Necip Fazıl Kısakürek - Vahiduddin

Page 24

O zamanki Mabeyn Başkâtibi ve Đttihatçıların saray casusu romancı Halit Ziya Uşaklıgil, Vahidüddin'in olgunluğuyla Yusuf îzzeddin'in ruh illetini ağzından kaçırırcasına manzarayı şöyle tespit ediyor: «— Bu iddiayı neye istinad ettirdi? Belki erşed (en olgun) olmak şartına... O da, vel-i ahdin de (veliahtın) herkes tarafından görülüp bilinen garip hallerini biliyordu. Bunlar göze çarpacak kadar meydandaydı- Onun fazla olarak hususî haber vasıtasiyle, gizli ve tertibli görünüşle örtülü garipliklerine de vukufu vardı. Pek ince bir ruh araştırıcısı olan bu zât (Vahidüddin) hükmetmekte gecikmemişti ki ortaya yalnız bir vel-i ahd-i sâni iddiası atıvermekte önünden gidenin zihnine günden güne büyüyecek, her dakika bir zehir damlası akıtarak, nihayet bütün mevcudiyetini karmakarışık bir vehim haline getirecek bir hastalığın mayasını koymak mümkündür. Zâten zemin bu maraz tohumunun serpilmesine pek uygundur. Abdülâziz bir nevî deli değil miydi? Bütün saltanatı o deliliğin çeşid çeşid görünüşleriyle dolmamış mıydı? Nihayet akıbeti, hakikaten en yakın faraziye olarak intihar kabul edilmedi mi? O da bilinen hastalığın bir zarurî neticesi olmuyor muydu? Hayalimde, Vahidüddin'i bu muhakeme silsilesini yürütürken ve neticeyi tahmin ederek gözlerinin içinde bir tatmin edilme mânasiyle gülümserken görüyorumBiz saraya girer girmez bu dâvanın en yakın şahidleri olduk. Yusuf Đzzeddin'i bazı vesilelerle saraya geldikçe görürdük. Vücudunun küçücük yapısına ne kadar kibir, azamet ve gurur sığdırmak mümkünse onlarla dolu olarak, fakat herşeyden ziyade gözlüklerinin altına kendisinden saklanmış esrarı arar bir merakla bulanık akan bakışlarından başlıyarak, selâm veren parmaklarına, merdivenlerden çıkan adımların, kendisine mahsus odada huzura kabul zamanını beklerken boyuna dolaşan bacaklarına kadar, hattâ kesik kesik, tutuk tutuk, hafakana tutulmuşcasına kısa cümlelerle söyleyişine kadar, her halinde farkederdik ki, vehim günden güne büyümekte ve artık sarih bir delilik mahiyetini almak için vesile bekleyen bir sabit fikir olmaktadır. Bunu anlamak Đçin ruh mütehassısı olmak icap etmezdi. Ona kahvesini, şerbetini götürüp de zehirlemek korkusiyle red edildiğini görerek geri dönen Enderun efendisine kadar hep görüyorduk ki, bir hasta karşısındayız.» Halit Ziya'nın Vahidüddin hakkında dostça olmaktan ziyade nefret hissine yakın bir ruh haletiyle Çizdiği bu resimde açıkça belli hususîlik, onun «ince bir ruh araştırıcısı», hususî haber alma teşkilâtına malik, akıllı, tedbirli, ağırbaşlı bir şahsiyet olmasına mukabil, Yusuf Đzzeddin Efendinin, ihtiras içinde yanan, çırpınan ve her gün şeameti neticeye 'doğru biraz daha yaklaşan bir deli namzedi olduğudur. Bu vaziyette Vahidüddin'in gönlünde küçük bir vatan aşkı varsa, deli yeğenini köstekleyip öne geçmeye çalışmasından daha yerinde bir hareket olamaaz. Çifte veliahtlar arasındaki, birinin (histerik) bir kadın gibi tabak gıcırtısından bile iç burkuntusu geçirme, Öbürünün de muvaffak olmak için her vasıtaya baş vurma hallerinden ibaret manzara, Halit Ziya'nın hatıralarında gerçekten en güzel tablosunu bulmuştur: «— Yusuf Đzzeddin'de bu vehim, kendisinin veliahtlıktan azledileceği, Vahidüddin'in, biraderi Padişahı ve onun vasıtasiyle hükümeti kandırarak kendi yerine geçmeye muvaffak olacağı tarzındaydı. Đlk önce uykuda bir yılan gibi uyuşuk duran bu vehim yavaş yavaş uyanarak dilîni çıkarmış ve yuvasından başını kaldırarak artık saklanmaya lüzum görmeyen bir cekingensizlikle (garip kelime!), usanmadan etrafı yoklamaya başlamıştı. ,Kimleri yoklamadı? Karanlıklarda örümcekler tarafından kendi hakkını avlamak için örülen ağları kimler bilir dîye düşündüyse birer vesileyle onları davet ederek soruşturmaya başladı, kendi zannıyla ustaca tuzaklar kurarak onlardan esrarı anlamaya çalıştı. Daha sonraları hastalık ilerledikçe işi azıtarak, bu konuşmalara âdeta bir istintak hâkimi gibi yemin ettirmekle başlar oldu. Bunları birer birer anlatmak bıkkınlık verir. Yalınız umumî bir çizgi Đçinde toplamak lâzımgelirse diyeceğim ki, Yusuf îzzeddin, hasmını küçük düşürmek mümkün olan hiçbir vesileyi kaçırmamakta inad eder, küçük düşmek tabiatı icabında olmayan Vahidüddin de onun marazı tohumuna su verip bu marazı beslemek fırsatını asla kaçırmazdı.» Ve hikayeci, hikâyesinin en renkli yerine geliyor: «— Bu cümleden olarak ikisinin de hazır bulunması icap eden alaylar, merasimler, ziyafetler, seyahatler sayılabilir. Bu vesileden biri çıkınca Vahidüddin mutlaka


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.