POSTA212 - SAYI 71

Page 1

Dini eğitim Amerika’da da tartışılıyor

Bellona Amerika yolculuğuna çıktı

■ Amerika’da muhafazakarların yüzde 81’i din eğitiminin önemli olduğunu söylerken, liberallerin sadece yüzde sayfa 26’sı bunun gerekliliğine inanıyor.

sayfa ■ Türk mobilya sektörünün önde gelen markalarından Bellona bundan

5

10

böyle Amerika’da da bilinen ve güvenilen bir mobilya markası olacak.

sayfa

11

Küba’nın iki yüzü HAFTALIK ÜCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ

www.posta212.com • YIL 2 • SAYI 71

24 Eylül 2014 Çarşamba

■ Amerikan ambargosunu Miami’den Küba’ya Kültür Turları düzenleyen Serdar İlhan’ın kaleminden sosyalist ülkenin iki yüzü.

KRİTİK SEÇİM İÇİN NAPOLYON TAKTİĞİ

Türkiye bir kez daha BMGK’nın geçici koltuklarından birine aday oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan da New York’a gelerek yoğun temaslarda bulunuyor. Kritik seçim 16 Ekim’de. Türkiye, yarışta en büyük rakibi olan İspanya’ya karşı Napolyon taktiği ile kampanya başlattı.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu

‘Birleşmiş Milletler harekete geçsin’ Birleşmiş Milletler (BM) 69. Genel Kurul görüşmeleri nedeniyle New York’ta bulunan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’ye sığınan mültecilerle sayfa ilgili “BM artık harekete geçmeli” dedi.

sayfa

8

Amerikalılar’a göre gazeteciler yalancı tırma Amerikalılar’ın medyaya güvenmediklerini ortaya çıkardı. ABD’de Cumhuriyetçilerin sadece yüzde 17’si medyaya güveniyor. Bu rakam Cumhuriyetçiler için tüm zamanların en düşük oranı.

New York’ta IŞİD alarmı ■ Terör örgütü Irak

■ Yapılan ciddi bir araş-

sayfa

7

Şam İslam Devleti’nin (IŞİD), internet üzerinden New York’a yönelik terör saldırısı çağrısında bulunması üzerine, başta Times Meydanı, Grand Central, Herald Square olmak üzere kentin önemli noktalarındaki güvenlik önlemleri artırıldı.

sayfa

9

6

sayfa

2

TACCI, Çavuşoğlu’na çalışmalarını anlattı ■ TACCI Başkanı Ali Koçak ve Dışişleri Bakanı

Mevlüt Çavuşoğlu, Manhattan’da bir akşam yemeğinde buluştular. Koçak, Çavuşoğlu’na TACCI’nin misyonunu ve faaliyetlerini anlattı.

Zeki Uygur anısına konser 4 sayfa

Göçmenlik 4 reformunun bilinmeyen yönleri

sayfa

■ Yasa olarak çıkması zorlaşınca Göçmenlik Re-

formu’na Başkan Obama el koydu. İşte Obama’nın yetkisini kullanarak yapmayı düşündüğü göçmenlik reformu…

sayfa

7

ABD IŞİD’e karşı ordu kuruyor

■ ABD hükümetinin onay vermesi ile IŞİD ile savaşmak üzere Suri-

ye’de muhaliflerden oluşacak olan 5 bin kişilik ordu kuruyor. Bu silahlı güçleri oluşturma görevi de General Michael Nagata’ya verildi.

sayfa

İşletme isminin önemi çok büyük

4

■ ABD’de işletme açmak kadar isim koymak da çok önemli. İşletmenize koyacağınız ismin başka bir firma tarafından kullanılıyor olması büyük sorunlar yaratır.


Toplum

24 Eylül 2014 Çarşamba

TACCI, Çavuşoğlu ile buluştu Dışişleri Bakanı, New York’ta Türk-Amerikan Ticaret ve Sanayi Odası’nın yemeğine katıldı NEW YORK - POSTA212

“Kapımız daima açık” Miami Başkonsolosu Özgür K. Altan, kapılarının Türk vatandaşlarına her zaman açık olduğunu söyledi. Altan, Türk-Amerikan toplumunun birlik ve beraberliğini daha da güçlendirici etkinlikler düzenlemeyi hedeflediğini vurguladı (NEW YORK – POSTA212) Miami Başkonsolosu olarak atanan Özgür K. Altan görevine hızlı başladı. Başkonsolos, Miami’ye atanmadan önce Türkiye’nin Atina Büyükelçiliği Müsteşarlığında ve ayrıca NATO ile ilgili görevlerde bulunmuştu. İşte, Miami Başkonsolosu Özgür K. Altan’ın Türk Amerikan toplumuna verdiği mesaj: Değerli Vatandaşlarımız, Türk-Amerikan Toplumunun Saygıdeğer Mensupları, Türkiye Cumhuriyeti Miami Başkonsolosu olarak 15 Eylül günü itibariyle görevime başlamış bulunmaktayım. Başkonsolosluğumuz henüz kuruluş aşamasında bulunmaktadır. Bu konudaki çalışmaların 2015 yılı başlarında tamamlanmasını ve konsolosluk hizmetlerinin sunulmasına başlanmasını hedeflemekteyiz. Başkonsolosluğumuzun görev bölgesinde Florida’nın yanısıra Georgia, Kuzey ve Güney Carolina ile Porto Rico bulunacaktır. Görev sürem boyunca konsolosluk hizmetlerini vatandaşlarımıza en etkin şekilde sunmayı, vatandaşlarımız ile Türk-Amerikan toplumunun birlik ve beraberliğini daha da güçlendirici etkinlikler düzenlemeyi hedefliyorum. ABD’nin güneydoğusunu kaplayan görev bölgem ekonomik açıdan son derece dinamik, kültürel açıdan ise oldukça zengin bir profile sahiptir. Bu çerçevede ülkemizle temas ve etkileşimin artırılması açısından ciddi bir fırsat ve potansiyel olduğunu düşünüyorum. Yerel makamlarla ilişkileri geliştirmek ve görev bölgemle ülkemiz arasındaki ekonomik/ticari ve kültürel ilişkileri ileriye götürmek, Türkiye’yi tanıtmak için gayret edeceğim. Kapımız vatandaşlarımıza her zaman açık olacağı gibi, yukarıdaki hedeflere ulaşılmasında fikir ve önerilere de daima açık olacağız. Bütün vatandaşlarımıza ve Türk-Amerikan toplumunun değerli üyelerine Başkonsolosluk mensuplarımız ve şahsım adına en iyi dileklerimi sunuyorum.

Charlotte’de festival heyecanı başladı (NEW YORK – POSTA212) Charlotte – North Carolina Amerikan Türk Derneği (ATA-NC Charlotte), 4. Geleneksel Charlotte Türk Festivali’nin 25 Ekim 2014 tarihinde tertipleneceğini duyurdu. Türk halk dansları, oryantal danslar ve Türk halk ve pop müziği ile renklenecek programda ziyaretçiler Türk mutfağının dünyaca ünlü lezzetlerini tatma fırsatı yakalayacak. Çocuklara özel etkinliklerin de tertipleneceği festivalde hediyelik eşya satışı, yemek çalıştayları ve çeşitli sergiler de Charlotte sakinlerini bekliyor olacak.

T

ACCI Başkanı Ali Koçak ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Manhattan’da bir akşam yemeğinde buluştular. Koçak, Çavuşoğlu›na TACCİ’nin misyonunu ve faaliyet-

doganuluc@aol.com

Ne zaman gelecek?

lerini anlattı. Türk-Amerikan ticari ilişkileri hakkında bilgi alan Çavuşoğlu’nun görüşmeden memnun olduğu gözlendi. Görüşmeye Türk-Amerikan toplumundan birçok farklı isim de katıldı.

‘Ali Top At’a Los

Angeles’ta bakacak

ATAA’dan tebrik mesajı (NEW YORK - POSTA212) Los Angeles Amerikan Türk Derneği (LATAA) Türk Okulu, 27 Eylül Cumartesi günü yeni eğitim dönemine başlıyor. LATAA tarafından geçtiğimiz yıllarda başlatılan Los Angeles Türk Okulu, bu dönem de Los Angeles ve çevresinde-

ki bölgelerde yaşayan Türk çocuklarına Türkçe, Türk tarihi ve kültürü dersleri verecek. Eğlenceli aktivitelerle, okuma ve yazma becerilerini geliştirmeye yönelik interaktif çalışmaların olacağı dersler, kültürel bilinç yaratma konusunda farkındalık yaratacak.

(NEW YORK - POSTA212) Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA), yayınladığı bir mesajla IŞİD tarafından kaçırılan 46 Türk ve Türk vatandaşı olmayan 3 personelin kurtarılmasına ilişkin olarak bir açıklama yaptı. Rehinelerin kurtarılmasının yüreklere su serptiğini ve gelişmeden ötürü muazzam bir memnuniyet duyulduğunu vurgulayan ATAA, kurtarılan rehinelere geçmiş olsun dileklerini iletirken, tehlikeli bir operasyonu başarıyla gerçekleştiren Türk Özel Kuvvetleri’ni de tebrik etti. ATAA mesajında her türlü terör eylemini kınadığını bir kez daha vurgularken, bölgedeki anlaşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözümlenmesine yönelik temennisini vurguladı.

ATAA’dan eyleme geçme çağırısı NEW YORK - POSTA212

T

ürk Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA), derneklere ve toplum liderlerine yönelik olarak kaleme aldığı bir çağrıda Türk Amerikan toplumunu, ABD’de yerel makamların 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin karar tasarıları yayınlamalarını sağlamak için seferberliğe çağırdı. Cumhuriyet Bayramı’nı tanıyan ve Türkiye-ABD ilişkileri ve Türk Amerikan toplumunun pozisyonuna dikkat çeken karar tasarıları için Türk Amerikan toplumunu eyleme geçmeye davet eden ATAA, derneklerden ve toplum liderlerinden Valilikler, Belediye Başkanlığı Ofisleri ve bulundukları yerdeki idari birimlerle iletişim kurmaya davet etti.

Yerel makamlarca bildiri yayınlanmasını sağlamanın kolay bir süreç olduğunu ve genellikle Vali ya da Belediye başkanının ofisine açılacak bir telefon ve kaleme alınacak resmi bir yazı ile halledilebileceğini vurgulayan ATAA, “Bu

Doğan Uluç

ofislerin hemen hemen hepsi törenlerle ilgili meselelerle ilgilenen hususi bir departmana sahipler. Sizlere bu örnek mektubu kendi Vali ya da Belediye Başkanınızın ofisine iletmenizi ve daha sonra talebinizin sistem içerisinde kay-

bolmadığından emin olmak için süreci ofise yapacağınız telefon çağrılarıyla takip etmenizi öneriyoruz. Söz konusu bekleme genel olarak 3 haftayı bulduğundan, sürecin işleyişi açısından ne kadar erken harekete geçirilirse o kadar iyi olur” şeklinde açıklama yaptı. Benzeri bildiri ve karar tasarılarının Türk Ameirikan toplumu için büyük ehemmiyete haiz olduğunu vurgulayan ATAA, bunlar sayesinde Türk toplumunun kendine has kültürel hüviyeti ile tanınacağını ve Türkiye – ABD münasebetlerinin güçlenmesine katkı sağlanacağını ifade etti. ATAA, mesajında “Umuyoruz bu yıl Türk Amerikan toplumu, yayınlanan bildiri sayısında yeni bir rekora imza atacaktır” dedi.

KÖMÜR karası saçları ensede topuz, güney Asya tasarımlı kıyafetinde omuz başları dolgun. El ilanında İmelda elinde mikrofon dansörleri coşturuyor. Acaba mı? New York Public tiyatrosunda Filipinler’in eski First Lady’si İmelda Marcos’u ikizi kadar benzeri aktris Ann Miles canlandırıyor. ‘’Çelik Kelebek’’ lakaplı İmelda’nın ‘’Aşk Burada Yatıyor’’başlığıyla yaşamını hikaye eden rock-pop müzikali ikinci defa New York’a döndü ama İmelda’dan hala ses, seda yok. Public Theater’ın bir yetkilisi ‘’Müzikalimiz çok başarılı sonuçlar aldı gittiği her yerde. İki yıldır Bayan Marcos’un New York’a gelip başarımızı bizimle paylaşmasını bekliyoruz. Vogue, Time, New York, Entertainment, The New York Times gibi yayım organları yılın en iyileri listesinde ilk 10’da yer verdiler. Müzikal gördüğü ilgiden performan süresini Eylül’den Kasım sonuna uzattı.’’diyor. 1986’da ‘Halk Gücü’darbesi üzerine İmelda ile kocası Ferdinand Amerika’ya kaçtılar. İmelda ‘’Aşk burada yatıyor’’ müzikalinde ‘’Giyecek ayakkabım yok’’ şarkısından sonra 3 bini aşkın marka ayakkabılar aldığını itiraf etti. Marcos’lara karşı ayaklanmayı izlerken haftalarca Filipin’lerde kaldım. Bir yazımda ‘’Amiyane tabirle böylesine ‘matrak’ bir ihtilali ne gördüm, ne duydum’’ diyordum. Marcos’a başkaldıran kuvvetlerin komutanı General Fidel Ramos, diktatör Marcos’un kuzeniydi. Marcos, güvendiği yakını, Juan Enrile’yi Savunma Bakanı yapmıştı. Ramos ile Enrile darbe ilanı akabinde ihtilale destek vermeye razı olmuşlardı. Sabahları bir avuç gazeteciyle el kol sallayarak Camp Crame’de Ulusal Polis Karargahı’na, sonra Camp Aguinaldo’ya özel brifinge giderdik. Marcos’un yakınları, Amerika’nın daha fazla üst düzey yolsuzluklara göz yummayacağını anladıkları için ihtilal ortaklığına girdiler.Generallerin dış desteğe yoğun ihtiyacı vardı. Önemli husus darbede kan dökülmesine herkes karşıydı. Gerçekten de ‘Halk İhtilali’ kansız oldu. Malacanang Sarayı’nda iki kez Marcos’larla röportaj isteğime olumsuz yanıt aldım. Şubat’ın ilk haftasında ‘basın toplantısı’ haberi gelince Saray’ın yolunu tuttum. Diktatör Marcos basketbol sahası büyüklüğündeki toplantıyla Nehru stili beyaz ceketiyle geldi, bir saate yakın konuştu. Filipinler’deki karmaşadan dış güçleri suçladı. Konuşması biterken gözüm aşina bir simaya takıldı. ‘Çelik Kelebek’ İmelda yaveriyle kocasını dinlemeye gelmişti. Bir süre sonra bakışlarının sürekli üstümde olduğunu fark ettim. Marcos’un konuşması bitince İmelda bana doğru yürümeye başladı. Yaklaşınca ayağa kalktım. İmelda güleç yüzle ne zaman geldiğimi, ne kadar kalacağımı sordu, ufak bir Saray turu yaptık, resmi Saray fotoğrafçısına işaret edip resmimizi çektirdi. Korumaları yabancı basını yaklaştırmadı. Beni kime benzettiğini düşünürken yüzümdeki şaşkınlığı fark etti. B.M.’de konuştuğumuzu söyleyince belleğimden sayfalar açıldı. 1982 sonbaharında Ferdinand ve İmelda Marcos onuruna düzenlenen davete B.M. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olarak davet edilmiştim. Karı-koca Marcos’lar davetlileri el sıkarak karşılıyordu. İmelda kocasının aksine el sıkarken gelenlerin yüzüne bakmıyordu. Sıra bana gelince’’ Bayan Marcos gerçek hayatta resimlerinizden daha güzelsiniz. ‘’diye iltifatta bulunarak elini sıktım. ‘’Çelik Kelebek’’ başını kaldırdı, göz göze geldik, ‘Teşekkür ederim,’ dedi. Bana özel sohbet ve görüntü alma fırsatını yıllar sonra iki çift iyi laf vermişti.



Göçmenlik - Toplum

24 Eylül 2014 Çarşamba

İşletmeye isim koymanın önemi New York Barosu avukatlarından Gökhan Yazıcı, ticari bir işletme kurarken koyulacak ismin başkaları tarafından kullanılmaması gerektiğine dikkat çekti DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

Y

eni kuracağınız işinize, ticari işletmenize, isim bulmak kuruluş aşamasında verilecek onlarca kararın içinde en basiti gibi görünebilir. İsim bulmak için girişimciler önerilen isimleri küçük kağıtlara yazıp şapkanın içinden çekmekten tutun aile fertleri içinde anket yapmaya varan geniş bir yelpazede yaratıcılıklarını kullanırlar. Hatta bazen pazarlama uzmanlarından yardım alırlar. Ticari işletmenizin ismi elbette ürün veya servisinizin tecrübe, değer, farklılık ve eşsizliğini yansıtmalı ve bunun yanında kolay hatırlanabilir olmalı. Öyleki, bazı sektör ve iş kollarında işletmenize vereceğiniz isim, doğru pazarlama stratejisi ile desteklenerek, başarınıza doğrudan etki edebilir. New York Barosu avukatlarından Gökhan Yazıcı, konuyla ilgili

olarak POSTA212’ye açıklamalarda bulundu: Yazıcı, “Uzun yıllardır yaptığım meslek hayatımda ticari işletmelere isim konulması konusunda birçok önemli nokta gördüm Eğer Amerika’da ticari işletmenizi büyütüp kurulduğu eyaletten diğer eyaletlere ve nihayet ulusal pazara çıkartmayı planlıyorsanız, “New York”, “New Jersey” gibi coğrafi yerlerin isimlerini içeren ticari işletme isimleri çok doğru olmayabilir: Ticari işletmenizin ismi büyümenizin önünü açık tutmalı. Ayrıca, ileride ticari işletmenizi satmak/devretmek amacındaysanız

kendi isminizi ya da çocuklarınızdan birinin ismini vermeniz de doğru olmayabilir; bu taktirde bazı kişiler ticari işletmelerine duygusal olarak bağlanıp, doğru exit/çıkış kararı alamayabiliyorlar” dedi.

“BAŞKASI KULLANMAMALI” En önemli noktalardan birisinin ticari işletmenize koyacağınız ismin başkaları tarafından kullanılıyor olmaması olduğunu söyleyen Yazıcı, “Bunun için Amerikan Patent ve Ticari Marka Ofisinin (U.S. Patent and Trademark Office) websitesinde ( www.uspto.com) ticari markaları araştırabilirsiniz. Bu araştırmayı yaparken bulduğunuz ticari markanın değişik varyasyonlarını da araştırın, çünkü Trademark Ofisi ticari markanızı “karışıklık yaratacak derecede benzeyen/confusingly similar” ticari markaların daha önceden tescil edildiği gerekçesiyle kabul etmeyebilir. Ayrıca sizinle aynı katogoride ve yaptığınız işte başka bir işletmenin aynı isim ve markayı kullanmadığına iyice emin olmak için Google’da da ayrıntılı

bir araştırma yapmanız son derece yerinde olacaktır” diye konuştu.

“MESLEK HAYATIMDA GÖRDÜM” Bu araştırmaları yapmadan ticari işletmesine isim koyan ve bu isim/ticari marka altında üretim yapıp, ürünlerini etiketleyip şişeleyen ve daha sonra bu ürünleri piyasadan çektirmek zorunda kalan girişimcileri meslek hayatında

gördüğünü kaydeden Yazıcı konuşmasına şöyle devam etti: “Bu hataya düşmemek lazım. Ticari markadan bahsederken, hem ticari markanızı hem de logonuzu tescil ettirebilirsiniz. Ancak ismi ticari marka olarak tescil ettirirken bir veya bir kaç katagori seçmeniz gerekiyor; bir ticari markayı bütün ürün ve hizmet katogorileri için seçemezsiniz. Buna güzel bir

örnek Monster iş arama websitesi ve Monster Energy içecekleri: İki ayrı şirket Monster ismini farklı ürün kategorileri için kullanabilirler. Karar verdiğiniz ismin, ya da karışıklık yaratacak derecede benzerinin, aynı ürün ve hizmet kategorisinde başkaları tarafında kullanılmadığına emin olun, daha sonra diğer konuları kararlaştırır ve ticari işletmenizi kurarsınız.”

New York’ta ‘Türk Müziği Konseri’ NEW YORK – POSTA212 - New York Türk Müziği ve Sanat Topluluğu, 28 Eylül Pazar günü New York’ta konser verecek. 2012 yılında hayatını kaybeden New York’un sevilen simalarından Dr. Zeki Uygur anısına düzenlenecek olan konser Kaufman Müzik Merkezi’nde yapılacak. TRT İzmir Radyosu sanatçılarından Dahi Levent Armağan’ın yöneteceği konserde Musa Süreyya Bey, Selahattin

İnal, Saadeetin Kaynak, Yesarı Asım Ersoy, Yusuf Nalkesen, Avni Anıl, Selaaddin İçli ve Alaeddin Yavaşça‘dan Kürdilihicazkar ve Hüzzam makamlarında parçalar seslendirilecek.

Reformun avantajları neler? Çıkarılması yılan hikayesine dönen Göçmenlik Reformu’nda adım atılabilmesi için Başkan Obama’nın yetkilerini kullanması bekleniyor. New York Barosu avukatlarından Ayhan Öğmen, Göçmenlik Reformu’nun avantajlarını anlattı DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

A

merika Birleşik Devletleri’ndeki 11 milyon kayıt dışı göçmen, ‘Göçmenlik Reformu’ konusunu yakından takip ediyor. Reformun nasıl sonuçlanacağı herkes tarafından merakla bekleniyor. New York Barosu avukatlarından Ayhan Öğmen, POSTA212’ye konunun detaylarını anlattı. Avukat Öğmen, göçmenlik reformuyla ilgili olarak “Başkan Obama’nın Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 11 formül sunacaklarının milyon kayıt dışı göçmeni tahmin edildiğini söyleyen yakından ilgilendiren yeni Öğmen, “Sunulacak göçmenlik reformu konuolan bu formüle göre de sunda gelinen nokta daha Başkan Obama’nın yetönceden gelinmiş olan kilerini kullanma yönünde noktadan çok da farklı bir hamlede bulunacağı olmamakla birlikte en tahmin edilmektedir. son Beyaz Saray sözcüsü Bilindiği üzere Temsilciler Ayhan Öğmen Josh Earnest tarafından Meclisinde çoğunluğu yapılan açıklamada, elinde bulunduran CumBaşkan Obama’nın bu konuda huriyetçiler, Başkan Obama’nın yetatabileceği muhtemel adımların kend- kilerini aştığı gerekçesi ile bu tasarıya isinin başkanlık yetkileri dahilinde onay vermemektedir” diye konuştu. olup olmadığının tam olarak netlik OBAMA NE DÜŞÜNÜYOR? kazanmadığı ve bu konunun halen Başkan Obama’nın bu tasarının ilgili hukuk uzmanları tarafından onaylanması halinde Amerika’nın değerlendirme altında olduğu ve bu sınır güvenliğinin daha da güçlü değerlendirme neticesinde de Başkan bir hale geleceğini ve ülkeye kaçak Obama’nın bu konudaki atabileceği göçmen girişinin engelleneceğini, adımlar konusunda kendisine yasal göçmenlik sisteminin çok daha birtakım seçenekler sunulabileceği modern bir hale geleceğini ve böylebelirtilmiştir” dedi. likle de ülkede dökümansız olarak Ayrıca Adalet Bakanı Eric Holder yasal olmayan yollardan gelmiş olan ve İç Güvenlik Bakanı Jeh Johnson’ın ve özellikle de küçük yaşta anne yakın bir zamanda Başkan Obama’ya babaları tarafından ülkeye sokulmuş bu konuda olası bir plan yada bir

genç nüfusa zaman içinde vatandaşlık kazandırarak bu nüfusun topluma yeniden kazandırılmalarını ve böylelikle de daha fazla sayıdaki aile bireylerini birarada tutacağını ve tüm bu düzenlemelerin Amerika Birleşik Devletleri ekonomisine çok büyük bir hareketlilik ve kazanç getireceği inancında olduğunu kaydeden Öğmen, reformun avantajlarını şöyle açıkladı:

AİLELER BİRLEŞECEK “Göçmenlik Reformu’nun getireceği avantajlar arasında; Uzun bekleme süreleri yüzünden ayrı kalmak zorunda kalan ailelerin daha kısa sürelerde bir arada olabilmelerine imkan sağlanması, Amerikan ekonomisine katkı sağlayacak yatırımcılara ve girişimcilere yeni fırsatlar sağlanması ve ayrıca yine uzun bekleme süreleri yüzünden iş dayanaklı kategori müracaatları ile istihdam edilemeyen kişilerin sayılarını artırabilmek için bu bekleme sürelerini en aza indirilmesini sayabiliriz.”


Göçmenlik - Toplum

24 Eylül 2014 Çarşamba

Bellona, ABD’ye adım attı Türkiye’nin en sevilen mobilya markası artık Amerika’da da faaliyet gösteriyor

1

POSTA 212 ABD yolculuğunda Bellona’ya başarılar diler

Mehmet Bilici

trekarelik kapalı üretim alanine sahiptir. Bellona, 3 bin 778 işçi ve 257 idari personel olmak üzere toplam 4 bin 35 kişiyi istihdam ederken, yüksek standartlarda üretmiş olduğu ürünlerini yurt genelinde 745’İ bulan geniş bayi ağı ile müşterileri ile buluşturmaktadır. Fakat gücünü ve kalitesi sadece yurt içinde değil, Rusya, Fransa, İtalya, ve şimdi Amerika dahil, 39 ayrı ülkeye yaptığı ihracatla yurt dışında da göstermiştir” dedi. Bilici, “Öncelikle New York, New Jersey, Pennsylvania, Connecticut, ve Massachusetts gibi Amerika’nın kuzey doğu eyaletlerine, sonra da tüm Amerika’ya servis verebilme kapasitesinde olan Clifton, New

melikea@yahoo.com

Fed tutanakları ne anlama geliyor?

NEW YORK - POSTA212

997 yılında faaliyetlerine başlayan Bellona, bugün Türkiye’nin mobilya sektöründeki devleri arasına girmeyi başaran bir marka. Mehmet Bilici ve ekibi, mobilya sektöründe bir dünya devi olan İstikbal markasını Amerikaya getirerek kazanılan 15 yıllık birikim, tecrübe, ve elde edilen başarıyı, Bellona markası ile daha üst sınırları zorlayacakları gözüküyor. Şüphesiz İstikbal gibi artık Bellona markası da Amerika’da bilinen ve güvenilen bir mobilya markası olacak. İstikbal Mobilya’nın Amerika’daki yetkilisi Mehmet Bilici, Bellona’nın Amerika’ya adım atmasıyla ilgili olarak POSTA212’ye açıklamalarda bulundu. Bilici, “Müşterilerine sunduğu dünya standartlarına göre kaliteli, yüksek performanslı, göz dolduran estetik tasarımları ve geniş renk ve kumaş yelpazesi ile rakiplerini her zaman geride bırakmıştır. TSE Ürün Kalite Standartları ve TS-EN-İSO-9001-2000 kalite yönetim sistem standartlarına göre üretim yapan Bellona, servis ve garanti şartlarıyla da güven duyulan bir kuruluş olmuştur. Kayseri Organize Sanayi Bölgesi’nde toplam 350,000 m2lik alan üzerine kurulu, 191 bin me-

Melike Ayan

Jersey’deki ana mağazasında yaklaşık 11,000 m2 olup, Bellona ürünlerini sonunda Amerikalı müşterileri ile buluşturmaktadır. Panel mobilyadan koltuk

takımlarına uzanan modern tasarımları ile özellikle Amerikalı genç nesillerinin büyük beğenisini toplamaktadır” diye konuştu.

İSTİKBAL FURNITURE 1378 Main Avenue, Clifton, NJ 07011 Tel: 973.772.8500 Fax: 973.772.8554 www.istikbalfurniture.com

New York’ta ‘benzin’ kokan etkinlik MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

E

nergy Marketing Partners ve Smart Juice'un gold sponsor olduğu konferansa New York civarında en fazla istasyona sahip olan Atlantis Management Group CEO'su Tümay Başaranlar ve 25 farklı istasyona sahip Adnan Kirişicioğlu da katıldı.

"YARARLI BİR KONFERANS" Konferansın açılışında konuşan Energy Marketing Partners CEO'su Ebbie Ashabi, benzin istasyon sektörünün her geçen yıl farklı zorluklarla karşı karşıya kaldığını ve

istasyon sayısının azaldığını belirterek, bu sektöre girmek isteyenlerin mutlaka istasyonun toprağının da sahibi olmasının önemine dikkat çekti. POSTA212'nin sorularını yanıtlayan Ashabi, "Tanıştığım herkes çok başarılıydı. Yeni projeler, yeni işler konuştuk. New York'a açılmamız, bölgeleri ve sinerjileri birleştirmemiz açısından çıok yararlı bir konferans oldu" dedi. Atlantis Managment Group CEO'su Tümay Başaranlar da istasyonlarında 25 Donkin Donut's olduğuna vurgu yaparak iş hacmini artıracı bir unsur olarak franchise'ler içinde en etkilisinin kahve düşkünlerini istasyonlara çeken işletmeler olduğunu ifade etti.

Konferanstaki amaçlarının Türk akaryakıt işletmeciliğinin gücünün gözler önüne sermek ve birlikte neler yapılabileceğini göstermek olduğunu kaydeden Team of America Consulting yöneticisi Cüneyt Gürkan, ''TurkofAmerica dergisinin yaptığı bir araştırmaya göre New York, New Jersey ve Connecticutt eyaletlerinde 300'e yakın benzin istasyonu Türk girişimciler tarafından yönetiliyor. Bunların ekonomik gücü ve birlikte gücümüzün neler olduğunu görmek açısından bu toplantı büyük önem taşıyor'' dedi. Gürkan, katılımın ve ilginin yüksek olduğunu söyleyerek "Bunu her sene yinelemek istiyoruz" diye konuştu.

PERŞEMBE günü ABD borsaları yeni rekorlara gitti, altın düştü, hazine düştü. Cuma da bu düzen tutturulmaya çalışıldı. S&P 500 gün içinde de perşembe günü rekor kırdı. İşsizlik sigortası başvurularının son iki ayın en altına gelmesinden ekonomi iyimserliği canlandırdı. Her ne kadar yeni konut başlangıçları hayal kırıklığı yaratıp 7 yılın en düşük rakamlarını sergilediyse de ekonomik indikatörler genelde iyiydi. Fed tutanakları Çarşamba günü açıklandı ve ne anlama geldi? Fed considerable time dediği, sayılı vakte kadar ya da uzun bir süre faiz oranlarını 0-0.25 aralığında tutacağına dair cümlesinde hiçbir değişiklik yapmadı. Ama tahmini 2015 faizlerini yukarı çıkardığı anda bundan en büyük darbeyi altın gördü. Altın Ocak’tan beri gördüğü en düşük rakamlara ons başına 1216’lara geriledi. Altında yatan neden, yüksek faizler, altının cazibesinii götürür. Çünkü bu metal yatırımcılara karını, getirisini sadece fiyatındaki artışı ile sunar, güçlü dollar ise talebi keser. Yani faizler çıkınca altın düşer. Peki Fed tutanaklarında bize nasıl bir mesaj verdi: Öncelikle , eski Richmond Fed başkanlarından şimdi Jefferies firmasının Başekonomisti Ward McCarthy’nin de dediği gibi, tutanak, karışık ve çelişkili mesajlar veriyordu ve çok uzundu. Faiz politikasında devam edeceklerini söylemelerine rağmen ilk faiz artışının hangi gün olacağını söylemeyip bunu yine ortada bıraktılar. “Beklenenden daha güvercinimsi bir politika duyurusu ile karşı karşıyaydık. Ayrıca kafa karıştırıcıydı“diyen McCarthy, FOMC tutanakları büyüme tahminlerini düşürürken, fed fon faizlerininin tahminlerini çıkarıp artırıyor. Bu da düşük enflasyonlu bir ortamda nasıl reaksiyon göstereceklerine dair kafamızda soru işareti yaratıyor. En önemli para politikası duyurusu Janet Yellenin gözlemi ile “considerable time” yani sayılı vakte kadar faizin düşük tutulması gelecek verilere bağlanacakmış. Bu tutanaktan anlamamız gereken en önemli şey, Fed’in hala faizleri artırma gibi bir niyeti yok. Ayrıca , “çıkış prensipleri”dediğimiz Fed’in şişen bilançosundan çıkma ve azaltma ilkelerine dair uzunca bir rapor da yayınladılar, ama 2011’deki çıkış prensiplerinden hiç farkı yok, değişiklik de yok diyen McCarthy, geçtiğimiz haftayı hazine piyasalarında karışık bir seyirle, yumuşak enflasyon rakamları, ve karışık Fed tutanağı ile bırakırken, önümüzdeki hafta tahvil ihalesi, cesaret verici ama bir o kadar da volatile ekonomik veri (GMH, yeni ev satışları, işsizlik sigortası, PMI İmalat, dayanıklı tüketim malları siparişleri, Michigan Güven Endeksi) ile dolu bir haftaya gireceğiz. En heyecanlanan hissedarlar Ali baba ve yahoo hisseleri, en heyecanlanan tüketici de Apple-iPhone kullanıcıları oldu. Ali Baba isimli internet devinin sahibi Jack M , 1999 yılında 60,000 dolarla başlayıp e-commerce şirketini Çin’de kurup Çin’in en zengin insanı olduktan sonra, NY menkul kıymetler borsasında Cuma günü şirketi halka açıp dünyanın en zengin insanları arasında da tahtını kurdu. Önce 68 dolardan başlayan daha sonra 94 dolara kadar çıkan hisse senedi, Jack Ma’nın şirketinin değerini 231 milyar dolara, halka arz değerini de 22 milyar dolara çıkardı. Hissedarlardan Yahoo şirketi de nasibini alıp %4’lere çıkan değerlemeler gördü. Apple ise Cuma günü tüm mağazalarının önünde 5 milyon kişiden oluşan kuyrukla karşılaştı. Ekranı daha büyük İphone 6‘yı piyasaya süren Apple’ın alıcılarının çoğu Asyalı. Muhabirlerin gözlemlerinden bekleyenlerin çok azının Amerikalı, geri kalanının yanı %99’nun Çinli veya Japon oldukları öğrenildi. Haftaya bol kazançlı, sevinçli ve barış dolu girme temennilerimle.


Güncel

24 Eylül 2014 Çarşamba

İlhan Tanır @Washingtonpoint

Gökten yeniden tampon bölgesi niye düştü? SURİYE’DE bir tampon bölge kurmak fikri, 2011’in aralık ayından beri Ankara’nın farklı yetkilileri tarafından dillendiriliyordu. O zamanki Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Başbakan Tayyip Erdoğan, 2011’in sonlarından bugüne kadar defaatle bu konuyu ortaya attılar. Erdoğan’ın Suriye’de bir tampon bölge kurmak arzusu bilindiği halde, 16 Eylül günü Katar dönüşü, adeta gökten düşercesine yeniden öne sürdüğü tampon bölge fikri, birçoklarını şaşırttı. Türkiye’nin Irak ve Suriye sınırlarında olası bir tampon bölge oluşturulması konusu hakkında Erdoğan, “TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) çalışıyor. Önümüze getirecekler. Gerekirse karar vereceğiz” dedi. Katar ziyareti dönüşünde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, olası tampon bölgenin sınırın nerelerinde oluşturulabileceği konusunda ise bilgi vermedi. Konuyla ilgili Beyaz Saray’a çok yakın ve güvenilir kaynaklar, tampon bölgesi ile ilgili ABD ile görüşülüp görüşülmediği sorusuna ‘böyle bir görüşme konusu aramızda bulunmamaktadır’’ şeklinde çok net ve açık bir şekilde cevapladılar. Aynı şekilde ABD Dışişleri Bakanlığından ulaştığım bir başka yetkili de, uçuşa kapalı bölge veya tampon bölgesi tartışmaları sorularıma karşılık olarak, ‘Türk yetkililerle Suriyeli ve Iraklı vatandaşların acısını en iyi nasıl hafifletebileceğimiz ve bölgenin güvenlğinin artırılması üzerine konuşuyoruz’’ demekle yetindi. Tampon bölgesi lafını ağzına dahi almadı Dışişleri yetkilisi. Peki Erdoğan, adeta bir anda, ABDlilerin de radarında bulunmadığı görülen ‘tampon bölge’ konusunu gündeme neden getirdi? İlk akla gelen, Erdoğan’ın bu konuyu, ABD’nin son zamanlarda artan baskılarına karşılık olarak pazarlık konusu yapmak istediği gibi bir izlenim ortaya çıkıyor. Bilindiği gibi son zamanlarda Amerikan yönetimi, Türkiye’nin IŞİD terör örgütü ile ilgili olarak daha sert tedbirler almasını istiyor. Sadece sınırın bu yabancı savaşçılara kapatılması değil, aynı zamanda IŞİD’in kontrol ettiği bölgelerden Türkiye’ye yapılan kaçak petrol satışlarının önüne geçilmesi, Türkiye içindeki IŞİD networkünün üstüne gidilmesi gibi bir dizi taleplerde bulunuyor. Tabi bunların en birinci ve önemlisi ise, hiç şüphesiz Türkiye’nin daha etkili ve ‘gönüllü’ bir şekilde IŞİD karşıtı koalisyona adını yazdırması. Esad karşıtı retorik gibi, IŞİD’e karşı da Türkiye’nin sesinin yükseltmesi bekleniyor. Hele rehinelerin kurtarıldığı günden bir gün sonra, Kerry’nin Amerikan ana akım medyası olarak bilinen MSNBC’nin en çok izlenen sabah programı ‘Morning Joe’ programında iki kez Türkiye hakkında sorulan ve ‘Türkiye’ye güvenilir mi? İyi niyetine nasıl güvenebilirsiniz’’ türü sorular, Türkiye ile ilgili algının mainstream medyaya akışını da göstermiş oluyor. Türkiye, Katar ile birlikte Washington’da en çok eleştirilen, imajı en çok zedelenmiş iki ülke olarak göze çarpıyor. Bu hem Kongre’de, hem düşünce kuruluşu halkalarında hem de basında böyle. Kerry’nin bu sorulara karşılık olarak ise, ‘daha geçen hafta Türkiye idim. Görüşmeler yaptım. Bana söz verdiler, ama sözlerine değil yaptıklarına bakacağız’ lafı, aslına bakılırsa bir müttefik için yenilir yutulur cinsten değil. Buna karşılık ise Başbakan Davutoğlu’nun Kerry’e karşılık ‘kimse Türkiye’yi imtihan edemez’ çıkışı, iki müttefik arasındaki bozuk ve bir türlü düzelemeyen ilişkilerin son update olarak alınabilir. TAMPON BÖLGE NASIL KURULUR? Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırına yakın yerlerinde bir tampon bölgesi kurulabilmesi için ilk yol BMGK. Ama bu, Rusya ve Çin’in açık bir şekilde anlattıkları ve defaatle belirttikleri gibi imkansız bir yol. Rusya, Suriye’nin bağımsızlığını ileri çıkarıp, ABD’nin bu ülkede yapacağını ilan ettiği hava saldırılarına dahi karşı geliyor ve bunun Şam ile koordineli bir şekilde yapılması gerektiğini söylüyor. İkinci opsiyon ise, ABD’nin Suriye hava kuvvetlerine, IŞİD’e hava operasyonuna başlayacağına ve bundan dolayı kuzeye gelmemesini dair ‘talimat vermesi.’ Bu şekilde, bir soru üzerine Obama, geçmişte, Suriye Hava Kuvvetlerinin olası Amerikan hava kuvvetlerine karışma girişimine, ABD’nin sert bir biçimde cevap vereceğini söylemişti. Ama Türkiye’ye yakın sınır bölgesinde böyle bir tampon bölge kurulması, ve Suriye Hava Kuvvetlerine ihtar verilmesinin bir yaptırımının olması gerekiyor. Yani bunca ihtimal gerçekleşse dahi, bu tampon kurulduğu takdirde, bu alanın güvenliğini Türkiye ve ABD’nin de garanti altına alması gerekiyor ki o da, yaptırım gücü uygulamayı gerektirir. Eğer Suriye rejiminin ‘kendi toprağım’ diyerek tampon bölgeyi kabul etmemesi ve saldırılarına devam etmesi halde, bu güçlere karşı gelecek hava kuvvetlerinin olması gerekir. Bu oranda Türkiye’nin hava kuvvetlerinin güçlü, teknolojik olarak ilerde olduğunu veya Türk Genelkurmayının gönüllü olduğunu görmüyoruz. Vel hasılı kelam: IŞİD karşıtı koalisyona katılmamak için rehine özürü ortadan kalkan Türkiye, şimdi tampon bölgesini bir başka özür olarak kullanır mı? Tampon bölgesini Erdoğan, ABD’liler bir şart olarak mı koşuyor? Erdoğan ABD’ye bu taleple mi geldi ve bunda ısrar eder mi? ABD tampon bölge fikrini kabul etse dahi (buna dair hiçbir sinyal yok, ABD’nin önceliği şimdilik IŞİD, Esad rejimi de değil), sınırda IŞİD kuvvetlerinin olduğu düşünüldüğünde, IŞİD’e komşu olacak böyle bir tampon bölgesi, ileride IŞİD ile doğrudan mücadeleyi gerektirmez mi? Sahi, Erdoğan neden tampon bölgesi önerisini ortaya attı?

Türkiye’den BM’de Napolyon Savunması Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin 2015-16 yıllarında BM Güvenlik Konseyi'ne geçici üyeliği için New York'ta kulis yapacak. Kritik seçim 16 Ekim'de. Türkiye, yarışta en büyük rakibi olan İspanya'ya karşı Napolyon taktiği ile kampanya başlattı DUYGU GÜVENÇ

İLHAN TANIR

NEW YORK - POSTA212

WASHINGTON - POSTA212

T

ürkiye bir kez daha BMGK’nın geçici koltuklarından birine aday oldu. Türkiye’nin iki boş Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi koltuğu için rakipleri Yeni Zelanda ve İspanya. Yani üç aday arasında iki koltuk için geçen bir yarışma söz konusu. Yeni Zelanda 4.5 milyonluk bir ülke ve kişi başı geliri 46 bin dolar. Ülkenin yüztde 100’ü okuma-yazma biliyor ama nüfus artış oranı sadece 0.9. Türkiye ise en son 2009-2010 yıllarında ilk kez BMGK geçici koltuğu sahibi olmuş, 190 küsurlük BM üye devletleri listesinde 151 ülkenin oyunu almıştı. O yıl yarıştığı Avusturya 132 oyda kalırken, BMGK’ya girmeye çalışan bir başka ülke Avusturya ise sadece 87 oy almıştı. Türkiye’nin BMGK üyelik yılı ise oldukça olaylı geçmişti. Türkiye tarihte ilk kez, BMGK’da, İran’a karşı konulan ambargo oylamasında ret oyu kullanmıştı. Ayrıca yine o yıl, Mavi Marmara hadisesi meydana gelmiş ve Türkiye bu konuyu BM’de gündemde tutmaya çalışmıştı. BMGK 15 üyeden oluşuyor. Bunlar-

dan 5’i (ABD, İngiltere, Rusya, Çin ve Fransa) sürekli üyeliğe ve veto hakkına sahip. Geri kalan 10 koltuk ise her iki yılda bir el değiştiriyor. Bu yıl 5 koltuk için seçim yapılırken, önümüzdeki yıl da diğer beş koltuk için seçim yapılacak.

ERDOĞAN OY ARIYOR

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve AB Bakanı Volkan Bozkır, bu hafta içinde yoğun bir çalışma ile Türkiye’nin 2015-16 yıllarında BM Güvenlik Konseyi’nde geçici üyelik şansını artırma gayretinde. Cumhurbaşkanı Erdoğan da New York’a gelerek bu iki bakana katılacak ve Türkiye için lobi ve kulis yapacak. Kritik seçim 16 Ekim’de. Türkiye’nin en büyük rakibi ise yine İspanya ve Türkiye’nin güncellediği tanıtımında Napolyon’un, “Coğrafya dış politikayı dikte eder” sözünün Türk diplomasisinin çizgisini yansıttığı belirtiliyor. Napolyon, Madrid’deki ayaklanmayı bastırmış ancak Yarımada Savaşı İspanya’nın bağımsızlığının da kapısını açmıştı. Türkiye, yarışta en büyük rakibi olan İspanya’ya karşı Napolyon ile

kampanya başlattı. Dış politikasındaki tutumuyla hem Batı hem de Doğu’nun yoğun olarak eleştirdiği Türkiye ise tanıtım kampanyasında savunmasını Napolyon’dan bir alıntı ile açıkladı. Türkiye’nin adaylık tanıtımında, Napolyon’un, “Coğrafya dış politikayı dikte eder” sözünün Türk diplomasisinin çizgisini yansıttığı belirtiliyor.

YENİ ZELANDA VE İSPANYA

Batı Avrupa ve Diğerleri grubundan, 2015-16 için BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine aday olan Türkiye’nin rakipleri İspanya ve Yeni Zelanda. Olimpiyatlarda da Türkiye ile rakip olan İspanya hem İspanyolca konuşan ülkelerden hem de Avrupa ülkelerinden büyük destek alıyor. Bundan dolayı İspanya’nın büyük olasılıkla iki koltuktan birini almasına büyük ihtimal veriliyor. Türkiye’nin ikinci koltuk için asıl rakibi ise Yeni Zelanda. Y. Zelanda ise küçük ülke kontenjanı ile yarışı zorluyor. Türkiye’nin yarıştaki en büyük engeli 5 yıl gibi kısa süre içerisinde adaylığını tekrarlaması. Bunun yanı sıra, bu beş yıl içinde rüzgarın Türk dış politikasının tersine esmesi. Türkiye, 5 yıl öncesine göre daha fazla düşmana ve daha az dosta sahip.

Bu açıdan, Türkiye’nin özellikle Mısır, Suriye ve Irak politikaları nedeniyle 2009-10’daki adaylık sürecinde elde ettiği başarıyı yakalaması beklenmiyor. Kaynaklar, Arap dünyasından ve Müslüman ülkelerden geçmişte gelen desteğin gelmeyeceğine işaret ederken, 100’ü aşkın ülkeden sözlü ve yazılı destek mutabakatının alındığı belirtildi. Seçimleri kazanabilmek için 193 ülkeden 129’unun oyunu almak gerekiyor. Ancak sözlü veya yazılı oy veren ülkelerin son anda oylarını değiştirmesinden endişe ediliyor. Kaynaklar, 2009-2010 döneminde olduğu gibi başta İslam İşbirliği Teşkilatı’ndan blok destek gelmeyeceğine işaret edildi. Türkiye’nin destek beklediği bloklardan biri Karayipler. Davutoğlu 2014 yılının başında CARICOM (15 üyeli Karayipler Toplumu) konferansında ülke liderlerine ve lobi yaptığı biliniyor. Barbuda, Dominica, Grenada, Haiti, Jamaica, Belize, Bahamas, Trinidad ve Tobago gibi ülkelerin Türkiye’ye oyunu vermesi bekleniyor. Son yıllarda birçok yeni yabancı misyon ve büyükelçilik açılan Afrika ülkeleri de Türkiye’nin destek beklediği bir başka coğrafi alan. Davutoğlu, üç ay önceki New York ziya-

retinde Afrika Birliği temsilcilerini ziyaret ederek, destek aramıştı.

DESTEK İSTENDİ

Türkiye adaylığına destek almak için Tunus, Güney Sudan, Çad, Sudan, Kosova, Fas, Benin, Mali, Afganistan, Somali, Nijer, Libya, Mısır, Kamerun, Eritre, Gine ve Laos ve Asya Pasifik Bölgesindeki küçük ada devletlerin diplomatlarına eğitim programı düzenledi. Bu programlar karşılığında ise Türkiye’nin adaylığı için destek istendi.

ZORLU RAKİP İSPANYA

Türkiye’nin bu süreçte rakibi İspanya’ya yönelik kritiği ise AB üyeliğini Türkiye ve Yeni Zelanda’ya karşı kullanması. Türkiye’nin tanıtımında en büyük rakibi İspanya’nın bu tutumu için “Oylamadan önce son bir dönüş için hala iyimserliğimizi koruyoruz” ifadelerine yer verildi. Küçük ülkelerin BM’de destek ve sempati topladığına işaret edilirken, Yeni Zelanda da kampanyasında bunu ön plana çıkarttı. 20 yılı aşkın zamandır Güvenlik Konseyi’ne üye olmadığını belirten Yeni Zelanda, kampanyasında, “Biz diğer ülkeler gibi oyları satın almayacağız” diyerek, “Barış ve adalet, İş dünyası ve Güvenlik Toplumu” vaad etti.

İNSAN HAKLARI SÖZÜ Türkiye’nin kampanyadaki bir diğer taahhüdü de insan hakları konusunda: “Türkiye, güvenlik-özgürlük dengesi bakımından modern ve insan haklarına saygıyı önde tutan bir yaklaşım içinde hareket etmeyi; İnsan haklarına saygının, temel özgürlüklerin, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün ve cinsiyet eşitliğinin dünya genelinde daha ileri taşınmasına hizmet etmeyi; Bölgesinde ve ötesinde barış, güvenlik, istikrar ve refahı siyasi diyalog, ekonomik karşılıklı bağımlılık ve kültürel uyuma dayalı bir işbirliği anlayışı ile hayata geçirmeyi; Çatışmaların barışçıl çözümü ve barışın korunması alanındaki çabalarını devam ettirirken, kalıcı barışın tesisine yönelik çok boyutlu ve uzun vadeli adımları da bütüncül bir yaklaşım içinde ortaya koymayı; Medeniyetler ve kültürler arası diyalog alanındaki çalışmalarını güçlendirmeyi; BM’nin daha etkin ve demokratik bir yapıya kavuşturulmasına yönelik reform çalışmalarını desteklemeyi hedeflemektedir.”

Sinan Ülgen: YARIŞ BAŞLADI Türkiye’deki İstanbul merkezli EDAM düşünce kuruluşunun başkanı Sinan Ülgen, POSTA212’ye Türkiye’nin adaylığını değerlendirdi: “Yeni Zelanda adaylığını 6 yıl önce koydu ve kaydadeğer desteğe sahip. Seçilmesi kesin gibi. Türkiye bu durumda aslında İspanya ile yarışıyor olacak. İspanya da adayliığını 5 yil once koydu ama yeterince ilerleme sağlayamadı. İspanya AB ülkelerinden destek alıyor. Bir ölçüde de Güney Amerika’dan. Türkiye ise AB dışında özellikle Afrika, Uzak Doğu ve Latin Amerikalı ülkelerin desteğine güveniyor.” Kendisi de eski bir diplomat olan Ülgen’e göre, İspanya ile Türkiye arasındaki yarış oldukça yakın: “Açıkçası oldukça yakın giden bir yarış görünümünde. Seçimler 16 Ekim’de. Türkiye yeterince yazılı destek aldığını düşünüyor ama oylama gizli olacağı için bu da garanti değil.”

Cenk Sidar: GÖSTERİŞ Washington merkezli Sidar Küresel Danışmanlar adlı araştırma ve stratejik danışmanlık şirketiyle uluslararası şirketlere danışmanlık hizmeti veren Cenk Sidar'a göre ise daha beş yıl önce Türkiye bu kurulun üyesi idi ve yeniden bu gayretin içine girmenin aslında pek de mantığı yok. Sidar, ''Oylamada çok da jeopolitik ağırlık gibi etkenler göz önüne alınmıyor. Çoğu kez oy veren ülkelere yapılan lobi faaliyeti öne çıkıyor'' diyor. Sidar, Türkiye'nin bu kadar kısa zamanda yeniden üye olmak istemesinin ülkenin görünürlüğünün artırılması veya iç politikada kullanmak üzere bir anlamda ''gösteriş'' için yapıldığını savundu.


Güncel

24 Eylül 2014 Çarşamba

ABD’NİN IŞİD MACERASI DAHA YENİ BAŞLIYOR ABD Başkanı Obama, IŞİD’in iki ABD’li gazetecinin kafasını kesmesi sonucu tavır değiştirdi. Amerika şimdi 5 bin Suriyeli muhalifi eğitecek ve IŞİD’e karşı savaştıracak İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

2

011 yılından beri Suriye’ye uzak durmaya çalışan ve her türlü baskıya karşı ayak diremiş olan Başkan Obama, iki Amerikan gazetecinin başlarının kesilmesi ve videoların bütün dünyaya yayılması ile tavrını değiştirmek zorunda kaldı. Eğer IŞİD’in hedefi bu videolarla ABD’yi Suriye’ye çekmek idiyse, bu başarıldı. Eğer hedef, videolarda söylendiği gibi, ABD’yi korkutmak ve Amerikan kamuoyunu ters yönde etkilemek idiyse, bu konuda büyük bir hesap yanlışı yapıldı. Videolar, Amerikan kamuoyunda büyük etkilere neden oldu ve bir anda yüzde 70lere varan oranda Amerikan halkı, IŞİD’e saldırıları desteklemeye başladı. Bu rüzgara karşı duramayan Obama da, Kongre’nin ara seçimler için kapanmasına bir hafta kala, Suriyelileri eğitme programını Kongre’ye getirdi. Obama’nın Suriyeli ‘test edilmiş, tanınmış’ muhalifleri silahlandırma ve eğitme paketi, ABD Kongresinin her iki

kanadında da onaylanarak, Başkan tarafından imzalandı. Kongre’den geçen paket, yarım milyar dolarlık bir bütçe sağlıyor. Yarım milyar dolarla Amerikalılar, beş bin kadar Suriyeli muhalifi eğitecek, IŞİD’e karşı savaşmasını isteyecek. Bütün bu planı imkansız görenler olduğu gibi, yetersiz gören de çok. OBAMA’NIN 180 DERECE DÖNÜŞÜ Obama’nın sadece ağustos ayının başında verdiği bazı mülakatlarda Suriyeli muhalif savaşçıları hor gören yaklaşımı, Özgür Suriye Ordusu olarak bilinen dağınık birlikleri ‘’eski doktorlar, çiftçiler ve eczacılar’’ olarak tanımlayarak, bunların hiçbir zaman iç savaşı kazanamayacaklarını ve bu düşüncenin her zaman bir ‘fantazi’ olduğunu söylemesi hemen herkesin aklında. Aynı Obama, sadece birkaç hafta sonra, iki gazetecinin başının kesilmesi ve Amerikan kamuoyundaki rüzgarın değişmesi ile şimdilerde 180 derece dönüş yaparak, Kongre’ye kurtuluşun bu Suriyeli muhaliflerde olduğunu anlatıyor. Tabi bu dönüş de kendisine ve planına inanılmasını daha da zorlaştırıyor. Hafta içinde ise Obama’nın Savunma Bakanı’nından, Dışişleri Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’na, saatlerce süren Kongre toplantılarında, bu planının neden işleyeceği anlatıldı, Kongre’nin neden cüzdanını açması gerektiği konusunda ikna edilmeye çalışıldı. GENERAL NAGATA’YA GİRİŞ 5 bin Suriyeli’nin eğitilmesini koordine etmek görevi ise, General Michael Nagata’ya verildi. Nagata’nın görevi, bölük-pörçük ve merkezi komuta kademesinden mahrum Suriyelileri güçlü bir kara gücü ordusu haline getirmek. 2.5 yıldır Suriyeliler’in yapamadığını, Nagata yapma-

ya çalışacak. General Nagata, Kongre’deki ‘gizli’ veya basına kapalı toplantılara girerek, bu işi nasıl yapacağını anlattı. Newsweek dergisinde Josh Rogin’in derinlemesine bir inceleme yazdığı General Nagata’nın, bazı Suriyeli muhalifleri CIA ile koordineli bir şekilde Ürdün’de uzun zamandır eğittiği ortaya çıktı. Nagata’nın resmi görevi ise, Merkezi Kumandanlığın Suriye, Irak, Afganistan ve İran’daki özel operasyonlarından sorumluluk. CIA YERİNE ABD ORDUSU Yeni program, 2012’den beri gizli ve küçük sayıdaki Suriyeli muhalifleri eğiten programın aksine, CIA’nın değil, tamamen ABD Ordusunun ve Nagata’nın emrinde ve organizesinde olacak. Amerikalı Kongre üyelerinin yine Newsweek’e ifade ettiğine göre, 2012’den beri Ürdün’de eğitilen Suriyeli muhaliflerin toplamı 3 bin civarında. Yeni paketle hedeflenen ise 5 bin ve üstü. Yani ilk yıl için 5 bin ve sonraki yıllar için de beşer bin Suriyeli muhalifi silahlandırmak ve eğitmek. Hafif silahlar, arazi ve zırhlı araçları, iletişim araçları, taktiksel ve profesyonel eğitim, bu beş bin Suriyeliye verilecek bazı donanımlar olacak. Bu muhalif kuvvetlerin öncelikle IŞİD örgütüne karşı savaşmasını istiyor ABD ve Batılı devletler. Suriyeli muhalifler ise önceliğin Esad rejimi olması gerektiğinde ısrarcı. Kongre görüşmelerinde de bu konunun altını çizen, şahin Senatörlerden John McCain, her gün varil bombaları ile çocuklarını ve evlerini yok eden Esad rejimine karşı savaşmayın demelerinin imkansız olduğunda ısrar etti ve bu amacın, Suriyelileri eğitmek konusundaki planda çok ciddi bir yanlışlık olarak

New York’u IŞİD korkusu sardı IŞİD’in yaptığı New York’a yönelik terör saldırısı çağrısı nedeniyle kentin önemli noktalarında güvenlik önlemleri artırıldı NEW YORK - POSTA212

T

erör örgütü Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD), internet üzerinden New York'a yönelik terör saldırısı çağrısında bulunması üzerine, başta Times Meydanı, Grand Central, Herald Square olmak üzere kentin önemli noktalarındaki güvenlik önlemleri artırıldı. IŞİD'in, ev yapımı patlayıcılarla New York'ta saldırılar düzenlemesi çağrısı, Amerikalı güvenlik güçlerini harekete geçirdi. Kri-

tik noktalarda özel eğitimli personel görevlendiren polis, gelişmiş dedektör ve özel eğitimli köpekleri önleyici tedbir olarak kente dağıttı. Alınan olağanüstü güvenlik önlemlerini özellikle turistik alanlar ve ulaşım sistemi üzerinde yoğunlaştıran New York polisi, basın mensuplarına tedbirler hakkında yerinde bilgi verdi. New York’ta yaşayanların ve turistlerin alınan güvenlik tedbirlerinden ötürü endişeli olduğu gözlendi.

saptadı. ESAD KUVVETLERİ MUAMMASI Bu açıdan, paketin ve Amerikan planının bilinmeyen ve tahmin edilemeyen birçok noktası var. Örneğin, birkaç ay sonra, ilk eğitimli Suriyeli kuvvetler alana indiğinde, havadan Amerikalı savaş uçaklarının IŞİD kuvvetlerini bombalamaları ve karadan da bu Amerikan eğitimli ve donanımlı Suriyeli muhaliflerin IŞİD’i geri itelemesi bekleniyor. Peki bu esnada Esad’ın hava kuvvetlerine ne olacak? Muhalif bölgeleri halen vurmaya devam eden Esad kuvvetleri, bu Amerikan techizatlı muhaliflere saldırırsa Amerika seyredecek mi? Şimdilik bu kadar detaya inmeyi gerek görmüyor Amerikalı yetkililer. Bütün bu zorlu işin organize, komuta ve koordinesine yapacak olan General Nagata, geçmişte CIA direktörü General David Petraeus, ISAF komutanı General Stanley McChrystal gibi saygı duyulan askeri figürlerin yardımcılık görevini yapmış ve Newsweek’in Josh Rogin’ine konuşan askeri ve güvenlik isimleri, Nagata’nın kariyerini çoklukla övüyor. MACERANIN SADECE BAŞI Obama ve Dışişleri Bakanı Kerry, şimdiden, IŞİD ile mücadelenin yılları alacağını kabul etti. Daha geçen hafta, eylül ayı ortasında yayınlanan son CIA raporunda, IŞİD güçlerinin 20 ila 31 bin arasında savaşçıyı kapsadığını yazdı. Bu açıdan, beş binlik bir Suriyeli muhalif gücünün, IŞİD ve Esad rejimi güçlerine karşı ciddi bir alternatif olabilmesi için yılları alacak olmasından şaşırmamak gerekiyor. Yani Suriye ile IŞİD savaşının sadece başındayız. Yıllar sürecek, bir sonraki ABD’li başkana kalması kesin gözüyle bakılan bir askeri maceranın sadece başında.


24 Eylül 2014 Çarşamba

Orhan Murat Bahtiyar Takas

orhanbahtiyar@posta212.com

EN azılı ve sapkın terör örgütünün elinde aylardır rehin olan 49 vatandaşımız yurda döndü... Tereyağından kıl çeker gibi olmadığı kesin ama arka planda neler oldu, hangi pazarlıklar yapıldı bilmiyorum. İşin gerçeği şu aşamada pek bilmek de istemiyorum. Önemsediğim tek şey 49 tane canın sağ salim ailelerine, sevdiklerine kavuşmuş olması. Bir devletin, hükümetin, adına ne derseniz deyin her kurumun bundan daha büyük ve önemli bir görevi var mıdır. Elimden gelse hepsine teker teker sarılır, ellerinden öperim. Siyasiler hariç! Hele hele iktidarından muhalefetine, sevincimizi kursağımızda bırakan siyasileri ekranlarda gördükçe içim içimi yiyor. Tabii buna aktif olarak siyasetin içinde olanlar kadar, hayatı boyunca “politik” davranmayı adet edinmiş ve bununla övünmüş olan sosyal toplum örgütleri, yargı mensupları, akademisyenler ve niceleri de dahil. Sanırım bu her olayı lehine çevirmeye çalışıp rant elde etme sevdası siyasi olduğu kadar politik ve hırslı da bir hastalık. Aylardır beklediğimiz sevinçli bir haberi aldığımızda bile sevinemiyoruz. Heyecanla beklediğimiz an geliyor ve 102 gün sonra yurda dönen rehineleri getiren uçağın kapısı açılıyor. Sonra ne mi oluyor? Uçağın kapısında Başbakan Davutoğlu ve eşi görünüyor. El sallayarak merdivenden iniyorlar falan. Gazeteciler Başbakan’ın çocuk sevgisinin(!) her karesini fotoğraflıyor. Ne rehinelerin ne ailelerinin ağzından doğru düzgün hiçbir şey duyamıyoruz ama muhalefet liderleri yine ateş püskürüyor. Bir taraf tüm bu olanlarda hiçbir sorumluluğu yokmuş gibi kupa kaldırma sevdasındayken diğer tarafın sürekli bir mızıkçılık içinde olması tüm sevincimizi elimizden alıyor. Evet gerekli önlemler alınmamıştır, istihbaratlar değerlendirilmemiştir. Bugün rehinelerin kurtulmasının en büyük nedeni IŞİD’in tüm dünya tarafından sıkıştırılmış durumda olmasıdır. Şunun herkes farkındadır ki Türk rehinelerini serbest bırakmak bugün IŞİD’in de işine gelmiştir. Diğer taraftan aylarca IŞİD’e terör örgütü denmiyor diye bas bas bağıran muhalefet de umarım geç de olsa şimdi nedenini anlamıştır. Belki insan canı üzerinden polemik yapılamayacağı gerçeğini görmüşlerdir. Pek ümitli değilim. İşin içinde bahsedildiği gibi bir “takas” durumu var mı; onu da bilmiyorum tabii. Varsa da zaten ona takas denmez, canla hiçbir şey takas edilemez ya, neyse... Tüm bunları biz birer vatandaş olarak söyleyebiliriz, ama her şeyin sorumlusu olan siyasiler en azından bizi bugün biz bize bıraksınlar lütfen. Bir şeyi kutlamasınlar, rica ederiz.

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

24 Eylül 2014 Çarşamba

YIL: 2 SAYI: 71

POSTA 212 PUBLISHING LLC ADINA YAYINCI CAN KAMİLOĞLU

İMTİYAZ SAHİBİ EKMEL ANDA

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

HABER KOORDİNATÖRÜ

HALDUN ARMAĞAN YAYIN DANIŞMANI

AHMET BUĞDAYCI HABER MERKEZİ - EDİTÖRLER MEHVEŞ KOÇAK, ADNAN ONARAN, HÜSEYİN TUNCER, AYSEL TAPAN, MELİKE AYAN, DEMET DEMİRKAYA, SONER MEZGİTÇİ, SERKAN KALFA, DOĞUCAN CÖMERT, JOHNPAUL JASON, BABÜR AKSÜYEK, BANU ÖZTÜRK, KUNTER AKIRMAK, ELİF ÜNLÜ, ORHAN MURAT BAHTİYAR WASHINGTON TEMSİLCİLİĞİ İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİLİĞİ DUYGU GÜVENÇ İSTANBUL TEMSİLCİLİĞİ FİGEN ONUR GÖRSEL YÖNETMEN ERDAL ÖZBEK SAYFA TASARIM TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR REKLAM TEMSİLCİSİ BARIŞ TUNCER İDARİ MÜDÜR

MEHVEŞ SÖNMEZ ADRES

31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 844 368 91 96 abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

ABONE SERVİSİ REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

Gündem

“BM’nin harekete geçmesi lazım” Dışişleri Bakan Çavuşoğlu, BM’deki görüşmelerinin ilk gününde yoğun bir diplomasi trafiği yaşadı. Çavuşoğlu, basın mensuplarına yaptığı açıklamada Türkiye’ye sığınan mültecilerle ilgili BM’nin artık harekete geçmesini istedi NEW YORK - POSTA212

destek yönünde karar vermelerini rica ettik.” Çavuşoğlu konuşmasında, ilk turda seçilmeyi beklediklerini dile getirdi.

B

irleşmiş Milletler (BM) 69. Genel Kurul görüşmeleri nedeniyle New York’ta bulunan ve ziyaretinin ilk gününde yoğun bir görüşme trafiği yaşayan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye’ye sığınan mültecilerle ilgili “BM artık harekete geçmeli” dedi. BM Güvenlik Konseyi’nde bakanlar düzeyinde ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin başkanlığında gerçekleştirilen Irak’la ilgili oturuma katılarak konuşma yapan Çavuşoğlu, toplantının ardından Türk basın mensuplarına temasları hakkında bilgi verdi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin daveti üzerine BMGK toplantısına katıldığını ve burada Türkiye’nin özellikle Irak ve Suriye’de yapılması gereken konulardaki düşüncelerini açıkça paylaştığını bildirdi. Konuşmasında, bölgedeki sorunun hem Irak’ta hem de Suriye’de siyasi boyutunun olduğunun altını çizen Çavuşoğlu, Suriye ve Irak’ın bir bütün halinde tek bir resim olarak görülmesi gerektiğini özellikle vurguladıklarını belirtti. Bakan Çavuşoğlu “Her iki tarafa da siyasi istikrar ve barış gelmedikçe, burada kalıcı bir barış olmaz” dedi. Siyasi olarak Irak’ta yeni bir hükümetin kurulması gibi, Suriye’de de Esed rejiminin gitmesi gerektiğini belirten Çavuşoğlu, BM’deki toplantıda özellikle yeni kapsayıcı bir yönetimin gelmesini ve bu konuda da Cenevre Bildirgesi’nin baz alınabileceğine değindiğini bildirdi. Bakan Çavuşoğlu, Irak ordusunun yeniden yapılandırılması gerektiğini ifade ettiğini belirtirken, bunun tüm

Irak halkını kapsayıcı ve güvenini kazanan bir yapılanma olması gerektiğinin altını çizdi.

SORUNUN İNSANİ BOYUTLARI Gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye’ye sığınan göçmenler ve sorunun insani boyutlarına da değinen Çavuşoğlu, şunları söyledi: “Türkiye’deki 1 milyon 200 bin Suriyeli mültecinin yanında son zamanlarda gelen 38 bin civarında Yezidi için ayrı bir kamp kurduk. Yine Kuzey Irak’ta 35 bin kişilik ayrı bir kamp kuruyoruz. Dünden bu tarafa 10 bin Suriyeli Kürt kardeşlerimiz, sınırı açmamız vesilesiyle Türkiye’ye geldiler.” Türkiye’nin son 3-4 yıldır BM gibi hareket ettiğini belirten Ça-

vuşoğlu, “Lübnan ve Ürdün›deki mültecilerin durumu zaten ortada. BM’nin artık harekete geçmesi lazım” dedi. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Azerbaycan’dan BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun’u aradığını ifade eden Çavuşoğlu, BM’deki görüşmelerinde “Sorunun insani boyutunun nasıl çözüleceği konusunda fikirlerimizi paylaştık” dedi. Çavuşoğlu, “Daha fazla göçmen bekliyor muyuz?” sorusuna verdiği cevapta ise şunları kaydetti: “Durum böyle devam ettiği sürece mutlaka gelir. Çünkü başlangıçtan bu yana 1 milyon 200 bin Suriyeli Türkiye’ye geldi. Bir günde 10 bin kişi geldi. Biz de zaten açık kapı politikamızı devam ettiriyoruz. Çünkü gerek Suriye rejiminin zulmün-

den ve diğer grupların baskısı ve saldırılarından kaçanlara kapımızı kapatamayız. Bu durum düzelmediği sürece daha fazla gelmeye devam eder.”

BMGK GEÇİCİ ÜYELİĞİ New York’taki ilk gününde gerçekleştirdiği görüşmelerde, Türkiye’nin BMGK geçici üyeliğine destek isteyen Çavuşoğlu, şunları kaydetti: “Biliyorsunuz BM Genel Kurulu ikili görüşmeler açısından da önemli bir fırsattır. Bizim de 2015-2016 BMGK geçici üyeliğine adaylığımız var. İkili görüşmeler gerçekleştirdik ama özellikle BMGK geçici üyeliğine adaylığımızı da hatırlatıp, oy vereceklere teşekkür ettik. Kararsız olanlardan Türkiye’ye

YOĞUN GÖRÜŞME TRAFİĞİ New York’ta bulunduğu ilk günde, Katarlı meslektaşıyla bir görüşme gerçekleştirdiklerini bildiren Çavuşoğlu, Kanada Dışişleri Bakanı’yla da 2015 yılında 1915 yılının 100. yılını değerlendirdiklerini ifade etti. Norveç, Ürdün, Avustralya Dışişleri Bakanı’yla da olumlu bir havada görüşme gerçekleştirdiklerini belirten Çavuşoğlu, Avustralya Dışişleri Bakanı’nın kendisini Avustralya’ya davet ettiğini ve Avustralyalı meslektaşının da 2015 yılında Türkiye’ye geleceğini bildirdi. Çavuşoğlu, 2015 yılının Türkiye’de Avustralya yılı, Avustralya’da ise Türkiye yılı olacağını belirterek, Çanakkale Savaşı’nın 100. yılını Türkiye’de Avustralyalılarla birlikte anacaklarını açıkladı. Daha sonra John Kerry ile kısa bir görüşme gerçekleştirdiklerini belirten Çavuşoğlu, ikili ilişkiler ve bölgesel konuları değerlendirdiklerini ve böylelikle ziyaretlerinin ilk gününün yoğun bir görüşme trafiği içinde geçtiğini ifade etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın New York’taki temasları çerçevesindeki ikili görüşmelerde de yer alacağını belirten Bakan Çavuşoğlu, BM Genel Kurulu görüşmeleri ve BMGK geçici üyeliğine destek amaçlı BM içinde ve dışında, oturumlar, resepsiyonlar, çalışma yemekleri, kahvaltılar ve ikili görüşmelere katılarak ilk gün başladığı yoğun trafiğini devam ettirecek.

Manhattan’da bir aile ne kadar kazanıyor?

Yayınlanan bir rapora göre ortalama bir Manhattan ailesi yılda 52 bin 223 dolar kazanıyor. Bu rakam ekonomik krizden önceki ortalama kazancın 1 ila 3 dolar altında kalıyor

NEW YORK - POSTA212

T

he New York Times’ın yayımladığı Amerikan Kamuoyu Araştırma Bürosu’nun raporuna göre Manhattan’da yaşayan en zengin yüzde 20 vatandaş ile en fakir vatandaşlar arasındaki fark 36 kat oldu. Geçen yıl bu fark 40 kata tekabül ediyordu. Bu ise New

York’u Namibya ve Sierra Leone gibi ülkelerle aynı seviyeye getiriyor. 2013 yılında Amerika’da kişi başına düşen asgari gelir 11 bin 170 dolar, 4 kişilik aile başına 23 bin 50 dolara denk geliyordu. Gelirlerini ortalamanın üstünde kabul eden yüzde 5 ise 2013 yılında 84 bin 639 dolar kazandı. Bununla birlikte ekono-

mi ve nüfus uzmanlarına göre Manhattan sakinleri finans sektöründeki genel yükseliş nedeniyle gelirlerini artırdılar. Yatırım ve hisse fonlarının gelişmesi Manhattan Adası’ndaki ortalama geliri 2007-2009 yılları arasındaki resesyon öncesi gelirlere yaklaştırdı. Genelde ise ortalama Manhattan ailesi yılda 52 bin 223 dolar kazanıyor. Bu ise 2012 yı-

lına göre bin dolar ve rekor gelir tespiti yapılan 2008 yılına göre 3 bin dolar daha az bir rakama tekabül ediyor. Geçen yıl fakirlik oranı rekor seviye olan yüzde 1’e ulaştı. Sosyologların görüşüne göre bunda New York eski Belediye Başkanı ve ABD’nin en zengin 10 kişisinden biri olan Michael Bloomberg’ün sorumluluğu bulunuyor.


Güncel

24 Eylül 2014 Çarşamba

Amerikalılar medyaya güvenmiyor Araştırmalar, medyaya olan güveninin tüm zamanların en düşük seviyesi olan yüzde 40’a gerilediğini gösteriyor AYSEL TAPAN İSTANBUL - POSTA212

A

raştırma şirketi Gallup tarafından yapılan anket sonuçlarına göre, “Medyaya çok güveniyorum/ güveniyorum” diyen Amerikalılar’ın oranı geçen yıla göre 4 puan azalarak yüzde 40’a geriledi. Amerikalılar’ın medyaya olan güveni en çok eski Başkan George W. Bush döneminde sarsılmıştı. 2003-2004 yıllarında Amerikalılar’ın medyaya olan güveni yüzde 54’ten yüzde 44’e gerilemişti. Güven seviyesi 2005’de tekrar yüzde 50’ye yükseldi fakat 2005’ten sonra yavaş yavaş düşmeye devam etti. Amerikalılar’ın medyaya güveni sadece 2012 yılında yüzde 40

olarak kaydedilmişti. GÜVEN YÜZDE 17 Medyaya olan güven özellikle 2008, 2012 ve 2012 yılları dahil seçim dönemlerinde azaldığı görülüyor. 2014 anket sonuçlarına göre Demokratlar yüzde 54 oranında medyaya güvenirken Cumhuriyetçiler’in medyaya güveni yüzde 17. Bu rakam Cumhuriyetçiler için tüm zamanların en düşük oranı olarak kayıtlara geçti. Bağımsızlarda ise medyaya yönelik az da olsa olumlu bir yaklaşım söz konusu.

2013’de bağımsızların medyaya olan güveni yüzde 37 iken 2014’te bu oran yüzde 38’e yükseldi. Ayrıca Amerikalılar’ın yüzde 44’ü haber medyasının “çok liberal” olduğunu söylerken haber medyasının “çok muhafazakar” olduğunu söylerin oranında az da olsa bir artış yaşanıyor. Yaklaşık her beş Amerikalı’dan biri (yüzde 19) haber medyasının “çok muhafazakar” olduğunu düşünüyor. Bu şekilde düşünenlerin oranı 2013 yılında yüzde 13 olarak kaydedilmişti.

Amerikalılar’ın medyaya güveni

n ABD’de : ’ye e y i k r ü T

Gazetecileri tehlikeye atmayın ABD Dışişleri Bakanlığı, New York Times gazetesi ve gazetenin Türkiye’deki muhabiri Ceylan Yeğinsu’ya sahip çıktı ve gazetecilerin hedef gösterilmesinin ‘onların kişisel emniyetlerini tehlikeye attığını’ ve ‘misilleme yapılması’ ile karşı karşıya bırakma riskini içerdiğini ifade etti

İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

A

BD Dışişleri Bakanlığını Sözcüsü Jen Psaki, POSTA212’ye gönderdiği özel bir açıklama ile, geçtiğimiz hafta bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından hedefe oturtulan New York Times’a sahip çıktığını duyurdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar dönüşü uçakta, New York Times’da geçtiğimiz hafta çıkan IŞİD örgütünün özellikle Ankara’nın Hacı Bayram semtindeki savaşçı bulma gayretlerine dikkat çeken bir yazıya sert tepki göstermişti. Erdoğan yazı için, ‘’Bu ifadeleri ortaya koyanlar adice bir ifade ortaya koyuyorlar’’ demişti. Erdoğan, New York Times’a doğrudan tepki göstermiş ve gazete hakkında şunları söylemişti: ‘’ABD basını asparagas yalan haber üretiyor. Bu adını verdiğiniz gazetede bu tür haberler üretmekte mahir bir gazete. Bunların Türkiye’nin gerçek yüzünü yansıtması değil, Türkiye- Amerika ve Türkiye’nin dost olduğu ülkelerle arasını bozmaya yönelik. Aslı astarı yok. Bu art niyet.’’ “SİNDİRME GAYRETLERİ” ABD Dışişleri Sözcüsü ise, açıklamasında Erdoğan’ın demeci ve sonrasında hükümete yakın gazetelerde çıkan ve Yeğinsu’yu hedefleyen yayınları ‘’sindirme gayretleri’’ olarak tanımladı email vasıtasıyla şu şekilde

cevap verdi: ‘’New York Times’in Türkiye’deki gazetecini sindirme gayretleri ile ilgili haberleri gördük. Gazetecileri teker teker seçerek ayrıştırmak (hedef göstermek), onun güvenliğini tehlikeyi atmakta ve onlara misilleme yapılması riskini ortaya çıkarmaktadır. Bu tür sindirme Türkiye’nin kendisinin arzuladığını ifade ettiği model demokrasiye ve en yüksek demokratik standartlara sahip olmasına zıttır. Bağımsız ve kısıntısız medya demokratik, açık toplumların en temel elementidir.’’ “BİR AN ÖNCE SON VERİN” ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Kamu İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Doug Frantz da, New York Times’in muhabiri Ceylan Yeğinsu’ya hükümete yakın medya ve bizzat hükümet yetkililerinin yaklaşımına sert tepki göstermişti. ABD Dışişleri Bakan yardımcısı Frantz, yazdığı tweetinde, Türk yetkilierine ve medyaya seslenerek şu çağrıda bulundu: ”Türk yetkili kurumları ve medyası NYT’i sindirme çabalarına bir an önce son vermeliler. Bu tehlikeli ve antidemokratiktir.” NYT’DEN ERDOĞAN’A SERT TEPKİ The New York Times da, Cumartesi günü yayınladığı bir yazı ile muhabirleri Ceylan Yeğinsu’ya sahip çıkmıştı. Gazete, Türkiye’nin kaçak IŞİD petrollerinin güzergahı olduğu yolundaki

haberlerine tepki gösteren Erdoğan’ın, Ceylan Yeğinsu’nun Türkiye üzerinden IŞİD’e katılımlarla ilgili bir haber yapmasının ardından çok daha öfkelendiğini dile getirdi. Erdoğan’ın gazetecileri rutin bir şekilde azarladığını ve hatta düşman olarak kabul ettiklerini mahkemeye verdiğini hatırlatan gazete, Türkiye’nin gazeteciler için ‘düşmanca bir ortam’ olarak bilinmesine rağmen Erdoğan ve destekçilerinden gelen tepkinin aşırı bulunduğunu belirtti. Rick Gladstone imzasını taşıyan haberde, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yakın gazetelerin Yeğinsu’nun fotoğrafını ön sayfadan paylaştığına dikkat çekildi. Haberde New York merkezli Gazetecileri Koruma Derneği (CPJ) Başkanı Joel Simon’un görüşlerine de yer verildi. Simon konuyla ilgili, “Bu bir stratejik saldırı olabilir; ama şunu da unutmamak gerekir ki Erdoğan çok alıngan birisi. Eleştirileri çok kişisel algılıyor.” ifadelerini kullandı. Haberde ayrıca, son zamanlarda Türkiye’de çalışan bir dizi gazetecinin Erdoğan ve mütefikleri tarafından devamlı eleştirildiği dile getirildi. Erdoğan’ın The Economist muhabiri Amberin Zaman için, “Orada da gazeteci kılıklı bir militan çıkmış. Edepsiz bir kadın. Haddini bil” şeklindeki sözlerinin hatırlatıldığı haberde, Todays Zaman Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş’in attığı tweetlerden dolayı Erdoğan tarafından mahkemeye verildiği ifade edildi.


Toplum Yaşam

24 Eylül 2014 Çarşamba

Amerikalılar da din eğitimini tartışıyor AİHM, üç yıl önce 14 öğrenci velisinin açtığı “Zorunlu din eğitimi” davasını karara bağladı ve Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni ihlal ettiğine karar verdi. Türkiye, AİHM’in bu kararını konuşurken dikkatler aynı konuyu tartışan ABD’ye çevrildi AYSEL TAPAN İSTANBUL - POSTA212

A

vrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 14 Türk vatandaşının eğitimde zorunlu din ve ahlak kültürü derslerine karşı 2011 yılında açtığı davada Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin eğitim hakkıyla ilgili maddesini ihlal ettiği kararını verdi. AİHM, Türk hükümetinden “zaman geçirmeden öğrencilerin zorunlu din ve ahlak kültürü derslerinden muaf tutulmalarını da sağlayacak yeni bir sisteme geçmesini” istedi. Türkiye’de gerilimin yükselmesine neden olan din eğitimi ABD’de de tartışılıyor ve çocukların eğitimi konusunda siyasi olarak ciddi bir kutuplaşma yaşanıyor.

DİNİ İNANÇ EĞİTİMİ BÖLÜYOR Pew Araştırma Merkezi (Pew Research Center) tarafından 3 bin 243 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen kapsamlı bir araştırmaya göre kendisini kesinlikle muhafazakarlar olarak tanımlayanlar, diğer ideolojik gruplara göre daha çok din eğitimini önemli olduğunu vurguluyor. Kesinlikle muhafazakar olduğunu söyleyen katılımcıların yüzde 59’u çocuklara din eğitiminin çok önemli olduğuna inanırken, yüzde 81’i din eğitiminin önemli olduğunu söylüyor. Kesinlikle liberal oluğunu söyleyenlerin ise sadece yüzde 11’i ve

yüzde 26’sı çocuklara dini inançların öğretilmesinin çok önemli/önemli olduğunu belirtirken genel olarak liberal olduğunu ifade edenlerin yüzde 23’ü ve 46’sı din eğitiminin çok önemli ya da önemli oldu-

ğunu düşünüyor. Karışık olarak tanımlanan grubun ise yüzde 29 ve yüzde 54’ü dini inançların çocuklara öğretilmesinin çok önemli/ önemli olduğunu belirtiyor.

DEĞERLER ÇOK FARKLI Ankette çocukların eğitimde ayrıca tolerans, bağlılık/itaat, diğerlerine karşı empati, merak, yaratıcılık, sorumluluk sahibi olmak, çok çalışmak, terbiyeli olmak, insanlara yardım etmek, bağımsızlık ve istikrarlı olmak niteliklerinin hangisinin önemli olduğu soruldu. Sonuçlar, liberal ve muhafazakarların değer yargılarının ve önem verdikleri niteliklerin birbirinden çok farklı olduğunu gösteriyor. Liberal Amerikalılar için özellikle tolerans, yaratıcılık ve insanlara yar-

dım etme niteliklerini çocuklara öğretilmesinin önemli olduğunu söylerken, muhafazakarlar için özellikle dini inanç, itaat/ bağımlılık, olma nitelikleri çok önemli.

Amerika’da yapılan anketler, liberal ve muhafazakar Amerikalılar’ın çocuklarının eğitimi konusunda çok farklı düşündüklerini gösteriyor. Muhafazakarların yüzde 81’i din eğitiminin önemli olduğunu söylerken, liberallerin sadece yüzde 26’sı bunun gerekliliğine inanıyor SORUMLULUK İLK SIRADA Genel olarak bakıldığında ise tüm ideolojik gruplarda çocuklara öğretilmesi gereken en önemli niteliklerin başında sorumluluk çok çalışma ve terbiyeli olmak geliyor. Amerikalılar’ın yüzde 93’ü çocukların sorumluluk sahibi olmasının çok önemli olduğunu söylüyor. Aşırı liberallerin yüzde 47’si, aşırı muhafazakarların ise yüzde 51’i çocukların sorumluluk sahibi olmasının öğretilmesinin en önemli nitelik olduğunu düşünüyor. CİNSİYET FARKI YOK Öte yandan niteliklerin önemi konusunda kadınlar ve erkekler ve farklı yaş grupları arasında belirgin farklılıklar görülmüyor. Hem kadınların hem de erkeklerin yüzde 55’i çocuklara sorumluluk eğitiminin verilmesinin çok öneli olduğunu belirtiyor. Üniversite mezunları ise özellikle empati, merak, tolerans ve istikrarlı olma niteliklerinin çok önemli olduğunu ifade ederken lise mezun-

Muhafazakarlar din, liberaller tolerans diyor Çok önemli

Önemli

Dini inançlar

Tolerans

İtaat / bağlılık

ları itaat/bağlılık, dini inançlar ve terbiyeli olmanın önemine vurgu yapıyor. Irksal ve etnik farklılıklar göz önünde bulundurulduğunda ise tüm gruplar için çok çalışmak ve sorumluluk sahibi olmak en önemli nitelikler olarak görülüyor. Çocuklara dini inançların öğretilmesinin çok önemli olduğunu söyleyen Beyazlar’ın ve Siyahlar’ın oranı yüzde 30 ve yüzde 41 iken Hispanikler’in yüzde 26’sı dini inançların çok önemli olduğuna vurgu yapıyor.


Güncel

24 Eylül 2014 Çarşamba

Yoksul zenginler, Kübalılar Bu sene başlattığımız “Drom’s Cultural Tour to Küba” serimizin ilki için 4 günlüğüne Havana’ya gittim SERDAR İLHAN NEW YORK - POSTA212

M

iami’den 40 dakikalık bir uçuştan sonra indik Havana’ya. Küçücük bir havaalanı ve neşeli yolcularla girdik gümrük kuyruğuna. Rehberimiz Shabı’nın vizelerimizi polislere göstermesiyle dışarı çıkışımız 15 dakika sürdü. Sonra çıkışta bizi bekleyen 60 model Chevrolet taksiyle Havana şehir merkezine yola koyulduk. Heyecanla beklediğimiz Küba günlerimiz başlıyordu ve çok merak ediyorduk! O kadar çok şey duymuştuk ki Küba ile ilgili! Küba diyince akla ilk Fidel Castro ve Che Guevara geliyor tabiki. Che Guevara’nın 1960 yılında henüz 31 yaşındayken Alberto Korda tarafından çekilen o ünlü fotoğrafı başta olmak üzere bol bol posterleri, duvar resimleri, hediyelik eşyaları, şapkaları vs. her yerde karşınıza çıkıyor. Fakat Fidel Castro’nun resimleri ya da posterlerini göremiyorsunuz. Çünkü Fidel yaşadığı sürece böyle birşeye izin vermiyor. Anlaşılan kendisini diktatör olarak hissettirmemeye çalışıyor. Aslında her yerde Che’nin olması ve onun ticari bir gelire çevrilmesi de Küba’nın ruhuna hiç uymuyor ya!. 1958 yılında diktatör Fulgencio Batista’yı devrim ile devirerek başa geçen Castro sağlığının bozulmasıyla birlikte idareyi kardeşi Raul’a bırakmış. Yıllardır ambargo altında yaşayan ülke, Sovyetler’in de dağılmasıyla malesef zor günler geçiriyor. Raul Castro bu yüzden de en büyük gelir kaynağı olan turizmi kullanmaya karar ver-

miş. Halk (Çoğunlukla Miami’de yaşayan Kübalılar) artık evlerini restore edip kiraya verebiliyor, küçük restorantlar açabiliyor. Hediyelik eşya dükkanları ve artist stüdyoları çoğalmış. Gün boyunca bazen günde 3 konser olmak üzere bol bol müzik dinledik, Havana’da yaşayan birkaç ünlü sanatçının atölyelerini gezdik, dans gösterileri izledik. Hatta Buena Vista Social Club konserini bile izleme şansımız oldu Havana Club’ta. Havana’da pansiyon olarak işletilen evlerde kalmak çok yaygın. Evini turistlere kiraya vermek isteyenlerden devlet standart bir vergi alıyor. Bizimki, İzmir Kordon’a benzeyen Malıcon denen denize nazır bir caddede her odada banyosu olan sabahları güzel kahvaltı verilen çamaşırlarınızın yıkandığı çok güzel bir pansiyondu. Ulaşım taksilerle yapılıyor, Neredeyse bütün arabalar taksi Havana’da 5-10 dolar arası heryere gidiyorsunuz şehir içinde. Üstü açık 56 Chevrolet’ten 3 tekerli scooter’lara kadar bir çok seçenek mevcut. Ayrıca taksi şoförleri çok iyi birer rehber ve ne yapmak istediğinizi söylerseniz sizi çok güzel yönlendiriyorlar. Biraz da para biriminden söz edelim Amerikan dolarının pek değeri yok! 1 dolar karşılığı sadece 0.75 pezo alabiliyorsunuz o yüzden Kanada doları ile gitmek mantıklı 0.89 pezo. Turistlerin kullandığı pezo ile Kübalılarınki farklı bu arada. Kübalı’nın ana ihtiyaçları devlet tarafından karşılanıyor. Evsiz insanlar yok sokaklarda New York’taki gibi! Sağlık hizmetleri ve okullar bedava. Sanatçılar ve müzisyenler destekleniyor devlet tarafından. Bazı şeyler az bulunuyor. Mesela temizlik malzemesi, tuvalet kağıdı sınırlı. O yüzden devlet bunları haftalık dağıtıyor herkese. Bizim pansiyonda çalışa Ariella’nın dediği gibi, “temel ihtiyaçlarımıza sahip olabiliyoruz ama lüks harcamalara para yok.” Küba’da kavga ya da karışıklığa rastlama şansınız çok az. Havana’da çok farklı bölgelere, lokanta, bar ve clublara değişik zamanlar-

da girip çıktık hiç rahatsızlık hissetmedik. İnsanların büyük çoğunluğu güler yüzlü ve mutlu. Sürekli puro satmaya çalışan, para isteyen ve bahşiş almaya çalışan insanlar etrafta ama hiç ısrarcı değiller! Küba’da okuma yazma oranı çok yüksek. Yüzde 95 civarında, çok fazla öğrenci var etrafta ve nüfus çok genç. Benim en çok merak ettiğim şeylerden birisi halk devrim liderlerine nasıl bakıyor? Bulundukları durumdan memnunlar mı? Kısa süre içinde edinebildiğim izlenim, Che herkesin kahramanı olmuş ve Fidel’e de çok büyük saygısı var halkın. Anladığım kadarı ile bu sevginin çoğu da doğal olarak yoksul halk tarafından geliyor. Sokakta antikacılık yapan, çeşitli poster ve plak aldığımız kişi ve aynı zamanda social worker olan Juan.

“Fidel bizim halkımız için çok değerlidir, milyonlarca yoksul onun sayesinde düzgün bir yaşama kavuştu” diyor ve onunla 10 sene önce tanıştığını, çok etkilendiğini anlatıyor. Juan’ın dediğine göre Castro çok kibar ve mütevazı bir lidermiş. Bu arada Devrim Müzesi görülmeğe değer. Küba Üniversitesi’nin mimarisi çok güzel. Ünlü Hotel Nacional de Küba (Baba filmindeki devrim sahnesi olan) Küba kalesi, Hemingway’in sürekli gittiği Floridite Bar (ilk Dequire orada yapılmış) Casa de Musica Mira Mare iyi müzik dinlemek için hoş bir mekan. Bizim için en güzel sürprizlerden biri devrimcilerin bulunduğu parktaki Atatürk heykeliydi. Büyük sarı bir tabelayla Mönümento a Mustafa Kemal Atatürk yazıyordu ana yolun üstünde! Maalesef Küba’da yemekler çok tatsız. New York’taki Havana Restoran’ında yedikten sonra aynı lezzeti bekleyip bulamamak hayal kırıklığı oldu. 10-15 dolara tatlısı da dahil bir öğün yemek yiyebiliyorsunuz. Fakat aradığınız lezzeti bulamıyorsunuz. Ama içkiler çok güzel ve de hesaplı. 1-6 dolar arasında değişiyor fiyatlar. Romlu kokteyller ise harika. İçki fiyatlarını Fidel sınırladığı için gittiğiniz yerlerde müziğe bağlı olarak 3-20 dolar arası giriş ödüyorsunuz. Çok güzel ve büyük canlı müzik mekanları var . Işıklar ses hiç de New York’u aratmıyor. Hepsi de tıklım tıklım dolu. En üzücü olanı da maalesef çok fazla fahişe var etrafta. 2 milyonluk şehirde iş olanağı da az olduğu için genç kadınlar ve kızlar bütün bar ve clublarda turist peşindeler. Bu bazıları için üzücü değil tabi ki! Yoğun geçen 4 gün sonunda Küba’ya uygulanan Amerikan ambargosunun ne kadar gereksiz ve anlamsız olduğunu düşünüyor insan. Her türlü Amerikan içkisi bulmak mümkün. Amerikan cazı çalan hatta sadece rock çalan barları (en ilginci Amerillo Şubmarino) olan Küba’da geçmişteki diğer komünist ülkelerin yaptığı gibi kültür çeşitliği yasaklanmamış. Bu durum Küba’da tamamen tek taraflı bir uygulama. Neyse ki Obama yönetimi kültürel de olsa Küba’ya Amerika’dan gidişi açmış da kanuni yoldan gidebiliniyor sınırlı da olsa. Umarım Küba’nın dünya ile ilişkisi normale döner bir gün. Ama Amerikan ambargosu kalkınca da Amerika’nın tanıdık zincirleri (Mc Donald, Starbucks, Kmart gibi) akın etmezler oraya ve bozulmaz şehrin büyüsü.



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.