POSTA212 - SAYI 65

Page 1

Erdoğan’a mektup Türkler’i üzdü

Amerika’daki Türkler’in seçim tercih haritası 9 sayfa

n ABD Kongre-

si’ndeki Türkiye Dostluk Grubu eş başkanlarının Obama’ya, “Erdoğan’dan kaygılıyız” mektubu göndermesi Amerika’daki Türkler’i üzdü.

sayfa

13

Ekmeleddin İhsanoğlu

Recep Tayyip Erdoğan

Selahattin Demirtaş

% 88,34

% 9,61

% 2,05

n ABD’deki Türkler ilk kez oy kullandı. 6 bölgedeki sandıklara ilgi azdı. ABD’li

Türkler açık ara İhsanoğlu’nu tercih etti. Erdoğan’a en çok oy New York’tan çıktı.

HAFTALIK ÜCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ

www.posta212.com • YIL 2 • SAYI 65

13 Ağustos 2014 Çarşamba

‘MILLETIN ADAMI’

KAZANDI Türkiye Cumhuriyeti’nin 12’nci Cumhurbaşkanı, halkın oylarıyla seçilen Recep Tayyip Erdoğan oldu. Katılımın yüzde 74’lerde kaldığı ve yaklaşık 15 milyon seçmenin sandığa gitmediği seçimde Erdoğan oyların yüzde 51,7’sini aldı. Seçimi İstanbul’da takip eden ve zaferinin kesinleşmesiyle Ankara’ya giden Erdoğan geleneksel hale getirdiği balkon konuşmasında, sadece kendisine oy verenlerin değil, 77 milyon ve 81 vilayetin kazandığını söyledi

n Erdoğan’ın seçimi kazanmasını ABD’deki Türkiye ve Ortadoğu uzmanlarının yanı sıra siyasetçiler, yazarlar, bilim insanları ve finans dünyasının önde gelen isimleri yorumladı.

sayfa

8

Dünya can Obama golf DERDİNDE

Seçimin ardından ABD’de kim ne dedi? Türk hakime destek görevimiz! sayfa

2

siyle AK Parti’de kritik süreç başladı. Erdoğan, olağanüstü kongre için 27 Ağustos’u belirledi. Aynı dakikalarda Gül de partiye dönüş kararını açıkladı.

sayfa

10

Göçmenlik reformu budanıyor! sayfa

4

n Onuruna düzenlenen gecede ko-

nuşan Başkonsolos Bilgen, “Her zaman omuz omuza olmalıyız” dedi.

n ABD hükümeti tarafından verilecek olan ‘Göçmenlik Reformu’ kararının, 11 milyon kaçak göçmeni kapsamayacağı, ABD’de uzun süre yaşayan göçmenlere öncelik verileceği öne sürülüyor.

sayfa

12 NYPD’ye ırkçılık Özgürlüğünü çalanlar suçlaması 15

n Finans çevreleri Cumhurbaşkanlığı seçimini Türki-

3

12

IŞİD’i bombalarken yani dünya canının derdindeyken, Başkan Obama hafta sonunu saatlerce golf oynayarak geçirdi.

Türkiye’nin 2015 ekonomi senaryoları

sayfa

n Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilme-

sayfa

hakimi Jay Karahan’ın yeniden seçilmesi için başlatılan kampanyaya destek çağrısı yaptı.

Başkonsolos Bilgen’den birlik çağrısı

8-9

AK Parti’de Erdoğan sonrası hesapları

n Rusya Ukrayna’yı, İsrail Gazze’yi ve ABD uçakları da

n Turkish PAC, ABD’nin ilk ve tek Türk asıllı

ye için önemli bir dönemeç olarak görüyor ve akabinde olacakları tartışıyordu. Analistler 2015’te Türkiye’yi bekleyen olası ekonomik senaryoları masaya yatırdı.

sayfa

sayfa

için avukat olacak

sayfa

7

n Balyoz’dan haziranda tahliye edilen emekli Kur-

50 bin göçmen çocuk okullu sayfa oluyor

4

may Albay Dursun Çiçek, gelecek planlarını anlattı.

Türk ve Azeriler Dağlık Karabağ için tek yürek

Metroda tahtakurusu kabusu 16 sayfa

sayfa

3


Toplum

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com

YENİ BİR TARİH BAŞLIYOR BUGÜN Türkiye, Cumhuriyet ilkeleri, anayasal dokunulmazlık ve hukuk düzeni çerçevesinde, demokratik hak ve özgürlüklerin olduğu bir ülkeden çok, güçlerin gölgesinde bir üke olduğunu kanıtladığı gündür. Bugün, Turkiye Cumhuriyetini biraraya getiren özelliklerin, güç savaşına yenildiği gündür. Bugün Turkiye tarihinde yeni bir baslangıç yapıldığı gündür. Siyaset-para-korku üçgeninde aylardır sınanan halk, sonunda bu savaştan galip çıkan gücü tercih etmiştir. Artık bugün seçimler demokrasinin verdiği sınav değil güç mekanizmalarının test edildiği bir platform haline gelmiştir. 12. Cumhurbaşkanlığı seçimlerimde oylar, konuşmasıyla, duruşuyla, tavırları ve yaptırımlarıyla sergilediği tavır ile “Güç ben de “ diyen “Milletin Adamına “gitmiştir “Millet” anayasal hak, hukuk , düzen, yolsuzluk,adalet ve özgürlük söylemlerinden çok, konuşma ve hareketlerinde güç sergileyen lideri seçmiştir. OY VERMEYENLER ERDOĞAN’I CUMHURBAŞKANI YAPTI Bugün Türkiye’de oy veren herkes basit bir seçmen profili değildi. Oyuna ve geleceğine sahip çıkan bilinçli ve tutarlı seçmendi. Seçmenin kime oy verdiğinden çok bugün oy vermek için sandık başında olması önemli bir göstergeydi. Bugün oy pusulasına damgayı vuran seçmen Türkiye’nin yeni yüzünü gösterdi . Bu yüzün bir tarafı Erdoğan’a bir aşk ile bağlı olan ve şartlar ne olusa olsun sevdasından vazgeçmeyen seçmenler ile Erdoğan karşıtları. Geriye kalan oy kullanmayanlar ise artık bu bu grupların dışında kaldı. Onar CHP -MHP’ye küsenler ve kafası hep karışık olanlardı. CHP ve MHP’nin çatı adayı Ekmeleddin’i istemeyen küskünler oy kullanmayarak Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yaptı. Bu durum aylar öncesinden belliydi. 13 milyon 397 bin 753’u sandığa gitmedi. Erdoğan, 30 Mart seçimlerinde aldığı oylardan bin 62 eksik oy almasına rağmen, katılımın düşük olmasının etkisiyle, oy oranını yüzde olarak arttı. İhsanoğlu, 30 Mart yerel seçimlerinde iki partinin aldığı toplam 19 milyon 424 bin 786 oydan 4 milyon 281 bin 845 düşük oranda 15 milyon 142 bin 941 oy aldı Oy vermeyen seçmenler, Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı yaptı. SEÇMENİ ERDOĞAN’I AKLADI Türkiye Cumhuriyeti’nin başına geçecek olan Cumhurunu seçen halk, tercihiyle Recep Tayyip Erdoğa’nı bütün suçlamalardan ve yolsuzluk soruşturmalarından da aklamış oldu. Birleşmiş Milletlere üye olan ülkeler arasında en büyük miktarla yolsuzlukluk listesinin başını çeken Türkiye, bu seçimlerdeki kemik oy oranının bozulmaması ile Erdoğan’ı bu suçlamalardan çekip aldı. Her türlü hukuk ihlali yapılmasına rağmen, hazırlanan fezlekeler bozulmuş çarptılılmış olmasına rağmen , verdiği oylar ile seçmen Erdoğan’ı temize çıkardı. NİYE OY VERMEDİN? Oy kullanmayanlara gelince, onlardan bir kaç kişiye rastladım. Oy kullandınız mı? Bugün diye sorduğumda aldığım cevap gerçekten ilginçti. “Niye oy vereceğim ki sonuç zaten belli’’ bir başkasından aldığım cevap ise gerçekten çok düşünündürücüydü “Benim Cumhurbaşkanı adayım hiçbiri değil, niye oy kullanayım ki ?” Bu cümlelerden sonraki açıklamaları ise uzayan bir felsefi sohbette teorisini doğru çıkarmaya çalışan bir acemi kadar sıkıcı ve gerçeklerden uzaktı. Oy kullanmayan 15 milyonun birçoğunun ruh hali gerçekten çok kötü. Bezmişlik, bıkkınlık, üst üste gelen yenilgiler ve korkular ile artık büyük bir sendrom yaşıyor. Kendini Türkiye’nin gerçeklerinden soyutlamış görünüyor. Çemberin dışında kalarak aslında kendine nasıl bir kötülük yaptığının farkında bile olmayacak kadar bitkin , kafası karışık bir halde dolaşmaya devam ediyor.

Çılgın Türk’ün oğlu

desteklerinizi bekliyor Türk Amerikan Siyasi Eylem Komitesi (TurkishPAC), ABD’nin ilk ve tek Türk asıllı hakimi Jay Karahan’ın yeniden seçilmesi için başlatılan kampanyaya destek çağrısı yaptı. Türk hakim Jay (Ceyhun) Karahan’ın hayat hikayesi, geçtiği süreçler ve ABD’deki başarı hikayesi ise neredeyse kitap olacak cinsten DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

A

BD’de seçimle göreve gelen en yüksek mevkili Türk Amerikan memur olan ve 2014’te Türk Amerikan toplumundan tek aday olan Karahan, Ekim 2014’te dördüncü kez seçilmek için aday oldu. 1 Şubat 2003’ten beri 8 No’lu (Houston,Texas) Ceza Mahkemesi’nde Mahkeme Heyet Başkanlığı yapan Yargıç Jay (Ceyhun) Karahan, ilk defa 2002’de hakim olarak seçilmiş, 2006 ve 2010’da da bu göreve tekrar gelmişti. Yargıç Karahan, Houston Polis Amirliği Birliği tarafından da resmi olarak desteklenmişti. BABASI CEBİNDE 20 DOLARLA GELMİŞTİ Karahan, Florida eyaletinin Tampa kentinde doğup büyüdü. Karahan’ın babası 1948 yılında Mersin’den ABD’ye göç etti. Halen Antalya’da yaşayan Karahan’ın babası Necmettin Karahan, cebinde 20 dolar parayla hem kendisi, hem de Mersin’de kalan ailesi için daha iyi bir hayat kurabilmek hayaliyle ABD’ye gelmişti. Karahan’ın babası ABD’ye yerleştikten sonra bakmakla yükümlü olduğu Mersin’deki üç kız kardeşi, bir ağabeyi ve annesine para gönderdi, New York’ta aşçılık, odacılık ve satış elemanlığı gibi işlerde çalıştığı, ayrıca boksörlük yaptı.

BABASININ LAKABI: ÇILGIN TÜRK Babası 1940’lı yıllarda Türkiye’de tanınmış bir boksör olan Karahan, ailesinin hikayesini şöyle anlatıyor: “Babam, ABD’ye geldikten sonra çok çalıştı, para biriktirdi ve New York’ta, şu anda hayatta olmayan annemle tanıştı. Annem Amerikalı idi. Daha sonra babam boksu bıraktı ve Amerikan güreşçisi oldu, tüm ABD’yi dolaştı. Takma adı ‘Ali Baba-Çılgın Türk’tü. Teksas’tayken annem bana hamile kaldı. O yıl annemle babam, biriktirdikleri paraları değerlendirmek için Florida-Tampa’ya giderek iş kurmaya karar verdiler. 6 ay sonra Tampa’da ben doğdum. Tampa’da devlet okullarına devam ettim ve tüm okul hayatım boyunca takdir öğrencisi oldum. Liseyi 750 öğrenci arasında 30’unculukla bitirdim ve Florida Eyalet Üniversitesi’ne yazıldım. Lisans diplomamı oradan aldım. Mezun olduktan sonra öğrenimime bir yıl ara verdim ve bölge savcısının yanında işe girdim. Oradayken de hukuk okumaya ve avukat olmaya karar verdim. Babam bu kararımdan çok gurur duydu” OKUL SONRASI HAYATI Houston’da 1979-1983 yılları arasında hukuk fakültesine devam eden Karahan, okul sonrasında yaşadığı zamanlardan ise şöyle bahsediyor: “Okul bitince Tampa’ya geri dönerim diye düşünürken, Houston’daki bölge savcısının ofisinden iş teklifi geldi. Şimdi olduğu gibi o za-

man da Houston, ABD’nin dördüncü büyük kentiydi ve büyük bir kentte çalışmanın hukuk kariyerim için daha iyi olacağı düşüncesiyle işe başladım. Houston’daki okul hayatım süresince bölge savcısının yanında staj yaptım, mezun olunca da işe aldılar. Bunun ardından da Adalet Bakanlığı’nda işe başladım ve 4 yıl orada çalıştım. Onu takiben, Fortune dergisinin o dönem 100 büyük şirketi sıralamasında yer alan Cooper Industries’in hukuk dairesinde işe girdim ve 4 yıl da orada görev yaptım. Şirket, daha sonraları küçülme kararı alınca ayrıldım ve kendi adımı taşıyan hukuk büromu açtım” “YARGIÇLIĞI İSTİYORDUM” O zamanlarda kentteki en önde gelen cezai savunma avukatlarından biri olduğunu söyleyen Karahan, “Federal ve eyalet mahkemelerinde görev yapıyordum. İlk olarak 1996’da yargıçlık seçimlerine katıldım, çünkü yargıç olmayı çok istiyordum, ama bu ilk denememde seçimleri kaybettim. O zamanlar politikada çok tecrübesizdim. Ancak bu ilk denememden çok ders aldım. O tarihten 2002 yılına kadar çalışmama devam ettim. O tarihlerde birçok yargıç, savunma avukatı ve savcı, bana gelerek, yargıçlık seçimlerinde yeniden yarışmamı tavsiye ettiler” diyor. HAYATININ DÖNÜM NOKTASI Karahan, “Beni, 25 yıllık kariyerinin ardından emekli olacak tecrübeli bir yargıçla tanıştırdılar. Onunla konuştuğumda, bana

Babası Necmettin Karahan 1948’de ABD’ye geldiğinde cebinde 20 dolar parası vardı. Çok çalıştı ailesine baktı, evlendi . Çocuğu Jay Karahan ise şimdi ABD’de hakim.

neden yargıç olmamı istediğimi sordu. Ben de, ‘Yargıç olmayı istiyorum, çünkü mahkemede bir farklılık yaratmak, mahkeme önüne çıkanların tekrar aynı suçları işlememeleri ve yaptıklarından gerekli dersleri çıkararak, bir daha mahkemelere düşmemelerini ve yasalara uyan birer vatandaş olmalarını sağlayacak yeni bir şeyler denemek istiyorum’ yanıtını verdim” şeklinde konuşuyor. MUTLULUĞUN KAYNAĞI Emekli olacak yargıcın kendisine ‘Gelecek yıl emekli olacağım ve yerime senin geçmeni istiyorum’ dediğini aktaran Karahan, “Böylece 2002’de seçimlere katıldım ve kazandım. 2006 ve en son 2010’da da seçimlerde aynı başarıyı gösterdim. Bulunduğum konumdan büyük minnettarlık duyuyorum” diyor. “AYRIM GÖZETMEDİM” Karahan, arkasında bu kadar desteğe sahip olmanın sırrının ne olduğuna dair bir soruyu da şöyle yanıtlıyor: “Bu belki de Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettiğinde sahip olduğu sırla aynı. İnsanlarla kendime has bir diyalogum var. Belki seçimlerdeki rakibim tarafından küçümsenmiş olabilirim. Türk toplumuyla iyi ilişkiler kurdum, bana sessiz, ama çok güçlü bir destek verdiler. Bu o kadar sessiz bir destekti ki, rakibim ne olduğunu bile farkına varamadı. Sadece Türk-Amerikan toplumu değil, tüm azınlık toplumlarıyla diyalog geliştirdim, onlara ulaşmada çekingen bir tavır asla izlemedim. Politikacıların gittiği klasik yerler yerine, insanların beni görmeyi beklemediği yerlere bile gittim. Bu ‘Türk usülü’ bir yöntemdi. Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA), Türk Amerikan İşadamları Derneği (TABB) gibi kuruluşlarla yakın ilişkiler kurdum” “GEÇMİŞİMDEN GURUR DUYUYORUM” “Yargıçlık görevine ilk başladığı 2003’teki yemin törenine, o dönemki Houston başkonsolosunun da katılarak kendisine Washington’daki Türk büyükelçisinin takdir belgesini sunduğunu, babasının bu gelişme karşısında mutluluktan ağladığını anlatan Karahan, “Eminim bunu gören birçok Türk de babamın mutluluğunun aynısını yaşamıştır. Türklük geçmişimden çok gurur duyuyorum”


Güncel &Toplum

13 Ağustos 2014 Çarşamba

‘Devamlı omuz omuza olalım’

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

Kapadokya nerede?

Amerikan Türk Cemiyeti, New York Başkonsolosu Levent Bilgen onuruna bir gece düzenledi. Gecede POSTA212’ye konuşan Bilgen, Amerika’daki Türk toplumunun birlik olması gerektiğini söyledi

Tabi bu bir takım işidir. Ve buradaki görevimiz sırasında yaşadıklarımızı ve başarılarımızı eşim Ayşe Bilgen’in yardımına, fedakarlığına desteğine de borçluyum” diye konuştu.

Onun ötesinde buraya geldiğimizden beri bizleri ailece kucaklayan siz değerli Türk Amerikan Toplumunun bireylerine, Türk Amerikan medya üyelerine, büyük işlere imza atmış Türk önderlerine teşekkür ediyorum. Ayrıca genç markalarımız da var. Onu da ekleyeyim. Ben de bunları bilen biri olarak, hep sizlerle birlikte bazen yakından bazen uzaktan sizinle dayanışma içinde olmaya çalıştım. Bu yoğun bir mesai aslında. Dışarıdan göründüğü gibi değil. Ve aynı zamanda takım oyunu. O yüzden eşim Ayşe’ye, çocuklarıma gösterdikleri fedakarlık, gösterdikleri anlayış ve özveriler için teşekkür ediyorum” dedi.

GENÇ MARKALARA MESAJ Gecenin sonuna doğru POSTA212’ye konuşan Levent Bilgen, “Türkiye’ye hizmet etmek benim için büyük bir onur ve ayrıcalık. Bunun ötesinde gençliğini, öğrenciliğini, iş dünyasına adımını ilk ABD’de atmış biri olarak tekrar ABD’ye geri gelip, Türk Amerikan toplumuna hizmet etmenin benim için ayrı anlam ve önemi var. Bana duyulan güven konusunda büyüklerime şükran borçluyum.

“OMUZ OMUZA OLALIM” Güzel ve yoğun bir dönem geçirdiklerini kaydeden Bilgen, “Çok yoğun oldu. Hem mesleki, hem de sosyokültürel olarak. Çok şey öğrendim. Müstesna kişilerle tanıştık. Farklı sektörlerden, ama başarılarını tecrübe edip görme şansını yakaladım. ABD’de belki biliniyor, çünkü yaşanan ülke oldukları için, ama bazen toplumumuz bunu yani bu başarıları, markaları, yakından takip edemiyor. Şunu

MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

A

merikan Türk Cemiyeti’nin düzenlediği gecede POSTA212’ye konuşan Levent Bilgen, New York’taki göreviyle ilgili olarak “Çok yoğun oldu. Hem mesleki, hem de sosyokültürel olarak. Çok şey öğrendim. Müstesna kişilerle tanıştık. Farklı sektörlerden, ama başarılarını tecrübe edip görme şansını yakaladım” diye konuştu. Amerikan Türk Cemiyeti’nin Başkanı Murat Köprülü, Başkonsolos Levent Bilgen ile ilgili olarak “Eşi bulunmaz bir diplomatımızı uğurlarken, birlikte çalışmaktan duyduğum onuru dile getirmek istiyorum” dedi. Köprülü, Levent Bey’in eşi Ayşe Hanım ile birlikte güçlü ve başarılı bir takım oluşturduklarını, ikisinin süper güçlü diplomatik bir çift örneği sergilediklerini dile getirdi. Köprülü mesajını verdikten sonra Bilgen’e plaket takdim etti. ABU DABİ’YE GİDİYOR Amerikan Türk Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Lawrence M. Kaye, yaptı-

ğı konuşmada Bilgen’e “Bizim Ankara ile olan işlerimizi ve ilişkilerimizi geliştirip kolaylaştırdınız, bir bağ, köprü oluşturdunuz. Gidişinize üzülüyorum. Bizim kaybımız ama Abu Dabi’nın kazancısınız. Sizi orada da ziyaret etmeyi planlıyoruz” dedi. New York Başkonsolosu Levent Bilgen, kendisiyle ilgili yapılan açıklamalardan sonra “18 yıllık vazifem süresince, New York’ta geçirdiğim 3 yıl benim için gerçek anlamda bir ayrıcalık olmuştur. New York gibi kalabalık ve karışık bir bölgede tanıştığım herkes, geliştirdiğimiz her türlü şahsi ve profesyonel ilişki ve bağlar sayesinde çok şey öğrendim ve onur duydum.

Türkler ve Azeriler tek yürek WASHINGTON - POSTA212

A

zerbaycan ve Ermenistan arasında yaklaşık 20 yıldır anlaşmazlık konusu olan Dağlık Karabağ şiddetli çatışmalarla bir kez daha gündemde. Azerbaycan Savunma Bakanlığı bir hafta içinde sınırda yaşanan çatışmalarda 17 askerin şehit edildiğini açıklamıştı. AZERİ KÖYLER BOMBALANIYOR Son zamanlarda Ermenistan askerleri, istila ettikleri topraklardan sivil Azerilere, yaşlı, çocuk, kadın demeden taarruz ediyor ve katliam yapıyor. Uluslararası toplum tarafından bu katliamlar kınanmakla kalıyor. Ukrayna’da devam eden olaylardan cesaret alan Ermeniler de, Azeri köylerini bombardımana tutuyor. Ermeniler aynı zamanda işgal altında olan Azerbaycan topraklarında terörist eğitmeye çalışıyor. Azerbaycan’ın toprak bütünlü-

ğünü müdafaa ve bölgede sulh ile güven içinde yaşanmasını sağlamak amacıyla düzenlenen gösteride, Türk ve Azeri Amerikan toplumu üyeleri Beyaz Saray’ın önünde Başkan Obama’ya seslendi. BAŞKAN OBAMA’YA SESLENİLDİ Gösteriye Azerbaycanlı aktivistlerin yanı sıra Türk Amerikan Dernekleri Assamblesi (ATAA) temsilcisi Oya Bain ve aynı gün ATAA Türk Evi’nde ağırlanan çok

www.taskinbakery.com

sayıda Gazi Üniversitesi öğretim üyesi de katıldılar. SAVAŞIN TARİHİ Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarında yer alan bölgede hak iddia etmesi üzerine 1988’de başlayan savaş, 1994’de ateşkesle sona erene kadar 30 bin insanın hayatına mal olmuştu. Azerbaycan topraklarının yaklaşık yüzde 20’si 1994’den beri Ermenistan’ın işgali altında bulunuyor.

kaydetmekte fayda var: Bunu yaşayarak, paylaşarak , bunun başarısını beraber tadarak yürümek lazım. Devamlı omuz omuza olalım dedim ve derim, geçmiş tecrübelerime de dayanarak bunu öneriyorum. Bunu salık verenleri de gördüm, bu da sevindirici. Birbirimizi kırarak değil, birbirimize destek olarak başarıcağız. Başarılıyız aslında, güzel noktalara geldik, gelindi. Tadını da birlikte paylaşalım” diye konuştu. “YOĞUN BİR DÖNEM YAŞADIK” Bilgen’in eşi Ayşe Bilgen de yaptığı açıklamada şöyle konuştu: “Yoğun bir dönem yaşadık, ama her şey çok güzeldi. Ailece çocuklar da bizim için fedakarlık yaptılar. Gece, hafta sonları yalnız kaldılar, ama çok güzel şeyler yaşadık. İdil kızımız ve Metehan oğlumuz da bu takımın parçası oldular. Toplumumuzun başarılarının devamını diliyoruz.” 50’ye yakın üst düzey Türk ve yabancı konukların olduğu gecede bayan ikili DJ grubu, hem Türkçe hem de yabancı müzik sundular, parçalar çaldılar. Türk mutfağından aperatifler ve kokteyllerle gece sona erdi ve Başkonsolos uğurlandı.

ZİL çaldığında ofis paylaştığım arkadaşımın geldiğini sandım. Kapıyı açtığımda olduğunca uzun bir adam, sevimli yüzlü bir kadınla karşılaştım. Yaz ortasında siyahlara karışık takım elbise, diz altına uzanan palto içindeki adam “Günaydın” demeden adını verip konuya girdi. Methodist kilisesi papazı gösterdiğim koltuğa oturmadan sinirli bir tonla “Nerede bizim turumuz”diyerek Kapaodokya seyahati belgelerini sordu. Turizm şirketi işleten arkadaşıma hristiyan kiliseleri turu masraflarını peşinen ödemişti. Tek başına çalışan arkadaşım akşam beni arayarak önemli işi çıktığını, ertesi gün ofise gecikerek geleceğini söylemişti. Papaza “Tur belgeleri yarın hazır olur” deyince son hafta içinde ofiste kimseyle konuşamadığını söyleyerek “Yarın Ankara’ya gidiyoruz. Otel, tur rezervasyonlarını almadan yola çıkmam” dedi. Hava gerginleşmişti. Papazın eşi “Tarihi bir seyahate çıkacağız, çok heyecanlıyım. Kapaodokya nerede” diye arka duvarda iki dosya boyu Türkiye haritasını işaret etti. Konuya aşina değilim. Kapaodokya’nın yerini dahi bilmiyorum. Elimi tersten harita üstüne koydum. Baş parmağım Tekirdağ, serçe parmağım Kahramanmaraş, orta parmağım Erzurum’u geçmişti. “Buraları uygarlıkların yatağı” dedim bir çırpıda. Papazla karısı bön bön yüzüme bakıyordu. Bir koşu kat komşumuz seyahat acentesi Frommer’e gittim. Popüler seyahat şirketinin Türkiye turları sorumlusu anlattıklarımı dinledikten sonra Amerikalı papazın tur rezervasyonları işini üslenip günümüzü kurtardı. Acemi turizmci arkadaşım da ertesi gün uzun nutkumu dinledi. Köprülerin altından çok sular geçti o günden bugüne. Seyahat işleri çok basitleşti. Dünyanın en ücra köşesinden bir diğerine gidip gelmek bir kredi kartı ile mümkün. Uçak, otel, kiralık otomobil gibi ihtiyaçları için de seyahat ofislerinin kapısını aşındırmaya gerek yok, internet tüm işlemleri göz kırpıncaya hallediyor. Turizm ve seyahat sektörü son çeyrek asırda küresel bir hizmet sanayisine dönüştü. 2008’de global turizm trafiği 917 milyon yerli yabancı turist akışına sahne oldu. Uluslararası turizmin sürekli artış gösterisi 2012’de 200’ü aşkın ülkede 1 trilyon 400 milyar tutarında ihracat kazancı üretti. Turizm çevreleri 2030’da Amerika’ya bir milyar turist girişinin gerçekleşmesini ümit ediyor. hurriyet.com’ dan alınmıştır


Göçmenlik - Toplum

13 Ağustos 2014 Çarşamba

‘Belirsiz yasa kafaları karıştırdı’

Göçmenlik Reformu’nun geçmesinin belli olmamasının insanların hayatında belirsizlik yarattığını belirten Avukat Ayhan Öğmen, bu kişilerin ABD’de ev satın almak ya da kendi işlerini kurmak gibi hayati kararları veremediklerini söylüyor

DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

G

öçmenlik Reformu yasa tasarısının neden yasalaşmadığını açıklayan Avukat Ayhan Öğmen, “Rüya Tasarısı olarak da adlandırılan ve yasalaştığı takdirde 11 milyon yasadışı göçmene yasal statü kazandıracak olan ve Başkan Obama tarafından desteklenen ABD göçmenlik reformu yasa tasarısı geçen sene Temmuz ayında Amerikan Senatosu’nda kabul edilmiş olmasına rağmen, çoğunluğunu cumhuriyetçilerin oluşturduğu Temsilciler Meclisi’nde gündeme getirilmemektedir ve bu sebeple de tasarı yasalaşamamaktadır” dedi.

10 YILDAN SONRA YEŞİL KART

Temsilciler Meclisi’nden geçirilemeyen Göçmenlik Yasa Tasarısı’nın 27 Haziran 2013 tarihinde ABD Senatosu’nda onaylandığını kaydeden Öğmen, “Bu tasarı ile getirilmek istenen değişiklikler: Yasadışı göçmenlere şartlı yasal statüye geçme imkanı, yasal göç için imkan sağlanması, sınır güvenliğinin sağlanmasıdır. Bu tasarı ile ulaşılması beklenen önemli bir hedef, ABD’de yasadışı bulunanların şartlı yasal statü sahibi olmalarının sağlanması. Yasadışı bulunan kişiler bu şartlı yasal statü ile istediği işveren ile çalışabilecek ve ülke dışına da seyahat edebilicekler. Öncelikle 6 yıl süresince bu hakkı elde edebilecekler. 10 yılı tamamladıktan sonra da yeşil kart için başvurma hakları olacak” diye konuştu.

İSTENEN ŞARTLAR

Bu kişilerden istenen şartları Öğmen şöyle açıkladı: - 31 Aralık 2011’den once ABD'ye giriş yapmış ve hala fiziki olarak bulunanlar,

- Suç işlememiş olanlar, - Geriye yönelik vergi borçlarını ödemiş olanlar, Avukat Öğmen, konu ile ilgili olarak Başkan Obama’nın, özellikle Temsilciler Meclisi Başkanı’nın, bu tasarı ile ilgili hiçbir şekilde oylama yapılmayacağını bildirmesinden sonra harekete geçtiğini söyleyerek şöyle devam etti:

AKİBETİ MERAK EDİLİYOR

“30 Haziran’da Beyaz Saray’da yaptığı konuşmasında bu yasa tasarısı için Kongre’nin onayını beklemeden kendi başına hareket ederek ‘Başkanlık Yetkilerini’ kullanacağını bildirmişti. Ancak, 4 Ağustos günü Beyaz Saray sözcüsü Josh Earnest, Başkan Obama’nın yetkilerini kullanarak bu tasarı ile ilgili bir adım atıp atamayacağının halen belirginleşmediğini ve bu sebeple de atılabilecek olası adımlar hakkında hukuk danışmanlarından gelecek önerilerin beklendiği açıklamasında bulunmuştu” Vatandaşların en çok tasarının akıbetinin ne olacağını merak ettiğinin altını çizen Öğmen, “Vatandaşlar, ne zaman olabileceğini çok merak ediyorlar. Daha sonra tasarının kapsamı ile ilgili, kimlerin daha ziyade bu tasarıdan fayda görebileceği yönünde sorular sıklıkla soruluyor” diye konuştu.

DUYULAN ENDİŞELER

Kişilerin duydukları endişelerin en başında ABD’den sınır dışı edilmelerinin geldiğini aktaran Öğmen konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu tasarının gerçekten geçip geçemeyeceği konusu da endişe yaratmaktadır. Göçmenlik Reformu’nun geçmesinin belli olmaması insanların hayatında belirsizlik yarattığını görmek hiç de zor değil. Bu kişiler ABD’de ev satın almak ya da kendi işlerini kurmak gibi hayati kararları verememektedirler”

Göçmenlik Reformu budanarak çıkacak New York Barosu Avukatı Cahit Akbulut, Başkan Obama tarafından çıkarılmak istenen Göçmenlik Reformu’nda bazı kısıtlamalar yapılabileceğini söyledi ÖZGE SOYLU

Avukat Cahit Akbulut

NEW YORK - POSTA212

A

BD Başkanı Barack Obama’nın ABD’de 11 milyon kaçak göçmenin kaderini etkileyecek ne gibi adımlar atabileceği merak konusu oldu. ABD'deki 11 milyon kaçak göçmen Obama'nın vereceği kararı uzun zamandır bekliyor. Avukat Cahit Akbulut, Amerika hükümeti tarafından verilecek olan ‘Göçmenlik Reformu’ kararının bütün 11 milyon kaçak göçmeni kapsamayacağını, Amerika’da uzun süre yaşayan göçmenlere öncelik verileceğini, bu anlamda da muhakkak bir kısıtlama olabileceğini söyledi

SORU İŞARETLERİ VAR ABD’deki göçmenlik reformu yanlısı lobi uzun süredir Obama’yı başkanlık yetkilerini kullanarak göçmenlerin sorunlarını çözmeye zorlasa da özellikle Temsilciler Meclisi’nde güçlü olan Cumhuriyetçi Parti, Obama’nın göçmenlik konusunda şimdiye kadar attığı adımlarla dahi yetkilerini aştığını ileri sürüyor. Geçtiğimiz günlerde konuya ilişkin bir açıklama yapan Beyaz Saray sözcüsü Josh Earnest, Başkan Obama’nın göçmenlik reformu konusunda atabileceği muhtemel adımların başkanlık yetkileri dahilinde olup olmayacağının halen bir soru işareti olduğunu ve bu nedenle hukuk uzmanlarının konuyu değerlendirerek Başkan Obama’ya atabileceği adımlar konusunda seçenekler sunacaklarını söylemişti.

AKBULUT: KISITLAMA OLABİLİR Göçmenlik Reformu konusunda görüşlerine başvurduğumuz Avukat Cahit Akbulut konuyla ilgili olarak, “Henüz bu konuda bir gelişme yok, hukukçular olarak konuyu takip ediyor ve Obama’nın yapacağı bir açıklamayı bekliyoruz. Bu ayın sonuna kadar kendisinden bir açıklama beklenmekte. Bu konuyla ilgili çok sayıda bekleyen Türk var” dedi. 11 milyon göçmenin Obama’nın vereceği kararı beklediğini söyleyen Akbulut, Amerika hükümeti tarafından verilecek olan kararın bütün 11 milyonu kapsamayacağını, Amerika’da uzun süre yaşayan göçmenlere öncelik verileceğini, bu anlamda da muhakkak bir kısıtlama olacağını da sözlerine ekledi. OBAMA’NIN MUHTEMEL ADIMLARI Uzmanlar, Obama’nın göçmenlerin problemlerini çözmek adına yetkilerini kullanarak atabileceği muhtemel adımları şöyle sıralıyor: Sınır dışı işlemlerinde öncelik-

lerin tayin edilmesi: Başkan Barack Obama, başkanlık emri yayınlayarak kolluk kuvvetlerinden sınır dışı işlemlerinde mahdut kaynakların toplumun güvenliğini tehdit eden ağır suçlar işleyen kaçak göçmenlere yönlendirilmesini ve suça karışmayan ya da hafif suçlara bulaşmış göçmenlerin sınır dışı edilmemelerini talep edebilir. Uygulamada olan çocuk göçmenlere müsamaha tedbirlerini genişletme: 2012’de devreye sokulan ve küçük yaşlarda ebeveynleri tarafından ABD’ye getirilmiş olan kaçak göçmen çocuklara geçici yasal statü ve çalışma izni verilmesini öngören ‘DACA’ programının genişletilmesi ve bu çerçevede DACA dahilindeki çocukların ebeveynlerine ve çocukları ABD vatandaşı olan kaçak göçmenlere de benzer

TCA'den gençlere liderlik çağrısı (WASHINGTON-POSTA212) TCA (Türk-Amerikan Koalisyonu) tarafından, bu sene birincisi düzenlenecek olan Türk-Amerikan Gençlik Liderlik Kongresi, 9-12 Ekim tarihleri arasında Washington DC’de gerçekleştirilecek. AmerikanTürk Koalisyonu kongreye katılması için başvurular arasından 30 genç Türk seçecek. Seçilenler kendilerini birçok alanda geliştirebilecekler. TCA

gençlerin kongre de kendilerini aşağıdaki konularda geliştirebileceğini açıkladı; -ABD-Türkiye ilişkileri ve ABD-Türkiye politika sistemleri hakkındaki bilgi edinmesi. -ABD kongre üyeleriyle ve diplomatlarla tanışmanın fırsatı, -Gençlere Türk kültür ve tarih mirasının önemini benimsetme, -Gençlerin liderlik vasıflarını geliştirmesi ve ABD çapında birbirini tanıyıp gelecek için ilişki kurması Başvurularınızı 15 Ağustos’a kadar http:// www.tc-america.org/ sayfasından yapabilirsiniz.

imkanlar tanınması mümkün kılınabilir. Güvenli toplum programı kaldırılabilir: Obama’nın başkanlık yetkilerini kullanarak atabileceği adımlardan biri de göçmenlerin yoğun bir şekilde eleştirdiği ‘Güvenli Toplum’ programının iptali olabilir. ‘Secure Communities’ adlı program çerçevesinde yerel yetkililerin göçmenlerden aldıkları parmak izi ve kişisel bilgileri Göç ve Gümrük Uygulamaları (ICE) yetkilileriyle paylaşmaları, yasa dışı göçmenlerin sınır dışı edilme korkusuyla saklanarak yaşamalarına ve yerel yetkililerle herhangi bir şekilde irtibat kurmalarına engel oluyor. Hali hazırdaki göçmenlik yasalarının yeniden yorumlanması: ABD hükümeti, halihazırdaki göçmenlik yasalarını yeniden yorumlayarak örneğin vize için gerekli koşullarda yumuşamaya gidebilir. Bu vesileyle özellikle ABD’de aile üyeleri bulunan göçmenlerin daha önce sınır dışı edilmiş olsalar dahi tekrar ülkeye gelmeleri mümkün kılınabilir.

50 bin göçmen çocuk daha okula başlıyor (NEW YORK – POSTA 212) Federal yasalar gereğince göçmenlik statüsüne bakılmaksızın her çocuğun bedava kamu eğitimi alma hakkı var. Göçmen çocuklara eğitim vermek devlet okulları için yeni bir durum değil fakat yanında kimse olmayan göçmen öğrencilerin sayısı hızla artıyor. USA Today’a konuşan National School Board Association için danışmanlık hizmeti veren Francisco Negron, “Zorluklardan bir tanesi, yetişkin eşliğinde olmayan çocuklar. Aileleri ya da herhangi bir yetişkinin koruması olmadan gelen öğrenci göçmenler tamamen yeni bir dalga” diyor. Negron ayrıca, bu öğrencilerin eğitim geçmişlerini bilmediklerini ve dil meselesinin maliyeti yükseltebileceğine dikkat çekiyor. Georgia Dalton Devlet Okulları için destek birimleri müdürü yardımcısı Carolina Woodason ise, “Henüz okullar açılmadı ve biz nefeslerimizi tuttuk ve ilkokul gününün gelmesini bekliyoruz” diyor. Geçen yıl eğitim-öğretim yılında Marylan’daki Montgomery County Devlet Okulu’na 107 ailesi yanında olmayan çocuk kayıt yaptırdı. Fakat okul sözcüsü Dana Tofig, 2014 eğitim-öğretim yılında bu sayıyı tahmin edemediklerini söyledi. U.S. Office of Refugee Resettlement verilerine göre Maryland’a bu yıl 7 Temmuz’a kadar yetişkin gözetiminde olmayan 2 bin 200’den fazla çocuk geldi.


Göçmenlik - Toplum

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Öğrencilerin en çok merak ettiği konu: OPT Öğrencilerin iş tecrübesi edinmelerini sağlayan bir staj imkanı olan OPT, tam olarak bilinmiyor. Hem okumak hem de çalışmak isteyen öğrenciler yasalara takılıyor. New York Barosu avukatlarından Mine Gür, OPT’nin detaylarını POSTA212’ye anlattı ÖZGE SOYLU NEW YORK - POSTA212

A

merika’da bir yıl tam gün eğitime kalan öğrenciler iş tecrübesi edinmek için OPT’ye başvuruyorlar. Amerika’da okuyan veya okuyacak olan öğrenciler OPT’nin ne olduğunu ve detaylarını merak ediyorlar. New York Barosu Avukatı Mine Gür, OPT’nin öğrencilere Amerika’da iş tecrübesi sağladığına dikkat çekerek, “OPT, öğrencilere iş tecrübesi edinmeleri için staj imkanı sağlayan bir kuruluştur” dedi.

BİRÇOK ALANDA STAJ İMKANI Başvuruların öğrencilerin kayıtlı olduğu okullar tarafından göçmenlik ofisine (USCIS) yapılmakta olduğunu söyleyen Gür, “Başvuruların sonuçlanması 2 ila 3 ay sürmektedir. Onaylanan başvuru sahiplerine staj süresini gösteren çalışma izni kartı gönderilir. Bu kart elinize geçmeden staja başla-

mamanız gerekir” diye konuştu. Bu imkanı değerlendirmek isteyen öğrenciler eğitim aldıkları konuda 12 ay boyunca istedikleri iş yerinde staj yapabileceklerini kaydeden Gür, “Bilim, mühendislik, matematik ve teknoloji konularında eğitim alanlar staj süresini 17 ay uzatma imkanına sahiptir” dedi.

FİRMA BULMADAN DA YAPILABİLİR Öğrencilerin staj yapacak bir firma bulmadan da OPT’ye başvurulabileceklerini vurgulayan Gür şöyle devam etti: “Ancak 17 ay uzatma isteyen öğrencilerin staj yapacakları firmayı bulmuş olmaları gerekmektedir. Öğrenciler staj süresince yasal olarak para kazanabilirler ancak stajın paralı olma zorunluluğu yoktur. Öğrenciler kendi kurdukları firmada da stajlarını tamamlayabilirler. Öğrenciler staj imkanını eğitimleri sırasında yaz tatillerinde veya eğitim sürecinde yarım gün kullanabilir-

ler. Eğitim sırasında kullanılan staj günleri toplam 12 aylık OPT süresine dahildir. Örneğin eğitimi sırasında yaz aylarında 3 ay staj yapan bir öğrenci eğitimini tamamladığında toplam 9 aylık staj hakkına sahip olur”

OPT’NİN AVANTAJI Staj hakkını kullanan öğrencilerin yaptıkları eğitimin bir üst seviyesini tamamladıklarında tekrardan 12 aylık staja hak kazanacaklarının altını çizen Gür, “Örneğin 2 senelik üniversite okumaya gelen bir öğrenci eğitiminin sonunda 12 aylık stajını tamamladıktan sonra 4 yıllık bir üniversitede eğitime başladığı zaman tekrardan 12 aylık staj hakkını elde eder. OPT`nin öğrencilere sağladığı en büyük avantaj, çalışma vizesine (H1B) sponsor olacak firma/iş yeri bulmaları için zaman ve imkan sağlamasıdır. Amerika’da çalışma vizesi elde etmek isteyenlerin sponsor firma bulmalarını sağlar” diye konuştu.

Sınırlar ölüm saçıyor Yasadışı göçmenlik 40 yılın en düşük seviyelerinde ama ABD-Meksika sınırında hâlâ yüzlerce kişi yasadışı geçiş yapmak isterken hayatını kaybediyor AYSEL TAPAN İSTANBUL - POSTA212

A

BD Sınır Muhafaza (Border Patrol) verilerine göre 2013 yılında ülke genelinde yakalanan yasadışı göçmen sayısı 420 bin 879 iken sınırda ölenlerin sayısı ise 445. Bu sayı 2012’de 364 bin 768, 2011’de 340 bin 252, 2006’da 1 milyon 89 bin 75, 1986’da ise 1 milyon 692 bin 544 olarak kaydedilmişti. Fakat sınırlar hâlâ daha iyi bir hayat umuduyla ABD’ye göç etmek iste-

Mine Gür

yen kişiler için çok tehlikeli. Geçen yıl güney sınırında tam 445 kişi sınırı geçmek isterken yaşamını yitirdi. Bu sayıya, Texas-Meksika sınırında ölen 238 kişiyi de eklersek tehlikenin ne kadar çok ürkütücü boyutlarda olduğunu görebiliyoruz. Son 15 yılda güney sınırında hayatını kaybeden kişilerin sayısı 6 bin 29. ABD Sınır Muhafaza, son 10 ay içinde ise Arizona çölünde 97 yasadışı göçmenin cesedini buldu. Çöllerde fırtınaların yanı sıra çok yüksek sıcaklıklar yüzlerce yasadışı göçmenin ölümüne neden oluyor.

ÇOCUKLAR YİNE KURBAN İstatistikler yakalanan yasadışı göçmen çocukların sayısının yüzde 100 oranında arttığını gösteriyor. ABD Gümrük ve Sınır Koruma (Customs and Border Protection) verilerine göre 1 Kasım 2013-31 Temmuz 2014 tarihleri arasında yanında herhangi bir yetişkin olmadan sınırı geçmeye çalışan 0-17 yaş arası 62 bin 998 çocuk güney sınırında tutuklandı. Bu sayı geçen yılın aynı döneminde 34 bin 491 olarak kaydedilmişti.

Güney sınırında ölenlerin sayısı

2013 2012 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 2001 2000 1999 1998

445 477 375 365 420 385 398 454 492 328 338 320 340 380 249 263

Ülke sınırda yakalanların sayısı 1998 1999 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013

1,555,776 1,579,010 1,676,438 1,266,214 955,310 931,557 1,160,395 1,189,075 1,089,092 876,704 723,825 556,041 463,382 340,252 364,768 420,789

Türkler ‘hukuk’ eğitiminde buluşacak (NEW YORK – POSTA212) Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) yurtdışında yaşayan hukukçuların hukuk deneyimlerinin artırılmasına yönelik olarak 14-20 Eylül 2014 tarihlerinde Ankara ve İstanbul’da “III. Uluslararası Hukuk Eğitim Programı” düzenleyecek. Dili Türkçe olarak gerçekleştirilmesi planlanan söz konusu program kapsamında öncelikle Evlilik Birliğinin Oluşması, Evlilik ve Nişanlanma Müesseseleri, Boşanma, Nafaka konuları incelenecek; akabinde Yabancı Mahkeme Boşanma Kararlarının Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi, Milletlerarası Aile Hukukunun İhtilaflı konuları, Milletlerarası Sözleşmeler ve Milletler Arası Özel Hukukta Kaçırılan ve Alıkonulan Çocukların İadesi konuları işlenecek.

MASRAFLARI YTB KARŞILAYACAK Eğitim Programı, yurtdışında ikamet eden ve bu ülkelerde bulunan hukuk fakültelerinde lisansını tamamlamış, 1974 yılında veya daha sonraki yıllarda doğmuş bulunan, T.C. vatandaşı veya kaybettirme hâlleri dışında vatandaşlıktan çıkmış olan kişilerin başvurularına açık olacak. Program süresi boyunca konaklama, planlanan her türlü faaliyetlere katılım YTB tarafından karşılanacak. Katılımcılar sadece kendilerine ait gidiş-dönüş uçak biletleri ve transfer ücretlerini karşılayacak; başka herhangi bir ek ödeme yapmayacak.


Ekonomi

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Derecelendirme ne kadar etkili Yılın ilk başlarında ‘durağan’ olarak nitelendiren Türkiye’nin kredi notu mayıs ayında yükselmişti. Ağustos ayında “ne olacak” diye bekleniyordu. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s açıklama yaptı ve “yükselme de düşüş de yok, aynı” dedi NEW YORK - POSTA212

A

nalist dergisinden Elif Özmenek Çarmıkılı’nın haberine göre, Cumhurbaşkanlığı seçimi uluslararası finans çevrelerinde önemli bir dönemeç olarak görülse de, yine bu çevrelerde önce Gezi olayları, ardından 17 Aralık süreci Türkiye’nin istikrar algısında travmatik bir etki yarattı. 30 Mart yerel seçimleri bir tür gü-

ven oylaması gibi yorumlandıysa da bu süreçte üç büyük kredi derecelendirme kuruluşundan ikisi, Standard & Poors (S&P) ve Moody’s, Türkiye’nin not görünümünü durağandan negatife çevirdi. Tüm çalkantılara rağmen Fitch ise Türkiye’nin notunu sabit bırakmayı tercih etti. New York’ta bulunan yatırım yönetim şirketi Neuberger Berman’ın kıdemli ekonomisti Kaan Nazlı yorumladı:

ELEŞTİRİ DOĞRU MU? Kredi derecelendirme kuruluşlarına yöneltilen başlıca eleştiri kredi notlarının risk değerlendirmesinde başarısız ol-

ması ve daha sınırlı bir eleştiri piyasalara olumsuz etkilerinin olması. Birincisi özellikle son küresel finansal kriz döneminde gündeme geldi. Krize yol açan ABD konut kredilerine dayalı yatırım araçları kredi derecelendirme kuruluşları tarafından yatırım yapılabilir olarak değerlendiriliyordu. Kriz sonrası ise ciddi not indirimleri yaşandı. İkincisi özellikle euro bölgesinin 2010-2012 yıllarında yaşadığı borç krizi sürecinde dile getirildi, o da reyting kuruluşlarının bu gelişmeleri önceden öngörememesini kriz döneminde hızlı indirimlerle telafi edişinin piyasada ciddi

çalkantılara yol açmasıydı.

KREDİ NOTU-KRİZ İLİŞKİSİ Uluslararası Para Fonu, 2012 yılında “Kredi Derecelendirme Kuruluşları Güçlü Mü? Ülke Kredi Notlarının Etkileri ve Doğruluğu Üzerine Bir İnceleme” isimli bir araştırma yayınladı. 2005 Ocak’ı ve 2010 Haziran’ı arasındaki dönemi kapsayan araştırmaya göre kredi notları açıklandığında gerçekten de piyasa açısından yeni bilgi olarak algılanıyor ve piyasalara yön verebiliyor. Ayrıca bir ülkenin kre-

di notu her ne kadar düşükse ya da eğer bir kriz ortamı söz konusuysa etki daha fazla oluyor. S&P Şubat, Moody’s Nisan ayında Türkiye’nin kredi notu görünümünü negatife çevirdi. 2013 Mayıs’ından itibaren gelişmekte olan piyasalarda ciddi bir sarsıntı yaşandı. Bu öncelikle ABD Merkez Bankası’nın piyasaya varlık alımları yoluyla düzenli olarak vermekte olduğu likiditeyi geri çekmeyi değerlendirmeye başlamış olmasının tüm bono ve tahvil piyasalarında ciddi kaygı yaratmasının bir sonucuydu. Hâlihazırdaki projelere baktığımızda garantiler 30 milyar dolar gibi bir rakama ulaşıyor, bu şimdilik Türkiye’nin üzerine alabileceği bir yükümlülük, fakat gelecekte

Kaan Nazlı

hangi projelerin ilave edildiğini takip etmek lazım ve çok uzun döneme yayılan projelerin uzun vadede maliye politikasına etkileri olabilir.

Seçimin sonuçları ekonomiyi etkilemez Kredi derecelendirme kuruluşları, cumhurbaşkanlığı seçim sonucunun Türkiye’ye ekonomik olarak nasıl etki edeceğini yorumladılar. Kredi kuruluşları cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye ekonomisine etkisi olmayacağı görüşünde NEW YORK - POSTA212

K

redi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor’s (S&P), cumhurbaşkanlığı seçim sonucunun Türkiye’nin BB+ olan kredi notuna doğrudan bir etkisi olmayacağını açıkladı. S&P’den yapılan yazılı açıklamada, ”Başbakan Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazandı, onun yerine geçecek isim yine AK Parti’den olacak. Bu nedenle Türkiye’nin makroekonomi politikasının genel gidişatında bir değişiklik olmasını beklemiyoruz. Bu sonucun, Türkiye’nin kurumlarının verimliliğinde ve yönetim sisteminde de herhangi bir değişikliğe yol açmayacağı kanaatindeyiz” ifadelerine yer verildi. Açıklamada, Türkiye’nin kredi notunun BB+ ve görünümünün negatif olarak sabit kaldığı kaydedilirken, mayıs ayında yayımlanan raporda yer alan eleştirilerin tekrar gözden geçirilebileceği dile getirildi. S&P mayıs ayında, Türkiye’nin en önemli sorununun dış kırılganlık olduğu yorumunda bulunmuştu.

FITCH’TEN AÇIKLAMA Fitch Direktörü Gergely Kiss “Şu anda Türkiye stabil görünümde" dedi. Yeni hükümet beklentisi ve bunun etkilerini takip edeceklerini kaydeden Kiss, "Bizim için önemli olan hükümetin etkili çalışması" dedi. Türkiye'de enflasyonun hedeflerin çok üzerinde olduğuna dikkat çeken Kiss, "Merkez Bankası'nın kredibilitesi bizim için çok önemli. Merkez Bankası'nın faiz indirimi yapıp yapmayacağına bakacağız" diye konuştu. MOODY’S: TÜRKİYE BÜYÜR Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, küresel ekonomik görünüm açıklamasında, Türkiye'nin bu yıl ve gelecek yıl yüzde 2,5-3,5 aralığında büyüme kaydetmesinin beklendiği, gelişmekte olan ekonomilerdeki büyümenin yüksek enflasyon, faiz oranları ve ihracatın hızının azalması sebebiyle baskılanabileceği öngörülerine yer ve-

rildi. Moody's'in resmi internet sitesinde yer alan açıklamada, "Yüksek enflasyon ve faiz oranları, ihracatın hızının azalması bu yıl ve gelecek yıl boyunca gelişmekte olan ülkelerin büyümesini baskılayabilir. Buna kıyasla gelişmiş ekonomilerin büyümesinin 2015'te yatırımların itici gücüyle artmasını bekliyoruz. Euro Bölgesi'nde devam eden düşük kaldıraçlamanın, ABD ve İngiltere'de şirketlerin büyük mik-

tarda nakit rezervi tutmasının ekonomik iyileşmenin hızını azaltmasını bekliyoruz" ifadeleri kullanıldı.

KÜRESEL BÜYÜME ORTALAMANIN ALTINDA Moody's raporunda ülkelerin ekonomik büyüme oranlarına ilişkin olarak yayınlanan tabloda, Türkiye'nin bu yıl ve gelecek yıl ekonomik büyümesinin yüzde 2,5 ve yüzde 3,5 aralığında gerçekleşmesinin beklendiği bildirildi. Raporda, küresel ekonomik büyümedeki gelişmenin ancak 2015 yılında gözlemlenebilir bir durum alabileceği belirtilerek, bu yılki küresel ekonomik büyümenin halen "ortalamanın altında" olacağı öngörüsüne yer verildi.


Ekonomi

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Melike Ayan melikea@yahoo.com

Ukrayna’nın getirdiği rahatlık Irak’ın getirdiği gerginlik

Türkiye için kritik dönemeç Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimi ile önemli bir sınav verdi. Uluslararası finans çevreleri seçim sonrası neler olacağını merakla bekliyor

A

nalist Dergisi’nden Elif Özmenek Çarmıklı’nın yaptığı habere göre; Kritik dönemece yaklaşılırken yabancı analistler cumhurbaşkanlığı seçimini, bunun ekonomi üzerindeki etkilerini ve 2015’te Türkiye’yi bekleyen olası ekonomi senaryolarını nasıl yorumluyorlar? Institute of International Finance (Uluslararası Finans Enstitüsü-IIF) Baş Ekonomisti Lubomir Mitov, IHS Global Insight Türkiye Ekonomisti Andy Birch ve John Hopkins Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Steve H. Hanke, seçimi, etkilerini ve ekonomi senaryolarını Analist’e yorumladı. DÜMENE KİM GEÇECEK? IIF Baş Ekonomisti Lubomir Mitov’a göre uluslararası piyasalar cumhurbaşkanlığı seçiminden daha çok seçim sonrasında ne olacağına odaklanmış durumda. Bu bekleme sürecinde yabancı piyasaların cevabını aradığı en kritik soru ‘Türkiye’de ekonominin dümenine kimin geçecek olduğu’ Türkiye’nin, kırılganlığını azaltabilmesi ve büyümeyi sürdürebilmesi için kısa zamanda önemli reformlar yapması gerektiğinin altını çizen Mitov’a göre 2015’te yapılacak seçimlerin belirsizliği reform sürecini duraksatıyor. SEÇİMLER KIRILGANLIĞI AZALTIR Türkiye’nin hem jeopolitik hem politik kırılganlıkları olduğunu belirten Mitov, seçimlerle politik kırılganlıkların azalacağına dikkat çekiyor. Baş ekonomiste göre önümüzdeki dönemde Türkiye için en önemli meseleler jeopolitik konularda olacak. Irak ve Ukrayna’daki gelişmelerin yabancı piyasalarda kaygı yarattığını belirten Mitov, ‘eğer Irak’ta bölünme devam ederse Türkiye’nin bundan büyük yara alacağını’ öne sürüyor. Deneyimli analist, Irak’taki gelişmelerin ardından petrolün varil başına 10 dolar kadar artış yaptığını belirtirken, varildeki her 10 dolar artışın, Türkiye için 5 milyar dolar kayıp demek olduğunu vurguluyor. “Bu ise Türkiye’nin Gayrisafi Yurt İçi Hasılası’nın yüzde 6’sı ve ciddi bir ek cari açık artışı demek” diyen Mitov, Rusya-Ukrayna krizinin derinleşmesinin de hâlâ masadaki ciddi risklerden biri olduğunu ifade ediyor. KALİTELİ YABANCI YATIRIMCI Rusya’ya karşı uygulanacak kısmi bir ambargonun bile inşaat ve turizm sektörüne önemli bir darbe vuracağını da belirten Mitov, enerji arzının şu an için tehlikede olduğunu düşünmediğini sözlerine ekliyor. Türkiye’nin doğrudan yabancı yatırım çekmekte zorlandığını belirten baş ekonomist, yüksek kalite yabancı yatırım çekmenin önemine vurgu yapıyor. Mitov, “bu tür yatırımlar

Zira bir yandan siyasi dalgalanmanın yatışması anlamına gelen seçimler, diğer yandan da Türkiye’nin 2015 için ekonomik yol haritasının belirlenmesi demek

Lubomir Mitov

Türkiye’deki üretim tabanını derinleştiren ve böylece yüksek maaşlı, yüksek kaliteli işçileri istihdam eden bir yatırım türüdür. Bu, ‘orta sınıf tuzağı’ olarak adlandırılan sorunlu durumdan kurtulmanın önemli bir yoludur” yorumunda bulunuyor. HÜKÜMET İÇİN ARTI DURUM Mitov, Türkiye’deki iş ortamının yabancı yatırımcıyı teşvik etmediğini, 3. havaalanı, köprü gibi büyük inşaat projelerinin hükümete yakın şirketlerce, bankalarca finanse edildiğini ki bunun da hükümet için artı bir durum olduğunu öte yandan bu şartların yabancı yatırımcıyı çekmeye yetmediğini dile getiriyor. Baş ekonomist, son zamanlarda Türkiye’deki yatırımların daha çok kamu yatırımı veya inşaat, ofis yeri gibi, ticareti yapılamayan, yatırımlar olduğunu söyleyerek ekonominin kırılganlıklarını azaltması açısından bu tip yatırımların

Andy Birch

verimli olmadığını belirtiyor. 2015’te üç küresel ekonomik riskin Türkiye’yi de yakından ilgilendirdiğini söyleyen Mitov, IIF’in belirlediği bu riskleri şöyle sıralıyor: ABD, mali politikasını sıkılaştırdığında piyasaların buna vereceği tepki ciddi bir risk oluşturuyor. Amerikan Merkez Bankası FED’in faiz oranlarını artırdığı zaman gerçek imtihan başlayacak diyen Mitov “Bunun ne zaman olacağını sanırım FED dahil kimse bilmiyor şu an. Bu konu hakkında farklı görüşler bulunuyor. Beklenti genelde 2015’in ortası gibi” diye ekliyor. ABD ve AB mali politikalarının farklılığı da önemli küresel bir risk. BREZİLYA SIFIR BÜYÜYOR Mitov’a göre şu an İrlanda ve İspanya’nın, ABD’den düşük maliyetli fon satın alması, sonradan kargaşaya yol açacak derecede büyük bir piyasa değişim hareketini beraberinde getirebilir. Üçüncü

risk ise gelişen piyasalarda büyümenin durması veya yavaşlaması. Mitov’a göre BRICS olarak adlandırılan grup artık eski gücünde değil. “Rusya resesyonda, Brezilya sıfır büyüyor. Çin’de büyüme düşüyor, Hindistan’da yeni hükümet işbaşına geliyor. Kısacası böyle bir yavaşlama var gelişen ekonomilerde, çünkü yapısal sorunlar artık öne çıkıyor ve bunların çözülmesi için uğraş verilmiyor” diyen Mitov, küreselleşme ile gelen fırsatların ve ucuz para akışının da sonuna gelindiğine dikkat çekiyor. RİSKLİ DÖNEM 2015 için öngörülen küresel risklerin Türkiye için de ciddi riskler olduğunu belirten Mitov, artık krizler karşısında Türkiye’nin 2008’deki kadar güçlü olmadığının altını çiziyor. IHS Global Insight Türkiye Ekonomisti Andy Birch de Lubomir Mitov ile benzer görüşte. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden Steve H. Hanke

çok uluslararası finans çevrelerinin genel seçimlere odaklandığını söylen Birch, AK Parti’nin popülist retoriğinin beraberinde kısa dönemli cari işlem açığı dengeleme çabasını getirdiğini, bunun da Türkiye ekonomisini riskli bir döneme soktuğunu düşünüyor. “İlk çeyrekte Türkiye, sürpriz bir şekilde güçlü bir ekonomik büyüme gösterdi. Kanaatimce bu bir yanılsama ve ekonominin durumu hakkında yanlış bir fikir veriyor” diyen Birch, bu büyümenin sebebinin İran’la yapılan altın ticareti olduğuna vurgu yapıyor. Birch, altın ticaretinin ihracatı büyüttüğüne ve yüzeysel bir şekilde de büyümeyi artırdığına ancak bunun ikinci çeyrekte düşüceğine işaret ediyor. KREDİ NOTU AZALDI Riskli ekonomik göstergelerine rağmen, 17 Aralık süreciyle Türkiye için uluslararası piyasalarda başlayan belirsizliğin yerel seçimlerle ve Gezi protestolarının yıldönümünün sönük geçmesiyle azaldığını vurgulayan Birch, yine de bu süreçte Türkiye’nin kredi notunun Standard & Poors ve Moody’s tarafından değiştirilmesini yerinde bulduğunu belirtiyor. Birch, 2008’de Türkiye’nin IMF’ye gitmeye gerek duymadan krizden çıkmasına rağmen cari işlem açığının kendilerini endişelendirdiğini ve bunca zaman boyunca hep bu durumun Türkiye’yi yatırım yapılabilir seviyeye çıkartmalarını engellediğini söylüyor. PLANLAR ZORA GİREBİLİR Birch, 2015’te euro bölgesinde yapılan bazı reformların yeterince hızlı bir şekilde etki gösteremeyerek, büyümenin yavaşlamasının bir risk olarak karşılarında durduğunu belirtiyor ve “bu durumda Türkiye’nin iç talebi kısarak ve ihracatı artırarak ekonomiyi güçlendirme planlarının zora gireceğini” ileri sürüyor. AŞIRI KIRILGANLIK YOK John Hopkins Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Steve H. Hanke ise seçim öncesinde Türkiye ekonomisinde aşırı bir kırılganlık olmadığı görüşünde. ‘Sıcak paranın’ geçici bir şekilde Türkiye’ye gelmesi için hâlâ cazip bir ortam bulunduğunu söyleyen Hanke, Lubomir Mitov ile benzer görüşte: “Türkiye’nin önümüzdeki dönemde jeopolitik riskleri daha ön plana çıkabilir. Suriye’deki ve Irak’taki istikrarsızlıklardan dolayı Türkiye’de kırılganlık artabilir. Bunlar kuyruk riski, ama gerçekleşirse etkisi büyük olur.” ABD ve AB merkez bankalarının faiz oranlarını yükselttiği zaman doğrudan yabancı yatırımın Türkiye’den çekilmeye başlayacağını belirten Hanke’ye göre bu 2016’ya kadar sarkabilir.

ABD Borsaları Ukrayna optimizminin Irak endişesini, Gaza gerginliğini kendileri açısından gölgede bırakması ile geçen haftayı artılarda kapattı. Rusya’nın askeri harekatını sona erdireceğini bildirmesiyle, Wall Street’e cuma günü risk iştahı geri döndü. Dow, son 4 ayın en yüksek gelirine kavuşurken S&P 500, Dow Jones haftayı kazançla kapattılar. S& P 500 haftayı 22 puan yukarıda, 1931,59 sınırında, yüzde 0.3lük artışta kapatırken, Dow Jones’da 186.66 puan birden sıçrayarak yüzde 1’lik bir artış gösterdi. Nasdaq ‘da bu ikiliye katılıp 36 puan tırmanıp 4 bin 371’ e getirdi kendini. Manşetleri Rusya ve Ortadoğu meşgul etmesine rağmen Rusya haber ajansı RİA Rusya tansiyonu bitirecek müdahaleye gidiyor der demez, yatırımcılar arenaya perşembe akşamı itibariyle geri döndüler. Obama’nın Irak’a askeri müdahale etmesi bile piyasaları yukarı çıkmaktan alıkoyamadı. US Bank Wealth Management, Kıdemli hisse senedi piyasaları stratejisti Terry Sandven “Jeopolitik ana başlık ve manşet haberleri yüzünden Ağustos ayı boyunca borsayı sağa sola döner, savrulur şekilde görebiliriz. Teknik açıdan ise yüzde 10’ lük düzeltmeyi henüz beklemediğimiz için pozisyon artırmak için iyi bir zaman” mesajını verdi. 1.2 milyar dolarlık McQueen, Ball & Associates fonunun yöneticisi Bill Schultz, “jeopolitik riskler azalıyor gibi görünüyor. En azından geçen haftadan daha iyi bir yerdeyiz..Portföyünü artırıp, fırsat kollayan yatırımcıların iki hafta önceki riskten kaçan yatırımcının piyasaya girdiğini gözlemliyoruz” Geçtiğimiz hafta gelen ekonomik veriler arasında en önemlileri İSM imalar, imalat dışı İSM, ve fabrika siparişleri ile tüketici kredileri idi. Tüm veriler yukarı yönlüydü. 5 yıl, 8 yıldır yakalanmamış en üst seviyeler yakalandı. Tüketici kredileri özellikle federal öğrenci borçlarının arttığını gösterdi bize. Ticari açığın da petrol ithalatındaki düşüş nedeniyle daraldığını gördük. Üst üste iyi gelen veriler, Fed’in faiz oranlarını Ekim’den önce artırabilme ihtimalinin gözden geçirilmesine sebep oldu. Fed Başkanları, faizler artırılsa bile az artırılacak ve daha sonra da uzun süre düşük tutulacaktır gibi yorumlarına kulak astı Wall Street çalışanları. Yani kısacası jeopolitik endişelerle birlikte, ekonomik verilerin gidişatı, ekonomik veriler iyi giderse ne olur, soruları gündemden çıkmadı. Haftaya baktığımızda, bizi ekonominin yüzde 70’lik kısmını temsil eden tüketimin sembolü perakende satış rakamları, ticari envanterler, Empire imalat, Üretici fiyat endeksi, ve Michigan güven endeksi bekleniyor. Perakende satışın yüzde 0.2lik artışına devam etmesi, Empire imalat dediğimiz NY bölgesi imalat rakamlarının da 20 civarında kalması bekleniyor. Michigan Güven endeksi, ABD’lilerin ekonomiye, harcamalara güvenini yansıtıyor. 50’nin üstündeki her okuma pozitif algılanıyor. Beklentiler bir önceki ay 81.8 gelen Michigan Güven endeksinin 82.5’lere tırmanması. Tüm bu ekonomik veriler iyi geldikçe borsa düşüyordu. Sebebi de iyi veri Fed’in elini değiştirmesi için bir sebeptir korkusunun traderlar arasında genel inanış olmasıydı. Geçen hafta bunun değiştiğini gördük. Jeopolitik gelişmeler öne çıktığı ve Fed’in zamanından önce aksiyona geçip faizleri artırıp, destekçi politikasına son vereceğine inanmayanların sayısı arttığı için. O nedenle borsalar bir yandan Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginliğin azalması ve Irak’taki hava saldırılarının da başarıl olup azalacağına yönelik umutlarla, haftaya da yükselmeye, irrasyonel rallisine devam edecektir. Zira Irak’tan İsrail’e ve Ukrayna’ya kadar yayılan global çatışmalar ve çelişkiler sayesinde S& P 500, 24 Temmuz’da ulaştığı rekor seviye 1,987.98’den yaklaşık yüzde 3.9 kadar aşağı düşmüştü. Bu endeks 7 Ağustos’ta da 2014 yılı içerisinde elde ettiği tüm kazançları silecek kadar yaklaşmış, Nisan’dan beri ilk defa, 100 günlük ortalamasının altına düşmüştü. 2011’den beri yüzde10’lk bir düzelme yaşamamış olan S&P 500, şirketlerinin karlılığının 17.5 katı kadar işlem görüyor. Haziran’da da tüm zamanların üstü kadar yani 18.3 katı kadar işlem gören endeksin göstergeleri, pahalı olmasına rağmen bunun bir süre daha devam edeceğini gösteriyor. Tabii petrol, personel, halkı, insani yardımı öne süren herhangi bir işgal, hava veya kara saldırısı olmadıkça. Barış, huzur dolu günler ve haftalar diliyorum.

HABER OLMAK İÇİN...

haber@posta212.com


Gündem

Gündem

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Amerika’daki Türkler ‘Ekmeleddin’ dedi

‘Milletin Adamı’ Erdoğan 12. Cumhurbaşkanı oldu Türkiye Cumhuriyeti’nin 12’nci Cumhurbaşkanı, halkın oylarıyla Recep Tayyip Erdoğan oldu. Katılımın yüzde 74’lerde olduğu seçimde Erdoğan oyların yüzde 51,6’sını aldı ORHAN MURAT BAHTİYAR NEW YORK - POSTA212

T

ürkiye 12’nci Cumhurbaşkanı’nı seçti. 12 yıldır başbakanlık koltuğunda oturan Recep Tayyip Erdoğan, resmi olmayan sonuçlara göre yüzde 51.7 oy oranıyla halk oylamasıyla seçilen ilk cumhurbaşkanı oldu. RİZE’DEN İSTANBUL’A Aslen Rizeli olan Recep Tayyip Erdoğan 26 Şubat 1954’te İstanbul’da doğdu. Kasımpaşa Piyale İlkokulu ve İstanbul İmam Hatip Lisesi’nin ardından 1981 yılında Marmara Üniversitesi İktisadî ve Ticarî Bilimler Fakültesi’nden mezun oldu. HER DÖNEMİNDE AKTİF OLDU Gençlik yıllarından itibaren siyasetle iç içe olan Erdoğan, 1969 1982 yılları arasında Camialtı, İETT

ve Erokspor’da amatör olarak futbol oynadı. Erdoğan, 1976 yılında MSP İstanbul Gençlik Kolları Başkanı oldu. 1980’e kadar bu görevlerini sürdüren Erdoğan, 12 Eylül döneminde ise, özel sektörde bir süre müşavirlik ve üst düzey yöneticilik yaptı. 1978’de Emine Hanım’la evlenen Erdoğan askerlik görevini ise yedek subay olarak yaptı.

milletvekilliği YSK tarafından iptal edildi.

TERCİHLİ OY SİSTEMİNE TAKILDI 1983’te askeri yönetimin sona ermesiyle MSP’nin yerine kurulan Refah Partisi ile fiilî siyasete geri dönen Erdoğan, 1984’te Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı, 1985’te ise İstanbul İl Başkanı ve MKYK üyesi oldu. 1986 yılında yapılan ara seçimlerde RP’den milletvekili, daha sonra da Beyoğlu Belediye Başkanı adayı olan Erdoğan her iki seçimde de seçilemedi. 1991 yılında yeniden RP’den milletvekili adayı olan Erdoğan bu kez de o dönemde uygulanan tercihli oy sistemine takıldı ve

Cumhurbaşkanlığı seçimleri oy oranları ve oy sayısı Oy Sayısı

Oran

Aday

21.000.260

51,79 % Recep Tayyip Erdoğan

3.958.510

9,76 % Selahattin Demirtaş

15.587.132

38,44 % Ekmeleddin Mehmet İhsanoğlu

AK PARTİ BİRİNCİ OLDU 2002’de yapılan erken seçimde AK Parti sandıktan birinci parti olarak çıktı. Fakat Genel Başkan Erdoğan, daha önce aldığı hapis cezası nedeniyle milletvekili seçilemedi. Bu dönemde Başbakanlık görevini yakın yol arkadaşı Abdullah Gül üstlendi. Daha sonra CHP’nin de desteğiyle yapılan Anayasa değişikliğiyle birlikte siyasi suçlardan ceza alanlara milletvekilliği yolu açıldı. Erdoğan Siirt’te yapılan yenileme seçimlerinde milletvekili seçildi. Abdullah Gül’ün istifasıyla birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin 59’uncu hükümetinin başbakanı oldu. 14 Mart 2003’te aldığı başbakanlık görevini, geçen iki seçimde de kaybetmeyen, Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti’nde en uzun süre kesintisiz başbakanlık görevini yürüten siyasi oldu.

AK Parti kapatılma davası, büyük rüşvet operasyonu gibi birçok zorlukla karşılaşan Erdoğan’ın mal varlığı ise sık sık gündeme geldi. Erdoğan’ın 1 Temmuz 2014’te Başbakanlık internet sitesinde yayınlanan seçim süresinde de tartışılan mal varlığı şöyle: A - Taşınmaz mal bilgileri: Güneysu-Du-

İLHAN TANIR - MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 Ağustos seçimlerini kazanarak Türkiye Cumhuriyeti’nin 12’nci Cumhurbaşkanı olmasını ABD’deki Türkiye ve Ortadoğu uzmanlarının yanı sıra siyasetçiler, yazarlar, bilim insanları ve finans dünyasının önde gelen isimleri yorumladı. Uzmanların çoğu Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına temkinli yaklaşıyor Henri Barkey /

Tam bir başarı değil Lehigh Üniversitesi öğretim görevlisi ve Türkiye uzmanı Henri Barkey, Türkiye’deki seçim sonuçlarını Başbakan Erdoğan için ‘‘Büyük bir başarı olarak görmüyorum” dedi. Daha önce ABD Dışişleri bakanlığının politika planlaması biriminde, Türkiye’yi de içine alan dosyalara da bakmış olan Barkey’e göre, MHP ve CHP, İhsanoğlu gibi zayıf bir aday çıkarmasına rağmen, Erdoğan oyların yüzde 51 küsürünü alabildi. Barkey’e göre bu yüzdeye ”medya, parti ve bütün imkanlara rağmen ulaşabildi. Barkey ayrıca, yüzde 51 küsürdeki bir oy oranı ”Erdoğan’a ne kadar güç verdiğinden (mandate) emin değilim” dedi. Diğer taraftan Barkey ayrıca, AK Parti kanadının son genel seçimlerde yüzde 49 civarından daha yüksek bir oy oran aldıklarını öne sürerek, başarılı olduklarını ileri sürmesini beklediğini sözlerine ekledi.

T

77 milyonun Cumhurbaşkanı olacağım

Erdoğan YSK’nın seçimi kazandığı yönünde yaptığı açıklamadan sonra Ankara’ya gelerek her seçimden sonra geleneksel hale getirdiği balkon konuşmasını yaptı. Erdoğan, sadece kendisine oy verenlerin değil, 77 milyon ve 81 vilayetin kazandığını söyledi. 12 Eylül 2010’da yüzde 58 oy oranıyla kabul edilen Anaya-

sa değişikliği ile 12 Eylül darbesinin izlerinin silindiğini vurgulayan Erdoğan “27 Mayıs’ın bir vesayet aracı olarak dayattığı cumhurbaşkanlığı anlayışı artık tedavülden kalkmıştır. Artık devletin ve milletin iki ayrı istikameti bulunmuyor” dedi. Erdoğan, 28 Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı görevini devralarak Çankaya’ya çıkacak.

İl-ülke Edirne’de Kırklareli Tekirdağ Eskişehir Çanakakkale Balıkesir Manisa İzmir Denizli Muğla Antalya Mersin Adana Hatay Almanya Avustralya Arnavutluk Avusturya Azerbaycan Bahreyn Birleşik Arap Emirlikleri Çek Cumhuriyeti İspanya Kanada Yeni Zelanda

NEW YORK - POSTA212

ürkiye ve yurt dışında yaşayan seçmenlerden çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’na verilen en yüksek oy oranı ABD’den çıktı. 36 ayrı sandıkta 6 ayrı seçim bölgesinde oy kullanılan Amerikalı Türkler Ekmeleddin İhsanoğlu’na yüzde 77.73 oy vererek çatı adayının oy oranı rekorunu kırdılar. ABD’deki Türkler 12. Cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’a da büyük hayal kırıklığı yaşattı. Amerika’daki Türkler’in sadece yüzde 16.5’si Erdoğan’ı seçti. Amerika’da 6 ayrı bölgeden kurulan sandıklarda Erdoğan’a verilen oy sayı-

İhsanoğlu’nun diğer en çok oy aldığı iller ve ülkeler şöyle:

Balkon konuşması:

mankaya Köyü 2.000 metrekare arsa (Maliyeti 10 bin TL) B - Taşınır mal bilgileri: Binek Otomobil (234.080 TL) C - Banka ve menkul değerler: Banka hesaplarında toplam 4.404.192,13 TL, 200.000 $ D- Alacaklar: 500.000 TL

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları

Amerika’da rekor oranda oy yüzdesi elde eden İhsanoğlu’na doğduğu ülke olan Mısır’daki Türk seçmenlerden sadece yüzde 49.15’i oy verdi. Mısır’daki seçimlerin galibi Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu.

doğan yine siyasi kariyerindeki en önemli dönemeçlerden birini Refah ve Fazilet Partisi’nin kapatılmasının ardından Necmettin Erbakan’a siyasi yasak getirilmesiyle yaşadı. Erbakan’ın parti tabanı yenilikçi ve gelenekçiler olmak üzere ikiye bölündü. Gelecekte cumhurbaşkanlığını devralacağı Abdullah Gül’le beraber yenilikçi kanadı temsil eden Erdoğan, o dönemde yeni kurulan Saadet Partisi Genel Başkanlığı seçimlerini kaybetti. Bu yenilgi, yenilikçilerin partiden ayrılarak yeni bir oluşum kurmasına neden oldu. Erdoğan artık, 14 Ağustos 2001’de kurulan AK Parti’nin kurucu genel başkanıydı.

Mal varlığı tartışması

Amerika’da yaşayan Türkler ilk kez oy kullandı. Ancak cumhurbaşkanlığı seçimi için 6 bölgede kurulan sandıklara ilgi azdı. Kullanılan oyların ise yüzde 70 ila 88’ini Ekmeleddin İhsanoğlu aldı. Yüzde 51.7 oy alarak cumhurbaşkanı seçilen Recep Tayyip Erdoğan’a ABD’de en çok oy veren eyalet ise yüzde 23.12 ile New York oldu

Doğduğu Mısır’da Erdoğan kazandı

4 ay hapis yattı Recep Tayyip Erdoğan siyasi hayatındaki en büyük adımı 1994’de Refah Partisi’nden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak seçilmesiyle attı. Bu adım geniş kitleler tarafından yakından tanınmasını sağlasa da 1997’oe partisinin Siirt mitinginde okuduğu bir şiir o dönemki siyasi hayatını sekteye uğrattı. Daha sonraları, TBMM kürsüsü başta olmak üzere, pek çok yerde yeniden okuyacağı o şiir, 28 Şubat döneminin yaşandığı o yıllarda, mahkeme tarafından “Halkı din ve ırk farkı gözeterek, kin ve düşmanlığa sevk etmek” olarak yorumlandı ve Erdoğan 1999’da 4 ay Pınarhisar Cezaevi’nde yattı. 28 Şubat döneminde Er-

Oy oranı 64.87 67.95 57.36 51.89 55.38 49.15 48.25 58.77 49.63 63.50 53.01 54.58 50.39 51.96 23.63 34.94 61.49 14.77 53.78 71.88 75.47 73.49 76.98 51.24 77.23

sı sadece 1486 kaldı, Erdoğan ABD’deki Türklerin sadece yüzde 16,15 ‘inin oyunu aldı. Washington DC, Boston, New York, Chicago, Houston ve Los Angeles’ta kurulan sandıklarda oy veren Amerikalı Türkler’den oy kullanan 9378 seçmenin, 9278’inin oyu geçerli sayıldı. İhsanoğlu, oyların yüzde 77.73’ünü , Cumhurbaşkanı Erdoğan yüzde 16,15 ini, Selahattin Demirtaş’ta yüzde 6,12 sini aldı. Amerika’daki Türk seçmenlerden İhsanoğlu’na 7212, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a 1498, Selahattin Demirtaş’a da sadece 568 oy verildi. ABD’den Recep Tayyip

Amerika’da 6 bölgeden oluşan seçim sonuçları WASHINGTON BÜYÜKELÇİLİĞİ Görev Bölgesi: District of Columbia, Maryland, Virginia, West Virginia

Erdoğan’ın aldığı oyların oranı yüzde 16.15 , Selahattin Demirtaş yüzde 6.1 oldu. Oy kullanılan eyaletler ve oy oranları şöyle: Ekmeleddin İhsanoğlu

Recep Tayyip Erdoğan

Selahattin Demirtaş

% 77,35

% 13,95

% 6,71

HOUSTON BAŞKONSOLOSLUĞU Teksas, Arkansas, Louisiana, Oklahoma, Alabama, Missisipi, Tenessee Ve New Mexico

Ekmeleddin İhsanoğlu

Recep Tayyip Erdoğan

Selahattin Demirtaş

% 88,34

% 9,61

% 2,05

Ekmeleddin İhsanoğlu

Recep Tayyip Erdoğan

Selahattin Demirtaş

% 70,67

% 23,09

% 6,24

LOS ANGELES BAŞKONSOLOSLUĞU Alaska, Arizona, Colorado, Idaho, California, Montana, Nevada, Oregan, Utah, Washington, Wyoming Eyaletleri, Hawaii ve Pasifik Adaları

Mustafa Kemal ATATÜRK 1938 - 1923 Ekmeleddin İhsanoğlu

İsmet İNÖNÜ 1938 - 1950

Celal BAYAR 1950 - 1960

Cemal GÜRSEL 1960 - 1966

Cevdet SUNAY

Fahri KORUTÜRK

Kenan EVREN

Turgut ÖZAL

Süleyman DEMİREL

A. Necdet SEZER

Abdullah GÜL

R. Tayyip ERDOĞAN

1966 - 1973

1973 - 1980

1982 - 1989

1989 - 1993

1993 - 2000

2000 - 2007

2007 - 2014

2014 - 2019

Amerikalı uzmanların seçim yorumları... Michael Werz / Center for American Progress

Maria Harf / ABD Dışişleri Bakanlığı Basın Sözcüsü

‘Muhalefet tuz buz’

ABD Dışişleri: Tebrik ediyoruz

Obama yönetimine yakınlığıyla bilinen Center for American Progress isimli düşünce kuruluşunda Türkiye dosyasına bakan Michael Werz, seçim sonuçlarını POSTA212’ye özel olarak değerlendirdi. Werz, ”AKP değil ama seçilmiş-Cumhurbaşkanı olarak Erdoğan’ın, Mart seçimlerindeki oyunu daha da artırarak kazandığı bir başka zafer. ‘’ dedi. Werz, şöyle devam etti; “Kutuplaştırma politikası işe yaradı ve muhalefet tuzla buz oldu . İstanbul’da görüştüğüm birçokları daha kapsayıcı bir konuşma duymak istiyorlar ama bu bana bir boşuna bir umut gibi geliyor. 10 küsür yıllık gücü sonrası Erdoğan çoğunluğu kazandı ve haklı olarak hiçkimseye hiçbirşey borçlu olmadığını düşünüyor olabilir.”

Stephan Kinzer / Yazar, gazeteci, Brown Üniversitesi profesörü

Obama ile konuşamaz hale geldiler Amerikalılar Türkiye konusunda daha iyimser ve daha az ilgililer. En azından birkaç yıl öncesi ile mukayese edersek. Çoğu ABD’li, Ortadoğu konusunda, Erdoğan’ı otoriter ama istikrarsızlaştırıcı bir faktör olarak görmektedir. Obama ile iki günde bir telefonda konuşurlardı. Şimdi ise adeta hiç konuşmaz hale geldiler. Yani Erdoğan’ın yeni bir güç kaynağı olarak gelişmesi fikri Washington’u fazla alakadar etmemektedir.

13 Ağustos 2014 Çarşamba

ABD Dışişleri Bakanlığı, 30 Mart Yerel Seçimlerindeki ”düzensizlikler” nedeniyle, Türkiye’nin seçimlerini ‘şeffaf, adil ve özgür’ olarak tanımlamamıştı. Pazartesi günkü basın toplantısında da Dışişleri bakanlığı sözcüsü Harf, özellikle sorulmasına rağmen yine seçimleri ‘şeffaf, adil ve özgür’ olarak tanımlamaktan kaçındı. Onun yerine AGİT’in bulgusu olan ”Erdoğan’ın başbakanlık konumu ve taraflı basının, ona belirgin bir üstünlük sağladığını” tekrar etti. Harf’in basın toplantısına başlarken, adetten olduğu üzere, müttefik bir ülke olan Türkiye’deki seçimlerle ilgili bir tebrik okumaması da dikkat çekti.

Erdoğan’ı ve Adayları Tebrik Ediyoruz Soru cevap bölümünde, seçimlerin sorulması üzerine Harf şunları söyledi: ‘‘Biz Türkiye halkını, cumhurbaşkanı seçilmiş olan başbakan Erdoğan’ı ve aynı zamanda zor mücadeleli yarışma çıkaran diğer iki adayı da tebrik ediyoruz. Başbakan Erdoğan’ı yeni rolünde ve kim kendisini başbakan olarak yerine geçecekse o kimseyle beraber çalışmayı gözlüyoruz. Biz Türkiye’nin dostu ve müttefiğiyiz ve yakın ilişkilerimizi devam ettirmeyi umuyoruz.”

Başbakanlık Erdoğan’a avantaj sağladı Seçimlerin şartları ile ilgili soruya ise Harf şunları söyledi: ”AGİT gözlemci ekibi, içinde hazırlık sonuçlarının da bulunduğu bir raporu yayınladı. Buna göre, adaylar genelde özgürce kampanya imkanı buldular, toplanma ve miting haklarına saygı duyuldu. Aynı za-

manda başbakan’ın resmi pozisyonunun kullanılması ve taraflı haber yorumları, kendisine (Erdoğan’a) diğer adaylara göre belirgin bir avantaj sağladı. Anladığımız kadarıyla AGİT önümüzdeki haftalarda tam bir rapor yayınlayacak.

‘Özgür, Adil ve Şeffaf’ kelimeleri yok! Bu şartlarda, bu seçimin ‘özgür, adil ve şeffaf’ olarak tanımlayabilir misiniz sorusuna ise, Harf’in olumlu cevap vermemesi dikkat çekti. Bu soruya Harf, ”bu konuda daha fazla bir analizimiz yok şu anda” demekle yetindi. Erdoğan’la görüşme konusunda ise, Beyaz Saray Pazar akşamı ‘önümüzdeki günlerde Başkan Obama’nın Erdoğan’ı aramasını bekliyoruz” derken, bunun aksine, Dışişleri bakanlığı sözcüsü Harf, Başkan’ın ‘öümüzdeki haftalarda’ Erdoğan’la konuşmasının beklendiğini söyledi. Bir Amerikalı gazetecinin, Erdoğan’ın seçiminin ‘diktatörlüğün gelişi olarak görenler var’ sorusuna karşılık ise Harf, daha fazla yorumlarının olmadığını söyledi.

Michael Block / Rhino Trading kıdemli stratejist

Juan Carlos / Stratejist, Natixix Securities

Alan Makovsky / Ortadoğu uzmanı

Yatırımcı bölgede bağımsızlık istiyor

Erdoğan kontrolü daha artıracak

‘Önümüzdeki günler fırtınalara gebe’

Erdoğan’ın kazanması Türk politika tarihinde bir dönüm noktası oluşturmaktadır. Erdoğan’ın, Türk kurumlarındaki kontrolü daha da artacaktır. Dezavantaj ise, 2002’den beri politik bir değişikliğin olmadığı bir ülkede yaşananlar demokrasi için negatif. Sosyal açıdan gerginlik artacaktır. Jeopolitik açıdan ise Erdoğan, hem Avrupa’da hem ABD’de, anahtar rolü oynayacaktır.

Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Alan Makovsky “Erdoğan’ın ilk turdaki zaferi için şunları söyledi: Türkiye’nin onun idaresi altında yaşadığı eşi görülmemiş ekonomik başarı, AK Parti’nin parası, medya hakimiyeti ve organizasyon kabiliyetlerinin dikkat çekici büyüklükteki Erdoğan’a ve onun vizyonu olan Ortadoğu liderliği için yarışan daha dindar bir Türkiye’ye tümüyle bağlı bir Türk azınlığı mobilize etti. ABD içinse, Erdoğan ile süregiden romantizm Gezi Parkı ile sona erdi ve bir yılı aşkın zamanda Amerikan yönetimi sözcülerinin sürekli bir şekilde Erdoğan’ın açıklamalarını ve Türkiye’yi çekmeye çalıştığı yönü eleştirdiklerini gördük. Gelecek aylarda suların daha da dalgalı olması muhtemel görünüyor. Türkiye’nin özellikle jeostrajik öneminden dolayı, ABD çıkarları için Türkiye’nin önemi sürmektedir ve ABD, Erdoğan ile büyük bir kriz yaşamaktan kaçınacaktır. Amerikan yetkililer aynı zamanda Erdoğan’ın uzun süren sorunlar olan Kıbrıs, Ermenistan ve Türkiye’deki Kürtlerle ilgili olarak en elastiki lider olarak görmektedir. Erdoğan bu uzun süreli sorunlardan herhangi birinde beklenmedik bir başarı sağlasa da, Washington’daki saygınlığını yeniden kazanması adına gideceği yol çok uzun.

Erdoğan’ın seçimi statükonun korunması anlamına geldiği için, Ortadoğu’da cereyan eden tüm olayları da göz önüne aldığımızda ABD’li yatırımcılar rahatlamalılar. Türkiye, hala, bugünde dahi, demokrasi ile İslam’ın birlikte götürebileceğine dair bir örnek ülke olarak görülmektedir. Ve bu seçimde bu kanıyı daha da güçlendiriyor. Yatırımcıların istediği bu bölgede bağımsızlıktır ve bu sağlanamazsa bu seçimin sonucu da negatif sonuç doğurabilir.

Jesse Colombo / Forbes yazarı, blogcu

Şişmiş balonu daha da şişirecek Ekonomik açıdan, son zamanlarda faizlerin düşürülmesi, Erdoğan’ın tercih ettiği bir hareketti. Özellikle seçim öncesi yapılan bu hareket hisse senedi piyasalarının da yükselmesine sebep oldu. Ama problem, Türkiye’nin hızlı kredi ve varlık fiyatındaki büyümenin aşırı düşük faiz oranları etrafında esas alınmasıdır. Öyle görünüyor ki, Erdoğan, şişmiş balonu daha da şişirmeyi istiyor.

Valentin Schmid / Epoch Times finans yazarı

ABD için farklı bir anlam ifade etmiyor Sürpriz olmadı. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanması beklenen bir şeydi. Kendisinin beklentisi daha yüksek bir zaferdi belki de. Daha farklı olmasını bekliyordu belki de. Demokrasiyi güçlendireceğini söylemesine rağmen, onun gücü ve seviyesindekilerin çoğu güçte kalmak için anayasayı değiştirenlerin demokrasiyi güçlendirdiği zor görülmüştür. ABD için ise, değişen bir şey yok, farklı bir anlam ifade etmiyor. Ana ekonomik ve jeopolitik konularında burada biraz anti Amerikan popülizmi hissediliyor. Irak ile ilgili konularda, ABD Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde olduğu gibi şimdi de Türkiye’ye güvenmek istiyor.

% 84,49

Recep Tayyip Erdoğan

Selahattin Demirtaş % 6,36

% 9,14

NEW YORK BAŞKONSOLOSLUĞU

Connecticut, Delaware, Florida, Georgia, Kentucky, New Jersey, New York, Nort Carolina, Pennsylvania, South Carolina, Puerto Rico eyaletleri

CHICAGO BAŞKONSOLOSLUĞU Illinois, Iowa, Minnesota, Michigan, Kansas, Missouri, Ohio, Nebraska, North Dakota, South Dakota, Wisconsin, Indiana Eyaletleri

Ekmeleddin İhsanoğlu % 84,41

Recep Tayyip Erdoğan % 10,12

Selahattin Demirtaş % 5,47

BOSTON BAŞKONSOLOSLUĞU Massachusetts, Maine, New Hamshire, Rhode Island, Vermont eyaletleri

Ekmeleddin İhsanoğlu

Recep Tayyip Erdoğan

Selahattin Demirtaş

% 73,04

% 12,75

% 14,22


Güncel

13 Ağustos 2014 Çarşamba

SEÇİM SONRASI AK PARTİ İÇİN KRİTİK SÜREÇ BAŞLADI Adnan Onaran twitter:@mamleba

Kılıçdaroğlu istifa! İÇİNDE toplum mühendislerinin sesinin çok çıkmadığını bildiğimiz CHP’de ve çevresinde Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında giderek artan bir ses “Kılıçdaroğlu istifa!”. Çok uzun bir yazının konusu aslında CHP ve modern Türkiye arasındaki doku uyuşmazlığı. CHP aslında yeniden hiç açılmamalıydı tıpkı diğer eski partiler gibi tarihin yapraklarında yer almalıydı. Bazı kesimlerde algı o kadar keskinki CHP ile ilgili hayatında sınıf başkanlığı dahil hiç seçim kaybetmemiş Recep Tayyip Erdoğan’ı bile getirsen ülke çapında seçimi kazanması sıkıntıya girer. CHP, bir daha açılmamak üzere kanunen kapanmazsa, yerine yeni parti kurulması demek sosyal demokrat oyların bölünmesi demek. Nedeni basit, nasıl ki MHP’nin, Milli Görüş’ün kemik oyu var CHP’nin altı okunun da aynen öyle. CHP yansa-kül olsa, ve az-çok adı duyulmuş biri yeniden kurup başına geçse alacağı oy yüzde 8-11 arasında olur. Şu anda CHP’nin aldığı oy (yüzde 30 civarı), yani 1977 seçimlerinden sonra aldığı en yüksek oy oranı. Birçok konjonktürel sebebi var tabii ama rakamlar bu... 80 darbesi sonrasında tüm sosyal demokrat oy bileşeni yüzde 30’u bile bulamazken, Deniz Baykal zamanında kendi köşesine sıkışıp laiklik diye sayıklayan bir partiyken, şu hale gelmesi önemli bir gelişmedir. Yüzde 30 oy alması önemli bir gelişmedir. Kim ne derse desin kendine daha uzak bir aday olsa bile CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu ‘çatı aday’ına MHP’den daha fazla sahip çıkmıştır. Seçim döneminde de ne zaman İhsanoğlu’nu görseniz yanında bir CHP kurmayı vardı. CHP’nin muhafazakar adayı olduğu için, çatıya MHP de -zoraki- dahil olmuştu. Ama MHP tam bir destek sunmadı adayı için… Gelelim hatalara, Kılıçdaroğlu ve yönetiminin cemaatle kurduğu yakınlık aşırı derecede rahatsız edici ve uzun vadede büyük zararlar verecektir kendi seçmeni bazında. Hele hele AK Parti’de kimin başa geçeceği ve sonrasında oluşacak fraksiyonlara bağlı olarak. CHP’nin ağır bir şekilde cezalandırılmasına sebep olabilir. Ilıman bir Abdullah Gül yönetimi Tayyip Erdoğan’ın kucak açmadığı için kaybettiği oyları dahi geri toplayabilir. Ancak tüm bunlara bakıldığında cumhurbaşkanlığı seçimindeki sonuçlarda suçlu Kemal Kılıçdaroğlu değildir ve bu bir istifa sebebi de değildir. Sorun halkın kafasındaki CHP algısındadır parti olarak ne kadar değişirsen değiş sonuçta rakip politikacılar Ce-Ha-Pe zihniyeti dediği anda senin o tüm çabaların ‘reset’leniyor. Bunu değiştirmek artık çok güç. CHP’nin kanunen kapanması da şu şartlar altında olanak dışı. Ne mi olur? Olan fanatik olmayan, sosyal özgürlüklerden yana bi’ çare kalmış Türkiye vatandaşlarına olur. Zaten hep öyle olmadı mı ki?

Dünya liderleri Erdoğan’ı kutladı (NEW YORK – POSTA212) Türkiye’nin 12’nci cumhurbaşkanı seçilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a dünyanın dört bir yanından tebrik mesajları geldi. ● Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, ABD Başkanı Barack Obama’nın, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile bu yeni görevinde çalışmayı sabırsızlıkla beklediği bildirildi. ● Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de Erdoğan’ı telefonla arayarak başarısından dolayı tebrik etti. ● Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev de “Bu başarınız ayrıca Türkiye’nin zaferidir. Memnuniyetle belirtmek istiyorum ki, son 10 yılda Türkiye kapsamlı gelişme göstererek uluslararası güç merkezine dönüşmüştür” ifadesini kullandı. ● Almanya Başbakanı Angela Merkel de Erdoğan’a gönderdiği tebrik mesajında, “Ülkelerimiz arasındaki dostça ilişkileri sizinle beraber tüm vatandaşların yararına sürdürmek ve derinleştirmek benim özel isteğim” değerlendirmesinde bulundu. ● Pakistan Cumhurbaşkanı Memnun Hüseyin Erdoğan’ı tebrik ederken, “Türkiye’nin son 10 yılda gerçekleştirdiği dönüşüm sizin cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki övgüye değer başarınızda tecelli etmiştir” ifadelerini kullandı. ● Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai ise “Afgan halkı adına seçimdeki başarınızı, sizi ve Türkiye’nin kardeş milletini tebrik ederim, başarılarınızın devamını diliyorum” değerlendirmesinde bulundu. ● Irak Cumhurbaşkanı Fuat Masum, Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande, Yunanistan Başbakanı Andonis Samaras, Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko, Makedonya Cumhurbaşkanı Gorge İvanov, Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas, İtalya Başbakanı Matteo Renzi Plevneliev, Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını tebrik eden diğer liderler arasında yer aldı.

Gözler kongrede, top Abdullah Gül’de

Seçim öncesinde Gül’e karşı tepkisini gizlemeyen Erdoğan, AK Parti’nin olağanüstü kongresi için 27 Ağustos’u belirledi. Partisine döneceğini açıklayan Gül’ün, Cumhurbaşkanlığı görev süresi devam ederken önünü kesmeyi hedefleyen bu karara tepkisi, AK Parti’nin de geleceğini belirleyecek DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

A

K Parti'nin kurucusu olan ve Çankaya Köşkü'nde 7 yıl boyunca görev yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, partisine geri döneceğini seçim sonuçlarının hemen ardından açıkladı. Ancak yeni Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan AK Parti'nin en üst karar alma organı MKYK, Gül'e 'şimdi gelme' mesajı verdi. AK Partisi’nin yeni başkanının ve ardından da yeni başbakanın belirleneceği olağanüstü kongre için, devir teslim töreninin yapılacağı 28 Ağustos'tan bir gün öncesini tercih etti. Gül'ün kongrede yarışa girmesine Erdoğan geçit vermedi.

'ŞİMDİ DÖNME' MESAJI Gül'ün "Cumhurbaşkanlığım bittiğinde şüphesiz ki partime döneceğim" açıklamasının hemen ardından AK Parti'nin 27 Ağustos'u olağanüstü kongre tarihi olarak açıklaması, Ankara kulislerinde "Şimdi dönme" mesajı olarak yorumlandı. Gül'ün görevinin bitmesine bir gün kala istifa etmesi beklenmezken, bu parti içerisindeki genç danışman kadrosunun da tercihiydi. Anayasa, cumhurbaşkanlarının tarafsız olmasını öngördüğü ve partiye üye olmasını önlediği için Gül'ün bir süre dinlenip gelecek yıl haziran ayındaki genel seçimler öncesinde AK Parti'ye geri dönmesi bekleniyor. Ancak Gül'ün AK Parti'ye geri döndüğünde yeniden Genel Başkanlık ve Başbakanlık görevini üstlenmek istediğini yakın çevresine ifade ettiği belirtildi. BİR SÜRE MOLA Gül'ün bir süre İstanbul'da kalarak dinlenmesi beklenirken, Ankara ile irtibatını koparmayacağı ifade edildi. Gül cephesinde, kongrenin 28 Ağustos'tan önce toplanması Gül ve ekibinin 'parti içindeki etkinliğini kırmak' olarak yorumlandı. Erdoğan'a yakın kaynaklar ise partide bölünme ve karmaşanın yaşanmayacağı görüşünde. NABIZ YOKLAYACAK Erdoğan, kongreye kadar olar 15 günlük süreçte milletvekilleri, il başkanları, teşkilatlar başta olmak üzere

bir dizi toplantı düzenleyecek. Burada partiye kendisinden sonra kimi genel başkan ve başbakan olarak görmek istediklerini soracak. Ortaya çıkan isimler değerlendirilecek ve kongrede aday olacak. 28 Ağustos'ta yemin edip cumhurbaşkanlığı görevine başlayacak olan Erdoğan, aynı gün ya da bir gün sonra yeni genel başkana hükümeti kurma görevini de verecek. Birkaç gün içinde yeni hükümet kurulup güvenoyu alacak. Süreç eylül ayının ortalarında tamamlanmış olacak.

KOLTUKLARDAN VAZGEÇMİYOR AK Parti, Erdoğan'ın vekilliği 28 Ağustos'ta mazbatayı alıp yemin etmesiyle düşeceği görüşünde. Anayasa ve Cumhurbaşkanlığı Seçim Yasası’nda, “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve TBMM üyeliği sona erer” hükmüne karşın Erdoğan, yemin töreninin yapılacağı 28 Ağustos’a kadar başbakanlık ve genel başkanlığı da bırakmak istemiyor. Parti Genel Başkanlık görevinin ise kongreye kadar devam edeceği yorumu yapılırken buna TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, karşı çıkmıştı. Çiçek ve Arınç'ın seçim öncesinde yaptıkları açıklamalara göre YSK’nın sonucu resmen ilan etmesiyle Erdoğan'ın genel başkanlık ve başbakanlığı da düşüyordu. Çiçek, önceki uygulamalara yönelik de raporunu Köşk'e göndermişti. Ancak Erdoğan'ın Kongre'ye katı-

veda konuşması yapması bekleniyor. Erdoğan böylece 3 koltuğu da bırakmayacağının işaretini verdi.

DAVUTOĞLU BİR ADIM ÖNDE Erdoğan'ın, erken seçim kararı alınmayacağı, genel başkan ve başbakanın aynı isim olacağı yönündeki açıklamaları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 2015 seçimine kadar siyasette olmayacağının işareti olarak yorumlandı. Erdoğan’ın, yeni genel başkanın 2015 seçimlerinde başarılı olması durumunda devam edebileceği ve 3 dönem kuralının değiştirilmeyeceği yönündeki açıklamaları nedeniyle, AK Parti'de tüzük değişikliği beklenmiyor. AK Parti'de 3 dönem engeline takılmayan isimlerden birinin tercih edilmesi beklenirken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun adı öne çıkıyor. Davutoğlu ile birlikte AK Parti Genel Başkanlığı için tüzüğün 4 döneme izin vermesi nedeniyle Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ile Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler de adaylar arasında. KÜSKÜNLERİN GÖZÜ GÜL'DE Partide Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün partiye dönmesini isteyen isimlerle 3 dönem engeline takılan isimlerin küskünler ekibi oluşturabileceği de kulislerde tartışılıyor. Erdoğan’ın son açıklamalarında 3 dönem engeline takılanların partide, hükümet organlarında görev alabileceği, hatta dışarıdan bakan yapılabileceğini sık sık vurgulaması da olası kopuşları önlemeye yönelik adım olarak değerlendiriliyor. MECLİS'E TATİL YOK AK Parti, Meclis'i 15 Eylül'e kadar çalıştırmayı hedefliyor. Bu süre içinde yeni hükümetin kurulup güvenoyu almasının yanı sıra HSYK'daki seçimler de AK Parti'nin öncelikleri arasında. 1 Temmuz'da tatile girmesi gereken TBMM, Torba Yasa Tasarısı nedeniyle bir aydır çalışmalarını sürdürürken, AK Parti vekillerin tatil hazırlıklarını da erteletti. Bunun nedeni, kurulacak yeni hükümetin programının Meclis'te okunması ve göreve başlaması.

Ak Parti’nin seçim analizi:

61 ilde oy artırdı

Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları 30 Mart büyükşehir ve il genel meclisi oyları ile karşılaştırıldığında AKP’nin ağırlıklı olarak Güneydoğu’da Kürt seçmeninin oyunu HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş’a kaptırlıp dığı, İç Anadolu ve Karadeniz’de ise MHP tabanının dan AK Parti’ye geçişlerin yaşandığı ortaya çıkardı.

İlhan Tanır Washingtonpoint@

Seçimlerin ABD-Türkiye İlişkilerine Yansımaları UZUN süredir beklenen cumhurbaşkanlığı seçimleri bitti. Sürpriz yaşanmadı ve Erdoğan seçildi, her ne kadar kazanma oranı beklentilerin altında çıkmış olsa da… ABD ile bir yılı aşkındır sure giden limoni ilişkilere bu değişim nasıl yansıyacak? Giderek Ankara’da izole olmuş bir lider imajı veren Erdoğan’ın şimdi en yüksek koltuğu çıkmış olması, ABD ilişkilerinde ne değiştirecek? Türkiye’deki AK Parti’nin dış politika yazarlarının (açıkçası Türkiye’de saygın ve tarafsız bilinip Davutoğlu ve Erdoğan’ın dış politikasını savunabilen pek köşe yazarı da kalmadı, Washington’da ise tek bir tane dahi şu anki AK Parti politikalarını takdir eden bir Türkiye uzmanı yok) uzun süredir dolaylı ve dolaysız olmak üzere ileri sürdüğü argüman, ABD ve Batı’nın, Erdoğan’ın gitmeyeceğini anladığında ve seçim dönemi bittiğinde, eninde sonunda, Türkiye’ye yeniden kucağını açacak olması idi. Bu beklentinin nedenlerinden biri Türkiye’nin jeostratejik önemi ise, diğeri de, ABD’nin, çıkarları için hemen her ülke lideri ile görüşme pragmatizmi. Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına seçildikten sonraki ilk gün olan Pazartesi günü, Washington’dan gelen mesajlar, Washington’ın çabucak Erdoğan’la geçen 15 aya yakın dalgalı ve sorunlu ilişkileri unutmayacağı gösterdi. Şöyle bir sıralamak gerekirse: ABD’nin Doğu saatiyle pazar günü 3.30 pm civarında Başbakan Erdoğan Ankara’da zafer konuşmasını yaparken, Başkan Obama, kendisine en yakın bulduğu danışmanlarından Valerie Jarrett ve başka bir eski danşmanı ile 5 saat kadar golf oynadı ve 7 civarlarında Martha’s Vineyard’daki yazlık malikaneye geri döndü. Pazartesi günü ise Başkan Obama, öğlen saatlerinden 4’e kadar Edgartown’daki kumsalda vakit geçirdi. Daha sonra Irak’ın yeni Başbakan namzeti Haidar al-Abadi, İtalyan Başbakanı Matteo Renzi ve Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroshenko ile telefon görüşmelerinde bulundu. Akşam saatlerinde Irak gelişmeleri hakkında bir konuşma yaptı. Yine Erdoğan aranmadı. Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı ‘önümüzdeki günlerde’ Obama’nın Erdoğan’ı arayacağını tekrar etti. Gezi’den beri Erdoğan’ın sürekli şekilde ABD’yi, İsrail’i, Batı’yı ağırca eleştirmesi, Türkiye’de bir iç politika enstrümanı olarak kullanılırken, dışarıda bunların yansımaları ya hesap edilemedi, ya da içerideki Gezi protestoları ve yolsuzluk iddialarını bastırabilmek adına, AK Parti herşey meşrudur prensibine sarıldı. Beyaz Saray’a yakın bir Washington kaynağı, pazartesi günü itibariyle Beyaz Saray’ın eninde sonunda Erdoğan’ı arayacağını ama bu adetten olan arama ile ilgili dahi yönetim içinde ciddi bir direncin bulunduğunu aktardı. Washington’dan Türkiye’yi 1990’ların başından beri izlemiş olan, 2001 ile 2013 yılları arasında Temsilciler Meclisi’nin dışilişkiler komitesinde en kıdemli Ortadoğu uzmanı olarak Türkiye konularını çok yakından takip etmiş olan Alan Makovsky ise, Erdoğan’ın Türkiye’deki en yüksek koltuğa oturmasına rağmen, atlantik ötesi ilişkilerin önümüzdeki dönemde daha da dalgalı olacağını düşünenlerden. Makovsky, verdiği özel demeçte şunları söyledi: ‘’ABD içinse, Erdoğan ile süregiden romantizm Gezi Parkı ile sona erdi ve bir yılı aşkın zamanda Amerikan yönetimi sözcülerinin sürekli bir şekilde Erdoğan’ın açıklamalarını ve Türkiye’yi çekmeye çalıştığı yönü eleştirdiklerini gördük. Gelecek aylarda suların daha da dalgalı olması muhtemel görünüyor. Türkiye’nin özellikle jeostrajik öneminden dolayı, ABD çıkarları için Türkiye’nin önemi sürmektedir ve ABD, Erdoğan ile büyük bir kriz yaşamaktan kaçınacaktır.’’ Bu bağlamda, Erdoğan’ı Washington gözünde özellikle öne çıkacak ve değerli kılacak konular, Kıbrıs, Ermenistan ve İsrail ile ilişkilerde Erdoğan’ın yardımıyla çözümler bulunması. Yine Makovsky’ye göre, ‘’Erdoğan bu uzun süreli sorunlardan herhangi birinde beklenmedik bir başarı sağlasa bile, Washington’daki saygınlığını yeniden kazanması adına gideceği yol çok uzun.’’ ABD, Türkiye Seçimlerine ‘özgür, adil ve şeffaf’ demiyor. Diğer taraftan pazartesi günü, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Marie Harf, bir kez daha, 30 Mart seçimlerinde olduğu gibi, Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı seçimlerini ‘özgür, adil ve şeffaf’ olarak tanımlamadı. Onun yerine Dışişleri Sözcüsü Marie Harf, AGİT’in bulgularını paylaştı: ‘’AGİT gözlemci ekibi, içinde hazırlık sonuçlarının da bulunduğu bir raporu yayınladı. Buna göre, adaylar genelde özgürce kampanya imkanı buldular, toplanma ve miting haklarına saygı duyuldu. Aynı zamanda başbakan’ın resmi pozisyonunun kullanılması ve taraflı haber yorumları, kendisine (Erdoğan’a) diğer adaylara göre belirgin bir avantaj sağladı. Anladığımız kadarıyla AGİT önümüzdeki haftalarda tam bir rapor yayınlayacak.’’ Daha önce konu dahi olmayan Türkiye’deki seçimlerin eşitliği, adilliği ve şeffaflığı, artık dış dünyanın dikkatini çekiyor. ABD’nin birçok müttefik ülke için kullandığı bu en temel vasıflar, Türkiye seçimleri için kullanılmıyor. Basın ve devlet imkanlarının iktidar partisi ve adayı tarafından hoyratça kullanılması, muhalefete nefes alma imkanı bırakılmaması Batı başkentlerinin dilinde. Erdoğan, Türkiye’deki en yüksek koltuğa oturduktan sonra, ekonomi ekibini nasıl kuracağı, başbakanın kim olacağı ve ülkedeki demokratik standartlarının nereye gideceği, Batı’nın kendisine yaklaşımında önemli kriterler olacak. Reel politik olarak Batı’nın Türkiye’ye ihtiyacı devam edecek, Türkiye’nin de Batı’ya. ‘Alışveriş’ türü bir ilişkiye giderek evrilen Batı ile Türkiye arasındaki ilişkilerin, tekrar 2013 öncesine dönebilmesi için, Erdoğan’ın ülkeyi demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü ve diğer evrensel değerlerde geriye değil, Batı starndartlarına getirebilmesi gerekiyor. Mümkün mü?


13 Ağustos 2014 Çarşamba

Güncel

Beyaz Saray’da kanlı eller ve kristal kadehler ABD Başkanı Barak Obama, 50 Afrika ülkesinin liderlerini Washington’a çağırıp ağırladı. Bu liderlerin yüzde 95’i ülkelerini diktatörlükle idare ediyor ve yapılan seçimlerde de yüzde 90’a varan oy alıyorlar

Peki neden Obama kanlı ellere ev sahipliği yaptı?

Amerikan Yönetimi ise, bu ülke liderlerinin dışlanması yerine bu şekilde ilişkiye geçerek, daha etkili olunabileceği argümanını kullanmaya meyilli gözüktü. Bunun yanı sıra, bu liderlerle yakınlaşmanın en büyük avantajı ise, giderek artan güvenlik problemleri ve terörizm ile ilgili olarak ortaya çıkan birçok soruna daha etkili müdahale edebilmek. Bunun yanı sıra, kıtanın ekonomik gelişmesi ile birlikte, siyasi gelişiminin de bunu takip edeceğine olan inanç. Obama yönetimi ayrıca, davetli ülke liderlerinin Afrika Birliği (AU) ile iyi ilişkiler içinde olduğunu ileri sürüyor.

İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

A

frika’yı yakından izleyen birçok uzman, Afrika kıtasının büyük bir ekonomik atılım yapmanın eşiğinde olduğunu iddia ediyor. Bazıları ise, 2000 yılından beri yıllık olarak yüzde 5 büyüme göstermesi nedeniyle, bu atılımın başladığında ısrarlı. Gelecek yıllarda yıllık büyümenin daha da hızlanması bekleniyor. Bu ülkeler içinde doğal zenginliği olanlar dışında, 20 civarında ülkede ise petrol üretimi olmadan yüzde 4’ler ve üstünde büyüme görüldü. İşte gelecek on yılın Afrika kıtası olduğunu düşünenlerden birisi de Washington. Bu kıtanın göstermesi beklenen bu ekonomik büyümenin de büyük etkisiyle, geçen hafta ABD’nin başkentinde, bir ABD başkanı, tarihteki en geniş ABD-Afrika Zirvesi topladı. Afrika’ya yatırım ve yakınlaşmanın yolları 3 günlük zirvede ele alındı. Bu zirveye 50 Afrika ülkesinin lideri katıldı. Buraya kadar her şey iyiydi, ama bu zirveye, eli kanlı, ülkesindeki siyasi, sivil muhaliflere veya azınlıklara dünyayı dar eden, acımasız diktatörlerin de dahil olması, birçok insan hakları örgütleri ve basın organlarında tepkiler çekti. Zirveye, sadece, diktatörlükleri tolere edilemeyen Zimbabwe lideri Robert Mugabe ile Eritrea, Sudan ve Central Afrika Cumhuriyeti liderleri davet edilmedi. İşte geçen hafta Washington’da VIP ile karşılanan, Beyaz Saray’ın önünde kendisine kırmızı halı serilen ve kristal kadehlerle Beyaz Saray’da akşam yemeğine katılan ama insan hakları karnesi bakımından yüz kızartıcı bir geçmişe sahip liderlerin bazıları:

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

13 Ağustos 2014 Çarşamba

YIL: 2 SAYI: 65

Ekvatorial Gine Başkanı Teodoro Obiang Nguema Mbasogo Mbasogo hemen her siyasi muhalifini ya hapse gönderdi ya da öldürdü. Kendi mentoru ve amcasını asarak 1979’da iktidarı ele geçiren Mbasogo, o zamandan beri girdiği her seçimi yüzde 99 ile kazandı. Ülkesi petrol üreticisi olmasına rağmen, ülkesinin vatandaşları bu refahtan çok da nasiplenemedi. Kendisinin kişisel servetinin ise milyar dolara yakın olduğu sanılıyor. Vatandaşları ortalama 2 dolar ile günlerini geçiriyor. Ülkesindeki çocukların yüzde 20’si 5 yaşına gelemeden hayatını kaybediyor ve halkının oldukça düşük bir kısmı 53 yaşını aşabiliyor. MUHALİFLERİN HEPSİNİ ÖLDÜRTTÜ Uluslararası şeffaflık sıralamasında 177 ülke içinde 163. sırada yer alıyor. Basın özgürlüğü diye bir şey yok. Ülkenin televizyon istasyonu ise hükümet tarafından yönetilen bir yer ve temiz su çok az

bulunabiliyor. Mbasogo’u kısaca anlatmak isteyenler ise, bu diktatörün, praktikte, bütün sivil ve siyasi muhaliflerini öldürmesi ile tanındığını söylüyor. Bu diktatörün ABD’de de malikaneleri bulunuyor. 30 milyon dolarlık bir malikanesi, Kaliforniya’nın Malibu’sunda örneğin. Michael Jackson hayranlığı yüzünden, Jackson’ın açık artırmaya sunulan kırmızı-siyah bir ceketine 2 milyon doları gözünü kırpmadan vermiş.

Gambiya Cumhurbaşkanı Yahya Jammeh

YAYINCI CAN KAMİLOĞLU

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK

Jammeh’in Sınır Tanımaz Gazeteciler (RWB) listesinde Türkiye’nin hemen bir basamak sonrası yer alan bir ülkenin lideri olması da rastlantı değil. 2004 yılında Gambiya’da basın özgürlüğü kampanyasının sembol ismi Deyda Hydara’nın bir silahlı suikaste kurban gitmesi, kendisi reddetse de, rejimine bağlı militanlardan biliniyor. BBC’nin 2013’ün Ekim ayında kendisi ile yaptığı bir mülakatta bu iddiayı sormasına, ‘‘başka insanlar da öldü bu ülkede. Deyda Hydara’nın nesi özel?’’ sorusuyla karşılık vermiş.

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

HABER KOORDİNATÖRÜ

HALDUN ARMAĞAN YAYIN DANIŞMANI

AHMET BUĞDAYCI HABER MERKEZİ - EDİTÖRLER MEHVEŞ KOÇAK, ADNAN ONARAN, HÜSEYİN TUNCER, DİLEK ESKİ BEZİRKAN, AYSEL TAPAN, MELİKE AYAN, DEMET DEMİRKAYA, SONER MEZGİTÇİ, SERKAN KALFA, DOĞUCAN CÖMERT, JOHNPAUL JASON, BABÜR AKSÜYEK, BANU ÖZTÜRK, KUNTER AKIRMAK, OLGU DURMUŞ, ELİF ÜNLÜ, ORHAN MURAT BAHTİYAR WASHINGTON TEMSİLCİLİĞİ İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİLİĞİ DUYGU GÜVENÇ İSTANBUL TEMSİLCİLİĞİ FİGEN ONUR GÖRSEL YÖNETMEN ERDAL ÖZBEK SAYFA TASARIM TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR REKLAM TEMSİLCİSİ BARIŞ TUNCER İDARİ MÜDÜR

MEHVEŞ SÖNMEZ

Adres

31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 844 368 91 96 abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

BONE SERVİSİ A REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

MAHKEME YOK-İDAM VAR Jammeh, 20 yıldır süre giden diktatörlüğü boyunca siyasi muhalefete en acımasız yöntemlerle karşılık veren, hapishanelerindeki siyasi mahpuslara uyguladığı türlü işkencelerin tüyler ürpertici hikayelerinin kulaktan kulağa yayıldığı bir lider. Yine 2013’ün Ağustos ayında, Ramazan Bayramı müjdesi (!) olarak Jammeh, 27 yıldır ölüm ceza-

İnsan Hakları örgütlerine göre Santos iktidarda kalmak için birçok muhalifini öldürdü ve sonra da ülkenin kaynaklarını kendi kişisel çıkarları için kullanmayı bildi. Geçen yıl dünyaca ünlü şarkıcı Mariah Carey’e özel bir konser vermesi için 1 milyon dolar ödemesi de uluslararası insan hakları gruplarının tepkilerini çekti. İnsan

Hakları Örgütü Başkanı Thor Halvorssen, bu konserden sonra şunları söyledi: ‘’Averaj bir Angolalı günde 2 dolar veya azı ile yaşarken, Santos, kızıyla birlikte kleptokratik bir düzenle (çalmaya dayalı), kendi kesesini doldurdu ve bu parayla da uluslararası artistleri satın alarak, imajını temizlemeye kalktı.’’

Cameroon’un diktatörü Paul Biya

POSTA 212 PUBLISHING LLC ADINA İMTİYAZ SAHİBİ EKMEL ANDA

Angola Cumhurbaşkanı Jose Eduardo do Santos

David Wallechinsky’nin 2006 yılında yaptığı ‘dünyanın en beter diktatörleri’ arasında ilk 20’ye girmiş bir isim olan Biya da, Obama’nın Beyaz Saray’ına konuk olup, kristal kadehini, Afrika kıtasının refahı için kaldıranlar arasında yer aldı. 1983’de güce sahip

oldu ve seçimlerle ilgili bütün yolsuzluk ve hile iddialarına rağmen, her seçimde kazanmasını bildi. Öyle ki, Huffington Post’da hakkında çıkan bir analize göre, Biya, uluslararası gözlemcileri de oyununa alet etmesini bilen yeni tekniklerle seçimleri kabul ettirdi.

Burkina Faso’nun diktatörü Blaise Compaore Geçen hafta Beyaz Saray’ın kırmızı halısında endam gösteren ve gülümseyerek pozlar veren bir başkası da, Burkina Faso’nun lideri Blaise Compaore idi. Compaore de, iktidarı kanlı bir darbe ile alan bir başka diktatör. 2011 yı-

lında yolsuzluğa ve polisin zalimliklerine-işkencelerine karşı ayaklananları önce seyredip, sonra bazılarına küçük tavizler vererek, yolsuzluk konularında pek de bir önlem almadan zamanını geçirdi ve iktidarda kalmayı bildi.

Nijerya Cumhurbaşkanı Goodluck Jonathan

sına çarptırıldığı halde cezası infaz edilmemiş siyasi muhaliflerden 9’sunun idam mangası ile öldürülmesi emrini verdi. İnfaz, bütün yurtdışı uyarı ve yalvarmalara rağmen uygulandı. İnfaza uğrayanlardan 3’ü ‘vatan hainliği’ ile suçlanmıştı. 9 kişiden hiçbirinin herhangi bir cezası mahkemece onaylanmamıştı. Kendisinin en çok özleştiği hikayelerden birisi ise ‘‘cadı avcılığı.’’ Telegraph’dan Con Coughlin’in 2013 Ekim’inde yazdığına göre, Jammeh’in teyzelerinden biri, cadı avcılığı nedeniyle öldürüldükten sonra, 1000 kadar büyücü olduğu iddia edilen kadını, rejiminin ‘Yeşil Bereliler’ militanlarının başlarına silah dayatılmasıyla kuşattırdı. Sonra kadınlara zehir içtirip, ‘’exorcise-duayla iyileştirme’’ ye zorlamış ve canlarını almış bir diktatör bu. (Bu bölüm Şubat 2014’deki Posta212 köşe yazısından alınmıştır)

Jonathan daha bu yıl, geçtiğimiz aylarda gayliği suç sayan bir yasa imzaladı ve gay toplum ve organizasyonlarda rol almayı suç olarak tanıttı. Bu yasaya dikkat etmeyip, bu ‘suçları’ işleyenlerin ise 14 yıla kadar hapse gitme ihtimali var. Bu yasa, sadece teoride kalmadı. İnsan Hakları Örgütlerinin verdiği sayılara göre şimdiden düzinelerce insan, gay yasasına uymadığından dolayı hapse gönderildi. Jonathan ayrıca, yolsuzlukla ün yapmış politikacıları affetmesiyle biliniyor.

Ruanda Cumhurbaşkanı Paul Kagawe Kagawe göreve 2000 yılında geldiğinde, ülke halen 1994 yılındaki soykırımın acılarını sarmamıştı. Ama kendisi göreve geldiğinde ülkenin basın özgürlüğü sert bir düşüş gösterdi ve birçok siyasi ve sivil muhalifler ya taciz edildi ya da oldukça şüpheli şekillerde birer birer hayatlarından oldu.

Kongo Cumhurbaşkanı Joseph Kabila Kabila, 15 milyarlık devlet fonunu yağmalamasıyla bilinen bir lider. Tarihi yine bazı Meclis üyelerine rüşvet vermekle ünlü. İçteki ölüm sayıları milyonlara varıyor ve en büyük korku 2016 yılında cumhurbaşkanlığı dönemi bittiğinde ayrılmayacak olması. Ülke lideri iken Kongo iki savaş yaşadı ve tahminlere göre 5.4 milyon insan öldü. Kabila’nın ordusunun çok ciddi bir bölümünün çocuk askerlerden oluştuğu da biliniyor. (Bu diktatörün uzun kanlı geçmişi, İngiliz Daily Mail Online’da işlendi: http://www.dailymail.co.uk/news/ article-2715670/Obama-Kerry-welcome-Congolese-strongman-Africa-summit-rules-rape-capital-world-ran-childarmy-1990s-genocide.html)


Güncel

13 Ağustos 2014 Çarşamba

Obama'nın golf aşkı ne anlatıyor? Rusya Ukrayna’yı, İsrail Gazze’yi ve ABD uçakları da IŞİD’i bombalarken yani bütün bunlar olurken ABD Başkanı Obama hafta sonunu saatlerce golf oynayarak geçirdi İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

A

BD, yıllar sonra yeniden bu hafta ilk kez Irak’ı havadan vurdu. Hedef IŞİD idi. Ukrayna’nın başkenti Kiev’de tekrar çatışmalar yine geçen hafta başladı. Ukrayna’nın doğusu halen ayrılıkçı militanlar tarafından işgal altında. Rusya’nın kendi topraklarından Ukrayna’yı bombaladığı, birçok uzmanın, Putin’in Ukrayna’yı işgal etmeyi beklediği günlerdeyiz. 2012 yılından beri ilk kez, İsrail ile Hamas tekrar birbirine girdi. Tabi İsrail’in askeri gücü ile Hamas’ın pek de hedefini bulamayan, bulmaya kalkmış olsa ‘Demir Kubbe’ kalkanı ile kesilen füzeleri eşit değil. Büyük güçlükle ulaşılan ateşkese rağmen, cuma sabahı yeniden Hamas roketleri İsrail’e göndermeye başladı. Bütün bunlar olurken, başkan Obama ise hafta sonunu saatlerce golf oynayarak geçirdi. Şimdi o Martha’s Vineyard denilen, kendisinin favori tatil merkezinde. Aynı zamanda burası golf sahaları ile de ünlü bir yer. Bu bir ilk değil. Obama, diğer başkanlarla karşılaştırılmayacak kadar golfa düşkün bir başkan. Bir örnek vermek gerekirse, bir önceki başkan George W. Bush, 8 yıllık başkanlığı

boyunca 24 kez golf oynamaya gitmişken, Obama ise 6 yılı dolmadan 180’i aşkın kez golf oynamaya gitmiş. Diğer taraftan Obama’nın golf oynadığı arkadaşları ise hep aynı küçük bir halka. Golf aslında birçok işadamı veya siyasinin, normalde yakın olmadığı kimselerle oynanabilen ve bu şekilde farklı problemlerin de çözülmesinin mümkün olduğu bir ortam da yaratabiliyor. Ama görünen o ki Obama’nın bu şekilde hem oyun oynama hem iş yapma arzusu yok. Onun gözü sadece yakın arkadaşları ile iyi vakit geçirmek, gülmek ve stres atmak telaşında. Obama’nın 180 küsür golf oyunun 133’ünde Beyaz Saray’ın Seyahatler Müdürü Marvin Nicholson bulunmuş. Sonrasında Beyaz Saray sanayi üretimi danışmanı 29 yaşındaki David Katz, Obama’nın Chicagolu dostu Eric Whitaker, Beyaz Saray basın odası personeli Ben Finkenbinder geliyor. Yani kendi arasındaki arkadaşlar grubu denebilir. Obama’nın golf aşkı üzerine Politico gazetesinde derin bir inceleme yazan Michael Hirsh, Obama’nın bu sıklıkta ve sadece aynı, dar ve kendine yakın dost ve danışman kadrosu ile golf oynamasını ise onun ‘tecrit’ haline bağlıyor. Obama, bilindiği gibi dış ve iç politikada, kendi yakınına sıraladığı çok dar bir kadro ile işlerini görüyor.

Bu kadroya danışıyor, bu kadrodan gelen tavsiyeler, dışarıdan, örneğin Savunma Bakanlığı veya Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen tavsiyeleri hemen her zaman alt ediyor. Görünen o ki bu danışman ve dost kadrosu, golf halkasını sarmış ve dışarıdan kimsenin Obama’nın golf tutkusuna ortak olunması istenmiyor. Veya Obama’nın da böyle bir düşkünlüğü bulunmuyor.

İşte Obama’nın golf arkadaşları ve hangi sıklıkla oynadığı: ● Marvin Nicholson, Beyaz Saray Seyahat Müdürü,133 kez. ● “David Katz, BS Sanayi Danışmanı, 33 kez. ● Bobby Titcomb, liseden arkadaşı, 30 kez ● Mike Ramos, liseden basketbol arkadaşı, 27 kez. ● Mike Brush, BS danışmanı, 26 kez. ● Ben Finkenbinder, BS eski basın bürosü danışmanı, 21 kez. ● Ron Kirk, ABD eski ticaret temsilcisi, 21 kez. ● Marty Nesbitt, işadamı, yakın dostu, 19 kez. ● Sam Kass, Kıdemli Danışman, 19 kez. ● Greg Orme, lise basketbol takım arkadaşı, 12 kez.

“Eric Whitaker, yakın arkadaşı, 33 kez.

Joe Paulsen, Özel Asistanı, 21 kez.

Kızı gibi avukat olacak Balyoz davası sanıkları arasında yer alırken Haziran’da tahliye edilen emekli Kurmay Albay Dursun Çiçek, özgürlüklerini ihlal eden iftira çetesinin adalet önünde hesap vermesi için avukat olacağını açıkladı DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

A

nayasa Mahkemesi’nin hak ihlali kararı sonrası haziran ayında tahliye olan Balyoz Davası sanıklarından Emekli Kurmay Albay Dursun Çiçek, özgürlüklerini ihlal eden iftira çetesinin adalet önünde hesap vermesi için avukat olacağını söyledi.

Emekli Kurmay Albay Dursun Çiçek

Tahliye sonrası neler yaptığını anlatan Dursun Çiçek, kızı İrem Çiçek’in de aynı zamanda avukatlığını yaptığı davanın yanı sıra bundan sonra neler yapacağını POSTA212’ye anlattı. ANNE BABA MEZARINA ZİYARET Tahliye olmasının ardından önce ailesiyle hasret giderdiğini anlatan Çiçek, “Sessiz Çığlık eylemleri dahil adalet ve hukuk mücadelesine yönelik özgürlük ve medeniyet amaçlı eylemlere iştirak ettim. Doğduğum topraklara Reşadiye Tokat'a gittim. Rahmetli annemin ve babamın kabirlerini ziyaret ettim. Sevgili eşimle birlikte Sivas'a giderek önemli bir rahatsızlığı olan kaynvalidemi de ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerinde bulunduk” dedi. Tahliye sonrasında her fırsata kumpasçılarla mücadele ve onların Türk adaletine hesap vermesi için hukuk mücadelesini

‘Gezi umutları artırdı’

sürdürdüğünü ifade eden Çiçek, aynı zamanda bir Facebook sayfası açarak “mücadele arkadaşlarıyla” iletişim imkanlarını geliştirdiklerini söyledi. “İMZAMI TAKLİT ETTİLER” Paralel yapı diye adlandırılan iftira çetesinin işledikleri suçlarının hesabını vermesi gerektiğini savunan Çiçek, “Polis içindeki bu yapının hesap vermeye başlaması hukuk devleti olması gereken ülkemiz için iyi bir başlangıç. Ama onlardan mutlaka Balyoz ve Ergenekon gibi iftira davalarının hesabı sorulmalıdır” diye konuştu. ‘’ HESAP SORACAĞIZ’’ Aynı kapsamda masum aydınları hapsederek yıllarca hak ve özgürlüklerini gasp eden savcı ve hakimlerin

de işledikleri suçun hesabını vermeleri gerektiğini savunan Çiçek. Şunları söyledi: “Hukuk devleti olmanın ve temeli adalet olan çağdaş ülke olmanın başka bir yolu yok. Bu mücadeleyi hep birlikte zafere ulaştıracağız. Yargıyı siyasi amaçları için kullanan din istismarcılarından hep birlikte hesap soracağız. Polisi ve hakimleri azmettiren ve onları suç işleme hürriyeti veren siyasiler mutlaka hesap vermelidir.Bu ülkenin Başbakanı’nın çalışma ofisine dinleme cihazı koyacak kadar gözü dönmüş olan iftiracılar için basit bir imzayı keçeli siyah bir kalemle bilgisayar kullanarak taklit etmek zor bir eylem değildir. Bu çete yazdığı sahte plana imzamı taklit ederek sahtekarlıklarını insanlık dışı bir boyuta taşıdı. “

“TECRÜBELERİMİ AKTARACAĞIM” Geleceğe yönelik öncelikleri arasında özgürlükleri ihlal eden iftira çetesinin Türk adaletine hesap vermesini sağlamak olduğunu ifade eden Çiçek, “Bu maksatla hukuk fakültesini bitirip avukat olacağım. İşletme dalında doktora yapmış bir akademisyen olarak yüksek lisans gençliğine bilgi ve tecrübelerimi aktarmayı amaçlıyorum” dedi. Her uygun ortamda yaşadıkları haksızlıkları ve hukuksuzlukları anlatmak için özel bir çaba göstereceğini ifade eden Çiçek, “Her zaman hukuksuzlukların ve adaletsizliklerin karşısında mağdurların yanında olmaya devam edeceğim. Bilgi ve tecrübelerimizi milletimizin hizmetine sunmanın çabası içinde bulunacağım” diye konuştu.

Türkiye’de demokrasiyi “sakat” olarak nitelendiren Dursun Çiçek, “Çünkü seçimlerde bilinçli bir tercih ortaya koyamıyoruz. Paylaşımcı, insan odaklı ve ikna edici bir liderlik ve yönetim anlayışımız yok. Halkımızın demokratik haklarını özgürce ve bilinçli olarak kullandığını söyleyemeyiz dedi. Ancak bunları başaracak şekilde iyi yetişen bir genç nesil olduğunu kaydeden Ciçek, şöyle devam etti: “Gezi direnişi ve yaşadığımız hukuk mücadelesi geleceğe yönelik umutlarımızı artırdı. Bu mücadeleyi başarmak, çağdaş bir hukuk devleti olmak zorundayız. Başka seçeneğimiz yok. Bu amaca ulaşmak ve evlatlarımıza aynı kumpasların kurulmasını önlemek için hep birlikte hukuk ve özgürlük mücadelesine devam edeceğiz. Sonuçta biz kazanacağız. Çünkü haklıyız, güçlüyüz, bilime ve medeniyete inanıyoruz.”


Güncel

13 Ağustos 2014 Çarşamba

ABD’de Türklerin mektup gerginliği DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

ABD Kongresi’ndeki Türkiye Dostluk Grubu eş başkanlarının Obama’ya, “Erdoğan’dan kaygılıyız” mektubu göndermesini Başbakan Erdoğan, “Güya beni tehdit ediyorlar” diyerek açıklamıştı. Mektup gerginliği ABD’deki Türk toplumunda da yankı buldu

ürk Amerikan Dernekleri Federasyon (TADF) Başkanı Atilla Pak, ABD'nin Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili yaptığı açıklamalara ve endişelerle ilgili olarak "Biz 1000 yıllık bir devletiz. Amerika'nın Türkiye'deki cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili yorum yapmak hadlerine değil. Türkiye'nin seçimlerini konuşmak Amerika'nın üzerine vazife değil. Bu konuda Amerika'nın tutumunu doğru bulmuyorum" dedi. “SAYGI DUYMAK ZORUNDAYIZ” Türk Dostluk Grubu'nun ülkemizin demokrasi geleneğine saygı duyması gerektiğine vurgu yapan Pak, "Dost olan çıkar bütün adaylara saygı duyar, şapka çıkartır. Bir Türk lobisi başkanı olarak benim de hazzetmediğim aday var ama demokrasiye inanan birisi olarak saygı duymak zorundayız"

A

TAA'nın yeni başkanı Mehmet Toy, Washington ile Amerika arasında yaşanan mektup trafiğiyle ilgili eleştirilerde bulundu. Toy, bu ilişkilerin bize zarar verdiğinin altını çizerek "Kongre üyelerinin belirttiği konularda samimi oldukları inancındayım. Mektubu ben tehdit olarak algılamıyorum" diye konuştu.

diye konuştu. BAŞBAKAN İNSANA DEĞER VERİYOR Başbakan Erdoğan'ın insana değer verdiğini, Gazze'de ölen insanlardan dolayı Erdoğan'ın İsrail'i eleştirmesinin çok normal olduğunu dile getiren Pak, "ABD'nin menfaatleri İsrail'e kayınca Erdoğan'ı da kabul etmesi mümkün olmadı. Erdoğan, insana değer verdiği için tepki gördü. Başbakanımız'ın haklı tepkisine karşı çıkılıyorsa diyecek bir şey yok" dedi. AMAÇ ÜZÜM YEMEK DEĞİL TADF olarak birçok kez Ermeni tasarısının elle tutulur bir yanı olmadığını dile getirdiklerini aktaran Pak şöyle devam etti: "Ermeni yalanları uydurmacadır. Burada dertleri üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek. Kurtuluş Savaşı'nda bize yardım

NEW YORK - POSTA212

Toy: Olumsuzluklar bizi etkiliyor

‘Amerika’nın üzerine vazife değil’ T

ÖZGE SOYLU

eden Amerika, Ermeniler'i daha iyi bilir ve tanır. Amerika'nın o dönemde Atatürk'le de dostlukları vardı. Rusya'ya karşı bizi korumadılar mı? Ermeniler'in Rusya'yla ilişki halinde olduğunu bilmiyorlar mıydı?”

ELLERİ GÜÇLENİYOR Türkiye'nin dış politikasında duygusallığın ve çok iyi hesaplanmamış sözlerin Türkiye'ye ve ABD de yaşayan Türkler’e zarar verdiğini söylemenin mümkün olduğunu vurgulayan Toy, “Türkiye - ABD ilişkilerinde olumsuzluk nedeniyle Türkiye karşıtı güçlerin, bizler için çok zor olan bir yılda, elini güçlendirdiği bir gerçek" dedi. Türk Amerikan Dostluk Grubu'nun Gazze söylemleri nedeniyle Başbakan Erdoğan'a gönderdiği mektuba yanıt verilmişti. Anka-

ra'nın grubun başkanlarına gönderdiği mektupta sert ifadelere yer verilmişti.

rıları karşısında müttefik ve dost ülke ABD ve uluslararası toplumun sessizliği ve etkisizliği, bizi hayal kırıklığına uğrattı. Bu saldırıyı destekleyenlerin Filistin halkına yönelik toplu imha, tecavüz ve soykırım çağrılarında bulunulması, insanlık adına utanç vericidir. Bundan daha utanç verici olan, özgür ve medeni dünyanın öncüsü olduğunu söyleyen ülkelerin İsrail'i 'öz savunma hakkı' adı altında koruyup kollaması ve teşvik etmesidir" denilmişti.

ERDOĞAN, SERT ELEŞTİRMİŞTİ Erdoğan'ın Maltepe mitingi sırasında "Güya beni tehdit ediyorlar, aynı şekilde cevap alacaklar" dediği mektubun yanıtı, Türk Amerikan Dostluk Grubu başkanlarına gönderilmişti. Sert ifadelerin yer aldığı mektupta, "İsrail'in Gazze'ye başlattığı devlet terörü niteliğinde saldı-

Danışmaz: Mektup haksız itham W

ashington ile Ankara arasında yaşanan mektup trafiği gündeme damga vurdu. Amerika'daki Türk toplumundan da konuyla ilgili olarak farklı yorumlar geliyor. Görüşlerine başvurduğumuz Her şey Türkiye İçin Platformu'ndan Halil Danışmaz, "Mektupta imzası olan Kongre Üyeleri şimdiye kadar Türkiye için gerçekten büyük gayret gösterdiler, her birine müteşekkiriz. Bundan sonrada bu birlikteliğin devam edeceğine inanıyoruz" diye konuştu.

Oya Bain: Üzülerek takip ediyoruz Türk-Amerikan

ların etkisi olarak geçici bir süre olarak gördüğünü dile getirdi. Bu ilişkilerin Ermeni meselesine nasıl yansıyacağını değerlendiren Bain, “Amerikan Hükümeti ve ongresi Ermeniler’in soykırım iddialarından bıkmış durumda. Ermenistan tam bir Rus üssü halinde ve Batı yanlısı olan Azerbeycan’a tecavüz etmeye devam ediyor. Diğer yandan Türkiye güçlü ve büyük bir memleket, Ortadoğu’da çok önemli bir konumda. 2015'te Beyaz Saray’ın yıllar süren "jenosit" iddialarını kabul etmeyen politikasını değiştireceğini zannetmiyorum” diye konuştu.

toplumunun Washington’daki aktif isimlerinden Oya Bain, Washington ile Ankara arasındaki mektup trafiğiyle ilgili olarak, “Kongre’deki Türk Dostluk Grubu’nun Başbakan Erdoğan’a yazdığı mektubu ve Gazze-İsrail arasındaki çatışmaları üzülerek takip ediyoruz” sözlerini ifade etti

W

ashington ile Ankara arasındaki mektup trafiği etkilerini sürdürüyor. Türk-Amerikan toplumunun aktif isimlerinden Oya Bain, “Kongre’deki Türk Dostluk Grubu’nun Başbakan Erdoğan'a yazdığı mektubu ve Gazzeİsrail arasındaki çatışmaları çok üzülerek takip ediyoruz. En büyük dileğimiz bir an evvel bu bölgeye barış ve huzurun geri gelmesi ve iki tarafın uzlaşmasıdır” dedi. Türkiye’nin hem Amerika’yla

hem İsrail ile uzun senelere dayanan dostluğu olduğunu kaydeden Bain, “Türk Amerikan toplumu bu dostluğu yıllardır desteklemiştir. Ayrıca Türk ve Yahudi toplumları arasında dostluk asırlar boyunca sürmüştür. Son olaylara bu geniş çerçeve içinden ve uzun vadeli olarak bakmalıyız. Gazze ve İsrail çatışması bütün dünyayı çok etkiledi ve çeşitli reaksiyonlara sebep oldu” diye konuştu. AMERİKA, ERMENİLER’DEN BIKTI Diğer taraftan Türkiye’nin konumunu, kuzeyinde ve güneyinde oluşan ve dünya barışını etkileyen çok tehlikeli olayları göz önünde tutulursa çıkarlar açısından üç memleketin de birbirine ihtiyacı olduğunu vurgulayan Bain, bugünkü durumu çatışma-

YAHUDİ DOSTLUĞU KAZANILMALI Ermeni diasporasının 2015 için Kongre’de tasarıyı geçirmek için her türlü yolu deneyeceğini kaydeden Bain, şöyle devam etti: “Kongrede politika tamamıyla yerel. Türk toplumunun bireysel olarak her seçim bölgesinde kendi Kongre üyelerine erişmeleri çok önemli. 2015 yılında 114'üncü Kongrede önümüze çıkacak Ermeni tasarılarını bertaraf etmek için Türk Dostluk Grubu ile bir an evvel aramızı düzeltmek, yıllardır bizlere destek veren Yahudi asıllı Kongre üyeleri ve Yahudi kuruluşları ile olan dostluğumuzu geri getirmeliyiz. Umarım Türkiye’nin dış politika yaklaşımı da Amerika’daki Türk toplumunun büyük emeklerle senelerdir geliştirdiği bu dostlukları destekler”

“YANLIŞ BİLGİ VERİLMİŞ ”Mektupta bahsedilen konularla alakalı olarak Kongre Üyelerinin yanlış bilgilendirildiğini düşündüğünü ifade eden Danışmaz, "Çünkü Başbakanımızın söylemlerinin "Anti-Semitist ve nefret" unsurları barındırdıklarını ifade etmişler. Halbuki Başbakanımız defalarca Yahudiler ile İsrailli siyasilerin sürdüre geldiği katliam politikaları arasındaki ayrımı yaptı. Türkiyemiz'de yaşayan binlerce Yahudi vatandaşımıza karşı en ufak bir şiddet eylemi vâki değilken ve başbakanımızın bu konuda çok net açıklamaları varken, Türk

Dostluk Grubu üyesi değerli Kongre mensuplarının bu tarz iddiaları yazıya dökmesi bizce başbakanımızın şahsında ülkemiz insanına yapılan haksız bir ithamdır" diye konuştu. MEKTUP, İLİŞKİLERİ SARSAMAZ Bu tür yanlış anlaşılmaların daha yoğun bir diplomasi ile giderilebileceğine, halihazırdaki dostane ilişkilerimizin artarak devam edeceğine inandığını söyleyen Danışmaz, "Türk-Amerikan ilişkileri bir mektupla sarsılmayacak kadar derindir" diyerek konuşmasına

şöyle devam etti: "Bu mektup trafiğinden bağımsız olarak, 2015 yılında sözde Ermeni iddialarının 100. yılı olması nedeni ile, Türkiye'nin, buradaki bütün dost, soydaş, kardeş, komşu unsurlar ile hızlı bir ortak dil geliştirmesi ve bunu Amerika'daki muhataplarına iletmesi gerekiyor. Bu çok zor ve uzun bir süreç. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden dolayı Türkiye'deki siyaset içe kapanmış durumda. Önümüzdeki süreçte Dışişlerimizin bu konuda daha aktif bir rol alacağını düşünüyorum."

Çınar: Seneye risksiz bir yıl olmalı W

hakikaten gelecek sene için önem arz ediyor” diye konuştu.

“GELECEK SENE ÇOK ÖNEMLİ” Türkiye’nin haklı olarak Gazze’de bin 800'den fazla can kaybı olduğunun görmezden gelinmesi ve tarafsız olunmasından rahatsız

TEMSİLCİLER BİZİM İÇİN DEĞERLİ Kasım 2014’deki Kongre Üyeleri seçiminde kimi destekler ve kampanyalarında aktif olursak, seneye o kadar risksiz bir yıl olur diyen Çınar şöyle devam etti: “Nedeni 2014 Kasım’da seçilecek Kongre Üyeleri gelecek sene için etkili olacak resmi temsilciler. O nedenle şu zaman bizim için değerli. Hem Türkiye’de hem de Amerika’da Türk toplumu olarak ilişkilerin zedelenmemesi hakikaten önem teşkil ediyor. Bu aslında sadece sözde Ermeni konusu değil, bir TTİP yani Serbest Ticaret Antlaşması ve diğer TürkAmerikan ilişkilerinde rol oynayan veya oynayacak faktörler için de diyorum. Diplomatik dille kendimizi anlatmayı ve dünyada başarılı PR ve kamuoyu oluşturmanın yollarını aramalıyız aksi takdirde hem devletler hem de toplumlar arasında gerginliklerin sonu bitmez.”

ashington'daki mektup trafiğinin Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkileyeceğini değerlendiren YVDK üyesi Ali Çınar, “Açıkçası olumsuz etkileme imkanı var. Nedeni aslında Ermeni, Rum lobileri dışında bazı grupların da çabaları ile zaten baskı içinde olan Kongre ve Senato’da gerginliğe daha çok zemin doyurma imkanı çıkacak. Bence Ankara ve Washington arasında diplomatik dilin yanlış aktarılmaması ve daha çok iletişim gerekli. Zira bu arada gidip gelecek mektupların yanlış yorumlanması ve sıkıntıların artması an meselesi. Aldığımız bilgiler doğrultusunda TBMM - ABD Parlamenter Dostluk Grubu Başkanı Volkan Bozkır’ın cevabı bazı üyeler tarafından üzüntü ile karşılandığını yeni öğrendik” diye konuştu.

olduğunu dile getiren Çınar, “Bunun her yerde dile getirilmesi normal ancak bu gerginliği farklı yere çekerek ilişkileri kopartmak isteyen içte ve dışta çok düşmanımız var. Aman dikkat diyoruz” dedi. Mektup trafiğinin Ermeni meselesine yansımalarını yorumlayan Çınar, “Ben başından beri dediğim gibi Kongre Üyeleri ve Senatörlere destek her şeyin başı. Bu da maddi destek ve oy gücünüz ile olur. Oy gücümüz olmadığına göre maddi destek ve birçok program yapmak ve kendimizi anlatmak


Toplum Yaşam

13 Ağustos 2014 Çarşamba

“Birleşme için doğru adres büyükelçilik” Herşey Türkiye İçin Platformu Kurucu Başkanı ve Genel Koordinatörü Halil Danışmaz, DTİK Başkanı Celal Seçilmiş’in çağrısına “Birleşme için doğru adres büyükelçilik” yanıtını verdi DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK - POSTA212

A

merika’da sivil toplum kuruluşlarının sayısının artması bir yandan eleşitirilirken, bir yandan da bi STK’ların bir çatı altında birleşmesi yönünde ya da en azından işbirliğine gidilmesi yönündeki seser yükselmeye başladı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesinde kurulan Dünya Türk İş Konseyi (DTİK) Amerika Bölge Komitesi Başkanı Celal Seçilmiş’in işbirliğine yönelik çağrısı yanıt buldu. En son kurulan STK’lar arasında yer alan Herşey Türkiye İçin Platformu’nun Kurucu Başkanı ve Genel Koordinatörü Halil Danışmaz, DTİK Başkanı Seçilmiş’in bu çağırısını önemsediklerini ancak, birleşme için en doğru adresin büyükelçilik olduğunu ifade etti. Celal Seçilmiş

Rifat Hisarcıklıoğlu

Seçimlerde katılım azlığı herkesi üzdü Herşey Türkiye İçin Platformu’nun kurucularından Murat Berk, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde New York ve ABD genelinde katılımın az olmasının üzücü olduğunu söyledi ÖZGE SOYLU NEW YORK - POSTA212

H

erşey Türkiye İçin Platformu’nun kurucularından Murat Berk, New York’ta ve Amerika’nın genelinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri için açıklamalarda bulundu.

YSK SANDIK GÖNDERMESE HAKLI Seçimlere olan ilgiyi az bulduğunu dile getiren Berk, “İlgi çok az. Çok büyük bir hayal kırıklığı yaşıyoruz. Eğer Maliye Bakanlığı ya da YSK bundan sonra yurt dışına sandık göndermeyeceğiz dese neredeyse bunu haklı bulacağım” dedi. Amerika genelinde seçime duyulan ilginin az olmasının sebeplerini vurgulayan Berk,”Randevu sistemininden şikayet edenler var. Bilgisayar kullanamadıkları için randevu alamadık diyenler var. Sistem ilk kez denendiği için bir takım eksiklikler aksaklıklar söz konusu olabilir ama bilgisayar çağındayız ve

Murat Berk

kendi bilgisayar kullanmayan vatandaşlarımızın illa ki çevrelerinde bunu yapabilecek tanıdıkları vardır” dedi.

DUYARSIZ KESİM Şikayetlerin sadece bilgisayar kullanamayan kesimden gelmediğini de düşündüğünü söyleyen Murat Berk, Amerika’da ki eyaletlerin birbirine olan mesafesine de dikkat çekti. Berk, “Bu coğrafyada bir yerden bi yere gitmek için gidilmesi gereken mesafenin uzun olması da büyük bir neden, ‘Örneğin; Florida, New York Konsolosluğu’na bağlı. Florida’da yaşayan vatandaşlarımız kalkıp New York’a oy kullanmaya gelmiyor. Hem yol uzun bu da bilet parası anlamına gelir hem de bazı randevular mesai gününe denk gelmiş, insanlar çalışıyor. Bu da bir neden.Fakat haklı sebepleri olanların dışında oy kullanmaya karşı duyarsız bir kesimin olduğunu da söylersek yanlış olmaz” diye konuştu.

SEÇİM HAVASI YOKTU Katılımın az olmasının bir diğer sebebi olarak seçim havasından uzak bir seçim süreci geçirdiklerini söyleyen Berk, “ Bu seçimler bir 30 Mart seçimi kadar heyecan ve hava yaratmadı. Çok büyük bir seçim havası yoktu” dedi. Başbakanın her bir oyun korunması gerektiğini dile getirdiğini söyleyen Berk randevu sisteminin ilk defa kullanılmasına rağmen gayet başarılı ve sistemli olduğunu belirtti ve ‘Gerek Konsolosumuz Levent Bilgen gerek Konsolosluk çalışanları olsun muazzam bir özveriyle çalışmalarını yürüttüler. Her şey sistem içerisinde yürüdü,bu bakımdan ayrıca teşekkürlerimi sunduğumu belirtmek isterim’ dedi. Sözlerini Eylül ayında New York’ta yapılacak olan Birleşmiş Milletler Genel Kurul Toplantısı hakkında konuşarak tamamlayan Berk “ Seçimden sonra mevcut başbakanımızı burada ülkemizi temsilen Cumhurbaşkanı olarak görmeyi arzu ediyoruz” diye konuştu.

AZAMİ BİRLİKTELİK Herşey Türkiye İçin Platformu olarak ülkemizin milli dava ve çıkarları söz konusu olduğunda her kesim

Halil Danışmaz

ile asgari değil azami birliktelik kurmak için çaba göstereceklerini kaydeden Danışmaz, “Hemen herkes istiyor ki bu birliktelik benim çatım altında gerçekleşsin. Biz bu konuda, Büyükelçiliğimizin önderliğinde kurulacak olan bir komisyonun çok daha birleştirici olacağını düşünüyoruz” dedi. Konsolosluk ya da büyükelçiliklerin hükümeti ya da iktidar partisini değil devleti temsil eden kurumlar olduğunu ifade eden Danışmaz, “Bu nedenle, büyükelçiliğimizin insiyatifi ile oluşturulacak olan komisyonlara, toplumumuzun her kesiminden dernekler gönül rahatlığı ile katılabileceklerdir. Celal Bey'in çağrısını önemsiyor ama birleşme için doğru adresin büyükelçiliğimiz olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu.

İNSAN EKSENLİ Platform olarak yapacakları tüm çalışmaların daima “insan eksenli” olacağını kaydeden Danışmaz, “İmkanlarımız ölçüsünde toplumumuzun Demokratik şuur ve farkındalık kazanması için eğitim faaliyetlerimiz olacak. Kadınlara gençlere, çocuklara yönelik sosyal projelerimizi hayata geçireceğiz” dedi. Hedeflerinin Amerika’daki Türk toplumunun kendi değerleri, tarihi, inançları ile barışık olarak yeni kıtaya uyum sağlaması olduğunu ifade eden Danışmaz, “Tarihimiz itibarı ile soydaş, kardeş, komşu olduğumuz coğrafyalara yönelik ortak programlar düzenleyerek Amerika’daki varlığımızın daha etkin olması yönünde çalışacağız” diye konuştu.

Moda, tarih, teknoloji bir arada “Charles James: Beyond Fashion”galerisi yoğun ilgiyle karşılandı. Sanatçı ve modacı olan James’in bir heykeltıraşın gözüyle, ve bilim adamının mantığı ile yaptığı kompleks elbiseler röntgen ışınları ile kat kat inceleniyor MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

M

etropolitan Museum of Art’ta düzenlenen Charles James: Beyond Fashion adlı sergide, 20. yüzyıl Anglo Amerikan coutier Charles James’in (19061978) kariyeri incelendi. Elbiselerin önündeki bilgisayar ekranından elbisenin esinlendiği tarihler (1600-1900) elbisenin mühendisliği verilirken elbisenin altındaki katlar da röntgen ışınlarıyla tek tek incelenip izleyicinin çıplak gözle izlemesine yardımcı oluyor, bilgisine sunuluyor. Bradley Cooper, Sarah Jesica Parker, Oscar de La Renta, JonathanTisch gibi ünlüler serginin açılış gecesine kostümleriyle katıldılar.


Güncel

13 Ağustos 2014 Çarşamba

New York polisine ırkçılık suçlaması ABD mahkemeleri duvar dibine işeyen, sokakta içki içenlerden başını alamıyor. Tam 2 milyon dava var. İşin ilginci bunların yanı sıra kaldırımda bisiklet sürmek, gece parkta yürüyüş yapmak yasaklarına uymayanların yüzde 90’nı da Siyahi veya Hispanik NEW YORK - POSTA212

H

er sabah yüzlerce kişi, karanlıkta parkta yürümek, kaldırımda bisiklet sürmek ya da sokakta içki içmek gibi küçük suçlardan dolayı mahkemelerde sıraya giriyor. New York Polis Departmanı’nın (NYPD) “broken windows” politikasının ırksal olarak ön yargılı olduğuyla ilgili suçlamalar ise altı çocuk babası siyah Eric Garner’ın 17 Haziran’da kaçak sigara

sattığı şüphesiyle göz altına alınmaya çalışıldığı sırada ölmesiyle şiddetlendi. New York Daily News gazetesinin haberine göre küçük suçlar için gönderilen mahkeme çağrıları 1993’ten beri uygulanan “broken windows” politikasının bir parçası ve 2001-2013 tarihleri arasında hedef alınan 7,3 milyon kişinin yaklaşık yüzde 81’i siyah ve Hispanik. 1993’te gönderilen mahkeme celplerinin sayısı 160 bin iken bu sayı 2005’te 648 bin 648’e yükseldi. Gazete, geçen yıl bu sayının yüzde 17 oranında azalmasına rağmen (431 bin 217) resmi olmayan ihlallerin devam ettiğini savunuyor. Bu politikayı ilk uygulayan yetkili ise şu an NYPD şefi olan Bill Bratton. ABD Sayım Bürosu (Census Bureau) ve NYPD istatistiklerine göre en yaygın suçlamalar ise şunlar: Alkol tüketimi (1,6 milyon) Ahlâka

aykırı davranış (1 milyon) Kamuya açık alanda idrarını yapmak (334 bin) Kaldırımda bisiklet sürmek (296 bin) Araç kullanırken güvenlik kurallarını ihlal etmek (213 bin) Geçen yıl Siyahlar’ın ve Hispanikler’in yüzde 90’ın üzerinde bir nüfusa sahip olduğu bölgelerde her 10 evden birinden fazlasına mahkeme çağrısı gönderildi. Örneğin; yüzde 90’ının Siyah ve Hispanik olduğu 25th Precinct East Harlem North’da her 100 evden 18’ine mahkeme çağrısı gönderildi. Yaşayanların yüzde 98’inin Siyah ve Hispanik olduğu 40th PrecinctMott Haven, Bronx’da her 100 evden 16’sına mahkeme çağrısı gönderildi. Yine nüfusunun yüzde 98’i Siyah ve Hispanik olan 41st Precinct-Hunts Point, Bronx’da her 100 evden 16’sı mahkemeye çağırıldı.

New York suça karşı birleşti Polisin düzenlediği etkinlikte bir araya gelen New York’ta yaşayanlar, suça karşı tepkilerini ve önlenmesi için de önerilerini dile getirdiler KUNTER AKIRMAK NEW YORK - POSTA212

P

olis merkezleri her sene ABD’nin belli başlı bölgelerinde suça karşı düzenlediği “Night Out Against Crime” etkinliği New York’ta yapıldı. Bu etkinlik kapsamında toplanan vatandaşlar her sene farklı bölgelerde suça karşı tepkilerini dile getiriyorlar.

YEMEKLERİ ALİ BABA YAPTI Suça karşı düzenlenen etkinlikte, Türk işadamı Ali Rıza Doğan’ın sahibi olduğu Ali Baba Restoran, yemekleriyle etkinliğe ev sahipliği yaptı. Etkinliğe gelenler yemekleri çok beğendiklerini söyleyerek, memnuniyetlerini dile getirdiler. Son 3 senedir Ali Baba Restoran’ın yemekleri hazırladığı et-

Washington’da çöp atan yandı! İLHAN TANIR - WASHINGTON POSTA212

A

BD’nin başkenti Washington DC, son aylarda arka arkaya uygulamaya koyduğu çevre odaklı yasalarla ABD’nin en yeşil şehri olma yolunda ilerlerken, dikkatleri de üzerine çekiyor. 2011 yılında plastik poşetlerin marketlerde ve diğer işletmeler-

de parayla satmaya başlayan başkent, böylece çevre zararı uzun süre önce kanıtlanmış olan plastikleri en aza indirme yolunda önemli bir yol katetti. Washington Belediyesi, yine geçtiğimiz günlerde köpük kutuları da yasaklayıcı yasayı Meclis’inden geçirdi. Bu tür kutular daha çok yemek sektöründe kullanılıyor ve Washington’da büyük bir yaygınlıkla kul-

lanılıyordu. Washington, ayrıca şehir altında derin bir tünel açarak, şehrin içinden geçen Potomac ve Anacostia nehirlerini de önümüzdeki yıllarda temizleyecek. Bu tünelle ilgili çalışmalar bütün hızıyla devam ediyor. Bütün bunlara şimdi yeni bir çevreci yasa geliyor. Washington’daki polisler, caddelerde yere çöp atanlara da ceza kesmeye başlayacak. Yayaların yerleri kirlettiğinde 75 dolar para cezası kesilmesinin öngörüldüğü yasa, Washington’ın iki pilot bölümünde yürürlüğe girdi. Washington’ın geri kalanında ise, ağustos ayında yerleri kirletenler uyarılmakla kalacak. Eylül 1’den itibaren ise, Washington’ın tümünde, arabadan yerleri ve çevreyi kirletenler de dahil olmak üzere şehri çöp atarak kirletenler cezaya muhatap olacak. Arabadan etrafını kirletenler ise 100 dolarla cezalandırılacak.

NYPD emeklilerine iş teklif ediyor NYPD, emeklilerine haftada 20 saat çalışarak yılda 30 bin dolar kazanabilecekleri bir iş fırsatı sunmaya hazırlanıyor. Emekliler, teşkilata geri dönerse danışman gibi çalışacak NEW YORK - POSTA212

N

ew York Polis Departmanı’nın (New York Police DepatmantNYPD) emeklilerine güzel bir teklifi var. NYPD, yüzlerce emeklisinden yarı zamanlı devriye gezmenin dışındaki işlerde çalışmak isteyip istemeyeceklerini sordu.

NYPD’nin Actively Retired web sitesinden yaptığı anket sonuçlarına göre departmana geri dönen emekliler, personel alma memuru ve danışman olarak çalışabilecek, başvuruları inceleyebilecek ve hasta olduğunu rapor eden polislerin bu durumunu doğrulamak için görev yapabilecek. Anket sonuçlarına göre çeşitli pozisyonlarda görev alabilecek emekliler, haftada 20 saat çalışabilir ve bu hizmetleri-

nin karşılığında yıllık 30 bin dolar kazanabilirler. Emeklilik maaşının yanı sıra emekliler, hasta olduklarında birliğin sağlık hizmetlerinden faydalanabilecek. Fakat New York Daily News gazetesine konuşan polis birliği yetkilileri bu düşünceye karşı olduklarını dile getiriyor. Devriye Polisleri Yardım Derneği (Patrolmen’s Benevolent Association) Başkanı Patrick Lynch, “Bu birlik, çok önemli görevlerde yer alan aktif polis memurluğu ve dedektifliğe yarı zamanlı olarak geçme fikrine şiddetle karşı olabilir” dedi. Fakat bu fikir, hem fazladan para kazanıp hem de departmana yardım etmek isteyen emekli polislere çekici geliyor. Emekli bir polis, “Sacede emekli olduğun için polis olmayı bırakmıyorsun” diyor.

kinlikte konuşan yetkililer, 3 sene önce yapılan etkinliklere katılımın az olduğunu, Ali Baba Restoran’ın hizmetiyle birlikte katılımlarda bir artış görüldüğünü aktardılar.

STANDLAR İLGİ GÖRDÜ Etkinlikte müzik ve yemek ziyafeti dışında kurulan standlarda birçok farklı ürünler misafirlerin beğenesine sunuldu. Misafirler, standlardaki ürünleri çok beğendiklerini dile getirdiler. Organizasyondan memnun

kalan vatandaşlar, etkinliğe önümüzdeki senelerde de ilgi göstereceklerini açıkladılar.

“ÇOK MUTLUYUZ” Etkinliğe katılanlar arasında bulunan Ali Baba Restoran’ın sahibi Ali Rıza Doğan, katılımın fazla olmasından dolayı çok mutlu olduklarını belirterek, “Biz bu etkinliğe 3 senedir ev sahipliği yapıyoruz. Vatandaşların ilgisi bizi çok memnun ediyor. Bundan sonraki yıllarda da ev sahipliği yapmayı düşünüyoruz” dedi.


Devlet kapandı nüfus patladı! İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

A

merikan federal devletine bağlı resmi kurumlar yaklaşık 9 ay önce bütçe tartışmaları yüzünden kapanmış, memurlar işe gidememiş hayat adeta durma noktasına gelmişti. Ve bu olayın ekonomiye ve topluma etkileri günlerce hatta haftalarca televiz-

yonlarda ve gazetelerde gündemin ilk sıralarında yer aldı. Ancak, aradan 9 ay geçtikten sonra yani bugünlerde, Kongre ile Beyaz Saray arasındaki bu anlaşmazlığın bambaşka bir sonucu yaşanıyor. O sonuç ise bugünlerde Washington DC’nin hastanelerinde görülüyor. Washington’ın önemli hastanelerinden biri olan Sibley Memorial Hastanesi’nden alınan bilgilere göre, temmuz ayında bu hastanede doğan bebeklerde yüzde 33’lük bir artış görüldü. Sibley’in

13 Ağustos 2014 Çarşamba

HAFTALIK ÜCRETSİZ

yanı sıra şehirdeki diğer iki hastane de aynı oranlarda bebek doğumu artışıyla karşı karşıya kalındı. Washington Post rakamlarına göre ise, Sibley Hastanesi’nde ortalama olarak günde 9,2 bebek doğumu gerçekleşiyordu. Federal devlet kapanmasından yaklaşık 9 ay sonrası olan temmuz ayında gerçekleşen doğum sayısı ise gün başına yüzde 32,6 oldu. Yine Washington’a yakın Maryland eyaletindeki bir başka hastane

YIL 2 • SAYI 65

olan Anne Arundel Medical Center’de ise 2013 yılının Temmuz ayının ilk yarısında 265 bebek doğmuşken, 2014’ün Temmuz ayının ilk yarısında ise bu sayı 385’e yükselmiş durumda. Yani devletin kapanmasının toplum üzerindeki etkileri bu olsa gerek!

www.posta212.com

Metroyu tahtakuruları bastı New York’ta, Brooklyn-Manhattan arası çalışan N Treni’ni tahtakuruları istila etti. Yolcularının çoğunun tahtakuruları tarafından ısırılmasından sonra vagonlar ilaçlandı NEW YORK - POSTA212

G

eçtiğimiz hafta New York’un en işlek trenlerinden biri olan N Treni’nin üç vagonunda tahtakuruları tespit edildi. Birçok yolcunun ısırılmasının ardından harekete geçen yetkililer 3 vagonu da trenden ayırarak ilaçlattı.

Aynı zamanda N Treni’nde çalışan 2 görevlinin kıyafet dolaplarından tahta kurularının çıkmasının ardından yolcular bütün N Treni’nin ilaçlatılmasını istediklerini belirttiler. N Treni’nin Q ve R Trenleri’ne olan aktarmaları sebebiyle bazı yolcular bütün metro hatlarının ilaçlatılması gerektiğini belirttiler.

Robin Williams evinde ölü bulundu nam' filminde bir ordu radyo muhabirini canlandırdığı rolüyle beğeni toplayan oyuncu, yalnız komedi filmleriyle değil, drama dalında da başarılar elde etti. 1997 yılında Empire Magazine dergisince, 'gelmiş geçmiş en yetenekli 100 aktör' arasına dahil edildi.

NEW YORK - POSTA212

A

merikalı ünlü aktör Robin Willams Kaliforniya’daki evinde ölü bulundu. İlk yapılan incelemeye göre, ünlü aktörün intihar etmiş olabileceği açıklandı. Ünlü oyuncunun ailesi, ünlü aktörün son aylarda, zor zamanlar geçirdiğini belirtirken, basın danışmanı ise, Williams’ın son dönemlerde depresyonla mücadele ettiğine dair bir açıklamada bulundu. Williams, 2011'den bu yana üçüncü eşi Susan Schneider ile yaşıyordu. Williams’ın ‘Ölü Ozanlar Derneği’ filmi gösterime girdiği yıllarda büyük yankı uyandırmış ve aktörün bu filmdeki performansı çok beğenilmişti.

is eyaletinde dünyaya gelen Robin Willams, üniversitede siyaset bilimi okudu. Williams, mezun olduktan sonra gece kulüplerinde gösteriler yaparak ün kazandı, buradan da sinema sektörüne geçti.

ROBIN WILLIAMS KİMDİR ? 21 Temmuz 1951'de ABD'nin İllino-

GÜNAYDIN VİETNAM 1987'de çevirdiği, 'Günaydın Viet-

ROBERT DE NIRO’NUN ORTAĞIYDI Williams, kariyeri boyunca bir Oscar, iki Emmy, altı Altın Küre, altı Grammy ve iki Sinema Oyuncuları Derneği ödülüne layık görüldü. Sanatçı San Fransisco'da bulunan Rubicon Restaurant'ı, meslektaşı Robert de Niro ile birlikte işletmekteydi. İlk eşi Valerie Velardi'den bir, ikinci eşi Marsha Garces Williams'den ise iki çocuğu bulunan Williams, 2011'den beri Susan Schneider ile evliydi.

Donald Trump dava açıyor Emlak milyoneri Donald Trump, Atlantic City’deki içinde kumarhane de olan iki otelin ismini kullanmasından rahatsız. Trump, adının otellerden silinmesi için dava açacağını açıkladı NEW YORK - POSTA212

M

ilyoner Emlak kralı Donald Trump, kapanma tehlikesiyle karşı karşıya olan ve mali açıdan zor günler geçiren iki Atlantic City otelinden adının kaldırılması için dava açıyor. Trump Plaza Hotel & Casino ve Trump Taj Mahal otelleri zor durumda olduğu için ününün lekenlendiğini söyleyen Trump, 2010 yılında kumarhaneye adını kullanması için izin veren bir anlaşma imzalamıştı. Ama Trump, yet-

kililerin kumarhaneleri kötü bir şekilde işleterek anlaşmayı ihlal ettiğini ifade diyor. Aynı zamanda reality şov starı Trump, New Jersey’de Atlantic City Yüksek Mahkemesi’nde Trump Entertainment’a karşı açtığı davada, “İki otelin de adımı kullanmamasını istiyorum” dedi. Mülkün kontrolünü yıllar önce bırakan ancak Trump Entertainment’ta yüzde 10 hissesi kalan Donald Trump, geçen ay Trump Plaza’nın ekim ayında kapanacağı yönünde iddialar ortaya atıldığında, “Adımı kullanmalarına izin verdim ama onlarla herhangi bir iş yapmadım. Atlantic City yıllardır zor durumda... İnsanlar bizim şirketi yönettiğimizi düşünüyorlar fakat biz değiliz. Şirket benim değil” demişti.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.