne paralel ismini alan ( Aşkımızın daima gönülden sevgiyle/ Ressam, Şair, Ozan, Şarkı / Türkü renklerle/ renkliliklerle kalmasını, Yorumcusu, Müzisyen, Yazar Vb...) kişi; çoğalmasını dilerim. Ortaya koyduğu çalışmasında ( bu bir sanat eseri de olabileceği gibi vasat ya da KAPANDI PERDEN vasatın üstünde bir ürün de olabilir) maddi kazanç, beğenilme ya da anlaşılma kaygısı Gidiyorsun şimdi suskun bedende taşımamalıdır. Görsel, işitsel ya da diğer Doğarken giydiğin beyazlar içinde alanlarda ortaya konan, göz önüne Perihan Koca Yüzüğe yazmayan adın mermerde serilerek izleyicisiyle buluşturulan bu Işıklar içinde kapandı perden çalışmalar, Sanat tarihinde yerini alabilir, güncel de kalabilir, gündemden çabuk da düşebilir. Örtmüşler üstünü yüzün kapalı Burada değinmek istediğim husus ürünün akıbeti değil Dudakta tebessüm gözler aralı de ürünü ortaya koyan ile ürünün buluştuğu ( Yazılı, Ağrıların dinmiş için yaralı görsel, ya da karşılıklı iletişim) kişilerin iletişimidir. Dualar dillerde gidendi elden Bu iletişimlerde; Karşılıklı etkileşimler olabilir. Etkileşimlerden kasıt ortaya konan ürünün izleyicisiyle Taçmıydı başına konan malum taş buluştuğu andır. Ürün ile ürüne yönelen kişiler arasında Ne duvağı taktı ne koluna eş açığa çıkan duygusal ve ruhsal tepkilerin temasında Birlikte koymadan yastığına baş ortaya çıkan enerjiyi iyi okumak gerekir. Çalışma Acılar içinde kopandı bizden sahibinin ve çalışmayla temasa geçen kişi ya da kişilerin ısrarla dikkate almaları gereken husus bu Anılardan defter tutar gönüller iletişimlerin fiziki varlığa karşı olan beğeni, sevgi ya da Ruhunun giysisi kabrini bekler diğer hoşluklar olmadığıdır. İletişimden doğan bu içsel Yoluna yoldaştır artık melekler yolculuklarda ürünü ortaya koyan kişinin cinsiyeti nötr Topraklar göğsünde karardı sahnen bir sıfat kazanırken, öne çıkan ürünün kendisidir. Değerli dostlarım sizlerinde bildiğini, sizlerle yazı İnancı kalbinde nurlar saçardı dilinin sesiyle konuşmanın verdiği güzellik ve Özlemler anlatır her gün yanardı paylaşımla sözlerimi süratle ve özetle tamamlamaya Yüreği imanla avuç açardı çalışacağım. Bazen biz sanatçıların, sanatçı Yıldızlar seninle çoğaldı birden adaylarının ve yukarıda açılımını yaptığım diğer meslek Sevgiyle ararsan gelir melekler sahibi sanatın bir alanında olan dostlarımızın ve yine Perihan Koca ortaya konan çalışmalara yüreğiyle dokunan


43

KARDELEN

Mart 2016

ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Şeref Öztürk

BİZİM BEYLERİN Herkes yat limanda sarayda yaşar Sokakta açı yok bizim beylerin Haram yiyip zemzem içerek coşar Masada fıçı yok bizim beylerin Memleketin her bir yeri gülistan Kargalar sürüyle yok oldu bostan Gün yüzü görmedik ağıttan yastan Dünyadan göçü yok bizim beylerin Meydanda dolaşır yaban tavşanı Çıkara bağlamış ahlak imanı Sorsan tanımıyor dini Kur-an’ı Boynunda haçı yok bizim beylerin Düşman oldu memlekete millete Emir verdi adalete devlete Sıkışınca el uzattı cellata Alacak öçü yok bizim beylerin * İnsanlığı her kavramı bitirdi Kadına çocuğa sövdü oturdu Bunların hepsini leylek getirdi Babasız piçi yok bizim beylerin Şöyle bir bakınca haklı sanırsın Gerçeği görünce şaşar kalırsın Neriman günahı nerde ararsın Zerrece suçu yok bizim beylerin

“...Elveda diyecek kadar cesursan, hayat seni yeni bir merhaba ile ödüllendirir." Paulo Coelho

bana önce yok dediler üstüde altıda boş dediler var diyecek gibi oldum dilimi kilitlediler. baştan sona herşeyi inkâr ettiler içimdeki çocuğu çıkarıp gözlerimin önünde katlettiler duyduğum acı çığlıklara sevinç naraları dediler hayır en sadık organım kulaklarım dedim itibar etmediler. insana benzer yaratıklar sıra kurdular hayallerime örselediler incelen parmaklarımı kanatıp göğsümü delik deşik ettiler doymadılar vahşi hayvanlar gibi

Hülya Sığca Ay ateşinde gölgeler güzel Biri gelir biri gider Bağışlarken kısa bir uykuyu Ses verir içindeki denizler Yaşam düş değil Gerçek olan insan Ve sessizliği bozan Ağlaması onun Bırak Zaman emzirirken seni Oyalaya dur kendini Sonra dön Tanrıya Yalvar Yenik düştüm Aç bana yalnızlığı Benim değil Bu uzak Yanık Görüntüler....

kalbimi dişlediler ra yediler ma r yediler Ma a l beni ğış a bitirdiler B Karanlıklar dansından süzülüp Yalnızlığım suya düşsün Düşmesin diye yıldızlar, Yine göğü tutsam.. Sen değil miydin? Yıllar boyu sessizliğe hükmeden Hadi dökülsene gözlerime İstanbul Bir mavinin şaşkınıyım Bağışla Marmara

Faruk Civelek

Neriman Us

Gelişlerine alıştım da Heey buna özlemek denmez özlemek hasret çekenlerin işi, bizim yaşadığımız azar azar ölmek. Her gelmeye hazırlanışında gidişlerine takılıyorum. Kokunu duymak var ya kucaklarken saçlarının kamçı gibi yüzümü dağlaması. İşte tam orada yüreğine çakılıyorum. Gitmelerin olmasaydı bu kadar derin severmiydim sevinirmiydim gelişlerine Yoksa gidişlerine hüzün şarkıları mı haykırırdım. Hele bir gel de içimde köpek gibi uluyan yalnızlığım sussun önce. Gidişlerine beraberce ağlarız nasıl olsa...


44

Suat Derviş’in “Fosforlu Cevriye” romanından Tuncer Cücenoğlu tarafından uyarlanan oyun, eski İstanbul’un Galata semtinde yaşanan buruk bir aşk öyküsünü anlatıyor. Güzelliği ve parlak zekasıyla adeta ışıldayan Fosforlu Cevriye, yaşamını fahişe olarak sürdürmek durumundadır. Sürgünden kaçarak İstanbul’a tekrar geldiğinde, kendisini bu kez hiç alışkın olmadığı bir ilişkinin içinde bulur. Siyasi düşünceleri nedeniyle idam mahkumu olarak yargılanan bir aydın, ona insanlığını tekrar his ettirir. Fosforlu Cevriye , bu yeni aşkında artık bir cinsel obje olarak görülmemekte, , daha önce tatmadığı insani duyguları yaşamaktadır. İstanbul’un karanlık ve yalnız sokakları artık ay ışığında romantik gecelerin yaşandığı bir yere d ö n ü ş m ü ş t ü r. A n c a k , b u mutluluk kısa sürecek, dillere destan olan platonik aşk, yerini buruk bir acıya bırakacaktır. Son yıllarda en çok izlenen ve en uzun süren Tiyatrokare yapımı “Leyla’nın Evi” ile, tüm tiyatro ödüllerini alan Ayça Varlıer, 14 farklı parçadan oluşan bu müzikale sadece güzelliği ve oyunculuk yeteneğiyle değil, ustalıkla yorumladığı şarkılarıyla da damga vuruyor. Eylem Pelit’in bestelediği ve müzik direktörü olarak görev aldığı.Ayrıca vokal şef/direktorlüğü’nü Çelik Kasapoğlunun üslendiği, oyunun koreografisi Candan Baş’a ait. Serkan Üstüner’in sahneye

Mart 2016

koyduğu oyunun dekor ve kostüm tasarımını Aslı Va r l ı e r P e l i t , ı ş ı k t a s a r ı m ı n ı U l a ş Ya t k ı n gerçekleştiriyor. Oyunun dramaturjisi ise Cevdet Canver’e ait. Fatih Dönmez’in “Fosforlu’nun büyük aşkını” canlandırdığı müzikalde Pınar Yıldırım , Mert Carim, Ece Duran, Cem Güler, İstanbul sokaklarındaki farklı tipleri canlandırıyorlar. Ayça Varlıer, müzikalde “Fosforlu” rolünün yanı sıra, “Suat Derviş” olarak Fosforlu’nun öyküsünü anlatan yazarı da oynuyor. Fosforlu, 5 Mart’ta İzmir Bostanlı Suat Taşer Sahnesinde, 6-7 Mart’ta İzmir AKM Yunus Emre, 9 Mart’ta İstanbul Zorlu PSM Drama Sahnesi ve 19 Mart’ta Torium AVM’de gösterime girecek.


Mart 2016

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

45

“Ben Orhan Veli”

Usta oyuncu Kemal Kocatürk'ten bir unutulmaz portre "Ben Orhan Veli", 10 Mart'ta Caddebostan Kültür Merkezi'nde... Usta oyuncu Kemal Kocatürk’ten bir unutulmaz portre daha. “Ben Orhan Veli”; Orhan Veli Kanık’ın kısıtlı yaşamına sığdırdığı unutulmaz şiirlere, dünya görüşüne, yazılarına, öykülerine, aşklarına, dostluklarına ve çile dolu hayatına bir ağıt niteliğinde. Oyunda, Orhan Veli’nin hiç bilinmeyen yanlarını ortaya çıkarırken fikirlerinin bugünü nasıl kucakladığına şaşkınlıkla şahit olacaksınız. Yazılarını adeta bugün kaleme alınmışçasına sıcak ve hararetli bulduğunuzda, aslında onun ne kadar ileri görüşlü biri olduğunu anlayıp, geçen zamanın ülkemiz değerlerinden, kültüründen ve insanından neler çaldığına hep birlikte üzülürken, geleceğin reçetesinin de aslında nerede gizli olduğunu keşfedeceksiniz. Bu görkemli hayatın izini usta oyuncu, yönetmen Kemal Kocatürk ve Ozan Sevin’in sesinden, bedeninden, Ayça Kocatürk’ün birbirinden güzel besteleriyle Orhan Veli şiirlerini bir şölene çevirmesine, Sırrı Topraktepe’nin sahnede kurduğu yalın ve işlevsel dünyasını Aslı Atasoy’un ışığı aydınlatacak. “Bir Garip Orhan Veli” adıyla yıllarca Orhan Veli’yi oynayan ve adeta onunla özdeşleşen, unutulmaz usta oyuncu Müşfik Kenter’in anısına Orhan Veli’nin 100. doğum yılı eşlik edecek.

Uyarlayan, yöneten: Kemal Kocatürk Müzik: Ayça Kocatürk Dekor, kostüm: Sırrı Topraktepe Işık: Aslı Atasoy Oynayanlar: Kemal Kocatürk, Ozan Sevin Piyano: Ayça Kocatürk

Livaneli’nin romanından uyarlanan Zülfü Livaneli'nin bü yük ses getiren romanın dan uyarlanan Leyla'nın E vi, 12 Mart'ta Kadıköy HEM’de seyirciyle buluşu yor. Nedim Saban tarafın dan sahneye büyük başa rıyla taşınan Leyla'nın Evi oyununda, Roxy rolün deki başarısıyla adından söz ettiren, sesi ve fizi ğiyle kitleleri büyüleyen, Vasfi Rıza Zobu Ödülü, 2011 Afife Jale Ödülleri (müzikal dalında) ve Sadri Alışık Ödülü Yılın En Ba şarılı Kadın Oyuncusu se çilen Ayça Varlıer'in ardın dan, Celile Toyon, oyunda ki Leyla karakteri ve Çınar Ağacı filmindeki rolüyle K ü ç ü k ç e k m e c e Belediyesi tarafından yılın örnek annesi ve kadın o yuncusu seçildi. Bir yalının el değiştirme sinden yola çıkarak kuşak çatışmalarının anlatıldığı oyunda, Livaneli'nin eski İstanbul şarkıları ile Ayça Varlıer'in yorumladığı yeni hip hop tarzı müzikler hoş bir çelişki oluşturuyor.

“Leyla’nın Evi”


46

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Tanırım ... Benim Adım / Yeşim Demirelli Zer Bulan / Ebru Dural Yağmur gözlerinden ıslak kirpiklerinden tanırım seni Tam sevda türküleri söyleyecekken dilinin lâl oluşundan tanırım Sinene attığın yara izlerinden ateş düşer göğüs otağıma Öylesine kanar ki ciğerlerin Şiirlerinin öksürük nöbetinden tanırım Nasıl fütursuz bir alemdir yüreğin Bir yakanda zırdeli ayrılıklar Bir yakanda meleksi aşklar Yedi düvel dolansam baş edemem gibi Her yanın salkım saçak hüzün gülüşün Ve sanki hep hazır yağmaya yaşların Böylesi siyah yalnızlığındaki damlalardan tanırım seni Keman çalışından tenimde bastığın notadan tanır " Offf be bayım ! "derim, estirdiğin rüzgara Uyansana ! Ben senın düşündeki yüreğinim Sefil sessizliğinin fısıltısı kulağına Hecelerinin en çok tanışık olduğu o simâ İnkara gelme ...Hani dosttuk mısralarda Yalpanlanma zor boranlı yalnızlığında Düğüm düğüm hıçkırığınım boğazının Aşkım ben !.. Ne yutabildiğin ne tükürebildiğin İnsaf et de, gel sarıl şiirlerle baharıma Bir minik öpücük kondur dudak kenarıma Kucakla Ben, gitmeyecek olanım korkma ! Bir ben tanırım Bir ben bilirim gizli saklı kalmışlığını Âşinayım Anlamasan da Farkındasız Kemanının çaldığı son senfoni Benim adım ...

Nuh Karaaslan 1971 yılında Denizli'de dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini Denizli'de yapmasını müteakip, Ankara'da J.Asb.Okullarını ve A nadolu Üniversitesi İşletme Fakültesini bi tirdi. Okul yıllarında edebiyat ve spor (hent bol) ile ilgilendi. 1990 yılından itibaren yur dun değişik illerinde (İstanbul, Ankara, To kat, Rize, Diyarbakır, Van, Şırnak bu iller den bazılarıdır.) J.Asb. olarak çeşitli görev lerde bulundu. Keçeli Kalem Şiir Antolojisi2- ve Islık Dergisinde şiirleri yayımlandı. 2015 yılı, mart ayı içerisinde Truva-Emre Yayınevinden “Feryad-ı naz” isimli ilk şiir kitabı çıkmıştır. Truva yayınevinden bası mı yapılmış olan; “Çobanyıldızı” isimli ro manında editörlüğünü üstlenmiştir. Halen, aynı yayınevinde editörlük yapmaktadır. “Feryad-ı naz” ve “Âcizane şair” mah laslarını kullanmaktadır. Edebiyat ve şiir yazma aşkı çocukluk yılları na kadar gitmektedir. Yazar, Isparta ilinde yaşamakta olup, evli ve iki çocuk babası dır.

Solduran kim ki neş'eyi bu hane-i canda? Onca dilhun eden kana kesti mercanda Yek diğerinden mahir hepsi sözde mizanda Sökmekte acımadan, kın gibi kalpten mecali Zırhına büründüren şol mağlup devayı Kıskandırıp afet-i devran Aslı'yı Leyla'yı Işıldatıp serper semaya o sim muhtevayı Yıldızlar da mı yoksa küskün ezelden Çağır artık gönlünün küheylanını ey ece Bir bir silsin dertlerini hepten, misal-i gece Nicedir daralan ruhuna görünür ol bilmece Adı aşktır uzak sandığın ufukta parlayanın.

Sanırlar… / Sabri Ceyhan Sözler kalıcı sanırlar, Yemin ederler hatta, Bilmezler ki, İlk giden kendileri olacaktır… Gelirler ve giderler, Silerler hatta, Bilmezler ki, Hiç hatırlanmazlar… Doğarlar ve ölürler, Yaşantıları boştur hatta, Bilmezler ki, Unutulmuşlar arasındadırlar… Ömür bitmez sanırlar, Hoyratça yaşarlar hatta, Bilmezler ki, Ölümü yüzdeki çizgiler yazar…

Feryad-ı Naz AŞKSIZ Sen orada kal; Kara mıknatısın tüm gücünü; Kanayan yüreğimden almışsa da Kızıl civa ağırlığındaki son sözlere, Kabil'in Babil'e olan kıskançlığı, Adem ile Hava'nın yasak elması d-illendi. Sen orada kal; Tüm guguman kuşları, hile yapmak yerine; Yokluğundan beslenir oldu . Masal kahramanlarınca hazin telaşlara manalar verildi. Açmaz olsa da tüm solmaz çiçekler; Varsıl tüm böceklere çalgı çengi , Eşsiz eğlenceler vaat edildi... Sen orada kal; Son kral akrepti, tarihte elenmişse de Zehirli kollarına aşkı aldığından beri; Aşıkların etrafını, yalnız voltalarına seyirci; Dalkavuk yarasalar sardı, ecelleri yerine... Perisiz tüm masallarda rüyalar Azrail'e sırdaş azledildi.

Mart 2016


47

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

Ülkü Ülker’i kaybettik Sinemanın emektar oyuncularından Ülkü Ülker hayatını kaybetti. 400'e yakın sinema filmi ve dizilerde rol alan sanatçı, Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yatıyordu. Aniden kandaki değerleri düştüğü için yoğun bakıma kaldırılan ünlü sanatçı Ülkü Ülker 66 yaşında hayata gözlerini kapattı. Ülkü Ülker kimdir? İlkokul öğretmenliğinden ses mecmuası yarışmasında finalist seçilerek(1971), sinemaya “Genç Kızlar Pansiyonu” filmiyle girdi. 1973’de Atıf Yılmaz’ın “Utanç” adlı filmi ile altın koza ödülünü kazandı. Sinemayla birlikte Ergüder Yoldaş ve Reyman Eray’dan şan dersleri alarak, şarkıcılığı 10 yıl kadar sürdürdü. 300’ü aşkın sinema, 70’e yakın televizyon dizisinde rol aldı. Ülker’in rol aldığı filmler arasında Çark, Alın Yazısı, Beyaz Kurt, Kadersizler, Utanç, Kuma, Uygunsuzlar, Kadınlar Hayır Derse, Bir Yudum Sevgi, Fahriye Abla, Üç Halka 25, Güneş Doğarken, Bekçi, Anayurt Oteli, Sis, Güneş Yine Doğacak, Karılar Koğuşu, Benim Sinemalarım, Düğün, Umut Hep Vardı, Ağır Roman gibi filmler var.

Bedia Akarsu vefat etti

Bu sarayın başı göklerdeydi bir zaman; Padişahlar girer çıkardı kapısından. Şimdi duvarında bir kumru: Guguk, diyor. Guguk, guguk, o şanlı günlerin ardından.

ayyam Ömer H

Ibradılılar’a Hababam sürprizi! Yöresel dernek gecesinde “Hababam Sınıfı Sürprizi” yaşandı. İbradı Kalkındırma ve Güzelleştirme Derneği'nin her yıl geleneksel olarak düzenlediği İbradı Gecesi’nin sunuculuğunu yapan, dergimizin yayın kurulu üyesi ve köşe yazarı Neslihan Yazıcılar, konuklara bir sürpriz yaparak Hababam Sınıfı oyuncularını ve aktör Engin Çağlar’ı İbradılılar’la buluşturdu. İstanbul Bahçelievler'deki bir restoranda yapılan geceye, CHP Antalya Milletvekili Niyazi Nefi Kara, İbradı Belediye Başkanı Serkan Küçükkuru ve çok sayıda İbradılı katıldı. Yeşilçam'ın ünlü aktörlerinden Engin Çağlar ile Hababam Sınıfı filmi oyuncuları Tunca Akça ve Teoman Ayık da geceye renk kattı. Programda, Sami Demircioğlu ve ekibi sahne alarak çeşitli enstrümanlar eşliğinde İbradı türkülerini seslendirdi. Grup Özlem Türküleri'nin solisti Özlem Özgür de konser verdi.

BELGESELİ GÖSTERİMDE

Türk bilim dünyası asırlık bir çınarını daha kaybetti... Türkiye'de felsefenin kurulup gelişmesinde büyük katkıları olan Prof. Dr. Bedia Akarsu, 95 yaşında yaşamını yitirdi. Türkçe'nin bir felsefe dili o larak yetkinleşmesine büyük katkıları olan Prof. Dr. Bedia Akarsu, 1921 yılında İstan bul'da doğdu.Yüksek öğre nimini İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde ta mamlayan Akarsu, aynı bölümde Ernst von Aster'in yönetiminde başladığı doktora çalışmasını, dilkültür ilişkisini ele alan bir tezle tamamladı. Almanya'da Heidelberg Üniversitesi'nde doçentlik tezini tamamlayan Akarsu, aynı üniversitede felsefe bölümü başkanlığına kadar yükseldi. 1963 yılından itibaren 20 yıl boyunca Türk Dil Kurumu (TDK) Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yapan Akarsu, bu görevi sırasında Macit Gökberk'le birlikte felsefi terimlerinin Türkçeleştirilmesi için öncü çalışmalar gerçekleştirdi. Hocaların Hocası; Kişi Kavramı ve İnsan Olma Sorunu, Felsefe Terimleri Sözlüğü, Atatürk Devrimi ve Temelleri, Değişen Dünya Değişen Değerler, Ahlak Felsefesi, Çağdaş Felsefe- Kant'tan Günümüze Felsefe gibi kitaplara imza attı.

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU’NUN AYLIK E-DERGİSİDİR YIL: 1 SAYI: 4

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Yusuf Ziya Leblebici YAYIN KURULU Turan Karatepe-Fidan Karakaş Esila Suna - Osman Coşkun Murat Karagöz-Neslihan Yazıcılar İLETİŞİM yusufziyaleblebici@gmail.com https://www.facebook.com/groups/31746001219/

TEMSİLCİLERİMİZ Ankara Çorum İzmir Batman Denizli Konya Bartın Lüleburgaz Samsun

Demet Akyürek Gamze Höcü Songül Aksankur Hülya Çölgeçen Aysel Menteş Fatih Bilici Celalettin Özdede Necla Çetinkaya Sinan Ceylan

Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun ücretsiz aylık dergisidir. Tamamen sanat ve sanat haberlerini içerir, bu amaçla da ücretsizdir. Dergimizde yayınlanan yazılardan yazarların kendileri sorumludur. Siyasi, dini ve mezhepsel bir bağı yoktur. Tamamen bağımsızdır...


48

KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mart 2016

Mart’ta kaybettiklerimiz 2 Mart 1994 Türkiye'nin ilk ve en çok film çeken kadın yönetmeni Bilge Olgaç 3 Mart 2009 Şair Yusuf Hayaloğlu 2013 Müslüm Gürses 1995 Şair,Ressam ve yazar Mustafa Irgat 2014 Yeşilçam'ın usta oyuncusu, Devlet sanatçısı Altay Günbay 4 Mart 1994 Ressam ve mimar Cihat 1995 Şair ve ressam Mustafa Irgat 5 Mart 1987 Sinema ve tiyatro sanatçısı Gülistan Güzey 6 Mart 1920 Çağdaş Türk edebiyatının öncülerinden öykücü Ömer Seyfettin 1935 Tiyatro yazarı İbnürrefik Ahmet Nuri Sekizinci 1988 Klasik Türk müziği sanatçısı Mediha Demirkıran 1989 Şarkı sözü yazarı ve sunucu Fecri Ebcioğlu. 1995 Karikatürist Nehar Tüblek. 2008 Besteci, yönetmen, Nedim Otyam 2005 Ressam Nüzhet İslimyeli 7 Mart 1990 Hürriyet gazetesi yönetim kurulu üyesi ve yazarı Çetin Emeç 8 Mart 1944 Hüseyin Rahmi Gürpınar 10 Mart 1989 Baterist Salim Ağırbaş. 1993 Gazeteci yazar Emil Galip Sandalcı 1999 Şair Salah Birsel 2008 Yönetmen, tiyatro, sinema ve dizi sanatçısı Kenan Pars 2013 Usta tiyatrocu Metin Serezli 11 Mart 1967 Şair, yazar, mizahçı Yusuf Ziya

Ortaç 1969 Bestekar Sadi Işılay. 2010 Türk mizahının önemli isimlerinden karikatürist Turhan Selçuk. 2014 Berkin Elvan 12 Mart 1935 Türk tarihçi Yusuf Akçura 1998 Aktör Ali Sururi 2013 Sinema ve tiyatro oyuncusu Dinçer 2015 Türk popunun efsane ismi Erol Büyükburç 14 Mart 2014 Caz ustası, trompetçi İlhan Feyman 15 Mart 1989 Besteci Saadettin Öktenay. 18 Mart 1981 Türk sinema ve tiyatrosunun ünlü ismi Cahide Sonku 1995 Sinema Sanatçısı Sadri Alışık. 20 Mart 1984 Kerime Nadir 21 Mart 1973 Halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu. 25 Mart 1976 Yazar Şevket Süreyya 26 Mart 1995 Belgin Doruk 27 Mart 1944 Türk roman ve hikayeciliğinin kurucularından Halit Ziya Uşaklıgil 1987 Ressam Mahmut Cüda 28 Mart 1992 Tiyatro sanatçısı Ayberk Çölok 2011 İstanbul Devlet Tiyatrosu sanatçısı ve oyun yazarı Cüneyt Çalışkur 30 Mart 1957 Ressam ve şair Arif 2009 Tiyatrocu Hepşen Akar 2015 Oyuncu Ayla Arslancan

Safiye Ayla


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.