POSTA212 - SAYI 63

Page 1

ABD’nin Küba ambargosunu delen Türk

■ Türkiye’nin Was-

■ New York’un ta-

nınmış eğlence mekanı Drom’un işletmecisi Serdar İlhan, Küba ambargosunu müzik etkinlik turlarıyla deldi.

sayfa

11

ATAA’dan Ermeni soykırım atağı ■ Amerikan Türk Dernekleri Asamb-

lesi’nin yeni başkanı Mehmet Toy: “Ermeni iftirası ile mücadeleye devam...” sayfa

2

Dini bayramlar tatil olsun

hington Büyükelçisi Serdar Kılıç, bayramın huzur ve barış getirmesini diledi ve “Rengimiz tonları farklı da olsa kırmızı-beyaz” dedi.

sayfa

sayfa

15

7

HAFTALIK ÜCRETSİZ

sayfa

8

LaGuardia’yı TAV yenileyecek

Büyükelçi’den Kırmızı-Beyaz bayram mesajı

A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ

www.posta212.com • YIL 2 • SAYI 63

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Yurt dışındaki Türkler daha ilk sınavda çaktı

sayfa

2

ABD’deki Türk seçmenler sandığa ilgi göstermedi

sayfa

12

TADF’tan saldırılara çok sert suçlama ■ Türk Amerikan Dernekleri Federasyo-

nu: İsrail’in Gazze’de sivillere yönelik yaptığı saldırılar resmen bir savaş suçudur.

Yüksek Seçim Kurulu’na göre, dünyada yaklaşık 2 milyon 700 bin yurt dışında yaşayan Türk vatandaşı,yeni Cumhurbaşkanını seçmek için sandık başına gidecekti. Ancak oy kullanmak için randevu alan seçmen sayısı sadece 250 binde kaldı. ABD’de ise 87 bin 589 seçmenin sadece yüzde 11’i yani 9 bin 141’i oy kullanmak için randevu aldı

sayfa

9

sayfa

Sınırda 52 bin kaçak çocuk

5

■ ABD ile sınırı olmayan ülkelerden ge-

Oy çuvalları güvende ■ Türk toplumunun Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyların ABD’den Türkiye’ye gidiş sürecinde duydukları endişeye New York Başkonsolosu Levent Bilgen’den güvence

len kaçak çocuklar sınır dışı edilemiyor çünkü 2008’de çıkarılan yasa buna engel.

sayfa

7

Mutsuzluğun başkenti New York

sayfa

14

THY San Francisco’ya seferlerine başlayacak ■ Türk Hava Yolları’nın (THY) İstan-

bul - San Francisco seferlerinin ne zaman başlayacağı sonunda belli oldu.

sayfa

5

Fondaki paranıza sahip çıkın ■ Avukat Cahit Akbulut uyarıyor: Sahipsiz paraların yer aldığı fonda 13 milyar dolar birikti. Belki de sizin paranız da olabilir.

İsrail’in PR savaşının sayfa 13 perde arkası

New York’ta bayram coşkusu

İsrail karşıtı Yahudiler

sayfa

13

■ İsrail’in Gazze’ye karşı uyguladığı orantısız şiddete tepki gösterenler sadece Müslümanlar değil. Dünya- nın dört bir yanında yaşayan birçok Yahudi de İsrail’in bölgede uyguladığı politikaya tepkili.

sayfa

15

‘Dini Özgürlük’ raporumuz kırık New York Başkonsolosu Levent Bilgen

sayfa

9

sayfa

11


Toplum

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com

Çocuk katilleri aramızda SEBEBİ ne olursa insan öldüren herkes sonunda tek bir kelime ile katildir. Birini öldürmek zorunda kalmak ise yönetimin acizliğidir. Çocuk öldürmek ise cinayetlerin en büyüğüdür... Vahşettir. Bunu tek bir kişi ya da birinin emriyle polis, asker ya da terör örgütü yapsın, tetiğe basan da bastıran da çocuk katilidir. Size bir kaç örnekle çocuk katilinin ne demek olduğunu tanımlayayım Amerika geçtiğimiz yıl, kan donduran bir cinayet olayı ile sarsıldı. Ölen kişi, muhafazakar hayatları ile tanınan Ortadoks Yahudiler’den küçük bir çocuktu. 8 yaşındaki Leiby Kletzky, okul çıkışı kayboldu. Günlerce tüm aramalara rağmen bulanamadı. New York polisi aramalarını bölgedeki siyahlar, latin kökenliler ve eski suçlular üzerine yoğunlaştırdı. Sonunda küçük çocuğun katili çok şaşırtan bir adreste çıktı. Aynı cemaatten muahafakar Yahudiler’den 35 yaşındaki Levi Aron, Kletzky’i okul çıkışı kaçırmış, öldürmüş sonra da evinde parçalara ayırmıştı. Aron, cinayeti itiraf etti ve ömür boyu hapse mahkum edildi. Bu olay Yahudiler arasında büyük bir üzüntü etkisi yarattı. Onların inançlarına göre tanrının kendi cemaatlerini tertemiz yarattığı, aralarından suçlu ve sapıklar çıkmayacağı inancını yerle bir etti. Onlar da öğrendi ki sapığın, çocuk katilinin, vahşetin dini, dili, ırkı yoktu, katil aralarındaydı. Dün Gezi Parkı’nda elinde ekmek ile ölen Berkin de aynı sebeple öldü. Kimilerine göre Berkin’in elinde taş vardı kimine göre Berkin eve ekmek götürüyordu. Polis, tarafından gaz fişeği ile vuruldu. Daha gelişmemiş, güçlenmemiş kafa kemiği fişeğin gücüne karşı koyamadı. Alevi olduğunu, elinde taş olduğunu, illegal örgütlere bağlı olduğunu söyleyenler her zamanki gibi acımasızdı. Sonuç yine aynıydı katil aramızdan biriydi. Vergilerimizle, oylarınızla seçilen emir komuta zincirinde yetişen, çocuğun ne anlama geldiğini bilmeyen tetikçilerdi. Bugün ise Filistin’de ölen çocuklar da aynı zihniyetin kurbanı. İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik 7 Temmuz’da başlattığı Koruyucu Hat Operasyonu kapsamında çocuklar üzerine bombalar atıyor. Hedefler, Hamas’ın depo olarak kullandığı alanlar. Özellikle hastane, cami, çocuk oyun alanları ve yetimhaneleri depo olarak seçen Hamas, İsrail’e karşı çocukları yem ediyor. Savaşın şiddeti artıyor, öfke karşılıklı büyüyor. Parçalanmış çocuk bedenleri ve ölen cocuk sayısı dünya kamoyunun dikkatini çekmeye yetiyor mu bilinmez ama Hamas, çocukları böyle kullanıyor. Canavarın, dişleri arasına bırakıyor. İsrail’de bu duruma hiç acımıyor. Danışıklı dövüşü, tüm dünya gerçek gibi izliyor. İkisi de aynı hesap üzerine çalışıyor. Hamas ve Gazze’ye gireceğini söyleyen İŞİD, İsrail’i haklı çıkarmaktan başka ne işe yarıyor? Unutulmasın ki terör örgütleri, saldırmak ve ele geçirmek için düşmanlar tarafından kullanılan en iyi bahanedir. Bugün çocukları kullanan da vuran da aynı amaca hizmet eder. Çocuk katilleri aslında aramızdadır.

ABD’de bayram coşkusu (NEW YORK – POSTA212) Amerika’nın birçok yerinde Ramazan Bayramı çoşku ile kutlandı. New York Başkonsolosu Levent Bilgen sabah bayram namazını Paterson’daki Türk toplumu ile Ulu Camii’de kıldıktan sonra bayram programı için Bergen Camii’ne gitti. Amerika’nın her yerinde bayram kutlamaları yapan derneklere katılım oranı çok yüksek oldu. Ayrıca bayramın ilk günü çalıştıkları yerlerden izin alan Türkler’in sayısı da binleri buldu.

ATAA, Ermeni soykırım iftirasını püskürtecek ATAA’nın yeni dönem başkanı Mehmet Toy, Ermeniler’in yürüttüğü sözde soykırım iftirası ile 1979’dan bu yana mücadele ettiklerini belirterek, bu mücadeleyi yükselterek sürdüreceklerini söyledi DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

E

vli ve üç çocuk babası olan ve New Jersey’de yaşayan ATAA’nın yeni dönem başkanı Doçent. Dr. Mehmet Toy, bilgisayar ağları konusundaki çalışmalarıyla uluslararası alanda tanınan bir bilim adamı, mühendis ve idareci.

BİRÇOK ÖDÜLLER ALDI Yayınlamış olduğu dört kitap ve yetmiş beşin üzerinde makaleleriyle ifade ettiği çalışmalarının bir kısmı uluslararası standartlar haline dönüştürülmüş ve yıllardır endüstri de kullanılmakta. Yaptığı çalışmalardan dolayı çeşitli firmalardan ve uluslararası kuruluşlardan ödüller aldı. Bu yıl beşinci kitabı da J. Wiley yayın firması tarafından basılmak üzere. Uluslararası “Cloud Ethernet Forum” da “Programmability” teknik komite başkanlığı yapmakta. Endüstride uygulama-

ları güncel olarak tartışılan “Cloud Services Architectures” ve “SelfManaged Networks” konseptlerinin fikir babasıdır. ETKİNLİKLER VE ÇALIŞMALAR ATAA Başkanı Mehmet Toy POSTA212’ye yaptığı açıklamada bireysel olarak yürüttüğü ça-

lışmalar arasında, ATAA’nın halkı temsil etmekte üzerine düşen görevi daha iyi yapabilmesi için ATAA’nın yeniden yapılanması, basımda olan beşinci kitabının basımının tamamlanması ve geliştirmiş olduğu “Cloud Services Architectures” ve “Self-Managed Networks” konseptleri endüstri-

de çok ilgi gördüğünden dolayı bu ayın sonunda 200’ün üzerinde firma temsilcilerine bu konulardaki yapılması gereken projeleri anlatmanın var olduğunu söyledi. ATA’nın önümüzdeki zamanlardaki etkinliklerini ve çalışmalarını değerlendiren Toy, “ATAA’nın önünde çok zor bir yıl var. Türkiye aleyhinde 11 tane Amerikan Senatosu’nda ve Kongresi’nde kanun teklifleri var. Bunlara karşı halkımızın sesini en güçlü duyurmak zorundayız. Bunu tüm Türk-Amerikan organizasyonlarıyla beraber yapmayı planlıyoruz. Bunun için halkımızın uyanık olması ve bizlere olan desteğini esirgememesini bekliyoruz” diye konuştu. Toy, ayrıca Türk dili ve tarihini çocuklara öğretebilmek amacıyla “Online Education” projelerinin olduğunu kaydederek “Temmuzun son haftasında Washington da ilk denemeyi yapacağız. Ondan sonrada bu denemeyi Şikago’da tekrarladıktan sonra, Amerika’nın tüm bölgelerine yaymayı düşünüyoruz” dedi. 2015 yılında Ameri-

ka’daki Ermeniler’in çalışmalarını artıracağını hatırlattığımız Toy, bu konuyla ilgili olarak “ATAA bu konuyla 1979’dan beri uğraşmaktadır. Geniş bir deneyime sahiptir. Bugüne değin yapmış olduğumuz aktivitelerin benzerlerini daha hızlandırarak yapacağız. Halkımızdan manevi ve parasal destek bekliyoruz” şeklinde konuştu. “DESTEK BEKLİYORUZ” Türkiye’de kardeşleri ve akrabalarının olduğunu söyleyen Toy, konuşmasına şöyle devam etti: “Türkiye’den sık sık haber alıyorum ve iki yılda bir ziyaret ediyorum. Türkiye çok zor bir bölgede. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün prensiplerinin Türkiye için hala geçerli olduğu inancındayım. Türkiye’yi yöneten siyasi kadroların bu prensiplere sarılmalarından büyük yarar görüyorum. Amerika’da yaşayan biz Türkler’in en büyük mutluluk kaynağı bilimsel, ekonomik ve sosyal alanda dünyada varlığı hissedilen bir Türkiye görmektir.”

Dini bayramları tatil yapma çabası! New York Kongre Üyesi Yvette Clark, Müslümanlar’a dini bayramlarda izin verilmesi konusunda çalışmaların devam ettiğini söyledi. Clark, Türk toplumuna kapısının her zaman açık olduğunu söyledi NEW YORK - POSTA212

A

BD Başkanı Barack Obama’ya yakınlığıyla bilinen New York Kongre Üyeleri’nden Yvette Clarke, Ramazan Bayramı’nın arife günü Demokratik Parti Etnik Koordinasyon Konseyi Üyesi Ali Çınar ve Türk Hars Birliği Yöneticileri’nden İbrahim Kurtuluş öncülüğünde Eyüp Sultan Camii ve Kültür Merkezi’nde Türk toplumu üyeleri ile bir araya geldi. “TEREDDÜT ETMEDEN KAPIMI ÇALIN” Kongre Üyesi Yvette Clark “Tüm Müslüman kardeşlerimizin bayramını kutluyorum. New York’ta Müslümanlar’a dini bayram ve-

rilmesi konusunda çalışmalar devam ediyor. Kongre ofisim size her zaman açık. Her konuda tereddüt etmeden kapımı çalın” dedi. Clarke, Türkiye’nin Amerika’nın en büyük dost ülkelerinden biri olduğunu hatırlatarak, NATO üyesi olarak dünyada barışın gelmesi için hep beraber çalışmaya devam edildiğini söyledi. Kongre Üyesi Clarke, Amerikan Kongresi İç Güvenlik Komitesi’nde yer aldığını belirterek, göçmenlik konusunda da yardımcı olduklarını dile getirdi. “GÜÇLENDİĞİNİZİ GÖRÜYORUZ” Türkler’in birçok gruba göre çok aşama kaydettiğini belirten Clarke, “Güçlendiğinizi her alanda görü-

yoruz bundan da mutluluk duyuyoruz” dedi. Toplantıya Eyüp Sultan Derneği Başkanı İbrahim Şen ve tüm yönetim kurulu, iftar programına emek veren kadınlar kolu,

TADF Başkan Yardımcıları’ndan Gökhan Gelişen, Türk Hars Birliği Başkanı Hamit Demirkan ve New York Başkonsolosluğu Din Ateşesi Hasan Mollaoğlu katıldı.


Güncel &Toplum

30 Temmuz 2014 Çarşamba

TÜRK İŞ ADAMLARINDAN BOYKOTA CEVAP

‘İki taraf için de üzücü’

Yahudi kökenli Morton Williams Süpermarketler zinciri sahipleri geçtiğimiz hafta Türk ürünlerini boykot ettiklerini duyurmuştu. Tek başına bu firmanın boykot kararı alması şimdilik etkisiz kalsa da boykotun büyümesinden endişe ediliyor JOHNPAUL JASON

ÖZGE SOYLU

NEW YORK - POSTA212

NEW YORK - POSTA212

B

aşbakan Erdoğan’ın, İsrail’in Gazze’ye başlattığı acımasız operasyon sonrası İsrail’e gösterdiği tepkilerin ardından merkezi New York’ta bulunan Yahudi kökenli Morton Williams Supermarketler zinciri, Türk ürünlerini boykot kararı aldı. Bu karar ABD’deki Türk gıda endüstrisi sahiplerini üzdü. Boykotun büyüklüğünün önemli olduğunu söyleyen iş adamları yaşanan gerginliğin siyasi ve politik bir gerginlik olduğuna dikkat çekti.

Yaşanan olayların her iki taraf için üzücü olduğunu söyleyen ve New York Türk gıda sektörünün önde gelen isimlerinden biri olan Ak Milas Food şirketinin kurucularından Çetin Amato, boykotun büyümesi halinde Amerika’daki Türk gıda pazarına zarar vereceğine dikkat çekerek, “Türk toplumu ile Yahudi toplumunun ilişkisi çok eskiye dayanır ve bu iki toplum birbirleriyle herzaman ilişki halinde olmuştur. Türk millet dile, dine, ırka bakmadan insanla-

Çetin Amato

rın ölmesine herzaman karşı çıkmıştır” dedi. Yaşanan olayların politik ve siyasi olduğuna dikkat çeksen Amato, “Ticaret-kültür-sanat insanları her zaman yakınlaştıran unsurlar olmuştur ve bu böyle devam etmelidir. Biz New

Mustafa Merç

York ta bulunan iş adamları olarak bu yaşanan gerginliklerin bir an önce son bulmasını temenni ediyoruz ve umarım bu böyle olacaktır’ diye konuştu. TurconAmerica şirketinin genel müdürü Mustafa Merç de ‘New York’ta Yahudi kökenli vatan-

daşların sayısı oldukça fazla ve boykot büyürse bu bizi tabii ki olumsuz etkiler. Umarım iki tarafta bu gerginliği uzun sürdürmez’ dedi. POSTA212 muhabilerinin ulaştığı Morton Williams Supermarketler zincirinin üst düzey yetkilieri konuyla ilgili bir açıklama yapmadı. Bunun üzerine supermarket zincirlerinde Türk ürünlerine uygulanan boykotu araştıran POSTA212 ekibinin konuyla ilgili sorularını cevaplayan marketin şube bazında idarecileri de soruları , “Biz söyleneni yaptık. Türk ürünleri raflardan kaldırdık, konunun detaylarını bilmiyoruz’’ diye cevapladılar.

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

Bundan ucuz evlilik var mı? FELAKETİN biri geliyor Uzak Doğu’da, yoksul halklar alışırken kayboluyor, arkasından yenisi geliyor. Bölge ülkelerine nükleer saldırı tehditlerini kafası estikçe yineleyen Kim Jong-Un yeni eylemler için etrafın yatışmasını bekliyor. Bu sefer yerküremizin görünüşü hayli tatsız. Amsterdam’dan Kuala Lumpur’a sefer yapan M17 Malezya uçağının Ukrayna üzerinde füzeyle düşürülmesi 298 yolcunun yıllarca bellekten çıkmayacak görünümlerini yazılı ve elektronik basına taşıdı. Ortadoğu’ya da göz atarsak insanlığın kansız bir ortamda barış ve huzura ne denli ihtiyacı olduğunu anlamak güç olmayacak. Bu karmaşada Amerika nerede diye bir soru ortaya atsak Yeni Dünya sakinlerinin vahşet olaylarını ekranlarda iki-üç dakikaya sığdırılan özetlerle izlediklerini, haberlerin ise küçülerek iç sayfalara yerleştiğini görüyoruz. Ama hayat süregeliyor, Amerika hayranlığı devam ediyor. Nasıl mı? Örnekler şöyle: Hafta sonunda Hong Kong’da 15 çift McDonalds’da dünya evine girdi. Gelin ve damat yakınları 15 McDonalds lokantasında ağırlandılar. Mönüde tavuk kızarması, Big Mac gibi McDonalds klasikleri ikram edildi. Fatura ortalama 373 dolar. En pahalısı ekstralarla 1, 290 dolar. Amerika’da vasat bir nikah partisi 29 bin 858 dolar. Şip-şak servis yapan Amerikan lokantaları Çin gençlerinin gözdesi. Nikah daveti dışında nişan, bekarlığa veda, hediye partileri için de rezervasyonlar alınmaya başlanmış. Konu Çin’den açılmışken devam edelim. Charitybuzz patronu Coppy Holzman Clinton Vakfı için düzenlediği bir hastaneye bağış mezatını bir Çinli işadamının kazandığını açıkladı. Charittybuzz Çinli patronun Bill ve Hillary ile baş başa yemek için Clintonlara 250’şer bin dolar vereceğini bildirdi. Çinli süper zengin daha sonra Clinton Vakfını arayıp iki çocuğunu getirmek istediğini söyledi. Vakıf 500 bin dolar daha ödemeniz gerekecek yanıtını verdi. Forbes dergisi dünyanın en güçlüleri listesinde bir numarada pop’un kraliçesi Beyonce’yi ilan etti. Beyonce (32) son bir yılda albüm satışları, hediyeliklerden 115 milyon dolar kazandı. Listede basketbolcu LeBron James, şirketlerinin 3 milyar dolar cirosuyla Rapçi Dr. Dre, Oprah Winfrey, talk şov sunucusu Ellen DeGeneres, müzisyen Jay Z, 46 maçta hiç yenilmeyen yarı ağır boks şampiyonu Floyd Mayweather (serveti 2 milyar dolar), pop’çu Rihanna, Katy Perry ve aktör Robert Downey Jr. da var. Madonna, Coldplay, Charlize Theron, David Beckham, Tom Cruise ise bu listeye giremedi. hurriyet.com’ dan alınmıştır

‘Platform’dan İsrail’e kınama Her şey Türkiye İçin Platformu’nun öncülüğünde New York’ta gerçekleştirilen etkinlikte İsrail’in Gazze’ye karşı başlattığı operasyonlar kınandı. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçiminin önemine değinildi NEW YORK - POSTA212

H

er şey Türkiye İçin Platformu’nun öncülüğü ve girişimleri sonucunda, Kanada dahil, Kuzey Amerika’da, çeşitli alanlarda faaliyet gösteren 20 sivil toplum örgütü yöneticileri New York’ta bir araya geldi. Her şey Türkiye İçin Platformu’nun öncülüğünde bir araya gelen Türk Amerikan toplumu, STÖ liderleri, etkinlikte cumhurbaşkanlığı seçiminin önemine vurgu yaparken, vatandaşlar oy kullanmaya davet edildi. Etkinlikte ayrıca, İsrail’in Gazze’de başlattığı operasyonlar eleştirildi. İsrail’in bir an evvel bu saldırıları durdurması gerektiğinin altı çizildi. Platform yetkilileri, Amerika kıtasındaki insanlarla Türkiye arasında bir köprü olma

vazifesi üstlendiklerini, üzerlerine büyük görevler düştüğünü dile getirdiler. Tüm dernekler adına yayınlanan ortak bildiride ise "ABD’de, bugüne kadar, yeterince temsil edilmediğine inandığımız, Türk Amerikan toplumunun, yerel ve federal yönetimler nezdinde sesi ve soluğu olma gayreti içer-

www.taskinbakery.com

isinde ve haklarımızın daha güçlü savunucusu olma azmiyle hareket etmeye karar vermiş bir ekibiz. Her ne kadar bu topraklarda yaşıyor olsak da, köklerimizden bağlı bulunduğumuz anayurdumuz ve çevresindeki gelişmelere kayıtsız olmadığımızın bilinmesini istiyoruz" denildi.


Göçmenlik - Toplum

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Yatırımınızı yaparken hayatınız değişmesin Avukat Remzi Güvenç Kulen, Amerika’ya yatırım yapmadan önce Türkiye’de işin kapatılması ya da özel yaşamında değişiklikler yapılması gibi hayati kararların alınmaması uyarısında bulundu DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

B

irçok yatırımcının hayalidir Amerika’ya yatırım yapmak. Ancak çok büyük getirisi olan bu pazarda yok olmamak için yatırım ile ilgili her adımınızı çok dikkatli atmalısınız. Avukat Remzi Güvenç Kulen, Amerika’ya yatırım yapmak isteyenlere bazı öneri ve uyarılarda bulundu. Erken planlamanın ve yatırım ile ilgili uzman danışmanlarla görüşmenin önemine değinen Kulen, “Amerika’da oturum izni almadan önce Türkiye’deki işi kapatmak, çocukları ABD’de okula yazdırmak, ABD’ye taşınmak gibi hayatı kararları vermeyin” dedi.

AMERİKA ÖNEM VERİYOR Amerika’da bugün göçmenlerin gıdadan tekstile, yedek parçadan inşaat sektörüne kadar her

alanda yatırım yaptıklarını kaydeden Kulen, “Yatırımın kaynağı olan paranın öz sermaye olması ve temiz olması gerekiyor. Amerika kaynağı belli olmayan para ile ilgilenmiyor” diye konuştu. ABD’nin de göçmenlerin yatırımların artırılması konusunda bazı çalışmaları hayata geçirmeye başladığını kaydeden Kulen, “İlk kez geçen sene InvestUSA programı düzenlendi. Bu federal düzeyde ABD’ye yatırım çekmek için düzenlenen ilk programdı. Eyaletlerin teşvik programları var zaten ancak federal düzeyde bu programın yapılması devletin yabancı yatırıma verdiği önemi gösteriyor” diye konuştu.

“Kapımız Türklere her zaman açık” GÖÇMENLERİN TERCİHİ Göçmenlerin bu ülkeye yatırım yapabilmenin yollarını aradıklarını, bunun için daha çok E-2 yatırımcı veya L-1 yönetici vizesinin tercih edildiğini kaydeden Kulen, “Türkiye ile ticaret yapan bazı şirketler için E-1 ticaretçi opsiyonunu da değerlendiriyoruz. Türk yatırımcısının şartları daha çok E-2 için uygun oluyor” dedi. Yatırım yapmak isteyenlere bazı uyarılarda bulunan Kulen, şunları söyledi: “Bu konuda erken planlama yapmak, işe başlamadan önce uzmanlara danışmak ve onlarla birlikte çalışmak önemli. Ayrıca oturum izni almadan önce Türkiye’deki işi kapatmak, çocukları ABD’de okula yazdırmak, ABD’ye taşınmak gibi hayatı kararlar verilmemeli.”

İflastan önce iflastan sonra DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

A

vukat Ayhan Öğmen, şirketlerin iflas etmemesi için mali durumlarını detaylı bir şekilde gözden geçirmeleri, aynı zamanda gelir ve giderleri ile ödenmesi gereken borçları ve borçluların ayrıntılı bir listelerini yapmaları uyarısında bulundu. Öğmen, şirketlerin iflas öncesi yapmaları gerekenler ile iflas sonrası yaşanan hukuki süreç ile ilgili bilgi verdi. İflasın şirketlerin alacaklılarının borçlarını ödeyemedikleri zaman veya ödeyebilecekleri miktardan daha fazla borçlu duruma düştüklerinde federal iflas mahkemelerine yaptıkları başvuru neticesinde ortaya çıkan bir durum olduğunu kaydeden Öğmen, “Bu durumda şirketler ya faaliyetlerini ya da operasyonlarını durdurup tüm idareyi bir kayyuma teslim eder ve mal varlığının satılması suretiyle borçlarının ödenmesi yoluna gider” dedi. Öğmen, aynı zamanda şirketlerin alacaklılarının kontrolünde ve ilgili mahkemenin de denetim ve gözetimi altında olmak şartı ile faaliyetlerine devam ederek bir plan dahilinde ve belirlenen bir zaman dilimi içinde borçlarının ödenmesi yolunu da seçebileceklerini ifade etti.

BİRDEN FAZLA İFLAS İflas mahkemeleri aksine bir karar vermedikçe şirketlerin belirli kriterler dahilinde birden fazla iflas başvurusunda bulunabileceğini kaydeden Öğmen, şunları söyledi: “Bu kriterler arasında, yeni yapılması istenen iflas başvurusu ile önceden yapılmış iflas başvurusunun türlerinin ne oldukları, daha önceki iflas başvurusunun na zaman yapıldığı, neticesinin ne olduğu, borçların ödenip ödenmediği, başvurunun reddedilip reddedilmediği gibi faktörler bulunmaktadır. “ İFLAS SÜRECİ İflas sürecinin ilgili iflas mahkemelerine yapılan müracaatla başladığını ve bu müracaatlarda mali durumla ilgili bilgiler ve alacaklılar ile borç miktarlarını gösteren bir liste sunulduğunu anlatan Öğmen, “Eğer mahkeme müracaatı onaylarsa, gelişmeleri denetlemek üzere bir kayyum tayin edilir. Bu kayyum daha sonra alacaklılarla bir araya gelip borçların ödenmesi konusunda ayarlama ve hesaplamalarda bulunur” dedi. Yeniden yapılanma hallerinde ise alacaklıların iflas işlemleri süresince şirketle çalışmaya

Avukat Ayhan Öğmen, şirketlerin iflas etmemek için mail durumlarını detaylı bir şekilde gözden geçirmeleri uyarısında bulundu. Öğmen, ancak durum kötüleştiğinde şirketlerin iflas öncesi ile iflas sonrası yaşanan hukuki sürece ilişkin yapılması gerekenleri anlattı

devam etmelerinin teşvik edildiği bilgisini veren Öğmen, şöyle devam etti: “Bir ya da birden fazla komite tayin edilip şirket çalışanlarının, hissedarlarının ve alacaklıların menfaatleri kontrol ve denetim altına alınır. Ayrıca alacaklıların oluşturup mahkemeye sunabilecekleri alternatif çözüm önerileri neticesinde başarı elde edilir ve borçlar bu planlar dahilinde ödenebilirse, mahkeme gözetimi ve iflas kaldırılır ve şirketin denetim olmaksızın devamı sağlanmış olur. Şirketin faaliyetleri durdurulup tüm idarenin bir kayyuma verildiği hallerde ise alacaklıların tüm borçları ödendikten sonra iflas işlemleri sona ermiş olur ve şirket tamamen kapatılır”

REDDEDİLME KOŞULLARI Şirketin iflasının yapılan müracaatların tam olmaması ya da formların yanlış doldurulmuş olması veya farklı formların doldurulmuş olması ihallerinde başvurunun reddedilebileceğini vurgulayan Öğmen, diğer reddedilme koşullarını şöyle açıkladı: “Aynı zamanda iflas başvurusunda bulunabilmek için zorunlu olan kredi danışmanlığı programına başvurudan 180 gün öncesinde ve borçlu eğitim kurslarına da borçlar bitmeden önce

katılınmamış olunması da reddedilme nedeni olabilir. Ayrıca uygun olmayan bir iflas başvurusu yapılmış olması, alacaklıları kandırmaya yönelik birtakım harcamalarda bulunulmuş olunması ve mevcut tüm mal varlıklarının beyan edilmemiş olunması, ilgili iflas mahkeme hakimlerinin onay vermemesine sebep olacağından mümkün olmayabilir. Dolayısı ile tüm bu belirtilen kriterlerin yerine getirilmesi iflas işlemleri bakımından şirketlerin yararına olacaktır. “

HİSSELER DEĞER KAYBEDER İflastan sonra şirket hisselerinin çok değer kaybedebileceğini ifade eden Öğmen, bu şirketlerin borsadaki işlem hacimlerinin düştüğü gibi listelerden de silinebileceğini söyledi. Öğmen, “Ayrıca yatırımcıların bu tip durumlarda, şirket yeniden yapılanmaya gitse bile şirketin yeni çıkaracağı hisse senetlerinin, artık değeri kalmamış olarak kabul edilen eskileri ile değiştirilip değiştirilmeyeceği konusunda tereddütler yaşayacaklar ve tahvil alım satımında çok dikkatli davrandıklarından bu tip düşük değerli senetleri elden çıkarabilmek için değerlerini çok daha düşük seviyelere veya fiyatlara indireceklerdir” diye konuştu.

Türk-Amerikan temsilcileri ile bir araya gelen New Jersey Kongre Üyesi Payne, “Türk ve Azeri kardeşlerimize kapımız her zaman açık” diye konuştu NEW YORK - POSTA212

N

ew Jersey Kongre Üyesi, İç Güvenlik Komitesi’nde görev yapan Donald Payne, Türk Amerikan toplumu temsilcileri ile görüştü. Görüşmeye YVDK Üyesi Ali Çınar, TACCI Başkanı Ali Koçak ve ASA Başkanı Tomris Azeri katıldı. 26 Ekim’de Newark’ta yapacakları Büyük Uluslararası Festival’de Türkiye ve Azerbaycan’ı görmek istediklerini belirterek, Türk-Azeri temsilcilere bu organizasyon içinde olmalarını teklif etti. New Jersey’de bir ilk olacağını söyleyen Payne, “Tüm Belediye Başkanları ve Kongre Üyelerini getirerek, etnik topluluklarla buluşturup geldikleri ülkeleri tanıtmalarına yardımcı olacağız” dedi.

Ortadoğu’da gelişmeleri yakından izlediğini söyleyerek yaşanan gelişmeler konusunda sürekli bilgi aldığını söyledi. Ermenilerin Azerbeycan’ı desteklemesinden dolayı rahatsız olduklarını dile getiren Payne, “Azerbeycan bizim için önemli, yeni doğan bir ülkeyi Rusların tekrar ele geçirmesine izin vermek istemiyoruz” dedi. TACCI Başkanı Ali Koçak, TACCI hakkında bilgiler verirken, YVDK Üyesi Çınar son Türk-Amerikan ilişkilerini konusunda gelişmelere değindi. Newark’ta merkezi olan Azerbeycan Amerika Cemiyeti’nin Başkanı Tomris Azeride, Newark ve Gence şehirlerinin kardeş şehir olduğunu ve daha yakın ilişkiler için çalıştıklarını söyledi.

MÜSİAD USA’den iftar (DOĞUCAN CÖMERT – KUNTER AKIRMAK – NEW YORK) - MÜSİAD USA, New York Manhattan’da bir iftar daveti düzenledi. Yemeğe New York Başkonsolosu Levent Bilgen, MÜSİAD USA Başkanı Murat Güzel, Başkan Yardımcıları ve çok sayıda iş adamı katıldı.

“BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR” MÜSİAD Başkan Yardımcısı Mustafa Tuncer POSTA212’ye yaptığı açıklamada Türk-Amerikan toplumunun birlik ve beraberlik duygusunun gelişmesi gerektiğini söyledi. Birlikten kuvvet doğacağını kaydeden Tuncer, iftar davetlerinin buna vesile olduğunu dile getirdi. Türk ekonomisini değerlendiren Tun-

cer, “Türkiye’nin son 10-15 yıldır göstermiş olduğunu ilerlemeye baktığımız zaman bunu hazmedemeyen ülkeler var. Köprülere, havaalanı projelerine baktığımız zaman Almanya’nın fikir beyan ettiğini görüyoruz. Bu da bizim başarımızı göstermektedir” diye konuştu.

“DEĞERLERİMİZE SAHİP ÇIKMALIYIZ” Türk toplumunun Amerika’da bireysel olarak başarılara imza atmış olsa da, toplum olarak henüz bir başarıya imza atmadığını kaydeden Tuncer, bunun için birlik ve beraberlik içerisinde değerlerimize sahip çıkarak adım atmamız gerektiğinin altını çizdi.


Göçmenlik - Toplum

30 Temmuz 2014 Çarşamba

ABD'nin kaçak çocuklar sorunu giderek büyüyor Göçmenlik avukatlarından Gökhan Yazıcı, Amerika ile sınırı olmayan ülkelerden gelen kaçak çocukların hemen sınır dışı edilemediğini, 2008 yılında çıkarılan kanunun buna engel olduğunu söyledi

Sahipsiz fona bakın, paranızı alın New York Barosu avukatlarından Cahit Akbulut, sahipsiz paraların yer aldığı fonda şu ana kadar 13 milyar dolar biriktiğini ve insanların bu fonda paralarının olabileceği uyarısında bulundu DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

B

ankalar ya da sigorta şirketleri başta olmak üzere sahipsiz paraları teslim ettiği devlet fonunda şu an kadar 13 milyar dolar birikmiş durumda. Belki de bu fonda sizin de unuttuğunu paranız olabilir. New York Barosu avukatlarından Cahit Akbulut, bu fonda paralarının olabileceği, dolayısıyla bu fonu kontrol etmelerinde fayda olduğunu belirterek, parası olan kişilerin kendileri veya ofisleri aracılığıyla paralarını almak için başvuruda bulunabileceklerini söyledi.

13 MİLYAR DOLAR BİRİKTİ Şu ana kadar söz konusu devlet fonunda New York eyaletinde 13 milyar dolar para biriktiğini ve son 6 ayda 223 milyon dolar sahipsiz paranın sahiplerine teslim edildiği bilgisini veren Akbulut, şunları söyledi: “Her eyalette bu tür sahipsiz paraların biriktiği fonlar var. New York ya da diğer birçok eyalette sahipsiz paralar, bunlar genellikle banka hesapları kaynaklı. Bankalar bir süre sonra aktif olmayan hesapların sahiplerine ulaşamıyor. Bu durumda bankalar o hesaplara el koyamıyor ve gerçek sahipleri ya da mirasçıları ileride talep eder düşüncesiyle devlete veriyor. Devlette bu paraları ileride sahiplerine vermek üzere tutuyor yada sigorta firmaları, belli bir iade gönderiyor müşterilerine. An-

cak müşterilere ulaşmıyor. Bu daha çok yapılan adres değişikliklerinin bildirilmemesi sonucu sigorta şirketlerinin hesaplarında para birikiyor. Sigorta şirketleri de yine biriken bu paraları devlete veriyor. Yani en büyük sorun adres değişikliklerinin bildirilmemesinden kaynaklanıyor. Bazı şirketlere yapılan kredi kartları ödemelerinde iade gerektiren durumlar sonucunda da bu fona para aktarılıyor. “

NASIL BAŞVURULUR? Söz konusu fonda paraları olan kişilerin eyaletlerin ilgili internet sitelerine girip kişisel başvuruda bulunabilecekleri gibi kendi ofisleri aracılığıyla paralarını talep edebileceklerini ifade eden Akbulut, şu bilgileri verdi: “Bu paraları alabilmek için ya internet sitesine girip ilgili formları kendileri doldurarak paralarını talep edebilirler yada bir avukata yetki vererek başvuruda bulunabilirler. Paranızı New York eyaletinden alınabileceği gibi başka eyaletlerden de alabilirsiniz.” ADRES DEĞİŞİKLİĞİ BİLDİRİMİ Adres değişikliği yapanların özellikle bu fonlara bakmaları gerektiğini kaydeden Akbulut, “Çünkü daha çok adres değişikliği yapan bu kişilerin değişikliği bildirmemeleri nedeniyle sahip oldukları paralara ulaşamıyorlar” dedi. Sahip oldukları paraları alabilmek için kişilerin değişik yapılan adreste yaşadıklarını ve

paralarının ait olduğu kişinin kendileri olduğunu ispatlamaları gerektiğini vurgulayan Akbulut, “En son adresde olduğunuzu yaşadığınızı ispatlamanız isteniyor. Elektrik, gaz, ehliyet gibi o adres ile bağlantınızı gösteren herhangi bir belge yeterli başvuru için. İspatlayamazsanız fondaki parayı alamıyor” diye konuştu. Parayı alabilmek için kişisel başvurunun yanı sıra avukat aracığıyla da başvurunu yapılabileceğii ifade eden Akbulut, şöyle devam etti: “Avukata bunun için yetki veriyorsunuz. Parayı alabilmek için kendiniz başvurabileceğiniz gibi bir avukata da yetki verebiliyorsunuz yada başka bir yerde bulunuyorsanız bir kişiye kendiniz adına alabilmesi için yetki vermeniz gerekiyor. Bu halde o avukat ya da o kişinin sizing adınıza hareket etmesi mümkün. Sahtekarlığı önlemek adına çeki şahısın adına gönderiliyor. “

“100 DOLAR DA OLUR, 1000 DE” Fonda ne kadar paranız varsa hepsinin bir defada alınabileceğini kaydeden Akbulut, New York hariç birçok eyalette fonda ne kadar paranız olduğu bilgisine ulaşılabildiğini ifade etti. Akbulut, kişilerin fondaki paralarının 100 dolar olabileceği gibi 1000 dolar ya da daha fazlası olabileceğini de belirterek, şunları söyledi: “ Örneğin bir doktor bizde böyle bir talepte bulundu, o doktorun sigorta şirketinden kaynaklanan 7-8 bin dolar parasını fondan aldık. Baş-

ka bir müşterimizin 100 dolarını aldık. New York eyaletinde bu fonda ne kadar paranızın olduğunu göstermiyor. Ancak diğer eyaletler de fondaki paranızın miktarını görebiliyorsunuz. Yine New York eyaletinde nereden geldiğini ve hangi yıl devlete verildiğini gösteriliyor. Yine Teksas’ta bir kişinin fondaki parası ile ilgili işlem yaptım. Daha önce Türkiye’den Amerika’ya bir kişi gelmiş, sağlık sigortası almış, kullanmış, ancak aradaki farkı iade etmişler, Yine bu kişinin yaklaşık 2 bin dolarını aldık.” New York Barosu Avukatı Cahit Akbulut, insanların sahipsiz paraların biriktiği bu fonda paralarının olabileceğini, dolayısıyla buna bakmalarında fayda olduğunu söyledi.

DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK - POSTA212

S

on günlerde göçmenlik ile ilgili gündemi oldukça meşgul eden konulardan biri de sınırlara yığılan ve sayıları 52 bini bulan kaçak çocuklar. Göçmenlik avukatlarından Gökhan Yazıcı, Amerika ile sınırı olmayan ülkelerden gelen çocukların 2008 yılında çıkarılan kanun nedeniyle hemen sınır dışı edilemediğini söyledi. Yazıcı, “Bu nedenle Başkan Obama 2008 tarihli kanunu kaldırarak bu durumdaki çocukların sınır dışı edilmeleri işlemlerinin hızlandırılmasını ve sınır güvenliğine daha fazla kaynak ayrılmasını öngörüyor” dedi. Geçtiğimiz günlerde çok az sayıda da olsa sınırlara yığılan br grup çocuğun ülkelerine geri gönderildiğini belirten Avukat Yazıcı, bu çocukların özellikle büyük bir kısımını Guatemala, El Salvador ve Honduras’dan gelen çocukların oluşturduğunu söyledi. Bu ülklerdeki insanların fakirlik, çete savaşları, kötü eğitim sistemi ve çok yüksek oranda bir işsizliğin altında, umutlarını yitirmiş durumda yaşam savaşı verdiklerini ifade eden Yazıcı, “Yoksulluk ve sefalet içindeki bu ülkelerde, kızlar cinsel istismar ve tecavüzle çok sık karşılaşıyorlar. Bu sebeple çocuklar ki bazen aralarında yaşı 10’dan daha küçük olanlar da var. Amerika’ya son derece tehlikeli bir yolla, çakal tabir edilen kaçakçılar aracılığıyla Meksika üzerinden giriş yapıyorlar” dedi. Yazıcı, aynı zamanda Amerikalı yetkililerin defalarca yaptıkları ‘bu durumdaki çocuklar için Amerikan vatandaşlığı yolunun hiç bir şekilde açık olmadığı’ yönündeki açıklamalarının da durumun güney sınırında bir nevi

krize dönüşmesine engel olamadığını vurguladı.

BİR YILDA YÜZDE 100 ARTTI Amerikan Gümrük ve Sınır Güvenliği Bürosu verilerinde 2013 mali yılında sınırdan kaçak geçen çocukların sayılarının 26 bin olduğunu ifade eden Yazıcı, şu bilgileri verdi: “Bu rakamlar 2011 yılından beri artış gösterse de, asıl büyük artışın bu ilkbaharda başladığı dikkat çekiyor. 1 Ekim’de başlayan mali yıldan, 15 Haziran 2014’e kadar -daha bir yıl bitmeden- Doğu-Batı sınırından, yasal olmayan ve ebeveynleri yanında olmayan 52 bin çocuk Amerika’ya giriş yapmış durumda. Bu rakam, bir önceki mali yıl verileriyle karşılaştırıldığında, 2104’de, daha bir yıl bile dolmadan yüzde 100 artışı işaret ediyor. Ayrıca sınırlardaki güvenliği sağlamak ve gözetmekle sorumlu Amerikan Gümrük ve Sınır Güvenlik, ebeveynleri yanında bulunmayan, yasal giriş yapmamış bu çocukları bulduğunda askeri üslerdeki ya da kar amacı gütmeyen bazı kuruluşların tesislerindeki geçici korunaklara koyuyor.” 2008 YILINDAKİ KANUN ENGEL Avukat Gökhan Yazıcı, 2008 yılında, George W. Bush’un başkanlığı zamanında sınırda çocuk kaçakçılığının önlenmesine ilişkin çıkan bir göçmenlik kanuna göre Amerika ile sınırı olmayan ülkelerden gelen çocukların hemen sınırdan geri gönderilmesi mümkün olmadığını söyledi. Bu çocukların uzun ve resmi sınır dışı edilme takibatına tabi tutulmaları mecburiyeti olduğunu vurgulayan Yazıcı, “Meksikalı göçmenler ise ABD’ye sınır olduğu için sınırdan kaçak girerken yakalanmaları halinde hemen geri gönderilebiliyorlar.

Obama, sınırdışını hızlandırmak istiyor Başkan Obama’nın Kongre’den kaçak çocuk akınına karşı önlem almak ve ilgili devlet birimlerini güçlendirmek üzere 3,7 milyar dolar acil fon istediğini hatırlatan Gökhan Yazıcı, “Başkan’ın önerisi, kanunu kaldırarak bu durumdaki çocukların sınırdışı edilmeleri işlemlerinin hızlandırılmasını ve sınır güvenliğine daha fazla kaynak ayrılmasını öngörüyor” dedi. Ayrıca Cumhuriyetçiler’in çoğunluğunun Obama’nın 2012’de başkanlık yetkisiyle çıkarttığı kısa adı DAÇA olarak bilinen, 2007 yılından önce Amerika’ya çocukken gelen yasal olmayan göçmenlerin sınırdışı davalarının ertelenmesine ilişkin kararnamesinin bu çocuk göçmen akınının ana sebebi olduğunu iddia ederek Obama’yı suçlamaya devam ettiklerini kaydetti.

En çok Honduraslı çocuklar geliyor Amerika’ya kaçak yolla gelen çocukların ülkelerine bakıldığında en çok çocuğun Honduras’dan geldiğini ifade eden Gökhan Yazıcı, “İkinci sırada ise Meksika var. Amerikan Gümrük ve Sinir Güvenlik rakamlarına göre, bu mali yılda şimdiye kadar Honduras’dan Amerika’ya kaçak geçiş yapan çocuk sayısı 15 bin” dedi. Yazıcı, Guatemala ve El Salvador’dan çok sayıda kaçak çocuk geldiğini ifade etti.


Ekonomi

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Mobilyanın “James Bond’u”

Işıltıya açılan kapı IGH Jewelry Shopping Mall kapılarını açtı. Gülaylar Gurubu’nun kurduğu AVM’de nadir ve kişiye özel 50 ila 2 milyon dolar arasında değişik fiyatta ürünler satılıyor

MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

‘Geleceğin konutu’ adlı paneli izleyen Shlomi Reuveni, “Lazzoni, mobilya markasının James Bond’u” yorumunda bulundu MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

G

eçtiğimiz hafta Manhattan’ın en tarihi otellerinden biri olan Roosevelt Otel’de, düzenlenen “geleceğin konutu” isimli panelde, Lazzoni ABD mobilya markasının kurucusu Efe Kababulut konuşma yapıp, katılan üst düzey ABD’li lüks rezidans, konut yapımcıları, mimarlar, muhabirler, inşaat firmaları ve müteahhitlerin üst düzey yetkililerine, Lazzoni markasının tanıtımını yaptı. 200’den fazla katılımcının olduğu Bisnow NYC Residence of the Future panelinde TOWN Real Estate, JDS Development, DDG, Slate Properties gibi Manhattan’ın bilinen inşaat firmalarının müdürleri konuşma yaptı.

LAZZONİ KOLTUĞUNDA SOHBET Panel ve kahvaltı, Lazzoni Mobilya ve Town Real Estate tarafından sponsor edildi. Bir gece öncesinde Lazzoni’nin Soho’daki showroomu’nda kokteyl parti ile başlayan bu aktivitede Lazzoni, panelistlerin oturduğu sahneye kendi mobilyalarını sergiledi ve panelistler Lazzoni koltuklarında konuşmalarını yaptılar. Sabah 7 ile 10 arasında gerçekleşen bu panelin ilk seansı TOWN Real Estate Direktörü Lyon Porter tarafından yönetildi ve Lazzoni CEO’su Efe Kababulut, Cooper Robertson isimli mimarlık firmasının ortağı Edward Siegel, TOWN Real Estate Müdürü Shlomi Reuveni ve Land Lease Danışmanı Sara Rubenstein ıle birlikte gerçekleşti.

GELECEĞİN APARTMANLARI Panelde konuşulanlar, geleceğin New York apartmanları nasıl olmalı, görünmeli ve piyasadaki trendler ile birlikte, mobilya perspektifi, iç mekan tasarımı ve dizayn, bina dizaynı, emlak piyasası. Piyasadaki alıcıların en çok dikkat ettiği konuların içinde mobilyadan, integre depolama, bina özellikleri, ve çevre konularına kadar, her konuda müşterinin en üst düzey teknoloji ve standartları istediği saptandı. TÜKETİCİNİN TALEPLERİNE YANIT Panelistlerden Şara Rubenstein, alıcıların akıllı gelişim ve yüksek kalite beklediklerinden bahsederken, Efe Kababulut, bizzat kendisi paneldeki sahnede, Lazzoni Merlot Masasının işlevliğini gösterip tanıttı. Panelist ve izleyicilere modern ve sık tasarımıyla sofayı konuklar için yatağa dönüştüren tasarımı Mony Sofadan da bahsetti. Kababulut, mobilyanın nesillerce değişimi için “önceki nesiller için sofa yatak kavramı çok yeni ve güzeldi, ama şimdi, tüketici evinde telefonunu ve teknolojiyi de bir arada kullanmak istiyor. Lazzoni, bu talebe TV, bilgisayar, monitörlerini, mobil cihazlarını mobilyalara bağlayarak, içine modern ve güzel tasarımıyla yerleştirerek talebe cevap veriyor” dedi. HEM LÜKS HEM UYGUN Bu prezentasyonu izleyen Shlomi Reuveni, “Lazzoni, mobilya markasının James Bond’u” yorumunda bulundu. Teknoloji, tasarım ve kalite bir arada. Gelecek, akıllı alıcının elinde. Akıllı bina, akıllı konut, akıl-

lı mobilya Manhattan hayatının nüfuz etmek zorunda. POSTA212’ye konuşan Efe Kababulut, Bisnow konferansında konuşulan ve ilgisini çeken konuları şöyle anlattı: “New York zengin bir pazar, fiyatlar yukarı çıkıyor. Bu pazarın doygunluğundan bahsettiler. Artık 100. Sokak altındaki bu ada üzerinde 1 daireli odaların yeni projelerde satışının 1.5 milyon dolardan başlaması. Yani alt sınıf hiç kalmıyor, yeni yapılan binalarda yüksek ve zengin insanların kalacağı tartışıldı. Onun sonucu olarak da bizim ürünümüzün de bu pazara uygun olduğunu gördük. Biz lüks, kaliteli ama çok uygun fiyata ürünler sunduğumuz için çok uygunuz.

“ÜZGÜN MÜŞTERİ OLMAYACAK” Lazzoni olarak hedefimiz, New York’un en çok tanınan, en çok insana hizmet veren ve en çok mutluluk veren mobilyası markası olmak. Hiç üzgün müşterimiz olmayacak, herkes memnun ayrılacak, arkadaşına söyleyecek. Bunu ülke çapına taşıyıp, ABD’nin en büyük ve ilk modern tasarım üreticisi olmak. Çünkü Amerikalılar hiçbir şekilde üretmiyor, hepsi toplama üretim yapıyor, hiçbirisi ürün kalitesi üzerinde durmuyor. Ürünün içinden dışına bakıp kendi çocuğu gibi bakıp büyütmüyor. Tüccar mantığı var. Biz ise mağazamızdan, ürünümüze, müşterimize kadar her şeyi sevgi ve özenle yapıyoruz. Bu da başarımıza ve müşterimize yansıyor”

N

ew Yorklular’a kapılarını 23 Temmuz’da açan Gülaylar Gurubu’nun kurduğu IGT Jewelry Mall, her türlü mücevher, saat, inci, altın alım ve tamir konularında hizmet veriyor. Gülaylar Gurubu’nun 20 bin square feetlik, teknolojinin ve çağdaş inşaat, iç mekan tasarımı, ve kiracılara verilecek her türlü hizmeti bir araya getirdiği detayın yaşandığı bu alışveriş merkezi, dünyada da ilkler arasında.

MODERNLEŞTİRME AMACI 3 katlı, 35 perakende mücevher markasının olduğu bu alışveriş merkezi 8 taş yapımı, parlatma hizmetleri sunuyor. 47. Cadde’ye farklı ve çağdaş alışveriş tecrübesini getirip Madison Avenue’yu ve nezihliğini adeta buraya taşıyıp modernleştirme amacını hedefliyoruz diyen Mehmet Gülay bu fikrin kurucusu ve mimarı. 100 yıla yakın mücevhercilik kurma tecrübelerini ABD’ye taşıyan Gülaylar Gurubu, Manhattan’ın en ileri gelen müteahhitlerinden Extel Gurubu’nun inşa ettiği 34 katlı IGT (International Gem Tower) isimli gökdelenin ilk üç katına kendi alanlarında marka yapmış, köklü, tecrübeli mücevher firmalarını bir araya getir-

di. Aralarında Zela, Pristine Jewelry, Josephine Trading gibi isimlerin olduğu bu mücevher firmaları, bu mall sayesinde ilk defa Manhattan’da, 47.Cadde’de de fizibilite ve mağaza açmış oldular.

HER BÜTÇEYE UYGUN FİYATLAR 50 dolardan 2 milyon dolara kadar değişik fiyatta ürünler sunuluyor. Pristine Jewelry markası, Kim Kardashian, Jennifer Lopez gibi ünlülere ürünlerini sergileyip satarken, diğer küçük firmalar da halkın her türlü mücevher alım ve tamir işlerini LED ekranlı, mermer taşlı, yüksek tavanlı, yüksek emniyetli, PSEG’nin özel olarak verdiği sertifikalı yeşil ışıklandırmalı modern binada görebiliyorlar. Mall’da aynı zamanda, müşteri ve kiracılara espresso, cappuccino ve kurabiye , kanape, ve otantik sandwichleri ile ünlü SoHo’nun Robusta isimli markası hizmet vermeye başladı. ELMASÇILAR SEMTİNİ ÜSTLENDİ 1926 yılında Türkiye’de kurulan, Türkiye’nin en ileri altın, elmas toptancısı Gülaylar Gurubu, ilk olarak 1998’de ABD’de faaliyetlerine başlamış, ileri gelen zaman içinde de Diamond District denilen “elmasçılar semtini” yeniden şekillendirip kalkındırma, modernize etme projesini belediye ve çevreden de destekli olarak üstlenmiştir.

Seçim sonrası piyasalar ne olacak? Aynı yıl içinde iki seçim yaşamak Türk ekonomisinin de dümenini şaşırttı. Hem komşu ülkelerdeki gerginlik, hem cumhurbaşkanlığı seçimleri, finansal piyasaları da temkinli olmaya yöneltiyor FİGEN ONUR İSTANBUL-POSTA212

F

inansal piyasalarda, seçim öncesindeki kararsızlığın önemli olmadığını söyleyen Sermaye Piyasası Yatırımcıları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Arif Ünver, “Aslında seçim sonrası Türkiye’de oluşacak siyasi tablo çok önemli” dedi. Piyasaların tahmin edilenin aksine dengesiz olmadığına dikkat çeken Ünver, finansal piyasaların siyasi gelişmeleri dikkatle izlediğini belirterek şöyle konuştu: “Erdoğan kazanırsa AK Parti’nin nasıl şekillenecek o belli değil. İhsanoğlu kazanırsa da aynı şekilde siyasi tablonun nasıl şekilleneceği önemli. İlk defa cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor. Halk seçiyor deyip de mevcut başbakanı-

mız cumhurbaşkanı olursa o merak ediliyor. Şimdiye kadar alışkın olduğumuz cumhurbaşkanı tarzı dışında, başbakan üzerinde bir baskı yaparsa durum farklı olur. Burada önemli olan şu 75 milyon insanı kucaklayacak mı?” Piyasaların cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi zirveyi gördüğünü ve son derece olumlu durumda olduğunu da ifade eden Ünver, “11 Ağustos sabahı Türkiye her belirsizliğin ortadan kalktığı bir güne uyanmayacak. Önünde yeni belirsizlik olacak” dedi. Bu belirsizliklerin finansal piyasaları etkileyeceğini kaydeden Ünver, seçim sonrası piyasalarda küçülme olabileceğine dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Herkes kenara çıkıp beklemeye geçecek. Seçim öncesine kadar

zirveyi gören finansal piyasalar, seçim sonrasında yatırımcıların geri çekilmesiyle küçülme yaşayabilir yani rolantide kalır. Borsa tarafından değerleme açısından bakıldığında doyum noktalarına çok yakın. Olumlu bir seyir izlendi. Faiz tarafına bakıldığında sonbaharda musluğu iyice kısacağa benziyor. Bu bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri biraz zorlayan bir durum. Finansal piyasalar cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra pembe bir tablo beklemiyor.”

YABANCI YATIRIMCI ETKİLENİR Yabancı yatırımcılar da beklemeye geçeceğini kaydeden Ünver, “Çünkü, Erdoğan aktif olacağım diyor. 2015 seçimlerine kadar hem siyasi hem de ekonomik istikrar sağlanamaz” dedi.


Ekonomi

30 Temmuz 2014 Çarşamba

LaGuardia’yı TAV yenileyecek New York’un Uluslararası LaGuardia Havalimanı’nın yenilenmesi ihalesini Türk şirketi TAV kazandı. TAV havalimanını genişletecek, ana terminal binasını yeniden dizayn edecek ÖZGE SOYLU NEW YORK - POSTA212

A

BD’nin en büyük ve en çok yolcu alan havalimanlarından biri olan New York Uluslararası LaGuardia Havalimanı’nın yenilenmesi ihalesini Türk firması TAV kazandı.

Kısa sürede gerçekleşmesi planlanan La Guardia Havalimanı projesi kapsamında havalimanının sıkışık olan ve genişletilmesi gereken ana terminal binasının dizayn, yapım, finans, işletim ve bakım-onarım düzenlenmesinden TAV Havalimanı İşletmeciliği sorumlu olacak. Projede TAV ile birlikte Fransız

şirketi olan Aereports de Paris ile Amerikan şirketi Goldman Sachs birlikteliği de yer almakta. New York’un önemli bir parçası olan La Guardia Uluslararası Havalimanı, geçtiğimiz yıl 26 milyon yolcuya hizmet verdi. 1997’de İstanbul Atatürk Havalimanları dış hatlar terminalı ihalesi ile yolculuğuna başlayan

TAV Havalimanları kısa süre içinde sektöründe büyük bir başarı yakaladı. TAV hedeflediği planlar doğrultusunda 2006 da yeniden yapılanmaya gitmiş, faaliyetlerini “işletme” ve “yapım” olarak yenilemişti. TAV Havalimanları bugün Türkiye’de İstabul Atatürk, Ankara

Esenboğa, İzmir Adnan Menderes ve Antalya Gazipaşa havalimanlarını işletiyor. Yurtdışında ise; Gürcistanın Tiflis ve Batum, Tunus’un Monastır ve Enfialha-Hammemet, Makedonya’nın Üsküp ve Ohd, Suudi Arabistan’nın Medine, Hırvatistan’nın Zagreb havalimanlarını işletme haklarına sahip.

Melike Ayan melikea@yahoo.com

Düşen uçaklar, atılan bombalar, düşen piyasalar DOW Jones son 6 haftanın en büyük haftalık zararını yaşadı. Adeta Ukrayna’da gelişen olaylar, düşen MH17 Malezya uçağı, Gazze’de üzücü şekilde cereyan eden olayları takip edercesine. Ama piyasa jeopolitik endişe ve bu bölgelerde yaşanan trajedilerin ekonomik yansımasını yaşamadı ve fiyatlamadı. Fiyatladığı karlılık açıklamaları, haftaya gelecek büyük verilerden önce masadan kar toplama endişesiydi. Enflasyon, ikinci el konut satışları, yeni ev satışları, dayanıklı tüketim malları siparişleri, gibi ekonomik veriler ekonomist tahminlerine paralel gelirken, haftanın son gününde şirket ikinci çeyrek karlılık açıklamaları analist tahminleri ile paralel gelmedi. Özellikle,dünyanın en büyük online perakendecisi Amazon iki çeyrektir üst üste analist tahminleri ile bağdaşmayacak kadar düşük zarar ilan edince, Visa , Starbuck, Pandora üst üste düşünce, Fed Başkanı Yellen’in ifade ettiği internet ve sosyal medya firmaları pahalı ve değerlemelerinde şişiklik var sözlerini hatırlattı. Piyasalar bir şekilde haftaya gelecek olan GMH, enflasyon, tarım dışı istihdam rakamları ve Fed para politikası açıklamalarını beklerken, satışa geçip kendini sağlama almak istedi. Tarım dışı istihdam 230,000, işsizlik %6.1 bekleniyor. İstihdam ve GMH (2.çeyrek büyüme tahmini +%3) da muhtemel bir sapma, Fed toplantısından çıkacak muhtemel bir faiz oranları artışı sürprizi piyasayı da bizi de şaşırtabilir. Savaşsız, barış dolu, huzurlu bayramlar diliyorum.

THY İstanbul-San Francisco direkt uçuşlarına başlıyor Türk Hava Yolları nihayet İstanbul- San Francisco seferlerine başlıyor. THY CEO’sunun verdiği müjdeye göre en erken sefer 2015 yılının ilk çeyreğinde yapılacak NEW YORK - POSTA212

T

ürk Hava Yolları İstanbul’dan San Francisco’ya gerçekleştiriceği direkt seferilerin 13 Nisan 2015 tarihinde başlayacağını açıkladı. Seferlerin ilk olarak haftada beş defa

gerçekleştirileceği açıklandı. 11 Mayıs tarihinden itibaren de seferlerin haftanın her günü olacağı belirtildi. THY CEO’su Temel Kotil, “Umuyoruz bu yeni uçuşlar sadece ulaşımı kolaylaştırmakla kalmaz, aynı zaman da iki şehir arasında da ekonomik ve

kültürel bir bağda oluşturur” dedi. Uçuşlar için B777-300ER model uçağın kullanılacağı ve 337 kişilik oturma kapasityesine sahip olacağı belirtildi. San Francisco direkt uçuşu, Boston’dan sonra 8. direkt uçuş noktası olacak.

Wall Street’in bankerleri Washington’a yükleniyor Wall Street, her gün, Kongre ve ABD yönetimini etkileyebilmek için 1.5 milyon dolar harcıyor. Şimdiye kadar yapılan bağış miktarı 245 milyon doları aşmış durumda İLHAN TANIR NEW YORK-POSTA212

A

mericans for Financial Reforms adlı STK’nin açıkladığı son rapora göre, seçim kampanyası bağışları ve lobi harcamaları ile birlikte, New York’un bankerler beldesi Wall Street, her gün, Kongre ve ABD yönetimini etkileyebilmek için 1.5 milyon dolar harcıyor.

Bu harcama hızı ise, ABD’nin büyük bir ekonomik krizi yaşadığı 2008-2009 yılları sonrasında, Wall Street’i düzenlemek amacıyla hazırlanan yasaları etkilemek için büyük uğraşılar verdiği 2010 yılındaki harcama hızını dahi aştığını gösteriyor. 2010 yılında Obama yönetimi, Amerikan finans ortamının daha güçlü düzenlenmesine ihtiyacı olduğunu düşünerek, Dodd-Frank ve Tüketicileri Korumu Yasası gibi

önemli çalışmalar yapmıştı. Bu yasalar, uzun süren bir mücadele sonunda Kongre’den geçmiş olsa da, 100’e yakın yeni düzenlemenin yarısının değişimi, o lobicilik faaliyeti ile bankerler tarafından mümkün olmuştu. Yeni raporun bulguları, o açık kavga dönemindeki harcamaların dahi aşıldığını göstermesi, Wall Street’in halen kendisini savaş halinde gördüğünün kanıtı gibi. Kasım ayında Amerikalılar ara seçim için

sandıkların başına gidecekler. Bu seçimde Temsilciler Meclisi, her iki yılda bir seçildiği gibi, Senato’nun da üçte biri seçilecek. Yayınlanan rakamlara göre, şimdiye kadar seçimler için, Wall Street’e yakın kimselerin ve kurumların yaptığı bağış miktarı 245 milyon doları aşmış durumda. Lobi faaliyetleri için ise, Wall Street’ yakın olan kimse ve kurumlar 600 milyon doları aşkın para harcamış.


Gündem

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Küba ambargosunu müzikle delen Türk New York’ta en çok bilinen eğlence mekanlarından Drom’un işletmecisi ve POSTA212 yazarı Serdar İlhan, Amerika’nın Küba’ya uyguladığı ambargoyu düzenlediği müzik etkinlik turlarıyla deldi. İlhan, düzenlediği kültürel tur ile Amerikalılar’ı ve ABD’de yaşayan Türkler’i Küba’ya götürüyor DOĞUCAN CÖMERT

KUNTER AKIRMAK

NEW YORK - POSTA212

NEW YORK - POSTA212

K

üba, birçok insanın gidip görmek ve tatilini geçirmek istediği ülkelerin başında gelir. Ama bilindiği gibi Küba’ya ABD üzerinden direkt gitmek mümkün değil. 1960’dan beri Amerika’nın uyguladığı ambargo kapsamında ABD’den Küba’ya gitmek isteyenler Meksika veya Kanada gibi ülkelere giderek Küba’ya geçiş yapabiliyor.

FÜZE KRİZİYLE BAŞLAYAN AMBARGO Küba Füze Krizi’yle başlayan seyahat engeli, 1962 senesinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin Küba’ya nükleer başlıklı füze yerleştirilmesiyle başlamıştı. Bu kriz, ABD’nin de Türkiye’ye füze koymasıyla iyice kızışan ve iki süper gücü karşı karşıya getiren bunalım olmuştu. Ekim 1962 yılında yaşanan Füze Krizi’nin ardından ABD Başkanı Kennedy Küba’nın abluka altına alınmasına karar vermişti. Küba’ya seyahat yasağı da bu zamanlar da yürürlülüğe girmişti. YASAĞI DİNLEMEDİ Hal böyleyken, New York’ta yaşayan bir Türk var ki, Küba’ya uygulanan bu ambargoyu resmen deldi geçti. Uzun yıllar Amerika’da dünya müziği alanında çeşitli faaliyetleri olan ve Türk müziğini Amerika’ya sunan Serdar İlhan, Amerika üzerinden gidilmesi yasak olan Küba’ya yasal yolla Miami üzerinden

kültürel turlar düzenlemeye başladı. POSTA212’ye konuşan Serdar İlhan, uzun yıllardır dünya müziği yaptıkları Drom’da Küba’dan gelen gruplara da yer verdiklerini, zaman içerisinde bu trafiğin yoğunlaşarak organizatörlerle daha sıkı çalıştıklarını söyledi.

ÖZEL BİR İZİN ALINIYOR Bu doğrultuda kültürel seyahatler düzenlemeye karar verdiklerini vurgulayan İlhan, “Bildiğiniz üzere Küba’ya ABD üzerinden giriş yasak, Meksika ve Kanada üzerinden gidiliyor çoğunlukla. Eğer ABD vatandaşıysanız ya da yasal oturma izniniz varsa ve Küba’ya gittiğiniz anlaşılırsa Amerika’ya dönüşünüzde büyük yaptırımlar uygulanıyor. Yasal yolla gitmek için özel izinli olmanız gerekiyor. Bu da sadece gazeteciyseniz ya da sanatçıysanız sağlanabiliyor. Bunun dışında People to People denen bir özel izin var ki o da eğer Küba ve ABD arasında çok fazla kültürel faaliyet yaptıysanız alabiliyor ve ilgilenen kişileri de beraberinizde götürebiliyorsunuz. Tamamen kültürel bir lisans. Bu izne sahip çok şirket

Serdar İlhan

yok. En önemlileri National Geographic ve Smithsonian ki onların da ücretleri bir hafta için 4-6 bin dolar arasında değişiyor “ diye konuştu.

MÜZİK VE DANSIN DIŞINDAKİ ALTERNATİFLER Uçuşların Miami üzerinden bazen aktarmalı uçaklarla yapıldığını kaydeden İlhan, “Eğer müzik ve sanat seviyorsanız bizim turumuz çok ideal. 4 gün Havana 3 gün de Trinidad’a gidiyoruz. Turne boyunca ünlü Kübalı müzisyenlerin evlerine gidiyorsunuz, birlikte yemek yiyorsunuz, Müzeleri ve dans okullarını ziyaret edebiliyorsunuz. Konserler izleyebiliyorsunuz. Özel-

likle Trinidat’ta Buena Vista Social Club’ın müziklerini sokaklarda ve konserler de dinleme şansınız oluyor, ayrıca doğası da çok güzel olduğu için görecek çok şey var şehirde” dedi. Müzik ve dans dışında tarihi yerler ve puro fabrikalarının da gezildiğini vurgulayan İlhan, konuşmasına şöyle devam etti: “Akşamlarınızın büyük bölümünü kendiniz dilediğiniz gibi geçirebiliyorsunuz. Şu ana kadar gidenler özetle ‘It is a live time experience’ diye yorumladılar. Bu sene 2 tur yapacağız, ilki 4-11 Eylül arası ikincisi de şubatın ilk haftası olacak. Amacımız bunu sene de 2 kez yapmak ve sonrasında da Kübalı müzisyenleri İstanbul’a da götürebilmek”

KÜBA’YA GİDEN AMERİKALILAR Düzenlenen bu kültür etkinliğinin dışında açıklanan son turist kayıtları, Küba’yı ziyaret eden Amerikalı sayısının 2014’ün ilk çeyreğinde 170 bini aştığını ortaya koydu. Bunların büyük bölümünü, ABD’de yaşayan Küba asıllı Amerikalılar’ın oluşturduğu belirtildi. 2013 yılında yaklaşık 600 bin olan ziyaretçi sayısının bu yıl sonunda 700 bine ulaşması bekleniyor. Ancak bu Küba ziyaretçileri Kanada ya da Meksika üzerinden gidiyor. Yani ABD’den başka bir ülkeye geçtikten sonra Küba’ya gidebiliyor. Ortalama 3 bin dolardan fazla harcama yapan turistler, Küba ekonomisinin en önemli gelir kaynağını oluşturuyor. Küba’ya turist gönderen ülkele-

Küba’da yatırım yapan market imparatoru New York’taki marketleriyle ünlü olan Adem Arıcı, Amerikan yasalarına aykırı olarak Küba’da emlak yatırımı yapınca hapis cezasına çarptırılmıştı. Amerika’nın yanında en çok Türk çalıştıran iş adamı olarak bilinen Arıcı, Küba ambargosunu deldiği ve tanıkları tehdit ettiği gerekçesiyle tutuklanmıştı

Papa, ‘Haksızlık’ demişti 2012 yılının mart ayında Papa 16. Benediktus, Latin Amerika turunun son ayağı olan Küba’ya gitmişti. Fidel Castro’yla görüşen Papa, ABD’nin Küba’ya uyguladığı ambargoları da eleştirmişti. Papa ülkeden ayrılırken de Amerika Birleşik Devletleri’nin Küba’ya uyguladığı ambargonun faturasını halkın ödemesinin haksızlık olduğuna dikkat çekmişti.

rin başında ise bir milyondan fazla kişi ile Kanada geliyor. Kanada’nın ardından İngiltere ve Almanya geliyor. Türk Hava Yolları’nın Küba’ya başlatmayı planladığı seferlerin, ülkeye giden Türk turist sayısında önemli bir artışa yol açması bekleniyor.

AMBARGOLARA KARŞI DURUŞ 2013 yılının ekim ayında BM Genel Kurulu, ABD’nin Küba’ya uyguladığı ekonomik ve finansal ambargoların kaldırılması konusunu tartışmıştı. BM 68. Genel Kurulu’nda yapılan oturumunda, 40 numaralı gündem maddesi altında yer alan, ‘’ABD’nin Küba’ya dayattığı ekonomik, ticari ve finansal ambargolara son verilmesi’’ konusunda hazırlanan tasarı oylamaya sunulmuştu. BM Genel Kurulu’ndaki Küba toplantısında üye ülke temsilcilerinden delegeler Washington’un, komşusu ada ülkesine 21 yıldır uluslararası toplum vasıtasıyla uyguladığı ambargoların kaldırılmasını, 188 ‘’evet’’ oyuna karşı 2 ‘’hayır’’ (ABD ve İsrail) oyuyla kabul etmişti. AB, Vatikan, BM’ye bağlı birçok kuruluşla birlikte 188 ülke, Küba’ya karşı ambargoların kaldırılması konusundaki BM Genel Sekreterlik dokümanını destekleyerek, karşı duruş sergilemişti. Ancak, BM Genel Kurulu’ndaki oylama kınama amaçlı sembolik bir anlam taşıyor.

50 yıllık ambargo ABD’nin Küba’ya uyguladığı yaptırımların ilki 1960’ya uzanıyor. Fidel Castro ve arkadaşlarının başa geldiği 1959 Devrimi’nin ardından Küba Hükümeti Amerikalıların Küba’daki mallarına el koyunca, ABD de Küba’ya kısmi ticaret ve finansal ambargo uygulayacağını açıkladı. Durumun değişmemesi, Küba’nın SSCB ile yakınlaşması üzerine ise iki yıl sonra ambargoyu katılaştırdı. ABD’nin 50 yıldır sürdürdüğü Küba Ambargosu, bugün Düşmanla Ticaret Yasası (TWEA) kapsamında uygulanıyor. Yasaya göre Amerikan şirketleri bazı istisnalarla Küba’ya gıda satabiliyorlar.


Güncel

30 Temmuz 2014 Çarşamba

İlk sınavda sınıfta kaldık YSK’ya göre, yaklaşık 2 milyon 700 bin yurt dışında yaşayan Türk vatandaşı sandık başına gidecekti. Yurt dışında oy kullanmak için randevu alan vatandaş sayımız sadece 250 bin kişiyle sınırlı kaldı NEW YORK - POSTA212

T

ürkiye ilk kez halk oylamasıyla cumhurbaşkanı seçiyor. Yine ilk kez yurt dışındaki Türkler bu seçimde oy kullanacak. Bakanlık açıklamalarına göre yurt dışında yaşayan 2 milyon 700 bin Türk’ün oy kullanma hakkı vardı. Bu sayı da toplam seçmen sayısının yüzde 5’ine tekabül ediyordu.

SANKİ ANADOLU KASABASI Yurt dışı oylarının yarısına bile razı olanlar, oy vermek için randevu alan tüm dünyadaki yaklaşık 250 bin Türk gerçeğiyle karşı karşıya kaldılar. Yani bir başka deyişle bütün dünyadaki Türkler bugün itibariyle bir araya geldi ama etkileri Anadolu’daki küçük bir kasabanın oy oranına bile anca ulaşabildi. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın resmi internet sitesindeki verilere bir göz atarsak açılış sayfasında aşağıdaki bilgiye rastlıyorsunuz: “Yurt dışında yaşayan 5 milyonu aşkın Türk toplumunun yaklaşık 4 milyonu Batı Avrupa ülkelerinde, 300 bini Kuzey Amerika’da, 200 bini Orta Doğu’da, 150 bini deAvustralya’da yerleşmiştir. Bu sayı, Türkiye’ye kesin dönüş yapmış olan 3 milyon göçmenle birlikte düşünüldüğünde 8 milyonluk bir kitleyi oluşturmaktadır...” Yani Dışişleri Bakanlığı ne zaman yapıldığı belli olmayan sayıma göre yurt dışında yaşayan Türklerin sayısını “5 milyonu aşkın” olarak kaba bir hesapla belirlemiş. Bakanlık, Kuzey Amerika’da yaşayan Türkler’in sayısını ise yani ABD ve Kanada olarak 300 bin diye hesaplamış. Ancak, Kanada’da yaşayan Türkler’i saymadığımızda bile sadece ABD’de yaşayan Türk vatandaşlarının sayısının 500 bini geçtiği ise bilinen bir gerçek. Bu olayın bir başka yüzü daha var o da Yüksek Seçim Kurulu’nun verileri. YURT DIŞI MİLLETVEKİLLİĞİ Malum Türkiye’de 10 Ağustos’ta ilk kez halk tarafından seçilecek bir Cumhurbaşkanı için seçim hazırlığı yapılıyor. Ve bu seçimde yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları da yaşadıkları bölgelerde yani gümrük kapıları haricinde oy kullanabilecek.

500 binden fazla Türk’ün yaşadığı iddia edilen ve buna göre ülkede lobi yapan Amerika’da yaşayan Türkler tam bir hayal kırıklığı yaşattı. Altı ayrı bölgede oy kullanmak için randevu alan Amerika’daki Türklerin sayısı sadece 9 bin 741’de kaldı

Yıllardır sorunlarına bir çözüm bulamamaktan şikayetçi olan yurt dışında yaşayan Türkler bu oy potansiyellerinin gücüne bakarak, “Yurt Dışı Milletvekilliği” tarzı ek kontenjanları bile gündeme getirdi. Sözler alındı, verildi...

YURT DIŞI OYLARI KADERİ DEĞİŞTİRMEYECEK Ancak, Yüksek Seçim Kurulu elindeki verileri açıklayınca durumun hiç de öyle söylendiği gibi iç açıcı olmadığı gerçeği ortaya çıktı. YSK’ya göre, 1 milyon 500 bini Almanya’da, 87 bin 589’u ABD’de de olmak üzere yaklaşık 2 milyon 700 bin yurt dışında yaşayan Türk vatandaşı sandık başına gidecekti. Bu oran, 50 milyonluk toplam seçmen sayısının yüzde 5’ine tekabül ediyordu. Yani öyle söylendiği gibi seçimlerin kaderini değiştirebilecek bir güç söz konusu bile değildi. Şimdi sıkı durun... Buraya kadar anlatılanların çoğunu zaten biliyorsunuz. Sonuçta yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları 31 Temmuz -3 Ağustos arasında 54 ülkedeki 103 ayrı temsilcilikte kurulacak sandıklarda oy kullanabilecekti. Vatandaşlar, bulundukları bölgedeki büyükelçilik veya konsolosluklar gibi yurt dışı temsilciliklerinde ve yerel makamların uygun göreceği mekanlarda seçim tarihinden kırk beş gün öncesinden başlamak üzere, seçim gününden önceki yedinci güne kadar 38 gün boyunca oy verebilecekti. Bunun da bir şartı vardı. Randevu almak. Çünkü gün boyu sandıklar açık tutulmayacak, seçmenler randevu aldıkları saat dilimi içinde belirlenen yerlerde gidip oylarını kullanacaklardı. İşte dananın kuyruğunun koptuğu nokta da burası oldu. Çünkü dış temsilciliklerden randevu alınma süresi dolup da YSK’ya bilgiler ulaştığında ortaya korkunç bir gerçek çıktı. Yurt dışında yaşayan Türkler’in 5 milyonunun oylarını hesaplayan, hadi bilemediniz onun yarısına bile razı olanlar, oy vermek için randevu alan tüm dünyadaki yaklaşık 250 bin Türk gerçeğiyle karşı karşıya kaldılar. Yani bir başka deyişle bütün dünyadaki Türkler bugün itibariyle bir araya geldi ama etkileri Anadolu’daki küçük bir kasabanın oy oranına bile anca ulaşabildi.

Amerika’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilgi yok

ABD’de sandığa en çok ilgi Teksaslı Türkler’den oldu Tarihte ilk kez yurt dışındaki vatandaşların oy kullanacağı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adeta sınıfta kaldık. Yurt dışında oy verecek olanların oranlarına bakıldığında sınıfta kaldığımızın resmi açıkça görülüyor. Yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı tahmin edilen Amerika Birleşik Devletleri’nde 87 bin 589 bin seçmen varken bunların 9 bin 741’i 1. turda sandığa gitmek için randevu aldığı ortaya çıktı. Daha önce yaptığımız haberlerde Amerika’daki seçmenlerin kayıp olduğunu, 500 binin üzerinde Türk yaşadığını yazmıştık. Bu rakamlar ışığında 9 bin 741 seçmenin sandığa gideceği ortaya çıkınca şaşırmamak elde değil. Oranlara baktığımızda oy kullanmak için en istekli Teksas’ta yaşayan Türkler olduğu görülüyor. Teksas ve civar eyaletler-

de oy kullanabileceği belirlenen 6 bin 80 seçmenden yüzde 23’ü yani bin 452’si cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda oy kullanmak için randevu aldı. Oy kullanılacak bölgeler arasında sınıfta kalan ise Washington Büyükelçili’ğinde oy kullanacak başkentte ve civar illerde yaşayan Türkler oldu. 14 bin 409 kayıtlı seçmenin bulunduğu bölgede Washington Büyükelçiliği’nde oy kullanmak için sadece bin 244 kişi başvurdu ve yüzde 8.8’lik oy kullanma seçime katılma oranıyla en isteksiz Türkler’in yaşadığı bölge oldu. Verilere göre, Boston Başkonsolosluğu’nda oy vermek için randevu alanların oranı ise yüzde 18, Los Angeles ve New York Başkonsolosluğu’nda yüzde 9, Chicago Başkonsolosluğu’nda ise yüzde 14 oldu.

‘Hakkımızı iyi kullanmalıyız’ (WASHINGTON – POSTA212) CHP’nin ABD temsilci Yurter Özcan, POSTA212’ye yaptığı açıklamada ‘’ Oy torbaları uçağın kargo bölümünde değil, koltuklarda taşınacak. Kimsenin yurt dışı oy güvenliği ile alakalı endişesi olmasın.” dedi

SADECE YÜZDE 12 RANDEVU ALMIŞ

Özcan, ABD’de yaşayan Türk vatanndaşlarından oy kullanacaklardan sadece yüzde 12’sinin oy kullanmak için randevu aldığını belirterek, “ABD’de seçmenin yaklaşık yüzde 12’sı randevu almış. Randevu almayanlara ise YSK sistemi otomatikman gün ve saat veriyor. TC Kimlik no bilgileri ile www.ysk.gov. tr’den randevu gün saat öğrenmek mümkün. İlk defa yurtdışında oy kullanabiliyoruz. Bu hakkımızı iyi kullanmalıyız. Biz seçimden sonra oy torbalarıyla beraber Türkiye’ye gideceğiz‘’ dedi.

Seçimlerde endişeye yer yok Türk toplumunun cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oyların Amerika’dan Türkiye’ye gidiş sürecinde duydukları endişeyi değerlendiren New York Başkonsolosu Levent Bilgen, oyların tutanakla diplomatik torbalara koyulacağını, oyların taşındığı torbaların kuryelerle beraber uçağın yolcu bölümünde götürüleceğini söyledi DOĞUCAN CÖMERT

KUNTER AKIRMAK

NEW YORK - POSTA212

NEW YORK - POSTA212

T

ürkiye’nin New York Başkonsolosu Levent Bilgen, ağustos sonunda görevinden ayrılacak. Bilgen, POSTA212’ye seçim sürecini ve Abu Dabi’deki yeni görevinden dolayı duyduğu heyecanı anlattı. Abu Dabi’ye büyükelçi olarak atanan Bilgen, yeni görev alacağı yeri daha önce ziyaret etmediğini kendisini için çok güzel bir tecrübe olacağını kaydetti.

“HAZIRLIĞIMIZI YAPTIK” Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak konuşan Bilgen, “New York Başkonsolosluğu Türk seçmenin en yoğun oy kullanacağı yer. Bununla ilgili olarak biz Yüksek Seçim Kurulu’nun yönergeleri çerçevesinde tüm hazırlığımızı yaptık” dedi.

31 Temmuz – 3 Ağustos arası seçimleri icra edeceğiz diyen Bilgen, konuyla ilgili olarak “Birçok duyurumuz oldu. Yerel Türk medyası ve kendi web sitemiz aracılığıyla duyurmaya çalıştık, karşılıklı iletişim içerisinde olduk. Bu seçim ilk defa gerçekleştirilecek” dedi.

“TÜRK TOPLUMU SEÇİMLERE İLGİLİ” Türk toplumunun seçimlere olan ilgisini değerlendiren Bilgen, “Bize ulaşan duyumlar çerçevesinde gayet ilgililer. Bizim bölgemizde 40 bin civarı seçmen var. İlk defa olması açısından herkes için bir öğrenme eğrisi söz konusu. Tabi Amerika gibi büyük bir coğrafyada gelip sadece bir noktada oy kullanma-

nın bazı zorlukları olacaktır. Bu sebeple zaten oylama gün sayısı uzun tutuldu. Zaman geçtikçe başka kolaylıklar da sisteme entegre edilecektir” diye konuştu.

ENDİŞELERE YER YOK Konsolosluğun görevlerini anlatan Bilgen, Yüksek Seçim Kurulu’nun kamu personellerine bazı görevler çıkardığını kendisinin de bu görevlilerden biri olduğunu kaydetti. Yaklaşık 30 kişilik bir ekip olduklarının altını çizgen Bilgen, parti temsilcilerinin de sandık kurulu üyeleri olarak görev alacaklarını aktardı. Oyların Türkiye’ye gidiş sürecinde duyulan endişeye değinen Bilgen, “Oylar tutanakla, diplomatik torbalara koyulacak, oyların taşındığı torbalar kuryelerle beraber yolcu kısmında uçacak, kargoya verme diye bir şey söz konusu değil” diye konuştu.

İlhan Tanır Washingtonpoint@

İsrailli yetkililerle Gazze’yi konuşmak Washington’da başta İsrail Büyükelçiliği olmak üzere, İsrail yanlısı lobilerin, Gazze savaşı ile ilgili olarak yaşanan PR savaşı gözden kaçmıyor. ABD’de halen İsrail sempatisi ve argümanlarının ağırlığı olsa da, önceki İsrail-Filistin anlaşmazlıklarındaki gibi bir rahatlık da yok. Bütün bunlardan dolayı da, İsrailli yetkililer, Washington’daki gazetecilere daha çok ulaşmaya çalışıyor, daha önce görülmeyen şekilde kendi açılarından savaşı anlatarak, PR mücadelesini de kazanmaya çalışıyorlar. Hafta içi de, Washington’da üst düzey İsrailli bir yetkili, bir grup gazeteciyle buluşarak, Gazze’de olanların, göründüğünden farklı olduğunu anlatmaya çalıştı. Öncelikle İsrail tarafı, Hamas’ın, son yıllarda bölgedeki gelişmeler nedeniyle izolasyona uğradığı bir zaman diliminde, bu izalosyonu kırmak için savaşı istediğini düşünüyor. Bilindiği gibi Suriye’de başlayan isyanla beraber Hamas, merkezinin bulunduğu Şam’dan ayrılmak zorunda kalmıştı. En büyük destekçisi İran ile de, yine başta Suriye’deki ayrışmadan dolayı ilişkiler yok denecek seviyeye inmişti. En son da, Mursi hükümetinin Mısır’da düşürülmesi ile birlikte de, Gazze’ye tüneller vasıtasıyla akan yardımlar da kesilmişti. İşte son Gazze savaşındaki önceki Hamas’ın izolasyonu böyleydi. Buna karşılık ‘peki, bu mantığa göre, İsrail’i savaşa çekmekle Hamas amacına ulaşmış olmuyor mu’’ soruma karşılık ise, karşımdaki yetkililerden birinin refleks cevabı, evet manasında gülümseme oldu. Diğer yetkili ise, ‘hayır, Hamas’ın siyasi izalosyonu sürüyor’ şeklindeydi. Yetkili, ‘Hamas’ın karşısına bütün dünya dikilmiş durumda’ dedi. Diğer taraftan İsrail’in en büyük destekçisi ABD’nin Dışişleri bakanı Kerry’nin dahi, Hamas’ın en yakın dostları olan Türkiye ve Katar ile bir ateşkes planı yapmaya çalıştığının aslında yetkili de farkındaydı. Diğer taraftan Hamas’ın açtığı tünellerin %95’nin yok edildiğini de eklediler. Gazze’nin ekonomisi de büyük ölçüde bu tünellerden getirilen mal ve yakıtların piyasaya sürülmesiyle ayakta kalıyor. Tabi Hamas’ın bu mallardan aldığı vergilerin önemine de atıf yapıldı. İsrailli yetkililer, İsrail Savunma Kuvvetlerinin çok yoğun bir şekilde eleştirildiği konu olan sivil ölümlerinde ise suçun Hamas’da olduğunu ileri sürüyor: ‘’gazetelerde, ölmüş çocukları gördüğünüzde asıl baskı yapılması gereken Hamas’dır. İsrail’i kınayarak, çocukları da kınamış oluyorsunuz’’ dedi İsrailli yetkili. Diğer taraftan, İsrail’in hemen yanıbaşındaki Suriye’de 3 yılı aşkındır süregiden isyan ve sonrasındaki sivil savaşa karşı uluslararası toplumun sessizliği de İsrailli yetkililerin hatırlattığı başka bir konu. Şam’ın batısındaki Yermuk kampının Suriyeli isyancıların eline geçmesinin ardından, Esad saldırılarına muhatap olması ve sonuçta ölen 1500 Filistinli sığınmacı ve aylarca ambargoya maruz kalarak yine Filistinlilerin açlıktan inlemesine karşı Avrupa’da neden daha çok protesto yapılmadığı, müslüman dünyanın neden daha çok tepki göstermediği oldukça haklı şikayetler. İsrail güçleri Filistinli öldürdüğünde tepki koyan, Esad rejimi varil bombaları, scud füzeleri ve açlık ambargoları ile 150 bini aşan müslüman ölümüne neden olduğunda umursamayan bir müslüman dünya ‘tepkisi’ karşımızda. Israrlı bir şekilde, ‘İsrail bütün bunlara rağmen neden PR savaşını Hamas’a karşı kaybediyor’ sorularına karşılık ise İsrailli yetkili, ‘’Hamas kazanmıyor, Filistinli siviller kaybediyor’ demekle yetindi ve bu bağlamda, uluslararası toplumun İsrail’i desteklemesinin bir ‘insanlık borcu’ olduğunu söyledi. Uzun uzadıya Hamas’ın Filistinli sivilleri değil, kendi örgütünü düşündüğünü ve özellikle ‘canlı kalkanlar’ olarak halkı kullandığını anlatan yetkiliye, ‘peki neden o zaman Gazzeliler Hamas’ın her roket atışında bu saldırıları destekliyor’ sorusuna karşılık ise, Gazze’de böyle büyük bir desteğin olmadığı ve ‘ölümü yücelten bir kültürün de bunda etkisi’ olabileceği cevabı verildi. İsrail’den Erdoğan’a: Hastalıklı Sözler Bilindiği gibi bir süredir Başbakan Erdoğan, halen süregiden İsrail’in Gazze operasyonları ile ilgili İsrail’i ağır bir şekilde eleştiriyor. Erdoğan önce İsrail’i ‘soykırım’ yapmakla suçlarken, sonrasında ise İsrail’in Filistinlilere yaptığının Hitler’in Yahudilere 20. yüzyılın ilk yarısında yaptığı barbarlığı geçtiğini söyledi. İlk kez, üst düzey bir İsrailli yetkili, Erdoğan’ın bu sözlerine bu görüşme esnasında cevap verdi. Yetkilinin Erdoğan’ın söyledikleri sorulduğunda cevabı şu oldu: ‘’Soykırım suçlamasını bir rezalet olarak görüyorum. Eğer bir kişi bir ülkenin lideri ise, -ki (Erdoğan) çok büyük bir medeniyet ve büyük bir milletin lideri, herkesin uyması gereken bazı sınırlar olmalı. Bir liderin İsrail’i Nazism ile suçlaması ne demek? Soykırım ile suçlaması? 900 bin kişi Ruwanda’da hayatını kaybetti. İşte bu bir soykırımdır. Veya Darfur’da olanlar bir soykırımdı.’’ ‘’Naziler suçlamasına gelirsek: Nazi Almanyası 1944’de, her gün 10 bin Yahudiyi yok ediyordu. Şimdi kalkmış Türkiye’nin lideri benim ülkemi Nazileri geçmekle mi suçluyor gerçekten? Ne kadar hastalıklı bir tutumdur bu? Ne kadar hastalıklı? Ve bu sözlere karşılık uluslararası toplumun öfkesi nerede? Bir sorumlu bir lider için bu tümüyle kabul edilemez. Bazı sınırlar olmalı uluslararası diplomaside ve görüldüğü kadarıyla Erdoğan’ın böyle bir sınırı, en azından retorik olarak yok.’’


30 Temmuz 2014 Cumartesi

TURK AVENUE

Cemil Özyurt @cmlzyrtcemil@turkofamerica.com

Tehcirin 100. Yılında Amerika’daki Türk Derneklerinde Son Durum (1) AMERİKA’YA gelmeden önce ‘’Ermeni Soykırım iddiaları’’ ile ilgili hiç bilgim yoktu desem yalan olmaz. Olay lise kitaplarında ‘Cemal Paşa’nın Doğu ve Güney Doğu Anadolu’daki Ermenileri iç karışıklık nedeniyle Suriye’ye tehcir ettiği’ gibi bir kaç cümleyle öğretildiği için olsa gerek, neyi nasıl savunamayacağımızı bilmeden gurbet ellere düştük. ‘’Biz yapmadık,’’ demeden öte de bir şey söyleyemedik. 2015, tarihimiz için önemli bir yıl. İlki Çanakkale Savaşı’nın ve diğeri de özellikle Ermeni diasporasının tüm hızla hazırlıklarını sürdürdüğü Ermeni Tehciri’nin 100. yılı. Gelecek yıl Amerikalı Türkleri hayli hararetli ve sıcak bir gündem bekliyor. Ermeni diasporası var gücüyle tüm kurşunlarını 2015’te harcayacak. Peki bizdeki durum nedir? Pek iç açıcı değil. 3 çatı derneğimiz var, 3 tane de büyük iş derneğimiz var. Bakalım ne haldeler: New York merkezli 50’den fazla derneğin çatısı olan Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun (TADF) 2015 yılı ile ilgili vizyonu ve planları nedir bilmiyorum. Ocak 2012 - Ocak 2014 arasında benim de yönetiminde yer aldığım Federasyon, daha çok enerjisini içerdeki çekişmelere harcamakla meşguldü. Gelecek yılda muhtemelen geçen yıllarda olduğu gibi üye derneklerinden Young Turks’un geleneksel olarak Nisan ayında Times Square’de düzenlediği miting ve ardından Columbia Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek bir seminer ile 2015 yılı savuşturulacak. 60 kişiden oluşan kalabalık bir icra kurulundan çok etkili kararlar alması ve hayata geçirmesini beklemek doğru değil. Bir diğer çatı derneği Washington, DC merkezli Amerikan Türk Dernekleri Asemblesi (ATAA), dereyi geçerken at değiştirmekle meşguldü. Daha bir yılı olmasına karşın Başkan Mehmet Çelebi, istifa etti. Geçen yıl İspanya’ya taşınan Çelebi, Gezi Olayları’ndan beri bıçak sırtında derneği yönetiyordu. Çelebi dernek içinde ciddi bir muhalefetle karşı karşıyaydı. İşin aslı ATAA’da kim başkan olursa olsun bu şartlar altında verimli çalışmasının imkanı yok. Son 12 yılda DC’de derneğin başında başkanlık yapan Ercüment Kılıç ve Günay Evinch dışında Vural Cengiz Florida’da, Nurten Ural Michigan’da, Ergün Kırlıkovalı Kaliforniya da yaşıyordu. Yani tekke Washingon, DC’de ama çorbayı içecek kişiler başkente en az 600 mil uzaklıkta. Mehmet Çelebi’nin istifası ile boşalan koltuğa outran Dr. Mehmet Toy da New Jersey’de yaşıyor. Diğerlerine nazaran DC’ye daha yakın, 4 saat mesafede. Ermeni soykırım iddialarına karşı en ciddi hazırlık bu kadar handikapına rağmen ATAA tarafından yapılıyor. Bir dizi seminerle 100. yılda Türk tezini ABD genelinde anlatmaya çalışacaklar. Ama 20-30 kişinin katılacağı seminerle dert anlatmak 310 milyonluk ülkede ne kadar ses getirecek tam emin değilim. Diğer çatı örgütü ise Fethullah Gülen’e yakınlığı ile bilinen Turkic American Alliance. Dersanelerin kapatılması ve ardından 17-25 Aralık operasyonlarından sonra Türkiye’de Hükümetle ters düşen ve ibresini tam ters istikamette hükümet karşıtlığına çeviren Cemaat’in Ermeni konusunda 2015’te ne kadar aktif olacağı bir soru işareti. Önceki yıllarda diğer çatı örgütlerle ortak deklarasyon yayınlamaya dahi yanaşmayan TAA, Hükümetle olan kavgasını da göz önünde bulundurursak Amerika’da gelecek yılı soykırım iddiaları konusunda pasif olarak geçirmesi muhtemel. Ancak gönlüm yine de ‘’Ülke menfatleri herşeyin önünde gelir,’’ demelerinden yana. Amerika’daki en büyük iş derneklerinden New York merkezli Türk-Amerikan Sanayi ve Ticaret Odası (TACCI) da yaptığı son seçimle çalkantılı günler geçirdi. T.C. vatandaşı Ermeni işadamı Aret Taşcıyan’ı hem de 24 Nisan 2014’te başkan seçerek, 2015’teki Ermeni diasporasının tüm iddialara iyi bir mesaj verme fırsatını ele geçiren dernek, seçimlerde usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla yeni genel kurula gitti. Usulsüzlük olarak saptanan konu da, dernekte 10 yıl Vice President olarak görev yapan ve son başkanın da dört yıllık yardımcılığını yapan bir ismin, seçimlere kapanmış bir şirket üzerinden katılıp oy kullanması. Amerika’daki Türk dernekleri TACCI kadar tüzüklerine bağlı olsa, eminim yüzde 95’i seçim yapamaz, genel kurul toplayamaz. Olay derneğe emek veren dört-beş isim üyelikten istifasıyla sonuçlandı. Yeni yönetim kan kaybına uğrasa da 10 Haziran’da göreve başladı. Amerikan Türk Ticaret Odası (ATCOM) adıyla New Jersey’de kurulan ve Prof İhsan Işık’ın uzun yıllardır başkanlığını yaptığı dernekte de bazı işadamları yollarını ayırdı. ATCOM’daki iç karışıklığın nedeni, derneğin aradan geçen sürece rağmen kurumsallaşmasını tamamlayamaması. DEVAMI HAFTAYA

Güncel

“Türkiye’nin kazanımları artarak devam etmeli”

Her şey Türkiye İçin Platformu’ndan Halil Danışmaz, son 10 yılda Türkiye’nin kazanımlarının farkında olduğunu, bu kazanımların devam ettirilmesi yönünde oy kullanacağını dile getirdi

H

olduğumuzu artık her platformda gururla söylüyoruz. Ben bunların eksiğiyle gediğiyle çok ciddi kazanımlar olduğunu düşünüyorum. Bu bir demokratikleşme süreci. Ben doğru yolda olduğumuzu düşünüyorum. Seçimlerin de buna katkı sağlayacağına inanıyorum” dedi.

“TÜRK OLDUĞUMUZU GURURLA SÖYLÜYORUZ” Danışmaz, “Ben 1990’ların ortasında Amerika’ya geldim. Dolayısıyla 90’larda Türkiye’nin ekonomik travmalarını biliyorum. Son 10 yıldaki kazanımların da farkındayım. Bu kazanımların devam ettirilmesi yönünde kendi şahsi iradem o yönde olacak.” diye konuştu. Eskiden Türkler’in Amerika’da Türk olduğunu söylemekten çekindiğini vurgulayan Danışmaz, “Türk

KATLİAMLAR DURDURULMALI Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde vatandaşların ilgisini değerlendiren Danışmaz, birçok insanda Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olmasıyla ilgili bir ön kabul olduğunu bunun tembelliğe bir vesile olduğunu da söyledi. İsrail’in Gazze’de yaptığı saldırıları değerlendiren Danışmaz, “Nutkumuzun tutulduğu bir yerdeyiz. Central Park’ta sincaplar öldürülse bütün dünya ayağa kalkar. Medyada inanılmaz gündem olur. Ama maalesef dünyada en ucuz kan Müslüman kanı. Çocuklar katlediliyor. Kınamaktan başka keşke elimizden daha çok şey gelse. Bu katliamın durdurulmasını istiyorum” diye konuştu.

DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

er şey Türkiye İçin Platformu adına POSTA212’ye konuşan Halil Danışmaz, cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak, seçimlerin öncelikle hayırlara vesile olmasını istediğini söyledi. Danışmaz, ilk defa vatandaş olarak cumhurbaşkanlığı seçimi için irade beyan edeceğimizi hatırlatarak bu seçimde herkese eşit fırsat sunulduğunu kaydetti.

“Kazananla birlikte yürünsün” Ahıska Türk Amerikan Toplumu Merkezi Başkanı İslam Shakhbandarov, Türkiye güçlendikçe kendilerinin de güçleneceğini söyledi. Shakhbandarov, cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili olarak da “Hak eden kazansın. Kazananla birlikte yürünsün” diye konuştu DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

A

hıska Türk Amerikan Toplum Merkezi Başkanı İslam Shakhbandarov, POSTA212'ye yaptığı açıklamada Türkiye'de olan biten hiçbir şeye karşı duyarsız olmadıklarını, böyle bir lükslerinin de olmadığını dile getirdi. Türkiye güçlendikçe kendilerinin de güçleneceğini vurgulayan Shakhbandarov, bu nedenle etkinliğe katıldığını söyledi.

“UTANÇ VERİCİ BİR DURUM” Cumhurbaşkanlığı seçimlerini yakından takip ettiklerini kaydeden Shakhbandarov, "İnşallah hak eden kazanır. Umudumuz ve temennimiz o ki kazananla birlikte yürünsün. Neticede milletin tercihi olacak. Kazanan kişiye saygı duyulması ve birlikte yürünmesi gerekiyor" diye konuştu. Gazze'deki olayların

utanç verici bir durum olduğunu Batı ülkelerinin yöneticilerinin Gazze'de yaşanan olayları adeta görmezden geldiğini kaydeden Shakhbandarov, "İsrail'in savunma hakkı olduğunu iddia ediyorlar. Herkesin savunma hakkı var ama savunurken çocukları kadınları öldürmek de canice bir davranış. Kendilerine yakışmıyor. Ortadoğu'nun en iyi demokrasisine sahip olduğunu savunan bir ülkeye yakışmıyor. Bu olaylara göz yuman ülkeler duyarlı olmalılar. O nedenle biz güçlü olalım ki böyle konularda söz sahibi olarak insanlara doğruyu anlatabilelim" dedi. Ahıska Türkleri olarak, Türk toplumunu ve Türk kültürünü tanıtmakla meşgul olduklarını da aktaran Shakhbandarov, "Sosyal ve eğitimle ilgili konularda çalışmalarımız var. Sportif, siyasi, ekonomi, kültürel faaliyet yürütüyoruz" diye konuştu.

“Seçimi milliyetçiler belirleyecek” Gezici Araştırma Şirketi Genel Müdürü Murat Gezici, Köşk seçimlerini belirleyecek olanların milliyetçiler, kararsız seçmenler ve tatilcilerin olacağını söyledi DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

K

öşk seçimlerine az bir süre kala nasıl bir tablo ortaya çıkacağı hala tartışılıyor. Seçim yarışını kimin kazanacağı tartışmaları yoğun olarak yaşanırken, en önemli tartışma konularından biri de seçim sonuçlarını belirleyecek olanlar ile ilgili. Gezici Araşırma Şirketi Genel Müdürü Murat Gezici, Köşk yarışında belirleyici olanların milliyetçiler, tatilciler ve kararsız seçmenlerin olacağını ifade etti. Gezici, “Türkiye genelinde kendisini milliyetçi olarak ifade edenlerin oranı yüzde 42 civarında, milliyetçilerin yüzde 50’si Erdoğan derken, yüzde 30’u İhsanoğlu ve yüzde 20’si kararsız“ dedi. Daha önce yapılan anket calışmalarında sandığa gitmeyecek olanların oy oranının yüzde 17 olduğunu açıklayan Gezici, ancak son zamanlarda sandığa katılım oranının arttığını belirterek, bu durumda sonuçların son hafta değişebileceği öngörüsünde bulundu. Sandığa katılım oranı artıkça adayların oy oranlarının değiştiğini kaydeden Gezici, şunları söyledi: “Katılım oranı artıkça belirleyici faktörler değişiyor. Köşk seçimini kim belirleyecek diye baktığımızda; kararsız seçmen, milliyetçiler ve tatilciler olacak. Kararsızlar kim diye baktığımızda ekonomik durumu iyi olan kadınlar öne çıkıyor. Gençlerin yüzde 39’u ‘İhsanoğlu’ derken, yüzde 44’ü ‘Erdoğan’ diyor. Gençlerin yüzde 12’si ise kararsız. Türkiye’nin batısından Doğu Karadeniz Bölgesi’ne doğru gittikçe Türk milliyetçilerinde hassasiyet artıyor. Seçimi 2-3 gün kala katılım oranlarında büyük artış olursa sonuçMurat lar da değişebilir.” Gezici


30 Temmuz 2014 Çarşamba

Güncel

AK Parti kongreye gidiyor Cumhurbaşkanlığı yarışında Erdoğan önde giderken, AK Parti’de seçilmesi halinde olağanüstü kongre için düğmeye basıldı. Gül’ün görev süresinin sona ereceği 28 Ağustos’a kadar AK Parti’nin yeni başkanı da belli olacak DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

A

K Parti’de gözler, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Çankaya Köşkü’ne çıkması halinde yerini alacak isme çevrildi. Erdoğan’ın yerine oturacak isim için partinin ağustos ayı sonunda olağanüstü kongrenin toplanması bekleniyor. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın birinci turda cumhurbaşkanı seçilmesi halinde başbakanlık görevinin ne zaman sona ereceği tartışmaları devam ederken, AK Parti kurmayla-

rı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görevinin biteceği 28 Ağustos’a kadar Erdoğan’ın bu sıfatı taşıyacağı görüşünde. AK Partililer’e göre Erdoğan, yemin edip, mazbatasını aldıktan sonra parti genel başkanlığından ve Başbakanlıktan ayrılmış olacak. 10-28 Ağustos arasında, çıkacak sonuca görede, önce olağanüstü kongre ile parti başkanının belirlenmesi, Erdoğan’ın da yeni genel başkana hükümeti kurma görevini, yemin etmeden önce vermesi bekleniyor. AK Parti’nin birinci turda Erdoğan’ın seçilmesi halinde önün-

deki takvim ise şöyle: ÖNCE MKYK: Erdoğan, 10 Ağustos’ta yapılacak birinci turda cumhurbaşkanı seçilirse, 11 Ağustos’ta partinin karar organı olan MKYK toplantıya çağrılacak. Erdoğan’ın başkanlığında yapılacak toplantıda, yeni genel başkanın seçileceği olağanüstü kongrenin tarihi belirlenecek. Yapılacak işlemler ile ilgili MKYK’ya yetki verilecek. HIZLI KONGRE: AK Parti tüzüğüne göre yeni genel başkan seçiminin 45 gün içinde yapılması gereki-

yor. Ancak bu sürenin beklenmesi zorunluluk değil. Kongre ile ilgili tek zaman sınırlaması ilan tarihine ilişkin ve Kongre kararının 15 gün önceden duyurulması gerekiyor. Bu da MKYK’nın karar alması halinde 26 ya da 27 Ağustos tarihlerinden birinde, yani Erdoğan, Köşk’e çıkmadan kongrenin yapılabileceği anlamına geliyor. Partide hazırlıklar da bu tarih baz alınarak yapılıyor. Ancak kongre tarihi konusunda son karar MKYK’nın. KARAR ERDOĞAN’IN: Erdoğan,

28 Ağustos’a kadar genel başkan ve başbakanlık görevini sürdüreceği için kongreye kadar olan süreçte kendi başkanlığında istişare sürecini yürütecek. Milletvekilleri, teşkilat ve delegelerin kendisinden sonraki genel başkan ve başbakanın kim olması gerektiği konusunda fikirlerini dinleyecek. Kafasında birkaç isim olduğunu söyleyen Erdoğan, bu ismi netleştirdikten sonra, Köşk için yemin edecek ve göreve başlayacak. Ardından da Köşk’te hükümeti kurma görevini yeni genel başkana verecek.

Dini Özgürlük Raporu’nda notumuz kırık ABD tarafından her yıl hazırlanan ve 200 ülkeyi kapsayan Dini Özgürlükler Raporu açıklandı. Raporun Türkiye ile ilgi kısmında Anti-semitizm’in arttığına, Cemevleri’nin hala ibadethane sayılmamasına dikkat çekiliyor. Kumu da başörtüsü serbestliğinin ise olumlu olduğuna vurgu yapılıyor

İLHAN TANIR WASHINGTON-POSTA212

A

BD’nin 2013 yılını kapsayan yıllık ‘Din Özgürlükleri Raporu’, Dışişleri bakanı John Kerry tarafından ABD Dışişleri Bakanlığında açıklandı.

A MERİK A ’ D A Kİ

TÜRKLERİN

Yerinden Edilenler Artışta Rapor, global değerlendirme yaptığı giriş bölümünde, dünyanın 2013 yılında, dini toplulukların, yakın geçmişte kaydedilen en büyük oranda, köylerini, kasabalarını, şehirlerini hatta ülkelerini kaybettiğini ve göç etmek zorunda kaldığına dikkat çekiyor. Bu oran artışının özellikle Suriye, Irak ve Burma’da göze çarptığı belirtiliyor. Bununla birlikte Hristiyan, Müslüman, Hindu ve diğer grupların da yerlerinden, sadece inançlarından dolayı edildiği tespiti var. Suriye ve Ortadoğu’nun çoğunda ise Hristiyanlığın gölge haline geldiğine vurgu yapılıyor. Dünya çevresinde dini özgürlükleri en sert şekilde bastıran hükümetler arasında K. Kore, Suudi Arabistan, İran ve Sudan sayılırken, Çin, Küba, Tacikistan, Türkmenistan ve Üzbekistan da dini faaliyetlerin devlet tarafından kontrolüne atıf yapılıyor.

G A ZETESİ

30 Temmuz 2014 Çarşamba

YIL: 2 SAYI: 63

POSTA 212 PUBLISHING LLC ADINA YAYINCI CAN KAMİLOĞLU

İMTİYAZ SAHİBİ EKMEL ANDA

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

HABER KOORDİNATÖRÜ

HALDUN ARMAĞAN YAYIN DANIŞMANI

AHMET BUĞDAYCI HABER MERKEZİ - EDİTÖRLER MEHVEŞ KOÇAK, ADNAN ONARAN, HÜSEYİN TUNCER, DİLEK ESKİ BEZİRKAN, AYSEL TAPAN, MELİKE AYAN, DEMET DEMİRKAYA, SONER MEZGİTÇİ, SERKAN KALFA, DOĞUCAN CÖMERT, JOHNPAUL JASON, BABÜR AKSÜYEK, BANU ÖZTÜRK, KUNTER AKIRMAK, OLGU DURMUŞ, ELİF ÜNLÜ, ORHAN MURAT BAHTİYAR WASHINGTON TEMSİLCİLİĞİ İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİLİĞİ DUYGU GÜVENÇ İSTANBUL TEMSİLCİLİĞİ FİGEN ONUR GÖRSEL YÖNETMEN ERDAL ÖZBEK SAYFA TASARIM TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR REKLAM TEMSİLCİSİ BARIŞ TUNCER İDARİ MÜDÜR

MEHVEŞ SÖNMEZ

Adres

31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 844 368 91 96 abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

BONE SERVİSİ A REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

Türkiye’de Antisemitizm arttı Raporda, Türkiye’de 2013 yılında ‘siyasi liderlerde ve hükümet yanlısı medyada anti-semitik yaklaşımların arttığı görülmüştür’ ifadesi dikkat çekiyor. Rapor dünya çevresinde 200 kadar ülkenin yıllık dini özgürlükler gelişimini değerlendiriyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Demokrasi, İnsan

Hakları ve Çalışma konularından sorumlu Tom Malinowski de, bir konuşma yaparak, raporun ‘dünyanın neresinde dini özgürlüklere müdahelede bulunulduğunu ve nerede korunduğunu’ gösterdiğini belirtti. Malinowski, ‘’dini farklılıklar halkların arasında ciddi bir sorun olmasa da, siyasi amaçlar nedeniyle siyasi otoriterler tarafından kullanılması sonucu’ ciddi neticelere varıldığının altını çizdi. Türkiye Bölümü Giderek Büyüyor Rapor, 2013 yılında Türkiye’deki dini özgürlükleri de, önceki yıllar gibi değerlendiriyor. 2011 yılında 4 bin 700 kelimeye sığan Türkiye’deki dini özgürlükler problemleri, geçen yılın raporunda 6 bin kelime ile, bu yıl ise 7 bin kelimenin biraz üstünde bir hacim ile özetlenebilmiş. Raporda, Türkiye’nin dini özgürlüklerin ilerlemesi yönünde ele aldığı konu ise başörtüsü özgürlüğü. Rapor, memurların ve Milletvekillerinin başörtüsü takabilmesinin Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren yaşanan bir ilk olarak vurgulanıyor. Rapor ayrıca, hükümetin dini azınlıklara geçmişte el konulan malvarlıklarının geri verilmeye devam edildiğini veya tazminat ödendiğini kaydediyor. Rapor, her yıl olduğu gibi ABD’nin bu konularla ilgili politikasına değinerek bitiyor. Raporun bu bölümünde, başta ABD Dışişleri Bakanı olmak üzere, birçok üst düzey diplomatın dini özgürlükler reformunun önemini ve sayılan sınırlamaların kaldırılması gerekliliğinin Türk yetkililere ulaştırıldığı kaydediliyor.

Raporda öne çıkan başlıklar l Türkiye daha önceki zamanlarda dini azınlıklardan aldığı mal ve varlıklarını geri vermeye veya tazminat ödemeye devam ediyor.

l Türkiye, Heybeliada’daki Yunan Ortodoks Ruhbani Okulu’nun nasıl açılabileceği hakkındaki yasal dayanakları açıklamadı.

l Hükümet hakimler, savcılar, polisler ve askerler dışında başörtüsü yasağını kaldırdı. l Erdoğan, hükümetinin Mor Gabriel Manastır’ını geri vereceğini söyledi ama yıl sonuna kadar bu iadeyi gerçekleştirmedi. l Hükümet Cemevleri’ni Aleviler’in yasal ibadet yeri olarak kabul etmemeyi sürdürüyor. l Dini konuşmalar yasal olsa da, bazı Müslümanlar, Hristiyanlar ve Bahailer dini propaganda yapıyor iddiasıyla hükümetin sınırlamaları, dinlemesi ve rahatsız etmesiyle karşı karşıya. l Siyasi liderler ve hükümet yanlısı medya kuruluşlarında anti-semitik yaklaşımlarda artış var. l Her ne kadar hükümet dini çalışan olarak vize veya oturma izni almak mümkün dese de, genelde yabancıların bu tür bir izin alması mümkün değil. Amerikan vatandaşları da dahil olmak üzere, farklı vize kategorilerinde ülkede yaşayan bazı yabancılar, dini çalışan olarak oturma izni talep ettiklerinde sınır dışı edildiler. l Hristiyanlar, Bahailer, Sunni olmayan Müslümanlar, Aleviler de dahil olmak üzere, diğer dini azınlık grupları bazı tehditlerle ve toplumsal şüphe ile karşılandılar. l Yahudi liderler, Yahudi toplumunda, anti-semitik duygu ve düşüncelerin medya ve toplumun bazı unsurlarında sure gitmesi nedeniyle artan endişelerini belirttiler.

l İslam dininden ayrılmak isteyen kimseler, bu isteklerinden dolayı yakınlarından ve komşularından rahatsızlık ve şiddete maruz kaldılar. Hükümetin Dini Özgürlüklere Saygısı l Anayasa dini bağlamda ayrımcılığı yasaklıyor. Bununla birlikte hükümet, Sünni İslami gruplara ayrıcalıklı yaklaşım gösteriyor. l Hükümet Aleviliği heterodoks Müslüman mezhebi olarak görüyor ve herhangi bir finansal destek vermiyor. l İbadethane olarak resmen tanınmayan yerlerde dini servis yapmak illegal. l Devlet Sünni Müslüman din adamlarını eğitmekte. Sunni Müslümanlar dışında kendi din adamlarını eğitmek için yurt içinde okul bulunmuyor. l Anayasa kimsenin kendi dini inançlarını zorla açıklamaya zorlanmaması gerektiğini belirtiyor. Nufüs cüzdanları ise kişilerin dini bağlarının, ‘Müslüman, Yunan Ortodoks, Hristiyan, Yahudi, Hindu, Zerdüşt, Konfüçyus, Taoist, Budist, Dinsiz ve diğer’ olarak belirtmekle sınırlıyor. Kişiler aynı zamanda bu yeri boş da bırakabilirler. Bahailer, Aleviler ve Yezidiler gibi bazı dini gruplar kendi dini kimliklerini milli kimlik kartlarında belirtemiyor çünkü bunlar seçenek olarak listeye alınmış değil. l Hükümet 2010 yılı AİHM kararı olan Aleviliğin kimlik kartına yazılması gerekliliğini yerine getirmedi. Hükümet Politikaları

l Hükümet özel kimselere ve organizasyonlara birkaç kez ‘dine küfretme’ suçlamaları getirdi. Blogger Sevan Nişanyan, nisan ayının başında ‘dine küfretme’ ile suçlandı. Suçlanması ise ‘toplumun bir kesimi tarafından dini değerler olarak kabul edilenleri kamuoyu önünde aşağılamak’ olarak belirtildi. ‘’Nişanyan şunu yazmıştı: ‘’Tanrı ile iletişime geçtiğini ileri sürerek siyasi, finansal ve seks yararı sağlayan bir Arap liderini hafife almak bir nefret suçu değildir.’' l Mayıs ayında peygamber Muhammed’e hakaret ettiğinden dolayı Nişanyan 13 ay ve 15 gün hapise mahkum oldu.

l Canan Arın isimli bir kişi peygambere ve Cumhurbaşkanı Gül’e hakaretten dolayı ceza aldı. Ceza 2012 yılı yargı reformu nedeniyle uygulanmadı.

l Ünlü piyanist Fazil Say, dini değerlere hakaretten dolayı 10 ay hapis cezası ile cezalandırıldı. Say’ın cezası, önümüzdeki 5 yıl içinde tekrar aynı suçu işlememesi durumunda bu hapis cezasını çekmek zorunda kalmayacak. l Protestan din adamı Orhan Pıçaklar, Sevağ Balıkçı da yasal problemler olarak raporda yerlerini aldı. l Yahova Şahitleri, askerlik yapmamak istemelerinden dolayı mahkemeye çıkarılmalarının ve cezai müeyyide ile karşılaşmalarının devam ettiğini ifade ettiler.

l Haziran ve Temmuz 2013’deki Gezi Parkı’ndaki anti-hükümet protetolarında Başbakan Erdoğan ve bazı kıdemli hükümet yetkilileri ısrarla ve kamuoyu önünde ‘gizli’ uluslararası grupları, ‘uluslararası Yahudi komplosunu’, ‘faiz oranları lobisini’ ‘the Rothschilds’ları bu kalkışma için suçladı. Temmuz ayında Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ‘Yahudi diasporasını’ kalkışma için suçladı. Bu üst düzey hükümet görevlilerinin yaptığı bu açıklamalar, hükümete yakın medyadaki anti-semitik haberler ve yorumlar takip etti. l Ağustos ayında hükümetin ırk temelli olarak nüsuf kaydı tuttuğu ileri sürüldü ve bu iddiayı İçişleri Bakanlığı da kabul etti. Bu faaliyetin şu an devam etmediğini açıkladı. l Vakıflar Genel Müdürlüğü azınlık malvarlıklarıyla ilgili 1560 başvuru yapıldığını açıkladı. Müdürlük yıl sonu itibariyle 1298 başvuruyu değerlendirdi ve bunlardan 307’si mülk sahiplerine iade edildi. l Gökçeada’da dini azınlıklara bağlı bir vakfın yeniden faaliyet geçmesi için izin verildi. Bu da 1964’den beri ilk kez bir Rum Ortodoks okulunun eğitime başlaması demek oldu.


Güncel

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Washington’da Gülen okulu tartışması Cemaat’e yakınlığıyla bilinen Türk okullarına Wastington DC de ekleniyor. Bilim ağırlıklı olarak tanımlanan okul tartışmaları da beraberinde getirdi İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

A

merika’nın birçok yerine dağılmış olan ve Gülen Hareketine yakınlığıyla bilinen Türk okullarına şimdi Washington DC de ekleniyor. ’Bilim ağırlıklı’’ olarak tanımlanan ve ‘charter school’ kategorisinde olacak okul, Harmony School tarafından yönetilecek. Charter Okullar, ABD’de kamu okulu gibi kabul edilen, devlet tarafından çok ciddi bir masrafı vergilerle karşılanan ama özel yönetimlerce idare edilen okullara verilen isimler. Bu okulların doğrudan Gülen Hareketine bağlılığı yok. Buna rağmen birçok Amerikan basın organında ve Türkiye’deki yazılı ve görsel medyada, okul yöneticilerinin Harekete yakınlığından dolayı, okullar Gülen Okulları olarak biliniyor. Okul yakın zamanda Washington DC Kamu Okulları Yönetim Kurulu tarafından kabul edildi ama Washington’da, özellikle aynı sınıflara ve yaş aralığına hitap eden bir başka okul olan Langley İlkokulunun tam karşısına açılıyor olması nedeniyle, beraberinde bazı tartışmalar da getirdi. Washington’ın Eğitim Şansölyesi Kaya Henderson’ın ifadesine göre, bu şekilde iki okulun karşı karşıya açılacağını kendisi dahi twitter’den öğrendi. Bu şekilde iki okulun karşı karşıya açılmasının vergilerin etkisiz şekilde kul-

lanılması olarak gören eleştiriler görülüyor. Washington Post gazetesinde eğitimle ilgili yazı, haber ve analizler yazan ve Gülen’e yakın olduğu iddia edilen okullar ile ilgili de geçmişte bazı haberler kaleme almış Emma Brown’un belirttiğine göre, ‘charter’ okulları için başvuru yapıldığında, Washington DC’nin Kamu Charter Okul Yönetim Kurulu, bu okulun nereye açılacağını sormuyor. Başvurunun gerekli özellikleri taşıyıp, taşımadığına bakıyor. Başvuru kabulünden sonra ise, okul yönetimi uygun bir yer bularak, DC Yönetim Kuruluna bildiriyorlar. Bunun nedenlerinden biri ise, Washington’da uygun bir binanın bulunmasının zorluğu. Aslen Teksas merkezli olan Harmony okullarının Washington’daki şubesi, şehrin kuzeydoğusunun T caddesinde yer alacak. Harmony okullarının müdürü Soner Tarım, şu an için ilkokul olarak başlayan okula yakın zamanda daha yüksek sınıfları da dahil etme planları olduğunu ifade ediyor. Şimdilik Harmony Okulları, T caddesinde kiraladıkları okulu yeni okul dönemine yetiştirebilmek için renovasyon yapmaktalar. Harmony okulu, NPR kamu radyosunun en çok dinlenen ve Washington sorunlarıyla ilgili günlük programlar yapan Kojo Nnamdi Show da ele alındı. Bu programa katılan Washington DC’nin Eğitim

Vailisi Abigail Smith, Washington DC’deki öğrencilerin %44’ünün Charter okullarda eğitim gördüklerini bildirdi. Obama döneminde bu tür okullar ciddi bir gelişme gösterdi ABD çapında. Washington DC’de de bu tür okullar yüksek ilgi görüyor. GÜLEN OKULLARININ FBI İLE İMTİHANI Gülen Hareketine yakın okullar, geçtiğimiz aylarda Louisiana ve Teksas eyaletlerindeki okulların FBI tarafından basılması ile gündeme gelmişti. Haziran ayında da bu kez Ohio, İllinois ve İndiana eyaletlerindeki ‘Concept Okulları’na baskın yapılmıştı. Haziran ayındaki FBI baskınlarında

19 okula gidildiği haberleri Amerikan basınına yansıdı.Baskınların ABD Çalışma Bakanlığı’nın Consept School’da görev yapan Türk öğretmenlerle ilişkin başlattığı incelemenin bir parçası olduğu Amerikan basınına yansıdı. Bu okullarda aynı şekilde Charter okul olduğu ve ciddi bir yüzdesinin ABD devleti tarafından finanse edilmesinden dolayı da, buraya aktarılan kamu fonlarının yasal olarak kullanılıp, kullanılmadığı hakkındaki iddialar ciddilik kazanıyor. Okullarda görevlendirilen yabancı öğretmenlerin maaş ve masraflarının kamu fonları kullanılarak karşılanması ABD yasalarına göre yasak ve ciddi cezai müeyyideleri var, eğer aykırılık bulunursa. Kamu fonlarının kullanılması ile ilgili sorunlar dışında, okullarda çalışan ve Türkiye’den özel eğitim uzmanlığı vizeleriyle gelen öğretmen ve eğitmenlerin getiriliş sürecinin de incelendiği belirtiliyor.

FBI, terörist yaratıyor! İnsan Hakları Örgütü raporuna göre, FBI işinde gücünde Müsümanları teşvik ederek veya para ödeyerek kandırıp, terör eylemi planları yaptırıyor. Ancak eylem gerçekleşmeden de yakalatıyor İLHAN TANIR NEW YORK-POSTA212

İ

nsan Hakları Örgütü (Human Rights Watch, HRW) yakın zamanda yayınladığı bir raporunda,11 Eylül saldırısından bu yana ortaya çıkan 500’den fazla terörizmle ilgili davanın çoğunda Amerikan İstihbarat Teşkilatı FBI’nın, parmağı olduğu idda ediliyor. Rapora göre FBI ajanları ilişki kurdukları Müslüman gençleri kandırıp ya da büyük miktarlarda para vererek terör eylemi planı yapmaya ikna ediyor. Eylem gerçekleşmeden de bu kişileri yakalatıyor. Columbia Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin İnsan Hakları Enstitüsü’nün de yardım ettiği ‘’ABD’nin terörizm davaları bir illüzyon’’ çalışmasına göre, incelenen 27 farklı olayda ve 215 kişi ile yapılan mülakatlar sonunda, FBI’nın bazı zamanlar kanunlara itaatkar kişilerden terörist ortaya çıkardığı, saldırı fikri ve bir hedefe doğru saldırtmaya teşvik ettiği ortaya çıkardığı anlaşıldı. FBI ÇALIŞIYOR GÖZÜKSÜN HRW’nin çalışmasına göre, yapılan tutuklamaların yarısı, FBI’nın kendi ajanının içinde, ‘undercover’ olarak yer alarak, bir saldırıyı planladığı olaylarda yapıldı. FBI’nın bu şekilde doğrudan ‘terörist’ saldırılar ortaya çıkarması ve bunların planlamalarının içinde bulunmasının yararı ise, HRW’in Washington Direktörü Yardımcısı Andrea Prasow’a göre, Amerikalılar’a, ‘’teröristlerin yakalandığını, FBI’nın iyi çalıştığı ve onları güvenli tuttuklarını hissettirmek’’ oluyor. Yine Prasow’a göre,

yakından bakıldığında, FBI’nın teşviki ile bu tür terörizm olaylarıyla ilintilenen Amerikalı Müslümanlar’ın büyük bir çoğunluğu, ‘’hayatlarında hiç suç işlememiş ve FBI’nın teşviki, baskısı ve hatta para ödemesi olmamış olsa, hiçbir zaman da terörist faaliyetlere girişmeyecek insanlar.’’ Diğer taraftan Amerikan Adalet Bakanı Eric Holder ise, FBI’nın gizli operasyonlarını ateşli bir şekilde savunuyor ve ‘terörizmle mücadelede temel’ olarak görüyor. AJAN 4 MÜSLÜMANI KANDIRIYOR HRW’nin raporunun en dikkat çeken örneklerinden birinde ise, New York’un Newburgh semtinde sonradan Müslüman olan 4 Amerikalı’nın hikayesi. Bu kimseler, daha sonradan bir sinagogu bombalama ve Amerikan askeri üssüne saldırma planlamalarından dolayı tutuklanıyorlar. Ama planlamayı yapan, teşvik eden ve bu kişilerin kafasının içine sokan ise bir FBI ajanı. Davanın mahkeme hakimi ise, konu önüne geldiğinde, suçu meydana getirenin, bu suçu planlamak için malzemelerin teminini yapanın ve engellerin kaldırılmasının da yine devlet (FBI) tarafından yapıldığını ortaya koydu.

“Bu bir savaş suçudur” Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu tarafından yapılan açıklamada, İsrail’in Gazze’de sivillere yönelik yaptığı saldırıların savaş suçu olduğuna dikkat çekildi NEW YORK - POSTA212

T

ürk Amerikan Dernekleri Federasyonu Başkanı Atilla Pak tarafından kaleme alınan açıklamada İsrail’in açık bir savaş suçu işlediği ifade edildi. Gazze’de yaşayan Filistinliler’in son 20 gününün ızdırap dolu 20 yıl gibi geçtiğine dikkat çeken Pak, “16 Temmuz’da plajda oynayan 4 çocuk İsrail tarafından öldürüldü. İsrail’in 8 Temmuz’da başlattığı katliamda bugüne değin ölen 800 Filistinli’den 153’ü çocuk. Ayrıca 4 bin çocuk da yaralandı. Çocukların öldürülmesi, hastane ve sivil halkın yaşadığı evlerin bombalanması savaş suçudur” diye konuştu.

İsrail’in sivillere ait evleri bombalamadan önce vermiş olduğu bir iki dakikalık sure gülünçtür. Bu bir kaç dakikada yok olan hayatlar İsrail Hükümetinin dünyayla dalga geçmesidir. Gazze Seridi Shoof Mahallesi’nde oturan Gazze Seridi Emmiyet Müdürü Tayseer al-Batsh’ın evi hedef alınarak ve uyarı verilmeyerek yapılan bombalamada, evlerinde oturan ve camiden çıkmakta olan 18 kişinin ölümüne sebebiyet vermiştir. Gazze ve İsrail Hükümeti arasındaki karşılıklı ateşkes için Türkiye ve Katar’ın çabalarına rağmen gerçek bir ilerleme henüz elde edilemedi. Amerika Birleşik Devletleri bölgede barışın sağlanması için iki ta-

raf arasında arabuluculuk için dolaylı olarak çalışmakta. Ancak bundan da bir sonuç çıkmadı. Birlesmis Milletler’in bu savaşı bitirmek için daha ne kadar Filistinli ölmesi gerekiyor?!! Savaş suçu ihlallerinin ötesinde, bu savaşın tekrarının yaşanmaması için kimse durdurmaya istekli görünmüyor” dedi. İsrail’in Gazze’de sivillere ve hastane, okul gibi binalara yaptığı saldırılarda çocuk ve kadınları öldürmesinin 1949 Cenevre Sözleşmeleri’nin ciddi ihlali olduğunu hatırlatan Pak, “Cenevre sözleşmelerine ek uluslararası silahlı çatışmaların kurbanlarının korunmasına ilişkin 1 Nolu Protokol) ve yeni bir tür toplu cezalandırma ve korkut-

ma yöntemidir. Masum çocukların, kadınların ve yaşlıların öldürülmesi bir savaş eylemi değil; bu bir katliamdir ve insan haklarının ihlalidir!!! Gazze’nin durumu her geçen gün kötüye gitmektedir. Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu olarak yardım ve barış konusunda elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Biz masum binlerce insanın her gün ölmesine sadece seyirci olarak kalmıyacağımızı, Kuzey Irak’ta Türkmen soydaşlarımız ile Doğu Türkistan’da, Myanmar’da, Gazze’de ve dünyanın çeşitli bölgelerinde acı çeken, zulme uğrayan kardeşlerimizin de yanlarında olacağımızı bildiririz” diye konuştu.


Güncel

30 Temmuz 2014 Çarşamba

İsrail’in Washington’daki PR Savaşının Perde Arkası

Amerika’daki İsrail sempatisi artık eski ağırlığını korumuyor. Amerikalılar her ne kadar kendilerini en çok Yahudiler’e yakın hissetseler de sosyal medyada gördükleri gelişmeler bu sempatiyi azaltıyor İLHAN TANIR WASHINGTON, DC -POSTA212

İ

srail’in özellikle Amerikan kamuoyu üzerindeki sempatisi ve sevilirliği tartışma götürmeyen bir gerçek. Bir taraftan Amerikan toplumundaki öne çıkmış birçok Amerikalı Yahudi, Hitler’in Holokost’undan kaçarak ABD’ye sığınmış Yahudilere olan sevgiyi güçlendirirken, diğer taraftan isemüslüman ülkelerden Amerikan televizyonlarına sürekli yansıyan çatışma, baş ve el kesme görüntüleri ile Müslümanlara olan antipati yapılan anketlerde ortaya çıkıyor. Yine son zamanlarda yapılan anketler Amerikalılar’ın kendilerini en çok Yahudiler’e yakın hissettiklerini gösterirken, Müslümanlar’ın ise böyle bir pozitif imaja sahip olmadığını gösteriyordu. Bununla birlikte, iki haftayı bulan Gazze savaşında, İsrail’in eskisi kadar rahat bir şekilde PR savaşını kazanamadığını görmekteyiz. Özellikle Sosyal Medyanın giderek etkinliğini artırması, birçok genç yaş-

rikan kamuoyunda daha pozitif görülürken, bu poztif imaja sahip olan Amerikalılar’ın dahi birçoğu İsrail’in askeri müdahalesine soğuk.

taki Amerikalı’nın bu yolla, doğrudan Gazze’den veya daha çeşitli kaynaklardan haberlerini alabilmeye başlamasıyla, Amerikalılar da az da olsa Filistin tarafının argümanlarına daha aşina olmaktalar. Amerikalı gençler İsrail’i Haksız Görüyor Nitekim, Gallup’un Temmuz ayının 24’ünde açıkladığı anketlerin sonuçlarına göre, 18 ila 29 yaşları arasındaki Amerikalı gençlerin yüzde 51’i İsrail’in Gazza savaşının haklı gerekçelere dayandığına inanmıyor. Buna karşılık aynı yaştaki gençlerin sadece yüzde 25’i İsrail’i haklı buluyor. 30 ila 49 yaşındaki Amerikalılar’ın ise yine çoğunluğu İsrail’i haklı görmekten uzak. Bu yaş aralığındaki Amerikalılar’ın yüzde 43’ü İsrail’i haklı görmezken, yüzde 36 ise haklı görüyor. Amerikalılar’ın daha yaşlı kesimi ise, yani 50 ile 64 yaş arasındakilerin çoğunluğu ise İsrailliler’i haklı görüyor. Buna göre, Bu yaş aralığındaki Amerikalılar’ın yüzde 53’ü İsrail’in Gazze saldırılarını ve Gazze halkına yaklaşımını doğru bulurken, yüzde 31 ise haksız

Avrupa ile Fark Avrupa’nın İrlanda, Fransa, İspanya, İngiltere ve başka ülkelerinde Gazze savaşını protesto eden kalabalıklar toplanırken, Amerika’da Avrupa’ya benzer şekilde büyük kalabalıklar toplanmıyor. Bunda, hiç şüphesiz az önce yazıldığı gibi İsrailliler’e karşı Amerikalılar’ın sahip olduğu sempati ve genelde Ortadoğu ve Müslümanlara karşı olan alerjinin etkisi var.

görüyor. Amerikalılar’ın İsrail ve Ortadoğu krizlerine bakışları taraftarı oldukları siyasi partilere göre de büyük değişimler gösteriyor. Daha muhafazakar olan Cumhuriyetçi Parti’nin mensubu olan Amerikalılar’ın yüzde 65’i İsrail’in Gazze saldırılarını onaylıyor. Sadece yüzde 21’i ise İsrail’i haksız buluyor. Diğer taraftan liberal Demokrat Parti men-

suplarının ise sadece yüzde 31’i İsrail’i haklı bulurken, yüzde 47’si ise, İsrail’in politikasına karşılar. Amerikalılar’ın da Umudu Yok Anketteki diğer bilgiler, Amerikalılar’ın da, birçok farklı dünya vatandaşları gibi İsrailli ve Filistinliler’in yakın bir zamanda bir barışa ulaşamayacaklarına inanıyor. İsrailliler halen Ame-

WashIngton’daki Savaş İsrail Büyükelçiliği, Washington’da, işlerinin bu Gazze savaşında işlerinin daha zor olduğunun farkında ve ondan dolayı da ciddi bir PR çalışması yapıyor. POSTA212’nin güvenilir kaynaklardan aldığı bilgilere göre, İsrail Büyükelçiliği, özellikle son hafta içinde Washington’daki etkili gazetecilere ulaşarak, onlara Gazze anlaşmazlığını kendi açılarından anlatmaya çalışı-

yor. Washington’daki İsrail Büyükelçiliği ve bazı lobi grupları bu savaşın en önemli aktörleri. İsrail Büyükelçisi ve İsrailli diplomatlar, bazen tek bazen de birden çok gazetecilerle buluşarak Gazze savaşını anlatıyor ve İsrail’in neden bu savaşa devam ettiğini gerekçelerle ikna etmeye çalışıyorlar. Gazze sivillerinin iyiliği için, Hamas’ın ortadan kaldırılması gerektiği fikri işleniyor. Hamas’ın gerçekte Gazzeli siviller için de ortaya çıkardığı tehlikeler anlatılıyor. İsrail’in ABD’ye on ay kadar önce gelen yeni Büyükelçisi Ron Dermer, bu PR savaşının en öndeki ismi. Bir taraftan Amerikan televizyonlarına çıkan Dermer, diğer taraftan da gazetecilerle görüşüyor, özel mülakatlar veriyor. Bunlardan birisi de, kendisi hakkında uzunca yapılan profil yazının New York Times’da yayınlanması idi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya yakınlığıyla bilinen Dermer’in, ‘’İsrail ordusu Nobel Barış ödülü almalı’’ veya ‘İsrail ordusuna bütün dünya hayranlık duymalı’’ gibi sözleri geçen hafta Amerikan basınına yansımış ve bazı çevreler tarafından tepki görmüştü.

Anti Siyonistler’den büyük tepki Siyonizm karşıtı çalışmalar yürüten Baş Haham Jojel Weber Veiss, POSTA212’ye yaptığı açıklamada, İsrail’in Gazze’de uyguladığı şiddetten dolayı tüm Yahudiler’in haksız konuma düştüğünü söyledi ORHAN M.BAHTİYAR NEW YORK - POSTA212

İ

srail'in Gazze'ye başlattığı operasyon özellikle Türkiye'de Yahudilere karşı olan tepkinin ciddi derecede artmasına neden oldu. Öyle ki bir takım sanatçı ve siyasetçiler bu tepkiyi Yahudi soykırımının baş mimarı, Alman diktatör Hitler'i savunmaya kadar götürdü. Aslında her ne kadar Ortadoğu’da yaşanan bu savaşı Müslüman - Yahudi problemi gibi göstermek tarafların işine gelse de temelde yatan neden tamamen siyasi. İsrail'in Gazze'ye karşı uyguladığı orantısız şiddete tepki gösterenler sadece Müslümanlar değil. Dünyanın dört bir yanında yaşayan birçok Yahudi de İsrail'e ve bölgede uyguladığı agresif politikaya tepkili. Neturei Karta da, Filistin'e yönelik saldırıları protesto eden Yahudi örgütlerinden sadece biri. Üstelik tepkileri sadece savaşa değil; aynı

zamanda İsrail'in Yahudilik maskesi altında yürüttüğü tüm politikalara da tepki gösteriyorlar. 1938 yılında Filistin'de kurulan örgüt, bugün Ramallah'tan Londra'ya, Brüksel'den New York'a kadar dünyanın birçok ülkesinde anti-Siyonist çalışmalar yürütüyor. Merkezleri ise İsrail'in toplam nüfusu kadar Yahudi’nin yaşadığı Amerika'da bulunuyor. 25 yıldır siyonizm karşıtı çalışmalarını sürdüren Baş Haham Joel Weber Veiss, POSTA212’ye yaptığı açıklamada dinler arası diyaloğun önemine dikkat çekerek, bölgede huzura kavuşmak ve çocuklara güzel bir dünya bırakmak için barış çağrısında bulundu. Gazetemize yaptığı açıklamada Yahudilikle Siyonizm'in tamamen farklı kavramlar olduğunun altını çizen Veiss, İsrail'in bölge halkına uyguladığı şiddetten dolayı dünyadaki tüm Yahudiler’in haksız yere suçlu duruma düştüğünü söyledi. İsrail'in kuruluşu dahil olmak üzere sonrasında izlediği politikala-

rın hem bölge halkı hem de dünyadaki Yahudiler için haksızlık olduğunu söyleyen Veiss sözlerine şöyle devam etti: Siyonizm, Yahudiliğe değil tamamen siyasi çıkarlara hizmet eden bir kavram. İsrail Devleti, diğer bazı dinlerde de örneklerini görebileceğimiz gibi, Tanrı inancını kullanarak hem insanların canına kastediyor hem de bizleri dünyaya yanlış tanıtıyor. Hiçbir devlet veya politikacının Yahudiliği ve kutsal kitabımızı kendi tekeli altına almaya hakkı yoktur. Buna ne Tanrı ne de biz izin veririz." Yahudiliğin öldürmeyi ve insanlara zarar vermeyi kesinlikle yasakladığını söyleyen Veiss, gazetemiz aracılığıyla Türkler’e de sağduyu çağrısında bulundu. 11 Eylül'den sonra Müslümanlar’ın tüm dünyada potansiyel birer terörist muamelesi görerek haksızlığa uğradığını belirten Veiss, kendilerini en çok Müslümanlar’ın anlayabileceğini söyledi. Veiss, “Müslüman kardeşlerimizin desteğini bekliyoruz” dedi.


Toplum Yaşam

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Mutsuzluğun başkenti New York ABD Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu tarafından yapılan araştırmaya göre Amerika’nın en mutsuz kenti New York. En mutlu kenti ise Richmond. Ayrıca evliler, bekarlardan ve boşanmış kişilerden, kadınlar ise erkeklerden daha mutlu AYSEL TAPAN İSTANBUL - POSTA212

N

üfusu 8 milyonu geçen New York, en fazla göç alan eyaletlerin başında geliyor. İstatistikler ise dünyanın en gözde metropolünde yaşayan New Yorklular’ın mutsuz olduğunu gösteriyor. Peki insanlar neden “mutsuz” oldukları bir kentte yaşamayı tercih ediyor? Araştırmacılar, mutsuzluğa rağmen insanların New York gibi kentlerde yaşamasının başlıca sebebinin iş fırsatları olduğunu söylüyor. Harvard Üniversitesi’nden Prof. Dr. Edward L. Glaeser, British Columbia Üniversitesi Vancouver Ekonomi Okulu’ndan Prof. Dr. Joshua D. Gottlieb ve Harvard Üniversitesi’nde doktora öğrencisi Oren Ziv, “Mutsuz Kentler” ön makalelerinde, Amerika’nın en mutlu ve mutsuz kentlerini ortaya çıkardı. Çalışmada kullanılan veriler, ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) tarafından 2005-2010 tarih-

leri arasında yapılan Davranışsal Risk Faktörü İzleme Sistemi (Behavioral Risk Factor Surveillance System-BRFSS), General Social Survey (GSS) ve National Survey of Families and Households (NSFH) anketlerinden elde edildi. NEW YORK GÜLÜMSEMİYOR BRFSS anketinde “Genel anlamda hayatınızdan memnun musunuz?” sorusuna yanıt veren katılımcıların yüzde 45,6’sı “çok memnunum”, yüzde 48,7’si “memnunum” derken, yüzde 4,6’sı “memnun değilim”, yüzde 1,1’i “hiç memnun değilim” dedi. Sonuçlar, diğer faktörler de göz önünde bulundurulunca, hayatından memnun olmayan kişilerin New York’ta toplandığını gösteriyor. ABD Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu (National Bureau of Economic Research) tarafından yayınlanan makaledeki bu veriler; yaş, cinsiyet, ırk, gelir ve ev fiyatları gibi faktörlere göre uyarlandığında New York, ABD’nin en mutsuz kenti. ABD’nin en mutlu kenti ise

Richmond. KİM DAHA MUTLU? Araştırmacılar, mutluluğun en çok eğitim seviyesi ve medeni durumla bağlantılı olduğunun altını çiziyor. Veriler; kolej mezunları lise mezunu olanlardan, evlilerin, bekarlardan ve boşanmış kişilerden, kadınların erkeklerden, beyazların ise diğer ırklardan daha mutlu olduğunu gösteriyor. Yapılan bu son çalışma, çocuk sahibi olmak ve mutluluk arasındaki “negatif” ilişkinin çocuk sayısı ve çocukların yaşı gibi değişkenlerle daha karmaşık bir yapıda olduğunu gösteriyor. Örneğin; bir çocuğu olan aileler, çocuğu olmayan ailelerden daha mutsuz. Öte yandan 11-17 yaş arasındaki çocuklar ise mutsuzluk kaynağı olabiliyor. Profesör Gottlieb, “Araştırmamız, insanların bazı şeyleri mutluluktan daha fazla önemsediğini ve bu nedenle diğer faktörlerin, insanları mutsuz olsalar bile bir kentte yaşamaya teşvik ettiğini gösteriyor” diyor.

Liderlik için din şart Bir ülkenin devlet başkanı olabilmek için sayılamayacak kadar çok nitelik ve beceri gerekiyor ama dünyada tam 49 ülkede lider olabilmenin ilk şartı belirli bir dini gruba üye olmak AYSEL TAPAN HABER MERKEZİ - POSTA212

P

ew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir analiz, dünyada bulunan ülkelerin 30’unda (yüzde 15), ülke liderleri olabilmek için belirli bir dine üye olunması gerektiğini gösteriyor. Monarşi’den Cumhuriyet’e bu ülkelerdeki liderler, belli bir dini grubun üyesi olmak zorunda. Bir ülkenin lideri olabilmek için dinin bir zorunluluk olduğu ülkelerin çoğu Orta Doğu ve Kuzey Doğu Afrika’da bulunuyor. Listede bulunan ülkelerden 17’sinde, devlet başkanının Müslüman olması zorunluluğu bulunuyor. Örneğin, Ürdün’de tahtın varisi olmak için Müslüman bir aileden gelen Müslüman biri olmak gerekiyor. Tunus’ta ise ülkede doğan her Müslüman kadın ve erkek seçmen, başkanlık için aday olabilir. Malezya, Pakistan ve Mauritania da devlet başkanlığı adaylığını Müslüman vatandaşlarla sınırlandırıyor. HRİSTİYANLIK ŞART Lider olmak için dinin zorunluluk olduğu ülkeler arasında Hristiyan olma şartını getiren Andora ve Lübnan da bulunuyor. Lübnan’da aynı zamanda başbakanın da Sünni Müslüman olması gerekiyor.

Devleti yönetmek için Budist olmanın zorunlu olduğu iki ülke ise Bhutan ve Tayland. Müslümanlar’ın çoğunlukta olduğu Endonezya’da ise devlet başkanının ulusal ideolojisi olan Pancasila’ya inanması gerekiyor. Bu ideolojinin beş ilkesi ise tektanrıcılık, adil ve modern toplum, Endonezya'nın birliği, demokrasi ve sosyal adalet. RAHİPLERE YASAK Bazı ülkeler ise devlet başkanlarını dini bir gruba bağlı olmakla sınırlandırmıyor ama adayları rahip sınıfından olmayan Hristiyanlar’la sınırlandırıyor. Bolivya, Burma, Costa Rica, El Salvador, Honduras, Meksika, Nikaraguay ve Venezuela, papazların başkanlık seçimlerine katılmasını yasaklıyor. GERÇEK İNANCIN MUHAFIZLARI Bu 30 ülkenin yanı sıra 19 ülkede de devletin başında olan kral ya da kraliçelerin dini zorunlulukları yerine getirmesi gerekiyor. Birleşik Krallık, Avusturalya, Kanada ve Yeni Zelanda’nın da aralarında bulunduğu 16 ülkede devlet başkanlarının devlet dinini temsil eden Defender of Faith (Gerçek İnancın Muhafızı) kilisesinin üyesi olmak zorunda.

Bir kral ya da kraliçe tarafından yönetilen ülkeler ise şunlar: 1. Antigua ve Barbuda 2. Avustralya 3. Bahamalar 4. Belize 5. Kanada 6. Danimarka 7. Grenada 8. Jamaika 9. Yeni Zellanda 10. Norveç 11. Papua Yeni Gine 12. Solomon Adaları 13. St. Kitts ve nevis 14. St. Lucia 15. St. Vincent ve the Granadines 16. İsveç 17. Tuvalu 18. Birleşik Krallık

Ülkeyi yönetebilmek için Müslüman olmanın şart koşulduğu ülkeler şunlar: 1. Afganistan 2. Cezayir 3. Brunei 4. İran 5. Ürdün 6. Malezya 7. Maldivler 8. Moritanya 9. Fas 10. Umman 11. Pakistan 12. Katar 13. Suudi Arabistan 14. Somali 15. Suriye 16. Tunus 17. Yemen

ABD’NİN EN MUTLU KENTLERİ 1. Richmond-Petersburg, Virginya 2. Norfolk-Virginia Beach-Newport News, Virginya 3. Washington, DC 4. Raleigh-Durham, Kuzey Karolina 5. Atlanta, Georgia 6. Houston, Texas 7. Jacksonville, Florida 8. Nashville, Tennessee 9. West Palm Beach-Boca Raton, Florida 10. Middlesex-Somerset-Hunterdon, New Jersey

ABD’NİN EN MUTSUZ KENTLERİ 1. New York, New York City 2. Pittsburgh, Pennsylvania 3. Louisville, Kentucky 4. Milwaukee, Wisconsin 5. Detroit, Michigan 6. Indianapolis, Indiana 7. St. Louis, Missouri 8. Las Vegas, Nevada 9. Buffalo, New York 10. Philadelphia, Pennsylvania


Güncel

30 Temmuz 2014 Çarşamba

Büyükekelçi’den rengimiz Kırmızı-beyaz mesajı Ramazan Bayramı nedeniyle bir mesaj yayınlayan Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç, “rengimiz tonlar farklı da olsa kırmızı-beyaz” dedi. Kılıç, bayramın barış ve huzur getirmesini diledi (WASHINGTON-POSTA212)

T

ürkiye’nin Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç, ABD’deki Türk toplumuna yönelik bir bayram mesajı yayınladı. Görevine yaklaşık iki ay önce başlayan Kılıç, ABD’de yayınladığı ilk bayram mesajında, başta Gazze olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde Müslümanlar’ın acı ve sıkıntılar yaşamakta olduğunu hatırlatarak, “Ramazan Bayramı’nın bu coğrafyalarda yaşanan insanlık dramlarının biran önce son bulmasına vesile olmasını ümit ediyorum” dedi.” Büyükelçi Kılıç’ın bayram nedeniyle yayınladığı mesaj şöyle: “Türk-Amerikan toplumunun kıymetli üyeleri,Bir mübarek Ramazan ayını daha geride bırakarak, birlik ve beraberliğimizin temel unsurlarından birini teşkil eden Ramazan Bayramı’nı hep birlikte karşılamanın coşkusunu yaşıyoruz”. Bayramlar, mili ve manevi değerlerimizin paylaşıldığı; dostluğun, kardeşliğin ve barışın pekiştiği; sevgi, saygı ve hoşgörü anlayışının zirveye çıktığı özel günlerdir. Her bayram birbirimizi daha iyi anlayabilmek, büyüklerimizi hatırlamak ve küçüklerimizi sevindirmek için birer vesile teşkil etmektedir. Yurtdışında yaşamanın en zor taraflarından biri vatan, aile ve akraba özlemi çekerek, ülkemizde yaşanan milli coşkulardan, sevinçlerden ve bayramlardan fiziki olarak uzakta kalmaktır.

Ancak şartlar ne olursa olsun, tarihi ve kültürel boyutlarıyla milli bir şölen ve gelenek olan bayramlarımızı yaşatıp, yeni nesillere aktarmak bizlerin sorumluluğundadır. Bu itibarla, bizi biz yapan bu değerlerimizin anlam ve öneminin çocuklarımız tarafından da idrak edilmesine önem göstermenizi istirham ediyorum.

Bir arada yaşama bilincimizin güçlendiği bayramlar, vatandaşlarımızın kaynaşması ve kenetlenmesi için önemli bir fırsat oluşturmaktadır. ABD’de yaşayan siz değerli vatandaşlarımız arasındaki dayanışmanın her geçen gün daha da gelişmesi, birlik ve beraberliğinizin artması en büyük temennimizdir. Zira, unutmamalıyız ki, yurt dışında yaşanan tüm vatandaşlarımızın rengi - tonu farklı da olsa - kırmızı ve beyazdır. Türkiye olarak, sizlerin ABD’deki başarıları ile burada milli ve kültürel değerlerimize yaptığınız katkılardan güç almaktayız. Bu itibarla, esasen her biriniz gönüllü birer diplomat olarak ülkemize hizmet etmektesiniz. Maalesef, bu Bayramda da, başta Gazze olmak üzere, dünyanın birçok bölgesinde Müslüman kardeşlerimiz acı ve sıkıntılar yaşamaktadır. Ramazan Bayramı’nın bu coğrafyalarda yaşanan insanlık dramlarının biran önce son bulmasına vesile olmasını ümit ediyorum. Türkiye bu uğurda, tarihten gelen sorumluluğuyla, gözyaşı içindeki kardeş halklara şefkat elini uzatmaya devam edecek, kriz bölgelerinde barış, huzur, güven ve istikrarın tesisi amacıyla elinden gelen tüm gayreti gösterecektir. Sağlıklı ve huzurlu nice bayramların heyecanını hep birlikte paylaşmak dileğiyle, Ramazan Bayramınızı en içten duygularımla kutlarım.

Bayramda camiler doldu NEW YORK - POSTA212

A

BD'nin başkenti Washington, New York ve New Jersey'de yaşayan Müslümanlar, bayram namazı için camilere akın etti. Ramazan Bayramı vesilesiyle ABD'nin birçok kentinde kılınan bayram namazlarında, Gazze, Suriye, Mısır ve Irak gibi İslam coğrafyasında yaşanan şiddetin son bulması için dualar edildi. New York Brooklyn'deki Eyüp

Sultan Camisi İmamı İlyas Gönen, namaz öncesinde Ramazan Bayramı'nın önemine dikkati çekti. Eyüp Sultan’da açılan ek bölümlerin de yeterli olmaması üzerine cemaatin bir bölümü namazı dışarıda kılmak zorunda kaldı. Türk toplumunun yoğun olarak yaşadığı bir başka eyalet New Jersey'de de birçok camide bayram namazı kılındı. Bayram namazları vesilesiyle camilerde cemaate çeşitli ikramlarda bulunuldu.

FEDERAL BÜTÇEDEN 2 MİLYAR DOLAR YETMEDİ

Washington’un metro ayıbı ABD’nin başkenti Washington’ın Dulles Havalimanı ile metro bağlantısı yok. Şehir merkezine 40 kilometre uzaklıktaki bu havalimanına metro yapılması da yılan hikayesine döndü İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

W

ashington’da yapımı yılan hikayesine dönen, on yıllardır tartışıldıktan sonra, 2007-2009 yıllarındaki ekonomik kriz sonrası ortaya konan ‘stimulus’ canlandırma harcama paketleri ile bütçesi çıkan Washington’dan Dulles Havaalanına gidecek metroda son aşamaya gelindi. 1960’larda ilk kez planlanan, son beş yıldır inşaatına başlanan ve öngörülen bütçeyi 150 milyon dolar kadar aştığı açıklanan Washington-Dulles Havaalanı metrosunun ‘Silver Line’ olarak adlandırılan ve havaalanına 18 kilo-

metre uzaklıkta bulanan ilk bölüm hattı açıldı. 26 Temmuz Cumartesi günü açılan 11.7 mil (18km) Silver Line hattına, 2018 yılına kadar 11 mil daha eklenerek Dulles Havalanına ulaşılmış olacak. Silver Line’nin ilk bölümü ise 2.9 milyar dolara malolan, Tysons Corner ve Reston’da 4 istasyon olmak

üzere toplam beş istasyondan meydana geliyor. Metro istasyonları ve inşaatları ile Virginia’nın Tysons bölgesine 100 bin kadar daha kişinin yerleşeceği ve yaklaşık 200 bin yeni istihdamın yaratılması bekleniyor. Projenin gerçekleştirilmesi için federal bütçeden 2 milyar dolar ayrılmıştı. Washington’ın uluslararası uçuşlarının çoğu Dulles Havaalanında yapılıyor. Bu havaalanı ise yaklaşık 40 kilometre kadar Washington merkezine uzaklığı bulunan havaalanına vatandaşlar kendilerinin özel aracı yoksa ya taksi, ya da seyrek işleyen otobüslerle Washington’a gelebiliyorlardı. Yeni proje 2018’de bittiğinde ise metro da kullanabilecek.

Ramazan Bayramınızı tebrik eder barış, kardeşlik ve huzur içerisinde geçmesini dileriz.


Michael Moore boşandı 22 yıllık evliliğini noktalayan ünlü yönetmen, belgeselci, siyasi eylemci ve gazeteci Moore’un 50 milyon dolarlık serveti olduğu öne sürülüyor

NEW YORK - POSTA212

B

oşanmak her zaman trajik bir olay ama ayrılan çift tüm dünyada skandallarla anılıyorsa biraz daha zorlaşıyor. Amerikalı yönetmen ve belgesel yapımcısı Michael Moore, 22 yıl evli kaldığı eşi Kathleen Glynn’den geçen hafta resmi olarak boşandı. Moore’un sözcüsü Christian Muirhead, Michael Moore ve Kathleen Glynn’in “karşılıklı olarak ve dost bir şekilde” boşandıklarını söyledi. Michael Moore’un eski karısı Glynn aynı zaman-

da, “Kapitalizm: Bir Aşk Hikayesi”, “Sapık” gibi en çok ses getiren belgesellerinin yapımcısı. Kendisini işçi sınıfının şampiyonu haline getiren yönetmenin, Wall Street bankerlerinin çocuğu kıskandırabilecek bir servete sahip olduğu söyleniyor. Moore çiftinin 50 milyon dolar servete sahip olduğu iddia ediliyor. Sadece yönetmen olarak değil siyasi eylemci ve gazeteci olarak da tanınınan Moore ve Glynn, 1991 yılında evlenmişlerdi. Çift, 17 Haziran 2013 tarihinde ise boşanma davası açmıştı.

30 Temmuz 2014 Çarşamba

HAFTALIK ÜCRETSİZ

YIL 2 • SAYI 63

www.posta212.com

Mars mı Ay mı tartışması NASA’nın Ulusal Araştırma Konseyi Paneli, bilim insanlarını ikiye böldü. Kimi geleceğin Mars’ta olduğunu söylerken kimi de Ay’da ısrarlı ORHAN MURAT BAHTİYAR NEW YORK - POSTA212

A

pollo 11, 20 Temmuz 1969’da Ay’a indikten sonra Neil Armstrong o ünlü sözü söylemişti: Benim için küçük ama insanlık için büyük bir adım! Ancak bu adım Amerikalı bilim insanları tarafından hala tartışılıyor. Ay, insanoğluyla tanışmasının üzerinden neredeyse yarım asır geçmiş olmasına rağmen günümüzde de tüm gizemini koruyor. Geçtiğimiz günlerde Amerika’da NASA tarafından düzenlenen Ulusal

Araştırma Konseyi panelinin raporları haziran ayında açıklandı. Rapora imza atan bilim insanları ise Mars konusunda ikiye bölündü. Bir kısmı gelecekteki misyonlarının Mars’a insanlı seyahat olduğunu vurgularken diğer bir grup ise önce Ay’da yapılacak çalışmaların tamamlanması gerektiğini söyledi. Panele katılan gezegen bilimci Chris McKay, Mars’a seyahat hedefinin teknolojik bir nedene dayanmadığını, bunun sadece politik nedenlerle savunulduğunu ve doğanın henüz buna izin vermediğini söyledi. McKay’e göre çalışmaların öncelikle Ay üzerinde tamamlanması gerekiyor.

Elvis’in Rolls-Royce’u açık artırmada satılıyor (NEW YORK-POSTA 212

A

merikan efsanesi Elvis Presley’nin 1963 model Rolls- Royce Phantom limuzini bir açık artırmada satışa çıkıyor. Rock’n Roll’un kralı, bu aracı Kaliforniya Bel Air’de yaşarken kendisi için özel olarak tasarlattı. Arabada; ayna, giysilerin saklandığı bir kabin ve kristal sürahi ile bardakların bulunduğu bir bar, Blaupunkt Koln radyo, telefon, elektrikli camlar, kli-

ma ve hatta bir mikrofon bile var. Elvis ayrıca, orijinalde gece mavisi olan aracı açık gümüş mavi rengine boyatmış. En ufak detayların bile düşünüldüğü bu özel tasarım araç, 6.2 litre, V-8 motor, 200 beygir gücünde ve yaklaşık 100 Kilometre maksimum hıza ulaşıyor.

60’lı yılların efsanesi olan Rolls- Royce Phantom limuzinin 300 bin dolara satılması bekleniyor. Elvis Presley bu limuzini sadece beş yıl kullandıktan sonra araç 1968’de , hayır işleri için düzenlenen bir açık artırmada 35 bin dolara satılmıştı.

Sandy ağlattı piyango güldürdü Sandy kasırgasının mağdurlarından olan ailenin yüzü çıkan piyango ile güldü. Aile, piyangodan tam 20 milyon dolar kazandı NEW YORK - POSTA212

A

merikanın tarihine geçen en kötü doğa olaylarından biri olan Sandy kasırgasının mağdurlarından olan,New Jersey Beachwood’ta yaşayan bir ailenin tüm kardeş üyelerinin ortaklaşa oynadıkları lotto’ya tam 20 milyon dolar isabet etti. Yaşları 53 ile 76 arasında değişen 6 kardeş ortak düzenledikleri basın toplantısında, piyangodan kazandıkları 20 milyon doları sadece kendi aralarında paylaşmayacaklarını ,bir süre önce kaybettikleri erkek kardeşle-

rinin çocuklarının da bu ödülden yararlandıracaklarını söyledi. Piyangonun kendilerine çıktığını öğrendiklerini an ağladıklarını söyleyen talihli kardeşler ,bu paranın Sandy kasırgasının ailerine verdiği zararın ardından kendilerini

toparlamaları için çok iyi geleceğini dile getirdiler.2012 yılının eki Ekim ayında meydana gelen ve başta New York ve New Jersey olmak üzere ABD’nin doğu kıyılarını vuran Sandy kasırgası 64 kişinin ölümüne yol açmıştı.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.