POSTA212 - SAYI 67

Page 1

Amerika’daki basın özgürlüğü sorgulanıyor

ABD’nin Gezi’si ülkeyi ortadan böldü

sayfa

8-9

■ Siyahi bir gencin teslim olduktan sonra polis tara-

fından öldürülmesi sonrası çıkan olaylar bitmek bilmiyor. Bu arada ABD’nin yarısı olayları ve ırkçılığı lanetlerken, diğer yarısı ise bu protestoları onaylamıyor.

30 Ağustos

Zafer Bayramımız kutlu olsun ABD’de Zafer

sayfa

Bayramı etkinlikleri 2

ABD, IŞİD’i Suriye’de vuracak ■ Kanlı terör örgütü-

nün Amerikalı gazeteci Foley’in kafasını keserek öldürmesinin ardından Pentagon, IŞİD’i yeniden masaya yatırdı.

sayfa

12

sayfa

4

Eğer Green Card’ını kaybedersen... ■ Birçok kişi Green Card’ı kaybolur veya çalınır-

sa ne yapması gerektiğini bilmiyor. Avukat Ayhan Öğmen böyle bir durumda ne yapılacağını anlattı.

sayfa

5

Eşçinsel evlilikler ve yasal haklar

■ Avukat Gökhan Yazıcı, çift milliyetli, hemcin-

si ile evli çiftlere uygulanan göçmenlik kurallarını kapsayan DOMA’nın detaylarını anlatıyor.

sayfa

15

En harika şehir Washington seçildi

HAFTALIK ÜCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ

www.posta212.com • YIL 2 • SAYI 67

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Amerika’dan Davutoğlu’na

YEŞİL IŞIK Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığa atanmasına Washington sıcak bakıyor. Beyaz Saray, Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Davutoğlu ile yakın ve sıcak ilişkiler kurulduğunu hatırlatarak, tanınır olmasının faydalı olacağı görüşünü savunuyor.

sayfa

10

Obama umudunu ekonomiye bağladı

Türk savaş gemisi ABD sularında

■ Forbes dergisinin yaptığı son araştırmaya

göre, başkent Washington, ABD’nin en harika, başka bir ifadeyle ‘the coolest’ şehri ilan edildi. sayfa

13

sayfa

sayfa

7

14

ABD, Türkiye’nin arzu etmediği bir şey yapmaz ■ Türkiye ve Kürt konuları uzmanı Henri Barkey’e göre, PKK’nın terörist örgüt listesinden

çıkarılması konusunda Amerikan hükümeti Türkiye’nin istemediği hiçbir şey yapmaz.

sayfa

12

Başkanlık yarışında Hillary Clinton önde ■ Amerika’da başkanlık seçimlerine daha iki yıldan fazla süre var ama muhtemel adaylar şimdiden kolları sıvadı bile.

Freedom House’dan Türkiye’ye yeni rapor ■ Freedom House’un raporunda, Türkiye’nin internet özgürlüğü için savaş alanı olduğu savunuldu. 20 sayfalık raporda, Türkiye’nin gelecekteki durumu tartışılıyor.

sayfa

11

CHP’lilerin kafası iyice karıştı

Bitcoin’in ATM’si de açıldı 6

sayfa

■ Dünyanın herhangi bir noktasından

ödeme yapmayı sağlayan sanal para birimi Bitcoin’in ilk ATM’si Manhattan’da hizmete girdi.

sayfa

11


Toplum

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Mehveş Koçak

Doğan Uluç

mehveskocak@posta212.com

doganuluc@aol.com

Türkiye ilk kez leylek saldırısını 1962’de Hürriyet’ten öğrendi

SİYAH BEYAZ TÜRKİYE SON zamanların en tartışılan sözcüğü “Değişim” . Hep konuşuluyor, varsayımlar yapılıyor. Peki ne değişti Türkiye’de? Toplumbilimcilerinin ne dedikleri bir yana ülkesinden uzakta yaşayan biri olarak, sokağa yansıyan Türkiye’deki değişimi ikiye ayırdım. Önce sevindiklerim; Otobanlar genişlemiş, düzelmiş, sisteme girmiş, vatandaşlık işlemleri, devlet hizmetlerinde işler hafiflemiş , yerli yabancı turistlerin sayısı çoğalmış. Marinaların, otellerin , büyük alışveriş yerlerinin sayısı artmış. Türk kültür, gelenek ve göreneklerine göre el sanatlarına verilen önem artmış. Genç nüfus artmış, beraberinde kalabalıkta, eğlence de çoğalmış. Trafik cezaları ağırlaşmış. Sigara içilmesi denetime girmiş. Halk sağlığını tehdit eden gıdaların üretim ve satışlarına denetim gelmiş. Örneğin damacana suların artık her tarafta üretiminin yapılması ve dağıtılması yasaklanmış. Teknoloji gelişmiş, herkesin bir akıllı telefonu olmuş. Üzüldüklerim ; İnsanlar arasındaki, maddi ve sosyal fark büyük bir uçurama dönmüş. Fiyatlar son bir yılda yüzde 100’lere ulaşan artışlar göstermiş. Yurt dışına kaçmak isteyenlerin sayısı artmış. Hizmet sektöründe misafirperverlik, kalite, saygı ve güleryüzlülük düşmüş. Bir çok erkek sakal bıyık bırakmaya başlamış.Herkes siyaset konuşmaktan korkar olmuş. Birçoğu olayları, gelişmeleri takip etmeyi çoktan bırakmış. Küçük işyerleri kapanmış ya da batma noktasına gelmiş. Toplum genel ahlak, düzeni bozulmuş. Düşmanlıklar, kavgalar, boşanmalar, tramvalar, intihar artmış. Rüşvet ve avantanın adı değişmiş. İhalelerden vakıflara bağış istenir olmuş. Bankalardaki kuyruk uzamış. Kredi kartı ve kredi borçları artmış. Bankalar, işlem geliri adı altında verdikleri her hizmetten para almaya başlamış. Turist kalitesi düşmüş. Kaçak ve sahte içki satışı patlamış. Özellille rakı, viski, votkaların sahtesi piyasaya sürülmüş. İşçi ve memur maaşlarına göre alım gücü azalmış. Üniversiteli işsizler artmış. Bir kaç yazar dışında gazetelerde okunacak yer kalmamış. Türkiye’den ayrılırken en son gördüğüm bir gazete, çalışanları tarafından para için öldüren Ören Bayan’ın eski sahibesi için “Ölen Bayan” manşetini atmış. İnanamadım tekrar tekrar baktım. Gazeteler ne hallere düşmüş ! Bilgiyi ve tecrübeyi geçtim o gazetelerde her kimler yazıyorsa hiç vicdan kalmamış. Üçüncü sayfa haberlerine dördüncü, beşinci sayfa haberleri de eklenmiş. Kan, şiddet, namus, mafya, uyuşturucu, magazin artmış. Şikayet eden artmış, şükreden yok olmuş. Gülen insan yüzü azalmış. Toplum hırpalanmış ve yorulmuş. Türkiye’de renklilik kalmamış. Artık herşey siyah beyaz keskin çizgilerle iki ayrı renge ayrılmış.

Kore Müzesi’ne Türk damgası NEW YORK - POSTA212 - Türkiye’nin Kore Savaşı’na 150 bin asker gönderip bine yakın kayıp vermesi ve en büyük NATO gücü olması nedeniyle yapılacak Kore Müzesi’nde Türk köşesi olacak. New York’ta açılması planlanan ve projenin başında olan Anthony Lynch, Mr.Tony Enriettto President, Vice President, Türk Amerikan toplumu liderlerinden İbrahim Kurtuluş ve Ali Çınar ile bir araya geldi. Projeye danışmanlık yapan Çınar ve Kurtuluş, müzede Türkiye’nin önemini anlatan bölüm için çalışmaların aralıksız gittiğini ve Amerikan kamuoyunda Türkiye’nin etkisini bilmesi açısından önemli olacağını vurguladılar. Çınar ve kurtuluş, Kore toplumu ile yakın çalışmaların yanı sıra, Amerikalı Kore Gazileri ile ortak etkinlikler yapıldığını hatırlatıp, müze çalışmasında rol oynamaktan dolayı da mutlu olduklarını söylediler.

ABD Zafer Bayramı’na hazır ABD’de 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları için Türk sivil toplum kuruluşları hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor NEW YORK - POSTA212

W

ashington DC Amerikan Türk Derneği (ATA-DC), Turkish Policy Center (TPC) ve Amerika Atatürk Cemiyeti (ASA), 30 Ağustos Zafer Bayramı vesilesiyle ortak bir piknik programı tertipliyor. 31 Ağustos Pazar günü Barcroft Park’ta gerçekleştirilecek olan pikniğe katılımın yüksek olması bekleniyor. Piknik saat 12.00’de başlayıp 18.00’de son bulacak. Piknik için yapılan davet açıklamasında “Vatan topraklarımızın düşman işgalinden kurtuluşunu ve ulusumuzun bağımsızlığını müjdeleyen 30 Ağustos Zafer Bayramımızı coşku, birlik ve beraberlik içinde kutlamak için sizleri Zafer Bayramı pikni-

ğimize bekliyoruz” denildi. Menüde döner, salata, börek ve tatlı çeşitleri bulunurken kişi başına düşen ücret ise 10 dolar. 12 yaşından küçük çocuklar için ise bir ücret alınmayacak. Piknik alanında açık ve katlı otopark da mevcut. İTÜ’LÜLERDEN ZAFER BAYRAMI KUTLAMASI İstanbul Teknik Üniversitesi Mezunları Derneği, 30 Ağustos Zafer Bayramı vesilesiyle bir kutlama düzenleyecek. 31 Ağustos Pazar günü Sahara’s Turkish Couisine’de düzenlenecek olan etkinliğe herkes davet edildi. ITUMD konuyla ilgili olarak şöyle bir açıklama yaptı: Sizi tüm aile ve sevdiklerinizle, ITUMD ABD olarak 31 Ağustos, Pazar

Günü, Sahara’s Turkish Cuisine da düzenleyeceğimiz Zafer Bayramı Kutlaması’na davet ediyoruz. LONG ISLAND’DA ZAFER BAYRAMI PİKNİĞİ Türk Amerikan Ülkücü Dernekleri Asamblesi’de 30 Ağustos’ta Long Island’da Zafer Bayramı pikniği yapacak. Etkinlikle ilgili bilgi veren Asamble’nin onursal başkanı Cenk Çoktosun, siyasi görüşleri ne olursa olsun ABD’de yaşayan Türk toplumunun 30 Ağustos’u birlikte kutlanmasının önemini vurguladı. Çoktosun, “Son yıllarda Amerika’da layık olduğu şekilde kutlanmayan ve unutturulmak istenilen Zafer Bayramı ve 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz’u Hamstead Lake Park Field 3‘te kutlamaya hazırlanıyoruz’’ dedi.

TOMRİS her zamanki gibi heyecanlı. Sesi kulağımda katlanarak geliyor. THY’nın emektar kontuar görevlisine ‘’Hayrola?’’ diyorum: ‘’Bir uçak tepemizde yarım saattır tur atıyor. Benzin boşaltıyormuş, ilgilenirsin diye aradım seni. Haberin var mı?’’ “Az sonra görüşürüz.’’diyerek teşekkür ediyorum. İstihbarat salonunda spor toto kuponu dolduran fotoğrafçı arkadaşıma sesleniyorum: ‘’Makineni hazırla, Yeşilköy’e gidiyoruz.’’ Havaalanı pistinde iki ambulans, bir kaç polis aracı, ortalarına dört motorlu yabancı bir uçak, yeni inmiş olmalı, çift motoru hala çalışıyor. Gövdesinde ‘’British United Airways’’ yazılı. Seyyar merdivenden çocuklu kadınlar, üniformalı askerler iniyor. BUA rozeti taşıyan bir görevliye yanaşıyorum: ‘’Uçak arıza mı yaptı?’’ Leylekler saldırdı, kaptan karşıda ona sorun.’’ Kaptan pilot Sorby ilkin konuşmaya istekli görünmüyor, şirketinin olayları bir Türk gazetesinden önce kendisinden öğrenmesi gerektiğini söylüyor.Terminale giren son yolcuları işaret edip bilgi alma isteğimi yineliyorum: “Siz de, İstanbul şehrine mecburi inişle bir tehlike atlattınız. Uçağı sağ salim indirdiğinize göre başarılı bir iş yapmışsınız. Olup bitenleri bana özetleyin.’’ Sorby, Brittania tipi 4 motorlu turbo jetin izne giden ve dönen İngiliz asker ailelerini taşıdığını, İstanbul’da taşıt ikmali yaptığını söyleyerek devam etti: ‘’Bugünkü seferde 1.5 ile yedi yaş arası 40 çocuk, 30 kadın ile asker ve subaylar dahil 140 yolcumuz vardı. Hava açık, rüzgar elverişli, yarı bulutlu, 3 bin metre yüksekliğe eriştikten sonra aniden karşımıza leylek sürüleri çıktı, Adalar ve Yalova arasında seyrediyorduk. Yüzlerce leylek arasında kaldık. Sıyrılmak için sürekli manevra yaptık. Leylekler dolu taneleri gibi uçağın gövdesine, kanatlarına çarpıyorlardı. Motorlara girdiler, iki motor durdu, radarlar arızalandı. Kabinde panik başladı. Dört hostesimizin fenalık geçirdiğini öğrendim. Yardımcı pilotla geri dönüp Yeşilköy Havaalanı’na mecburi inişe karar verdik. Kule inişe onay verdi.’’ Sorby iniş yapmadan önce Bombay’a 15 saatlik uçuş için gerekli 24 bin litre benzini Marmara üstünde turlayarak 37 dakikada denize boşalttıklarını, kimsenin burnu kanamadan Yeşilköy’e indiklerini ilave etti. Yeni eşiyle Bombay’da balayına çıkan İngiliz Teğmen K. Pearson motorlara leyleklerin girmesiyle soğutma tertibatının çalışmadığını, uçağın giderek ısındığını kokular yayıldığını komik jestlerle anlattı. Türk kamuoyu Marmara’da leylek sürülerinin uçağa saldırısını ilk kez 21 Mayıs 1962’de Hürriyet’ten öğrendi. İngiliz kaptan pilot Sorby ile turbojet motorundan çıkardığımız leyleklerle resim çektirdik.

hurriyet.com’dan alınmıştır



Göçmenlik - Toplum

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Eyvah! Green Card’ımı kaybettim

Green Card’ınızın bir gün çalınacağını veya kaybolacağını hiç düşündünüz mü? Böyle bir durumla karşı karşıya kaldığınızda neler yapmanız gerektiğini New York Barosu avukatlarından Ayhan Öğmen anlattı bir durum olmadıkça sadece 1 ay geçerli olacak şekilde verildiğidir. Bu sebeple Amerika Birleşik Devletleri’ne dönüş tarihi göz önüne alınarak buna göre müracaatta bulunmakta fayda vardır. Bu 1 aylık süre içinde bu belge kullanılamadığı takdirde yenilenmesi için tüm işlemlerin tekrardan yapılması ve tüm belgelerin tekrardan ilgili Konsolosluk görevlilerine ibraz edilmesi gerekecektir. Bunun yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri dışındaki kalışların birtakım sebeplerle uzaması halinde bu sürenin 1 yılı aşmamasına dikkat etmek gerekir. Bir yılı aşan sürelerde hiçbir şekilde seyahat belgesi (Boarding Foil) müracaatında bulunmak mümkün değildir.

DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

G

reen Card, Amerika’da veya yurt dışında yaşayan birçok insanın sahip olmak istediği bir ayrıcalık. Green Card ile ABD’de hayat boyu oturma, çalışma ve serbestçe giriş-çıkış hakkına sahip olursunuz. Green Card başvurusu size ABD vatandaşlık haklarından oy vermek dışında tümüne sahip olma hakkı verir. Başvurudan beş sene sonra tam vatandaşlık alabilirsiniz. Green Card’ın eğitim konusunda da getirdiği birçok ayrıcalık var. Green Card sayesinde Amerikan devlet üniversitelerinden burs alabilirsiniz. Green Card’ın bu avantajlarının yanında bu karta sahip olanların bazı merak ettiği sorular da var.

YA KAYBOLURSA? Birçok vatandaş Green Card’ı kaybolursa veya çalınırsa ne yapması gerektiğini bilmiyor. Konuyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz New York Barosu avukatlarından Ayhan Öğmen, “Amerika Birleşik Devletleri dışında geçici olarak ve bir yıldan az süreli olmak şartı ile bulunduğunuz bir sırada Green Card’ınız kaybolduğu ya da çalındığında öncelikle en yakın polis merkezi yada karakoluna giderek kayıp yada çalıntı ile ilgili bildirimde bulunmanız ve buna ilişkin bir rapor almanız gerekmektedir. Bu raporu aldıktan sonra bazı form ve belgeleri de bir araya getirmeniz gerekmektedir” diye konuştu. Bu form ve belgeler şunlardır: • Pasaport • 2 Adet pasaport tipi fotoğraf • I-90 (Application to Replace Permanent Resident Card) formu • Polis raporu • Amerika Birleşik Devletleri’nden ayrılırken kullanılan uçak bileti, biniş kartı veya seyahat acentasından alınmış ‘’Itinerary’’ • Varsa Green Card’ınızın yada Re-entry Permit’inizin kopyası ve

daha önceden Göçmen Büroları ile (USCIS) yapmış olduğunuz yazışmalar ve bunlarla ilgili belgeler (‘’Receipt Notice’’ veya ‘’Approval Notice’’) Bu form ve belgeleriniz hazır olduktan sonra en yakın Amerika Birleşik Devletleri Elçiliği ya da Konsolosluğu ile temas ederek bir randevu almak gerektiğini söyleyen Ayhan, “Bir seyahat belgesi (Boarding Foil) için müracaatta bulunmanız ve belirtilen form ve belgeleri ibraz etmeniz gerekmektedir. Bu müracaatınızdan sonra pasaportunuza, Amerika Birleşik Devletleri’ne geri dönebilmenizi sağlayacak olan vizeye benzer bir folyo eklenecek ve Türkiye’deki adresinize gönderilecektir.

Seyahat belgeleri (Boarding Foil) için ayrıca bir ücret ödenmesine gerek yoktur” diye konuştu. Koşullu/Geçici statüde bulunan Green Card’ın Amerika dışındayken çalınması veya kaybolması halinde neler yapılacağını anlatan Avukat Ayhan Öğmen şöyle konuştu:

GEÇİCİ GREEN CARD “Eğer Green Card’ınız bir Amerikan vatandaşı ile evliliğinizden dolayı geçici veya kısa süreli (2 yıllık) ise bunun kaybolması veya çalınması halinde belirtilen form ve belgelere ilaveten, daha önce koşullu/ geçici statünüzün kaldırılması için Göçmenlik Bürosu’na I-751 (Petition to Remove Conditions of Residence) formu ile gerekli müracaatınızı yap-

tıysanız buna ilişkin Göçmen Bürosu’nun I-797 (Notice of Action) onay belgesini, eğer yapmadıysanız, evlilik belgeniz dışında evliliğinizin veya ilişkinizin devam ettiğine dair birtakım diğer ek belge ve dökümanları da ibraz etmeniz gerekmektedir” Amerika Birleşik Devletleri dışında bulunduğunuz bir sırada Green Card’ınızın süresi biterse bunun için de bir seyahat belgesi (Boarding Foil) müracaatında bulunulması gerektiğini kaydeden Öğmen, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu müracaatınızda da belirtilen form ve belgeleri ibraz etmeniz ye-

CUNY’den göçmenlere eğitim hizmeti NEW YORK - POSTA212

T

he City University of New York-CUNY Citizenship Now!, vatandaşlık alabilmeleri için göçmenlere eğitim veriyor. CUNY tarafından 1997’de ABD vatandaşlığına başvuran göçmenlere, eğitim programları aracılığıyla yardım etmek için kurulan CUNY Citizenship Now!, yoğun talep nedeniyle çok yakın bir zamanda çalışmalarını genişletmeyi planlıyor. Ülkenin ilk ve tek üni-

ASAMBLE’DEN ‘MİLLİ BİLİNÇ’ PROGRAMI (NEW YORK - POSTA212) Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA), Türk Amerikan kültür ve kimliğini korumaya yönelik bilgilendirici bir dizi etkinlik yapacak. Etkinlik programı kapsamında katılımcılara ATAA Parlak Gelecek Projesi, ATAA’nın Pozisyonu ve Geleceği, Pax Turcica, halihazırda ABD Kongresi'nde Türkiye aleyhindeki tasarılar, Amerika Türk Koalisyonu gibi başlıklarda bilgi verilecek. Etkinliğe ayrıca akademisyenler Justin McCarthy, Edward Erickson ve Michael Gunther ile bir araya gelecek. ATAA tarafından ABD genelinde gerçekleştirilecek etkinliklerin ilki 20 Eylül 2014, Cumartesi günü Chicago’da yapılacak. Etkinlik saat 12.00 ila 17.00 arasında gerçekleştirilecek.

versite merkezli örgütü olan CUNY Citizenship Now! için 800 bin üye gönüllü olarak çalışıyor. CUNY, ücretsiz eğitim programları kapsamında 2010 yılında İngilizce ve vatandaşlık bilgisi dersleri verilmeye başladı. Bu ücretsiz kursların amacı, katılımcıları vatandaşlığa alma sınavı için hazırlamak. 2004 yılından bu yana CUNY ve Daily News

Citizenship NOW!, 123 binin üzerinde katılımcıya, göçmenlik ve vatandaşlıkla ilgili eğitim verdi. Her yıl 350’nin üzerinde savcı ve avukat gönüllü olarak bu programlarda çalışıyor. Senatör Charles Schumer ve Kirsten Gillibrand, eski vali David Paterson, ve eski belediye başkanı Mike Bloomberg bu gönüllüler arasında yer almıştı.

TACA’yla Türkçe öğrenme zamanı NEW YORK - POSTA212

T

urkish American Cultural Alliance (TACA) Herkese açık olan kurslarda çeşitli programlar düzenlenecek. ● İlköğretim çağındaki çocuklar için TACA – Atatürk Okulu ● Türkçe öğrenmek isteyen yabancı yetişkinler için TACA – Türkçe Dersleri ● Fotoğraf kulübü bünyesinde ise ‘Dijital Fotoğrafçılık’ kursu tertiplenecek. ● TACA Türkçe Dersleri: Amerika’da yaşayan ve Türkçe’ye ilgi duyan yetişkinlere yönelik Türkçe kursları, 13 Eylül Cumartesi günü başlayacak. Dijital Fotoğrafçılık: Dijital fotoğrafçılığa ilgi duyan herkese açık olan dijital fotoğrafçılık kursunda fotoğraflama tek-

nikleri, makineler ve resim çekimi hakkında bilgi verilecek. Bu kurs da 13 Eylül Cumartesi günü başlayacak.İlköğretim çağındaki çocukların yaşı ve seviyesine uygun şarkı, oyun ve bilmeceler de içeren Türkçe derslerinde Türk kültürü ve Türkiye hakkında bilgi verilecek çocuklara Türklük bilinci ve toplumsal gelenekler aktarılacak. 13 Eylül günü başlayacak olan program saat 10.00 ile 13. 00 arasında gerçekleştirilecek.

terli olacaktır. Bu konularda dikkat edilmesi gereken hususlara gelecek olursak, öncelikle dikkate alınması gereken husus,verilen bu seyahat belgelerinin (Boarding Foil), aksine

BELGELERİN KOPYASINI KAYBETMEYİN Ayrıca bu tip kısa süreli seyahatlerde kullanılan tüm uçak biletleri, biniş kartları vesaire gibi seyahatle ilgili belgelerle Green Card’ın yada Re-entry Permit belgelerinin ve Göçmenlik Büroları’na ait belgelerin kopyalarının, Amerika Birleşik Devletleri’ne dönene kadar ulaşılabilir bir yerde muhafaza edilmesinde fayda vardır. Son olarak, Amerika Birleşik Devletleri’nden ayrılmadan önce mutlaka Green Card’ınızın bitiş tarihini kontrol etmenizi, eğer seyahatiniz süresinden daha kısa bir sürede bitiyorsa mutlaka seyahatinizden önce Green Card’ınızın yenilmesi için gerekli işlemleri yapmanızı, buna yeterli zaman bulunmadığı hallerde ise mutlaka Göçmenlik Ofisine müracaatta bulunmanızı ve gerekli işlemleri Amerika Birleşik Devletleri’nden ayrılmadan önce başlatmanızı öneririz”


Göçmenlik - Toplum

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Eşcinsel evlilikte yasal haklar New York Barosu avukatlarından Gökhan Yazıcı, çift milliyetli, hemcinsi ile evli çiftlere uygulanan göçmenlik kurallarını kapsayan yasanın detaylarını anlattı

mış olan çiftlerin yaralandığı bütün göçmenlik haklarından faydalanabiliyorlar. Ayrıca bunun için, hemcins evliliğinin yasal olarak izin verildiği bir eyalette yaşamak şartı da aranmıyor. Daha başka bir ifadeyle, göçmenlik hukuku çerçevesi içinde düşünüldüğünde, hemcins evliliğini tanıyan bir eyalette evlenmek zorunda olsalar da eşcinseller, hangi eyalette yaşarlarsa yaşasınlar, Amerika’nın neresine taşınırlarsa taşınsınlar, Federal Hükümet tarafından evlilikleri tanınıyor ve federal bir yasa olan Amerikan Göçmenlik ve Vatandaşlık Kanunu’nun bütün evli çiftlere tanıdığı hak ve imkanlardan faydalanabiliyorlar” diye konuştu.

DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

N

ew York Barosu avukatlarından Gökhan Yazıcı, bir seneyi aşkın bir süre önce, Amerikan Anayasa Mahkemesi’nin, Windsor davasında bir yasal prensibi değiştirecek, ilerici ve yeni bir yasal kavram getirecek bir karara imza attığını kaydederek, mahkemenin ‘Evliliğin Korunması Kanunu’nun 3’üncü kısmının Anayasa’ya aykırı olduğuna karar verdiğini söyledi.

CLINTON DÖNEMİNDE HAZIRLANMIŞTI DOMA (Defense of Marriage Act) olarak bilinen Federal “Evliliğin Korunması” Kanunu’nun, 1996 yılında Bill Clinton’un başkanlığı döneminde hazırlandığını ve yürürlüğe konduğunu vurgulayan Yazıcı, “Söz konusu kanunun 3’üncü kısmı, Federal Hükümet’in, kendi eyaletlerinde yasal olarak evlenmiş olsalar dahi eşcinsel çiftlerin, Federal Kanunlar ve programlar tarafından tanınmasını önlüyordu. Böylece, yani Amerika’nın en yüksek mahkemesinin verdiği bu tarihi anayasaya aykırılık kararıyla, Amerikan Federal Hükümeti’nin, ister karşı cinsler arasında yapılmış, isterse hemcinsler arasında yapılmış olsun, bütün evlilikleri Federal Kanunlar önünde eşit olarak tanımasını sağlamış oldu. Ancak burada eyaletlerin hemcinsler arasında yapılan evlilikleri tanıyıp tanımamakta serbest olduğunun da altını önemle çizmek gerekiyor” dedi. FARKLI BİR EYALETTE OLABİLİR Göçmenlik Hukuku’nun, Federal

Hükümet tarafından ülkeye, kimin, ne kadar süre için, hangi şartlarda gireceğini ve Amerikan vatandaşlığının kazanılma şartlarını düzenlediğini kaydeden Yazıcı, “Nihayet ülkeye izinsiz giriş yapan ya da vizeyle girip, kalış sürelerini aşan yabancıların ülkeden çıkarılma ve sınır dışı edilme

usullerini belirler. Amerikan Anayasası göçmenlik alanında münhasır yetkiyi Kongre’ye vermiştir ve bu sebeple Göçmenlik Hukuku Federal yasalarla düzenlenmiştir. Ülkenin en yüksek mahkemesinin bu kararı ile son bir yıldır hemcins evliliği yapan Amerikan vatandaşları ya da Gre-

en Card sahipleri, eşleri için göçmen vizesi ve daimi oturum izni (Green Gard) için başvurabiliyorlar ve aile birliğinin dağılmasını önleyebiliyorlar. Ayrıca hemcinsleri ile evlenen eşcinseller de, karşı cinsle evli kişilerin yararlandığı aynı haklardan, örneğin eşinin çocuğuna göçmenlik vize-

si için sponsor olabilmesi ya da diğer hakların yanı sıra, aile içi şiddet mağdurlarının sınır dışı edilmesinden korunma gibi benzer haklardan yararlanabiliyorlar. Hemcinsleri ile evli çiftler, hemcins evliliğine yasal imkan tanıyan bir eyalette evlenmiş olmak şartıyla, karşı cinsle evlilik yap-

K VİZESİNİN AVANTAJLARI Eşcinsel nişanlıların göçmenlik hukuku karşısındaki hakları açısından bakıldığında, K Vizesi’nin nişanlıların uzun süre ayrılıklarını önlemek ve aile birliğini teşvik ve desteklemek amacıyla düzenlenmiş olduğunun açıkça görüleceğini söyleyerek konuşmasına şöyle devam etti. Evliliğin Korunması Kanunu’nun 3’üncü kısmının (Section 3 of DOMA) Mahkeme kararı ile Anayasa’ya aykırı bulunup kaldırılmasıyla beraber hemcins nişanlı çiftlerin, 21 yaşının altındaki bekar çocuklarının da Amerika’ya yasal olarak girebilmesine izin verilmiş oldu. Bu çocuklar, giriş yaptıkları günden itibaren 90 gün içinde nişanlı çiftin evlenmelerine imkan veren K vizesinden yararlanabiliyorlar. Ayrıca eşcinsel nişanlı derhal çalışma iznine başvurabiliyor ve evlilik yapıldıktan sonra da, yabancı eşin daimi oturma izni (green card) alabilmesi için başvuru yapılabiliyor.

ABD konsolosluklarında işlemler normale döndü ÖZGE SOYLU NEW YORK - POSTA212

20

Temmuz tarihinden beri sisteminde bulunan teknik sorunlar nedeniyle vize vermede sıkıntı yaşayan Amerikan konsolosluklarındaki sorunun büyük oranda çözüldüğü bildirdi. New York Barosu avukatlarından Cahit Akbulut, Dışişleri Bakanlığı ve Microsoft’un

birlikte yaptığı çalışmalar ile sistemin düzeltildiğini belirtti. Sistemdeki teknik sıkıntıların çözülmesiyle birlikte vize işlemlerinde önceliğin göçmen olmayan ve aciliyet içeren vizelere verildiğini belirten Akbulut, turistik vizeler için aciliyet görmeyen konsolosluklarda yüzde 50'den fazla göçmen vizesinin beklediğini de sözlerine ekledi. Bilindiği üzere ABD, hem turist hem de öğrencisi vizesi alımlarımda dünyanın önde gelen ülklerinden bir tanesi.

Türkmenler’e yardım vaadi

NEW YORK – POSTA212 - New Jersey Kongre Üyesi Bill Pascrell, Irak Türkmenleri için harekete geçtiklerini söyledi. Türk Amerikan toplumu temsilcileri ile bir araya gelen Bill Pascrell, Irak Türkmenleri için Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı temsilcilerini harekete geçireceğini söyledi. Bergen Bölgesi’ndeki Türk Amerikan toplumu temsilcilerinin bazı üyeleri ile görüşen Bill Pascrell, Irak’a Amerika’nın girmesinin baştan beri yanlış olduğunu ve dil din ırk ayrımı yapılmadan herkesin aynı ortamda yaşamasını istediğini dile getirdi. Başdanışmanının Yahudi, yardımcısının Müslüman olduğunu söyleyen Pascrell, Ortadoğu’da barış için herkesin çalışması lazım dedi. Bill Pascrell, ayrıca Türk Amerikan toplumu liderlerinden Ali Çınar, Amerikan Azerbaycan Derneği Başkanı Tomris Azeri, Bergen Camii ve Kültür Derneği yönetiminden Cemil Özyurt, derneğin kurucularından Levent Sertbaş ile görüşerek kendi bölgesindeki Türk toplum sorunlarının ele alındığı bir toplantı yaptı.

Türkmenler için acil yardım çağrısı NEW YORK – POSTA212 Amerika Kuzey Irak’ta Kürtleri korumak için gerekli önlemleri aldı. Ancak aynı ABD’nin 3 milyon’a yakın Irak Türkmeni’ni korumak için bir adım atmaması tepki çekmeye devam ediyor. “Pax Turcica”, ABD’ye Kuzey Irak’ın Amirli kasabasında, terör örgütü IŞİD’in ablukası yüzünden açlık ve susuzlukla mücadele eden Türkmenler için yardım çağrısında bulundu.


Ekonomi

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Tutanaklar kötümser değil Ekonomi dünyası geçen hafta açıklanan Fed tutanaklarına kilitlendi. Oppenheimer Fon yöneticisi, Kıdemli Başekonomist Jerry Webman tutanaklarla ilgili olarak “Borsanın biraz düştüğünü ama hemen toparlandığını gördük. Çok da negatif karşıt bir reaksiyon görmedik piyasadan. Çünkü tutanaklar, piyasanın asıl yöneticisi şirket karlılıkları hakkında kötümser değil” diye konuştu. MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

F

ed öncesi, Fed sonrası yansımalar, yatırımcı ve analist anekdotları bu hafta ele alınması gereken konulardan biri. Fed tutanakları çarşamba günü açıklanana kadar ralliye borsa ralliye devam ediyordu. S&P 500 saat 2’den önce 6 puan çıkarak 1987’ye gelmişti. Endeks Fed tutanaklarının açıklandığı saatte hemen düşmeye başladı. Piyasa oyuncuları 29-30 Temmuz Fed tutanaklarından politika yapımcılarının faizleri erkenden, zamanından önce çıkaracağını zannederek paniklediler. İlk reaksiyon. Merkez Bankası yetkilileri, istihdam iyileşiyor ama faizleri değiştirecek kadar iyileşmedi henüz demişler toplantıda.

ÜCRETLER BÜYÜMÜYOR En önemli adım olarak da, Fed’in gelecekteki federal faiz oranlarını belirlemek için faiz oran-

larını ekstra rezervler üzerinde kullanmak istemeleri olmuş. Ekstra rezerv, özel bankaların Fed’de tuttukları kısa vadeli varlıklar oluyor. Bankalar Merkez Bankasında normalden fazla rezervlere sahipler. Kıdemli Fed yetkilileri, düşen işsizliğin istihdamı abarttığından bahsettiler. Yani aslında istihdam yeteri kadar gelişmemiş onlara göre. Uzun vadeli işsizlik büyürken, ücretler büyümüyor diyorlar tutanaklarda. Komite 9-1 oyla, ABD ekonomisini desteğe devam ettiren 10 milyar dolarlık tahvil alımı yavaşlatma politikasında uzlaştılar. Ama Philadelphia Fed Başkanı Charles Plosser ise her zaman olduğu gibi, tek karşı çıkandı. “Diğer üyeler enflasyon hedefimiz yüzde 2’ye geldiğimizi , istihdamdaki iyileşmeyi görmezden geliyorlar. Yanlış! . Tehlikeli. Fed faiz oranlarını bir an önce artırmazsa finansal piyasalar çökebilir” mesajını verdi.

FAİZ ARTIRIMI TARİHİ Merkez Bankası aynı zamanda, faiz oranını artırırsa, artırdığı gün, kesin bir rakam yerine, bir aralık vermeyi planladığını da açıkladı. Yani şimdi faiz oranları yüzde 0-0.25 aralığında. Yeni hedef de geçmişte olduğu gibi yüzde 3 veya yüzde 5 olarak tek rakam olarak değil de bir aralık olarak açıklanacakmış. Tabi beklendiği gibi, Fed, faizlerin ne zaman artırılacağına dair hiçbir takvim vermedi. Birçok analistin ise beklediği 2015 ortası. Saat 4’e, yani borsanın kapanışına doğru piyasa, ilk tepkiyi atıp Fed etkisini üstünden atınca, tekrar re-

kora koştu. Wall Street Journal, bu konuya şöyle açıklık getirdi: Fed üyeleri Temmuz ayı toplantılarında iyileşen istihdamın ve artan enflasyonun etkisiyle faizleri artırmaya başlayacaklarını tartıştılar. Ama sadece tartıştılar, karar vermediler. Zaten tutanaklardan, Fed yetkililerinin bu konuda ayrıştığını, uzlaşamadığını, ikiye bölündü-

ğünü görüyoruz.

“KÖTÜMSER DEĞİL” Oppenheimer Fon yöneticisi, Kıdemli Başekonomist Jerry Webman ise şöyle konuştu: ”Yer çekim merkezi, hala atmacamsı, şahinimsi, yani destek karşıtı. Ama borsa, desteği, teşviği seviyor. O yüzden tutanakların açıklanmasın-

ABD’ye 3.4 milyar dolarlık ihracat

Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ülkelerden ABD, Almanya ve İngiltere’ye olan ihracatı istikrarlı bir seyir izlerken, Irak’a olan ihracatta yüzde 50 azalma oldu FİGEN ONUR İSTANBUL-POSTA212

T

ürkiye’nin ihracatı, yılın ilk 7 ayında 88 milyar 594 milyon 611 bin dolar olarak gerçekleşti. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin verilerine göre, bu dönemde sektörlere göre en fazla ihracat 51 milyar 895 milyon 41 bin dolarla sanayi mamullerinde gerçekleşti.

ABD 7. SIRADA ABD, Türkiye'nin en fazla ihracat yaptığı 7. ülke konumunda. Yılın ilk 7 ayında Türkiye'den ABD'ye toplam 3 milyar 418 milyon 496 bin dolarlık ihracat gerçekleştirildi. Sırasıyla Türkiye'nin en fazla ihracat yaptığı ülkeler şöyle: Almanya, Irak, İngiltere, İtalya, Fransa, Rusya Federasyonu. Türkiye'nin en fazla ihracat yaptığı ülke olan Almanya'ya yılın ilk 7 ayında 8 milyar 865 milyon 697 bin dolarlık ihracat yaptı. Almanya'ya, Türkiye ihracatının yüzde 10'u gerçekleştiriliyor. Türkiye'nin en fazla ikinci ihracat yaptığı olan Irak'a, yılın ilk 7 ayında 6 milyar 334 milyon 203

bin dolarlık ihracat yapıldı. Komşusu Irak'a toplam ihracatının yüzde 7'lik bölümünü yapan Türkiye'nin, Irak'taki son gelişmelerden sonra son iki aydır ihracat rakamları neredeyse yarı yarıya azalma gösterdi. Türkiye'nin en fazla ihracat yaptığı İngiltere'ye olan ihracatı ise istikrarlı bir düzeyde seyrediyor. Yılın ilk 7 ayında İngiltere'ye 6

milyar 334 milyon 203 bin dolarlık ihracat yapıldı.

TEKSTİL ÜRÜNLERİ GÖZDE Sektörler açısından yapılan ihracatta, tekstil sektörü ilk sıralarda olmasa bile ABD’nin gözdesi. Türkiye, ABD'ye 7 ayda 183 milyon 734 bin dolarlık tekstil ihracatı yaptı. Aynı dönemde 'Deri ve deri ürünleri' ihracatı ise 21 milyon 902 bin dolar olarak gerçekleşti TEMMUZ RAKAMLARI Yine TİM verilerine göre, temmuz ayında Türkiye’nin toplam ihracatı 12 milyar 538 milyon 870 bin dolar olarak gerçekleşti. İl bazında bakıldığında ise toplam ihracatın neredeyse yarıya yakın kısmı, yani 5.8 milyar dolarlık ihracatı İstanbul’dan yapıldı.

dan hemen sonra borsanın biraz düştüğünü ama hemen toparlandığını gördük. Çok da negatif karşıt bir reaksiyon görmedik piyasadan. Çünkü tutanaklar, piyasanın asıl yöneticisi şirket karlılıkları hakkında kötümser değil” Schaeffer Investment Research’ten, Kıdemli Borsa Analisti Joe Bell ise “Tutanakların hiçbir yönü şok ya-

ratıcı, sürpriz verici değildi. Fed istihdam piyasasının sağlıklılığı konusunda ikiye bölünmüş durumda. Hisseler de çok düşmedi, Yani piyasa iki haftadır devam eden rallisine devam etmeye çabuk geri döndü” dedi. Tutanaklar açıklandı, şimdi sıra Jackson Hole, Wyoming’deki konferansına ve Yellen’in konuşmasına yöneldi.

İlk Bitcoin ATM’si Manhattan’da açıldı Dünyanın herhangi bir noktasından ödeme yapmayı sağlayan sanal para birimi Bitcoin’in ilk ATM’si Manhattan’da açıldı KUNTER AKIRMAK NEW YORK - POSTA212

N

ew York’un West Willage bölgesinde, kurulan ilk Bitcoin ATM’si, sanal para satın almak veya değiştirmek isteyen bir çok kullanıcıyı aynı noktada buluşturuyor.

SANAL PARANIN YENİ ADI Lamassu isimli firma tarafından üretilen ATM, Christopher sokağında bulunan bir mücevher mağazasının içinde, sanal cüzdan sahiplerinin kullanımına sunuldu. Şuan da sadece nakit paranızı sanal para çevirebilen ATM’ye, gelecekte sanal parayı nakit paraya çevirme özelliğinin de ekleneceği belirtildi.

Bitcoin teknolojisi, noktadan noktaya dağıtımlı bir ağ üzerinde çalışması sebebiy-

le herhangi merkezi bir kuruluşa ihtiyaç duymuyor. Bu sayede üçüncü bir şahsın veya kuruluşun onayına gerek kalmadan işlemler internet üzerinden kişiler arasında kolayca gerçekleştiriliyor. Sistemin yapısı gereği yaptığınız ödemeler, sadece ödeme yaptığınız kişi tarafından size tekrardan geri yollanabilir. Bitcoin sistemi şuanda hali hazırda 100 bin kullanıcıya sahip ve hızla gelişiyor. Önümüzdekİ günlerde, bu sayının hızla artacağına kesin gözüyle bakılıyor.


Ekonomi

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Obama’nın umudu ekonomi Irak ve Suriye gibi politikalarında kırık not alan Başkan Obama, umudunu ekonomiye bağladı. İşsizlikle mücadele eden Obama, Amerikalı bir ailenin gelirini de üç yıl önceye göre yüzde 3.8 yükseltti İLHAN TANIR WASHINGTON-POSTA212

B

aşkan Barack Obama’nın iç ve dış politika ile başı dertte. Ortadoğu’dan Rusya ilişkilerine, Ferguson’daki olaylardan bir türlü bir çözüme ulaştıramadığı göçmenlik yasası ve problemlerine kadar, Obama yönetimini en ağır şekilde eleştirilmeye devam ediyor. Bir taraftan Ukrayna’nın doğusu yavaşça Rusya tarafından işgale maruz kalırken, ABD’nin Suriye’deki gelişmeleri uzaktan izlemesi ve IŞİD’in bunca güç kazanmasına yol açması bakımından ABD eleştiri yağmuru altında. Irak’ın tekrar iç savaşa yuvarlanması da dahil olmak üzere, Obama’nın dış politika karnesini sadece muhalif Cumhuriyet partililer değil, kendi partisinin üyeleri veya liberal yazarlar da eleştirmeye devam ediyor.

Bütün bunlardan sıkılmış gibi görünen Obama, Ağustos ayında 20 güne yakın arkadaşları ile golf oynamayı seçti. Konunun uzmanlarına göre ise, ABD’nin ekonomi karnesi, başkanlığı sona erdiğinde dönüp bakıldığında, Obama’nın iyi olarak hatırlanabileceği ender alanlardan biri olabilir. The Hill adlı Washington DC gazetesinden Amie Parnes ve Peter Schoeder’in yazdığı analize göre, 2007 ile 2009 arasındaki derin ekonomik krizi sonrası Obama’nın uygulamaya koyduğu ekonomik politikalar başarılı görülebilir. Örneğin ikinci çeyrekte ABD’nin ekonomik büyümesi senelik yüzde 4’e yükseldi. İlk çeyrekte ise daha önce yüzde 2.9 olarak açıklanan küçülme rakamı, 2.1 olarak revize edildi. Bu küçülmenin ABD’nin hava

Yabancıya konut satışı patladı (İSTANBUL-POSTA212) Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) temmuz ayı konut satışları verilerinden derlediği bilgiye göre, Türkiye’de toplam konut satışı bu yılın ocak-temmuz döneminde geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 10 geriledi ve 675 bin 621’den 609 bin 877’ye indi. Bu yılın temmuz ayında da toplam konut satışı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 20 azaldı ve 106 bin 636’dan 85 bin 101’e düştü. Konut satışındaki azalışa karşın aynı dönemde yabancılara konut satışında görülen artış dikkati çekti. Bu yılın ocak-temmuz döneminde yabancılara 9 bin 980 konut satışı gerçekleştirilirken, geçen yılın aynı dönemine göre artış yüzde 57 oldu. Bu yılın temmuz ayında yabancılara konut satışı ise geçen yılın aynı ayına göre yüzde 32 arttı ve 6 bin 348’den 9 bin 980’e yükseldi.

ANTALYA İLK SIRADA Yabancıya en fazla konut satışı Antalya 3 bin 693’le ilk sıradaki yerini korurken, bu ili 2 bin 933’le İstanbul ve 660’la Aydın izledi. Geçen yılın ocak-temmuz dönemine göre İzmir ve Muğla’da yabancılara konut satışı sırasıyla yüzde 3 ve yüzde 2 azaldı.

TRABZON YABANCILARI ÇEKİYOR Bu yılın 7 aylık diliminde geçen yılın aynı dönemine göre yabancılara yapılan konut satışında en fazla artış yüzde 424 ile Trabzon’da gerçekleşti. Geçen yılın ocak-temmuz döneminde Trabzon’da yabancılara 17 konut satışı gerçekleştirilirken, bu yılın aynı döneminde konut satışı 89’a yükseldi. Bu ili yüzde 223 artışla Bursa takip etti. Bursa’da bu yılın yedi ayında 491 ve geçen yılın aynı döneminde 152 konut satışı yapıldı.

KENTSEL DÖNÜŞÜME İLGİ Gayrimenkul profesyonelleri, yabancıların büyük şehirlerdeki kentsel dönüşüm projeleriyle özellikle ilgilendiklerine dikkati çekerek, kentsel dönüşümün lokomotifi İstanbul’un, projeleriyle yabancıya gayrimenkul satışında bir adım öne çıktığını aktarıyor. Yabancıların hem yatırım hem de ikamet amaçlı konut talep ettiklerini belirten sektör temsilcileri, özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinden gelen yabancıların Antalya’yı, Arapların Karadeniz ve Marmara bölgelerini tercih ettiklerini ifade ediyor.

Konut satışları beklenenin altında

(NEW YORK – POSTA212) ABD’de yeni konut satışları Temmuz’da bir önceki aya kıyasla yüzde 2,4 azalarak 412 bine geriledi. Beklenti, 430 bin yeni konutun satılacağı yönündeydi. Ekonomi Bakanlığı’nın bugün açıkladığı verilere göre, Temmuz’da yeni konut satışları 412 bine gerileyerek, son aylardaki düşüş eğilimini sürdürdü. Hazirana ilişkin yeni konut satışları verisi ise 406 binden 422 bine revize edildi. Bu rakamlarla, son bir yılda ortalama 428 bin adet yeni konut satılırken, geçen yılın aynı döneminde yeni konut satışlarının aylık ortalaması 436 bin seviyesindeydi.

şartlarına bağlı olduğunda hemen bütün ekonomistler hemfikir. Amerikan ekonomisindeki en iyi haberlerden biri ise, tüketici özgüveninin geri gelmiş olması ve bunun da GSYH büyümesinin arkasındaki anahtar faktör olması. Marketwatch.com’daki bir analiz de, özel iş sahiplerinin harcamayı artırdığı saptamasını okurları ile paylaştı. ABD’nin ayrıca ev ve inşaat sektöründeki büyüme de devam ediyor. Ev fiyatları indeksi rakamlarına göre mayıs ayında ABD ev fiyatları bir önceki yıla göre yüzde 9.4 artış gösterdi. 2014 yılının ilk altı ayında ekonomi her ay ortalama 200 bin kişiden fazla yeni istihdam üretti.

İşsizlik yüzde 6.1’lerde seyrediyor. Gallup’un ağustos ayının ortasında yaptığı bir ankete göre ise, Amerikalılar’a daha çok ve kaliteli istihdam yaratılıyor. Buna göre, Amerikalılar’ın yüzde 58’i, sahip oldukları full veya part time işlerinden memnunlar. Bu oran da, son 20 yılın en yüksek oranını işaret ediyor. Buna rağmen Amerikalılar, halen 2009 yılındaki ortala-

ma gelirlerine ulaşabilmiş değiller. Haziran 2014’de açıklanan rakamlara göre, ortalama bir Amerikan ailesinin yıllık geliri 53 bin 891 dolar. 2009 yılının haziran ayında ise bu rakam 55 bin 589 dolar idi. Diğer taraftan 2014 yılının haziran ayının bu rakamları 3 yıl öncesi ile karşılaştırıldığında ise ortaya ekonominin bu üç yıl içinde geliştiğini gösteren rakamlar çıkıyor. Buna göre Amerikalı ortalama bir ailenin geliri üç yıl öncesine göre yüzde 3.8 daha iyi.

Kariyeriniz için bu hataları yapmayın Dünyanın neresinde olursanız olun, çalışma hayatının belli kuralları vardır. Hele hele işyeriniz plazadaysa, sürekli ofiste çalışıyorsanız kariyerinizi baltalamamak için hareketlerinize dikkat etmeniz gerek FİGEN ONUR İSTANBUL-POSTA212

K

ariyerinizin henüz başlarındasınız, hedefleriniz ve planlarınız var. Ama işler bazen istediğiniz gibi yürümüyor. “Neden” diye düşünüyorsunuz. Ofis içinde geçirdiğiniz bir haftanızı gözünüzde canlandırın. Belki farkında ol-

madan kariyeriniz için ölümcül hatalar yapıyorsunuz. İşte ‘yapmamanız’ gerekenler.

Çalışırken neler yaptığınıza dikkat edin ve rahatsız edici davranışlarınızı düzeltip, kontrol altına almaya çalışın.

GEÇ KALMAK Hava sıcak, hava yağışlı, metro gecikti, sabah uyanamadım… Bu bahaneler sıralamakla bitmez. Kariyeriniz için en önemli şey işyerine vaktinde gelmeniz. Tabii ki insanoğlunun başına her an her şey gelebilir. Hazırlıklı olun. Elinizde olmadan geç kalmak zorundaysanız bir üssünüze haber vermeyi unutmayın. Sürekli geç kalmanın vereceği mesaj şudur: “İşimi ve iş arkadaşlarımı umursamıyorum”

KABALIK Konuşmalarında argo kelimeler kullanmak, küfür etmek, ofis arkadaşlarına el şakaları yapmak... Kendinizi böyle rahat ve kendine güvenen biri olarak görüyorsanız hemen vaz geçin: Çok kabasınız. Uygun olmayan anılar veya fıkralar da anlatıyorsanız iyice itici olduğunuzu bilin. Unutmayın orası ofis ve onlar iş arkadaşlarınız. Ne kadar çok beraber olsanız da aranızda bir mesafe olmalı.

AĞIRDAN ALMAK Size bir iş verildiği zaman, acil olup olmadığını anlayamıyorsanız sormaktan çekinmeyin. İşlerinizi erteleyerek çok iş yapıyormuş ve çok yoğunmuş izlenimi verdiğinizi zannedebilirsiniz ama aslında sizin ağırdan aldığınızı herkes fark ediyor. Umduğunuzun aksine beceriksiz ve tembel damgası yersiniz.

SÜREKLİ BAHANE VE SAVUNMA Bir işi yetiştiremediniz veya yanlış yaptınız. Bahane ürtip hemen savunmaya geçeceğinize gerçeği söyleyin. “Tamam bu benim hatam, bir dahaki sefere daha dikkatli olacağım” demek üssünüzü sakinleştirecektir. Savunmaya geçip, başkalarını suçlarsanız olumsuz izlenim bırakırsınız. Hem de kavgacı damgasını yersiniz.

TİKLER, ALIŞKANLIKLAR Toplantıda sürekli kalemiyle oynayan veya ayaklarını kontrol edemeyen, saçıyla üstüyle başıyla oynayan, kaşınan biri çok rahatsız edicidir.

UNUTKANLIK Zaman zaman hepimiz unutkan oluruz. İş yoğunluğu, yorgunluk, özel hayattaki problemler. Son derece normal ve insani bir davranış… Ama unutkanlığınız kronik hal aldıysa üssünüz ve çalışma arkadaşlarınız arasında rahatsızlık olmaya başlar. En iyisi bir deftere yapacaklarınızı not edip oradan takip etmek… ÇOCUKSU TAVIRLAR Sempatik olduğunuzu düşünebilirsiniz ama ofiste antipati kazanmanıza neden olabileceğini unutmayın. Abartılı şakalar, yüksek sesle gülmeler, çocuk sesiyle konuşmalar yani olgunluktan uzak hareketler terfinizi etkilediği gibi, güvenirliğinizi de sarsabilir.

Melike Ayan melikea@yahoo.com

ABD borsaları yükselişte, S&P 500 rekor test ediyor PERŞEMBE günü ikinci el konut satışlarının da beklentilerin üstünde gelmesiyle, bu hafta konut sektörü bizi mutlu etmeye devam etti. Pazartesiden itibaren gelen öncelikle, NAHB Housing Market Index dediğimiz, konut yapımcıları endeksi 53’ten 55’e tırmandı. Ardından, salı günü konut başlangıçlarının eksi hanelerden yüzde - 9.3’ten, Temmuz ayı itibariyle +yüzde 15.7’ye tırmandığını gördük. Sekiz ayın en üstüne tırmanıp yıllık ev inşaatlarının sayısını 1,09 milyona getiren bu endeks, müteahhitlerdeki güvenin geri geldiğini ve ticari olmayan binalarda, çoğunlukla konut talebindeki artışı gösteriyor. Güçlenen istihdam piyasası ve ucuzlayan borçlanma şartları, da bu yılın başında durgunlaşan konut sektörünü iyileştiren faktörlerden. Ücretlerin durağanlığı, artmaması ve sıkı kredi koşulları ise bu ivmeyi köstekleyenlerden. İnşaat izinleri de Salı günü gelen rapora göre yüzde -4.2lerden +yüzde 8,1lere tırmanmış. Enflasyonun dizginlenmesi en büyük etkenlerden. Tek haneli konut başlangıçlarının yüzde 8,3’e tırmandığını gördük. Temmuz ayı itibariyle en hızlı yükselişi gösterip 656 bin haneye ulaştı. Çok haneli inşaatlar iseyüzde 28,9 çıkmış, 437 bin ev piyasaya sürülecek. Temmuz 2008’den beri gördüğümüz en hızlı yükselişin görüldüğü bu çıkış trendi, en çok Kuzeydoğu eyaletlerinde yaşanmış. Bu trendden en çok nasiplenen Home Depot. Dünyanın en büyük inşaat, ev yapım, iyileştirme araç gereç, makine ve malzemelerini satan perakende zincir mağaza sahibi şirket, ikinci çeyrek karlılığının rekor seviyeye ulaştığını söyledi. Hisseler o gün kapanışta yüzde 5,6 arttı. Bu iyimserliğin bir başka sebebi de ev sahiplerinin birçok cihaz, beyaz eşya almasından kaynaklanıyor. Son 12 ayda bu satışlar yüzde 7,1 yükselmiş. 30 yıllık mortgagelar, ikinci haftada düşüp, 2014’ün en alt seviyesine geldi. Ortalama 30 yıllık sabit mortgage faizleri yüzde 4,1’e geriledi. 15 yılıklar yüzde 3,23e geldi. Ekimden beri gördüğümüz en düşük seviyeleri gösteriyor. Tüm bu verilere dayanarak baktığımızda hem yeni hem ikinci el konuş satışları bize konut sektöründe ABD ekonomisinin ikinci yarıda bize güldüğünü güleceğini gösteriyor. Wells Fargo Securities Kıdemli Başekonomisti Mark Vitner, ”Mortgage faizleri bu seviyelere düşüp bu seviyelerde kaldıkça, daha fazla aktivite göreceğiz” dedi. İmalattan, işsizlik sigortası başvurularına kadar birçok alanda, ekonomik verilerin hepsi, üst üste iyi gelerek, dünyanın en büyük ekonomisi ABD ekonomisinin özellikle Fed tutanaklarından çıkan, Merkez Bankası’nın ekonomik iyileşmeyi destekleyeceğine dair taahhüdüyle iyimserliği artırdı. S&P 500 rekor seviyesini de geçti, altın düştü. S&P 500 aya mı çıkacak? S&P 500 aya mı çıkmayı hedefliyor? Bu rallinin pili biter mi? S&P 500, üç ayın en alt seviyesine düştüğü gün olan 7 Ağustos’taki seviyesinden tam yüzde 4 yukarı geri tırmandı. S&P 500, 2000 seviyesine yaklaştıkça, Ağustos’un ilk haftalarından itibaren yaklaşık 900 milyar dolar borsaya yatırım yapıldığı gözlendi. Fed politika yapımcıları geçen ayki toplantılarında, 29-30 Temmuz’da, istihdam piyasasının iyileşmesini konuşmuşlar, ama faiz oranlarını artıracak kadar iyileştiğine inanmadıklarını dile getirmişler. Ayrılanlar, görüş farklılığı bildirenler olmuş, ama hala faizlerin 2015’in ortalarından önce artırılması beklenmiyor. Fed, her ayki 10 milyar dolarlık tahvil alımı yavaşlatılması programına devam edecekmiş. Bu da Ekim’de bitiyor, sonra ne olacak, sonrasını bildirmediler. Ama faizlerin zamanından önce artırılması spekülasyonu dahi, altını iki ayın en düşük seviyesine indirgemeye yeti ve dolar da Euro karşısında 11 ayın en üstüne çıktı. Altın vadelileri yüzde 1.5 düşüp 1276 dolara ulaştı. Dolar ise Euro karşısında 1.3242 seviyelerini test etti. Hazine tahvilleri bu hafta ilk defa 2 puan düşüp yüzde 2.4’e geriledi. Piyasa oyuncuları, FOMC, yani Fed’in tutanakları konusunda ikiye ayrılmış durumda. Bir kısmı Çarşamba günü açıklanan tutanaklara bakıp Fed üyelerinin faiz oranlarının artışı ile ilgili tutanak cümlelerini “faizler daha erken artacak ”diye yorumluyor. S&P Capital IQ’dan Şam Stoval’dan anekdotla iyi haftalar, bol kazançlar diliyorum: “Buna ve bu tür piyasa spekülasyonlarına rağmen, S&P 500, 2000 seviyesine adım adım çıkmayı adeta kendine misyon edinmiş gibi görünüyor”

HABER OLMAK İÇİN...

haber@posta212.com


Gündem

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Siyahlar ve beyazlar farklı düşünüyor Bu olay ırkçılıkla ilgili önemli sorunları şiddetlendirdi:

Toplam

44

Siyahlar

80

Beyazlar

37

Irkçılık gerekenden daha fazla ilgi görüyor:

40 18 47

Cumhuriyetçilerin çoğunluğu, Ferguson olayında ırka çok fazla dikkat çekildiğini söylüyor

Yapılan bir anket, Amerikalılar’ın yüzde 44’ü, Ferguson olayının ırkçılıkla ilgili tartışılması gereken önemli sorunları ortaya çıkardığını söylerken, yüzde 40’ı ırkçılık meselesine çok fazla dikkat çekildiğini düşünüyor AYSEL TAPAN POSTA212 - HABER MERKEZİ

M

ichael Brown’un, Missouri eyaletinin Ferguson kentinde 9 Ağustos’ta polis tarafından öldürülmesi ve ardından ülke genelinde patlak veren protesto ve şiddet olayları ırkçılık tartışmalarını alevlendirdi. Siyahlar, beyazlardan neredeyse iki kat daha fazla Brown’un öldürülmesi olayının ırkçılıkla ilgili önemli meseleleri ortaya çıkardığını düşünüyor. Pew Araştırma Merkezi (Pew Research Center) tarafından 14-17 Ağustos tarihleri arasında bin kişinin katılımıyla yürütülen bir ankete göre, katılımcıların yüzde 44’ü, Ferguson olayının “ırkçılıkla ilgili tartışması gereken önemli sorunları” gündeme getirdiğini söylerken, yüzde 40’ı ırkçılık meselesene gerekenden daha fazla dikkat çekildiğini ifade ediyor.

Sonuçlar, ırkçılık meselesinde siyahlar ve beyazların keskin bir biçimde birbirinden ayrıldığını gösteriyor. Siyahların yüzde 80’i Ferguson olayının ırkla ilgili önemli sorunları alevlendirdiğini belirtirken, beyazların sadece yüzde 37’si, bu olayın ırkçılıkla ilgili sorunları şiddetlendirdiğini ifade ediyor. Ferguson olayında ırkçılık meselesine olması gerekenden daha fazla ilgi gösterildiği düşünenlerin oranı ise siyahlarda yüzde 18 iken, beyazlarda yüzde 47 olarak kaydedildi.

POLİS BEYAZLARI BÖLDÜ Afrikalı Amerikalılar’ın yüzde 65’i polisin Brown’ın vurulması ve ardından patlak veren olaylarda “çok ileri” gittiğini belirtirken, beyazlar bu konuda bölünmüş durumda. Beyazların yüzde 33’ü polisin tepkisinin aşırı olduğunu, yüzde 32’si ise bu tepkinin haklarla ilgili olduğunu söylerken, yüzde 35’i bu konuda yorum yapmı-

yor. Genel sonuçlara baktığımızda ise katılımcıların yüzde 40’ı polisin olaylarda “ileri gittiğini”, yüzde 28’i ise bunun haklarla ilgili bir tepki olduğunu düşünüyor. Amerikalılar’ın Ferguson olayına bakış açısı ırkın yanı sıra yaş ve siyasi partilere göre de farklılık gösteriyor. Demokratların yüzde 68’i, Brown’ın öldürülmesinin ırkçılıkla ilgili önemli sorunları ortaya çıkardığını söylerken, sadece yüzde 21’i olayın olması gerekenden daha fazla ırkçılık odaklı büyütüldüğüne inanıyor. Demokratlar’ın aksine Cumhuriyetçiler’in sadece yüzde 22’si bu olayın ırkçılıkla ilgili önemli problemlere neden olduğunu düşünürken, yüzde 44’ü ırksal meselelere çok fazla dikkat çekildiğini belirtiyor.

GENÇLER SORUN VAR DİYOR En çok gençler ve kolej ve üzeri eğitim alan kişiler Ferguson olayının ırksal sorunlar ortaya çıkardığını söy-

lüyor. 18-29 yaş aralığındaki kişilerin yüzde 55’i, kolej ve üzeri bir eğitim alanların ise yüzde 51’i bu olayın ırksal sorunlar doğurduğunu ifade ediyor.

İKİ YILDA NE DEĞİŞTİ? 2012’de Florida’da Trayvon Martin isimli siyah gencin öldürülmesi olayına verilen tepkiyle Brown’ın öldürülmesi olayınına verilen tepki karşılaştırıldığın da ise beyazların ırksal meselelere bakış açısının değiştiği görülüyor. Brown’ın öldürülmesinin önemli ırksal sorunlara neden olduğunu söyleyen beyazların oranı yüzde 37 iken, 2013’de yapılan ankette, Martin olayıyla ilgili benzer şeklilde düşünenlerin oranı sadece yüzde 28 olarak kaydedilmişti. Siyahların ise yüzde 78’i Martin olayının ırksal sorunları şiddetlendirdiği söylemişti.

Ferguson’da Twitter egemenliği Missouri eyaletinin Ferguson kentinde 9 Ağustos’ta bir polis memuru tarafından silahsız siyah bir gencin öldürülmesi, geçen hafta sosyal medya ve ulusal kanallarda en çok bahsedilen haber oldu AYSEL TAPAN POSTA212 - HABER MERKEZİ

Ferguson ile ilgili atılan tweet sayısı

P

ew Araştırma Merkezi’nin (Pew Research Center) 18 yaşındaki Michael Brown’un öldürülmesi olayının medyadaki yansımalarını ve protestoları analiz ederek elde ettiği verilere göre siyah gencin öldürülmesi olayı, haber kanallarından önce sosyal paylaşım sitesi Twitter’da yankılandı. Fakat, iki gazetecinin protestolarda tutuklanmasıyla olaylar şiddetlendi ve Ferguson olayı her iki medyada da zirvedeki tek haber haline geldi. Veriler, sosyal medyanın özellikle de Twitter’ın, gerilimin gittikçe şiddetlendiği toplumsal olaylarda haberlerin paylaşımıyla ilgili rolünün güçlendiğini gösteriyor.

10,6 MİLYON TWEET Ferguson hakkında Twitter’da yapılan paylaşımlar, 2012’de Traywon Martin isimli siyah gencin Florida’da öldürülmesi olayının aksine Brown’nın ölümünden çok kısa bir

süre sonra başladı. Martin olayında Twitter’da atılan tweetler bir kaç hafta sonra patlak vermişti. Ayrıca, Ferguson olayı hakkında daha fazla tweet atıldı. Brown’un ölümünden bir gün sonra yani pazar günü olayla ilgili 146 bin tweet atıldı. En çok tweetin atıldığı 14 Ağustos tarihinde Ferguson olayıyla ilgili 3,6 milyondan fazla tweet atılırken iki yıl önce Martin olayıyla ilgili 692 bin tweet atılmıştı. Twitter’ın çok daha aktif bir rol oynadığı Ferguson olayıyla ilgili se-

kiz günde 10,6 milyondan daha fazla tweet atıldı. 2012’de gerçekleşen Martin olayında ise olayı izleyen bir ay boyunca toplamda 4,7 milyon tweet atılmıştı. 2012’de yüzde 15 olan Twitter’da çevrim içi olan Amerikalı yetişkinlerin oranı şuan yüzde 19 seviyelerinde.

HABER KANALLARI NE YAPTI? Sonuçlar, MSNBC’nin olaya en büyük rakipleri Fox News ve CNN’den daha fazla zaman ayırdığını gösteriyor. Olayların ilk altı gü-

nünde Fox News, MSNBC’nin yayın yaptığı zamanın yaklaşık yarısı kadar yayın yaptı. MSNBC, pazar gününden cuma gününe kadar günlük prime-time program saati olan 18 saatin 5 saat 42 dakikasını Ferguson olayına ayırırken, CNN 3 saat 59 dakika, Fox News ise 3 saat olayla ilgili yayın yaptı. Ancak, Fox News Cuma günü olaya karşı daha fazla ilgi göstererek CNN kadar yayın yaptı. Pazartesi günü MSNBC ve Fox News kanalları, prime-time aralığını bu olaya ayrılırken, CNN bunu yapmadı. Protestoların şiddetlendiği salı günü ise üç haber kanalı da Ferguson olayına kilitlendi. Washington Post gazetesinden Wesley Lowery ve Huffington Post gazetesinden Ryan Reilly gözaltına alındığı ve polisin biber gazı kullandığı dördüncü gece ise olaylar iyice şiddetlendi. Trayvon Martin isimli siyah gencin öldürülmesi olayında da bu üç kanal benzer bir yayın politikası benimsemişti.

Bu olayda ırk meselesine çok fazla dikkat çekiliyor (%)

Toplam

44

40

Beyaz

37

47

Siyah

80

18

Hispanik

50

25

18-29

55

34

30-49

41

43

50-64

44

39

65+

40

44

Kolej ve üzeri eğitim alanlar

51

41

Lise ve altı eğitim alanlar

43

39

Cumhuriyetçiler

22

61

Demokratlar

68

21

Bağımsızlar

40

46

Fotoğraf: AA

Amerika’nın Gezi’si ülkeyi ikiye böldü

Bu olay ırkla ilgili önemli sorunları ortaya çıkarıyor (%)

Polisin öldürdüğü genç toprağa verildi NEW YORK - POSTA212

A

BD’nin Missouri Eyaleti, Ferguson şehrinde bir polis tarafından öldürülen 18 yaşındaki Michael Brown’in cenazesi, bugün St. Louıs’deki Friendly Temple Kilisesi’nde düzenlen törenden sonra defnedildi. ABD’nin Missouri Eyaleti, Ferguson şehrinde 9 Ağustos’ta bir polis tarafından öldürülen 18 yaşındaki Micheal Brown’in cenazesi, geçen pazertesi St. Louıs’deki Friendly Temple Kilisesi’nde düzenlen törenden sonra defnedildi. Sen Louis’de sabahın er-

ken saatlerinden itibaren törenin yapılacağı kilisenin önünde uzun kuyruklar oluşurken, töreni çok sayıda yerli ve yabancı basın mensupları da takip etti. Anne ve küçük kız kardeş ile baba Michael Brown, kiliseye girerken geniş güvenlik önlemleri alındı. Kilisede düzenlenen ayinin ardından serononi ile cenaze arabasına konan Michael Brown’in cenazesi uzun bir araç korteji eşliğinde defnedileceği mezarlığa götürüldü. Kortejde özellikle motosikletli gruplar dikkati çekerken, aile fertleri lüx limuzinler eşliğinde cenaze arabasını takip etti.

TIME’dan Ferguson kapağı (NEW YORK – POSTA212) TIME dergisinin bu haftaki kapağının oldukça ilgi toplaması bekleniyor. Ferguson’da siyahi gencin öldürülmesi üzerine çıkan olaylar hala ciddiyetini korurken basın mensuplarının göz altına alınması da oldukça büyük tepki topladı. Bu haftaki kapağını Ferguson’da yaşanan olaylara ayırmaya karar veren TIME dergisinin kullandığı fotoğraf, tutuklanan fotoğrafçı ve gazeteciler arasında bulunan Scott Olson’ın kamerasından çıktığı belirtildi.


Güncel

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Anadolu Ajansı muhabiri Bilgin Şaşmaz

Hangi basın özgürlüğü? Anadolu Ajansı muhabiri Bilgin Şaşmaz ABD’nin Ferguson bölgesinde siyahi bir gencin polis tarafından öldürülmesinden sonra çıkan olayları izlerken polis tarafından gözaltına alındı, hücreye atıldı ve darp edildi. Anayasasının birinci maddesinde basın özgürlüğüne atıfta bulunan ABD’de böyle bir olayın yaşanması herkes tarafından şaşkınlıkla karşılandı DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

A

BD’de siyahin bir gencin polis tarafından öldürülmesiyle patlak veren Ferguson’daki olayları izleyen Anadolu Ajansı muhabiri Bilgin Şaşmaz, Ferguson’da polis tarafından ölümle tehdit edilip darp edilerek gözaltına altına alındı. Hafif yaralanan Şaşmaz, beş saat hücrede tutuldu. Tüm dünya, Şaşmaz’ın gözaltına alınmasına tepki gösterdi. Gazetecilerin özgür bir şekilde yapılmasına vurgu yapan kurum ve kuruluşlar, bir gazetecinin mesleğini icra ederken gözaltına alınmasının kabul edilemez bir durum olduğu konusunda hemfikirler.

DÜNYA TEPKİ GÖSTERDİ Anadolu Ajansı muhabiri Bilgin Şaşmaz’ın polis tarafından ölümle tehdit edilerek gözaltına alınmasına dünyanın dört bir yanındaki gazeteci birlikleri ve sivil toplum örgütlerinden de tepki yağdı. İngiliz Basın ve Yayın Özgürlüğü İçin Kampanya (CPBF) adlı örgütün yetkilisi ve aynı zamanda Avrupa Gazeteciler Federasyonu’nun (EFJ) Birleşik Krallık ve İrlanda Temsilcisi Barry White, Ferguson’daki olayları takip ederken Şaşmaz’a silah doğrultulmasını ve Şaşmaz’ın ölümle tehdit edildikten sonra gözaltına alınmasını “rezillik” olarak nitelendirdi. İngiliz Ulusal Gazeteciler Birliği’nin (NUJ) İletişim Sorumlusu Sarah Kavanagh, Şaşmaz’ın ABD polisince ölümle tehdit edilip gözaltına alınmasına ilişkin haberler karşısında şoke olduklarını belirtti. Rus insan hakları savunucularından Rusya Vicdan Özgürlüğü Enstitüsü Başkanı Sergey Balıhin, ifade özgürlüğünün hakim olduğu bir

ülke olarak kabul edilen ABD’de aslında sıcak olaylarda görev yapan gazetecilerin haklarının korunması açısından büyük sorunlar yaşandığını söyledi. Amerikan modelinin düşünce ve vicdan özgürlüğünün korunması açısından en iyi model olarak kabul edildiğini belirten Balıhin, “Yine de bu model kötünün iyisi. Bu model, hukuk alanında karşılık bulduğu için iyi kabul ediliyor. Fakat uygulamada bu yasaların göründüğü kadar iyi olmadıkları ortaya çıkıyor. Bu nedenle de polisin gazetecinin hayatını tehdit ettiği kötü durumlar yaşanıyor” dedi.

SORUŞTURMA ÇAĞRISI Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütü Amerika Sorumlusu Camille Soulier de gazetecilerin bölgede hedef haline gelmesinden endişeli olduklarını belirterek sorumluların cezalandırılması için acilen soruşturma başlatılması çağrısında bulundu. Bu tür saldırıların cezasız kalması halinde yeniden tekrarlanma ihtimali bulunduğuna dikkati çeken Soulier, Missouri eyaleti polis yetkilileri tarafından imzalanan, gazetecilerin bu tür eylemleri takip ettiği sırada polis tarafından korunmasını öngören anlaşmayı bir kez daha hatırlattı. Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Kıdemli Basın Özgürlüğü Danışmanı Steven M. Ellis, ABD’nin, basın özgürlüğüne saygı göstermesi beklenen rejimlere kötü örnek olduğunu söyledi. ABD’nin genel olarak ifade özgürlüğünün kalesi olarak anıldığını ve anayasasında yapılan ilk değişiklikle basın özgürlüğü konusunda referans noktası olarak gösterildiğini kaydeden Ellis, şunları söyledi: “Ferguson’daki görüntüler, dev-

Dışişleri’nden garip açıklama ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf, Ferguson’daki olayları takip ettiği sırada polisin AA muhabiri Bilgin Şaşmaz’a silah doğrultup ölümle tehdit etmesiyle ilgili olarak, “Her yerde bazı zorluklar var ve biz bu konularda sesimizi yükseltiyoruz. Ancak, (Şaşmaz’ın) durumuna yönelik elimde detaylar yok” dedi. Harf, olaydan sonra yaptığı günlük basın toplantısında, yerel polisle ilgili meselelerde kendisinin yetkili olmadığını ancak ifade özgürlüğünün, ABD’nin bağlılık gösterdiği çok önemli bir ilke oldu-

ğunu kaydetti. Harf, “(Bu konuda) Her yerde bazı sorunlar var ve biz bu konularda sesimizi yükseltiyoruz. Ancak, (Şaşmaz’ın) durumuna yönelik elimde detaylar yok” diye konuştu.

ma çağrısında bulundu. ABD’nin başka ülkelere insan hakları dersi vermeden önce kendi içindeki sorunlara yönelmesi gerektiğini ifade eden Lolos, “Bizde bir deyim vardır; asılmışın evinde ipten söz edilmez. Amerika’nın başka ülkelerin içişlerini karışmayı ve bu ülkelere demokrasi ihraç etmeyi bırakarak kendi demokratik kurallarını keşfetmesi daha doğru olacaktır” diye konuştu.

let kurumlarının bu özgürlüğe olan sadakatlerini sorgulamamıza neden oluyor. Aynı zamanda maalesef dünya genelindeki bazı rejimlerin, gazetecilerin haber yapma ve kamuoyunu bilgilendirme haklarını zayıflatmasına neden olabilecektir.”

GAZETECİLER ÖZGÜR ÇALIŞABİLMELİ Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) de Ferguson’da yaşananlara tepkisini yazılı açıklamayla dile getirdi. AGİT, ABD’den Ferguson’daki gösterilerle ilgili haber yapan gazetecilerin basın özgürlüğüne saygı duymasını istedi. AGİT Medya Özgürlüğü Temsilcisi Dunja Mijatoviç, Ferguson semtinde patlak veren gösterilerde gazetecilerin gözaltına alınmasına tepki göstererek Amerikalı yetkilileri olayların arkasındaki nedenleri bütün yönleriyle incelemeye davet ederek “Ferguson’daki olaylarla ilgili haber yapan gazetecilerin özgür ve emniyetli bir şekilde çalışabilmelerinin sağlanmasını istiyorum” ifadesini kullandı. “AMERİKAN POLİSİNİN MUAMELESİ UTANÇ VERİCİ” Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ), Amerikan polisinin Ferguson’daki olaylarda gazetecilere yönelik muamelesinin “utanç verici” olduğunu belirtti. IFJ Başkanı Jim Boumelha, yaptığı yazılı açıklamada, silahsız genç Michael Brown’ın öldürülmesini protesto eden Ferguson sakinlerine göz yaşartıcı bomba atan polisin, gazetecilere gözdağı verip yerel haber ekiplerine bölgeyi terk etme emri

vererek askeri güç gibi davrandığını ifade etti. Boumelha, “İşleri Ferguson’da olanları haberleştirmek olan gazetecilerin işlerini yapma özgürlüğüne yönelik utanç verici bir saldırıydı” dedi. Polisin yaklaşımının, “korunması gereken özgür basına yönelik önemli bir tehdit olduğu” da Boumelha’nın vurguları arasında yer aldı.

YUNANİSTAN’DAN DAYANIŞMA ÇAĞRISI Yunanistan Foto Muhabirleri Derneği Başkanı Marios Lolos, AA muhabirinin ABD’nin Ferguson semtinde polis tarafından darp edilmesi ve gözaltına alınmasının “kabul edilemez” bir durum olduğunu vurgulayarak AA muhabiriyle dayanış-

BM’DEN GÖZALTINA TEPKİ BM Muhabirleri Derneği (UNCA), Ferguson’da AA muhabirinin gözaltına alınmasının insan hakları ve ifade özgürlüğüne yönelik bir darbe olduğunu bildirdi. UNCA’dan yapılan yazılı açıklamada, Missouri eyaletinin Ferguson semtindeki olayları aktarmaya çalışan bazı yerel, ulusal ve uluslararası gazetecilere yönelik tehdit, taciz ve gözaltıların yaşandığı kaydedildi. POLİS ŞİDDETİ RAPORLA BELGELENDİ Öte yandan, Şaşmaz’ın ABD’deki Ferguson olayları sırasında görevini yaparken polis tarafından ölümle tehdit edilip gözaltına alınması sırasında maruz kaldığı fiziki şiddet ve yaşadığı psikolojik travmanın izleri doktor raporuyla kayıt altına alındı. Raporda, 5 saat boyunca hücrede kaldığı sürede kendisini baskı altında hissettiğini ve psikolojik olarak sarsıldığını belirten Şaşmaz’ın ruhsal travma yaşadığı belirtildi. Şaşmaz’ın muayenesi sonucunda göğüs ağrısı, burkulma ve gerilme şikayetlerinin incelenmesi için boyun, göğüs, dizler ve bel kısmının röntgeninin çekilmesi istendi.

‘Yaşadıklarımı unutamıyorum’ AA muhabiri Bilgin Şaşmaz, POSTA212’ye gözaltına alınma anını ve sonrasında yaşananları anlattı. Ortalık karışıkken bir ses duyarak olay yerine gittiğini anlatan Şaşmaz, “Bir polisin elinde silahıyla etrafa doğru nişan aldığını gördüm. Gerçek bir silah mıydı yoksa plastik mermi mi sıkıyordu tam anlayamadım. O esnada herkes görüntü çekiyordu. Ben de fotoğraf makinem ile flaşlı görüntüler çektim. Polis yanıma gelerek ‘Bir daha çektiğini görürsem seni öldürürüm’ dedi” diye konuştu. Daha sonra protestocuların şişeler fırlattığını söyleyen Şaşmaz, polislerin pozisyon aldığını ve gazetecilerin de çekimlere başladığını kaydetti. Kendisinin de çekim yaparken polis tarafından uyarıldığını vurgulayan Şaşmaz, konuşmasına şöyle devam etti: “Polis bana, ‘Sana çekme demedim mi?’ diye çıkıştı. Sonrasında bir diğer polis beni savurdu. Daha sonra karga tulumba üstüme çullandılar. Kamerama saldırdılar. Beni merkeze götürerek burada sorguya çektiler. Yaklaşık 5-6 saat kadar kaldım içeride. Dışarıya çıktıktan sonra vatandaşlar bana teşekkür ettiler. Arabayla beni geri bıraktılar. Bu olaylardan sonra da merkeze geri döndüm. Yaşadığım anlar gözümün önüne geliyor. Uyuyamıyorum. Ama bu olaylar bizim işimizin fıtratında var”

‘İki yüzlülük’ Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, ABD’de Ferguson’daki olayları takip Şaşmaz’ın gözaltına alınmasını kınadı. Göndoğdu, yaptığı yazılı açıklamada, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı için görev yapan AA muhabiri Şaşmaz’a ABD polisi tarafından yapılan uygulamanın kabul edilemez olduğunu belirterek, şunları kaydetti: “Ferguson’daki olayları takip eden Anadolu Ajansı muhabiri Bilgin Şaşmaz’ın gazetecilik görevini yerine getirirken, gözaltına alınmasını ve darbedilmesini kınıyoruz. Amacı kaos çıkartmak olduğu ortaya çıkan Gezi olayları sırasında 17 kez açıklama yaparak,

Türkiye’yi eleştiren ABD’nin olayların başladığı kasabada sokağa çıkma yasağı ilan etmesi, aktivistler ile gazetecileri gözaltına alması, darp etmesi, güvenlik güçlerinin halka ırkçı duygularla saldırması iki yüzlülüğün belgesidir. Sürekli olarak demokrasi ve basın özgürlüğünden söz eden ABD’nin kendi halkına zulmederek bir kez daha çifte standart uygulamalarına devam ettiğini görmekteyiz. Günlerdir kendi halkının haklı taleplerine orantısız güç kullanarak cevap veren ABD’nin şimdi de basını susturma gayreti olarak gördüğümüz saldırılarını devreye sokmasını anti-demokratik ve düşmanca buluyor, kınıyoruz. Bu

duygu ve düşüncelerle gözaltına alınan, darbedilen Bilgin Şaşmaz’a ve Anadolu Ajansı çalışanlarına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.”


Güncel

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Abd Davutoğlu’na olumlu bakıyor Davutoğlu’nun başbakanlığa atanması, Washington-Ankara ilişkileri açısından pozitif olarak algılandı. Washington açısından daha önce uzun yıllar beraber çalışılmış biri olduğu için Davutoğlu’nun başbakan olması avantajlı görülüyor İLHAN TANIR

Umutla karşılandı

WASHINGTON-POSTA212

D

ışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, son yıllarda başkent Washington’da, Başbakan Erdoğan’dan sonra en çok konuşulan Türk hükümeti yetkilisi idi. İran nükleer konularından Mavi Marmara’ya, Arap Baharı gelişmelerinden Türkiye içindeki siyasi gelişmelere kadar Davutoğlu, Türkiye konuşulduğunda Washington’ın hep gündeminde yer aldı. Davutoğlu’nun Washington ile ilişkileri, Başkan Obama’nın göreve başladığı 2009 yılının başlarında söylediği önemli bir sözle hatıralara kazınmıştı: ‘’Obama ile Türkiye’nin dış politika tercihleri ve öncelikleri tamamen örtüşmektedir” demişti Davutoğlu, henüz dışişleri bakanı değilken. Bu sözden sadece birkaç ay sonra, 2009 yılının mayıs ayında da dışişleri bakanı olmuştu. Davutoğlu’nun ABD ile ilişkilerde özellikle son dönemde daha da öne çıktığını kabul etmek gerekir. Bunun öncelikli nedeni de, Gezi protestolarından itibaren verdiği demeçler, protestoculara verdiği sert karşılık ve ABD’yi de eleştirmekten kaçınmamasıyla dikkat çeken Erdoğan’ın, bu süreçte, Obama ile kopan telefon hattı ve ikili ilişkisinin yerini, Davutoğlu’nun Amerikan Dışişleri Bakanı John Kerry ile kurduğu yakın bağının yer alması idi. Washington’ın Gözbebeği idi Politikaları açısından ise Davutoğlu özellikle 2012’nin ortalarında kadar Washington’ın gözdesi idi. Bunun en önemli göstergelerinden biri, Foreign Policy adlı Washington’da oldukça dikkatle takip edilen dışilişkiler dergisinde ‘Top 100 Global Thinkers’ listesine girmesi olmuştu. Dergi, Davutoğlu’nu anlatırken şunları yazmıştı: ’’Türkiye’nin dünyayı sürekli dolaşan ısrarcı top diplomatı, dünyayı aksiyona iten ülkenin yeni kazanılan güçlü dış politikasının mimarı.’’ Arap Baharı öncesindeki göreceli olarak istikrarlı olan Ortadoğuda, Davutoğlu’nun mimarı olduğu dış politika, komşularla sıfır sorun siyaseti gibi dikkat çeken ve akılda kalan slogan eşliğinde yükseldi. Örneğin ABD’nin önemli anket kurumlarından Zogby’nin yaptığı anketlerde, Ortadoğu halkları Türkiye’nin dış politikasını sürekli olarak en çok beğenilen, ‘’barış ve istikrara yardım eden’’ biçimde tasvir ediyordu. Aynı şekilde 2012 yıllarında TESEV’in de yaptığı anketlerde Türkiye, dolayısıyla, Davutoğlu dış politikası yüzde 78’lik beğenirlik oranı ile zirvelerde görüldü. Türkiye’nin dış politikası, Ortadoğu halkları tarafından bu yıllarda sevildi, sayıldı. Kısacası Davutoğlu sevildi, sayıldı. Arap Baharı öncesindeki bu zamanda, Davutoğlu’nun dışpolitikası, Ortadoğu’daki diktatörlerle ve otoriter liderlerle iyi ilişkilerde beis görmüyordu. Arap Baharı’nın başlamasından sadece birkaç ay önce Washington’da toplanan SetaDC konferansında konuşmacı olarak katılan Başbakan Erdoğan’ın dışpolitika başdanışmanı İbrahim Kalın, ‘diktatörlerle iyi ilişkileri sürdüren Türkiye’nin ahlaki açıdan dış politikası nerede?’ sorusunu ABD Başkanı Bush’u hatırlatarak cevap vermiş, Türkiye’nin komşu ve bölge ülkelerine, Bush’un ABD dış politikasına benzer bir şekilde ‘demokrasi promosyonu’ yapamayacağını açıklamakla yetinmişti. Türkiye Demokrasi İhracatına başladı Bu söz ve davranışlardan sadece aylar sonra, Tunus’dan yükselen isyan dalgası, Ortadoğu’yu içine aldı. Yüzbinlerce, milyonlarca Arap halkı sokakları doldurdu, demokrasi, hürriyet ve ekonomik refah istedi. İlk etapta biraz duraklayan, hatta Libya’da Kaddafi’nin yanında yer alır gibi görünen Türk dış politikası, zamanla değişimin yanında kendini konumlandırdı. Davutoğlu’nun liderliğindeki Türkiye’nin dışpolitika ekibi de, 2011’in ortalarından itibaren, her fırsatta demokrasi dalgasının kapıya dayandığını ve tarihin bu önemli noktasında bundan geri dönülemeyeceğini anlatmaya başladı. Ankara’ya göre Suriye’de de olan buydu. Bölgede tutuşmuş olan özgürlük ateşinden etkilenen Suriyeliler baş kaldırmış ve buna karşılık da Ankara, doğal olarak demokrasiden yana tavır almalıydı, almıştı. 2011’deki Arap Baharının başlaması ile birlikte, sonraki iki yıl, Obama-Erdoğan arasında kurulan sıkı bağ, sıkça liderlerin birbirine danışması ve bölgede olanları değerlendirme, Ankara’nın da profilini yükseltti. Türkiye son yıllarda komşu ülkelerle geliştirdiği ilişkilerle, ‘yumuşak gücü’ ile, Obama’nın gözünde etkili bir aktör olarak göründü, önemli bir rol oynayabileceğine kani olundu. Beyaz Saray’ın o yıllarda Türkiye masası şefi Jeff Collins’in POSTA212’ye verdiği özel mülakatta bu yöndeki açıklamasından dolayı Obama’nın Ankara’ya doğru bu bakışını tahmin etmiyor, bilakis biliyoruz. Bütün bu Türkiye-ABD ilişkilerindeki bazılarına göre ‘altın yıllar,’ 2013 yılı ile geride kaldı. Obama-Erdoğan telefon hattı kesildi. Onun yerine ise 2013 yılında Kerry-Davutoğlu hattı ye-

Michael Werz, Center for American Progress Türkiye uzmanı

Davutoğlu’nun izlediği dış politika neticesi olarak Türkiye’nin şu anki izolasyonuna bakıldığında Davutoğlu’nun başbakanlığı soru işareti ile ve ileride alınacak kararların dini bakış açıları yerine Türk ulusal çıkarları çerçevesinde alınacağı umuduyla karşılandı.

Çok iyi biliniyor

şerdi. Bu iki top diplomat, haftada birkaç kez görüşerek, bazen bazen buluşarak, Suriye başta olmak üzere birçok bölge gelişmelerini değerlendirdiler. Kerry-Davutoğlu sıcak ilişki hattı, Davutoğlu Başbakanlığa namzet gösterilinceye kadar da sürdü. Bu açıdan hiç şüphesiz, Davutoğlu’nun atanması, Washington-Ankara ilişkileri açısından pozitif olarak algılanabilir. Özellikle, Davutoğlu’nun başbakanlığa atanması öncesi aday olan diğer isimlerle karşılaştırıldığında (Binali Yıldırım, Hakan Fidan), Washington açısından en ideal ismin başbakanlığa geldiği iddia edilebilir. WashIngton için süRpriz olmadı Buna ek olarak söylenebilir ki, geçen hafta açıklanan Davutoğlu’nun Başbakanlık adaylığı Washington’da da hiç sürpriz olmadı. ABD yönetimine çok yakın 2 uzman ve yakın zamana kadar Obama yönetiminde önemli bir pozisyon sahibi eski bir yetkili, birbirinden tümüyle bağımsız kaynaklar olarak, Davutoğlu’nun bir sonraki başbakan olarak Washington tarafından beklendiğini yaz mevsimi başlarında ifade etmişlerdi. 2009 ile 2013 yılları arasında ABD Dışişleri Bakanlığını yapan Hillary Clinton’ın, bakanlık yıllarını anlattığı ‘Zor Seçimler’ kitabında da, Davutoğlu ile ilgili oldukça pozitif cümleler kullandığını görüyoruz. Halbuki Washington’daki duyum, uzun yıllar boyunca Clinton’ın Davutoğlu ile çalışmasından şikayetler ettiği yönünde iken, kitabında ise şunlar var: ‘‘Davutoğlu akademisyenliği derin olan ve sonradan diplomat ve politikacılığa dönmüş, Türkiye’nin yeniden global önemini kazanması hakkındaki yazıları Erdoğan’ın düşünceleri ile uyuşmuş biri idi. Tutkusu ve derin bilgisini bulunduğu pozisyona getiren Davutoğlu ile verimli ve dostça bir çalışma ilişkisi geliştirdik ki bazı zamanlar bu zor anlar yaşasa da hiçbir zaman bu ilişkiler kopmadı.’’ Türkiye-Ermenistan-ABD Davutoğlu’nun dışişleri bakanlığı esnasında ABD ile yakınlaştığı alanlardan biri, TürkiyeErmenistan arasında imzalanan protokoller ve bu ilişkilerin düzelebilme ihtimali belirdiğinde, Washington ile Ankara’nın yakında çalışması olmuştu. 11.10.2009 yılında, aylarca süren müzakerelerden sonra büyük umutlarla normalleşme protokolleri, Hillary Clinton’ın da olduğu bir ortamda imzalanmıştı. Ne var ki, özellikle Azerbaycan’ın sert tepkisinin de etkisiyle, bu normalleşme gerçekleşememişti. Türkiye-İran-ABD İran konusunda ise ABD ile Türkiye, tarihte ilk kez BM Güvenlik Kurulunda karşı karşıya geldi. Breziya ile birlikte Tahran Nükleer Anlaşmasını yapan Davutoğlu, tarihte ilk kez Tahran’a nükleer konularda bir belgeye imza attırıldığının altını çizmişti. Bütün bunlara rağmen Davutoğlu ve Erdoğan Washington’dan gelen soğuk bir duşa yakalandı. Geçici anlaşma yerine, Clinton’ın liderliğindeki Washington, BMGK’dan İran’a ağır bir ambargo paketi geçirdi. O sırada geçici BMGK üyesi olan Türkiye ise, birçoklarının şaşkın bakışları karşısında, bu ambargo paketine, 2010 yılının Mayıs ayında hayır dedi. Yeni cumhurbaşkanı Ruhani ve ekibi göreve başlayana kadar Davutoğlu ve ekibi, kendilerini Tahran ile Batı arasında arabulucu olarak

konumlandırdılar. Tahran’daki yeni yönetimin göreve başlamasıyla, Ankara’nın bu fonksiyonu da ortadan kalktı. Türkiye-İsrail-ABD Davutoğlu dışpolitika ekibinin Washington’la en ciddi şekilde ters düştüğü konu ise hiç şüphesiz İsrail oldu. Davutoğlu, Mavi Marmara olayı sonrası Washington’ın kendisini yüzüstü bıraktığına inandı. Mavi Marmara’nın, Türkiye’nin 11 Eylül’ü olduğunu ileri süren Davutoğlu’nun bu retoriği, birçok Washington çevresinde hafife alındı. Gazze’ye yola çıkan Mavi Marmara’yı ‘provokasyon’ olarak gören İsrail yanlısı Washington çevrelerinin argümanları, ABD Dışişleri bakanlığında kazansa da, ABD, bu iki müttefiği arasındaki kötü ilişkilere mümkün olduğunca uzak durdu. Taraf tutmamaya gayret gösterdi. Bütün bunların üstüne, 2013 yılında Mart ayında, Obama, İsrail ziyareti sürecinde Netanyahu’ya Erdoğan’dan özür dahi diletti. Ama ilişkiler bir türlü Washington’ın istediği gibi düzelemedi. Son Gazze savaşı ile birlikte ise, Erdoğan’ın İsrail’i Hitler benzetmesi yapmasıyla, iki müttefik arasındaki ilişkiler yeniden buzluğa konuldu. Suriye Davutoğlu ile Washington arasındaki bir başka en ciddi ve uzun süreli sıkıntı ise Suriye krizi oldu. Davuoğlu, ABD’nin hareketsizliğini eleştirirken, ABD tarafı Türkiye’nin yeterince önlemler almadığından ve yabancı savaşçıların Suriye’ye akmasının önüne geçmemesinden yakındı. Suriye, bugün de iki başkent arasındaki önemli sorun olmaya devam ediyor. Bu krizin yakın zamanda çözülebilmesinin pek mümkün

olmaması nedeniyle, Davutoğlu’nun başbakanlığı süresince de, Suriye’nin Washington ile ilişkilerde önemli bir yer tutacağı aşikar. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Marie Harf, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti Genel Başkan adayı gösterilmesiyle ilgili “Türkiye’deki bir sonraki başbakanla çalışmayı sabırsızlıkla beklediklerini” belirtmesi, beklendiği gibi ABD’nin Türkiye içindeki siyasi bir sürece uzak durma gayretinin bir yansıması idi. Irak, Mısır, K. Afrika, AB ve Rusya gibi konular da, Washington ile Ankara arasında görüşülmeye ve konuşulmaya devam edecek diğer konular. Türkiye-ABD İlişkilerine Momentum Bütün bu dış politik konularda Washington ile on yılı aşkındır muhatap olmuş, Obama yönetimi boyunca da dışişleri bakanı olarak birlikte çalışmış Davutoğlu’nun başbakanlığa geliyor olması, Washington açısından daha önce uzun yıllar beraber çalışılmış biri olduğu için avantajlı. Davutoğlu, dış politikada özellikle Arap baharı sonrasında yaptığı hatalar nedeniyle Türkiye içinde oldukça ağır eleştirilere muhatap kalmış olsa da, Washington açısından, on yılı aşkındır tanınan bir isimle çalışılacak olunması nedeniyle pozitif olarak bakılacak olduğunda şüphe yok. Erdoğan’ın başbakanlığının son yılında Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan birçok kırılma ve zedelenme, Davutoğlu’nun izleyeceği politikalara ve tabi ki uluslararası siyasette meydana gelecek olaylara göre değişecektir. Davutoğlu’nun Amerikan yönetimiyle ilişkilerini sıcak tutmaya gayret etmiş olması ise, bu ilişkilere yakında bir momentum getireceği beklentisini doğurmuş durumda.

Joshua Walker, German Marshall Fund Türkiye uzmanı

Erdoğan’ın seçimi ve Davutoğlu’nun tercih edilmesi ABD-Türk ittifağı için statüko anlamına geliyor. Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı iken üstlendiği merkezi rolden dolayı Washington’da oldukça iyi bilindiğinden dolayı, başbakanlığı da Washington’da iyi karşılandı, ayrıca birçoklarınca da bekleniyordu. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, bölgesel güç ülkesi ve Erdoğan’ın Türk dış politikasının mimarı olmasıyla dolayısıyla birçok konuya yaklaşımı ve yanıtları açısından kendine özgü idi. ABD hükümetinde son 5 yıl içinde Türkiye konuları ile muhatap olan herkes de Davutoğlu hakkında güçlü fikirlere sahip. İyisiyle kötüsüyle, Davutoğlu iyi biliniyor, gerçek soru ise kendisinin yeni cumhurbaşkanı ile nasıl çalışacağı. Aynı zamanda Washington’ın özel mesajlarını sıklıkla gönderdiği Gül yönetimindeki Çankaya rolü devam edecek mi yoksa bütün konular, herşeyi yönetecek gibi görünen Erdoğan’a mı yönelecek.


27 Ağustos 2014 Çarşamba

Güncel

PKK, terör örgütü olmaktan çıkıyor mu? ABD’nin terörist örgütler listesinde bulunan PKK’nın yeniden değerlendirmeye alınabileceği ileri sürüldü. PKK ve PKK’nın Suriye kolu PYD’nin radikal dinci terör örgütü IŞİD’e karşı mücadele etmesi ABD’nin bu örgüte daha olumlu bakmasını sağladığı iddia ediliyor İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

O

rtadoğu’da hızla değişen dinamikler, uzun süredir ABD’nin ‘Yabancı Terörist Organizasyonları (FTO)’ içinde bulunan PKK için de umut ışığı oluyor. PKK ve PKK’nın Suriye kolu olarak bilinen PYD’nin, uzun zamandır IŞİD (yeni adıyla ID) ile savaşıyor olması, PKK’yı son aylarda giderek Batı basınında daha ilgi çekici ve pozitif haberlere konu olmasına neden oluyor. RAPORU İLK POSTA212 YAYINLAMIŞTI Ağustos ayının başında Washington’ın Obama yönetimine yakınlığıyla bilinen Center for American

Progress (CAP) düşünce kuruluşunda yayınlanan ve POSTA212’nin Türkiye’ye duyurduğu bir rapor, PKK ve PKK’nın Suriye kolu PYD’ye ilişkin olarak şartlı olarak PKK’nın terörist grup listesinden çıkarılabileceğini yazmıştı. Raporda, Türkiye’deki barış sürecinden memnun olunduğu, ABD’nin de Suriye’deki Kürtlerle temas kurabileceğine dikkat çekilerek, “Eğer PKK, tümüyle barış sürecine adapte olursa (fully engages), ABD’nin terörist listesinden çıkarılmayı hak edebilir” ifadelerine yer verilmişti. Aynı raporda, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’deki Kürt aktörlerin “IŞİD gibi cihadi gruplara karşı bariyer ve mezhepsel kırılmaların yaşandığı bölgede istikrar göstergesi’’ olduğu tespitini yapmıştı. Bu durumun da, ABD’nin Kürt siyasi gruplarına yö-

nelik politikasının yeniden ele alınması gerekliliğini ortaya çıkardığını kaydetmişti. PKK’YA OLUMLU BAKIŞ Washington merkezli Kürt konuları uzmanı Aliza Marcus da PKK’nın terörist listesinden çıkarılması gerektiği üzerine bir yazıyı New York Times’da yazarken, Ağustos 25’de ise, bu kez Bloomberg View’de, başyazı olarak yayınlanan bir yazıda, PKK’nın terörist grubu olmaktan çıkarılması gerektiği ifade edildi. Bu analizler dışında da Batı basınındaki birçok önde gelen haberler, aynı şekilde PKK’yı olumlu bakmaya devam ediyor. Bloomberg’deki yazıda, PKK’nın ‘’terörist grubu statüsünün zamanının geçtiği’’ IŞİD’e karşı savaşta ABD’nin PKK ile ‘de facto ittifak’ için-

de olduğu hatırlatılıyor. Göründüğü kadarıyla, bu yorumların hemen hepsi de, PKK’nın IŞİD ile giriştiği mücadelede Batı’nın safında olduğunun vurgulanmasının yanında, ayrıca PKK’nın Ankara ile barış için müzakere içinde olduğu ve 2 yıla yakındır saldırılarının durdurduğunu hatırlatıyor. Bloomberg ayrıca PKK üyelerinin seküler, Sunni Müslüman ve Batı yanlısı olduğunu hatırlatmaktan da geri kalmıyor. YEZİDİLERE YARDIM PARLATTI PKK’nın Batı basınının en çok ilgisini çektiği bir başka yönü ise, Ortadoğu hemen hiçbir başka güçte görülmeyen sayıda kadın savaşçılara sahip olması. Batılı birçok gözlemci, IŞİD ile mücadelenin uzun zaman alacağını ve süreçte PKK ile bir an önce yakınlaşarak ve terör liste-

sinden çıkarılarak, ittifak halinde IŞİD’e karşı savaşılabileceğini de hatırlatıyorlar. PKK’nın Ağustos ayında IŞİD’in kuşatması altında kalmış Yezidilere yaptığı yardım, PKK’nın imajını parlatan bir başka gelişme. ABD DIŞİŞLERİ: BİR DEĞİŞİM YOK Bütün bu gelişmeler sonrası, pek çok kişinin gözü, ABD Dışişleri Bakanlığı’na çevrildi. Dışişleri Bakanlığı’nın PKK’nın terörist listesinden çıkarıp, çıkarmayacağı sorulmaya devam ediyor. Pazartesi günü günlük basın toplantısında POSTA212’nin sorduğu bir soruya karşılık ise ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki, PKK’nın terörist statüsünün değişmediğini hatırlattı. Psaki şunları söyledi: ‘’PKK’nın yabancı terörist organizyonu hakkındaki statüsü değişmiş değil. Bil-

Aliza Marcus

diğiniz gibi ülke odaklı terörizm üzerine her yıl rapor yayınlıyoruz. Her beş yılda bir ise FTO (yabancı terörist organizasyon) dizaynını gözden geçiriyoruz. Değişen şartlar ışığında ise bu beş yıldan önce de yeniden gözden geçirebilir. Ama şimdilik özel bir değişim yok.’’ GÜNDEMDE YOK Konuyla ilgili POSTA212'nin sorularını cevaplayan uzman Aliza Marcus'a göre bu dönemde PKK'nin statüsünün değişeceği ile ilgili olarak bir gelişme yok. Marcus şunları söyledi: ''PKK'nın Türkiye ile sürdürdüğü barış müzakereleri de, ABD'nin böyle bir karar alması için çok müphem. Bununla birlikte, PKK'nın kolu olan PYD ile ABD'nin yakınlık kurması daha muhtemel.''

Barkey: ABD Türkiye’nin istemediği bir şeyi yapmaz W

ashington'da Türkiye ve Kürt konuları uzmanı olarak bilinen Henri Barkey'e göre, PKK'nın ABD’de terörist örgütü listesinden çıkarılması konusunda POSTA212’nin sorusuna ''Amerikan hükümeti Türkiye'nin arzusu dışında hiçbir sey yapmayacaktır. Kısmen ürkeklik kısmen

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

27 Ağustos 2014 Çarşamba

YIL: 2 SAYI: 67

POSTA 212 PUBLISHING LLC ADINA YAYINCI CAN KAMİLOĞLU

İMTİYAZ SAHİBİ EKMEL ANDA

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK

Araştırma kuruluşu ORC, kurultay öncesinde CHP’li seçmenlere ‘Kimi CHP Genel Başkanı olarak görmek istiyorsunuz’ diye sordu İSTANBUL - POSTA212

AHMET RAVALI

A

raştırma kuruluşu ORC'nin, 5-6 Eylül tarihlerinde düzenlenecek CHP Kurultayı öncesinde CHP'li seçmenlerle gerçekleştirdiği anket sonucuna göre CHP seçmeninin yüzde 40,'ı Muharrem İnce'yi Genel Başkan olarak görmek isterken, Kemal Kılıçdaroğlu diyenler yüzde 38,8’de kaldı. ORC'nin 19-21 Ağustos tarihlerinde, daha önceki araştırmalarda CHP seçmeni olduğunu tespit ettiği 1,250 kişi ile 32 ilde, bilgisyar destekli telefon

HABER KOORDİNATÖRÜ

HALDUN ARMAĞAN YAYIN DANIŞMANI

AHMET BUĞDAYCI HABER MERKEZİ - EDİTÖRLER MEHVEŞ KOÇAK, ADNAN ONARAN, HÜSEYİN TUNCER, AYSEL TAPAN, MELİKE AYAN, DEMET DEMİRKAYA, SONER MEZGİTÇİ, SERKAN KALFA, DOĞUCAN CÖMERT, JOHNPAUL JASON, BABÜR AKSÜYEK, BANU ÖZTÜRK, KUNTER AKIRMAK, ELİF ÜNLÜ, ORHAN MURAT BAHTİYAR WASHINGTON TEMSİLCİLİĞİ İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİLİĞİ DUYGU GÜVENÇ İSTANBUL TEMSİLCİLİĞİ FİGEN ONUR GÖRSEL YÖNETMEN ERDAL ÖZBEK SAYFA TASARIM TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR REKLAM TEMSİLCİSİ BARIŞ TUNCER İDARİ MÜDÜR

MEHVEŞ SÖNMEZ ADRES

31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 844 368 91 96 ABONE SERVİSİ REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

“TÜRKİYE İSTEMEDİKÇE OLMAZ” Barkey ayrıca, ABD hükümetinin şu anda

Kuzey Irak'da işbirliği yaptığı partiler olan KDP ve PUK'un dahi Amerikan İç Güvenlik Bakanlığı’na göre üçüncü halkadan da olsa terörist listesinde bulunduğunu hatırlatarak, Amerikan Kongre üyelerinin bunları dahi listeden çıkarmaya güçlerinin yetmediğini söyledi.

CHP’lilerin kafası karışık

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

kendi başına yeni dertler istemediğinden dolayı ve kısmen de o listeye bir kez girdin mi çıkmanın cok zor olmasından dolayı'' diye konuştu.

Kemal Kılıçdaroğlu

görüşmesi yöntemi ile gerçekleştirdiği anketin sonuçları açıklandı. CHP'li seçmenlerin yüzde 40'ı Muharrem İnce'yi Genel Başkan olarak görmek isterken, mevcut Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nu yeniden Genel Başkan olarak görmek isteyenlerin oranı yüzde 38,8 oldu. Yüzde 11,7 oranında kişi fikir belirtmezken yüzde 9,5 oranında kişi de başka bir isim belirtti. Kemal Kılıçdaroğlu'nun yeniden Genel Başkan seçilmesi durumunda CHP'li seçmenlerin yüzde 20'si önümüzdeki seçimlerde CHP'ye oy vermeyeceğini, yüzde 66,1'i CHP'ye oy vermeye devam edeceğini, yüzde 13,9'u ise kararsız olduğunu belirtti. Kemal Kılıçdaroğlu'nun daha önce sağ partilerde yer almış isimleri, milletvekili ve belediye başkanlıklarına aday göstermesini, kamuoyundaki adıyla 'sağa açılımın' sorulduğu soruya CHP'li seçmenlerin yüzde 76,0'lık büyük bölümü Kemal Kılıçdaroğlu'nun sağa açılımını desteklemediğini belirtirken, yüzde 24’lük bölümü sağa açılımı desteklediğini belirtti. CHP'de Deniz Baykal dönemi ile Kemal Kılıçdaroğlu dönemi kıyaslandığında hangisinin döneminin başarılı olduğu sorusuna CHP'li seçmenlerin yüzde 36,2'si Kemal

Muharrem İnce

Kılıçdaroğlu'nun dönemini başarılı bulurken, seçmenlerin yüzde 31'i Deniz Baykal'ın dönemini başarılı bulduğunu belirtti. CHP'li seç-

menlerin yüzde 26,8'i her ikisini de başarısız bulurken, seçmenlerin yüzde 6’sı her ikisini de başarılı bulduğunu belirtti.


Güncel

27 Ağustos 2014 Çarşamba

İlhan Tanır Washingtonpoint@

Davutoğlu ile ABD ilişkilerinde yeni bir sayfa?

ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerin son 15 ayda, özelikle Gezi protestolarından beri ne denli yıprandığını bilmek için bu ilişkileri çok da yakından takip etmeye gerek yok aslında. Objektif olarak bakıldığında, ABD yönetiminin farklı birimlerindeki sözcülerinin Ankara’yı eleştirileri dahi başlı başına bize yeterince bilgi veriyor. Gezi protestolarına Türk güvenlik güçlerinin verdiği sert karşılık (Ferguson’da Amerikan güvenlik güçlerinin oradaki protestoculara verdiği sert karşılıktan çok da fazla bir farkı olmayan) sonrasında ise Batı ve Amerika’nın özellikle Başbakan Erdoğan ve hükümetine yakın medya tarafından doğrudan ve dolaylı yollardan suçlanması, Amerikan Büyükelçisi’nin hedefe oturtulması, Washington’ı ve ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’i bezdirmişti. Bunların üstüne de, İsrail’in Mısır darbesinin arkasında olmasıyla suçlanması, yolsuzluk skandallarında yine aynı çevrelere (ABD, İsrail, Yahudi lobileri) yöneltilen suçlamalarla yıpranmaya devam eden Washington-Ankara ilişkileri, Obama’nın telefonlarını kesmesi, Amerikan üst düzey yetkililerin 10 aya yakın bir süre Ankara’yı es geçmesine neden oldu. Bölge ülkelerini yol geçen hanı misali ziyaret eden Bakan Kerry’nin ve diğer birçok üst düzey Amerikalı yetkilinin Ortadoğu’nun, Türkiye’yi de ilgilendiren birçok olayın yaşandığı bu çok yoğun 10 aydır Ankara’ya uğramaması da, başlı başına Washington-Ankara arasındaki soğuk rüzgarları anlatmak için yeterli. Washington, bütün bunların nedeni, baş aktör olarak Başbakan Erdoğan’ı gördü. Erdoğan’ın uzlaşmacı tutum yerine, hem içeride hem de dışarıda düşmanlar yaratmaya yeltenmesi, dışarıda şaşkınlıkla izlendi. Buna rağmen, son günlerde yazılan bazı analizler, Türkiye-ABD ilişkilerinin ‘retorik anlaşmazlıkları dışında altın dönemi yaşandığının doğrulandığını’ ileri sürdü. Bu doğru değildi. Şimdi ise Ahmet Davutoğlu’nun dışişleri bakanlığından başbakanlığa transfer olması, bu ilişkiler için yeni bir sayfa açılıp, açılmayacağı tartışmasını başlattı. ABD HER ZAMAN İÇİN TÜRKİYE’NİN DOSTLUĞUNU İSTER ABD’nin Türkiye’nin müttefikliğini ve dostluğunu istememesi gibi bir durumun olmadığını bilmek gerekiyor. Tam aksine, Irak, Suriye, İran ve bölgede bunca karışıklıkların yaşandığı bir zaman diliminde, ABD, 2013 öncesindeki gibi Ankara ile bir ortaklığa gitmek istediğini bilmek için kahin olmaya da gerek yok. Doğrusunu söylemek gerekirse, Erdoğan liderliğindeki Ankara hükümeti, son 15 ayda ABD ile ilişkileri gererek, kolayı değil, zoru başarmıştır. Erdoğan’ın dış politik konuları, özellikle Mısır ve Gazze konularını iç politikada sonuna kadar kullanması, Gezi ve yolsuzluk döneminde ise iç politik konuları uluslararası konulara dönüştürmeye çalışması yüzünden yine ABD’ye çatmasıyla, uzaklaşan ve ABD’yi uzaklaştıranın Ankara olduğunu hatırlamak gerekir. DAVUTOĞLU’NUN ROLÜ Davutoğlu’nun başbakanlığının ABD ile yeni bir sayfa açıp, açamayacağı da, Davutoğlu’nun politikalarına bağlı olacak. Davutoğlu, haklı olarak, özellikle son iki yıl içinde izlenen birçok hatalı dış politik kararlardan dolayı ağır bir eleştiri altında. Bunların içinde, 2013 yılının başından itibaren Suriye içinde giderek güçlenen ve tehdit haline gelen IŞİD (ID) grubuna karşı özel bir önlem alınamamış olması var. Bir ikincisi, Mısır’daki darbe döneminde, uluslararası ilişkiler teamüllerinin tümüyle dışına çıkılarak, adeta Mısır’ın içişlerine karışmaya yeltenilmesi ile hem Mısır halkının ciddi bir kısmının düşmanlığını kazanmak, diğer taraftan da bu ülkeyle ilişkilerin sıfırlanmasına neden olmak var. İsrail ve Ortadoğu barış görüşmeleri ile ilgili olarak ise, Türkiye’nin tarafsız bir arabulucuk pozisyonunun tamamen kaybedilmesi, yerine Hamas’ın avukatı sıfatını kazanarak, bu denklemde de kaybolunması var. 49 diplomatın Musul’da rehin bırakılması ise, bütün bunlara ek olarak, başlı başına bir skandal. Normal bir demokraside, bütün herşey bir yana, Musul’da geliyorum diyen tehlikeyi göremeyerek, diplomatları ve konsolosluk çalışanlarını, aileleri cani bir terörist örgüt olan IŞİD’in eline bırakmak, bir terfiyi değil, bir istifayı getirmeliydi. Kimilerine göre ise, bu sayılan yanlışların hemen tümü Başbakanlık ve MİT’in hataları idi. Bunlar doğru olsa da, bir dışişleri bakanının sorumluluğu üstüne alması beklenirdi. Türkiye’nin bölgedeki yalnızlığının, Türk dış politikasının bunca savrulmasının en büyük müsebbibleri olarak, Gezi dönemimde Mısır darbesini kendine yapılmış bir darbe olarak gören Erdoğan’ın sert tepkisini unutmamak gerekir tabii ki. İsrail’i iç politika malzemesi yapmanın Erdoğan’ın daha büyük bir oy oranı ile cumhurbaşkanlığı seçilmesi için bir malzeme olarak kullanıldığının unutulmaması gerektiği gibi. Türk dış politikasının son 15 ila 18 ay içindeki savrulmasının hesabı Türkiye’de görülmesi gerekse de, ABD’nin, Erdoğan’dan daha diplomatik ve dengeli bir dış politika izleyeceğine inandıkları Davutoğlu’nun gelmiş olması ölçülü bir iyimserlikle karşılandığını söylemek yanlış olmaz. Erdoğan’ın yeni dönemde ipleri ne kadar Davutoğlu’na bırakacağı, ve Davutoğlu’nun ne denli ABD ilişkilerini, Erdoğan’ın potensiyel çıkışlarına rağmen götürebileceği cevapları beklenen diğer sorular. Bütün bunlar, 2015’deki genel seçimlere kadar yakından izlenecek.

İnternete özgürlük savaşı Freedom House tarafından yayınlanan raporda, Türkiye’nin internet özgürlüğü için savaş alanı olduğu savunuldu. ‘Türkiye’nin interneti için mücadele’ başlıklı 20 sayfalık raporda, Türkiye’nin gelecekte internet özgürlüklerinde kaybedeceği veya kazanabileceği ileri sürülüyor İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

F

reedom House (Özgürlük Evi) tarafından hazırlanan ‘Türkiye’nin interneti için mücadele’ başlıklı raporda, Türkiye’nin internet özgürlüğünde önümüzdeki zamanda ya ‘’genç nüfusun, gelişmiş teknoloji ve uluslararası bağlantı ile dünyanın imreneceği bir internet özgürlüğüne veya hükümetin taktiklerinin canlı online alanını kapatabilecek bir modele dönüşebileceğini’’ yazıyor. Rapor, Freedom House’da program sorumlusu Nate Schenkkan, eski milletvekili Osman Coşkunoğlu ve iletişim profesörü Aslı Tunç tarafından hazırlandı. Rapor daha ilk paragrafında, Türkiye’nin, 2012 yılında Rusya ve Çin ile birlikte yeni ‘Uluslararası Telekomunikasyon Düzenlemeleri (ITRs)’ destekleyen üç OECD ülkesinden biri olduğunu hatırlatırken, 2014 yılında ise ABD ve İsveç gibi ülkelerle birlikte kişilerin offline ve online olarak aynı haklara sahip olması gerektiğini ileri süren BM İnsan Hakları Konseyi

önergesini destekleyen ülkelerden biri olduğunu hatırlatıyor. İNTERNET ÖZGÜRLÜĞÜ KISITLI Uluslararası düzeyde bu iki taraflı yaklaşıma rağmen rapor, içeride Türkiye’nin duruşu ve politikaları ‘taraflı’ olarak tasvir ediyor. Buna göre, 2013 yılından önce dahi, ‘’Türkiye geniş ve şeffaf olmayan bir sistem uygularak website engellemeleri yaptı. Son 15 ay içinde (Gezi protestolarından beri), offline olarak alınan ifade özgürlüğünü kısıtlayan cezai önlemler giderek online ortamına kaydı ve yeni yasama ile hükümetin içerik düzenleme kapasitesi artırıldı. Türkiye online ortamı kontrol altına alma adına ileri teknolojiler uygulamaya başladı. Meclisteki komitede bulunan yeni Basın Kanunu, internet haber sitelerinin başvuru yapmasını ve sahiplerinin ile yazarlarının isimlerinin kayıt altna alınmasını mecbur hale getiriyor. Bu yasa Rusya’da başlayan Ağustos 1 yasasının benzeri. Twitter’in Mart ayında açıkça engellenmesinden sonra hükümet mahkeme kararları kullanarak

sosyal medya şirketleri ve Twitter’den içerik kaldırmada daha başarılı hale geliyor.’’ AGRASİF SANSÜR İlk bölümünde Schenkkan, Gezi protestolarından bugüne dek hükümetin hangi şekillerde internette sansür yaptığını örneklerle anlatıyor. VagusTV, T24’ün kapatılması, Önder Aytaç ve bir Zaman gazetesi editörünün tweetlerinden dolayı mahkemeye verilmesi, hükümetin uyguladığı agresif sansür politikalarının örnekleri olarak gösteriliyor. GEZİ’NİN SOSYAL MEDYA ETKİSİ Rapor, Gezi protestoları esnasında online aktivizmin önemine ve etkisine uzun vurgular yapıyor. Gezi'nin Türkiye'deki sosyal medya kullanımına getirdiği rüzgarın üstünde, verilen rakamlarla duruluyor. Bu süreçte ortaya çıkan ve vatandaş gazeteciliğini simgeleyen 'ötekilerin postası', VagusTV, VivaHiba ve P24 gibi siteler anlatılıyor. Buna karşılık ise hükümetin interneti kontrol altına almak için büyük bir gayrete giriştiği, İzmir'de 29 Twitter kullanıcısı-

nın kalkışmayı provoke ettiği için mahkemeye çıkarıldığı, bu mahkemede Başbakan Erdoğan'ın ise mağdur olarak yer aldığı hatırlatılıyor. RAPOR’DAKİ DİĞER MADDELER Ocak-Şubat döneminde Meclis 5651 sayılı kanuna hızla değişikler yaparak Türkiye İletişim Başkanlığı (TİB)’i güçlendirdi. İnternet sunumcuları kullanıcı bilgilerini bir ila iki yıl tutmak zorundalar. TİB, 9. Madde ışığında engelleme emirlerini kendi başına gönderme ve dört saat içinde erişim sağlayacıların bunu yerine getirme zorunluluğu doğdu. 5651 kanun değişiklerine Nisan ayında MİT kanunu ile ilgili değişimler de eklendi. Bu MİT’i kamu, finansal ensitütü ve kurumlardaki herhangi bir bilgi, doküman, data veya kayıda ulaşımını hızlandırdı. 2004 yılından beri sadece telekom düzenleyici kurumları değil, medya düzenlemesi ve kamu ihaleleri alanları da dahil olmak üzere düzenleyici kurumların bağımsızlığındaki azalma dikkat çekici. Raporun ilk bölümünün sonuç

paragrafında, telekom alanında 2008 ile 2013 yılları arasında ciddi bir büyüme olmadığının altı çiziliyor, bunun nedeni olarak ise ‘’rekabeti artırmada ilerleme kaydedilmemesi’ olarak gösteriliyor. Türkiye’nin internet altyapı ve telekomunikasyon servislerindeki büyüme potensiyelini karşılayabilmesi için öncelikle ve özellikle atılması gereken adım siyasi müdahelenin ortadan kaldırılmasıdır. Türkiye’nin canlı online toplumunda 32 milyonu aşkın Facebook kullanıcısı ve 11 milyonu aşkın Twitter kullanıcısı var. RAPORDA ÖNE ÇIKANLAR Aralık 2012 tarihi itibariyle Türk kullanıcılar Avrupa’da, online olarak en çok zaman geçiren ikinci ülke. 15-64 yaşı arasındaki nüfusun yüzde 90’ının Facebook hesabı var ve yüzde 70’i ise Twitter’de. 15 ile 24 arası yaştakilerin yüzde 71’i internetten yüzde 75’i televizyondan haber alıyor. 25 ile 34 yaş arasındakilerin yüzde 56’sı internetten, yüzde 90’ı TV’den haber alıyor.

IŞİD Suriye'de vurulacak ABD, bir süredir Irak’ta hava operasyonlarıyla vurduğu IŞİD’i şimdi Suriye’de de vurmaya hazırlanıyor. Pentagon, IŞİD’in bertaraf edilebilmesi için Suriye’deki parçasının da imha edilmesini savunuyor WASHINGTON - POSTA212

K

anlı terör örgütünün Amerikalı gazeteci James Foley’nin kafasını keserek infaz etmesinin ardından Pentagon, IŞİD tehdidini yeniden masaya yatırdı. ABD Savunma Bakanı Hagel, terör örgütü “Gördüğümüz her şeyin ötesindeler” sözleriyle açıkladı. Amerikan Genelkur-

IŞİD'de 100 ABD’li Radikal dinci terror örgütü IŞİD’in 50 ülkeden 12 bin yabancı savaşçıları arasında 100 de ABD vatandaşı bulunduğu açıklandı. IŞİD’in içinde 3 bin de Türk vatandaşı olduğu iddia ediliyor (WASHINGTON – POSTA212) IŞİD'in saflarında savaşan yabancılara dair bir açıklama yapan Amerikalı yetkililer, "IŞİD'in 50 ülkeden 12 bin yabancı militanı var. Bunlardan 100'ü ABD'li" dedi. Dün de İngiliz yetkililer en az 400 İngiliz'in IŞİD saflarında savaştığını söylemişti. IŞİD'in elinde ise 3'ü ABD'li olmak üzere en az 20 Batılı rehine var. İngiliz Milletvekili Halid Mahmud da son 3 yılda bin 500 Müslüman İngiliz vatandaşının Suriye ve Irak'taki savaşa katıldığını söyledi ve bu rakamın İngiltere ordusunu seçen Müslümanlar’ın iki katından fazla olduğuna dikkat çekti. Örgütün içinde en az 3 bin Türk militanın da bulunduğu tahmin ediliyor.

may Başkanı Dempsey de örgütün Suriye’deki varlığının da hedef alınması gerektiğini savundu. ABD Savunma Bakanı Hagel, “Bir terörist gruptan ötedeler. Ciddi ölçüde finanse ediliyorlar. Dempsey, IŞİD’e harekâtın Irak’ın ötesine taşınıp taşınmayacağına dair bir soruya da yanıt verdi.

Dempsey soruyu şöyle cevapladı: “Örgütün Suriye’de bulunan bu parçasını ele almadan yenilgiye uğratılması mümkün mü? Cevap ‘hayır’dır.” ABD’li yetkililer, ancak Sünni aşiretlerin, cihatçı grupları reddetmesi ve yerel güçlerin mücadelede birleşmesi, savaşın sadece Irak’ta değil Suriye’ye taşınması halinde radikallerin bertaraf edilebileceğini söyledi.

Amerika'da IŞİD paniği IŞİD’in Twitter’dan yayınladığı fotoğraflı mesaj, ABD vatandaşları arasında paniğe yol açtı

NEW YORK - POSTA212

A

merikalı gazeteci James Foley’nin, IŞİD tarafından başı kesilerek vahşice infaz edilmesinin ardından, IŞİD militanı olduğu düşünülen bir kişinin, eski Chicago Cumhuriyet binası

önünde, elinde “Eyaletlerinizin, şehirlerinizin ve sokaklarınızın içindeyiz” yazan bir kağıt tuttuğu resmi Twitter’da paylaşması, ülke çapında paniğe yol açtı. Kağıt üzerinde 20 Haziran tarihi atıldığı dikkat çekti. Benzer bir resim aynı zamanda Beyaz Saray

önünde cep telefonundan gösteriliyor. ABD güvenlik uzmanları, ülke içinde harekete geçmeyi bekleyen bazı militanların olduğudundan şüpheleniyordu ve yayınlanan son fotorafla bu iddia gerçeklik payı kazanmış gibi gözüküyor.


Güncel

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Hillary yükseklerden uçuyor ABD’de bir sonraki başkanlık seçimi için halen 2 yıldan fazla bir süre var. Buna rağmen, adayların bu dünyanın süper gücü olan ülkesi için kampanya yapmaya başlamalarına sadece aylar kaldı İLHAN TANIR WASHINGTON-POSTA212

A

BD’de, geleneksel olarak her iki partinin başkanlık adayları, mevcut başkanın son seçimi olan Kasım ayı ara seçimleri sonrasında ileri çıkıyorlar. O zamana kadar suları test etmekle yetinen adaylar, yeni yılla birlikte ise, açıkça adaylıklarını koymak zorundalar. ABD’nin her iki büyük partisi olan Demokrat ve Cumhuriyetçi partiden öne çıkan aday adayları, önce kendi partilerinin adaylıklarını kazanabilmek için kıyasıya bir mücadeleye girişiyorlar. Bu esnada da kampanyaları için para toplamak, tabanlarını genişletmek ve stratejilerini belirlemek için uğraşılara girmekteler. Bu saydığımız süreçler sadece çok genel hatlar. Bütün bu süreçler ise, tamamen kamuoyu önünde ve şeffaf yapılmak zorunda. Kocası Bill Clinton’ın 1993 ile 2001 arasında yaptığı başkanlık esnasında aktif kişiliğiyle bütün ABD’ce tanınan Hillary Clinton, Bill Clinton’ın başkanlığının bitmesiyle birlikte ise New York’dan senatör seçilmişti. Bir dönemlik senatörlüğü esnasında da 2008 yılındaki Demokrat başkanlık yarışına girmiş ve

favori olmasına rağmen Barack Obama’nın cazibesi karşısında ağır bir yenilgi almıştı. Obama’nın Hillary’i kendi yönetiminde dışişleri bakanı yapmasıyla birlikte de, Clinton yine ABD’nin ve dünyanın ilgi odağı olmaya devam etmişti. Hillary’nin 2008’de kazanamadığı Demokrat Parti adaylığı için yeniden öne çıkması bekleniyor. Bu yöndeki işaretler, özellikle kendisinin Başkan ve eski patronu olan Obama’nın bazı dışişleri politikalarını eleştirmesiyle daha da inanılır bir hale geldi. Yapılan anketler ise, Hillary’nin rakipleri ile çoktan arasını açtığını gösteriyor. Geçtiğimiz aylarda ‘Zor Seçimler’ adlı bir de kitap yayınlayarak, dışişleri bakanlığı yıllarını anlatan Clinton, Zogby şirketinin yaptığı anketlere göre yüzde 54’lük bir yüzdeyle Amerikalılar tarafından ağırlıkla tercih ediliyor. Buna karşılık, bir diğer Demokrat Parti başkanlık aday adayı olması beklenen Elizabeth Warren ve şu anki Başkan yardımcısı Joe Biden ise sadece yüzde 10’arlık oylara ulaşabiliyorlar. Clinton, online ankete katılan erkeklerin yüzde 49’unun oyunu alırken, Biden yüzde 13, Warren de yüzde 11 almış. Kadınların ise yüzde 58’i Hillary’i tercih ederken, diğer adaylar yüzde 10 ve yüzde 7 ile sıralanıyor.

Barack Obama’nın dışişleri karnesi kırık ABD Başkanı Obama, yapılan yeni bir ankette dışişleri meselelerini idare etme konusunda Amerikalılar’ın sadece yüzde 36’sının onayını alabildi. Obama’ya ekonomik konularda güvenenlerin oranı ise yüzde 35’e kadar geriledi

İsrail’in Gazze inadı İsrail ile Hamas arasındaki çatışmalar tüm şiddetiyle devam ediyor. Savaşın sona erdirilmesine ilişkin görüşmeler ise başlamadan bitiyor. İsrail, inatla Gazze’de sivil hedefleri vuruyor. Hamas da İsrail’i kızdırmaktan başka işe yaramayan ilkel füzeleri atmaya devam ediyor ORHAN MURAT BAHTİYAR NEW YORK - POSTA212

AYSEL TAPAN POSTA212 - HABER MERKEZİ

B

arack Obama, başkanlığının ikinci döneminde iki önemli mesele olan dışişleri ve ekonomi konularında sınıfta kaldı gibi görünüyor. Amerikan halkı 2014 yılı boyunca hem dışişlerinde yaşanan sorunlar konusunda hem de ekonominin gidişatından endişe duyuyor. Gallup tarafından 7-10 Ağustos 2014 tarihleri arasında yapılan ankete katılanlar, Obama’nın başkan olarak dışişleri konusunda yaptığı işleri yüzde 36, ekonomik sorunlara karşı tutumunu yüzde 35, genel performansını ise yüzde 44 oranında onaylıyor. Öte yandan, Amerikan halkı birinci döneminde Obama’nın dış politikasına ve genel performansına yüzde 50 oranında güvenirken, ekonomi konusunda yaşanan sorunlara paralel olarak Obama’ya yüzde 41 oranında onay vermişti.

Anket sonuçları Amerikalılar’ın dış siyasette girilen çıkmazları onaylamadığı gösteriyor. Obama, dışişleri meselelerinde Irak-Afganistan çatısmasının felaket sonuçları nedeniyle halkın onayını kaybeden George W. Bush hariç son dokuz başkanla karşılaştırıldığında halktan en az onay olan başkan. Anket aynı zamanda başkan-

ların genel olarak aldığı onay oranının, hem dışişleri hem de ekonomik meseleleri idare etme konularında aldıkları oranlardan daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Ayrıca, G. W. Bush ve Barack Obama’nın ikinci dönemlerinde aldıkları oy oranları düşerken, sadece Clinton başkanlığının ikinci döneminde daha çok kabul gördü.

Başkanların onay oranları Başkanlar ve dönemleri

Toplam onay oranı %

Ekonomi %

Dışişleri %

Regan 1 Regan 2 G.H.W. Bush Clinton 1 Clinton 2 G. W. Bush 1 G. W. Bush 2 Obama 1 Obama 2

50 55 59 49 60 63 40 50 45

43 47 35 45 69 52 41 41 38

42 47 63 46 55 57 38 50 39

M

ısır'daki ateşkes görüşmeleri geçtiğimiz hafta Gazze ile ilgili umutları arttırsa da geçici ateşkesin bozulmasının ardından taraflar savaşa "devam" açıklaması yaptı. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'nun yaptığı açıklamalar ise savaşın daha uzun süre, üstelik genişleyerek devam edeceğini işaret ediyor. Netanyahu, İsrail'in yıpratma harbine hazırlandığını söyledi ve Gazzeliler'e askeri operasyonun olduğu bölgeleri boşaltma çağrısında bulundu. Geçtiğimiz cuma günkü saldırıda hayatını kaybeden İsrailli bir çocuğun cenazesinin ardından konuşan Netanyahu, "Hamas işlediği suçlardan dolayı ağır bedel ödüyor ve ödeyecek. Görevimizi tamamlama da kararlıyız, sabırlıyız. 'Koruyucu Hat' operasyonu amaçlarımıza ulaşana kadar devam edecektir " dedi. Geçtiğimiz günlerde 12 katlı bir binayı vuran İsrail Ordusu'nu savunan ve Gazzeliler'i bölgeyi boşaltmaya çağıran Netanyahu bu binaların içinde terörist aktivitelerin yürütüldüğünü iddia etti. Hamas Sözcüsü Sami Ebu Zuhri ise yaptığı yazılı açıklamada, "İsrail ordusunun Gazze'de sivillerin yaşadığı 12 katlı bir binayı vur-

ması, insanların yaralanmasına ve onlarca ailenin evsiz kalmasına neden olan bir savaş suçudur" ifadelerini kullanmış; binalarda yaşayanlar da terörist faaliyet iddialarını reddetmişlerdi. Gazze Şeridine yakın yerlerde kolektif tarım faaliyetleriyle uğraşan Yahudilere de hükümet olarak gelecek bakanlar kurulu toplantısında bir yardım paketi açıklama hazırlığında olduklarını belirten Netanyahu, Hamas ve IŞİD hakkında da ilginç bir benzetmede bulundu. "Hamas IŞİD'dir; IŞİD Hamas'tır" diyen Netanyahu "Her ikisi de

aynı yönde. İkisi de aynı zehirli ağacın dalları. Her iki hareket de içinde insan hakları olmayan, azınlıkları öldüren, İslam devleti ve halifelik kurmayı amaçlıyor." diyerek İsrail Devleti'nin İslamcı şiddette karşı çağdaş dünyanın yanında durmaya devam edeceğini ileri sürdü. İsrail hükümeti, yedi haftadır devam eden saldırılara rağmen Gazze'den açılan havan ateşi ve roket atışlarını sonlandırmayı başaramamasından ötürü hükümet içinde sert eleştirilerle karşı karşıya kalıyor.


Toplum Yaşam

27 Ağustos 2014 Çarşamba

15 yıl sonra savaş gemimiz ABD’de 15 yıl sonra ABD’ye gelen ilk savaş gemimiz TCG Kemalreis F247 fırkateyni, ABD’de karasularındaki seyrini sürdürüyor. Savaş gemimizin bir sonraki durağı Baltimore limanı olacak. Türk fırkateyni dört gün boyunca halkın ziyaretine açık olacak NEW YORK - POSTA212

D

eniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın Kemalreis savaş gemisi, 15 yıl aradan sonra ABD’yi ziyaret eden ilk Türk savaş gemisi oldu. NATO Deniz Grubu içinde yer alan savaş gemisi, önceden programlanmış ziyareti kapsamında ABD’nin Florida eyaletinin Mayport limanına ulaştı. NATO’ nun konuyla ilgili açıklamasına göre savaş gemimiz Daimi NATO Deniz Grubu 2, önceden programlanmış ziyaretini tamamlamak üzere ABD’nin Florida eyaletinin Mayport limanına ulaştı. Filo tatbikatları (Fleetex) çerçevesinde Florida’da bulunan ABD, Kanada, Almanya ve Türkiye’ye ait üç savaş gemisi, güç entegrasyonunu geliştirme ve farklı savaş beceri setlerinin deneme amaçlı tatbikat yaptı. Tatbikatın birkaç yıldan bu yana NATO görev gücünün Kuzey Amerika’da yürüttüğü ilk transatlantik faaliyet olmasının önemine de dikkat çekildi. Tatbikatların yüksek düzeyli deniz operasyonları eğitimi için birçok fırsat sağladığı kaydedildi. Fleetex tatbikatları, yüksek nitelik-

li savaş eğitimi vermek üzere tasarlanmış hava ve denizaltı saldırılarına karşı savaş, yangın, gemi ele geçirme senaryolarıyla entegre görev grubu eğitimi aracılığıyla önemli deneyim edinilmesini kapsıyor. BALTIMORE’A DEMİR ATACAK Kemalreis fırkateyni önümüzdeki ay Baltimore limanına demirleyecek.Türk Deniz Kuvvetlerine bağlı F-247 bordo numaralı, Kemalreis fırkateyni Türk Deniz Kuvvetleri’nin Barbaros sınıfı fırkateynlerinden biri olarak hizmet veriyor. 1998 yılında denize indirilen TCG Kemalreis savaş gemisi, 118 metre uzunluğunda. Fırkateynde 24 subay, 100 astsubay, 8 uzman erbaş, 61 erbaş ve er görev yapıyor. LİMANDA ZİYARETE AÇIK OLACAK Washington Büyükelçiliği, 15 yıl sonra ABD’ye gelen ilk savaş gemimiz olan Kemalreis Fırkateynni’nin ABD gezisiyle internet sitesinden yaptığı açıklamada ‘’ Fırketeynimiz, 12-13-14-15 Eylül tarihlerinde 13:00-17:00 saatleri arasında Baltimore limanında vatandaşlarımızın ziyaretine açık olacaktır” denildi.

Sivas Kangalları’na büyük ilgi SAN FRANCISCO - POSTA212

K

aliforniya’nın Monterey kentinde Türk-Amerikan Derneği (TAAC) tarafından bu yıl 17’ncisi düzenlenen Türk festivaline yoğun ilgi vardı. San Francisco yakınlarındaki turistik kent Monterey’de iki gün süren Türk festivaline çok sayıda Amerikalı da katıldı. Festival meydanına standlar kurularak Türkiye’yi tanıtıcı ürünler ve fotoğraflar sergilendi. Türk kahvesine büyük ilgi gösteren turist ve katılımcılar kahve falı baktırmak için sıraya girdiler. Kaliforniya’da bir Amerikalı aile tarafından yetiştirilen Sivas Kangal köpekleri her sene olduğu gibi bu sene de festivale getirilerek kalabalığın ilgisini çekmeyi başardı.

ATAA’dan saldırıya kınama Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA), 18 Ağustos’ta Ermeni asıllı bir saldırgan tarafından Moskova’daki Türk Büyükelçiliği’ne yapılan silahlı saldırıyı kınadı NEW YORK - POSTA212

A

TAA, Moskova’daki Türk Büyükelçiliği’ne yapılan saldırıyı kınadı. Rus yetkililer, 43 yaşındaki Arthur Mizoyan isimli Ermeni saldırganın Türk temsilciliğine saldırmasının Ermenistan ve Azerbaycan arasında son dönemde şiddetlenen saldırılar veya Türkiye aleyhindeki sözde Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili olabileceğine işaret etmişti.

ATAA’NIN AÇIKLAMASI ATAA, yaptığı açıklamada Türkiye’nin 1960’lı yıllardan beri Ermeni terör örgütleri ASALA, JCAG, PKK ve son dönemlerde El Kaide’nin terör eylemlerine hedef olduğuna dikkat çekerek, 1973 yılından itibaren ASALA ve Ermeni Devrimci Federasyonu’nun silahlı kanadı JCAG’ın 239 saldırı ile en az 70 kişinin ölümüne ve 700’den fazla kişinin yaralanmasına neden olduğunu ifade etti. Bu terörist grupların 105 kişiyi rehin aldığı ve biri Amerikan vatandaşı olmak üzere 12 kişiyi infaz ettiği-

ni vurgulayan ATAA, terör örgütü PKK’nın ise 1984’ten itibaren Amerikan vatandaşları da dahil olmak üzere 35 bin kişinin ölümüne neden olduğuna dikkat çekti.

RUS POLİSİ SORGULADI Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği’ne pompalı tüfekle saldırıda ölen ve yaralanan olmazken, Ermenistan asıllı saldırganın kimliği Rus polisi tarafından açıklanmıştı. Saldırgan, sabah erken saatlerde aracıyla Moskova Büyükelçiliği’nin bulunduğu cadde üzerinde aracını durdurduktan sonra pompalı tüfeğini çıkararak binanın tabelasına ateş

açmıştı. Elçilik binası önünde nöbet tutan Rus polisleri anında müdahale ederek saldırganı yakalamıştı. Karakola sevk edilen saldırganın ilk sorgusu yapıldığında 43 yaşındaki Ermeni asıllı Artur M. olduğu ortaya çıkmıştı. Moskova’daki bir kereste firmasının sahibi olduğu belirlenen Mirzoyan, neden böyle bir davranışta bulunduğunu açıklamak istemedi ancak Rus güvenlik yetkilileri, olayı son günlerde Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan gerilime bağladı. Saldırının organize suç olup olmadığı yönünde soruşturma başlatıldı.


Güncel

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Washington DC ABD’nin en cool şehri seçildi ABD’nin başkenti Washington DC, federal binaların çokluğu, siyasetçilerin yoğunluğu ve politika solumasıyla birçokları tarafından sıkıcı bulunabilir İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

B

una rağmen, Forbes dergisinin yaptığı son araştırmaya göre, başkent Washington, ABD’nin en harika, başka bir ifadeyle ‘the coolest’ şehri ilan edildi. Forbes, yaptığı araştırmayı 6 ana başlığa ayırmış: 1) Sanat

ve kültür 2) eğlence mekanları 3) çok çeşitlilik 4) yerel yiyecekler 5) nüfus yaşı 6) Net göç Başkentin, ABD’nin bütün diğer şehirlerini geçerek birincilik koltuğuna oturmasının nedeni ise özellikle çok çeşitlilik arzeden nüfusu. İkinci olarak harika yemekleri. Araştırma esnasında Washington ayrıca sürekli göç alması ve nüfusunun da sürekli değişmesi, böylece

çok dinamik bir şehir yapısına sahip olmasıyla göze çarpmış. Bunun yanısıra şehre sıkça gelen yüksek profilli müzik grupları ve çok çeşitli müzik konserleri de, şehrin ‘harika’ olmasını sağlamış. Washington’ın en güzel şehri olmasının bir başka nedeni olarak da, bireylerin Cumartesi günlerini nasıl geçirdiği, spor organizelerin çokluğu ve çeşitliliği, hayvanat bahçeleri ve akvaryumların durumları, golf sahaları, kayak merkezleri ve Milli Parkların yoğunluğu ve bakımı dikkat alınmış. ABD çapında ikinci ‘cool’ olarak seçilen şehir ise Seattle olmuş. Seattle’nin özellikle açık hava mekanlarının çokluğu ve bakımlılığı ile iltifat görmüş.


Terle çalışan telefon NEW YORK - POSTA212

A

BD'deki uzmanlar yine bir ilke imza attılar. Kaliforniya Üniversitesi'nde çalışan uzmanlar insan terinden enerji üreten bir pil geliştirdiler. Dövme şeklindeki "biyopil" terde doğal olarak bulunan laktatla çalışıyor. Uzmanlar, bu yolla elde edilen enerjiyle, nabız ölçen cihazlar, dijital saatler ve hatta cep telefonlarını bile çalıştırmanın müm-

kün olabileceğini belirtiyor. Taşınabilir cihazları "insan gücü"yle çalıştırma hayali, birçok yaratıcı projeye ilham kaynağı oldu. Geçmişte insanın hareketlerinin oluşturduğu basınçla enerji elde edilirken, bir grup uzman vücuda nakledilen biyo hücreleri kanla çalıştırmayı başardı. Kaliforniya Üniversitesi'nden Dr. Wenzhao Jia, Angewandte Chemie adlı bilim dergisindeki maka-

lede "Bizimki terle çalışan ilk cihaz. Konsepti kanıtladık" dedi. Jia, "Şu anda elde edilen enerjinin miktarı büyük değil. Sadece 4 mikrovat. Ama küçük elektronik cihazları bu yolla çalıştırmak için çaba harcıyoruz" diye konuştu. Dr. Wenzhao Jia ve ekibi biyopil üretmek için yola çıkmamıştı. Amaçları, laktat seviyesini ölçmek için derinin üzerine konan bir cihaz geliştirmekti.

New York’un çevre dostu popüler yeni yeşil taksileri beğenilmiş olacak ki 6 bin yeni yeşil taksi rushatı için yeşil ışık yakıldı

New York’a 6 bin yeni yeşil taksi KUNTER AKIRMAK NEW YORK - POSTA212

N HAFTALIK ÜCRETSİZ

27 Ağustos 2014 Çarşamba

YIL 2 • SAYI 67

www.posta212.com

ew York şehri Taksi ve Limuzin Komisyonu, yukarı Manhattan ve şehir dışına servis yapan yeşil taksiler için ruhsat satımına başladı. Şehrin şu anda sadece küçük bir kısmında servis yapan yeşil taksilerin sayısı ge-

lecek yeni 6 bin ruhsatla birlikte 12 bin olması planlanıyor. Geçen sene verilen ilk 6 bin yeşil taksi ruhsatları eski belediye başkanı Michael Bloomberg tarafından onaylanmıştı.Gelecek haftalarda yüzlerce adayla buluşmayı planlayan ajans ve herşey yolunda giderse, kabul edilen adaylar arabalarını yeşile boyatıp, kredi kartı makineleri ile donatacak.

Dünya beşik gibi sallanıyor Kaliforniya’da meydana gelen 6 büyüklüğündeki deprem büyük korku yaratırken, başta Amerika kıtası olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde meydana gelen depremler dikkat çekti NEW YORK - POSTA212

L

os Angeles ve çevresi, geçtiğimiz pazar günü son 25 yılın en şiddetli depremiyle sarsıldı. Merkez üssü Kaliforniya’nın Napa kenti olan depremin ardından 51 artçı şok yaşandı. 30'dan fazla bina kullanılamaz duruma gelirken, ilk belirlemelere göre maddi hasar 1 milyon dolar civarında. Napa yerel yönetimi henüz kent genelindeki binaların üçte birini kontrol edebildiklerini ve zararın artmasından endişeli olduklarını açıkladı. Depremde 3’ü ağır olmak üzere 208 kişi yaralandı. Napa’da bulunan birçok tarihi bina da ağır hasar meydana geldi. ŞİLİ VE PERU’DA DEPREM Kaliforniya depreminin ardından 24 saat içinde Amerika kıtasında yine büyük depremler meydana geldi. Yine Pazar günü Şili’de 6.4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi.

Pazartesi günü sabaha karşı saatlerde ise Peru’da 6.9 büyüklüğünde bir deprem oldu. Şili ve Peru’da can ve mal kaybının olmadığı açıklandı. TÜRKİYE DE SALLANDI Geçtiğimiz Pazar günü Burdur yakınlarında meydana gelen 4.8 büyüklüğündeki deprem de büyük korku yarattı.

AT&T, DirecTV’yi satın almaya hazırlanıyor ABD’li mobil operatör devi AT&T, uydu televizyonu DirecTV’yi mayıs ayında alacağına dair yaptığı açıklamaların ardından, ABD Adalet Bakanlığı’nın şartlarını kabul ederek satışı kesinleştirmiş görünüyor NEW YORK - POSTA212

A

BD Adalet Bakanlığı’nın şatış için ne türlü şartlar koyduğu şu an için kesinlik kazanmamışken, AT&T’nin alım planın konusunda uzlaşma sağladığı açıklananlar arasında yer alıyor. Bu satışın ardından DirecTV’nin 20 milyon’a ulaşan kullanıcısı, AT&T’nin hali hazırda sahip olduğu, 6 milyon kullanıcıya sahip UVerse TV’ye eklenecek. U-Verse şuan da 22 eyalette hizmet vermekte. Eğer bu birleşme gerçekleşirse 26 milyona ulaşacak kullanıcı sayısıyla AT&T, ABD’nin en büyük ikinci uydu yayını sağlayıcı olacak. Federal İletişim Komisyonu henüz birleşmeyi onaylamadı ve AT&T konu hakkında yorum yapmayı reddetti.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.