Fabrika 57

Page 98

Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

rinde farklı tahliller yapılabilecek, sosyo ekonomik şartlar açıklamasına sığınılacak bir konu mudur ki bu utanç verici insan sömürüsü için zamana bırakma politikası izlenmesi hoş görülsün. “Allah” köleliğe tavır almayı neden “çılgın bir reform hareketi” olarak değerlendirmektedir. Kendi kullarının meta muamelesi görmesini bir Yaratıcı isteyebilir mi? Her ne olursa olsun tek bir âyette dahî, köleliğin mahkûm ve red edilmemesi, Kurân’a ilişkin bir köşeye not edilmesi gereken bir vakıadır. Yine Mevdudi, Köleliğin, yirminci yüzyıla kadar İslâm Coğrafyasında değişik şekillerde uygulandığı gerçeğini göz ardı etmektedir. Aslında bugün de bir Müslüman isterse köle edinebilir. Kurân açısından bir insanın başka bir insanı köle edinmesini engelleyecek herhangi bir yasaklayıcı hüküm bulunmamaktadır. Kurân’daki pragmatik bakış için bir başka örnek, içki ve kumarla ilgili yaklaşımdır. 2 No.lu Bakara Sûresi’nin ikiyüz on dokuzuncu âyetinde “Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki onlarda hem büyük günah hem de insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür.” denilirken 5 No.lu Mâide Sûresi’nin doksanıncı âyetinde “Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın işlerinden olan pisliklerdir. Öyleyse bunlardan kaçının. Umulur ki kurtuluşa erersiniz.” emri bildirilmektedir. İnananların zaman içinde terbiye edilmelerine, ve talimata yavaş yavaş alıştırılmalarına ilişkin yöntemi anlayışla karşıladığımızı varsayalım. Peki, içki ve kumarın, özellikle kumarın faydasını nasıl değerlendirmemiz gerekmektedir. Bu konu, müfessirlerin önünde geçmişte ve bugün bir sorun olarak durmaktadır. Kullanılan ikna metodu, sosyal psikoloji ile ilgili gerekçelerle sınırları zorlayan bir kıvraklığı içeriyor olabilir ama temel perspektifinizin bu metottan etkilenmemesi gerekir ki öz, dejenere olmadan fiiliyatta hayat bulabilsin. Önce faydası da olduğu ileri sürülen bir fiil için, sonradan pisliktir saptamasında bulunmak, bu iki değerlendirmeden birinde eğer hata yapmak anlamında değilse yöntemsel problem anlamına gelecektir.

1.5 Modelin Dayanakları Özet olarak İslâm modelini yaratan metodoloji dört ayak üzerine inşa edilmektedir. Musevilik ve Hıristiyanlık: Ortadoğu coğrafyasının bu etkili dinlerinin kutsal metinlerinde yer alan bilgiler deforme edilerek ve yeniden yorumlanarak İslâm inanışlarına dahil edilmiştir. Hemen tüm öyküler, bu iki din kökenlidir. Ancak

96

kitaplardaki anlatımlarda uyumsuzluklar olabilir. Dinî emirlerin, günlük hayata ilişkin talimatların ve ibadet şekillerinin çoğu bu iki eski Ortadoğu dininin ritüelleri üzerinden kurgulanmıştır. Bu iki dinin kökeninde yatan da Sümer mitolojisidir. Evrenin altı günde yaratılmasından, insanın topraktan yaratılmasına, Nuh Tufanından, Lokman Hekim efsanesine kadar, üç dinin temelinde başta Sümer olmak üzere Mezopotamya uygarlıklarının ve Eski Mısır dininin entellektüel üretkenliği yatmaktadır. Ortadoğu’nun eski dinleri inanış ve efsaneleri: Arabistan toplumlarının kültüründe yer alan anonim hikayeler, o gün artık var olmayan ancak antik toplumlardan gündelik kültüre girmiş efsaneler farklı bir söylemle yeniden kurgulanarak İslâm’a aktarılmıştır. Pagan inanışının sembollerinden Hacer-ül Esved adlı gök taşı, İslâm inanışı kapsamına alınarak kutsanmış ve Cennet’ten geldiği söylenmek sûretiyle itibarı korunmuştur. Hâlbuki açıkça bir “put”tur. Taş tapınımının tipik bir örneğidir. Dolaysız gözlemcinin gözlem sonuçları: Kozmoloji, Coğrafya, Biyoloji gibi doğa bilimlerinin alanına giren konularda, eğer eski kutsal metinlerdeki açıklamalar yetersiz kalıyorsa bulunduğu yerden çevresini irdeleyen, alet kullanmayan, analizini basit mantık kurallarına oturtan saf ve çıplak bir gözlemcinin gözlem sonuçları evrenin ve maddenin temel bilgisi olarak kaydedilmiştir. Gözlem sonuçları öylesine basittir ki bu konular üzerine hiç düşünmemiş çöl insanının bile bu bilgilere itirazı olamaz. Zaten onlar da benzer yöntemlerle benzer bilgilere ulaşmışlardır. İnsanın yalnız erkeğin döl sıvısından oluştuğu ve kadının üremedeki işlevinin dölü rahimde korumaktan ibaret olduğu bilgisi Kurân aracılığı ile ilk kez tebliğ edilmemiştir. O dönemin, insanın oluşumuna ilişkin alt düzey bilgisi de budur. Kadının sosyal statüsünün biyolojideki yansıması olan bu problemli yorum, Kurân’da defalarca kendisine yer bulabilmiştir. Pragmatizm: Gündelik hayatın düzenlenmesinde, ticaret, hukuk, birey, toplum ve devlet erki arasındaki ilişkilerde, ilkeleri göz ardı edecek düzeyde esneklik ve pragmatik yaklaşım egemendir. Yirmi iki yıl süren Kurân’ın tebliğ serüveni aslında, olayların akışına ve o anki siyasal ve toplumsal sürecin özelliklerine uygun talimatların düzenlenerek insanlara sunulması sürecidir. Zaman içerisinde ve güç ilişkilerini göz önünde tutarak gelen tebliğler, emrin geldiği günün izlerini taşır. İnsanların tepkilerini, alışkanlıklarını, varolan sistemin direnç noktalarını ve iktisadî olarak üstün Ocak 2004 fabrika


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.