Fabrika 57

Page 109

Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

Bütün bu âyetler; Dünya’nın da “yükseltilen tavanın” içinde yer aldığı ve tıpkı diğer “kandiller gibi göklerde asılı durduğu” bilgisine sahip olunmadığını göstermektedir. Yükseltilen göğün bir parçası olarak ve onun tam da içinde yer alan bir Dünya kurgusu bu âyetlerde mevcut değildir. Yerine, Dünya’nın yukarısına yerleştirilmiş bir uzay modeli düzenlenmiştir. Uzayın içinde dayanaksız olarak asılı duran, Uzayın bir alt kümesi anlamında Dünya bilgisinin yokluğu kozmogoniye ilişkin âyet bilgisini şekilsizleştirmektedir. Önce yerin yaratıldığını söyleyen Bakara ve Fussilet Sûreleri’nin günümüz kozmolojisi ile ilgisini kurmak mümkün değildir. Ancak göklerin yerden önce anıldığı yaratılmaya ilişkin âyetlerde ise göklerin altında yer alan yeryüzü ve yerin üzerinde dayanaksız yükseltilmiş bir gökyüzü modeli, Sümer efsanelerinden günümüze değişik yollarla ulaşmayı başaran bir kurgudur.

2.1.1.7 Genişleyen Evren Üzerine Kurân okumalarının çoğunda, âyetler, tek tek ele alınarak tekilliğin soyutluğuna hapsedilmekte, sûre bütünlüğü gözardı edilerek ana temadan uzaklaşılmaktadır. Bu uygulama artık bir tarz haline gelerek geçmişte olduğu gibi bugün de tefsir çalışmalarında kullanılmaktadır. Sonuçta, aynı dinsel metin üzerinden yapıldığı halde neredeyse karşıt yorumlar içeren bu tefsirler İslâm Dünyası’nın mezhep ve tarikatlara bölünmesinde de teorik katkı sunmuşlardır. Daha önce âyetlerin analizini yaparken üzerinde durduğumuz yorumlamadaki neredeyse sınırsız özgür yaklaşım sonucunda, Kurân’ın ne söylediği değil müfessirin ne söyletmek istediği önem kazanmakta, amaç için her yol mübah anlayışı ile Kur’an yeniden “yazılmaktadır.” Kurân’ın mucizevî niteliğinin delîli olarak sunulan ve evrenin genişlemesine ilişkin bilginin yer aldığı iddia edilen 51 No.lu Zariyat Sûresi’nin kırk yedinci âyetini de bu şekilde incelemek mümkündür. Âyette geçen sözcüğün cümle içinde kullanım biçimini değerlendirmeden ve sonrasında sıralanan âyetleri dikkate almadan yapılan yorumlar, bin dört yüz yıl önce rasathanesi bile olmayan bir coğrafyada böylesi bir kozmolojik bulgunun tebliğ edilmesine mucizevi bir karakter kazandırmaktadır. Evrenin genişlemesi, evrendeki madde yoğunluğunun azalması, tüm gezegenlerin,yıldız kümelerinin, gökadaların birbirinden uzaklaşması, anlamına gelmektedir. Gözlenebilen evrenin kapsamı içerisinde kozmik maddenin patlaması ile birlikte zaman içerisinde oluşmuş tüm gök cisimleri , bilinebilen en uzak galaksiler saniyede yüz elli

fabrika Ocak 2004

bin mil hızla olmak üzere birbirlerinden kaçmakta ve uzayın kendisi genişlemektedir. Bu muazzam bilgiye geçen yüzyılda 1929 yılında Edwin Hubble’ın, kendi teleskopuyla birçok yıldızın tayfının kırmızıya kaydığını keşfetmesiyle ulaşılmıştı Gerçekte kendi keşfi olmasa da sonradan evrenin genişlemesine ilişkin bulgu Hubble Yasası olarak benimsenmiştir. Bu bilginin keşfinden sonra, Kurânî bilginin bilimselliğinin kanıtı olarak bu yasa kullanılmaya çalışılmıştır. Ancak bu zorlama bir yorumdur. Hubble Yasası’nın yer aldığı iddia edilen Zâriyat Sûresi’nin kırk yedinci âyeti, gerçekte evrenin genişlemesine ilişkin bir bilgi içermez. Bu âyetin ikinci bölümündeki “Ve hiç şüphesiz biz çok genişliğe malikiz.” İfadesini Elmalılı Hamdi Yazır, hacimli tefsir çalışmasında “Bunun iki mânâsı vardır. Birisi, kudret genişliğini ifade eder. Kuvvet ve kudretimiz o kadar geniştir ki semayı bina etmekle tükenmediği gibi onu daha çok genişletebilirdi de.... Birisi de zenginliği, nimet ve nimet vermede genişliği ifade eder.” demektedir. Mevdudi’nin Tefhimul Kurân adlı tefsir çalışmasında aynı âyet “Biz göğü büyük bir kudretle bina ettik. Şüphesiz biz genişletici olanlarız.” şeklinde çevrilmekte ve Müfessir, âyetle ilgili olarak “musiûn musi sözcüğünün kudret sahibi anlamına geldiği gibi genişleten anlamına da geldiğini, Allah’ın gökleri yaratmaya muktedir olduğu gibi bunu yine yapabilecek kudrete sahip olduğunun âyette izah edildiğini” açıklamaktadır. Burada gök olarak tanımlanan mekanın büyümeye devam ettiğinin açıklanması yerine göklerin Allah tarafından yeniden yaratılabileceğini, üzerine ekleme yapılabileceğini ya da Allah’ın istediği başka değişiklikleri yapmaya gücünün yettiği, müminlere ama daha çok inançsızlara ve “Müslüman adaylarına”, bilgi olarak sunulmaktadır. Gerçekte, âyette yer alan göğün genişlemesine ilişkin ifade, bilimsel bütünlük dikkate alındığında edebî üslubun dışında herhangi bir bir anlam içermemektedir. Kurân’da, gökler olarak kastedilen mekânla yer olarak tarif edilen alanın kozmolojik tanımlarla ilişkisi bulunmadığını bir kez daha hatırlatmakta yarar vardır. Bu ilişkisizlik, evren modelinin bütünü için geçerlidir. Tekrarlayacak olursak; Uzay, dünyayı da içeren bir model olarak kurgulanmamakta; Dünya, uzay boşluğunda, hesaba katılmayacak kadar küçük bir küre olarak düşünülmemektedir. Çünkü elde böyle bir bilgi mevcut değildir Ve bu nedenle evren, yer ve göklerden ibaret iki parçalı model üzerine inşa edilir, Uzay, dünyanın üzerinde dayanakları olmayan bir çatı olarak düşünülür ve gökteki yıldızların düşmesinin

107


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.