Manisa Kültür Turizm Dergisi

Page 1

SOMA The center of black diamond, is waiting to be discovered

Mesir macunu 473’üncü kez şifa dağıttı Mesir paste dispersed health for the 473rd time

YA

Kara elmasın merkezi keşfedilmeyi bekliyor

ŞI

1

IZ

Mayıs / Haziran 2013 - May / June 2013

NDA

Y

ALABİLİRSİNİZ / YOUR COMPLIMENTARY COPY

Yıl / Year: 1 Sayı / Issue: 6

KÜLTÜR ve TURİZM DERGİSİ / CULTURE & TOURISM MAGAZINE



Mayıs - Haziran / May - June ‘13

1


16

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

T.C. Manisa Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Adına İmtiyaz Sahibi / Publisher Erdinç KARAKÖSE İl Kültür ve Turizm Müdürü Provincial Director of Culture and Tourism Genel Yayın Müdürü / Executive Editor Seyfettin ONAT Sorumlu Yazı İşleri Müdürü / Managing Editor Neşe ÖZER Danışma Kurulu / Consultative Board Başkan: Erdinç Karaköse Prof. Ersin Doğer Prof. Füsun Baykal Prof. Dr. Engin Akdeniz Ali Haydar Aksakal Halil Kocaman Yayın Kurulu / Editorial Board Başkan: Erdinç Karaköse Erşen Akar Ali Arı Murat Umut Doğan Altan Türe Emin Avşar

10 / Uluslararası fuarlarda Manisa rüzgarı esti

Manisa at international fairs

16 / Mesir macunu 473’üncü kez şifa dağıttı

Mesir paste dispersed health for the 473rd time

22 / “Manisa’ya mesir ile turist çekilmeli”

“Mesir needs to be used to attract tourists”

28 / Osmanlı’nın Manisa’daki mührü: Sultan Camii

The Ottoman’s stamp on Manisa: Sultan Mosque

34 / Ana tanrıçanın bereketi Spil’in üzerinde

The abundance of the Mother Goddess on Spil

38 / Siyah altının merkezi Soma keşfedilmeyi bekliyor

Soma, the center of black gold, is waiting to be discovered

Manisa Kültür ve Turizm Müdürlüğü Tel: +90 (236) 231 36 85 Fax: +90 (236) 231 03 30 E-posta: manisakulturturizm@hotmail.com www.manisakulturturizm.gov.tr Yayın Türü: Yerel, iki aylık Baskı Yeri / Printing: Lamineks Matbaacılık Dijital Baskı İşl. San. ve Tic. Ltd. Şti Tel: 0 232 433 33 55 Baskı Tarihi / Printing Date: Manisa Kültür ve Turizm Dergisi’ne internette www.manisa.gov.tr ve www.manisakulturturizm.gov.tr adresinden e-dergi olarak ulaşabilirsiniz. You can have Manisa Culture and Tourism Magazine as an e-magazine from www.manisa.gov.tr and www.manisakulturturizm.gov.tr. Dergimizde yayımlanan yazı ve fotoğraflardan yayıncının izni alınmadan, kaynak belirtilmeden tam veya özet alıntı yapılamaz. Neither, text nor photographs from this publication may be reproduced either in ful lor summary without acknowleding the source and without prior permission from the publisher.

2

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

Ajans Başkanı / Chairman Özer KESTANE Yayın Koordinatörü Editorial Coordinator Derya ŞAHİN Muhabir/ Interviewer Onur ŞAN

Grafik Tasarım / Graphic Design Rahşan AKSOY Neslihan EDİZ Çeviri / Translation Roxanne YURCHAK Kurumsal İletişim Danışmanı Corporate Communication Consultant Ferzan YAPKUÖZ

REKLAM / ADVERTISING Reklam Koordinatörü Advertising Coordinator İrfan IŞIK Reklam Müdürü Advertising Manager Güliz İLGEN Müşteri Temsilcileri Customer Represantatives Derya ÇOLAK

RK Renkli Kalem Medya Yapım Turizm Reklam Paz. Ltd. Şti. 1480 Sok. No: 7 Alsancak / İZMİR Tel: +90 232 463 75 40 (pbx) Faks: +90 232 421 92 24 www.renklikalem.com.tr bilgi@renklikalem.com.tr


28

38

50 / 251 bin dev öğrenci tarih yazıyor

251 thousand giant students are making history

56 / Yahudilerin Anadolu’daki ilk ibadethanesi Sardes Sinagogu

The first synagogue in Anatolia: Sardes Synagogue

64 / Hristiyanlığın izleri Thyateira ile başlıyor

Traces of Christianity begin at Thyateira

72 / Manisa’nın el emeği Keçecilik

The handiwork of Manisa: Felt production

76 / Kükürtlü sudan gelen sağlık Health that comes from sulfurous water 78 / Yeryüzünde bir cennet: Bozdağ

Heaven on earth

78

56 Mayıs - Haziran / May - June ‘13

3


We are introducing Manisa to the world We are adamant on transferring the cultural heritage of Manisa, a city which is quickly becoming a brand city that has witnessed the history of civilization, to future generations. With this regard, we have organized our festival of mesir, a product now included in UNESCO’s world heritage list, in the past month. The 473rd International Manisa Mesir Paste Festival, which was attended by hundreds of thousands of local and foreign guests, was jazzed up with many activities and concerts. We distributed 5 tons of mesir paste from 35 different spots this year. In recent years, we are attending many fairs, meetings and symposiums to advertise our festival. The fact that the festival attracts more people each year proves that we are on the right track. Besides the festival, the Manisa Culture and Tourism Magazine is another important source when advertising the

4

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

city’s historical and cultural assets to the world. We are sharing the cultural and touristic assets of Manisa with Turkey and the world with our magazine, which is celebrating its 1st anniversary. We also continue to work to introduce our city to the students in Manisa. Our book called The Brand City Manisa- the Tourism Manual of 251 Giant Students was recently published. The book, which aims to transfer Manisa’s touristic potential to future generations, also aims to reintroduce Manisa to the students. I would like to thank Renkli Kalem Media Group for their efforts in publishing both this magazine and the tourism manual.

Erdinç Karaköse Manisa City Culture and Tourism Director


Manisa’yı dünyaya tanıtıyoruz Kültür ve Turizm Dergisi. Yayın hayatında bir yılı geride bırakan ve elinizdeki sayı ile yeni yaşına giren Manisa Kültür ve Turizm Dergisi ile kentin kültürel ve turistik değerlerini Türkiye ve dünya ile paylaşıyoruz.

Uygarlık tarihine tanıklık etmiş olan ve bugün marka kent olma yolunda hızlı adımlarla ilerleyen Manisa’nın kültürel mirasını gelecek nesillere taşımak konusunda kararlılığımızı sürdürüyoruz. Bu yolda, kentimizin en önemli değerlerinden biri olan ve UNESCO’nun Kültürel Miras Listesi’ne aldığı mesirin festivalini geçtiğimiz aylarda gerçekleştirdik. Yerli yabancı onbinlerce kişinin katılımıyla 21-24 Mart tarihleri arasında düzenlediğimiz 473’üncü Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali, gece ve gündüz gerçekleştirilen onlarca etkinlikle, ünlü sanatçıların konserleriyle renklendi. Bu yıl festivalde, 35 noktadan 5 ton mesir macunu saçımı yapıldı. Son dönemlerde festivalimizin tanıtımı için pek çok fuar, toplantı ve sempozyuma katılıyoruz. Festivalin her yıl bir öncekinden daha büyük bir coşku ve katılımla kutlanması bu anlamda doğru yolda olduğumuzu gösteriyor.

Manisa’yı sadece yurt dışında değil, kentimizdeki öğrencilere tanıtmak amacıyla da çabalarımızı sürdürüyoruz. 251 Bin Dev Öğrenci Projesi kapsamında yayına hazırladığımız ‘Marka Şehir Manisa- Dev Öğrencinin Turizm El Kitabı’ da geçtiğimiz günlerde öğrencilerle buluştu. Manisa’nın turizm potansiyelini gelecek nesillere aktarmak amacını taşıyan kitap, öğrencilerin Manisa’yı yeniden keşfetmesini sağlamayı hedefliyor. Bu vesile ile Manisa Kültür ve Turizm Dergisi’ni ve ‘Marka Şehir Manisa- Dev Öğrencinin Turizm El Kitabı’nı yayına hazırlayan Renkli Kalem Medya Grubu’na teşekkür ediyoruz.

473’üncü Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali’nin yanı sıra kentin sahip olduğu tarihi ve kültürel değerleri uluslararası boyuta taşıyan bir diğer önemli kaynağımız ise Manisa

Erdinç Karaköse Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürü

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

5


Başkonsolos Manisa OSB’ye hayran kaldı Consul General loves the Manisa Organized Industrial Zone Cumhuriyeti tarafından “Dünya’da Çinli Yatırımcılar Tarafından Yatırım Yapılabilecek En İyi On Sanayi Bölgesinden Biri” seçildiğini hatırlattı.

Çin Halk Cumhuriyeti Başkonsolosu Zhang Qingyang, Manisa’nın başlıca sanayi, tarihi ve turistik yerlerini gezmek için Manisa’ya geldi. Başkonsolos Qingyang ve beraberindeki heyet Manisa Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Sait Türek’i ziyaret ederek bölgeyi gezdi. Ziyarette Başkonsolos Qingyang ve eşi Nan Xinrong’a, Başkonsolosluk görevlileri, Ticari Konsolos Li Jiang, Konsolos He Jiangchuan, Konsolos Ma

Jian, Konsolos Ma Lianfei, Çinli gazeteci ve şirket temsilcileri eşlik etti. MOSB Yönetim Kurulu Başkanı ve üyelerinin ev sahipliği yaptığı ziyarette Yönetim Kurulu Başkanı Türek; Başkonsolosu MOSB’de görmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi ve bölgede hayata geçirilen yatırımlar ve projeler hakkında bilgi verdi. Başkonsolos Qingyang, Bölge’yi gezdikten sonra duyduğu hayranlığı dile getirerek, MOSB’nin 2006 yılında Çin Halk

Consul General of the People’s Republic of China came to Manisa to tour the historical, touristic and industrial places in the city.Consul General Qingyang and his entourage toured the region with the chairman of the Manisa Organized Industrial Zone.The consul and his wife were accompanied by employees of the consulate, trade attaché He Jiangchuan, consul Ma Jian, consul Ma Lianfei, Chinese journalists and Chinese businessmen. During the visit, chairman Türek said that he was very happy to welcome the consul general and gave the entourage information about investments and latest projects. Consul General Qingyang, who stated that he was in awe of the region after his tour, pointed out that the Organized Industrial Zone was named one of the ten best places to invest for Chinese investors in 2006.

Kadınların el emekleri sergilendi Women’s handicrafts exhibited dirilmezse o çark dönmez. Bu bakımdan turizmin profesyonelleriyle işbirliği içerisinde olup, ürettiğiniz ürünleri değerlendirmelisiniz” ifadesini kullandı.

Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz, Manisa Kadın Kooperatifi (Kadın-Koop) tarafından el sanatları atölyesi kurmak amacıyla başlatılan “Verilirse El Ele Ulaşılır Her Yere” kampanyasının ilk sergi açılışına katıldı. Vali Daşöz, “Burada kadınlarımız öncülük ediyor. Gerçekten el emeklerini, göz nurlarını, sabırlarını,

6

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

sevdalarını, acılarını paylaşaraktan bu işi yürütmeye çalışıyorlar. Değişik fuarlarda, değişik alanlarda ilimizi başarılı bir şekilde temsil etmeye çalışıyorlar. En büyük hedefleri bir dokuma atölyesine kavuşmak. İşbirliği yaparak bu sorunu çözmeye çalışacağız. Ürünlerin pazarlaması çok iyi yapılmalı, ürünler değerlen-

The Governor of Manisa Halil İbrahim Daşöz attended the opening ceremony of the first exhibition of the Unity Campaign, a project that was initiated by the Manisa Women’s Cooperative for the construction of a handicrafts workshop. Governor Daşöz said, “This cooperative is pioneered by women. They are trying to make this work by sharing their labor, patience, love and suffering. They are advertising our city successfully in various fairs. Their biggest wish is to have a weaving workshop. We will try to make this happen by cooperating. Marketing of the products is crucial and these products need to be used. That is why you need to cooperate with tourism professionals and sell your products”


“Bir Dilek Tut” ile 108 öğrenci sevindi 108 students made happy with Make a Wish mız ve belediyelerimizin katkılarıyla yerine getirdik” şeklinde konuştu.

Kırkağaç Kaymakamlığı tarafından 251 Bin Dev Öğrenci Projesi kapsamında başlatılan “Bir Dilek de Sen Tut Projesi”yle 108 yetim ve öksüz öğrencinin dileği gerçek oldu. Proje ile öğrencilerin sevgi, saygı, hoşgörü ile geleceklerini daha güzel bir hale getirmelerini sağlamayı amaçladıklarını belirten Kırkağaç Kaymakamı Ali Sırmalı, “251 Bin Dev Öğrenci Projesi kapsamında bir proje yapmayı planladık. İsmini de ‘Bir Dilek de Sen Tut’ koyduk. Bu kapsamda ilçe merkezinde, belde ve köylerde 108 öksüz ve yetim öğrenci belirledik. Onlara Kaymakamlık olarak birer mektup ya-

zarak ‘Anne ve babanız hayatta olsaydı onlardan ne isterdiniz?’ sorusunu yönelterek cevaplamalarını istedik. Mektupların cevapları elimize ulaştı. Mektupları bir komisyon huzurunda açarak çocuklarımızın taleplerini gördük. Bu projeyi yapmaktaki amacımız öksüz ve yetim çocuklarımızı sevindirmek, onların üzüntülerini bir ölçüde azaltabilmek, onlara sahip çıktığımızı göstermektir. Çocuklarımızın bilgisayar, bisiklet, nakdi yardım, akülü araba, çocuk odası, cep telefonu ve giyim eşyası gibi talepleri oldu. Bizler de bu dilekleri Kırkağaç Kaymakamlığı, hayırseverlerimiz, esnafımız, işadamları-

The dreams of 108 orphaned students came true with the make a Wish project initiated within the context of the 251 Thousand Giant students Project by the District Governorship of Kırkağaç. District Governor of Kırkağaç, Ali Sırmalı, who said that they were aiming to give these students better futures through love and understanding, said, “We have named this project Make a Wish. We determined 108 orphaned students in the town center and villages. We wrote them letters asking them what they would want from their parents if they were still alive. We have received their answers. We opened the letters at the commission and read their wishes. We wanted to make them happy, ease their pain and show them that we cared. They wanted things like computers, bicycles, cash, furniture, wheelchairs, mobile phones and clothes. We gave them all they wanted with contributions from our office, charitable people, vendors, businessmen and municipalities.

Minik semazenler Vali Daşöz’ü ziyaret etti Young whirling dervishes visit Governor Daşöz Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz’ü makamında ziyaret eden 40 minik öğrenci, semazen gösterisi sundu. Ziyarette Manisa Semazenler Dernek Başkanı Musa Akçay, Vali Daşöz’e Mevlana’nın 7 öğüdü ve mesnevi kitabı ile tespih hediye etti. Konuşmaların ardından öğrenciler 5 kişilik bir ekip halinde Vali Daşöz için semazen gösterisi yaptılar. Ziyarette Vali Daşöz’e, Manisa Semazenler Derneği çalışmaları hakkında bilgi veren Başkan Musa Akçay, “Şehitler İlköğretim öğrencilerinden 20’si kız, 20’si erkekten oluşan semazen ekibimiz semazen annesi Betül hanım tarafından kısa bir zamanda yetiştirildiler. Çeşitli etkinliklerde semazen gösterileri sunuyoruz. Manisa için çalışan 40 semazenimize sahip çıkıl-

masını istiyoruz” dedi. Minik öğrencilerin sunduğu semazen gösterisini beğenen Vali Halil İbrahim Daşöz, çocukları tek tek tebrik ederek ve mesir macunu ikram ederek uğurladı. 40 young students who visited the governor of Manisa Halil İbrahim Daşöz,

performed the special dance of whirling dervishes. During the visit, the president of the Manisa Whirling Dervish Society Musa Akçay gifted the governor with a book of Mevlana and a bead. After the meeting, young dervishes performed for the governor. Musa Akçay, who also gave information about the projects of the society during the visit, said, “20 girls and 20 boys from the Şehitler Elementary School were trained by Ms. Betül. We perform during various activities. We want the city to claim our young dervishes.” Governor Halil İbrahim Daşöz congratulated each of the children and gave them mesir paste before they left.

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

7


“Ressamların Gözüyle Manisa” sergisi ilgi gördü The “Manisa through the eyes of painters” exhibition attracted attention tokol üyeleri, yabancı ülkelerden gelen misafirler, ressamlar ve davetliler katıldı.

473’üncü Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali kapsamında Türkiye’nin değişik illerinden 17 Mart’ta Manisa’ya gelen 21 resim öğretmeni, Manisa’nın tarihi ve kültürel değerlerini tuvallerine taşıdılar. ‘Ressamların Gözüyle Manisa’ adlı resim sergisinin açılışına katılan Vali Halil İbrahim Daşöz, açılışını yaptığı sergiyi gezerek resimlerle ilgili bilgi aldı.

Manisa Belediyesi Kültür Merkezi Lale Fuaye Salonu’nda düzenlenen programa Vali Halil İbrahim Daşöz’ün yanı sıra, Belediye Başkan Vekili Nursel Ustamehmetoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Ahmet Arı, İl Kültür Turizm Müdürü Erdinç Karaköse, Mesiri Tanıtma ve Turizm Derneği Başkanı Ufuk Tanık, diğer pro-

21 art teachers, who came to Manisa on March 17 within the context of the 473rd International Manisa Mesir Paste Festival, converted Manisa’s cultural and historical assets on to their canvases. Governor Halil İbrahim Daşöz, who attended the opening ceremony of the exhibition called ‘Manisa through the eyes of painters’, toured the galley and received information about the paintings. The opening gala, which took place at the Manisa Municipality Cultural Center, was also attended by deputy Chief Magistrate Nursel Ustamehmetoğlu, The Ministry of Culture and Tourism’s Research and Education Office General Manager Ahmet Arı, City Culture and Tourism Director Erdinç Karaköse, the president of the Mesir Advertising and Tourism Association Ufuk Tanık, other protocol members, foreign guests, artists and guests.

Mesir Sanayi ve Ticaret Fuarı 20 yaşında Mesir Industry and Trade Fair celebrates its 20th anniversary nolojilerine kadar birçok marka ve firmanın yer aldığı fuarda 105 firma stant açtı.

Vali Halil İbrahim Daşöz, 473’üncü Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali etkinlikleri kapsamında düzenlenen Mesir Sanayi Ticaret Fuarı’nın açılışına katıldı. Fuardaki stantları gezerek ürünler hakkında bilgi alan Vali Daşöz, 20 yıldır aralıksız devam eden fuarın, Manisa’nın tanıtımı ve ekonomisi için çok önemli olduğunu dile getirdi. Belediye Fuar

8

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

Merkezi’nde, 20’nci kez ziyaretçilere kapılarını açan Mesir Sanayi Ticaret Fuarı açılışına Vali Halil İbrahim Daşöz, Belediye Başkan Vekili Nursel Ustamehmetoğlu, Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Enis Yavuz Yıldırım, Emniyet Müdürü Yunus Çetin ile daire müdürleri ve fuarda stant açan firma yetkilileri katıldı. Mobilyadan beyaz eşyaya, otomotiv sektöründen bilişim tek-

Governor Halil İbrahim Daşöz attended the opening of the Mesir Industry and Trade Fair, organized within the context of the 473rd International Manisa Mesir Paste Festival. The Governor, who toured the stands and collected information about the products, stated that the fair, which was organized for the past 20 years, was very important for the advertising and economy of Manisa. The opening ceremony of the fair, which was held at the Municipality Fair Center, was also attended by Deputy Chief Magistrate Nursel Ustamehmetoğlu, Manisa Attorney General Enis Yavuz Yıldırım, Police Commissioner Yunus Çetin and company representatives. 105 companies opened stands at the fair which featured everything from furniture to household appliances, from automotive products to computer technologies.


Öğrenciler Spil’e sahip çıktı Students claimed Spil 251 Bin Dev Tarzan Ormanı’nın içine, Manisa Tarzanı’nı anlatan bir anıt çalışmasının da yapılacağını söyledi.

Spil Milli Parkı’nda 29 Ekim 2012’de çıkan orman yangını sonucunda tahrip olan 77 hektarlık alanın ağaçlandırması ve rehabilitasyonu öğrenciler tarafından yapılacak. Bu kapsamda Manisa Orman İşletmesi’nin yaptığı yenileme çalışmasının ardından ağaçlandırmayı, 251 Bin Dev Öğrenci Projesi İl Yürütme Komitesi üstlenecek. “251 Bin Dev Tarzan Ormanı” adı verilen projeyle ilgili ilk olarak Manisa Orman İşletme Müdürlüğü’ne 3

tonluk su tankeri alındığını belirten Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz, “Tanker, tamamen öğrencilerin desteğiyle alındı. 251 Bin Dev Tarzan Ormanı projesiyle öğrencilerimiz, Spil’e sahip çıkacak. Tespit edilecek 20 okulun öğrencileri, Spil Milli Parkı’nda kül olan alanın tamamına 150 bin adet yangına dayanıklı ceviz, ahlat, iğde ve fıstık çamı gibi türlerde ağaçlar dikecek” diye konuştu. Vali Daşöz ayrıca arazi üzerinde oluşturulacak

The forestation and rehabilitation of the 77 hectare area in Spil National Park that was damaged during the fire on October 19, 2012 will be undertaken by students. After the renovation of the area by the Manisa Forest Directorate, the city execution committee of the 251 Thousand Giant Students Project will undertake the reforestation. Governor Halil İbrahim Daşöz, who stated that a 3 ton water tanker was gifted to the Directorate for the project called “251 Thousand Giant Tarzan Forest”, said, “The tanker was bought contributions from students. With this project, students will claim Spil. Students from 20 different schools will plant fire resistant trees such as walnut, wild pear, oleaster and pine nut.” Governor Daşöz also added that they were going to erect a monument for the Tarzan of Manisa inside the forest.

Tırmanma Şampiyonası’nın ilk etabı Manisa’da yapıldı The first stage of the Climbing Championship was held in Manisa Kandemir, ikinci kategoride Orçun Nural, üçüncü kategoride Tanel Karasu, dördüncü kategoride Murat Soyçopur ve beşinci kategoride Erkan Yanıkoğlu kupa aldı. Yarışmada ayrıca Kulüpler Kupası da Orçun Nural’a verildi.

Manisa Valiliği koordinatörlüğünde Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED) tarafından düzenlenen Türki-

ye Tırmanma Şampiyonası Yarışması’nın birinci etabı 13 aracın katılımıyla gerçekleştirildi. İlk kategoride Ahmet Salih

The first stage of the Turkish Climbing championship, organized by the Turkish Automobile Sports Federation (TOSFED) and coordinated by the Governorship of Manisa, was completed with 13 vehicles. Ahmet Salih Kandemir in the first category, Orçun Nural in the second category, Tanel Karasu in the third category, Murat Soyçopur in the fourth category and Erkan Yanıkoğlu in the fifth category received trophies. The Club’s Cup was awarded to Orçun Nural.

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

9


Uluslararası fuarlarda

Manisa rüzgarı esti Turizmde markalaşma projesi kapsamında ITB Berlin ve EMITT uluslararası turizm fuarlarına katılan Manisa büyük ilgi gördü. Kentin binlerce fotoğrafı ve 20 mekandan özel video görüntüleriyle sanal yolculuğun yaptırıldığı fuarlarda, Mesir Macunu, üzüm, zeytin, Manisa Bezi ve Manisa’ya has hediyelik eşyalar da ziyaretçilere sunuldu. 10

Mayıs - Haziran / May - June ‘13


Manisa at international fairs Manisa was a big hit at the ITB Berlin and EMITT international tourism fairs. During the fairs, where the visitors were taken on a visual tour of the city with thousands of photographs and special videos of 20 touristic destinations, Mesir paste, grapes, olives, Manisa cloth and souvenirs of Manisa were gifted to those who visited the stand.

M

anisa, bu yıl ikinci kez katıldığı ve dünyanın en büyük turizm fuarı olan “Almanya ITB Berlin Turizm Borsasında” “Sanal Gerçeklikte Yolculuk” konsepti ile kültürel değerlerini tanıtırken, turizm profesyonellerini bir araya getiren EMITT’te ise UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınan mesirin konseptinde hazırlanan stantta, Manisa’nın kültür ve turizm değerleri tanıtıldı. Turizm alanında dünyanın en büyük buluşması olan “ITB Berlin 2013 Turizm Borsası” bu yıl 6 -10 Mart tarihleri arasında Almanya’nın Berlin şehrindeki Messe Berlin Fuar Alanı’nda düzenlendi. Manisa’nın ikinci kez katıldığı fuarda, stant Almanya’nın ulusal yayın kuruluşları ve diğer uluslararası turizm organizasyonları tarafından yoğun ilgi gördü. Manisa standı, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Türkiye’nin Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu ve çok sayıda delegasyon Manisa standını ziyaret etti. Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz, İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse, İl Genel Meclisi Başkanı Hayrullah Solmaz, İl Genel Meclis Üyeleri İbrahim Onaylı, Kefaettin Öz, Mustafa Hoşafçı, Halil Turgut, Manisa’yı, Mesir’i Tanıtma ve Turizm Derneği Başkanı Ufuk Tanık, ESA Grup Seyahat Acentası Cenk Yenice ve diğer ilgililer de stantta hazır bulundu.

Manisa sanal gezinti ile tanıtıldı Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün

W

hile Manisa advertised its cultural assets during ITB Berlin, the world’s biggest tourism fair, with the Visual Journey concept, the city’s touristic and cultural elements were advertised at the stand with the mesir theme at the EMITT fair, the organization that united tourism professionals. ITB Berlin was organized this year on March 6-10, 2013 at Messe Berlin Fair Area. The stand of Manisa, which attended the fair for the second time this year, attracted a lot of attention from German national media and other international tourism organizations. The Manisa stand was visited by Deputy Prime Minister Bülent Arınç, the Minister of Culture and Tourism Ömer Çelik, Turkey’s ambassador in Berlin Hüseyin Avni Karslıoğlu and many

delegates. The Governor of Manisa Halil İbrahim Daşöz, City Culture and Tourism Director Erdinç Karaköse, the president of the City Council Hayrullah Solmaz, council members İbrahim Onaylı, Kefaettin Öz, Mustafa Hoşafçı, Halil Turgut, the president of the Manisa and Mesir Advertising and Tourism Association Ufuk Tanık, ESA Grup Travel Agency Cenk Yenice and other authorities were present at the stand.

Manisa advertised with visual tours During the fair, the Manisa Chamber of Trade advertised grape and the Akhisar Chamber of Trade advertised olives. Manisa was advertised at the fair with the visual journey concept where thousands of 360 degree photographs were shown with the ManisaFx Mayıs - Haziran / May - June ‘13

11


organize ettiği, Manisa’yı Mesir’i Tanıtma ve Turizm Derneği’nin de Manisa standı çatısı altında katıldığı fuara, Manisa Ticaret Borsası üzüm, Akhisar Ticaret Borsası da zeytin ürünü ile katıldı. ‘Manisa’ya Sanal Yolculuk’ konseptiyle katılım sağlanan fuarda Manisa’dan çekilen bini aşkın 360 derece görüntülerin yansıtıldığı ManisaFx portalı, tanıtım teknolojisi olarak ilk defa turizmcilerin değerlendirmesine sunuldu. Manisa’da 20 mekandan çekilen sanal Manisa video görüntüleri eşliğinde, simülasyon uygulaması tekniğiyle fuar ziyaretçilerine “Manisa’da Sanal Gezinti” yaptırılarak tanıtım sağlandı. Fuar süresince ziyaretçilere toplam 20 bin civarında tanıtım materyali dağıtıldı. Bir özel simülasyon gözlük sistem cihazı ile gerçekleştirilen Manisa’ya Sanal Yolculuk tanıtımları, Türkiye ve Manisa standı tanıtımları fuar boyunca internet üzerinden canlı olarak yayınlandı, röportajlar yapıldı. Mesir’in temsili olarak saçımının yapıldığı, Manisa’daki Hediyelik Eşya-

12

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

Vali Halil İbrahim Daşöz, EMITT’in Manisa’ya büyük katkısı olduğunu ve fuarın her geçen gün daha iyiye gittiğini dile getirdi.

Governor Halil İbrahim Daşöz stated that the EMITT fair contributed greatly to the advertising of Manisa and improved with each passing year.

lar, Manisa Bezi, zeytin, zeytinyağı ve üzümün ikram edildiği, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Hafsa Sultan ve Merkez Efendi canlandırmalarının gerçekleştirildiği stand etkinliklerine, turizm profesyonelleri ve fuar ziyaretçileri ilgi gösterdi.

Kent EMITT ile dünyaya açıldı Manisa’nın katıldığı bir diğer fuar ise, Türkiye’nin tanıtımında büyük bir rol oynayan ve turizm sektörünü heyecanlandıran, Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı (EMITT) oldu. 24-27 Ocak 2013 tarihleri arasında TÜYAP Beylikdüzü’nde 17’nci kez

portal. Guests enjoyed a simulation of Manisa via 20 videos shot in various areas in Manisa. Nearly 20 thousand advertising materials were given to guests during the fair. The visual journeys and other advertising techniques were streamed live on the web and interviews were conducted. The stand, where guests were given mesir paste, souvenirs, olives, olive oil, grapes, was a big hit with the crowd. There were also depictions of famous historical faces such as Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, Hafsa Sultan and Merkez Efendi cat the stand.


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, ITB Berlin’de Manisa standını ziyaret etti.

Deputy Prime Minister Bülent Arınç and the Minister of Culture and Tourism Ömer Çelik visited the Manisa stand at ITB Berlin.

düzenlenen fuara, 70 ülkeden 4 bin 500 yerli ve yabancı turizm kurumu katılım sağladı. Dünyanın 62 ülkesi ve Türkiye’den 150 şehir ile turizm beldesi, 57 bin turizm profesyoneli ve 78 bin tatilci ziyaret etti. Fuarda Manisa’nın pek çok uygarlığa ev sahipliği yaptığının altı çizilirken, Mesir’in Manisa’nın tanıtımının tescillenmiş en önemli araçlarından bir tanesi olduğunu vurgulanarak, mesir saçımı da yapıldı. Manisa’yı hiç görmemiş olanlar için yerden ve havadan çekilen görüntüler ile kenti 360 derece gezdirme imkanı da sağlandı.

Hedef turizmde marka şehir olmak Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz, kentin tanıtımı için yürütülen çalışmalar hakkında Manisa Kültür ve Turizm Dergisi’ne değerlendirmelerde bulundu. Daşöz, “Tüm turizm sektörünün temsilcileri, iller, firmalar, ülkeler burada. Manisa olarak biz de bu fuara bir kez daha katılmaktan mutluluk duyuyoruz. Fuarın en güzel stantlarından biri ile fuarda yer aldık. Bu fuar, Türkiye’de turizminin geliştirilmesi ve Manisa’nın tanıtımında önemli araçlardan bir tanesi. Buradaki ambiyans, ilgi, coşku, çok memnuniyet verici. Biz de heyecan içindeyiz. Manisa’ya büyük katkısı olan bir fuar, her geçen gün iyiye gidiyor. Ancak anlaşılıyor ki

The city introduced to the world at EMITT Another fair that Manisa attended was the Eastern Mediterranean International Tourism and Travel Fair, EMITT. 4500 local and foreign companies attended the fair which took place on January 24-27 at TÜYAP Beylikdüzü. 62 countries, 150 city and towns, 57 thousand tourism professionals and 78 thousand vacationers visited the fair. Mesir paste was distributed during the fair and visitors were reminded that Manisa was home to many settlements throughout history and that mesir paste was added to UNESCO’s World Heritage List. 360 degree advertising was done for those

who had never seen Manisa with footage taken from the ground and sky.

The target: Becoming a brand city in tourism Governor Halil İbrahim Daşöz talked to our magazine about the works regarding the advertising of the cit. Daşöz said, “All the representatives of the tourism sector, cities, companies and countries are here. We are happy to be a part of the fair. We have one of the most beautiful stands at the fair. This fair is one of the important tools in advertising manisa and improving tourism in Turkey. The ambiance, attendance and excitement here make us Mayıs - Haziran / May - June ‘13

13


artık bu alanlar yetmiyor, daha büyük mekanlara ihtiyaç var. Her geçen gün katılım artıyor ve yetersizlik daha çok fark ediliyor” şeklinde konuştu. Manisa’nın çok önemli turizm değerleri olduğunun altını çizen Vali Daşöz, kentin sadece tarım ve sanayi ile anılmaması gerektiğini, Manisa’nın hem antik dönem uygarlıklarının birçoğuna ev sahipliği yaptığı hem de şehzadeler şehri olduğunun altını çizdi. Daşöz sözlerini şöyle tamamladı; “Parayı bulan Lidyalıların şehri Sardes Manisa’da. Aigai, Spil Dağı Milli Parkı, Bintepeler, Tyteria, Kula Evleri ile Manisa’yı tanıtmaya çalışıyoruz. Fuarlar bunun için bir araç ama bir tek fuarla da olmaz. Her yönü ile tanıtım gayreti içinde olmalıyız. Eksikliklerimizi tamamlamamız gerekiyor. Manisa’nın İzmir ve civarı ile bir bütünlük içinde bulunduğunu düşünüyorum. Aynı turizm paketinin içinde bir unsur olarak görüyoruz. Umarız her geçen gün üzerine ekleyerek, ileride turizmde bir marka şehir haline geliriz.”

‘EMITT sezonun iyi geçeceğinin işaretini verdi’ Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse ise, Türkiye’nin en önemli turizm fuarı olan EMITT’teki katılımın 2013 yılı Türkiye turizm sezonun

14

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

iyi geçeceğinin işareti olduğunu dile getirdi. Karaköse, “Fuara yoğun bir katılım var. Bu ilgi ve katılım, önümüzdeki günlerde ülkemizde turizmin hareketleneceğini ve 2013 yılının 2012 yılından daha iyi olacağını işaret ediyor. Fuardaki bu canlılık umarız Türkiye turizm sezonuna da yansır. Manisa olarak bu sene 2013 EMITT fuarına mesirin UNESCO Dünya Mirası listesine dahil edilmesini vurgulayacak konseptte bir stant ile katıldık. Artık bir dünya markası, dünya mirası haline gelen mesirin Manisa’nın tanıtımının tescillenmiş en önemli araçlarından biri olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Mesir saçıyoruz. Ayrıca standımızda Manisa’nın havadan ve yerden çekilmiş sanal videoları ile Manisa’yı hiç görmemiş insanlara kenti 360 derece gezdirme imkanı sağlıyoruz. Her yönüyle dolu dolu bir fuar. Biz de Manisa’yı dergi, broşür ve diğer yayınlarımız ile tanıtmaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu. İl Kültür ve Turizm Müdürü Karaköse, 2013 ve 2014’te turizmde daha iddialı olduklarını belirterek bundan sonraki süreçte Manisa’nın Şehzadeler Şehri ve dünya kültür mirası mesirin mirasçısı olarak, kültür ve turizm çeşitliğinde yerini tescilleyeceğini söyledi.

happy. We are also very excited. The fair, which contributes greatly to the advertising of our city, is improving each year. Every year, more people are attending and this shortage is easily noticed.” Governor Halil İbrahim Daşöz, who stated that Manisa had very important touristic assets, said that the city shouldn’t be associated with just agriculture and industry and that the city had hosted many civilizations throughout history and that it was the city of Princes. Daşöz added; “Sardes, where the first coins were minted, is in Manisa. We are trying to advertise Manisa with Aigai, Spil Mountain National Park, Bintepeler, Thyatira and Tower Houses. Fairs are great but one fair isn’t enough. We need to do more advertising. We need to complete our shortcomings. We see Manisa in the same touristic package as Izmir and its vicinity. I hope we will become a brand city in tourism in the near future.”

‘EMITT showed that we will have a good season’ Manisa City Culture and Tourism Director Erdinç Karaköse stated that the attendance for EMITT 2013 showed that Turkey was going to have good tourism season. Karaköse said, “There is a lot of attendance. This attention and interest shows that tourism in our country will accelerate in the upcoming days and that 2013 will be better than 2012. I hope this activity also effects the tourism season. This year, we attended EMITT with a stand that highlights mesir paste’s addition to the UNESCO World Heritage List. We are trying to show that mesir, which is now a global brand, is one of the most important tools in the advertising of Manisa. We give everyone mesir and introduce Manisa to people who have never been to the city with virtual tours. It is a great fair and we are trying to advertise Manisa with magazines, brochures and other publications.” City Culture and Tourism Director Karaköse, who stated they would be more assertive in the 2013 and 2014 tourism seasons, said that Manisa would register itself in culture and alternative tourism with its characteristics.


Dev öğrencinin turizm kitabı tanıtıldı The tourism manual of giant students advertised

M

T

anisa Valisi Halil İbrahim Daşöz önderliğinde başlatılan 251 Bin Dev Öğrenci Projesi kapsamında bastırılan ‘Marka Şehir Manisa’ Dev Öğrencinin Turizm El Kitabı’nın tanıtımı yapıldı. Valilik Toplantı Salonu’nda düzenlenen tanıtım toplantısına konuşan Vali Halil İbrahim Daşöz, kitabın Manisa için çok büyük bir eser olduğuna inandığını dile getirdi. Vali Daşöz, “Başta İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse ve yayıncı kuruluşların kitabın basımındaki katkılarından dolayı teşekkür ediyorum. Manisa’nın en önemli turizm değerleri, fotoğrafları ve yazılı bilgiler bu kitapta bir araya getirildi. Birçok kitaptan farlı bir tarzda ele alınan kitabın kendine özgü bir akış seması var. Kitabın içeriği İzmir’den Manisa tarafına giriş yapan bir turistin yapacağı yolculuk güzergahına göre hazırlandı. Manisa ve ilçelerin en önemli değerleri, okuyucuyu sıkmadan güzel resimler eşliğinde verilmeye çalışıldı. Kitabın içeriği değişik bölümlerden oluşuyor. Manisa’nın ünlüleri, mitolojik hikâyeleri, turizm ve marka değerleri ile kısa akılda kalıcı birçok soruya cevap teşkil edecek anekdotlar kitapta yer almakta. Kitabı okuyan bir kişinin Manisa’yı yeterince bilmediğini fark edip, kenti yeniden keşfedeceğine inanıyorum. Manisa için hepimizin bir turizm elçisi olma potansiyelini yakalamasını arzu ediyoruz. Kitabın hazırlanmasında görev alan tüm komisyona Manisa ve öğrenciler adına teşekkür ediyorum ”dedi. İl Kültür ve Turizm Müdürü Erdinç Karaköse de, Marka Şehir Manisa kitabında akıllı kitap uygulaması olduğunu, bu uygulama çerçevesinde kitabın içerisinde bulunan fotoğraflardan cep telefonu aracılığıyla 3-5 dakikalık video tanıtımları yapıldığını söyledi.

he tourism manual of giant students called “Manisa: A brand city ”, which was published in accordance with the 251 Thousand Giant Students Project initiated by Governor Halil İbrahim Daşöz, was advertised. Governor Halil İbrahim Daşöz, who spoke at the advertising meeting, said that the book was a very important artwork for the city. Governor Daşöz said, “I would like to thanks the City Culture and Tourism Director Erdinç Karaköse and the publishing company for their contributions. Manisa’s most important touristic assets, photographs and articles were brought together in this book. This book has a unique flow. The book was written in accordance with the travel route of a tourist that comes to Manisa from Izmir. The most important assets of Manisa and its boroughs were introduced with various pictures. The book consists of various parts. Famous people from Manisa, mythological stories, touristic and brand values and short anecdotes that can answer many questions are included in the book. I believe that people who read the book will rediscover Manisa. We want everyone to be a tourism ambassador for the city. I thank all the commissions involved in the publishing of the book on behalf of Manisa and the students. ”

251 Bin Dev Öğrenci kapsamında proje için özel olarak hazırlanan ve 50 bin adet bastırılan kitap, 5 TL’ye temin edilebiliyor.

City Culture and Tourism Erdinç Karaköse added that the book included a smart phone application that enabled users to scan the photos in the book with their cell phones to watch 3-5 minute videos. The book, which 50 thousand copies we printed, is sold for 5 TL. Mayıs - Haziran / May - June ‘13

15


16

Mayıs - Haziran / May - June ‘13


Mesir macunu 473’üncü kez şifa dağıttı

Mesir paste dispersed health for the 473rd time

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

17


Bu yıl UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınarak uluslararası kültürel bir değer haline gelen mesiri tanıtmak amacıyla, bu yıl 473’üncüsü düzenlenen Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali, büyük bir coşku ile kutlandı. Gece ve gündüz düzenlenen etkinliklerle zenginleşen festivale yaklaşık 70 bin kişi katıldı. The 473rd International Manisa Mesir Paste Festival, which was organized to advertise mesir, a product that became a cultural asset after its inclusion in UNESCO’s World Heritage List, was celebrated with utter excitement. Over 70 thousand people attended the festival which was jazzed up with various events.

18

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

U

NESCO tarafından Somut Olmayan Dünya Mirası Listesi’ne alınan mesirin tanıtımı için düzenlenen ve bu yıl 473’üncü kez gerçekleştirilen Uluslararası Mesir Macunu Festivali, onbinlerce kişiyi bir araya getirdi. 21-24 Mart tarihleri arasında, zengin bir etkinlik takvimi ve dev sanatçı kadrosunun katılımıyla düzenlenen festivalde halk dansları, kukla ve gölge oyunları gösterileri, müzik dinletileri ve resim sergileri gibi pek çok kültürel organizasyon da yapıldı. Festival bu yıl yerli turistler kadar yabancı turistlerin de ilgisini çekmeyi başardı. Hafsa Sultan Güzellik Yarışması, Alışveriş Günleri, Dünya Geleneksel Sağlık Buluşmaları gibi etkinlikler de festivale renk kattı.

UNESCO’nun beratı takdim edildi 473’üncü Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali, 21 Mart tarihinde Sultan Cami önünde yapılan mesir macunu karma töreni ile başladı. Törene Vali Halil İbrahim Daşöz, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Belediye Başkanvekili Nursel Ustamehmetoğlu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Ahmet Arı, İl Kültür Turizm Müdürü Erdinç Karaköse, Mesiri Tanıtma ve Turizm Derneği Başkanı Ufuk Tanık, diğer protokol üyele-

T

he 473rd International Manisa Mesir Paste Festival, which was organized to advertise mesir, a product that became a cultural asset after its inclusion in UNESCO’s World Heritage List, was the meeting place of thousands. Many different activities such as folklore dances, marionette shows, concerts and art exhibitions were also organized during the festival which took place on March 21-24, 2013. The festival also attracted a lot of foreign tourists this year. Activities such as the Hafsa Sultan Beauty Contest, Shopping Days and Traditional Health Meetings jazzed up the festival.

UNESCO’s patent was presented The festival began with the traditional paste mixing ceremony in front of Sultan Mosque. The ceremony was attended by Governor Halil İbrahim Daşöz, Manisa MP Özgür Özel, Deputy Chief Magistrate Nursel Ustamehmetoğlu, Ministry of Culture and Tourism Research and Education General Manager Ahmet Arı, City Culture and Tourism Director Erdinç Karaköse, the president of the Mesir Advertising and Tourism Association Ufuk Tanık, other protocol members, foreign guests and citizens. Ministry of Culture and Tourism Research and Education General Manager Arı presented the


ri, yabancı ülkelerden gelen misafirler, davetliler ve vatandaşlar katıldı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü Arı, “UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miraslar Listesi” beratını Vali Daşöz’e verdi. Vali Daşöz ve protokol üyeleri 41 çeşit baharatı kazana boşaltarak, mesir macununun karmasını yaptı.

Festivale 70 bin kişi katıldı 473’üncü Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali kapsamında, geleneksel saçım töreni Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin katılımıyla yapıldı. Temsili olarak gerçekleştirilen saçım töreni öncesinde “Bir Kadın Bir Erkek” dizisinin oyuncuları Demet Evgar ile Emre Karayel, tarihi Hafsa Sultan ve Merkez Efendi karakterlerini canlandırdı. Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi ve Yavuz Sultan Selim’in eşi Hafsa Sultan’ı canlandıran Evgar, Karayel’in canlandırdığı mesir macununun mucidi Merkez Efendi’yi huzuruna kabul etti ve kendisine şifa kaynağı olan mesirin beratını verdi. Geleneksel mesir saçımı, Hafsa Sultan’ın mesir macununun Sultan Camisi kubbe ve minarelerinden her yıl baharın gelişiyle halka saçılmasını buyurduğu, “İsterim ki dünya var oldukça her senenin nevruz gününde, bu hastalara şifa, dertlere çare olması

için macundan bolca karıla ve ahaliye saçıla” sözleriyle başladı. Bu sözlerin ardından Merkez Efendi’yi canlandıran Karayel, platformdan ilk mesir macunlarını protokol üyeleriyle birlikte saçtı. Paketlenen 5 ton mesir macunu, Hafsa Sultan’ın buyruğu üzerine 473’üncü kez Sultan Camisi’nin kubbe ve minareleri ile Sultan Meydanı’na bakan evlerin çatı ve balkonlarından halka saçıldı. “Eller Havaya Eller Şifaya” diyen binlerce kişi, Sultan Camisi’nin minarelerinden saçılan mesiri toplarken, 5 ton mesir macunu yarım saat içinde tükendi. Geçtiğimiz yıl 28 noktadan 4 ton saçılan mesir bu yıl ise 35 noktadan 5 ton saçıldı.

Vali Daşöz birlik mesajı verdi Mesir saçım töreninde Manisa Valisi Halil İbrahim Daşöz, birlik ve beraberlik mesajları verdi. Mesirin 500 yıla yaklaşan geçmişiyle Türkiye’nin en önemli kültürel miraslarından biri olduğuna işaret eden Vali Daşöz, “Mesir, tüm Manisalıların ortak paydası ve ortak değeridir. Bir topluluğu millet yapan en önemli değerlerden de bir tanesidir. Bayramlarımız bizlerin ortak paydalarıdır. O günler bizim birçok farklılıklarımızın kenara bırakıldığı, birbirimizi daha yakından tanıdığımız, kardeş hissettiğimiz özel günlerdir” ifadelerini kullandı.

Governor with UNESCO’s World Heritage List patent. Governor Daşöz and members of the protocol added 41 spices into the pot and mixed the paste.

70 thousand people attended the festival The traditional mesir paste distribution during the festival was done with the attendance of Deputy Prime Minister Bekir Bozdağ and head of MHP Devlet Bahçeli. Before the traditional distribution ceremony, famous Turkish actors Demet Evgar and Emre Karayel depicted the historical characters of Hafsa Sultan and Merkez Efendi. Evgar, who played Kanuni Sultan Süleyman’s mother and the wife of Yavuz Sultan Selim, received Merkez Efendi, the founder of the mesir paste, in her quarters and presented him with the mesir patent. The traditional mesir paste distribution began with the historical words uttered by Hafsa Sultan: “My wish is that this paste is distributed to the people every year for health and treatment” After these words, Karayel, who played Merkez Efendi, distributed the first mesir paste with members of the protocol from the platform. 5 tons of mesir paste was distributed from the minaret and dome of Sultan Mosque and from the roofs and balconies of houses that overlook Sultan Square. Thousands of people who Mayıs - Haziran / May - June ‘13

19


Festivalin sultanı Fatma Dilara Aras oldu

The festival’s sultan was Fatma Dilara Aras

473’ncü Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali kapsamında, Belediye Kültür Sitesi Lale Salonu’nda ’Festivalin Sultanı Siz Olun’ sloganıyla yarışma düzenlendi. Ön eleme için 16 genç kızın katıldığı yarışmada, yarışmacılar tek tek sahneye çıkarak kendilerini tanıttı ve geleneksel kıyafetler giyerek, Hafsa Sultan’ı yaptığı mesir macunuyla iyileştiren Merkez Efendi’ye beraatın verişini canlandırdı. Celal Bayar Üniversitesi Bankacılık ve Finans Bölümü 4’ncü Sınıf öğrencisi Fatma Dilara Aras, festivalin Hafsa Sultan’ı seçildi. Aynı zamanda Manisa Belediyesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü öğrencisi olan Aras’ın nedimeliğini ise Begüm Pilgiz, Betül Apak Zeynep Erlik ve Meltem Tunca yaptı.

During the festival, a competition to find the sultan of the event was organized at the Municipality Cultural Site. 16 girls who passed the preliminary round got on stage and depicted Hafsa Sultan with traditional clothes Fatma Dilara Aras from Celal Bayar University was named Hafsa Sultan of the festival. Begüm Pilgiz, Betül Apak Zeynep Erlik and Meltem Tunca played her chamber maids.

20

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

Festival dev isimlerle renklendi 473’üncü Uluslararası Mesir Macunu Festivali, şehrin meydanlarında, parklarında düzenlenen resim sergileri, kukla ve halk dansları gösterileri, müzik dinletileri ile renklendi. Sokak sanatçılarının Manisa Tarzanı, Kanuni Sultan Süleyman, Hürrem Sultan gibi tarihi kişileri canlı heykel olarak sunması vatandaşlar tarafından büyük ilgiyle karşılandı. Festivalin ilk gününde sanatçı Ziynet Sali Cumhuriyet Meydanı’nda şarkılarıyla halkı coşturdu. Havai fişek gösterilerinin ardından alkışlarla sahneye çıkan Sali, ‘Her şey Güzel Olacak, ‘Alışkın Değiliz’ ve ‘Rüya’ gibi en beğenilen şarkılarını seslendirdi, Mesir Festivali gibi anlamlı bir etkinlikte yer almaktan mutluluk duyduğunu belirtti. Festivalin ikinci gününde ise sahneye Mustafa Ceceli çıktı. Yaklaşık 15 bin kişiye konser veren Ceceli, sevilen şarkılarını hayranlarıyla birlikte seslendirdi. Festivalinin üçüncü gününün konserini ise pop şarkıcısı Hande Yener verdi. 24 Mart’ta Sibel Can konseri ile devam eden festival, 25 Mart’ta Hava Karakaş’ın Balkan Ezgileri adlı konseriyle son buldu.


shouted “hands in the air for health” gathered the paste thrown from Sultan Mosque, 5 tons of paste was finished in a matter of minutes. This year, the paste was distributed from 35 different points.

Governor Daşöz called for unity During the distribution ceremony, the Governor of Manisa Halil İbrahim Daşöz called for unity. The Governor, who stated that mesir, with its 500 year old history, was one of Turkey’s most important cultural heritages, said, “Mesir is the common ground and common assets of all the people in Manisa. Holidays are our common ground. They are the days when we set our differences aside and fell closer than brothers.”

Festival jazzed up with famous names The festival was jazzed up with art exhibitions, marionette shows, dances and concerts that were held at parks and city squares. Citizens were very excited to see street artists depicting historical figures like the Tarzan of Manisa, Kanuni Sultan Süleyman, and Hürrem Sultan. On the first day of the festival, singer Ziynet Sali performed at Cumhuriyet Square. Sali,

who took to the stage after the fireworks, performed some of her most famous hits and said that she was happy to be a part of the festival. On the second day of the festival, Mustafa Ceceli took to the stage Ceceli, who performed for 15 thousand people, performed his famous songs with the crowd. The third concert came from famous Turkish pop star Hande Yener. The festival, which continued with a concert from Sibel Can on March 24, ended with a concert from Hava Karakaş on March 25. Mayıs - Haziran / May - June ‘13

21


“Manisa’ya mesir ile turist çekilmeli” Bu yıl 473’üncüsü gerçekleştirilen Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali’nin geçtiğimiz yıllardan kalabalık ve coşkulu olduğunu söyleyen Manisa’yı Mesiri Tanıtma ve Turizm Derneği Başkanı Ufuk Tanık, “Mesir bizim tanıtımımızda çok güzel bir emtia. Mesirle Manisa’ya çektiğimiz insanlara kentin diğer yönlerini tanıtmamız gerekiyor” diyor.

22

Mayıs - Haziran / May - June ‘13


“Mesir needs to be used to attract tourists” Ufuk Tanık, the president of the Mesir Advertising and Tourism Association, who stated that this year’s International Mesir Paste Festival was more crowded and exciting, compared to previous years, said, “Mesir is a great product for our advertising. We need to introduce the rest of the city to the people who come here for the festival.” Haber-News: Elif Işıl Başkaya

M

anisa, bu yıl 473’üncüsü gerçekleştirilen Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali’ne, etkinliğin şanına yaraşır şekilde ev sahipliği yaptı. Biz de, 1959 yılından bu yana festivalin komitesinde yer alan Manisa’yı Mesiri Tanıtma ve Turizm Derneği’nin Başkanı Ufuk Tanık ile önceki yıllara göre büyük bir katılım ile gerçekleştirilen festivali, mesirin geleceğini, Manisa’nın kültür ve turizmine katkısını konuştuk. Uluslararası Manisa Mesir Macunu Festivali geçtiğimiz haftalarda düzenlendi. Geçtiğimiz yıllarla kıyaslarsanız bu yıl festival nasıl geçti? Tanık: Festivalimiz 21 Mart tarihinde temsili karma töreni ile başladı ve 24 Mart saçım töreninin ardından 25 Mart’ta tamamlandı. Hem bana gelen tepkilerden hem de kendi gözlemime dayanarak bu sene festivalin geçtiğimiz yıllardan daha farklı olduğunu söyleyebilirim. Geçtiğimiz yıl 40-50 bin kişi katılmıştı, bu yıl 20 bin kişi daha eklendi. Yıl içinde yaptığımız tanıtımlarda, katıldığımız ulusal ve uluslararası fuarlar ve etkinliklerde mesir geleneğinin daha fazla kişiye ulaştığını bu festivalde görmüş olduk. Yerli ve yabancı turist anlamında büyük bir kalabalık vardı. Geçtiğimiz yıl 28 noktadan 4 ton mesir saçımı yapmıştık, bu yıl artan talep ile 35 noktadan 5 ton mesir macunu saçımı yaptık. Sadece minareden değil, Sultan Camisi etrafında bulunan evlerden de saçım yaparak daha fazla kitleye ulaştık.

M

anisa proudly hosted the 473rd International Mesir Paste Festival. We spoke to the president of the Mesir Advertising and Tourism Association Ufuk Tanık, who has been in the festival committee since 1959, about the festival, the future of mesir and its contribution to the tourism and culture of Manisa. The International Mesir Paste Festival was organized last week. How was the festival compared to previous years? Tanık: Our festival began on March 21 with the representational mixing ceremony and ended on March 24 after the distribution ceremony on March 24. After my observations and feedback from others, I can say that we had a very different festival this year. Last year, 40-50 thousand people had attended the festival; this year 20 thousand more were added. We saw that the tradition was recognized by more people after our advertisings in various fairs last year. There were a lot of local and foreign tourists. Last year, we had distributed 4 tons of mesir from 28 locations; this year we distributed 5 tons from 35 locations after high demand. We reached more people by distributing not only from the minaret but from houses around Sultan Mosque. The festival revitalized Manisa in terms of culture and economy with the attendance of nearly 350 foreign guests, public concerts, marionette shows, live statues and various other activities around the city. This was our goal. We aim

Ufuk Tanık

to advertise Manisa nationally and internationally and improve the festival. I want to highlight something at this point. The festival is a social activity; a local asset. Locals and NGOs need to be at the front lines. Every representative is our guest but they shouldn’t participate in activities that will shadow the festival. This situation can only harm Manisa. Mesir was added to UNESCO’s Cultural Heritage List. Did you see the effects of this at the festival? Mayıs - Haziran / May - June ‘13

23


350’ye yakın yabancı konuğun gelmesi, her gün bir sanatçının halk konseri vermesi, kukla gösterileri, canlı heykeller, şehrin muhtelif yerlerinde devamlı düzenlenen etkinlikler, hem festivalin hem de sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda Manisa’nın hareketlenmesine yol açtı. Zaten hedefimiz de buydu. Bu şekilde Manisa’yı ulusal ve uluslararası boyutta anlatmayı ve festivali daha da büyütmeyi arzu ediyoruz. Bu noktada vurgulamak istediğim bir konu var. Festival sosyal bir etkinlik, yerel bir değer, burada halkın ve sivil toplum örgütlerinin önde olması gerekiyor. Her temsilci bizim misafirimizdir ama şenliği arka planda bırakacak hareketlerden kaçınmalarını rica ediyorum. Bu durumun aksi Manisa’ya zarar verir. Mesir, UNESCO’nun Kültür Mirası Listesi’ne alındı. Festivalde bunun yansımasını görebildiniz mi? Tanık: Mesirin, UNESCO tarafından kültür mirası listesine alınmasının festivale olumlu bir etkisi oldu. Listeye alınalı henüz 6 ay oldu ama bu kadar kısa sürede bile yansımasını gördük. UNESCO listesine alınmasıyla görüldü ki, mesir artık bir şekerleme değil, uluslararası anlamda herkesin kabul ettiği bir gelenek, bir inanış. Önümüzdeki dönemlerde bunun olumlu etkilerinin daha da artacağına inanıyorum. Bu durumun maddi bir getirisi de olacak mı? Tanık: UNESCO’nun listesine alınmamız, manevi bir destek, maddi bir getirisi yok. Artık onların elektronik yazışmalarında, basılı evraklarında yer alacağız. Dünyanın her tarafından bunu izliyorlar. Dolayısıyla bu durum Manisa’ya gelecek turist sayısına büyük bir katkı getirecektir. Türkiye kısmına baktığımızda ise, mesirin listeye alınması Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Tanıtma Fonu’ndan mesire düşecek olan payı fazlalaştıracaktır. Geçtiğimiz yıllarda 10 -20 bin TL gibi rakamlar gelirken, gelecek yıl 100 bin TL civa-

24

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

Ufuk Tanık, mesiri büyütmeyi ve Manisa’yı ulusal ve uluslararası boyutta anlatmayı hedeflediklerini dile getiriyor.

Ufuk Tanık says that they aim to introduce the city domestically and internationally and develop the mesir concept.

Tanık: This had a very positive effect on the festival. It has only been 6 months since mesir was added to the list but we are already seeing the positive effects. We saw that mesir is now not only a candy but a tradition recognize universally. I believe we will see more positive effects in the future. Will this situation bring about a contribution in the financial sense? Tanık: Being added to UNESCO’s

list is an intangible support, not a financial one. From now on, we will be included in their e-mails and printed materials, which are sent all over the world. This will help bring more tourists to Manisa. If we look at the situation domestically, the government will be allocating more funds for the advertising of mesir. We have heard that the funds will increase to around 100 thousand TL from 10-12 thousand TL. This is great; the money will be spent to further develop the mesir concept. In conclusion, being added to the list will increase our recognition and support from the government in terms of funds.

“Manisa will receive its fair share in tourism with mesir” What needs to be done for the advertising of mesir and Manisa? You constantly attend national and international fairs; what kind of feedback do you receive? Tanık: We want NGOs to financially


support us more. This is the only way we can reach our goal. Organizing activities such as the festival aren’t easy; they are costly. We attend many national and international fairs. At the beginning of March we attended ITB Berlin; we were in Baku in April. There are activities in France and Spain that we follow. These works greatly contribute to the advertising of mesir. We are spending serious money. We need continuous support. I believe that mesir and Manisa will receive its fair share in tourism if we keep working hard like this. Manisa’s identity as a city of Princes, its Tarzan and Sardes are very important assets. Mesir is a great product in our advertising campaign and we need to take advantage of it. We need to introduce the rest of the city to the people who come here for the festival for mesir.

rında katkı geleceği duyumlarını aldık. Bu güzel bir olay, gelecek para mesir için, mesirin daha büyük boyutlara getirilmesi için harcanacak, eksiklikleri tamamlamamız daha kolay olacak. Sonuçta UNESCO’nun listesinde yer almamız hem bilinilirlik hem de devletin bize vereceği katkılar anlamında olumlu bir sonuç doğuracaktır.

“Manisa, mesir ile turizmden istediği payı alacak” Mesir’in ve Manisa’nın tanıtımı için neler yapılması gerekiyor? Sürekli ulusal ve uluslararası fuarlara katılıyorsunuz, bunlardan olumlu dönüşler alıyor musunuz? Tanık: Biz, maddi olarak güçlü sivil toplum kuruluşlarının ellerindeki imkanları biraz daha ortaya dökmelerini arzu ediyoruz. İstediğimiz sonuca ancak bu şekilde ulaşabiliriz. Mesir Macunu Festivali gibi organizasyonları düzenlemek kolay değil, maliyet oldukça yüksek. Yurt içi ve yurt dı-

şında pek çok fuara katılıyoruz. Mart ayının başında ITB Berlin’e katıldık, Nisan ayında Bakü’deydik. Fransa ve İspanya’da etkinlikler var, onları takip ediyoruz. Bu çalışmaların mesire katkısı çok büyük. Ciddi paralar harcanıyor. Bu desteklerin devamlılığı çok önemli. Bizler elimizden gelen gayreti gösterirsek, mesirin ve Manisa’nın kültürel ve ekonomik anlamda turizmden de istediği payı alacağına inanıyorum. Manisa’nın, şehzadeler şehri kimliği, Tarzanı, Kula’sı, Sardes’i turizm anlamında çok değerli. Mesir bizim tanıtımımızda çok güzel bir emtia, bunu iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Mesirle Manisa’ya çektiğimiz insanlara kentin diğer yönlerini de tanıtmamız gerekir diye düşünüyorum. İzmir, EXPO 2020’ye aday ve teması da sağlık, mesirin de sağlıkla ilgili bir ürün olduğunu düşünüldüğünde, mesir EXPO’nun içinde olmalı mı? Tanık: Evet, kesinlikle olmalı. Bu konu

İzmir is a candidate for EXPO 2020 and its theme is health. Since mesir is a product associated with health, do you think mesir should be included in EXPO? Tanık: Definitely. This topic came up during a meeting we held with the Governor and Chief Magistrate. Manisa and Izmir are very close and we believe that mesir should be included in this project. We will start working in this. Mesir is now a registered product. We already know the tradition associated with it and if we look at it as a regular product; it is more than a candy. It is entirely natural and doesn’t include any additives. People are very interested in natural products for the past couple of years and mesir is included in this category.

“More products with mesir” Is mesir now only sold as a paste or do you have any other variations? Tanık: Mesir is an original product. Senior citizens don’t consume mesir because it has sugar so we are trying to diversify it without corrupting its originality. Today, we have tea, Turkish delight and jarred mesir which is made for spices that make up mesir paste. As Turkish delight and teas are Turkish proMayıs - Haziran / May - June ‘13

25


Tanık, şimdiye kadar macunu, lokumu ve çayı yapılan mesirin baharatlarıyla uyumlu birkaç çeşitlendirmeye daha gidebileceklerini anlatıyor.

Tanık says that they are planning to produce more products that include mesir which is now included in the paste, Turkish delight and tea. geçtiğimiz haftalarda Vali Bey ve Belediye Başkanımızın buluştuğu bir toplantıda gündeme geldi ve mesirin EXPO’nun bir bölümünde olması gerektiği düşüncesi masaya yatırıldı. Manisa ile İzmir iç içe. EXPO’nun İzmir’e gelmesiyle ilgili ciddi çalışmalar var, mesirin bu işin içinde olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda çalışmalar başlayacak. Mesir artık tescillendi. Gelenek tarafını zaten biliyoruz, ürüne baktığımızda da mesiri artık herhangi bir şekerleme gibi değerlendirmememiz gerekiyor. Tamamen doğal, içinde katkı maddesi olmayan bir ürün. Son yıllarda bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de doğal gıdalara müthiş bir ilgi var. Mesirin de bu sınıfın içine girmesi ona ayrı bir önem kazandırıyor.

“Mesirin çeşitleri daha da artabilir” Mesir şu anda sadece macun olarak mı satılıyor, yoksa başka çeşitleriniz de var mı? Tanık: Mesir orijinal bir ürün. İçinde şeker olduğu için yaşlılar mesir macunu tüketemiyor, biz de özünü bozmadan ürünü çeşitlendirmeye gidiyoruz. Bugün mesir baharatlarından oluşan çayımız, lokumuz ve kavanozda me-

26

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

sirimiz var. Lokum ve çay birer Türk değeri olduğu için mesir onlarla uyuştu. Bunlarla ilgili çalışmalar yapıyoruz. Baharatların içine girebilecek, insanların tüketimlerine uygun çeşitlemeleri de çalışıyoruz. Orjinalliğini bozmadan önümüzdeki yıllarda çeşitleri artabilir Sizin dışınızda mesir macunu üretenler de var. Peki mesir macununun üretiminde bir standart uygulanıyor mu? Tanık: Özel sektör ile rekabet edebilelim diye piyasa markamız Macun-u Mesir ile üretim yapıyoruz. İnsanlar artık daha bilinçli, derneğin mesirini almaya gayret ediyorlar. Özel sektörde mesir üretenler var, çünkü bu işin patenti yok. Patent özelliklerini taşıyan bir ürün olmadığı için bunu engelleyemiyoruz. Kimsenin ekmeği ile oynamak istemiyoruz ama mesir banttan çıkan bir ürün değil. Her mesir macunu yapıyorum diyen mesir macunu yapamaz. Kaynama derecesi, içine giren baharatlar önemli. Bunların hepsi tadını, şeklini ve kıvamını değiştiriyor. Biz bu işin bir standardının olmasını ve bunun takip edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Bu konuda derneğimiz üzerine düşeni yapıyor, standartları oturtmaya çalışıyoruz.

ducts, mesir went well with those. We are working to produce more products that include spices of mesir. We could be selling more products in the future. There are those who produce mesir besides you. Is there a standard in mesir production? Tanık: In order to compete with the private sector we are manufacturing our products with our own brand called Macun-u Mesir. People are more conscious there days; they buy the mesir produced by the association. There are those who produce mesir in the private sector because this isn’t a patented product. We don’t wish to interfere with anyone’s earnings but mesir is not a mass produced item. Not everyone can make mesir. Its boiling point and spices added are important. All of this changes the taste, shape and consistency of the product. We believe that this should be standardized and placed under control. We are doing everything on our behalf and trying to set the standards.


Mayıs - Haziran / May - June ‘13

27


The Ottoman’s stamp on Manisa: Sultan Mosque The mosque, which was commissioned by Hafsa Sultan, the wife of Yavuz Sultan Selim and the mother of Kanuni Sultan Süleyman, and built between 1522 and 1523 is located inside a big complex that includes a madrasah, hospital, double bath, elementary school, dervish lodge and soup kitchen. The mosque, which was built by architect Acem Ali, attracts attention with its baroque style decorations. 28

Mayıs - Haziran / May - June ‘13


Osmanlı’nın Manisa’daki mührü:

Sultan Camii

Yavuz Sultan Selim’in karısı, Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hafsa Sultan tarafından 1522-1523 yıllarında yaptırılan Sultan Camii, medrese, darüşşifa, çifte hamam, sıbyan mektebi, hankah (tekke) ve imaretten oluşan büyük bir yapı topluluğu içinde yer alıyor. Mimarisinde Acem Ali’nin imzası bulunan Sultan Camii, en çok Barok tarzı süslemeleriyle dikkat çekiyor. Yazı-Article: Yrd. Doç. Dr. Sevinç Gök- E.Ü.Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü

V

alide Sultan ya da Hafsa Sultan adlarıyla anılan cami, Manisa’nın gözde yapılarından biri olmasının yanı sıra, Mesir Macunu geleneğinin de kahramanlarındandır. Yavuz Sultan Selim’in hanımı, Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Ayşe (Hafsa) Sultan tarafından, 1522-23 yılında inşa ettirilen yapı, mimari ve süsleme özellikleriyle göz doldururken, her yılın mart ayında yapılan mesir şenlikleriyle de coşkuyla hatırlanmaktadır. Her ne kadar mesir şenliklerinin Hafsa Sultan’a bağlanması rivayetten ibaret olsa da, Valide Sultan Camii’nin kubbe ve minarelerinden atılan macunlar, yapıyla ilintili bir gelenek halini almıştır. Valide Sultan Camii, medrese, darüşşifa, çifte hamam, sıbyan mektebi, hankah (tekke) ve imaretten oluşan büyük bir yapı topluluğu içinde yer almaktadır. Caminin taçkapısı üzerinde 1522-23 tarihli kitabesi ile 25 Haziran-5 Temmuz 1523 tarihli vakfiyesi bulunmaktadır. Yapının mimarı, birçok eserde imzası bulunan Acem Ali’dir. Külliyedeki hamam 1538’de, darüşşifa ise 1539 yılında tamamlanarak, külliyenin diğer yapıları içerisine dahil edilmişlerdir. Külliyenin ana yapısı olan cami, enine dikdörtgen planlı ve merkezi kubbelidir. Büyük merkezi kubbenin yanlarında, ikişer kubbeli, dört birim yer almaktadır. Merkezi kubbe ve küçük kubbeler, duvarlardaki gömme payelerin yanı

sıra harimin ortasındaki iki adet yuvarlak sütunla taşınır. Kubbelere geçişler pandantiflerle sağlanmıştır. Yapının batı ve doğu cephelerinin kuzey ucunda yükselen iki minaresi bulunur. Taçkapı, mihrap ekseni üzerindedir ve yan yüzlerinde mihrabiyeleri bulunan dışa çıkıntılı eyvan formundadır. Doğu cephenin kuzey ucunda, basamaklarla çıkılan bir giriş daha bulunur. Kuzeyde yer alan beş birimli son cemaat yeri de kubbelerle örtülmüştür. Yapı, mimari kuruluşu açısından Edirne Üç Şerefeli Camii’yle başlayan merkezi kubbe ve yanlardaki ikişer kubbeli birimden oluşan tasarımıyla, Manisa’daki Çeşnigir Camii, İvaz Paşa Camii ve Hatuniye Camii’yle de benzerlik gösterir.

T

he mosque, which is known as Valide Sultan or Hafsa Sultan Mosque, is one of Manisa’s most popular buildings as well as being one of the key elements in the mesir paste tradition. The structure which was commissioned by Hafsa Sultan, the wife of Yavuz Sultan Selim and the mother of Kanuni Sultan Süleyman, and built between 1522 and 1523, attracts attention with its architectural and ornamental characteristics and is remembered with excitement during the mesir paste festival which is organized every March. Even though the association between Hafsa Sultan and the mesir festival is only a legend, distributing mesir paste from the domes and minarets of the

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

29


Benzer süsleme kompozisyonu tekrarlanmasına karşın, ayrıntılarda her bir alan farklı motiflerle zenginleştirilmiştir. Although similar decorating compositions were repeated, each area was enriched with detailed motifs. Soncemaat yeri, kalem işleri

Çini ve kalemişi süslemeler dikkat çekiyor Manisa Valide Sultan Camii, mimari özelliklerinin yanı sıra, çini ve kalemişi süslemeleriyle de ziyaretçilerin ve araştırmacıların dikkatini çeken bir yapıdır. Harimde, mihrabın iki yanında yer alan sivri kemerli pencere alınlıklarında, şeffaf, renksiz, sıraltına kobalt mavisiyle işlenmiş ve “mavi-beyaz” olarak adlandırılan 16’ncı yüzyıl İznik üretimi çiniler görülür. Süslemede zemin kobalt mavisi, bezeme beyaz renkli olarak verilmiştir. Mihrabın solundaki pencerenin sivri kemerli alınlığında, iç içe üç bölümden oluşan süsleme görülür. Ortadaki panoda, lacivert zemin üzerinde sülüs karakterli ayet kitabesi vardır. Bu yazı, üstten ve yanlardan, adeta sivri kemer formu verilmiş, kıvrık dallarla birbirine ekli, palmet ve rumilerle çevrelenmiştir. En dışta ise atlamalı olarak yerleştirilmiş çeşitli şakayık ve krizantem motifleri dikkati çeker. Mihrabın sağında yer alan pencere alınlığındaki süsleme de, üç bölüm halinde düzenlenmiştir. Bezemenin ortasındaki dikdörtgen pano içerisinde, sülüs karakterli ayet kitabesi bulunmaktadır. Yazı üstten ve yanlardan, sivri kemer formu verilmiş, ince örgülü bir şerit ile sınırlanmıştır. Bu alan içerisinde kıvrık dallarla birbirine eklenmiş palmet ve rumilerden oluşan kompozisyon görülür. En dışta ise bahar dalları, ya-

30

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

mosque has become a great tradition. Valide Sultan Mosque is located inside a big complex that includes a madrasah, hospital, double bath, elementary school, dervish lodge and soup kitchen. The 1522-23 dated epigraph and June 25- July 5 1523 dated deed of trust of the mosque is located above the crown door of the structure. The architect of the structure is Acem Ali. The bath inside the complex was built in 1538 and the hospital in 1539.

rım hatayiler ve şakayıkların yer aldığı süsleme bordürü dikkati çeker. Ayrıca yazının alt kesiminde, birbirine kıvrık dallarla eklenmiş, palmet ve rumilerden oluşan bir süsleme bordürü daha bulunur. Bu bordürler ince, örgülü şeritlerle çevrelenmiştir. Harimde yoğun kalemişi süsleme yoktur. Kemerlerin ve kubbeye geçişi sağlayan pandantiflerin yüzeyleri, koyu sarı ve mavi renkli şeritlerle çevrelenmiştir.

The mosque, which is the central structure of the complex, has a rectangular plan and a central dome. There are four units with double domes on either side of the big central dome. The central dome and the smaller domes are supported by built in columns and two round columns in the middle of the outer courtyard. Transition to the domes is established with pendantives. The structure has two minarets that rise on the northern tip of the structure’s west and eastern exteriors. The crown door is on the altar axis and is in the form of a protruding iwan. It has another entrance in the northern corner of the eastern exterior. The last congregation area in the north is also covered with domes. The structure, in terms of architecture, resembles Çaşnigir Mosque, İvaz Paşa Mosque and Hatuniye Mosque in Manisa.


Pandantifler, kubbe göbeği ve duvarlar üzerinde, içleri “Muhammed”, “Hüseyin”, “Osman” yazılarıyla bezeli, dikdörtgen panolar ile madalyonlar bulunmaktadır. Alçı mihrabın kavsara köşeliklerinde sarı, beyaz, kırmızı, siyah renklerle meydana getirilmiş, palmet, rumi ve çiçeklerden oluşan bir kompozisyon görülmektedir. Harimde yer alan bu süslemeler, geç dönem bezemeleridir.

Kıvrımlarında Barok tarzı motifler yer alıyor Caminin son cemaat yeri, kalemişi açısından harime oranla çok daha süslüdür. Son cemaat yeri kubbelerinin içleri, kubbeye geçişi sağlayan pandantiflerin yüzeyleri ve duvarlarında, madalyon, “C ve S” kıvrımlarından oluşan kartuşlar ile kurdele, perde ve çiçek demetlerinin yanı sıra, ev, köşk, cami ve kalelerden oluşan, 18 ve 19’uncu yüzyıllara ait Barok tarzı motifler ve duvar resimleri bulunmaktadır. Ayrıca, son cemaat yeri duvarı üzerinde, pencere ve mihrabiyelerin alınlıklarında, duvar resimlerinin yanı sıra sülüs karakterli, iri harfler kullanılarak meydana getirilmiş dini içerikli kitabeler de görülür. Kubbe içleri ve kubbeye geçişi sağlayan pandantiflerin tamamı süslenmiştir. Genelde benzer süsleme kompozisyonu tekrarlanmasına karşın, ayrıntılarda her bir alan farklı motiflerle zenginleştirilmiştir. Son cemaat yerinin doğudaki ilk biriminin kubbe göbeğinde, C ve S kıvrımlarından oluşan ve dalgalı hatlar ile kartuşlardan meydana getirilmiş bir çerçeve ile madalyonun içinde bir çarkıfelek motifi bulunmaktadır. İçte her köşeye denk gelecek şekilde naturalist çiçeklerden ve yapraklardan oluşan bir demet yerleştirilmiştir. Bu birimin kubbe eteğinde perde motifi, kıvrımlarla dikdörtgen bölümlere ayrılmış ve perde aralıklarının iç kısımlarına atlamalı olarak naturalist çiçek ve yaprak demetleri ile yeşillikler içerisinde verilmiş köşk, kale ve evler tasvir edilmiştir. Aynı kubbenin pandantifleri üzerinde C ve S kıvrımlarından oluşan ve dalgalı hatlar ile kartuşlardan meydana getirilmiş süslemeler küçük farklarla tekrarlanır.

Çini süslemeler

Tile and pencil decorations attract attention Manisa Valide Sultan Mosque is a structure that also attracts the attention of visitors and researchers with its tile and pencil decorations. There are 16th century Iznik tiles in the outer courtyard and the pediments of the windows on either side of the altar in blue. In decorations, the base is cobalt blue and the ornaments are white. In the steep arched pediment of the window on the left of the altar, there is a three tiered decoration. In the middle panel, there is a prayer text written on a dark blue base. The text is bordered by palmettos and rumis joined by twisty branches. In the outer part, various flower motifs attract attention. The decoration on the right side window is similar. The prayer text is located inside a rectangular panel in the middle of the decoration. The text is in the form of a steep arch in the sides and bordered with a thin braided stripe. The same composition including the palmettos is also seen in this pediment. In the outermost part, the bordure that includes spring branches and flowers attract attention. There is also another bordure of palmettos and rumis joined with twisty branches in the lower part of the text. These bordures

are surrounded by thin braided stripes. There are few pencil decorations in the harim. The surfaces of the pendantives that enable transition to the domes are bordered with dark yellow and blue stripes. There are rectangular panels and medallions decorated with named such as Muhammed”, “Hüseyin”, “Osman” on the pendantives, dome and walls. In the concave corners of the stucco alter there is a composition that includes palmettos and flowers in yellow, white and black. These decorations are late period.

Baroque style motifs in the curves The last congregation area of the mosque is more heavily decorated. Inside the domes, pendantive surfaces and walls of this area, there are medallions, cartridges formed by “C and S” curves, ribbons, curtains and flower bouquets and also 18 and 19th century baroque style motifs and murals. There are also religious epigraphs on the walls and the pediments of the windows and altar. The insides of the domes and all the pendantives are decorated. Although similar decorating compositions were repeated, each area was enriched with detailed motifs. In the dome center of Mayıs - Haziran / May - June ‘13

31


Ancak bu süslemelerin ortasında yer alan madalyonların içleri farklı motiflerle bezelidir. Çapraz köşelerde yer alan pandantiflerden ikisinde, vazo içerisinde yer alan naturalist çiçek ve yaprak demetleri verilirken, ikisinde ise bir yapı topluluğu (belki bir saray) ile direğinde bayrağı dalgalanan bir kale resmedilmiştir.

Küçük yapraklı çiçeklerle bezeli Son cemaat yerinin doğudan itibaren ikinci biriminin kubbe göbeğindeki madalyonun tam ortasında, çevresi küçük yapraklarla çevrelenmiş üzüm, nar, kiraz, erik gibi meyvelerden oluşan süsleme vardır. Dış çerçevede, kartuşların içlerinde küçük yapraklı çiçekler dikkati çeker. Kubbe eteğinde, çiçek demetlerinin fiyonk ve dalgalı hatlarla bağlandığı görülür. Ortadaki biriminin kubbe göbeğinde, altı kollu yıldız ile bunun çevresinde sülüs karakterli yazılar bulunmaktadır. Kubbe eteğinde, ince çerçeveli dikdört-

32

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

gen kartuşlar uç kısımlarından birbirlerine bağlanmıştır. Bu kartuşların orta kısımlarında atlamalı olarak yerleştirilmiş çiçek demetleri ile ipe benzeyen yuvarlak çerçeveler içerisine yerleştirilmiş çiçek demetleri görülmektedir. Bu demetler dikdörtgen kartuşlara üstten fiyonklarla bağlanmıştır. Çapraz köşelerde yer alan pandantiflerden ikisinde, saray ya da köşk tasvir edilirken, diğer iki pandantif yüzeyinde vazo içerisinde yer alan meyveler ile gül, papatya, kasımpatı çiçekleri ve yaprak demetleri resmedilmiştir. Batıdan itibaren ikinci biriminin kubbe göbeğinde, mermer desenine benzer bir süsleme ile tam ortada akant yaprağı bulunmaktadır. Kubbe eteğinde, ince çerçeveli “C ve S” kıvrımlı, dalgalı bir hatta bağlı, kurdele vardır. Kurdelenin orta kısımlarına çiçek ve yapraklardan oluşan demetler yerleştirilmiştir. Çapraz köşelerde yer alan pandantiflerden ikisinde, birer avlu içerisine yerleştirilmiş saray ya da köşkler tasvir edilmişken, diğer iki pandantif yüze-

the first unit in the east of the last congregation area there is a border made from wavy cartridges and a wheel motif inside the medallion. A bouquet made from naturalist flowers and leaves were placed on every corner. The curtain motif in the dome skirt in this unit is divided into rectangles with curves and decorated with graded flower and leaf bouquets. The same decoration is repeated with a few small differences in the pendantives of the dome. But the medallions in the middle of these decorations are filled with different motifs. On two of the pendantives in cross corners there are flower and leaf bouquets inside a vase and in the other two, a building complex (maybe a palace) and a fortress supporting a flag has been depicted.

Decorated with flowers with small leaves There is a decoration in the middle of the medallion that includes various fruits bordered by small leaves in the dome center of the second unit which is in


the east of the last congregation area. In the outer border, flowers with small leaves inside cartridges attract attention. Flower bouquets on the dome skirt are tied with ribbons and wavy lines. In the dome center of the middle unit, there is a six pointed star and sülüs style texts. Thin bordered rectangular cartridges are connected to each other at the corners on the dome skirt. In the mid section of these cartridges, there are graded flower bouquets and other flower bouquets placed inside round frames that resemble ropes. These bouquets are connected to the rectangular cartridges with ribbons on the upper side. There are palace depictions on two of the pendantives on cross corners and the other two pendantives are decorated with fruits and roses inside a vase and various flowers and leaves. From the west, in the dome center of the second unit, there is a decoration that resembles a marble design and an acanthus leaf in the middle. There is a thin bordered ribbon connected to a wavy line on the dome skirt. Bouquets made of flowers and leaves were places in the mid sections of the ribbon. There are palace depictions on two of the pendantives on cross corners and the other two pendantives are decorated with elegant small flowers.

yinde oldukça zarif küçük birer çiçek resmedilmiştir. Son cemaat yerinin batıdan itibaren birinci biriminin kubbe göbeğinde, “C ve S” kıvrımlarından oluşan dalgalı hatlar ile bir çerçeve oluşturulmuş bu çerçevenin içerisine yapraklar ile birleştirilmiş çiçek demetleri halka şeklinde yerleştirilmiştir. En içte ise kenarları çengele benzer şekilde verilmiş stilize madalyonlar bulunmaktadır. Kubbe eteğinde, “C ve S” kıvrımlarından oluşan dalgalı hatlar ile kartuşlardan meydana getirilmiş çerçeveler içerisin-

de manzaralara yer verilmiştir. Bu kartuşların bir kısmında ev ya da köşk/ saray tasvirleri bulunmaktadır. Çapraz köşelerde yer alan pandantiflerden ikisinde, çiçek demetleri, birinde çarkıfelek motifi, diğerinde ise avlu içerisine yerleştirilmiş saray ya da köşk tasvir edilmiştir. Çeşitli dönemlerde restore edilen yapıda en son onarım 2007-2008 yılında gerçekleştirilmiş, iç sıvalar yenilenirken, kalemişlerinin yalnızca nemden bozulan bölümleri, kısmı bir onarıma tabi tutulmuştur.

In the dome center of the second unit of the last congregation area, a border was created with wavy lines and flower bouquets are placed as a circle inside the border. There are stylized medallions in the innermost part. There are panoramas inside the borders made from wavy line and cartridges on the dome skirt. Some of these cartridges include house or palace depictions. One of the cross corner pendantives has flower bouquets; the other has a wheel and the other a palace inside a courtyard. The structure has been restored in various periods and latest renovations were made in 2007-2008 where the interior plastering was renewed and pencil decorations were partly fixed.

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

33


Ana tanrıçanın bereketi

Spil’in üzerinde Mitololjide Tantalos, Dionysos, Gyges, ve Niobe gibi sayısız efsanenin yaşandığı Spil Dağı, Kybele Kaya Kabartması’na da ev sahipliği yapıyor. Hitit ordularının bölgeye gerçekleştirdiği bir sefer sırasında yapıldığı sanılan kabartmanın bulunduğu alanın, kutsal olduğu düşünülüyor.

34

Mayıs - Haziran / May - June ‘13


The abundance of the Mother Goddess on Spil Spil Mountain, where many legends concerning Tantalos, Dynonisos, Gyges, and Niobe took place, is also home to the Kybele Rock Bas Relief. That the area in which the monument- built during a siege by the Hittite army- is located is believed to be sacred. Yazı / Article: Manisa İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Y

eryüzündeki bütün canlıların anası olduğuna inanılan, antik çağlarda da Kybele adıyla tanımlanan ana tanrıçanın tasviri, Manisa’ya 7 kilometre uzaklıkta, Spil Dağı’nın kuzey eteklerindeki Akpınar Mevkiinde bulunuyor. Farklı kültürlerde Artemis, Venüs, Hepat, Kubaba, Marienna gibi isimlerle anılan ve bütün canlıların anası olduğuna inanılan bereket tanrıçası Kybele’nin kaya kabartması, M.Ö.13’üncü yüzyıla tarihlenmiş. Kabartmanın Hitit ordularının yöreye gerçekleştirdiği bir sefer sırasında yapıldığı sanılıyor. Spil Dağı’nın kuzeydoğu eteklerine oyularak yapılmış olan rölyefte ana tanrıça, Gediz Ovası’na doğru bakan ve iki yanında birer aslan bulunan, oturmuş kadın şeklinde tasvir edilmiş. Büyük ölçüde yıpranmış olduğundan günümüzde

A

‘Hitit Anıtı’ olarak yorumlanan kabartmanın, bir Hitit anıtından daha çok, yerel bir prensliğin eseri olduğunu düşünmek daha doğru olur.

The monument, which is interpreted as a Hittite monument, is most likely the work of a local principality.

depiction of Kybele, considered the mother of all living things, is located on the northern outskirts of Spil Mountain, in the region of Akpınar. The bas relief of Kybele, who was also known by names such as Artemis, Venus, Hepat, Kubaba, and Marianna in different cultures, is dated to 13th century B.C. It is believed to have been built during a siege by the Hittite army. In the bas relief, the Goddess is depicted as looking at Gediz Plain, in situ, and accompanied by lions on each side. The lion figures are barely visible due to erosion. In the upper part of the relief, also known as “Papaz Kayası” by the locals, there are rooms carved into stone, probably belonging to Kybele priests.

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

35


yanlardaki aslan figürleri seçilemiyor. Halk arasında “Papaz Kayası” adıyla da anılan rölyefin üst tarafında, muhtemelen Kybele rahiplerine ait olan kaya odaları bulunuyor.

Kabartmada hiyeroglif yazı iddiası Arkeolojik kaynaklar, M.Ö. 2 bin yılında Batı Anadolu’da, Hitit merkezi gücüyle sıkı ilişkilerde bulunan yerel ölçekli krallıkların varlığını işaret eder. Arzawa Krallığı (ya da Hitit metinlerinde daha sık kullanılan adıyla Arzawa Ülkesi) bunlardan birisidir. Hitit Kralı İkinci Mursili’nin Batı Anadolu seferiyle yıkılarak, yerini Mira Ülkesi/ Krallığı’na bırakan Arzawa Ülkesi’nin sınırlarının, bugünkü Manisa’yı da kapsayıp kapsamadığı, halen arkeolojide çözüme kavuşturulamamış bir problemdir. Yine tartışılmakla beraber, daha kesin bir şekilde, Assuwa Krallığı’nın Manisa ve çevresini kapsayan bir sınıra sahip olduğu kabul edilir.

36

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

Kabartma ve çevresi koruma altında İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 11 Eylül 1991 gün ve 2128 sayılı kararı ile kabartmanın olduğu kısım ve çevresi birinci derece arkeolojik sit alanı, kabartmanın kendisi de anıt eser olarak tescil edilmiştir; ancak İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 13 Nisan 2005 tarih ve 704 sayılı kararı ile kaya kabartması hariç çevrede herhangi bir arkeolojik buluntuya rastlanmaması nedeniyle birinci derece arkeolojik sit sınırları iptal edilerek 1/1000 ölçekli haritada işaretlendiği şekilde anıt eser olarak tescilli kabartmanın çevresinin koruma alanı olarak belirlenmesine karar verilmiştir. Koruma alanı sınırları Milli Parklar Şube Müdürlüğü’ne bağlıdır. İzmir II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 15 Haziran 2005 tarih ve 988 sayılı kararı ile anıtın koruma alanında kalan 6 pafta ile parsellerini ve çevresini kapsayan alanda rekreasyon amaçlı öneri mevzii imar planı uygun bulunmuştur.

Hieroglyphs on the bas relief Archeological resources suggest the existence of kingdoms of various sizes in Western Anatolia that had strong relations with the Hittites in

2000 B.C. Arzawa is one of these kingdoms. Whether the borders of the Arzawa Kingdom included the city of Manisa is still a problem unsolved by archeologists. Still, it is widely accep-


Spil Dağı’nın kayalıklarına işlenmiş olan eserde, oturur pozisyonda bir kadın tasvir edilmiştir. Ellerini göğsü üzerine kavuşturmuş olan kadın betiminde, ayakların da dörtgen bir yükselti üzerine dayandığı görülür. Kayalıkta oluşturulmuş bir niş içerisinde, tamamı kayaya oyularak işlenmiş olan kabartmanın dönemine ışık tutacak verilere, söz konusu nişin sağ tarafında bir çerçeve içerisinde rastlanmıştır. Tartışmalı olmakla beraber, bu çerçeve içerisinde hiyeroglif yazı olduğunu belirten bilim insanları vardır. Ancak yine de bu yazının tam olarak okunması mümkün olamamaktadır. Anıt, gerek işleniş biçimiyle ve gerekse işlendiği yer nedeniyle, Anadolu’da Neolitik Çağlardan bu yana üretimin ve doğanın kaynağı olarak kutsanan ve antik çağlarda da Kybele adıyla tanımlanan ana tanrıçanın tasviridir.

Hitit Anıtı olarak yorumlandı İlk defa 1880’li yıllarda tespit edilerek, ‘Hitit Anıtı’ olarak yorumlanan bu kabartmanın, bir Hitit anıtından daha çok, yerel bir prensliğin eseri olduğunu düşünmek daha doğru olur. Ancak, eserin Karabel Geçidi’nde tespit edilen bir başka anıtla beraber, Hitit yazılı kaynaklarında bahsedilen Hitit-Batı Anadolu ilişkilerini açıklayan bir niteliğe sahip olması önemlidir. Ana tanrıça kabartmasının bulunduğu Akpınar Mevkii’nin, kabartmanın yapıldığı dönemlerde kullanıldığını gösteren seramik buluntular tespit edilmiştir. Muhtemelen, kabartma ve çevresindeki geniş bir bölge, ana tanrıçaya adanmış bir kutsal alanla ilişkili olmalıydı. Eserin yapıldığı düşünülen tarihten yaklaşık bin yıl sonra, M S. 2’nci yüzyılda Lydialı yazar Pausanias’ın, Sipylos (Spil Dağı) eteklerinde tasvir ettiği Meter Plestene Kutsal Alanı, söz konusu ana tanrıça kabartması etrafında M.Ö. 2’nci bin yıllarda oluşturulan tapınım alanının devamı olmalıdır. Eğer bu bilgiyi dikkate alırsak, Akpınar bölgesinin M.Ö. 2 bin yılının sonlarından (Geç Tunç Çağı) Roma Dönemi içlerine kadar kullanım gördüğü ortaya çıkar.

The monument and its vicinity is under protection The area where the monument is located has been named a first class archeological site by the Izmir Cultural and Natural Assets Preservation Board and the structure was registered as a monumental artwork. However, the regulation naming the region a first class archeological site was cancelled after no other archeological relics were found near the monument and the region was placed under protection. The protected site is within the authority of the National Parks Association. The plan to build a recreational area close to the site has been approved.

ted that the kingdom had a border that included Manisa and its vicinity. In the cliffs of Spil Mountain, a women sitting has been depicted. The woman, who has her hands on her chest, rests her feet on a rectangular base. Information that can shed light to the period when the relief was made was found inside a niche placed inside the rock. There are some scientists that suggest that there are hieroglyphs inside this niche. Still, there texts are not visible enough. With its depiction and place of origin, the monument is believed to be a depiction of Kybele, the Goddess of fertility and nature in Anatolia since the Neolithic Age.

Interpreted as a Hittite monument The monument, first discovered in the 1880’s, which is interpreted as

a Hittite monument, is most likely the work of a local principality. The monument is important in establishing the strong connection between the Hittite Kingdom and Western Anatolia, a fact also mentioned in Hittite texts. Ceramic pieces which suggest that the Akpınar region, the location of the bas relief, was settled during the construction of the monument were found in the area. Probably, the monument and the surrounding area was a sacred place dedicated to the Goddess. The area was probably the extension of the sacred ground mention by Lydian author Pausanias in 2nd century A.D. If we were to take this information into account, we can say that Akpınar region was inhabited from continuously from the Late Bronze Age all the way to the Roman period.

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

37


Soma, the center of black diamond, is waiting to be discovered Soma, which dates back to the Hittites, is a city that has managed to preserve its original architecture, century long traditions, underground riches, healthy water resources and all scenic beauties. 38

MayÄąs - Haziran / May - June ‘13


Kara elmasın merkezi Soma

keşfedilmeyi bekliyor Tarihi Hititlere kadar uzanan Soma, özgün mimarisini, yüzyıllar öncesine dayanan gelenek ve göreneklerini, yeraltındaki cevherini, şifalı sularını, doğal tüm güzelliklerini koruyan, toprağın altı kadar üstünün de çok değerli olduğu bir yerleşim yeri. Fotoğraflar / Photographs: Soma Belediyesi-Onur Şan-Urungu Erdal Özer

U

ygarlık tarihi boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış Soma. Geleneklerini, göreneklerini, değerlerini geçmişten günümüze taşımış. Birçok yörede yok olmaya yüz tutan el sanatları, Soma’da hala ilk günkü gibi sürdürülüyor. Yerin altında ve üstündeki zenginlikleriyle, dağları, ormanları, uçsuz bucaksız yeşillikleri, şifalı suları, tarihi evleri, güler yüzlü ve çalışkan insanları, el sanatları, halk oyunları, yöresel lezzetleri ve ekonomisiyle Ege’nin her yönden bereketli ilçelerinden bir tanesi. Doğal dokusunu bozmadan kentleşmesini sürdüren Soma’nın yüzölçümü, 826 kilometrekare. Kırkağaç, Kınık, Bergama, Savaştepe, İvrindi ve Zeytinliova ile komşu olan Soma’nın adının özellikle Darkale civarında yetişen “sumak” bitkisinden geldiği rivayet ediliyor. “Sumak” adlı bir yerleşim biriminde yaşayan halkın, şiddetli bir deprem sonrasında şu anda bulundukları alana taşınarak buraya Soma adını verdikleri anlatılıyor. Kaynaklara göre ise ilçenin ilk yerleşim yeri Darkale (Tarhala) Köyü olmakla birlikte yerleşimin zamanla Yassıtepe’ye kaydığı ifade ediliyor.

Medeniyetler beşiği Yapılan araştırmalar bölgede sırasıyla Hitit, Aka, Lidya, İran, Makedonya, Bergama Krallığı, Roma, Bizans, Selçuklu, Karesioğulları ve Osmanlı medeniyetlerinin hüküm sürdüğünü gösterir. Hititlerin, Akalar ve Dorların Anadolu’ya geçmesinden sonra bu toprakları terk ettiği ve bölgede önce Akalar ardından da Lidyalıların egemen olduğu düşünülür. M.Ö. 655 -546 yılları arasında bölgeye hakim olan Lidyalılara ait eser ya da bulguya rastlanmamasına karşın, Manisa Müzesi’nde Lidyalılara ait bir kitabenin bulunması, bu topraklarda ya da yakın çevrede yaşadıklarına dair bir ipuçları verir. 1330 yılında Karesibeyliği’nin egemenliğine giren Soma ve çevresi, 1336 yılında ise Osmanlı Devleti’nin topraklarına katılarak ‘sancak merkezi’ ilan edilir. 1402 yılında Soma’nın da dahil olduğu bölge, Timurlenk tarafından işgal edilerek, Cüniyet isimli bir kişinin yönetimine verilir. 1423 -1425 yılları arasında Sultan Birinci Murat Akhisar’a sefer düzenleyip Cüniyet’in iktidarına son verir. Böylece Soma yeniden Osmanlıların topraklarına geçer. 24 Haziran 1920 tarihinde Yunan işgaline uğrayan Soma’da işgali içine

S

oma was home to many civilizations throughout history. It has managed to carry its traditions and values from past to present. Handicrafts, which are almost extinct in many regions, are still continued in Soma. Soma is one of the most fruitful boroughs in the Aegean region with its underground and above ground riches, mountains, forests, vast green plains, healing waters, historical houses, warm people, handicrafts, traditional folk dances, regional dishes and economy. Mayıs - Haziran / May - June ‘13

39


Bedesten

Emin Hıdır Bey Camisi

sindiremeyen Seher Ali, Yunanlılara ilk kurşunu atar, daha sonra da şehit olur. Anıtı yapılan Seher Eli, kahramanlık öyküsüyle de ölümsüzleşir. İşgal, 13 Eylül 1922 tarihine kadar süren işgal sonrasında Soma kurtulur.

Tarihi ve Kültürel Değerler Emin Hıdır Bey Camisi: Soma’nın en eski ve büyük camisidir. Çarşı Camisi olarak da bilinir. Selçuklu beylerinden Emin Hıdır Bey tarafından yaptırıldığından bu isimle anılır. Hicri takvime göre 1206, Miladi takvime göre 1786 yılında Osmanlı Beylerinden Süleyman Bey tarafından duvarları hariç onarılmıştır. 15’inci yüzyıl mimarisine ait camide, ağırlıklı olarak ahşap malzeme kullanılmıştır. Dikdörtgen planlı, kuzey ve batıda iki kapısı bulunan caminin kubbesi ahşap çatılı, üzeri kiremit kaplı, mimberi ahşaptan yapılmıştır. Cuma mahallesinde bulunan Emin Hıdır Bey Camisi, Türk laka işçiliğinin önemli örneklerinden biridir ve pencere üstlerinde Mekke ve Medine betimlemeleri işlenmiştir.

40

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

Bedesten: Balık hali olarak bilinen, Emir Hıdır Bey Camisi’nin vakfından olan bedesten 17’nci yüzyılda yapılmıştır. Uzun dikdörtgen planlı, antik yapı taşları ve tuğladan yapılmıştır. Köşelerinde iri blok taşlar kullanılmış, duvar örgüsünde horasan harca geniş yer verilmiştir. Giriş kapısı mermer söveli ve yuvarlaktır. Çatının bittiği noktaya kadar uzanan tuğladan yuvarlak sağır bir kemer oturtulmuştur. Üstü toprak damlı olan bedestenin günümüze gelememiş ahşap kırma bir çatı ile örtülü olduğu düşülmektedir. Damgacı Cami: Karamanlı mahallesinde bulunan Damgacı Camisi’nin üzerinde kitabe bulunmadığı için ne zaman yapıldığı bilinmemekle birlikte, 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı tahmin edilmektedir. Ampir tarzında yapılan cami, adını Bergama’dan Soma’ya ölçü- tartı aletlerini damgalamaya gelen bir kişinin öncülüğünde yapılmasından dolayı almıştır. 1872 yılında Hacı Musa adlı bir kişi tarafından onarıldığı, giriş kapısındaki kitabeden anlaşılan Damgacı Camisi’nin minaresi doğu yönünde bulunmakta-

Kırkoluk Camisi

The surface area of Soma, which continues its urbanization without disrupting the nature, is 826 square meters. It is believed that the name of Soma, which is neighbored by Kırkağaç, Kınık, Bergama, Savaştepe, İvrindi and Zeytinliova, comes from the sumac plant that grows near Darkale. It is said that the people, living in a settlement named Sumac, moved to this region after and earthquake and named the place Soma. Sources suggest that the first settlement was in the village of Darkale but moved to Yassıtepe in time.

Cradle of civilizations Research reveals that civilizations such as the Hittite, Aka, Lydia, Iran, Macedonia, Bergama Kingdom, Roman, Seljuk, Karesioğulları and Ottomans settled in Soma. It is believed that the Hittites left the land and Lydians took control. Even though no remains from Lydians were found in the region, an epigraph belonging to the Lydians in the Manisa Museum suggests that they lived here or in the vicinity at some point.


dır. Mimarisinden çok duvar resimleri ile dikkat çeken yapıya bitki, kale, cami ve gemi motifleri işlenmiştir. Darkale Hamamı: Hamamın ne zaman ve kimin tarafından yapıldığı, kitabesi olmadığı için bilinmemektedir. Değişik tiplerde kurnaları bulunan hamamın, göbek taşı ve iki büyük halveti bulunmaktadır. Moloz taş ve yassı tuğladan yapılmış olduğu anlaşılan hamam, soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Kırkoluk Camisi: Darkale Camisi olarak da bilinen 19’uncu yüzyıla ait caminin minaresi yoktur ve altından dere geçer. Caminin 40 çeşmesinin çevresi Roma ve Türk desenleri ile çevrelidir. Darkale evlerinin mimarisine uygun olarak yapılan cami, taş duvar ve ahşap karışımı olarak iki katlıdır. Darkale Hamamı’ndan getirildiği düşünülen bir şadırvanın avlusunda yer alan camiye adını veren oluklar arasında Bizans örnekleri yoğunlukta olmak üzere Türk motifli rölyefler vardır. Son cemaat yerinin mihrap cephesi ve caminin içindeki mihrap duvarında Barok tarzı kalem işi süslemeler bulunmaktadır. Minareli Cami: Darkale’nin minareli tek camisi olan yapının avlu giriş kapısı, Bizans dönemi tezyinatlı sövedendir. 19’uncu yüzyıla ait minare, camiden ayrı olup, özgün bir yapıya sahiptir. Minarenin yapımında antik dönemden kalma malzemeler kullanıldığı anlaşılmaktadır. Çarşı Hamamı: Bedestenin kuzey doğusunda yer alan hamam, günümüze orijinal hali ile gelememiştir. Emir Hıdır Bey Camisi’nin vakfından olduğu için 1791-1792 yıllarında yapıldığı sanılmaktadır. Osmanlı mimarisinde, çifte hamam plan düzeninde, kadınlar ve erkekler bölümü olarak yapılmıştır. Orta Cami: Caminin kitabesinin bulunmaması nedeniyle yapım tarihi tam olarak bilinememektedir ancak minaresinin camiden 10 metre uzak-

Damgacı Cami

Soma and its surrounding area, which became a part of the Karesi Seigniory in 1330, was added to Ottoman lands in 1336 and named a county center. In 1402, the region that includes Soma is invaded by Timurlenk and management is given to someone called Cüniyet. Between 1423 and 1425, Sultan Murat I organizes a campaign to Akhisar and takes over the region, making Soma a part of the Ottoman state once more. Seher Ali, who can’t stand Soma being invaded by the Greeks, fires the first bullet in June 24, 1920 and dies. He is immortalized with a monument. Soma is freed on September 12, 1922.

Historical and Cultural Assets Emin Hıdır Bey Mosque: It is Soma’s oldest and biggest mosque. It is also known as Çarşı Mosque. It was commissioned by Emin Hıdır Bey of the Seljuk Empire. It was renovated by Süleyman Bey in 1786, except its walls. Mostly wood was used in the construction of the mosque with was built with 15th century architecture. It has a rectangular plan and two doors- one in the south and one in the west. Its dome has a wooden roof covered with bricks and its pulpit is made from wood. The mosque is an important example of Turkish lacquer workmanship and Mecca and Medina depictions were embroidered above the windows. Mayıs - Haziran / May - June ‘13

41


Sevişler Barajı

Medeniyetlerin izlerini taşıyan Soma, kaybetmediği değerleriyle de Manisa’nın dikkat çeken ilçelerinden biri.

Soma, which has traces of past civilizations, also attracts attention with its well preserved traditions.

lıkta bulunmasından dolayı caminin 15’inci yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Caminin bulunduğu alanda 15’inci yüzyılda yapılmış bir cami olduğu ve günümüze gelemediği, yerine de bugünkü caminin yapıldığı düşünülmektedir. Yeni Cami (Hacı Ömer Camisi): Cuma mahallesinde bulunan Orta Cami ile benzerlik göstermektedir.1953 yılında yeniden inşa edilmiştir. 15’inci yüzyıl eseri olduğu tahmin edilmektedir.

42

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

Bazaar: The bazaar, known as the fish market, was built in the 17th century. It has a ling rectangular plan and was built with antique stones and bricks. Huge block tones were used in the corners and dust and lime mortar was sparsely used in wall braiding. The entrance door has a marble frame and is round. A round blind arch was made with the brick that stretches all the way to the end of the roof. It is believed that the bazaar was previously covered with a wooden hipped roof. Damgacı Mosque: The mosque located in Karamanlı quarter doesn’t have an epigraph so we didn’t know the exact date of construction but it is believed to have been built in the second half of the 19th century. The mosque, built in the empirical style, got its name after an officer who came to Soma to register the measuring tools in the borough. The minaret of the mosque, which was renovated in 1872 by someone called Hacı Musa, is located in the east. The mosque, which attracts attention with its murals, was decorated with plant, fortress, mosque and ship motifs. Darkale Bath: The construction date

and benefactor of the bath is unknown since it doesn’t have an epigraph. The bath, which has various types of basins, has a central hot stone and two large private rooms. The bath, which was made with rubble stone and flat bricks, consists of a locker room, warm room and hot room. Kırkoluk Mosque: The mosque, also known as Darkale Mosque, was built in the 19th century and doesn’t have a minaret. The 40 fountains of the mosque are decorated with Roman and Turkish designs. The mosque, which was built in accordance with Darkale houses, was built with a mixture of wood and stone and has two floors. There is fountain in the courtyard of the mosque which is thought to have been brought over from Darkale bath and the gutters are filled with reliefs of Turkish and Romans motifs. There are baroque style pencil decorations on the altar front and altar wall in the last congregation area. Minareli Mosque: The courtyard entrance door of the mosque, the only mosque in Darkale with a mina-


Kara elmas ve enerjinin merkezi

Suçıktı Mesire yeri

Doğal güzellikler Sevişler Baraj Gölü: Soma Termik Santrali’nin soğutma suyunun karşılandığı Sevişler Baraj Gölü aynı zamanda tarımsal sulama için de kullanılır. Ormanla çevrili olan baraj gölünün çevresi eşsiz manzarası ile ilçenin en güzide dinlenme yeridir. Su Çıktı Mesire Alanı ve peri bacaları: Yağcıllı’da bulunan Su Çıktı bölgenin olağanüstü güzelliğe sahip bir başka mesire alanı. Kuş cıvıltılarının su şırıltısına karıştığı bu alan sonsuz bir huzur vaat eder. Karaçam ağaçları arasında kıvrılan patika yol takip edildiğinde, 15-20 dakikalık bir yürüyüşün ardından ormanların arasında gizlenen peri bacalarına ulaşılır. Yumuşak kayaların insan eli değmeden, yüzyıllar boyu yağmur ve rüzgârın heykeltıraşlığıyla yontulması sonucu ortaya çıkan bu doğa harikaları görülmeye değerdir. Bölge, peri bacaları, Su Çıktı tatlı su kaynağı ve zengin faunasıyla tam bir ekoturizm cennetidir.

ret, is decorated with Byzantine style ornaments. The 19th century minaret is separate from the mosque and has a unique architecture. Materials from the antique period were used in the construction of the minaret. Çarşı bath: The bath, which is located in to the northeast of the bazaar, hasn’t retained its originality. It is believed to have been built between 1791 and 1792. It has separate quarters for men and women. Orta Mosque: The exact date of construction is unknown but since the minaret is 20 meters away from the mosque, it is believed that it was built in the 15th century. It is also believed that another mosque was built in the same place in the 15th century, torn down and the existing mosque was built instead. Yeni Cami (Hacı Ömer Mosque): It resembles the Orta Mosque in Cuma Quarter. It was built in 1953. The structure is believed to have been constructed in the 15th century.

Doğanın bereketini esirgemediği Soma, aynı zamanda büyük ve modern bir sanayi ilçesidir. Çok kaliteli linyit kömürü, çinko, kurşun, manyezit, bor tuzu gibi madenlere sahiptir. Yüksek kalori değeri ve içerdiği atık madde açısından Türkiye’nin en önemli linyit kömür kaynaklarının bulunduğu ilçede, görünür kömür rezervi 600 milyon tondur. Yılda 12 milyon ton linyit kömürü çıkarılan ilçede bu zenginliği enerjiye dönüştürmek için 1957 yılında kurulan Soma Termik Santrali, ürettiği bin 34 megavatlık elektrik enerjisi ile Türkiye’nin enerji gereksiniminin yüzde 3.5’unu karşılar. Sektörde 19 bin kişinin çalıştığı Soma’daki madenci heykeli de ilçenin en önemli simgesidir. Her yıl eylül ayında gerçekleştirilen linyit temalı “Karaelmas Festivali”, emeğin ve üretimin selamlandığı bir etkinlik olarak ilçenin tanıtımına katkı sağlar.

The center of black diamond and energy The beautiful borough of Soma is also a big and modern industrial town. It harbors high quality brown coal, zinc, lead, magnetite and boron salt mines. The visible coal reserve in the borough is 600 million tons. The Soma Thermal Reactor, which was built in 1957 to turn this richness into energy, produces 8% of Turkey’s energy needs with 4 billion kilowatts of electricity. The miner monument in the borough is the borough’s most important symbol. The Black Diamond Festival, which is organized every year, contributes to the advertising of the city where labor and production is celebrated. Mayıs - Haziran / May - June ‘13

43


“Kömürün ve emeğin diyarı Soma”

Abdülkadir Karataş-Soma Kaymakamı District Governor of Soma

“Soma, 19 bin maden işçisinin alın teri ve göz nuru ile ortaya çıkardığı yıllık 12 milyon ton linyit kömürü üretimi, bin 500 enerji işçisinin emeği ile üretilen bin 34 megavatlık elektrik enerjisi sayesinde ülkemiz elektriğinin yüzde 3,5 ‘ini sağlayan, 2012 yılında 340 milyon TL vergi gelirleri sayesinde 36 ilimizden daha fazla vergi ödeyen bir ilçemiz olarak gurur kaynağımız olmuştur. Çok önemli tarihi, kültürel, doğal ve beşeri zenginliklere sahip Manisa’yı; tüm toplum kesimlerini kapsayan

bir seferberlik anlayışıyla, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca belirlenen “2023 Türkiye Turizm Vizyonu” hedefleri doğrultusunda “marka il” yapmak için, “Turizm Seferberliği ve Markalaşma Projesi” kapsamında Manisa’da olduğu gibi ilçemizde de turizm konusunda çalışmalar yürütülmektedir. Bu projede ön görülen hedef ve esaslar çerçevesinde her türlü tespit ve değerlendirmeyi yapmak, görüş ve öneriler geliştirmek ve ilimizin “marka takımıyla” işbirliği ve koordinasyonu sağlamak üzere, ilçemiz turizminin gelişmesine büyük katkı sağlayacak eserler kazandırma amacıyla; müzeler, kültür, sanat, el sanatları, hediyelik eşya merkezlerinin, turizm destinasyonları, ürün paketlerinin, turizm sektörü ile ilişki ve işbirliğinin, insanlarımızda ilçe turizm farkındalığının oluşturulması kararlaştırılmıştır. Bununla birlikte bölgelerinde ekonomik girdiyi artıran Kula, Ödemiş, Birgi, Şirince Köyü gibi ilçemizin turizm potansiyelini geliştirmek amacıyla benzer kültür ve turizm değer ve potansiyeline sahip Darkale Köyümüz

için “Örnek Köy Darkale Projesi” çerçevesinde de çalışmalarımız devam etmektedir. Ayrıca Bakırçay Irmağı kenarında su setleri görülmesine karşın, yörede henüz arkeolojik kazı yapılmamıştır. Soma’da daha çok Türk dönemine ilişkin tarihi yapılar bulunmaktadır. Tarihi önemi haiz başlıca zenginliklerimiz: Emir Hıdır Bey Camii (Çarşı Cami), Damgacı Camii, Orta Camii, Hacı Ömer Camii (Yeni Cami)’dir. Darkale’de bulunan Darkale Camisi, Darkale Minareli Cami, Darkale Hamamı, Bedesten ve Çarşı Hamamı tarihi ve turistik değer taşımaktadır. Sevişler Baraj Gölü, Dedeçam Ormaniçi Dinlenme Yeri, Kent Ormanı, Yağcılı Çayı akış güzergâhındaki bakir doğal güzellikler ve Menteşe Kaplıcaları ilçenin diğer turizm zenginlikleri arasındadır. Kaplıca, gerek termal turizm gerekse seracılık konusunda ciddi bir yatırım potansiyeli ve ekonomik değer taşımaktadır.Soma kent merkezinde halen dört adet belediye belgeli konaklama tesisi bulunmaktadır. Bunların ilk ikisi birinci sınıf, diğer ikisi ise ikinci sınıf tesislerdir. Bu tesislerin toplam oda sayısı 86, yatak sayısı 173’tür.”

“Soma: The land of coal and labor” “Soma has been a source of pride for us as a borough that has paid more taxes than 36 cities in 2012, thanks to 12 million tons of brown coal production per year, and 1034 megawatt electric power. Branding works in tourism continue in our borough located in Manisa, which has set out to become a brand city per Turkey’s 2023 Tourism Vision. In order to reach the goal of this project, we have decided to build museums, handicrafts, souvenirs and cultural centers and create awareness in our locals on tourism.

44

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

In addition, we are continuing our Sample Village: Darkale project to unearth the touristic potential of Darkale by following the examples of Kula, Ödemiş, Birgi, and Şirince. No archeological excavations have been done in our borough although aqueducts were spotted near Bakırçay River. There are mainly Turkish period structures in Soma. Some of our historical assets include Emir Hıdır Bey Mosque (Çarşı Mosque), Damgacı Mosque, Orta Mosque, and Hacı Ömer Mosque (Yeni Mosque). Darkale Mosque lo-

cated in Darkale, Darkale Minareli Mosque, Darkale bath; bazaar and Çarşı bath are historical and touristic spots. Sevişler Dam Lake, Dedeçam Recreational Area, City Forest, the scenic beauties along the Yağcıllı Creek route and Menteşe Hot Springs are other touristic destinations. The hot springs has a serious investment potential. There are four municipality registered accommodations facilities in the center of Soma. Two of them are first class and two of them are second class accommodations. There are a total of 86 rooms and 173 beds in these facilities.”


Soma’nın gizli turizm cenneti Darkale Yüzyılların izleri ile köy halkının adeta birbirine sarılarak yaşadığı bir köy Darkale. Eski adı Tarhala olan köy, Soma’nın tarihinde ilk yerleşimin olduğu bölge olarak biliniyor. Sırtını kayalık dağlara yaslamış, derin bir vadinin içine gizlenen bu köy döşeme taşlı dar ve yokuş sokakları ile misafirlerini tarihi bir yolculuğa çıkarıyor. Altından dere geçen, zeminli üç köşeden akan 40 çeşmenin bulunduğu Kırkoluk Camisi, yazları koyu gölgesinde serinlenen çınar ve ceviz ağaçları, mor dağları, bereket timsali narı, halk oyunları, özel yemekleri ve tarihin bekçisi o meşhur evleriyle Darkale, asırlara meydan okuyor. Darkale evleri, mimari özellikleri itibariyle tıpkı Kula ve Safranbolu evleri gibi 17’nci yüzyıl Osmanlısının özelliklerini yansıtıyor. Taş ve ağaçtan inşa edilmiş olan bu emektar evler, dededen toruna kadar hizmet vermiş. İki katlı, üst katı ahşap petek dokulu, cumbalı Darkale Evleri, harem ve selamlık bölümleriyle

Scenic Beauties Sevişler Dam Lake: The lake, which is used for the accumulation of water from the Soma Thermal Reactor, is also used for agricultural irrigation. The vicinity of the lake, which is surrounded by forests, is a great recreational area with its amazing panorama. Su Çıktı Recreational Site and hoodoos: Su Çıktı is another area with an amazing nature. This area, filled with the sounds of birds and water promises serenity. After a 15 minute walk, you can reach the hoodoos hidden inside a forest by following a pathway. These wondrous structures, which were formed after the effects of rain and wind, are very interesting. The region is an ideal ecotourism paradise with its water resources, rich fauna and hoodoos.

Mimarisiyle görenleri hayran bırakan ve bir bir restore edilen Darkale evleri turizmden hak ettiği payı almak istiyor.

Darkale Houses, which attract attention with their magnificent architecture, have been restored and are waiting to be recognized as touristic destinations.

Soma’s secret touristic paradise: Darkale Darkale is a village which carries the traces of past centuries. The village, Mayıs - Haziran / May - June ‘13

45


“Kültürümüze sahip çıkmak milli görevimiz”

Hasan Ergene-Soma Belediye Başkanı Soma Chief Magistrate

“Somamız, Manisa’nın eski ilçelerinden biri olup, tarih boyu birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Bereketli topraklarımızdan gelip geçen Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluğu, Somamızda ayrı ayrı pek çok güzelliği bizlere miras bırakmıştı. Bunun yanı sıra ecdadımızın bize bırakmış olduğu örf ve adetlerimiz, halk oyunlarımız, halk müziğimiz, sanat müziğimiz, edebiyatımız, giyim kuşamımız, yemek kültürümüz kısaca folklorumuzu da gelecek nesillere özünü bozmadan aktarmak durumundayız. Bizlere dü-

şen görev, ecdadımızdan devralınan maddi ve manevi mirası korumak ve yaşatmaktır. Kömür madeni ve termik santraliyle Türkiye ekonomisine ciddi bir katkı sağlayan Soma’da turizm alanında da önemli projeler hayata geçiriliyor. Somamızın tarihi ve turistlik bir ilçe olduğunu duyurma yolunda önemli mesafeler kat ediyoruz. Yağcıllı kasabasındaki “Su Çıktı” ile “Peri Bacaları”, Yırca Köyü’ndeki “Kaya Mezarları”, Somalıların en çok ilgi gösterdiği Sevişler Köyü’nde bulunan “Sevişler Barajı Piknik Alanı” , Menteşe Köyü’nde bulunan kaplıcası ve Soma’ya 3 kilometre uzaklıkta olan Darkale Köyü tüm Somalıların her daim nefes aldığı, buram buram nostalji kokan yerlerimizden sadece birkaçıdır. Soma Belediyesi olarak bu yıl 14’üncüsü düzenlenecek olan Karaelmas Kültür ve Sanat Festivali kapsamında tüm Somalılara her yönüyle güzel bir festival programı sunmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Soma Belediyesi bünyesinde faaliyet gösteren halk oyunları ekibimiz birçok programa katılarak Somamızı iyi bir şekilde temsil etmiş bulunuyor. Ekip için Soma Belediyesi tarafından

yapılan kostümler orijinalinin aynısı olup, yeni yapılan halk oyunları derlemeleriyle Somamızın saklı hazinesi olan örf ve adetlerimiz gün yüzüne çıkartılıyor. Yine Soma Belediyesi olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı ile UNESCO’nun ortak çalışması olan “Somut Olmayan Kültürel Miras Çalışmaları” kapsamına Soma’nın “Zeybek Oyunları” dahil edilmesinin mutluluğu içerisindeyiz. Somalı olan TRT Türk Halk Müziği sanatçısı Nihat Kaya’nın Darkale Köyü’nden derlediği “Barana Türküleri”, halk oyunları ekibi, halk müziği ve sanat müziği korosuyla düzenlediğimiz etkinliklerle kültür sanat faaliyetlerimizi ara vermeden sürdürüyoruz. Biz geçmiş kültürüyle bağlarını koparmayan nesiller yetiştirmeye hedefliyoruz. Bu konuda her türlü desteği gerek halk oyunları ekibimize gerekse halk müziği sanat müziği korolarımıza her daim veriyoruz. Kömürüyle, üretilen elektriği ile çalışkan ve üretken insanların yaşadığı Soma’yı sahip olduğu tarihi ve turistlik değerleriyle geleceğe aktarmanın huzurunu yaşayarak, saygı değer tüm Somalı hemşerilerimizle kültürüne sahip çıkmanın mutluluğunu yaşıyoruz.”

“Protecting our culture is our national duty” “Soma is one of the oldest boroughs in Manisa and was home to many civilizations. Romans, Byzantines and Ottomans who settled on our fruitful lands left us many important heritages. In addition, we are still protecting our traditions, folk dances, literature, clothes and cuisine left to us by our ancestors. What requires on our part is to protect and continue these traditions passed on to us by our forefathers. Important projects are being realized in the tourism sector in Soma, which contributes greatly to Turkey’s economy with its coal

46

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

mine and the thermal reactor. We are working hard to advertise Soma as a touristic destination. “Su Çıktı” and hoodoos in Yağcıllı, rock tombs in the village of Yırca, Sevişler dam area frequented by locals, Darkale village and the spa in Menteşe village are some of the recreational areas in the borough. As the Municipality of Soma, we are happy to present the people of Soma with a great festival program through the 14th Black Diamond Culture and Art Festival. Our dance troop has advertised Soma excellently in various shows. We are

unearthing our borough’s forgotten traditions through these performances. We are also happy that our dances have been added to UNESCO’s cultural heritage list. We continue our cultural and art activities with concerts and festivals. Our aim is to raise generations who are connected to their past culture. We are always supporting our dance troop and Turkish classical music choirs. We are happy to bring Soma into the future with its cultural and touristic assets and with locals who take care of their traditions.”


Ne yenir? Soma’da Osmanlı mutfağının tüm özellikleri, kendine has çorbaları, yemekleri ve tatlıları ile kendini gösterir. Yörenin en meşhur lezzeti Kabartlama olarak bilinir. Bu yemek önceden açılıp küçük parçalar halinde kesilen ve kızgın yağda kızartılan hamurun daha sonra sıcak su ile ıslanıp üzerine yoğurt eklenmesiyle hazırlanır. Yağcıllı’da yapılan kuru fasulye de meşhurdur. Kabak yağlısı, garın gumbar, et kapaması, çığırtma, yufka böreği, sura, çene çarpan çorbası, kulak çorbası, tutmeçli çorba, kaz kanadı, saraylı burma, gıldırdak, üzüm kötüsü, ballı lokma ve ebirman da Soma mutfağının özgün lezzetleri arasında yer alır. Soma’nın ağız tadı cevizli lokma ve tahin helvası, lezzet sırrı kuşaktan kuşağa aktarılan bir gelenektir.

What to eat?

geniş aileleri barındıracak şekilde inşa edilmiş. Soma Belediyesi Darkale’yi turizme kazandırmak amacıyla bu tarihi evleri restore ederek gelecek nesillere taşımaya hazırlanıyor. Rölöve, restorasyon ve restitüsyon projeleri, İzmir Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından onaylanan Darkale’de Kemahlı’nın evi olarak bilinen evin, ihaleye çıkması bekleniyor. Darkale sadece doğal güzellikleriyle değil, halk kültürünün vazgeçilmezlerinden olan halk oyunlarıyla da dikkat çekiyor. Köyde yaşayanların kurduğu folklor ekibinin sergilediği oyunlar özgün ve tamamen geleneksel yapıda sahneye aktarılıyor. 2006 yılında davet edildikleri Kültür Bakanlığı Mahalli Halk Dansları Yarışması’nda oyunları ve kıyafetleriyle büyük beğeni kazanan ekip, sonrasında birçok ulusal televizyon kanalında Darkale ve Soma kültürünü yansıtmak amacıyla oyunlar sergilemiş. Köy Barana (Dört El) oyun-

which was formerly known as Tarhala, is known as the first settlement in Soma. This village, which has its back to rocky mountains and nestled inside a deep valley, takes its visitors to a journey back in time with its cobble stoned narrow and steep streets. Darkale stands the test of time with Kırkoluk Mosque with 40 fountains, cedar and walnut trees, purple mountains, pomegranate, traditional folk dances, special cuisine and historical houses. Darkale houses, just like the houses of Kula and Safranbolu, have 17th century Ottoman architecture traits. These houses, which were made with stone and bricks, have been used through many generations. Darkale houses with balconies have two floors and were built with separate quarters for men and women to accommodate large families. The Municipality of Soma is in the process of renovating these houses for touristic purposes. The restoration and restitution pro-

All the traits of Ottoman cuisine present itself in Soma, especially with soups and desserts. The most famous dish in the region is called Kabartlama. This dish is prepared by frying dough in small pieces and then dressing the lumps with hot water and yoghurt. Haricot beans made in Yağcıllı is famous. Kabak yağlısı, garın gumbar, et kapaması, çığırtma, yufka böreği, sura, çene çarpan soup, kulak soup, tutmeçli soup, kaz kanadı, saraylı burma, gıldırdak, üzüm kötüsü, ballı lokma and ebirman are dishes unique to Soma. Soma’s Turkish delight with walnuts and tahini halva are also famous.

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

47


larıyla, kadın ve erkek zeybek oyunlarını nesillerden nesillere aktarmanın haklı gururunu yaşıyor. İsmailli, Kız Bayıltan Zeybeği, Gündoğdu Zeybeği, Korucu Zeybeği adını taşıyan erkek zeybek oyunları; Hadi Yarim, Asmalı Kuyunun Zinciri, Payama Bak Payama gibi kadın oyunları sayısız zeybek oyunlarından sadece birkaçı. Darkale, köylü kadınların el emeği ve göz nuru iğne oyalarıyla da ünlü. Gelin başı süslemede ve özel günlerde giyilen kıyafetlerde kullanılan bu oyalar köyün özgün folklorik değerlerinden biri olarak biliniyor. Böylesine zengin kültüre sahip olan Darkale Köyü otantik sandık işi saray kostümleriyle de Osmanlı döneminin nadide giyim zarafetini geleceğe taşıyor.

Halk Oyunları Soma’nın kültürel zenginliklerinden bir diğeri olan, kendine has dokusunu yıl-

48

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

lardır kaybetmeden bugünlere gelen Soma Zeybek Oyunları, Ege’ye özgü Efe Kültürü’nün en güzel yansımasıdır. Efelerin yüreğini herkese açan Soma Zeybek Oyunları’nı diğer yöre oyunlarından ayıran en önemli özellik, manav kültürünün etkilerini taşımasıdır. Osmanlı zamanında vergiden muaf tutulması sebebiyle bölgeye yerleşen gayrimüslimlerin (Rumlar, Ermeniler, Yahudiler) getirmiş oldukları kültür zenginliğinin etkisi, Soma’da giyilen ve ‘kent soylu kostümü’ olarak nitelendirilen giysilere de yansımıştır. Soma zeybek ezgileri, makamsal olarak Türk Sanat Müziği’nin tüm makamlarını içermesiyle de farkını gösterir. Yöresel oyunlar, açılan kurslar ile yediden yetmişe yaşatılırken, Soma Belediyesi tarafından yurtiçi ve yurt dışında gerçekleştirilen projeler, eğitimler, gösteriler ve seminerle de dünyanın dört bir yanına tanıtılıyor.

jects have already been approved. Darkale also attracts attention with its traditional folk dances. The folklore troop established in the village performs unique and traditional dances. The team, which attracted a lot of attention during the Culture of Ministry’s Regional Folk Dances Competition in 2006 with their dances and clothes, performed on various national television channels to introduce Darkale and Soma traditions. İsmailli, Kız Bayıltan Zeybeği, Gündoğdu Zeybeği, and Korucu Zeybeği dances; Hadi Yarim, Asmalı Kuyunun Zinciri, and Payama Bak Payama woman’s dances are some of the traditional dances they perform. Darkale is also famous for its needle embroidery. These embroideries, which are used in decorating bridal heads and special clothes worn on holidays, are one of the unique folkloric assets of the village. The


Nasıl gidilir? İzmir’e 135 kilometre mesafedeki Soma’nın ilçe merkezi, Kırkağaç-Kınık-Savaştepe karayollarının kavşak noktasında ve Bergama-Akhisar karayolu ile İzmir-Bandırma demiryolu üzerindedir.

How to get there? The borough center of Soma, which is 135 kilometers from Izmir, is located at the intersection point of Kırkağaç-KınıkSavaştepe highways and the Bergama-Akhisar highway and on the İzmir-Bandırma railway.

Yapmadan Dönme! village also carries traditional Ottoman style clothing into the future with its authentic Ottoman attire.

Folk Dances One of Soma’s cultural assets is its unique folk dances based on the dances of Western Anatolia swashbuckling heroes. The most important characteristic that differentiates these dances from others is that it carries traces of greengrocery traditions. The effects of cultural riches brought by non Muslims living in the regions were reflected on the special attire worn in Soma. The music used in Soma folk dances include all the melodies used in Turkish classical music. Traditional dancers are advertised all around the world with projects, trainings, shows and seminars organized by the Soma Municipality are kept alive through workshops all around the borough.

- Darkale evlerini görmeden, - Halk oyunları gösterisi izlemeden - Cevizli lokma almadan - Suçıktı’yı ve peri bacalarını görmeden - Kabartlama yemeden - Darkale’den iğne oyası almadan - Kırkoluk’tan su içmeden

Don’t return before! - Seeing Darkale houses, - Watching folklore dances - Buying Turkish delight with walnuts - Visiting Suçıktı and hoodoos - Eating Kabartlama - Buying needle embroidery in Darkale - Drinking water in Kırkoluk

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

49


251 bin dev öğrenci

tarih yazıyor Öğrencilerin proje üretmeleri, analiz yeteneklerini geliştirmeleri ve kendilerini daha değerli hissetmeleri gibi pek çok amaç ile 13 Ekim 2011 yılında başlatılan 251 Bin Dev Öğrenci Projesi’nin meyveleri toplanmaya başlandı. Haber-News: Elif Işıl Başkaya Fotoğraflar / Photographs: Onur Şan

251 thousand giant students are making history The 251 Thousand Students Project, which was initiated to urge students to formulate projects and improve their analytic capabilities, began in October 2011 and is now yielding results.

50

Mayıs - Haziran / May - June ‘13


M

anisa Valisi Halil İbrahim Daşöz’ün öncülüğünde 2011 yılının Ekim ayında başlatılan 251 Bin Dev Öğrenci Projesi, tüm hızıyla devam ediyor. Dev öğrencilerin hayalleri birer birer gerçeğe dönüşüyor. Salihli Anadolu Öğretmen Lisesi bahçesinde planetaryum ve gözlem evi inşaatı devam ederken, Manisa merkezde bulunan Fen Lisesi’nin bahçesindeki planetaryum ve gözlemevi de 29 Nisan’da tamamlanacak. Dev öğrencilerin üçüncü eserleri olan Akhisar Gölet ve Sağlıklı Yaşam Alanındaki Dev Öğrenci Amfitiyatrosu’nun inşaatı da sürüyor. 251 Bin Dev Öğrenci Projesi İl Proje Kurulu’ndaki 24 öğrenci arasında yer alan Ülfet Işık (17), Sebahat Özdemir (15) , Canberk Bice (17) ve Arzu Özdemir (16), proje kapsamında yaptıkları ve gelecekte yapacakları çalışmaları bizlerle paylaştı. 251 Dev Öğrenci Projesi hakkındaki duygularını Manisa Kültür ve Turizm Dergisi’ne anlatan Ülfet, Sebahat, Canberk ve Arzu’nun heyecanı ve enerjisi görülmeye değerdi.

Öncelikle bize projeye katılmaya nasıl karar verdiğinizden ve projenin sizlere neler kazandırdığından bahseder misiniz? Sebahat: Ben projeye bu sene katıldım ve projenin içinde olmaktan çok memnunum. Aslında fazla aktif bir öğrenci olduğum söylenemezdi ama projede aktif bir şekilde çalışıyorum. Kendimizi daha değerli, daha yeterli hissediyoruz. Sosyal sorumluluk ve girişimcilik konularında da kendimi daha gelişmiş hissediyorum. Hem Manisa’yı tanıyoruz hem de kentimize misafir olarak gelen insanlara turizm elçiliği yaparak şehrimizi tanıtıyoruz. Ülfet: Proje başlamadan bir süre önce okullarda anket çalışması yapıldı. Biz genellikle faaliyetlere katılmaya çalışan öğrencilerdik. Öğretmenimiz “Size yararlı bir proje başlıyor, anketleri doldurun” dedi. Biz de anketleri doldurduk ve seçilenler arasında yer aldık. Her şeyden önce kendime güvenimin arttığını söyleyebilirim. İnsan kendini geliştiriyor. Konuşma yeteneğim, özgüvenim gelişiyor. Topluluk önünde konuşma yapmak bile başarı.

T

he 251 Thousand Students Project, which was initiated by the Governor of Manisa Halil İbrahim Daşöz on October 2011, continues in full swing. The dreams of giant students are realized one by one. While the planetarium and observatory building is being constructed in the garden of Salihli Anadolu Öğretmen High School, the planetarium and observatory building in the yard of Manisa Science High School will be finished on April 29. The construction of the third structure of giant students, the amphitheatre in the Akhisar Recreational Area, still continues. Ülfet Işık (17), Sebahat Özdemir (15) , Canberk Bice (17) and Arzu Özdemir (16), four of the students in the City Council of the project, gave us detailed information about their works and future projects. First of all, can you tell us how you decided to participate in the project and what the project means to you? Sebahat: I joined the project this year and I am very happy to be a part of it. I wasn’t a very active student but I

Manisa 251 Bin Dev Öğrenci Projesi’nde görev alan öğrenciler, proje ile kendilerine güvenlerinin daha da arttığını belirtiyor.

Students who have participated in the project say that they are feeling more confident now.

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

51


Canberk Bice

Sebahat Özdemir

Ülfet Işık

Arzu: Ailem Manisa’ya geleli yaklaşık 2 yıl oldu. Ben de okula ilk geldiğim günlerde 251 Dev Öğrenci Projesini duyuyordum ama nasıl bir proje olduğunu bilmiyordum. Öğretmenimiz sayesinde ben de katıldım. Bizim yaşlarımızda büyük adımlar atmak önemli, kendimizi önemli ve faydalı hissediyoruz.

Notlarınız nasıl? Projede aktif şekilde yer almak derslerinizi nasıl etkiliyor? Ülfet: Biz aynı zamanda öğrenci olduğumuz için bu projede yer alıyoruz. Bize “Hem ders hem de projeyi yürütmek derslerini olumsuz etkilemiyor mu?” diye soruyorlar. Hayır, olumsuz etkilemiyor. Çalışan demir pas tutmaz derler. Biz burada proje için çalışıyoruz sonra eve gidip derslerimize de çalışıyoruz. Kuruldaki bütün arkadaşlarımızın notları da gayet iyi. Kitaplarımızı okuyoruz, derslerimize çalışıyoruz. Derslerimizi olumsuz etkilemesi için hiçbir neden yok. Canberk: Projenin amacı da zaten öğrencilerin ders notlarını yükseltmek, onların kitap okutma isteklerini ve ders çalışma zevkini artırmak. Kendimden şöyle bir örnek vereyim. Geçtiğimiz yıl birinci dönemde sayısal öğrencisi olmama rağmen, fizik ve biyoloji derslerimin notları zayıftı. Bu projeye katıldıktan sonra, bu dönem notlarım yükseldi. Kitap okumayı küçük yaşlarda çok severdim ama liseye başladığımda kitap okumamaya başladım. Proje sayesinde yeniden her akşam düzenli olarak kitap okumaya başladım. Ülfet: Sayın Valimiz, “Şu an geçmişinize döndüğünüzde hangi biriniz bu öğrenciler gibi büyük eserler yaptınız, bu başarılara imza attınız?” diyor. Biz

am actively involved in this project. We feel more valuable and more capable. I feel I have improved in subjects like social responsibility and entrepreneurship. We discover Manisa and at the same time introduce our city to tourists. Ülfet: Before the project began, there were surveys in schools. We were the kind of students that usually didn’t participate in school activities. Our teacher encouraged us to fill out the forms. We did and were selected. First and foremost, I can say that I am more confident now. I have improved in many ways. For example, I became better in addressing the public. Arzu: My family came to Manisa 2 years ago. I had heard about the project when I first came to school but I didn’t know what it involved. I joined the project after encouragement from my teacher. It is important for us to take such big steps at our age and we feel important and capable.

Protokol imzalamak gibi pek çok resmi törenin de içinde yer alıyorsunuz değil mi? Ülfet: Sayın Valimiz Halil İbrahim Daşöz ile aynı masada bulunuyoruz. Biz bir fikir öne sürüyoruz, kendisi de bizim fikirlerimizi dinliyor ve daha da önemlisi dikkate alıyor. Birinin sizin fikirlerinize önem vermesi güzel bir şey. Projede bize değer veriliyor ve bu bize hissettiriliyor. Biz de bu yönde kendimizi geliştirdiğimiz için projede yer alıyoruz. Arkadaşlarımızın da yer alması için çabalıyoruz. Canberk: Eskiden Vali Bey’i, Belediye Başkanımızı sadece ismen tanıyorduk, fotoğraflarından biliyorduk ama şu anda basından, belediyeden, emniyetten herkesi tanıyoruz. Bazı özel günlerde kendilerine telefon ediyor ya da mesaj atıyoruz; düşüncelerimizi aktarmak istediğimizde de görüşüyoruz. Tüm bunların kendimize güvenimizin artmasında büyük etken olduğunu düşünüyorum.

52

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

You take part in official ceremonies like signing protocols, don’t you? Ülfet: We sit down with our Governor Halil İbrahim Daşöz. We tell him our ideas and listens to us. He really cares about our ideas, which is really nice. We are important for the project and they make us feel important. We are in this project because we improve ourselves.


protokol imzalarken, “Neyin altına imza attığını görüyor musun?” diyor. Biz 17 yaşındayız, birçok devlet adamı şimdi bizim yaptığımızı kendileri o yaşlardayken yapmamıştı. İleride geçmişe dönüp baktığımızda diyeceğiz ki, “Bu bizim eserimizdi, o yaştayken biz bunu yapmıştık.”

Dev öğrenci projesi meyvelerini veriyor Proje kapsamında yürüttüğünüz faaliyetlerden biraz bahseder misiniz, ne gibi çalışmalar yaptınız? Sebahat: Manisa’da 16 ilçe bulunuyor. Biz de 16 temel atmayı ve eser kazandırmayı istiyoruz. Üçünün temeli atıldı, neredeyse tamamlanıyor. Manisa merkezde Fen Lisesi’nin bahçesinde ve Akhisar’da inşaatı devam eden planetaryum gezegen evi bunlardan biri. Akhisar’da amfitiyatro inşaatı da sürüyor. Planetaryum, uzayı inceleme merkezi olacak. Arzu: Projemiz öyle bir proje ki, hiç yoktan kitap okuma alışkanlığı kazanıyorsunuz. 12 adet farklı kitap bastırdık. Bunların arasında Sefiller’den Çanakkale Destanı’na kadar pek çok kitap var. Kitaplarımız 5 TL’ye sunuluyor. O kadar çok ilgi gördü ki artık neredeyse bitti. Kütüphaneye gittiğimizde bile dev öğrencinin kitaplarını görüyoruz. Bu kitaplar ucuz ve güzel. 12’incisi olan Manisa Turizm El Kitabı geçtiğimiz günlerde çıktı. Mesir Festivali’nde dağıtımını yaptık. Canberk: Kitaplar öğrenci arkadaşlarımızdan büyük ilgi görüyor. 30 bin ile 50 bin adet kitap basıyoruz. Her okula gönderiyoruz. Bazen daha çok kitap isteyen okullar çıkıyor. Hepsi kısa süre içinde bitiyor. Normal fiyatlarından biraz daha düşük bastırıyoruz. Ülfet: Projemizde çok fazla faaliyet var. Son olarak yanan ormanlarla ilgili yaptıklarımızdan bahsetmek istiyorum. 29 Ekim’de Spil Dağı’nda büyük bir yangın çıktı. O yangından sonra, bölgenin temizleme işlemini Orman İdaresi yaptı. Biz de ne yapabiliriz diye düşündük ve 3 tonluk bir su tankı hediye ettik. Biz de yanan 77 hektar

Bir tuğla da dev öğrenciler koydu

A brick from the giant students

251 Dev Öğrenci Projesi kapsamında Manisa Fen Lisesi’nin bahçesinde yapımı devam eden “251 Bin Dev Öğrenci Planetaryum ve Gözlemevi” inşaatına bir tuğla da öğrenciler koydu. İl Proje Kurulu öğrencilerinden Ülfet Işık, inceleme sırasında duygularını şu ifadelerle anlattı: “251 Bin Dev Öğrenci Planetaryum ve Gözlemevi, bizim Manisa’nın merkezindeki ilk eserimiz. Bizim eserimiz olan inşaatı görünce çok heyecanlandık ve mutlu olduk. Projemizin karşılığını almaya başladık, 251 Bin Dev Öğrencinin yani bizim eserimiz olmasının gururunu yaşıyoruz. Projemiz kapsamında daha birçok esere imza atacağız” dedi.

Students contributed o the construction of the “251 Thousand Giant Students Planetarium and Observatory” inside the garden of the Manisa Science High School. Here is how Ülfet Işık, a student from the City Project Council, described her feelings during the event: “251 Thousand Giant Students Planetarium and Observatory” is our first monument in Manisa. We were very excited and happy to see the construction. We have begun seeing results of our hard work. We are very proud. We will build more monuments within the context of the project”

araziye dev öğrenciler olarak ağaç dikeceğiz. Manisamızın 251 bin dev öğrencisi olarak, o bölgenin yeşillendirme işlemini neden biz yapmayalım diye düşündük. Orayı yeşillendireceğiz. Sizin gibi projede aktif rol oynamak isteyenlere neler öneriyorsunuz? Canberk: Bizim üst kurullarımızın

We also encourage our friends to join. Canberk: In the past, we only recognized our Governor or our Chief Magistrate from their pictures but now we know everyone. We call or text them during special days or get together when we have ideas. I believe this made us more confident. How are your grades? How did being Mayıs - Haziran / May - June ‘13

53


Orman İdaresi’ne su tankı hediye eden dev öğrenciler, Spil Dağı’nda yangında yok olan 77 hektarlık bölgeye ağaç dikecek.

Students who gifted the Forest Directorate with a water tank will plant trees in the area on Spil Mountain which was ruined after a fire.

17 years old and many politicians didn’t have the chance to do what we are doing now when they were our age. When we will look back we’ll say that we did great things in the past.

The project is yielding results

altında okul kurullarımız var. Öğrenciler okul kurullarına katılarak bizim düzenlediğimiz etkinliklerde görevli olarak yer alabiliyor. Hiçbir zaman insan sevdiği işten yorulmaz ama bazen yetişemediğimiz noktalar oluyor. O zaman festival gruplarını oluşturuyoruz. Bazı arkadaşlarımız da o zaman yer alıyor. Okulumdaki arkadaşlardan çok fazla istek geliyor. Ülfet: Tüm Manisalı öğrenciler aktif olarak projenin içinde aslında. Sadece üst kurulda yer alan arkadaşlarımız daha fazla çalışıyor. Çalışmaktan sıkılmayan arkadaşlarımız yer alabilirler, çok yorulmuyoruz.

Yılın 3 gününü kendimize ayırıyoruz Hep çalışmalarınızdan bahsettik, eğlence düzenliyor musunuz? Ülfet: Projenin en zevkli kısmı Sevgi Festivalimiz. İlk kez geçen yıl mayıs

54

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

in this project affect your school life? Ülfet: We are in this project because we are students. They ask us if we have time to study since we are actively working on this project. We are not affected. Keeping busy is good. We work for the project and go home and do our homework. The grades of all our friends in the council are excellent. There is no reason why this project should negatively affect our grades. Canberk: The aim of this project is to raise the grades or students and increase their passion for reading and studying. Let me give you an example. Last year I had low grades in physics and biology. After I joined this project my grades improved. I used to love reading books when I was a kid but stopped in high school. Thanks to the project, I am an avid reader now. Ülfet: Our Governor always encourages us and reminds us that we are doing important things. We are only

Can you tell us about the activities you are doing within the context of the project? Sebahat: There are 16 boroughs in Manisa. We want to build 16 monuments. Three of them are nearly complete. One of them is the planetarium in the yard of Manisa science High School and the planetarium in Akhisar. The amphitheatre is being constructed in Akhisar. The planetarium will be a space research center. Arzu: Our project is such a project that you become an avid reader. We have published 12 books, including classics like Les Miserable. They cost only 5 TL. They attracted so much attention that we are nearly sold out. These books are cheap. Our 12th book, the Manisa Touristic Manual came out a couple of days ago and we distributed it during the Mesir Festival. Canberk: The books receive a lot of attention from fellow students. We publish between 30 and 50 thousand copies. We send them to every school. Sometimes, schools request more books. We sell them less than their actual prices on the market.


ayında düzenledik. 3 günde pek çok etkinlik yaptık, 3’üncü günün sonunda Gripin konseri organize ettik. Bu yıl da festivali aynı şekilde Nisan ayı sonu ya da mayıs ayı başında düzenleyeceğiz. Hangi sanatçının geleceği konusunda daha karar veremedik. Sevgi Festivali’nde her şeye biz öğrenciler karar veriyoruz, biz eğleniyoruz. Hangi sanatçıyı davet etmek istiyorsak onu çağırıyoruz. Yılın 3 günü kendimize ayırıyoruz, çok güzel vakit geçiriyoruz.

Ülfet: There are a lot of activities within the project. I want to talk about what we have done about the burnt forests. Son on October 29, there was a huge fire on Spil Mountain. After the fire, the Forest Directorate cleaned the area. We thought about ways to help them and gifted them with a 3-ton water tank. We will plant trees in the area. We will undertake the reforestation of the area as the 251 thousand giant students. What is your advice for others who want to actively participate in this project? Canberk: We have school councils that operate under the city council. Students can become members of the school councils and participate in the activities. Sometimes we need help and when that happens we establish festival groups. That is when other students help us. Many friends from my school want to participate.

Ülfet: Actually, all of the students in Manisa are actively involved in the project. Only the students in the councils work more than the others. People who will not get tired of working this much can join us. It’s not a lot of work actually.

3 days a year for rest and entertainment So far, we have only talked about your work; do you organize any fun activities? Ülfet: The most entertaining part of the project is the Love Festival. We first organized it last May. We organized many activities in three days. Gripin gave a concert on the last day. The festival will be organized at the end of April or beginning of May this year. We haven’t decided which band to invite. We organize everything for the festival and have fun. We take these three days for ourselves and just enjoy it.

Planetaryum gezegen evi tamamlanıyor

The Planetarium is almost complete

Manisa Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Reşat Palaz, 13 Ekim 2011 tarihinde başlayan 251 Bin Dev Öğrenci Projesi’nin Manisa’nın her ilçesine dev öğrenci eseri kazandırana kadar devam edeceğini belirtiyor. Proje ile öğrencilerin proje üretme, uygulama ve analiz yeteneklerinin geliştirilmesinin yanı sıra proje arkadaşlığı, ekip çalışması, liderlik, özgüven ve becerilerinin geliştirilmesinin amaçlandığını vurgulayan Palaz, “Çocukların yaşamları boyunca gurur duyacakları başarılar elde etmeleri amaçlanıyor. İl ve ilçelere dev öğrenci eserleri bırakılacak. Ayrıca ilimizin tanıtımına ve markalaşmasına katkı sağlaması hedefleniyor. Projemiz Manisa’da eğitim gören tüm öğrencileri kapsıyor” diyor. Palaz, şu ana kadar 15 ilçede ve merkezde toplam 16 okulda bilgilendirme toplantıları yapıldığını, 61 bin adet bayram, 110 bin adet yılbaşı kartı, 10 bin adet yılbaşı takvimi basıldığını söylüyor. Proje kapsamında basılan 11 farklı kitabın 515 bin öğrenciye dağıtıldığını belirten Palaz ve sözlerini şöyle tamamlıyor; “Manisa Merkez ve Salihli’ye planetaryum gezegen evi ve Akhisar’a Amfi Tiyatro yapımı için protokoller imzalandı, ihaleler tamamlandı ve temeller atıldı. Ayrıca Mart ayında Manisa’nın tanıtımına yönelik 50 bin adet Dev Öğrenci Turizm Kitabı dağıtımı yapıldı.”

Manisa National Education Directorate’s Branch Manager Reşat Palaz says that the project, which was initiated on October 13, 2011, will continue until a monument is built in all boroughs in Manisa. Palaz, who states that the project aims to improve the project initiation, application and analytic capabilities of students in addition to developing team work, leadership and friendship, says, “We aim to give children something they can be proud of all their lives. Monuments built by giant students will be built in the city and boroughs. In addition, we aim to contribute to the advertising and branding of our city. Our project includes all the students studying in Manisa.” Palaz says that informational meetings were held in 15 schools in the boroughs and in 16 schools in the city center and that they have published 61 thousand holiday card, 110 thousand New Year’s cards and 10 thousand calendars. Palaz, who points out that 11 books which were published within the context of the project were distributed to 515 thousand students, adds; “The constructions of the Manisa center and Salihli planetariums and the amphitheatre in Akhisar continue. Also, 50 thousand Manisa Tourism Manuals were distributed in March.”

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

55


Yahudilerin Anadolu’daki ilk ibadethanesi

Sardes Sinagogu

Yahudi cemaatin Anadolu’daki en eski ibadet merkezi olan Sardes Sinagog’u, zengin mozaikleri ve mermer kaplamalarıyla Roma döneminde Sardes’te kalabalık ve varlıklı bir Yahudi topluluğunun yaşadığını kanıtlıyor. Yazı - Article: Altan Türe - Arkeolog

The first synagogue in Anatolia: Sardes Synagogue The Sardes Synagogue, the oldest synagogue of the Jewish community in Anatolia, proves the existence of a well populated and rich Jewish community in Sardes during the Roman era with its rich mosaics and marble cladding.

R

oma İmparatorluğu hakimiyetinde ekonomik ve stratejik önemini koruyarak gelişen Sardes’in bu dönemdeki kent merkezinde yapılan arkeolojik kazılarda, gymnasium ve hamamdan oluşan büyük bir bileşik yapı açığa çıkartılmıştır. Yapının kenarında yer aldığı sütunlu cadde, M.Ö. 7’inci yüzyılda antik Anadolu’nun en önemli ticari ve askeri güzergahlarından biriydi. Önceleri Lydia krallarınca Altın Yolu olarak isimlendirilen ve daha sonra Pers Kral Yolu’nun bir parçası olan bu ana cadde, M.S. 4’üncü yüzyılda büyük mermer bloklarla döşenerek ve iki yanına sütunlu portikolar yapılarak döneminin şehir planlamacılığına uygun hale getirildi. Kazılarda caddenin güney kanadındaki portiko boyunca uzanan ve sinagog duvarlarına bitişik olarak yapılan 29 dükkan ile kuzey batı girişinde katrina denilen o devrin umumi tuvaleti gün ışığına çıkartıldı.

56

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

D

uring the excavations in the city center of Sardes, which was an economically and strategically important city for the Roman Empire, a large complex which included a gymnasium and bath was unearthed. The columned avenue where the complex was located was an important trade and military route in 7th century B.C. This avenue, which was first named the Golden Road by Lydian kings and then a part of the Persian King Road, was covered with large marble blocks in 4th century A.D. and modernized after the addition of columned porticos. During the excavations, 29 shops adjacent to the synagogue wall and the public bathroom on the northwestern entrance were unearthed. The gymnasium-bath complex on the north of the avenue is the biggest and most glamorous of its kind in first age Anatolia. The complex, which was restored in 1972, is made up of three main

areas. The first area is the bath and the second is the marbled courtyard that enables passage from the gymnasium to the bath. The third area, which is the palaestra, consists of a courtyard surrounded with columned porticos and two halls symmetrical to each other. The monumental passage between the marbled courtyard and the bath is very impressive with its double column lines, consol egresses, niches, triangular pediment and amazing marble carvings. The complex, which was built after a devastating earthquake in Western Anatolia in 17th century B.C., was finished in over 200 years. On the epigraph inside the friezes of the monumental door, it says that this magnificent building was erected in honor of Julia Domna, the wife of Emperor Septimius Severus, and his sons Caracalla and Geta, in 211-212 A.D. In another epigraph inside a room behind the synagogue, it is said that this part was


Caddenin kuzey yönünde yer alan gymnasium-hamam kompleksi, İlk Çağ Anadolu’sundaki benzerleri içerisinde en büyük ve en gösterişli olanıdır. 1972 yılında restore edilen yapı grubu, üç ana bölümden oluşur. Birinci bölüm; hamam, ikinci bölüm; gymnasiumdan hamama geçiş sağlayan mermer avludur. Üçüncü kısmı oluşturan palastra (antreman alanı) sütunlu revaklarla çevrili bir avlu ile bunun kuzey ve güney duvarlarına bitişik, birbirine simetrik iki holden oluşmuştur. Mermer avlu ve hamam arasında yer alan anıtsal kapı yapısı; iki katlı sütun sıraları, konsol çıkmaları, nişleri, üçgen alınlığı ve muhteşem mermer oymaları ile çok etkileyicidir. M.Ö. 17’nci yüzyılda meydana gelen ve Batı Anadolu kentlerinde ağır yıkımlara yol açan büyük depremin hemen ardından inşasına başlanan gymnasium-hamam kompleksi, 200 yılı aşkın bir sürede tamamlanabilmiştir. Anıtsal

kapının katlarını ayıran frizlere işlenen kitabe bantlarının birinde, bu muhteşem yapının M.S. 211-212 yıllarında İmparator Septimüs Severus’un karısı Julia Domna ile oğulları Caracalla ve Geta’ya ithaf edildiği yazılıdır. Sinagogun arkasında yer alan bir odadaki diğer bir kitabede ise bu bölümün M.S. 166 yılında İmparator Lucius Vorenus’a ithaf edildiği belirtilmektedir. Söz konusu kitabeler bu muazzam mimari projenin geniş bir zaman diliminde, bölümler halinde yapılıp kullanıldığını göstermektedir.

İlk çağın bilinen en büyük sinagogu Gymnasium’un, sütunlu cadde ile palastra arasında kalan bölümündeki ince uzun, dikdörtgen planlı ve apsisli bir salonu M.S. 220-250’lerde sinagoga dönüştürülmüştür. Bilinen antik sinagogların en büyüğü olmasının yanı sıra oldukça zengin mozaikleri ve

dedicated to Emperor Lucius Vorenus in 166 A.D. These epigraphs suggest that this amazing architectural project was completed over a long period of time.

The biggest synagogue of the first age The long, narrow and rectangular planned hall between the columned avenue and the palaestra was turned into a synagogue in 220-250 A.D. The synagogue, the oldest synagogue of the Jewish community in Anatolia, proves the existence of a well populated and rich Jewish community in Sardes during the Roman era with its rich mosaics and marble cladding. The original plan of the gymnasium and the foundation stones unearthed during digs suggest that this structure was used for educational purposes and then turned into a synagogue. The ground mosaics and wall decorations of the synagogue, which were thought to have been added in 4th century A.D., show that the synaMayıs - Haziran / May - June ‘13

57


mermer kaplamaları ile dikkati çeken bu yapı, Roma döneminde Sardes’te kalabalık ve varlıklı bir Yahudi topluluğunun yaşadığını kanıtlamaktadır. Gymnasium’un orijinal yapı planı, ortaya çıkan çeşitli temel ve yapı taşları bu mekanın daha önce eğitim amacına yönelik olarak çeşitli fonksiyonlarda kullanıldığını ve daha sonra tadilatlarla sinagoga dönüştürüldüğünü belgeler. Sinagogun M.S. 4’üncü yüzyılda yapıldığı anlaşılan zemin mozaikleri ve duvar süslemeleri ise ibadethanenin zaman içinde daha da önem kazanıp, dekore edildiğini gösterir. Sasani Kralı II. Hüsrev’in 617 tarihinde Anadolu’yu istilası sırasında Sardes’in bütünü ile birlikte gymnasium ve sinagog tahrip edilip, tamamen terk edilmiştir. Bugüne ulaşabilen durumu ile üç ayrı bölümden oluşan sinagogun batısında sonradan doldurulup ek yapıldığı anlaşılan bir alan vardır. Doğudaki kapının açıldığı ön salonun ortasında 14 sütunla çevrelenmiş kare bir havuz ve içindeki çift kulplu büyük bir mer-

58

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

mer küp bulunur. Zemin mozaik döşemelidir. Havuzlu salondan ana salona geçiş, ortadaki daha geniş olan üç kapı ile sağlanmıştır. Ana salon kuzey ve güney duvarları boyunca altışar sütun kaidesi ile yedişer bölüme ayrılıp, her bölümün duvarı mermer kaplama ve mozaiklerle süslenmiştir. Batıdaki dar uçta yarım daire şeklinde apsis bulunur, apsisin kavsini çevreleyen ve Preshytesoi denilen üç basamaklı amfi, cemaatin ileri gelenlerine ayrılan oturma alanıdır. Apsisin önünde sunak masası ve onun her iki yanında oturan aslan heykelleri yer alır. Kazı sırasında çıkartılan İbranice kitabeler ile apsis mozaikleri Manisa Müzesi’ne nakledilmiş ve yerlerine kopyaları konulmuştur.

Sardes’te zengin Yahudi cemaati yaşadı Tarihsel kaynaklar, Helenistik krallıklardan Selevkoslar’ın Anadolu’ya egemen oldukları dönemde Kral Üçüncü

gogue became more important over time and decorated at a later period. During the invasion of Anatolia by Sassanid King Hüsrev II in 617, the gymnasium and synagogue, along with the entire city, was damaged and completely abandoned. In the west of the synagogue, which is composed of three different parts, there is an additional area. In the middle of the main hall accessed via the door in the east, there is a square pool surrounded with 14 columns and a large marble jug with double handles. The ground is covered with mosaics. Access to the main hall from the pooled hall is with three large doors. The main hall is separated into seven portions with columns and each part is decorated with marble cladding and mosaics. There is an apse in the shape of a semi circle in the western corner and the three stepped theatre called Preshytesoi surrounding the apse is the seating place reserved for the important people in the community. The altar is located in front of the apse and there are lion statues on both sides of the altar. The epigraphs in Hebrew and apse mosaics were transferred to the Ma-


Antiochus’un, Babil’in de dahil olduğu çeşitli ülkelerdeki Yahudileri Sardes’e taşınmaları için teşvik ettiğini gösterir. Caesar ve Augustus dönemlerine ait Roma imparatorluk kararnamelerinde Sardesli Yahudilere cemaat halinde ibadet etme hakkının verildiğinden söz edilmesi daha eski bir sinagogun varlığını işaret etmektedir. Josephus Flavius, M.Ö. 50-49’da Lucius Antonius adına yayınladığı kararnamede şöyle der; “Lucius Antonius …[Sardes] halkına selamlarını yollar. Roma yurttaşı olan Yahudiler bana gelip atalarının kanunlarınca kendilerine ait bir yerde meclis kurduklarını gösterdiler. Baştan beri mevcut olan kendilerine ait [bu mecliste] aralarında olan davaları ve çelişkileri çözdüler. Bu nedenle, talepleri üzerine bunun yasallaşması için haklarının korunmasını emrettim.” Burada sözü edilen meclis muhtemelen sinagogdur. Josephus Flavius ayrıca M.Ö. 1’inci yüzyılın sonlarında Genel Vali olan Caius Norbanus Flaccus un Sardes’teki Yahudilere dinlerini özgürce uygulama-

nisa Museum and replaced with copies.

Sardes Sinagogu’nun bulunduğu gymnasium-hamam kompleksi, 200 yılı aşkın bir sürede tamamlanabildi.

The gymnasiumbath complex which also includes the synagogue was finished in over 200 years.

ları hatta Kudüs Tapınağı’na bağışta bulunmaları için izin verdiğini belirtir.

A rich Jewish community lived in Sardes Historical sources suggest that Antiochus III had urged the Jews in various countries, including Babylon, to move to Sardes. The fact that Roman emperorship declarations during the reign of Caesar and Augustus mention the right of Jews in Sardes to worship as a community suggest the existence of a much older synagogue. Here is what Josephus Flavius says in one of the declarations in 50-49 B.C.; “Lucius Antonius sends his regards to the people of Sardes. Jews of Roman citizenship have come to me and told me that they have established a senate. From the start, they have settled their disputes in this senate. That is why I have ordered for the legalization of this senate.” The senate that is mentioned here is probably the synagogue. Josephus Flavius also states that the mayor during that period, Caius Norbanus Flaccus had allowed Jews to freely practice their religion and even allow them to make donations to the Temple of Jerusalem. Mayıs - Haziran / May - June ‘13

59


“Manisa’nın geleceği için entegrasyon şart” “Integration is crucial for Manisa’s future” Haber-News: Elif Işıl Başkaya

Manisa’nın son yıllarda önemli gelişmeler kaydettiğini söyleyen Murat Kümüştekin, 5 yıl sonra çok daha farklı yerlerde olacağına inandığı kentin kültürel, ekonomik ve sosyal hayatında entegrasyon sağlanması gerektiğini kaydediyor. Murat Kümüştekin, who says that Manisa recorded important improvements in recent years, states that integration is needed in the city’s cultural, economic and social life in order to continue these developments in the city, which he believes will be at a whole different level in 5 years.

60

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

M

anisaspor Yönetim Kurulu ve Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyeliğini sürdüren, Manisa Girişimciler Derneği eski Başkanı Murat Kümüştekin, ekonomik açıdan zengin bir kent olan Manisa’da iş dünyasının kültürel ve sosyal projelere destek vermesi gerektiğini ifade ediyor. Aynı zamanda 1994 yılından bu yana reklamcılık sektöründe faaliyet gösteren, bugün ise dijital bilgilendirme sistemleri üzerine hizmet veren HİRAŞ’ın ortağı olan Kümüştekin, Manisa’nın geleceği için ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda entegrasyon sağlanmasının önemine değiniyor. Kümüştekin Manisa’nın büyükşehir ilan edilmesinin entegrasyon sürecini hızlandıracağına da dikkat çekiyor. Manisa’da son yıllarda marka şehir olma yolunda önemli çalışmalar yapılıyor. Gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Kümüştekin: Manisa her geçen gün kabuğunu kırmaya ve dünyaya açılmaya çalışan bir şehir. Güçlü bir ekonomiyi, zengin tarihi ve kültürü, muhteşem bir doğayı barındıran dünyanın ender şehirlerinden biri. Ancak bunlara bakarak Manisa hak ettiği yerde ol-

M

urat Kümüştekin, Manisaspor Executive Board and City Council Executive Board member believes that the business world in Manisa, an economically rich city, should support cultural and social projects. Kümüştekin, who is also a partner in an advertising agency which specializes now in digital information systems, points out to the importance of integration in cultural, economic and social areas in the city. Kümüştekin says that the integration process will quicken after Manisa becomes a metropolitan city. Important projects are being realized in Manisa lately for branding. What do you think about the latest developments? Kümüştekin: Manisa is a city that is trying to come out of its shell and open its doors to the world. It is one of the cities that have a strong economy, a rich history and culture and an amazing geography. But despite this, we can’t say that it is at the desired level. We have seen important moves in the past 3 years. The inclusion of Manisa in the brand city project and the development of the Manisa Organized Industrial Zone, contributed to the development


duğunu söyleyemiyoruz. Bunların hepsini harmanlamış ama hak ettiği yere gelmiş değil. Son 3 yıldır yapılan hamleler çok önemli. Manisa’nın ‘marka kent’ statüsüne alınması ve Manisa Organize Sanayi Bölgesi (MOSB)’nin gelişmesi, kenti birkaç adım öne götürmeye başladı. Bunlara büyükşehir olmasına ilişkin karar da eklendiği zaman, Manisa’nın önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin gözde kentlerinden biri olacağı kesin. Ancak yapılacak çok şey var. Öncelikle Manisa’da iş dünyası genelde sosyal projelerden uzak duruyor. Valiliğin, Belediyenin, İl Genel Meclisi’nin, yürüttükleri çalışmalara iş dünyasını daha çok dahil etmeleri gerekiyor. Maalesef Manisa’da biz bunu yeterince sağlayamadık. Mesir Festivali bu yıl da büyük bir coşku ve katılımla kutlandı. Bu festivalin kentin tanıtımına ve ekonomisine katkısı ne boyutta? Kümüştekin: Mesir Festivali’ne katılım gerçekten çok güzeldi, umut vaat ediciydi. Mesir tarihi bir olay. Bu tarihi olayın kente ekonomik anlamda katkısı ne olabilir diye düşünmeliyiz. Manisa’ya festivalde 8-10 ülkeden konuklar geldi; onlarla ticari anlamda yapılabilecek bağlantıların da bu süreçte değerlendirilmesi gerekiyor. Bu açıdan festival süresince kültürel ziyaretlerin yanı sıra iş dünyasıyla ile ilgili ziyaret ve görüşmeler de gerçekleştirilmeli. Ayrıca yapılacak organizasyonlara gençler ve sivil toplum kuruluşları daha çok katılırsa Manisa kabuğunu kırabilir.

of the city. No doubt that Manisa will be one of the most popular cities in Turkey after it becomes a metropolitan city. But there are many things that still need to be done. First of all, the business world in Manisa stays away from social projects. The Governor’s office and the municipality must include the business world in their activities. The Mesir Festival was celebrated with a lot of excitement this year. How does this festival contribute to the advertising and economy of the city? Kümüştekin: There was a lot of attention and attendance for the festival and it was very promising. Mesir is a historical event and we need to think about how this event can contribute our economy. Guests from 8-10 countries came to Manisa for the festival and we need to introduce them to the business world during this process. In this regard, meetings should be arranged between the guests and the business world in addition to cultural activities. Manisa can further come out of its shell if young people and NGOs participate in the festival. Murat Kümüştekin

Integration is crucial Murat Kümüştekin, iş dünyasının sosyal projelere dahil olmasıyla Manisa’nın daha kısa sürede kabuğunu kırabileceğini ifade ediyor.

Manisa’da entegrasyon sağlanmalı Manisa’da sanayi ve üniversite bir arada. Kent bunu yeterince kullanabiliyor mu? Kümüştekin: Biz MOSB’un ve üniversitenin Manisa’dan kopukluğundan hep bahsediyoruz. Bu kopukluk Manisa ekonomisine zarar veriyor. Manisa’da onbinlerce öğrenci var ama hepsi İzmir’e gidiyor. Bu konunun altyapısı zamanında hazırlanmalıydı. Bugün sosyal yaşama hareket kazan-

Murat Kümüştekin says that Manisa could come out of its shell if the business world participates in social projects.

Industry and university co-exist in Manisa. Can the city take enough advantage of this situation? Kümüştekin: We always talks about the lack of interaction between the university and the Manisa Organized Industrial Zone. This damages the economy of Manisa. There are hundreds of thousands of students in Manisa but they all relocate to Izmir. The infrastructure for this must have been established a long time ago. Today, many activities are organized to revitalize social life but first, integration is needed. University campuses are 15 kilometers away from the city center and they are closer to Izmir. So, Manisa can’t take advantage of its student potential. If we could build movie theatres, gaming halls and social spaces where people can be entertained, Manisa could become a hot destination. The same is also true for the Industrial Zone. People working at the zone with low income live in ManiMayıs - Haziran / May - June ‘13

61


sa and people with high income live in Izmir. But I see that luxury home sales have increased in Manisa in the past 6-7 months. The business world is becoming more interested in Manisa. If this continues, we have bright future. What kind of developments are you expecting after Manisa becomes a metropolitan city? Kümüştekin: I see a bright future for Manisa after it becomes a metropolitan city. First of all, investment budgets will increase and the city will become an attraction point after new investments. People working at the Industrial Zone will stay here. Manisa will be at a whole new level in the next five years. You are also a member of the Manisaspor Executive Board. Manisaspor is an important brand for the city, isn’t it? Kümüştekin: Of course; football is a big industry. When Manisaspor was in the Turkish Super League, it was an important club with its football style and fans. It is in the second division and it doesn’t deserve to be there. We are working very hard to remedy the situation. We are trying to create a valuable brand by applying financial discipline, developing infrastructure and integrating the players to the city.

dırmak için bir takım olumlu çalışmalar yapılıyor ancak önce entegrasyonun sağlanması gerekiyor. Üniversite kampusunun yeri şehir merkezine 15 kilometre uzaklıkta, İzmir’e daha yakın. Dolayısıyla Manisa, öğrencilerden faydalanamıyor. Sinemalar oyun salonları, geceleri insanların dolaşabileceği sosyal mekanlar yaratabilirsek, Manisa cazibe merkezi haline gelebilir. Aynı şey MOSB için de geçerli. MOSB’de çalışan geliri düşük kesim Manisa’da, yüksek kesim İzmir’de ikamet ediyor. Ancak son 6-7 aydır ta-

62

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

kip ettiğim kadarıyla, Manisa’da lüks konut satışları artıyor. İş dünyasının Manisa’ya yönelme durumu var. Bunları devam ettirebilirsek önümüz açık. Manisa büyükşehir olduktan sonra ne gibi gelişmeler bekliyorsunuz? Kümüştekin: Manisa büyükşehir olduktan sonra kentin yolunu çok açık görüyorum. Özellikle yatırım bütçeleri artacak, yatırımlar arttığı zaman da kent cazibe merkezi haline gelecek, MOSB’de çalışanların burada kalma-

What needs to be done to improve tourism in Manisa? Kümüştekin: The number of cruise ships that come to Izmir has increased greatly. Guests arriving via cruise ships must be taken to Manisa for tours. Guests are taken to Ephesus and the House of Virgin Mary; the same could be done for Manisa. Tourists could be taken to Sardes, Spil Mountain and Sultan Mosque. We need to insist on these issues and the more we insist, the more successful we will be. In addition, Manisa could be an ideal route. Akhisar, Kula, Soma, Gölmarmara, Alaşehir, Soma, Sardes, Aigai, and Darkale are historically important destinations. We need to take advantage of these historical sites. In terms


sı sağlanacak. İşte o zaman Manisa bir bütün olarak değerlendirilecek. Beş yıl sonra Manisa’nın bugünkü konumundan çok farklı noktalarda olacağını tahmin ediyorum, kent çok daha iyi yerlere gelecek. Siz aynı zamanda Manisapor’un Yönetim Kurulu Üyesisiniz. Manisaspor da kentin önemli bir marka değeri değil mi? Kümüştekin: Elbette, futbol büyük bir endüstri. Manisaspor, Süper Lig’de bulunduğu dönemlerde futbol kalitesi ve taraftarlarıyla bugünden farklı bir yerdeydi. Bugün PTT Birinci Lig’de, aslında hak etmediği bir yerde. Biz de yönetim kurulu olarak azimli şekilde çalışıyoruz. Mali disiplini sağlayarak, futbolcu arkadaşları şehre entegre ederek, Manisalılık bilincini artırarak, altyapısını değerli kılarak, değer yaratmaya çalışıyoruz. Manisa’da turizmin gelişmesi için neler yapılmalı sizce? Kümüştekin: İzmir’e gelen kruvaziyer sayısında büyük artış oldu. Kruvaziyer ile gelen yolcular bir organizasyon ile Manisa’ya da getirilmeli. Kruvaziyerden çıkan turistleri limandan alıyorlar, Efes’e Meryem Ana’ya götürüyorlar. Aynı şey Manisa için de yapılabilir. Ücretsiz araçlar tahsis edilerek, Sardes’e Sultan Camisi’ne, Spil’e turistler getirilebilir. Bu tip konuların dillendirilmesi gerekiyor. Ne kadar çok gündeme getirirsek o derece başarılı oluruz. Üstelik Manisa tam güzergah olabilecek bir yer. Manisa Merkez’den sonra Akhisar, Kula, Soma, Gölmarmara, Alaşehir, Soma, Sardes, Aigai, Darkale tarihi açıdan çok önemli değerler. Yurtdışında insanlar sürekli sonradan bir yerler yaratıyor. Bizde bu yerler mevcut, elimizdekileri değerlendirmemiz lazım. Kültürel anlamda Manisa’da tek eksik müze, bu konuda çeşitli girişimler var. Bence müze bir şehir için çok önemli, çünkü o şehrin gelişimini anlatıyor. Gaziantep’e gidiyorsunuz her yer müze. Manisa paranın bulunduğu, ticaretin merkezi olarak biliniyor. Bunları bir yerde top-

layabilirsek, gelecek çok güzel olacak. Manisa’nın büyükşehir ilan edilecek olması önemli bir avantaj. Kentin bir bütün olarak düşünülmesi gerekiyor. Ben çok umutluyum. Manisa’da bu beyinler var, çok önemli şeyler yapılıyor, yeter ki insanlara fırsat verilsin. Daha entegre ve iç içe bir yapı olursa başarılı olunacaktır. İzmir’in EXPO 2020 adaylığı söz konusu. Bahsettiğiniz entegre yapı, İzmir ile Manisa’nın EXPO konusunda birlikte hareket etmesini de kapsamalı mı? Kümüştekin: EXPO’ya sadece İzmir olarak değil, Ege Bölgesi olarak adayız denilmesi gerekiyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde Mesir Festivali yapıldı. Sonuçta mesir bir sağlık ürünü. EXPO’nun teması da sağlık. Buna Manisa’nın da entegre edilmesi gerekiyor. EXPO’da oy kullanacak kişiler, Mesir Festivali’ne davet edilebilirdi. Oradan kaplıcalarda konaklama sağlanarak, hem İzmir’in hem de Manisa’nın sağlık turizmiyle ilgili kentler olduğu anlatılabilir, “biz bunun için adayız” denilebilirdi.

of culture, the only thing we are lacking is a museum. I believe that a museum is crucial for a city; it shows the development of a city. Manisa is known as the center of trade since first coins were minted here. If we can combine all of these, we might have a bright future. I am really hopeful. It is a big advantage that Manisa will become a metropolitan city. There are important people with great ideas in Manisa but they need to be heard. We will be successful if there is a more integrated structure. İzmir is a candidate to host EXPO 2020. Do you believe that this integrated structure should include the cooperation of both cities for EXPO? Kümüştekin: Not only Izmir is a candidate for EXPO but the entire Aegean region. For example, we organized the Mesir Festival recently. Mesir is actually a health product. Izmir’s EXPO theme is health. Manisa needs to be integrated into the project. People who will vote for EXPO could have been invited to the festival. They could have been accommodated in hot spring facilities and told that both cities were health tourism cities. Mayıs - Haziran / May - June ‘13

63


Traces of Christianity begin at Thyateira Thyateira, which was home to one of the seven tribes to first accept Christianity, was a special city with its large population, strong economy and strategic location.

64

MayÄąs - Haziran / May - June ‘13


Hristiyanlığın izleri

Thyateira ile başlıyor Hristiyanlığı kabul eden ilk yedi topluluktan birisini barındıran Thyateira, kalabalık nüfusu, güçlü ekonomisi ve önemli güzergahların çakıştığı stratejik konumuyla özel bir kentti. Yazı-Article/Fotoğraflar-Photographs: Prof. Dr. Engin Akdeniz Adnan Menderes Üniversitesi Arkeoloji Bölümü

M

odern yerleşimlerin altında kalan bazı arkeolojik alanlar çok önemli kalıntıları barındırsalar da, arkeolojik kazılar açısından bazen tercih edilmezler. Manisa’nın Akhisar ilçe merkezindeki Thyateira Antik Kenti de bu özelliktedir. Epigrafik açıdan ayrıntılı incelense de arkeolojik açıdan gerekli ilgiyi gördüğü söylenemez. Manisa’nın tüm ilçelerini kapsayan, ilk üç senesi TÜBİTAK destekli, beş senelik yüzey araştırmalarımız sırasında, bir yandan araştırmayı sürdürürken, diğer yandan yüzey araştırmalarımız sonrasında kazı yapılabilecek nitelikte merkezleri de düşünmekteydik. Manisa’nın farklı ilçelerinde bu nitelikte birkaç höyük yerleşimi tespit etmemize karşın, Akhisar’daki yerel yöneticilerin yüzey araştırmalarımız sırasında gösterdikleri ilgi ve destek, bu ilçeye bir vefa borcu olarak Thyateira projesini (Hastane Höyüğüyle birlikte) başlatmamıza vesile oldu. Bu uzun süreç 2011 yılında, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izninin müteakip Bakanlar Kurulu kararıyla Adnan Menderes Üniversitesi adına kazı izninin verilmesiyle nihayetlendi.

Seyyahların gözünden Thyateira Hristiyanlık tarihinde Thyateira, özel-

E

ven though archeological areas under modern settlements harbor important historical remains, sometimes they are not selected as excavation sites. This is also true for Thyateira, located in the borough of Akhisar in Manisa. Even though it was researched in details in terms of epigraphy, we can’t say that it attracted attention archeologically. During our five year surface researches that included all the boroughs in Manisa we also thought about places where we could excavate. Although we spotted a few similar tumuli in various boroughs in Manisa, we selected the Thyateira project due to support from local authorities in Akhisar. This long process ended in 2011 after the Ministry of Culture and Tourism granted us a license for excavation.

Thyateira; from the eyes of travelers In the history of Christianity, Thyateira was a region visited by many important travelers, especially after the 18th century. Thyateira has a special place in the travel journals and paintings of that era since it was home to one of the seven tribes to first accept Christianity. Chishull, Arundell, Allom, Christmas, Fellows, Fontrier and Buresch are the most important travelers who have

Tepe Mezarlığında ortaya çıkarılan geç dönem mezarlarından biri.

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

65


likle 18’inci yüzyıldan sonra dikkate değer sayıda seyyahın ziyaret ettiği bir buluntu merkezi olmuştur. Hristiyanlığı benimseyen ilk yedi cemaatten birisinin burada yaşaması sebebiyle Hristiyanlık tarihi kapsamında yapılan gezilerde ve o dönemleri anlatan resimlerde Thyateira’nın özel bir yeri vardır. Chishull, Arundell, Allom, Christmas, Fellows, Fontrier ve Buresch, kent hakkında yazılı/görsel bilgi veren başlıca seyyahlardır. Tüm bu seyyahların yayınları, sadece Thyateira’nın değil, Akhisar’ın da bilinen en eski görünümlerine sahip olmamızı sağlamıştır. Ayrıca Evliya Çelebi 1670 (1671?) yılında Akhisar’a gelmiş olup çalışmasında ayrıntılı bilgiler vermektedir. Kiepert’in 1890 tarihli haritasının sekizinci paftasında ise Thyateira ve çevresi de gösterilmektedir.

Tekstilin merkeziydi Thyateira’nın ekonomik yapısı hakkında H. Malay ve C. Tanrıver başta olmak üzere çeşitli araştırmacıların çalışmaları vardır. Özellikle Roma

66

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

İmparatorluğu döneminde Thyateira, tarımsal potansiyelinin yanı sıra tarımsal sanayi merkezi haline gelmiştir. Ayrıca Roma döneminde, Batı Anadolu’nun diğer kesimlerinde olduğu gibi Thyateira’da da, Romalı tacirlerin tarımsal potansiyeli nedeniyle faaliyetlerde bulundukları bilinmektedir. Tacirler, Thyateira’da oldukça zengin bir birlik kurmuşlardır ve birliğin kentte bazı binalar yaptırdığı saptanmıştır. Thyateira’nın Roma dönemindeki en önemli endüstrisi tekstildir. Tekstil sanayi kapsamında yün üretimi, yün ve kumaş boyamacılığı ile keten üretimi gelişmiştir. M.S. 2’nci ve 3’üncü yüzyılda da Thyateira, Batı Anadolu’nun en önemli tekstil üretim merkezi konumunda olmuştur. Tekstilden sonraki başlıca sanayi, seramik üretimidir ve çömlekçilerin İmparator Caracalla’yı bir yazıtla onurlandırdıkları bilinmektedir. M.S. 3’üncü yüzyılda söz edilen işkollarının dernekleri de bulunmaktadır. Bu konuda gelecek dönemlerde Akhisar çevresindeki kil yataklarında

written about the city. The publications of all these travelers have enabled us to gain information not only about Thyateira, but the history of Akhisar. In addition, Evliya Çelebi had visited Akhisar in 1670 and detailed his accounts. In the 1890 map of Kiepert, Thyatira and its vicinity is visible.

The center of textile Various researchers have written about the economic structure of Thyatira, especially H. Malay and C. Tanrıver. During the Roman Empire period, the city was an agricultural industry center. Also during the same period, we know that Roman merchants were engaged in agricultural activities. These merchants had established a rich community in the city and built some structures. The city’s most important industry during the Roman era was textile. Wool production and wool and fabric dying were also well developed within the textile sector. In 2nd and 3rd centuries


Kemik kaşık

Roma dönemi kandili

Tepe Mezarlığındaki apsisli yapı, Geç Roma-Erken Bizans dönemi

incelemelerimiz olacaktır. Bu yataklardan toplananlarla kazılarda bulunan seramiklerde kullanılan kilin ve katkıların mikroskop altında karşılaştırmaları yapılacaktır. Ayrıca Thyateira’da ayakkabıcılık, dericilik sektörleri de gelişmiştir. Dericilik, Thyateira dışında, kentin kuzeydoğusunda günümüzdeki Selçikler Köyü yakınlarında bulunan Attaleia Kenti’nde de ileri düzeydedir. Yine kentteki fırıncıların ve bahçıvanların kurdukları dernekler de tespit edilmiştir. Madencilik açısından ise bakırcılık önemli bir işkoludur. Kazı çalışmalarımız sonucunda Thyateira’da kemik işlemeciliğinin de var olduğu ele geçen çok sayıda kaşık, iğne ve bıçaktan anlaşılmaktadır. Bu eserlerin daha çok sığırların ön kol kemiklerinden yapılmış olduğu da ekibimizdeki arkeozoologlar tarafından tespit edilmiştir. 2012 yılı sonlarında Manisa Müze Müdürlüğü adına Akhisar Müzesi elemanlarının yaptığı temel

A.D. Thyateira was the most important textile production center in Western Anatolia. Ceramic production was the second most important industry after textile and we know that potters had paid tribute to Emperor Caracalla with an epigraph. In 3rd century A.D., the above mentioned sectors had guilds. In the upcoming periods, we will inspect this issue in the clay mines around Akhisar. We will examine the clay and additives used in ceramics found during the excavations. In addition, shoe making and leather production sectors were also well developed in Thyateira. Leather production was well improved in the town of Attaleia which is now located around the village of Selçikler. Guilds founded by the bakers and gardeners in the city were also determined. Copper production was also an important sector. From the many spoons, needles and knives we have found during the excavations, we have determined that bone treatment was also availab-

Roma dönemi unquanterium

le in the city. The archeo-zoologists in our team have determined that these tools were mainly manufactured from the frontal leg bones of cattle. Similar items and tools found by a team from the Akhisar Museum in 2012 prove that such an industry existed in Thyateira.

The place of Gladiators Thanks to various epigraphs, we know about the social structure of Thyateira. We know that many famous people lived in the antique city, including orator Ahnenaios, lawyer Annianos (2nd century A.D.), chief physician Moskhianos (3rd century A.D.), sports doctor (H) Elies and Artemidorus. In addition, the existence of many gladiators is known to have lived in the city in connection with a gladiator school, location still unknown. Thyateira, along with Sardes and Philadelphia in the Lydian region, was one of the settlements where gladiator fights were widespread. Two epigraphs found in the city suggest the existence of a slave market. Mayıs - Haziran / May - June ‘13

67


“Tepe Mezarlığı” olarak anılan ören yerinde, kuzeygüney yönünde uzanan M.S. 2 ila 6’ncı yüzyıllar arasına tarihlenen, kesme taş ve tuğlalardan inşa edilen anıtsal bir yapı görülebilir.

In the excursion site called “Tepe Cemetery”, there is a monumental structure built with cut stone and bricks, dated back to 2-6 A.D.

Hastane Höyüğü üzerindeki Roma dönemine ait mermer lahit

sondaj kazılarında da benzer nesnelerin üretim aşamalarındakilerle birlikte ele geçmesi Thyateira’da bu sanayinin var olduğunu ispatlamaktadır.

Gladyatörler varlık gösterdi Yazıtlar sayesinde Thyateira’nın sosyal yapısı hakkında bilgi sahibi olunabilmektedir. Antik kentte yetişmiş çok sayıda ünlü kişi olduğu bilinmektedir. Bunlar arasında hatip Ahnenaios, avukat ve hatip Annianos (M.S. 2’nci yüzyıl), başhekim Moskhianos (M.S. 3’üncü yüzyıl), spor hekimi (H) Elies ve şehrin önde gelenlerinden biri olan Artemidoros sayılabilir. Bunların dışında, henüz yeri saptanamayan bir gladyatör okuluna bağlı olarak çalışan çok sayıda gladyatörün varlığı bilinmektedir. Thyateira, Lydia bölgesinde, Sardeis ve Philadelphia ile birlikte gladyatör dövüşlerinin en yoğun olduğu yerleşimlerden biriydi. Thyateira’da bulunan iki yazıt, kentte antik devirde bir köle pazarının da olabileceğini düşündürmektedir.

Apollon Tyrimnaios kültürü yaygındı Dinler tarihi açısından önemli bu kentte antik devirdeki en önemli tapınım Apollon’a yönelikti. Kent merkezinde ya da daha büyük olasılıkla yakınla-

68

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

rında Apollon Tyrimnaios (Tyrimnaeus, Tyrimnos), Apollon Pythios, Apollon Soter ile Artemis Boreitene kültüne ait kutsal alanlar (Seyit Ahmet Mezarlığı çevresi, Dağdeviren Höyüğü ile Kennez Höyükleri civarı) vardı. Henüz yerleri bilinmeyen bu kültlerden, kent sikkelerinde ve yazıtlarda da söz edilmektedir. Özellikle Apollon Tyrimnaios (Tyrimnos) kent için çok önemli olup, kentin baş tanrısı idi. Bu tanrı onuruna içeriğinde atletik müsabakalar ve müziğin yer aldığı festivaller düzenlenmekteydi. Bazen tek, bazen de Kybele, Leto veya Artemis ile birlikte betimlenen Apollon tüm örneklerde ayakta, çıplak, sağ elinde defne dalı ve sol omzunda çift ağızlı bir balta ile görülmektedir.

The Apollo Tyrimnaios culture was widespread

Hristiyanlık açısından Thyateira öneme sahip

Thyateira is important in Christianity

Thyateira’yı tamamı Batı Anadolu’daki diğer altı yerleşimle (Ephesos, Smyrna, Pergamon, Sardis, Philadelphia, Laodikeia) birlikte çağdaşlarından ayıran ve ön plana çıkaran husus, İncil’de sözü edilen ilk yedi kiliseden birisinin burada olmasıdır. İlk yedi kilisenin yer aldığı kentlerin tamamı, döneminin birer ticaret merkezi olup önemli yol güzergahları üzerinde bulunan başlıca yerleşimlerdir. Hatta Thyateira’nın

As for religious history, the city mostly worshipped Apollo. In the city center, or most probably close to the center, there were religious spots belonging to the Apollo Tyrimnaios, Apollo Pytheas, Apollo Soter and Artemis Boreitene culture. The city coins and epigraphs frequently mention these sites, location still unknown. Apollo Tyrimnaios was the main god of the city. Athletic competitions and music festivals were organized in his honor. All the depictions of Apollo, sometimes depicted alone or with Kybele, Leto and Artemis, show him standing up, naked, carrying a bay leaf branch on his right hand and a double ax on his left shoulder..

The fact that differentiates Thyatira from the other six settlements in Western Anatolia (Ephesos, Smyrna, Pergamum, Sardis, Philadelphia, and Laodicea) and makes the city unique is that it harbors one of the seven churches mentioned in the Bible. All the cities that hosted the first seven churches mentioned in the Bible were important trade centers and were located on important trade routes. Since Thyatira was home to one


neredeyse bu yol güzergahlarının çakıştığı bir noktada yer aldığı söylenebilir. Thyateira, Hristiyanlığı kabul eden ilk yedi topluluktan birisini barındırdığı için, çeşitli araştırmalarda bu kentte erken dönemlere ait (M.S. 1 ila 2’nci yüzyıllar) bir kilise yapısının varlığı üzerine değişik yorumlar yapılmıştır. Ancak İncil’de sözü edilen bu yedi kilise, birer kilise yapısı-binası olarak düşünülmemelidir. Burada anlatılmak istenen, Hristiyanlığı kabul eden ilk yedi cemaatin bulunduğu, döneminin güçlü ekonomisine sahip, önemli yol güzergahlarında yer alan, kalabalık nüfus barındıran yerleşimlerdir. Bunun ötesinde şüphesiz bu yedi kentte, erken Hristiyanlık dönemlerinde ritüeller için ayrılan kamusal birer yapı da olabilir ve olmalıdır. Ancak bu yapının, M.S. 379’da tahta çıkan ve M.S. 391 yılında Hristiyanlığı Roma İmparatorluğu’nun resmi dini yapan Birinci Theodosius (M.S. 347-395) zamanında ya da sonrasında yapılabileceği pek çok açıdan unutulmamalıdır. Akhisar’da böylesine bir yapı için en fazla üzerinde durulanı, Anadolu’da eşine çok rastlanan dinsel mekanlarda devamlılığa bir örnek oluşturacak şekilde Ulu Camii ve çevresidir. Ancak burada, caminin doğu duvarı dışında

of the seven tribes to first accept Christianity, various interpretations regarding the existence of a church in 1st or 2nd century A.D. were common. But the seven churches mentioned in the Bible shouldn’t be viewed as regular church structures. The mention indicates the seven settlements that have accepted Christianity which were economically powerful and located on important trade routes. No doubt that the cities had public structures for religious rituals but an actual church was likely built during or after the reign of Theodosius I, who accepted Christianity as the official religion of the Roman Empire in 391 A.D.

metery region is not a church building.

The most likely spot for such a structure in Akhisar is Ulu Mosque and its vicinity. But it is not chronologically possible that the remains found near the mosque which are thought to have belonged to the apses of the church are from the church mentioned in the Bible. The mentioned remains could be from the next period. More excavations and deep probing is needed in and around the mosque in order to prove that the mosque was indeed a former Roman period church. It is not possible to make a healthy determination at this time by looking at the remains. The north-south apses structure in Tepe Ce-

Turkish rule in Akhisar

No evidence from the Mid Byzantine era The most important problem for the city is its position in the Mid Byzantine era. No remains have been found from this period during surface researches or excavations. It is possible that the population, just like many other cities is Western Anatolia, moved to the mountains in 7th and 8th centuries A.D. because of Arab attacks. Akhisar, because of its topographic location in the middle of a plain, was lacking a natural defense from serious threats.

Most probably the city was invaded for a short time by Turks in 12th century A.D. The city, which exchanged hand between the Turks and Byzantines after that, witnessed the passing of the Crusaders commanded by German emperor F. Barbarossa in 1190. We can say that the permanent presence of the Turks in Akhisar began in 14th century. Many religious and communal buildings were built in Akhisar after the Turkish period began. The most valuable information regarding this situation can be found in Evliya Çelebi’s Seyahatname

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

69


önceki kilise apsisine ait olduğu düşünülen kalıntıların, İncil’de sözü edilen ilk yedi kilise dönemine kadar eskiye inmesi kronolojik olarak mümkün değildir. Söz konusu kalıntılar daha sonraki bir döneme ait olabilir. Ulu Cami ve çevresindeki sahada (yıkılan Nakşibendi Tekkesinin arazisi de dahil olmak üzere) daha ayrıntılı araştırmalara, sondaj kazılarına ihtiyaç vardır. Böylece, Roma dönemi tapınağından Hristiyan kilisesine, 15’inci yüzyıldan itibaren geleneksel adlandırmayla Fethiye Camii (Ulu Cami) olarak anılan camiye dönüştürüldüğü belirtilen yapı hakkında daha tutarlı bilgiler edinilebilir. Şu anda görülen kalıntılara dayanılarak sağlıklı bir tanımlama yapmak mümkün değildir. Tepe Mezarlığı mevkiindeki kuzey-güney doğrultulu apsisli yapı ise bir kilise binası değildir.

Orta Bizans dönemine ait bulguya rastlanmadı Thyateira için en önemli sorun Orta Bizans dönemindeki durumudur. Kentteki yüzey kalıntılarında, eski kazılarda ve ekibimizin sürdürdüğü iki sezon kazılarında bu döneme tarihlenebilecek bir buluntuya rastlanmamıştır. Özellikle M.S. 7’nci ve 8’inci yüzyıllardaki

70

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

Arap-İslam tehditleri dolayısıyla Batı Anadolu’daki pek çok kentte olduğu gibi yerleşimin ovadan daha yüksek kesimlere doğru çekildiği teorik olarak düşünülebilir. Akhisar, ovanın ortasındaki topografik konumu itibariyle ciddi tehditler için uygun bir doğal savunmadan mahrumdur.

Akhisar’da Türk hakimiyeti Büyük olasılıkla kent, M.S. 12’nci yüzyılda kısa süreli de olsa önce Türklerin eline geçmiştir. Bu ve sonraki yüzyıl içinde Bizanslılarla Türkler arasında el değiştiren kent, olasılıkla 1190’da Alman İmparatoru F. Barbarossa komutasındaki Haçlı ordusunun geçişine sahne olmuştur. Akhisar’da kalıcı Türk hakimiyetinin M.S. 14’üncü yüzyılda oluştuğu söylenebilir. Türk dönemiyle birlikte Akhisar’da dini ve sosyal amaçlı pek çok yapı inşa edilmiştir. Bu konuda en kıymetli bilgiler Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde verilmektedir.

Akhisar’daki arkeolojik kalıntılar Arkeolojik olduğu kadar turizm açısından da kayda değer kalıntılar Akhisar ilçe merkezinde, “Tepe Mezarlığı”

Archeological remains in Akhisar Important archeological and touristic remains are located in the borough center in Akhisar, at an excursion site called Tepe Cemetery. A monumental structure dated to between 2nd and 6th centuries A.D. made from cut stone and bricks can be seen at this site. The interior of the northern part of the rectangular structure with 4-5 meter high walls is in the form of an apse. The width of the structure is approximately 10 meters and remaining length is 43 meters but the actual size of the building is unknown due to heavy destruction. There are square or rectangular rooms in the east and west of the structure which stretches under the modern road and other buildings in the south. It is believed that the structure had a wooden roof. Coins, ceramics, mosaic and fresco fragments from the Late Roman and Early Byzantine periods were found during the excavations at the site. Another group of remains that can be seen at the site is the columned Roman avenue dated between 2nd and 4th centuries A.D. The avenue stretches all the way to Hastane Tumuli and was used as a settlement since the First Bronze Age. On an epigraph found in the village of


olarak anılan ören yerindedir. Buraya yapılacak gezilerde kuzey-güney yönünde uzanan ve M.S. 2 ila 6’ncı yüzyıllar arasına tarihlenen, kesme taş ve tuğlalardan inşa edilen anıtsal bir yapı görülebilir. Duvarları 4-5 metre yüksekliğindeki dikdörtgen planlı yapının kuzey kesiminin iç kısmı apsis şeklindedir. Yapının genişliği yaklaşık 10 metre, korunan uzunluğu 43 metre olmakla beraber tahribat nedeniyle yapının gerçek boyutu saptanamamıştır. Güney yönünde modern yolun ve binaların altına doğru uzandığı anlaşılan yapının doğu ve özellikle batısında kare veya dikdörtgen şeklinde oda ve mekanlara rastlanmıştır. Yapının, ahşap bir çatıya sahip olduğu sanılmaktadır. Kazılan alanlarda Geç Roma ve Erken Bizans dönemlerine ait sikke, seramik, mozaik ve fresk parçaları ele geçmiştir. Tepe mezarlığında görülebilecek bir başka kalıntı grubu, M.S. 2 ila 4’üncü yüzyıllar arasına tarihlenen, kuzeygüney doğrultulu sütunlu bir Roma caddesidir. Tepe Mezarlığı’ndan kuzeyindeki Kaymakamlık lojmanı ile sonrasındaki eski Tekel binasına doğru uzandığı eski kazılarda açılan sondajda tespit edilen bu caddenin, İlk Tunç Çağı’ndan itibaren (M.Ö. yaklaşık 3000) yerleşime sahne olduğunu saptadığımız Hastane Höyüğü’ne doğru devam ettiği anlaşılmaktadır. Akhisar’ın yaklaşık 6 kilometre kuzeybatısındaki Medar köyünde bulunan bir yazıtta (M.S. 2’nci yüzyıl sonu ya da 3’üncü yüzyıl), Thyateira’daki ‘Hekatontastylon’, yani 100 sütunlu bir yapıdan söz edilmektedir. 1886 yılında Fontrier tarafından bulunan ve aynı yıl yayınlanan bu yazıt, Hekatontastylon’daki Eros’ların ve Yaşlılar Meclisi’nin yaptırdığı İmparator Evi’nin (apsisli yapı ya da başka bir yapı) ve Lykos (Çürüksu) Nehri üzerindeki su kemerinin müteahhitliğini yürüten Menandros oğlu Marcus adındaki bir kişinin heykel kaidesi üzerinde yer almaktaydı. Hekatontastylon ile Tepe Mezarlığı, apsisli yapı ile İmparator Evi arasındaki ilişkiyi saptamak

için çok fazla kanıta ihtiyacımız vardır. Buna karşın bu ilişkiyi kimi yayınların çok cesurca kesinleştirdiklerine şahit olmaktayız. Bu yazıtın Thyateira’daki kimi yapıların, kentin bayındırlık tarihinin ve bazı önemli kişilerin saptanması açısından önemi ise tartışılmazdır. Bazı yayınlarda Hastane Höyüğü’nün Helenistik dönemde kentin akropol sahası olarak kullanıldığı, Roma döneminde ise tümünün ya da en azından bir bölümünün nekropol olduğu öne sürülmektedir. 1990’lı yıllarda Manisa Müzesi’nin yaptığı kazılarda bulunan mezar ile 2012 yılı kazılarında ekibimizin ortaya çıkardığı, ancak yarısı hastanenin istinat duvarı tarafından tahrip edilmiş olan mezarlar, hep Roma dönemine aittir. Yine Roma dönemine ait olan, höyüğün zirvesindeki mermer bir lahit ise günümüzde hastanenin laboratuar binası bitişiğinde durmaktadır. Fabius Zosimus adındaki bir Yahudiye ait mermer lahit (M.S. 2 ila 3’üncü yüzyıl) içeriğindeki Sambatheion ve Khaldaion kelimelerinden dolayı çok tartışılmış ve hala tartışılmaktadır. Eğer bu lahit, başka bir yerden taşınmadıysa ve gerçekten Hastane Höyüğü’nde bulunup bu noktada bırakıldıysa, diğer konuların yanı sıra içeriğinden yola çıkılarak bazı yapıların lokalizasyonu konusunda bile yol gösterebilir. Bilindiği üzere Seleukos Kralı Üçüncü Antiokhos, M.Ö. geç 3’üncü yüzyılda 2 bin Babilli Museviyi Anadolu’ya, özellikle de Lydia ve Phrygia’ya yollamıştır. Bunlar arasında en önemli kent Sardeis idi. Roma İmparatorluk devrinde ise Lydia ve Phrygia’daki pek çok kentte Yahudi cemaatlerinin varlığı görülür. Hakkında genel bilgiler veremeye çalıştığımız Thyateira kazılarının, arkeoloji dışında sanat tarihi, dinler tarihi, epigrafi, mimarlık, jeofizik mühendisliği, jeoloji, antropoloji, arkeozooloji, restorasyon ve konservasyon gibi farklı bilim dallarından uzman ve öğrencilerin katılımıyla önümüzdeki yıllarda da devam etmesi planlanmaktadır.

Medar, 6 kilometers to the northwest of Akhisar (end of 2nd century A.D. or 3rd century) the existence of a Hekatontastylon, meaning a structure with 100 columns, is mentioned to have been built in Thyatira. This epigraph, which was found by Fontrier in 1886 and made public the same year, was located on a statue of Marcus, son of Meandros, who built the aqueduct above Lycos River and the Emperor’s House (the structure with an apse or another structure). We need a lot of proof to establish a connection between Hekatontastylon and Tepe Cemetery and the structure with an apse and the Emperor’s House. However, the epigraph is important in determining some of the structures and the public works history of the city. Some publications suggest that the Hastane Tumulus was used as an acropolis during the Hellenistic era and a necropolis during the Roman period. The tomb found during the excavations in the 1990’s carried out by the Manisa Museum and the destroyed tombs we have found during the digs in 2012 all belong to the Roman period. The marble sarcophagus on the peak of the tumulus, again from the Roman period, is adjacent to the hospital’s lab building. The marble sarcophagus, which belongs to a Jew named Fabius Zosimus, was a matter of great debate because of the words Sambatheion and Khaldaion that were engraved. If this sarcophagus wasn’t brought here from another location and was indeed found here, this could help us to locate other structures. As you may know, Antiochus III, the king of Seleucus, has sent some 2000 Babylonian Jews to Anatolia, especially to Lydia and Phrygia. Sardes was one of the most important cities where the Jews were sent. The existence of Jewish communities in many cities in Lydia and Phrygia were common in the Roman Empire period. The excavations in Thyateira will continue in the upcoming years with the participation of experts and students from fields such as art history, religious history, architecture, epigraphy, geophysical engineering, geology, anthropology, restoration and conservation. Mayıs - Haziran / May - June ‘13

71


Manisa’nın el emeği

Keçecilik

Bilinen en eski tekstil türü olan ve dayanıklılığı ile asırlara meydan okuyan keçe, usta ellerde tutku, sabır ve azimle işlenip yeniden hayat buluyor. Yazı / Article: Altan Türe-Arkeolog

The handiwork of Manisa: Felt production Felt, which is the oldest known textile product, comes to life in masterful hands after a work of passion and endurance.

72

Mayıs - Haziran / May - June ‘13


H

ayvansal liflerin genellikle de koyun yapağısının ısı, nem, basınç altında sabun, yağ gibi kaynaştırıcıların yardımı ile birbirine kenetlenmesi yöntemi ile yapılan keçe, bilinen en eski tekstil türlerinden biridir. Keçe yapımı Orta Asya’ya özgü göçebe çobanlığın bir öğesi olarak koyun yetiştiriciliği ile birlikte doğup gelişmiştir. Çin kayıtlarında “Keçe Yurdu” olarak da geçen İç Asya’da, Türkler ve Moğollar su geçirmeyen ve sıcak tutan bir malzeme olan keçeyi yurt dedikleri yarım küre şekilli çadırlarının kaplamasında, yaygılarda, başlık, giysi ve çizmelerinin yapımı ile atlarının semer örtülerinde kullandılar. Keçe sözcüğünü etimolojik olarak inceleyen araştırmacılar, bu kelimenin Batı Türk Dil grubunun Oğuz lehçesinden doğup yayıldığını kabul ederler. İlk kez 11’inci yüzyılda Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lügati’t Türk adlı eserinde karşılaşılan keçe sözcüğünün “geçme-geçmek (kaynaşıp birleşme)” kelimeleri arasındaki ilişkiden kaynaklandığı düşünülmektedir. Geleneksel tepme yöntemi ile yapılıp aplike tekniği ile desteklenmiş ilk keçe örneklerine, M.Ö. 4-3’üncü yüzyıllara tarihlenen Pazarık kurganlarında rastlanmıştır. Deniz seviyesinden bin 600 metre yükseklikteki Büyük Ulagan Vadisi’nde yer alan bu kurganlarda, mezar odalarına sızan sular donarak kalmış, böylece içlerindeki ahşap, deri ve tekstil ürünü eşyalar da korunabilmiştir. Kurganların buluntuları arasında yer alan keçe gömlek, çorap ve çizmeler keçenin Asya halklarına ve özellikle de Türklere has bir kültür ürünü olduğunu belgelemektedir. 2’nci yüzyıldan sonra batıya yönelen Türk kabileleri keçe yapım tekniğini İran Yaylası’ndan Anadolu’ya ve Balkanlar’a kadar taşımıştır.

Yoğun emek gerektiriyor

Dokumacılıktan çok daha eski olan keçecilik, bütün el zanaatları gibi yoğun bir emek harcayıp ter dökmeyi gerektirir. Geleneksel tarzda keçe yapımında, kırkılmış koyun yapağısı temizlenip kalitesine göre ayrılır. Sonra sıra yapağının, demir dişler takılmış özel tahta taraklarda birkaç kez taranıp liflerin düzeltilmesine gelir. Hallaç, yayı ve tahta tokmakla atılma işlemi de tamamlanınca yün, tüy gibi kaba-

Akhisar Orhan Patoğlu Keçe Atölyesi

F

elt, which is made by combining animal fats with binders such as soap or oil under heat, humidity and pressure, is one of the oldest known textile products in history. Felt production began in Asia Minor. Turks and Mongolians used felt to cover their tents and as material for carpets, hats, clothes and boots. Etymologists who researched the word felt agree that the word originated from the Oğuz dialect. The word, which was first used in the 11th century in Kaşgarlı Mahmut’s book Divan-ı Lugati’t Türk, is thought to have originated from the word binding. The first examples of felt which were made with the traditional treading technique and supported with the appliqué system were seen in the Pazarık mounds dating back to 2-3rd centuries B.C. In these mounds found in the Büyük Ulagan Valley, 1600

meters above sea level, waters that seeped into tomb chambers were frozen, thus protecting the leather and textile products within the tombs. Felt shits, socks and boots found in the mounds prove that this material was a cultural product of Asian societies, especially Turks. Turkish tribes which headed for the west after 2nd century carried felt making to the Iranian Plateau, Anatolia and the Balkans.

A lot of effort Felt making, which is much older than weaving, needs a lot of effort and time. In traditional felt making, sheep’s wool is cleaned and separated in accordance with its quality. Then the wool is combed with special wooden combs with iron fangs. When the wool is mixed with a bow and a wooden gavel, it blows up and softens like a feather. The next step is to moisten the wool with water and Mayıs - Haziran / May - June ‘13

73


shaping it like a roll covered with a cloth. Next, two of three people kick and roll the mass and tighten the felt; binding the fibers. In order to make the raw felt resistant to water, the sides are corrected and a second kicking is administered along with sprinkling water with soap. Decorating felt with colorful designs requires a whole new creativity and talent. The artist, who works with twisty or straight stripes cut from thin raw felt, places the contours of the traditional or newly created designs on the fabric. The necessary parts are filled with colored felt and covered with a straight wool layer. The rolled felt is toughened with kicks.

Felt masters stand the test of time Kula Keçe Atölyesi

rıp yumuşar. Bundan sonraki çalışma kalın bir bezin (gücü) üzerine, yünü istenilen kalınlıkta bir tabaka halinde serip su serperek nemlendirmek ve bezle birlikte rulo halinde sarmaktır. Daha sonra iki ya da üç kişi, ruloya ayakları ile vurup atölye içinde ileri geri yuvarlayarak keçeyi sıkıştırıp, elyafların birbiriyle kaynaşmasını sağlar. Elde edilen ham keçeyi sertleştirip su geçirmez hale getirmek için, kenarlar düzeltilip sabunlu su serperek ikinci bir dövme işlemi uygulanır. Keçeyi renkli desenlere bezemek apayrı bir ustalık ve yaratıcılıktır. Renk renk boyanmış ince ham keçelerden kesilen zikzaklı ya da düz şeritlerle çalışan zanaatkâr, gelenekselleşen ya da tamamen hayal gücü ile yaratılan desenin konturlarını, hiçbir çizime bağlı kalmadan bezin üzerine yerleştirir. İstenilen kısımlar renkli keçe ile doldurulup, desenin üstü kalın ve düzgün bir yün tabakası ile kaplanır. Bezle birlikte rulo yapılan keçe dövülerek sertleştirilir.

Keçe ustaları zamana direniyor

Keçecilik, 1980’lere kadar varlığını koruyabilen bir ata zanaatıydı. Bu yıllarda Manisa’nın merkezindeki iki keçe atölyesinin yanı sıra ilçelerde bir-

74

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

kaç keçeci mesleği zorlukla da olsa sürdürmeye çalışmaktaydı. Çoban kepeneklerinin yerini montlar, renk renk desenli keçe yaygılarının yerini ucuz makine halıları alınca mesleğin erbapları birkaç kuruş kazanabilmek için, kış aylarında ayakkabı içine konulan ve halk arasında ‘ayakkabı sobası’ denilen tabanlıkların yapımına yöneldi. Sonra bu mütevazı iş de yok olup gitti. Akhisar ilçesinde keçe ustası Orhan Paloğlu daha 1980’lerde geleceği sezip yaratıcı bir coşku ile keçe sanatını tablolardan dekoratif objelere kadar uzanan bir çeşitlilikte hediyelik eşya yapımına yönlendirdi. Onun mütevazı atölyesi Akhisar Belediyesi’nin emeğe ve geleneğe saygı desteği ile bir müze gibi korunabildi. Kula ilçesinde ise Sadık Karabulut mesleğini geleneksel biçimde sürdürebildi. Doğal malzemelere dönüş dünyada keçeyi sanatsal bir teknik ve malzeme olarak yükseltti ancak Türkiye genelinde olduğu gibi Manisa’da da keçe atölyeleri birer birer kapanırken bu kadim zanaat yok olma sürecine girdi. Bugün Manisa’da 5 keçe atölyesi ayakta kalmaya çalışıyor. Ancak yeni çırak ve kalfaların yetişmemesi mesleğin sürdürülebilirliğinde en kritik sorun.

Felt production was an art that maintained its existence until the 1980’s. During these years, a couple of felt workshops in the city center of manisa and a handful of felt makers in the boroughs continued their art in tough conditions. When shepherd’s cloaks were replaced by coats and felt carpets were replaced by cheap machine made carpets, masters turned to making insoles that were placed inside shoes in the winter. Then this profession also died. Orhan Paloğlu, a felt producer in Akhisar, sensed that the art was dying so he began making souvenirs from felt back in the 80’s. His humble workshop is preserved like a museum to pay respect to tradition. Sadık Karabulut has managed to continue this tradition in the borough of Kula. Return to natural products made felt an important product in art and technique but as workshops continue to close in Manisa the art is almost extinct. Today, five felt production workshops are trying to survive in Manisa. But it seems that the lack of new apprentices and qualified workers will be the most important problem in the sustainability if this profession.


Mayıs - Haziran / May - June ‘13

75


Health that comes from sulfurous water Menteşe Hot Springs not only attracts people who want treatment, but those who want to escape to the nature during the weekends.

Kükürtlü sudan gelen sağlık Menteşe Kaplıcaları, sadece sağlığına kavuşmak isteyenlere değil, doğa ile iç içe hafta sonu kaçamağı yaparak sıkıntılarından uzaklaşmak isteyenlere de hitap ediyor.

Y

eraltından fışkıran sıcak su ve buhar, asırlardır şifa dağıtıyor. Bazı su kaynakların yakınlarında bulunan hamam kalıntılarından, bunların antik dönemden beri kullanıldığı da anlaşılıyor. Bugün modern tıbbın tamamlayıcısı olarak gösterilen termal kaynaklar, tedavi edici özelliklerinin yanı sıra dinlendirici ve stres atmayı sağlayan etkileri ile de tercih ediliyor. Şifalı sular bakımından büyük bir zenginliğe sahip olan, bu nedenle şanslı olarak addedilen Manisa’daki su kaynakları da bu özellikleriyle yurt içi ve yurt dışından ziyaretçilerini ağırlıyor. Gerek tedavi olmak, gerekse küçük bir hafta sonu kaçamağı yapmak isteyenlerin uğrak yeri olan kaplıcalar,

76

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

S

team and hot water that spurt out from the underground has been used in treatment for centuries. From the bath ruins near the springs, we understand that these were used since the antique ages. Thermal resources, which are now considered supplementary tools for modern medicine, are also preferred for their calming and stress-relief effects. These sources in Manisa, which is lucky in terms of thermal hot springs, welcomes local and foreign guests all year round. Hot springs, which are frequented by heath seekers as well as those who are looking for a weekend getaway, are pioneering the development of health tourism in the city.

One of those is Menteşe Hit Springs, located in the borough of Soma. These hot springs, located in the village of Menteşe, are used in the treatment of rheumatism, sciatica and women’s diseases. The facilities, which have been built by the City Special Directorate and managed by the Municiaplity of Soma, consist of 20 rooms, 4 Turkish baths and 2 mud baths. The temperature of the bicarbonate sulfurous waters with sodium and calcium can get up to 85 degrees centigrade. The sulfurous, radioactive waters of the hot spring are used in the treatment of calcification, rheumatism, hernia, general muscle pains, orthopedic problems, fractions, post surgery pa-


kentte sağlık turizminin gelişmesine de öncülük ediyor. Bu kaplıcalardan biri de Manisa’nın Soma ilçesinde bulunan Menteşe Kaplıcaları. Soma’nın Menteşe Köyü yakınında bulunan kaplıcalar, özellikle romatizma, siyatik, nevralji ve kadın hastalıklarında banyo olarak kullanılabilme özelliğine sahip. İl Özel İdaresi’nce yaptırılan, Soma Belediyesi’nin 1 adet 18 derslikli okulun belediye tarafından yapılması karşılığında işletmesini devraldığı tesisler, 20 oda, 4 hamam ve 2 çamur hamamından oluşuyor. Menteşe Kaplıcaları’nın, sodyum ve kalsiyum içeren bikarbonatlı sülfatlı sularının sıcaklığı 85 santigrat dereceye ulaşıyor.

bahları köy kahvaltısının da sunulduğu kaplıcalarda, her çeşit yemek yapılırken, doğa yürüyüşleri ve sportif faaliyetlere de katılma imkanı sağlanıyor. Menteşe Kaplıcaları, Soma’ya 30, Manisa’ya 118 kilometre mesafe bulunuyor.

ins, muscle problems and conditions associated with neurological damages. The waters are also helpful in the treatment of skin conditions, gastrointestinal problems, and tiredness. The rooms at the facility offer heating, satellite TV, thermal water, WI-FI, and the facility has a 100 people capacity meeting hall. The facility offers a country style breakfast outdoors and all types of cuisines. Walking and other sports activities are also available.Menteşe Hot Springs are 30 kilometers from Soma and 118 kilometers from Manisa.

Kaplıcalar az tuzlu ve kükürtlü radyoaktif sularıyla, kireçlenme, iltihabi romatizmalar, yumuşak doku romatizmaları, bel ve boyun fıtığı, çalışma ve çalışma ortamına bağlı ağrılar, ortopedik problemler, kırık-çıkık, ameliyat komplikasyonları, kas hastalıkları ile nöroloji hasarlarına bağlı problemleri tedavi ediyor. Şifalı sular ayrıca, cilt-deri hastalıkları, mide ve bağırsak bozukluğu adı altında toplanan tüm rahatsızlıklar, ruhen ve bedenen görülen yorgunluklarından kurtulmak isteyenlere hitap ediyor.

Kaplıcanın az tuzlu ve kalsiyum içeren bikarbonatlı sülfatlı suları, özellikle kireçlenme ve romatizma tedavisinde etkili.

Misafirlerin aradıkları huzur ve sağlığı bulacakları Menteşe Kaplıcaları’ndaki odalarda kalorifer ve uydu yayını, termal su, wi-fi ve 100 kişilik toplantı salonu bulunuyor. Doğa eşliğinde, sa-

The less salty and calcium filled sulfurous water of the hot spring is especially effective in the treatment of calcification and rheumatism.

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

77


Yeryüzünde bir cennet:

BOZDAĞ

Vahşi doğanın tanrısı Artemis, Kral Tmolos’un Su Perisi Arripe’ye olan aşkını azgın bir boğayı üstüne salarak engellemiş. Ama oğlu tarafından bu dağa gömülen Tmolos’un aşkı, her mevsim başka bir güzellikle canlanır Bozdağ’da. Yazı/Article-Fotoğraflar/Photographs: İlhan Biçer / İDADİK Üyesi

78

Mayıs - Haziran / May - June ‘13


Heaven on earth: Bozdağ Artemis, the God of wild life, prevented King Tmolos love for water ferry Arripe by unleashing a wild bull. But the love of Tmolos, who was buried on this mountain by his son, revitalizes with a different beauty every season on Bozdağ.

M

utlaka gezip, görmeniz gereken bir yer olan Bozdağ’a gittiğinizde girişte “Yeryüzü Cenneti Bozdağ’a Hoş Geldiniz” yazılı tabela karşılar sizi. Bozdağ’ı gezip gördükten sonra bu tanımın ne kadar doğru olduğunu farkedersiniz. Öyle ki her mevsimde ayrı bir güzelliği vardır Bozdağ’ın. En önemli geçim kaynağı tarım olan Bozdağ’ın patatesi çok ünlü. Bölgede patatesin yanı sıra taze fasulye, barbunya, elma, kestane, ceviz, kiraz ve son zamanlarda da brokoli yetiştiriliyor. Bozdağ’ın bir de köpük helvası meşhur. Köpük helvasının tadına mutlaka bakın, pişman olmazsınız. Doğal güzellikleri ve bol su kaynakları ile dikkat çeken Bozdağ’ın üzerinde birçok yayla var. Elmabağı, Ovacık, Çayır, Gündalan, Çavdar, Gölcük, Subatan, Çam, Başova, Kemer ve Büyük Çavdar bu yaylaların en büyükleri. Yaylalarının çoğunda alabalık tesisleri bulunuyor. Beğendiğiniz balığı siz gösterin, ister mangalda isterseniz tavada pişirsinler, afiyetle yiyin. Yanında da bol limonlu salata… Bir diğer alternatif ise kuzu ya da oğlak tandır, tabii ki toprak kap içinde mayalanmış koyun yoğurdu eşliğinde. Büyük Çavdar Yaylası’ndaki kayak tesisleri kış turizmi için oldukça önemli bir nokta. Her türlü donanıma sahip olan tesislerde konaklanabiliyor. Kayakçıların teleferik ile çıkabildiği Bozdağ’ın zirvesinde uzun bir kayak parkuru var. Rakım 2 bin 157 metre-

A

t the entrance of Bozdağ, a sign that reads “Welcome to Heaven on Earth”, greets you. After you tour the area, you will realize that this description is correct. Such so that Bozdağ is beautiful in a different way every season.

Agriculture is the main source of income in Bozdağ and its potatoes are very famous. Green beans, kidney beans, apples, chestnuts, walnuts, cherry and broccoli are also grown in the region. Bozdağ’s foam halva is also very famoMayıs - Haziran / May - June ‘13

79


lik zirve ayrıca dağcılık sporu için de iyi bir tırmanış yeri. Mermeroluk’un batısından güneye uzanan parkurla rahatlıkla ulaşılabilen Bozdağ’ın zirvesinden, gündoğumunu ve gün batımını seyretmek ise bambaşka bir duygu. Zirveden bakıldığında; batıda Gölcük Gölü, güneyde Ödemiş, Tire, Beydağ Baraj Gölü ve Kiraz, kuzeyde ise, Salihli, Demirköprü Baraj Gölü ile Gölmarmara Gölü seyretmeye doyulmayan manzaralar sunuyor.

Hayran olmamak elde değil Bozdağ kasabasının 10 kilometre batısında bulunan Gölcük Yaylası’na giderken, bir tepe üzerinde aniden karşınıza yemyeşil çam ormanları içinde Gölcük Gölü çıkar. Şaşırırsınız, hayran kalırsınız, seyrine doyamazsınız bu güzel manzaranın. Bu tepenin adı “A Tepesi”dir. Anlatılanlara göre 1938 yılında İsmet İnönü, bu gölü görür görmez “Aaa!..” der, ondan sonra da bu tepenin adı “A Tepesi” olarak

80

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

kalır. Rakım bin 50 metre yükseklikte olan Gölcük Gölü’nde sazan ve yayın balığı yaşar. Gölcük Yaylası’nda iki büyük otel ve birçok pansiyon var. Ayrıca çadırla kamp kurmak isteyenler için de tesisler bulunuyor. Günü birlik piknik yapanlarla hafta sonları adeta dolup taşan Gölcük Gölü’nün kenarında bulunan çim sahalar, aynı zamanda profesyonel futbol takımlarının da gözdesi. Havasının serin olmasından dolayı, futbol takımları yaz aylarında burada kamp kurarak, hazırlık çalışmalarını yapıyor. Bozdağ Akçakmak ve Gündalan tepeleri yamaç paraşütü tutkunlarının tam istediği özelliklere sahip. Bölgede yamaç paraşütü yapanlar rakım bin 200 metreden, yemyeşil Küçük Menderes Ovası’na doğru bir kuş misali süzülüyor. Her mevsim ayrı bir güzelliği olan Bozdağ, kış gelip karlar yağmaya başladığında, beyaza bürünür. Eşsiz

us. This is a delicacy that you must try. There are a lot of plateaus on Bozdağ, which attracts attention with its scenic beauties and water resources. Elmabağı, Ovacık, Çayır, Gündalan, Çavdar, Gölcük, Subatan, Çam, Başova, Kemer and Büyük Çavdar are the biggest plateaus on the mountain. There are also trout farms in the majority of the plateaus. All you have to do is point to the fish you want and they will prepare it for you. Also, don’t forget to order a big salad. Another alternative is lamb or goat cooked slowly, accompanied with yoghurt. The ski resorts on Büyük Çavdar Plateau are important spots in winter tourism. You can also stay in these fully equipped facilities. There is a long ski track in the peak of the mountain which is accessed via a cableway. The peak, at 2157 meters, is an ideal place for mountain climbing. It is an entirely different feeling watching the sunset and


kar manzaralarını seyretmeye doyum olmaz. İki katlı taştan yapılmış evlerin bacaları tütmeye başlar. Bacadan çıkan dumanlar gökyüzüne doğru uçar gider bir bulut misali. Sokaklarda kardan adam yapan çocukları görürsünüz, kömürden gözler, havuçtan burun yapıp, başına bir fes, boynuna da bir atkı takarlar. Kimi ellerine geçirdiği leğenlerle sokağın yukarısından aşağılara kadar kayar, kimi de kartopu oynar. Çocuklar karın tadını çıkarır doya doya. Bembeyaz karla kaplı sokaklarında yürürken, her adım attığınızda “hart hart” diye karların sesini duyarsınız. Gezerken, güneş ışıklarıyla kristal gibi ışıl ışıl parlayan kardan gözleriniz kamaşır. İzmir ve çevresinin tek kayak merkezi olan Bozdağ, kış oldu mu, kayak yapan kayakçılarla dolup taşar. Üç ayrı uzunlukta olan kayak pistinin en uzun olanı rakım 2 bin 157 metreden

başlar. 2 bin 500 metre uzunluktaki pistte adrenalinin en uç noktasını yaşarsınız macera dolu. Dileyen teleferikle zirveye çıkıp, oradan manzaranın keyfini çıkarır.

sunrise from the peak. Gölcük Lake in the west, Ödemiş, Tire, Beydağ Dam Lake and Kiraz in the south and Salihli, Demirköprü Dam Lake and Gölmarmara Lake in the north offer amazing views.

Burnunuza mis gibi koku gelir, taaa uzaktan. Mangalda sucuk pişiriyorlardır. Bizden söylemesi, oraya kadar gitmişken yarım ekmek arası sucuk söyleyin, afiyetle yiyin. Ardından da kahvehanede bir kahve ısmarlayın kendinize.

An amazing panorama

Her mevsim güzel Mart ayı geldiğinde, Bozdağ’ın kardelenleri karları delerek güneşe doğru yemyeşil filizlenir. Güneşi görünce, boynunu bükerek açar baharın sessiz habercisi kardelen çiçekleri. Karlar eriyip ilkbahar geldiğinde yemyeşil bir örtüye bürünür Bozdağ. Yaylalarda çobanlar koyunlarını, keçilerini otlatmaya başlarlar yanık türküler

While heading for Gölcük Plateau, 10 kilometers to the west of Bozdağ town, Gölcük Lake suddenly appears inside green pine forests. You will be amazed, mesmerized and all you can do is to take in this amazing view. This hill called Hill A. according to legend, when İsmet sees this hill in 1938 all he manages to say is “Aah! And that is why the hill is called A.” Carp and catfish live in the lake, which is 1050 meters above sea level. There are two big hotels and many motels on Gölcük Plateau. There are also camping facilities. The grass fields near the lake are frequented by professional football clubs. Because the weather is cool during the summer, teams train at the spot.

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

81


söyleyerek. Birçok şifalı bitki vardır o dağda. Bin bir çeşit, renk renk çiçekler açar. Kekik kokar peyniri, balı, tereyağı. Kelebekler uçuşur oradan oraya. Arılar her çiçeğe konmak için yarışırlar adeta. Kekliklerin ötüşünü dinlersiniz hayranlıkla. Hafif esen rüzgârla sallanır çiğdem çiçekleri, bir sağa bir sola. Zirvelere yakın rakım 2 bin metrelerde ada çayları gösterir yüzünü, etrafa mis gibi kokular yayarak. Aniden bir tavşan ya da keklikle karşılaşırsanız sakın şaşırmayın. Yiyecek aramak için gezintiye çıkmışlardır. Dikkat edin, sakın ürkütmeyin. Yaylalarda gezerken uzaktan at sürülerini görürsünüz; özgürce dolaşırlar yaylalarda. Kar sularıyla oluşan şelaleler ve derelerden su için kana kana. Bozdağ’da ıhlamur ağaçlarının altında dinlenirken, kendinize bir ada çayı söyleyin, mis gibi kokusunu içinize çekerek için, tadı damağınızda kalır. Karnınız acıktıysa, odun ateşinde pişen katmerin-

82

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

The peaks of Bozdağ Akçakmak and Gündalan hills are ideal for paragliding. People who engage in the sport in the region glide like birds from a 1200 meter height down to Küçük Menderes Plain.

wonderful; which is Turkish pepperoni being barbequed. While you are there, don’t forget to eat a barbequed pepperoni sandwich and order yourself a cup of Turkish coffee after your meal.

Bozdağ is covered in white during the winter. Another kind of magnificent panorama awaits us then. The chimneys of two storey stone houses start smoking; the smoke heading for the sky to mix in with the clouds. You will see children in the street making snowmen; adding coal for the eyes and carrots for the nose. Some choose to play and throw snowballs at each other.

Beautiful every season

You can hear the crunch of snow under your feet while you are blinded by the sun. Bozdağ, which is the only ski center around Izmir, is filled with skiers in the winter. The highest track is at 2157 meters. If you are not avid skier, you can just take the cableway to the peak and enjoy the view. You will smell something

When March comes, snowdrops break through the snow and blossom. They are the harbinger of spring. Bozdağ is covered in green as the snow melts and spring arrives. Shepherd herd their cattle and sing loudly. There are many healing herbs on the mountain. Its cheese, honey and butter smell of oregano. Butterflies fly from one place to another. Bees race to land on flowers. A slow wind makes the flowers sway from side to side. Sage appears at 2000 meters and makes the area smell divine. Don’t be surprised if a rabbit or a partridge pop out suddenly. They are probably looking for food. Be careful but font be scared. They roam fre-


den yiyin afiyetle, yanında bol köpüklü ayran da olsun. Güneşin ilk ışıklarıyla karanlık gecenin sessizliğini bozar, kuşların cıvıl cıvıl ötüşü. Huzur içinde dinlersiniz bu konseri. Yiyecek telaşında olan sincapların, ağaçlarda daldan dala zıplamalarını seyredersiniz hayranlıkla. Bol oksijen çekersiniz ciğerinizin en derin noktasına kadar. Sokaklarında bembeyaz çiçek açar, vişne ağaçları. Eriyen kar suları akar gider, büklüm büklüm Bozdağ sokaklarında. Her mahallede, ortak kullanılan bir fırın vardır. İsteyen herkes burada, kendi yiyeceği ekmeğini yapar. Daha mahalleye adım attığınız anda nar gibi kızaran ekmeğin kokusunu duyarsınız. Hemen yanı başında çeşmeler vardır, buz gibi sularıyla şırıl şırıl akan. İlkbahar geldiğinde Bozdağ, bir başkadır. Cennette sanırsınız kendinizi. Boşuna yazmamışlar girişteki levhaya “Yeryüzü Cenneti Bozdağ’a Hoş Geldiniz” diye. Yaz geldiğinde de yemyeşil bir doğaya bürünür Bozdağ. Ortalama sıcaklığı 20–24 derece olduğundan yaz aylarında da serindir, bu mevsimde bile yorgansız yatamazsınız. Bozdağ’ın girişindeki Milli Park Mermeroluk Orman İçi Dinlenme Kampı, yaz aylarında piknik yapanlarla doludur. Çam, kestane ve ceviz ağaçları içinde mangalınızı yapabilir, isterseniz hamakta dinlenebilirsiniz. Mermeroluk’un buz gibi akan berrak suyundan kana kana için. Suyu içerken, biraz acele edin, çünkü su o kadar soğuktur ki elinizi suyun altında bir dakika zor tutarsınız. Buz gibi su karpuzu bile beş dakikada çatlatır. Kasabanın merkezindeki parkta oturun. Yemyeşil çimlerin üzerine kurulmuş masada, çayınızı yudumlarken çimlere sakınmayın, basın. Bembeyaz bulutlar içinde, Bozdağ’ın zirvesini seyrederken, bu doğallığın keyfini çıkarın. Bozdağ, sonbaharda da ayrı bir güzeldir. Ceviz, kestane, elma ağaçlarının

yaprakları yeşilden sarıya doğru bir renk almaya başlar. Kiraz ağacı yapraklarının rengi ise, yeşilden ala dönüşür. Bu harika sonbahar manzaralarını seyretmeye doyamazsınız.Yağmurlar yağmaya başladığında, çam ormanlarının içindeki çimler yeşerir. Çimen ve çam mantarları, toprağı kabartarak yeryüzüne çıkar. Sonbahar ilerledikçe, etraf sessizliğe bürünür. Sonbaharın son aylarında, sert ve soğuk esen rüzgârlar ağaçlardaki sararan son

ely on the plateau. Drink water from streams and waterfalls. While resting under the linden trees, order a cup of sage tae. If you are hungry, sample some fried pastry called katmer, accompanied by a yoghurt drink. The sounds of birds interrupt the silence of the night as the first rays of the sun come out. You will listen to this concert in peace and watch the squirrels looking for food. Inhale oxygen. White Mayıs - Haziran / May - June ‘13

83


walnut trees or rest in a hammock. Drink plenty of the crystal clear of Mermeroluk. Hurry up because the water is so cold that you can only stand under the water for a few minutes. Sit at the park in the center of the town. Enjoy the serenity of nature while drinking your tea and watching the peak of the mountain. Bozdağ is also very beautiful in autumn. The leaves of walnut, chestnut and apple trees start turning yellow. The leaves of cherry trees turn from green to red. You can’t get enough of this amazing view. When rainy season begins, grass inside pine forest start going green and mushrooms pop out. As autumn progresses, the place gets quiet. Harsh wind blows the rest of the leaves on the tress. The nature is at rest until spring. Visit Bozdağ all seasons. When you are leaving Bozdağ, if you are going towards Salihli, Kırkoluk is up after 4 kilometers. 40 gorges… Cold water flows through all of them. Make a wish while drinking! I already did. May all your wishes come true!

The sad end of King Tmolos

yaprakları da düşürerek, hüzün içinde oradan oraya savururlar. Doğa artık kendini dinlenmeye bırakmıştır, gelecek olan ilkbahara kadar. Bozdağ, bir mevsim değil dört mevsim güzeldir. Bozdağ’ı dört mevsim gezin, görün ve yaşayın. Bozdağ’dan ayrılırken, Salihli yönüne gidiyorsanız, yaklaşık 4 kilometre sonra, yolun solunda Kırkoluk gelir. Kırk tane oluk... İnanmazsanız sayın, tam kırk tane. Kırk oluğun kırkından da su akar buz gibi… Kırkından da su için kana kana. İçerken de bir dilek tutun. Ben tuttum! Umarım en kısa zamanda dileğiniz kabul olur.

Kral Tmolos’un hüzünlü sonu Lidya kralı Tmolos bir gün avlanmak için dağa çıkar, avlanırken çok yorulur.

84

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

flowers blossom on cherry trees in the streets. Melted snow seeps through the streets lazily. There is an oven used by everyone in every neighborhood. People make their own bread here. As soon as you step into the neighborhood, you will smell the bread. There are fountains will cold waters near every oven. Bozdağ is even more beautiful in the spring. It is indeed heaven on earth. Bozdağ is covered with a green nature when summer comes. Average temperature during the summer is 20-24 degrees so it is relatively cool; you need a blanket even in the summer. National Park Mermeroluk Camping Area at the entrance of Bozdağ is filled with picnickers in the summer. You can set up a barbeque under pine, chestnut and

Lydian King Tmolos goes up to the mountain one day to hunt and becomes very tired after hunting. When he goes to the creek for some water, he sees Arripe, the water fairy. He falls in love with her. But their love angers Artemis. He can’t allow a love affair between a mortal and an immortal. Artemis unleashes a wild bull, which in return kills the king. The king’s son buries his father in the mountain, naming the mountain after his father.

Aegean’s second highest mountain Bozdağlar are a 170 kilometer long mountain range that stretches all the way from Izmir to Aydın. At 2157 meters, Bozdağ is Aegean’s second highest mountain. The town, which is located at 1150 meters, takes its name from this mountain. Bozdağ, which is located in the borough of Ödemiş, is 140 kilometers from Izmir.


Biraz dinlenip su içmek için bir derenin yanına gittiğinde, karşısına su perisi Arripe çıkar. Güzelliği karşısında su perisi Arripe’ye âşık olur. Arripe de bu aşka karşı boş değildir. Ancak ölümsüz Arripe ile ölümlü kral Tmolos’un bu aşkları av ve vahşi doğa tanrıçası Artemis’i kızdırır. Kral dahi olsa bir ölümlü ile ölümsüzün aşkına izin vermez. Artemis kral Tmolos’un üzerine azgın bir boğa salar. Tmolos bu azgın boğanın boynuzlarıyla can verir. Oğlu babasını bu dağa gömer ve dağın adını da babasının adını verir. Böylece dağın adı Tmolos olarak kalır.

Ege’nin en yüksek ikinci dağı Bozdağlar, batıdan doğuya doğru; İzmir, Manisa ve Aydın illerine kadar

uzanan 170 kilometrelik bir dağ sırasıdır. Bozdağ 2 bin 157 metre ile Ege Bölgesi’nin ikinci en yüksek dağıdır. Bozdağ’ın kuzey eteğinde, rakım bin

150 metrede kurulu olan kasaba, adını bu dağdan almıştır. İzmir ili, Ödemiş ilçesinde yer alan Bozdağ, İzmir’e 140 kilometre mesafededir. Mayıs - Haziran / May - June ‘13

85


Dünyanın 20 ülkesi

Örselli halısı seriyor 700 yıllık geleneği yaşatan Manisa’nın Örselli Köyü ile çevre köylerdeki kadınların ürettiği doğal kökboyalı el dokuma halılar, başta Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere çok sayıda ülkeye ihraç ediliyor. Yazı/Article: Nedim Zurnacı – Kırsal Turizm Derneği Başkanı

20 countries use Örselli carpets Hand-woven carpets with natural dye which are made by the women in the village of Örselli and its vicinity, are sold to many countries in the world, especially the US and Europe.

86

Mayıs - Haziran / May - June ‘13


M

anisa’nın Yunt Dağı’nda bulunan Örselli Köyü, Yörüklerin yaşadığı bir dağ köyü. Köydeki genç kızlar ve kadınlar, dünyanın en güzel halı ve kilimlerini dokuyor ve bu eşsiz el emeği ürünler, kooperatif kanalıyla yurt dışına pazarlanıyor. Kök boya ile boyanıp, kuruması için asılmış yünler, bahçelere renk veriyor. Kurulan kooperatif tarafından dünyanın değişik ülkelerine pazarlanan halılar, yöre halkına önemli gelir kaynağı sağlıyor. Yörüklerin renkli yaşamından izler taşıyan geleneksel el sanatı halıcılık uzun yıllar bu yörede unutulmuş. 1980’li yıllarda Marmara Üniversitesi’nden, köylünün ismini hatırlayamadığı, Alman bir hoca kök boya çalışmaları yaparken Örselli’ye gelmiş. Köylüye unuttukları kök boyayı yapmayı, evlerde tek tük olan ve sadece ihtiyaç için dokunan halıları pazarlama amaçlı üretmeyi öğretmiş. Çevre köylerin de katılımıyla 1989’da kooperatif kurulmuş ve Türkiye’de pek çok kişinin bilmediği Örselli adı, yurt dışındaki halı meraklıları için önemli bir isim haline gelmiş.

700 yıllık gelenek yaşatılıyor Manisa’nın ekonomik bakımdan yoksun 63 köyünü içerisine alan Yunt Dağı yöresi köylerinden Örselli ve çevre 6 köyden 150 civarında kadın, 25 yıldan bu yana 700 yıllık bir geleneği köylerinde yaşatıyor. Kültürel mirasları olan doğal kökboyalı el dokuma halıları dünyaya tanıtmaya, pazarlamaya ve buradan geçimlerini temin etmeye çalışıyor kadınlar. Manisa Valiliği ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi işbirliğiyle, Doğal Boya Araştırma ve Geliştirme (DOBAG) Projesi kapsamında, üyeleri kadınlardan oluşan S.S. Doğal Boyalı El Dokumaları Üretim ve Pazarlama Kooperatifi tarafından üretilen Örselli doğal kökboyalı el dokuma halıları, başta Avrupa ülkeleri ve ABD olmak üzere birçok ülkeye ihraç ediliyor.

Kooperatifin tüm üyeleri kadın Üyelerinin tamamı kadınlardan oluşan Doğal Boyalı El Dokuma Halı Üretim

Ö

rselli village, which is located in Yunt Mountain in Manisa, is a mountain village where nomads live. Young girls and women in the village weave the world’s most beautiful carpets and their products are exported to the world through their cooperative. Wool, which is dyed with madder and hung to dry, make gardens even more colorful. Carpets which are exported to various countries through the cooperative are a very important source of income for the villagers. Carpet weaving, which is a traditional handicraft that reflects the lifestyles of nomads, was once forgotten in this region. In the 1980’s, a German teacher came to the village while researching madder and taught the villagers how to make madder and market their carpets. A cooperative was established in 1989 with the addition of neighboring villages and the name Örselli became a household name in carpet lovers around the world.

these hand woven carpets and make a living. These special carpets, which are dyed with natural madder, are being exported to the entire globe, especially the US and European countries through their cooperative within the context of the Natural Dye Research and Development Project, initiated by the Governorship of Manisa and Marmara University’s Fine Art Faculty.

Members are all female The cooperative exports 3000 square meters of carpets a year to over 20 countries, mainly the US, Norway, Germany, Ireland and Britain, and have a turnover that exceeds 1 trillion Turkish Liras. Tourist buses frequent the village to buy the carpets which are dyed with madder made from natural plants.

A 700 year old tradition

Örselli is a village that must be visited. You can go to the village to buy carpets or just for sightseeing. The village is ideal for nature walks and trekking. Groups from Izmir and its vicinity frequent the village during the weekends for trekking. You can join one of these groups.

150 women from Örselli, a poor village in Manisa, and neighboring villages are keeping a 700 year old traditional alive for the past 25 years. These women are trying to market and sell

After a walk through the village with your tour guide, you come to the ancient city of Aigai, which was established in 1100 B.C. According to HeroMayıs - Haziran / May - June ‘13

87


ve Pazarlama Kooperatifi, ABD, Norveç, Almanya, İrlanda, İngiltere başta olmak üzere 20 ülkeye yılda 3 bin metrekare halı ihraç ederek 1 trilyon liranın üzerinde gelir elde ediyor. Doğal bitkilerden elde edilen kökboyaların kullanıldığı halıları satın almak için Örselli Köyü’ne otobüslerle turist taşınıyor. Örselli, mutlaka görülmesi gereken bir köy. Örselli’ye halı almak için gidilebileceği gibi, gezi amaçlı da ziyarette bulunulabilir. Köy, doğa yürüyüşleri, trekking için oldukça uygun. Özellikle hafta sonları İzmir’den ve çevre illerden gruplar halinde Örselli’ye trekking turları düzenleniyor. Bu gruplardan birine katılabilirsiniz. Köyden bir rehberin gözetiminde yapacağınız yürüyüş sonrasında, M.Ö. 1100 yıllarında kurulduğu bilinen Aigai Kenti’ne ulaşıyorsunuz. Burası, Heredot’un anlattığına göre, 12 Aiol Kenti’nden biri. Kıyıdan uzak bir yere

kurulan kentin adı ‘Keçiler’ anlamına geliyor. Kıyıdan uzak olduğu için Pers istilasından kurtulan kentin planı, Bergama Krallığı döneminde başkent Pergamon gibi dik yamaçlara göre düzenlenmiş. Helenistik Çağ’da yapılarla donatılan kentte, amfitiyatro biçiminde meclis binasını, Roma dönemi hamamlarını, minik Bizans kilisesini ve çevre duvarlarını görmek mümkün.

dotus, this is one of the 12 Aiol cities. The name of the city means Goats. The plan of the city, which was saved from Persian invasion because it was built far from the shore, was based on the steep hills during the reign of the Bergama Kingdom. The antique city harbors the Hellenistic era amphitheatre style senate, Roman era baths, the small Byzantine church and city walls.

Doğal boyamacılık yeniden öğretiliyor

Natural dying is taught again

Yörede var olan halıcılığı geliştirmek, dokuyucuların gelir düzeyini yükseltmek ve köyden şehre göçü önlemek amacıyla başlatılan DOBAG Projesi, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanlığı kontrolünde Desen ve Teknik Danışman Prof. Dr. Şerife Atlıhan’ın Genel Koordinatörlüğünde yürütülüyor.

The Natural Dye Research and Development Project, which was initiated to improve carpet weaving and increase the income of carpet manufacturers, is being run by Prof. Dr. Şerife Atlıhan from Marmara University.

DOBAG Projesi geleneksel dokumacılığın sürdürüldüğü fakat doğal boyamacılığın unutulduğu bölgelerde, dokuyuculara çevrelerinde bulabilecekleri bitki ve malzemelerle doğal boyamacılığı yeniden öğretmek ve halıların uyumlu ve solmaz renkli yünlerle dokunmasını sağlamayı hedefliyor. DOBAG halılarında, sadece doğal boya, geleneksel desenler ve tüm malzemesi saf yünden elde eğrilmiş iplik kullanılıyor. Kendi tipinde en yüksek kaliteye sahip olan halılarda, piyasada yapıldığı gibi eskimiş görüntüsü vermek için yakma, kimyasal yıkama ve soldurma işlemleri uygulanmıyor. Her DOBAG halısı fakülte tarafından verilen bir kimlik kartına sahip oluyor ve bu kimlik kartında, bölge, köy, dokuyanın ismi, ilmek sayısı, ölçüler ve garanti numarası yer alıyor. Halı kaliteleri fakülte tarafından bir etiketle garanti ediliyor ve bu etikette halıların yöresel desenli ve doğal boyalı olduğu belirtiliyor.

88

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

The project aims to reintroduce natural dying by using plants and materials that can be found in the region and make sure that the carpets are woven with colorfast colored wools. Only natural dye, traditional designs and fibers from pure wool are used when making these carpets. No additional procedures like burning, chemical washing and color fasting are applied to the carpets to make them look older. Each carpet is assigned an identity card by the faculty which includes region, village, name of weaver, knot number, measurements and guarantee number. Quality of the carpets are guaranteed with an etiquette by the faculty which states the regional design and natural dye used in the carpet.


Mayıs - Haziran / May - June ‘13

89


Tatarlardan lezzet mirası

Alaşehir Kapaması Etli hamur işleriyle ünlü Tatar mutfağının seçkin yemekleri arasında gösterilen ve damakta doygun bir tat bırakan Alaşehir Kapaması’nın lezzet sırrının, aşçının maharetinde gizli olduğu söyleniyor. Fotoğraflar M.Emin Avşar (‘Geleneksel Manisa Yemekleri’ kitabı)

A Tatar Delicacy The Tatar cuisine is famous for its meat pastries. It is believed that the secret of this particular dish lies in the skill of the chef.

90

Mayıs - Haziran / May - June ‘13


T

E

ski çağlardan bu yana tarım ve hayvancılıkla uğraşan, bu yüzden mutfaklarında hamur işlerine ağırlık veren Tatarlar, “Tatar hamursuz doymaz” sözünü doğrular nitelikte bir mutfak kültürüne sahip. Bir arada yaşadıkları farklı kültürlerin de etkisiyle mutfak kültürü oldukça zengin olan Tatarların kendi değerlerini de katarak sofralara ulaştırdığı lezzetler, asırlardır nesilden nesile aktarılıyor. Bunlardan biri de Tatarların Manisa’ya miras bıraktığı Alaşehir Kapaması. Damakta doygun bir lezzet bırakan bu yemeğin lezzetinin aşçının maharetinde gizli olduğu söyleniyor. Görüntü olarak iri bir mantıyı andıran Alaşehir Kapaması, yüzde 70 dana, yüzde 30 kuzu kıyması karışımından yapılıyor. Soğan ve maydanozla karıştırılan kıyma hamurun içine konuluyor. İşin püf noktası ise, hamur toplarını çok kızgın yağda çok az sürede kızartmak. Bu eşsiz lezzeti Alaşehir’deki restoranlarda tatmak mümkün.

Malzemeler: • • • • •

Kıyma Un Zeytinyağı Soğan Maydanoz

• • • •

Et suyu Karabiber Tuz Kimyon.

Yapılışı: Un ile hazırlanan hamur yoğrulduktan sonra ince ince açılır. Küçük küçük karelere bölünen hamur, bir süre zeytinyağında bekletilip dinlendirilir. Hamur dinlendirilirken, ayrı bir kapta kıyma, soğan, karabiber, tuz, maydanoz ve kimyon karıştırılır. Hazırlanan malzemeler, ceviz büyüklüğünde hamurlara, bohça şeklinde yerleştiriliyor. Hamurun üç ucu bohça biçiminde katlanır, dördüncü uç ise üzerine kapatılır. Dürülen kapama tavada kızartılır. Hamur toplarını çok kızgın yağda çok az süre tutmak gerekir. Toplar bozulmamasına özen gösterilerek kevgirle yağı süzülüp ayrı bir kaba alınır. Servis sırasında üzerine kaynar et suyu ya da sarımsaklı yoğurt dökülüp ince kıyılmış maydanoz serpilerek servis yapılır. Yanında ayran içilmesi tavsiye edilen Alaşehir Kapaması’nın suyunun yine Alaşehir’e özel ekmek ile yenmesi ise ayrı bir lezzet olarak nitelendirilir.

atars, who based their cuisine on pastries because they dealt in agriculture and live stock breeding since the antique ages, have a cuisine filled with various pastry dishes. These dishes are transferred from generation to generation. One of these dishes is called Alaşehir Kapaması. It is believed that the secret of this particular dish lies in the skill of the chef. The dish, which looks like a Turkish ravioli, is made with 70% veal and 30% lamb minced meat. The minced meat, which is mixed with onion and parsley, is placed inside the dough. The tip is to fry the dough in very hot oil for a short time. You can sample this tasty dish in restaurants in Alaşehir.

Ingredients: • Minced meat • Flour • Olive oil • Onion • Parsley • Veal broth • Black pepper • Salt • Cumin.

Recipe: After the dough is formed, it is spread thinly. It is then separated into little squares, immersed in olive oil and set aside. While the dough is resting, the minced meat, onion, salt, pepper, parsley and cumin are mixed inside a bowl. The mix is placed inside the squares and balls of dough are formed. The dough is fried in very hot oil for a short time. The fried balls are taken out and excess oil is drained. Serve either with hot veal broth or yoghurt and sprinkle some parsley. The dish is usually accompanied by the famous bread of Alaşehir.

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

91


ETKİNLİKLER Celal Bayar Üniversitesi Bahar Şenliği (13-16 Mayıs 2013) Celal Bayar Üniversite’nin 20’inci yılı nedeniyle düzenlenen şenlikte ünlü sanatçılar sahne alacak, konserler, söyleşiler ve imza günleri gerçekleştirilecek. Şenlik kapsamında ayrıca, öğrenci gruplarının tiyatro gösterileri ve sergileri ile basketbol, futsal ve voleybol karşılaşmaları düzenlenecek. Şenlik kapsamında ayrıca bu yıl ilk kez Bilim Projeleri Yarışması, “FikriManisa” adlı Manisa Projesi Yarışması, Robot Yarışması, Genç Girişimciler Yarışması ve Proje Sergisi gerçekleştirilecek. Şenlik ile bu alanlarda farkındalık yaratmak, üniversitelerde var olan potansiyeli ortaya çıkarmak, katılımcılara projelerini gerçekleştirme ve finansal destek bulma şansını sunmak amaçlanıyor. Barış ve Sevgi konulu Şiir Yazma Yarışması ve CBÜ SES Yarışmaları ile de, üniversite öğrencilerinin yeteneklerini keşfetmeleri ve bu yeteneklerini prestijli bir ortamda sunmalarını sağlamak hedefleniyor.

152. Kırkağaç Geleneksel Çam Festivali (Mayıs ayının ikinci haftası) Kırkağaç’ın asırlık çam ağaçlarının altında geleneksel hale gelmiş olan 152’nci Kırkağaç Geleneksel Çam Festivali’nde, tek kurşun atış yarışması, yöresel yemek yarışması, ünlü bir sanatçının konseri gibi etkinlikler gerçekleştirilecek. Çok sayıda etkinliğin düzenlendiği festival bir hafta sürecek. Kırkağaç Çam Mesiresi çok uzun yıllardır yöre insanının tek ve en önemli eğlence kaynağı. Bir panayır görünümündeki mesirenin en önemli farkı ilçe insanının panayır boyunca çamlık içinde çadırlar kurarak burada konaklaması.

Manisa Tarzanı Çevre Günleri Festivali (31 Mayıs - 05 Haziran) 8’inci Manisa Tarzanı ve Çevre Günleri, “Manisa Tarzanı” olarak tanınan, Türkiye’nin ilk doğa aktivisti Ahmet Bedevi’yi anmak üzere her yıl Manisa Belediyesi tarafından düzenleniyor. Çevre günleri kapsamında gösteriler, yarışmalar, konserler gerçekleştiriliyor.

Çağlak Festivali ve Zeytin Şenlikleri (Mayıs ayının üçüncü haftası) Akhisar Belediyesi tarafından düzenlenen Çağlak Festivali ve Zeytin Şenlikleri, son yıllarda Akhisar Belediyesi’nin girişimleriyle bölgesel bir festival halinde kutlanıyor. Çeşitli oyun ve spor karşılaşmaları ve kültür sanat etkinliklerinin gerçekleştiği festivale Akhisar ve yöre halkı ilgi gösteriyor.

ACTIVITIES Celal Bayar University Spring Fest (13-16 May 2013) Famous bands will perform and panels and books signings will be organize during the festival that is organized to celebrate the 20th anniversary of Celal Bayar University. Play and exhibitions by students, basketball and volleyball matches will also take place during the festival. During this year’s festival a Science Project competition, the Idea Manisa competition, Robotics competition, Young Entrepreneurs competition and a project exhibition will also be organized. The festival aims to create awareness in these fields, unearth the potential in universities and help participants realize their projects and find sponsors for their projects. With the poetry writing competition and the singing competition, new talents will be found in universities.

152nd Kırkağaç Traditional Pine Festival (Second week of May) A shooting competition, regional cooking competition and concerts will be organized at the traditional Kırkağaç Pine festival, which will be organized for the 152nd time this year. The full schedule festival will last for a week. The festival is the only source of entertainment for the locals for hundreds of years. During the festival, people set up their tents and stay there for the duration of the festivities.

The Tarzan of Manisa Environmental Days Festival (May 31 – June 05) The festival is organized by the Municipality of Manisa to commemorate Turkey’s first environmental activist Ahmet Bedevi, who is known as the Tarzan of Manisa. Concerts, competitions and shows are organized during the festival.

Çağlak Festival and Olive Festivities (third week of May) The festival, which is organized by the Municiaplity of Akhisar, is now celebrated as a regional festival. People in the region participate in the event which includes sports competitions, games and various cultural activities.

92

Mayıs - Haziran / May - June ‘13


Mayıs - Haziran / May - June ‘13

93


OTELLER / HOTELS

SPİLOS HOTEL Keçiliköy Mahallesi Mimar Sinan Bulvarı No: 288/A MANİSA Tel: +90 236 233 25 65

EGAYİD APART OTEL Yunus Kızılkan Cad. No:18 Adala/Salihli MANİSA Tel: +90 236 732 28 56

BERRAK OTEL Zafer Mahallesi Belediye Caddesi : 59 Salihli MANİSA Tel: +90 236 713 14 52

GRAND MİRANDA HOTEL Demirci Yolu 2. km No :156 Taytan-Salihli MANİSA Tel: +90 236 739 21 80

TE-KAP URGANLI KAPLICALARI Turan Mah. 7 Eylül Yolu No:23 Kat:7 Belediye binası 7.Katı Turgutlu MANİSA Tel: +90 236 313 70 17

OREKO OTEL Mimar Sinan Bulvarı 1. Cadde No:51/A Kuşlubahçe- MANİSA Tel: +90 236 502 11 11

BÜYÜK SARUHAN HOTEL Nusret Köklü Cad. No:1 Laleli - MANİSA Tel: +90 236 233 02 72

ARMA HOTEL Yarhasanlar Mah. 8 Eylül Caddesi No:14 MANİSA Tel: +90 236 231 19 80

ANEMON HOTEL Mimar Sinan Blv Kuvai Milliye Anıt Mevkii No:284/A 45030 MANİSA Tel: +90 236 233 41 41

PALM CİTY HOTEL Ulucamii Mah.374 Sk.NO:82 TÜRKİYE/MANİSA/AKHİSAR Tel: +90 236 412 12 20

BSS BORAY İNŞ. ELEK. TURİZM MAK. TİC A.Ş. Mustafa Çapra Cad.No:11 MOSB Merkez - MANİSA Tel: + 90 236 213 00 84

ÇİMBETON PREFABRİK YAPI ELEMANLARI A.Ş. OSB 2. Kısım Gaziler Cad. D:4 Merkez - MANİSA Tel: +90 236 233 20 74

İNCİ AKÜ SAN. A.Ş. Organize Sanayi Bölgesi 2. Kısım Gaziler Caddesi No:6 MANİSA Tel:+ 90 236 233 25 10

İNDESİT COMPANY BEYAZ EŞYA A.Ş. OSB II. Kısım MUSTAFA KEMAL BLV. NO.4-6 MANİSA Tel: + 90 236 226 15 00

KLİMASAN KLİMA SAN. A.Ş. Manisa Org. San. Bölgesi, Cumhuriyet Cad. No.1 –45030 MANİSATel: +90 236 236 22 33

POLİNAS PLASTİK SA. TİC. A.Ş. Organize Sanayi Bölgesi Cumhuriyet Cad. No: 2-26 MANİSA Tel:+90 236 226 22 00

TEX MEX BOSTANLI Cengiz Topel Cad. No:32/B Bostanlı / İZMİR Tel: +90 232 362 80 02 www.texmex.com.tr

SİPİL İNŞAAT PLASTİK SA. TİC. A.Ş. M.O.S.B. 4.KISIM O.S.B. 405. CD. NO:1 MANİSA Tel: +90 236 444 77 45

TELESET ELEKTRİK SAN. TİC. A.Ş. Organize Sanayi Bölgesi, Cumhuriyet Bulvarı, 45030 MANİSA

Tel: +90 236 233 53 13

YONCA GIDA SAN. TİC. A.Ş. Organize Sanayi Bölgesi 45030 MANİSA

Tel: +90 236 233 25 20 RESTAURANTLAR / RESTAURANTS

DOV BOUTİQUE OTEL

MY CADDE DÖNER RESTAURANT

75. Yıl Mahallesi 5375 Sokak (Bankalar Cadddesi) No:11/A

1. Anafartalar Mh., Mustafa Kemal Paşa Caddesi 26, 45010

MANİSA Tel: +90 236 302 02 52

MANİSA Tel : +90 236 234 8090

OSB FİRMALARI

BIANCHI BİSİKLET SAN. A.Ş. OSB III. Kısım AHMET TÜTÜNCÜOĞLU CD. NO:1 MANİSA Tel : +90 236 213 00 45

94

Mayıs - Haziran / May - June ‘13

TAŞLIGERE RESTAURANT Badınca Köyü Taşlıkahve Mevki ALAŞEHİR / MANİSA Tel: + 90 236 654 80 30


FOUR SEASON RESTAURANT

ÇİÇEKÇİLİK/ FLORICULTURE

Kenan Evren Sanayi Sitesi Bankalar Caddesi Esnaf Sanatlar

EKER ÇİÇEK SALONU

Kooparatifi MANİSA Tel: +90 236 233 80 88

Tevfikiye mh. Doğu cd. 101/A MANİSA

KULA NAMLI RESTAURANT

Tel :+90 236 239 58 90

4 Eylül Mah. Yunus Emre Cad. No :113/1 KULA - MANİSA

LALEZAR ÇİÇEKÇİLİK

Tel:+ 90 236 816 22 33

Belediye Cad. No:115 SALİHLİ-MANİSA

ARMA RESTAURANT

Tel: +90 236 713 76 22

Nusret Köklü Cad. 1 MANİSA

ÖZDEMİR ÇİÇEKÇİLİK

Tel: + 90 236 233 0272

Utku Mahallesi İzmir Caddesi No:30 MANİSA

ULUPARK RESTAURANT

Tel: + 90 236 232 31 71

Mimarsinan Mah. Alçıtepe Cad. Manisa

ÖZENDİ ÇİÇEKÇİLİK

Tel: +90 236 231 4224

Yeni Mah. 6.Jandarma Karakolluğu Yolu Üzeri No:133

ÖZEL VE DEVLET HASTANELERİ / PRIVATE HOSPITALS

Kırkağaç Tel : +90 236 588 13 48

ÖZEL GRANDMEDICAL HOSPITAL

ÜLKÜ ÇİÇEKÇİLİK

Güzelyurt Mahallesi 19 Mayıs Caddesi No:4 MANİSA

Mimar Sinan Mah. Akkuş Sokk. No:1/D MANİSA

Tel:+90 236 302 02 02

Tel: +90 236 239 55 53

ÖZEL SEKİZ EYLÜL HASTANESİ

AÇELYA ÇİÇEK EVİ

Sakarya Mah. 1115 sk. No: 4 MANİSA

Manisa Merkez, İbrahim Gökçen Bulv. 70/B MANİSA

Tel: +900 236 231 4611

Tel : +90 236 238 5456

MANİSA ÇOCUK VE DOĞUM HASTANESİ

YASEMEN ÇİÇEKÇİLİK

Sakarya Mh., 45020 MANİSA

Atatürk Cad. No:24 SALİHLİ-MANİSA

Tel: +90 236 444 6774

Tel: + 90 236 714 18 95

UNİVERSAL HOSPITAL MANİSA

EMRE ÇİÇEKÇİLİK

Merkez Efendi Mah. 3917 Sok. No: 11/A MANİSA

Manisa Merkez, İbrahim Gökçen Bulv. 70/B, MANİSA

Tel: +90 236 237 40 16

Tel: + 90 236 238 5456

PASTANELER / PATISSERIES

HEDİYELİK EŞYA VE HATIRA / COMMERATIVE AND GIFT

HİLAL PASTANELERİ

AKSAKAL KUYUMCULUK

Ayni Ali Mh., 45020 MANİSA

Uzunçarşı Dr. Sadık Ahmet C. 26 MANİSA

Tel:+90 236 238 5872

Tel: + 90 236 231 35 87

VENEV PASTANESİ

ALTINBAĞ KUYUMCULUK

Ayni Ali Mh. 45020 MANİSA

Havuzluçarşı G.O. Paşa C. 41/B MANİSA

Tel : +90 236 233 77 22

Tel: + 90 236 237 54 90

HALE PASTANELERİ

ALTINMAR KUYUMCULUK

Cumhuriyet Mah. Atatürk Cad. SALİHLİ - MANİSA

Utku M. 8 Eylül C. 4/A MANİSA

Tel: +90 236 714 56 66

Tel: + 90 236 238 38 86

CEREN KUYUMCULUK Anafartalar M.Kemalpaşa C 19 MANİSA Tel: + 90 236 231 02 34 Mayıs - Haziran / May - June ‘13

95


MİNİ HOTEL

esa grup

MİNİ HOTEL

ESA GRUP

1397 Sok. No:10 Kahramanlar/İZMİR Tel: +90 232 441 58 84 +90 232 441 58 71 Faks: +90 232 441 58 85

Turizm Seyahat Acentası Peker Mh.1714 Sk. No:3/2 MANİSA Tel: +90 236 2329050 Fax:+90 236 2329500 www esa-grup.com

SNS FUARCILIK LTD. ŞTİŞair Eşref Bulvarı No:81 K:4 D:5 Alsancak / İZMİR Tel:+90 232 465 08 89 Manisa Belediyesi Fuar Merkezi 2. Anafartalar Mh. Halil Erdoğan cd. MANİSA Tel:+90 236 237 27 72 info@dekorstand.com info@snsfuarcilik.com.tr www.dekorstand.com www.snsfuarcilik.com.tr

YAVAŞLAR KUYUMCULUK

MANİSA ZAFER DERSHANESİ

Manisa Pelin Kuyumculuk - Yurt Kuyumculuk Saruhanlı / MANİSA Tel: +90 236 232 28 28 Tel: +90 212 603 06 06 www.yavaslar.com

Dumlupınar Cad. Utku Mah. No: 8 (Postahane Sokağı) MANİSA Tel: 0 236 232 12 26 0 236 232 12 27 Faks: 0 236 232 25 65 www.zaferdershaneleri.com.tr

1 YILLIK ABONELİK 90 TL

ADIMA FATURA EDİNİZ

Tarih:

ŞİRKET ADINA FATURA EDİNİZ

/

/ 20.......... KURUMU

AD,I SOYADI

GÖREVİ

ADRESİ

ÜLKE

ŞEHİR

POSTA KODU

TELEFON

FAX

VERGİ DAİRESİ

E-MAIL

VERGİ NO

....... Yıllık abonelik bedeli olan ................................ TL yi Halk Bankası Alsancak Şb. Kod.731 10260253 nolu RK Renkli Kalem Medya Yapım hesabına havale ettim. Not: Lütfen havale dekontunuzu, doldurduğunuz Abone Formu ile birlikte fax veya e-mail yoluyla gönderiniz. Abonelikle ilgili ayrıntılı bilgi için arayabilirsiniz. ABONE TELEFON

96

(0232) 463 75 40

ABONE FAX

(0232) 421 92 24

E-MAİL

bilgi@renklikalem.com.tr

HAVA DURUMU

WEATHER CONDITION

Manisa; makroklima Akdeniz iklim şartları altındadır. İlin kuzeydoğusu Akdeniz iklimi ile karasal iklimin geçiş noktasında yer alır. Yıllık sıcaklık ortalaması 16.8 °C olup en sıcak ay olan temmuz ortalaması 34.4 °C ve en soğuk ay olan ocak ayı ortalaması 3.0 °C’dir. Yıllık yağış ortalaması 740 milimetre ile yarı kurak bir karakter taşımaktadır.

Manisa is under macroclimate Mediterranean climate conditions. Northern-east part of the province is on transition point of Mediterranean climate and continental climate. Annual temperature average is 16.8 °C and temperature average of the hottest month, July, is 34.4 °C and temperature average of the coldest month, January, is 3.0 °C. Annual precipitation average is 740 millimetres and the province has a semi-arid climate character.

Mayıs - Haziran / May - June ‘13




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.