Fabrika 57

Page 75

Ana Halkayı Yakalamak ...

bütün kadroları siyasi polisçe bilindiği ve izlendiği halde toparlanmaktan vazgeçmez; az veya çok, hızlı veya yavaş toparlanır ve ayağa kalkardı. Parti militanı için partisizlik hali kabul edilebilir bir hal değildi. Bu defa oldukça kısa, ancak müthiş yoğunlukta bir siyasi pratiğin yarattığı ve yoğurduğu binlerce üye, kadro, yığın örgütü militanı, partilerinin yöneticileri eliyle likide edilmesine seyirci kalmış; hatta çoğunluğu bu yöneticilere destek vermişti. Yapılanın yanlış olduğu konusunda yaygın bir kanaatin, sonradan da olsa ortaya çıktığını söyleyemeyiz. Partinin gerisinde bıraktığı geniş insan birikimi; öncekilerden daha iyi eğitildiği ve bir komünist parti kurmanın yasal imkanlarının geçmişle kıyaslanamayacak ölçüde geniş olduğu bir dönemde, partisizliğe razıdır ve bundan rahatsız değildir ve hatta memnundur. Ama kitap yazarak veya yazılanları okuyarak ve internet ortamlarında tartışarak; çeşitli ortamlarda buluşup konuşarak; partili dönemlerinden bahsetmekten; anılarını tazelemekten, yaşadıklarını tarihleştirmekten mutluluk duymaktadır. Ekipler vardır ve ekip tavırları diğer ekiplere karşı devam edebilmektedir. Ancak bütün bunlar bir nebula halinde sürdürülmektedir. Katı ve şekilli tutum sahipleri, nebulanın içinden tartışmaya giriştiklerinde bir süre sonra, nebulaya eklemlenmekte, katılıklarını ve şekillerini yitirmektedirler. Üç-beş senelik partiliğini, son örgütlü siyasi faaliyetinin üzerinden on beş-yirmi sene geçtikten sonra bile kimliğinin en tarif edici unsuru bilen ve hala “eski TKP”li olarak yaşayan bu insanların “en büyük ortak paydası”, ilginçtir, yeniden partili olmayı arzu etmemeleridir. Sorun nedir? Büyük bir kitle küskün müdür? Hayal kırıklığı ve ihanet mi yaşamıştır? Kendilerini kişisel olarak altından kalkamayacakları manevi yüklerin altında mı hissetmişlerdir? Daha pek çok soru sorulabilir. Ancak bu kümeyle ilgili sorulara verilecek en kapsamlı cevap, bu insanların programlarını kaybetmiş olduklarıdır. Geçmişteki komünizm savaşımlarını sevgiyle, coşkuyla, onurla hatırlamaya ve unutulmasın diye kayda geçirmeye devam etmektedirler; ancak bununla beraber bugün, inanmakta oldukları ve uğruna savaşmak istedikleri bir komünizm yoktur. Partili oldukları dönemde program, üzerinde “TKP Programı” yazan belge değildi; Sovyetler Birliği’nin kendisiydi. Programları ve o somut programın arkasındaki fikri, moral, manevi çerçeve yıkılmıştır. Sadece TKP’lilerin, TİP’lilerin, TSİP’lilerin değil; programının esası SSCB eleştirisinden ibaret olan

fabrika Ocak 2004

Troçkist hareketler de, tam tezlerinin haklı çıktığını sandıkları esnada, eleştirilerinin nesnesini kaybettikleri için yerle bir olmuşlardır. Arnavutluk Emek Partisi’nin izleyicilerinin ortalıkta başı kesik tavuk gibi amaçsız koşuşturması da programlarını kaybetmiş olmalarındandır. Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki sosyalist inşa işlerinin gidişatı ile bu gidişata yönelik eleştirilerimiz ne olursa olsun, Türkiye’deki MGK Genel Sekreterliği Toplumla İlişkiler Başkanlığı’na bağlı İP taifesi arasında bir bağ kurmaktan hicap duyarım. Dolayısıyla böyle bir alaka kurmak aklımızdan bile geçmez. Yeni ve inandırıcı bir programın üretilmesi, teorik birikimi yeterli kadrolar olsaydı da, hemen mümkün olmayabilirdi. TKP’li kadroların meziyetlerinden birisi, pratik iş ve eylem örgütçülüğü alanındaki büyük insiyatiftir. Buna karşılık, özellikle parti liderliğiyle ters düşmeyi gerektirecek durumlarda siyasi insiyatif ve özgüven pek zayıftır. Herhangi bir konuda SBKP politikalarını eleştirme cüreti de, sadece İşçi’nin Sesi kanadından gelebilmiştir. Bu yüzdendir, Nabi Yağcı ve ekibinin tezlerine ve girişimlerine, ne zamanında, ne de bugün örgütü ayağa kaldırarak itiraz etmeyi deneyen üst veya orta düzey kadro veya kadro grubu maalesef çıkmamıştır. Nabi Yağcı halen hepsine laf yetiştirmekte ve ortalık farklı bir pratiği veya farklı bir pratiğe kanal açacak bir zihniyet farklılığını kimse üretememiş olduğu için, sus-pus olmaktadır. TİP için de bir kayıt düşelim. Nihat Sargın ve Abdurrahman Atalay’ın kimseye laf yetiştirmesi gerekmiyor. TİP’lilerin de ezici çoğunluğu partisizlikten pek memnundur. TİP’nde, itirazlarını 12 Eylül faşist darbesinin en karanlık günlerinde gerçek bir siyasi insiyatife dönüştürmüş olanlar, şimdi başka geleneklerin marksist itirazcılarıyla birlikte Girişim’imizin saflarındadır. Parti’nin bir ihtiyaç olduğunu savunanların bazıları, bir dönemin kapanmış olduğunu, eğer bir parti inşa edilecekse bunun öncekinin örgütsel devamı değil, tarihsel/siyasal devamı olabileceğini söylemektedirler. Uğruna emek harcamaya razı oldukları parti budur. Ortam budur ve yukarıda anlatılan tarih içinde zikredilen TKP kökenlilerin çoğu, mevcut her ne ise onu, örgütlü ve siyaset yapar hale getirmek ve eski TKP’lileri bu siyasi faaliyete ve siyasi faaliyetle kazanmaya çalışmak yerine; bir adres oluşturmayı siyaset olarak görmekteydi: “Burası TKP’lilerin toplandığı adrestir” veya “Komünistlerin biraraya geldiği adres burasıdır.” Hatta bu adrese işaret eden tabelalar, ok işaretleri ve bayraklar olarak, tanınmış isimlerin biraraya getirilmesi;

73


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.