Necip Fazıl Kısakürek - Vahiduddin

Page 47

Hattâ bir gün Ayan Reisi Rifat Bey saraya gelip kabulünü rica etmişse de Padişah, meşguliyetinden bahsederek kendisini kabul etmemiş ve Ayan Reisi istifaya gitmek istediği hâlde Talât Paşanın zoriyle yerinde kalmıştı. O sırada Şehzade Abdürrahim Efendi, yeni Padişahın cülusunu resmen bildirmek üzere Almanya ve Avusturya Đmparatorlariyle Bulgaristan Kralına gönderiliyor. Eski Sadrâzam Tevfik Paşa da beraber... Bunlar Sirkeci Đstasyonundan ayrılırken tepeden inme bir haber: — Bulgar cephesi çöktü. Bulgar orduları panik hâlinde geri çekiliyor! Bir de bütün Đstanbul ufuklarını yalayan bir şayia: — Hariciye, Nafıa, Dahiliye, Posta ve Telgraf Nazırları istifa etmiş!... Kabine müşkül durumda!... Bir gün sonra bir haber daha: — Bulgar Kralı şehzadeyi Sofya garında karşılayıp son vaziyet karşısında merasim yapılamadığı için özür dilemiş. Đttifak cephesinde tam bir «herc-ü-merc» ve tek tek dize geliş... Alman orduları Fransa topraklarında, gittikçe bozguna donen bir ric'at hâlinde; Suriyedeyse Müşir (Leyman) Paşa kumandası altındaki ordular, Đngilizlerin ânî bir baskını neticesi tuzla buz olma vaziyetinde... Almanya ve Avusturya, Amerikaya başvurarak sulh istemekte, Đtilâf devletleri de buna «hayır!» cevabını vermekte... Zavallı Sultan Vahidüddin; onun, henüz taht üzerinde gözlerini uğuşturmaya vakit bulamadan şahit olduğu manzara budur. Almanya ve Avusturyanın sulha aracılık yapmasını istedikleri Amerikadan aldıkları cevap: «— Đtilâf devletleri kendilerine harp ilân edenlerle sulh yapmayı kabul etmiyorlar!» Karşılığından ibarettir. Rusyada komünizma ve tam bir ana-baba günü... Fakat Almanya ve müttefiklerinin bu durumdan faydalanmalarına imkân yok... Zira Doğu Avrupadan başka her cephede yıkılmış bulunuyorlar. Üstelik Almanya ve Avusturyada sosyalistler orduyu içinden de lif lif çözmekteler. Bu hâl karşısında ruhî, ahlâkî, idarî, siyasî, iktisadî ve askerî tam bir izmihlal tablosu çizen Türkiyeyi hayal edebilmek lâzım... Koskoca Đmparatorluğunun üzerine asıl yumruğu o yemiş ve Cermon ütopyasının hazin macerası Almanya dışı memleketlerde cereyan eder ve sonunda mağlûbiyete uğrarken, Türkiye, sadece öz vatanı içinde hayat hakkını kabul ettirmeye çalışa çalışa her şeyini kaybetmiştir. Türkiyeyi kuyruk diye takıp göklere yükseltmeyi taahhüt eden uçurtma, havada paramparça ve ateşler içinde kaldığı zaman, zaten kuyruk diye bir şey kalmamış bulunmaktadır. Đşte Đttihat ve Terakki'nin Cermen ütopyasından daha mecnun hayali ve bu hayalin neticesi... Ve tam netice ânında Osmanlı tahtına geçen Padişahın talihsizlik derecesi ve ıstırabı... Vahidüddin'in ilk anda elbette ki, deviremeyeceği ittihatçılar, dışarıdan gelen rüzgârla havada savrulmak mahkûmiyetinde bulunuyorlar. Şimdi ne olacak? Topyekûn istifa edip bir kenara mı çekilecekler, yoksa bir kenara çekilip silinivermekle unutturulamaz suçları yüzünden, bir ev gibi yaktıkları vatanı bırakıp kaçacaklar mı? Her şeyden evvel ilk işleri istifa etmek veya onlara karşı ilk iş, kendilerini istifaya davet etmek olmalı değil mi? Sultan, Talât Paşayı, yeni Veliahd da Enver Paşayı istifaya zorladılar. Kabul!... Fakat Tevfik Paşanın reisliği altında kurulacak yeni kabinede Đttihatçılardan iki kişinin, bilhassa Maliye Nâzırı Cavit Beyin bulunmasını şart koşuyorlar ve Talât Paşa lisaniyle şu gerekçeyi öne sürüyorlar: «— Cavit Bey muamelât ve taahhüdât-ı maliyeye girişmiş olduğundan nereden ve ne suretle para bulunacağını bilir. Halbuki hariçten gelecek maliye nâzırı bu işlere vâkıf olmadığından devlet bir de para sıkıntısına düşer; ahval bir kat daha kesb-i velkamet eder.» Yâni demek istiyorlar ki: — Biz devleti batırdık; şimdi de hükümetten elimizi, eteğimizi çekiyoruz! Fakat hiç olmazsa şu dünya çapında meşhur ve fevkalâde becerikli Maliye Nazırımız


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.