Necip Fazıl Kısakürek - Vahiduddin

Page 94

kişidir ve 150 rakamı, âdeta îngiliz Lorduna cömert görünmek için ağızdan kaçırılmış bir kemiyettir. Lord bir hafta zarfında bunların isimlerini istiyor. Đsmet Paşa da Ankara'ya bir şifre teli çekip kara listedekilerin 150'ye çıkarılmasını istiyor, 1960, 27 Mayıs hareketinde de görüldüğü gibi siyasî ahlâkamız malûm olduğuna göre, herkesin birbirini ihbar ettiği bir sefalet vasatında bu 150 kişi rastgele devşiriliyor ve Đsmet Paşanın Efendisi (Lord Kürzon)a takdim olunuyor. Bu hâdiseyi bize, Ankara Türkocağında, Başkanlık odasında Prof. Osman Turan'in huzurunda anlatan, eski yaver ve (Villâ Manyoli) misafiri Tarık Mümtaz Göztepe'dir. Taht'a çıkınca sakal bırakmak Osmanlı padişahlarının âdet ve usûlüyken Yavuz Sultan Selim gibi buna riayet etmeyen ve hatırlatanlara «sakalımı kimsenin eline vermeye niyetim yok!» mukabelesinde bulunan Vahidüddin Đtalya'da sakal bıraktı ve onu kendi eline vererek tel tel yolarcasına vicdanını muhasebe etmeyi bildi. Bu muhasebenin son hükmü şudur: — Ben birçok noktada zaifim; fakat her noktada masumum! Derin bir musiki kültür, hattâ ihtisasına malik bulunan Halife, manolya ve palmiyelerin ılık havasında tüten Đtalyan serenatlarını işittikçe hisleniyor ve babası Abdülmecid'in (Donizetti)ye bestelettiği ve sonra gelenlerin de değiştirmediği Hanedan marşını hatırlıyor. Bu hatırlayışın içinde, kırmızı ceketli, astragan kalpaklı, boz pantolonlu ve mızraklı Hassa süvarilerinin atlarına ait nal sesleri ve kişnemeler de vardır. Maddî ve manevî ıstırap ve darlığının en baskın demlerinde gözünün önünden mazisi geçen Vahidüddin, bazen tek başına bir odaya kapanıyor ve orada esrarlı bir işle meşgul görünüyor. Etrafındaki tecessüs sahipleri, bir kolayını bulup da odaya göz attıkları zaman görüyorlar ki, koca Sultan ve Halife, Hanedan nişanını dizinin üstüne yerleştirmiş, küçük bir tırnak makasîyle onun elmaslarını sökmeye çalışmakta... Hem içeridekilere, hem dişarıdakilere karşı utandığı için, bir sürü midenin göz diktiği sofrasına lâzım olan ekmeği ancak Hanedan nişanının elmaslarından tedarik edebilecek hâle düştüğünü gizlemektedir. Türklerin Padişahı ve müslümanların Halifesi 6. Mehmed Vahidüddin'in bu hâlinden duyulacak utanç, kendisinden başka, Türk ve müslüman her fert tarafından paylaşılsa yeridir! Sene 1928... Mayıs ayındayız... Vahidüddin, bildirdiğimiz şartlar içinde, (Villâ Manyoli)nin alt Katındaki bir odasında, itikâfa çekilmiş bir derviş... Sıhhatçe düşkün, çökük, bitkin... Hususî doktoru Profesör (Fava) kendisine fazla sigara içmemesini, hususiyle sık sık aspirin almamasını, bilmem kaçıncı defa ihtar etmektedir. Fakat dinleyen kim? Doktora verdiği cevap: — Benim tek keyfim, sigara, doktor!. Derime, kemiğime, kanıma işlemiş bir alışkanlık... Onu bırakırsam ne yaparım?... — Hiç olmazsa azaltınız, Majeste! Hayatınız tehlikeye girebilir. Aspirin tiryakiliğini de bırakınız! Zayıflamış bulunan kalbinize fenadır. Aldırmıyor. Arada bir vasiyet sözleri: — Ölürsem beni Şam'da Selâhaddin-i Eyyubî türbesine gömsünler!.. — Aman; cenazemi salip ülkelerinde süründürmesinler!.. — Aman; başımdan Kur'an ve islâm ölçülerini eksik etmesinler!.. Fakat bu vasiyetlere (karşı bir sürü hayal ve teselli: — Allah uzun Ömürler ihsan etsin, efendimiz! în-şaallah istanbul'a dönecek ve «taht-ı âlibaht»ınıza kavuşacaksınız! Bu ümit ve hayalin Vahidüddin'i her ân beslediği ve en ümitsiz demlerinde bile terketmediği bir hakikattir. Vahidüddin, her şeye rağmen bir gün Türkiye'ye eski sıfatlarıyla ve debdebeyle döneceğine kanidir. Bir kere, söz Türkiye'ye döndüğü ve Mustafa Kemal Paşayı Anadolu'ya göndermiş olması acı acı yerildiği zaman, kelimesi kelimesine diyor ki: «— Biz yandık amma, onu Anadolu'ya göndermekle vatanı kurtardık!» Ve derin derin iç çekerek devam ediyor : «— Mustafa Kemal bana bunu yapmaz, Mustafa Kemal bana bunu yapmaz!»


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.