Fabrika 57

Page 104

Kurân Üzerine Kısa Bir Deneme

ilişkin bilginin analizi için verildi. Âyette belirtilen “Arşın üzerinde su vardı.” ifadesinin, bilimsel araştırma sonuçları ile uzaktan yakından bir ilgisi bulunmamaktadır. Bu yüzden günümüz Kurân müfessirleri tarafından bu âyet delil olarak pek kullanılamamakta ancak “su”dan kastedilenin başka bir “şey” olduğu üzerinden elastiki yorumlar yapılmaktadır. Son analizde, ne Big Bang ne de alternatifi olan ve gelecekte Big Bang’in yerini alacağı iddia edilen Plazma Evren Teorisi sıvılara ilişkin herhangi bir bulgu içermektedir. Peki bu su nereden gelmektedir? Ortadoğu dinlerinin tümünde olduğu gibi öncelikle bir önceki İbrahim kökenli dinden ve elbette Sümer’den ve onun efsane kültüründen… “Tevrat Tekvin 1: 2-9’da ‘Suların yüzü üzerinde Allah’ın ruhu hareket ediyordu.. ‘Allah suların ortasında kubbe olsun, suları ayırsın’ dedi ve Allah kubbeyi yaptı. Altta olan suyu üstte olan sudan ayırdı ve Allah kubbeye “gök” ve alttaki kuru toprağa “yer’ dedi.” (öyküsü yazıldıktan) sonra yerin bitkilerle ve hayvanlarla donatılmasına sıra gel(mektedir.).”(15) Tevrat bu yaratma hikayesini doğrudan Sumer’den almaktadır. “Sumer efsanesine göre evrende ilk olarak Tanrıça Nammu adına büyük uçsuz bucaksız bir su vardı. Tanrıça o sudan büyük bir dağ çıkarıyor. Oğlu Hava Tanırısı Enlil, onu ikiye ayırıyor. Üstü gök oluyor. Gök tanrısı onu alıyor, yer olan alt (kısım) da Yer Tanrıçası ile Hava Tanrısının oluyor. Bilgelik Tanrısı ile Hava Tanrısı yeri bitkiler, ağaçlar, sularla donatıyor. Hayvanlar yaratılıyor ve hepsini idare edecek Tanrılar meydana getiriliyor.”(16) Kur’an’da geçen ve yukarıda Hûd, Enbiya, Fussilet, Tevbe, Saffat ve diğer sûrelerden yapılan alıntılar, Sumer efsaneleri ışığında incelendiğinde yaratılış söylencesinin bir Sümer öyküsü olduğu açıkça görülecektir. “Allah”ın sözü olduğu iddia edilen öyküleme ve ifadeler, antik dönemde yaşamış bir başka halkın pagan inanışının sanatsal ürünlerinden başka bir şey değildir.

2.1.1.3 Bitişiklik Üzerine. Evrenin Başlangıcında iki Ayrı Madde mi Vardı? Gökler ve yerin bitişik oluşuna ilişkin Enbiya Sûresinin otuzuncu âyeti, günümüz İslâm müfessirlerinin kozmoloji ile Kurân’ın örtüştüğüne dair değerlendirmeler yapmalarına neden olmaktadır. Buna göre, günümüzde kabul edilmekte olan sonsuz yoğunluktaki maddenin patlaması yani dönüşmesiyle oluşan evren tezi, söz konusu âyet ile teyit edilmektedir. Göklerin ve yerin bitişikliği ifadesinden sonsuz yoğunluktaki madde anlamı çıkarılmaktadır. Ancak âyet incelendiğinde, kas-

102

tedilenin kozmolojinin sunduğu bilgiden farklı ve başka bir “şey” olduğu görülebilir. Gerçekte Kurân’ın kurgusu ile bilimsel yöntemin mantığı ve ulaştığı sonuçlar, birbirini kesmeyen ve çakışmayan iki ayrı çizgi olarak yollarına devam etmekte buna rağmen ikisi arasında korelasyon kurma çabalarından bir türlü vazgeçilememektedir. Bunun için, günümüz bilgi ve bulguları, geçmişteki ifadelere uyarlanmakta ve bu anlamda Kurân’daki cümleler, anlam kaymaları ile kırılma düzeyinde esnetilmekte ya da gerçekte çelişkili açıklamalarda bulunan ve birbirinin devamı olmayan âyetler sanki Kurân’da ardışık olarak yer alıyormuşçasına, keyfi yöntemlerle kendi bütününden koparılarak yan yana getirilmekte ve bilimle ilişkisi bu düzlem üzerinden kurulmaya çalışılmaktadır. Göklerin ve yerin bitişikliği ifadesi yalnızca bir âyette geçmektedir. Çok sayıda âyette göklerin altı günde yaratıldığı bildirilmekle birlikte, aynı âyetlerde böyle bir açıklamaya değinilmemektedir. Bakara Sûresi’nin yüz on yedinci âyetinde “Gökleri ve yeri bir örnek olmaksızın yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse ona yalnızca “ol” der ve o da oluverir.” ifadesi, yaratma süreleri ile ilgili bilgilerde bir uyumsuzluk olduğunu göstermektedir. Evren bir ol emri ile bir anda mı olmuştur? Yoksa iki günde gökler ve yerler bitişik olarak mı yaratılmıştır. Ya da tek tek, önce yer sonra gökler mi iki günde yaratılmıştır? Bilgilerin sağlamasını yapmak mümkün olmamaktadır. “Gökler ve yerin bitişikliği” bilgisinin Bing Bang ya da diğer evren teorilerine uyarlanabilmesi için bitişiklik kavramını incelemek gerekmektedir. Sözcüğün Arapça karşılığı olarak orijinal metinde yer alan “Ratk” sözcüğü Hamdi Yazır’ın tefsir çalışmasında “Bir şeyin bir şeye eklenip kaynaşarak bitişmesi” anlamında tanımlanırken Develioğlu’nın Osmanlıca-Türkçe Lûgat’ında “Yırtığı, yanığı onarma, bitiştirme” olarak açıklanmaktadır. Yine aynı âyette yer alan “Fatk sözcüğü için HamdiYazır “koparıp ayırma” tanımlamasını yaparken Mourice Bucaille kutsal kitaplar ilgili çalışmasında “lehimini çıkarmak” anlamına geldiğini vurgulamaktadır. Âyette geçen “bitişik” sözcüğünün kelime anlamı, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde, iki ayrı nesnenin yan yana gelip birbirine yapışması ve eklem yerlerinden kaynaşması olup âyette de bu anlamda kullanılmıştır. Birbiriyle yapışan bu iki unsur, kendilerine özgü nesnel özelliklerini korumaktadırlar. Her ikisi de hâlâ gökler ve yer olarak varlıklarını sürdürmektedirler. Ancak birbirleriyle temas ettikleri yerler itibariyle kaynaşmış olabilirler. İşte Allah, âyete göre, “lehimle tutturulmuş” gibi olan Ocak 2004 fabrika


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.