Orkestra Ekonomi Dergisi - Sayı 15

Page 1




2

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

3


KÜNYE

İ C İ N D VERİLERİNE GÖRE

Birtoon Reklam Danışmanlık Org. İnşaat Taah. Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi Burak YILDIZ Genel Yayın Yönetmeni (Sorumlu Müdür) Mehmet Salih ÇOLAK Yayın Kurulu ve Grafik Tasarım Ajans Orkestra Dergi İrtibat Ajans Orkestra +90 442 319 16 00 Muratpaşa Mah. Haşılefendi Cad. Karadayı İş Merkezi Kat:2 No:4 Yakutiye/ERZURUM Akasya Acıbadem Sitesi Kent Etabı Bina No: 25 / A A1 Kule Kat: 22 No: 110 Üsküdar/ İSTANBUL Dergi Baskı Dumat Ofset +90 312 278 82 00 Bahçekapı Mah. 2377 Sokak No:6 Şaşmaz - Etimesgut/ANKARA

4

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

MYK faaliyetleri, hedefleri, ekonomi ve nitelikli iş gücü ADEM CEYLAN Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanı

KATI YAKIT İSTATİSTİKLERİ

BMS BELGELENDİRME ORTAKLAR KURULU ÜYESİ KONUT SATIŞ

SALİH YEŞİLKENT İSTATİSTİKLERİ

GEZELİM GÖRELİM

GAZİANTEP ZEUGMA MOZAİK MÜZESİ

2 2 5 6 6 2 6 8 2


E K İ L E R TRAFİĞE KAYITLI ARAÇ SAYISI İSTANBUL

130 ÜLKEYE BEDEL

22 MİLYONA YAKLAŞTI

SÜRÜCÜSÜZ ARABALAR NE GİBİ AHLAKİ KARARLAR VERMEK ZORUNDA DÜNYANIN EN DEĞERLİ

MARKALARI DÜNYADA EN ÇOK ZİYARET EDİLEN 10 ÜLKE

TÜRKİYE’nin ENERJİ İTHALATI TÜM DÜNYA’YI SARAN SANAL PARA BİRİMİ

%36 ARTTI

CERN’DE Kİ DENEYLER VE

HIGGS BOZONU

1 1 1 1 7 7 7 9 0 1 1 3 0 2 8 2 8 1 6 6 Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

5


ADEM CEYLAN

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanı

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanı Sayın Adem Ceylan’la MYK faaliyetleri, hedefleri, ekonomi, nitelikli iş gücü üzerine söyleşi 6

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Mesleki Yeterlilik Kurumu ne zaman ve hangi ihtiyaca binaen kuruldu anlatır mısınız?

U

luslararası arenada güçlü bir ülke olmanın en önemli unsurlarından bir istikrarlı gelişme gösteren güçlü bir ekonomiye sahip olmaktır. Ekonomide başarı ise nitelikli insan kaynağıyla sağlanmaktadır. Nitelikli insan kaynağının yetişmesinde ilgili kurum ve kuruluşların birbiriyle uyumlu meslek eğitim ve istihdam politikalarını uygulamaları, eğitimin iş piyasasının ihtiyaçları doğrultusunda verilmesi ve eğitim ile istihdam arasındaki ilişkinin güçlendirilmesi önem arz etmektedir. Ülkemizde nitelikli insan kaynağının oluşmasında önemli görevler üstlenen Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK), 2006 yılında 5544 sayılı Kanun ile ulusal yeterlilik sistemini oluşturmak ve işletmek üzere kurulmuştur. Bu amaç doğrultusunda MYK; nitelikli insan kaynağının yetişmesinde eğitime girdi sağlayan ulusal meslek standartlarının (UMS) ve ulusal yeterliliklerin (UY) hazırlanması ile bu meslek standartları ve yeterlilikleri temel alan, kalite güvencesi sağlanmış ölçme, değerlendirme ve belgelendirme sisteminin kurulması ve işletilmesi ile Türkiye Yeterlilikler Çerçevesinin geliştirilmesine yönelik görevleri yerine getirmektedir.

MYK tarafından yürütülen faaliyetlerle meslekleri icra eden kişilerin niteliklerinin doğru tanımlanması, bu niteliklere sahip kişilerin istihdam edilmesi ile iş süreçlerinin etkin ve etkili şekilde yürütülerek israfın önüne geçilmesi ve bu sayede iş gücü verimliliğinin artarak ülke ekonomisine önemli katkılar sunulması hedeflenmektedir.

Ulusal yeterlilikler hangi kriterlere göre belirlendi? Ulusal yeterlilik ulusal meslek standardı veya uluslararası standartlar temel alınarak hazırlanan, Mesleki Yeterlilik Kurumu Yönetim Kurulu tarafından onaylanan, belgelendirme ve eğitim akreditasyonu süreçlerinde kullanılan belgedir. Ulusal yeterlilikler, ihtiyaca bağlı olarak sektörü temsil kabiliyeti bulunan kurum/kuruluşlar tarafından hazırlanır. Ulusal yeterlilikler bir bireyin sahip olması gereken bilgi, beceri ve yetkinliklerin ölçme ve değerlendirilmesine ilişkin ölçütleri belirlemektedir. Ulusal yeterlilik formatı yurt dışı örnekleri incelenerek ülkemiz gereklilikleri doğrultusunda oluşturulmuştur. Gelişen teknoloji ve iş piyasasının yenilenen teknolojiye bağlı olarak değişime uğraması göz önünde bulundurularak ulusal yeterlilikler en geç 5 yılda bir güncellenmektedir. Aynı zamanda sahada gerçekleştirilen ölçme ve değerlendirme faaliyetleri

sonucu Kurumumuza yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşlarınca yapılan geri dönüşler doğrultusunda da ulusal yeterlilikler gözden geçirilmektedir.

Hangi ulusal yeterliliklerde belge zorunluluğu bulunmaktadır? MYK 14 sektörde toplam 208 alanda yetkilendirdiği 89 belgelendirme kuruluşu aracılığıyla belgelendirme faaliyetlerini sürdürmektedir. Bilindiği üzere, ülkemizde özellikle 2014 yılında yaşanan üzücü iş kazaları sonrasında 6645 sayılı Kanun ile “Tehlikeli ve çok tehlikeli işlerden olup MYK tarafından standardı yayımlanan ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak tebliğlerde belirtilen mesleklerde, tebliğlerin yayım tarihinden itibaren on iki ay sonra 5544 sayılı MYK Kanunu’nda düzenlenen esaslara göre MYK Mesleki Yeterlilik Belgesine sahip olmayan kişiler çalıştırılamaz” hükmü getirilmiştir. Bu kapsamda MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi zorunluluğu ile iş kazalarının en aza indirilmesi amaçlanmış, ayrıca ülkemizin ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücünün oluşturulup belgelendirilmesi noktasında ciddi bir adım atılmıştır. Yayımlanan tebliğler kapsamında, 48 meslekte MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi zorunluluğu başlamıştır. Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

7


KİMDİR? 1963 Yılında Ankara’nın Çamlıdere ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini memleketi Çamlıdere’de lise eğitimini Ankara’da tamamladı. Anadolu Üniversitesi Afyon Mali Bilimler Fakültesi Maliye bölümünü bitirdikten sonra sırasıyla; 1986-1990 Karayolları Genel Müdürlüğü (Bütçe Uzmanı) 1990-2005 İçişleri Bakanlığı ( Mahali İdareler Başkontrölörü ) 2003-2004 TBMM Araştırma Komisyonları 2006-2008 Ankara İl Özel İdaresi Genel Sekreter Yardımcılığı 2008-2014 Ankara İl Özel İdaresi Genel Sekreteri 2014-2015 Türkiye Belediyeler Birliği Genel Sekreter Yardımcılığı 2015-2016 İçişleri Bakanlığı ( Mahali İdareler Başkontrölörü ) görevlerinde bulundu. Yapmış olduğu bu görevlerin yanında ; 2010-2014 Çubuk Hayvancılık ve Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanlığı 2012-2014 Ankara Uluslararası Fuarcılık ve Kongre İşletmesi A.Ş Yönetim Kurulu Üyeliği 2008-2014 Sağlık Su İşletmesi A.Ş Yönetim Kurulu Üyeliği 2010-2014 Ankara Kalkınma Ajansı Kalkınma Kurulu Üyeliği 2011-2016 Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Vakfı Mütevelli Heyeti Üyeliği (halen devam ediyor) 2010-2016 Türkiye Hentbol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyeliği ve Başkan Vekilliği (halen devam ediyor) görevlerinde bulundu. Makale ve Yayınlar; Yerel yönetimlerin seçilmiş ve atanmış personelinin hizmet içi eğitimine yönelik; İçişleri Bakanlığı, Todaie, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları, birlik ve derneklerce düzenlenen eğitim seminerlerinde, il özel idareleri ve belediyelerin; görev yetki ve sorumlulukları, ihale mevzuatı, imar ve kamulaştırma konularında konuşmacı olarak görevlendirildi. İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğünce 1999 yılında yayımlanan “Belediye Başkanları El Kitabı”nda “Belediyeler Açısından İmar ve Kamulaştırma İşleri” konulu ders notları yayımlandı. “Yerel Yönetim ve Denetim Dergisinde” ihale mevzuatı ve yapım işleri ile ilgili makaleleri yayımlandı. Fransa, Avusturya, Belçika ve Hollanda’da yerel yönetimlerin yapısı ve işleyişi, İspanya’da tarihi ve kültürel varlıkların restorasyonu ve turizm konularında inceleme ve araştırmalarda bulundu. 2010 ve 2011 yıllarında Eğitim ve Yönetimde Politika Analizleri ve Stratejik Araştırmalar Derneği tarafından 2 kez Türkiyenin en iyi Stratejik yönetim ve uygulama yapan il özel idaresi yöneticisi ödülü 2011, 2013 ve 2014 yıllarında Türk Time Dergisi tarafından 3 kez yılın hizmet adamı ödülü 2013 Yılında Buhara Dergisi tarafından Yılın En Başarılı Bürokrat ödülü almıştır. 2014 Yılında Ankara Yenimahalle Belediye Başkan Adayı ve 2015 yılı genel seçimlerinde Ankara 2.bölge Milletvekili Adayı oldu. Evli ve iki çoçuk babasıdır.

8

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

MYK tarafından yürütülen faaliyetlerle meslekleri icra eden kişilerin niteliklerinin doğru tanımlanması, bu niteliklere sahip kişilerin istihdam edilmesi ile iş süreçlerinin etkin ve etkili şekilde yürütülerek israfın önüne geçilmesi ve bu sayede iş gücü verimliliğinin artarak ülke ekonomisine önemli katkılar sunulması hedeflenmektedir.

Adem CEYLAN

Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanı


Tabi burada sadece zorunluluk değil işin teşvikleri de tanımlanmıştır. Kanun çalışmasında ceberut bir anlayıştan ziyade işin ödülü tanımlanarak çalışan ve işverenlerimiz MYK Mesleki Yeterlilik Belgesine yönlendirilmiştir. Bu kapsamda İşsizlik Sigortası fonu kapsamında teşviklerden faydalanan 148.666 kişiye toplam 100.356.117,60-TL ödeme yapılarak sınav ve belge ücretleri karşılanmıştır. Ayrıca 19.382 kişinin sınav ücretleri AB/Hibe fonlarından karşılanarak 10.996.646,24-TL ödeme yapılmıştır. *MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi zorunluluğu getirilmesi planlanan yeni ulusal yeterlilikler var mı? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 25/05/2015 tarihinde yayımlamış olduğu ilk tebliğ ile 40 meslekte, 24/03/2016 tarihinde yayımlamış olduğu ikinci tebliğ ile 8 meslekte olmak üzere toplam 48 meslekte belge zorunluluğu başlatılmıştır. Bakanlık Tebliğinde yayımlanan 48 meslekte başlamıştır. Kurumumuzca yürütülen çalışmalarda 33 meslek daha zorunluluk kapsamına alınmak üzere belirlenmiş ve Bakanlığımıza iletilmiştir. Bakanlığımızca çıkarılacak tebliğ ile söz konusu 33 mesleğin de zorunluluk kapsamına alınması beklenmektedir. İlk aşamada Bakanlar Kurulu’nun belirlediği ücret tarifesi listesinde 115 meslek yer almakta iken 15.08.2017 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile 46 meslek daha isteye eklenerek meslek sayısı161’e çıkarılmıştır. Önümüzdeki dönemlerde belge zorunluluğa kapsamına giren meslek sayısını arttırma çalışmaları devam edecektir.

Yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşları nasıl belirleniyor, Türkiye’ de kaç kuruluş yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşu olarak yetkilendirilmiştir? Ulusal yeterlilik sisteminin diğer bileşeni olan sınav ve belgelendirme süreci belirlenen ulusal yeterliliklerde akredite olmuş ve MYK tarafından yetkilendirilmiş kurum kuruluşlarca yürütülmektedir. Kurumumuz tarafından yetkilendirilmiş sınav ve belgelendirme kuruluşları; Türkiye Yeterlilik Çerçevesinde tanımlı ulusal yeterliliklere göre sınav ve belgelendirme faaliyetlerini yürüten, TÜRKAK ya da Avrupa Akreditasyon Birliği bünyesinde çok taraflı tanıma anlaşması imzalamış başka akreditasyon kurumlarınca ilgili yeterliliklerde TS EN ISO/IEC 17024 standardına göre akredite edilmiş, MYK tarafından yapılan inceleme, denetim ve değerlendirme sonucunda gerekli şartları sağladığı tespit edilen personel belgelendirme kuruluşlarıdır.

Belgelendirme için gerekli tüm işlemler ilgili yetkilendirilmiş kuruluş tarafından yürütülmektedir. MYK tarafından yetkilendirilmiş kurumun yapacağı sınav ve değerlendirme öncesinde bireylerin herhangi bir eğitime tabi tutulmaları zorunlu değildir, başvuru şartlarını karşılayan adaylar sınavlara dâhil olmakta başarılı olanlara durumlarına uygun MYK Belgeleri verilmektedir. 19.09.2017 tarihi itibariyle 89 yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşu bulunmaktadır. Bugüne kadar Yetkilendirilmiş Belgelendirme Kuruluşlarımız tarafından 215.142’si tehlikeli ve çok tehlikeli mesleklerde olmak üzere toplam 235.000 kişiye MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi düzenlenmiştir. Ayrıca 140 kuruluşun akreditasyon ve yetkilendirme işlemleri halen devam etmektedir. Ancak mevcut kuruluşlarımızın yıllık sınav ve belgelendirme kapasitelerinin 1.750.000 kişiye ulaştığı düşünüldüğünde ülkemizin nitelikli insan kaynağının tespit edilip belgelendirilmesinde yeterli kapasiteye ulaştığımızı söyleyebilirim.

MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi sadece yurt içini mi kapsıyor?

Uluslararası kıyaslanabilirliği ve değeri olan yeterlilik belgeleri düzenleyebilmek için öncelikle sistemin her bileşeninde kalite güvencesinin üst düzeyde tutulması gerekmektedir. Türkiye Yeterlilik Çerçevesinin geliştirilmesi ile sadece MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi değil Türkiye’de verilen ve kalite güvencesi sağlanmış tüm belgelerin uluslararası kıyaslanabilirliği için önemli bir adım atılmıştır. Eşdeğerimiz olan uluslararası kuruluşlar ve yabancı meslektaşlarımızla yürüttüğümüz işbirliği ile MYK’yı ve Türkiye’yi elimizden geldiğince anlatmaya ve en iyi şekilde temsil etmeye gayret ediyoruz. Tanınırlık için önemli bir faktör olan belgelerin prestijini sağlamak için gerekli tanıtım çalışmalarını yürütüyoruz. İslam İşbirliği teşkilatı ile işbirliği içinde ulusal yeterlilik sistemi modeli İslam dünyası ile paylaşılmaktadır. MYK Belgelerinin açıklayıcısı konumunda olan Europass Sertifika ekleri ile belgelerin Avrupa’da anlaşılması ve kıyaslanabilmesi kolaylaştırılmaktadır. Belgeler üzerinde yer alan kare barkod, hologram ve online doğrulama gibi çeşitli güvenlik önlemleri ile özel kağıda baskı yapılarak güvenlik üst düzeyde tutulmaktadır. Talep halinde MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi AB tarafından kabul edilen tüm dillerde düzenlenebilmektedir. Bu tedbirler ve çalışmaların da katkısı ile MYK Mesleki Yeterlilik Belgesinin günden güne prestijinin artması ve uluslararası arenada tanınan ve aranan belgeler olması hedeflenmektedir.

Yetkilendirilmiş Belgelendirme Kuruluşları kim tarafından nasıl bir denetime tabi tutuluyor? YBK’ların faaliyetlerini TS EN ISO/IEC 17024 standardına ve MYK mevzuatına uygun şekilde yürütmelerinin temini için söz konusu kuruluşlar yılda birer kez TÜRKAK ve MYK tarafından programlı gözetim denetimlerine tabi tutulmaktadır. Ayrıca MYK Web Portalı üzerinden yapılan sınav bildirimleri doğrultusunda MYK tarafından habersiz/programsız denetimler gerçekleştirilerek sınavların güvenirliği ve şeffaflığının kalite güvencesi kapsamında doğrulanması yapılmaktadır.

Mesleğini belgelendirmek isteyen adaylar nasıl bir sınavdan geçiyor, süreçlerinizi anlatır mısınız?

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

9


Adaylar belge sahibi olmak istedikleri ulusal yeterliliklerde yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşlarına başvurur. Başvurusu uygun bulunan adaylar sınavlara kabul edilir. Bireyin öğrenme kazanımları (bilgi, beceri ve yetkinlik) ulusal yeterlilikte tanımlanmış kriterlere göre YBK tarafından ölçülür ve değerlendirilir. Adayların MYK Mesleki Yeterlilik Belgesine sahip olması için ilgili ulusal yeterliliğin teorik/mülakat ve performans sınavlarından başarılı olması gerekmektedir. Bu sınavlarda adayların meslek bilgileri, mesleği icra edebilme yetenekleri ve özellikle de mesleği icra ederken alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği tedbirleri hususlarında ölçme ve değerlendirmede bulunulur. Adayın belgelendirme kararı, yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşunun ilgili organı tarafından verilir. YBK, adayın sınav sonuçları MYK’ya bildirir ve belge almaya hak kazanan aday için MYK tarafından MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi düzenlenir.

Adayların girdiği sınavların ücretleri neye göre belirleniyor ve devlet desteği bulunuyor mu?

10

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

15/10/2015 tarihli ve 29503 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Mesleki Yeterlilik Kurumu Sınav, Ölçme, Değerlendirme ve Belgelendirme Yönetmeliği’nin 37.maddesinde belirttiği üzere yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşları sınav ücretlerini yıllık maliyet analizleri doğrultusunda günün ekonomik ve sosyal koşulları göz önünde tutarak belirlemektedirler. Aşırı yüksek ya da aşırı düşük bir fiyatlandırma durumunda ise Kurum kuruluşlardan açıklama istemekte olup Kurum internet sitesinde yayımlanmamış hiçbir ücret tarifesini kuruluşlar uygulayamamaktadır. MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi zorunluluğu getirilmiş mesleklerde belge masrafı ile sınav ücretinin İşsizlik Sigortası Fonundan karşılanmaktadır. Fondan karşılanacak sınav ücreti, brüt asgari ücretin yarısını geçmemek üzere meslekler itibarıyla Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararıyla belirlenmektedir. Fondan karşılanan bu desteklerden kişiler bir kez yararlanabilmektedir. Aynı zamanda MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi almak isteyen kişilere Avrupa Birliği hibe fonlarından da destek sağlanmaktadır.

Mesleğinde yeterlilik almış olmayan kişiler ve kurumlara ne gibi cezai yaptırımlar uygulanacak? 6645 sayılı Kanun’un 74.maddesinde belirtildiği üzere MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi zorunluluğuna ilişkin teftişler iş müfettişlerince yapılmaktadır. Belgesiz kişileri çalıştıran işveren veya işveren vekillerine Çalışma ve İş Kurumu il müdürü tarafından her bir çalışan için 500 Türk Lirası idari para cezası uygulanmaktadır. Bu cezaların Kanuna göre tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenmesi gerekecektir. İşverenlerin belirtilen cezai müeyyidelerle karşılaşmamak adına çalışanlarının MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi sahibi olmalarını sağlamaları gerekmektedir.


Bu uygulama ile ülke ekonomisine nasıl bir katkı bekliyorsunuz? MYK Mesleki Yeterlilik Belgeleri, MYK tarafından yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşlarınca, yetki kapsamlarında yer alan ulusal yeterlilik(ler) de tanımlanmış esaslara göre yürütülen ölçme ve değerlendirme faaliyetleri sonucunda başarılı olan bireyler için düzenlenen ve bireyin söz konusu ulusal yeterlilikte belirtilen öğrenme kazanımlarına (bilgi, beceri ve yetkinlik) sahip olduğunu gösteren belgelerdir. Kalite güvencesi sağlanmış ve uluslararası personel belgelendirme standardına göre akredite edilmiş bir sistem aracılığıyla, tarafsız, tutarlı, âdil ve güvenilir şekilde yapılan ölçme ve değerlendirmeler sonucunda başarılı olan bireylere; MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi düzenlenir. İş piyasasının ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücü ihtiyacının karşılanabilmesi için eğitim ve istihdam arasındaki arz talep dengesinin kurulması bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. MYK tarafından yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşlarınca UY’lere göre yapılan sınavlar sonucu MYK mesleki yeterlilik belgesi alarak istihdam edilen kişiler icra ettiği mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri ve yetkinliklere sahip olarak görevlerini yerine getirmektedir. Ülkemiz gibi emek yoğun sektörlerin hâkim olduğu ülkelerde iş gücü maliyetlerinin azaltılması işgücü verimliliğinin arttırılması yoluyla elde edilmektedir. Mesleğin gereklilikleri doğrultusunda iş süreçlerinin yürütülmesi hem işçi hem de işveren açısından zaman ve maliyet kayıplarının azalmasına ve bu sayede verimliliğin artarak yüksek katma değerli ürün ve hizmetlerin üretilmesine imkân sağlamaktadır. Yine MYK belgelerinin yaygınlaşmasıyla sağlanacak nitelikli işgücü istihdamı ile iş sağlığı ve güvenliği açısından ciddi iyileşmeler gerçekleşmekte ve işsizliğin azalmasına katkı sağlanmaktadır.

MYK ile nitelikli iş gücüne sahip olması planlanan ülkemiz ve dünya ülkelerini mukayese ederseniz, ne durumda olduğumuzu anlatır mısınız? Kurumumuz Avrupa Birliği uyum süreçleri doğrultusunda kurulmuş bir kurumdur. Hem kuruluş aşamasında hem de sonrasında diğer ülkelerdeki uygulama örnekleri incelenmiş, farklı ülkelere ziyaretler gerçekleştirilerek uzmanlarla görüşmeler

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

11


yapılmış ve mevcut sistemin kurulması sürecinde de yabancı uzmanlardan destek alınmıştır. Ancak geliştirdiğimiz sistem özellikle Avrupa ülkeleri ile uyumlu ancak ülkemiz gerçekleriyle ve iş piyasasıyla örtüşen bir sistemdir.

uyumlu bir yapı olmakla beraber elbette almamız gereken uzun bir yol da var. Yüzümüzü doğuya döndüğümüzde ise mesleki yeterlilikler konusunda Türkiye önderlik eden bir ülke konumundadır. Son dönemde İslam İşbirliği Teşkilatı ile yürüttüğümüz çalışmalar doğrultusunda İslam ülkelerine örnek bir model olarak gösterilmekteyiz. Azerbaycan, Somali, Güney Afrika, Kazakistan gibi ülkeler ile yaptığımız işbirliği görüşmelerinde de bir model olarak mesleki yeterlilik sistemi sunulmaktadır.

Erzurum’ da yetkilendirilmiş kuruluşunuz var mı? Kurumumuz tarafından Erzurum’da ilk yetkilendirilen kuruluş 19.09.2017 tarihli 2017/72 sayılı yönetim kurulu kararıyla BMS Belgelendirme olmuştur. Bunun dışında Erzurum ve Doğu Anadolu bölgesinin tamamında yetkilendirme aşamasında olan birçok kuruluşumuz bulunmakta ve belgelendirme ağı önümüzdeki dönemlerde genişleyerek bölgenin tamamında aktif bir şekilde Yetkilendirilmiş Belgelendirme Kuruluşlarımız aracılığıyla belgelendirme faaliyetlerimiz yürütülmeye devam edecektir. Mesleki Yeterlilik Belgesinin farkındalığının arttırılması amacıyla Doğu Anadolu bölgesinde tanıtım faaliyetlerimiz hızla artmaktadır.

Dergimiz aracılığı ile Yetkilendirilmiş Belgelendirme kuruluşu olacak aday kuruluşlara önerilerinizi alabilir miyiz?

Bizim kültürümüzde yer alan ahilik kavramı ve Avrupa ülkelerinden elde ettiğimiz mesleki yeterlilik deneyimini bir araya getiren modern dünyaya uyarlanmış bir sistem oluşturmaya özen gösterdik. Bugün oluşturduğumuz yapı Avrupa ülkeleri ile ortak kavramları olan ve bu ülkelerdeki uygulamalara

12

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

Mesleki Yeterlilik Kurumu olarak çok geniş bir aile olduğumuzu her zaman dile getiriyoruz. Her ne kadar 100 kişinin görev aldığı bir Kurum gibi görünsek de başta sektör komitelerimiz olmak üzere UMS-UY hazırlayan kuruluşlarımız ile sınav ve belgelendirme süreçlerini yürüten yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşlarımız ile beraber bu sistemi yürütüyoruz. Sistemin içerisinde yer almak isteyen kuruluşların da bu sisteme inanması ve ülkemizin geleceği için önemli olduğunu düşündüğümüz bu sisteme emek harcaması en büyük temennimizdir. Kurumumuz tarafından yetkilendirilmek istenen kuruluşların hem Kurumumuzca düzenli olarak sağlanan eğitimler aracılığı ile sistemi detayları ile öğrenmesi hem de mevcut alt yapısının bu sistem için uygunluğunu değerlendirmesi gerekmektedir. Mevcut insan, mali ve fiziki kaynağı ile bu sistemi kurabileceğine inanan kuruluşlarımızın başvuru süreçleri mümkün olduğunca hızlı değerlendirilmekte ve sisteme dahil olma sürecinde ve sonrasında gerekli rehberlik sağlanmaktadır.


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

13


14

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

15


16

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


MNG Yönetim Hizmetleri Genel Müdürü Sayın Dr. Aydoğan SÜER ile Orkestra Ekonomi Dergisi’ne özel bir röportaj gerçekleştirdik.

Dr. Aydoğan SÜER MNG Yönetim Hizmetleri Genel Müdürü

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

17


MNG Holding tarafından hayata geçirilen MNG AVM’yi bizlere kısaca tanıtır mısınız? (AVM kaç metrekare alana sahip, içerisinde kaç mağaza yer almakta, nasıl bir mağaza karması oluşturuldu, mağaza karması oluşturulurken nelere dikkat edildi, AVM’nin mimari ve lokasyon özellikleri neler?) Erzurum MNG AVM, 160 bin metrekare büyüklüğü ile Doğu Anadolu Bölgesi’nde sosyal yaşamı ve ticareti canlandıracak. İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyükşehirlerimizde yer alan zengin marka karmasını şehre taşıyan alışveriş merkezimiz, 175 mağaza, eğlence, sinema ve kültürel etkinleri bir arada sunarak Doğu’nun gözde şehrine dinamizm kazandıracak. Markaları seçerken farklı ekonomik gelir seviyelerindeki ziyaretçilerimizin, beklediklerinin de ötesinde bir marka çeşitliliği yakalamalarını hedefledik. Amacımız, yüksek gelire sahip vatandaşlarımıza aradıkları ama daha önce şehirde bulamadıkları moda vizyonunu ve ürün kalitesini sunarken, alıştıkları yerel markaları kullanmak isteyenlere de tüm seçenekleri bir arada görebilecekleri, konforlu, pratik bir deneyim sunmak. Ayrıca özellikle çocukların ve gençlerin, büyükşehirlerdeki yaşıtları gibi farklı ve geliştirici seçeneklere sahip olmalarını çok önemsedik. Yerli markaları bünyemize almamız elbette ki bölgede var olan nispeten küçük şirketlerin, son tüketiciye ulaşırken avantaj sağlamaları açısından da faydalı… Bu nedenle Erzurum ve çevresindeki tekstil ve gıda, yeme-içme markalarını da alışveriş merkezimizde sunmaktan büyük mutluluk duyduğumuzu söyleyebilirim. Bu yaklaşımı, bir alışveriş merkezinin açıldığı şehirde herkesin gelirini ve sosyal yaşamını yükseltebilmesi açısından son derece önemli görüyoruz.

MNG Holding’i AVM yatırımına iten etmenler neler oldu? Bilindiği gibi AVM sektörü, karlılık vadeden sektörlerin başında geliyor. Bu anlamda, hem AVM yapmak hem de işletmek, yatırımcıların büyük iştahla yaklaştığı konulardan biri. Ancak her zaman söylediğimiz gibi, doğru AVM projesi demek, önce doğru yeri bulmak demektir. Büyük şehirlerdeki doygunluk, sektörün her gün konuştuğu konulardan biri… Oysa Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da, elinde birikimi olan fakat yaşadığı şehirde aradığını bulamayan veya sosyal yaşam renkli ya da alışveriş merkezleri kadar güvenli olmadığı için sürekli İstanbul, Ankara gibi şehirlerden giyinen çok sayıda insanımız da var. Ayrıca Devlet büyükleri gibi bizim de hedefimiz, Doğu ve Güney Doğu’daki şehirlerde artık büyük kentlerimizdeki gibi huzurlu, keyifli, iş imkânları sunulan bir yaşama geçiş yapılmasıdır. Bu tarz bir dönüşüm için, eğitim ne kadar önemliyse, gündelik hayatın canlılığı da o derece önemli bir yapı içerir. Bu stratejiyi, köklü MNG Holding’in kazanç öngörülen sektörlerde büyüme hedefi ile buluşturunca, böyle bir yatırım doğdu.

18

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

Peki, yatırım için neden Erzurum seçildi? MNG Holding, her şeyden önce Erzurum’la gönül bağı olan bir marka. Bu anlamda, alışveriş merkezi gibi gelecek vaat eden bir alana giriş yaparken; tanıdıkları ve sevdikleri bir şehirle başlamaları doğal bir adım diye düşünüyorum. Buna ek olarak, devlet’in teşviklerle Erzurum’daki ekonomik yaşamı canlandırmak için start vermesi de önemli etkenlerden biri. Bilindiği gibi Erzurum, yaklaşık 800 bin yerleşik vatandaşımıza ek olarak her yıl şehir dışından okumak için gelen 140 bin öğrenciye de ev sahipliği yapmaktadır. Yaklaşık bir milyon nüfusa sahip Erzurum açısından bölgede benzeri olmayan bu büyük yatırım, aynı zamanda işsizlik sorunu ile mücadelede avantaj anlamını taşımaktadır. Yeni AVM’de yönetim deneyimimizi ortaya koyarak 2 bin gencimize uluslararası geçerliliği olan bir meslek edinme fırsatını sunduk. Bu anlamda Erzurum MNG AVM, alışveriş deneyiminde çıtayı yükseltmenin yanı sıra soğuk kışları ile ünlü şehre önemli bir istihdam katkısı da getirecek. Erzurum bu güne dek, sınırlı sayıda kış turizmi aktivitesinin ötesinde ulusal platformda ticari yaşamı ile pek gündeme gelemedi. Kentte genç nüfus var fakat yaşamı dolduracak fazla bir seçenek yok. Bu anlamda, MNG olarak yatırımımızın idealizm içerdiğini de biliyoruz. Ama bir yatırımı doğru işletirseniz, bölgeye katkı sunarken markalara da kazanç sağlayabilirsiniz.


Proje için ne kadar bir yatırım maliyeti söz konusu? Alışveriş merkezimiz, köklü MNG Holding’in gücü ve 400 bin liralık dev bir yatırımla hayata geçti. Erzurum MNG Mall, grup bünyesinde yeni kurulan MNG Yönetim Hizmetleri tarafından işletilecek. İnanıyorum ki, son derece önemli bir yatırım olan Erzurum MNG AVM, 1000 metrekarelik kütüphanesi, sanat galerileri, 5 bin 300 metrekarelik heyecan veren tema parkı, 350 koltuklu şehir tiyatrosu ve son teknoloji sineması ile 140 bin öğrenciye ev sahipliği yapan Erzurum’da sosyal yaşama renk katmaya devam edecek.

AVM içerisinde anchor olarak tabir edilen markalar dışında ayrıca bölgeye hitap eden yerel markaların varlığından da bahsedebilir miyiz? Hangi markalar yer alıyor? Erzurum MNG AVM’de uluslararası, ulusal markalara ek olarak,yerel markalara da yer verdik. Son derece zengin bir marka karması oluşturduk. Bizim için, markalar ile Erzurum ve çevre illerden gelecek kişilerin ekonomik durumları ve beklentilerini uyumlu hale getirmek daima öncelikli yaklaşımımız oldu. Alışveriş merkezi içinde yer alan zengin marka karmasını oluştururken, Birleşik Markalar Derneği (BMD) ve Media Force şirketi ile sürekli işbirliği içerisinde bulunduk. Yurt içi ve yurt dışından 800 marka ile görüşmeler gerçekleştirerek, açılış öncesi yüzde 98 doluluğa ulaştık. Oldukça inişli çıkışlı ekonomik koşulların hâkim olduğu 2017 yılında, ilk 6 ayda ulaştığımız bu başarıyı, sürekli perakendecinin nabzını tutarak ilerlememize borçluyuz. Yalnızca yüksek karlılık değil gittiğimiz yerde sosyal yaşamın kalitesini yükseltmeyi hedefleyerek attığımız adımlar ve perakendecinin refleksiyle aynı hızda, aynı yöne hareket etmemiz, “Kazan-Kazan” felsefesiyle yol aldığımızı kanıtladı. Bu nedenle Erzurum MNG AVM’nin açılışına hazırlanırken; yatırımcımıza, şehirde bizi kucaklayan bölge halkına, desteklerini esirgemeyen devlet kurumlarına, çalışan ekibimize, tedarikçilerimize ve hepsinden önemlisi bize inanarak AVM’de yer alan değerli perakendecilerimize teşekkür ediyoruz.

Dr. Aydoğan Süer’e “10 Yıla Damgasını Vuranlar” Ödülü MNG Yönetim Hizmetleri’nin Genel Müdürü Dr. Aydoğan Süer, magazinkolik.com tarafından düzenlenen etkinlikte, “10 Yıla Damgasını Vuran” saygın işadamı ve sanatçılarla birlikte Kurumsal Ödül Dalında Yılın Yöneticisi Ödülü aldı. Dr. Aydoğan Süer, ekibi ile birlikte 6 ay gibi kısa bir sürede Erzurum MNG Alışveriş ve Yaşam Merkezi’nin tüm kiralanabilir alanlarına ülkenin saygın yerli ve yabancı markalarını getirerek, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da katıldığı dev bir organizasyonla açılışını gerçekleştirdi ve ekonomi dünyasının beğenisini kazandı. MNG Yönetim Hizmetleri A.Ş’ nin Genel Müdürü Dr. Aydoğan Süer, cemiyet hayatının nabzını tutan magazinkolik.com tarafından “10 Yıla Damga Vuranlar” arasında görülerek Kurumsal Ödül dalında Yılın Yöneticisi Ödülü’nü aldı. 7 Kasım 2017 tarihinde Etiler’de bulunan İstanbul Sahne’de gerçekleştirilen görkemli gecede, Türkiye’de kalıcı başarı ve toplumun takdirini kazanan değerli isimler ödüllerini alırken, 8 işadamı ve 9 sanatçı ödüllendirildi. Alışveriş ve perakende sektöründe 15 yılı aşkın bir deneyime sahip olan Dr. Aydoğan Süer, Mermerciler Holding, Ankor Holding, Mng Holding gibi firmalarda üst düzey görevler almıştır. Erzurum MNG Alışveriş ve Yaşam Merkezi’nin yönetiminde liderlik yaptı. Ekibiyle birlikte, yeni alışveriş merkezini, 7 ay gibi sınırlı bir sürede yüzde 98 doluluğa ulaştırarak, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve sanatçı Murat Boz’un da katıldığı dev bir açılışla hizmete açan Süer, iş ve ekonomi dünyasının beğenisini kazandı. “Alışveriş Merkezleri ve Perakendede Sürdürülebilirlik”, “Alışveriş Merkezlerinin Geleceği” gibi kitapları ile ticari yaşama akademik anlamda da katkıda bulunan genç yönetici, medyada verdiği röportajlar ve televizyonda gerçekleştirdiği konuşmalarda öncelikli olarak Türkiye’de bilinçli tüketici kesimi oluşturulmasına vurgu yapıyor. Kendi alanında hız, özgün yönetim becerileri ve uzlaşmacı tutumu ile tanınan Dr. Aydoğan Süer, ödülün ardından mutluluğunu ifade etti. Demet Akbağ gibi değerli sanatçılarla aynı sahnede ödüle layık görülmenin gururunu taşıyan Süer, MNG Yönetim Hizmetleri olarak Erzurum MNG AVM sayesinde Doğu’daki ekonomik yaşamı tanımaya başladıklarını belirterek, bu yatırımı bölge açısından önemli gördüklerini ifade etti. “Alışveriş merkezi yönetiminde en çok özen gösterdikleri konunun, yatırımcı-perakendeci ve son tüketicinin yer aldığı bir üçgende, tüm tarafları mutlu edecek çözümler bulmak” olduğunu söyleyen Süer; Erzurum halkına İstanbul, Ankara ve Bursa gibi büyük şehirlerde görülen alışveriş merkezleri ile aynı zengin marka karması ve konfora sahip büyük bir alışveriş merkezi ile ulaşmaktan dolayı mutlu olduklarını sözlerine ekledi.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

19


Erzurum halkının AVM’ye ilgisi nasıl oldu?

MNG Grup Hakkında

Anadolu’da bu güne dek düşünülmeyen pek çok yenilik ile geldik. Doğu’nun gelişmeye en açık şehirlerinden biri olarak gördüğümüz Erzurum için, 5 bin 300 metrekarelik bir tema parkı hazırladık. Anadolu’nun en büyük tema parkı olan bu dev alanda, Jurassic Park, Roller Coaster, çocuklar için özel olarak hazırlanan Survivor ve dev çizgi film karakterleri var. Hem aileler hem de çocukların merakla beklediği tema parkı sayesinde, artık Erzurumlular da eğlenceli vakit geçirme ayrıcalığına sahip olacaklar.

1976 yılında, Mehmet Nazif Günal’ın isminin ilk harfleriyle temelleri atılan MNG, bugün 20 binden fazla çalışanın istihdam edildiği büyük bir şirketler topluluğu... İnşaat, taahhüt, enerji, hava taşımacılığı, kargo, tarım ve finans sektörlerini içine alan farklı sektörlerde faaliyet gösteren grup, 2017 yılına başlarken, inşaat projelerinin ardından işletmeci olarak da AVM sektöründe yer alacağını açıkladı. MNG Holding, Dr. Aydoğan Süer’in Genel Müdür olarak görev yaptığı MNG Yönetim Hizmetleri şirketi ile alışveriş merkezleri yönetimi ve gayrimenkul kiralama alanında faaliyet gösterecek.

Yeni alışveriş merkezinde, 140 bin öğrenciye ev sahipliği yapan kente bir başka armağanımız ise bugüne kadar bir alışveriş merkezi konseptinde ilk kez yer verilen, seçkin eserlerin ücretsiz okunabileceği 1000 metrekarelik zengin bir kütüphane… Bunu özellikle öğrencilerimiz açısından çok önemli görüyoruz. Gittiği şehirlerde bölge halkının eğitim, sanat, eğlence ve alışveriş konusunda çıtasını yükseltmeyi hedefleyen MNG Holding, Erzurum MNG Mall’de sanatsal etkinliklere de geniş yer ayırdı. 350 koltuklu çocuk şehir tiyatromuz, son teknolojiye sahip Cinemax’ta Google Glass ayrıcalığı ile seyir zevki sunan sinemamız ve değerli sanatçılar ile bölge halkını buluşturacak sanat galerilerimiz, bu yaklaşımımızın kanıtları… Konukları için eğlenceli bir etkinlik takvimi de hazırlayan merkezimiz, Erzurum ve çevre illerden gelecek ziyaretçilerine, Anadolu’daki en renkli ve konforlu sosyal yaşam alanlarını sunuyor. Altı ayı aşan hazırlık sürecimizde bizi en mutlu eden konu, bölge halkının alışveriş merkezini, sevgiyle ve ilgiyle karşılaması oldu. Devlet Yetkililerimizden de yakın ilgi ve destek gördük. Hem yerel hem ulusal boyutta perakendecilerin ilgisini de eklediğimizde ortaya herkesi mutlu edecek bir yapı koyduğumuza gönülden inanıyoruz.

Orkestra ekonomi dergisi aracılığıyla yatırımcılara ve yatırım yapmayı düşünenlere önerileriniz nelerdir ? Yatırımcının temel amacı kârını maksimize etmektir. Duygularını öne koyar, biz kendi memleketinde doğmuş adamların bile kendi memleketine yatırım yapmadığını biliyoruz. Çünkü orayı doğru yatırım amacı, yatırım alanı görmeyen yatırımcılar da var. Ama şu bilincin içerisinde olmak lazım. Yani bizim kendimize sorumlu olduğumuz kadar ailemizede sorumluluğumuz var. Çevremize sorumluluğumuz var. Bu topluma ve millete sorumluluğumuz var. Ben özellikle bu soğuk rüzgarlarda makas ayrımında manevi anlamda, ülkem için ne yapıyoruım sorusunuda sormak lazım. 2017 en çok sorgulanması gerekenler konusunda bu kadar zorlu makas ayrımında Avrupa’nın gözünü üzerimizden ayırmadığı Ortadoğu’da bir kıvılcımla ortalığın alev gibi yanıp tutuşacağı ortamda ülkem için ne yapıyorum sorusunu herkesin kendi içinde sorması lazım. Yatırımcılarımızında sorması lazım. Soranlar var ama sormayanlarında kendini sorgulaması lazım. Bizler ülkede bu gidişatla herhangi bir durağanlık var mıdır, paramızı yastık altında tutalım, dolar kuruna bağlayalım, bekleyelim yeni bir şey almayalım algısıda millete zarar verir. Bu da bir hainlik boyutu. Caddemizi, esnafımızı, sokaklarımızı boş bırakmamalıyız. Dün nasıl ticaretimize devam ediyorsak bugün ticaretimize aynı şekilde devam etmeliyiz. Yatırımcılarımızda özellikle bürokratlarımızın burada yatırımcılarımızı cesaretlendirip arkasında yatırımın kefaretini boynuna alarak önlerini açmalıyız. Küçük basit dokunuşlarla onların işlerini kolaylaştırdığımızda bugün Türkiye’deki dünyaya mal olmuş önemli yerli yatırımcılarımız var. Emin olun ki gelecekler taşın altına elini sokacaklardır. Bu bilinci oturtmamız lazım.

20

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

21


V

KATI YAKIT İSTATİSTİKLERİ Katı yakıtlarda Mart ayında en fazla üretim ve teslimat linyit kömüründe gerçekleşti.

EN FAZLA ÜRETİM VE TESLİMAT

LiNYiTTE

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Mart ayına ilişkin katı yakıt istatistiklerini açıkladı. Buna göre, katı yakıtların Martta toplam satılabilir üretim miktarları, taş kömüründe 118 bin 245 ton, linyitte 4 milyon 842 bin 340 ton ve taş kömürü kokunda 387 bin 367 ton oldu. Teslimat miktarları ise taş kömüründe 2 milyon 682 bin 895 ton, linyitte 4 milyon 299 bin 557 ton ve taş kömürü kokunda 446 bin 263 ton olarak hesaplandı

Ü

retilen katı yakıtların teslimatları karşılama oranı %4,4 ile en düşük taş kömüründe gerçekleşti. Bu oran, linyitte %112,6 ve taş kömürü kokunda da %86,8 olarak gerçekleşti.

Katı yakıtların teslimat yerlerine göre dağılımı incelendiğinde, Taş kömürü teslimatının % 55,4’ü termik santrallere, % 19,4’ü kok tesislerine, % 6,3’ü demirçelik haricindeki sanayiye yapıldı. Linyit teslimatının % 86,5’i termik santrallere, taş kömürü koku teslimatının % 97,7’si de demir-çelik sanayisine gerçekleştirildi.

22

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık Mart 2017 2017


KATI YAKITLARIN 2017 YILI TOPLAM SATILABİLİR ÜRETİM MİKTARI TÜİK verilerine göre; Katı yakıtların 2017 yılı Mayıs ayı toplam satılabilir üretim miktarlarına bakıldığında; taşkömürünün 121 bin 476 ton, linyitin 3 milyon 682 bin 319 ton ve taşkömürü kokunun 375 bin 659 ton, teslimat(1) miktarlarına bakıldığında ise; taşkömürünün 2 milyon 223 bin 75 ton, linyitin 3 milyon 254 bin 614 ton ve taşkömürü kokunun 432 bin 904 ton olarak gerçekleştiği görüldü.

VERİLERİNE GÖRE

Taşkömürü ve linyit teslimatı en fazla termik santrallere yapıldı

Üretilen katı yakıtların teslimatları karşılama oranı %5,5 ile en düşük taşkömüründe gerçekleşti. Bu oran taşkömürü kokunda %86,8 iken linyitte %113,1 olarak hesaplandı. Katı yakıtların teslimat yerlerine göre dağılımı incelendiğinde; taşkömürü teslimatının %50’si termik santrallere, %23,9’u kok tesislerine, %7,7’si demir-çelik haricindeki sanayiye yapılırken linyit teslimatının %85,4’ü termik santrallere yapıldı. Taşkömürü kokunun ise %99,4’ü demir-çelik sanayine sevk edildi. Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

23


SALİH YEŞİLKENT BMS BELGELENDİRME Ortaklar Kurulu Üyesi

SİZİ TANIYABİLİR MİYİZ? Erzurumluyum. Erzurumda farklı alanlarda ticaret yapmaktayım. Büyüyen ve gelişen Türkiye’nin gelişiminde etkin rol oynayacak Mesleki Yeterliliğin belgelendirilmesi konusunda yine Erzurumda farklı sektörler de ticaret yapmakta olan ortaklar kurulu üyesi arkadaşlarım Mehmet Salih Çolak ve Burak Yıldız ile beraber 2016 yılı Eylül ayında öncelikle şehrimizde ve bölgemiz de kalifiye personelin belgelendirilmesi noktasında bu iş fikrini hayata geçirmeye karar verdik.

BMS BELGELENDİRME VE SINAV MERKEZİ KİMDİR? Yaklaşık 10 aylık bir sürecin sonunda TÜRKAK Akreditasyonunu tamamladıktan sonra MYK denetimini de başarı ile tamamlamış ve inşaat sektörünün 12 ulusal yeterliliğinde belgelendirme yapmak üzere Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşudur. Kuruluşumuz tamamı alanında uzman Mühendisler, Teknik Öğretmenler, Teknikerler ve Teknisyenler ile Mesleki Yeterlilik Kurumu Kanunu’nun 2015 yılından itibaren inşaat ustaları için alımı zorunlu hale getirilen “Mesleki Yeterlilik Belgesi ”ne yönelik sınavlarına 12 Ulusal Yeterlilik Kapsamında Eylül ayı itibarıyla başlamış bulunmaktadır. Erzurum’dan tüm Türkiye’ye hizmet verecek olan kuruluşumuz kaliteli istihdama katkı sağlamak adına tarafsız bir şekilde sınav yapmayı kendine şiar edinmiştir.

24

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

MESLEKİ YETERLİLİK BELGESİ NEDİR? Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından yayımlanan ulusal yeterliliklere göre mesleki yeterliliğini belgelendirmek isteyen herkes, MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi sahibi olmak için ilgili kapsamlarda yetkilendirilmiş belgelendirme kuruluşlarına (YBK) başvuru yapabilirler. Yetki kapsamlarında yer alan ulusal yeterliliklere uygun ölçme değerlendirme faaliyetleri sonucunda başarılı olan adaylar için düzenlenen ve adayın söz konusu ulusal yeterlilikte belirtilen bilgi, beceri ve yetkinliklere sahip olduğunu gösteren belgelerdir.


BMS BELGELENDİRME HANGİ KAPSAMLARDA SINAV YAPAR? BMS Belgelendirme inşaat sektörünün 12 Ulusal Yeterliliğinde sınavlarını yapmaktadır. Bunlar;

Ahşap Kalıpçı

İskele Kurulum Elemanı

Alçı Sıva Uygulayıcısı

Seramik Karo Kaplamacısı

Alçı Levha Uygulayıcısı

Sıvacı

Betonarme Demircisi

İnşaat Boyacısı

Betoncu

Tünel Kalıpçı’dır.

Duvarcı Isı Yalıtımcı

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

25


KİMLER BAŞVURU YAPABİLİR? BELİRLİ BİR EĞİTİM BELGESİ TALEP EDİLİR Mİ?

BMS BELGELENDİRME SADECE ERZURUM’DA Kİ USTALARA MI SINAV YAPABİLİYOR?

12 Ulusal Yeterlilikte bu belgeyi alabileceğini düşünen herkes sınavlarımıza başvuru da bulunabilir. Başvuru esnasında Ulusal Yeterliliklerde açıkça belirtilmediği sürece hiçbir şekilde eğitim şartı aramıyoruz. Hatta okuma yazması olmayan, zayıf olan adaylarımız için de ayrı bir ekip kurarak yazılı sınavlarımızı gerçekleştirebiliyoruz.

BMS Belgelendirme, kendisine yapılan sınav başvurularına göre Türkiye’nin her yerinde Sınav ve Belgelendirme yapabilmektedir. Gereken sadece sınav talebinde bulunmalarıdır. Kuruluşumuz tarafından gönderilen uzman personelimiz sınav için gerekli olan alanları, malzemeleri, kişisel koruyucu donanımları, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini ve bir sınav için olması gereken ne varsa tümünü BMS Belgelendirme prosedürlerinde belirtilen şekilde hazırlar. Başvurular tamamlandıktan sonra yine sınav yapacak teknik uzman tarafından son kez kontrol edilir ve belirtilen tarih ve saatte sınav yapılır. Tüm adaylar sınavdan önce sınav hakkında bilgilendirilir.

Başvuru sürecimiz hakkında da bilgi vereyim. Adaylarımız BMS Belgelendirme Merkez Ofisine gelerek veya bmsbelgelendirme.com web sitemiz üzerinden başvurularını gerçekleştirebilirler. Başvuru yapan adaylarımızın başvuru formunu eksiksiz doldurması esastır. Bu web sitemiz üzerinden yapılan başvurularda da sınav tarihinden en az 2 gün önce tüm evrakların eksiksiz olarak merkez ofisimize teslim edilmesi, Adaylık ve Başvuru Sözleşmesini imzalamaları gerekmektedir. Okuma yazması olmayan veya form doldurmaya engel geçerli bir durumu olan adaylarımız için de bilgi gizliliğini sağlamak amacı ile özel bir alanda başvuru formunu dolduruyoruz. Başvuru sahiplerimiz artık “Aday” statüsü kazanmış oluyor. Ayrıca Mesleki Yeterlilik Kurumunun yeni çıkarmış olduğu karara göre “Tek Nokta Başvurusu” da alabilmekteyiz. Tek nokta başvurusu adayın sınav ücretinin işvereni veya üçüncü kişi tarafından karşılandığı başvurudur. 10 kişi ve üzeri başvurularınızda yapılması gereken www.bmsbelgelendirme.com veya www.myk.gov.tr adreslerinde tek nokta başvuru formunu indirdikten sonra doldurarak BMS Belgelendirme Sınav Merkezine ulaştırmak.

26

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


ADAY STATÜSÜ KAZANAN USTALARI İLERLEYEN SÜREÇTE NELER BEKLİYOR? Adayın başvurduğu alan ile ilgili yeterliliklere ait sınav şartnamelerindeki şartları ve BMS prosedürlerindeki ilave şartları sağlamış olması gerekmektedir. Aday başvuru yapmış olduğu Ulusal Yeterliliklerde belirtilen şekilde, gizlilik ve güvenlik prosedüründen taviz verilmeden A1 ve A2 olmak üzere 2 birimin 2şer sınava tabi tutulmaktadır. A1 olarak adlandırılan İş Sağlığı ve Güvenliği Sınavından hem teorik (yazılı) hem performans (uygulama) sınavına girmektedir. A1 sınavının ardından A2 olarak adlandırılan Alan Sınavından da hem teorik (yazılı) hem performans (uygulama) sınavına girmektedir. Adaylara Ulusal yeterliliğin belirtmiş olduğu konular dışında herhangi bir soru sorulmamaktadır. Yani bir ustaya bu sınavda herhangi bir genel kültür sorusu yöneltilmiyor. Ayrıca kapsamımızda bulunan Ahşap Kalıpçı ve Betonarme Demircisi Ulusal Yeterliliklerinde bu sınavlara ek olarak mülakat sınavı da yapılmaktadır. Teorik sınavlar çoktan seçmeli, boşluk doldurma ve doğru yanlış sorularından oluşan kitapçıklar, gereken tüm iş sağlığı ve mesleki bilgileri kapsayacak şekilde hazırlanarak tek bir elden adaylara getiriliyor. Teorik sınavda başarılı olmak için tüm sorulardan en az %60 başarı sağlamak gerekmektedir. Performans sınavlarında adaylar kendileri için daha önceden hazırlanmış olan alanlarda yapacakları işi, değerlendirici tarafından kendilerine verilen senaryoya uygun olarak yaparlar. Sınav alanlarının tüm İş Sağlığı ve Güvenliği önlemleri ve adaylara sınav anında lazım olacak her türlü malzeme araç-gereç daha önceden alanında uzman değerlendirici ve koordinatörler tarafından belirlenerek temin edilmektedir. Performans sınavında başarılı olmak için tüm adımlardan en az %80 başarı sağlamak gerekmektedir. Adayın başarılı sayılabilmesi için toplamda girmiş olduğu 4 sınavdan ( Ahşap kalıpçı ve Betonarme Demircisi için 5 sınavdan) geçer not almış olması gerekmektedir. Sınav sonuçları BMS belgelendirme web sitesinde ilan edilir ve isteyen adaylar MYK Portalı üzerinden de Belge sorgulaması yapabilirler. Belge almaya hak kazanan adayların belgeleri, MYK Yönetim Kurulu Kararı’na istinaden basıldıktan sonra, BMS’nin Belgelendirme Müdürü tarafından imzalanarak adaylara daha önceden talep ettikleri yolla iletilir.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

27


ADAY ARTIK BELGESİNİ ALDI BU BELGE ONA NE GİBİ AVANTAJLAR SUNACAK?

SINAV ÜCRETLERİ HAKKINDA BİLGİ ALABİLİR MİYİZ?

Ulusal yeterlilikler temel alınarak yapılan ölçme değerlendirme sonucunda alınan belge, kişiye bir işe başvururken sahip olduğu bilgi, beceri ve yetkinlikleri sergileme olanağı vermektedir. Ulusal yeterlilikler yaygın ve informal öğrenmenin tanınmasına imkân verdiği için bireyler kişisel gelişimlerini daha çeşitli ve esnek yollarla sağlayabilirler. Mesleki ilerleme yolları daha açık hale geldiğinden kariyer hareketlilikleri desteklenmektedir.

Mesleki Yeterlilik Kurumu tarafından belirlenen sınav ücretleri bmsbelgelendirme.com internet sitemizden ilan edilmiştir. Aday sınav ücretini peşin olarak yatırmaktadır. Daha sonra sınav da başarılı olduğu takdirde yatırmış olduğu tutarın bir asgari ücretin yarısına tekabül eden kısmı devlet tarafından adaya geri iade edilmektedir. Dolayısıyla adayın cebinden belge baskı ücreti hariç hiçbir ücret çıkmamaktadır.

07.09.2013 tarihli ve 28758 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan “Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği ”ne göre 4.seviye ve üzeri MYK Mesleki Yeterlilik Belgesi sahibi bireylerin, ortaöğretim kurumlarında öğretmen ihtiyacının karşılanamadığı alanlarda usta öğreticiler ve uzmanlarla beraber öğretmen olarak görevlendirilebilmektedir. Almış olduğunuz Mesleki Yeterlilik Belgesi ile alanınızda faaliyet gösteren Türkiye genelindeki tüm firmalara iş başvurusunda bulunabilir. Ayrıca Mesleki Yeterlilik Belgesi sahibi çalışanların AB ülkeleri başta olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde çalışabilme imkânı sunulmaktadır.

BMS BELGELENDİRME İSTEDİĞİ ZAMAN ADAYIN BELGESİNİ İPTAL EDİP ASKIYA ALABİLİYOR MU? Logo/marka kullanımının belirtilenin dışında kullanıldığının tespit edilmesi, belgelendirilmiş kişinin sözleşme yükümlülüklerini yerine getirmemesi, gözetim periyotlarında belgelendirme kuruluşuna ulaşılmamış ve Ulusal Yeterlilik’ e göre gerekli işlemlerin yapılmamış olması, belge şartlarında bir değişiklik olduğunda belgeli kişilere belirlenen geçiş sürelerinde belge askıya alınır. Belge iptali de; kişinin belgesini kapsamında belirtilenden farklı alanlarda kullanmasında, belge sahibinden farklı bir kişi tarafından kullanılmasında, belgenin yanıltıcı ve haksız kullanımında, kişinin belge ve ekleri üzerinde tahribat yapması durumunda gerçekleşir.

28

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

İNŞAAT FİRMALARINA AVANTAJLARI NELERDİR? Mesleki Yeterlilik Belgeli bir personel çalıştıran inşaat firmasının ödemiş olduğu sigorta primlerinde Devlet tarafından 12 ila 48 aya varan sigorta prim desteği sağlanmaktadır.


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

29


ERZURUM BELEDiYE

ŞERİF EFENDİ

1901 - 1910

İkinci Meşrutiyetin öncesinde Erzurum’a belediye başkanı olan ve önemli hizmetler de bulunan Şerif Efendi’ dir. Ticaret lisesinin yerinde olan Sanayi Mektebi, Numune Hastanesi, Millet Bahçesi, Taşmağazalar, Köşk Bahçesinin yeniden tanzimi, gibi önemli hizmetleri olmuştur. Türbe Dere’sinde büyük bir set inşa etmiş ve bu set onlarca insanın hayatının kurtarmıştır. O setler olmazsa oradan gelen seller çok sayıda insanın hayatına mal oluyordu. Şerif Efendi, o dönem yol, kaldırım 50 dükkan, çeşme yapmıştır. Dükkânların geliri ile Sanayi mektebini ayakta tutmuştur. Yine Müslüman Türk Gençlerinin sanatı öğrenmeleri için onları yaptığı bu mektebe yönlendirmiş çok önemli bir insandır

30

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


NAZİF BEY

1924 - 1927

SEYFULLAH BEY

ZEKİ BEY

1927 - 1930

DURAK SALARYA

1930 - 1933

1933 - 1935

SELİM ALTUĞ

ŞEVKET ARI

1935 - 1938

1938 - 1940 1950 - 1951 Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

31


MESUT ÇANKAYA

1940 - 1945

LÜTFÜ YALIM

1951 - 1953

EDİP SOMUNOĞLU

1955 - 1960

SELAHATTİN OZAN

1968 - 1973 32

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

KAZIM YURDALAN

1945 - 1949

SEMİH KORUKÇU

1953 - 1955

HİLMİ NALBANTOĞLU

1964 - 1968

ORHAN ŞERİFSOY

1973 - 1977


NİHAT KİTAPÇI

1977 - 1984

MEHMET ALİ ÜNAL

1989 - 1994

MAHMUT UYKUSUZ

1999 - 2004

NECATİ GÜLLÜCE

1945 - 1949

ERSAN GEMALMAZ

1994 - 1999

AHMET KÜÇÜKLER

2004-2014 MEHMET SEKMEN

2014 -

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

33


34

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

35


anadolu’nun 5 oyuncak

müzesi

Tarihî oyuncakların nostaljik dünyasına çocuklarınızla birlikte

uzun bir yolculuk yapmaya ne dersiniz? 36

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


K

olay üretilip çabuk tüketilen oyuncakların piyasaya hâkim olmasından önce çocukların dünyaya bakışını şekillendiren, hayal dünyalarını zenginleştiren, aynı zamanda kendi dönemlerinin de bir anlamda tanığı olan oyuncaklar vardı… 17’nci yüzyıldan günümüze oyunun masalsı dünyasına kapı aralayan bu oyuncakları bir arada göreceğiniz oyuncak müzeleri, üç kuşağı bir arada vakit geçirmeye ve ortak mutluluğu paylaşmaya davet ediyor.

İstanbul Oyuncak Müzesi Şair-yazar Sunay Akın tarafından, Göztepe’deki beş katlı tarihî bir konakta kurulan İstanbul Oyuncak Müzesi, 23 Nisan 2005 yılından beri ziyaretçilerini ağırlıyor. Düşlerin tarihî oyuncakların diliyle anlatıldığı müze, dünyanın çeşitli ülkelerinde bulunan antikacılardan ve açık arttırmalardan edinilen 1000’den fazla oyuncakla kurulmuş. Hâlihazırda ise 4 binden fazla oyuncak sergileniyor. Charlie Chaplin’e ait Şarlo oyuncağı müzenin en dikkat çeken parçalarından. ABD’deki bir açık artırmadan satın alınarak Türkiye’ye kazandırılmış. Müzede, Mona Lisa tablosundan esinlenilerek üretilen yegâne oyuncak bebeğin yanı sıra Lehmann, Guntermann, Flasman gibi, oyuncak tarihinin en önemli markalarının ürünleri de sergileniyor. Tiyatro sahnesi görünümünde olan sergi odaları sahne tasarım sanatçısı Ayhan Doğan tarafından tasarlanan müze, bir tasarım sanatçısının tasarladığı ilk müze olma özelliğini de taşıyor. Ziyaretçilerin bu sıra dışı sergileme tarzı ile oyuncakların öyküleri üzerinden dünya tarihine farklı bir perspektiften bakmaları amaçlanıyor. Geçmişin izleriyle örülü bir labirenti andıran müzede, çocuklarınız için masalsı bir dünyanın kapılarını aralayabileceğiniz gibi kendi çocukluğunuza uzanan bir zaman yolculuğuna da çıkarabilirsiniz.

Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Oyuncak Müzesi Ankara’daki müze, Prof. Dr. Bekir Onur tarafından 23 Nisan 1990’da, Türkiye’nin ilk oyuncak müzesi olarak kurulmuş. Kaybolmaya yüz tutan oyuncakları korumanın yanı sıra oyuncaklar aracılığıyla sanayi tarihi, kültür tarihi, eğitim tarihi ve çocukluk tarihi konularında yapılan araştırmalara destek verilmesi de amaçlanmış. Sapan, çember, topaç, bez bebek, beşik, yürüteç gibi oyunla ilişkilendirilmiş, yerel, el yapımı geleneksel oyuncaklarla birlikte Türkiye’deki birçok arkeoloji müzesinde sergilenen antik oyuncakların kopyaları da müze koleksiyonunda yer alıyor. En eski oyuncağın 1890 yılına tarihlendiği müzede sadece Anadolu kültürüne özgü oyuncaklar değil dünyanın farklı ülkelerinden örnekler de yer alıyor. Sanayi toplumunun karakteristiğini yansıtan yabancı menşeli fabrikasyon oyuncaklar, karakter oyuncakları ve popüler kültürün ürettiği oyuncaklar da müzede sergileniyor. Ankara’daki müzenin öne çıkan özelliklerinden biri de drama oyunları, “ara bul” çalışmaları, “tema bul” ve “farklı olanı bul” oyunları ve sanat çalışmaları gibi, çocukların gelişimine odaklanmış etkinlikler. Etkinliklere katılmak ya da müzeyi gezmek için mutlaka randevu almanız gerekiyor.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

37


anadolu’nun 5 oyuncak müzesi

Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi

İzmir Konak Belediyesi Ümran Baradan Oyun ve Oyuncak Müzesi, seramik sanatçısı Ümran Baradan’ın çeşitli ülkelerden edindiği oyuncaklar ve düzenlediği yarışmalarda dereceye giren yetenekli çocukların yaptığı eserlerden oluşan bir koleksiyona sahip. Danışman ve küratör Sunay Akın’ın da koleksiyona katkılarıyla dünyanın farklı coğrafyalarından önemli oyuncaklar bir araya getirilmiş.

Antalya Oyuncak Müzesi Aslen Demreli olan ve yeni yıl öncesinde çocukların isteklerini gerçekleştirdiğine inanılan Aziz Nicholas, nam-ı diğer Noel Baba’nın şehrinde kurulan Antalya Oyuncak Müzesi’ne Nasreddin Hoca’ya ve eşeğine selam vererek giriyorsunuz. 23 Nisan 2011 yılında hizmete açılan ve Kale içi’nde yer alan müzede 1860’lı yıllardan 1980’li yıllara uzanan bir zaman diliminde antika değerinde yaklaşık 3 bin oyuncak sergileniyor. Sanayi Devrimi’nin ardından ortaya çıkan ilk fabrikaların ürettiği oyuncak örneklerinin yanı sıra, oyuncak tarihinin en seçkin örneklerinin yer aldığı müzede bebek evlerinin de ender bulunan örnekleri ziyaretçilerin ilgisini çekiyor. Müzede masallardan aşina olduğunuz Kül Kedisi ve Keloğlan gibi kahramanların yanı sıra popüler kültürün hayatımıza dâhil ettiği Red Kit, Miki Fare, Temel Reis gibi karakterleri de görebilirsiniz.

Müzede İzmirlilerin destekleriyle oluşturulmuş “İzmirlilerin Oyuncakları” köşesinde bir zamanlar bu coğrafyada yaşamış çocukların dünyasına doğru kısa bir gezintiye çıkarken Anadolu oyun ve oyuncaklarının maketlerinden oluşan “Maket Oyun ve Oyuncaklar” bölümünde çağlar boyunca oynanan oyunlara tanık oluyorsunuz. Hacivat ve Karagöz’ün tanıtıldığı bölümde ise kültürümüzün bu önemli halk kahramanlarının dünyasına konuk olarak geleneksel gölge oyunumuzdan örnekler izleyebilirsiniz. Müze, Karagöz ve Hacivat gölge oyunu ve atölyesi ile bu geleneğin yaşatılması açısından önemli bir rol üstlenmiş.

38

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi Gaziantep’in en eski mahallelerinden biri olan Bey Mahallesi’nde yer alan tarihî bir Antep evinde kurulan Oyun ve Oyuncak Müzesi’nde 1700’lü yıllardan günümüze oyuncak tarihinin gözde örnekleri sergileniyor. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi tarafından satın alınan bu ev, 2010-2011 yılları arasında restore edilerek, 6 Nisan 2013’te Türkiye’nin dördüncü oyun ve oyuncak müzesi olarak açılmış. Müzenin giriş katında dört, orta katında üç, çatı katında bir ve iki katlı mağarada bir tane olmak üzere toplamda dokuz ayrı temalı sergi bölümü bulunuyor. “Dünya Çocukları”nın tanıtıldığı mağara galerisine sahip olan ve bu özelliğiyle Türkiye’de tek olan müzede; 24 ülkenin yöresel kıyafetleriyle dikkat çeken oyuncakların yanı sıra o ülkelerin mimari eserlerinin maketleri de sergileniyor. Müzenin diğer sergi bölümlerinde ise; Pinokyo, Miki Fare, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Temel Reis; Laterna Magica, Doll House olarak bilinen bebek evleri, Lehmann oyuncakları, sanayi ve tarım araç-gereçleri, pelüş oyuncaklar, uçaklar, robotlar ve 1700-1990 aralığına ait el ve fabrika yapımı 600’e yakın oyuncak, yaş farkı gözetmeksizin bütün oyuncak tutkunlarını bekliyor.


reklam

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

39


BATI AKDENİZDE ENFLASYON DÜŞTÜ

ANTALYA Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Davut Çetin, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Haziran ayı enflasyon rakamlarını değerlendirerek, Batı Akdeniz’de enflasyonun ülke ortalamasından daha düşük olduğunu söyledi. ATSO Başkanı Davut Çetin, döviz kurundaki yatay seyrin ve enerji fiyatlarındaki düşüşün enflasyona olumlu yönde katkı yaptığını belirtti. Başkan Çetin, bu koşullara rağmen, hizmet fiyatları ve işlenmiş gıda fiyatlarındaki artışın devam ettiğini, enflasyonun yılı tek hanede bitirip bitirmeyeceğinin mevcut koşulların ne yönde değişeceğine bağlı olduğunu söyledi. 2017 Haziran ayı enflasyonu beklentiler yönünde geliştiğini, bir önceki aya göre TÜFE’de % -0,27, yurtiçi ÜFE’de % 0,07 değişim gösterdiğini, yıllık enflasyonun ise tüketici fiyatlarında % 10,90 yurtiçi üretici fiyatlarında % 14,87 artış gösterdiğine değinen Başkan Çetin, “Haziran ayı enflasyonu büyük oranda bulgur, makarna, yumurta ve süt ürünleri gibi gıda fiyatlarındaki düşüş, giyim indirimlerinin devam etmesi ve akaryakıt fiyatlarındaki indirim sayesinde gerilemiştir. Gıda grubunda et fiyatlarındaki artış durmamış, sebze ve meyvede aylık fiyat düşüşü domates gibi birkaç ürüne bağlı olarak gerçekleşmiştir” dedi.

40

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


BATI AKDENİZ ENFLASYONU Batı Akdeniz açısından da enflasyonu değerlendiren Davut Çetin, “Bölgemizdeki TÜFE oranı, aylık % -0,41, altı aylık % 5,70 ve yıllık bazda % 10,50 olarak gerçekleşmiştir. Antalya, Isparta ve Burdur illerini kapsayan Batı Akdeniz Bölgesi’nin, aylık, altı aylık ve yıllık bazda Türkiye ortalamasının altında olduğu görülmüştür. Antalya turizminde geçen yıla göre kaydedilen canlanmanın henüz bütün sektörlerde etkisini göstermediği enflasyon verisinde de görülmektedir” diye konuştu. Bölgede ana harcama grupları itibarıyla bir ay önceye göre en yüksek artışın % 1,85 ile ‘eğitim’, % 1,03 ile ‘lokanta ve oteller’ ile % 0,80 ile ‘çeşitli mal ve hizmetler’ gruplarında görüldüğüne işaret eden Davut Çetin, “En fazla düşüşler ise % 2,34 ile ‘giyim ve ayakkabı’, % 1,63 ile ‘gıda ve alkolsüz içecekler’ ve % 0,87 ile ‘ulaştırma’ gruplarında, yıllık enflasyonda ise en fazla artış % 21,70 ile ‘alkollü içecekler ve tütün’, % 14,34 ile ‘gıda ve alkolsüz içecekler’ ve % 14,07 ile ‘ulaştırma’ gruplarında görülmüştür” dedi.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

41


20

DÜNYANIN EN BÜYÜK EKONOMİSİ

1 - ABD 17 Trilyon 986 Milyar $

42

2 - ÇİN 11 Trilyon 986 Milyar $

3 - JAPONYA 4 Trilyon 116 Milyar $

4 - ALMANYA 3 Trilyon 371 Milyar $

5 - İNGİLTERE 2 Trilyon 864 Milyar $

6 - FRANSA 2 Trilyon 422 Milyar $

7 - HİNDİSTAN 2 Trilyon 182 Milyar $

8 - İTALYA 1 Trilyon 189 Milyar $

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


9 - BREZİLYA 1 Trilyon 799 Milyar $

10 - KANADA 1 Trilyon 572 Milyar $

11 - GÜNEY KORE 1 Trilyon 392 Milyar $

12 - AVUSTURALYA 1 Trilyon 240 Milyar $

13 - RUSYA 1 Trilyon 235 Milyar $

14 - İSPANYA 1 Trilyon 221 Milyar $

15 - MEKSİKA 1 Trilyon 161 Milyar $

16 - ENDONEZYA 872 Milyar $

17 - HOLLANDA 750 Milyar $

18 - TÜRKİYE 722 Milyar $

19 - İSVİÇRE 576 Milyar $

20 - SUUDİ ARABİSTAN 632 Milyar $ Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

43


E.M.D. “Altın Kalem”lerini Belirledi Ekonomi Muhabirleri Derneği’nin (EMD) düzenlediği “2016 Altın Kalem Ekonomi Basını Başarı Ödülleri” sonuçlandı.

2016 yılında ödüle değer görülen haberler ise şöyle oldu: Türkiye’nin bütün bölgelerinde görev yapan ekonomi muhabirleri, yazarları ve yöneticilerini çatısı altında buluşturan EMD’nin düzenlediği “2016 Altın Kalem Ekonomi Basını Başarı Ödülleri” sonuçlandı. Türkiye’nin gündemine oturan haberlerin ödül için yarıştığı Altın Kalem için jüri, ödüle aday çalışmaları değerlendirirken, haberin, röportajın veya programın kamuoyunda tartışılması veya var olan bir süreçte değişikliğe yol açması kriterini dikkate aldı. Habertürk Gazetesi Ekonomi Müdürü Yavuz Barlas, Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Okan Müderrisoğlu, Hazine Müsteşarlığı Basın Müşaviri Ayten Gök, Dünya Gazetesi Ankara Haber Müdürü Hüseyin Gökçe ve EMD Yönetim Kurulu Üyesi Erdinç Çelikkan’dan oluşan jüri, 1 Ocak 2016 ile 31 Aralık 2016 tarihleri arasında yayınlanan haberleri değerlendirdi. Ekonomi alanında, bir gazetecilik örgütü tarafından verilen ilk ödül olan Altın Kalem Ödülleri; gazete, dergi, televizyon, radyo, internet gibi herhangi bir yayın organında yayımlanan haber ve programları kapsadı. Altın Kalem Ödül Töreni, 2 Ağustos’ta Wyndham Otel’de Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci’nin katılımıyla yapılacak.

44

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


reklam

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

45


BATInın

&

Lirik Sonu

Onlar kendilerini yüreklendirmek için şiirler yazdırırdı. Spartalıları yüreklendirmek için ne sözler yazıldı… Elegeia şiirler… İyon lehçesi ile yazılan heyecan verici, coşku dolu şiirler… Şairlerin içinde önde gelen Tyrtaios bir seferinde şöyle diyordu; Güzeldir ön saflarda düşerek ölmek vatan uğruna dövüşen asil adam için! Ama şehrini ve zengin tarlalarını bırakıp sevgili anasıyla, ihtiyar babasıyla, küçük çocukları ve kız olarak aldığı karısıyla sürünerek dilenmek her şeyden acıdır. Başvurduğu insanlar ona düşman olur, mahrumiyete, iğrenç yoksulluğa baş eğer, soyunun yüzkarası olur, bozulur göz alıcı güzelliği. Yoldaş olur ona hakaretler ve sefalet. Böyle başıboş dolaşan birinin hiçbir itibarı olmaz ne saygı görür, ne değer, ona kimse acımaz. Bu topraklar için cesaretle dövüşelim, çocuklarımız için ölelim, esirgemeyerek canımızı. Gençler, haydi dirsek dirseğe verin, savaşın! Ne yüz kızartıcı kaçmağa başvurun, ne korkuya kapılın. Gayretli olun ve pekleştirin yüreğinizi, hayata düşkün olmayın er meydanında. İhtiyarın dizleri dermansızdır, bırakıp kaçmayın onları. Bir ihtiyarın ak saçları, kır düşmüş sakalıyla ön saflarda düşerek, gençlerin önünde yatması yüz kızartıcıdır. Kan içindeki mahrem uzuvlarını tutarak, çırçıplak toz toprak içinde cesaretle can verdiğini görmek çirkin ve utanç vericidir. Fakat gençlere her şey yakışır, sevimli gençliğin parlak çiçeğine sahip oldukça;

46

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

Hayattayken erkeklerce seyredilmeğe, kadınlarca sevilmeğe değer. Ön saflarda düşünce de güzeldir. Haydi, herkes ilerleyerek, iki ayağıyla dimdik dursun toprağın üstünde, dişleriyle dudağını ısırarak. Tyrtaios Spartalı Elegeia Şairi… O gün batı, bugün de batı… Bütün dertleri duygu dünyalarında onları harekete geçirecek ‘’gaz’’ kaybının olmaması… ‘’Aman ha… Gazımız biterse şu dünyaya düşkün insanımızı nasıl harekete geçireceğiz’’ endişesi, korkusu, karabasanı her gece üzerlerine leş çöküyor. Korkuları büyük batının. Ben de keyifle izliyorum… Batıyı, batı yapan bize düşmanlıkları olmuştur. Doğuya düşman olmamış olsalardı hiçbir zaman ‘’Batılı olma’’ duygusunu keşfedemezdiler ve bir ‘’batı’’ inşaası gerçekleşmezdi. Batılı olmak asla bir doğulu olmamaktır. Batılı olmak, doğuyu var eden, kutsi bir takım değerlerle doğuya ruh katan, his dünyasını katman katman yücelten tüm derin duygulardan ayrı, yeni duygumatikler inşaa etmektir. Lakin, batı olmak, doğusuz kalmaktır aslında. Doğuyu tarih boyunca yüce tutan, doğulu insanın kendi tutku ve heyecanını diri tutmuş olan güçlü kelimeler ve hisleniştir. ‘’Aşk’’ doğu için yaratılmış bir değerdir. Aşk’ı yok eden ‘’sex’’ ise batının var oluşunda ürettiği cemiyet celladıdır. Zavallı batı, ‘’aşk’’ dediğinde doğulu olduğunu biliyor, demediğinde ise öleceğini… Sırf bir batı inşaası için kendinin celladı toplumlardır bunlar. Geçmiş zaman, sözünü etmeye gerek var mı bilmem ama; mazisinde gençlerini heyecanlandırmak için ya sefil bir hayatla tehdit

Batının Lirik Sonu

eden yada biblo değerler icat edip coşturmak için gaz veren batılı mühendisler, özgüven yüklemesi yapmak için mitoloji gibi araçları kullanmışlardır. Şimdi bir de doğunun mazisine bakalım… Batı için ne kadar utanç verici bir fark bu… Doğuda analar kahraman doğuruyor… Doğal hayat kendi kahramanlarının hikayeleri ile dolup taşıyor. Değerler yaşamın bir parçası, büyük manalar günlük hayatın içinde rutine bağlanmış… Çıldırmasın ne etsin zavallı Papa Urban…

Böylesine büyük bir fark varken batı bugün maskesinin altında cüzzamlı suratını saklayamaz olmuştur. Doğuda ateş tarlalarını izlerken, insanlıktan söz etme hakkının kalmadığını utanmadan itiraf edebiliyor. Akdeniz’de doğulu bebek cesetleri, kara bir leke gibi batının yüksek insanlık (!) değerlerinin içi boş laftan öte hacet olmadığını ifşa etmiştir.

Her gece yarısı, karanlık loş bir salonda, mum ışıklarının titreyen gölgeleri arasında, birkaç sesi kısık adamın doğu dünyası için kötülük getiren yeni bir plan yaptığına inanırız biz de… Ne yapalım bunu hep yaptılar. Bir planın kurbanı olmaya alıştık biz. ‘’evet şimdi bizim için ne plan yaptılar’’ diye her sabah merakla bekledik bir batılı musibeti…


&

DOĞU

Oysa devir değişiyor. Görmemiz gerek. Körrek. Kör kalplere, Rabbimden feraset, hikmet gerek. Evet devir değişiyor. Çünkü güneş batıdan doğmaktan vazgeçiyor. Şimdilerde doğudan güneşin doğuşunu izlemek için dünyalılar muştu tepesine toplanıyor.

Toprağın altı ecdad dolu… Toprak ecdadın mirasını taşıyor. Zaman, tüm bu mazinin saklı tutulduğu kutsal bir sandık gibi şimdi önümüzde. Açılası günler yakındır. Doğu dünyasının ruhu, batı tarafından büyülenmişti. Bugün ilahi bir dokunuşla adeta karanlık bir örtü doğu entelektüellerinin kalplerinden kalktı ve gönüllerdeki ilahi bahçe ışıkla doldu, cennetten meyveler fark edilir oldu, gönüller arası bağ kuruluyor, cemiyetlerin birbirine akan akarsuları ağır aksak da olsa akmaya başladı (günü gelir gür bir edayla akar elbet), ‘’gök kubbe bizim kubbemiz, Hilal tüm bu medeniyetin şerefidir’’ der olduk bütün bir doğu dünyası olarak. Biz doğulular farkındayız artık. Dedektif aramaya gerek yok. Katil, Batıdır… İşte bu; zavallı batının Lirik Sonudur… Dr. Muhammed İkbal BAKIRCI

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

47


Marie Curie veya doğum ismiyle Maria Salomea Skłodowska Polonya asıllı kimyager ve fizikçi.

(7 Kasım 1867 – 4 Temmuz 1934)

48

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


FiZiK ve KiMYANIN ÖNCÜSÜ

MARIE CURIE Polonya asıllı bilim kadını Maria Sklodowska ya da Fransa’da yaptığı evlilik sonrası, dünyada bilinen adıyla Marie Curie. Tüm bilim insanları arasında, kimse onun kadar zorluklara göğüs germek zorunda kalmadı ve kimse onun kadar ağır bir bedel ödemeye mecbur bırakılmadı. Buluşları, sonunda yaşamına mal oldu.

2NOBEL DALDA

Radyoaktivite üzerine yaptığı çalışmalarla iki farklı alanda Nobel Ödülü kazandı. Uranyumla yaptığı deneyler sonucu radyoaktiviteyi keşfetti. Toryumun radyoaktif özelliğini buldu ve radyum elementini ayrıştırdı. 1903 Nobel Fizik ödülü, 1911 Nobel Kimya ödülü sahibi ve

Nobel Ödülü’nü alan ilk kadın, bu ödülü iki kere alan ilk bilim insanı olmuştur. radyoloji biliminin kurucusudur. Çalışmalarıyla bir çığır açan Curie,

Eşi ve meslektaşının trajik ölümü, olay üzerine türetilen dedikodular, bilimsel kuruluşlar tarafından sürdürülen karalama kampanyaları, Curie’nin Nobel ödüllü alan ilk bilim kadını unvanını kazanmasını, hatta Nobel’i iki kere alan ilk kişi olmasını; dahası, bilimsel anlamda ölümsüzleşmesini engelleyemedi.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

49


CURIE

BİLİMLE TANIŞMASI ve EĞİTİM HAYATI Maria Sklodowska’yı fizikle ilgilenmeye yönelten kişi, fen öğretmeni olan ablasıydı. Curie, daha o zamanlarda dikkat çeken kararlı ve ciddi yapısıyla, henüz 15 yaşındayken, okulu en iyi dereceyle bitirmişti. Babasının tüm varlığını riskli bir yatırımda kaybetmesi nedeniyle, kısa dönemli birçok işte çalışmak zorunda kaldı. Ancak, bilim için bir şeyler yapma arzusu hiç dinmedi ve Sorbonne Üniversitesi’ne başvurdu. 1891’de, 23 yaşındaki mezuniyetinden sonra doğa bilimleri ve matematik dalında yüksek lisans yapmaya karar verdi. Yüksek lisansını 1895’te tamamladı. Aynı yıllarda Polonyalı bir bilim insanı aracılığıyla, piezoelektriği keşfeden Pierre Curie ile tanıştı. 35 yaşındaki Pierre Curie, Endüstriyel Fizik ve Kimya Okulu laboratuvarının başkanıydı. Marie ve Pierre, ortak bilimsel ilgilerinin de katkısıyla birbirlerine bağlanıp, Temmuz 1895’te evlendiler. Bu tarihten itibaren Maria Skłodowska yerine Marie Curie adını aldı. 1896 yılında öğretmenlik diplomasını aldıktan sonra 1897’de, daha önce Henri Becquerel (okunuşu: Bekerel)’in duyurduğu, uranyum tuzlarının yaydığı, sonraları radyoaktivite olarak adlandırılacak ışın üzerine detaylı araştırmalara başladı. Fakat Eylül 1897’de ilk kızı Irene’in dünyaya gelmesi, çalışmalarına ara vermesine sebep oldu. 1898 başlarında çalışmalarına hız veren Marie toryumun da bu ışınları yaydığını fark etti. Bu noktada eşi Pierre de kendi çalışmalarını bırakarak Marie’ye yardım etmeye başladı. Bu arada Becquerel, iki farklı uranyum mineralinin daha aktif olduğunu keşfetti.

Temmuz 1898’de Curie’ler yeni radyoaktif bir element olan ve uranyumun radyoaktif bozunmasından ortaya çıkan polonyumu bulduklarını duyurdular. (İsmini Marie’nin vatanı Polonya’dan esinlenerek koydular). Eylül 1898’de Fransız kimyacı Eugène-Anatole Demarçay’ın spektroskopi yöntemi ile tanımlanmasına yardım ettiği, doğal radyoaktif element radyumu duyurdular.

Marie, 1904 yılında doktorasını vererek Fransa’da gelişmiş bilim alanında doktora unvanı alan ilk kadın oldu.

50

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

Aynı yıl radyoaktivite konusundaki araştırmalarından dolayı, kocası ve Becquerel ile paylaştığı

Nobel Fizik Ödülü’nü alarak, tarihte Nobel Ödülü alan ilk kadın oldu. Marie curie Sevr’deki bir kızlar okulunda fizik öğretmenliği yapmaya başladı. Aynı yılın sonlarına doğru ikinci kızları Eve doğdu. O sıralar Marie ve Pierre, radyasyondan kaynaklanan rahatsızlıklar geçirmeye başladılar. Radyumun dokuya verdiği zarar, araştırmacılar tarafından kabul edilmeye başlanmıştı. Aynı zamanda, radyumun etkisinin kötü dokulara uygulanarak tedavide kullanılabileceği fikri de doğmaya başlamıştı.

Amerikalı mucit Alexander Graham Bell, kanserin tedavisi için tümöre radyum verilmesini önermişti.

ÖLÜMÜ

19 Nisan 1906’da Pierre Curie bir at arabasının çarpması sonucu öldü. İki çocuğu ile dul kalan Marie, kocasının Sorbonne’daki öğretmenlik görevini sürdürdü ve 1908’de Sorbonne’daki ilk kadın profesör oldu. 1911 yılında radyum ve polonyumun keşfi ve araştırılmasındaki rolünden ötürü Nobel Kimya Ödülü’ne layık görüldü. Böylece tarihte iki Nobel Ödülüne sahip ilk kişi oldu. Halen 2 Nobel Ödülüne sahip tek kadındır.Yaptığı çalışma bir elementin radyoaktif işlemlerden sonra başka bir elemente dönüşebileceğini gösteriyordu. I. Dünya Savaşı sırasında taşınabilir röntgen cihazları yaparak, kızı Irene ile birlikte, genç kadınlara x ışını teknolojisini öğretti.[2] Ayrıca fizik tedavi uzmanlarına savaş ortamında radyoloji ekipmanını nasıl kullanacaklarını gösterdiler. Bu esnada yüksek dozda radyokaktif ışına maruz kaldılar. 1920’li yıllarda bilime katkısını sürdürdü. Varşova’daki Radyum Enstitüsü’nün kuru lmasında önemli rol oynadı. Başkan Herber Hoover’ın kendisine verdiği 50.000 dolar ödülle Varşova’da yeni kurulan laboratuvara radyum aldı.


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

51


TÜRKİYE’nin TURİZM GELİRİ ARTTI Türkiye’nin turizm geliri, ikinci çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre % 8,7 artarak 5 milyar 413 milyon 48 bin dolar olarak gerçekleşti.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yılın ikinci çeyreğine ilişkin turizm istatistiklerini açıkladı.

GELİRİN %

81,3’Ü YABANCI TURİSTTEN

Buna göre, turizm geliri ikinci çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre % 8,7 arttı ve 5 milyar 413 milyon 48 bin dolara yükseldi. Turizm gelirinin (cep telefonu dolaşım ve marina hizmet harcamaları hariç) % 81,3’ü yabancı ziyaretçilerden, % 18,7’si ise yurt dışında ikamet eden vatandaş ziyaretçilerden elde edildi. Bu çeyrekte yapılan harcamaların 4 milyar 442 milyon 643 bin dolarını kişisel harcamalar, 970 milyon 405 bin dolarını ise paket tur harcamaları oluşturdu. Kişi başına ortalama harcama 611 dolar olurken, yabancıların ortalama harcaması 570 dolar, yurt dışında ikamet eden vatandaşların ortalama harcaması ise 845 dolar olarak gerçekleşti.

52

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


ZİYARETÇİ SAYISI %

18,3 ARTTI

Türkiye’den çıkış yapan ziyaretçi sayısı da ikinci çeyrekte geçen yılın aynı dönemine göre % 18,3 artarak 8 milyon 863 bin 391 kişi oldu. Bunların % 86,6’sını yabancılar, % 13,4’ünü ise yurt dışında ikamet eden vatandaşlar oluşturdu. Yurt içinde ikamet edip başka ülkeleri ziyaret eden vatandaşların harcamalarından oluşan turizm gideri de geçen yılın aynı çeyreğine göre % 8,2 azalarak 1 milyar 386 milyon 362 bin dolar oldu. Bunun 1 milyar 125 milyon 951 bin doları kişisel, 260 milyon 411 bin doları ise paket tur harcamalarından oluştu. Söz konusu çeyrekte, yurt dışını ziyaret eden vatandaş sayısı ise geçen yılın aynı dönemine göre % 12,7 artarak 2 milyon 294 bin 588 kişi oldu. Bunların kişi başı ortalama harcaması 604 dolar olarak gerçekleşti.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

53


Fikir ve Teorileriyle Tüm Dünyayı Etkileyip Baştan Şekillendirmiş

10 Unutulmaz Ekonomist Adam Smith (1723–1790) İskoç filozof Smith, modern ekonominin babası kabul edilir.

1776’da yazdığı ünlü “Ulusların Zenginliği” (Wealth of Nations) kitabında teorilerini savundu. “Görünmez el” teorisi ile ekonomide ve piyasada bir tür doğal düzen olduğunu savunurken, buna yapılacak her müdahaleye karşı çıktı. İktisatın bireysel olduğunu, yani kişilerin kendi çıkarları için hareket ettiğini söylerken, serbest piyasa ekonomisi savunucularının en önemli görüşünü ortaya atmış oldu.

John Maynard Keynes (1883–1946) Dönemin hiç şüphesiz en önemli iktisatçılarından olan Keynes ise, makroekonominin kurucusu kabul edilir. Klasik ve neoklasik iktisatçıların aksine, piyasaların her zaman kusursuz işlemediğini, dönemsel olarak arz ve talep uyuşmazlıkları yaşandığını ortaya koyan Keynes, bu durumlarda kamu müdahalesinin kaçınılmaz olduğunu savundu. Sosyalizmin yükselişte olduğu bir dönemde Keynes bu tezi ile “kapitalizmin tamircisi” oldu diyebiliriz. 1929 krizi ile mevcut tezlerle baş edemeyen yönetimler, onun politikalarını uygulayarak krizden çıkmayı başarmıştır. Bugün hala dönem dönem ekonomiyi canlandırma politikalarında Keynes’in görüşlerine başvurulur.

Karl Marx (1818–1883) Kesinlikle dünyaya en fazla etki eden iktisatçılardan. Görüşleri bir dönem dünyayı ikiye böldü. Hegel’in tarih anlayışını kapitalizmi analiz etmede kullanan Marx, liberal iktisatçıların emek değer teorisini aldı ve ortaya koyduğu “artı değer kavramı” ile emeğin sömürüldüğünü söyledi. Marx bugün hala görüşleri en çok tartışılan isimlerden biri. Son halini 1894 yılında alan “Kapital”, iktisat ve siyaset biliminin en önemli baş yapıtlarındadır.

54

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Milton Friedman (1912–2006) Parasalcılık yani “monetarizm”, büyük ölçüde Nobel ödüllü iktisatçı Friedman tarafından geliştirilmiş bir teoridir. Friedman ağırlıklı olarak para teorisi, para tarihi, tüketim analizi ve istikrar politikaları üzerinde çalıştı. “Keynesyen” ekonomiye karşı çıktı ve Ronald Reagan’a danışmanlığı sırasında verdiği önerilerle küresel çapta önerileri büyük yankı uyandırdı. Son yıllarda dünyamızı en çok etkileyen iktisatçılardandır.

Thomas Malthus (1766–1834) İngiltere doğumlu Malthus’un fakirlik üzerine görüşleri gaddarca bulunabilir. Ancak sadece iktisatta değil, birçok bilim alanında önemli etkilere neden olduğu kesin. Malthus’a göre, fakirlik bazı kesimler için kaçınılmaz ve doğaldır. Bu insanlar basitçe, “hayat piyangosu isabet etmemiş talihsiz kişilerdir”. Nüfus, gıda ürünlerinden çok daha hızlı arttığı müddetçe yoksulluk da kaçınılmaz olacaktır. Nüfus teorisi ile ünlüdür ve görüşleri Darwin’i de etkilemiştir.

Friedrich List (1789–1846) Almanya doğumlu List ise, tamamen serbest dış ticarete karşı durdu. Gelişmekte olan ülkelerin başta sanayi olmak üzere gelişmelerini tamamlayabilmeleri için, tarife ve benzeri önlemlerle korunması ve teşvik edilmesi gerektiğini savundu. Avrupa Ekonomi Topluluğunun kurulmasında zemin teşkil etti.

Irving Fisher (1867–1947) Neoklasik iktisatçılar arasında en önemli isimlerden biridir. İsmini verdiği Fisher denklemi (miktar teorisi) ile para miktarındaki artışın, paranın değerinin düşmesine ve enflasyona neden olacağını ortaya koydu. Sonradan Friedman’ın formüle edeceği Monetarist görüşün temellerini Fisher atmıştır. Friedman, Fisher’ı en büyük Amerikan iktisatçısı olarak nitelendirirdi.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

55


Friedrich Hayek (1899–1992) Hayek sıkı bir liberal ve serbest piyasa ekonomisi savunucusuydu. “Avusturya İktisat Ekolü”nün önemli isimlerinden biridir. Liberal ekonomiyi savunan tezleriyle 1974 yılında Nobel İktisat ödülünü aldı. Hayek de Keynes’in çalışmalarına karşı çıktı. Krize karşı kamu harcamalarına ağırlık vermeyi öneren Keynes politikalarına karşı, özel mülkiyet ve yatırımların önünün açılmasını savundu. “Kölelik Yolu” isimli eserinde merkezi planlamaya savaş açarken, faşizmin bir kapitalizm ürünü olduğu yönündeki görüşlere de saldırdı. Hayek’in görüşleri ABD’de ve tüm dünyada neoliberal politikalarda etkili oldu.

Alfred Marshall (1842–1924) Yazdığı Principles of Economics eserinde Marshall, fiyatın arz ve talebin karşılanması sonucunda ortaya çıktığını açıklamaya çalışmış, bir pazarda fiyatlar düştükçe talebin artacağını, yükseldikçe azalacağını öngörmüştü. “Klasik okul” adı verilen iktisadi düşünce akımının herkes tarafından kabul edilen lideridir. Keynes’e de hocalık etmiştir.

John Stuart Mill (1806–1873) 3 yaşında Yunanca, 7 yaşında Latince öğrenmeye başlayan, bu Aralıkta ise Platon, Heredot okuyup matematik ve tarih öğrenen bu muazzam zeka, en önemli düşünürlerdendir. Küçük yaştan itibaren aldığı iyi eğitim sayesinde sadece ekonomide değil, felsefede de etkili olan bir isim. Mill, aynı zamanda ateşli bir kadın hakları savunucusuydu ve feminizm akımına da öncülük etti. İngilizce “insanoğlu” anlamına gelen “mankind” sözcüğünü ilk reddeden kişidir.

56

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

57


TÜRKiYE’DE KONUT SATIŞ iSTATiSTiKLERi

Türkiye genelinde Haziranda 97 bin 579 konut satıldı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Haziran ayına ilişkin konut satış istatistiklerini açıkladı. Buna göre, ülke genelinde Haziranda satılan konut sayısı, bir önceki aya göre % 16,3 geriledi. Konut sayısı geçen yılın aynı ayına göre ise % 8,1 azalarak 97 bin 579 oldu. Konut satışında en yüksek payı 17 bin 970 konutla (% 18,4) İstanbul aldı. Satış sayılarına göre İstanbul’u, 10 bin 160 konut satışıyla (% 10,4) Ankara, 6 bin 34 konut satışıyla (% 6,2) İzmir izledi. Konut satış sayısının düşük olduğu iller ise 2 konutla Hakkari, 20 konutla Ardahan ve 31 konutla Bayburt olarak kayıtlara geçti.

58

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

İPOTEKLİ SATIŞLAR Türkiye genelinde ipotekli konut satışları Haziranda, geçen yılın aynı ayına göre % 3,2 azalarak 35 bin 210’a geriledi. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışın payı % 36,1 olarak gerçekleşti. İpotekli satışlarda İstanbul 6 bin 963 konut satışı ve % 19,8 payla ilk sırayı aldı. Toplam konut satışlarında ipotekli satış payının en yüksek olduğu ilin % 56,1 ile Artvin olduğu görüldü. Türkiye genelinde Haziranda diğer satış türleri sonucunda el değiştiren konut sayısı ise geçen yılın aynı ayına göre % 10,7 azalarak 62 bin 369 oldu.


Diğer konut satışlarında İstanbul 11 bin 7 konut satışı ve % 17,6 payla ilk sıraya yerleşti. İstanbul’daki toplam konut satışları içinde diğer satışların payı % 61,3 oldu. Ankara 5 bin 981 diğer konut satışıyla ikinci sırada yer alırken, bu ili 3 bin 684 konut satışıyla İzmir izledi. Diğer konut satışının en az olduğu il 1 konut ile Hakkari olarak belirlendi. 45 bin 433 konut ilk defa satıldı. Türkiye genelinde ilk defa satılan konut sayısı, Haziranda geçen yılın aynı ayına göre % 7,9 azalarak 45 bin 433 oldu. Toplam konut satışları içinde ilk satışın payı % 46,6 olarak belirlendi. İlk satışlarda İstanbul 8 bin 656 konut satışıyla en yüksek paya (% 19,1) sahip olurken, İstanbul’u 3 bin 585 konut satışıyla Ankara ve 2 bin 341 konut satışıyla İzmir izledi. İkinci el konut satışları geçen yılın aynı ayına göre % 8,2 azalışla 52 bin 146 olarak gerçekleşti. İkinci el konut satışlarında da İstanbul 9 bin 314 konut satışı ve % 17,9 payla ilk sıraya yerleşti. İstanbul’daki toplam konut satışları içinde ikinci el satışların payı % 51,8 oldu. Ankara’da 6 bin 575, İzmir’de 3 bin 693 ikinci el konut satıldı.

Konut satışında en yüksek payı 17 bin 970 konutla (% 18,4) İstanbul Satış sayılarına göre İstanbul’u, 10 bin 160 konut satışıyla (% 10,4) Ankara 6 bin 34 konut satışıyla (% 6,2) İzmir izledi. Konut satış sayısının düşük olduğu iller ise 2 konutla Hakkari 20 konutla Ardahan ve 31 konutla Bayburt olarak kayıtlara geçti.

YABANCILARA KONUT SATIŞI Yabancılara yapılan konut satışları Haziranda geçen yılın aynı ayına göre % 24,8 artarak bin 926 oldu. Yabancılara konut satışlarında ilk sırayı 903 konutla İstanbul aldı. İstanbul’u 408 konutla Antalya, 93 konutla Bursa, 77 konutla Aydın, 68 konutla Ankara, 60 konutla Muğla izledi. Geçen ay Suudi Arabistan vatandaşları Türkiye’den 612 konut satın aldı. Bunu 239 konutla Irak, 136 konutla Kuveyt, 115 konutla Rusya, 87 konutla İngiltere takip etti.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık Mart 2017 2017

59




60

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017



GEZELİM GÖRELİM G A Z İ A N T E P

ZEUGMA MOZAİK MÜZESİ 9 Eylül 2011 tarihinde resmi açılışı yapılan müze, Şehitkamil İlçesi Mithatpaşa Mahallesi Hacı Sani Konukoğlu Bulvarı üzerindedir. Daha açılmadan tüm dünyanın arkeoloji gündemini değiştiren Zeugma Mozaik Müzesi, Türkiye’nin en çok gezilen, en önemli müzeleri arasında yer alıyor. Gaziantep’i ziyaret edenlerin tarihi Zeugma kentini ve dönemin yaşamını gerçeğe en yakın biçimde tanıması amacıyla birçok özel sergileme tekniği kullanılarak düzenlenen Zeugma Mozaik Müzesi modern Türk müzeciliği için bir gurur kaynağı oluyor.

62

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Dünyanın En Büyük İkinci Mozaik Müzesi 2010 yılında açılan Zeugma Mozaik Müzesi, Hatay Arkeoloji Müzesi açılana dek dünyanın en büyük mozaik müzesiydi. Gaziantep’te Eski Tekel Fabrikası alanı üzerine kurulan müze tam 30.000 metrekarelik bir alan üzerinde görkemli bir şekilde yükseliyor.

Fırat Nehri’nin En Stratejik Noktası: Zeugma Zeugma Mozaik Müzesi’nde, Zeugma Antik Kenti’nden çıkarılan buluntular sergilenmektedir. Zeugma’nın kökleri M.Ö. 300 yılına dayanır. Büyük İskender’in generali olan Euphrates, Fırat Nehri’nin en stratejik noktasına kendi adını verdiği Seleukeia Euphrates şehrini kurar.

Dönemin Büyük Şehri: Zeugma Ticarete elverişli stratejik konumu sayesinde zamanla büyüyen ve gelişen şehir 80.000 kişilik bir nüfusa ulaşır ve Roma İmparatorluğu’na dahil edilir, ismi de köprü ya da geçiş noktası anlamına gelen Zeugma olarak değiştirilir.

Tüm Dünyanın İzlediği Kazı Zeugma Antik Kenti’nde 1987 yılından beri devam eden kazılar, 2000 yılında ortaya çıkarılan eserlerle dünya çapında duyulmuştur. Bu haklı şöhretin sebebi 2000 yılında Zeugma kazılarında çıkarılan ikiz Poseidon ve Euphrates villaları ve bu villaların içinde bulunan yüzlerce küçük eserdir.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

63


Baraj Sayesinde Kurtarılan Eserler 2000 yılında Birecik Barajı’nın tamamlanmasıyla daha geniş bir alanda kazı yapılması mümkün olmuştur. Böylece bu alanlarda bulunan mozaikler, sütunlar, çeşmeler gibi mimari elemanlar da kurtarılarak müzede sergilenebilmiştir.

Her Yönüyle Tekrar Canlandırılan Şehir Zeugma Mozaik Müzesi’nin en önemli özelliği, eserlerin sergilenişinde izlenilen tutumdur. Şehirde yaşayan insanların inançları, kültürel – sosyal hayatları ve gündelik hayatla ilgili ayrıntıların ziyaretçiye sunulması sayesinde tam bir kültürel deneyim yaşamak mümkün olur.

Athena’nın Kayıp Parçası Müzede sergilenen başlıca eserlerden biri, Athena Tapınağı’nın bir parçası olan Athena heykelidir. Athena’nın heykelinin eksik parçası kazı alanında bulunduktan sonra Gaziantep Arkeoloji Müzesi’nin bahçesinde sergilenen gövde ile birleştirilerek Zeugma Müzesinin girişine yerleştirilmiştir.

Fırat Nehri Kıyılarından Eserler Müzenin içi iki bölüme ayrılmıştır, Müzenin ilk bölümü yani Zeugma bölümünde, Hamam Mozaikleri, Fırat Nehri kenarında bulunan mozaikler ve kurtarma kazıları sonucunda çıkarılan mozaikler yer alır.

64

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Sergileme Taktikleri Müzenin ikinci bölümünde ise Gaziantep yöresinden ve etrafından çıkarılan Doğu Roma – Bizans dönemi kilise mozaiklerini görmek mümkündür. Eserler yerleştirilirken kronolojik bir sıralama gözetildiği kadar, eserlerin bulunduğu coğrafi yerlere göre bir dizilim yapılması da gözetilmiştir.

Büyük Savaşçı Mars Heykeli Zeugma Mozaik Müzesi’nde sergilenen göz alıcı eserler arasında Savaş Tanrısı Mars Heykeli ve Dionysos’un Düğünü Mozaiği de bulunmaktadır. Dionysos’un Düğünü Mozaiği’nin eksik olan bölümleri, görüntünün yansıtılmasıyla canlandırılmıştır.

Çingene Kızı’nın Bakışları Zeugma Mozaik Müzesi’ndeki belki de en önemli, en meşhur eser Çingene Kızı adıyla da bilinen Mainad Mozaiği’dir. Bu eser özel bir odada tek başına sergilenir, bu odanın özel tasarımının amacı Çingene Kızı’nın buğulu bakışlarını ortaya çıkarmaktır.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

65


66

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

67


YAKITI EN DÜSÜK 10 OTOMOBiL

1

OPEL CORSA 1.3 lt. CDTI Ecotec Easytronic 3.2 lt/100 km

2 BMW 116d 116d ED 1.5 116 BG 3.4 lt/100 km

68

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık Mart 2017 2017

4

3 SKODA FABİA

PEUGEOT 208

1.4 TDI 90 PS 3.4 lt/100 km

1.6 L BlueHDİ 100 PS 3.5 lt/100 km


5

6

AUDİ A3

RENAULT CLİO

Sportback 1.6 TDI 110 PS 3.5 lt/100 km

1.5 dCi 75 HP 3.6 lt/100 km

8

7 VW POLO

RENAULT TALiSMAN 1.5 dCi 110 HP 3.6 lt/100 km

1.4 TDI 75 PS BMT 3.6 lt/100 km

9 FORD FİESTA 1.5 TDCi 75 hp 3.7 lt/100 km

10 FORD FOCUS 1.6 TDCi 115 PS 3.7 lt/100 km

*Veriler Markaların Web Sitelerinden Alınmıştır. Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık Mart 2017 2017

69


iSTANBUL 130 ÜLKEYE BEDEL

Türkiye’nin 341 milyar dolarlık dış ticaret hacminin % 56’lık kısmını karşılayan İstanbul, milli gelirin % 27’sini, ihracatın da % 43’ünü yine tek başına sağlıyor. Türkiye ekonomisinin kalbinin attığı İstanbul, 130 ülkeden daha büyük ekonomisiyle de dünya başkenti hüviyetini ortaya koyuyor.

Yıllar içerisinde her alanda merkez olmayı ve iktidarda kalmayı başaran dünyadaki ender yerleşim yerlerinden biri olan İstanbul, ekonominin de içinde olduğu bir çok alanda geçmişten günümüze bir dünya başkenti olma hüviyetini korumaya devam ediyor. İstanbul, dünyanın en büyük ve en eski kapalı çarşılarından olan “Kapalı Çarşı”, Karaköy’deki “Bankalar Caddesi”, Galata ve Sirkeci bölgeleri ile yüzyıllar boyu iş ve ticaret merkezi olarak önemini korurken, İstanbul Finans Merkezi projesi ile konumunu pekiştirecek. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) verilerinden derlenen bilgilere göre, Türkiye ekonomisinin kalbi de İstanbul’da atıyor.

70

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


VERGİ TAHSİLATI ORANI % 83,6 GİB verilerine göre Türkiye’de Mart 2017 itibarıyla 1 milyon 829 bin 553 gelir vergisi mükellefi bulunurken, İstanbul’da bu sayı 487 bin 174 olarak kayıtlara geçti. Buna göre, Türkiye’deki her 4 gelir vergisi mükellefinden 1’i İstanbul’da bulunuyor. İstanbul’da vergi gelirleri tahsilat oranı % 83,6 olurken, toplam tahakkuk içindeki oranı % 44,4 oldu. Ayrıca, bu yılın Mart ayı sonu itibarıyla Türkiye genelinde Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) % 8,53 artarken, İstanbul’da bu artış % 8 olarak gerçekleşti.

DÜNYANIN KAVŞAK NOKTASI TÜİK verilerine göre Türkiye geçen yıl 142,5 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirirken, bu ihracatın % 53,4’üne denk gelen 76,2 milyar dolarlık kısmı İstanbul tarafından sağlandı. Geçen yıl 198,6 milyar dolar tutarında ithalat yapıldı. İstanbul’un geçen yılki ithalatı ise bir önceki yıla kıyasla % 1,7 azalışla 116 milyar dolara gerilerken, % 58,4 ile toplam ithalatın yarısından fazlasını gerçekleştirdi. Böylece Türkiye’nin 341 milyar 162 milyon dolarlık dış ticaret hacminin 192 milyar 178 milyon dolarlık bölümüne denk gelen % 56’sı İstanbul tarafından yapıldı.

İSTANBUL MEVDUAT ZENGİNİ

100 $’LIK TİCARETİN 56 $’I İSTANBUL’A TÜİK verilerine göre Türkiye geçen yıl 142,5 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirirken, bu ihracatın % 53,4’üne denk gelen 76,2 milyar dolarlık kısmı İstanbul tarafından sağlandı. Geçen yıl 198,6 milyar dolar tutarında ithalat yapıldı. İstanbul’un geçen yılki ithalatı ise bir önceki yıla kıyasla % 1,7 azalışla 116 milyar dolara gerilerken, % 58,4 ile toplam ithalatın yarısından fazlasını gerçekleştirdi. Böylece Türkiye’nin 341 milyar 162 milyon dolarlık dış ticaret hacminin 192 milyar 178 milyon dolarlık bölümüne denk gelen % 56’sı İstanbul tarafından yapıldı.

BDDK verilerine göre, geçen yıl sonu itibarıyla Türkiye’deki 11 bin 656 banka şubesinin % 28,4’ü İstanbul’da bulunuyor. 3 bin 308 banka şubesinin hizmet verdiği İstanbul’da, kişi başına düşen mevduat 43 bin 417,03 lira olarak kayıtlara geçti. Türkiye’deki toplam 1,5 trilyon liralık toplam mevduatın 636,4 milyar lira ile % 43,8’i İstanbul’da yer alıyor. Bankacılık sektörü geçen yıl Türkiye genelinde 1,8 trilyon liralık kredi kullandırımı yaparken, İstanbul 754,3 milyar lira ile % 42,1 paya sahip oldu. Türkiye’de toplam altın mevduatı 17 milyar 222 milyon lira düzeyinde iken, bu mevduatın 6 milyar 355 milyon liralık kısmı İstanbul’da bulunuyor.

Türkiye’de 4 gelir vergisi mükellefinden İstanbul’da bulunuyor.

1’i %27’si Milli gelirin

tek başına İstanbul’dan sağlanıyor.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

71


TÜRKİYE’DE

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2017 yılı Ağustos ayı Motorlu Kara Taşıtları istatistiklerini açıkladı. Buna göre, Ağustos ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı toplam 21 milyon 863 bin 854 adet taşıtın % 54’ünü otomobil, % 16,4’ünü kamyonet, % 14,1’ini motosiklet, % 8,3’ünü traktör, % 3,8’ini kamyon, % 2,2’sini minibüs, % 1’ini otobüs, % 0,2’sini ise özel amaçlı taşıtlar oluşturdu.

72

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık Mart 2017 2017


Ağustos ayında trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısı bir önceki aya göre % 15,8 azaldı. Bu azalış otomobilde % 15,8, kamyonette % 14, kamyonda % 2,4, motosiklette % 22, özel amaçlı taşıtlarda % 13,9, traktörde % 13,4 olarak gerçekleşti. Minibüste % 17, otobüste ise % 10,9 artış oldu. Ağustos ayında geçen yılın aynı ayına göre trafiğe kaydı yapılan taşıt sayısında % 12,8 artış gerçekleşti. Bu artış otomobilde % 15,9, minibüste % 48,9, otobüste % 48,4, kamyonette % 11,6, kamyonda % 20,2, motosiklette % 9,2 olarak gerçekleşti. Özel amaçlı taşıtlarda % 16,7, traktörde ise % 14,8 azalış oldu. Ocak-Ağustos döneminde 837 bin 848 adet taşıtın trafiğe kaydı yapıldı, 64 bin 418 adet taşıtın ise trafikten kaydı silindi. Böylece trafikteki toplam taşıt sayısı 773 bin 430 adet arttı.

Ağustos AYINDA 637 BİN 2 ADET TAŞITIN DEVRİ YAPILDI Devri yapılan toplam 637 bin 2 adet taşıt içinde otomobil % 70,1 ile ilk sırada yer aldı. Otomobili sırasıyla % 15,9 ile kamyonet, % 5,7 ile motosiklet, % 2,8 ile traktör takip etti. Ağustos ayında devri yapılan taşıtların % 5,5’ini ise minibüs, otobüs, kamyon ve özel amaçlı taşıtlar oluşturdu. Ağustos ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı 11 milyon 802 bin 713 adet otomobilin % 38,6’sı LPG, % 34,8’i dizel, % 26,1’i benzin yakıtlı oldu. Yakıt türü bilinmeyen otomobillerin oranı ise % 0,4 olarak hesaplandı. Ağustos ayında trafiğe kaydı yapılan 63 bin 263 adet otomobilin % 16’sının Renault, % 12,5’inin Volkswagen, % 8,6’sının Fiat, % 6,4’ünün Dacia, % 6,3’ünün Opel, % 6,2’sinin Hyundai, % 6’sının Ford, % 5,4’ünün Toyota, % 4,6’sının Mercedes-Benz, % 4,1’inin Nissan olduğu, % 23,9’unun ise diğer markalardan oluştuğu görüldü. 0cak-Ağustos döneminde trafiğe kaydı yapılan 494 bin 795 adet otomobilin % 40,4’ü 1501-1600, % 26,9’u 1401-1500, % 14,3’ü 1300 ve altı, % 13,3’ü 1301-1400, % 3,9’u 1601-2000, % 1,1’i 2001 ve üstü motor silindir hacmine sahip. Ocak-Ağustos döneminde trafiğe kaydı yapılan 494 bin 795 adet otomobilin % 59,8’i beyaz, % 17,5’i gri, % 7,5’i siyah ve % 5,6’sı kırmızı iken % 9,6’sı diğer renklerde oldu.

ERZURUM TRAFİĞİNDE % 0.36’LIK ARTIŞ Erzurum trafiğine kayıtlı motorlu kara taşıtı sayısı aylık bazda % 0.36 oranında artarak, 115 bin 187’den 115 bin 604’e yükseldi. Erzurum trafiğine kayıtlı motorlu kara taşıtı sayısı aylık bazda % 0.36 oranında artarak, 115 bin 187’den 115 bin 604’e yükseldi. Bir ayda 417 motorlu kara taşıtı, 248 otomobilin trafiğe katıldığı Erzurum’da, otomobil artış oranı % 0.43 oldu. İlde bin kişiye düşen otomobil sayısı ise 75’e yükseldi. TÜİK 2017 Ağustos dönemi iller trafiğe kayıtlı motorlu kara taşıtı dağılımını açıkladı. Erzurum’da 56 bin 916 otomobil, 3 bin 44 minibüs, bin 163 otobüs, 26 bin 119 kamyonet, 5 bin 872 kamyon, 2 bin 657 motosiklet, 688 özel amaçlı kara taşıtı, 19 bin 145 traktör olarak toplam 115 bin 604 aracın trafiğe kayıtlı olduğu bildirildi.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

73


Eğer gün sonunda, neden planladığınızdan daha az işi bitirebildiğinizi merak ediyorsanız, bu mevcut çalışma yöntemlerinizden kaynaklanıyor olabilir. Gün sonunda daha çok işi bitirebilmek için bunu verimli hale getirebilmek için elbette basit ama etkili kurallar bulunmakta. Doğru Araçları Kullanın Araç ve gereç kullanabilme yeteneği bizi diğer canlılardan ayırır. Doğru araçlar düzenli şekilde kullanılırsa tartışmasız şekilde verimliliğimizi olumlu yönde etkileyen en kesin unsur olarak karşımıza çıkarlar. Bu ister bir yazılım ister bir makine isterse de oturduğunuz sandalye olsun, işiniz için en iyi araç gereçleri kullanmak gün sonunda tamamladığınız iş sayısında büyük bir fark yaratacaktır.

74

Zamanınızı ve İşlerinizi Yönetin Basit bir zaman yönetimi, zamanınızı faydalı kullanmanızda size yardımcı olabilir. Güne başlarken o gün hangi işleri tamamlayacağınızı bilmelisiniz. İşlerinizi sıralandırmanız ve önceliklendirmeniz faydalı bir yoldur. İşin nasıl yapılacağına, işi kimin yapacağına göre nasıl önceliklendirebilirsiniz? • • • • • •

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

Yöneticinizin taleplerine göre İşlerin bitirilmesi gereken son tarihlerine göre Proje planlarına göre İşlerin faydalarına göre İşlerin geliş sırasına göre İşlerin başınıza açacağı problemlere göre gibi.

Bu sıralamayı yaparken işleri acil ve önemli olarak gruplamak da önem taşımaktadır.

“Hayır” Demeyi Öğrenin Çalışmalarınızı bölecek durumlara “Hayır” diyebilmelisiniz. Acil konular ve az sayıda özel durumlar hariç, bir iş üzerinde yoğun şekilde çalışırken kişilerin sizin dikkatinizi dağıtmamaları konusundaçevrenizdeki insanları uyarabilirsiniz.


Aynı Anda Tek Bir Çalışmaya Odaklanın “Eş zamanlı çalışabilme” kavramı sıklıkla karşılaştığımız yanlış bilinen konulardandır. Özellikle yapacağınız işler dikkat gerektiren türdense bu çok da mümkün değildir. Bu konuda en iyi olanlar bile bir çalışmadan diğerine çabuk geçişler ile çalışabilirken aynı anda sadece bir çalışmaya odaklanabilmektedirler. Yapılan araştırmalar da aynı zaman diliminde birden fazla iş arasında geçiş yaparakçalışmanın verimliliği düşürdüğünü göstermektedir.

Stresi Yönetmeyi Bilin Stresin iş hayatındaki başarıyı doğrudan etkileyen bir faktör olduğu biliniyor. Bir noktaya kadar motive edici bir özelliği olsa da yoğun şekilde stres yaşayan bireylerde dikkat dağınıklığı, verim azalması, motivasyonsuzluk gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bunları yenmek için kısa molalar vermek, derin nefesler almak, planlı çalışmak, daha fazla sosyalleşmek etkili birkaç yöntem

Planlı Olun Zamanınızı Kendiniz Yönetin Birçok çalışan, üzerindeki iş yükünün çok fazla olduğundan ve hiçbir şeyi yetiştiremediğinden şikayet eder. Bazı vakalarda bu durum doğru olsa da, temel sorun zamanın iyi yönetilememesinden kaynaklanır. Plansız çalışmak, zaman kaybına neden olarak bireylerin başarı oranını da düşürmektedir. Günü planlamak, hangi işin ne kadar zaman aldığını hesaplamak ve en önemlisi de ajanda tutmak, bu sorunu hızla ortadan kaldıracaktır.

Oldukça Esnek Olun

Dış Görünüşünüz Sizi Yansıtsın

Kısa Molalar Verin

Kurallı olmak ve belirli bir disiplin altında çalışmak, verimi artıran sistemlerden biridir. Ancak iş yerinde hiçbir olay ya da kişiye karşı katı olmamak ve içinde bulunulan duruma göre hareket etmek, başarıyı getiren diğer faktörlerden biri.

Toplumsal ya da kişisel iletişimin % 55’ini beden dili ve hareketler oluşturur.

Hızla ortama ve duruma adapte olabilirseniz, sorunları daha hızlı aşarak ileriye bakabilirsiniz.

Bu yolla da kendinizi daha iyi ifade edebilirsiniz

Deneyimlerinizi Kullanmayı Bilin Geçmiş dönemde yaşadığınız olaylardan elde ettiğiniz deneyimler, gelecekte nelerle karşılaşabileceğinizi bilmeniz açısından önemlidir. Bir şeyi bilmenin tek yolu onu deneyimlemektir.

Bulunduğunuz noktada çok fazla kalmadan üstüne yeni bir şeyler katmalı ve ilerlemelisiniz. Konumunuzun bir üst seviyesini düşünmüyorsanız başarıyı da sevmiyorsunuz demektir.

Dış görünüşünüzün ve giysilerinizin sizi yansıtması, karşınızdaki ile iletişiminizi kuvvetlendirecektir.

Hatalarınızdan Ders Çıkarın

Yaratıcı Olun, Yaratıcılığınızı Gösterin İş hayatında yaratıcı olmak başarıyı da beraberinde getirir. Yaratıcılık, kişinin ruh halinin de pozitif olduğunu gösterir. Burada önemli olan yaratıcı olduğunuzu çevrenize göstermek, bir anlamda bunu iş hayatında satmaktır.

Negatifliklerinizi üzerinizden atarak yaratıcı olabilir ve başarıyı yakalayabilirsiniz.

Kol kuvveti yerine masa başı iş yapan kişilerin ortalama odaklanma süresi 20-40 dakika arasındadır. Ara vermeden, sürekli bir şekilde çalışmak zamanla işe olan motivasyonunuzu azaltacaktır. Ne iş yaparsanız yapın, kısa molalar vererek ya da farklı bir işe odaklanarak kendinize ve beyninize zaman tanıyın. Bu şekilde daha sürdürülebilir bir çalışma temposu yakalayabilirsiniz.

Birçok insan hata yapmaktan korkar. Ancak hata ve yanlış yapmadan herhangi birşeyin doğrusunu öğrenmek mümkün değildir. Önemli olan bu hataların neden kaynaklandığını bularak bir kez daha tekrarlamamaktır. Eğer hatalarımızdan ders çıkarmazsak, sürekli aynı şeyleri tekrar ederiz. Geçmişte yaşanılan her şeyin bize bir deneyim kattığını düşünerek,gelecek için

bunlardan bilgi çıkarmak, başarının size daha hızlı gelmesini sağlayacaktır. Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

75


ÖN YARGILARINIZDAN

KURTULUN

İş hayatında başarılı olmanın ve kariyer basamaklarını hızla tırmanmanın önündeki en büyük engel önyargılardır. Birçok kişi, yeteri kadar bilgi edinmeden ve dinlemeden, karşısındaki bireyler hakkında yargıya varır. Bu da olayları tüm gerçekliğiyle görmemizi engeller. Hayatınıza yeni giren kişiler hakkındaki önyargılarınızı azaltır ve bireyleri olduğu gibi kabul etmeyi öğrenirseniz, hem daha mutlu hem de daha başarılı bireyler olabilirsiniz.

Kendinize sürekli farklı sorular sorarak önyargılarınızı ortadan kaldırabilirsiniz.

76

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Nezaman Verimli Olmadığınızı Bilin Hepimizin gün içinde verimsiz olduğu zaman dilimleri olabilir. Önemli olan sizin bu zamanları farkında olmanızdır; sabah mı, öğleden önce mi veya öğleden sonra mı? Bu zamanları her gün tekrar ettiğiniz yapılması kolay işler ile değerlendirebilirsiniz. Sonuçta biz birer makine değiliz ve bir çalışma ile çok uzun süre çalışmak bizi sıkabilir. Yorgun hissetmeye başladığınızda veya odaklanma sıkıntısı çektiğinizde çalışmaya bir ara verin, belki bir atıştırma molası size iyi gelebilir.

Zaman Zaman Evden Çalışın Bazı durumlarda evden çalışmak ofis ortamındaki dikkat dağıtan etmenlerden uzaklaştığınız için verimliliğinizi arttırabilir. Elbette evde çalışmak için gerekli araç ve gereçlerin yanınızda olması ve çevrenin çalışmaya uygun olması da önemlidir. Ayrı bir ofis veya oda varsa; kapınızı kapayıp verimli bir gün geçirebilirsiniz.

Erteleyin Mantığa aykırı olabilir, fakat bir problemi çözmeye uğraşırken tıkandığınızda işi bir sonraki güne bırakın. Zor bir konunun çözümü aklıma çoğu zaman akşam eve gidip yatağa uzanınca gelmiştir. Eğer olmadıysa bile, ertesi gün dinç bir zihin problemi çözmenize yardımcı olacaktır.

Daha Önce Yapılan Çalışmalardan Faydalanın Verimliliği arttırmak için kopyala-yapıştır metodu bazı durumlarda çok faydalıdır. Eğer bir programcıysanız hazır kodları, bir sunuş hazırlıyorsanız daha önceki sunuşlardan grafik, slayt veya yazıları kullanabilirsiniz. Taslak ve şablonları kullanmak da size zaman kazandıracaktır. Şirketinizde bir paylaşım dosyası oluşturup yaptığınız çalışmaları diğer kişilerle paylaşmanız herkesin verimliliğini olumlu yönde etkileyecektir.

Sonuç Olarak Yüksek verimlilik, ekibinize ve şirketinize fayda sağlar peki size nasıl etkisi olur? • • • • •

İşlerinizi daha kısa sürede tamamlayabilirsiniz. Önemli çalışma ve kritik projelerinizi zamanında tamamlayabilirsiniz Daha önemli çalışma ve projelere zaman ayırma şansı yakalayabilirsiniz Keyifli bir iş hayatı: İşlerin zamanında tamamlanması ile motivasyonunuz ve iş mutluluğunuz artar. Kazandığınız zamanı kendinizi geliştirmek için kullanabilirsiniz.

VERİMLİ ÇALIŞMAK = MUTLU BİR İŞ YAŞANTISI

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

77


DÜNYA’DA

10 EN COK ZiYARET EDiLEN

1- FRANSA

Dünyanın en çok turist çeken ülkesi Fransa. Geçen yılki terör saldırıları sonrasında turist sayısında bir miktar gerileme olsa da yine de Fransa’yı 84,5 milyon kişi ziyaret etti. Ziyarette ilk sırayı başkent Paris alıyor. Paris’in yanı sıra güney kıyıları Nice, Marsilya, Lyon yine Strastbourg ve Bordeaux gibi şehirleri de turist ağırlıyor.

Ü L K E

Dünya’nın en çok turist alan ülkeleri Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü tarafından açıklandı.

78

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık Mart 2017 2017

2- ABD Dünya’da Fransa’dan sonra en çok turist çeken ülke ise ABD. Amerika Birleşik Devletleri’ni geçtiğimiz yıl 77.5 milyon kişi ziyaret etti. ABD’de en çok turist çeken ilk şehir New York. Dünyanın moda, finans merkezlerinden biri olan New York aynı zamanda müzeleri, sergileri, konserleri kendine has şehir yapısıyla turist çekmeyi sürdürüyor. New York’tan sonra Los Angales, Miami gibi şehirler de en çok turistin gittiği kentler.


3- iSPANYA

Dünyada en çok ziyaret edilen ülkelerin başında da İspanya geliyor. Özellikle tarihi eserleri, tarihle iç içe şehirleri ve Akdeniz sahilleri yıl boyunca İspanya’ya turist çekiyor. Turizm ülkenin en önemli gelirlerinden birisi. Geçen yıl da İspanya’yı 68.2 milyon kişi ziyaret etti. Barcelona, Madrid, Sevilla, Granada gibi şehirler ve Ibiza, Mallarco gibi adaları yıl boyunca turist akınına uğruyor.

4- CiN Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin aynı zamanda dünyanın en çok turist çeken ülkelerinden de birisi. Tapınakları ve doğal güzellikleriyle gidenleri kendisine hayran bırakan Çin’i de geçtiğimiz yıl 56.9 milyon kişi ziyaret etti. Çin’e giden yabancıların büyük bir kısmının da iş amaçlı gittiğini hatırlatmak lazım. Dünyanın en önemli üretici ülkelerinden biri olan Çin de çok sayıda önemli fuar da düzenleniyor. Çin Seddi, İpek Yolu, Cennet Tapınağı, Toprak Askerler ve Yazlık Saray gibi önemli turistik yerleri de barındırıyor.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

79


5- iTALYA Rönasansın doğduğu yer İtalya, Roma imparatorluğundan bu yana kalma tarihi eserleriyle dikkat çeken bir ülke. Başkent Roma, Floransa, Napoli, Venedik, Milano gibi tarihi şehirler İtalya’nın en çok turist çeken kentleri. Geçen yıl da İtalya’yı 50.7 milyon kişi ziyaret etti.

6- TÜRKiYE Turizmde geçtiğimiz yıl biraz sıkıntılı bir süreç geçirse de Türkiye de dünyanın en çok turist çeken ülkelerinin başında geliyor. 39,5 milyon ziyaretçiyle ülkemiz de dünyanın en çok ziyaret edilen ülkeleri arasına girdi. Türkiye’de en çok turist İstanbul’a geliyor. Tarihi ve doğal güzellikleriyle dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan İstanbul’u, Antalya gizliyor. Özellikle muhteşem otelleri güneşi denizi ve doğal güzellikleriyle de Antalya Türkiye’nin en çok turist çeken kentlerinden.

80

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


7- ALMANYA Avrupa’nın en büyük ve en zengin ülkelerinden Almanya da festivalleri ve fuarlarıyla milyonlarca turiste ev sahipliği yapıyor. Kara Ormanlar ve Alpler, Neuschwanstein Kalesi gibi yerler Almanya’nın en çok turist çeken yerlerinin başında geliyor. Almanya’yı da 35 milyon kişi ziyaret etti.

8- iNGiLTERE Tarihi yapıları, doğal güzellikleri, eğitim olanakları, köklü okulları ve ticaret merkezleriyle İngiltere de en çok turist çeken ülkelerin başında geliyor. Geçtiğimiz yıl İngiltere’yi yaklaşık 34 milyon kişi ziyaret etti. Başkent Londra listede ilk sırada yer alıyor.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

81


9- MEKSiKA Güney Amerika ülkesi Meksika dünyanın en eski uygarlıklarından Mayalara ev sahipliği yapıyor. Tulum’daki Maya harabeleri, tropik ormanlar ve İspanyol mimari eserlerin yanı sıra sahilleri ve denizi de Meksika’yı tercih etmek için önemli nedenler arasında yer alıyor. Meksika’yı da 32.1 milyon kişi ziyaret etti.

10- RUSYA Moskova St. Petersburg gibi ihtişamlı şehirlerin yer aldığı Rusya da dünyanın en çok turist çeken ülkelerinden birisi. 31,3 milyon kişinin ziyaret ettiği Rusya’da Kızıl Meydan, görkemli dini yapılar, St. Petersbug gibi şehirler ilk sırada yer alıyor. Rusya’nın tek handikabı soğuk ve sert geçen kışları.

82

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

83


ÇEK YASAKLILARI % 226 arttı

Bankalar arası Kart Merkezi (BKM) verilerine göre, çek yasağı kararları geçen yılın Eylül ayına göre 225,9 artışla bin 864’e çıktı.

Bankalar arası Risk Merkezi tarafından açıklanan verilere göre, geçen yılın Eylül ayında 572 olan çek yasağı kararları, bu yıl aynı ayda % 225,9 artışla bin 864’e çıktı. Çek yasağı kararları bir önceki aydaki bin 198’e göre ise % 55,6 artış gösterdi. Aynı ayda çek yasağı ortadan kaldırma kararları 352 olurken, birikimli ortadan kaldırma kararları 2 bin 344 olarak gerçekleşti. Yılın ilk 9 ayında çek yasağı kararları ise 18 bin 295’e ulaştı.

84

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Ekonomik Görünüm (DEG) Raporu’nun Ekim 2017 sayısını “Sürdürülebilir Büyümeyi Amaçlamak” başlığıyla yayımladı. Türkiye’ye yönelik 2017 ve 2018 büyüme beklentileri sırasıyla % 2,5’ten % 5,1’e ve % 3,3’ten % 3,5’e yükseltildi. Bu hafta başlayacak “IMF-Dünya Bankası Yıllık Toplantıları” öncesinde açıklanan raporda, global ekonomideki konjonktürel toparlanmanın güçlendiği vurgulanırken, küresel büyüme beklentileri bu yıl için % 3,6’ya ve gelecek yıl için de % 3,7’ye revize edildi. Kuruluşun 2017 ve 2018 yıllarına ilişkin büyüme tahminleri, DEG raporuna Temmuz ayında yapılan güncellemede sırasıyla % 3,5 ve % 3,6 olarak belirlenmişti. Dünya ekonomisinde kısa vadeli riskler azalmasına karşın, orta vadede birçok ülkenin aşağı yönlü risklere maruz kalabileceği kaydedilen raporda, gelişmiş ülkelerdeki düşük enflasyon, yükselen piyasa ekonomilerindeki finansal çalkantılar, küresel finansal şartların beklenenden hızlı sıkılaşması ve korumacı politikaların söz konusu riskler arasında yer aldığı bildirildi.

Gelişmiş ülkelerde 2017 büyüme tahmini % 2,2

IMF, Türkiye’ye yönelik 2017 büyüme tahminini iki kat artırarak % 2,5’ten % 5,1’e çıkardı.

IMF’nin Ekim 2017 dönemi DEG raporunda ABD, Japonya ve birçok Avrupa ülkesinin büyüme tahminleri yukarı yönlü revize edildi. ABD’de tüketim ve yatırımlarının zayıf ilk çeyreğin ardından toparlandığı belirtilen raporda, ülkeye yönelik büyüme tahminleri bu yıl için % 2,1’den % 2,2’ye, gelecek yıl için ise % 2,1’den % 2,3’e yükseltildi. Euro Bölgesi’ne ilişkin 2017 ve 2018 büyüme tahminlerini 0,2 puan artırarak sırasıyla % 2,1 ve % 1,9’a çıkaran kuruluş, Almanya, Fransa ve İtalya ve İspanya’ya ilişkin beklentilerini de yükseltti. Yeni projeksiyonlarına göre, Almanya bu yıl % 2 ve gelecek yıl % 1,8 büyüyecek. Bu oranlar, Temmuz ayında yapılan güncellemeye kıyasla 0,2’şer puanlık artışa ediyor. Raporda, Birleşik Krallık’a yönelik 2017 ve 2018 projeksiyonları ise değiştirilmeyerek sırasıyla % 1,7 ve % 1,5 seviyesinde tutuldu. Japonya’ya yönelik beklentiler ise bu yıl için 0,2 puan artışla % 1,5’e ve gelecek yıl için 0,1 puan artışla % 0,7’ye güncellendi.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

85


PALANDÖKEN DAĞI Erzurum şehrinin 10 km kadar güneyinde bulunan zirvesiyle çevrenin en yüksek noktası olup Türkiye’nin en gözde kış sporları merkezlerinden biridir. Şehir merkezinin 1950 metreyi bulan yüksekliğinden ve kütle olarak bir sıradağ olmasından dolayı Türkiye’nin 3000 metrenin üzerindeki diğer dağları kadar büyük gözükmemektedir. Ancak mitolojide bilhassa da Anadolu’da ki birçok efsânede ismi geçmektedir. Mayıs ayında başka hiçbir dağda açmayan harika bir çiçekle süslenir. En yüksek tepesi “Büyükejder” ismini taşıyan Palandökenin etekleri ise orada kurulu kadim Selçuklu şehri Erzurum’un güzellikleriyle bezelidir. Türkü ve Erzurum yan yana gelince akla ilk gelen “sarı gelin” olur. Gönlün her teline dokunan melodisi ve yürek dağlayan hikâyesiyle bu türkü Palandöken Dağı’nın her taşına sinmiştir adeta.

Palandöken yüce dağ Altı mor sümbüllü bağ Seni vermem ellere Nice ki bu canım sağ.

86

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


HARPUT DAĞI Elazığ’ın her yanını görebileceğiniz, en tepesinde Süt Kalesi diye de bilinen Harput Kalesi’nin de bulunduğu Harput Dağı, üzerinde binlerce yıllık yaşanmışlığın ve türlü medeniyetlerin izini taşıyan kadim bir yerleşim merkezidir. Kale, Artukluların hatırası Ulu Cami, Meryem Ana Kilisesi ve gösterdiği kahramanlıklar dillere destan olan Balak Gazi’nin anıtı bunlardan sadece bir kaçı. Dağ gibi ulu kişilerin de yurt edindiği bu bölge “evliyalar yatağı” olarak da anılır. Harput Kalesi’ne Süt Kalesi de demelerinin sebebi; kalenin harcının suyla değil sütle karışmasıymış. Elazığ yöresine ait türkülerin hemen hepsinde Harput anılır diyebiliriz. Adı yoksa kokusu vardır mutlaka türkünün bir yerinde.

Hüseynik’ten çıktım şeher yoluna Can ağrısı tesir etti canıma Yaradanım merhamet et kuluna Yazık oldu yazık şu genç ömrüme Bilmem şu feleğin bana kastı ne

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

87


AĞRI DAĞI Ağrı dağı 5.137 metrelik rakamıyla, en tepesinde asla erimeyen büyük buzuluyla ak saçlı bir ulu bilge gibi duran Ağrı Dağı Türkiye’nin en yüksek dağıdır. Dağın %65’lik bir kesimi Iğdır ilinde, kalan %35’lik kesimi ise Ağrı ili sınırları içerisindedir. Herhalde bütün dağcıların bir kez mutlaka tırmanmak isteyeceği Ağrı Dağı, merhum yazar Yaşar Kemal’in “Ağrı Dağı Efsanesi” isimli eserini okuyanların gözünde, türkülere kulak verenlerin de gönlünde daha da büyür.

Ağrı Dağı eteğinde Uçan güvercin olsam Türkü olsam dillerde Diyar diyar dolansam

88

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


HASAN DAĞI Hasan Dağı, İç Anadolu’nun en yüksek dağı değildir belki ama en içli dağıdır diyebiliriz. Etekleri bugün hâlâ Yörük yurdu olan Hasan Dağı’nın zirvesinde “Hasan Dede” isimli, hayatını burada geçirmiş bir zat metfundur ve dağın ismini bu zattan aldığı söylenir. En eski yerleşim bölgelerinden biri olan Aksaray il sınırları içindedir. Selçukluların ikinci bir başkent gibi önem verdikleri Aksaray; saray, medrese ve kervansaray yönünden de bir hayli zengindir. Büyük Hasan Dağı ve Küçük Hasan Dağı diye iki kratere sahip olan bu içi yangın dağa, başta Karacaoğlan olmak üzere pek çok âşık ve ozan şiirler yazmış ve türküler yakmıştır. Ama içlerinden biri, Hasan Dağı’nın derdinin daha büyük olduğunu kabul ve itiraf etmiş ve bunu türkülemiş;

Hasan dağı iki çatal Ortasında güller biter Senin derdin benden beter Ben de yandım Hasandağı

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

89


SÜPHAN DAĞI Sönmüş bir volkan olan Süphan dağı, Anadolu’nun 3. En yüksek doruğudur. Süphan Dağı, Ağrı-Patnos, Muş-Malazgirt, Bitlis-Ahlat ve Adilcevaz sınırları içindedir. Dağın başında bir duvak gibi duran zirvedeki kar örtüsü eteklere indikçe azalır. Van Gölü’nün kuzeyinde kalan bu dağ aynı zamanda onu çevreleyen ilçelerin de su kaynağıdır. Her dağla beraber büyüyen türlü efsaneler vardır ve Süphan Dağı’na da ne kadarı gerçek olduğu bilinmeyen türlü efsaneler yakıştırılmıştır. Mesela dağdaki bir uçurumdan düşerek can veren iki sevgilinin hatırasına her yıl o düştükleri yerde kendiliğinden iki tane gül bittiği söylenir. Buzlarla kaplı zirvesinde ise “kırklar” olarak anılan kırk tane şehit mezarı bulunur. Yine zirvede bulunan krater göl ise mavinin en derin haliyle görenleri kendine hayran bırakır. Ama türkü, en yukarıda sakladığı bu güzelliklere değil, eteğine serilen çiçeklere yakılmıştır;

Süphan Dağı’nın eteği Eteği güller biteği Ana can kurbanın olam Yârim baldır ben peteği

90

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

91


İngiliz araştırma kuruluşu Brand Finance 2017 yılı En değerli markalar araştırmasının sonuçlarını yayınladı. Araştırmaya göre dünyanın en değerli markaları listesini teknoloji sektörü domine etti. İlk 20’deki şirketlerin 12 tanesi teknoloji ve telekomünikasyon sektörünün oyuncularından.

1- Google Marka değeri: 109,5 milyar dolar

92

2- Apple Marka değeri: 107,1 milyar dolar

3- Amazon Marka değeri: 106,4 milyar dolar

4- AT&T Marka değeri: 87 milyar dolar

5- Microsoft Marka değeri: 76,3 milyar dolar

6- Samsung Marka değeri: 66,2 milyar dolar

7- Verizon Marka değeri: 65,9 milyar dolar

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


8- WalMart Marka değeri: 62,2 milyar dolar

9- Facebook Marka değeri: 62 milyar dolar

10- ICBC Marka değeri: 47,8 milyar dolar

11- China Mobile Marka değeri: 46,7 milyar dolar

12- Toyota Marka değeri: 46,2 milyar dolar

13- Wells Fargo Marka değeri: 41,6 milyar dolar

14- China Construction Bank Marka değeri: 41,4 milyar dolar

15- NTT Group Marka değeri: 40,5 milyar dolar

16- McDonald’s Marka değeri: 39 milyar dolar

17- BMW Marka değeri: 37,1 milyar dolar

18- Shell Marka değeri: 36,8 milyar dolar

19- Deutsche Telekom Marka değeri: 36,4 milyar dolar

20- IBM Marka değeri: 36,1 milyar dolar Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

93


Uluslararası marka değerlendirme kuruluşu Brand Finance, Türkiye’nin en değerli markalarını sıraladı. 2017’de Türkiye’nin en değerli markaları belli oldu.

94

1- Türk Telekom Marka değeri: 2,620 milyar dolar

6- Ziraat Bankası Marka değeri: 1,312 milyar dolar

2- Turkcell Marka değeri: 1,959 milyar dolar

7- Arçelik Marka değeri: 1.284 milyar dolar

3- Türk Hava Yolları Marka değeri: 1,920 milyar dolar

8- İş Bankası Marka değeri: 1,252 milyar dolar

4- Akbank Marka değeri: 1,579 milyar dolar

9- Yapı Kredi Marka değeri: 951 milyon dolar

5- Garanti Marka değeri: 1,555 milyar dolar

10- Halkbank Marka değeri: 806 milyon dolar

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Araştırmaya göre ilk 100’de yer alan markaların değerlerinde en yüksek artış oranı % 112 ile Koton’da oldu. Koton bu artışla 37’nci sıradan 26’ncı sıraya yükseldi. Söz konusu dönemde marka değerinde en yüksek düşüş oranı ise % 69 ile Anadolu Efes’te oldu. Şirket bu düşüşle 8’inci sıradan 19’uncu sıraya geriledi.

11- Ford Otosan Marka değeri: 793 milyon dolar

16- Şişecam Marka değeri: 545 milyon dolar

12- BİM Marka değeri: 742 milyon dolar

17- Migros Marka değeri: 531 milyon dolar

13- Ülker Marka değeri: 647 milyon dolar

18- Vestel Marka değeri: 362 milyon dolar

14- BSH Marka değeri: 608 milyon dolar

19- Anadolu Efes Marka değeri: 352 milyon dolar

15- Vakıfbank Marka değeri: 594 milyon dolar

20- Denizbank Marka değeri: 343 milyon dolar

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

95


SEMER VE KAYBOLAN SEMERCİLİK Semer, at, katır, eşek, deve gibi yük taşıyan hayvanların sırtına konulur. Yük bağlamak için hayvanların sırtına yerleştirilen ağaçtan yapılmış araç veya yastık diye tanımlanabilen bir araçtır. Bu araç sayesinde hayvanın sırtına bindirilen yükün hayvana daha fazla zarar vermesinin önüne geçilmiş olur. Dengesiz yapılmış bir semer hayvanın sırtının yaralanmasına neden olur. En yaygın anlamıyla, yük ve binek hayvanı olarak kullanılan at, eşek ve katır gibi hayvanların taşıyacakları yükün hayvanın sırtına zarar vermemesi için ağaç iskelet üzerine deri ile keçe arası kamış otları ile doldurulup sarılarak dikilen semer çok özen isteyen araçtır. Bu aracı yapmak için uğraşan kişilere semerci, bu sanat dalına da semercilik denir. Meydan Larousse ansiklopedisi semer için: ” Semer, at, katır, eşek, deve gibi yük taşıyan hayvanların sırtına konulur. İlk defa Araplar ve İranlılar tarafından kullanıldığı, daha sonra Türklere geçtiği söylenir. Fakat onlardan önce yaşayan Mısır, Mezopotamya ve Anadolu milletlerinin hayvanlarla yük taşımayı bildikleri, bu %n hayvanın sırtına yük taşımaya yarayan bir araç yerleştirdikleri, kazılarda çıkan buluntulardan ve duvar kabartmalarından anlaşılıyor” diye bahseder. Semerin Ilk kez Araplar ve Iranlılar tarafindan kullanıldığı söylenir. Türklere de onlardan geçmiştir.

96

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


SEMERCİLİK MESLEĞİ Semercilik çok eskiden beridir süregelen bir meslektir. Motorlu araçların çıkması hayvanların yük veya binek olarak artık kullanılmaması semerciliği bitme noktasına getirmiştir. Semercilik de tıpkı tarakçılık, kaşıkçılık gibi unutulmaya yüz tutmuş, artık çırak alamayan meslekler halini almıştır. Yük taşımak amacıyla eşek, katır, beygir gibi binek hayvanlarının sırtına yerleştirilen ağaç iskeleti yastığa semer denilmekte bu işle uğraşan ustaların yaptığı işi tarif için de semercilik kelimesi kullanılmaktadır. Semerciler semerleri ağaç, metal, saz, deri, dokuma gibi malzemelerden hazırlamaktadır. Yapılan bu semerleri binek hayvanların üzerine bağlamak, yerleştirmek ve sabitlemek için de kolan, kayış veya kaytan gibi sağlam şeritler kullanılmaktadır.

SEMER YAPIMINDA KULLANILAN MALZEMELER Berdi bir bataklık bitkisidir. Kamış gibi bataklıkta yetişir. İçi süngere benzer. Sıkıldığında tekrar eski haline döner. Bu özelliğinden dolayı semer yapımında dolgu malzemesi olarak kullanılır. Semerin gövdesinin esnek olmasını sağlar. Berdi Anadolu’da hasır, kürsü, sepet ve açkı malzemelerinin yapımında kullanılırdı. Sağlıklı, doğal bir malzemedir. Bataklıkların kurutulması ve sulak yerlerin kalmaması bu bitkinin de yok olmasına sebep olmuştur. Günümüzde ise yurdumuzda yok denecek kadar az yetişmektedir. Sicim (Kınnap) keten, kenevir gibi bitkilerin liflerinden yapılan ince ve sağlam ip, “İngiliz sicimiyle asın” deyimi, sicimin ne kadar sağlam olduğunu anlatır. Sırım, sahtiyanın ıslatıldıktan sonra makasla ince ince kesilmesiyle elde edilir. Sahtiyan tabaklanmış ve cilalanmış teke derisidir. “Tabak sevdiği deriyi taştan taşa vurur” deyimi buradan gelir. Keçe koyun yapağısından dövülerek ve sıkılarak dokuma işlevi yapılmadan elde edilen bir çeşit kaba kumaştır.Telis, bitkisel liflerden dokunmuş kaba örgülü kumaştır. Berdi bıçağı ahşap saplı olup içe doğru eğimlidir, bıçağın kesen tarafı testere ağzına benzer. Üdürgü, Orta Asya’dan beri günümüze kadar gelmiş eski bir delme aleti olup, günümüz matkabının ilkel şeklidir. İki parçadan oluşur: Birinci parça keman yayına benzeyen kısımdır. Yarım ay şeklindeki bir çubuk ve bu çubuğun iki ucuna bağlanmış iki santimetre kalınlığında deriden oluşur. İkinci kısım ise delme işlemini kemane yardımıyla sağa ve sola dönerek yapan bölümdür. Bu kısmın ucunda demir bir matkap ucu çakılıdır. Dört-beş santimetre kalınlığında ağaç tornacıları tarafından özel olarak imal edilir ve ucu sivri ince bir silindir şeklindedir. Bir ucu elle tutulan parçası gövdeden ayrı döner. Eskiden, elektrikli matkapların olmadığı dönemlerde, marangozlar tarafından da delme işlerinde kullanılırdı. Yayı olduğu için adına kemane üdürgü de denilmektedir.Yay bu ikinci parçayı sağa-sola çevirme işlemini gerçekleştirir. Balmumu sicimin mumlama işleminde kullanılır. Sicimi dış etkenlerden koruduğundan semerin dikişlerinin uzun ömürlü olmasını sağlar. Çuvaldız yaklaşık otuz ila kırk santimetre uzunluğunda oldukça büyük bir dikiş iğnesidir. “İğneyi kendine çuvaldızı ele batır” deyimine konu olmuştur. Çuvaldız demirciler tarafından üretilir. Semerci makası: 35-40 santimetre boyunda bir makas olup keçe ve deri kesmek için kullanılır. Demirciler tarafından semercilere özel olarak yapılırdı. Tarak: 50, 20 ve 4 cm. ölçülerinde olan bir tahtanın kenarına yakın bölümüne, yan yana çakılan, bıçak şeklinde demirlerden ibaret bir alettir. Berdilerin dilimlenmesine yarar. Semerci demiri: Boyu yaklaşık bir metredir. El tutulan bölümü vardır, ucu yarıktır. Bu yarık bölüme sıkıştırılan berdiler semerin elle ulaşılamayacak bölümlerine berdilerin ulaşmasını ve semere şekil verilmesini sağlar. Keçi boynuzu: Boynuzun içine keçe parçaları sokulur. Zeytinyağıyla bu keçeler iyice yağlanır. Semerci semerin deri bölümünü dikerken çuvaldızını bu keçi boynuzuna sokar ve yağlanan çuvaldızın deriyi daha kolay delmesini sağlar. Avuç demiri: Dikim esnasında kullanılan çuvaldızın semercinin avuç içini yaralamasını engelleyen, sarı bakırdan dökülmüş yassı bir alettir. Terzilerin kullandığı, dikiş dikerken parmaklarına taktıkları yüzüklerin avuç içine takılanıdır.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

97


SEMER YAPIMI Semer genellikle ağaç, çuval, deri ve sazdan yapılır. Üçgen çatılıdır ve hayvanın sırtında karnının iki yanına doğru açılan bir biçimdedir. Hayvanın sırtına değen iç tarafı saz doldurulmuş iki kanatlı bir çuvaldır. Yük vurulan üst tarafı da semer ağaçları denilen ahşap küçük direklerle çatılmış ve üstüne hayvan derisi veya çadır bezi dikilmiştir. Hayvanların omuzları üstüne gelen bölümde, üstte, yükü bağlamaya yarayan öne doğru çıkıntılı, iki kol vardır. Hayvana konulan yük, iple hayvanın sağrısı üstüne gelen bölümdeki kancalara bağlandıktan sonra tekrar omuz başı kollarında düğümlenir. Semer, hayvanın sırtına kolan, kayış veya kayton denilen sağlam bir şeritle bağlanır. Kolanın iki ucu hayvanın kaburgalarından biri üzerinde tokalanır. Karın altından geçtikten sonra, semerin üzerine dolanan bu kolan, semeri hayvanın sırtında sıkıca tutturmaya ve yükün sallanarak düşmesini önlemeye yarar. Semerin omuz başı kollarına genellikle “kaş” denir. Semerler, hayvan sahibinin mali durumuna göre sade veya süslü olur. Kaşları, kolanları, hayvanın kuyruğu altından geçen ve inişlerde semerin omuzlara düşmesini önleyen “paldım”ı ve üzerine atılan çulu bazen işlemeli, kakmalı olur. Değerli madenlerle işlenen, süslenen semerlerde vardır. Günümüzde evlerde ve bazı iş yerlerinde minyatür semerler süs aracı ve dekorasyon malzemesi olarak kullanılmakta dolayısıyla bu el sanatımız azda olsa bu şekilde varlığın sürdürmeye çalışmaktadır. Semer ve semercilik otuz kırk yıl öncesine kadar gözde bir araç gereç gözde bir el sanatıydı. Günümüz koşullarında değişen şartlarla birlikte birçok el sanatı gibi gündelik yaşamdan düşen bir iş kolu ve araç halini aldı. “Semer, bir zamanlar çEkim ve binek hayvanlarının vazgeçilmez donanımıydı. Binlerce yıl arabalarla özdeşleşen at ve benzeri çEkim ve binek hayvanları, motorlu araçların bulunup yaygınlaşmasıyla işsiz kaldılar ve buna bağlı olarak semercilik, palancılık ve koşumculuk da meslek olarak hayatımızdan birer birer çıkmaya başladı.

SEMERİN SÜSLENMESİ Bu işler için renkli keçeler yuvarlak şekillerde kesilir. Bu parçaların üzerine de mantarı çıkarılmış gazoz kapakları konularak semerin ön kaş tahtasına çakılır. Semerin ön dikişleri, aralara mavi boncuklar sırıma geçirilmek suretiyle dikilirdi. Daha sonraları çıkan parlak kabara çivileri de semerin süsleme işleminde kullanılmıştır. Semerciler ölçü alırken terziler gibi mazura kullanmazlar. Bunun yerine ya karışlarını ya da berdiye attıkları çentikleri ölçü olarak alırlar. Semeri yapılacak hayvanın vücut ölçüleri böyle belirlenirdi. İyi bir ustanın elinden çıkan semer hayvana kesinlikle zarar vermez, öyle ki hayvanın vücudunu yara yapan semer iyi dikilmemiş sayılır. Mesleğin püf noktası da buradadır. Semerciler kendilerini hayvan terzileri olarak nitelerler. Belki de semercileri günümüzün kaportacılarına benzetebiliriz

98

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Sokak Sokak Cadde Cadde Her Yerde Sen Varsın

ERZURUM | ERZİNCAN | BAYBURT | KARS | IĞDIR | AĞRI | ARDAHAN PASİNLER - AŞKALE - HORASAN - İSPİR - OLTU - DOĞUBAYAZIT

0442 234 5 234

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

99


İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

2050’de

EKONOMiYi

DARALTABiLiR

İstanbul, 11 Ekim (DHA) – Enerji talebinin % 75’ini ithal kaynaklardan karşılayan Türkiye’nin mevcut enerji ve iklim politikaları milyar dolarlık finansal riskler taşıyor. Bulgulara göre, iklim değişikliğiyle mücadele hedeflerine ulaşılamaması durumunda en kötü senaryo altında 2050’de gerçekleşmesi beklenen GSYH düzeyinde % 50’lere ulaşan bir düşüş ile karşı karşıya kalınabilir. İyi senaryoda ise GSYH % 10’luk bir kayıp yaşayabilir. Yeryüzü Derneği, WWF-Türkiye ve E3G tarafından hayata geçirilen “Türkiye için Düşük Karbonlu Kalkınma Patikaları ve Uygulamaları Projesi” kapsamında gerçekleştirilen analizler, Türkiye ekonomisini iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinden korumak için yenilenebilir enerjiyi ve iklim değişikliğine uyumu öncelikli hale getiren politikalara ihtiyaç duyulduğunu ortaya koyuyor. Rapora göre, böyle bir negatif şokun sonucunda kayıtlı istihdam ve ücretlerde düşüş yaşanabilir, bu düşüş düşük gelirli bölgelerden yüksek gelirli bölgelere göçü tetikleyebilir: “Sonuçlar, etkilerin düşük gelirli bölgelerde yüksek gelirli bölgelere göre çok daha şiddetli bir şekilde hissedileceğini, istihdamda ciddi düşüşler yaşanabileceğini ortaya koyuyor.”

100

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

“Bazı yatırımların kapılarına kilit vurmak gerekebilir” Analize göre, enerji piyasalarındaki gelişmeler sonucunda kömürlü termik santraller giderek daha fazla mali külfet doğuruyor: “Rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının en ucuz elektrik üretim teknolojileri haline gelmeye başlaması, enerji depolama gibi alternatif teknolojilerdeki ilerleme, fosil yakıt kullanımının getirdiği sosyal, ekonomik ve çevresel maliyetler ile iklim değişikliği hedefleriyle bağlantılı olarak politika ve düzenlemelerdeki değişiklikler sonucunda kömürlü termik santrallerin atıl duruma düşme riski artıyor. Söz konusu yatırımların, ekonomik ömürleri bitmeden kapılarına kilit vurmak zorunda kalınabilir.”


152.8 milyar dolarlık atıl varlık riski Türkiye’nin mevcut kömür kurulu gücünün 17.3 GW dolayında olduğuna işaret edilen raporda, şu bulgulara yer veriliyor: “Planlama aşamasında ise, elektrik üretimi için devreye alınacağı belirtilen yeni kömür sahalarıyla beraber ithal ve yerli kömüre dayalı toplam 60 GW civarında bir kurulu güç söz konusu.

Gıda fiyatlarında artış %250’yi bulabilir Çalışmada yer verilen bulgular, iklim değişikliği hedeflerine ulaşılamaması sonucunda ülkemizdeki şeker pancarı üretiminde % 5, mısır üretiminde ise %10’u bulan verimlilik kayıpları yaşanması, buğday, arpa ve mısırda verim artışının durmasının olası olduğunu gösteriyor. En kötü senaryo altında, yüzyıl ortasına geldiğimizde gıda fiyatlarında %250’yi bulan artışlar yaşanabilir.

“Analize göre bu projelerin devreye girmesi ve 10 yıl içerisinde atıl duruma düşmesinin toplam maliyeti 152.8 milyar dolara ulaşabilir; bu, 2016 GSYH’nin beşte biri.

Strese bağlı ölümler %400 artabilir Enerji sektörü başta olmak üzere düşük karbonlu ekonomiye geçişte gecikmenin maliyetlerinin ele alındığı analizde halk sağlığı açısından da yeni tehditler ortaya çıkabileceğine dair kuvvetli uyarılar bulunuyor. Yıllık sıcaklık artışının 4°C’yi bulması halinde ısı stresine bağlı ölümlerin % 400 oranında artış göstermesi bekleniyor. Bununla beraber, sivrisinek ve kene gibi taşıyıcılarla yayılan hastalıkların etki alanında genişleme, su ile bulaşan hastalıklarda, alerji dönemlerinin uzaması ve alerjik sorunlarda artış yaşanabileceği belirtiliyor.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

101


KONUT SATIŞ İSTATİSTİKLERİ Türkiye genelinde Temmuz ayında 115 bin 869 konut satıldı. Geçen ay satılan konut sayısı, bir önceki aya göre % 18,7, geçen yılın aynı ayına göre ise % 42,4 artış kaydetti.

İSTANBUL

ANKARA

18.083 %15,6 8.526

11.669 %10,1 4.172

Konut satışında en yüksek payı 18 bin 83 konutla (% 15,6) İstanbul aldı. Satış sayılarına göre İstanbul’u, 11 bin 669 konut satışıyla (% 10,1) Ankara, 6 bin 509 konut satışıyla (% 5,6) İzmir izledi.

ARDAHAN-8

İZMİR

ŞIRNAK-41

6.509 %5,6 2.611

HAKKARİ-17

Konut satış sayısının düşük olduğu iller ise 8 konutla Ardahan, 17 konutla Hakkari ve 41 konutla Şırnak olarak kayıtlara geçti.

İPOTEKLİ SATIŞLAR

Toplam konut satışı sayısı Toplam konut satışındaki oran Satışı ilk kez yapılan konut satışı

TOPLAM KONUT SATIŞI

115.869

+%42.4

Temmuz 2017

TOPLAM KONUT SATIŞI 81.368

Temmuz 2016

102

Türkiye genelinde ipotekli konut satışları Temmuzda, geçen yılın aynı ayına göre % 62,4 artarak 38 bin 575’e yükseldi. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışın payı % 33,3 olarak gerçekleşti. İpotekli satışlarda İstanbul 6 bin 556 konut satışı ve % 17 payla ilk sırayı aldı. Toplam konut satışlarında ipotekli satış payının en yüksek olduğu ilin % 49,3 ile Artvin olduğu görüldü.

Toplam konut satışı sayısı en yüksek 3 il Toplam konut satışı sayısı en düşük 3 il

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

Türkiye genelinde Temmuzda diğer satış türleri sonucunda el değiştiren konut sayısı ise geçen yılın aynı ayına göre % 34,2 artarak 77 bin 294 oldu.

53.949’si ilk kez satıldı Diğer konut satışlarında İstanbul 11 bin 527 konut satışı ve % 14,9 payla ilk sıraya yerleşti. İstanbul’daki toplam konut satışları içinde %42.6 diğer satışların payı % 63,7 oldu. Ankara 7 bin 58 diğer konut satışıyla ikinci sırada yer alırken, bu ili 4 bin 98 konut satışıyla İzmir izledi. Diğer konut satışının en az olduğu il 6 konut ile Ardahan olarak belirlendi.

İkinci el konut satışları geçen yılın aynı ayına göre % 42,3 artışla 61 bin 920 olarak gerçekleşti. İkinci el konut satışlarında da İstanbul 9 bin 557 konut satışı ve % 15,4 payla ilk sıraya yerleşti. İstanbul’daki toplam konut satışları içinde ikinci el satışların payı % 52,9 oldu. Ankara’da 7 bin 497, İzmir’de 3 bin 898 ikinci el konut satıldı.


Türkiye genelinde Temmuzda 115 bin 869 konut satıldı. Geçen ay satılan konut sayısı, bir önceki aya göre % 18,7, geçen yılın aynı ayına göre ise % 42,4 artış kaydetti.

Yabancıların en fazla konut aldığı iller

TRABZON

121

İSTANBUL

528

YALOVA 80 BURSA AYDIN

102 100

ANTALYA

368

Ülke uyruklarına göre yabancılara yapılan konut satışları

Rusya

118

İngiltere 76 Irak Kuveyt

293 142

Suudi Arabistan (İlk 5 ülke)

248

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

103


ERZURUM’DA KONUT SATIŞI

TÜİK Haziran ayı Erzurum Konut Satış istatistiklerini açıkladı. İlde Haziran ayında 475, 2017’nin Ocak-Haziran ayları döneminde ise 3 bin 850 konut el değiştirdi. İlde gerçekleştirilen konut satışları bir önceki yılın Haziran ayına göre değişim kaydetmezken, 6 aylık ölçütte ise % 29.71 oranında artış gösterdi.

104

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


ERZURUM’DA KONUT SATIŞLARI

HAZİRAN AYI 2016 KONUT SATIŞ VERİLERİ Erzurum’da Haziran ayında 190’ı ipotek 285’i de diğer yollardan olmak üzere 475 konut satıldı. 2016 yılının Haziran ayına göre ipotekli konut satışları % 36,6, diğer yollarla yapılan konut satış sayısı da % 15,68 oranında düşüş kaydetti. 2016 yılının Haziran ayında ilde 137 ipotek, 338 diğer yollardan 475 konut satılmıştı.

OCAK-HAZİRAN AYLARI VERİLERİ TÜİK verilerine göre, ilde Ocak - Haziran aylarını kapsayan 6 aylık ölçütte 3 bin 850 konut satıldı. Bu satışlardan bin 343’ü ipotek, 2 bin 507’si ise diğer yollardan gerçekleşti. 2016 yılının aynı dönemine göre ipotekli konut satış sayısı % 60,0, diğer yollardan yapılan konut satış sayısı ise % 17,75 oranında arttı. 2016 yılının aynı döneminde ipotek yoluyla 839, diğer yollardan ise 2 bin 129 olarak toplam 2 bin 968 konut satışı yapılmıştı.

BİRİNCİ VE İKİNCİ EL SATIŞLARI Erzurum’da Haziran ayında satışı yapılan 475 konutun 226’sı birinci, 249’u ise ikinci elden satıldı. Haziran ayı ölçeğinde birinci el satış oranı % 47,5 oldu. Geçtiğimiz yıl bu oran % 45,89 olarak kaydedilmişti. Erzurum’da yılın ilk 6 ayında satılan 3 bin 850 konutun bin 750’si birinci, 2 bin 100’ü ise ikinci elden satıldı. Geçen yıl % 41.0 olan birinci el satış oranı bu yıl % 45,45’e yükseldi.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

105


TEMMUZ’DA

ERZURUM’DA KONUT SATIŞI

Erzurum’da Temmuz ayında 254’ü ipotek, 532’si de diğer yollardan olmak üzere 786 konut satıldı. 2016 yılının Temmuz ayına göre ipotekli konut satışları % 67,1, diğer yollarla yapılan konut satış sayısı da % 64,1 oranında artış kaydetti. 2016 yılının Temmuz ayında ilde 152 ipotek, 324 diğer yollardan 476 konut satılmıştı. TÜİK verilerine göre, ilde Ocak-Temmuz ayları kapsayan 7 aylık ölçütte 4 bin 636 konut satıldı. Bu satışlardan bin 597’si ipotek, 3 bin 39’u ise diğer yollardan gerçekleşti. 2017 yılının aynı dönemine göre ipotekli konut satış sayısı % 61,1, diğer yollardan yapılan konut satış sayısı ise % 23,8 oranında arttı. 2016 yılının aynı döneminde ipotek yoluyla 991, diğer yollardan ise 2 bin 453 olarak toplam 3 bin 44 konut satışı yapılmıştı.

106

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

ERZURUM’DA

BİRİNCİ VE İKİNCİ EL KONUT SATIŞLARI

Erzurum’da Temmuz ayında satışı yapılan 786 konutun 424’ü birinci, 362’si de ise ikinci elden satıldı. Temmuz ayı ölçeğinde birinci el satış oranı % 53,94 oldu. Geçtiğimiz yıl bu oran % 48,1 olarak kaydedilmişti. Erzurum’da yılın ilk 7 ayında satılan 4 bin 636 konutun 2 bin 174’ü birinci, 2 bin 462’si ise ikinci elden satıldı.

Geçen yıl % 41.9 olan birinci el satış oranı bu yıl % 46,8’e yükseldi.


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

107


n a r a S ı y a y i n m ü i r D i B m a ü r T a P l a n Sa

n i o c it 60

b 1

1 . 48

017

.2 06.12

Bitcoin nedir?

B

itcoin dünya çapında bir çeşit kripto para ve dijital ödeme sistemidir. Satoshi Nakamato isimli bilinmeyen bir programcı ya da bir grup programcı tarafından ortaya çıkarılan Bitcoin 2009 yılında açık kaynak kodlu yazılım olarak piyasaya sürüldü. Uçtan uca çalışan Bitcoin sisteminde işlemler kullanıcılar arasında aracı olmaksızın direkt olarak yapılıyor. Bu işlemler ağ düğümlerince onaylanıyor ve kayıtlar blok zinciri olarak adlandırılan kamuya açık bir defterde tutuluyor. Merkez havuz ya da tek yönetici ile çalışmayan sistemi Bitcoin’i merkezde olmayan ilk dijital para birimi yapıyor. Ayrıca madencilik adı verilen bir işlem sonucu olarak ortaya çıkan Bitcoin yasal zeminde ya da karaborsada farklı para birimlerine, ürünlere ve hizmetlere dönüştürülebiliyor. Şubat 2015 itibari ile 100 binden fazla tüccar ve tedarikçi Bitcoin’i bir ödeme biçimi olarak kabul ediyor. 2017 yılında Cambridge Üniversitesi tarafından yapılan araştırmaya göre dünyada kripto para cüzdanı kullanan 2.9 ila 5.8 milyon tekil kişiden birçoğu Bitcoin de kullanıyor. 23 Ekim 2017 itibari ile bir (1) Bitcoin 5 bin 798 ABD dolarına denktir.

108

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Bitcoin Madenciliği

Bitcoin birimleri nelerdir? Bitcoin sisteminin hesap birimi Bitcoin’dir. 2014 yılı itibari ile Bitcoin’i simgeleyen birimler ‘BTC, XBT ve U+20BF’ dir. Az miktarda Bitcoin için kullanılan birimler millibitcoin için ‘mBTC’ ; bit ya da microbitcoin için ‘ BTC’ ve ‘satoshi’ şeklindedir. Bitcoin’in yaratıcısı olan satoshinin adının verildiği en küçük Bitcoin birimi yüz milyonda bir bitcoin olan 0.00000001 Bitcoin’e eşittir. Bir millibitcoin ise 0.001 Bitcoin’e eşittir. Bir mikrobitcoin bir Bitcoinîn bir milyonda biri olan ise 0.000001 Bitcoin’e eşittir.

Bitcoin blok zinciri (Bitcoin blockchain) nedir?

Blok zinciri (blockchain) Bitcoin işlem kayıtlarının tutulduğu kamuoyuna açık bir kayıt sistemidir. Blok zinciri eşi benzeri olmayan ve hiçbir güvenilir merkez havuz ile çalışmayan bir sistemdir. Blok zincirinin bakımı bitcoin yazılımını yürüten devre iletişim düğümü tarafından yapılır. İşlemler X ödeyen Y miktarda bitcoini Z alıcısına gönderir şeklinde yapılır. Bu işlem şekli var olan yazılım uygulamalarını kullanarak bu ağ üzerinde yayınlanır. Ağ düğümleri işlemleri onaylar, defter sistemine ekler ve deftere eklenen bu işlemleri diğer düğümlere yayınlar.

Madencilik bilgi kaydı sistemidir. Madenciler sürekli olarak yeni yayınlanan işlemleri toplayarak ve onaylayarak blok adı verilen yeni işlem gruplarına yönlendirerek blok zincirini sürekliliğini, bütünlüğünü ve değiştirilemezliğini sağlarlar. Her bir blok, bir önceki bloğa birleştirme sağlayan ve blok zincirine adını veren SHA-256 hash algoritmasını kullanarak bir önceki bloğun kriptografik özet fonksiyonunu içerir. Ağın geri kalanı tarafından kabul edilebilmesi için yeni blok Proof Of Work diye adlandırılan ‘Çalışmanın İspatı’ içermelidir. Proof of work madencilerden bir defa kullanılan sayı anlamına gelen nonce bulmasını ister. Böylece blok içeriği nonce ile birleşince sonuç ağın zorluk hedefinden (difficulty target) sayısal olarak daha küçük hale gelir. Bu proof ağda onaylanan herhangi bir düğüm için kolaydır fakat oluşturması oldukça zaman alır. Güvenli kriptografik özet için madenciler zorluk hedefine ulaşmadan önce farklı birçok düğüm değeri denemelidirler. Her 2016 blokta (Blok başına yaklaşık 10 dakikadan yaklaşık 14 gün), zorluk hedef ağın son performansına bağlı olarak yeni bloklar arasındaki ortalama süreyi on dakikada tutmak için ayarlanır. Bu sayede sistem ağdaki madencilik gücünün toplam miktarına otomatik olarak adapte olur. 1 Mart 2014 ve 1 Mart 2015 tarihleri arasında madencilerin yeni bir blok yaratmadan önce denemesi gereken ortalama nonce sayısı 16.4 kentilyondan 200.5 kentilyona çıktı. Blokları zincirlemenin yanı sıra proof of work sistemi blok zinciri değişikliklerini oldukça zor hale getirir. Bu sayede sisteme saldıran biri, bir blok üzerinde yaptığı değişimin kabul edilebilmesi için sonradan gelen tüm bloklarda da değişiklik yapmak zorunda kalır. Yeni bloklar sürekli maden işlemine tabi tutulduğu için bir bloğun üzerinde değişiklik yapmanın zorluğu ve zaman geçtikçe sonradan gelen blokların sayısı artar.

Blok zinciri kamuya açık bir veritabanıdır. Her bitcoin miktarının ve her bir sahip zincirin bağımsız onayını başarmak için kullanılır. Her bir ağ düğünü blok zincirinin kendi kopyasını saklar. Her saatte yaklaşık 6 defa kabul edilmiş işlemlerin yeni bir grubu ve oluşturulan bir blok blok zincirine eklenir ve derhal tüm düğümlere yayınlanır. Bu da Bitcoin sistemine belli bir bitcoin miktarı harcanması durumunda tespit etmeye yarar ve böylece merkez havuzun bulunmadığı bu sistem üzerinde çift ödeme gibi hataların önüne geçmeyi sağlar. Mukaveleli defter işlem harici bulunan fatura aslını ve senetleri kayıt altında tutsa da blok zinciri bitcoinlerin var olduğu tek yer işlemlerin harcanmamış çıktı formudur.

Bitcoin işlemleri İşlemler Forth gibi adım izlence dili tanımını kullanarak tanımlanır. Geçerli bir işlemin bir ya da iki verisi olmalıdır. Her veri bir önceki işlemin harcanmamış çıktısı olmalıdır. İşlem her veri sahibinin dijital imzasını taşımalıdır. Çoklu verinin kullanımı çoklu coinin nakit işlemde kullanımı ile ilişkilidir. Bir işlemin tek seferde çoklu ödeme yapmak için tek izinli çoklu çıktısı da olabilir. Bir işlem çıktısı rastgele çoklu satoshi olarak belirtilebilir. Nakit bir işlemde verilerin toplamı (ödeme için kullanılan coinler) ödemelerin planlanan toplamını geçebilir. Böyle bir durumda ek bir çıktı kullanılır ve fark ödeyiciye geri ödenir. İşlem çıktısı için muhasebeleştirilmemiş herhangi bir satoshi verisi işlem ücreti haline gelir. Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

109


SÜRÜCÜSÜZ ARABALAR NE GiBi AHLAKi KARARLAR VERMEK ZORUNDA? 110

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

111


DÖNECEK Mİ KALACAK MI?

Şu şekilde düşünebiliriz, ‘’Peki, o hâlde daha fazla uzatmayalım. Teknolojinin tamamen hazır olmasını, %100 güvenli hâle gelmesini bekleyelim.’’ Gelecek 10 yılda, bu kazaların %90’ını ve hatta %99’unu önleyebildiğimizi farz edelim. Peki ya diğer %10’luk kaza dilimini önleyebilmek, 50 yıllık bir çalışma daha gerektiriyor olsaydı? Teknolojiyi uyarlamamız gerekmez mi? Mevcut oranı korursak, bu 60 milyon insanın araba kazalarında canlarını yitirdiği anlamına geliyor. Demek istediğim şu ki, tamamen güvenliği

T

UİK verilerine göre geçen sene yalnızca Türkiye’de 7 bin 300 insanın trafik kazalarında yaşamını yitirdiğini bildirdi. Dünya çapında, her yıl 1.2 milyon insan trafik kazalarında hayatını kaybediyor. Bu kazaların % 90’ını ortadan kaldırabileceğimiz bir yöntem olsaydı, bunu destekler miydiniz? Elbette desteklerdiniz. Sürücüsüz araba teknolojisi işte bunu vadediyor; kazaların ana sebebini, yani insan hatasını ortadan kaldırmayı.

Şimdi kendinizi 2030 yılında sürücüsüz bir araba içerisinde hayal edin, arkada oturuyor ve bu nostaljik Orkestra iş dünyası dergisini okuyorsunuz. Aniden, arabada mekanik bir arıza oluyor ve duramıyor. Araba sürüşe devam ederse, yoldan geçen bir grup insana çarpacak, fakat araç direksiyon kırabilir, görgü tanıklarından birine çarpar ve böylece daha çok yaya kurtulmuş olur. Araba ne yapmalı ve buna kim karar vermeli? Farz edelim ki, araba direksiyonu bir duvara kırıyor, diğer yayaları kurtarmak adına, duvara çarparak arabadaki yolcuyu yani sizi öldürüyor. Bu senaryo, bundan 30-40 yıl önce ahlak kuramını irdelemek adına filozoflarca yaratılan tren ikileminden esinlenerek ortaya konmuş.

112

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

sağlamak için beklemek bir seçenek, fakat aynı zamanda, kendi içinde risk taşıyor. Bu probleme bakış açımız önem taşıyor. Mesela, hiç üzerine kafa yormayabiliriz. Bu senaryonun gerçekçi olmadığını, son derece olağandışı olduğunu veya aptalca olduğunu düşünebiliriz. Fakat bu eleştirinin, işin özünü kaçırdığını düşünüyorum, çünkü senaryoyu fazla direkt yorumluyorlar. Elbette hiçbir kaza bu şekilde olmaz, herkesin o veya bu şekilde öldüğü iki üç olasılığa indirgenemez.

Buna karşın araba, vuracağı kişi sayısı gibi kendi içinde hesaplamalara gidecek, direksiyonu çevireceği yönleri kıyaslayarak yolcu veya diğer sürücülere vereceği hasarı, yayalara oranla, nispeten arttırabilir. Çok daha karmaşık bir hesaplama olacaktır, ama yine de risk oranını hesaba katmış olacaktır ve risk oranları, sıklıkla ahlak kuramı içindedir.

Sosyal medyada insanlar, bu problemi düşünmemek için türlü fikirler öne sürüyorlar. Bir kişi arabanın bir şekilde, yaya ile tanık arasından geçmesi fikrini öne sürdü. Elbette araba eğer bunu yapabiliyorsa, bunu yapması gerekir. Böyle bir çözümün mümkün olmadığı senaryolardan bahsediyoruz. Bir blog yazarınca öne sürülen, şahsen benim en sevdiğim öneride, arabada basılabilen fırlatma tuşu ile arabanın devamında kendini imha etmesi çözümüydü. Arabaların trafikte risk oranı tahlili yapacağını kabul edecek olursak, bu risk oranı tahlilleri hakkında nasıl düşüneceğiz ve nasıl karar vereceğiz? Belki de toplumun ne istediğini anlamak için bir anket düzenlemeliyiz, çünkü nihayetinde, düzenlemeler ve yasalar toplumsal değerlerin bir yansımasıdır. Böyle yaptık. Ekip arkadaşlarım ile birlikte, JeanFrançois Bonnefon ve Azim Shariff, bir anket yaptık ve bu ankette insanlara bu tarz senaryolar sunduk. Onlara, iki filozoftan ilham aldığımız iki seçenek sunduk: Jeremy Bentham ve Immanuel Kant. Bentham’a göre, araba faydacı bir etiğe göre hareket etmeli: büyük çaptaki hasarı en aza indirgeyecek şekilde hareket etmeli, bu eylem bir tanığı öldürecek olsa da, bu eylem bir yolcuyu öldürecek olsa da. Immanuel Kant’a göre araba, vazifesinin icabına göre hareket etmeli, ‘’Öldürmeyeceksin’’ gibi. Bariz bir şekilde, bir insana zarar verecek şekilde hareket etmemeli ve araba kendi hâline bırakılmalı, daha fazla insana zarar verecek olsa bile.


Siz ne düşünüyorsunuz? Bentham mı, Kant mı? Bizim bulgumuzu paylaşayım. Çoğu insan Bentham’a hak verdi. Öyle ki, insanlar arabaların faydacı olmalarını istiyorlar gibi görünüyor, toplam zararı en aza indirgemesini, ki bu hepimizin yapması gereken şey aslında. Sorun çözüldü. Dikkat etmemiz gereken bir nokta var. İnsanlara bu tarz arabaları satın alma durumlarını sorduğumuzda, ‘’Kesinlikle hayır.’’ dediler. Kendilerini her an koruyan arabalar satın almak isterken, diğer herkesin zararı en aza indirgeyen arabalardan almalarını istiyorlar. Bu problemle daha önce karşılaşmıştık. Buna ‘’toplumsal ikilem’’ deniyor. Toplumsal ikilemi anlayabilmek için, biraz eskilere gitmemiz gerekir.

1800’lerde, İngiliz iktisatçı William Forster Lloyd, şu senaryoyu aktaran bir broşür yayınladı: Bir grup çiftçi var, İngiliz çiftçiler, koyunlarını otlatmak için umumi bir araziyi paylaşıyorlar. Her bir çiftçi, belirli sayıda koyun getirirse - 3 koyun diyelim - toprak yenilenmiş olacak, çiftçiler mutlu, koyunlar mutlu, her şey iyi olacak. Fakat bir çiftçi, fazladan bir koyun daha getirirse, o çiftçinin işleri için daha iyi olacak ve bu kimseye zarar vermeyecek. Ama her bir çiftçi, bireysel olarak bu mantıklı kararı verecek olursa, alan istilaya uğramış olacak ve yeşillik tükenecek, bu da her çiftçinin zararına olacak ve tabii ki koyunların da zararına olacak.

dediler ki, ‘’Arabaları bunun için ve toplam zararı en aza indirgemek için düzenlersek, bu arabaları satın almam.’’ İşe bakın ki, zararı en aza indirgemek için arabaları düzenleyerek daha fazla zarara sebebiyet verebiliriz, çünkü insanlar daha güvenli olan bu teknolojiye dahil olmak istemeyebilirler, insan sürücülerden daha güvenli olsa bile.

Bu sorun ile birçok kez karşılaşıyoruz: aşırı balık avlanması hususunda, ya da iklim değişikliğini azaltmak adına karbon salınımını azaltmada. Sürücüsüz araba hukukuna baktığımızda, umumi alan toplum güvenliği oluyor - yani kamu yararı - ve çiftçiler yolcular oluyor veya o arabaları kullanmayı tercih eden araç sahipleri oluyor. Ve kendi güvenliklerine öncelik tanıyan, bireysel mantıklı seçimlerini yaparak hep birlikte genelin iyiliğini azaltarak toplam zarar riskini aza indirgemeyi düşürüyor olabilirler. Buna bilindiği üzere ortak malların trajedisi deniyor, fakat bana kalırsa, sürücüsüz araba hususunda sorun biraz daha derin olabilir, çünkü temelde bu kararları veren bir insan söz konusu değil. Araba imalatçıları, müşterileri için üst düzey güvenlik önlemleri alan araba programlayabilirler ve bu arabalar, otomatik olarak bu seçimleri yapmanın yayalar için riskleri bir nebze de olsa arttırdığını öğrenebilir. Koyun benzetmesine dönecek olursak, şu anda kendi fikirlerini verebilen elektrikli koyunlara sahibiz diyebiliriz Ve kendi başlarına kaçıp çiftçinin haberi olmadan otlanabilirler.

Başlangıç noktası olarak, benim parlak öğrencilerim Edmond Awad ve Sohan Dsouza, Ahlak Makinesi internet sitesini kurdu. Bu site size rastgele senaryolar sunuyor, bir dizi ikilemler yöneltiyor ve verilen bu senaryoda, arabanın ne yapması gerektiğine karar veriyorsun. Yaşları ve hatta farklı kurbanların türlerini bile çeşitlendirdik. Şu ana kadar, site üzerinden dünya genelinde bir milyonu aşkın insan tarafından beş milyonun üzerinde karar topladık. Bu bulgular, kültürler arası bile insanların neleri feda edebileceklerini ve onlar için önem arz eden şeyleri anlayıp bir temel oluşturmamızda yardımcı oluyor. Ama daha önemlisi, bu araştırma insanlara, bu seçimleri yapmanın ne kadar zor olduğunu ve yasal düzenlemelerin, imkânsız seçimler ile çevrelendiğini hatırlatıyor. Bu belki de toplum olarak, nihayetinde yasalara işlenecek türde risk oranı tahlilini anlamamıza yardımcı olabilir.

Bu bilmeceye nihai bir cevabım yok, ama başlangıç noktası olarak, toplumun bir araya gelip risk oranı dengesinde ortak bir noktada karara varması gerekir ve bu denge unsurunun uygulamasında izleyeceğimiz yol belirlenebilir.

Bunu da şu şekilde ifade edebiliriz: algoritmik ortak malların trajedisi. Beraberinde yeni zorluklar getiriyor. Genellikle, çoğunlukla, bu tür toplumsal ikilemleri yasalar nezdinde çözüme kavuştururuz; ya hükümet ya da topluluklar bir araya gelir ve hep birlikle ne tür bir sonuç elde etmek istediklerine karar verirler ve bireysel davranışlarda, ne tür kısıtlamalara gidilmesi gerektiğini kararlaştırırlar. Gözlem ve yürürlülüğü kullanarak kamu yararının korunduğuna emin olurlar. Düzenleyiciler olarak, neden bütün arabalara zararı en aza indirgeme statüsü kazandırmıyoruz? Nihayetinde, herkes bunu istediğini dile getiriyor. Daha da önemlisi, bir birey olarak eminim ki çok nadir bir durumda beni gözden çıkarabilecek bir araba alırsam, diğer herkes koşulsuz korumanın keyfini çıkarırken bunu yapan tek keriz ben olmam. Ankette insanlara, yasal düzenlemeye destek verip vermeyeceklerini sorduk ve sonuç şu şekildeydi. İlk önce, insanlar yasaya hayır dediler ve sonra Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

113


Sizlere bir örnek vereceğim. Belirtmeliyim ki bu genel bir örnek, genel bir kullanıcı değil. Bu kişi için en çok kurtarılan (kedi) ve feda edilen (bebek) görüldüğü gibi. Bazılarınız bu kişiye katılıyor olabilir, bilmiyoruz. Bu kişi aynı zamanda seçimlerinde, yayalara karşın yolcuları daha çok tutuyor gibi gözüküyor ve kırmızı ışıkta geçenleri cezalandırmaktan memnuniyet duyuyor. Konuyu toparlayalım. Arabanın belirli bir senaryoda ne yapması gerektiğini irdeleyen bir soruyla, daha doğrusu ahlaki bir ikilemle başladık: dönecek mi, kalacak mı? Fakat sonra, sorunun farklı bir şey olduğunu fark ettik. Toplum olarak, risk durumunda insanların nelerden fedakarlık yapabileceklerine uzlaşma ve uygulama sorunu. Toplumsal bir ikilemden bahsediyoruz. 1940’larda, Isaac Asimov o meşhur Üç Robot Yasasını kaleme aldı. Robot, bir insana zarar veremez, robot bir insana itaatsizlik edemez ve robot kendisini gelecek zararlardan korumakla yükümlüdür, bu önem sırasına göre. 40 yıl kadar sonra, bu yasaların sınırlarını zorlayan birçok hikâyenin ardından Asimov, diğer bütün yasalara üstünlük gösteren sıfırıncı yasasını yayınladı; bu yasa bir robotun genel olarak insanlığa zarar veremeyeceğini belirtiyor. Bu yasanın, sürücüsüz arabalar konusunda veya belirli bir durumdaki yerini bilmiyorum. Bunu nasıl yürürlüğe koyacağımızı da bilmiyorum, fakat sürücüsüz araba düzenlemesinin, yalnızca bir teknolojik problem olduğunu değil de, aynı zamanda toplumsal uzlaşma problemi olduğunu kabul edersek, umuyorum ki, en azından sonunda doğru soruları sormaya başlayabileceğiz. IYAD RAHWAN

114

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

115


CERN’DEKİ DENEYLER VE HIGGS BOZONU

“Son yıllarda hiçbir bilimsel konu “Tanrı Parçacığı” (Higgs Bozonu) ve onla ilgili CERN’de yapılan deneyler kadar geniş halk kitlelerinin ilgisini çekmedi.”

116

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


K

ütlesiz bir cisim birçoğumuz için o kadar düşünülemezdir ki, kütlenin nasıl kazanıldığı sorunu çok temel bir fiziksel gerçeklikle ilgili olmasına rağmen, herhalde birçoğumuzun aklından bile geçmemiştir. NitEkim 20. yüzyıldan önceki fiziğin birçok dev isminin de bu sorunu gündeme bile getirmemiş olmaları herhalde böylesi bir durumdan kaynaklanmaktadır. Kütle, harekete karşı dirençtir ve kütle olmasaydı; bütün her şey, kütlesiz fotonlar gibi ışık hızında savrulurdu, böylesi bir evrende ise ne yıldızlar ne dünyamız ne de biz var olabilirdik. Ancak 20. yüzyılda, parçacıkların nasıl kütle kazandığı ve bunla ilgili diğer sorular fizikçilerin önemli bir gündem maddesine dönüştü. Higgs, çalışmalarıyla, temel parçacıkların nasıl kütle kazandıkları ve bu konuyla ilgili birçok sorun için oldukça başarılı matematiksel bir model önerdi. Bu modelin başarılı uygulamaları modele güveni arttırdı.

bulan Arno Penzias ve Robert Wilson’a nasip oldu (önceden bu radyasyon teorik olarak bilinmese, muhtemelen neyi bulduklarını anlayamayacaklardı). Bazen deneysel gözlemsel süreç, tamamen önceden ortaya konan teorinin rehberliği doğrultusunda yürütülür ve teori deneysel olarak doğrulanır. Standart modeldeki birçok parçacığın keşfi, örneğin 1995’te “top kuark”ın keşfi, böylesi bir sürece örnektir. Higgs Bozonu’nun keşfi de böylesi bir sürece örnektir. Zaten, bu Higgs Bozonu’na özel tasarlanan ve çok yüksek teknolojiyle pahalı deneysel şartları gerektiren süreç incelendiğinde, teoriden bağımsız ve rastlantısal bir süreçle bu parçacığın bulunmasının mümkün olmadığı görülecektir.

Örneğin Nobel Ödülü’nü kazandıkları ve Higgs Mekanizması’nı kullandıkları çalışmalarında Abdus Selam ve Steven Weinberg, evrendeki dört temel kuvvetten ikisini; elektromanyetik kuvvet ve zayıf nükleeer kuvveti birleştirmek (bu bileşik kuvvet “elektro-zayıf kuvvet” olarak anılır) gibi önemli bir başarıya imza attılar.[Steven Weinberg, “A Model of Leptons”, Physical Review Letters, 19, 1967, s. 1264– 1266.] Bilim tarihini incelediğimiz zaman, birçok önemli keşfin önce teorik olarak ortaya konduğunu daha sonra gözlemsel kanıtın elde edildiğini görmekteyiz. Kimi zaman, evrenin genişlemesinin anlaşılmasında olduğu gibi, önceden ortaya konmuş teoriden bağımsız olarak hareket eden bilim insanları gözlemi gerçekleştirirler: Edwin Hubble, evrenin genişlediğini gözlemlediğinde Georges Lemaitre ve Alexander Friedmann’ın teorik bulgularını bir çalışma çerçevesi olarak benimsememişti.[Ralph A. Alpher ve Robert Herman, Genesis Of The Big Bang, Oxford University Press, Oxford 2001, s. 17-19.] Kimi zaman, kozmik fon radyasyonun bulunmasında olduğu gibi, önceden ortaya konmuş teoriye bağımlı hareket eden bilim insanları araştırma yaparken, başkaları tesadüfen buluşu yaparlar, fakat ne bulduklarını anlamaları önceki teorinin yardımıyla mümkün olur: Robert Dicke ve arkadaşları, önceden George Gamow ve arkadaşlarının teorik olarak gerekliliğini ortaya koydukları kozmik fon radyasyonunu ararlarken; bu radyasyonu gözlemek ve Nobel Ödülü’nü almak, bahsedilen radyasyonu başka bir konuda çalışırken rastlantısal bir şekilde

kişi ise ortamdan hiç hız kesmeden geçebilecektir. Benzer şekilde, fotonlar Higgs Alanı ile hiç etkileşime girmedikleri için mümkün olan en yüksek hız olan ışık hızında hareket ederler, top kuark ise bu etkileşimin sonucunda eşi bottom kuarkın 40 katına yakın kütleye sahip olmaktadır. Bazen ise bahsettiğimiz kalabalık, kendi içinde toplanıp sohbet etmek suretiyle bir yerde kümelenebilir; bu ise analojimizde Higgs Alanı’nın Higgs Parçacığı olarak gözlenmesine karşılık gelmektedir.

Higgs Parçacığı’nın gözlemlenmesini 48 yıl erteleten sebep, bu parçacığın bulunması için çok yüksek enerji değerlerine çıkılmasının gerekliliği oldu. Higgs Parçacığı’nın kütlesi, bir protonun kütlesinin yüz katından daha büyük olduğu için çok yüksek enerji değerlerine çıkılması gerekiyordu; bu değerlere çıkıldığında ise bu parçacık saniyenin çok küçük dilimlerinde görünüp hemen kayboluyordu. Bu ise çok yüksek teknoloji, çok geniş ve sofistike bir ekip çalışmasının yanında milyarlarca dolarla ifade edilen çok yüksek bir bütçeyi ve çok büyük bir parçacık hızlandırıcı makineyi de gerektiriyordu. isviçre- Fransa sınırında, Higgs Alanı, evrenin her yerinde mevcut olan bir alanı ifade etmektedir; balıkların kendilerini yaşatan suyun farkında olmadan suda yüzdükleri gibi, biz de kütlemizin sebebi bu alanın farkında olmadan yaşamaktayız. Anlaşılmayı kolaylaştırmak kastıyla sıkça verilen örneklere benzer bir örnekle Higgs Alanı’nın ne olduğunu anlatmaya çalışalım: Belli bir alandaki kalabalığı Higgs Alanı gibi düşünebiliriz. Bu alandan çok ünlü bir şarkıcının, daha az ünlü bir şarkıcının ve hiç kimsenin tanımadığı bir kişinin geçmeye çalıştığını hayal edelim: Bu alandan geçerken çok ünlü şarkıcı, etrafına toplanan yoğun kalabalık sebebiyle en zor hareket eden kişi olacaktır (kütlenin harekete karşı direnç olduğunu hatırlayalım), daha az ünlü şarkıcı ilkinden daha az zorlansa da onun da hareketini etrafına toplananlar engelleyecektir, hiç kimseyle temas etmeyen son

CERN’de (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi) inşa edilen, yüzlerce metre yer altında ve 17 mil uzunluktaki, insanlık tarihinin en büyük ve en pahalı makinesi olan Büyük Hadron Çarpıştırıcısı gibi bir makine olmadan Higgs Parçacığı’nın gözlemlenmesi mümkün olamazdı. Burada, binlerce mıknatıslı bir sistemin yardımıyla, çok yüksek hızlarda, saniyede yüz milyonlarca proton çarpıştırıldı ve çok özel tekniklerle bu çarpışmaların sonucu gözlendi (Higgs çok hızlı bir şekilde gözüküp kaybolduğu için ancak çok özel teknikler ve bıraktığı izlerle gözlemlenebildi). CMS ve Atlas adında iki grup birbirlerinden bağımsız olarak çalışmalarını yürüttü ve ikisi de 2012’de Higgs’i bulduklarını açıkladılar. Higgs aranırken, bu alanla-parçacıkla ilgili zaten yapılan felsefi ve teolojik tartışmalar, bu açıklamayla zirveye ulaştı. /Caner TASLAMAN Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

117


FİNANSAL GELİŞMİŞLİK

Finans; ihtiyaç duyulan fonların uygun şartlarda sağlanması ve etkin bir şekilde kullanılmasıyla ilgili faaliyetlerdir. Kişilerin veya kurumların maddi gelir elde etmeleri, yatırım yapmaları ve zaman içinde bu yatırımları değerlendirmeleridir.

Finansal Yönetim Bir işletmenin belirli finansal hedeflere ulaşabilmesi için mali durumunun yönetilmesidir. İşletmenin ihtiyaç duyduğu dış kaynakların ve sermayenin belirlenerek, bu ihtiyaçların sağlanması ve ilgili fonların işletmeye fayda sağlayacak, uygun varlıklara yatırılması finansal yönetimin konusudur. Finansal yönetimin amacı firma değerini maksimize etmektedir. Firma değerinin maksimize edilmesi bir diğer ifade ile hisse senedi değerinin maksimize edilmesi anlamına gelmektedir.

BURAK YILDIZ

118

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

Firma değerini maksimum seviyeye çıkarmak için izlenecek finansal yönetim politikaları ise şu şekildedir. *Finansman Politikası: Fon kaynaklarını saptamak ve kredi - özkaynak bileşimine karar vermek, sonuç olarak sermaye maliyetini minimize etmek. *Yatırım Politikası: İşletmenin varlık yapısına, yani kaynaklarını hangi varlıkları yatıracağına karar vermek. *Temettü Politikası: İşletmenin elde ettiği karların ne kadarının dağıtılacağına ve ne kadarının işletme bünyesinde bırakılacağına karar vermek.


Ekonomistlerin büyük ve önemli bir bölümü finansal piyasaların gelişmesi ve ekonomik büyüme arasında pozitif bir ilişki olduğunu vurgulamaktadır. Yani, bu çalışmalar “bir ülkedeki finansal sistem geliştikçe o ülkenin gayrı safi milli hasılası (GSMH)’da büyür” tezini savunmaktadır. Öte yandan, bazı araştırmacılar ise finansal gelişmişlik seviyesi ve ekonomik büyüme arasında belirgin bir pozitif ilişki olmadığını, hatta bazı durumlarda negatif bir ilişkinin görüldüğünü öne sürmektedir.

Finansal Sistem Finansal Piyasalar ve Kurumlar Finansal piyasalar, kaynak ihtiyacı olan girişimciler veya kamu kesimi ile birikim sahibi yatırımcılar arasındaki kaynak transferini sağlayan piyasalardır. Finansal kurumlar ise bu piyasalarda fon arz edenler ile fon talep edenler arasındaki aracılık faaliyetini sağlar.

ve risk faktörlerinin azaltılmasına da olanak sağlayacaktır.Finansal gelişmişlik, gelişmekte olan ülkelerde özelleştirme ile ortaya çıkmaktadır. Finansal sistemin tüm işlevlerini tek bir değişken ile ölçmek şu an için mümkün olmadığı gibi ülkeler arası kıyaslamalarda kullanılabilecek gelişmişlik göstergeleri de yetersizdir. Bu nedenle finansal gelişme-ekonomik büyüme literatürü, sistemin gelişmişliğini ölçmek için genellikle finansal derinlik kavramını kullanmaktadır. Finansal derinlik, bir ekonomideki finansal yenilik sürecinde tasarrufları yatırıma dönüştüren kanalların yaygınlaşmasını ifade etmektedir. Finansal sistemin hangi ölçüde genişlediği, finansal araçların ne kadar çeşitlendiği ve finansal sistemin ulusal ve uluslararası tasarrufları ne ölçüde harekete geçirebildiği finansal derinlik kavramının birer ölçütüdür. Finans sektöründe biriken fonların reel sektöre aktarılamayıp finansal sektörün içinde kalması uzun dönem büyüme üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğinden, finansal sistemin gelişmişliğini ve derinliğini ölçmek için finans sektöründe yaratılan fonların reel sektöre ne ölçüde aktarılabildiğine bakılmalıdır.

Finansal Sistemin Yapısı Finansal piyasaların ve kurumların temel görevleri; kaynakların etkin dağılım ve kullanımını geliştirme, tasarrufu arttırma, dolayısıyla ekonomik büyümeyi destekleme, şirketlerin ve kamu kesiminin finansman ihtiyaçlarını karşılama, risk yönetimini geliştirme, bilgiye ulaşma maliyetini düşürme vb. olarak sıralanmaktadır. Finansal sistemin, fon arz edenler ile fon talep edenleri buluştururken yerine getirmesi beklenen işlevler; - Malların, hizmetlerin ve varlıkların el değiştirmesine aracılık etmek. - Tasarruf birikimi ve risk dağıtım sistemi oluşturarak mülkiyetin tabana yayılmasını sağlamak. - Yatırım fırsatları ile ilgili bilgi edinmeyi kolaylaştırmak ve kaynakların daha etkin dağılımını sağlamak. - Dağınık tasarrufların yatırım için organizasyonu yapmak ve üretim teknolojisini sağlamak. - Risk yönetimi ve risk kontrolü yöntemlerinin geliştirmek. - Asimetrik bilgi sorununun çözümünün kolaylaştırılmak.

Finansal Gelişmişlik Finansal gelişmişlik; finansal kurumların, finansal piyasaların ve finansal araçların gelişmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Finansal aracılık süreçlerinde ve tasarrufların arttırılmasında önemli bir role sahip olduğu düşünülen finansal gelişmişlik, fon ihtiyaçları için bankalar yerine sermaye piyasalarının daha fazla tercih edilmesi

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

119


Finansal Gelişmişlik Ölçütleri Para arzı: Finansal derinliği ölçmek için yaygın olarak kullanılan değişkenler genellikle miktar göstergeleridir. Parasal büyüklükler, sermaye piyasası büyüklükleri ve kredi büyüklükleri miktar göstergeleri olarak değerlendirilmektedir. M2/GSYİH oranı, yani geniş tanımlı para arzının gayri safi yurtiçi hasılaya oranı, en çok kullanılan parasal büyüklük göstergesidir. Bu oran ekonominin parasallaşma derecesini ifade ederken hane halklarının da bankacılık sistemini ne düzeyde kullandıklarını göstermektedir. Ayrıca dar tanımlı para arzının milli gelire oranı (M1/GSYİH) ve M3’ün milli gelire oranı (M3/GSYİH) da bazı çalışmalarda tercih edilmektedir. Bu oranların yükselmesi finansal sistemin gelişmişlik seviyesinin arttığını göstermektedir. Örneğin, M2/ M1 oranı ekonomik birimlerin ellerindeki paranın ne kadarını vadeli mevduat olarak değerlendirdiğini göstermesi açısından önemli bir yapısal gösterge olarak kabul edilmektedir. Borsa: Borsada işlem gören şirketlerin piyasa değeri toplamının milli gelire oranı ve toplam menkul kıymet işlem hacminin milli gelire oranı sermaye piyasasının gelişmişliğini ölçmek için yaygın olarak kullanılmaktadır. Kredi: Yurt içi toplam kredilerin milli gelire, özel sektör kredilerinin milli gelire oranları ile özel sektör kredilerinin toplam kredi hacmine oranı ise bankacılık sisteminin gelişmişliğini ölçmek için yaygın olarak kullanılan göstergelerdir. Finansal varlıklar: Finansal sistemin gelişmişliğini ölçen, toplam finansal varlıkların milli gelire oranı gibi yapısal göstergeler de bulunmaktadır. Ürün çeşitliliği: Bunlara ek olarak finansal ürün çeşitliliği ve aracılık maliyetleri de finansal sistemin gelişmişliğini ölçmede kullanılmaktadır. Eğer finansal piyasalarda kullanılan araç çeşitliliği artar ve bu araçlar da giderek daha yaygın kullanılabilirse ekonomideki artan fon talebinin karşılanması kolaylaşacaktır. ( Ekonomi literatüründe M harfiyle gösterilen para arzı, dar ve geniş para arzı olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. En dar para arzı M0 ile gösterilirken en geniş para arzı M3 ile gösterilmektedir.) M0: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından dolaşıma çıkarılmış banknotlarla Darphane tarafından dolaşıma çıkarılmış madeni paradan bankaların kasalarında bulunan nakit paranın düşülmesiyle bulunan en dar anlamdaki para arzını ifade etmektedir. M1: Dolaşımdaki paraya yani M0’a bankalarda bulunan vadesiz mevduatın eklenmesiyle ortaya çıkan para arzını ifade etmektedir. M2: M1’e TL cinsinden vadeli mevduatların eklenmesiyle elde edilen geniş para arzını ifade etmektedir. M2Y: M2 geniş para arzına döviz tevdiat hesaplarının eklenmesiyle elde edilmektedir. M3: M2’ye repo ve para piyasası fonlarının eklenmesiyle elde edilen para arzını ifade etmektedir. M3Y: M3’e döviz tevdiat hesaplarının eklenmesiyle elde edilmektedir.

120

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Yatırımlarımız Daha Aydınlık Şehirlerimiz İçin

2017 Yılı Yapılan Yatırımlar

1237 km

19.318 DİREK BAKIMI

ENERJi NAKiL HATTI YAPILDI

Erzurum - Erzincan - Bayburt Ardahan - Ağrı - Iğdır - Kars

29.909 AMPUL TAKILDI

19 BiN

2822 adet

523

187 PANO BAKIMI

TRAFO BAKIMI

“Enerjimiz “Enerjimiz Her HerȘeye ȘeyeYeter” Yeter”

ARIZAYA MÜDAHALE

iZOLATÖR YENiLENDi

ENERJi NAKiL DiREĞi DiKiLDi

413

110 BiN

www.arasedas.com

KABiN BAKIMI

WhatsApp

/arasedas

/arasedascom



Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

121


NAPOLYON’DAN İLHAM VEREN SÖZLER

122

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


1.

Üç gazete, beni yüz sancaktan daha çok korkutur.

46. En güzel savaş, insanın kendi öz varlığı ve tutkularına karşı giriştiği uğraştır.

2.

Üstün insan kimsenin yolu üstünde değildir.

47. Zafer geçici, belirsizlik ebedidir.

3.

Vatanını kurtaran insan hiçbir kanunu çiğnemiş sayılmaz.

48. Barış demekle dünyada barış olmaz.

4. Vücudu dinlendirmenin en doğru yolu, aklı dinlendirmektir.

49. Başarılarım gençliğimdeki hayallerimin ürünüdür.

5.

Yalnız yıldırım toptan güçlüdür.

50. Dünya çok acı çekiyor. Ama kötü insanların şiddetinden değil, iyi insanların

6.

Yapıcı bir tenkit, akıllı insanları güçlendirir. Ahmakları öfkelendirir.

7.

Yaşadığım sürece çalışırım, çalışamadığım an ise ölmüş sayılırım.

8. Yaşayarak öğrenmek, bedeli en yüksek öğrenme biçimidir. 9.

Yenile yenile yenmesini öğrendim.

sessizliğinden. 51. Dünyada taklit edilemeyen tek şey cesarettir. 52. Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu. 53. En büyük general, en az yanlış yapandır.

10. Acı çekmek, ölmekten daha çok cesaret ister.

54. En büyük suç umutsuzluktur.

11. Ahlakın olmadığı yerde kanun işe yaramaz.

55. En büyük tehlike zaferin eşiğinde durur.

12. Ahlaksız insan başaramayacağı işi üstlenen insandır.

56. En kısa yol bilinen yoldur.

13. Aklın kavradığı ve inandığı her şey başarılabilir.

57. En korkulacak an zafer anıdır.

14. “Akka’da durdurulmasaydım, bütün Doğu’yu ele geçirebilirdim!

58. En tahammül edilmez zorbalık, küçük adamlarınkidir.

15. Asker olmak, sonra asker olmak, yine de asker olmak gerek.

59. En tehlikeli danışman onurdur.

16. Askerlerim çocuklarımdır.

60. Erdem en ağır topun yanındadır.

17. Askerler! Tarih size bakıyor.

61. Fakirleri, zenginleri öldürmekten alıkoyan dindir.

18. Askerliğin ilk sıfatı yorgunluğa tahammüldeki sebattır; cesaret ancak ikinci sıfatıdır.

62. Felaketlerin üstünde dimdik oturan insan soylu ve cesurdur.

19. Askerlik bilgisi toplulukların, muayyen noktalara göre hesap edilmesidir.

63. Fırsat olmadan yetenek hiçbir şeydir.

20. Asla vicdanınızın sesini kendinizden uzak tutmayın.

64. Güç ortaya çıkınca kanunlar zayıflar.

21. Aslında büyük bir soru yerinde durmaktadır: Kim İstanbul’u elinde tutacaktır.

65. Hafızasız baş, bekçisiz kaleye benzer.

22. Az bilgisi olup çok konuşan, parası olmayıp çok harcayana benzer.

66. Harpte büyük bir bozgun daima büyük bir suçlunun varlığına delalet eder.

23. Bağnazlığı kökünden yok etmek için uyutmak gerekir.

67. Hayat boyunca başarının sırrı: para, para, para.

24. Bana iyi analar veriniz, size iyi vatandaşlar vereyim.

68. Hayata olan bağlılık kesildikçe ölüm gelir.

25. Bana Türklerden kurulu bir ordu verin, size dünyayı esir alayım.

69. Her şeyi konuşabilen insanlar, her şeyin üstünden gelebilir.

26. Ben Napoléon Bonaparte. Ve asalet benim adımla başlar.

70. Her zafer zafer değildir, her yenilgi de yenilgi değildir.

27. Beni sevmenizi değil, bana canla başla hizmet etmenizi istiyorum.

71. Herkes kendisinde olmayan şey için savaşır.

28. Beyinsizlik sadece politika mesleğinde özür sayılmaz.

72. Herkesi dinlerim ama kendi doğru bildiğimi yaparım.

29. Bir devlet adamının kalbi kafasında olmalıdır.

73. İdare işinde tecrübe her şeydir.

30. Bir devletin politikası, coğrafyasında saklıdır.

74. İmkansız. Bu sözcük Fransızca değil.

31. Bir filozofu hiçbir şey yapmak mümkün değildir.

75. İmkansızlık yalnız sersemlerin sözlüğünde bulunan bir kelimedir.

32. Bir kral felaketin altında inlememelidir.

76. İnsan, haklarından daha çok, istekleri için savaş verir.

33. Bir komutan ne galiplere ne de mağluplara dinlenecek kadar vakit bırakmalıdır.

77. İnsan hiçbir zaman nereye gittiğini bilmediği zamanki kadar yükselemez.

34. Bir tek düşmanla sık sık dövüşmemelisin, yoksa ona bütün savaş sanatını öğretirsin...

78. İnsan sabır ve dayanıklılığı ile vebayı bile yener.

35. Bir toplumun gelişmesini görmek için, önce o toplumdaki kadınlara bakınız.

79. İnsan üniformasının adamı olur.

36. Budalalar geçmişten, akıllılar şimdiki zamandan, deliler de gelecekten bahsederler.

80. İnsanı yaralayan tek şey gerçektir.

37. Büyük felaketler büyük insanların yetiştiği okuldur.

81. İnsanı yükselten iki şey vardır: Korku ve merak.

38. Bütün devletler hazımsızlıktan ölür.

82. İnsanın dostu yoktur, saadetin dostu vardır.

39. Kaybettiğimiz her saat, düşman için kazançtır.

83. İnsanın en büyük sanatı zamandır.

40. Ben savaş çıktığında ata binmeyeceğim. Ben ata bindiğimde savaş çıkacak.

84. İnsanın evi gönlünün bağlı olduğu yerdir.

41. Bir insan hakları için değil, çıkarları için daha büyük bir savaş verir.

85. İnsanın kendisinin değil iyi günlerinin dostları vardır.

42. Cesaret de aşk gibi ümitle beslenir.

86. İnsanlar hayalleriyle idare edilirler.

43. Düşmanın hata yaparken onu rahatsız etme.

87. İnsanlar rakamlar gibidir; ancak durumlarına göre kıymet alırlar.

44. Kadınlar savaş için bize gerekli olandan fazlasını üretebilirler.

88. İyi bir asker, her zaman en kötü ihtimalleri düşünmelidir.

45. Zafer; savaşta kovalayan, aşkta ise kaçan erkeğindir.

89. İyi bir ziraate dayanan maliye asla yıkılmaz. Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

123


DİKKATİNİZİ VERDİĞİNİZ ZAMAN BEYNİNİZDE NE OLUR? Bir şeye dikkatinizi vermek: Kolay değil, değil mi? Çünkü, dikkatimiz bir seferde çok farklı yönlere çekiliyor ve aslında dikkati dağıtmadan durabilmek oldukça etkileyici. Çoğu insan, dikkatin odaklandığımız şeyle ilgili olduğunu düşünür, ayrıca, beynimizin filtrelemeye çalıştığı bilgi ile de ilgilidir. İki dikkat verme biçimimiz vardır. Birincisi, açık dikkat. Açık dikkatte, bir şeye dikkatinizi vermek için, gözlerinizi o şeye çevirirsiniz. Bir de gizli dikkat vardır. Gizli dikkatte, gözlerinizi hareket ettirmeden bir şeye dikkatinizi verirsiniz. Örneğin, araba kullanmayı düşünün. Açık dikkatiniz, gözlerinizin yönü, önünüzdedir, fakat aslında bakmıyor olsanız da çevrenizdeki şeyleri sürekli tarayan şey, gizli dikkatinizdir. Ben bir bilgi-sayımsal nöroloğum ve kavramsal beyin-makine arayüzleri veya beyin ile bilgisayarı bir araya getirme üzerine çalışıyorum. Beyin modellerini seviyorum. Beyin modelleri bizim için önemli, çünkü onlara dayanarak bilgisayar modelleri oluşturabiliyoruz ve

124

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

bilgisayarlar da bu modellere dayanarak beynimizin ne kadar iyi çalıştığını teşhis edebiliyor. Eğer iyi çalışmıyorsa, o zaman bu bilgisayarlar, terapiler için destekleyici araç olarak kullanılabilir. Bu başka bir anlama da geliyor, çünkü yanlış biçim seçmek bize yanlış modeller, dolayısıyla yanlış terapiler verir. Değil mi? Dikkat durumunda, dikkatimizi yalnızca gözlerimizle değil, ayrıca düşünceyle de değiştirebilme gerçeği -- bu, gizli gerçeği bilgisayarlar için ilginç bir model kılar. Ben de, açık baktığımızda ve gizli baktığımızda oluşan beyin dalgası biçimlerini öğrenmek istedim. Bunun için bir deney oluşturdum. Bu deneyde yanıp sönen iki kare var, bir tanesi diğerinden daha yavaş oranda yanıp sönüyor. Dikkatinizi verdiğiniz kareye bağlı olarak, beyninizin belirli kısımları yanıp sönme oranıyla aynı oranda yankılanmaya başlayacaktır. Yani, beyin sinyallerinizi inceleyerek, tam olarak ne izlediğinizi veya dikkatinizi neye verdiğinizi görebiliriz. Açık dikkat verdiğiniz zaman beynimizde olanları görmek için, insanlardan direkt bir kareye bakmalarını ve ona

dikkat etmelerini istedim. Bu durumda, yanıp sönen karelerin, görsel bilgiyi işlemekle sorumlu olan kafanın arka kısmından gelen beyin sinyallerinde görülmesi şaşırtıcı değil. Fakat gizli dikkat verdiğinizde beyninizde neler olduğunu görmekle de ilgileniyordum. Bu kez de insanlardan ekranın tam ortasına bakmalarını ve gözleri hareket ettirmeden her iki kareye de dikkat vermelerini istedim. Bunu yaptığımızda, her iki yanıp sönme oranının da beyin sinyallerinde görüldüğünü bulduk, fakat ilginç olan şu ki yalnızca birisinin, dikkat verilenin daha güçlü sinyalleri vardı, yani beyinde, bu bilgiyle ilgilenen bir şey vardı ve bu şey, temel olarak ön kısmın aktifleşmesiydi. Beynimizin ön kısmı, insanlarda daha yüksek zihinsel işlevlerden sorumludur. Ön kısım, görünen o ki yalnızca dikkatinizi verdiğiniz kareden gelen bilgiyi almaya çalışan bir filtre gibi çalışıyor ve göz ardı edilenden gelen bilgiyi de engellemeye çalışıyor. Beynin filtreleme becerisi, aslında dikkat için bir anahtardır, bu bazı insanlarda yoktur, örneğin ADHD (Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu) sahibi olanlarda. ADHD’ye sahip birisi, bu çeldiricileri engelleyemez ve bu da, tek bir şeye


uzun süre odaklanamamalarının nedenidir. Peki bu insan, beyni bilgisayara bağlı şekilde belirli bir bilgisayar oyunu oynayabiliyorsa ve beynini bu çeldiricileri engelleme konusunda eğitebiliyorsa? Pekâlâ, ADHD yalnızca bir örnekti. Bu kavramsal beyin-makine arayüzlerini, diğer birçok kavramsal alan için de kullanabiliriz. Yalnızca iki yıl önce, büyükbabam felç geçirdi ve konuşma yeteneğini tamamen yitirdi. Herkesi anlayabiliyordu, fakat tepki verme yolu yoktu, yazamıyordu bile, çünkü okuma yazması yoktu. Yani, sessizce öldü. Şöyle düşündüğümü hatırlıyorum: Onun adına konuşabilecek bir bilgisayarımız olsa ne olurdu? Bu alanda geçirdiğim yıllardan sonra, bunun mümkün olduğunu görebiliyorum. İnsanlar imgeler veya hatta harfler hakkında düşünürken beyin dalgası biçimlerini bulabildiğimizi düşünün, yani A harfi B harfinden daha farklı bir beyin dalgası biçimi oluşturuyor, vesaire. Bilgisayar bir gün konuşamayan insanlar için iletişim kurabilir mi? Bir bilgisayar, komadaki bir insanın düşüncelerini anlamamızı sağlasa ne olurdu? Henüz oraya varmadık, fakat dikkatinizi verin. Yakında varacağız. / Mehdi Ordikhani

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

125


AV. YAKUP NUROĞLU

KARŞILIKSIZ

ÇEK

Kıymetli evrak vasfına sahip kısa vadeli ödeme aracı olan çek’ in günümüzde mevcut mahiyetinin dışında kullanılması bir yana, Tahsil kabiliyetinin sorgulanması ve tahsiline ilişkin sıkıntıları ile tahsil edilememesinin ardından karşılıksız kıymetli evrak durumuna gelmesi neticesinde var olan sıkıntıları hukuki açıdan bakmak ve meydana gelen sıkıntıları aşmak için gerekenlerin neler olduğuna bir bakalım. 5941 sayılı Çek Kanunu’nun “Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasına göre; “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikayeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, bin beş yüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur”.

Kanunun lafzından anlaşılacağı üzere; karşılıksız çek düzenleme suçu şikayete bağlı olup, şikayet hakkı da sadece hamile tanınmıştır. 126

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


“Suçta ve cezada kanunilik ilkesi”

“Suçta ve cezada kanunilik ilkesi” başlıklı TCK m.2/3’e göre; “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz”. Ancak Yargıtay’ın ve Bölge Adliye Mahkemelerinin tam da bunu yaptığı görülmektedir. Yazılı hukuk sisteminin geçerli olduğu ülkemizde, mahkemelerin yorum yoluyla kanun yapma gibi bir yetkisi bulunamamaktadır. Mahkemelerin bu yaklaşımı, hem şikayet hakkının açıkça kanun ile düzenlenmesini gerektiren “suçta ve cezada kanunilik” ve hem de Anayasa ile güvence altına alınan ve kanun yapma yetkisini yasama organına hasreden “kuvvetler ayrılığı” ilkelerine aykırıdır. Karşılıksız düzenlenmiş çekin cirantasının, Kıymetli Evrak Hukuku ile İcra ve İflas Hukuku açısından sorumluluğu doğacaktır. Ceza Hukuku, kişi hak ve hürriyetlerinin kamu otoritesi tarafından sınırlandırılabildiği halleri öngören yegane hukuk dalı olduğundan, istisnai bir düzenleme alanını haizdir, yani farklı hukuk dallarının müeyyide öngördüğü kusurlu davranışların tamamı Ceza Hukukunda karşılık bulmaz. Bu nedenle, karşılıksız çek düzenleme suçunda Ceza Hukukunun adeta bir “tahsilat aracı” olarak kullanılmasına müsaade edilmemelidir. Sırf cirantanın alacak hakkını korumak için, ceza normunda öngörülmeyen şikayet hakkının cirantaya da ait olduğu söylenemez. Bunun yolu, yasa değişikliğinden geçer.

Karşılıksız çek düzenleme suçunda mağdur;

Çek bedelini bankadan tahsil edeceğine inancıyla bankaya giden, bedeli bankadan tahsil edemeyip “karşılıksız” işlemi yaptırmak zorunda kalan hamildir. Cirantaların mağduriyeti ise Özel Hukuktan kaynaklanmakta olup, “suçta ve cezada kanunilik” ilkesi uyarınca, 5941 sayılı Çek Kanunu’nda cirantaları da kapsayan bir hamil tanımı benimsenmedikçe, bu kişilerin şikayet hakkı olduğu sonucuna varılamaz.

Sonuç olarak;

Takibi şikayete bağlı olup olmadığına bakılmaksızın şikayet hakkı, teknik olarak suçtan zarar gördüğünü iddia edene aittir. Bunun tespiti de suçun işlendiği ana göre yapılır. Suçun dolaylı veya sonradan zarar verdiği kişiler olabilir ki, bu gibi durumlar o kişiyi suçun işlendiği, yani çekin kısmen veya tamamen karşılıksız olduğunun ilgili bankaca tespit edildiği anda mağdur duruma düşen, kendisine karşı suç işlenen ve dolayısıyla şikayet hakkına sahip olan kişi durumuna getirmez. Suç kime karşı işlenmişse, şikayet o kişiye aittir. Eski Kanun döneminde, ilk bakışta Ceza Hukukunun amacına ve fonksiyonuna aykırı olsa da, şikayet hakkını genişleten bir düzenleme yapıldığı görülmektedir. Ancak yeni Kanunda bundan vazgeçildiği, şikayet hakkının yalnızca hamile ait olduğunun belirtildiği, hamilin de o an çeki elinde bulundurup bankaya ibraz eden veya ettiren kişi olacağı tartışmasızdır.

Kanunun açık hükmüne göre;

Çek'in bankaya ibrazı ve karşılıksız kalması ile suç oluşacağından, bu sırada ibraz eden kişi “yetkili hamil” sayılıp, şikayet hakkı da o kişiye ait olacağından, esas itibariyle karşılıksız çek keşide etme suçu ile ilgili şikayet hakkının kime ait olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Karşılıksız kalan çekin bedelinin bir başkasından veya üst sırada yer alan cirantadan tahsili; o kişiye, “yetkili hamil” veya “şikayet hakkı sahibi” sıfatı kazandırmayacaktır. Karşılıksız çeki ödeyip çeki alan kişi, ya alacağı temlik edecek veya İcra Hukuku açısından icra takibi hakkını edinecektir.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

127


128

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

129


2023 VİZYONUNDA TÜRKİYE VE ERZURUM EKONOMİSİ

Toplumun en önemli parçalarından birini oluşturan ekonomi bir ülkenin kalkınması ve demokratik gelişimi için vazgeçilmez bir unsurdur. Ekonominin sürdürülebilir olması gelişmemiş bir ülkeyi gelişmekte olan ülke konumuna, gelişmekte olan bir ülkeyi ise gelişmiş ülke konumuna taşıyan bir lokomotif görevi taşımaktadır. Bu duruma katkı sunabilecek en önemli yapı taşları ise girişimcilik, rekabetçi bir yapı, güvendir. AK Parti hükümeti döneminde belirlenen vizyonlar doğrultusunda istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyüme performansı yakalanmış ve insanımızın refah seviyesi artmıştır. AK PARTİ olarak 2023 vizyonumuz her alanda güçlü bir Türkiye’dir. Türkiye’nin geleceğine yön veren 2023 vizyonu dünya ekonomisindeki tüm değişim ve gelişimleri de yakından takip etmektedir. 2002 yılında 66 milyon olan nüfusumuzu bugün 79,5 milyona ulaşmıştır. 2002 yılında 3500 dolar olan kişi başı gelirimiz ise 10bin doların üstüne çıkmıştır. 3 kattan fazla artmış olan gayri safi milli hâsılamız dünyadaki birçok devletin üzerinde seyretmektedir. Uygulanan vergi indirimleri ile de milletimizin refah seviyesine katkıda bulunduk. Faiz ödemelerimiz azalırken devletin en önemli sorunlarından biri olan enflasyon tek haneli rakamlara düştü. Uluslar arası arenada layık olduğu itibarı görmeyen paramızdan altı sıfırı attık. Merkez Bankası brüt rezervini yapmış olduğumuz ekonomik politikalar ile artırdık. Cumhuriyetimizin 100. yılına hızlı bir şekilde giderken vasıflı ve vasıfsız tüm bireyleri göz önüne alarak çalışmalar yürüttük. Aktif iş gücü programlarımızdan yararlanan kişi sayısı 2002’de 1500 iken bugün 250bin kişinin üzerine çıkardık. Her bireyin bir meslek dalında kendini eğitmesi için fırsatlar sunduk ve insanlarımızı emek yoğun sektörlere kazandırdık. Türkiye genelinde hızla yükselen istihdam seviyesinde kadınlarımızın yolunu açarak istihdam üretmeye katkıda bulunmalarını sağladık. İşsizliği düşürdük ve geliştirilen iş kolları ile daha da düşürmeyi hedefliyoruz. Adil bir gelir paylaşımının Türkiye genelinde hakim olması için çalışmalarımızı hızlı bir şekilde sürdürüyoruz.

HAKTAN ÖMEROĞLU

130

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

Açık bir gerçek var ki bugün Türkiye ekonomisi içinde bulunduğu ülkenin en büyük ekonomisidir. Dünyanın en büyük 20 ekonomisinden biri olmayı başarmış ülkemiz için azim ve kararlılıkla ekonomik politikalar geliştirip özel sektörün önünü açacak politikaları üretmeye devam edeceğiz. Verimliliği artıracak her alanda reformlarımızı sürdüreceğiz.


Bu yaklaşımlarımız çerçevesinde Cumhuriyetimizin 100.yılı için başlıca hedeflerimiz şunlardır; Gayri Safi Yurtiçi Hasıla büyüklüğü bakımından dünyanın ilk 10 ekonomisi içinde yer almak Enflasyon ve faiz oranlarını kalıcı biçimde düşük ve tek haneli rakamlara indirmek İhracatımızı 500 milyar dolara ulaştırmak En a 2 trilyon dolarlık bir ekonomi büyüklüğüne ulaşmak İşsizlik oranını %5’e indirmek, istihdam oranını en az %50’ye çıkarmak Bu hedeflere doğru yürürken yapısal reformlarımızı kararlılıkla uygulayacak ve Doğusuyla Batısıyla, Kuzeyiyle Güneyiyle benzer standartlardaki yaşam kalitesini tüm vatandaşlarımıza ulaştıracağız. Hiçbir bölgenin birbirinden ayrım görmeyeceği bu süreçte fizibilite çalışmalarını güçlendirerek bölgeye en uygun ve en verimli olacak çalışmaları gerçekleştireceğiz. En ücra yerlere erişebilen politikalarımızla üretimden turizme her alanda yerel dinamikleri harekete geçireceğiz. Yeni teşvik sistemlerini artıracak, Kalkınma Ajanslarımız ve Bölge Kalkınma idarelerimizi bu amaçlar doğrultusunda bütünlük içinde devreye sokacağız. Rekabet gücünün artacağı Türkiye’de Sosyal Güvenlik Reformu, İş Kanunu, İstihdam Paketleri, İş Sağlığı Güvenliği Kanunu ile Kamu Görevlilerine Toplu Sözleşme hakkı gibi hayata geçmiş olan temel düzenlemelerin geliştirilmesini ve artırılmasını hedeflemekteyiz. 2023’E GİDERKEN ERZURUM Doğu Anadolu Bölgesi için yüzyıllardır bir üs konumunda olan Erzurum, coğrafi ve demografik yapısı ile birçok projenin geleceğinde önemli bir rol oynamaktadır. Doğudan Ardahan, Kars, Ağrı, batıdan Erzincan, Bayburt, kuzeyden Rize, Artvin, güneyden Muş ve Bingöl illeri ile komşudur. Ortalama rakımı 1853 metre olan şehir yüzölçümü bakımından Türkiye’nin en büyük dördüncü ilidir. Topraklarının %70’i Doğu Anadolu Bölgesinde, %30’u ise KaradenizBölgesinde yer almaktadır. Dağlık bir araziye sahip olan şehrin en yüksek doruğu 3176 metre ile Ejder Tepesidir. Tarihi İpek Yolu üzerinde bulunması ticaretini olumlu yönde etkileyen faaliyetlerden birisi olmuş, Asya’dan gelen malların Avrupaya naklini sağlamıştır. Tarım ve hayvancılığın önemli yer tutuğu Erzurum karasal iklim ve karedeniz ikliminin görüldüğü topraklara sahip olması sebebiyle dünyadaki nadir özelliklerden birine sahiptir. Buğday, arpa, çavdar, pancar gibi ürünlerin yetişmesinde önemli rol oynamaktadır. Karadeniz ikliminin hâkim olduğu bölgede ise dut, elma, armut, vişne, kızılcık, ceviz ayva gibi meyveler önemli üretime sahiptir. Tarımsal reformlar ile bölgedeki üretim geliştirilerek verimlilik artırılmıştır. Linyit, bakır, civa, maden kömürü, kurşun, civa, perlit, krom, manganez ve alçı taşı önemli yer altı kaynakları arasındadır. Bu rezervler ile bölgeye hizmet etmektedir. İklim koşulları ve sanayileşmenin batı illerle yoğunlaşması ile göç veren şehir son yıllarda göç alma yönünde sinyaller vermektedir. AK PARTİ hükümeti süresince Aralıksız devam eden yatırımlar meyvesini vermektedir. Fabrika açısından her geçen gün gelişmekte ve bölgeye uygun üretimler yapılmaktadır. Şehrimiz kısa sürede ikinci organize sanayi bölgesine kavuşacaktır. Yerli ve ulusal bazda yatırımların yapılacağı organize sanayi bölgesi ile işsizlik önemli ölçüde azaltılacak, bölgesel bazda bir değişimin öncüsü olacaktır.

Eski dönemlerden itibaren önemli ilim merkezi olma özelliğini koruyan şehrimiz bugün Atatürk Üniversitesi ve Erzurum Teknik Üniversitesi ile eğitme katkısını sürdürmektedir. 100.000’in üzerindeki öğrenci kapasitesi ile ülkenin sayılı eğitim merkezlerinden biridir. Doğu Anadolu Bölgesi’nin en önemli sağlık merkezi konumunda olan Erzurum hem devlet alanında hem de özel sektör alanında önemli gelişme göstermiştir. Doğunun Batısı Batının Doğusu olan şehrimiz 2023’te bütün zenginlikleri ile bölgemize ve ülkemize vizyon kazandıracak bir seviyeye ulaşacaktır. Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

131


132

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

133


İŞSİZLİK 6 YIL SONRA İLK KEZ AĞUSTOS’DA DÜŞTÜ İşsizlik oranı verilerinin Temmuz - Ağustos dönemlerindeki tarihi seyrine bakıldığında, 6 yıl sonra ilk kez Ağustosta aylık bazda düşüş kaydedildi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan verilere göre, Türkiye’de işsizlik oranı, Ağustosta geçen yılın aynı dönemine kıyasla 0,7 puan azalarak % 10,6 oldu. Bu dönemde, işsizlik oranında bir önceki aya göre ise 0,1 puanlık düşüş yaşandı. Böylece, işsizlik oranı verilerine tarihi açıdan bakıldığında, Temmuzdan Ağustosa görülen genel artış trendinin aksine düşüş kaydedildi.

İşsizlik oranında Temmuzdan Ağustosa en son düşüş 2011 yılında yaşanmıştı. Konuya ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulunan AA Finans Analisti ve ekonomist Haluk Bürümcekçi, işsizlik oranının Ağustosta sürpriz düşüş gösterdiğini, bu dönemde tarım dışı işsizlik oranının da bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla 0,9 puan gerilediğini söyledi.

134

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

İşsizlik oranındaki değişimin,

mevsimselliğin gerektirdiği yükselişin tersi yönünde gerçekleştiğine işaret eden Bürümcekçi, “Bu gerçekleşmeye, 3. çeyrekte güçlenen büyüme ve lehteki baz etkisinin katkı sağladığı söylenebilir. Öte yandan, özellikle iç talebin seyri açısından önemli bir gösterge olarak izlediğimiz tarım dışı istihdamın yıllık artış hızının % 5,4 ile önceki aya göre yükseldiğini görmekteyiz.” diye konuştu.

Bürümcekçi, işsizlik oranının mevsimsel olarak Ocak ayına kadar yükseleceği, Ağustos düşüşünün tekrarının zor olduğu öngörüsünde bulunarak, şunları kaydetti:

“Mevsim etkilerinden arındırılmamış verilerin tarihsel gelişimine bakıldığında,

genellikle işsizlik oranının yılın en düşük noktasını Mayıs ayında gördüğü, bu ayı takiben de Ocak sonuna kadar yükseliş eğilimine girdiği bilinen bir gelişmedir. Dolayısıyla mevsimsellik söz konusu oranların gelişiminde önemli bir belirleyicidir. Bu nedenle işsizlik oranındaki yükselişin, mevsim etkilerinden arındırılmış verilerde gözlenip gözlenmediği trend açısından daha önemli bir unsur olmaktadır. İstihdamın, ekonomilerin gerek genişleme gerekse daralma dönemlerinde ancak bir olgunluğa ulaştıktan sonra belirgin değişim gösteren bir üretim faktörü olması, bu verinin öncü bir göstergeden ziyade ekonomik aktivitedeki değişimlerin hanehalkı üzerindeki etkilerini gecikmeli yansıttığını unutmamamızı gerektiriyor.”


İş gücü piyasası, sanayi üretimi kaynaklı büyümeye olumlu tepki verdi İstihdam edilenlerin sayısının tarım dışı hizmet sektöründe 30 bin azaldığına işaret eden Bürümcekçi, inşaat ve sanayideki artışın etkisiyle

tarım dışı sektörlerde toplam istihdamın 140 bin arttığı bilgisini verdi. Bürümcekçi, hizmet sektöründeki istihdam azalışının önemli bir kısmının toptan ve perakende ticaret alanında görülmesine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“İş gücü piyasasının sanayi üretimi kaynaklı olan büyümeye olumlu tepki verdiği izleniyor. Yılın ilk iki çeyreği için açıklanan yeni milli gelir serisi, Gayrisafi Yurt içi Hasıla’da (GSYH) % 5,1 ve % 5,2 artışla belirgin toparlanmaya işaret etmiş, Kredi Garanti Fonu desteklerinin etkisi ve istihdam piyasasında teşviklerle başlayan iyileşmeyi güçlendireceği sinyali vermişti. Üçüncü çeyrekte ise, sanayi üretimi artışının belirgin hızlanması, öncü göstergelerin yükselişini sürdürmesi, çift haneli büyüme olabileceğine işaret etmişti. Buna karşılık, perakende satış gibi hizmet sektörüne yönelik öncü veriler daha zayıf bir görünüm sergilemişti. Bu doğrultuda, aynı dönemde sanayi lokomotifliğinde bir istihdam artışı izleniyor. Ancak, hizmetler gibi istihdam kapasitesi yüksek bir sektör yeniden toparlanmadan bu ivmenin yeterli olması zor görünüyor.”

Şekerbank Başekonomisti Gülay Elif Girgin de işsizlik oranlarının tarihsel açıdan trend olarak bakıldığında Ağustos aylarında genel bir artış görüldüğüne işaret ederek,

bu anlamda işsizlik oranlarında görülen hafif gerilemeyi olumlu bulduklarını söyledi.

Ocak ayındaki teşvikler sonrasında, Temmuzda ilk kez sayı yönlü bir artış görülmesi nedeniyle işsizlik konusunda morallerin bozulduğunu anlatan Girgin, şunları ifade etti:

“Genel ekonominin durumuna baktığımızda bu denli yüksek büyümelerin görüldüğü, rekorların kırıldığı bir ekonomide daha düşük bir işsizlik rakamı görmemiz lazım. OVP’de de çift haneli işsizlik oranı beklentisi var. Bu çift haneli rakamlar bizim kadar güçlü ve iyi bir ekonomiye pek yakışmıyor. Bunun önümüzdeki dönemde alınacak tedbirlerle aşağı çekilmesi zaten hükümetin de gündeminde. İşsizliğin sadece ekonomik değil sosyal implikasyonları da var. Hükümet gerekli tedbirleri alıyor. Bu kapsamda da özellikle eğitim tarafında atılacak adımlarla işsizliğin daha yapısal reformlarla ele alınması gerekir. İşsizlik bugünden yarına çözülecek bir şey değil. Kalıcı çözüm için yapısal reformlar ile büyümemize daha yakışır oranlarda işsizlik oranlarını görmek önümüzdeki dönemlerde en önemli hedeflerden biri.”

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

135


TURKiYE’nin

ENERJi iTHALATI

%36 ARTTI

136

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Türkiye’de bu yıl Ocak - Eylül döneminde enerji ithalatı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 36 artarak 26 milyar 509 milyon

990 bin dolar oldu.

Söz konusu dönemde petrol fiyatlarının yükselmeye başlamasıyla birlikte Türkiye’nin enerji faturası da arttı. AA muhabirinin, TÜİK’in dış ticaret istatistiklerinden derlediği verilere göre, Türkiye’de yılın 9 aylık döneminde toplam 168 milyar 960 milyon 890 bin dolarlık ithalat gerçekleştirildi. Bu ithalatın 26 milyar 509 milyon 990 bin dolarlık bölümü, 27’nci fasıl olarak adlandırılan “mineral yakıtlar, mineral yağlar ve bunların damıtılmasında elde edilen ürünler, bitümlü maddeler, mineral mumlardan” oluştu. Böylece geçen yılın 9 aylık döneminde 19 milyar 546 milyon 874 bin dolar olan Türkiye’nin enerji ithalatı, bu yılın aynı döneminde %36 artarak

26.509.990 bin dolara yükseldi.

Yükselen Petrol Fiyatları Türkiye’ye Yansıyacak Enerji Piyasaları ve Politikaları Enstitüsü (EPPEN) Başkanı Volkan Özdemir, Türkiye’nin petrol veya doğalgaz ithalatında miktar olarak az bir artış olduğunu belirterek, “Yüzde 36’lık artışın sebebi, Türkiye’nin elinde olmayan uluslararası piyasalarda petrol ve doğalgaz fiyatlarının yükselmiş olması. Dolayısıyla Brent petrol fiyatı, geçen yıl ortalama 4344 dolardı. Bu yıl ortalama fiyatın 55 dolar civarında olması bekleniyor. Bu da bize doğal olarak yansıdı.” diye konuştu. Özdemir, söz konusu artışın ekim ayında da beklendiğine dikkati çekerek, bunun sebebinin de ekim ayında petrol fiyatlarının 55-60 dolar civarında seyretmesi ve hatta 60 doların da üzerine çıkması olduğunu anlattı. Ekim ortalamasının geçmiş aylara göre daha yüksek olduğunu vurgulayan Özdemir, “Petrol fiyatları eğer yıl sonuna kadar 60 ve 60 doların biraz üzerinde devam ederse bu bizim enerji ithalat faturamıza daha yüklü bir şekilde yansıyacaktır. Petrol fiyatlarının 2-3 yıllık düşüş aralığından sonra artık yıl sonu itibarıyla enerji ithalatımızın tekrar 40 milyar dolara yaklaşacağını tahmin ediyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

137


138

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017


Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017

139


140

Orkestra Ekonomi ve İş Dünyası Dergisi | Aralık 2017




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.