POSTA212 SAYI 68

Page 1

Bakan Hagel IŞİD için Türkiye’ye gidiyor 9

IŞİD petrolünün IŞİD kadın karanlık pazarları yolculuğu kuruyor

sayfa

9

■ Terör örgütü IŞİD Suriye ve Irak’ta ele geçirdiği bölgelerdeki kuyulardan çıkardığı petrolü Türk ve Arap aracılar vasıtasıyla pazarlıyor. Bu ham petrolün kaçak yollardan Türkiye’ye girip işlendiği ileri sürülüyor.

sayfa

sayfa

8

■ Dinci terör örgütü IŞİD, Irak’ta eline geçirdiği kadınları esir pazarlarında 25 ila 125 dolar arasında satıyor. Teröristlerin elinde 12 -14 yaşında onlarca da kız çocuğu bulunuyor. Örgüt üyeleri, bazı kadınları ise seks kölesi olarak kullandıktan sonra kafasını kesiyor.

HAFTALIK ÜCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ

www.posta212.com • YIL 2 • SAYI 68

3 Eylül 2014 Çarşamba

Yeni kabinenin 7 üyesinin yolu

ABD’den geçti Onlar’da bir dönem Amerika’da yaşadı. Akademisyen, öğrenci, diplomat olarak hayat mücadelerini ABD’de yaşayan her Türk gibi bu ülkede aramızda sürdürdüler. Sivil toplum kuruluşlarında gönüllü nefer oldular.

Şiddet mağdurlarına Green Card

Yeri geldi okul paralarını denkleştirmek için sıradan işlerde çalıştılar. Bizlerden biri olarak aramızda sayfa yaşadılar. Şimdi onların kaderi Davutoğlu’nun 10 kurduğu 62’nci hükümette kesişti.

sayfa

5

■ ABD yasaları şiddet gören kadınlara kaçak olsalar bile oturma izni veriyor. Polise yardım eden veya tanıklığıyla bir cinayeti aydınlatan kaçaklar da bu yasadan yararlanıyor.

Göçmenlere Beyaz Saray’dan müjde 4

sayfa

sayfa

6

Volkan Bozkır

Mevlüt Çavuşoğlu

Bankaların da ‘zombi’ olanı var

Lütfi Elvan

■ ‘Zombi Bankalar’ kitabının yazarı Yalman

Onaran, kitap fikrinin nasıl çıktığını ve bankacılık fikirlerini Melike Ayan’a anlattı. sayfa

12 Numan Kurtulmuş

Cevdet Yılmaz

Mehmet Şimşek

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ilk hedefi ABD sayfa

11

■ Başbakan Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan görev bölümü yaptı. Erdoğan yurt dışı ilişkileri düzenlerken, Davutoğlu da Türkiye’nin içindeki sorunları çözecek.

Ali Babacan

CHP’de delege avı ■ 5-6 Eylül’de olağanüstü kongreye giden Cumhuriyet Halk Parti-

sayfa

11

si’nde genel başkan adayları Kemal Kılıçdaroğlu ve rakibi Muharrem İnce, kurultay delegelerini ikna etmek için yoğun çaba sarfediyor.

geçen gün 2016 Başkanlık seçimleri için bir başka çıkış yapması, eski patronu Obama cephesinde nasıl algılanıyor.

sayfa

8

IŞİD çocukları asker yapıyor TACCI atağa kalkıyor

15

■ Hillary Clinton’ın her

Levent Bilgen Abu Dabi’ye uğurlandı

Zafer Bayramı’nı coşkuyla kutladık

sayfa

Obama-Clinton

sayfa

14

■ Türk Amerikan Ticaret ve Sanayi Odası (TACCI) Başkanı Ali Koçak, projelerini ve Türk toplumundan beklentilerini POSTA212’ye anlattı.

sayfa

7

Teknoloji devlerine meydan okuyan Türk

sayfa

13


Toplum

3 Eylül 2014 Çarşamba

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

Ne zaman gelecek? KÖMÜR karası saçları ensede topuz, güney Asya tasarımlı kıyafetinde omuz başlarıdolgun. El ilanında İmelda elinde mikrofon dansörleri coşturuyor. Acaba mı? New York Public tiyatrosunda Filipinler’in eski First Lady’si İmelda Marcos’u ikizi kadar benzeri aktris Ann Miles canlandırıyor. ‘’Çelik Kelebek’’lakaplı İmelda’nın ‘’Aşk Burada Yatıyor.’’başlığıyla yaşamını hikaye eden rock-pop müzikali ikinci defa New York’a döndü ama İmelda’dan hala ses, seda yok. Public Theater’in bir yetkilisi ‘’Müzikalimiz çok başarılı sonuçlar aldı gittiği her yerde. İki yıldır Bayan Marcos’un New York’a gelip başarımızı bizimle paylaşmasını bekliyoruz. Vogue, Time, New York, Entertainment, The New York Times gibi yayım organları yılın en iyileri listesinde ilk 10’da yer verdiler. Müzikal gördüğü ilgiden performan süresini Eylül’den Kasım sonuna uzattı.’’diyor. 1986’da ‘Halk Gücü’darbesi üzerine İmelda ile kocası Ferdinand Amerika’ya kaçtılar. İmelda ‘’Aşk burada yatıyor’’ müzikalinde ‘’Giyecek ayakkabım yok’’ şarkısından sonra 3 bini aşkın marka ayakkabılar aldığını itiraf etti. Marcos’lara karşı ayaklanmayı izlerken haftalarca Filipin’lerde kaldım. Bir yazımda ‘’Amiyane tabirle böylesine ‘matrak’ bir ihtilali ne gördüm, ne duydum.’’diyordum. Marcos’a başkaldıran kuvvetlerin komutanı General Fidel Ramos, diktatör Marcos’un kuzeniydi. Marcos, güvendiği yakını, Juan Enrile’yi Savunma Bakanı yapmıştı. Ramos ile Enrile darbe ilanı akabinde ihtilale destek vermeye razı olmuşlardı. Sabahları bir avuç gazeteciyle el kol sallayarak Camp Crame’de Ulusal Polis Karargahı’na, sonra Camp Aguinaldo’ya özel brifinge giderdik. Marcos’un yakınları, Amerika’nın daha fazla üst düzey yolsuzluklara göz yummayacağını anladıkları için ihtilal ortaklığına girdiler.Generallerin dış desteğe yoğun ihtiyacı vardı. Önemli husus darbede kan dökülmesine herkes karşıydı. Gerçekten de ‘Halk İhtilali’ kansız oldu. Malacanang Sarayı’nda iki kez Marcos’larla röportaj isteğime olumsuz yanıt aldım. Şubat’ın ilk haftasında ‘basın toplantısı’ haberi gelince Saray’ın yolunu tuttum. Diktatör Marcos basketbol sahası büyüklüğündeki toplantıyla Nehru stili beyaz ceketiyle geldi, bir saate yakın konuştu. Filipinler’deki karmaşadan dış güçleri suçladı. Konuşması biterken gözüm aşina bir simaya takıldı. ‘Çelik Kelebek’ İmelda yaveriyle kocasını dinlemeye gelmişti. Bir süre sonra bakışlarının sürekli üstümde olduğunu fark ettim. Marcos’un konuşması bitince İmelda bana doğru yürümeye başladı. Yaklaşınca ayağa kalktım. İmelda güleç yüzle ne zaman geldiğimi, ne kadar kalacağımı sordu, ufak bir Saray turu yaptık, resmi Saray fotoğrafçısına işaret edip resmimizi çektirdi. Korumaları yabancı basını yaklaştırmadı. Beni kime benzettiğini düşünürken yüzümdeki şaşkınlığı fark etti. B.M.’de konuştuğumuzu söyleyince belleğimden sayfalar açıldı. 1982 sonbaharında Ferdinand ve İmelda Marcos onuruna düzenlenen davete B.M. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olarak davet edilmiştim. Karı-koca Marcos’lar davetlileri el sıkarak karşılıyordu. İmelda kocasının aksine el sıkarken gelenlerin yüzüne bakmıyordu. Sıra bana gelince’’ Bayan Marcos gerçek hayatta resimlerinizden daha güzelsiniz. ‘’diye iltifatta bulunarak elini sıktım. ‘’Çelik Kelebek’’ başını kaldırdı, göz göze geldik, ‘Teşekkür ederim,’ dedi. Bana özel sohbet ve görüntü alma fırsatını yıllar sonra iki çift iyi laf vermişti. hurriyet.com’ dan alınmıştır

Ahıska Türkleri’ne saldırı Dayton Ohio’da yaşayan Ahıska Türkleri’ne 3 genç tarafından etnik nedenle saldırı düzenlendi. Olayın ardından gözaltına alınan 3 genç daha sonra serbest bırakıldı ÖZGE SOYLU NEW YORK- POSTA212

O

hio’da yaşayan Ahıska Türk’ü bir aileye saldırı düzenlendi. Saldırıya uğrayan Ahıska Türk’ü Ali Shakhmondarov bu nefret söyleminin ardından çok üzgün olduğunu belirtti. 3 gencin kendisini ve ailesini hedef olarak “Sizi burada istemiyoruz, ülkenize geri dönün” şeklinde

bağırdıklarını söyleyen Shakhmondarov yapılan saldırı hakkında buradaki hayatından endişe duyduğunu söyledi. TÜRKLER TEPKİ GÖSTERDİ 21-22 yaşlarında 3 gencin gerçekleştirdiği bu saldırı bölgede yaşayan Türkler tarafından büyük tepki gördü. Çok sayıda Ahıska Türkü’nün yaşadığı bir bölge olan Old North Dayton bölgesinde gerçekleşen bu olayın ardın-

dan Ahıska Türkleri Derneği ve Ohio polisi olayın sonuca kavuşması ve suçluların cezalandırılması için büyük caba harcadı. Polis konuyla ilgili olarak “Kim olduğun, kaç yaşında olduğunun, renginin ve ırkının ne olduğu bizim için önemli değil, eğer bir suç varsa ve bir kurban mevcutsa biz olayın araştırır ve gerekeni yaparız” açıklamasını yaptı. Olayın ardından gözaltına alınan 3 genç daha sonra serbest bırakıldı.

Yıldız’a veda buluşması Türkiye’nin Chicago Başkonsolosu Fatih Yıldız, 8 Eylül’de Ankara’ya hareket edeceğini duyurarak, hareket etmeden önce Türk toplumuyla buluşmak için program tertipleyeceğini söyleyip görevinden ayrılmadan önce herkese teşekkür etti

ATAA, Ermeni Terörü’nü kınadı

NEW YORK - POSTA212

T

ürkiye’nin Chicago Başkonsolosu Fatih Yıldız, görevinin sona erişi vesilesiyle Türk Amerikan toplumuna yönelik bir veda mesajı yayınlayarak vazifesi boyunca kendisini yalnız bırakmayan Türk toplumuna teşekkür etti. “BİR MERHABA DAHİ…” 20 Eylül 2010 yılından bu yana yürütmekte olduğu Chicago Başkonsolosluğu görevinin sonuna geldiğini ifade eden Başkonsolos Yıldız, “Kariyerimdeki ilk misyon şefliğini üstlendiğim Chicago’daki görevim sırasında, Orta Batı ABD bölgesinin özgün yapısı nedeniyle sadece ABD’yi değil, binlerce kilometre uzaklıkta olmamıza rağmen, ülkemizi, insanımızı ve hatta kendimi farklı boyutlardan değerlendirme olanağını bulduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum. Bu nedenle, bu imkanları bana sağlayan Bakanlığıma ve görevim boyunca destek ve hoşgörüleriyle beni yalnız bırakmayan sizlere şükranlarımı sunarım. Göreve başladığı ilk günden itibaren “sizlere ulaşma ve sizlerce de ulaşılabilir olma” anlayışını benimseFatih Yıldız miş bir Baş-

konsolos olarak, teveccühleriniz sonucunda kayda değer sonuçlar alabildiğime inanıyorum. Beni ve ailemi kalplerinizin sıcaklığını yansıtan yuvalarınızda ağırlamalarınızdan, konsolosluk işlemleriniz sırasında kısa bir “merhaba” için dahi olsa beni makamımda ziyaret etmenize; bazen bir ağabey, bazen bir kardeş yerine koyarak sergilediğiniz samimi yaklaşımlara gönülden teşekkür ediyorum” diye yazdı. ÖĞRENCİ VURGUSU Başkonsolos Yıldız, “Görev alanımdaki 13 eyalette, Cumhuriyet Bayramı’ndan, dini bayramlara, Van depreminden Soma faciasına kadar, acısı ve tatlısıyla, kalplerinin Türkiye ile birlikte Türkiye için çarptığını defalarca gördüğüm sizlerin desteğinin devamına, birlikteliğinizi korumanıza ve bu ülkedeki ge-

lecek nesillere, özellikle de öğrencilerimize sahip çıkmanıza ihtiyacımız var” diyerek konuşmasına şöyle devam etti: “Varlığınızla anlamlı kıldığınız Başkonsolosluğumuz ile başta halefim olmak üzere, gelecek Başkonsolos nesillerinin başarısı, bu şartların yerine getirilmesine bağlı olup, sizlere inancımız tamdır. Bu vesileyle, geçtiğimiz 4 yıl boyunca yukarıdaki anlayışı hayata geçirmem yolunda sergiledikleri mutlak destekleri için eşime, kızıma ve özveriyle çalışan mesai arkadaşlarım ile ailelerine huzurlarınızda teşekkür ederim” PROGRAM TERTİPLENECEK Yıldız, son olarak 8 Eylül’de Ankara’ya hareket edeceğini dile getirerek, hareket etmeden önce Türk toplumuyla vedalaşmak için bir program tertipleyeceklerini duyurdu.

(NEW YORK – POSTA212) - ATAA, Ermeni terör örgütleri saldırılarında öldürülen başta Ottowa Askeri Ateşesi Albay Atilla Altıkat olma üzere şehit olan Türk diplomatlarını andı ve bir kınama mesajı yayınladı. Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA), Ottowa Askeri Ataşesi Albay Atilla Altıkat’ın Ermeni teröristlerce öldürülmesinin yıldönümü vesilesiyle bir anma mesajı yayınladı. ATAA, yayınladığı mesajda masum insanlara yönelik terör eylemlerini kınadı. Kanada Ottowa Askeri Ataşesi Atilla Altıkat, 27 Ağustos 1982’de aracı trafikte kırmızı ışıkta durduğu sırada yanındaki bir araçtan açılan ateş sonucu şehit olmuştu. Saldırının sorumluluğunu “Ermeni Soykırımı için Adalet Komandoları” adlı terör örgütü üstlenmişti. Altıkat’a yönelik terörist saldırıyı, dünya genelinde Türk diplomatları aleyhinde başlatılacak bir dizi terör saldırısı takip etti. 8 Nisan 1982’de Türkiye’nin Ottawa Ticaret Müşaviri Kani Güngör, başarısız bir suikast girişiminden yaralı kurtuldu. Bundan iki yıl sonra Ermeni teröristler Ottawa’daki Türk Büyükelçiliği’ne saldırdı ve Büyükelçiyi yaralayarak Kanadalı bir güvenlik görevlisini öldürdü. 32 yıl önce ASALA tarafından öldürülen Atilla Altıkat’ın heykeli 27 Ağustos 2012’de Kanada’da dikilmişti.

ATA-DC ATATÜRK Okulu’na kayıtlar başladı WASHINGTON DC-POSTA212 - 5-10 yaş arası Türk çocukların, Türk kültürünü ve dilini öğrenmeleri için öğrenim veren Washington DC Atatürk Okulu’na kayıtlar başladı. Çocukların eğlenceli bir ortamda öğrenmelerini sağlayan Atatürk okulunda okul ve okul öncesi eğitim sağlanıyor. 7 Eylül 2014 tarihinde başlayacak ve 30 hafta sürecek olan program, McLean Lisesi’nde gerçekleştirilecek. Anaokulu eğitimi alacak olan çocukların aileleri başvurularını en geç 30 Eylül’e kadar tamamlaması gerekiyor. 2014-2015 öğretim yılında Besim Cafer ve Holly Cafer gönüllü yöneticiler olarak programda yer alacak.



Göçmenlik - Toplum

3 Eylül 2014 Çarşamba

Beyaz Saray’dan yeşil kart müjdesi ABD’de Göçmenlik Yasası’nın çıkarılması yılan hikayesine döndü. Beyaz Saray da ABD’deki yasa dışı göçmenleri rahatlatmak için çalışma başlattı ve bu hazırlıklar basın kuruluşlarına sızdı İLHAN TANIR washıngton-POSTA212

B

eyaz Saray’ın yüzbinlerce göçmeni ilgilendirecek yeni bir çalışma içinde olduğu ABD’nin önde gelen gazetelerinden Washington Post’a yansıdı. Amerikan sisteminde yeşil kart sahipleri, oy kullanma hakkı ve ABD pasaportu sahibi olmayan, bunların dışında ise Amerikan vatandaşlarının sahip olduğu bütün haklara sahip olan kişilerin aldığı statü olarak biliniyor.

TEKNOLOJİ ÇALIŞANLARI Washington’ın önemli gazetelerinden olan The Hill’de çıkan bir başka makaleye göre de, Beyaz Saray, teknoloji alanında çalışanlar, Amerikan vatandaşları ve yeşil kart sahiplerinin yakınlarını da kapsayacak yeni bir projesi üzerinde çalışıyor. Beyaz Saray’ın yeni projesinde, 226 bin olan aile üyeleri için yeşil kart sayısı ve 140 bin olan özel yetenekli işçiler için olan sınır, bundan sonra yeşil kart sahi-

binin aracılığıyla ABD’ye yaşamaya hak kazanmış aile üyelerini bu sayı içinde saymayacak.

LİMİT SORUNU KALKACAK Şu anki yasalara göre ise, yeşil kart hakkını kazanan çalışanlarla birlikte ABD’ye yerleşen kart sahibinin aile fertleri de, Amerikan federal devletinin yıllık olarak verdiği yeşil kart kontenjanının içinde sayılarak, bu limitin kısa bir zamanda dolmasına neden oluyor. Eğer değişiklik gerçekleşirse, sadece yeşil kart almaya hak kazanan yabancı birey bu kontenjanı dolduracak, böylece bu hakka sahip olabilecek yabancı sayısında da büyük artış yaşanabilecek. OBAMA’DAN GERİ ADIM Konuyla ilgili soruları cevaplayan Beyaz Saray basın sözcüsü Josh Earnest de, ‘düzenleme çalışmaları bittiğinde, göçmenlik hakkında haber olacak işler yapacağız’ demekle yetindi.

Diğer taraftan, uzun süredir Obama’nın tek taraflı olarak atması beklenen adım olan göçmenlik kanunlarının Başkanlık kararı ile değiştirme girişimini Kasım ayındaki ara seçimlerin sonrasına ertelemesinin giderek daha ciddi bir ihtimal haline geldiğini New York Times bildirdi. Obama’nın Kongre’den onay almadan ve Kongre’de bir yasa çıkarmadan yapmak istediği göçmenlik düzenlemelerinden en önemlisi, Obama’nın alacağı özel karar ile, ülke içindeki göçmenler içinden yaklaşık 5 milyon göçmene yasal statü tanımak idi. Böyle bir kararın ise, özellikle ara se-

DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

‘L çimlerde oldukça mücadele içinde geçeceği belli olan yarım düzineye yakın eyalette, senatör seçimlerini Demokratların aleyhine çevirip, Temsilciler Meclisi’nden sonra, Senato’nun da kontrolünün Cumhuriyetçilere kaybedilmesi riskinin doğurması nedeniyle, Beyaz Saray’ın geri adım atmaya hazırlandığı bildiriliyor. Bilindiği gibi, Amerikan Kongresi’nin Temsilciler Meclisi kanadı Cumhuriyetçilerin elinde iken, Senato Demokratlarda. Kasım ayında, Cumhuriyetçilerin daha iyi bir seçim sonucu alması beklense de, bunun Senato’yu da kapsayıp, kapsamayacağı henüz belli değil.

Washington’da Türk mutfağı Washington’da Library of Congress’in 14.üncü Kitap Fuarı’nda tanıtılan bir ‘Türk Yemek Kitabı’ büyük ilgi gördü. Kitap Amazon’dan satın alınabiliyor WASHINGTON - POSTA212

E

mekli Büyükelçi Baki İlkin’in eşi Nur İlkin ve yazar SheilahKaufman'ın beraberce yazdıkları "Türk

Yemek Kitabı-Bölgesel Yemekler ve Hikayeleri" Library ofCongress'in davetlisi olarak 14'üncü kitap fuarında takdim edildi.

Şirket içi transfer vizesi

Bu sene muazzam büyüklükteki Walter E. Washington Convention Merkezi’nde yapılan ve onursal başkanları Başkan Obama ve eşi Michelle Obama olan fuar binlerce insanı topladı. SheilahKaufman önce büyük bir topluluk önünde Türkiye hakkında bilgi verdi ve sonra Türk mutfağının çeşitliliğini anlatarak yemek tarifi gösterileri yaptı. Türk mutfağının büyük imparatorluklar boyunca geliştiğini, sağlık ve lezzet açısından Akdeniz gıdasının en iyi örneği olduğunu belirtti. Daha sonra çok sayıda meraklı için kitabı imzaladı. Bu kitap Amazon’dan satın alınabilir.

TAGEV’den tanışma pikniği Türk Amerikan Gençlik ve Eğitim Vakfı (TAGEV), New York Central Park’ta herkese açık bir tanışma etkinliği düzenledi (NEW YORK – POSTA212) Yaklaşık iki ay önce 20 genç tarafından kurulan Amerika’nın ilk gençlik derneği TAGEV, Central Park’ta tanışma pikniği düzenledi. Çok sayıda öğrenci ve öğretim görevlisinin katıldığı piknikte konuşan TAGEV Başkanı Ayhan Özmekik, henüz yeni kurulun bir dernek olduklarını belirterek,Türk-Amerikan toplumunun desteğine ihtiyaçları olduğunu dile getirdi. Özmekik, bu etkinliklerin birlik ve beraberliği artırdığına dikkat çekerek, pikniği geleneksel hale hale getireceklerini söyledi.

’ vizeleri (Şirket İçi Transfer Vizeleri), Amerika Birleşik Devletleri’nde şubesi, ortaklığı, bağlı bulunduğu kuruluşu olarak ya da alt kuruluşu olarak faaliyet gösteren bir şirketin bünyesinde önceki 3 yıl içinde en az 1 yıl boyunca idareci yada yönetici seviyesinde yada özel bilgi gerektiren bir pozisyonda görev almış kişilerin çalışmakta oldukları şirketin Amerika Birleşik Devleri’ndeki bir şubesine transfer edilmeleri için verilen bir vize türüdür.

yesinde ya da özel bilgi gerektiren bir pozisyonda çalışmış olması ve aynı pozisyonlarda çalışmak üzere de Amerika Birleşik Devletleri’ne geliyor olması gerekmektedir” diye konuştu.

YÖNETİCİLER GELEBİLİR New York Barosu avukatlarından Ayhan Öğmen, L vizesinin detaylarını POSTA212’ye anlattı. Ayhan, bu vize türünün Amerika Birleşik Devletleri’nde henüz bir ofisi bulunmayan çok uluslu ya da yabancı menşeli bir şirketin ofis kurma amacı ile idareci veya yönetici gönderebilmesine de imkan sağladığını söyledi.

“İSTEDİKLERİ İŞTE ÇALIŞABİLİRLER” ‘’L’’ vizesi bulunan veya bu vize için müracaat eden bir kişinin eşi ve 21 yaşından küçük çocukları da aynı tür vize ile Amerika Birleşik Devletleri’ne gelebileceğini kaydeden Öğmen, “Ana müracaat sahibinin kalış süresince de Amerika Birleşik Devletleri’nde kalabilirler. Ayrıca bu tip vizesi bulunan kişilerin eşleri, ilgili Göçmenlik Ofisi’nden alacakları müsaade ile Amerika Birleşik Devletleri’nde istedikleri bir işte çalışabilirler. Bu çalışma sahalarında herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadır. Başka bir vize statüsü ile Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan eşler ise istedikleri takdirde statü değişikliği için ilgili Göçmenlik Ofisleri’ne müracaat edebilir ve ‘’L’’ vize statüsüne geçiş yapabilirler ve eşlerinin kalış süresince de Amerika Birleşik Devletleri’nde kalabilirler” dedi.

YASAL BAĞ GEREKLİ Ayrıca ilgili kanunlar (Immigration and Nationality Act), anılan bu şirketlerde yönetici veya idareci seviyesinde çalışan birden çok kişinin de aynı projede, aynı işyerinde ve aynı seviyede çalışmak üzere ‘’Kapsamlı ‘L’ Dilekçesi’’ (Blanket ‘L’ Petition) ile ‘’L’’ vizesi alabileceklerini öngördüğünü vurgulayan Öğmen, “Bu tip bir vize için çok uluslu şirket ile Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan şirketin arasında mutlaka şirket ortaklığı, temsilciliği, şubesi vs. gibi kurulu yasal bir bağın olması ve Amerika’daki şirketin işveren sıfatı ile hareket ediyor olması gerekmektedir. Bunlara ilaveten müracaat edecek olan kişinin başvurusundan önceki 3 yıl içinde en az 1 yıl yurt dışında bulunan şirkette fiilen ve idareci yada yönetici sevi-

KALMA SÜRESİ İdareci veya yönetici seviyesinde ‘’L’’ vizesi için müracaatta bulunan kişiler ilk müracaatlarında en fazla 3 yıllık kalma süresi alabileceğinin altını çizen Öğmen konuşmasına şöyle devam etti: “Bu 3 yılın sonunda vizelerini uzatmak istediklerinde kendilerine 2 yıllık ek bir süre daha verilmektedir. Daha sonraki uzatmalarla birlikte idareci veya yönetici seviyesinde ‘’L’’ vizeleri ile Amerika Birleşik Devletleri’nde en fazla 7 yıl kalınabilmektedir. Bu süre özel bilgi gerektiren bir pozisyonda görev alan kişilerin 5 yıldır. Bu süre yeni bir ofis açmak üzere ‘’L’’ vizesine müracaat eden kişilerin ilk müracaatlarında en fazla 1 yıldır ancak daha sonra süre uzatımı için ayrıca müracaatta bulunabilirler”


Göçmenlik - Toplum

3 Eylül 2014 Çarşamba

Şiddet gören kadın Green Card alabilir En yetenekli vize türü DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

A

merika Birleşik Devletleri, olağanüstü yeteneği ve başarıları olan bireyler için çalışma vizesi (O-1A) veriyor. Amerika’da yaşayanlar veya Amerika’ya gelmek isteyenlerin en çok merak ettiği vize konularının başında geliyor O-A1 vizesi. New York Barosu avukatlarından Mine Gür, bu vize türünün detaylarını POSTA212’ye anlattı. Avukat Mine Gür, O-1A vizesinin bilim, sanat, eğitim, iş ve spor alanlarında üstün başarılar elde etmiş kişilere Amerika’da çalışma ve yaşama izini veren bir vize tipi olduğunu söyledi. Gür, “Kişinin olağanüstü yeteneğe sahip olduğunu göstermesi için ulusal ve uluslararası mesleki ve bireysel başarılar kazanmış olması gerekmektedir” dedi. O-1A vizesi almak isteyen adayın kendi alanında gösterdiği olağanüstü başarılarını ispat etmesi gerektiğinin altını çizen Gür, “Bunun için sunması gereken deliler arasında hakkında basında çıkan haberler, kendi alanında yapmış olduğu yayınlar, kendi alanında rol aldığı önemli pozisyonlar, kazanmış olduğu ödüller, mesleki anlamda yapmış olduğu özgün katkıları gibi yer alır” diye konuştu.

SPONSOR ŞARTI ARANIYOR Başvuruda kendilerine sponsor olacak birinin veya iş verenin olmasının şart olduğunu vurgulayan Gür, “Buna ek olarak, Amerika’da kendi alanlarında faaliyet göstermeye geldiklerini katılacakları aktivitelerin listesi ile ispat ederler. Örneğin, bir sporcunun hangi takımda ve hangi maçlarda oynayacağının listesi, bir sanatçının hangi gösterilere katılacağının listesinin Göçmenlik Ofisine (USCİS) sunulması gerekmektedir” diye konuştu. O-1A vizesinin en önemli avantajının ilk ola-

rak 3 yıllığına alınıp 1’er yıllık sınırsız olarak uzatılması olduğunu kaydeden Gür konuşmasına şöyle devam etti:

15 GÜNDE SONUÇ ALINABİLİR “USCİS tarafından hızlı işlem seçilerek 15 günde sonuç almak mümkündür. O -1A vizesi sahiplerinin eşleri ve 21 yaşın altındaki çocukları da çalışma iznine sahip olurlar. Bir diğer avantajı J-1 vizesinde Amerika’da olup iki yıllığına eve dönme kuralına tabii olanlar, bu kuralı feragat etmeden O-1A vizesine başvurabilirler. O-1A vizesinin çalışma vizelerinden (H1B)’den en büyük farkı belli bir eğitim derecesi aranmamasıdır. Örneğin çalışma vizesine başvurabilmek için en az üniversite mezunu olup, belli bir konuda üniversite derece gerektiren bir pozisyonda iş bulmak gerekmektedir. Ayrıca, H1B vizesinde işverenin belirli bir miktar maaş ödeme zorunluluğu O-1A vizesinde bulunmaktadır. Buna karşılık O vizesinin başvuru koşulları H1B vizesine göre çok daha zordur”

l O-1A vizesinin başvuru koşulları diğer vize tiplerine göre yüksek bir standarda sahip olduğu için bu vize en çok aşağıdaki gruplar arasında yaygın olur: l H1B almaya uygun olmayan sanatçılar ve zanaatkarlar mesela kuaförler, müzisyenler vs. l H1B’nin yıllık kotaları dolduğu için çalıma vizesi alamayan O-1 vizesi ile Amerika’da çalışma imkanına sahip olur. l Amerika’da tıp alanında J-1 vizesi ile ihtisas yapan doktorlarımız, ihtisaslarını tamamladıktan sonra 2 yıllığına eve dönme kuralına tabii oldukları için O-1A vizesi ile üst ihtisaslarını tamamlıyorlar. l H1B vizesi maksimum olarak 6 yıllığına alınır, 6 yılı tamamlamış olan bireyler gerekli şartları sağlamları halinde O -1A vizesine geçerek çalışmaya devam edebilirler.

New York Barosu avukatlarından Gökhan Yazıcı, suç mağdurlarının ve aile içi şiddete maruz kalan eş, çocuk, anne ve babaların göçmenlik seçeneklerini, U, T ve VAWA vizelerinin detaylarını anlattı

DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

A

merika’daki yasal olmayan göçmenler çoğunlukla vuku bulan suçları, polisle başlarının belaya girmesinden ve sınır dışı edilme korkusuyla, polise bildirmekten kaçınıyorlar.

BARIŞ VE HUZUR İÇİN Bu sebeple, toplumda yaşayan herkesin barış ve huzurunu sağlamak ve suç işleyenlerin cezasız kalmamasını teminen Federal Devlet suç mağdurlarının öne çıkıp hiç bir baskı ve korku altında kalmaksızın saldırganı polis yetkililerine bildirmesi için önlemler almıştır. Bu amaçla Amerikan Vatandaşlık ve Göçmenlik Bürosu, suç mağdurlarının Amerika’da yasal statü kazanıp sonuçta Amerikan vatandaşlığı kazanmalarına imkan veren yolu açacak çeşitli araçlarla donatılmıştır. MAĞDUR KİŞİLERE ÖZEL Bu vize kategorileri, kişiler daha önce cezai kovuşturmaya tabi olup hüküm giymiş olsalar veya yasadışı olarak Amerika’da bulunmuş olsalar, ya da daha önce sınırı dışı edilmiş olsalar dahi, yani kısaca aile veya işveren dayanaklı başka bir vize kategorisinden yararlanma imkanları bulunmasa dahi, suç mağduru kişilere yasal oturum hakkını verebilmektedir. SUÇ FAALİYETİ MAĞDURLARI Hatta daha önce ağırlaştırılmış bir suç işleyen kişiler dahi eğer Amerikan Vatandaşlık ve Göçmenlik Bürosu olumlu takdir hakkının kullanılmasına layık bulursa bu vizelerden yararlanabilmektedir.

Bu vize türleriyle ilgili görüşlerine başvurduğumuz New York Barosu avukatlarından Gökhan Yazıcı, U, T ve VAWA vizelerini anlattı. Yazıcı, bu vizelerden U vizesinin (suç faaliyeti mağduru vizesi) belirli suç mağdurlarına veya şahitlerine nihayetinde yasal oturum izni (Green Card) ve Amerikan vatandaşlığı yolunu açacak geçici göçmen olmayan vize statüsüne başvurma imkanı tanıdığını söyledi.

AİLE İÇİ ŞİDDET Yazıcı, suçlardan mağdur olan kişilerin, suç teşebbüs derecesinde kalmış olsa dahi, bu vizeden yararlanabileceklerini kaydederek “İşkence; kaçakçılık; aile içi şiddet; cinsel saldırı; kadınların cinsel uzuvlarına yönelik kesme, sakatlama; gönülsüz esaret; şantaj; adam yaralama; adam öldürme; ağır darp; şahidi ifadeye zorlamak; adalete engel olmak veya yalancı şahitlik. Mağdurların bu suçlar sebebiyle önemli ölçüde fiziki veya ruhsal istismar görmüş olması, suçun kovuşturulmasına yardımcı olması ve davadaki polis, savcı veya hakimden kovuşturmaya yardımcı olduklarına ilişkin sertifika almaları gerekmektedir. Suçun işlendiği zaman bakımından bir sınırlama söz konusu değildir; ancak çok sınırlı hallerde yurtdışında işlenmiş suçlar da bu vize için hak kazanabilir. Suç mağdurlarının yurtdışından bu vize için başvurması ve vize kabul edildikten sonra Amerika’ya gelmeleri mümkün olabilmektedir” diye konuştu. İNSAN TİCARETİ MAĞDURLARI T Vizesi’nin (insan ticareti mağduru vizesi) ise sadece insan ticareti sonucu Amerika’da bulunan kişiler için mümkün olduğunu vurgulayan Yazıcı “İnsan ticareti, kaçakçıların insanları daha iyi iş ve daha iyi bir yaşam vaatleri ile kandırarak Amerika’ya bir nevi modern kölelik için getirmeleridir. Kaçakçılar genellikle fakir ve işsiz bireyleri asılsız vaatlerle kandırmaktadırlar. T vizesi insan ticareti kurbanlarını korur ve insan ticareti kovuşturmasına destekte bulunmak üzere Amerika’da kalmalarına olanak sağlar. U vizesinde olduğu gibi T vizesi sahipleri de sonuç olarak yasal oturum izni (Green Kart) için başvurma hakkına sahip olurlar. T vizesinin U Vizesinden önemli bir farkı güvenlik güçlerinden suçluların kovuşturmasına yardımcı olduklarına dair sertifika alınması gerekliliği olmamasıdır” dedi. VAWA VİZESİNİN FARKLARI VAWA’da yasal oturum iznine sahip (Ggreen Kartlı), ya da Amerikan vatandaşı kişilerin aile içi şiddete maruz kalmış, dövülmüş eş, ana-baba veya çocukları yasal oturum izni (Green Kart) için başvurma hakkına sahip olduklarını söyleyen Yazıcı konuşmasına şöyle devam etti: “T yada U vizesinden farklı olarak VAWA, başvuranın taciz edeni cezai şikayet şartını aramıyor. Ayrıca VAWA başvuranın davası kabul edildiğinde doğrudan doğruya, derhal, yasal oturum izni için başvurmasına imkan vermektedir. Bazı göçmenler şartlar gereği ve suçların oluşması itibariyle bu yasal düzenlemelerin birden fazlasından yararlanma durumunda olabilirler. Bu sebeple hangi yasal düzenlemenin hangi özel durumda ve davada daha iyi sonuçlar doğuracağını belirlemek için mutlaka bir göçmenlik avukatı ile konuşmak son derece önemlidir”


Ekonomi

3 Eylül 2014 Çarşamba

Menüden ‘Zombi’ çıktı Zombi Bankalar kitabının yazarı Yalman Onaran, kitabı yazma fikrinin nasıl ortaya çıktığını ve bankacılık sektörü konusundaki fikirlerini POSTA212’ye anlattı. İşte Onaran’ın kitabının serüveni…

kabul ettim. Yani meraklı olunca hangi konu olduğu önemli değil içine daldığın. Bankalar da ekonominin ve finansın kalbi olduğu için yavaş yavaş onlara doğru kaydım doğal olarak.

MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

Y

alman Onaran, 1998’den beri Bloomberg’te çalışıyor ve firmanın Türkiye ofisini açması da yaptığı birçok işin arasında yer alıyor. Onaran, 2008-2009 krizinde ilk çöken firmalardan olan Lehman Brothers ve Bear Stearns’ü Bloomberg için haber yapmıştı. Uzman bir yazar olarak şu sıralar, dünya çapında bankaların yaşadığı problemler, ABD ve Avrupa bankalarının yaşadıkları problemleri karşılaştırmak ve yeni bankacılık sistemlerinin etkinliğini konu alıyor. İki kıtada da yer alan bankaların çözülememiş problemleri hakkındaki ilk kitabı, Zombie Banks, Kasım 2011’de John Wiley and Sons tarafından basılmıştı. Aynı zamanda 2013’te toparlanan, gazetecilerin hikayelerinin anlatıldığı Ink Stained kitabına katkıda bulunmuştur. Onaran ilk olarak 1987’de ABD’ye üniversite okumak için gelmiştir. Ohio’daki College of Wooster’da ve Columbia Üniversitesi Gazetecilik okulundan ve School of International and Public Affairs. Bloomberg’e katılmadan önce Associated Press(AP) için orta doğuda savaş muhabirliği yapmıştı. İşte, Onaran ile yaptığımız söyleşi: n ABD’ye geliş maceran nasıl oldu? ABD’ye üniversite okumaya geldim. Türkiye’deki üniversiteler çok ezbere ve robotik bilgi dağıtmaya dayanıyor diye Amerika’da bağımsız, analitik, kritik düşünmeyi destekleyen bir eği-

n Yazılarının hedef kitlesi, en çok okuyanlar kimler? Yazılarımın bazıları çok geniş okuyucu kitlesi buluyor, dünya çapında. Bazıları çok daha dar bir kesime, Amerika ve Avrupa’daki banka yöneticileri, bankacılık denetleme kurumları, politikacılardan oluşan karar verme mekanizmasında etkili olan bir gruba ulaşıyor. Kitabı geniş kitleler ulaşmak umuduyla yazdım ama ikinci grupta asıl yankıyı yaptı ve yeni bankacılık kurallarının şekillenmesinde rolü oldu. İleride daha geniş kitlelere de ulaşmayı arzuluyorum. Karışık, zor finans kavram ve olgularını herkesin anlayabileceği şekilde anlatmaktan çok zevk alıyorum ve bunu daha çok yapmak hedeflerimden. tim almak istedim. Üniversiteden sonra iki de master yaptıktan sonra bir kaç yıl burada çalıştım, sonra gazeteci olarak Türkiye’ye döndüm 1995’de. n Niçin finans, gazetecilik, özellikle araştırmacı gazeteciliğini seçtin? Gazeteciliğe ilk lise yıllarında okul gazetesinde başladım. Bir sınıf arkadaşım bir gün koridorda kolumdan tutup “gel seni bir toplantıya götüreceğim, konu hoşuna gidecek eminim” diyerek gazetenin ilk sayısında çıkacak haberlerin tartışıldığı bir odaya soktu beni. O günden beri gazeteci-

lik aşkı yakamı bırakmıyor. O ilk gün beni mesleğe çeken şey hala bugün de beni burada tutan şey: olayların arkasında yatan gerekçeleri bulmak ve onları toplumla paylaşmak. Bilgi meraktan doğar demiş atalarımız ben de hep çok meraklı oldum. Gazetecilik meraklı birisi için ideal meslek. Finans kısmı biraz rastlantı oldu. Önce savaş muhabirliği yapıyordum Ortadoğu’da, Kaf-

kaslarda. Sonra bir gün Bloomberg editörleri Türkiye’de haber bürosu açmak için bana yaklaşınca “neden olmasın, bir de bu konuları öğreneyim, hep merak ediyordum zaten” deyip

n Zombi bankalar kitabını yazma fikri nereden doğdu, nasıl gelişti? Kitap yazmak isteği çok uzun yıllardır vardı ama aklımda bir konu, fikir yoktu uzun süre. 2008 krizinde bankaların çöküşüyle ilgili sürekli yazdım, krizden sonra da bitmeyen sorunları yazmaya devam ettim. Bir gün saygı duyduğum bir yayınevinden iki editör beni yemeğe davet etti ve bu konularda sohbet ettik 1.5 saat boyunca. Yemek sonunda “süper bir kitap olur bu” dediklerinde anlamadım neyi kastettiklerini önce. Tüm an-

lattıklarımın krizde bankaların rolünü ve devam eden zayıf yanlarını çok çarpıcı şekilde ortaya koyduğunu ve bunları merak eden çok insan olduğunu söylediler. Bir yıl içinde de kitabım yayınlanmıştı. n Öğrencilere, gençlere vermek istediğin mesajlar var mı? Çok okumak, bilgiye her zaman aç olmak, ama aynı zamanda bilginin kaynağını, doğruluğunu, kesinliğini de sürekli sorgulamak. n Bankacılık sektörü, iyileştirilmesi ve bu konular hakkında yorumlarını alabilir miyiz? Bankacılık, tasarrufu krediye çevirmek üzerine kurulu temel varoluş felsefesinin çok dışına çıkmış durumda. Bir nevi kumara döndü finans ve bankacılık, bu da risklerin ne boyutta ve nerede olduğunu bilmemizi zorlaştırıyor. Sadece dışarıdan bakınca değil, bankaların içindeki yöneticileri de bilemiyor bu riskleri artık tam olarak. Bu da 2008 krizinin tekrarlama ihtimalini arttırıyor. Bankacılığın özüne dönmesi ve kumar kısmının borsa oyuncularına bırakılması lazım eskiden olduğu gibi.

İş değiştirenler azaldı ABD’de işsizlik oranı özellikle son dört yılda düşme eğilimi gösterirken, istatistikler Amerikalılar’ın daha az iş değiştirdiğini ve iş değiştirenlerin yarısının da daha fazla kazandığını gösteriyor AYSEL TAPAN İSTANBUL - POSTA212

B

ureau of Labor Statistic verilerine göre Ocak 2011-Aralık 2013 tarihleri arasında 4,3 milyon işçi en az üç yıl süreyle çalıştığı işinden ayrılarak başka bir iş yerinde çalışmaya başladı. Ocak 2009-Aralık 2011 döneminde ise 6,1 milyon kişi iş değiştirmişti. Ocak 2014 verilerine göre 2011-2013 yılları arasında iş değiştiren kişilerin yüzde 61’i yeniden iş buldu. Bu oran Ocak 2012 tarihine göre yüzde 5 oranında daha fazla. Uzun ve kısa süreli görev süreleri göz önüne alındığında ise 2011-2013 yılları arasında iş değiştiren kişilerin sayısı 9,5 milyona ulaşıyor. 2009-2011 döneminde bu sayı 12,9 milyon olarak kaydedilmişti.

İMALAT SEKTÖRÜ HAREKETLİ 2011-2013 döneminde uzun dönemli işini değiştiren işçilerin yüzde 35’i çalıştığı şirket kapandığı ya da yer değiştirdiği için işini kaybetti. Buna ek olarak işçilerin yüzde 33’ü çalıştığı

Türkler’in bu yıl hacca ve umreye 1.1 milyar dolar harcaması bekleniyor. Ayrıca, Sultanahmet dünyada en çok ziyaret edilen kutsal mekanlar sıralamasında ilk 20’ye girdi

iş yetersiz olduğu için, yüzde 32’si ise pozisyon ya da çalıştığı zaman dilimi kaldırıldığı için işlerinden ayrılmak zorunda kaldılar. Uzun dönemli

Ocak 2014’de kimler iş değiştirdi? 20 yaş ve üzeri 20-24 yaş 25-54 yaş 55-64 yaş 65 ve üzeri Erkek 20 yaş ve üzeri Kadın 20 yaş ve üzeri Beyaz 20 yaş ve üzeri Siyah 20 yaş üzeri Asyalılar 20 yaş ve üzeri Hispanikler 20 yaş ve üzeri

Toplam

Çalışan

İşsiz

4,292 91 2,897 1,004 301

61,3 58,7 68,2 53,2 22,5

20,8 24,6 20,2 24,3 13,7

İş gücüne dahil olmayan 17,9 16,7 11,6 22,5 63,7

2,390

64,1

21,6

14,3

1,902

57,7

19,9

22,4

3,499

62,2

20,1

17,6

bir işte çalışan ve işini kaybeden işçilerin yüzde 80’i üretim sektöründe çalışıyordu.

YÜZDE 52’Sİ KAZANIYOR Ocak 2014 döneminde tam zamanlı işini değiştiren işçilerin yüzde 52’si, kaybettikleri işlerinde kazandıklarından daha fazla para kazandıkları bir iş buldu. Bu oran bir önceki dönemde yüzde 46 oranında kaydedilmişti. Ocak 2014’de iş değiştiren kişilerin yüzde 68’i, 25-54 yaş aralığındaydı. İş değiştirme oranının yaşlı işçilerde de yüksek olduğu görülüyor. 55-64 yaş aralığındaki işçilerin yüzde 53’ü, 65 yaş ve üzeri işçilerin yüzde 23’ü aynı

54,6

30,6

14,8

192

58,7

15,1

26,2

685

64,5

20,7

14,8

dönemde işlerini değiştirdiler. Anket sonuçları erkeklerin kadınlardan daha fazla iş değiştirdiğini gösteriyor. Ocak 2014’de iş değiştiren erkelerin oranı yüzde 64 iken kadınların yüzde 58’i işlerini değiştirdi. Bir önceki ankete göre iş değiştiren erkeklerin oranında yüzde 3, kadınların oranında ise yüzde 8 oranında bir artış yaşandı. Aynı dönemde Hispanik (yüzde 65), beyaz (yüzde 62), siyahlarda (yüzde 55) iş değiştirme oranı Ocak 2012’ye göre daha yüksek bir düzeyde kaydedildi. İş değiştiren Asyalılar’ın oranında ise (yüzde 59) çok az bir artış gözlemlendi. Ocak 2014 verilerine göre iş değiştiren kişilerin büyük bir çoğunluğu beyaz.

İşsizlik oranı düşüyor Ocak

465

Türkler hacca milyar dolar harcayacak

2009 2010 2011 2012 2013 2014

Şubat

Mart

Nisan

Mayıs

Haziran

Temmuz

Ağustos

Eylül

Ekim

Kasım

Aralık

7,8

8,3

8,7

9,0

9,4

9,5

9,5

9,6

9,8

10,0

9,9

9,9

9,7

9,8

9,9

9,9

9,6

9,4

9,5

9,5

9,5

9,5

9,8

9,4

9,1

9,0

9,0

9,1

9,0

9,1

9,0

9,0

9,0

8,8

8,6

8,5

8,2

8,3

8,2

8,2

8,2

8,2

8,2

8,1

7,8

7,8

7,8

7,9

7,2

7,2

7,2

7,0

6,7

7,9

7,7

7,5

7,5

7,5

7,5

7,3

6,6

6,7

6,7

6,7

6,3

6,1

6,2

(NEW YORK – POSTA212) Dünya Turizm Örgütü rakamlarına göre, 2013 yılında dünyada turizm amaçlı seyahat edenlerin sayısı 1 milyarı aştı. Söz konusu 1 milyar kişinin yaklaşık 300 milyonu tatiline ‘inancı’ da dahil etti. Dünyada giderek büyüyen inanç turizminden elde edilen gelir 20 milyar dolara yaklaşmış durumda. Türkler’in bu yıl hac ve umre için 1.1 milyar dolarlık harcama yapması bekleniyor. Türkiye’nin söz konusu pazardaki payı yüzde 5’i buluyor.

HACILAR 4 BİN EURO HARCIYOR TÜRSAB İnanç Turizmi 2014 Raporu’na göre, bu yıl 61 bin hacı adayı kutsal topraklara giderek hac farizasını yerine getirecek. İlk kafile de 1 Eylül Pazartesi günü yola çıktı. Bu yıl içinde umreye gidenlerin sayısı da 400 bini aşarak rekor kırdı. TÜRSAB acentalarından ve Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan alınan bilgilere göre hacı adayları, bu seyahat sırasında ortalama 4 bin Euro harcarken, umre için bu rakam ortalama 1.500 Euro düzeyinde seyrediyor. Türkiye’den kutsal topraklara hac ve umre için gideceklerin bu yıl yapacakları harcama 845 milyon Euro’yu bulacak görünüyor. Bu da 1.1 milyar dolar yani yaklaşık 2.3 milyar liralık bir harcama anlamına geliyor. SULTANAHMET İLK 20’DE Dünyada en çok ziyaret edilen kutsal mekanlar sıralamasında ilk sırada her yıl ayrı ayrı 30 milyon kişiyi ağırlayan Tokyo›daki Meiji Shrine ve Sensoji Tapınağı yer alıyor. Bunu 21.9 milyon ziyaretçiyle Hindistan’daki Kashi Vishwanath Tapınağı ve 20 milyon ziyaretçiyle Meksika’daki Our Lady of Guadalupe Bazilikası izliyor. Listenin 20’nci sırasında ise İstanbul’daki Sultanahmet Camii bulunuyor. Sultanahmet Camii’nin yıllık ziyaretçi sayısı yaklaşık 5 milyon.


Ekonomi

3 Eylül 2014 Çarşamba

THY müdürü Smart Business kapağında NEW YORK – POSTA212 - Uzun yıllardır, New York’ta ve Avrupa’da THY’de görev yapan Fatma Yüceler, röportajında; ABD’ye geldiğinde burada marka bilinirliliğinin en önemli etken olduğunu gözlemlediğini ve tüm pazarlama stratejisinin bunun üzerine kurulması gerektiğini tespit ettiğini belirtti. Fatma Yüceler, 2011 yılında THY’nin Los Angeles seferlerini başlatmak üzere Los Angeles’a atandı ve Yüceler’in yönetiminde THY bu hatta, haftalık 4 olan uçuş sayısını kısa bir süre sonra her güne çıkarttı. Yüceler, marka bilinirliğini olmazsa, reklamı, sosyal medyayı iyi yönetemezseniz yarışın dışında kalırsınız diyerek “Biz THY olarak bunları fırsat görüyoruz en iyi şekilde kullanmaya çalışıyoruz, geldiğimiz noktada THY sosyal medyayı en başarılı kullanan havayolları arasında ilk sıralarda yer almaktadır” şeklinde konuştu. Marka algısının yanı sıra röportajında ekip çalışmasının önemini vurgulayan Yüceler, büyük başarıların sadece uyumlu bir ekip çalışmasıyla mümkün olduğunu ve ekibinizle ilişkilerinizi sağlam temeller üzerine kurulması gerekliliği ve tüm ekibin, THY’nin sürekli büyümesine ve başarısına katkıda bulunmayı amaç edinmesinin önemine değindi. THY’nin son yıllarda gerçekleştirdiği önemli sponsorluklar ve reklam filmlerinin marka algısının yükselmesine büyük katkısı bulunduğunu belirten Yüceler, THY’nin gitgide artan marka algısının yükselişinden ve bir dünya markası haline gelmesinden büyük gurur duyduklarını ifade etti.

Önceliğimiz ticari ilişkiler TACCI’nin Başkanı Ali Koçak, Orta Doğu ve Balkan ülkeleri ile ortak etkinlikler yaparak Türk-Amerikan ve bu ülkelerin işadamlarını bir araya getirmeyi planladıklarını söyledi DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

T

ürk Amerikan Ticaret ve Sanayi Odası (TACCI) Başkanı Ali Koçak, TACCI’nin üstlendiği görevleri, etkinlikleri, önümüzdeki süreçteki projeleri ve Türk-Amerikan toplumundan beklentilerini POSTA212’ye anlattı. TİCARİ İLİŞKİLERDE VESİLE Türkiye’nin hızla büyüyen bir ülke olduğunu ve bütün bu ülkelerle de tarihsel, kültürel ve hattat dil bağına sahip olduğunu söyleyen Koçak “İşadamlarımızı Amerika’daki işadamlarıyla bir araya getirip ticari ilişkilerin kurulmasında vesile olabilirsek bizim için bir kazanç olacaktır” dedi. İşte söyleşimizin devamı: ■ Bize kısaca kendinizden bahseder misiniz? Kimdir Ali Koçak?

Yaklaşık 23 senedir ABD yaşamakta olan Koçak 3 dilde eğitim görmüştür (Türkçe, Arapça ve İngilizce). Doktora eğitimini New York’ta tamamlayarak, New York Şehir Üniversitesi, Adlibilimler Fakültesi’nde Doçent olarak öğretim görevliliği yapmaktadır. 1997 yılından beri de çeşitli ticaret alanlarıyla uğraşarak daha sonra da 2000 yılında restorant işine de girmiştir; Manhattan’ın en büyük Türk restorantı olan Turkuaz Restoran’ın sahibidir. Aynı zamanda değişik Amerikan kurumlarının da yönetici kadrosunda çalışmıştır. Uzun yıllardan beri Türk sivil toplum kuruluşlarında yönetici olarak bulunmuştur. Üç dönem Türk Mimar, Mühendis

ve Bilimadamları Birliği’nin başkanı olmuştur. TACCI’de de kuruluşundan beri yer alan Koçak Haziran 2014’te başkan seçilmiştir. ■ TACCI’nın Amerika’da üstlendiği görevler nelerdir? Bize TACCI’yı anlatır mısınız?

2002 yılında Türk işadamları ticaret ateşelerimizle bir araya gelerek böyle bir odaya ihtiyaç olduğuna karar vermiş ve kurulması için ilk adımı atmışlardır. Daha sonra diğer şirketler ve Türkiye’deki bazı odalar ve TOBB’nin de (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği) katılımıyla TACCI’nın bünyesi genişlemiştir. Ticaret Ateşemiz ve TOBB temsilcisi de yönetim kurulumuzda yer almaktadırlar. Ayrıca Türkiye’nin önemli kuruluşları olan, örneğin Türk Hava Yolları, Vakıf Bank ve Ziraat Bankası gibi kurumlar da üyemizdir ve bazıları da YK üyesidirler. TACCI’nın amacı Türk- Amerikan ticaret ve sanayi kurumlarına hizmet vermektir. Amerikan yatırımcılarını Türk iş adamlarıyla tanıştırmak ve Türk firmalarının ürünlerini Amerika’ya pazarlamakta yardımcı olmaktır. Bu şekilde Türk –Amerikan Ticaret hacminin artmasına vesile olarak yükseltmektir. Tabii TACCI, üyelerine iş kurma veya bu tür çapta bir yardımda bulunma olanağı yoktur ancak networking faaliyetleri düzenleyerek, işadamları ve şirket yetkililerini bir araya getirip tanışma fırsatı sağlayabilir. Ayrıca, hukuksal ve Amerika’da iş yapma kuralları konusunda üyelerimize danışmanlık gibi servislerde ver-

En ucuza nereye uçabilirsiniz?

B

Bir küresel ulaşım anketine göre şu sıralar Hindistan’da gezmenin tam zamanı çünkü Güney Asya ülkesindeki biletler dünyanın en ucuzu

erlin merkezli seyahat arama sitesi GoEuro tarafından yapılan bir ankete göre, Hindistan’da bir ticari uçuşta 100 kilometre uçmak ortalama 10.20 dolar tutuyor. Yüksek yakıt ve havaalanı ücretlerine rağmen Hindistan’daki havayolları genelde maliyetin altındaki fiyatlardan bilet satıyor. Pazar payını çaresizce artırmaya çalışan şirketlerin neredeyse hepsi zarar ediyor. Ankete göre Hindistan’daki uçak bileti fiyatları o kadar ucuz ki havayolları ile seyahat etmek trenle seyahatten daha ucuza denk geliyor. Trenle 100 kilometre seyahat 11.31 dolar tutuyor. Otobüsle aynı uzaklık 5.56 dolara tekabül ediyor. TÜRKİYE EN UCUZ 7’NCİ ÜLKE Malezya ise 100 kilometrede ortalama 11.26 dolar ile dünyada havayolu seyahatinde en ucuz 2. ülke konumunda bulunuyor. GoEu-

ro tarafından 5 kıtadaki 51 ülkenin katılımıyla yapılan ankette ise Güney Afrika 11.46 dolarla en ucuz 3. ülke olarak kaydedildi. Türkiye ise 100 kilometrelik bir uçuşta ortalama 15.95 dolar ile bu listede en ucuz 7. ülke oldu. EN PAHALI FİNLANDİYA En pahalı Finlandiya’nın ardından 100 kilometre uçuş başına 123.20 dolar ile İsviçre en pahalı ikinci ülke konumunda bulunuyor. Litvanya ise en pahalı 3. ülke olarak kaydedildi. Son aylarda Malezyalı AirAsia BhD, Tata Sons Ltd. ve Hindistan’ın Telestra Tradeplace Pvt. gibi uygun fiyatlı uçuşlar sunan havayollarının artışıyla Hindistan hava sahasını ele geçirme yarışı da kızıştı. Tata Sons bu senenin sonuna doğru Singapur Havayolları Ltd. ile birlikte Vistara denilen bir havayolu şirketi kuracak. SANTANU CHOUDHURY - WSJ

mekteyiz. Tabii imkanlarımızın artması takdirinde, Türkiye ile Amerika arasındaki ticari ilişkilerde de ve Türk malının Amerika’ya satılmasında bazı regülasyon konularında da girişimlerde bulunabiliriz. Ancak bunun için hem maddi hem de kadro artışı gerekmektedir. ■ Nasıl etkinlikler düzenliyorsunuz? Etkinliklerinizi merak ediyoruz.

Etkinliklerimizi kısa ve uzun vadeli düşünebiliriz. Kısa vadeli, belirtiğim gibi networking faaliyetleri, eğitici seminerler ve buna benzer etkinlikler düzenlemektir. Uzun vade de ise üye sayımızı artırarak daha geniş bir kitleye ulaşmaya ve bu vesileyle maddi kaynaklarımızı artırarak hizmet alanımızı genişletebiliriz. ■ TACCI’nın önümüzdeki zamanlarda projeleri var mı?

Haziran ayında görevi aldıktan bu yana, değişik ülkelerin Ticaret odaları, Başkonsolos ve Büyükelçilerini ziyaret ederek odamızın daha geniş tabana yayılması için networking ağımızı büyütmeye çalışıyorum. Bu vesileyle ortak etkinlikler düzenlemeye çalışacağız. Örneğin, Orta Asya ve Orta doğu ülkeleri ile ortak networking faaliyeti düşünüyoruz. Mesela Kazakistan büyükelçisi ve Başkonsolosuyla ve Tacikistan daimi temsilciyle görüşerek, ortak bir networking etkinlik yapmayı düşündük. Bu şekilde Kazak, Türk ve Amerikan işadamlarını bir araya getirmiş olacağız. Buna benzer bir şekilde Orta Doğu ve Balkan Ülkeleri ile de ortak etkinlikler yaparak Türk-Amerikan ve bu ülkelerin işadamlarını bir araya

getirmeyi planlıyoruz. Malumunuz, Türkiye hızla büyüyen ve bütün bu ülkelerle de tarihsel, kültürel ve hattat dil bağı vardır dolayısıyla işadamlarımızı Amerika’daki işadamlarıyla bir araya getirip ticari ilişkilerin kurulmasında vesile olabilirsek bizim için bir kazanç olacaktır. Tabii bunların yanı sıra, esnaflarımıza yönelik bazı etkinlikler de düşünmekteyiz. Örneğin Türk yemek ve ürünlerini tanıtacak bir etkinlik planlama aşamasındayız. Amerikalılara, Türk mutfak kültürünü, gıda ürünleri ve şaraplarımızı tanıtmayı planlıyoruz. Buna benzer faaliyetleri diğer alanlar için de yapmayı düşünüyoruz. ■ Amerika’daki Türk toplumundan beklentileriniz ne yönde?

Bizim gönlümüz ve kapımız toplumumuzdaki her işadamına açıktır. Bu kurum Türk toplumunun kurumudur ve dolayısıyla herkesin sahip çıkmasına ve her iş yerinin üye olmasını rica ediyorum. Kurumumuzun maddi ve manevi olarak güçlü olabilmesi için üye sayımızın artması elzemdir. Bakınız, örneğin İtalyan Ticaret odasının üye sayısı 1000’in üzerindedir Rusların ise 800 şirket civarında üyesi vardır. Neden bizim de üye sayımız artmasın? Hedefimiz bizim de üye sayımızın hızla artmasıdır. Şu an yaklaşık 80 firma odamıza üyedir. Ben başkan olduktan bu yana, yani iki ay içerisinde üye sayımızda yaklaşık yüzde 15 bir artış oldu. Tahmin ediyorum ki bu sayı çok daha artacaktır. Toplumumuzdan ricam

bizlere destek olmalarıdır, bizlerle beraber olsunlar ki kurumumuzu başarıya götürebilelim. Ben herkesle konuşmaya ve yeni fikirler öğrenmeye hazır ve açığım. Düşüncelerimiz farklı olabilir ama hedefimiz birdir, o da güçlü bir Türk-Amerikan ticari toplumunun oluşmasıdır.

Türkiye’nin Amerika ile ticareti gelişti Türkiye’nin temmuz ayında ABD’ye ihracatı yüzde 1,7, ithalatı ise yüzde 8,3 arttı. Ayrıca TÜİK tarafından açıklanan verilere göre Türkiye’nin dış ticaret açığı temmuz ayında yüzde 34.8 azaldı

T

NEW YORK - POSTA212

ürkiye’nin dış ticaretinde önemli bir paya sahip ve başlıca ihraç pazarlarından biri olan ABD’ye ihracatı bu yılın temmuz ayında 507,8 milyon dolara yükselirken, ABD’den ithalatı 1,27 milyar dolara çıktı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı iş birliğiyle oluşturulan bu yılın temmuz ayına ilişkin geçici dış ticaret verileri açıklandı. ABD, temmuz ayında Türkiye ihracatı içinde yüzde 3,8’lik bir paya sahip olurken, en çok ihracat yaptığı ülkeler sıralamasında Almanya, İngiltere, Irak, İtalya, Fransa ve Rusya’nın ardından 7. sırada yer aldı. Türkiye’nin en çok ithalat gerçekleştirdiği ülkeler sıralamasında ise temmuz ayında Rusya, Çin ve Almanya’nın ardından 4. sırada yer alan ABD, genel toplam içinde yüzde 6,4’lük bir pay oluşturdu. Türkiye’nin bu yılın temmuz ayında ABD’ye ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 1,7 artarak 507 milyon 805 bin dolara yükselirken, ABD’den ithalatı ise yüzde 8,3 artarak 1 milyar 275 milyon 592 bin liraya çıktı. 2013 yılı temmuz ayında, Türkiye’nin ABD’ye ihracatı 499 milyon 556 bin dolar, ithalatı ise 1

milyar 177 milyon 309 bin dolar olmuştu. DIŞ TİCARET AÇIĞI AZALDI Ayrıca, TÜİK tarafından açıklanan verilere göre dış ticaret açığı temmuz ayında yüzde 34.8 azaldı. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış ihracat oranı aylık bazda yüzde 8 yükseliş gösterirken, ithalat da yüzde 0,4 artış gerçekleştirdi. Bu rakam yıllık bazda ise ihracat için yüzde 12,5 artış, ithalat için yüzde 2,5 azalma oldu. Avrupa Birliği’ne yapılan ihracat bir önceki yılın temmuz ayında göre 6 milyar 36 milyon dolar, yani yüzde 11,1 yükseliş kaydederken, en fazla ihracatın yapıldığı ülke yine Almanya oldu. İthalatta ise bir önceki ay olduğu gibi Rusya ilk sırayı aldı. GÜNEY AMERİKA’YA İHRACATI 2014 yılında Türkiye’nin ülke gruplarına göre dış ticaret rakamlarına bakıldığında, Kuzey Amerika’ya ihracatı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 2,6 artarak, 604 milyon 745 bin dolara yükselirken, Güney Amerika’ya ihracatı yüzde 26,4 artarak, 213 milyon 822 bin dolara çıktı.

Türkiye’nin Orta Amerika ve Karayipler bölgesine ihracatı ise söz konusu dönemde yüzde 20,8 artışla 90 milyon 30 bin dolara yükseldi. Türkiye’nin temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre Kuzey Amerika’dan ithalatı yüzde 4,4 artarak 1 milyar 362 milyon 826 bin dolar, Güney Amerika’dan ithalatı yüzde 7 gerileyerek 386 milyon 850 bin dolar oldu. Söz konusu dönemde Türkiye’nin Orta Amerika ve Karayipler bölgesinden ithalatı ise yüzde 5,9 azalarak 111 milyon 231 bin dolar oldu. Bu arada, Türkiye’nin ihracatı temmuzda, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2,6 artarak 13 milyar 403 milyon dolara çıktı. Aynı dönemde ithalat ise yüzde 13,5 azalarak 19 milyar 863 milyon dolar olarak hesaplandı.


Gündem

3 Eylül 2014 Çarşamba

İlhan Tanır

İŞİD HAPİSHANELERİNDE SEKS TİCARETİ

Washingtonpoint@

Türkiye, IŞİD karşıtı global koalisyonun neresinde? YUMURTA kapıya dayandığında harekete geçen bir Obama yönetimine son aylarda Washington’ın gündemine oturan IŞİD gerçeğiyle birlikte bir kez daha şahit oluyoruz. Adeta, ‘Şu başkanlığım boyunca Suriye krizi ile uğraşmayarak geçireyim de, benden sonrası tufan’ mantığında görünen Obama, IŞİD’in Musul’u ele geçirmesiyle ise bu planlarını değiştirmek zorunda kaldı. Tabi homurdanarak, ayak süreyerek ve golf sahalarına kendini atarak. Önce Erbil ve Bağdat’taki Amerikalıları korumak ve Yezidilere insani yardım yapmak ile başlatılan hava harekatları, geçtiğimiz hafta sonu bu kez 20 bine yakın Türkmen nufüsü olan Amirli’ye (Emirli) müdahale ile yeni bir aşamaya geldi. ABD VE İRAN BERABER OPERASYON YAPTI! Amirli’de, bir taraftan Amerikan hava kuvvetlerinin saldırıları ve insani yardım paketlerini kuşatma altında kalan Türkmenlere paraşütlerle indirilmesi yapılırken, diğer taraftan ise karadan, İranlıların desteklediği Şii militanlar ile Türkmenlerin bir kısmı IŞİD’in 2 aydır sürdürdüğü bu kuşatmadan kurtarıldılar. Gelişmeleri haber veren New York Times’a göre bu gelişme, İran ile ABD’nin ortak hareket ettiği tarihteki ilk operasyon da oldu. Her ne kadar ABD’li yetkililer, kendilerinin sadece Irak Savunma Güçleri ve kuzeyde Peşmerge kuvvetleri ile koordineli çalıştığını söylese de, Irak Güçlerinin İranlı askeri uzmanlar tarafından karada yönlendirildiği biliniyor. Suriye’de Nasıl Bir Ortaklık Bu ortaklığın Suriye’ye nasıl yansıyacağı ise henüz bilinmiyor. ABD, halen, Başkan Obama da dahil olmak üzere, en üst düzey ağızlardan ABD’nin asla Esad rejimi ile ortaklaşa hareket etmeyeceğini ısrarla tekrar ederken, en azından şu aşamada Esad kuvvetlerine karşı bir saldırının da planlandığını görmüyoruz. Bu nedenle de, ABD eninde sonunda, eğer, Suriye içindeki IŞİD kuvvetlerine bir saldırı düzenlerse, bu durumu, dışarıdan bakan birçokları ABD ile Esad’ın aynı düşmana karşı birleştiği şeklinde yorumlayacakları da aşikar görünüyor. Bu açıdan Esad, Tahran ve Moskova’nın etkili bir PR ve medya kampanyası ile dolaşıma sokacağı ‘ABD ile Şam koordineli hareket ediyor’ türü haberler, doğru olsun veya olmasın, Washington ile Şam arasındaki bir koordinenin yaşandığı algısını kuvvetlendirecektir. BATI ŞİMDİ IŞİD’İ TEHDİT GÖRÜYOR 3 yıldır 200 bin civarında Suriyelinin hayatını kaybedip, 10 miyon civarında Suriyelinin evinden olmasına neden olan Suriye krizini ‘başkalarının iç savaşı’ olarak gördüğünü söylemekten çekinmeyen bir Obama yönetimi vardı. Üstüne de, yine aynı Beyaz Saray yönetimine yakın bazı düşünce kuruluşu çevreleri de, ‘ABD’nin Suriye’de bir ulusal çıkarı yok. Suriye’den Amerika’ya yönelen bir tehditle de yüz yüze değiliz’ argümanları ile, ABD’yi (sözüm ona, kurnazcasına) Ortadoğu ‘bataklığından’ uzak tuttular. 2 yıldır gün be gün artan IŞİD ve El Kaide tehdidine gözünü kapayıp, kulağını tıkarken ‘lalala’ şarkısını yüksek sesle bağırarak söyleyen Washington’ın bütün bu ‘ince görüşlüğü’ Musul’un kaybedilmesi ve Erbil’e yaklaşan IŞİD kuvvetlerinin artırdığı tehditle bitti. Diğer taraftan da IŞİD’in içinde sayıları binlere varan Batı ülke pasaportuna sahip aşırı Müslümanların bizzat bu Batı ülkelerine karşı olan tehdidi artırmasıyla birlikte, hesaplar da değişmeye başladı. (İngiltere Başbakanı David Cameron’ın yaptığı ve 25 dakikayı aşan konuşma ve sorucevaplar, Batı’nın bu krize bakışını göstermesi açısından oldukça değerli ipuçlarına sahip.) ANKARA NEREDE? 2011 yılından beri, Washington’ın Suriye konusundaki hareketsizliğini en sert biçimde eleştiren, Washington’ın Esad güçleri ve Suriye içine yapabileceği olası saldırıları en güçlü şekilde destekleyen Ankara, Washington’ın bir global koalisyon kurmak için harekete geçmeye mecbur hissettiği bir dönemde, bu koalisyon ile ilgili tekliflere soğuk olduğunu gösteriyor. Ankara’dan hiçbir yetkili de, ABD’nin bu gayretini destekleyici açıklamalar dahi yapamıyor. 49 esir diplomat, ABD yönetiminin, Türkiye’nin hemen kapı komşusunda hazırlamaya çalıştığı planda sahnede görülmüyor. Yıllardır bölge liderliği söylemi ve Esad’ın karşısındaki en büyük aktör olarak konumlanan Ankara, Washington’ın Suriye’ye yönelik kampanyasına dışarıdan şekil vermek ve kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmek için doğan bir fırsatı kullanamıyor. Durum hazin.

Kadınlar 25 dolara satılıyor İŞİD, gizli hapishanelerinde esir aldığı Yezidi, Hristiyan ve Türkmen kadınları sadece 25 dolar karşılığında satıyor ya da tecavüz ve işkence ediyor. Seks kölesi olarak kullanılan ya da satılan kadınlar arasında 14 yaşında olan çocuklar da var kucağından alınarak bilinmeyen geleceğe sürüklediklerini anlatıyor.

AYSEL TAPAN İSTANBUL - POSTA212

E

vlerini terk etmek zorunda kalan ve Sinjar Dağı’nda çaresiz bir şekilde yaşamaya çalışan binlerce Yezidi, ABD’nin hava saldırıları ve insani yardımlarla kurtarılmaya çalışılsa da kabus kadınlar için devam ediyor. Terör örgütü Irak Şam İslam Devleti (İŞİD) militanları, kadınları esir alıp bir mal gibi satıyor ya da tecavüz ve işkence ederek yavaş yavaş öldürüyor. İŞİD militanlarının elinden kaçmayı başaranlar, Musul’daki hapishanelerde tutulan kadınların, zorla Müslüman yaptıktan sonra İŞİD militanlarına 25 dolar ila 150 dolar arasında bir fiyatla satıldığını söylüyor.

ÇARESİZLİK Cep telefonlarını saklamayı başaran kadınlar, ailelerini arayarak içinde bulundukları zor durumu çaresizce anlatıyor. Hala İŞİD teröristleri tarafından esir tutulan bir kadının annesi, onlarca erkek tarafından kızı tecavüze uğrarken saatlerce dinlenmeye zorlandığını söylüyor. Bu vahşete tanık olan diğer kadınlar da söz konusu koşullarda tecavüze uğrayan kadınların babası belli olmayan çocuklar doğurduğunu ve bu çocukların annelerinin

ZAMAN TÜKENİYOR İŞİD hapishanelerinden kaçmayı başaran fakat ailesi hala İŞİD terör örgütünün elinde olan kadınlar yardım için Pakhshan Zangana’ya gidiyor. The Daily Beast’e konuşan High Council of Women’s Affairs for The Kurdish Regional Government Başkanı Zangana her ne kadar kadınların içinde bulunduğu insanlık dışı duruma dikkat çekmeye çalışsa da korku ve çaresizlik hüküm sürmeye devam ediyor. Zangana, “Hergün bizi arayan kadınlar ve aileler var. Durum her geçen gün daha çaresiz bir hal alıyor” dedi. Uluslararası yardımın yanı

sıra Zagana aynı zamanda, İŞİD’in esir aldığı Yezidi kadınları seks kölesi olarak satılmadan önce satın almak için finansal yardım arıyor.

YEZİDİLER YALNIZ DEĞİL Musul Badush hapishanesi IŞİD bölgeyi ele geçirdikten sonra tam anlamıyla bir korku evine döndü. IŞİD haziran ayında ilk olarak Musul’a saldırdığında Badush hapishanesinin kapıları açıldı ve 670 Şii mahkum idam edildi. İŞİD , haziran ayında Musul’u ele geçirdiğinden beri Badush hapishanesini kadınları seks kölesi olarak tuttuğu bir yer olarak kullanıyor. Bu kadınların çoğu hayatta kalabilmek için Sinjar dağına kaçan Yezidi kadınlar. Fakat Yezidi kadın-

lar yanlız değil. Azınlıkta da olsa Türkmen ve Hristiyan kadınlar da bu insanlık dışı dramı yaşıyor. Zangana, IŞİD’in kadınların kendileri için giyinmelerini ve makyaj yapmalarını ve sonra yeni kocalarına itaat etmelerini istediğini söylerken, IŞİD’in elinden kaçan Yezidi bir kadın, yaşı 14’e kadar inen çok sayıda genç kızın IŞİD’in elinde olduğunu belirtiyor.

KURTULMA ŞANSLARI YOK Kadınların içinde bulunduğu durum son derece umutsuz görünse de Zagan gibi aktivistler, kadınları kurtarmak için elinden geldiği kadar çok kişiye ve partiye ulaşmaya çalışıyor. Zagan, kaçmayı başaran kadınların olduğunu fakat birçok kadının derhal yardım edilmediği sürece bu cehennemden kurtulma şansının olmadığına dikkat çekiyor. GÖNÜLLÜ GİDEN DE VAR Öte yandan The Malaysian Insider sitesinin haberine göre IŞİD’e sempati duyan bazı Müslüman kadınlar seks cihadı için genellikle Türkiye üzerinden Suriye ve Irak’a gidiyorlar. Malezyalı kadınların yanı sıra Avustralyalı ve İngiliz Sunni Müslüman kadınların da aynı amaçla IŞİD’e katıldığı ileri sürülüyor.

Kadınlar sünnet ediliyor Sadece bir ay önce Irak ordusuyla terör örgütü Irak Şam İslam Devleti arasında ülkenin en büyük petrol rafinerisi Beyici’nin kontrolü için çatışmalar sürerken birkaç kilometre ötede Beyici kasabasında örgüt militanlarının kapı kapı dolaşarak eş aradığı öne sürülmüştü. IŞİD militanları bölgede oldukları sürece kendilerine eşlik yapacak bekar kadınlar arıyordu. Ayrıca, Birleşmiş Milletler (BM), IŞİD terör örgütünün Musul kentindeki kadınları zorla sünnet etme kararı aldığını açıklamıştı.

IŞİD’in çocuk askerleri

IŞİD’in, yayınladığı son videolarda, küçük yaştaki çocuklara silah talimleri yaptırdığı görüntüleri büyük tepki topladı. IŞİD, çocuklarını terör örgütüne vermek istemeyen aileleri başlarını kesmekle tehtid ediyor NEW YORK - POSTA212

R

adikal dinci terör örgütü IŞİD, yeni jenerasyon teröristleri yetiştirmek için hiç vakit kaybetmemiş görünüyor. Örgüt tarafından yayınlanan son video da, oldukça ufak bir çocuğun kalaşnikof tüfekle atış yaptığı görüntüleri IŞİD’in gerçekleştirebileceği terör saldırıları için çocukları kullanmaya hazırlandığı fikri akıllara geldi. Terör kampından kaçıp Türkiye’ye sığınan 13 yaşındaki bir çocuğun, kimliğinin gizli kalması şartıyla CNN’e yaptığı açıklamalarda, kendi aileside dahil olmak üzere, çocuklarını terör kamplarına yollamayan aileleri başlarını kesmekle tehdit ettikleri ortaya çıktı. Çocukların başı kesilerek ve taşlanarak infaz edilen kişileri izlemeye zorlandığı belirtildi. Bütün gün kampta koşturularak, silah eğitimi gören çocuklara intihar saldırı eğitimleri de veriliyor.


Güncel

3 Eylül 2014 Çarşamba

ABD SAVUNMA BAKANI HAGEL İŞBİRLİĞİ İÇİN TÜRKİYE’YE GİDİYOR

IŞİD’e karşı Amerika Türkiye koalisyonu

Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com

IŞİD savaş kodu: “KADIN”

ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, bu hafta Türkiye’ye gidiyor. Bakanlık açıklamasında, “Türkiye IŞİD’in bölgesel tehdit olduğuna ilişkin endişelerimizi paylaşıyor” denildi İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

T

ürkiye’yi 2014 yılı başından beri ziyaret etmesi beklenen ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, nihayet Ankara’ya bu hafta ulaşacak. Geçtiğimiz cuma günü Pentagon’da bu ziyareti anons eden ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Adm. John Kirby, bu açıklaması esnasında Türkiye’den şöyle bahsetti: “Türkiye NATO’da anahtar konumunda bir müttefiktir. Suriye ve Irak’a sınırı olması nedeniyle onlar (Türkiye), IŞİD’in ortaya koyduğu bölgesel tehdide karşı derin endişelerimizi paylaşmaktadırlar.’’

YOĞUNLUK BAHANESİ ABD Savunma Bakanı Hagel, ocak ayının sonu için planlanmış Ankara ziyaretini, Washington’daki işlerinin yoğunluğunu bahane ederek ertelemiş ve o zaman yapılan açıklamada en kısa zamanda bakanın Ankara’yı ziyaret edeceği duyurulmuştu. Washington’daki güçlü diplomatik kaynaklar ise bu ziyaretin yapılmamasının nedeninin, Ankara ile Washington ilişkilerindeki bozulma olduğunu POSTA212’ye açıklamışlardı. Bakan Hagel, mayıs ayında tekrar bölgeye gelmiş, İsrail, S. Arabistan

ve Ürdün’ü ziyaret etmesine rağmen Ankara’yı yine ziyaret takvimine almamıştı.

TÜRKİYE’YE UĞRAMADI O zamandan beri Cumhurbaşkanlığı seçimini de arkada bırakan Türkiye’ye, Hagel’in ziyareti aynı zamanda ABD’li yetkililerin, IŞİD tehlikesine karşı ‘global bir koalisyon’ kurma çalışmalarının da tam ortasına geldi. Pentagon Sözcüsü Kirby, Hagel’in Türkiye’ye ziyaret nedenini şöyle açıkladı:’’Yeni görevine başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan da dahil olmak üzere, Bakan Hagel’in Türkiye’nin liderleri ile uzun dönemli ilişkilere vardır. Kendisi bu ziyaretini (Türkiye ile olan) kritik ilişkilerimizin ilerletilmesi adına önemli bir fırsat olarak görmektedir.’’ GLOBAL KOALİSYON Geçen hafta içinde Amerikan basınına konuşan birçok ABDli yetkili, ismi açıklanmayan yönetim yetkililerine dayanarak, ABD’nin Irak ve Suriye’deki IŞİD militanlarına karşı harekatının boyutunu artırmaya hazırlandığını yazmıştı. Beyaz Saray’ın bölgedeki komşu ülkeler ve müttefikleri Suriye’deki “ılımlı muhalefete” desteklerini artırmaları ve bazı durumlarda, onları olası Amerikan

askeri operasyonlarına destek sağlamaları için seferber etmek üzere diplomatik kampanya yürütmeye başladığı da öne sürüldü. Amerikan basınına yansıyan listeye dahil edilecek muhtemel ülkeler arasında Türkiye’nin yanı sıra Avustralya, İngiltere, Ürdün, Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gösterildi. “Avrupa’dan, Arap dünyasından ve ötesinden olsun, IŞİD tehdidi ve bu tehdidin yol açtığı sonuçlarla mücadelede katkılar sağlayabilecek ülkeler koalisyonu oluşturma çabası yürütüyoruz. Katkı sağlamanın birçok yolu var. İnsani yardım, askeri, istihbarat, diplomatik... Bu sadece ABD’nin değil, bir dizi ülkenin elini taşın altına koymasını gerektiren bir çaba’’

ABD’NİN GÖNÜLLÜLER KOALİSYONU Hafta içi günlük basın toplantısı esnasında Türkiye-Suriye sınırı ile ilgili sorulan bir soruya karşılık olarak Psaki’nin kendisi, Türkiye’nin de ABD’nin kurmayı planladığı bu global koalisyonun bir parçası olduğunu açıkladı ve şunları söyledi: ”IŞİD tehdidine karşı olarak bölgede ve Avrupa’dan bir koalisyon kurma gayretlerinden bahsettim. Tabiatıyla Türkiye ile de bu ülkelerden biri olarak konuşuyoruz. Türkiye, terör-

İncirlik için kullanma isteği gelebilir Türkiye’deki EDAM Düşünce Kuruluşu’nda da program müdürü olan Amerikalı nükleer silahlanma uzmanı Aaron Stein’a göre ise, Amerikalılar IŞİD hedeflerine hava saldırısı yapmayı kararlaştırdığında, bu hedeflerin bazıları Türkiye sınırına yakın olacaktır. Bu açıdan ABD’nin bu saldırıları için Ankara’ya danışması, Ankara’ya bu saldı-

rılara katılması için teklif etmesi mümkündür ve ABD’nin arama ve kurtarma misyonlarında İncirlik’e kullanması gerekmektedir. POSTA212 Ankara Temsilcisi Duygu Güvenç’in Ankara’dan aktardığına göre ise, Türk kaynaklar, ABD’nin koalisyon teklifine soğuk. Güvenç’e konuşan Türk yetkililerin Hagel'in muhtemel talepleriyle dolu zi-

le mücadelede ABD’nin uzun dönemli bir ortağıdır. Global Terörle Mücadele forumunda Türkiye, ABD ile birlikte eşbaşkanlık yapmaktadır. Tabii ki Türkiye ile IŞİD’in kapasiteleri ve imkanları ile IŞİD’e karşı beraber çalışmak üzere görüşüyoruz.’’

ORTAK ARIYORLAR Diğer taraftan Pentagon sözcüsü Kirby’i de, 2003 Irak savaşı öncesi Bush yönetiminin çokça kullandığı bir terim olan ‘gönüllüler koalisyon’ terimini bu kez IŞİD için kullandı. Kirby, Hagel’in Türkiye’ye gideceğini anons ettiği basın toplantısında aynı zamanda şunları söyledi: ‘’Biz bir gönüllüler koalisyonu istiyoruz. Bu gayrette bize ortak olacakları arıyoruz.’’ Pentagon Sözcüsü John Kirby, yaptığı açıklamada, Hagel’ın 4-5 Eylül’de Galler’de düzenlenecek NATO zirvesine katılacağını, daha sonra da sırasıyla Gürcistan ve Türkiye’ye gideceğini bildirdi.

yaretine karşı tutumu şimdilik şöyle: ‘’Hagel'in ziyareti önceden planlanmıştı. Bu ziyaret doğrudan koalisyon ile ilgili değil, gerçekleşmeyen ziyaretini yapıyor, ABD'nin müttefiklerinden işbirliği istemesi doğaldır. Biz de insani konularda tam bir işbirliği yapıyoruz" derken, Türkiye'nin rehine krizi nedeniyle karşı karşıya olduğu duruma işaret etti. Türk kaynaklar, bu aşamada bir koalisyon içerisinde aktif olarak yer almaya mesafeli bakıyor. Yetkili şu yoru-

ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel

mu paylaştı; "Bugüne kadar bize ABD'den koalisyon için bir talep gelmedi. Onların da durumumuzu anladığını düşünüyoruz. Zaten Türkiye'ye bu anlamda ihtiyaçları da yok. Körfezden istedikleri anda kalkıyorlar, insani konularda ise yardımımızı biliyorlar. Hagel'in ziyaretinde bu konu da gündeme gelebilir ama bizim aktif bir şekilde içinde olacağımızı düşünmem."

Vitrindeki kadın manken yüzleri siyah peçe ile kapatılımış...Çarşıda kadınlar görünmez olmuş, kadına bisiklet, sigara içmek yasaklanmış... Kapıyı açan kadının yüzü açık ise esir alınmış, kadının kocası üç aydan fazla gelmezse başkasına kadınlık yapma zorunluluğu getirilmiş... Evdeki her üç kadından biri esir olarak alınmış, evlilik yaşı 9’a indirilmiş Ve kadının sesli gülmesi yasaklanmış. Bu bir film senaryosu değil, bu senaryoyu yazmaya kalksak dünyadaki hangi çağı örnek gösterecegimizi bilemeyiz. İlk çağda bile kadın, bu kadar zulüm görmemiştir. Adına Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) denilen dünyanın en zengin terör gruplarından biri haline gelen bu çete, uygulamaya koyduğu ilk vahşi yasaları, kadınlara yönelik oldu. IŞİD’in çıkardığı son fetvaya göre Sünni erkeklerin Şii kadınlara karşı hür türlü muamelesi helal edilmiş. Sünni erkekler, istediği Şii kadınları zorla nikahına geçirebilir,bu uygulamanın karşısında direnen kadınlara her türlü taciz ve tecavüz uygulaması helal edilmiş. POSTA212 Haber Merkezi’nden Aysel Tapan’ın bu haftaki özel haberinde ise IŞİD, gizli hapishanelerinde esir aldığı Yezidi, Hristiyan ve Türkmen kadınları 25 dolar karşılığında satmaya başlamış. Bu dehşet, İslamı kullanarak ve bahane edilerek, devreye sokulan büyük bir kadın katliamıdır. Kadın hedefe konularak bölgedeki yaşam ve özgürlük bitirilmeye ve ele geçirilmeye çalışılmaktadır. Neden mi Kadınlar ? Çünkü kadınlar özgür yaşamın, hayatın , demokratikliğin en önemli sembolüdür. Bir toplumu ele geçirmek, köleleştirmek istiyorsanız önce o toplumun kadınlarını köleleştirmelisiniz ve kapatmalısınız. Kadının,kapatıldığı, düşünmesinin, dışarı çıkmasının, gülmesinin yasaklandığı ve kadının seks kölesi yapıldığı yerde toplumsal vicdan ve zeka yok olur. Renklilik biter, para akışının yönü değişir, İnsanlar vahşice düşünmeye başlar. O topraklar daha rahat ele geçer ve demokrasi hayal olur. IŞİD’i destekleyen ve kuranlar, demokrasi ve toplum değerlerini ele geçirme yolunun, kadın aklı ve iradesini ele geçirmekten geçtiğini çok iyi bilmektedir. IŞİD bir çete gibi hareket etse de arkasında büyük bir Ortadoğu gizli projesi yer almaktadır. Planlanmış bir statejiye dayanarak yürütülen bu hedefteki yönetmenler, kadınlar üzerinden bu planı kolayca devreye sokmuştur. Kadınlara karşı açılan bu savaş, bölgedeki faşist yapılanmanın temelini atmaktadır kimlere hizmet ettiği artık aşikardır.

IŞİD’in petrolüne Türk aracı iddiası Suriye’de üretilen petrolün yüzde 60’ını kontrol eden dinci terror örgütü IŞİD’in Irak’ta da kontrolü altında 6 petrol kuyusu bulunuyor. Örgütün bu çıkarılan ham petrolü Türk aracılar vasıtasıyla pazarladığı ileri sürülüyor

İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

U

zun zamandır IŞİD’in günde 40 bin ila 60 bin varile denk gelen bu petrolü hangi yollarla ve kime sattığı üzerinde birçok tartışma yapılıyordu. Coğrafi olarak sınır komşusu olan Türkiye’nin rolü üzerinde de spekülasyonlar ise hiç bitmedi. Marketplace.org adlı, Amerikan Public Radio’ya bağlı ekonomi haber sitesine göre ise, petrolün nereye satıldığı sorusunun cevabı Türkiye.

TÜRKİYE KAÇAK GİRİYOR İngilizlerin ünlü düşünce kuruluşu Chatham House’da Ortadoğu uzmanı olan Valerie Marcel’e göre, IŞİD militanları, elde ettikleri petrolü şöyle değerlendiriyor: ‘’IŞİD, petrolünün bir kısmını kendisi açık kuyularda yakarak rafine ediyor. Sonra kendi ihtiyaçları ve bölge halkının ihtiyaçlarını gideriyor. Geri kalanın büyük çoğunluğu ise şüpheli aracılarla, Türkiye piyasasına yollanıyor.’’ GÜNDE 3 MİLYONA YAKIN GELİR Habere göre, aracılar büyük paralar kazanıyor ve vari-

lin dünya piyasa fiyatı 100 dolar iken, IŞİD militanları aşağı yukarı bunun yarısını belki de çeyreğini cebe indirse de, bu günlük olarak 1 ila 3 milyon dolar civarında bir gelir demek. Bunca varil, Irak Enerji Enstitüsü başkanı ve Irak Meclisinde danışman olan Luay al-Khateeb’e göre günde en az 200 kamyon demek. Washington’daki WINEP adlı düşünce kuruluşu uzmanı ve eski bir ABD Hazine Bakanlığı çalışanı olan Matthew Levitt’e göre ise, petrol bir kez piyasaya girip, entegre olduktan sonra, bunun nereden geldiğini bilmek hemen hemen imkansız.

TÜRKİYE’NİN ÖNEMİ YADSINAMAZ Washington’daki Atlantic Council adlı düşünce kuruluşunda terörle mücadele, Suriye krizi ve Ortadoğu’daki IŞİD konularıyla ilgili çalışmalar yapan uzman Faysal İtani, konuyla ilgili POSTA212’nin sorularını cevaplandırdı. İtani de, IŞİD’in petrolleri konusunda Türkiye sınırının önemli olduğunu düşünüyor. Bununla birlikte, bu çıkarılan petrollerin ‘çoğunun’ Türkiye’ye gönderildiğinden emin değil.

İtani’ye göre, petrol ‘Suriye muhalif gruplarına, Esad rejimine ve bölge halkına’ satılıyor. Bundan başka IŞİD’in elde ettiği petrollerin ‘ne kadarı depolanıyor, ne kadar satılıyor, ne kadar tüketiliyor ve ne kadarı Suriye ve Irak’daki yerel halka veriliyor belli değil.’’ İtani, emin olunan bir şey varsa, o da ‘Türkiye’ye gönderilen bol miktarda kaçak yakıt var ve Türkiye sınırı, Irak sınırı ile birlikte, yakıt kaçakçılığı için en aktif olarak kullanılan sınır. Hatta bu konuda Ürdün ve Lübnan sınırlarını da geçtiği kesin’’ diyor.

IŞİD’TEN ÖNCE DE VARDI Rafik Haririr Center’da Irak, Ürdün, Lübnan ve Suriye ülkelerine odaklı çalışmalarıyla tanınan İtani’ye göre, IŞİD’in Türkiye sınırına ve Türkiye’ye kaçakçılığı yakıt ile sınırlı da değil. Türkiye’ye kaçakçılık Suriye’deki iç savaşın öncesine giden bir tarihe sahip. Bununla birlikte, ‘’Suriye’nin petrol kuyularına sahip olan ve petrol üreten şehirleri olan Deir alZour, Hasakah ve Raqqa illeri uzun bir süredir IŞİD’in elinde ve buralardan yapılan petrol kaçakçılığı da, dolayısıyla, IŞİD’in elinde.’’

IŞİD, ABD’ye pahalıya patladı NEW YORK - POSTA212 Pentagon basın sözcüsü Tuğamiral John Kirby, operasyonların başlamasından bu yana Irak’ın ABD’ye maliyetinin arttığını söyledi. Pentagon, IŞİD’e yapılan hava saldırılarının günlük maliyetinin 7,5 milyon dolar olduğunu açıkladı. Öte yandan ordunun Irak’ta yapılanlara benzer operasyonların Suriye’de yapılabilmesi için Başkan Barack Obama'ya seçenekler sunmaya hazırlandığını belirten Kirby, IŞİD'in yeni bir gelişme olduğunu ve Suriye'de yakın ölçekte planlama yapılmasının, devletin zirvesinde bunların değerlendirmeye hazır olduğu anlamına gelmediğini belirtti. Henüz kurumlar arası bir ekibin faaliyete geçirilmediğini vurgulayan Kirby, IŞİD'in Musul Barajı'nı tehdit ettiği sürece operasyonların devam edeceğini kaydetti. ABD, Irak’ta IŞİD’e karşı 100'den fazla hava saldırısı düzenledi. Bunların çoğu Musul Barajı çevresinde yapıldı. Hava saldırıları Kürt güçlerinin barajı geri almasına yardımcı oldu.

OBAMA: ACİL BİR PLAN YOK Pentagon'un açıklaması, ABD Başkanı Barack Obama’nın, IŞİD’in Suriye’deki eylemlerine karşı bir operasyon başlatma olasılığının düşük olduğu yönünde yorumlanan açıklamalarının ardından geldi. ABD Başkanı Obama, Irak ya da Suriye'de IŞİD'e karşı askeri operasyonları genişletmek için acil bir plan olmadığının sinyalini vermişti. Obama, bir yandan ABD'nin çıkarları ve müttefiklerini koruyacak daha geniş kapsamlı bir strateji belirlenirken, diğer yandan örgütün ilerleyişinin önlenmesi gerektiğini vurgulamıştı.


Güncel

3 Eylül 2014 Çarşamba

TURK AVENUE

Cemil Özyurt @cmlzyrtcemil@turkofamerica.com

Düşmanları Dost Yapan Terör Örgütü DÜNYANIN kanayan yaraları arasında ilk sırada gelen Suriye, Irak, Ukranya ve Filistin ile ilgili her gün Wall Street Journal, New York Times, Washington Post gibi gazetelerde 10’a yakın ciddi haber ve makale yayınlanıyor. Doğu Türkistan ve Kerkük henüz radarlarında değil. Türkiye’ye bir top atışı mesafedeki ülkelerdeki kapsamlı haber analizlerini, terör örgütü Irak ve Şam Islam Devleti’nin faaliyetleri ile ilgili güncel bilgiyi Türk medyasından ziyade İngiliz, Amerikan veya Al Jazeera’dan öğrenmekle yetiniyoruz. Çok da şaşırtıcı değil. Türkmen kasabası Amirli’yi kuşatan ve 20 bin Türkmen’in her an katledilmekle karşı karşıya olduğunu USA Today, Time Magazine ve Wall Street Journal sayesinde öğrendik. Irak’ta Saddam döneminde askerlik yapan ve ölümden kıl payı kurtularak Irak’tan kaçmayı başaran bir Kerküklü dost, yanı başımızdaki Türkmen kasabasını başına geleceklerden Türk medyasının bu kadar duyarsız kalmasına isyan ediyordu. IŞİD’in hedefinde olan Yezidilerle ilgili haber kaynağı arayan ve kendisine ‘’New York’ta tanıdık Yezidi var mı?’’ diye soran bir gazeteciye, ‘’Amirli’deki Türkmenleri önce haber yapsanız olmaz mı?’’ diye serzenişte bulunuyordu. PKK ile süren 30 yıllık savaşta bile sosyolojik, bilimsel doğru düzgün bir araştırma ortaya koyamamış, 1676 yılından beri savaştığı Kuzey komşusu Rusya ile ilgili politika üreten tek bir enstitüsü olmayan bir ülkeyiz. Yanı başımızdaki savaşın geleceği ile stratejik bir analiz yapabilecek, bölgenin geleceğine dair hakkıyla kalem oynatabilecek uluslararası fazla kalemimiz yok. Siyasi arenada, muhalefetin “Suriye’deki teröristlere silahı hükümet gönderiyor,’’ türünde iktidar mücadelesinde mevzi kazanmaya yönelik harcadığı çaba dışında da bir politika üretildiğini göremiyoruz. İktidarın dış politikasını beğenmeyip yerden yere vuran kesimlerde ‘’Peki ne yapılması lazım?’’ sorusuna dört sayfa uzunluğunda bir analiz üreten bir mekanizma yok. Geçtimiz Temmuz ayında, Orta Doğu konusunda uzman olan Amerikalı think-tank’ler Çin hükümet destekli Deep Panda isimli hacker grubu tarafından hacklemişti. Çin, ‘’Orta Doğu’da ne olup bitiyor’’, bu işe milyon dolar harcayanlardan öğrenmek istemiş. Bunun için de diplomasiyi değil hackerlar’ı seçmişti. Bizim hacker’ların henüz uluslararası diplomasi ile çok ilgileri yok. Maalesef bu konuda biraz zamana ihtiyacımız var çünkü bizim hackerlar hala facebook hesabı kırmakla meşgul. Aslında bir paragrafta özetlemeye çalışacağım Orta Doğu’daki karışık durumun analizini yapmakta herkesin harcı değil. Şöyle ki: Afganistan’da El Kaide’ye karşı savaşan Amerika, Suriye’de El-Kaide’nin alt birimi Nusra Cephesi’ni IŞİD’e karşı destekler vaziyette. ABD, Katar aracılığıyla El Nusra’nın elindeki rehinelerini kurtarıyor. Şii İran, ezeli düşmanı Amerika ile birlikte Irak’ın Şii başbakanı Maliki’yi deviriyor. Türkiye, 30 yılı ülke içinde mücadele ettiği PKK’nın da destek verdiği Suriyeli Kürtler ve Peşmergeler’in yanında Irak ve Şam İslâm Devleti(IŞİD)’ne karşı yer almak zorunda kalıyor. Kırım konusunda karşı karşıya gelen Rusya ve Amerika, IŞİD karşısında birleşiyor. Sunni Suudi Arabistan, radikallerin kendi ülkesine sıçramasından korktuğu için IŞİD’e karşı savaşanlara para akıtıyor. Sizce böyle bir denklemi güncel sığ söylemler ve slogan atarak çözebilir miyiz?

Yeni kabinede yolu ABD’den geçenler Başbakan Davutoğlu, eğitiminde ABD yerine Malezya’yı tercih etse de kabinesinin 7 üyesinin eğitim veya iş hayatında yolu ABD’den geçti DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

B

aşbakan Davutoğlu'nun yeni ekibinde Başbakan Yardımcısı olan Emrullah İşler ve Beşir Atalay kabine dışı kaldı. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ve Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanlığı'nı da yapan Yalçın Akdoğan ise Başbakan Yardımcısı oldu. Davutoğlu, yeni kabinesinde yaptığı ufak değişiklikle yoluna devam ederken, kabinede yolu ABD'den geçenlerin sayısı da arttı.

ÇAVUŞOĞLU YILLARCA NEW YORK’TA YAŞADI Yeni Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunu olduktan sonra New York Long Island Üniversitesi’nde Ekonomi alanında yüksek lisans yaptı. New York’ta yaşadığı süre içerisinde çeşitli Türk sivil toplum örgütleri ve öğrenci birliklerinde gönüllü olarak çalıştı.Eğitimine Bilkent’te devam eden Çavuşoğlu daha sonra 1993 – 1995 yıllarında Jean Monnet bursunu kazanarak London School of Economics (LSE)’te doktora çalışmasına devam etti.

İŞ HAYATINA ATILINCA TANIŞTI Bozkır gibi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de ABD ile iş hayatına atılınca tanıştı. Ankara Siyasal mezunu olan Şimşek yüksek lisans için İngiltere’ye gitti ancak çalışma hayatına ABD Büyükelçiliği’nde başladı. Daha sonra Deutsche Menkul Kıymetlerde kıdemli ekonomist olarak çalıştı. Bir süre UBS Bankası Hisse Senedi Analiz Birimi’nde görev yaptıktan sonra uluslararası finans kuruluşu Merrill Lynch’te ekonomist ve stratejist olarak görev yaptı. Merrill Lynch’in Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesi Makroekonomik Araştırmalar Bölüm Başkanlığı görevini yürüttü.

NUMAN KURTULMUŞ ÖĞRETİM GÖREVLİSİYDİ Milletvekili olmamasına rağmen kabineye Başbakan Yardımcısı olarak giren Numan Kurtulmuş İstanbul Üniversitesi İşletme’den mezun olduktan sonra yüksek lisans için ABD’ye gitti. 1988-1989 yılları arasında ABD’de Temple Üniversitesi School of Business & Management’da lisansüstü çalışan Kurtulmuş, 1990-1993 yıllarında yine ABD’de Cornell Üniversitesi New York State School of Industrial & Labor Relations’nda misafir öğretim üyesi olarak görevde bulundu ve doktorasını verdi. 1994 yılında ise İstanbul Üniversitesi’ne dönerek doçent oldu.

ELVAN DELAWARE’DE YÜKSEK LİSANS YAPTI Ulaştırma Bakanı Lütfi Elvan İstanbul Teknik Üniversitesi Maden bölümünden mezun olduktan sonra, İngiltere’de Leeds Üniversitesi’nde maden ve yöneylem araştırması alanında, ABD’de Delaware Üniversitesi’nde ekonomi dalında yüksek lisans yaptı. CEVDET YILMAZ’IN DENVER YILLARI Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, ODTÜ Kamu Yönetimi mezunu oldu. Yılmaz yüksek lisans için Denver Üniversitesi’ne gitti ve uluslararası ilişkiler üzerine çalıştı.

ESKİ NEW YORK BAŞKONSOLOSU AB BAKANI OLDU Yeni AB Bakanı Volkan Bozkır ise eğitim için değil çalışmaya ABD’ye giden isimlerden. Ankara Hukuk mezunu olan Bozkır’ın 1989-1992 yıllarında New York Başkonsolosu olarak görev yaptı. Görevi gereği birçok defa ABD’ye gitti. Bozkır son olarak Dışişleri Komisyonu Başkanı ve ABD-Türkiye Dostluk Grubu başkanlığını da sürdürüyor ve sık sık ABD’ye yaptığı ziyaretlerle biliniyordu.

BABACAN’IN ABD’DEKİ YILLARI AK Parti’nin kurtuğu 5 ayrı kabinenin tümünde yer alan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan 1990 yılında Fulbright bursunu kazanarak, ABD’de Northwestern Üniversitesi Kellogg School’da İşletme dalında Yüksek Lisans (MBA) yaptı. 1992-1994 yılları arasında, ABD’de finans sektörünün üst düzey yöneticilerine danışmanlık yapan özel bir şirkette çalıştı.

Yörük çadırından kabineye

Davutoğlu’nun Dışişleri koltuğunu bıraktığı Çavuşoğlu ile arkadaşlığı Toroslar’ın eteklerindeki Yörük çadırlarına dayanıyor. Çavuşoğlu’nun, Davutoğlu çizgisini sürdürmesi bekleniyor

DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

B

aşbakan Ahmet Davutoğlu, yeni kabinede Dışişleri Bakanlığı koltuğunu 61'inci kabinede AB Bakanlığı'nı üstlenen Mevlüt Çavuşoğlu'na bıraktı. Çavuşoğlu da Davutoğlu gibi Yörük ve iki bakanın arkadaşlıkları çocukluk günlerine dayanıyor. Hatta iki bakan akraba bile olabileceklerini belirtmişti. Davutoğlu'na kabinedeki en yakın isimlerden biri olan Çavuşoğlu'nun seçimi AK Parti hükümetlerinin başta Suriye-Irak ve Mısır'da sürdürdüğü politikaların da aynen

devam edeceği yorumlarına neden oldu. Çavuşoğlu ile dış politikada değişim beklenmiyor. Çavuşoğlu, İsrail'in Filistinlilere yönelik tutumunu da sert bir dille eleştirmesiyle biliniyor. SORUMLUSU ABD Nitekim Çavuşoğlu, 11 Haziran'da Musul Başkonsolosluğu çalışanlarının rehin alınmasının ardından yaptığı açıklamada, "Umarım bu problem çözülür. Bundan eminiz lakin temel kaygımız bundan sonra Suriye ve Irak'ın geleceğidir" demişti. Çavuşoğlu da Davutoğlu gibi bölgedeki gerginliğin ve IŞİD terör örgütünün sorumlusunun da ABD olduğu görüşünde: "Biz 3 yıldır bu noktaya gelineceğini başta Obama olmak üzere herkese anlatmaya çalıştık. Amerika başta olmak üzere bütün muhataplarımıza, Avrupalılara Suriye'deki kriz devam ettikçe bu rejim halkını öldürmeye devam ettikçe ve burada savaş devam ettikçe 'bunun sonuçları vahim olacak' dedik. Bir tarafta halkını öldüren katil bir rejim, öteki tarafta da muha-

lefetin dışında ortaya çıkan terör örgütleri var. Bu terör gruplarının da ne kadar acımasız bulunduğu herkes sebebi ile biliniyor. En fazla da yanı başında Türkiye’yi tehdit eder. Bu zeminden, bu bataklıktan güçlenen yeni terör örgütleri ortaya çıktı. Bu terör örgütlerinin ne süre ne yapacağın da kestirmek olası olmaz" ROTASI BATI DEĞİL AKPM Başkanlığı'nın ardından AB Bakanlığı görevini üstlendiğinde Çavuşoğlu ile yeni bir sayfanın açılması beklenmişti. Ancak beklenen olmadı. AB ile müzakere fasıllarının açılma-

sında ilerleme sağlanamazken, özellikle hukukun üstünlüğü konusunda hükümetin yargıya yönelik baskısını Çavuşoğlu Batı’ya karşı hep savundu. Yeni Dışişleri Bakanı, 17-25 Aralık yolsuzluk operasyonunun ardından da başta eski AB Bakanı Egemen Bağış olmak üzere kabine arkadaşlarına sahip çıktı. Nitekim Çavuşoğlu, koltuğunu Bozkır'a devrederken devir teslim törenine katılan isimler arasında Egemen Bağış da vardı. AK Parti'nin AB ile arasının en fazla açıldığı dönemde ise Çavuşoğlu, Batı yerine kabineyi temsilen çok sayıda yurt dışı gezisine gitmesiyle biliniyor.

AB’ye eski AB’ci AB Bakanlığı görevini üstlenen Volkan Bozkır ise, AB mevzuatını yakından bilen bir isim. Dışişleri’nde AB’den sorumlu müsteşar yardımcılığı görevini de üstlenen ve AB’ye adaylık sürecinde aktif rol oynayan Bozkır, Bağış ile siyasete girdi. Bozkır, öncesinde ise AB Genel Sekreterliği görevini de üstlenmişti. 1950 doğumlu olan Bozkır Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Diplomat olarak Başbakanlık Dışişleri Danışmanlığı, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürlüğü ve Dışişleri Başdanışmanlığı da bulunuyor. Bozkır, Turgut Özal ve Süleyman Demirel ile birlikte çalışmıştı. Bozkır’ın atanması ise yeni kabinenin AB önceliğini koruma yönünde Batı’ya mesaj olarak değerlendirildi.

Toroslardan yaylalara ordan da... Davutoğlu, daha önce kendi ailesiyle Çavuşoğlu ailesinin ilişkinin yüzyıllar öncesine dayandığını Ocak 2010’da o dönem Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Başkanı seçilen Çavuşoğlu’nu tebrik için Strasbourg’a giderken anlatmıştı: “Davutoğlu ve Çavuşoğlu ailelerinin kökeni yörüktür. Ben araştırdım, 2 aile arasındaki ilişkiler 300 yıl geriye dayanıyor. Ben çocukluğumdan hatırlarım, Çavuşoğlu ailesi Toroslar’dan yaylaya indiğinde biz onları ailece ziyarete giderdik. Çocuklar oyun oynar, büyükler de kendi aralarında çok güzel sohbetler yapardı.” Çocukluk ve gençlik yıllarında Toroslar’ın eteklerinde yörük çadırlarında buluşan Davutoğlu ve Çavuşoğlu, bundan böyle Türkiye’nin AB sürecini, özellikle de AB ülkelerine vizesiz seyahati sağlayabilmek için Brüksel koridorlarında sıkça karşılaşacaklar.


3 Eylül 2014 Çarşamba

Güncel

İlk hedef Washington Köşke çıkan Erdoğan ve Başbakanlık koltuğuna oturan Davutoğlu arasında görev paylaşımı yapıldı. Erdoğan yurt dışı çalışmalara öncelik verecek. Erdoğan’ın ilk hedefi Obama ile görüşmek. Davutoğlu’nun ise öncelikli gündemi iç politika olacak DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

D

evletin zirvesi 2015 genel seçimlerine kadar iş bölümü yaptı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve yeni hükümetin oluşmasıyla görev paylaşımı da netleşti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın önceliğini dış politika oluşturacak, buna karşın Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun önceliği iç politika olacak. Türkiye'de seçim atmosferi ise devam edecek.

Erdoğan, Türkiye için gelenek olan KKTC ve Azerbaycan gezilerinin ardından NATO zirvesi için Galler'e, ay sonunda da BM Genel Kurulu için New York'a gidecek. Erdoğan'ın bu zirveler sırasında ABD Başkanı Barack Obama ile ikili görüşme yapması için de temasların başladığı öğrenildi. Erdoğan, Gezi protestolarından bu yana görüşmekte zorlandığı Obama ile Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından telefonla görüşmüştü. Şimdi de yüz yüze görüşme için diplomatik girişimlerin başladığı öğrenildi. Erdoğan, seçimlerde kendisine destek verdiği için tüm Türkiye'yi dolaşarak teşekkür

edeceğini açıklamıştı. Ancak bu ziyaretlerin de 2015'te yapılması beklenen seçim atmosferiyle paralel sürdürülmesi bekleniyor. DAVUTOĞLU'NUN ÖNCELİĞİ Başbakan Davutoğlu ise önceliğini iç politikaya verecek. Cumhurbaşkanlığı sürecinde AK Parti'de başlayan 'ak saçlılar ve gençler' arasındaki çatışmayı önlemek için kabinede dengeyi gözeten Davutoğlu'nun önceliği partideki tek sesliliği sürdürmek olacak. Davutoğlu'nun, 2015

seçimleri için kritik gördüğü bu süreçte hedefi anayasa değişikliği yapabilmek için gerekli çoğunluğu kazanmak. Davutoğlu'nun bir diğer önceliği de HSYK seçimleri ve çözüm süreci olacak.

Chp’de başkan adayları delege avında CHP, 5-6 Eylül’de yapılacak olağanüstü kurultaya hazırlanırken Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve rakibi Muharrem İnce’nin delege savaşları hız kazandı

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

3 Eylül 2014 Çarşamba

YIL: 2 SAYI: 68

POSTA 212 PUBLISHING LLC ADINA YAYINCI CAN KAMİLOĞLU

İMTİYAZ SAHİBİ EKMEL ANDA

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

HABER KOORDİNATÖRÜ

HALDUN ARMAĞAN YAYIN DANIŞMANI

AHMET BUĞDAYCI HABER MERKEZİ - EDİTÖRLER MEHVEŞ KOÇAK, ADNAN ONARAN, HÜSEYİN TUNCER, AYSEL TAPAN, MELİKE AYAN, DEMET DEMİRKAYA, SONER MEZGİTÇİ, SERKAN KALFA, DOĞUCAN CÖMERT, JOHNPAUL JASON, BABÜR AKSÜYEK, BANU ÖZTÜRK, KUNTER AKIRMAK, ELİF ÜNLÜ, ORHAN MURAT BAHTİYAR WASHINGTON TEMSİLCİLİĞİ

DUYGU GÜVENÇ İSTANBUL TEMSİLCİLİĞİ FİGEN ONUR GÖRSEL YÖNETMEN ERDAL ÖZBEK SAYFA TASARIM TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR REKLAM TEMSİLCİSİ BARIŞ TUNCER İDARİ MÜDÜR

Adres

31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 844 368 91 96 abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

BONE SERVİSİ A REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

P

arti Meclisi’nin seçiminde Kılıçdaroğlu’nun listeye alması beklenen bazı isimlerin çizilmemesi için Kurultay’a ‘son dakikada’ blok liste ile gidilebileceği öne sürüldü. Kılıçdaroğlu daha önce çarşaf listeyle gideceğini açıklamıştı. Kurultayın ilk günü Kılıçdaroğlu’nun açık ara önde genel başkan seçilmesi durumunda, ikinci gün ‘son dakika’ önerisiyle blok listeyle Parti Meclisi (PM) seçimlerine gidilebileceği konuşuluyor. Kılıçdaroğlu’nun özellikle sağ kesime yönelik açılım kapsamında listesine alacağı isimleri çarşaf listeyle seçtirmesi zor olacağından, blok listeyi tercih edebileceği vurgulanıyor. Çarşaf listeyle seçimlere gidilmesi durumunda ise, Kılıçdaroğlu’nun 60 kişilik Parti Meclisi (PM) için 75 kişilik bir anahtar liste hazırlayabileceği belirtiliyor. 18. Olağanüstü Kurultay’da genel başkanlığa adaylık için toplam delege sayısının yüzde 10’unun imzası gerekiyor. 1216 kurultay delegesi bulunan CHP’de adaylık içinse 121 imza yeterli oluyor. İnce’nin kurultayın doğal delegesi sayılan milletvekillerinin de 20 kadarının desteğini alması bekleniyor. Kılıçdaroğlu PM’ye alacağı isimlerle tek tek görüşürken, PM’de milletvekili ve örgüt dengesi de kurmayı hedefliyor. Bu listede yer alabileceği öne sürülen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Mansur Yavaş ise Kılıçdaroğlu’na listeye girmek istemediğini iletti. İNCE İNCE TUR Genel başkanlığın bir diğer adayı Muharrem İnce ise, Kurultay önce-

İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİLİĞİ

MEHVEŞ SÖNMEZ

DUYGU GÜVENÇ İSTANBUL - POSTA212

sinde il örgütlerini ziyaret ediyor. Başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere batı ve Karadeniz’deki il örgütlerine ağırlık veren ve destek isteyen İnce’nin yanı sıra parti içindeki muhalifler ile Önder Sav ve ekibi de İnce lehine destek arayışını sürdürüyor. İnce’nin hedefi en az 300 imza ile aday olmak. KILIÇDAROĞLU GÜÇLÜ PM İSTİYOR Partisindeki muhaliflerin talepleri üzerine baskın kurultay kararı alan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise bir yandan delege hesabı yaparken bir yandan da PM listesi hazırlığını sürdürüyor. Kılıçdaroğlu listesine koyacağı isimlerle tek tek görüşürken, bu isimler arasında Mustafa Sarıgül, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan gibi isimlerin de olması bekleniyor. Kılıçdaroğlu’nun listesinde vitrin isimlerin yanı sıra örgüt-milletvekili dengesini de kurmayı hedeflediği belirtildi. Kulislerde ayrıca Pelin Batu, Sabahattin Cevheri gibi isimler de dillendirilirken Kılıçdaroğlu, kurmayları aracılığıyla yaptığı değerlendirmelerde, Mehmet Bekaroğlu dışında hiç kimseye resmi teklif götürmediğini, görüşmeleri kendisinin yaptığını ve kimseyi bu konuda yetkilendirmediğini söyledi. CHP PM 60 kişiden oluşuyor.

Tüzüğe göre yüzde 33 cinsiyet ve yüzde 10 gençlik kotası var. Kılıçdaroğlu’nun şu anda MYK’de görev yapan 17 üyeye PM listesinde büyük ölçüde yer vermesi bekleniyor. Aralarında Aykan Erdemir, Aykut Erdoğdu, Melda Onur ve Özgür Özel gibi isimlerin yer aldığı bazı milletvekillerinin de PM’de yer almasına kesin gözüyle bakılıyor. Vitrine girecek yeni isimler arasında yeri “en garanti” olarak konuşulan isim ise eski Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül görünüyor. Sarıgül’ün de, “önce PM üyeliği, 2015’te milletvekilliği ve ardından genel başkan adaylığı” planı yaptığı konuşuluyor. Sarıgül’ün MYK’de yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcılığına getirilebileceği beklentisi de CHP kulislerinde konuşulan konuların başında geliyor. ESKİLER HAREKETTE CHP’de parti içi muhalefetin yanı sıra aralarında Parti Meclisi üyesi olan Ercan Karakaş ile Kenan Sönmez gibi isimlerin de bulunduğu CHP Sol Kanat Hareketi de özellikle İstanbul’da ilçe başkanları ve kurultay delegeleriyle temasa geçti. Seçimin çarşaf liste yöntemiyle yapılmasını isteyen CHP Sol Kanat Hareketi, kurultayda alternatif bir PM listesi çıkarmak için Türkiye

çapında il, ilçe yöneticileri ve kurultay delegeleri ile milletvekilleriyle görüşüyor. GÜNDEMDE TÜZÜK VAR Kurultay’da ayrıca tüzük değişikliği de yapılacak. 78 il başkanı Kılıçdaroğlu’na desteğini açıkladı; ancak örgütün bazı tüzük değişiklikleri beklediği de dile getiriliyor. Kulislerde, halen tüzükte milletvekili adaylarının yüzde 15’nin merkez yoklamasıyla belirlenebileceği öngörülmesine karşın, bu oranın yüzde 20’ye çıkarılabileceği söylentisi de var.


Güncel

3 Eylül 2014 Çarşamba

Orhan Murat Bahtiyar orhanmbahtiyar@posta212.com

YENİ BİR BAŞLANGIÇ

YENİ başlangıçlar için zaman zaman ara vermek, soluklanmak gerekiyor. Ben de öyle yaptım. Pek dinlendiğim söylenemez ama sakinleştiğim kesin. Gezi olayları, operasyonlar, yerel seçimlerdeki kuşkularımız, Soma’da kaybettiğimiz canlar, Filistin, IŞİD, Cumhurbaşkanlığı seçimleri... Dönüp baktığımda son bir buçuk yılın hepimizin sırtında kambur, yüreğinde yara oluşturduğunu görüyorum. Ve bunu söylerken her ne kadar utansam da ölü çocuklar coğrafyasından uzaklaşmak iyi geliyor insana. Daha az şey yapabilecek gibi hissetmek dert edinmeyi sevenler için büyük bir şans. Ama fazlası da rahatsız ediyor bir süre sonra. Yorum yapmadan, taraf olmadan öylece izlemek çok konforlu olsa da insanı içten içe körelten zararlı bir alışkanlık. O yüzden daha çok düşünmek, daha çok yazmak, daha çok tartışmak gerekiyor. Çünkü zaten yeteri kadar adaletsiz olan dünyaya ancak böyle katlanabiliyoruz. Söylenecek sözler birikti. Başlangıçlar için de en iyi zamandır sonbahar. Unutmaya başlamadan artık yazmaya başlamak gerek. Yeni yayın döneminde her hafta POSTA212’de buluşmak dileğiyle. Berkin’i unutup Lobna’ya selam çakmazsam; Soma’da yetim kalan çocukları görmezden gelip yetim hakkının peşine düşmezsem; her bireyin temel hak ve özgürlüklerini önemsemeyip düzen savunuculuğuna soyunursam; hırsıma yenik düşüp barışa yeteri kadar alan açmazsam; en önemlisi taraf olmazsam ve yeterince cesaretli yazamazsam kulağımı çekersiniz. Kabul. ORTADOĞU ÇIKMAZI Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında yürütülen düşmanımın düşmanı dostumdur siyaseti başımıza yepyeni bir bela açtı: Irak - Şam İslam Devleti, IŞİD. Yeni adlarıyla ise tüm bölgeye gözlerini dikmiş görünüyorlar: İslam Devleti! Kendilerine isim koymakta olduğu kadar kafa kesmekte de bir o kadar cüretkâr olan bu yeni cani grup yöneldikleri her doğrultuya korku salan bir terör örgütü. Bölgedeki tüm öngörüleri yerle bir eden IŞİD, ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel’in deyişiyle daha önce gördüğümüz her şeyin ötesinde. Ne yapacaklarını, daha doğrusu ne yapabileceklerini önceden kestirmek oldukça güç. Belki de bu sayede ilerlemelerini durdurmak için tüm dünya oldukça geç kaldı. Başta da yeni küresel güç Türkiye (!) Hani gündemi belirlenen değil, gündemi belirleyen Türkiye (!) Kabul edelim dış politikada afalladık. Yandaş medyanın dahi ört bas edemeyeceği kadar hem de. Son yıllarda birçok konuda olduğu gibi IŞİD konusunda da elimiz kolumuz bağlı. Her ne kadar Türkiye’nin bu konuda susmak için haklı nedenleri olsa da oyunun dışında kalıyor olmak birbirinden ağır iddia ve suçlamaları da beraberinde getiriyor. Öyle ki önümüzdeki günlerde batının IŞİD’e karşı Esad’la işbirliği yapma olasılığı dahi gittikçe güçleniyor. Üstelik buna Türkiye - PKK işbirliği olasılığı da dahil! Tabii Türkiye’nin net bir biçimde taraf olabilmesi için öncelikle rehine sorununun çözülmesi gerekiyor. Son dinlenme iddialarıyla Türkiye’ye göç eden, sayılarını dahi hesaplayamadığımız Suriyelileri de hesaba katarsak bu konuda Avrupa ve ABD ile sıkı pazarlıklar kaçınılmaz görünüyor. Türkiye çok yakında bedelini ödeyerek taraf olmak zorunda bırakılabilir ve bu durumda kaybeden taraf olması kaçınılmaz olur. Türkiye’deki IŞİD kamplarının ardından son olarak ortaya atılan petrol iddiası da önümüzdeki günlerde oldukça tartışılacak. iddiaya göre Suriye’deki petrolün %60’ına sahip olan IŞİD, ham petrolü işlenmesi için Türkiye’deki rafinerilere gönderiyor ve gelirinin büyük bir bölümü bu petrollerden oluşuyor. Her ne kadar hükümet bu iddiaları cılız bir şekilde yalanlasa da makas daralıyor ve Türkiye’nin işi gittikçe zorlaşıyor. Umarım yeni Başbakan, eski Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu kendisine verilen bu ikinci büyük şansı ilki gibi heba etmez. En azından yeni kabinenin anketlerdeki oy oranlarına göre değil Türkiye’nin ve masum insanların gerçek çıkarlarına göre politika üretmesi kaçınılmaz. Aksi halde önümüzdeki günler hiç de istemediğimiz olaylara gebe kalabilir.

Başkanlık yarışında Obama ile Clinton ABD’de 2016 yılında Başkanlık seçimi var. Aday olan Hillarry Clinton bu yılın başından bu yana çalışıyor. Uzmanlar, Başkan Obama’nın yıprandığını bu nedenle Clinton’ın şanslı olduğunu savunuyor

İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

H

illary Clinton’ın her geçen gün 2016 Başkanlık seçimleri için bir başka çıkış yapması, eski patronu Obama ile de aralarında ikircikli bir ilişki oluşmasına neden oluyor. ‘DÜŞMANINI YAKIN TUT’ Obama’nın, 2008 yılındaki zorlu kampanya dönemi sonunda, kendisi karşısında zorlu bir zafer kazandığı Hillary’yi beklenmedik bir şekilde kendisinin dışişleri bakanı olarak ataması, ‘rakiplerin ekibi’ felsefesinin bir yansıması olarak görülmüştü. ‘Rakiplerin Ekibi’ bir anlamda ‘dostlarını yakın ama düşmanlarını daha yakın tut’ felsefesinin de bir versiyonu ve başkanlık kabinesinde ilk kullanan ise 1850li yıllarda, ABD’nin efsane başkanlarından Abraham Lincoln idi. FARKLARI KAMUOYUNDA Clinton’ın Foggy Bottom’daki görev süresince, Beyaz Saray ile ilişkilerinde en ufak bir kriz dışarıya yansımasa da, Clinton’ın görevinden ayrılmasından 2 yıl sonra, aradaki farklar giderek daha çok kamuoyunun önüne geliyor. Clinton en son, Suriye’deki IŞİD tehdidinden Obama’nın Suriye politikasını sorumlu tutmuştu. Sonra da, Obama’nın dış politikada ‘aptallık yapmayın’ sö-

zünün bir prensip olmadığını, ABD gibi bir süper gücün organize prensiplere sahip olması gerektiğini, Washington’ın önemli dış politika yazarlarından Jeffrey Goldberg’le yaptığı mülakatta söylemişti. ZOR TERCİHLER Bu şimşekleri üzerine çeken eleştirilere rağmen, Clinton, ‘Zor Tercihler’ adlı kitabını imzalamak üzere kısa süre önce Martha’s Vineyard’daydı ve burada Obama ile de bir partiye katıldı, görüşme fırsatı buldu. İki politikacı, oyunun farkında idi. Clinton, eğer tarihteki ilk kadın başkan olarak Beyaz Saray’a oturacaksa, bazı vazolar kırılacaktı. Veya Obama’nın imajını biraz çizmek zorundaydı. Bu zorlu ilişkiye rağmen Clinton, “İkimiz de ülkemizin güvenliği, çıkarları ve değerlerine sıkı sıkıya bağlıyız. Her dost ve ortak gibi bazı anlaşmazlıklarımız oldu. Ama Başkan Obama’nın dışişleri bakanı olarak görev yapmaktan ve onunla birlikte çalışmaktan gurur duydum,” şeklinde konuşarak, aradaki ilişkileri şimdilik kırmadan devam ettirme gayretini ortaya koydu. OBAMA DEĞER VERİYOR Beyaz Saray ve Basın Sözcüsü Eric Schultz’dan da olumlu mesajlar geldi: “Bazı farklılıklar olsa da ülkemizi ilgilendiren konuların büyük çoğunluğuna ilişkin fikir birliği içindeler. Başkan Obama, Hillary Clinton’un görüş ve önerilerine değer veriyor. Ama daha da önemlisi, Clinton’un dostluğunu çok önemsiyor.” Bazı ekonomik konularda

da Beyaz Saray’la ayrı düştüğü görülen Clinton’ın, ara seçimler sonrası başkanlık aday adaylığı için ismini açıklaması durumunda ise, şimdiye kadar duyulan eleştirilerden daha sertlerini yapması işten bile değil. Eğer ekonomide beklenen düzelme, bütün umutlara rağmen yaşanmazsa, Clinton’ın eski patronu Obama’yı hem dış politika hem de ekonomik alanda sertçe eleştirerek, kendisinin farklı olduğunu ortaya koyması gerekiyor. ÜÇÜNCÜ DÖNEM YORGUNLUĞU Geleneksel olarak ABD’de, iki dönem başkanlık yapmış partinin adayının üçüncü dönem tekrar kazanması pek mümkün olmuyor. Her ne kadar iki dönem sonunda Beyaz Saray’da oturan dünyanın en güçlü politikacısı başkanlığı bırakmak zorunda kalsa da, ve üçüncü dönemde partiler yeni bir başkan adayı ile seçimlere girmek zorunda olsalar da, aynı partinin ülkeyi 8 yıl boyunca yönetmesinden yorulan Amerikalılar, bir sonraki dönemde ‘değişim’ diyor. Bunun en yakın örneği, 1993 ile 2001 yılları arasında başkanlık yapan ve Amerikalıların ezici çoğunluğu tarafından çokça beğenilen Bill Clinton’dan sonra bir başka Demokrat aday olan Al Gore’un, bütün avantajlara rağmen seçimi kaybetmiş olmasıydı. Bundan dolayı da, 8 yıl boyunca Demokrat Partinin adayı Obama’nın Beyaz Saray’ından sonra, bir başka Demokrat Hillary Clinton’ın,

adaylığını koyması halinde, ‘üçüncü dönem yorgunluğundan’ Amerikan halkını nasıl ikna edeceği merak konusu olacak. Diğer taraftan ise Bipartisan Politika Merkezi’nden John Fortier, Cumhuriyetçi Parti’de henüz öne çıkan bir aday olmadığını söylememesi önemli: “Cumhuriyetçiler Clinton’un güçlü ve zayıf taraflarının farkında. Önlerindeki en büyük zorluk, Hillary Clinton kadar tanınmış bir aday bulmak ve böyle bir adayı Clinton’un karşısına çıkarmak.”


Güncel

3 Eylül 2014 Çarşamba

Dünya devlerine meydan okuyan Türk! Amerika’da yaşayan Türk girişimci Nebi Cem Erdoğan, Samsung, Apple, Microsoft gibi devlerin ayakta kalmakta zorlandığı sektöre NEBİ.MOBİ markasıyla girerek dünya markalarına meydan okuyor DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

A

kıllı telefonlar artık pek çoğumuzun hayatının vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Hatta gelişmekte olan ülkelerdeki insanlar bile kısıtlı gelirlerinin büyük bir kısmını hızla ve sürekli olarak yenilenen mobil teknolojilere harcamaktan çekinmiyorlar. Ne var ki; baş döndüren hızla değişen, gelişen bu teknoloji, yıllardır cep telefonu üretme deneyimine sahip olan Nokia, Blackberry, Motorola gibi milyar dolarlık firmaları dahi iflasın eşiğine getirebiliyor. Bu inanılmaz hıza bir ivme de Atlanta’da yaşayan Amerikalı bir Türk girişimciden geldi. Hem de kendi markasıyla dünya devlerine meydan okuyarak. Nebi Cem Erdoğan, dünyanın en büyük cep telefonu üreticisi konumundaki Qualcomm’da strateji uzmanı olarak çalıştı. Daha sonra Atlanta’dan New York’a taşınan Erdoğan, şimdilerde ise kendi NEBİ.MOBİ markasıyla yepyeni bir cep telefonu teknolojisini piyasaya sürdü. İNDİEGOGO’DAKİ KAMPANYA Nebi Cem Erdoğan, ODTÜ’de fizik okurken, bir yaz tatilinde geldiği New York’a yerleşmeye karar verdikten sonra ekonomi-matematik okumak üzere dünyaca ünlü İvyLeague okullarından Columbia Üniversitesi’ne burslu olarak transfer oldu. Lisans üstü çalışmaları için Boston’daki MİT’i tercih eden Erdoğan, burada strateji ve inovasyon yönetimi programını başarıyla tamamladıktan sonra özel girişim sermayesi yönetmeye başladı. EVE 008 ismini verdiği ilk akıllı telefon modelinin pazarlaması için şu an İndiegogo isimli sitede bir kampanya yürütüyor ve herkesten küçük büyük destek bekliyor. Buradan elde edilecek ilk siparişlerin ve yardımların planının ikinci aşaması için hayati önemine değiniyor. “Büyük finansal riskleri kişisel olarak alarak bu aşamaya kadar geldik ve akıllı telefonumuzu üretmeye başladık” diyen Erdoğan, “Eğer çok ciddi sayılardaki insanların projemize İndiegogo sitesi üzerinden küçük de olsa katkı sağladıkları görülürse, dünya medyasının ilgisini çekerek,

daha başka milyonlarca kişiye de ulaşabileceğiz” diye konuştu. SÖZLEŞMEYE GEREK YOK Piyasada emsalleri yüzlerce dolar fazlasına satılan bu çok ileri teknoloji ürünü Android telefonu, markalaşma yatırımı olması bakımından sadece maliyetine alabilecek olan kullanıcıların 2 yıllık yeni bir operatör sözleşmesi imzalamalarına bile gerek olmayacak. NEBİ.MOBİ telefonu dünyadaki bütün GSM hatlarıyla (AT&T, T-Mobile, Metro PCS) uyumlu çalışabildiği gibi, aynı zamanda batarya ömrünü Wi-Fi üzerinden yapılan telefon görüşmelerinde bile uzatan bir teknolojiye de sahip. Çift SİM kart takılabilen bu yeni telefona daha yakından bakacak olursak; dört çekirdekli 1.3GHz işlemci, 1GB RAM, microSD ile 32 GB'a kadar genişletilebilir 4 GB dahili bellek ve İPS çözünürlük sunan 4.5 inçlik dokunmatik ekran ile karşılaşıyoruz. Telefonun 8MP'lik arka ve 2MP'lik de on kamerası olduğunu da belirtmek isteriz. Hiçbir sözleşmeye gerek kalmaksızın sadece 149 dolarlık etiket fiyatına sahip EVE 008 ayrıca çevreye duyarlı sensörlere, A-GPS özelliğine, FM radyoya, 802.11 b/g/n WiFi ve Bluetooth 4.0 desteğine sahip olduğu gibi kamerası üzerinde bir adet LED flaş da barındırıyor. CİDDİ SORUNLARI ÇÖZDÜ Dünya’daki bütün metropol şehirlerinde hızla yayılan, kamuya açık bedava Wi-Fi ağları sayesinde, cep telefonu operatörlerinin baz istasyonlarına olan ihtiyacın gittikçe azalacağını öngören Erdoğan, bu fırsatı değerlendirmek için sadece data bağlantısı üzerinden bütün iletişim hizmetlerini verebilecek bir telefon sistemi üzerinde çalışmış. Sıradan bir

Wi-Fi bağlantısı üzerinden VoİP tarzı bir telefon görüşmesinin piyasadaki akıllı telefonların pil ömrüne çok olumsuz etkisi olduğu için bu alanda buluşlar yaptı ve buradaki ciddi sorunu çözdü. Bundan sonra diğer cep telefonu operatörlerinden sadece data servisi almak için ödeme yapmak yetiyor. Yıllık sadece 60 dolara hizmet vermenin mümkün olacağı bu yeni cep telefonu ağı için özel ürettiği akıllı telefonların pazarlama sloganı da zaten bu durumunu özetler nitelikte; “Daha akıllılar için akıllı telefonlar” (Smartphones forSmarter People). Erdoğan’ı daha yakından tanımak ve projesini anlatmak için kendisiyle konuştuk. İşte söyleşimizin devamı: BİRİNCİLİKLERİ VAR n Bize kendinizden kısaca bahseder misiniz?

İlk patent başvurumu yaptığımda henüz daha 13 yaşındaydım ve çat kapı gidip tanıştığım Türk Patent Enstitüsü’ndeki abi ve ablala-

rın yardımıyla dolduğum, güneşi dik acıyla izleyen güneş kollektörleri projemin patent başvurusunun üzerinden çok geçmeden, TÜBİTAK'ın proje yarışmasında birinci geldim. Sonrasındaki projelerim daha lisede okurken, Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı, Mucitler ve Araştırmacılar Derneği, Enerji Bakanlığı gibi pek çok organizasyonda birincilikler ve ikincilikler edindi ve yaptığım prototipler Ankara'daki Feza Gürşey Bilim Merkezi’nde sergilendi. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından Çankaya Köşkü’nde 2 defa kabul edilip, hediyeler aldım.

İdealim olan ODTÜ Fizik bölümüne girdiğim sene, TÜBİTAK-SAGE'nin Türkiye'nin ilk tamamı yerli üretim karadan karaya, ve karadan havaya roket sisteminde çalışma ayrıcalığı elde ettim. DANIŞMANLIK HİZMETİ VERDİ Yaz tatilinde yabancı dil bilgimi ilerletmek için geldiğim New York'ta, NYU (New York Üniversitesi) tarafından henüz lisans birinci sınıfa bile başlamadan önce, yüksek lisans mülakatına davet edildim ve yüksek lisans giriş sınavı GRE'de en üst yüzde 1'lik dilime girdim ama YÖK'ün lisans sahibi olmadan alacağım bir yüksek lisans derecesini tanımayacağı endişesiyle Türkiye'ye geri döndüm. Bir sonraki sene, Columbia Üniversitesi’nden aldığım burs sayesinde, Ekonomi ve Matematik bölümünde lisans eğitimime Amerika’da devam edebildim. Amerikan Express'te algoritma uzmanı olarak çalışmamın arkasından, irili ufaklı pek çok şirkete danışmanlık hizmeti veren bir iş kurdum. 8 yıl New York’ta yaşadıktan sonra, 4 yıl önce Qualcomm ismindeki, dünyanın en büyük telefon işlemcisi üreticisi tarafından Atlanta'ya davet edildim. Onların mobil cüzdan ve cep telefonuyla ödemeler kısmında strateji ürettim. NEBİ.MOBİ projesindeki potansiyel ve bütün bir sektöre yapabileceği etkiyi görüp, bundan heyecan duyunca, bütün enerjimi son 1 yılı aşkın zamandır onun üzerine harcıyorum. İLGİNÇ HİKAYESİ n Böyle bir telefona neden ihtiyaç duydunuz? Bu telefonu diğer akıllı telefonlardan ayıran özellikler neler?

İlginçtir, ben aslında telefon üretme fikrinden yola çıkmamıştım. Amerika’daki cep telefonu operatörlerinin 2 yıllık pahalı kontratları müşterilerine sırf akıllı telefon kullanıyorlar diye dayatması beni rahatsız

Nebi Cem Erdoğan

etti. Araştırınca gördüm ki; cep telefonu operatörleri kurnazca taktiklerle bütün bir piyasayı parmağında oynatıyor. Gerekli teknolojinin artık hazır olduğu ve yaygın olarak kullanılması halinde, VoİP ve WiFi üzerinden 3G destekli verilecek cep telefonu servisinin yüzde 95'in üzerinde bir ucuzlama sağlayacağını fark etmemle, bu teknolojinin yaygınlaşmasını sağlayacak stratejilere odaklandım. Maalesef, müşteri potansiyelinin çoğunu elinde tutan ve akıllı telefon üreticilerine baskı yapan operatörler nedeniyle bize gerekli teknolojiyle donanımlı akıllı telefonu, kontrata veya fatura adı altında yapılan ödeme planlarına gerek bırakmayacak bir fiyata yapacak firma bulamadık. Bu markalar belli özellikleri barındıran telefonları, üretim maliyetine bakılmaksızın, 500-600 dolardan aşağı fiyatlandırırlarsa, 2 yıl sözleşme imzalaması hayli zorlaşan operatörlerce, zaten satışların çoğunun yapıldığı dükkanlarına sokulmayarak cezalandırılabiliyorlar. BAZI ÖNGÖRÜLERİ VARDI Bu paradokstan hareketle, bizim teknolojimize uygun yükseklikte donanımlı bir telefonu 150 dolardan aşağıya üretecek bir telefon fabrikasına ciddi yatırım yaptık. Biz limitsiz telefon servisimizi aylık sadece 5 dolar olarak fiyatlandıracağımız için, güçlü bir akıllı telefonun binlerce dolarlık bir kontrat yükümlülüğüne gerek bırakmadan alınabiliyor olması şarttı. Zorlu bir FCC onaylama sürecinin ardından gelen EVE 008 modelimiz bizi gururlandırıyor. Bu fiyata bu özelliklerdeki bir kaliteli telefonu bulmak mümkün değil, ancak en

önemlisi dünyadaki bütün hali hazırdaki GSM operatörleriyle çalışabilmesinin yanında WiFi üzerinden yapılacak VoİP tabanlı görüşmeler için optimize edilmiş olması ki; bu bizim inovasyonu ve rekabeti tekrar cep telefonu piyasasına getirebilmemiz için şart. Yoksa hiç bir zaman, hiçbir ülkede operatör sayısı 3'ü, 4'ü geçemeyecek. Eğer herkes, sadece 1 aylık telefon faturasında göreceği indirimi bize destek olarak İndiegogo sitesinden verse, kuracağımız sistemin baskısıyla, o indirim aylarca ve yıllarca sürekli olurdu. TEKNOLOJİNİN ÖNCÜLÜĞÜNÜ YAPMAK İSTİYOR n Amerika'ya ilk olarak ne zaman geldiniz? Gelme amacınız neydi?

Amerika'ya ilk gelişim 2000 yılının yazında, İngilizcemi ilerletmek içindi. 2002 yılında lisans eğitimime burada devam etmek için geldim ve New York’taki Columbia Üniversitesi’nden aldığım burs sayesinde burada kaldım. n Gelecekte hayata geçirmek istediğiniz projeleriniz var mı?

Şu an, başladığımızda çok zor bir hayal gibi görünen, Türk markalı bir cep telefonunu Amerika'da piyasaya sürmenin heyecanını yaşıyoruz. Ama bu projeye neden başladığımı unutmadım. Dünyadaki cep telefonu operatörlerinin hegemonyasını devam ettirmesi, şu anda elimizdeki teknolojilerle mümkün olmamalı. Bu telefon projesinin başarıya ulaşmaya başlamasıyla, diğer cep telefonu üreticilerinin iş modellerini gözden geçireceğini umuyorum ve bu alandaki teknolojilerin öncülüğünü yapmak istiyorum. Allah utandırmasın.

İnternet bağımlısı yok! Türkiye’de yaklaşık 15 milyon internet bağımlısı olduğu tahmin ediliyor. Ancak bu bağımlılıkla ilgili açılan hastaneye 3 yılda sadece 94 kişi başvurdu ANKARA - POSTA212

T

eknoloji ve internet bağımlılığını tedavi etmek için 2011’de Mazhar Osman Hastanesi’nde açılan İnternet Bağımlılığı Polikliniği’ne 3 yılda toplam 94 kişi tedavi için başvurdu. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte internet ve bilgisayar bağımlılığı

da tedavi edilmesi gereken hastalıklar arasında yerini aldı. Bir bağımlılık olarak görülen ve erken yaşta başlayan hastalığın yoğun olarak 12-18 yaşlarında gözleniyor. Nüfusun yüzde 2’sinde ise sıklıkla rastlanıyor. Bu hesaba göre Türkiye’de yaklaşık 15 milyon internet bağımlısı olmasına karşın tedavi için başvuranların sayısı oldukça düşük. Polikliniğin yanı sıra pskiyatri uzmanının bulunduğu sağlık tesislerinde de internet bağımlılığının tedavi edildiğine işaret edilirken, resmi başvuru 2011 yılında 12, 2012’de 81, 2013’te ise 1 kişi ile sınırlı kaldı. 2014 yı-

lının ilk yarısında ise başvuran olmadı. İnternet bağımlılığı erkeklerde, kadınlara oranla 3 kat fazla gözleniyor. Hiperaktiviflerde daha fazla görülen internet bağımlılığı, telefonla konuşma, sürekli SMS gönderme, sürekli sosyal medyayı takip etme, internet üzerinden oyun oynama şeklinde ortaya çıkıyor. İnternette veya bilgisayar başında geçirilen süre zamanla artarken okul, meslek ve sosyal hayat beceriyi tehdit ediyor. Zamanla kişinin günlük yaşamdan kaçmasına neden oluyor. Tedavi süreci ise tek başına değil, genellikle aile ile uygulanıyor.


3 Eylül 2014 Çarşamba

Toplum Yaşam

Hüzünlü ayrılık

New York Başkonsolosu Levent Bilgen, ayrılacağı için hüzünlü olduğunu belirterek, “İnsanlar bulunduğu ortama alışıyor. Bizler geçiciyiz. Görevimiz gereği yer değiştirmek durumundayız. Güzel bir göreve gidiyorum. Allah utandırmasın” dedi DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

N

ew York Başkonsolosu Levent Bilgen, görevinden ayrılmadan önce veda gecesinde POSTA212’ye duygu ve düşüncelerini açıkladı. Görevi için yabancısı olmadığı bir şehre geldiğini söyleyerek bunun kendisi için bir şans olduğunu dile getiren Bilgen, “Çevreye uyum sağlama konusunda aşamaları hızlı bir şekilde geçtim. Tanıdığım bir muhit vardı burada. Bu, temaslar açısından da işimizi kolaylaştırdı. Burada, önceden göç etmiş kişilerin veya yeni gelenlerin, üniversite öğrencilerinin çok farklı iş akışı, iletişim ihtiyacı ve ihtiyaçlar listesiyle karşılaştık. Konsoloslukların görevi zaten budur. Vatandaşın işini en süratli şekilde çözmektir. Bu örgü halkalarını kurarken belli dostlukları daha hızlı bir şekilde geliştirebilmektir” dedi.

BÜYÜK BİR MUTLULUKTU Amerika’nın büyük bir coğrafyaya sahip olduğunu kaydeden Bilgen, “New York büyük bir metropol olmakla birlikte benim görev bölgem Florida’ya kadar uzanıyordu. Hatta Boston Başkonsolosluğumuz açılmadan önce bütün Doğu Yakası neredeyse bize bağlıydı. O çerçevede gezici konsolosluk hizmetini başlattık. Çok güzel geri dönüşler aldık. Yıllardır çözülemeyen sorunları hallettik. Bunun verdiği hazzı mutluluğu anlatamam. Zamanında yanlış anlaşılmaları düzeltmeye çalıştık” diye konuştu. “HATALARDAN DERS ÇIKARALIM” Boston Başkonsolosluğu’nun açıldığını hatırlatan ve Miami’deki konsolosluğun da açılması için çaba sarf edildiğine vurgu yapan Bilgen, “Yenilikler toplumumuzun hizmetine sunuluyor. Vatandaşımız da bunun notunu veriyor. New York’un getirdiği sofistikasyonla birlikte burası her açıdan merkez. Burası finans, kültür, siyaset merkezi. Toplumun önde gelen sivil toplum kuruluşlarının daha aktif olması için yenilikleri hayata geçirmeye çalıştık. İyi olanı daha iyi yapmamız gerektiğine inanıyorum. Hatalarımızdan da ders çıkarıp başka bir yenilik planı yapmamız gerektiğine inanıyorum” diye konuştu.

rın birikimleri tecrübeleri bizim için önemli. Bu tecrübeleri yeni nesillere aktarmamız lazım. Mutlaka her konuda aynı fikirde olmamız birlikte aynı düşünceyi paylaşmamız mümkün değil. Gurbette tam daire içerisine giriyoruz. Özellikle gurbette yaşayınca sorunları kendi içimizde çözebileceğimize yürekten inanıyorum. Yurt dışında ilk defa yapılan bir cumhurbaşkanlığı seçimi oldu. Türkiye’nin önde gelen partileri görev aldılar. Toplum bireyleri de oy kullandıktan sonra gelip oturup yardımcı oldular. Parti temsilcileri ortak bildiri yayınladılar. Herhalde en güzeli mesajı vermiş oldular. Birlik beraberliğin önemine vurgu yapıldı. Birlik ve beraberlik olmadan olmuyor” dedi.

“GENÇLERE YÖN VERİLMELİ” Üniversite okuyan veya okumuş genç insanların çalabileceği kapıların olması gerektiğine inanan Bilgen, “Genç arkadaşlarım, ben burada deneyim kazanmak istiyorum, acaba bu firmaya girebilir miyim,

dediği zaman burada abilik, yön vericilik rehberlik yapabilecek yetişkin kişilerin olması lazım. Birbirimizi birbirimizden esirgememiz lazım. Özeleştiri de yapmak lazım. Özeleştirinin güzel yanları var. Gezici konsolosluk çerçevesinde yaptığımız çalışmalarda insanlara dokunmaya çalıştık. Onların sorunlarını dinledik. Bir dernekle birlikte 10 Kasım’ı kutladık. Bunlar çok güzel duygular” diye konuştu.

“HÜZÜNLÜYÜM” New York’tan ayrıldığı için hüzünlü olduğunu itiraf eden Bilgen konuşmasına şöyle devam etti: “İnsanlar bulunduğu ortama alışıyor. Bizler geçiciyiz. Görevimiz gereği yer değiştirmek durumundayız. Güzel bir göreve gidiyorum. Allah utandırmasın. Ülkeme hizmet etmeye çalışacağım. Burada güzel dostluklar kurduk. Sizlere de teşekkür ederiz. Her yerde olmaya çalıştınız. Yaptığımız duyuruları servis ettiniz toplumumuza. Amerika’da her sektördeki işlet-

mecimizin ve işletmenin bir değeri var. 25-30 yıl önceki yıllara baktığımız zaman vitrini oluşturuyorlar. Devamlı gittiğim terzi arkadaşım var. Bakkallar, lokantalar, kasaplar var. Hepsi bizim için çok değerli.”

“GÖNLÜNDEN GEÇENİ YEMEĞE KATTI” Alaturka Restoran da bize jest yaparak veda gecesi düzenledi. Süleyman Tecer de çok ehliyetli birisi. Gönlünden geçeni yemeğine de kattığı için ayrı bir lezzet çıktı bugün ortaya. Geldiğim günden beri buradaki işletmecileri ziyaret etmeye çalıştım. Onların tanıtım etkisi sizin, bizim yapabileceğimizin çok ötesinde. Katma değere sahipler. Ayrıca konsolosluktaki ekibimiz harika bir ekip. Bütün her şey o ekiple oldu. Gece 12’lere kadar çalıştılar yeri geldiği zaman. Bu bir kez bile sorgulanmadı. Müthiş bir bilgi birikim ve enerjiye sahipler. Böyle bir ekip bulabildiğim için çok şanslıyım. Bayrağı devrediyoruz artık.”

ÇÖZEMEYECEĞİMİZ SORUN YOK Amerika’ya zamanında çok önceden gelmiş olan oluşumların olduğunu kaydeden Bilgen “Onlar bizim toplumumuzun öncüleri. Onla(Soldan sağa) DROM’un sahibi Serdar İlhan, Kuaför Adem Daşdemir, Liman Restoran’ın sahibi Yusuf Başusta, New York Başkonsolosu Levent Bilgen, Alaturka Restoran’ın sahibi Süleyman Secer, Konsolos Erhan Kolbaşı ve Konsolos Tahir Turgay Yurtsever.

New York Başkonsolosu Levent Bilgen, (solda) Kunter Akırmak Doğucan Cömert ve Özge Soylu’dan oluşan POSTA212 ekibiyle beraber.

Levent Bilgen ve ailesi

Levent Bilgen’e son büyük veda

Görev süresi dolan New York Başkonsolosu Levent Bilgen’in onuruna bir veda gecesi düzenlendi. Geceye katılanlar, Bilgen’i hem kişisel olarakhem de görev süresince Türk toplumu için yaptığı olumlu katkılardan dolayı kutladılar NEW YORK - POSTA212

N

ew York Başkonsolosu olarak yaklaşık 3 yıldır görev yapan Levent Bilgen, Abu Dabi Büyükelçiliği’ne atandı. Bilgen için bir veda gecesi düzenlendi. 31 Ağustos’ta görevinden ayrılan Levent Bilgen için Alaturka Restoran’da düzenlenen veda gecesine katılım çok yüksekti. New York’taki görev süresi boyunca yaptığı hizmetlerden dolayı

New York Başkonsolos Yardımcısı Uğur Taşdemir, DROM’un sahibi Serdar İlhan, Konsolos Tahir Turgay Yurtsever, Konsolos Erhan Kolbaşı ve Alaturka Restoran’ın sahibi Süleyman Secer.

teşekkür edilen Bilgen görevinden ayrıldığı için katılanların zaman zaman hüzünlü anlar geçirdiği gözlendi. Canlı müziğin de olduğu bu renkli geceye katılanlar arasında Bilgen ailesinin dostları, New York Başkonsolosluğu çalışanları, Türk Amerikan toplumunun tanınmış isimleri vardı. Bilgen, kendisi için düzenlenen etkinliğin son büyük veda gecesi olduğunu söylerken, yeni görevini heyecanla beklediğini belirtti.


Güncel

3 Eylül 2014 Çarşamba

ABD’de 30 Ağustos kutlaması Başta Washington ve New York olmak üzere pek çok yerde 30 Ağustos Zafer Bayramı coşkusu vardı

Türkevi’nde Zafer Bayramı coşkusu

Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun (TADF) düzenlediği 30 Ağustos Zafer Bayramı tören ve resepsiyonu Türkevi’nde yapıldı. Tören ve resepsiyona Türk toplumu büyük ilgi gösterdi

KUNTER AKIRMAK NEW YORK - POSTA212

30

Ağustos Zafer Bayramı ABD’nin tüm eyaletlerinde olduğu gibi New York’ta da çoşkuyla kutlandı. TADF tarafından Türkevi’nde düzenlenen tören, şehitlerimiz için bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. TADF Başkanı Atilla Pak’ın günün önem ve mahiyetini anlatan konuşmasının ardından söz alan ve görev süresi 31 Ağustos’da dolan New York Başkonsolosu M. Le-

vent Bilgen kürsüye çıktı. Levent Bilgen’e TADF Başkanı Atilla Pak tarafından New York’ta yaptığı hizmetlerden dolayı bir plaket verildi. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler nezdindeki Daimi Temsilcisi Büyükelçi Yaşar Halit Çevik’in konuşmasın ardından, Türkiye Daimi Temsilciliği Askeri Danışmanı Albay Namık Kemal Çil de bir konuşma yaptı. New York Atatürk Okulu’nun küçük öğrencilerinin okuduğu Zafer Bayramı şiirleri de izleyenleri duygulandırdı.

Yaşar Halit Çevik

Washington’daki Türkler Atatürk heykelinde buluştu WASHINGTON - POSTA212

W

ashington merkezli Amerika Atatürk Derneği (ASA) ve ona katılan Türk Amerikan Dernekleri Assamblesi (ATAA) ve Washington Türk Amerikan Derneği (ATA-DC) çok anlamlı bir programla 30 Ağustos Zafer Bayramını kutladılar. ASA tarafından bir kaç sene önce yaptırılan ve Sheridan Cirçle’da Türk Büyük Elçiliği ikametgahı yanındaki Atatürk heykeli birçok programların odağı oldu. Bu sene de 30 Ağustos sabahı Washington’daki dernek temsilcileri ve üyeleri Zafer Bayramını kutlamak için bu heykelin etrafında toplandılar. ASA’nın kurucusu Hüdai Yavalar ve eşi Mirat Yavalar ve ASA’nın Başkanı Profesör Bülent Atalay’ın programındaki konuşmalar 30 Ağustos’un yakın tarihimizde ne kadar önemli bir dönüm noktası olduğunu vurguladı. Törenden sonra Yavalar ailesi törene katılanları evlerinde ağırladı.

Piknik düzenlendi Washington’daki Atatürk heykelinde kutlanılan 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın ardından 31 Ağustos Pazar günü ise Washington’da bir de piknik düzenlendi. Zafer Bayramı pikniği Turkish Policy Center, Atatürk Society of America (AŞA), Washington Türk Amerikan Derneği (ATA-DC) ve Silk Road Education Foundation tarafından düzenlendi. 250’den fazla Türk Amerikan toplumu üyesini bir araya getiren etkinlikte Ulu Önder Atatürk ve silah arkadaşları minnet ve saygıyla anılırken İstiklal Marşı’nı okuyan kalabalığın coşkusu görülmeye değerdi. Etkinlikte konuşan Türk-Amerikan toplumundan öne çıkan isimler, bu tür etkinliklerin birlik ve beraberliğimizi artırdığını söyleyerek tüm Türk-Amerikan toplumunu bu tür etkinliklere karşı duyarlı olmaya çağırdılar.

Levent Bilgen

Atilla Pak

Namık Kemal Çil


New York’a kameralı polis

En ünlü logodan

2 bin dolar kazandı NEW YORK - POSTA212

M

ilton Glaser’ın adını daha önce duymamış olabilirsiniz ama onun yarattığı logoyu görmemeniz imkansız. Tüm dünyayı saran “I love NY” logosunun tasarımcısı Milton Glaser, bu işten çok para kazanmadı ama bu durumu çok da önemsemiyor. Huffington Post gazetesine röportaj veren Milton Glaser, logoyu tasarlarken yönetim ve teknik maliyet için 2 bin

JOHNPAUL JASON NEW YORK - POSTA212

dolar aldığını ve bunun dışında para almadığını belirterek, “Bu logoyu tasarladığım için ve ortaya çıkan logodan dolayı çok mutluydum” diye konuştu. “I love NY” logosu ilk olarak 1977 yılında New York’a turist çekmek için düzenlenen bir kampanyada kullanılmıştı. Glaser, o dönemde tehlikeli olduğu için herkesin New York’tan taşındığını ve bunun üzerine bu kampanyanın başlatıldığını hatırlatarak, “Tasarladığım çok sayıdaki logodan sadece bir tanesiydi. Fakat en çok dikkat çeken ve güçlü olan logo ‘I love NY’ oldu” dedi.

N

ew York Polis Teşkilatı (NYPD), teknolojiyi kullanarak yeni bir uygulama başlatıyor. “Vücut kamerası” denilen mini bir kamera, polis memurunun üniforması üzerine takılacak. Böylece, polisin görevi sırasında yaşadıkları kaydedilecek. Konuyla ilgili olarak bir açıklama yapan New York Belediye Başkanı Bill de Blasio ka-

meranın nasıl kullanılacağını anlattı. İlk etapta 50 polis memuruna kamera takılacak ve pilot uygulama sonucu elde edilen veriler değerlendirilecek. NYPD’den Komiser Bill Bratton, bu hafta sendika temsilcileriyle bir araya gelerek ‘Vücut Kamera’sının pilot uygulaması konusunda bir sunum yapacak. Kameranın kullanımı hem polislerin görevlerini iyi yapmalarını sağlayacak hem de polise karşı yapılacak suçlamalarda kanıt olarak kullanılabilecek.

En kötü şoförler Washington’da! İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212 BD’nin en büyük sigorta şirketlerinden olan Allstate’e göre, Washington’un sürücüleri ülke içinde en kötüleri temsil ediyor. Başkent sürücüleri, geçtiğimiz yıl da en kötüler listesinde kendilerine en yüksek-

A

HAFTALIK ÜCRETSİZ

3 Eylül 2014 Çarşamba

YIL 2 • SAYI 68

www.posta212.com

lerde yer bulmuşlardı. Allstate, bu raporunu hazırlarken referans aldığı en önemli istatistiklerden birisi, sürücülerin ne sıklıkta kaza yaptığı. Buna göre, Washington’da araba kullananlar her 5.1 yılda bir kazaya dahil oluyorlar -ki bu, ABD ortalamasının iki katı demek.

Polisten 40 milyon dolar istiyorlar Missouri, Ferguson’da 18 yaşında siyahi bir gencin öldürülmesinden sonra çıkan olaylarda polisin orantısız güç kullandığını ileri süren protestocular harekete geçti. Amerikalı ‘Gezi’ciler polise 40 milyon dolarlık dava açtı

M

NEW YORK - POSTA212

issouri, Ferguson’da 18 yaşındaki siyahi Michael Brown’un beyaz bir polis tarafından vurularak öldürülmesini protesto eden bir grup, polisin gösterilerde aşırı güç kullandığı iddiasıyla 40 milyon dolarlık tazminat davası açtı SAVAŞÇI POLİS Ferguson’da siyahi gencin polis tarafından öldürülmesini protesto ederken tutuklanan altı kişi, polisin kendilerine “savaşçı” olarak davrandığını ve “aşırı güç” kullanarak insan haklarını ihlal ettiğini iddia ediyor. Dwayne Matthews, mahkeme kayıtlarında annesinin evine

giderken polisin kendisine defalarca plastik mermi ile ateş açtığını belirterek, “polis memuru üzerine ateş açtığında, yüzüne vurduğunda ve kafasını suyun içine soktuğunda” bir dere ya da kanalizasyona düştüğünü söyledi. Matthews, 18 yaşındaki Michael Brown’un öldürülmesini protesto edildiği alanın yakınında olmamasına rağmen polis tarafından tutuklandığını ifade etti. ZOR KULLANDILAR Gösterileri kaydeden Kerry White ise askeri bir araçta bulunan bir polis memurunun kamerasını ve hafıza kartını zorla alarak kamerasını yere attığını ileri sürüyor. White ayrıca, tutuklanmadan önce yere zorla yatırıla-

rak kelepçelendiğini savunuyor. ELLER HAVADA Damon Coleman ve Theophilus Green, barışçıl protestolara katıldıklarını ve askeri araçtaki polisin göz yaşartıcı gaz sıkıp, plastik mermi ile ateş ettiğinde ellerinin havada olduğunu ileri sürüyor. Tutuklanan iki kişi ise polisin kendilerine yumruk attığını ve tekmelediğini iddia ediyor.Ferguson Belediye Başkanı James Knowles, siyahi gencin öldürülmesinin ardından patlak veren protestolarda polisin kötü davranışları için özür dilemişti.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.