POSTA212 - SAYI 62

Page 1

Zeugma Mozaikleri kampanyası çığ gibi

New York’ta mutlu olmak en az 100 bin dolar ■ Mississipi eyaletinde yaşıyorsanız 65

bin 850 dolara mutlu olabilirsiniz. Ama, New York’ta yaşıyorsanız işiniz çok zor.

Sözde Ermeni Soykırım Müzesi ‘hayal’ oldu sayfa

2

3

mayı planladığı müze planı yargı engeline takıldı.

HAFTALIK ÜCRETSİZ

sayfa

14

sayfa

■ Amerika Ermeni Asamblesi’nin 20 yıl önce yap-

Ramazan Bayramınız Kutlu Olsun

A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ

sayfa

www.posta212.com • YIL 2 • SAYI 62

23 Temmuz 2014 Çarşamba

İHSANOĞLU’NDAN POSTA212 ARACILIĞIYLA YURT DIŞINDA OY KULLANACAKLARA ÇAĞRI:

11

‘Oylarınıza sahip çıkın’

Berkin Elvan, Soma ve Gezi’ye gönderme

■ Emniyette Gülen Cemaati ile iliş-

kilendirilen çok sayıda polise yönelik operasyon düzenlendi.

sayfa

2

Oğlu ve gelini ilk kez POSTA212’ye konuştu

ATAA’da yeni yönetim iş başında ■ Amerikan Türk Dernekleri Asamblesi

Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun oğlu Aziz ve gelini Başak yeni evli bir çift. Babalarına destek olmak için işlerini güçlerini bırakıp dört kolla seçim kampanyasına sarılmışlar. Kampanyada çok sayıda Gezi Gençliği de gönüllü çalışıyor. İhsanoğlu ailesi ilk turda zafer kazanacaklarından emin.

(ATAA) yeni yönetimi, Washington’da basın mensuplarına bir iftar yemeği verdi. sayfa

4

sayfa

9

■ ABD vatandaşıyla evlenen kişilerin, K-3

vizesi ile Green Card başvusu sonuçlanmadan Amerika’ya gelmeleri mümkün . sayfa

7

FİGEN ONUR İSTANBUL-POSTA212

30 MART SEÇİMLERİNİ BİLEN GEZİCİ ARAŞTIRMA ŞİRKETİ:

Erdoğan ilk turda seçilir sayfa

■ Gezici Araştırma Şirketi’ne göre sandığa gitmeyecek olanların oy oranı yüzde 17-18. Ve yine bu oranın yüzde 65’ini ise

10

CHP’liler oluşturuyor. Gezici’ye göre MHP’liler de ise ciddi kaymalar var. Bu da Erdoğan’ın ilk turda seçilmesi için yeterli.

Başkonsolos Bilgen’e veda ■ Türk Amerikan Genç İş Adamları Derneği, New York’tan ayrılmaya hazırlanan Başkonsolos Levent Bilgen’e veda yemeği verdi.

Hillary’e anket morali ■ Beyaz Saray yarışı için yapılan anketlerde Hillary Clinton’un yüzü gülüyor. Clinton, rakiplerine göre daha çok tanınıyor ve seviliyor.

8

İŞTE ‘EKMEK İÇİN EKMELEDDİN’İN SIRRI

Emniyette paralel operasyonu

K3 vizesi ile beklemek yok

sayfa

G20 zirvesinde TOBB’a çok önemli görev

sayfa

15

Dünya ‘Big Brother’a karşı

■ Önümüzdeki yıl Türki-

ye’nin ev sahipliği yapacağı G20 Zirvesi kapsamındaki B20 zirvesinde TOBB’a kilit rol verildi.

sayfa

7

Türk Savunma Sanayi sorunlu

Amerikalılar Müslümanlar’dan sayfa uzak duruyor

13

sayfa

5

Genç göçmenler yasallaşacak ■ Kaçak genç göçmenler uzun ve özen-

sayfa

16

Kongre’de yoğun Türkiye haftası

li bir yasal süreçle yasallaştırılacak.

sayfa

12

■ Washington bu hafta oldukça hareketliydi. Kong-

re’de Türkiye’nin çok konuşulduğu bir hafta geçti.

sayfa

13

sayfa Türkiye 12 masada olmak istiyor


Toplum

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com

One minute’den öte... İNGİLİZCE bilmeyenler bile “One Minute”ün ne olduğunu Başbakan Erdoğan’dan öğrendi. One Minute kahramanlık destanı yazmak için iyi bir girişti. Tüm dünya onun Davos’ta İsrail’e başkaldırışı şaşkınlıkla izledi. Diplomatlar bu durumdan hoşlanmasa da, samimiyeti seven halk, Erdoğan’ı alkışladı. Araplar naralar attı, Erdoğan’ı müslüman dünyasının yeni lideri ilan ettiler. Seveni de sevmeyeni de o gün Erdoğan’a “One minute” için “helal olsun” dedi. Bu söz Erdoğan’ın şöhret basamaklarının temel taşı oldu. Dünya insanı, Erdoğan’ı böyle tanımaya başladı. İşte diplomasi böyle birşey, söylenilen söz üzerinize yapışıp kalır, tutarlılığınızla ve yeni söylemlerinizle o sözü geçerli hale getirmek, yüceltmek, sizin elinizdedir. Eğer sözü söylemiş ve arkasından tam tersine hareket ettiyseniz artık söz geçerliliğini yitirmiştir, içi boş bir ses haline gelir ve sadece kılıf olarak kalır. Sözler hareket bekler, gerçekleşmek için güç ve cesaret ister. işte şimdi One Minute kelimesinin gerçekten ne anlama geldiği zamandır. Bugün tüm dünyanın dehşetle izlediği ve tepki verdiği Filistin’deki katliama dünya önünde bir zamanlar “One Minute” diyen Erdoğan’ın şimdi masaya yumruğu vurma zamanıdır. Ama zaman geçiyor, masum çocuklar, insanlar ölüyor, Türkiye yine seyirci kalıyor. Latin Amerika’dan tutun da Çin’e kadar müslüman olmayan ülkeler bile İsrail’e tepki vermekle kalmıyor ambargo koyuyor. Türk hükümeti kürsüden İsrailliler’i ve yahudi halkı hedef göstermek dışında nasıl bir tavır takınıyor. İsrail devleti aleyhtarı hangi yaptırım alınıyor? İsrail’in yanında olduğunu söyleyen Obama’ya neden tepki gösterilmiyor? İsralil ile İlişikiler neden Türkiye tarafından askıya alınmıyor. İsrail, Türkiye halkının tepkisinden korkuyor ama neden hükümetten veya Türk devletini kaybetme endişesi taşımıyor ? Çünkü bugün, Türkiye tarihinde olmadığı kadar İsrail ile Suriye, Irak, askeri ve ticari yapılmış antlaşmalar, karşılıklı verilmiş sözler var. Eğer bunun aksi olsaydı İsrail, Türk halkının tepkisinden korktuğu için diplomatlarını çekmek yerine Türk hükümetinden korkup geri adım atardı. İsrail hükümetten değil Türk müslümanlığından korkuyor. Politikacılar tarafından kışkırtılan halktan çekiniyor. Çünkü kirli politika, halkı başka bir halkla tehdit ediyor. Politikada en ucuz oyun, masada kazanamadığını halkı galeyana getirip bir başka halka karşı kışkırtmaktır. O yüzden Yahudi düşmanlığı ve müslüman kardeşliği üzerine oyun oynanıyor. Şimdi, Filistin’de, İsrail’de ölen masum insanlar için gerçek anlamda politik gövde gösterisi yapma zamanıdır. Bugün bir dakika bile vakti olmayan bomabaların hedefindeki masum insanlara sert politika ile duvar örme zamanıdır. Bügün “One Minute’ten” öte gerçek kahramanlık destanı yazma zamanıdır.

Gençlik köprüsü kültür taşıyacak (BANU ÖZTÜRK- NEW YORK- POSTA212) Gençlik Köprüleri 2014 Yılı Doğrudan Proje Mali Destek Programı ile “Yurt dışında yaşayan 16-22 yaş aralığında, eğitimlerine devam eden gençler Türkiye ile bağlarını güçlendirmek adına, kendi öz kültürlerini yerinde tanımalarına ve Türkiye’nin tarihi ve kültürel mekânlarını görmeleri amacıyla dil, kültür ve medeniyet temalı Türkiye ziyareti yapacaklar. KİMLER BAŞVURABİLİR? Yurt dışında kurulmuş kâr amacı gütmeyen tüzel kişiler ve Türkiye’de veya yurt dışında kurulmuş kâr amacı gütmeyen Sivil Toplum Kuruluşları (Dernekler, Vakıflar, Odalar vb.) ve üniversiteler bu projeye başvurabilir. PROJEDEKİ FALİYETLER Projedede gençlerin Türkçe okuma, yazma ve anlamalarını geliştirme semineri, tarih, kültür, sanat, edebiyat ve medeniyet seminerleri, kamu kurumları ziyaretleri, tarihi ve kültürel mekânlara geziler düzenlenecek. Seminer ve geziler İstanbul, Ankara, Edirne, Bursa, Çanakkale, Erzurum, Trabzon, Şanlıurfa, Konya, Kayseri ve Sivas gibi tarihi ve kültürel yönüyle öne çıkmış illerde ve Başkanlığın onaylayacağı diğer illerde gerçekleşecek. BAŞVURULAR İÇİN SON GÜN Yapılan başvurular, son başvuru tarihi beklenmeden değerlendirmeye alınacak, bu sebeple erken başvuru yapılması avantaj sağlayacak. Başvuruların alınması için son tarih 31 Ağustos 2014.

‘Ermeni Soykırımı Müzesi’ sözde kaldı! Washington D.C.’de bir sözde Ermeni Soykırımı Müzesi yapmak için 20 yıl önce harekete geçen Amerika Ermeni Asamblesi’nin bu isteği mahkeme engeline takıldı DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

W

ashington D.C.’deki mahkeme, Beyaz Saray’dan 3 blok ötede yer alan ve Ermeni diaspora kuruluşlarının Ermeni Soykırımı Müzesi yapmaya çalıştıkları tarihi bir mülkün bağışçıya iadesine karar verdi. 20 yıl önce birçok Ermeni kuruluşuyla birlikte Washington D.C.’de bir sözde Ermeni Soykırımı Müzesi yapmak için harekete geçen Amerika Ermeni Asamblesi (AAA), Beyaz Saray’a birkaç blok uzaklıktaki 14th ve G Streets adresindeki Washington Ulusal Bankası binasını satın alma yoluna gitmişti. Satın alım sürecinde devreye

giren Ermeni asıllı bağışçılardan Gerard Kafesciyan da sözde Ermeni Soykırımı Müzesi’nin geniş bir sahaya inşası için banka binasının bitişiğindeki binaları satın almıştı. Lakin aradan geçen 20 yıla rağmen Ermeni diasporası kuruluşlarının soykırım müzesi projesinde kayda değer ilerleme sağlayamaması nedeniyle Kafesciyan ve Ermeni kuruluşlarının yetkilileri arasında başlayan gerginlik, ilerleyen yıllarda mahkemeye taşınmıştı. ORTALIĞI KARIŞTIRAN SUÇLAMA Mahkeme, Kafesciyan’ın AAA ve diğer kuruluşlara bağış yaparken projenin 2010 yılına kadar tamamlanma şartı koştuğunu göz önünde bulundurarak, müzenin tamamlanmamış olması nedeniyle mülklerin Ermeni bağışçıya iade

edilmesine karar verdi. ARJANTİN VE URUGUAY’DA VAR Davada Kafesciyan Ailesi Vakfı, projede ilerleme kaydedilmemesi nedeniyle Ermeni kuruluşlarını suçlarken, Ermeni kuruluşları da projenin ilerleyememesine sebep olarak Kafesciyan Ailesi Vakfı’nın AAA aleyhinde başlattığı hukuki süreç olduğunu ileri sürüyordu. Arjantin, Buenos Aires Valiliği,

kent merkezinde bir araziyi ‘Ermeni Soykırımı Müzesi’ yapılması için Ermeni cemaatine hibe edildiğini açıklamıştı. Buenos Aires İnsan Hakları ve Kültürel Çoğunluk Yardımcı Sekreteri Claudio Avruj’un yaptığı açıklamaya göre, Palermo semtinde belediyeye ait bir arazi Ermeni toplumuna çeşitli kurumların yanında soykırım müzesi yapılması için bağışlandı. Hibe töreninde konuşan Claudio Avruj, ulusal

meclisin yanında Buenos Aires Şehir Meclisi’nin de soykırımı tanıdığını hatırlatarak, “Hem Ermeni toplumu hem de Buenos Airesliler’in yararına bir girişim olacak” demişti. Uruguay’da da 24 Nisan günü Eğitim ve Kültür Bakanı’nın katılımıyla “Ermeni Soykırımı Müzesi” Vakfı’nın açılışı yapılmıştı. Her iki müzenin de 24 Nisan 1915’te resmi açılışının yapılması bekleniyor.

ATAA’nın yeni yönetimi basınla buluştu İLHAN TANIR

Lale Iskarpatyoti

WASHINGTON DC - POSTA212

A

merikan Türk Dernekleri Asamblesi (ATAA) yeni yönetim ekibi, başkent Washington’da basın mensuplarına bir iftar yemeği vererek, gündemdeki konuları görüştü. ATAA’nın yeni dönem başkanlığına yakın zamanda Mehmet Toy getirilmişti. Toy’un da ilk kez basın karşısına çıktığı programda, ATAA’nın önceki başkanlarından Günay Sevinç de bulundu. Toy, başkanlığı, Mehmet Çelebi’nin ABD dışına taşınması nedeniyle, yönetim kurulunun kararı doğrultusunda üstlendiğini ifade etti. ATAA’DAN YENİ ATAKLAR Toy, ATAA olarak Türk vatandaşlarına daha aktif ve güçlü bir şekilde ulaşmanın yollarının arandığını ve önümüzdeki dönemde bu yönde çalışmalara ağırlık verileceğini kaydetti. ATAA olarak Amerikan-Türk toplumunu kendi yerleşim birimlerindeki

veren ve Türkiye’de basın ve internet özgürlüğünü kıstığı varsayılan girişimlere karşı olan önergeler de bulunuyor. ATAA: SURDA GEDİK Toy, ATAA olarak, Türkiye’de internet ve basın özgürlüğü isteyen bu tür yasa tasarılara da kategorik olarak karşı olacaklarını anlattı ve bunun nedeni olarak ise, bu yasa tasarılarının birinin geçmesinin ‘surda bir gedik’ yaratacağını, ve bunları düzenleyenlerin de ‘niyetlerinin kötü’ olduğunu söyleyerek açıkladı.

Mehmet Toy

gerek yerel yönetimlere ve gerekse federal seviyedeki yönetim ve temsil kadrolarında görmek istediklerini de söyleyen Toy, bu yönde daha ciddi bir teşviğe devam edeceklerini anlattı. Mehmet Toy, basın mensupları ile özellikle bu dönemde Kongre’de bulunan 10 kadar anti-Türkiye kanun tasarı-

sı ve önergeyi konuştu. Bu sayıda anti-Türkiye girişiminin Kongre’de bulunduğunu tarihte hatırlamadığını da kaydeden Toy, bu çalışmalarla ilgili bazı stratejileri olduğunu söyledi. 10 kadar ‘anti-Türkiye’ olarak bilinen yasa tasarıları ve önergelerin içinde, Türk İstihbarat Kurumu, MİT’e çok geniş yetkiler

GÖNÜLLÜLER ARIYOR ATAA Executive Direktörü olan Lale Iskarpatyoti ise özellikle ATAA olarak yakın zamanda başlanacak ve Türk-Amerikan gençlere Türkçe’nin yanısıra, tarih, coğrafya ve din bilgisi gibi dersleri de Türkçe olarak öğretecek online sisteminden bahsetti. İskarpatyoti, online sistemin ağustos ayının başında deneme çalışmalarına başlanacağını ve bunun için de 25 kadar gönül-

lü aradıklarını da ekledi. Bu sistemde gönüllü olmak isteyenler, ATAA’ya ulaşarak, kaydolabilecekler. Gönüllüler, gençlere hitap edecek bu yeni online hizmetinin eksik ve gediklerini bu deneme sürüşünde test edip, sistemin daha iyi olması için ‘feedback’ verecekler. KÜLTÜR FESTİVALİ ATA-DC’ Başkanı Gizem Salcigil White da, eylül ayında bu yıl, ilk kez, bir yerine iki Türk festivali gerçekleştirileceğini duyurdu. White’ın bildirdiğine göre, festivallerden biri her yıl olduğu gibi Beyaz Saray’ın yanında yapılırken, ikincisi ise, Türkiye’den film direktörlerinin de konuk olacağı, Kültür Festivali şeklinde yapılacak. Bu ikinci festival ilk kez organize ediliyor ve Washington DC yerine, yine aynı günlerde Virginia eyaletine bağlı Tysons Corner’da yapılacak. İftar programı, Toy ve İskarpatyoti’nin basın mensuplarının sorularını cevaplaması ve karşılıklı görüş-alışverişiyle kapandı.


Güncel &Toplum

23 Temmuz 2014 Çarşamba

KÜLTÜR MİRASINA SAHİP ÇIKAN TÜRKLER, ZEUGMA İÇİN SEFERBER OLDU

‘Çingene Kızı’na 10 bin imza Zeugma Antik Kenti’nden 1960’larda kaçırılan mozaikler halen Bowling Green State Üniversitesi ve Wolfe Center Binası, Eva Marie Saint Tiyatrosu’nun lobisinde dekorasyon amaçlı kullanılıyor POSTA212 mart ayında bu skandalı gündeme getirmiş ve kültür mirasımıza duyarlı insanlarımızı göreve çağırmıştı. Haberimiz üzerine başlatılan kampanyaya 10 bin kişi imza atarak destek verdi

G

NEW YORK - POSTA212

aziantep’in Nizip ilçesindeki Zeugma Antik Kenti ve çevresinde 1960’lı yıllardaki kaçak kazılar sıra sında yurt dışına kaçırıldığı tespit edilen mozaikler, ABD’deki Bowling Green State Üniversitesi tarafından 1965’te Manhattan’daki bir sanat galerisinden satın alındı. 3 bin 500 dolara satın alındığı bilinen mozaiklerin diğer parçaları üniversitenin haricinde Wolfe Center Binası ile Eva Marie Saint Tiyatrosu’nun lobisinde dekorasyon amaçlı kullanılıyor. Bu skandal haberi POSTA212 olarak geçtiğimiz mart ayında ilk kez gündeme getirmiştik. Peş peşe yaptığımız haber ve röportajlarla da bu skandalı gündemde tutmuş, POSTA212 olarak moziklerin takipçisi olduğumuzu ve bu tarihi eserler Türkiye’ye iade edilinceye kadar da işin peşini bırakmayacağımızı üzerine basa basa belirtmiştik. YASAL GİRİŞİM BAŞLATILMIŞTI Haberimizin ardından Türkiye Kültür Bakanlığı bir açıklama yapmış ve yasadışı yollarla kaçırılan mozaiklerin iadesi için gerekli adımların atılacağını bildirmişti. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Abdullah Kocapınar da, Ohio’nun en büyük gazetesi The Plain Dealer’a gönderdiği mektupta Bowling Green Üniversitesi’nin bilimsellik ve etik açısından doğru adımları atacağından emin olduğunu belirtti. E-maille gönderilen mektupta Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Kutalmış Görkay’ın mozaiklerin kesinlikle Zeugma’ya ait olduğu açıklamasına da yer verilmişti. ÇALIŞMALAR SÜRÜYOR New York Başkonsolosluğu’ndan Kültür Turizm Ateşesi Emin Kaya da Posta212’ye Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Kaçakçılık Dairesi ile bağlantıda olduklarını açıklamış ve süreci dikkatle izlediklerini belirtmişti. Gaziantep İl Kültür ve Turizm Müdürü Ergun Özuslu ise, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Zeugma’daki kaçak kazılarda ele geçirilip yurt dışına kaçırılan 15 parça mozaiğin Türkiye’ye getirilmesi için başlatılan çalışmaların sürdüğünü söylüyor. Parçaların ne zaman ve nasıl gittiği hakkında ellerinde net bilgi olmadığını aktaran Özuslu, “Tarihi eser kaçakçıları tarafından kaçak yollarla yurt dışına götürülen eserler, Çingene Kızı Mozaiği’nin kayıp parçalarıyla uyumlu” dedi. Prof. Dr. Kutalmış Görkay tarafından sunulan bir raporla kaçırılan mozaiklerin Zeugma’ya ait olduğunun kanıtlandığının altını çizen Özuslu, “Zeugma’dan ABD’ye kaçırılan mozaiklerin iade edilmesi için kampanya başlatıldı. Parçaların tekrar Türkiye’ye getirilip sergilenmesi için ‘www.change.org’ adresinde ‘Zeugma’dan Amerika’ya kaçırılan mozaikler iade

Güncel &Toplum

12 Mart 2014 Çarşamba

Mozaikleri istiyoruz

Haberimiz üzerine başlatılan kampanyaya 10 bin kişi imza atarak destek verdi http://www.change.org/tr/kampanyalar/bowling-green-state-university-zeugmadan-amerika-ya-ka%C3%A7%C4%B1r%C4%B1lan-mozaikler-iade-edilsin

Zeugma mozaiklerinin kaçak yolla getirilip Ohio’daki bir üniversitede yer seramiği olarak kullanılmasına tepkiler sürüyor. POSTA212 olarak moziklerin takipçisiyiz ve bu tarihi eser Türkiye’ye iade edilinceye kadar da işin peşini bırakmayacağız NEW YORK - POSTA212

Z

eugma mozaiklerine ait 12 parçanın Ohio’daki bir üniversitede ortaya çıkması üzerine Türkiye resmi kanallardan harekete geçti. Üniversite ise iddiayı ciddiye alarak yasal inceleme başlattı. Posta212 olarak biz de mozaikler Türkiye’ye iade edilinceye kadar işin takipçisi olacağız. Türkiye resmi kanallardan yaptığı başvuruyla, M.Ö. 31. Roma dönemine ait olan ve Fırat nehri kıyılarında 1960’larda yağmalandığına inanılan tarihi mozaikleri geri istedi. Amerika’ya kaçırılan mozaikler daha sonra üniversite tarafından Manhattan’da bir galericiden 35 bin dolara satın alınmıştı. ÜNİVERSİTEDEN AÇIKLAMA Mozaiklerin yağmalandığının ortaya çıkması Bowling Green State Üniversite’sini kamuoyuna açıklama yapmaya zorladı.Mozaikler üzerinde araştırma yapan ekipten üniversitenin sanat tarihi profesörü Stephanie Langin-Hooper, üniversitenin konuya hassas bir şekilde eğildiğini belirtti. Bu arada Türk hükümeti mozaiklerin iade edilmesine çalışırken, üniversite yetkilileri Tür-

kiye’den henüz resmi bir çağrı almadıklarını ileri sürdü. YASAL GİRİŞİM BAŞLATILDI Türkiye’de Kültür Bakanlığı’ndan yapılan bir açıklamada, yasadışı yollarla kaçırılan mozaiklerin üniversite tarafından iadesi için gerekli adımların atılacağı bildirildi. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Yardımcısı Abdullah Kocapınar, Ohio’nun en büyük gazetesi The Plain Dealer’a gönderdiği mektupta Bowling Green Üniversitesi’nin bilimsellik ve etik açısından doğru adımları atacağından emin olduğunu belirtti. E-maille gönderilen mektupta Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Kutalmış Görkay’ın mozaiklerin kesinlikle Zeugma’ya ait olduğu açıklamasına da yer verildi. Posta212 olarak görüşlerine başvurduğumuz Görkay, Bakanlığın haberi dışında basına açıklama yapamayacağını söyledi. New York Başkonsolos’luğundan Kültür Turizm Ateşesi Emin Kaya da Posta212’ye Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Kaçakçılık Dairesi ile bağlantıda olduklarını ve süreci dikkatle izlediklerini belirtti.

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

Gökdelen diken de, aşk’ını çakıyla park sırasına kazıyan da var

FBI’A DANIŞTILAR Üniversite sözcüsü David Kielmeyer Türkiye’den kendilerine herhangi bir resmi evrakın gelmediğini bildirdi. Kielmeyer “Şu anda konuyla ilgili yasalar üzerinde çalışıyoruz.” dedi. Üniversite’nin Başkanı Mary Ellen Mazey de yaptığı kısa açıklamada “Doğru olanı yapacağız” dedi. Üniversitenin bu aşamada mozaik uzmanlarına ve FBI’a danıştığı belirtiliyor. Görüşlerine başvurduğumuz sanat tarihi bölümü yöneticisi Katerina Ruedi Ray, Posta212’ye yaptığı açıklamada, konuyu üniversitenin hukuk danışmanı Sean Fitzpatrick’e devrettiklerini söyledi. ANTAKYA’DAN DEĞİL Langin-Hooper, Üniversite’nin geçen Ocak’ta konuyla ilgili alarma geçtiğini belirtiyor. Zeugma mozaiklerinin üniversitenin Wolfe Center for the Arts

Ertuğrul Günay: Sonuç alabilir HABER MERKEZİ - POSTA212 Zeugma Mozaik Müzesi’nin de açılışını yapan eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Zeugma mozaiklerine ait 12 parçanın ABD’deki Bowling Green State Üniversitesi’nde zemin süsü olarak kullanılması ve Türkiye’ye iade edilmemesine ilişkin, POSTA212’ye yaptığı açıklamada “Ülkemizde yasa dışı yollarla çıkarılmış olan tarihi eserlerin Türkiye’ye iade edilmesi gerekir. Biz bu konuda son yıllarda oldukça yoğun

Bölümü’nün Tiyatro Salonu’nun zeminine döşendiği bu dönemde ortaya çıkmıştı. Üniversite 1965’te New Yorklu sanat brokerı Peter Mark’tan satın aldığı mozaiklerin Antakya’dan, 1930’larda yapılan kazıdan yasal bir şekil-

bir kampanya sürdürdük ve benim görev yaptığım dönemde beş yılda 4 binden fazla eserin ülkemize gelmesini sağladık. Amerika’dan, Almanya’dan, İngiltere’den çeşitli ülkelerden çeşitli eserler geldi. Zeugma mozaikleri önemli iade edilmesi gerekir ama müzeler ne yazık ki Amerika ve Avrupa müzeleri çalıntı eserleri iade etmek konusunda yeteri kadar istekli görünmüyorlar. Bakanlık konuyu ısrarlı bir biçimde takip ederse sonuç alabilir diye düşünüyorum” dedi.

de getirildiğine inanıyordu. Hooper’ın davet ettiği Brown Üniversitesi mozaik uzmanı Rebecca Molholt, yaptığı araştırmaların mozaiklerdeki geometrik şekil ve motiflerin kesinlikle Zeugma’ya ait olduğunu söylüyor.

FIRTINANIN mola verdiği mahallede kar kümeleri meşe ağaçlarının göbeğine tırmanmış. Etrafta insan yok, ama Gilbert Tauber işbaşında. Burası Manhattan’ın kuzeybatısında emekli şehir planlamacı Tauber’in yaşadığı muhit. 78 yaşındaki Gilbert New York belediyesi için gönüllü çalışıyor. Tarih hastasının işi resmi cadde, sokak ve yol numarasıyla onurlandırılmaya layık görülenleri bir araya getirmek. Örneğin Manhattan’da Broadway ile West 103 Street’in kesiştiği köşede ünlü aktör Humphrey Bogart adını taşıyan bir plaka ile onurlandırılıyor. Tauber 2006’dan bu yana ‘Congress Street, King George, Smell Street Lane, Rackpickers Row gibi 1000’i aşkın eski sokağa ilaveten 1600 kadar onurlanmaya layık olanları tesbit etmiş. Yaşam boyu başarıları kanıtlananlar cadde, meydan, köprü, havaalanı gibi yerlere adları verilip ödüllendiriliyor. Onur listesinde kimliği bilinmeyenler tanıdıklardan fazla. Projenin uygulanmasında gariplikler de olmuyor değil. 1913’de Brooklyn’de bir parka bitişik arazide inşa edilen ‘Ebbets Fields’ beyzbol sahasına iki müteahhit kendi adlarını koydular. Uzun zaman sonra durum anlaşınca adları silindi. Taubert N.Y. Times muhabirine bir meclisi üyesinin zorlamasıyla Zenita Thompson’a Brooklyn’de iki blok bir sokağı bölüp yarısına Zenita’nın ismini verdiklerini söyledi. Emekli planlamacı ‘’ Zenita’nın kim olduğu, bu kadının hangi nedenle onurlanmaya layık görüldüğünü keşfedemedim.’’diye yakındı. Bir süre sonra Zenita ortadan kayboldu, adı da şeref listesinden çıkarıldı. Amerikalılar adlarını yaşatan girişimlere bayılıyor. Geçen hafta sonunda Lincoln Center’da bir konser izlerken 1000’i aşkın koltuk arkasında metal künyeler taşıdığını, müzikseverlerin kişi başına 10 bin dolar bağışla isimlerinin yazıldığını öğrendim. Görevi sona eren devlet adamları, şöhretli politikacılar, valiler, J.F. Kennedy; R. F. Kennedy gibi suikaste kurban giden devlet adamları, gayretiyle New York’a havalimanı açılmasını sağlayan La Guardia gibi popüler belediye başkanı, New York’a damgasını vuranların isimleri eyaletleri bağlayan yollar, köprüler, meydanlar, hastane ve kolejlerde yansıtılıyor. Rockefeller, Trump, Lefrak aileleri otel, gökdelen, lüks binalar, toplu iskan merkezleriyle zaten bilinen bu isimleri canlı tutuyorlar. Kimi, aile bağlantısını göstermek için görkemli binalar, oteller dikip adlarını yaşatırken annesinden harçlık alan gençler park sıralarına ‘’Brenda ve Mike’’diye çakıyla isimlerini kazıyorlar. Amerika’da yaşayan bazı Türk doktorları da tüm masraflarını karşılayarak Anadolu’nun çeşitli yerlerinde adlarını taşıyan liseler açıp gelecek kuşaklara örnek oluyorlar. Hurriyet.com.tr’den alınmıştır.

Zemin süsü olması çok rahatsız edici UNESCO Sualtı Arkeolojisi Unitwin Network Koordinatörü ve Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hakan Öniz, tarihi eserlerimizin ABD’de hem de üniversitede zemin süsü olarak kullanılmasının rahatsız edici olduğunu söyledi kaçırıldığının resmi olarak tespit edildiğine dikkat çekerek, “Bundan sonra üniversitenin attığı her adım Türkiye Cumhuriyeti’ni oyalamaya yönelik. Bu noktada üniversitenin örnek bir tavır sergileyerek bir an önce eserleri Türkiye’ye yollaması gerekir” dedi.

(AYSEL TAPAN – İSTANBUL / POSTA 212)

U

NESCO Sualtı Arkeolojisi Unitwin Network Koordinatörü ve Selçuk Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hakan Öniz, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın The Bowling Green State Üniversitesi’nin zemin süsü olarak kullanıldığı Zeugma mozaikleri ile ilgili uyguladığı politikaların son derece doğru olduğunu vurgulayarak, “Türkiye’den zamanında kaçırılmış eserlerin geri getirilmesi için çok ciddi bir çalışma yapan çok ciddi bir ekip var. Öncelikle ekibi çalışmalarından dolayı kutlamak lazım çünkü denenebilecek her yolu denemişler denemeye de devam ediyorlar” dedi. ÜNİVERSİTE TÜRKİYE’Yİ OYALIYOR The Bowling Green State Üniversitesi’nin eserleri zemin süsü olarak kullanmasının büyük bir rahatsızlık verdiğini söyleyen Öniz, “Eser bir başka ülkenin çok önemli tarihi eserlerini alıp bir dekorasyon objesi olarak kullanamazsınız. Bilim ve kültür kurumları olan üniversitel-

edilsin’ başlığıyla başlatılan kampanyada toplam 18 bin imzaya ihtiyaç var. Şu anda yaklaşık 8 bin imza toplandı. Kampanyada istenilen imzaya ulaşılmasının ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı hukuki yollardan başvuruda bulunacak. Mozaiklerin ait oldukları yer olan Gaziantep’e getirilip sergilenmesi için bu kampanya önem taşıyor” diye konuştu. Özuslu, parçaların, 30 bin metrekarelik alana inşa edilen Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi’ne iade edilmesi için herkesi www. change.org internet sitesinde başlatılan kampanyaya destek olmaya çağırdı. Kampanyaya şu ana kadar verilen imza sayısı ise 10 bini aştı.

Çingene kızı Mozaiği Gaziantep’in Nizip ilçesindeki Zeugma Antik Kenti’ndeki bir villanın yemek odasının tabanında birçok bölümü tahrip edilmiş mozaiğin parçası olan ve üzerine düşen sütunun kaldırılmasıyla bulunan tarihi eser, günümüzde sadece Zeugma’nın değil Gaziantep ve Türkiye’nin tanıtımına da katkı sağlıyor. “Çingene Kızı” olarak adlandırılan ve simge haline dönüşen Mainad Mozaiği, Gaziantep Mozaik Müzesi’nde özel odada sergileniyor. Çingene Kızı mozaiği, hangi açıdan bakılırsa bakılsın ziyaretçiye bakıyormuş izlenimi vermesiyle dikkat çekiyor. Labirent şeklinde dizayn edilen odanın dış duvarında, kaçakçılar tarafından büyük oranda tahrip edilen Mainad Mozaiği’nin ilk bulunduğu hali de yer alıyor.

Yrd. Doç. Dr. Hakan Öniz

er, öğrencilerin kültürel mirası nasıl kullanacağını, nasıl savunulacağını ve korunacağını en başta öğretmesi gereken kumrumlardır. Bir örnek olarak bunu bir dekorasyon malzemesi olarak kullanmaları çok doğru olmamış. Bu yanlış bir davranış biçimi” diye konuştu. ÇİNGENE KIZI’NIN DEVAMI Öniz, konuyla ilgili bilimsel ayrı ayrı çalışmaların olduğuna ve 2011’de “Çingene Kızı” mozaiğinin devamı olan 12 parçanın Zeugma kökenli olduğunun ve Gaziantep’ten

19 Mart 2014 Çarşamba

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

Galeriye yaya geldiler, 2 Rolls Royce'la çıktılar

Zeugma’ya Türkler sahip çıktı Zeugma’ya ait mozaiklerin Ohio’daki bir üniversitede ortaya çıkmasını POSTA212 geçen hafta gündeme getirmişti. Haberimizden sonra Amerikalı Türkler tarihi eserin Türkiye’ye iadesi amacıyla seslerini yükseltti

MEHMET YAR (TÜRKOCAĞI BAŞKANI): SAHİP ÇIKMALIYIZ Tarihimize sahip çıkmalıyız. Türk hükümeti de bu konuda üzerine düşeni yapmalı. Biz de bu konuda üzerimize düşeni yapmalıyız. Gelecek nesillere tarihimizi aktarmamız açısından önemli. Türkler’in lobiciliği güçlendirilmeli. Bu sayede çok daha başarılı olacağımıza inanıyorum.

min süsü olarak kullanılmasını seyretmemeliyiz. Türkiye’nin gerekli tüm mercilere baş vurup Zeugma mozaiklerinin ABD’nin Ohio eyaletindeki Bowling Green State Üniversitesi’nden Turkiye’ye getirilmesi sağlanmalıdır, gerekirse bu konuda sivil toplum örgütleri de üzerine düşeni yapmalıdır.

ALİ ÇINAR (TADF ESKİ BAŞKANI): UTANÇ VERİCİ “Zeugma mozaiklerine ait 12 parçanın hem kaçak olarak Amerika’ya sokulması hem de yer malzemesi olarak kullanılması çok utanç verici. Üniversitenin bundan habersiz olduğunu belirtmesi çok manidar. Ülkemizin tarihi eserleri “Devlet malı” niteliğindedir. Yasal bazı cezaları olmasının dışında tarihi eserlerimizin talan edilmesinin önüne geçmek bir vatandaşlık görevimizdir. Amerika’ya kaçak getirilen eserlere sahip çıkmamız ve fark ettiğimiz bu durumları resmi makamlara bildirmemiz çok önemlidir. Tarihi eser kaçakçılığı ile son yıllarda ciddi bir mücadele olduğunu görsem de yeterli olduğunu düşünmüyorum. O nedenle kaçakçılara karşı daha ağır cezalar getirmek bence en büyük yaptırım olacaktır.”

GALERİYE elele girdiler, erkeğin desenli kot pantolonu daha çok pijamaya benziyordu. Dudaklarını örten bıyıklarından ağzı görülmüyordu. Genç kızın kömür siyahı saçları beline kadar inmişti. Genç çift itinayla döşenmiş oto galeriyi umursamaz tavırla incelemeye başladı. Rolls Royce, Bentley, Mercedes’ler sırayla dizilmişti. İtalyan arabalarına yaklaşınca bir tezgahtar çıkageldi. İkiliyi aşağıdan yukarı süzdükten sonra’’Enfes araçlar, değil mi?’’diye bir açış yaptı. Yanıt gelmeden devam etti:‘’Biz yalnızca lüks Avrupa arabalarını pazarlıyoruz. Fiyatları da ona göre yüksek. Yeni modeller 200 bin’den başlıyor.’’ Uzun saçlı kız gümüşi R.Royce’u işaret ederek sordu : Pembe’si yok mu?’’ Tezgahtar ‘’Hemen geleceğim.’’dedi, menajerin odasına koştu.: ‘’İki hippi var, sorun çıkaracaklar.’’ Birlikte Rolls Royce pavyonuna gittiler. Menajer:‘’Bu arabalar size pahalı gelecek. Aşağı yolda kullanılmış Amerikan arabaları var, fiyatları hesaplı, onları bir deneyin.’’ İkili çift bakıştılar. Cher bankasına bir telefon ricasında bulundu. Menajere verdiği kartvizitte özel numarayı çevirdi. Hattın öbür ucunda Bank of America’nın CEO’su vardı. Cher “Bize araba satmak istemiyorlar.’’diye şikayette edince dev bankanın tepesindeki adam galeri menajerini ağır dille azarladı: ‘’ Bu çift en iyi müşterilerimizden. TV’de Sonny and Cher Komedi Şovu’nu hiç izlemedin mi? ’’ Dili tutulan menajer ‘’Tanıyamadık, bağışlayın.’’diye özür diledi. Sonny ile Cher galeriye yaya girdiler, Rolls Royce’la çıktılar. 2 Rolls Royce siparişi veren Cher ‘’Biri pembe olacak.’’dedi. 66 yaşında hala kariyerini sürdüren Cher’in serveti 305 milyon dolar. Amerika’da kim zengin, kim değil tespiti güç. Hareketli bir günde milyonlarca doları hesabına aktaran genç borsacı da, adını taşıyan gökdelenin girişinde seyyar büfeden iki dolarlık sandviç alan sanayici de zengin. Ama ölçüler farklı. Yerkürede 400 milyarderin serveti, 42.7 trilyon dolar. 3 milyar insanın taşınır-taşınmaz varlığının üstünde. Amerika’da bir beyaz ailenin net zenginliği 113 bin149 dolar, siyahinin 5 bin 677, hispanik kökenlinin 6 bin 325. Bir şirket yöneticisinin maaşı vasat bir işçi aylığının 325 misli. üstünde. Ekonomi uzmanları son aylarda gelir dağılımı reformu üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Clinton dönemi Çalışma Bakanı Robert Reich bir konferansta kalkınmış tüm ülkeler arasında ABD’nin gelir eşitsizliği sıralamasında en tepede olduğunu, farkın giderek açıldığını söyledi. Servet dağılımında eşitsizlik yalnız zengin-yoksul arasında değil milyonerleri de kapsıyor. Banker, sanayici, zengin yeraltı kaynaklarıyla ün yapmış Paul Mellon geleneksel yat partisine en yakın dostlarını davet etti. Güvertede misafirleri ağırlayan Mellon’un gözü kırmızı ceket, yeşil pantolon, beyaz plastik ayakkabı içinde tanımadığı birisine takıldı. Adam kaptan köşküne çıkıp indikten sonra ‘Baba’ Mellon’la karşılaştı. Hiç yakınlığı olmadığı halde ilk adıyla hitap ederek ‘’Paul, yatın çok güzel, kaç para?’’diye sordu. Milyarder Mellon hafif tebessümle ‘’Fiyatını soruyorsanız, alamazsınız.’’yanıtını verdi. Sonradan, renkli giysiler içinde yat davetine gelen kişinin yalnızca 15 milyon dolar servete sahip plastik tüccarı olduğu öğrenildi. Hurriyet.com.tr’den alınmıştır.

CENK ÇOKTOSUN (TADF BAŞKAN YARDIMCISI)

57 DERNEKTEN İMZA TOPLANACAK TADF Başkanı Atilla Pak’ın yetkisiyle bir kampanya başlatacaklarını açıklayan Çoktosun, Ohio Bowling Green State Üniversite’sini kınadıklarını, eserlerin geri getirilmesi için imza toplayacaklarını belirtti. Çoktosun, “Amerika’daki 57 derneğin başkanlarından imza toplayıp, bir basın açıklaması yazacağız. Daha sonra bunları hem basına hem de üniversiteye göndereceğiz” dedi.

İrlandalı müdürden Türkler’e yeşil ışık Türk toplum liderleriyle bir araya gelen NYPD’nin yeni Müdürü William Bratton, Türk-Amerikan toplumunun etkinliklerine katılacağı sözünü verdi ve yakın ilişkiler kurmak istediğini söyledi

PROTESTO HAZIRLIĞI

N

Cenk Çoktosun, ayrıca konuyu derinlemesine inceleyeceklerinin de altını çizdi. Ohio’daki Türk öğrenci dernekleriyle de görüştüklerini söyleyen Çoktosun, gerekli izinleri aldıklarında üniversitenin çevresinde gösteriler düzenleyeceklerine dikkat çekti.

BAKANLIKLA YAZIŞMA Türkiye’den kaçırılmış tüm eserlerin peşinde olacaklarını açıklayan Cenk Çoktosun, “Halkımız maalesef tarih konusunda biraz duyarsız kalabiliyor. Bu yüzden duyarlılığı ve desteği için POSTA212 ailesine teşekkürü bir borç biliriz”dedi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile de yazışmaların başlatıldığını belirten Çoktosun, soydaş ülkelerin bakanları ve milletvekilleri ile de durumu paylaşacaklarını söyledi.

MAZLUM KOŞMA (American Cultural Association of Georgia) : ISRARLA TAKİP EDİLMELİ POSTA212 olarak yasa dışı yollarla Türkiye’den kaçırılan tarihi eserlerin iade edilmesi konusunda bilgilendirme yaptığınız ve öncülük ettiğiniz için sizi tebrik ediyorum. Kaçak eserler Bowling Green Üniversitesi (BGU) bünyesinde akademik anlamda bile kullanılsa bu eserleri

Kırşehirli Tekiner gerçekten sıfırdan milyoner oldu MANHATTAN’IN Birinci ile Beşinci Cadde’leri arası 70’inciden 110’uncu sokağa uzanan mahalle halk arasında ‘’Germantown’’diye anılır. New York’a gelişimde bu mahallede uzun zaman yaşadım. Alman, Polonya, Macar kökenlilerin Avrupa’daki harplere karışmamak için Amerika’ya göçlerinde Alman mahallesi (Germantown) yerleşim seçeneklerinin başında geliyordu. New York’a yerleşik Türklerin benim için verdikleri bir davette tanıştığım Sami Tekiner ‘’Seni gördüğüme memnun oldum. Memleketten gelip gidenle haylidir karşılaşmadım.’’dedi. Tekiner Kırşehirli idi, Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra bursla doktora yapmak için Amerika’ya gelmiş, harp patlayınca geri dönememişti. Türkiye’den para gelmeyince sıkıntıya düşmüş, Germantown’da yaşayan Alman- Polonya mültecilerinin Avrupa’daki ailelerinin gıda, ilaç, giyim gibi ihtiyaçlarını deniz yoluyla memleketlerine göndermeye başlamıştı. Bu işi yapmayı tek akıl eden Sami Tekiner ‘’Anadolu’da bakkaldan ayakkabıya irili ufaklı iş yapan tüccarlardan garantili ticaretin emlak sahipliğine bağlı olduğunu çok duydum. Avrupa’dan gazete,dergiler getirdim. İşlerimi yürüttüğüm dört katlı evi alacak kadar para sahibi oldum. Ardından zincirli ipoteklerle iki ev daha aldım, binalarımın sayısı gittikçe arttı. Cadde-sokak üstünde lokanta, şarküteri, hazır gıda yerleri için müteşebbislere binalarımda yer verdim. Harp bittikten sonra emlak ve bina alışverişi dışındaki işlerimin çoğunu kapattım.’’ diye ekliyor. Şirketinin kira işlerini yürüten bir Türk, hukuktan emlakçılığa dönen Tekiner’in vefatından önce ev, apartman, bina, dükkan olarak 150 civarında gayrımenkula sahip olduğunu söyledi. Emlak sektörü New York’ta üretim olmadan en fazla kazanç getiren bir sanayi. İngiliz emlak komisyoncusu Knight Frank’in yayımladığı ‘’Servet Raporu’’nun son sayısında Londra, Paris, Cenevra, Dubai, Sao Paolo ve Shanghai’a gibi ülkelerde nakit 30 milyon doları aşkın 167 bin 669 süper zenginin servetleri büyüteç altına alınıyor. Knight Frank yabancıların geçen New York’ta en fazla emlaka ilgi gösterdiğini, direkt yatırımın 50 milyar doları aştığı, süper zengin sayısının gelecek 10 yılda yüzde 30 artacağını belirtiyor. Uzman emlakçı yakın gelecekte uçak, yat, modern sanat eseri gibi refah simgelerinin yerini emlak sahipliğinin alacağını işaret ediyor. Rus oligarkı Dimitry Rybolovlev 88 milyon dolarla New York’un en pahalı kondo apartmanını, Mısır’lı inşaat devi Nassef Sawiris’in 70 milyon dolar ödeyerek koperatif dairelerde pahalılık rekoru kırdığı bildiriliyor. Sıfırdan milyoner olan Kırşehir’li Sami Tekiner bu dönemde yaşasaydı bina sahipleri arasında liste başı olurdu.

Üniversite kabullenmişti

ER YA DA GEÇ İADE EDECEKLER Yrd. Doç. Dr. Hakan Öniz, “Er ya da geç üniversite bu kültür mirasını Türkiye’ye iade edecek. Çünkü uluslararası kurumlar var bu konuyla ilgili mahkemeler, çeşitli örnekler var. Sonuçta devletimiz bu konuyla ilgili bir hukuk süreci başlatırsa ki başlatabilir bunları geri alabilir. Mesele hukuki yollara başvurarak zorla almaya gerek kalmadan üniversitenin adına yakışır bir şekilde bu parçaları iade etmesi en doğru olan” diye konuştu.

Güncel &Toplum

Bize ait tarihi dokunun başka bir ülkenin üniversitesinde sergilenmesini kabul etmek mümkün değil. Zeugma mozaiklerini 46 yıl gizli odalarda sakladıktan sonra ABD deki Bowling Green State Üniversitesi’nde ze-

doganuluc@aol.com

hurriyet.com’ dan alınmıştır

İMİTASYONLA YETİNSİNLER Öniz, iade sonrası için alternatif çözüm olarak the Bowling Green State Üniversitesi’nin eserlerin imitasyonlarını alıp yine sergilemeye devam edebileceğini ve Türkiye’nin iadeden dolayı üniversiteye teşekkür plaketi verebileceğini belirtti. Öniz ayrıca, orijinal eserlerin Zeugma Mozaik Müzesi’nde olması gerektiğini vurgulayarak, “Amerikalıların eserlere sahip çıkamadığımızı söyleme hakkı da yok Zeugma Mozaik Müzesi dünyaya örnek bir müzedir” dedi.

Zeugma’daki kaçak kazılarda ele geçirilen M.Ö. 31. Roma dönemine ait mozaiklerden 15’inin yurt dışına kaçırıldığı sanılıyor. POSTA212 mart ayında bu durumu gündeme getirmiş ve yetkilileri olmaya çağırmıştı.

ÖMÜR KARAOĞLU (TURKSOTX-Turkish Society of Texas) SEYRETMEKLE OLMAZ

Doğan Uluç

yasal hale getirmez. Eserlerin iadesi için hem Türk hükümetinin (Kültür Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı) hem de Türkiye’deki üniversitelerin, özellikle Arkeoloji, Antropoloji ve Tarih bölümlerinin de kararlı ve ısrarcı bir şekilde konuyu takip etmeleri gerekir.

ew York’un yeni Emniyet Müdürü William Bratton Bowling Green’de yapılan programda Türk toplumu temsilcilerinden Ali Çınar, İbrahim Kurtuluş ve NYPD Toplumsal İlişkilerden Sorumlu Erhan Yıldırım ile bir araya geldi. İbrahim Kurtuluş, İrlanda kökenli olan Brattona’ya Osmanlı - İrlanda tarihi bağını anlatırken, Çınar ve Kurtuluş kendisinden Türk Amerikan toplumunun etkinliklerine katılmasını istediler. Ali Çınar ve İbrahim Kurtuluş, Eski Emniyet Müdürü Raymond Kelly ile çok yakın ilişkileri olduğunu, Türk toplumunun aynı ilişkiyi yeni Emniyet Müdürü William Bratton ile de yapmak istedikleri için bir çok etkinlikte Türk toplumunun sesi olarak programlara katılacaklarını belirtti. NYPD Toplumsal İlişkilerden Sorumlu Erhan Yıldırım da Türk toplumunun ve diğer Müslüman gruplarının NYPD ile çok yakın çalışması için başarılı çalışmalar yapıyor. NYPD’de yaklaşık 75’e yakın Türk kökenli polis bulunurken, bu yıl için NYPD Türk-Amerikan Derneği’nin kurulacağı bilgisi de William gelen haberler Bratton arasında.

Mozaiklerin yağmalandığının ortaya çıkması Bowling Green State Üniversitesini kamuoyuna açıklama yapmaya zorladı. Mozaikler üzerinde araştırma yapan ekipten üniversitenin sanat tarihi profesörü Stephanie Langin-Hooper, üniversitenin konuya hassas bir şekilde eğildiğini belirtti.Üniversite sözcüsü David Kielmeyer Türkiye’den kendile- rine herhangi bir resmi evrakın gelmediğini bildirdi. Kielmeyer “Şu anda konuyla ilgili yasalar üzerinde çalışıyoruz.” dedi. Üniversite’nin Başkanı Mary Ellen Mazey de yaptığı kısa açıklamada “Doğru olanı yapacağız” dedi. Üniversitenin bu aşamada mozaik uzmanlarına ve FBI’a danıştığı belirtiliyor. Görüşlerine başvurduğumuz sanat tarihi bö- lümü yöneticisi Katerina Ruedi Ray, Posta212’ye yaptığı açıklamada, konuyu üniversitenin hukuk danışmanı Sean Fitzpatrick’e devrettiklerini söyledi. Langin-Hooper, Üniversite’nin geçen Ocak’ta konuyla ilgili alarma geçtiğini belirtiyor. Zeugma mozaiklerinin üniversitenin Wolfe Center for the Arts Bölümü’nün Tiyatro Salonu’nun zeminine döşendiği bu dönemde ortaya çıkmıştı. Üniversite 1965’te New Yorklu sanat brokerı Peter Mark’tan satın aldığı mozaiklerin Antakya’dan, 1930’larda yapılan kazıdan yasal bir şekilde getirildiğine inanıyordu. Hooper’ın davet ettiği Brown Üniversitesi mozaik uzmanı Rebecca Molholt, yaptığı araştırmaların mozaiklerdeki geometrik şekil ve motiflerin kesinlikle Zeugma’ya ait olduğunu söylüyor.


Göçmenlik - Toplum

23 Temmuz 2014 Çarşamba

K-3 vizesi al abd’ye hiç beklemeden gel Göçmenlik Avukatı Remzi Güvenç Kulen, Amerikan vatandaşı ile evlilik yapan kişilerin K-3 vizesi ile Amerika’ya gelip Green Card prosedürünün sonuçlanmasını iki yıl kadar bekleyebildiklerini söyledi DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

A

merikan vatandaşı ile yapılan evlilikler sonucu alınan Green Card prosedürü sonuçlanmadan Amerika’ya giriş yapılamıyor. Göçmenlik Avukatı Remzi Güvenç Kulen ancak K-3 vizesi ile Amerikan vatandaşı ile evlenen kişiler, Green Card ile ilgili başvusu sonuçlanmadan bu ülkeye gelmeleri mümkün olduğunu söyledi. K-3 vizesinin Amerikan vatandaşlarının eşlerinin Green Card başvurusunun sonuçlanmasını beklerken başvurabildiğini ifade eden Kulen, “Amerikan vatandaşı ile evlilik yapıp prosedürü kendi ülkelerinde takip eden ve prosedür sonuçlanmadan önce ABD’ye gelmek isteyen eşler başvurabilir. Kısacası Green Card almadan önce K-3 vizesi ile ABD’ye gelip Green Card prosedürünün sonuçlanmasını ABD’de bekleyebilirler” dedi.

KOŞULLAR NEDİR? Bu vize türüne başvurması için öncelikle evliliğin gerçekleşmiş olması gerektiğini ifade eden Kulen, şu bilgileri verdi: “Amerikan vatandaşı evlendiği eşi için yeşil kart müracaatını başlatmış olmalı. Göçmenlik bürosuna ayrı bir başvuru ile K-3 başvurusu yapmak gerekiyor. K-3 kabul edildi-

ğinde vize konsolosluktan alınabilir. K-3 alacak kişinin çocuğu varsa o da K-4 vizesi alabilir. Ancak bunun için evlilik zamanında çocuğun 18 yaşın altında olması gerekiyor.”

ÇALIŞMA HAKKI Söz konusu vize başvurularının sonuçlanmasının yaklaşık 5-6 ayı bulduğunu kaydeden Kulen, K-3 sahibinin Amerika’ya gelmesi halinde çalışma hakkına sahip olduğunu vurguladı. Kulen, geldikten sonra Green Card başvurusunun ikinci safhası için Göçmenlik Bürosu’na başvurabileceğini ifade ederek, “Yani artık ABD Konsolosluğu’nda mülakata gitmeden ABD içinde mülakata gidebilir” diye konuştu.

veren Kulen, aynı zamanda bu kişilerin Green Card alana kadar uzatma haklarının olduğunu ifade etti. Kulen, bu vize kategorisinde olanların ABD içinde başka bir statüye geçmelerinin kanunen mümkün olmadığını kaydetti.

Bu vize için başvuruda bulunmak isteyenlere öneriler de bulunan Kulen, “Göçmenlik Bürosu’nda dosyaların işlemleri tamamlanırken evli çiftlerin ayrı kalma süresini azaltmak için başvurup alabildikleri bu vizeyi değerlendirmelerini tavsiye ediyoruz” dedi.

2 YILLIK OTURUM HAKKI Bu vizeyi almaya hak kazanan kişilerin her girişte 2 yıllık oturum aldıkları bilgisini de

NEW YORK - POSTA212

Y

urt dışında yaşayan Türkler'in ilk kez oy kullanacağı cumhurbaşkanlığı seçimleri geldi çattı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ABD'de 31 Temmuz - 3 Ağustos 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Her vatandaş söz konusu dört günden sadece birinde oy kullanabilecek. Oy verecek olanların 25 Temmuz 2014 tarihine kadar YSK'nın internet sayfasından (www.ysk.gov.tr) 'SEÇSİS Oy Verme Günü Belirleme Sistemi' vasıtasıyla randevu alarak oy verecekleri günü tespit etmeleri gerekiyor.

SON GÜN 25 TEMMUZ CUMA Oy verme günü belirleme sistemi vatandaşların kullanımına 21 Temmuz 2014 günü Türkiye saatiyle 08.00’de açıldı. Sistemden randevu alınması için son tarih ise 25 Temmuz 2014 Cuma günü Türkiye saatiyle 17.00. Sistemde oy verme günleri iki zaman dilimine bölünmüş olup (08.0012.30 ve 12.30-17.00) vatandaşların istedikleri saat aralığını seçmeleri de mümkün.

KAÇIRANLAR GÜMRÜĞE Bu çerçevede, sistem üzerinden randevu almayan seçmenlerin, oy verecekleri gün ve zaman dilimi ile sandık numarasını seçimlerden önce YSK’nın internet sitesinden kontrol etmeleri kendi sorumlulukları altında. Yüksek Seçim Kurulu'nun ilgili kararı uyarınca, kendileri için belirlenen randevu gününde sandığa gitmeyen vatandaşların diğer günlerde oy kullanmaları mümkün olmayacaktır. Bu durumdaki vatandaşlar sadece Türkiye'deki gümrük kapılarında kurulan sandıklarda oy verebilecekler. HANGİ ÜLKEDE, HANGİ GÜN? Yurt dışındaki vatandaşların cumhurbaşkanı seçimi için hangi ülkede hangi günlerde oy kullanacağını belirleyen Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararı Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlamıştı. Buna göre; Almanya, ABD, Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda, İsrail, İsviçre, İtalya, KKTC, Lübnan, Norveç,

NEW YORK - POSTA212

N

ew Jersey üçüncü bölgeden Kongre Üye Adayı olan ve kazanmasına kesin gözle bakılan Tom Mac Carthur Burlington merkezli Türk Amerikan Giresun Derneği’nde Türk toplumu ile buluşarak iftar açtı. Türk Amerikan Toplumu Temsilcileri’nden Ali Çınar ve İbrahim Kurtuluş’un önderliğinde yapılan ve Türk-Amerikan Giresun Derneği’nin ev sahipliği yaptığı programa çevre bölgelerdeki birçok dernek başkanı ve temsilcisi de gelerek destek verdi. Kongre Üye Adayı MacArthur, Türkiye’ye geçen sene tatil için gittiğini ve seçilirse Türk-Amerikan ilişkilerine büyük destek vereceğini söyledi. Sizlere her zaman kapım açık diyen MacArthur, bulunduğu bölgede kampanyasına destek olmak isteyenlerin ekibine katılmasını istedi. Dünyada barışın çok önemli olduğunu söyleyen MacArthur, Türkiye’nin NATO üyesi olarak Amerika ile yakın çalışmasının önemini de vurguladı. Programda konuşan temsilciler ise hem Ramazan ayının önemi konusunda hem de Türk-Amerikan ilişkileri üzerine detaylı bilgiler verdiler. TADG Derneği Başkanı Nurettin Oflude, Tom MacArthur’a derneğin Giresun rozetini ve Türk bayraklı bir kravatı da hediye etti. Daha önceden Türk Dostluk Grubu Üyesi olarak Kongre’de görev yapan ve

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Amerika’da oy kullanacak olan vatandaşlar, 25 Temmuz’a kadar YSK’nın sitesinden randevu alarak oy verecekleri günü tespit etmeleri gerekiyor. Aksi takdirde vatandaşlar oy kullanabilmek için gümrük kapılarına gitmek zorunda kalacaklar Oy verme gününü belirlemeyen seçmenler için oy verme günü, saat aralığı ve oy kullanılacak sandık numarası sistem tarafından otomatik olarak belirlenecek.

Ramazan ayı içinde Türk Dostu Kongre Üye adayları ve Senatörleri Türk toplumu ile buluşmaya devam ediyor. Tom Mac Carthur Giresunlular Derneği’nde, Senatör Chris Murphy de Connecticut’taki Saray Restoran’da Türkler ile bir araya geldi

2012’den beri ünlü politikacı Joe Lieberman emekli olması ile seçimi kazanarak Connecticut’tan Senatör seçilen Chris Murphy, Connecticut’taki Türk toplumu ile buluştu. Yaklaşık 30 kişinin katıldığı Saray Restoran’daki toplantı 2 saat sürer iken, Türk-Azeri- Amerikan ilişkileri, Ortadoğu’da sorunlar ve yerel ihtiyaçlar üzerine sohbet toplantısı oldu Türk-Amerikan Toplumu Temsilcilerinden Ali Çınar’ın önderliğinde yapı-

BİRLİKTE ÇALIŞMANIN ÖNEMİ

Sandıkla randevuya sakın geç kalmayın! DOĞUCAN CÖMERT

Senatör adayları Türklerle buluştu

Romanya, Suudi Arabistan ve Türkmenistan’da ilk tur için oylama 31 Temmuz-3 Ağustos’ta, seçimin ikinci oylamaya kalması halinde ise 17-20 Ağustos tarihlerinde yapılacak. Kanada, Avustralya ve Rusya’da ilk tur oylama 31 Temmuz-2 Ağustos, Bulgaristan ve Kazakistan’da 1-3 Ağustos arasında, seçimin ikinci oylamaya kalması halinde ise 1719 Ağustos günlerinde gerçekleştirilecek.

GÜMRÜK KAPILARI Karara göre, ayrıca, yurt dışındaki seçmenler, kendisi için belirlenen günde oy kullanamadığı takdirde 26 Temmuz-10 Ağustos 2014 tarihleri arasında Gürbulak, Türkgözü, Sarp, Kapıkule, İpsala, Hamzabeyli, Pazarkule, Esendere, Dilucu, Dereköy, Habur, Kapıköy karayolu gümrük kapılarında, Şakirpaşa, Esenboğa, Antalya, Eskişehir, Elazığ, Gaziantep, Hatay, İstanbul Atatürk, İstanbul Sabiha Gökçen, Adnan Menderes, Erkilet, Konya Askeri Havaalanı, Dalaman, Bodrum-Milas, Samsun, Trabzon, Zonguldak havalimanı gümrük kapılarında ve Kaş, Kuşadası, Ayvalık, Karaköy, İzmir, Çeşme, Derince, Mersin, Taşucu, Fethiye, Marmaris, Bodrum, Samsun liman gümrük kapılarında oy kullanabilecek.

lan toplantıya eyalette bulunan birçok dernek başkanı katılırken, Senatör Chris Murphy, Dış İlişkiler Komitesi’nde yer alarak Türkiye konusundaki kararlarda çok etkili rol oynadığı belirtildi. Çınar, Connecticut’ta ilk defa bir senatörün halk toplantısı yaparak bir araya geldiğini belirterek, yavaş yavaş sesimiz daha da gür çıkmaya ve Türk’ün varlığını artık Amerikalı politikacıların öğrendiğini söyledi. Çalışmaların yaz boyu aralıksız gideceğini söyleyen Çınar, 22 Temmuz’da Kongre Üyesi Donald Payne, 27 Temmuz’da da Kongre Üyesi Yvette Clark ile görüşeceklerini söyledi.


Göçmenlik - Toplum

23 Temmuz 2014 Çarşamba

640 bin DACA başvurusu kabul edildi

Amerika’da yasal olmayan göçmen sayısı ile ilgili rakamlar konusunda son derece değişik istatiski bilgilerin olduğunu ifade eden Göçmenlik avukatlarından Gökhan Yazıcı, yasal olmayan ocmen sayısına ilişkin farklı rakamların söylenmesiyle birlikte bu sayının 11 milyon ile 25 milyon arasında olduğunun ifade edildiğini söyledi. Yazıcı, “Pew Araştırma Merkezi’nin yaptığı bir araştırmaya göre Amerika’da 11.9 milyon yasal olmayan göçmen bulunuyor. Bunun en fazla 2 milyon civarında bir kısmını DACA’dan yararlanabime şartlarına sahip kişilerin oluşturduğunu söyleyebiliriz” dedi. 15 Haziran 2012’den bu yana yaklaşık 640 bin kişinin DACA statüsü başvurusunun da Kabul edildiğini kaydeden Yazıcı, “Başvuru kabullerine göre en çok hangi ülkenin çocuklarının olduğuna bakıldığınında, Meksika açık ara en çoğunu ve neredeyse bu kişilerin yüzde 80’ini oluşturuyor. Meksikayı, El Salvador, Guatemala, Honduras ve Peru izliyor” diye konuştu.

Kimler yararlanabilir? Göçmenlik avukatlarından Gökhan Yazıcı, aşağıdaki şartları taşıyan kişilerin iki yıl için DACA’dan yararlanabileceğini ve 2 yılın sonunda statüyü uzatmak mümkün olduğunu söyledi. l Haziran 15, 2012 tarihinde 31 yaşının altında

olmak, l 16 yaşına basmadan önce Amerika’ya gelmiş

olmak l 15 Haziran 2007 tarihinden beri Amerika’da

ara vermeksizin ikamet ediyor olmak. l USCIS’e yasal olarak başvurduğunuz tarihte fiziken Amerika’da bulunmak l 15 Haziran 2012 itibariyle herhangi bir yasal statüsü bulunmamak. l Hala okulda bulunmak, liseyi bitirmiş olmak, ya da liseyi dışardan bitirme diploması almış olmak, ya da Sahil Güvenlik ya da Amerikan Silahlı Kuvvetleri’nden terhis olmak, l Ağır suçtan ya da önemli bir kabahatten, veya üçten fazla kabahattan hüküm giymemiş olmak, milli güvenlik ve toplum güvenliğine karşı bir tehlike oluşturmamak.

Kaçak genç göçmenler artık yasallaştırılacak Göçmenlik avukatlarından Gökhan Yazıcı, kaçak genç göçmenlerin uzun ve özenli bir yasal sürecin ardından yasallaştırılmalarının hedeflendiğini söyledi DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

O

nlar aileleriyle hiçbir şeyden habersiz olarak bu ülkeye geldiler. Ancak bazıları ebeveyneleri ile aynı kaderi paylaşarak hayatlarını kaçak göçmenler olarak sürdürmek zorunda kaldılar. Ancak Başkan Obama başkanlık yetkisini kullanarak bu gençlere geçici çalışma ve oturma izni verildi. Göçmenlik avukatlarından Gökhan Yazıcı, vleri olatak başka ülke görmemiş bu gençlerin uzun ve özenli bir yasal süreç sonucu yaşallaştırılmalarının hedeflendiğini söyledi. Yasal olmayan genç göçmenlerin belirli şartları taşımaları koşuluyla Amerikan Silahlı Kuvvetleri’ne katılarak ya da yüksek öğrenim yaparak yasallaştırılmalarına imkan vermeyi amaçlayan Yasal Olmayan Çocukların Gelişimi, Sıkıntıdan Kurtulması ve Eğitimi Kanunu’nun (DREAM Act)) ilk defa 2001 yılında teklif edildiğini anlatan Yazıcı, “2002 ve 2006 arasında Cumhuriyetçiler’in kontrolünde bulunan Kongre’de de her seferinde yasa tasarısı olarak geldi ve reddedildi” dedi. En son haliyle Aralık 2010 yılında

Temsilciler Meclisi’nden geçtiğini, ancak Senato’da 5 oy farkıyla reddedildiğini kaydeden Yazıcı, dolayısıyla Dream Act’in hala yasalaşmadığını söyledi.

OBAMA DEVREYE GİRDİ 15 Haziran 2012’de Obama yönetimi tarafından, çocukken gelen yasal olmayan göçmenlerin sınırdışı edilmesi davalarının ertelenmesine ilişkin protokolün yanı kısaca DACA’nın Amerikan Milli Güvenlik Bakanlığı tarafından, Göçmenlik Bürosu ile Amerikan Göçmenlik ve Sinir Korumave Amerikan Göçmenlik ve Sinir İnfaz Bürosu’na bildirildiğini ifade eden Yazıcı, şunları söyledi: “Amerika’ya çocukken gelmiş ve yasal bir statüsü bulunmayan bazı kişilerin infazında takdir yetkisi kullanılmasını düzenledi. Ancak, sınırdisinin tecil edilmesi kişiye yasal göçmenlik statüsü bahsetmiyor, ya da mevcut göçmenlik statüsünü değiştirmiyor veya önüne vatandaşlığa giden bir yol açmıyor. Eğer sınırdışı davası devam ediyorsa,

hatta sınırdışı edilmesine karar verilmiş olunsa dahi DACA için müraacat etmek mümkün. DACA statüsünün kabul edilmesi için USCİS’e başvurulması gerekiyor. Başvuru ücreti çalışma izni başvurusu ücreti de dahil 465 dolar.”

OTURMA VE ÇALIŞMA İZNİ DACA’nın sınırdışı edilmeye karşı bir nevi idari rahatlama imkanı veren bir tedbir olduğunu vurgulayan Yazıcı, bununla yasa dışı göçmenlere geçici olarak Amerika’da kal-

ma imkanı verildiğini söyledi. Ayrıca bu kişilerin söz konusu süre içinde çalışma izni içinde başvurabileceğini ifade eden Yazıcı, şu bilgileri verdi: Tecil etme işlemi her bir durumun özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirilir. Bütün şartları yerine getirseniz dahi USCİS başvuruyu kabul edip etmeme konusunda son derece geniş taktir yetkisi ile donatılmış. Ayrıca, DACA başvurusunun kabul edilmesi geçici bir durum, yasal oturum izni ya da Amerikan vatandaşlığının yolunu açan bir etkisi mevcut değil. Ancak, DACA başvurusu kabul edilmiş bir kişi federal hükümet tarafından, ne kadar süre içinin tecil edilirse, o süre içinde Amerika’da yasal olarak bulunduğu kabul ediliyor.”

YENİLEME İÇİN BAŞVURU DACA’nın sonsuza kadar devam etmesi için çıkartılmadığını, geçici bir çözüm olduğunu vurgulayan Yazıcı, şöyle devam etti: Bu, büyük bir yaranın üstüne yara bandı koymaya benziyor. 2012’de çıktı ve başvurular 2 yıl için kabul edildi. DACA statüsünün ne zaman kabul edildiğine bağlı olarak, önümüzdeki aylarda yenileme için başvuru zamanları geliyor. DACA statüsünü muhafaza etmek için her 2 yılda bir tekrar müracaat edilerek uzatılması gerekiyor. Başvuru gayet kapsamlı dokümanların toplanmasını ve müracaat ile birlikte ibraz edilmesini gerektiriyor. Birden fazla çocuklu ailelerin DACA müracaatları ayrıca aileye her bir başvurunun dolar 456 olması sebebiyle, mali bir yük de getiriyor. Amerikan Federal Anayasal sistemi içinde Amerikan Başkanının yürütme olarak alabileceği kararların kapsamı belli. Amerikan Başkanı da bunun dışına çıkmayacaktır. Bu sebeple kapsamlı, ilerici bir göçmenlik reformu veya Dream Act Kongre’nin gündemine alarak yasalaşması gereken bir konu.”

Ata-dc’den masala çağrı (NEW YORK – POSTA212) ATA-DC sizi Serpil Ural'ın “Folktales from Turkey” isimli kitabının tanıtılacağı, kitap kulübü gününe davet ediyor. Birçok şehir ve bölgeden 26 değişik hikaye ve efsanenin yer aldığı kitapta Anadolu'nun etkileyici geçmişi ve geniş kültürü anlatılıyor. Nasrettin Hoca'dan, Hacivat ve Karagöz'e kadar bir çok ünlü karakterin hikayelerini içinde barındıran kitap Anadolu’nun renkli geçmişini ve çok kültürlü simasını bizlerle paylaşıyor. Tarih:7 Eylül Pazar, 6:30pm Yer:Türk Evi/Turkish House 1526 18th St. NW, Washington DC 20036


Ekonomi

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Emlak balonu iyi yönetilirse patlamaz Ekonomistler, bankacılar ve emlakçılar uzun bir süredir Türkiye’de emlak sektöründe yaşanan olumsuz gelişmelere dikkat çekerek bu verilerin emlak balonuna işaret ettiğini vurguluyor DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

B

azı çevreler bu balonun yakın zamanda patlayacağı beklentisi içerisinde olurken, bazıları da balonun patlamamasının iyi yönetilmesine bağlı olduğunu düşünüyor. Nova Group CEO’su Müjdat Güler de bu balonun patlamamasını iyi yönetilmesine bağlayanlardan biri.

EKONOMİK KRİZ Siyasal istikrarsızlıklar ve dış ticaret açığının artması ile bölgedeki savaşların Türkiye ekonomisini etkileyeceğini kaydeden Güler, “Bu durumda ekonomisini inşaat sektörü üstüne kuran hükümetin ekonomik politikalarının zarar gördüğü anda inşaat sektörünün de etkileneceğini söylemek doğru bir yaklaşım” dedi. Güler, “Konut balonunun yarattığı ekonomik kriz ise tamamen başka. Türkiye için konut balonu tehlikesi vardır ama bu balonun içindeki gaz henüz patlamaya hazır değidir. Bu balon bu gaz ile daha uçmaya devam eder” diye konuştu. BALONUN NEDENLERİ Emlak balonunu doğuran dört neden olduğunu ifade eden Güler, bunları üretim fazlalığı, satın alma gücü olmayan kişilere konut satılması, talebin yetersizliği, yatırımcının gereğinden fazla mal alması olarak sıraladı. Dünya genelinde emlak balonun patlayan ülkelere bakıldğında ise üç ana neden görüldüğünü ifade eden Güler, bunları şöy-

le anlattı: “Müteahhitler yüzde 5 gibi bir öz kaynakla bu projeleri yapmışlardı özkaynak yetersizliği olduğu için iflaslarını istediler. Evin anahtarını bırakanlar daha çok mortgage kullanmışlar öz kaynak olarak hemen hemen hiç para koymamışlardı. Ülkedeki krediler içinde mortgage kredilerinin payı yüzde 50’nin üstündeydi. Türkiye’de ise bu üç konuda ülke olarak iyi durumdayız.”

KONUT KREDİLERİ Konut kredilerinin payı kredi oranlarına bağlı olarak yüzdesi değiştiğini kaydeden Güler, “Bu yüzde geçen yıl yüzde 50 iken bu yıl kredilerin artması ile bir ara yüzde 31 lere kadar düşmüşsede gene artış göstermeye başlamıştır. Yakında gene kredi kullanımı oranını yüzde 50’lere çekecektir” dedi. Konut satışlarında ise semtlere göre bir azalma söz konusu olsa da hem yurtdışı satışları hemde proje satışlarında geçen yıl aynı döneme göre artış gösterdiğini ifade eden Güler, şöyle devam etti: “Yabancı satışların artması pazara moral aşılamıştır. Konut balonu vardır ama patlamaya hazır değildir. İyi yönetilirse hiç bir sorun olmaz. Gaz yeterli olduğunda da zaten patlar. İyi yönetilirse mortgage yasası ile vadeler uzatılır, faizler indirilir, siyaset sektörden elini çeker, kentsel dönüşümle arsa üretilir, yabancı fonlar ve şirketler ülkeye çekilir, yabancı satışın onu daha açılırsa emlak balonu ülkeyi havalandırır. Böylece ülkede kalkınma hızı yüzde 6 seviyesine, yabancıya satışta 15 milyar dolarlar seviyesine çıkabilir.”

Amerika’da dengeleme beklenebilir Los Angeles-Beverly Hills’de faaliyet gösteren Sertifikalı Uluslararası Emlak Uzmanı Nur Akman, 2014 sonu veya 2015 başında sektörde dengeleme beklentisi olduğunu söyledi. Dünya genelinde 100 büyük kentten 76’sının hâlâ değerinin altında iken sadece 7 kent değerinin yüzde 10 üstünde görüldüğünü ifade eden Akman, şunları söyledi: “Sağlıklı emlak piyasasında 7-8 aylık bir enventer olması gerekirken, Kalifornia eyaletinde piyasadaki emlak enventeri 4 ayın altında. Son 2 yılda görülen düşük envanterin, aşamalı olarak azıcık da olsa daha iyiye gittiğini görsek ve devam edeceğini beklesem de, bu yıl ve 2015’de çok

büyük bir artış beklemiyorum. Yabancılardan Amerika’ya gelen talebin en büyük nedenlerinden biri, görüldüğü gibi dünyadaki diğer büyük kentlerle karşılaştırınca fiyatların hala düşük olması. Kalifornia eyaletinde 2014’ün ikinci çeyreğinde lüks emlak satışlarında artış olmuştur.” Üyesi olduğu NAR’a (National Association of Realtors) gore, emlak alıcılarının yaklaşık üçte birinin peşin ödediğini kaydeden Akman, “Onlar özellikle mortgage ile ilk defa ev almak isteyenler için büyük rakip oluşturuyor. Bugün için bir balondan bahsetmek erken gözükse de, bölgesel olarak bazı dengelenmeler beklenebilir” diye konuştu.

Piyasa belirsiz ve riskli Oxford Ekonomi Araştırma Şirketi’nin ABD Makro Yatırım Direktörü Kathy Bostjancic, “Son 6 senedir krizden tam anlamıyla kurtulamadık. Bu sene, kötü hava koşulları hakikaten konut sektörünü etkiledi, ama iş bulamayanlar, geliri artmayanlar, genç nüfusun iş bulamaması anne babaları ile yaşamasına sebep oldu” diye konuştu karlılığı artırmada yardımcı olur. Hisse senedi piyasalarının istediği ve ihtiyacı olan sadece Fed’in desteği değil ama öncelikle ve her şeyden önce, şirketlerin karlılığının ve gelirinin artması. Bu da ivmeyi borsaları artırır.

MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

K

athy Bostjancic, halihazırda ABD Makro Yatırımcı Hizmetleri Başkanıdır. Kathy, makro ekonomik tahminleri yaratıp, analizleri ile finansal piyasalar üzerindeki etkisini değerlendirmekten sorumlu bir ekonomist. Ekonomik görünüm ve pazar etkilerini ABD fon yöneticileri ve diğer müşterilerine sunup medya sözcülüğü de yapmaktadır. Oxford’a katılmadan önce, The Conference Board isimli organizasyonda makro ekonomik analist direktörlüğü görevini üstlenmişti. ABD ekonomik tahmin ve global görünümü araştıran takımın başındaydı. Kathy, Wall Street Journal, Financial Times ve New York Times gibi finansal ve ticari birçok basın kuruluşunda yazı yazıp, radyo ve televizyon programlarına da çıkmaktadır. New York Üniversitesi’nden üst lisans ekonomi derecesi, Rutgers Üniversitesi’nden de alt lisans ekonomi derecesi ile mezun olmuştur. İşte, Oxford Ekonomi Araştırma Şirketi’nin ABD Makro Yatırım Direktörü Kathy Bostjancic’in POSTA212’ye verdiği söyleşi: n Bu haftanın bir üzerinden geçebilir miyiz? Özellikle ABD Merkez Bankası Fed tutanaklarından ne çıkarıyorsunuz? Hisse senedi piyasaları tutanaklar akabinde düştü ama bu reaksiyon rasyonel miydi? Fed hala aşırı güvercinimsi olduğunu gösterdi bize, yani faiz oranlarını uzun bir süre daha artırmayacaklarına dair görüş beyan ettiler ama yatırımcıların aşırı risk alma eğilimini de gözlemlediklerini söylediler. Evet söyledikleri arasında hazmedilecek çok şey var, ama tutanaklarda çoğunluk Fed üyelerinin güvercinimsi olduklarının farkına vardık. Yatırımcılar, ileriye yönelik olarak da Fed’in kendi içinde, ileriye yönelik kılavuzları belir-

n Bu ivme, bir şekilde nedense konut sektöründe tutunamadı. Fed tutanaklarında da bundan bahsediyorlar. Birçok sebeple konut sektörünün aşağı yönlü ivme kazandığını söylediler. Endişelenmeli miyiz? Son 6 senedir bu krizden tam anlamıyla kurtulamadık. Bu sene, kötü hava koşulları hakikaten konut sektörünü etkiledi, ama iş bulamayanlar, geliri artmayanlar, genç nüfusun iş bulamaması anne babaları ile yaşamasına sebep oldu. Haftaya gelecek konut başlangıçları ile bunda bir azalma görebiliriz. Bizim konut sektöründeki beklentimiz aylık bazda yüzde 1.5’luk artış. Bir önceki dönem yüzde -6.5 olduğunu göz önüne alırsak aslında fena değil, ama istenilen yerde de tam değil. Fed bu konuda dikkatli ama bizim beklentimiz daha güçlenmesi yönünde.

siz. İşsizlik yüzde 5.5’un altına düşse bile faiz oranlarını düşük tutacaklarını söylüyorlar. Bu da piyasada belirsizlik ve risk yaratıyor. n Peki, piyasadaki diğer Fed üyeleri arasında niçin farklılıklar var? Mesela dün Fed üyelerinden Kansas City Fed Başkanı Esther George faizlerin bu sene artırılması gerekir mesajını verdi. Birkaç diğer üyeler dahil olmak üzere Esther George gibi Fed üyelerinin faizler daha erken artacaktır mesajlarını vermelerinin sebebi nedir? Ve sizin Oxford Economics olarak beklenti ve tahminleriniz nedir?

Biz tahminlerimizi biraz önce aldık, yani faiz artışlarının bu sene değil, seneye de ilk çeyrek değil, ama 2015’te, 2015’in ikinci çeyreğinde artacağına, Fed’in 0 faiz politikalarından 2015 yarısında çıkacağına inanıyoruz. Bunu söylememizin sebebi de, geçen hafta beklenenden iyi gelen tarım dışı istihdam rakamları ile işsizlik rakamlarının beklentilerin altına düşmesidir. Ama aynı zamanda Fed başkanı Janet Yellen’ın yakından izlediği uzun dönemli işsizlik rakamı da düştü. İşçi ücretlerinde de marjinal olarak bir yükselme görebiliriz. Belki Fed’in inandığından daha hızlı gerçekleşebilir.

n Bunu söylediğinize sevindim. Fiyat enflasyonu görmemize rağmen, ücretlerde uzun bir süredir belli bir artış göremedik. Ekonomistlerin ana endişesi de burada yatıyor aslında rakamların iyi gelmesine rağmen. Ücretler ne kadar artar ve ne zaman artar? Tutanaklarda da söyledikleri gibi küçük ölçekli işletmelerde ücretler az da olsa artırılmaya başlanmış. Bizim beklentimiz ücretlerin 2 çeyrek sonra genel anlamda artırılması ki bu tüketici için de gerekli, şirketler için de iyi haber olur. Fiyat gücü şirketleri güçlendirir bu da gelir ve

n Haftaya gelecek veriler arasında perakende satış, kapasite kullanımı, üretici fiyat endeksi gibi birçok önemli veri gelecek. Bunlar arasında en önemlisi ve sizin bu konudaki tahminleriniz nedir? Perakende satış, ekonominin yüzde 70’ini oluşturduğu için en önemli ekonomik verilerden olduğunu söyleyebiliriz. Tüketici harcamaları ikinci çeyrekte de tökezlemeye ve yüzde 2’ye yaklaşmakta zorlanmaya devam edecektir. Büyüme rakamı tahminlerimiz yüzde 3 civarında ama tüketicilerin yukarı çıkması için tek yolu borca bağımlı olmadığı için gelir ve ücretlerin artması lazım. Gelirde ve cürette anlamlı yükselişler görmemiz lazım.


Ekonomi

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Türk iş dünyasını TOBB temsil edecek

Melike Ayan melikea@yahoo.com

Borsa krizleri görmezden geldi

Önümüzdeki sene Türkiye’nin ev sahipliği yapacağı G20 Zirvesi kapsamında düzenlenecek ve iş dünyası liderlerini bir araya getirecek B20 (Business 20) zirvesi için yürütme kurulu oluşturuldu ORHAN M.BAHTİYAR NEW YORK - POSTA212

G

elecek yıl Türkiye’nin ev sahipliği yapacağı G20 Zirvesi kapsamında düzenlenecek ve iş dünyası liderlerini bir araya getirecek B20 (Business 20) zirvesi için Türkiye Hükümeti tarafından yürütme kurulu oluşturuldu. Bir milyon 300 bin üyesiyle Türkiye’nin en büyük sivil toplum örgütü olan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği zirvede kilit rol üstlenecek.

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun başkanlığını yürüteceği B20 Türkiye Yürütme Kurulu dünyanın dört bir yanından gelecek iş dünyasının çalışmalarına öncülük etmenin yanında tarihi ve kültürel açıdan önemli bir tanıtım fırsatı elde edecek. Yürütme Ku-

Rifat Hisarcıklıoğlu

rulu’nda Hisarcıklıoğlu dışında Nail Olpak (MÜSİAD), Haluk Dinçer (TÜSİAD), Mehmet Büyükekşi (TİM), Tuncay Özilhan (DEİK), Erol Kiresepi (TİSK) ve Erdal Bahçıvan (TOBB) yer alıyor. Yürütme Kurulu, Türkiye’nin dönem başkanlığına yönelik hazırlıkları ve dönem başkanlığı süresince G20 Yönlendirme Komitesi ile yakın işbirliği içinde çalışacak. Türkiye’nin ve iş dünyasının tanıtımı için büyük bir fırsat olan G20 zirvesi kapsamında sadece devlet başkanları değil, ekonomiden sorumlu bakanlar, merkez bankası başkanları, uluslararası kuruluşların yöneticileri, dünyanın önde gelen şirketlerinin yöneticileri, sendika liderleri ve düşünce kuruluşları da dahil yaklaşık 10 bin kişi Türkiye’de ağırlanacak. Türkiye’nin dönem başkanlığını fırsata dönüştürmesi gerektiğini

belirten Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, ev sahipliğinin Türkiye için çok önemli bir fırsat olduğunu belirtti. Ayrıca G 20’nin iş dünyası kolu olan B20’ye liderlik edecek olmasının kendisi için büyük onur olduğunu söyleyen TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, G20 ve Türkiye’nin dönem başkanlığına ilişkin şu değerlendirmeyi yaptı: “B20 Türkiye Yürütme Kurulu Başkanlığı’na seçilmiş olmaktan son derece mutluyum. B20 Türkiye Yürütme Kurulu’nda Türk iş dünyasının birbirinden değerli liderleriyle çalışacağız. Bunu bir fırsata dönüştürmek elimizde. G20 dönem başkanlığı ile Türkiye’nin önceliklerinin G20 platformuna taşınmasını ve bizim gibi gelişmekte olan ülkeleri oldukça zorlayan sorunların çözülmesini sağlayabiliriz. Bu fırsatı iyi değerlendirirsek, aleyhimize işleyen küresel konuları çözme şansını yakalarız. Yeni küresel ekonomik sistemi şekillendirecek tartışmaların yapılacağı, yani tüm gözlerin bize çevrileceği bu dönemde

Türkiye’nin hak ettiği şekilde çalışmalarımızı sürdüreceğiz.” Geçtiğimiz günlerde ABD’de de temaslarda bulunan ve Dünya Türk İş Konseyi Amerika Komitesi tarafından düzenlenen toplantıda konuşan Rifat Hisarcıklıoğlu birlik ve beraberliğin önemini “Birlik olmuş azınlıklar birlik olmamış çoğunlukları idare eder,” diyerek vurgulamıştı. “Yurt dışında yaşayan Türkler, muhakkak o ülkelerin vatandaşlığına geçerek seçimlerde oy veren bireyler haline gelmeli ve sivil toplum kuruluşlarına da üye olmalı. Siz burada ne kadar güçlü olursanız, Türkiye de o kadar güçlü olur, 76 milyon da o kadar güçlü olur,” diyen Hisarcıklıoğlu aynı zamanda IMF ve Dünya Bankası’nda çalışan Türklerle de bir araya gelmişti. Hisarcıklıoğlu, dönem başkanlığı devir teslimi için Sydney’e giti. B20 Avustralya zirvesi kapsamında küresel iş dünyasının liderleriyle bir araya gelecek olan Hisarcıklıoğlu, zirvenin ardından B20 Türkiye dönem başkanlığı için çalışmalarına hız verecek.

Genç iş adamlarından Bilgen’e veda New York Başkonsolosluğu görevinden ayrılacak olan Levent Bilgen için TAGİD veda yemeği düzenledi NEW YORK - POSTA212

T

ürk Amerikan Genç İş Adamları Derneği (TAGİD), New York’tan ayrılmaya hazırlanan Başkonsolos Levent Bilgen için bir veda yemeği verdi. TAGİD’İN İLK ETKİNLİĞİ Henüz yeni bir dernek olan TAGİD’in bu ilk etkinliği olma özelliği taşıyan programına TAGİD Geçici Başkanı İş Adamı Memiş Yetim ile birlikte Ahıska Türkleri’nin temsilcilerinden Mehti Osmanlı, Alihan Lachino, Ravşan Agayev, işadamları Ömer Karaoğlu, Hüseyin Öz-

İSRAİL’İN Gazze’ye kara harekatı başlatması ve Malezya yolcu uçağının Ukrayna üzerinde düşürülmesi borsanın yükselişini engelleyemedi. Bunun altındaki rasyonaliteyi arayan uzmanlar, Mart 2009’dan beri S&P 500’un yüzde 193 çıktığını, 15 trilyon dolardan daha fazla ABD hisse senedi piyasalarına yatırım yapıldığını söylüyorlar. Yine bu finans uzmanlarının üçte ikisi balon her an patlayabilir diyorlar. Global Poll anketine katılan 562 yatırımcının yüzde 47’si, hisse senedi piyasaları sürdürülebilir olmayacak seviyelere geldi derken yüzde 14’ü balon görüyor. 17 Temmuz’da düşürülen ve 295 kişinin ölümüne sebep olan Malezya MH17 uçağını ve Gazze olaylarını cuma günü yani 18 Temmuz’da yukarı yönlü çıkarak görmezden gelen borsa, üç aydır gördüğü en büyük zarardan geri döndü. Jeopolitik risklerin ve şokların fiyatlanmamasının sebebi, çok dengeli zamanlarda olmamamız. Rusya ve ABD arasındaki gerginlik büyüyor. İkinci çeyrek karlılıkları beklenenden iyi geliyor ve açıklanmaya devam ediyor. Google gibi internet devi firmanın gelirinin ve karının analist tahminlerinden yukarıda gelmesinin yanında, Fed Başkanı Yellen de iki gün Kongre’de verdiği soruşturmada, sıfır para politikalarına devam trendinin tuttuğunu gösterdi. 13 sene önce, 11 Eylül saldırıları sırasında, ilk gün, piyasa, yüzde 7.1 düşüp 684 puan gerilemişti. 1962’deki Küba füze krizi sırasında da piyasa yüzde 20 düşmüştü. Her hisse senedi piyasası kendine özgün şartları taşıyor ama bugün ikinci çeyrek karlılıkları güçlüyken, işsizlikte yavaşça aşağıya inmeye devam ederken bile, ABD’nin dahil olmadığı bir muhtemel savaş, her şeyi çok çabuk şekilde değiştirebilir. Petrol ve emtia fiyatları çok sert şekilde yukarı çıkabilir. Ticaret yolları zarar görebilir. Gerçekle bağını kaybeden bir piyasa için bu durumu düzeltme için ideal bir bahane olabilir. Böylesi gergin ve yüzlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan misilleme ve Gazze haberleri ile üzgün bir haftayı geride bırakırken, önümüzdeki hafta enflasyon rakamlarını, ikinci el konut satışlarını, yeni ev satışlarını ve Richmond Fed imalat rakamlarını bekliyoruz. Bunların arasında, piyasanın ve Fed üyelerinin kafasını en çok meşgul edecek olan CPI dediğimiz tüketici fiyat endeksi yani enflasyon olacaktır. Bu rakamın geçen seferki bize gösterdiği sürpriz yüzde 2.1’lik çıkışını tutması bekleniyor. Konut sektöründeki yavaşlama ise yeni ev satışlarındaki 478 binlik düşük beklenti (geçen ay 504 gelmişti), ve ikinci el konut satışlarının da aylık bazda yüzde 2’lik daha düşük bir çıkış yapması bize bir süre daha devam edeceğini gösteriyor. Ülkemize ve dünyaya barış, huzur dolu, kazançlı günler ve aylar dilerim.

demir, Fatih Hıdırlıgil, Haluk Gani, Numan Susoğlu, Dr. Halil Mutlu ve Rıdvan Sezer katıldı. Programda söz alan TAGİD Başkanı Memiş Yetim, New York’taki görevi süresinde Türk Amerikan toplumuyla yakın ilişkiler tesis eden Başkonsolos Levent Bilgen’e teşekkürlerini sunarken, katılımcılar da Bilgen’e yeni görevinde başarılar diledi. BİLGEN’İN YENİ GÖREVİ Aralık 2011’den bu yana New York Başkonsolosluğu görevini yürüten Bilgen, Dışişleri Bakanlığı yaz kararnamesiyle Abu Dabi Büyükelçiliği’ne atanmıştı.

Finans turlarında kariyer değişikliği Pensilvanya eyaletinde bulunan Lasalle Üniversitesi’nin Türk Dekanı Dekanı Prof. Dr. Yusuf Uğraş 14 üst lisans MBA öğrencisini Manhattan’a getirdi ve finans turu yaptırdı. Öğrenciler, bu program sayesinde kariyer değişikliği de yapabiliyor MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

L

asalle Üniversitesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Uğraş’ın 14 MBA öğrensiyle birlikte yaptığı Balducci’s, NASDAQ OMX, The Conference Board, Standard and Poors IQ ve Bloomberg ziyaretleri finans, ekonomi, bankacılık, yönetim konuları etrafında yoğunlaştı. Gittikleri yerlerde üst düzey yetkililer ve medya üyeleri ile de görüşen grup üyeleri Polonya, İsveç, Güney Afrika, Avus-

tralya, Fransa, ABD ve İsviçre gibi ülkelerden oluşuyor. ÖĞRENCİLER İÇİN İDEAL Tüm bu öğrenciler Profesör Doktor Yusuf Uğraş’ın başlattığı uluslararası finans ve yönetim programı kapsamında, İsviçre’nin Basel şehrinde derslerini alıyorlar. Finans, teknoloji, ilaç, tıp ve sağlık gibi farklı sektörlerde üst düzey yetkili olan bu öğrenciler Lasalle Üniversitesi’nin sunduğu bu programdan yararlanıp kariyer değişikliği veya kariyer tamamlama he-

deflerini gerçekleştiriyorlar. Ayda iki kere, İsviçre’deki MBA program hakkında Profesör Uğraş, çalışan, aile sahibi olan ve kariyer değiştirmek için çok fazla vakti olmayan öğrencileri için programın ideal olduğunu söyledi. HATIRA FOTOĞRAFI ÇEKTİLER Kasım ayında da İstanbul’u ziyaret edecek grup Manhattan’daki ziyaretlerini iki günde bitirdi. Bu ziyaretleri sırasında NASDAQ OMX binasını da ziyaret eden grup ve başlarındaki Profesör Uğraş, NASDAQ binasında Lasalle Üniversitesi’nin logosunu Time Square’deki ünlü Billboard’a da verip önünde hatıra fotoğrafı çektiler. Bloomberg’in kıdemli muhabirlerinden Yalman Onaran ile de buluşan grup, Yalman Onaran’ın Zombi Bankalar kitabının özetini, bankacılık sektörünün batmasındaki sebepleri ve şu andaki durumunu da öğrenip kitaplarını imzalattılar.


Gündem

23 Temmuz 2014 Çarşamba

İhsanoğlu’nun gurbetçi yılları

FİGEN ONUR İSTANBUL-POSTA212

■ Siz de uzun süre yurt dışında yaşadınız. Nasıl bir süreçti?

EKMELEDDİN İHSANOĞLU, POSTA212’DEN FİGEN ONUR VE DUYGU GÜVENÇ’İN SORULARINI YANITLADI

Babam Yozgat’ta doğdu. Yozgat’taki tahsilini bitirdikten sonra İstanbul’a gelmiş. O tarihlerde geçici olarak ilahiyat tahsilleri kapatıldığı için babam bu tahsilini devam ettirmek isteğiyle en eski, bin senelik en kadim mazisi olan Ezher Üniversitesi’ne gidiyor. Orada öğretim üyesi oluyor. Ondan sonra orada Kraliyet Sarayı’ndaki Osmanlı arşivinin düzenlenmesi, Mısır’ın Osmanlı dönemindeki tarihinin yazılması için arşiv, Türkçe-Osmanlıca vesikaların yazılmasını tercüme ediyor, insanlar yetişti-

‘Oylarınıza sahip çıkın’ Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, POSTA212 aracılığıyla yurt dışında yaşayan Türkler’i oylarına sahip çıkmaya çağırdı. Amerika’daki Türkler’i gönüllü sandık görevlisi olmaya davet etti DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

C

umhurbaşkanlığı seçimlerinde partilerin çatı adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu, ABD’deki Türkler’i oylarına sahip çıkmaya ve gönüllü sandık görevlisi olmaya çağırdı. Ekmeleddin İhsanoğlu, Posta 212’ye yaptığı açıklamada, “Ben de oylarınızın takipçisi olacağım” dedi. İhsanoğlu, oyların taşınması sırasında apron ile uçak arasındaki mesafeye dikkat edilmesini istedi. İşte İhsanoğlu ile yaptığımız röportaj:

TEMSİLCİLERE GÜVENİM SONSUZ ■ ABD’de seçimler 4 gün boyunca devam edecek seçimlerde oyların saklanma sürecini, yani temsilciliklerde asma kilit ve anahtarlarının sadece belli kişilerde bulunması sizce güvenli mi?

Yüksek Seçim Kurulu’nun 202 No’lu Genelgesi ile düzenlenmiş bulunan yurt dışında oy verme işlemleri, siyasi partilerin ve sandık güvenliğini sağlamaya gönüllü müşahitlerin görevini layıkıyla yerine getirmeleri durumunda ve tabii ki yurt dışındaki gönüllülerimizin de tam desteğinin sağlan-

202 sayılı Genelge çerçevesinde, her temsilcilikte oyları saklamak ve ağzı mühürlü oy torbalarını İlçe Seçim Kurulu’na ulaştırmakla görevli olmak üzere, o yer misyon şefi veya en kıdemlisinin başkanlığında, o temsilcilikte görevli bir kamu görevlisi üye ve son milletvekili genel seçiminde Türkiye genelinde en çok oy alan üç siyasi partinin bildirdikleri isimlerden oluşan bir komisyon oluşturulacak, bu komisyon, oyların güvenli bir şekilde havaalanına götürülüp orada kendilerini bekleyen ve oyların güvenli bir şekilde İlçe Seçim Kurulu’na gönderilmesini sağlayacak kuryeye teslim edecektir. Bu esnada tabii ki görevli arkadaşlara görevlerini maksimum güvenlik önlemlerini almak suretiyle yerine getirmeleri konusunda büyük bir vazife düşmektedir

YOLCU KOLTUĞU KARGODAN GÜVENLİ ■ Oyların yolcu koltuğunda taşınması ve Türkiye’ye getirilme aşamasını güvenli buluyor musunuz?

Oyların normalde kargonun taşındığı yerde taşınmasındansa yolcu koltuğunda taşınmasının daha güvenli olduğunu düşünüyorum. Ancak oyların aprona geldikten sonra uçağa yüklenene kadar ki süreçte yani apronla uçak arasında da güvenliğin

aşamaları yakınen takip edeceğim.

GÖNÜLLÜ OLUN ■ Oylara sahip çıkmak için ABD’deki Türklere mesajınız var mı ?

Öncelikli olarak ABD’de yaşayan tüm değerli vatandaşlarımızın oy vermesinin son derece önemli olduğunu belirtmek isterim. Bunun dışında ABD’de yaşayan değerli vatandaşlarımızı hep beraber sandıklara sahip çıkmaya, oy kullanma sırasında olası usulsüzlükleri en aza indirmek için vatandaşlarımızı gönüllü sandık görevlisi olmaya davet ediyorum. Bu konuda ‘Gurbetin Oyları’ isimli sivil platform ile iletişime geçebilirler. Oy kullanma en önemli vatandaşlık görevi olup, sandık güvenliğine katkıda bulunmak da bir o kadar önemli bir vatandaşlık görevidir, bunun vatandaşlarımızca bu şekilde değerlendirilmesini rica ediyorum.

ELEKTRONİK OY GEREK ■ Sizce yurt dışındaki Türkler için ideal oy kullanma ve sayım yöntemi nasıl olmalıydı? Bir sonraki seçimlerde Türkiye’nin de elektronik oy ve sayıma dönmesini bekliyor musunuz?

Yurt dışında yaşayan Türkler için en ideal oy kullanma ve sayım yöntemi elektro-

Bu güzel ülkemizin parçası olan her vatandaşa vaadettiğim gibi, Türkiye’nin 12. Cumhurbaşkanı adayı olarak , Cumhurbaşkanı olmam halinde Cumhuriyet ve demokrasi değerlerini, hukunun üstünlüğünü, insan hak ve hürriyetlerini koruyacağım. Milletimizi tedirgin eden iç ve dış politika sorunlarını, inanç, etnik köken, siyaset bazında her türlü görüş farklılıklarını; karşılıklı saygı, sevgi, anlayış çerçevesinde sona erdirmek istiyorum. Uluslararası camiada Türkiye’nin itibarını yeniden yükseltmek,memleketimde huzur, refah ve bereket, insanlarımızın yüzünde gülümseme görmek için çalışacağım.

DOĞDUĞUNUZ DEĞİL DOYDUĞUNUZ YER ■ Cumhurbaşkanı seçilirseniz sizin başta ABD’de yaşayan Türk toplumu için hedefleriniz ne?

“İnsan’ın doğduğu yer değil, doyduğu yer” diye bir lafımız vardır. Türkiye Cumhuriyetimiz her vatandaşı için doğurucu bir vatan olmalıdır. Ülke olarak yapmamız gereken bu vatandaşlarımızın iş ve eğitim imkanlarının en az bulundukları ülkelerdeki standartlara yükseltmek ve bu isteklerini karşılamak. ■ TBMM’de yurt dışındaki Türkleri de temsil eden milletvekillerinin olması gerektiği fikrini nasıl değerlendirirsiniz?

Barack Obama ve Ekmeleddin İhsanoğlu eşleriyle birlikte.

masıyla ancak güvende olacağını düşünüyorum. Bunun dışında, asma kilit ve anahtarlardan 2 tanesinin kurayla belirlenecek siyasi parti temsilcilerinde bulunacağı için ve oyların saklandığı odanın o kişilerdeki anahtarlar bulunmadan açılamayacağından bu durumun nispeten güvenli olduğunu düşünüyorum. Burada sayın temsilcilik görevlilerimize yönelik herhangi bir şüphe taşımadığımızı belirtmek isterim. Gerek temsilciliklerimizde çalışan görevlilerimizin, gerekse de siyasi parti temsilcilerinin görevlerini en iyi şekilde yerine getireceğine dair inancım sonsuz. Fakat tabii ki oyların saklanması ve güvenliğinin sağlanması büyük önem arzetmekte olup, görevli arkadaşlarımıza azami gayreti göstermek düşmektedir. ■ Oyların temsilciliklerden havaalanına kadar gideceği sürece ilişkin şüpheniz var mı?

Ekmeleddin İhsanoğlu, Hillary Clinton’la birlikte.

sağlanması gerek. Bu hususa özellikle dikkat edilmesi gerekmekte olup görevli arkadaşlara önemli vazifeler düşmekte.

OYLARINIZA SAHİP ÇIKACAĞIZ ■ Bizim oylarımıza bu aşamada nasıl sahip çıkacaksınız?

YSK’nın yayımlamış olduğu değişik genelgeler çerçevesinde, gerek oyların kullanımı, gerekse de oyların sayım ve dökümü esnasında görev yapacak müşahitlerimiz sayesinde oylarımıza sahip çıkacağız. Tabii ki sandık müşahitlerine büyük görev düşmekte. Vatandaşlarımızın geçerli oy vermesi konusunda kendilerine yardım edilmesi, oyların doğru bir şekilde sayılması ve kayıt altına alınması aşamalarında görevli olacak gerek partilerden gerekse gönüllü organizasyonlarda çalışan arkadaşlarımızın görevlerini çok dikkatli bir şekilde yerine getirmeleri gerek. Bu kapsamda ben de bu

nik oy verme ve sayım yöntemidir. Fakat bu hususun sadece yurt dışında yaşayan vatandaşları kapsamasını değil, İngiltere ve İsviçre gibi ülkelerde uygulama alanı bulan bu uygulamanın Türkiye’de de en kısa zamanda uygulanmaya geçmesini ümit ederim. Nitekim, teknoloji çağı olarak nitelendirilebileceğimiz 21.yüzyılda bu alandaki gelişmelerin her türlü alana sirayet etmesi önemli olmakla birlikte, özellikle son seçimlerde gözlemlediğimiz oy verme ve sayımlarına ilişkin endişelerin de giderilmesi adına ve özellikle şeffaf bir seçim sürecinin hayata geçirilmesi adına elektronik oy verme ve sayımın ülkemizde de uygulanması büyük önem arz etmektedir.

VAADİM DEMOKRASİ ■ Yurt dışında yaşayan Türkler için bir Cumhurbaşkanı adayı olarak vaadleriniz nelerdir?

Yurt dışında pek cok vatandaşımız bulunmaktadır. Eski Osmanlı Türkleri olarak, bu büyük tarihimiz süresince pek çok Türk, Kuzey Afrika’dan Avrupa’nın ortasına, Kafkaslar’dan güney Rusya bölgerine kadar uzanan topraklarda yüzyıllarca yaşamıştır ve halen yurttaşlarımız buralarda ikamet etmektedir. Bu kişilerin bulundukları ülkelerde hemen hemen her hak ve hürriyetten yararlanan azınlıklar olarak yer almasını ülke olarak desteklemek doğrudur. Fransa’daki gibi İngiltere’de bulunan vatandaşları için ayrı bir milletvekilli pozisyonu açmak da bir devlet bakanlığı bünyesinde incelenmelidir. ■ ABD’de yaşayanlar da size yapılacak bağışlarda Türkiye’dekilerle aynı kısıtlamaya tabii mi? Bir Amerikan vatandaşı da bu kısıtlamaya tabii mi?

Maalesef Türkiye’deki mevcut düzenlemeler çerçevesinde Türk uyrukluğunda olmayan gerçek kişilerden, yabancı devlet ve kuruluşlardan bağış toplamak mümkün değil. Ancak, ABD’de yaşayan bir Türk vatandaşı, Türkiye’de yaşayan Türk vatandaşları ile aynı haklara ve kısıtlamalara tabi.

riyor, bunları organize ediyor. Daha sonra 1951 senesinde Mısır’ın 2. modern üniversitesi Ayn Şems Üniversitesi kurulunca orada Türkoloji kürsüsünü kuruyor. Vefatına, 1961 senesine kadar çalışıyor.

EN BÜYÜK YARDIMCIM EŞİM ■ Bu gurbet yıllarında eşiniz neler yaptı?

Eşim bana bütün hayatım boyunca destek oldu. Sosyal tarafımı, eksik olan sosyal tarafımı tamamladı. Yurtdışında bulunduğumuz 9 sene içerisinde, Almanya’da iken, hatta ben daha genç, talebe, genç asistan ve doçentken, Avrupa’da iken Türkiye’yi, Türk yemeklerini, Türk adetlerini, örflerini, Türk kültürünü tanıtmak, Türk misafirperverliğini tanıtmak için pek çok misafir ağırlamıştır. Türkiye’nin tanıtımı için Cidde’de çok büyük faaliyetler yapmıştır. Oradaki bütün diplomatik misyon şeflerini, oradaki toplumun en önde gelen insanlarını, devletin büyük makamlarında bulunan kişilerin eşlerini, kraliyet ailelerinin prenseslerini davet edip onları Türk yemekleri, Türk giysileri, defileler, müzik, folklor ile buluşturmuştur.


Güncel

23 Temmuz 2014 Çarşamba

BAZI GEZİCİLER’İN DESTEĞİNİ DE ALAN İHSANAOĞLU’NUN AİLESİ POSTA212’YE KONUŞTU:

‘Berkin’i de çağrıştırdığı için özellikle ekmeği seçtik’ Gözleri pırıl pırıl parlayan, enerji dolu, bir o kadar heyecanlı bir çift. Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun oğlu Aziz ve gelini Başak... Çiçeği burnunda yeni evliler. Babalarının seçim kampanyasına destek olmak için işlerini güçlerini bırakıp, seçim kampanyasına dört kolla sarılmışlar. “İkinci turda birinci evlilik yıl dönümümüz. Ama biz ilk turda işi bitireceğiz” diyor gözleri parlayarak Başak İhsanoğlu ve devam ediyor “10 Ağustos’ta ve 26 Ağustos’ta iki kutlama birden yapacağız” GEZİ RUHU İŞBAŞINDA

FİGEN ONUR

İhsanoğlu Ailesi, seçim kampanyasında topladıkları bağışların da desteğiyle, İstanbul’da bir villa kiralamış. Başak elinde telefon sürekli arayanlara yetişmeye çalışıyor. Kampanya ofisi gençlerle dolu. Hatta bir kısmı gezici gençler. Gezi ruhunu kampanya ofisine taşımışlar. Aziz İhsanoğlu’nun dediğine göre, bir çoğu işini gücünü bırakmış, destek olup gönüllü çalışmak için gece gündüz Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçim kampanyasında çalışıyor. Ortanca oğul Aziz ve eşi Başak İhsanoğlu ile önce Amerika günlerini, sonra da cumhurbaşkanlığı seçimlerini konuştuk.

İSTANBUL-POSTA212

■ Amerika’da mı tanıştınız?

Aziz: İkimiz de ayrı zamanlarda Amerika’da bulunduk yaşadık ama Türkiye’de tanıştık. Northwestern Üniversitesi Endüstri Mühendisliği’nden mezun oldum. Biraz da çalıştım. Yaklaşık 6 yıl Amerika’da kaldım. Amerika’dan 2005 yılında döndüm ama hemen Türkiye’ye gelmedim. Dubai’ye gittim. Orada çalıştım. Sonra Avrupa’da master yaptım, 2008’de Türkiye’ye döndüm. Başak: Ben 2010 yılında döndüm Türkiye’ye. İşe girdim. Ortak arkadaşımız vardı, ikimizi tanıyordu. Siz çok iyi anlaşırsınız dedi. Tanıştık ve çok iyi anlaştık. Sonra evlendik. ■ Amerika’da kalmayı düşünmediniz mi?

Aziz: Bence bu biraz yaşla alakalı. Master öğrencilerinde de gördüm. Amerika’ya 18 yaşında gidenler her zaman Türkiye’ye dönme özlemi vardır. Daha gençliğini yaşayamamış, arkadaşlarından kopmuş gitmiş, aile özlemi olan. Hep onu gördüm. 100 kişi tanıyorsam 3-4 kişi kalmıştır. Tam tersi üniversiteyi Türkiye’de okumuş, yüksek lisans master yapmaya gelenlerin dönmesi daha zor oluyor. 23-24 yaşında gidenler genelde Amerika’da kalıyorlar. Belki de ümitle ilgilidir. Amerika’da okuyanlar, “Ben Amerika’da okudum, Türkiye’ye bir katkı sağlarım” diyor. Türkiye’de üniversiteyi okuyanlar da o bıkkınlıkla “Ben Türkiye’de bir şey olmayacağını gördüm, ben Amerika’ya gideyim” diyorlar. Ben öyle görüyorum ama psikolojik nedenini bilmiyorum. Ben ilk başından beri üniversiteyi okuyup Türkiye’ye döneyim dile hedef koymuştum. Ama sonra master yapayım aklımda kalmasın dedim.

■ Tabii eskiden koşullar farklıydı.

Aziz: Tabii, 20 yıl önce gidenlerle bizim koşullarımız farklı. Ben ilk gittiğimde e-mail yeni başlamıştı. Türkiye’de internet yeni vardı. Herkes telefon üzerinden dial-up bağlanıyordu. Ben yurt odamdan internete bağlanıyordum Türkiye’deki arkadaşlarım şaşırıyordu. Sürekli internetim açıktı. Telefon etmek pahalıydı, uçaklar pahalıydı. Ama şimdi fiyatlar ucuzladı, Amerika zorlaştı. Türkiye’de yaşamak daha kolay geldi. Ama aslında, Türkiye’de yaşamak zorlaşıyor, rekabet arttı. Çok ciddi genç nüfus var. Alttan sürekli genç nüfus geliyor. Türkiye’de en büyük problemlerden biri bence 30-35 yaşındaki insanların işsiz kalınca sonra ne yapacaklarını bilememesi. İş bulmak zorlaşıyor. Başak: Ben de okuyayım döneyim diye düşündüm. Benim dayım New York’ta yaşıyor, mimar. Onun yanına gittim. New York’u çok seviyorum. Oraya gittiğimde biraz rahat ederim her şey güzel olur diye düşündüm. Yale Üniversitesi’nde sertifika programlarına katıldım. Okuldaki arkadaşların, çevre çok güzeldi. Orada özgürlüğü hissettim. Burada sokağa çıkınca kendinize dikkat etmek zorundasınız. Ama orada kimse sizi tanımıyor, herkes diğerlerinin haklarına saygı gösteriyor. Orada birey olduğunuzu hissediyorsunuz. İki ülkeyi karşılaştırdğımda hala bir şeyleri aşamadığımızı düşünüyorum. Ben 1.5 yıl kaldım. Çok sevmeme rağmen aile ve vatan özlemi ağır bastı. Aileyi, anne yemeğini, arkadaşlarınızla Türk

kahvesi içmeyi, ezan sesi duymagi, bir yerlerde bayrak gormeyi özlüyorsunuz. ■ Orada bir hukuk firmasında çalışmayı düşünmediniz mi?

Başak: Düşündüm, hatta New York’ta güzel bir hukuk bürosu vardı, derslerimizi orada yapıyorduk. Oradaki avukatlarla da konuşmuştum, gelip burada çalışa-

lıydık o zamanlar. Evi Bomonti’de, tam olayların ortasında. Facebook ve twitter’dan sürekli mesajlar geliyordu. Olaylar oldu, şu kadar kişi yaralandı diye. Televizyonu açıyoruz hiç bir şey yok. Sokaktan insanların sesini duyuyoruz. Gitsek mi gitmesek mi karar veremiyoruz. Bir belirsizlik var. Bu bizi çok üzdü ve korkuttu, nereye gidiyoruz dedik. Gezi olaylarında beni

daha sonraki günlerde gördüm, her türlü marjinal grup olayları kendine yontmaya çalıştı. Ama tabii onları suçlayamam burada dengeyi korumak. İnşallah bu tür olaylardan ders alırız, bir daha başımıza gelmez. Görev sorumluluğu olan insanların yapıcı olması gerektiğini düşünüyorum. ■ Sonra?

Başak: Gezdiğimiz zaman oradaki yardımlaşmayı, sanatsal aktiviteleri gördük. O güzel ve naif kısmıydı. Ama o güzellikler geçti, bundan bir ders çıkaralım. Bir daha böyle şeyler olmaması lazım. Buradaki dersi de vatandaşın değil, devletin alması gerektiğini düşünüyorum. Molotof kokteyli ilk defa gezide atılmadı, sırf molotof kokteyli atıldı diye bütün oraya gelen suçludur denilmesi doğru değildir.

KAMPANYADA AKTİF ÇALIŞIYORLAR POSTA212 İstanbul Temsicisi Figen Onur, Başak - Aziz İhsanoğlu çiftiyle.

bilirsiniz demişlerdi. Amerika’da bir baro sınavı var. Çok ciddi ve zor bir sınav. Biraz süreç uzundu. Burada tamam ama 26 yaşındayım, Türkiye’ye dönünce çok mu geç kalacağım diye düşündüm. Türkiye’ye dönüp çalışmak ve kendi ülkem için bir şeyler yapmak istedim. Oradaki arkadaşlarımı özlüyorum, senede bir kere gitmeye çalışıyorum.

“GEZİ OLAYI ALINMASI GEREKEN BİR DERS” ■ Kampanyada gezi gençliği gönüllü çalışıyor. Siz o zamanlar ne yapmıştınız?

Aziz: Gezi olayları başladığı zaman çok stres olduk. O akşam eşimle yemek yedik. Daha nişan-

en çok rahatsız eden basın özgürlüğünün olmamasıydı. Olay doğrudur yanlıştır apayrı bir şey, ama bununla ilgili kamuoyunun kendi kararının verebilecek bir aracı yok. Herkes bir tarafından tutuyor. ■ Peki gittiniz mi?

Aziz: Ertesi gün gittik baktık. Gerçekten halk polisle karşı karşıya gelmiş ve başlangıç noktası da hiç olmayacak bir şey. İnsanların çadırlarını yakmak, başkasının malına zarar vermek ne olursa olsun polisin görevi değil. Bütün bunlara baktığımız zaman mağdurun yanında yer almak lazım. Devletin daha anlayışlı olması lazım benim bakış açım bu. Ama

Başak İhsanoğlu’nun New York günlerinden

■ Neden her şeyi bırakıp babanızın kampanyasın için çalışmaya başladınız?

Aziz: Adaylık olduğundan beri kampanyaya destek vermek için işlerimizi bıraktık. Amacımız, hem babamıza yardım etmek hem de lekelenmesini engellemek. Babamı 6 parti destekliyor. Senin benim partim kavgasına sokmamamız lazım. Biz burada Türkiye’nin cumhurbaşkanını seçiyoruz. Hangi adayı desteklersek destekleyelim beklentimiz bu olmalı.

EKMEK İÇİN EKMELEDDİN ■ Bu slogan sosyal medyada büyük yankı buldu. Amacınız?

Bizim karşımızdaki rakiplere göre çok az tanınmışlığımız var. Aslında bu bizim ayıbımız, yurt dışında bu kadar tanınan birinin tanınmaması. Siyaset dışı bir şekilde sahip çıkmamız lazım. İsmin dejavantajını avantaja çevirmek istedik. Zor bir isim. Slogan üzerinden gittik. Aklımızda sevgi ve birlik ekmek anlamında. Bir de ekmek parası, ekmek teknesi bizim milletçe çok önem verdiğimiz şeyler. Amerika’da böyle şeyler yoktur ama

Başak İhsanoğlu

bunlar bizim için manevi değerler. Başak: Zaten gurbetçilerin de gayesi bu. Herkes ekmek parası için gurbete gidiyor. Tek gayeleri para biriktirip memlekete göndermek, emekli olunca gelip ev bark almak. Bunu vurgulamaya çalıştık. Çünkü hepimizin gayesi ekmek parası, bunu için çalışıyoruz. Bir de Berkin Elvan ekmek almaya giderken öldü. Ona da bir gönderme yapıyoruz. Ekmeğin ne kadar kutsal olduğunu. Ekmek orada bir semboldu aslında.

BİRLİK EKMEK İSTENİYOR

Soma’da işçilerimiz öldü, ekmek parası için. O insanlar yerin altında karanlıkta sadece ekmek parası için çalışıyorlardı. Özetle, hem ekmek parası hem Berkin hem de Soma’daki işçilerimizi kapsayan bir şey istemiştik. Aynı zamanda gezi olaylarında huzursuzluk vardır. Birlik ekmek aynı zamanda fiil olarak da düşündük. Aziz: Ne ekersen onu biçersin. Kin ekersen, nefret biçersin. Sevgi ekersen huzur biçersin. İlk başta herkese zor geleceğini düşündük ama arkasında derin bir felsefe var. Kucaklayıcı olmak, Türkiye’nin huzura ihtiyacı var.

■ Diğer adaylara bin lira bağış nereden çıktı?

Burada bir yarış var. Herkesin eşit şartlarda olması gerekiyor. Kavga ortamı olmaması lazım. Her şey centilmenlik üzerinde yapılmalı. Babam öyle bir jest yaptı. Siz ve diğer gönüllüler gece gündüz kendisini bu kampanyaya aramışken, dışarıdan gönul verenler ne yapabilir? Başak: Herkesin sandığa gitmesi, oy kullanması ve sandığına sahip çıkması yapılabilecek en demokratik katkıdır. Ayrıca herkesin bildiği gibi seçim şartlarında ciddi bir adaletsizlik var. Maalesef paranız olmadan herkese sesinizi duyurmanız ulaşabilmeniz mümkün değil. Bu adaletsizliği biraz da olsa önlemek için, miktarı önemli olmaksızın herkes bağış yapabilir. Gönüllü olmak için gonullu@ ihsanoglu.org

Aziz İhsanoğlu

İlhan Tanır Washingtonpoint@

ABD-Türkiye düellosu nereye? BIR süredir devam eden ABD ile Türkiye arasındaki sıkıntılı ilişkiler, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüleri ile Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu arasında devam eden düello ile bir başka mecraya taşındı. Bu son düellonun başlangıcı, ABD’nin Türkiye’ye büyükelçi namzeti olarak öne sürdüğü John Bass’in, Senato onaması sırasında, kıdemli Senatör John McCain tarafından sıkıştırılması ile başlamıştı. McCain’in ısrarlı sorularından ve ‘eğer Erdoğan’ın Türkiye’sinin daha otoriterliğe doğru kayıp, kaymadığı hakkındaki soruma ‘evet’ veya ‘hayır’ şeklinde cevap vermezsen, adaylığına veto koyacağım’’ tehdidinden sonra, Bass, ‘evet, Türkiye otoriterliğe doğru kayıyor’ demesi ile, Ankara’nın tepkisine neden olmuştu. Peki neden Bass, ABD’nin temsilcisi sıfatı ile gitmeye hazırlandığı bir ülkenin, güçlü liderini kızdıracağını bildiği bu cevabı vermek zorunda kalmıştı? Bass’ın aslında, ‘evet’ yerine ‘hayır, Türkiye otoriterliğe kaymıyor’ demek ihtimali de vardı. Ama Bass de biliyordu ki, Washington’daki Türkiye uzmanlarının hepsinin ortak görüşü olan Türkiye’nin Erdoğan yönetimi altında daha otoriter bir yere doğru gittiğine karşı çıkmış olsaydı, hem Washington’da ağır eleştirilere muhatap kalacaktı, hem de, karşısında oturan McCain’in bu cevaba karşılık olarak vereceği sözleri çok daha ağır olacaktı. Örneğin, zaten soruları içinde verdiği örnekler olan Twitter ve Youtube’un yasaklanması ve Anayasa değiştirme çabalarının yanında, çok muhtemeldi ki, Türkiye’nin otoriterliğe kayışı ile ilgili daha başka örneklere de sahipti McCain. Bass’in bu yaklaşımını ve Senato’daki oturumun gidişatını Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu ise, ‘Türkiye’ye karşı bir operasyon olarak’ tanımladı. Davutoğlu, aynı şekilde, geçtiğimiz aylarda Freedom House’un Türkiye’nin basınını ‘özgür değil’ sınıfına almasında da aynı tepkileri vermişti. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki ise, geçtiğimiz hafta Büyükelçisinin arkasında durarak, bu sözlerin, kendilerinin de bir zamandır söyledikleri ve yıllık insan hakları raporundaki eleştirilerle paralel olduğunu söylemişti. Bu yeni tansiyon henüz dinmemişti ki, bu sırada patlayan ve giderek ağırlaşan ‘Gazze savaşı’ nedeniyle Erdoğan’ın İsrail’i soykırımla suçlamasını ise, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki ‘’kırıcı, yanlış’’ ve sonra da ‘provokatif’ olarak niteledi. Bütün bu tanımlamalar, iki yakın müttefik arasındaki diplomatik ilişkilerde görülmemesi gereken, ama doğrusunu söylemek gerekirse, son aylarda, duyulduğunda şaşırılmayan sözlerden olmuştur. 21 Temmuz Pazartesi günü ise ABD Dışişleri bakanlığı sözcüleri ile Başbakan Erdoğan arasındaki duello yeni bir boyut kazandı. Haftasonu bir televizyon mülakatında ABD’ye cevap veren Erdoğan, ‘Amerika, İsrail kendisini savunmaktadır diyorsa asıl üzücü, kırıcı açıklamaları şu ana kadar Amerika yapmıştır” sözü ile karşılık vermişti. Bu sözlere karşılık olarak ise, bu kez, sözlerini sakınmamasıyla bilinen Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki’nin yardımdıcı Marie Harf cevap veriyordu. Harf, tam da huyu olduğu gibi sözünü yine sakınmadı ve şunları söyledi: ‘’Kendisinin (Erdoğan’ın) yorumları bizatihi kırıcıdır. Nokta. Son durak. Bunun (bu sözlerin) hiçbir şekilde, hiçbir özrü ve kabahati yoktur.’’ ABD, açıkça, Türkiye başbakanının bu sözlerinden dolayı artık mazeret kabul etmediğini söylüyordu. Ama bununla da bitmedi. Erdoğan, bu aralar sıklıkla yaptığı cumhurbaşkanlığı mitinglerin bir başkasında, bu kez Hitler’e atıf yapmaya başladı. Haftasonu Ordu’da Erdoğan şunları söyledi: ‘’(İsrail) sabah akşam Hitler’e söverler ama barbarlıkta Hitler’i de geçtiler” ifadelerini kullandı. Kendisinin Hitler’li benzetmesinden rahatsız olan ABD Dışişleri diplomatlarına da sert çıkan Erdoğan, “Sana ne? Sen ABD’sin o İsrail, ne karışıyorsun?” dedi. Sözcü Marie Harf, bunun da altında kalmadı:’’Bu konu herkesi ilgilendirir. Uluslararası diyalogda o tür yorumların yeri yoktur. Nokta. Ve biz, insanlar bu tür şeyler söyledikleri zaman her zaman karşı çıkıyoruz.’’ Uzun Türkiye yorumları içinde Harf ayrıca, dikkatli bir şekilde hazırlandığı belli olan bir başka uyarı daha yaptı Erdoğan’a. Bu uyarı, Türkiye’ye karşı ilk kez açıktan kullanıldı. Harf, Erdoğan’ın bu şekilde ‘dehşetengiz kırıcı’ konuşmalarının, aslında ABD’yi veya başka ülkeleri değil, bizzat Türkiye’nin kendisinin uluslararası duruşuna darbe vurduğunu söylüyordu:’’..Bu (yorumlar) sadece Türkiye’nin kendi uluslararası duruşuna zarar vermektedir. Türkiye’nin etrafındaki sorunlara müdahelesinde etkisini azaltmaktadır.’’ Türkiye’nin Gazze olayları ve Hamas ile ağırlığını kullanıp, kullanamayacağı sorusuna karşılık ise Harf, ‘’Hamas ile olan ilişkilerinizdeki etkisini bu tür dehşet verici seviyesindeki kırıcı (horribly offensive) şeyler söylemeden de kullanılabilirsiniz’’ diyordu. 2009 yılındaki ilk okyanus ötesi ziyaretinde Türkiye’ye giden Obama, ondan sonraki yıllarda sıkça atıf yapılan Türkiye ile ilişkileri ‘model ortaklık’ olarak tanımlamıştı. Bunun halen geçerli olup, olmadığı doğrultusundaki ısrarlı sorulara ise Harf, ‘’Türkiye NATO müttefiği. Birçok konuda da yakın ortak. Ama aynı zamanda aynı fikirde olmadığımız zaman da bunu açıkça söylüyoruz’’ diyerek cevap veriyordu. Yani işimiz düştüğünde beraber çalışacağımız, İngilizce’deki ‘transactional partner’ veya ‘alışveriş yapılan’ bir müttefikti Türkiye. Özel bir yönü olmayan, model olarak kabul edilemeyecek, iş düştüğünde başvurulan bir ortak. Bunu ben demiyorum. ABD’nin dünyaya, dış politika vizyonunu hergün anlatan sözcüsü diyor. Elçiye zeval olmaz.


Güncel

23 Temmuz 2014 Cumartesi

TURK AVENUE

Cemil Özyurt @cmlzyrtcemil@turkofamerica.com

Sandık yolu açıldı, gidecek misiniz? YILLARDIR yurt dışındaki Türkler yakınıyordu. ‘’Neden Türkiye’deki seçimlerde bizim söz hakkımız yok,’’ diye. Cumhurbaşkanlığı seçiminin yurt dışındaki Türkler için ayrı bir önemi var. İlk kez sandık başına gidip Türkiye’deki bir seçime oylarımızla katkıda bulunacağız. Amerika’da seçmen sayısı 90 bin civarında. Her ne kadar bu sayı hep söylenilegelen ‘’Amerika’da 500 bin Türk yaşıyor’’ tahmini ile uyuşmasa da, en azından sandıkta iradenin tescili açısından önemli. Ancak ne ölçüde tecelli edecek meraktayım. Kim Pazar sabahı evinden kalkıp Başkonsolosluğun yolunu tutacak da, oyunu kullancak? Tabii önceden hangi gün oy kullanacağı randevusunu almışsa… Önce Yüksek Seçim Kurulu sitesinden adres kayıt sistemine kayıtlı olup olmadığını öğrenecekti. Ardından hangi gün oy kullanacağının seçimi yapacaktı, sonra da gidip oy kullanacaktı. Ne kadar zor işler değil mi? Konsolosluk adres kayıt sistemine başvuruda bulunmayanlar için süreyi uzatmıştı. Uzatılan süre zarfında gelen başvuru sayısını buraya yazmayayım hiç. Nasıl olsa Facebook’ta ve Twitter’da ahkam kesecek daha çok zaman var. Ayrıca kimse sizin oy kullanıp kullanmadığınızın da farkında olmaz. Siz yine bildiğiniz tekerlemelere orada devam ederseniz. Sandığa gitmeden ‘zaten şaibeliydi’ diye sosyal medyadan yergiler döşemeye devam edersiniz. 90 bin kayıtlı seçmenden oy kullanacak oranın düşük olma ihtimali kuvvetli. Bunun birinci nedeni üşengeçlik, ikinci nedeni fiziksel olarak mesafe, üçüncü nedeni de ‘’zaten oyum bir şey değiştirmeyecek,’’ duygusu. Connecticutt’un New York sınırında oturan birinin gidip Boston’da oy kullanmasını beklemek biraz saflık olur. Ya da New Jersey’nin en güneyinde oturan birinin pazar günü ailesini, çocuklarını bırakıp 2-3 saat yolculuktan sonra New York’ta oy kullanmaya gelmesi zor ihtimal. ‘’Zaten bir oyla bir şey değişmez,’’ düşüncesi de bu fiziksel zorluklara eklenince, oy kullanma oranının tahmin edilenin çok altında kalması kuvvetle muhtemel. Bir de kullanılacak oyların Türkiye’de sayılacak olması ile ilgili kamuoyunca oluşturulan şaibe söylentileri katılımı ciddi oranda etkileyecek unsurlar. Tüm bunları geride bırakıp sandığa gidenler de gerçekten davasına sahip insanlardır. Ve her türlü övgüye layıktır. Eğer siz de davanızın peşindeyseniz, oyunuza sahip çıkın. Yıllardır, ‘’Bize neden oy hakkı verilmiyor?’’ yakınışına, ‘’Verdikte ne oldu,’’ dedirtmeyin. Gidin oyunuzu kullanın ki sonradan bir şeylerden yakınmaya yüzünüz olsun.

ERDOĞAN’IN İLK TURDA KÖŞKE ÇIKMA İHTİMALİ YÜKSEK

“CHP sandığa gitmiyor MHP’de ciddi kayma var” Gezici araştırma şirketi 30 Mart seçimlerini en yakın bilen birinci anket şirketi . Aynı zamanda 30 Mart seçimlerinde sandığa gitmeyenlerin oranını tek bilen şirket olma ünvanını taşıyor

Gezici Araştırma Şirketi Genel Müdürü Murat Gezici, Köşk seçimlerinde CHP seçmeninin yüzde 65’inin sandığa gitmeyeceğini ve MHP’liler de ise ciddi kaymalar olduğunu söyledi

İhsanoğlu’nun dindar olması yeterli değil

DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

G

ezici Aratıma Şirketi Genel Müdürü Murat Gezici, sandığa gitmeyecek olanları oy oranının yüzde 17-18 olduğunu, bu oranının yüzde 65’ini ise CHP’lilerin oluşturduğunu belirterek, MHP’lilerde ise ciddi kaymalar olduğunu söyledi. Gezici, “Her 5 MHP”liden 1’i Erdoğan’a oy vereceğim diyor. Bu sonuçlara bakılırsa Erdoğan’ın ilk turda Köşk’e çıkma ihtimali yüksek görünüyor” dedi. Anket çalşımasının Türkiye genelinde 12–13 Temmuz arasında 36 il ve 192 ilçede ve 3 bin 292 katılımcı ile yapıldığını kaydeden Gezici, anket sonuçlarını değerlendirdi.

YÜZDE 17-18 SANDIĞA GİTMİYOR Sandığa gidecek olanların oy oranının yüzde 83 olmasına rağmen gitmeyecek olanların oy oranının yüzde 17-18 gibi yüksek olduğunu dile getiren Gezici, bu oranın yüzde 65’inin CHP’li, yüzde 20 MHP’li, yüzde 10 AKP’li ve yüzde 5 BDP/HDP’li seçmenlerden oluştuğunu tespit ettiklerini dile getirdi. Gezici, MHP seçmeninin ise yüzde 30.3’ünün, yani her 5 MHP’liden 1’inin Erdoğan’a oy vereceğini kaydederek, şunları söyledi: “MHP’li seçmende ciddi kayma var. Bu tablonun ana sebebi; toplumun beklentisini ve temel ihtiyacını iyi bilmek gerek sonra özel olarak şuna bakılmalı oy almak istediğiniz karşı partinin seçmenin

ihtiyaç ve talepleri bilinmeden ve iktidarın yaptıklarını yok sayarak veya görmezden gelerek bir sonuç alınması mümkün olmadığı ve de bir seçim kampanyası yürütülmemeli, halk daha önce aldığı hizmetleri genel anlamda değerlendirerek Sayın Erdoğan’ı ilk oylamada Köşke taşıma ihtimali oldukça yüksek görünüyor. “

ERDOĞAN REFORMCU Halka “AK Parti döneminde önemli reformlar yapıldığı iddia ediliyor, sizce doğrumudur” şeklinde soru sorulduğunu da kaydeden Gezici, “Bu soruya halkın yüzde 58’i evet diyor, MHP seçmeninin yüzde 29’u, CHP seçmeninin yüzde 16’sı ve BDP/HDP yüzde 60’ı ve AK Partiler’in yüzde 93’ü kendi dönem-

lerinin reformcu olduğunu söylüyor. Sayın Erdoğan’nın karnesine reformcu kimliği artı puan yazılıyor” dedi. Gezici, hangi adayın liderlik özelliğini daha yüksek olduğuna ilişkin soruyu yanıtlayanların yüzde 69.4’unun Erdoğan, yüzde 25.4’ünün ise Ekmeleddin İhsanoğlu dediğini ifade etti.

KASIM’DA ERKEN SEÇİM Ankette AK Parti seçmenin yüzde 86.6’sının Erdoğan Köşk’e çıktıktan sonra AK Parti’ye oy vereceği sonucunun çıktığını ifade eden Gezici, şunları söyledi” “Sayın Erdoğanın Köşk’e çıkmasından sonra AK Parti’de bir oy kopması beklenmiyor. Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası aldığı oy oranı, AK Parti genel seçimlerde sıkıntı

Murat Gezici

yaşamayacağını anlayarak kuvvetle muhtemel kasım ayında hızlandırılmış (erken) seçime gider. Ayrıca AK Parti’nin oylarında düşme olmadığı görülmesinden dolayı AK Parti’nin başına sempatik karizmatik bir aday gelmeyecek, tam aksine iş bitiren ülkenin fotoğrafını bilen aynı zamanda analitik düşünen bir AK partili gelecektir.”

CHP ve MHP’nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun dindar olmasına rağmen yeterli olmadığını savunan Murat Gezici, profil yapısının Türkiye’nin sosyo demokrafik yapısına uymasına rağmen, halkın beklentisinin farklı olduğunu ifade etti. Gezici, İhsanoğlu’nun kampanyasının yeterli olmadığını ve Erdoağan’ın medya gücünü de elinde bulundurmasının dezavantajlar arasında yer aldığını ileri sürerek şunları söyledi: “Örneğin Türkiye’de 12.5 milyon fakir Yeşil Kart kullanıcısı var, çalışan işçilerin yüzde 35’inin sağlık sigortası yok. Çalışan işçilerin yüzde 42’si iş kazası yapmış, iş güvenliği ve iş sağlığı eğitimi almayanların oranı yüzde 90’larda. Kadınların yüzde 43’ü şiddet görüyor, yüzde 76’sı çalışmıyor ve yüzde 68’i ilk okul eğitimi ve altında. Türkiye’yi bilmek ve Erdoğan’ın zayıf noktalarından kampanya yürütülmeliydi. Kampanyalarda bunlara yer verilseydi ve mitingler yapılsaydı ve özellikle MHP yönecileri Ekmeleddin Bey’e daha fazla sahip çıksalardı denge değişirdi. En kötü ikinci tura kalırdı oylama.”

Gurbetin oyları destek bekliyor DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK - POSTA212

Y

erel seçimler öncesi İstanbul, ardından Ankara’da başladı. Seçmenlerin demokratik haklarını kullanmaları ve oylarına sahip çıkmaları amacında birleştiler. “Ankara’nın Oyları”, “Sandık Başındayız derken, önce “Türkiye’nin Oyları” ile ülke geneline, ardından “Gurbetin Oyları” ile dünyaya yayıldılar. Türkiye’nin Oyları ve Gurbe-

tin Oyları Sözcülerinden Elif Lee, şu anda 29 şehir ve 10 ülkede aktif olarak çalıştıklarını ve amaçlarının insanların demokratik hakları konusunda bilinçlendirmek ve sağlıklı oy kullanmalarını sağlamak olduğunu söyledi. Lee, özellikle yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çalışacak gönüllülere ihtiyaç olduğunu belirterek, aynı zamanda herkese oluşuma maddi ve manevi destek vermeleri çağrısında da bulundu.

KÜÇÜK BİR OLUŞUMDU Yerel seçimlere hazırlık aşamasında “Ankara’nın Oyları” ve “Sandık Başındayız” gibi küçük bir oluşum olduklarını anlatan Lee, ancak yerel seçimlerden sonra yaşanan özellikle Ankara’da oyların sayımı ile ilgili olayların böyle bir oluşuma ne kadar çok ihtiyaç olduğunu ortaya koyduğunu söyledi. Bu olayların ardından İzmir, Antalya ve yurt dışından da taleplerin gelmeye başladığını ifade eden Lee, “Bu organizazyonu eğitimden, insan kaynaklarına kadar daha genişletmeye karar verdik. Sivil koalisyon çağrısı ile birlikte Türkiye’nin Oyları’nı oluşturduk” dedi. Ancak yurt dışındaki seçim prosedürlerinin farklılığı ve yoğun talep nedeniyle aynı zamanda “Gurbetin Oyları” adlı oluşumun hayata geçirildiğini kaydeden Lee, “Bunun için oluşturulan internet sitelerinde de tamamen yurt dışındaki seçimlerle ilgili bilgiler var. Adres beyanından tutun, randevu ile oy vermeye kadar birçok bilgi var” diye konuştu. Lee, amaçlarının insanların demokratik haklarını kullanmalarını teşvik etmek, geçersiz oy oranını düşürmek ve seçimlerin şefaf yapılamasını sağlamak oduğunu ifade etti. 29 ŞEHİR, 10 ÜLKE Şu anda 29 şehir ve dünya genelinde 10 ülkede aktif olarak çalışır hale geldiklerini ifade eden Lee, “Yayılma şeklimizde ya tanıdıklar ya da bizi duyanlar bizimle çalışmak istediklerini söyleyip geliyorlar” dedi. Oluşumun tüm siyasi partilere aynı mesafede olduğu bilgisini de veren Lee, partiler üstü bir anlayış ile çalışmalarını sürdürdüklerini ifade etti. Amerika’da bazı gruplar ya da kişilerle işbir-

liği içinde olduklarını ifade eden Lee, “Los Angeles, San Francisco, Washington DC, New York ve Boston’da bu oluşum oldukça güçlü bir durumda. Hala ekibimizi genişletme amacımız da sürüyor” diye konuştu. Öte yandan Amerika’da 5 şehirde 33 sandık kurulacağını da kaydeden Lee, en fazla seçmenin 42 bin 386 ile New York ve civarında olduğunu söyledi. HER SANDIKTA EN AZ 2 GÖNÜLLÜ Yerel seçimlerden edindikleri tecrübelere göre seçimlere iki-

üç hafta kala seçmenlerin ilgisinin arttığını kaydeden Elif Lee, bu süreçte oluşumun faalieytlerinin arttığını, bu nedenle daha fazla gönüllülere ihtiyaç olduğunu vurguladı. Lee, “Gönüllü olmak isteyenler, Türkiye’nin yoları.com ve gurbetinoyları.com internet adreslerine girerek form doldurmaları halinde kendileriyle hemen iletişime geçeceğiz. Her sandıkta ezn az 1 ya da 2 gözetmen olmasını hedefliyoruz. Şu anda yapmaya çalıştığımız nasıl oy verileceğine ilşikin çalışmalar. Bundan sonrası gönüllü bulup sandıklarda gözetmen olmaları konusunda eğitime biran önce başlamak istiyoruz” dedi. KAMPANYAYA DESTEK VERİN Tüm yapılan çalışmalara maddi kaynak sağlamak için aynı zmanda “http://igg.me/at/secimsenin” adresinden ulaşabilecekleri yardım kampanyası başlatııkları bilgisini veren Elif Lee, kampanyaya destek istedi. Lee, “Şu ana kadar herkes cebinden verdi, eğitim masrafları için kullanılmak üzere. Ayırıca tüm harcamalar internet sitesinde şeffaf olarak yer alıyor” diye konuştu.


23 Temmuz 2014 Çarşamba

Güncel

CHP, abd’de oy avında CHP Bursa Milletvekili Aykan Erdemir ve İstanbul Milletvekili Faik Tunay’ın yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili olarak kampanya yapmak üzere geldikleri ABD’deki ziyaretleri sürüyor İLHAN TANIR NEW YORK-POSTA212

C

HP Milletvekili Aykan Erdemir ve Faik Tunay ile BDP’nin ABD temsilcisi Mehmet Yüksel ve CHP’nin Amerika temsilcisi Yurter Özcan, Washington DC’de yaşayan Türkler’den kendi adaylarına oy vermelerini istediler. CHP temsilcileri MHP ile beraber ortaya çıkardıkları çatı adayı olan Ekmeleddin İhsanoğlu’na neden oy verilmesi gerektiğini anlatırken, HDP temsilcisi Yüksel de Selahattin Demirtaş’ı anlattı.

Emniyette gece yarısı operasyonu (NEW YORK - POSTA212) Gülen Cemaat ile ilişkili olduğu iddia edilen, 17 ve 25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’nda görev alan çeşitli rütbe ve görevlerdeki emniyet mensuplarına yönelik 22 Temmuz’da gece yarısından sonra Türkiye saatiyle 01.30 sıralarında operasyon başlatıldı. Bazı polis lojmanlarına baskın düzenlendi. Evlerinde aramalar yapıldı. Cihan Haber Ajansı’nın geçtiği haberde İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekipleri, şüpheli olarak görülen polislerin evlerine Türkiye saatiyle gece 01.30 sıralarında baskın yaptığını duyurdu. Halkalı’daki polis lojmanlarında kalan emniyet görevlilerine yapıldığı ve evlerde geniş çaplı aramaların gerçekleştiği belirtildi. Operasyon başlamadan bir gün önce Zaman Gazetesi’nin internet sitesinde “17 ve 25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu’nda görev alan polislere yapılacağı iddia edilen operasyonlar için bazı gazetecilerin savcılık ve polis kaynaklarınca önceden haberdar edildiği ileri sürüldü” şeklinde bir haber yer aldı. Gazetemiz baskıya girdiği sırada operasyon sürüyordu. Olayla ilgili herhangi resmi bir kaynaktan açıklama yapılmamıştı.

İLK OY KULLANMA HEYECANI Amerika’daki Türkler, diğer başka ülkelerde oldukları gibi, ilk kez bulundukları ülkelerdeki büyükelçilik ve konsolosluklarda oy kullanabilecekler. Oy kullanmak için herkesin kendilerine ayrılan vakitlerde, temsilciliklere gitmesi gerekiyor. Oy kullamak için online olarak randevu da alınabiliyor. Randevu alma tarihi bu hafta içinde, 21 ila 25 Temmuz arasında olacak. Vatandaşlar, randevu aldıkları tarihten başka bir zaman diliminde oy kullanamayacaklar. Oylar 31 Temmuz ile 3 Ağustos arasında, alınan randevu tarihlerinde kullanılabilecek. NEDEN İHSANOĞLU Panelde ilk konuşan Faik Tunay oldu. Tunay, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun birçok farklı partinin ortak adayı olarak öne çıkmasının, adayın Türkiye’ye uzlaşma getirmesi adına umut verdiğini söyledi. Ülkedeki

Aykan Erdemir

durumdan ve polarizasyondan bahseden Tunay, bu açıdan birçok partinin birden adayı olan ve birden çok partinin tabanına hitap eden İhsanoğlu’nun ülke için fırsat olduğunu anlattı. Tunay konuşmasında ayrıca Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına seçildiği takdirde ülkeyi tam başkanlık veya yarı başkanlığa götürmeye hedeflediğini hatırlatarak, bunun da Türkiye’nin demokrasisinin üstünde kurulu olan parlemanter sistemden kaymış olacağını iddia etti. Türkiye’de diğer ülkelerdeki başkanlık sistemine uygun bir ortam olmadığını ve bunun da Erdoğan’ı tek adamlığı taşıyabileceği kaygısını anlattı. Tunay, konuşmanın sonunda

dinleyicilerden gelen soruları da cevaplandırdı. Sorular, İhsanoğlu’nun geçmişteki Suriye, Sudan veya Mısır’daki pozisyonlarını irdelerken, Tunay’ın cevabı ise, İhsanoğlu’nun geçmişte 57 ülkelik İslam İşbirliği Teşkilatı’nın başkanlığını hatırlatmak oldu. Tunay’a göre, 57 ülkenin üye olduğu bu teşkilatın başkanı olarak İhsanoğlu, o dönemde yapacağı ziyaretler ve vereceği demeçlerde bu üye ülkelerin olurunu almak zorundaydı. Kampanya süresince ve sonrasındaki İhsanoğlu demeçleri ise, kendisinin demeçleri olarak hesaba çekilebiceğini anlattı. Türkiye’den CHP ve MHP adayı İhsanoğlu’nu Amerikalı Türkler’e anlatmak üzere gelen ikinci CHP vekili Erdemir de, Erdoğan’ın seçilmesi

halinde, birçoklarının endişe ettiği otoriterliğin Türkiye’de daha ciddi bir şekilde hissedileceğini anlattı. Kendisinin sosyal demokrat kimliğini hatırlatan Erdemir de, bu kimlikle İhsanoğlu’nu desteklemekte ve onun için ikna turlarına çıkmakta bir sakınca görmedğini söyledi. Erdemir hassaten, ABD’nin siyasi literatüründe çok önemli bir yer tutan ‘compromise’ veya ‘taviz verme’ terimi üzerinde uzunca durdu ve Türkiye’de siyasi duruştan taviz vererek, sonuca gitmeye çalışanların ‘ihanet etmekle’ suçlandığını hatırlatarak, bunun yanlışlığının üzerinde durdu. BDP temsilcisi Yüksel ise, 30 Mart yerel seçimlerindeki bazı hile ve düzensizlik iddialarına atıf ya-

parak konuşmasına başladı ve sistemin yapısal bazı problemlerinin üzerinde durdu. Yüksel, daha önce de POSTA212’ye verdiği bir demeçte, yurt dışı oylarının sayımından duydukları endişeleri dile getirmişti. Konuşmasında da aynı endişeleri tekrar dile getiren Yüksel, ayrıca CHP-MHP adayı İhsanoğlu’nun ‘sistemin devamı’ olarak gördüklerini anlattı ve Selahattin Demirtaş’ın yeni ve farklı vizyona sahip olduğunu ileri sürdü. Son olarak CHP’nin ABD temsilcisi Yurter Özcan da, vatandaşların özellikle oy kullanmaları gerektiğini ve sandıkları sahip çıkılmasının öneminden bahsederek, bu konuyla ilgili olarak, yurt dışındaki oy sandıkları ile birlikte, uçakta kendilerinin Türkiye’ye gideceğini hatırlattı. CHP milletvekilleri yaklaşık bir hafta daha ABD’de kalarak, farklı eyaletlerlerdeki vatandaşlarla bir araya gelmeye devam edecekler ve İhsanoğlu’nun neden seçilmesi gerektiğini anlatacaklar. Faik Tunay

Seçimlerde darısı bizim başımıza DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

C

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

umhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşırken 'Hangi adaya oy verilmeli?', 'Hangi aday cumhurbaşkanlığı görevini layıkıyla getirir?', 'Hangi aday cumhurbaşkanı olursa daha aydınlık bir sürece gireriz?’ soruları günlerdir, haftalardır kafamı kurcalayıp duruyor. Bu heyecanlı sürece girerken her aday kendi seçim propagandasını imkânlar doğrultusunda yerine getirmeye çalışıyor. Televizyon programlarında, haber bültenlerinde ve gazetelerde adayların cumhurbaşkanı olmaları halinde neler yapacaklarını, Türkiye’nin bugünkü konjonktürünü ve geçmiş dönemlerde neler yaptıklarını değerlendirdiklerini görüyoruz. Oy vereceğimiz adayların birbirlerini eleştirdiklerini, daha önce eşi benzeri görülmemiş taktiklerle seçim propagandaları yaptıklarına şahit oluyoruz. Bu noktada bir vatandaş olarak her adayı farklı gazete ve televizyonlardan takip ederek kime oy vereceğimizin kararını vermek ise oldukça zor.

GAZETESİ

23 Temmuz 2014 Çarşamba

YIL: 2 SAYI: 62

POSTA 212 PUBLISHING LLC ADINA YAYINCI CAN KAMİLOĞLU

İMTİYAZ SAHİBİ EKMEL ANDA

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

HABER KOORDİNATÖRÜ

HALDUN ARMAĞAN YAYIN DANIŞMANI

AHMET BUĞDAYCI HABER MERKEZİ - EDİTÖRLER MEHVEŞ KOÇAK, ADNAN ONARAN, HÜSEYİN TUNCER, DİLEK ESKİ BEZİRKAN, AYSEL TAPAN, MELİKE AYAN, DEMET DEMİRKAYA, SONER MEZGİTÇİ, SERKAN KALFA, DOĞUCAN CÖMERT, JOHNPAUL JASON, BABÜR AKSÜYEK, BANU ÖZTÜRK, KUNTER AKIRMAK, OLGU DURMUŞ WASHINGTON TEMSİLCİLİĞİ İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİLİĞİ DUYGU GÜVENÇ İSTANBUL TEMSİLCİLİĞİ FİGEN ONUR GÖRSEL YÖNETMEN ERDAL ÖZBEK SAYFA TASARIM TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR REKLAM TEMSİLCİSİ BARIŞ TUNCER İDARİ MÜDÜR

MEHVEŞ SÖNMEZ

Adres

31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 844 368 91 96 abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

BONE SERVİSİ A REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

İşimiz kolaylaşabilir Ülkemizin geleceğiyle ilgili olarak, geçtiğimiz şu önemli süreçteki vereceğimiz kararda cumhurbaşkanı adaylarının işimizi biraz kolaylaştırmaları gerektiğini düşünüyorum. Nasıl mı? Çok basit. Ortak yayınlanan bir canlı yayın programına çıkarak bunu gerçekleştirebilirler. Daha önceki yakın seçimlerde de defalarca dile getirilmişti. Nitekim bu seçimde de dile getiriliyor. Cumhurbaşkanı adaylarının bir televizyon programına çıkarak, cumhurbaşkanı olmaları halinde neler yapacaklarını, bu göreve layık olduklarını bize ikna etmeleri gerekmiyor mu? Ortalama 2 saatlik yayınlanan bir programda biz de adayları daha iyi analiz ederek, son kararımızı sağlıklı bir şekilde vermiş oluruz diye düşünüyorum. Seçim atmosferinin geneline baktığımız zaman adayların televizyon programlarına çıkarak ortak bir tartışma platformu oluşturmalarının doğru olmadığını, bunun sağlıklı bir seçim olma yolunda engel olacağını savunanlar da var. Doğrusu bu düşünceyi anlamakta güçlük çektiğimi ifade etmeliyim. Bizi temsil edecek olan cumhurbaşkanını belirleyeceğimiz süreçte, adayların toplu-

mun önünde rahatlıkla düşüncelerini, çalışmalarını ve eleştirilerini dile getirmekten daha sağlıklı başka ne olabilir ki? Türkiye’nin özlediği tablo Fırsat bulabilirseniz Youtube’a ‘Liderler Açık Oturumu’ yazın. 1991 senesine gidin. O dönemlerde seçimler yaklaşırken liderler televizyon programında bir araya gelerek ülkenin siyasi konjonktürünü, ekonomik gelişmeleri, işsizliği ve daha birçok konuyu açık yüreklilikle konuştuklarını göreceksiniz. Siyasette nezaketin hakim olduğu, cesaretin ön plana çıktığı o yıllarda siyasi parti başkanları Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Mesut Yılmaz, Erdal İnönü, Necmettin Erbakan ve Doğu Perinçek ortak bir platformda halkın önüne çıkarak enflasyonun nasıl düşürüleceğini, serbest piyasa ekonomisinin detaylarını, huzur ve güvenlik konularını ele alıyorlar. Bunun yanında parti liderleri birbirlerini eleştirmekten kaçınmıyorlar. Bazı vaatlerin mümkün olmadığını rakamlarla ortaya koyarak kıyasıya bir rekabet içerisine giriyorlar. Türkiye’nin gerçekten özlediği tablo bu olsa gerek. Aynı tablonun benzerini önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ne kadar görmek istesek de maalesef bu pek de mümkün görünmüyor. Amerika’da durum nasıl? Bir diğer seçim atmosferi de Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşanıyor. 2016 yılının kasım ayında yapılacak olan ABD’deki başkanlık seçimleri şimdiden ses getirmeye başladı bile. Seçimlerde ismi en çok geçen politikacı şu anda Hillary Clinton. Amerika’daki haber kanallarında gazeteciler Hillary Clinton’ın başkan olması halinde Amerika’yı nasıl bir gelecek beklediğini hali hazırda tartışmaya başladılar. Nitekim, Clinton’ın ‘Zor Seçimler’ adlı çıkardığı kitap da başkanlık kampanyası için bir adım olarak nitelendirilmişti. Clinton da yaptığı konuşmalarda Obama’nın ekonomi politikalarını sıklıkla eleştirerek Amerika’nın ekonomisini düzelteceğini savunuyor. Kim bilir, belki de Hillary Clinton’ı 2016’da ABD’de başkan olarak görürüz. Başkan olması halinde ABD’nin ilk kadın başkanı unvanını da elde etmiş olacak. Bu görevin kendisine yakışacağını düşünenlerin oranı ise oldukça fazla.

ABD’de başkanlık seçimlerindeki rekabet ortamını gözden geçirmekte fayda var. Her seçim döneminde başkan adayları televizyon programlarına belli periyotlarda çıkarak kampanyalarını ve projelerini anlatıyorlar. Çok uzağa gitmeyelim isterseniz. ABD’de 2012 yılında yapılan başkanlık seçimlerine şöyle bir göz atalım. İki büyük aday vardı. Biri Demokratların adayı Barack Obama, diğeri ise Cumhuriyetçilerin adayı olan Mitt Romney’di. Bu iki

aday 2012 yılında kıyasıya bir rekabet içerisine girmişti. Televizyon kanallarında iki adayın da sıklıkla boy göstererek karşılıklı olarak fikirlerini tartıştıklarını görmüştük. Bu platformda eşleri de hemen yanlarında yer almaktaydı. Programın bittiği sırada iki çift de birbirlerine sarılarak bir nezaket örneği göstermişlerdi. Bu kıskanılası tabloyu Türkiye’de ‘hayal’ etmenin gerçekten ‘hayal’ olduğunu düşünüyorum. Ne diyelim artık, darısı bizim başımıza…


Güncel

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Türkiye’nin sıcak Kongre haftası Washington’da, Türkiye’nin çok konuşulduğu bir hafta geride kaldı. Bir tarafta John Bass’in Senato’daki onama görüşmesi, diğer taraftan da “Türkiye’de Demokrasinin Geleceği” paneli İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

W

ashington’da, yaz mevsiminin ortasında olunmasına rağmen Türkiye’nin çok konuşulduğu bir hafta geride kaldı. Bir taraftan Türkiye’ye Başkan Obama tarafından yeni Büyükelçi olarak aday gösterilen John Bass’in Senato’daki onama görüşmesi yapılırken, diğer taraftan da Türkiye’de Demokrasinin Geleceği adlı bir başka panel vardı. Temsilciler Meclisi’nin Avrupa, Avrasya ve Yükselen Tehditler adlı Alt Komitesi’nde ‘’Türk Demokrasisinin Geleceği’’ adlı bir toplantıda konuşan Kongre üyelerinin bazıları zehir zemberek suçlamaları başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, AK Parti iktidarı için ardı ardına sıraladılar.

ÖNEM VERİLDİ Bu Alt Komite’deki toplantıya verilen önemi göstermek üzere, Komite’nin hemen bütün üyeleri kendini gösterir ve çoğu da konuşma yaparken, aynı zamanda Temsilciler Meclisi’nin Dışilişkiler Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Ed Royce da geldi ve bir konuşma yaptı. ERDOĞAN-OTOBÜS BENZETMESİ Erdoğan’ın demokratik ideallerden uzaklaşmasından endişe duyduğunu söyleyen Royce, daha önce Erdoğan’ın söylediği ‘’demokrasi bir otobüs yolculuğu gibidir, durağıma geldiğimde inerim’’ gibi sözlerin son zamanlarda Türkiye’deki meşru muhalefete uygulanan

Ed Royce

sert tedbirler ile endişeleri artırmakta olduğunu söyledi. Daha önce Kongre’de duyulduğu hatırlanmayan ve Erdoğan’ın 90’larda söylediği iddia edilen otobüs hikayesinin Ed Royce tarafından geçen yılki Gezi protestolarına bağlanması oldukça ilginç göründü.

5 UZMAN ‘Durağıma geldiğimda otobüsten inerim’ yaklaşımının 2013’deki Gezi protestolarına uygulanan sert müdaheleler ile yeniden hatırlandığını söyleyen Royce, bu dönemde devletin şiddete başvurduğunu ve medyanın bu şiddetten en çok nabisini alan kesim olarak hedefte olduğunu söyledi. Görüşlerine başvurulmak üzere beş farklı uzman davet edilmişti. Uzmanların içinde Türkiye hakkında yayınladığı raporlarla AK Parti ile arası pek iyi olmayan Freedom House’un Avrasya Direktörü olduğu gibi, 17 Aralık’tan beri iktidarla şiddetli sorunlar yaşayan Gülen Cemaati’ne yakınlığıyla bilinen TUSKON İşverenler Grubu’nun Washington Temsilcisi Hakan Taşçı da bulundu. Taşçı, Komite’ye sunduğu konuşmasında oldukça ağır eleştirilerini sakınmamıştı. Bir taraftan uluslararası çevrelerce çokça eleştirilen iktidarın Merkez Bankası ve diğer düzenleyici kurumların bağımsızlığını azaltması gayretlerini eleştirirken, diğer taraftan ise Fethullah Gülen’in ABD’den talep edilmesinin hiçbir dayanağının olmadığını anlatan bir konuşma idi. Bir tarafta Freedom House’dan Nate Schenkkan, TUSKON’dan Hakan Taşçı ve Akademik Elizabeth H. Prodromou’nun ağır eleştirileri AK Parti iktidarına yöneltirlerken, WINEP’in Türkiye uzmanı Soner Çagaptay ise daha dengeli bir konuşma yaparak, sorulan bazı sorularda AK Parti’nin politikalarını savundu. CAGAPTAY DENGE ARADI Çagaptay’ın özellikle AK Parti’nin azınlıkların yaşantısına Prodromou tarafından getirilen eleştirilere karşı çıkarak, son zamanlarda açılan Akdamar Kilisesi ve Sümela Manastırı’nı örnek vermesi dikkat çekti. Cagaptay, bir taraftan olumlu bazı gelişmeleri sayarak bunlardan dolayı Erdo-

önce Türkiye’nin ve ABD’nin dünyanın birçok farklı yerinde beraber çalıştığını ve birbirine ihtiyacı olduğunu ileri süren kısa bir konuşma yaptı. Konuşmasında Türkiye’nin Suriye krizinde önde yer almasından bahsetti, nükleer silahlı İran’ın Türkiye tarafından da istenmediğini ve Türkiye’nin Tahran’a uygulanan ambargonun devam etmesinin önemini bildiğini de sözlerine ekledi.

ğan’ın desteklenmesi gerektiğini belirterek, ‘’AK Parti’nin 2002’de iktidar gücünü ele aldıktan sonra yaptığı çalışmalarla Türkiye’yi AB üyesi ülkeler sınıfına sokmaya çalıştığı unutulmamalıdır. Son zamanlarda ise Türkiye’nin özgürlükler gelişmesi durdu ve burun aşağı dalış sergilemeye başladı’’ dedi.

KANAT GÖĞÜS GERMEYE ÇALIŞTI Bütün bu eleştirilere karşılık olarak Seat DC’de araştırmacı olarak çalışan, aynı zamanda Penn State’de akademisyenlik de yapan Kılıç Kanat’ın AK Parti’yi nasıl savunacağı merakla beklendi. Kanat’ın çalıştığı Seta düşünce kuruluşu AK Parti’nin adeta beyni olarak çalışıyor. Washington’daki Seta DC de, AK Parti’yi Washington’da savunan çok nadir kuruluşlardan biri olarak göze çarpıyor. Seta DC artık eskisi kadar sık paneller düzenlemese de, analizler yayınlamaya devam ediyor. Kılıç Buğra Kanat, bir taraftan genelde AK Parti’nin demokrasi açısından pozitif bir gi-

dişata sahip olduğunu söylerken, diğer taraftan özellikle 17 Aralık sürecine atıf yaparak, yargının eskiden beri siyasi olduğunu hatırlattı. Kanat’a göre, Türkiye daha sivil, çoğulcu ve demokratik bir anayasaya ihtiyacı vardı ve bunların olmamasının ise başlıca sebebi muhalefetin yeterli olmaması idi. Yumuşak bir çizgiyle, ‘işlerin o kadar da kötü olmadığı’ yönlü bir konuşma yapan Kanat, basın özgürlüğü konusunda dahi, AK Parti veya Erdoğan yerine, asıl problemin yapısal olduğunu ileri sürdü. Kanat, basın sektöründe sorunların aslında Erdoğan’dan kaynaklanmadığını, iktidarın suçu olmadığını savundu. Kongre’nin bir tarafında bazı Kongre üyeleri Erdoğan’a ‘haydut’, ‘demokrasi karşıtı’ ‘endişe verici’ ‘otoriter’ gibi ağır dille saldırılar yaparlarken, sadece birkaç saat önce ise Büyükelçi namzeti John Bass, Türkiye’nin önemini bu kez Senato’nun Dışilişkiler Komitesi’nde anlatıyordu. Bass, onama görüşmelerinde,

BASS’İN ZORLU DÖNEMECİ İstikrarın devamı için Türkiye’nin İsrail, Kıbrıs ve Ermenistan ilişkilerine devam etmesi gerekiyor diyen Bass, bu konuda ABD’nin teşvik edici bir rol oynadığını söyledi. Erdoğan’ın Ermeniler’in torunlarına başsağlığı dilemesi ve diğer pozitif gayretlerle Türk hükümetinin bir diyalogun açılması adına işaretler taşıdığını, ama daha çok yapılması gereken işler olduğunun altını çizdi. Bass, daha sonra Komite üyelerinin sorularına cevap verdi. Sorular, Bass’i çok yormadı ve zorlamadı. Komitedeki son Senatör olan McCain ise, Erdoğan’ın otoriterleşip, otoriterleşmediğini, basına ve sosyal medyaya yapılan baskıları örnek verdikten sonra ısrarla sordu. Buna rağmen Bass’den bir cevap alamayan Senatör, bu şartlarda Bass’in adaylığına veto koyacağını söyledi. Ancak bundan sonra Bass, istemeyerek de olsa cevap vermek zorunda kaldı. Kıdemli Senatör’ün dakikalarca ısrarından sonra Türkiye Büyükelçi namzeti Bass, gitmesi muhtemel olan bir ülkeye, ‘otoriterliğe doğru kayış’ var diyerek zor bir viraj almaya çalıştı.

Soner Çağaptay

Türkiye masada olmak istiyor Hamas’ın saldırılarıyla bozulan ateşkese İsrail’in sert yanıt vermesiyle tırmanan gerginlikte Ankara, ateşkes masasında olmayı hedefliyor , DUYGU

GÜVENÇ

ANKARA - POSTA212

İ

srail ve Mısır, Türkiye ve Katar’ın, Kahire Planını bozduğunu ve ateşkesi önlediğini savunurken, Ankara bu planın yeterli olmadığını savundu. Hamas ile İsrail arasında ateşkes sağlanması için Mısır’ın sunduğu planda Hamas’ın son anda fikir değiştirdiğini belirten diplomatik kaynaklar, Türkiye’nin yeni bir plan ve denklem hedeflediğini söyledi. Türk kaynaklar ise Mısır’ın planının Hamas’ı ikna etmeye yeterli olmadığını ve kalıcı bir ateşkesin sağlanmasının esas olduğunu belirtti. Hedeflerinin “kalıcı bir ateşkes” olduğunu belirten kaynaklar, Refah Sınır Kapısı’nın sık sık açılıp kapanmasını da önlemenin gerekli olduğuna işaret etti ve kalıcı bir istikrarın gerektiğini savundu. MISIR’I BİZ İSTEDİK Başbakan Tayyip Erdoğan Mısır’ın önerisini eleştirirken, İstanbul’da-

ki görüşmede Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın da Mısır’ın ateşkes planına destek verdiği öğrenildi. Abbas, “Planı biz istedik” derken, Hamas’ın kabul etmesi için destek beklediğini belirtti. Abbas ayrıca, Türkiye’den, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin de hedef alınmamasını istedi. Türkiye ile Mısır arasında arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu belirtti.

HAMAS CAYDI Diplomatik kaynaklar, Mısır’ın şartsız olarak ateşkes çağrısına Hamas’ın ilk etapta ‘evet’ dediğini belirtirken ataşkesin gecikmesi halinde sürecin ‘bölgesel çatışmaya’ dönüşmesinden endişe ettiklerini belirtti. İsrail ve Mısır ile Türkiye’nin diyalog kurmadığına da işaret eden bir diplomat, “Mısır ve İsrail ile konuşmadan nasıl süreçte yer alabilirsiniz ki? Ancak ateşkesi zorlaştırabilirsiniz” yorumunu yaptı. Mısır’ın planına göre ateşkesin hemen ardından taraflar Kahire’de buluşacak ve Refah kapısının geçişi ve kamu görevlileri-

nin maaşlarının ödenmesinin de yer aldığı planı görüşeceklerdi. Ancak Türk kaynaklar bu planın içerisinde Hamas’ın istediği “Filistinliler’in serbest bırakılmasının” yer almadığını belirtti. Kaynaklar halen 6 bin 300 kişinin hapiste olduğunu belirtirken bunların arasında 11 tutuklu milletvekiline ek olarak son operasyonlar sonucu 37 vekil daha hapis cezasına çarptırılmıştı.

LİDERLİK YAPIN Filistin Büyükelçisi Nebil Maruf’un da Erdoğan’a surpriz bir öneride bulunduğu belirtildi. Büyükelçi Maruf’un Ortadoğu’da haritaların yeniden çizildiğini belirterek, “Bu durum İsrail’in işine yarar. Bunu durdurmak mümkün. Bölgenin en önemli ülkeleri Türkiye, İran, Mısır ve Suudi Arabistan. Bugünki koşullarda bu bölgesel aktörlerin gerekli ödevi üstlenmesi ve bölgeyi kurtarması lazım. Ulusumuzu kurtarmak için bu insiyatifi alması ve İran, Suudi Arabistan ve Mısır’ın liderlerini acil olarak çağırması için bilge lider Erdoğan’a çağrıda bulunuyorum” dediği öğrenildi.


Güncel

23 Temmuz 2014 Çarşamba

İşte Türkiye savunma sanayisinin son hali Cumhurbaşkaşkanı Abdullah Gül için Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan raporda savunma sanayiinde gelişme sağlanamamasının nedeninin asker sivil ilişkilerindeki yapısal sorundan kaynaklandığı belirtildi DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

C

umhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK) raporunda, Türk savunma sanayinin yeterli performans gösterememesinde asker-sivil ilişkilerindeki yapısal sorun olduğuna dikkat çekildi. Savunma sanayiinde dünyada güçlü bir rekabet yaşanacağına işaret edilen DDK raporunda şu uyarılar sıralandı: “Savunma politikasının diğer alanları da kapsayacak bir biçimde belirlenememesi ve savunma sanayinin yeterli bir performans gösteremeyişinde; ozellikle, asker-sivil ilişkilerinde yaşanan demokratik istikrarsızlıklar ve uygulamalar etkili olmuştur. Etkin bir rol dağılımı ve eşgüdüm kültürü üretemeyen bir kamu yönetimi yapılanması icinde; savunma sektorunun ortakları arasında kamu yönetiminin rasyonel olmayan bir şekilde paylaşımı ve ortak politika oluşturma zorlukları, savunma politikasının oluşumunu ve savunma sanayiinin gelişimini olumsuz yonde etkilemiştir.” ASKERİ BÜROKRASİ DDK raporunda asker-sivil ilişkisinde istenen dengenin kurulamadığına da işaret edildi: “Çoğunlukla askeri yapı ve yakla-

şımların oluşturduğu savunma bürokrasisi esasen siyaset kurumu tarafından belirlenmesi gereken politika ve stratejiler konusunda siyasetten yeterli girdi almadan calışma alışkanlıklarını sürdürmüştür. SAVUNMAYA YATIRIM ARTTI Sonuçta politika ile uygulama arasında olması gereken bağ oluşmamış, siyaset kurumu kendisinin ürünü olarak görüp sahiplenmediği politikaları ihmal etmiş, bürokrasi ise uygulamaya yönelik calışmalardan politika oluşturmaya kadarki tum alanlarda bütüncüllükten uzak ve rasyonel olmayan kararlar almaya devam etmiştir.” Raporda SIPRI (Stockholm International Peace Research Institute) verilerine işaret edilerek ABD’nin savunma harcamalarında yüzde 32 oranında düştüğüne işaret

edildi. İngiltere, Almanya ve Fransa’nın da Soğuk Savaş sonrasında savunma harcamalarının azaldığı belirtilirken Türkiye ile ilgili şu ifadelere yer verildi: “Soğuk Savaş sonrası birçok ulkenin savunma harcamalarında yaşanan bu düşüşlere rağmen Türkiye’nin savunma harcamalarında herhangi bir azalma

görülmemiştir. 1998 yılında 19,44 milyar ABD Doları savunma harcaması yapan Türkiye’nin bu harcamaları 2012 yılında

17,9 milyar ABD Doları ile dunya toplam savunma harcamalarının yüzde 1,03’unu gercekleştirmiştir” GELİŞME YOK Raporda Türkiye’nin yaptığı yüklü harcamaya karşın gelişmişliğinin ‘halen arzulanan düzeye ulaşmadığı’ belirtilirken, bunun nedenleri arasında şunlar sıralandı: “Dışa bağımlılıkların yarattığı etkiler, genel sanayileşme politikası ile ilgili eksiklikler”

İHRACAT DA İTHALAT DA ARTTI Savunma sanayinin ivme kazandığı da belirtilen raporda, “2008-2012 yıllarını kapsayan dönemde Türkiye, dünyanın en çok savunma ihracatı yapan 24’üncü, en cok savunma ithalatı yapan 11’inci ulkesidir” denildi. Sektörde 2012 yılında 772 milyon ABD Doları Ar-Ge harcaması yapıldığına işaret edildi. ASELSAN GERİDE KALDI Türk savunma sanayiinin dünya sıralamasında yer alamadığına işaret edilirken ve ilk 100 içerisinde 76’ncı sırada Aselsan ve 83’uncu sırasında TUSAŞ’ın bulunduğu belirtildi ve şu ifadelere yer verildi: “Ciro bakımından ilk 100 firma arasına girmek onemli olmakla birlikte firmalarımızın toplam cirolarına (1.740 milyon dolar)bakıldığında, gelişmiş ülke firmaları ile büyük farkın bulunduğu ve bu farkın kısa zamanda kapanamayacağı gorulmektedir. Ülkemizde savunma sanayii firmalarının daha çok iç talebi karşılamak icin üretim yaptıkları görülmektedir. Uzun donemde sektordeki yurtici talepte daralmalar yaşanacağı ve bu nedenle mutlaka ihracata yonelik bir sanayileşme politikası izlenmelidir”

Amerikalılar Müslümanlar’a uzak durmayı tercih ediyor Yapılan kapsamlı bir araştırma Amerikalılar’ın Ateist ve Müslümanlar’a uzak durduğunu ortaya çıkardı. Araştırmaya göre Amerikalılar en çok tanıdıkları insanlara güveniyor

İLHAN TANIR WASHINGTON, DC -POSTA212

İ

tibarlı Amerikan anket kuruluşu Pew’ün yaptığı son anketlere göre, Amerikalı yetişkinler kendi dinlerini paylaşanlar ile, aile, arkadaş ve iş arkadaşlarına karşı kendilerini sıcak hissediyorlar. 1 ile 100 arasında not verilmesi istendiğinde, Amerikalılar’ın verdiği en yüksek notlar Yahudiler’e, Katolikler’e ve Evangelical mezhebine bağlı olanlara gidiyor. Yahudiler 63 puan alırken, Katolikler 62 ve evangelical ise 61 puan alıyor. Bunlardan sonra ise ortalarda kendilerine sıra bulan Budistler 53,

Hindular 50, Mormonlar 48 puanlarla sıralandılar. Negatif alanda ise 41 puanla ateistler ve 40 puanla Müslümanlar bulunuyor. Religionnews.com’da anket hakkında yayınlanan bir analize göre, çıkan sonuçlardan şunlar anlaşılıyor: Bildiğimiz insanlardan daha çok hoşlanıyoruz: Bir başka grubun üyesini bizzat tanıyorum diyenler, o gruba ortalamadan 10 ila 20 puan fazla veriyor. Aradaki uçurum en çok ateistler için geçerli. Bir ateist tanıyanlar ortalama 50 puan verirken, ateist tanıdığı olmayanlar ise yakınlık olarak kendilerini ancak 29 ortalama puanı vermekteler. Yaş önemli: Yaşları 65’i geçen

Amerikalılar, Yahudi ve Hristiyanlara daha yüksek skorlar veriyor. 30 yaşından genç olanlar ise, kendilerine daha az bir şekilde Hristiyanlarla özdeşleştiriyor. Irk da önemli: Müslümanlar, Amerikalı Siyahilerden ortalama 49 puan toplamış. Beyazlar ise Müslümanlara daha mesafeli ve ancak 38 puan vermişler. Siyahi Amerikalıların yüzde 57’si en az bir Müslüman tanıyorum derken, Beyaz Amerikalılar’ın ise sadece yüzde 34’ü bir Müslüman tanıdığını söylemiş. Parti yakınlığı da fark ediyor: Dini aynı zamanda siyasi görüşüne de yakın olanlar insanlar, aynı gruptaki diğer insanlarına karşı kendilerini daha yakın hissediyor.


Toplum Yaşam

23 Temmuz 2014 Çarşamba

New York’ta mutluluk 100 bin dolar Amerika’da mutlu bir şekilde yaşayabilmek için gelirinizin en az 65 bin 850 dolar olması gerekiyor ama bu sadece Mississipi eyaleti için geçerli. Eğer New York’ta yaşıyorsanız mutlu olmak için en az 99 bin 150 dolar kazanmanız gerekiyor AYSEL TAPAN İSTANBUL - POSTA212

B

azıları “Mutluluğu parayla satın alamazsın” ya da “Para mutluluk getirmiyor” dese de istatistikler, paranın belirli bir noktaya kadar mutluluğu satın alabileceğini gösteriyor. Yaşadığınız eyalete göre mutlu bir hayat yaşamanızı sağlayacak paranın miktarı da değişiyor. Yatırım grubu Advisor Perspectives tarafından yapılan kapsamlı bir analize göre ABD’de mutluluğu en az 65 bin 850 dolara, en çok ise 122 bin 175 dolara satın alabiliyorsunuz. Mutluluk için belirlenen para miktarı sınırı ise 75 bin dolar. Princeton Üniversitesi’nde 2010 yılında para ve mutluluk arasındaki ilişkiyi analiz eden Prof. Dr. Daniel Kahneman ve Prof. Dr. Angus Deaton’a göre 75 bin dolardan fazla olan gelir, insanların mutlu olması için bir neden değil. Kahneman ve Deaton bu durumu şöyle açıklıyor:

“İnsanların 75 bin dolardan fazla gelirleri olması, onların günlük hayatlarında daha mutlu olmasını sağlamayacaktır… Ama 75 bin doların üzerinde elde edilen gelir insanlara daha iyi bir hayata sahip oldukları hissini verecektir.” EN PAHALI MUTLULUK HAWAİİ’DE ABD’de mutlu olmak için en az paraya ihtiyaç duyulan eyalet 65 bin 850 dolar ile Mississippi iken en

çok paraya ihtiyaç duyulan eyalet 122 bin 175 dolar ile Hawaii. Mutluluğun sınırı kabul edilen 75 bin dolardan daha fazla paraya ihtiyaç duyulan eyaletler ise şunlar: Nevada, Kuzey Dakota, Colorado, Pensilvanya, Minnesota, Arizona, Washington, Delaware, Maine, New Hampshire, Vermont, Maryland, Rhode Island, Oregon, Connecticut, Kaliforniya, New Jersey, Alaska, New York, District of Colombia,

Hawaii. Dünyanın en pahalı metropolleri arasında yer alan New York’ta mutlu yaşamak için insanların 99 bin 150 dolar gelire ihtiyaçları var. ABD’nin mutlu olmak için 100 bin dolardan fazla gelire ihtiyaç duyulan diğer eyaletleri ise District of Colombia (104 bin 700 dolar) ve Hawaii (122 bin 175 dolar). BORÇ MUTSUZ EDİYOR Mortgage, kredi kartları ve üniversite kredisi gibi borçlar kesinlikle insanların yüzlerindeki gülümsemeyi yok edebiliyor. Veriler ise Amerikalılar’ın borçlarının azaldığına işaret ediyor. Federal Reserve verileri, vergiler ödendikten sonra kalan gelirin bir yüzdesi olarak borç servisi ödemelerinin 2007 yılında yüzde 13’e yükseldiğini gösterirken Gallup tarafından 2009’da yapılan bir anket, bu oranın yüzde 12,2’ye gerilediğini ortaya koyuyor. 2014 yılının birinci çeyreğine kadar olan dönemde ise Amerikalılar, gelirlerinin yüzde 9,9 ile borçlarını ödüyorlar.

Para yok stres çok ABD’de hangi işlerde para yok stres çok? Az para kazandıran ama stres seviyesi bir hayli yüksek olan işlerden birini yapıyor olabilir misiniz? AYSEL TAPAN / İSTANBUL - POSTA212

R

estoran mutfak müdüründen kreş müdürü, veteriner, depo şefi ve serif yardımcısına kadar hepsinin tek bir ortak noktası var: Her gün yoğun strese maruz kalmak ama yaptıkları işin karşılığında çok az para almak. CNN Money tarafından hazırlanan listeye göre ABD’nin en az kazandıran ama en stresli olan işi restoran mutfak müdürlüğü. İşte ABD’nin stresli ama en az kazandıran meslekleri:

Az kazanan stresli meslekler 1. Restoran Mutfak Müdürü: Ort. gelir: 38 bin 483 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 91,9 2. Evde Sağlık Hiz. Koordinatörü: Ort. gelir: 34 bin 911 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 89,1 3. Acil Servis Sevk Memuru: Ort. gelir: 38 bin 111 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 91,6 4. Akıl Sağlığı Danışmanı: Ort. gelir: 32 bin 599 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 84,4 5. Kreş Müdürü: Ort. gelir: 32 bin 685 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 83,3 6. Kredi İşlemleri Yetkilisi: Ort. gelir: 49 bin 352 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 91 7. Şerif Yardımcısı: Ort. gelir: 45 bin 715 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 86,7 8. Ulaşım Koordinatörü: Ort. gelir: 41 bin 624 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 82,4 9. Otomotiv Servisi Müdürü: Ort. gelir: 60 bin 152 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 88,4 10. Üretim Ustabaşı: Ort. gelir: 56 bin 387 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 85,5 11. Mağaza Müdürü: Ort. gelir: 41 bin 514 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 81,4 12. Veteriner Teknisyeni: Ort. gelir: 33 bin 768 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 79,1 13. Otel Müdür Yardımcısı: Ort. gelir: 38 bin 27 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 78,8 14. Golf Sahası Sorumlusu: Ort. gelir: 53 bin 796 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 82,2 15. Depo Şefi: Ort. gelir: 45 bin 184 dolar İşinin stresli olduğunu söyleyenlerin oranı: Yüzde 80

Eyaletlere göre mutluluğun maliyeti


Güncel

23 Temmuz 2014 Çarşamba

Dünya ‘Big Brother’e karşı Pew Araştırma Merkezi tarafından 44 ülkede yapılan ankete katılanların yüzde 81’i, ABD’nin yabancı ülkelerin liderlerini ve kendi vatandaşlarını gizlice gözetlemesinin “kabul edilemez” olduğunu söylerken, Amerikalılar’ın yüzde 65’i bunun “kabul edilebilir” olduğunu düşünüyor Dünya insansız hava araçlarına karşı Beğenmemek

Beğenmek

AYSEL TAPAN İSTANBUL - POSTA212

D

ünyanın, ABD’nin izinsiz gözetlemelerine ve insansız hava araçlarına karşı tutumu gittikçe sertleşiyor ama ABD’nin uluslararası popülaritesi hala çok yüksek. Pew Araştırma Merkezi tarafından 44 ülkede yapılan kapsamlı bir anket ABD’nin gizlice dinlemelerine karşı çok geniş bir küresel muhalefetin ortaya çıktığını ve ABD’nin vatandaşlarının kişisel özgürlüklerine saygı duyduğunu düşünenlerin sayısının azaldığını gösteriyor. Ama veriler, birçok ülkede bu muhalefetin, ABD’nin imajına ciddi bir şekilde zarar vermediğini ortaya çıkartıyor. Neredeyse bütün ülkeler ABD hükümetinin, yabancı ülkelerin liderlerinin ve kendi vatandaşlarının emaillerini okuyup, telefonlarını dinlenmesine karşı. Buna karşılık Amerikalılar, yabancı liderlerin dinlenmesinin “kabul edilebilir” bir eylem olarak görme eğlimindeler. Ama bu tekniğin diğer ülkelerin sıradan vatandaşları için kullanılması konusunda kararsızlar. Ancak, Amerikalıların çoğunluğu ve dünya genelindeki insanlar, şüpheli teröristlerin gizlice dinlenmesinin “kabul edilebilir” olduğu konusunda hem fikir ama Amerikan vatandaşlarının gizlice dinlenmesinin “kabul edilemez” olduğu düşünülüyor.

YÜZDE 81: KABUL EDİLEMEZ Ankete katılanların yüzde 81’i “ABD’nin, ülkenizin vatandaşlarını gözetlemesi kabul edilebilir mi edilemez mi?” sorusuna “kabul edilemez” yanıtını verirken yüzde 12’si “kabul edilebilir” diyor. Liderler konusunda biraz daha esnek olan katılımcıların yüzde 73’ü, kendi liderlerinin dinlenmesinin “kabul edilemez” olduğunu söylerken, yüzde 20’si “kabul edilebilir” olduğunu düşünüyor. Amerika’nın kendi vataşlarının izlenmesi konusunda ise katılımcıların yüzde 62’si “kabul edilebilir”, yüzde 31’i “kabul edilemez” yanıtını veriyor. Katılımcıları yüzde 64’ü ise terör şüphelilerin izlenmesinin “kabul edilebilir” olduğunu söylerken, sadece yüzde 29’u bunun “kabul edilemez” olduğuna inanıyor. Amerikan vatandaşlarının ise yüzde 65’i, ABD’nin gözetlemeleri konusunda olumlu düşünürken, yüzde 25’i bu gizli dinlemeleri onaylamıyor. TÜRKLER’İN YÜZDE 83’Ü KARŞI Anket sonuçları, ülkelerin çoğunluğunun ABD’nin insansız hava araçlarına karşı tutumlarının daha olumsuz olduğunu gösteriyor. Anket yapılan 44 ülkenin 39’u, ABD’nin, insansız hava araçları ile Pakistan, Yemen ve Somali gibi ülkelerde aşırı uçta olanların hedef almasına karşı. Birçok ülkede, geçen yıldan bu yana ABD’nin insansız hava aracı saldırılarına olan muhalefet artıyor. Türkler’in ise yüzde 83’ü ABD’nin insansız hava

Dünya NSA’nın (ABD Ulusal Güvenlik Ajansı) faaliyetlerine karşı ama ABD hala popüler Ülkenize gelen vatandaşlar

Ülkenizin liderleri

Amerikan vatandaşları

Terör şüphelileri

Kabul edilemez Olumlu

Kabul edilebilir

Olumsuz

SNOWDEN’DEN YENİ SKANDAL İDDİA:

“NSA çıplak fotoğraflarınızı yayınlayabilir” ABD Ulusal Güvenlik Ajansı’nın (NSA) gözetleme taktikleriyle ilgili önemli belgeleri sızdıran eski NSA çalışanı Edward Snowden, çok önemli bir skandal iddiaya daha imza attı NEW YORK - POSTA212

İ

ngiliz The Guardian gazetesiyle gündeme damga vuran bir röportaj yapan Snowden, NSA çalışanlarının, yaptıkları online takip sırasında karşılaştıkları mahrem fotoğraf ve görüntüleri birbirleriyle paylaştıklarını iddia etti. Eski istihbaratçı Snowden, “Birçok kişiyi araştıran bu kişiler 18-22 yaşlarında askere gönüllü olarak yazılmış gençler. Bu kişiler, birden bire sizin bütün kayıtlarınıza erişebilecekleri çok

geniş yetkileri olan bir pozisyona getiriliyorlar. Bu kişiler günlük işlerini yaparken, birisinin gizli çıplak fotoğrafları gibi tamamen alâkasız şeylerle karşılaşıyorlar. Ama Bu görüntü ve fotoğraflar çok çekiciler. Bu nedenle ne yapıyorlar? Koltuklarını çevirip ekrandakileri iş arkadaşlarına gösteriyorlar ve iş arkadaşları da ‘Oh! Bu muhteşem bunu Bill’e de gönder’ diyor ve Bill de George’a gönderiyor. George, Tom’a gönderiyor ve er ya da geç bu kişinin tüm hayatı diğer kişiler tarafından da görülüyor” görüşlerini ileri sürdü.

NSA ise iddialara Forbes dergisine gönderdiği bir mail ile yanıt verdi ama açık bir şekilde ne reddetti ne de kabul etti. NSA sözcüsü vanee Vines, Snowden’ın iddialarına, “NSA, silahlı kuvvetlerimizde bulunan cesur ve kendini adamış erkek ve kadınların dahil olduğu son derece yüksek eğitimli işgücüne sahip profesyonel bir yabancı-istihbarat örgütüdür. Daha önce de söylediğimiz gibi ajansın, ajansın yetkileri ya da profesyonel standartlarının kasti olarak ihlal edilmesine karşı hiç toleransı yok” şeklinde cevapladı.

Ortadoğu’da Çin popüler ABD için daha yüksek puan Çin için daha yüksek puan

Bölgesel ortalama

Karışık

araçlarına karşıyken, yüzde 7’si bunu onaylıyor. ABD’nin insansız hava araçlarına en çok karşı çıkan ülkeler ise Venezuella (yüzde 92), Ürdün (yüzde 90) ve Yunanistan (yüzde 89). Öte yandan, insansız hava araçlarını destekleyenlerin oranının yüzde 50’den fazla olduğu sadece 3 ülke var: İsrail, Kenya ve ABD.

OBAMA’YA GÜVEN ARTIYOR ABD’nin gözetleme faaliyetleri hakkında yoğun bir muhalefet bulunsa da 43 ülkede ABD hakkında olumlu düşününlerin oranı ortalama yüzde 65 olarak kaydedildi. Başkan Obama’nın uluslarara-

sı popülaritesi de artık çok fazla. 44 ülkede ankete katılanların ortalama yüzde 56’sı, dünya meseleleriyle ilgili doğru şeyi yapacağı konusunda Obama’ya güvendiğini söylüyor. Obama’ya güvenenlerin oranında geçen yıla göre en büyük düşüş, ABD’nin ülke liderlerinin özel telefon konuşmalarını dinlediği Almanya ve Brezilya’da kaydedildi. Obama’ya güvenen Almanlar’ın oranı, yüzde 81’den yüzde 71’e düşerken, Brezilyalılar’ın oranı yüzde 69’dan yüzde 52’ye geriledi.

ORTA DOĞU “ÇİN” DİYOR ABD’nin dünyayı gözetlemesi ve insansız hava araçları kabul

edilmese de Amerika’nın uluslararası popülaritesi rakibi Çin’den daha fazla. Latin Amerika ve Avrupa’da Amerika hakkında olumlu düşünenlerin oranı yüksek iken, sadece Orta Doğu’da Çin hakkında olumlu düşünenlerin oranı daha fazla. Öte yandan Avrupalılar’ın yüzde 49’u, Çin’in ekonomik gücü elinde tuttuğunu söylerken, yüzde 34’ü, ABD’nin ekonomik güce liderlik ettiğini belirtiyor. Ayrıca, “Çin eninde sonunda süper güç olarak ABD’nin yerini alacak” diyenlerin oranı 2008’de yüzde 41 iken, bu oran 2014’de yüzde 50’ye yükseldi.


Anketler ‘Hillary’ diyor Yapılan yeni bir ankete göre eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Beyaz Saray için yarışan rakiplerine göre daha çok tanınıyor ve seviliyor

NEW YORK - POSTA212

H

illary Clinton anketlerde başı çekiyor. Katılımcılar arasında yüzde 91’lik bir tanınma oranına sahip olan Clinton, bunun yüzde 55’lik kesimi tarafından da seviliyor. Ankette büyük bir kesim tarafından tanınan fakat sevilmeyen ezeli rakibi Joe Biden’i alt etmeyi başardı. Joe Biden, yüzde 80’lik tanınması ve yüzde 38’lik desteği ile ikinci sırada yer aldı. Kazanma ihtimali yüksek gözükmeyen New

York Valisi Andrew Cuomo da sürpriz yaparak ankette 3’üncü sırada gelmeyi başardı. En yakın rakibi Senatör Elizabeth Warren’ı yüzde 51 tanınma oranı ve yüzde 27’lik destek oyuyla alt etti. Cumhuriyetçi Parti’de durum biraz daha sıkıntılı görünüyor. New Jersey Valisi Chris Christie yüzde 65’lik tanınma oyuyla başarı gösterirken, yüzde 33’lük destek oyu ndan dolayı da çok umutlu.

Sandy’e yardım paraları boşa gitti

HAFTALIK ÜCRETSİZ

NEW YORK - POSTA212

M

üfettiş Stringer, boşa giden paranın tam olarak 207 bin 978 dolar olduğunu açıkladı. Evsizlere barınak yapmakla görevli olan "Department of Homeless Services" ajansının "Women in Need" departmanına, kontratları biteli 1 yıldan fazla olmasına rağmen 28 bin dolarlık gereksiz ödeme yaptığı ortaya çıktı. Ajans'ın aynı zamanda "Bowery Resident Committee" isimli departmana da, kontratta yer almamasına rağmen, çalışan tatil izinleri, hastalık izinleri ve jüri görev izinleri gibi gereksiz harcamalar için de 176 bin 680 dolarlık ödeme yaptığı belirtildi. Belediye Başkanı Bill de Blasio yanlışlıkların giderilmesi için çalışmaların başladığını dile getirdi.

Üniversite 1,3 milyon dolar ödeyecek

İstismar davası pahalıya patladı 23 Temmuz 2014 Çarşamba

YIL 2 • SAYI 62

www.posta212.com

Cinsel istismara uğrayan kız öğrencilerin açtığı davayı önceleri pek önemsemeyen Connecticut Üniversitesi sonunda pes etti NEW YORK - POSTA212

C

onnecticut Üniversitesi, 5 kız öğrencinin, cinsel istismar şikayetlerini okulun umursamaması üzerine açtıkları davayı sonuçlandırmak için 1.3 milyon dolar ödemeyi kabul etti. Davacılardan, eski hokey oyuncusu Silvana Moccia, açtığı davadan 900 bin dolar alacak. Diğer mağdur öğrencile-

rin açtığı davalardan ise kızların 25 bin ile 125 bin dolar arasında para alacakları belirtildi. Üniversite, hâlâ şikayetlerin yanlış olduğunu belirtip, kararlarının ve cinsel istismar politikalarının arkasında dursa da, bu durumu uzatmanın sadece daha çok duygusal ve finansal çöküşe yola açacağını belirtip, davanın kapanması için para ödemeyi kabul etti. Davacılar, yaşanan cinsel istismar-

lar konusunda üniversiteyi suçlamadıklarını fakat şikayetlerinin göz ardı edildiği için durumun bu noktaya geldiğini belirtti. Davalı erkek öğrencilerden sadece biri suçlu bulundu. Suçlu bulunan öğrenci ise okuldan uzaklaştırılmasına rağmen kısa bir süre sonra bu uzaklaştırmanın da geri çekilip öğrencinin tekrar kampüse girişine izin verildiği öğrenildi.

Avm virüsü paniği ANKARA - POSTA212

Y

az aylarında bir anda başta çocuklar, yaşlılar ve hamilelerde ortaya çıkan ishal, üst solunum yolu ve alt solunum yolu enfeksiyonu, yüksek ateş, farenjit gözlerde alerji gibi belirtilerin sebebinin AVM gibi kalabalık ve kapalı ortamları seven Adeno ismi verilen bir virüsten kaynaklandığı ortaya çıktı. Solunum yoluyla ve fiziksel temasla bulaşan Adeno virüs yüzeylerde 4045 gün yaşayabiliyor ve sadece küçük bir dokunma ile bulaşabiliyor. Virüsten korunmak için doktorlar ellerin bol bol yıkanmasını ve alkollü kolonyalarla temizlenmesini öneriyor. ÇABUK BULAŞIYOR ZOR İYİLEŞİYOR Ankara Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Ergin Çiftçi, virüsün yaz aylarında kendini daha yoğun hissettirdiğini ancak yılın her döneminde görülebileceğini belirterek, "Çabuk bulaşıp, zor iyileşen virüs, taşıyıcıdan ya da yüzeylerden bulaştıktan sonra bir haftalık kuluçka süresinin ardından belirtilerini gösteriyor. Bildirimi zorunlu hastalık olmadığı için toplumda ne kadar

yaygın olduğunu bilmiyoruz. Ama virüsün bulaşması kolay olduğu için yaygın olduğunu tahmin ediyoruz. Yaklaşık 2 hafta boyunca yüksek ateş, ishal, boğazlarda iltihaplanma, farenjit, geniz akıntısı, halsizlik olarak etkisini hissettiriyor. Virüsün doğrudan tedavisi yok. Ancak ateşe karşı ateş düşürücü, anti viral ilaçlarla etkisini azaltıyoruz" dedi. KALABALIKTAN KAÇININ Virüs en çok AVM'ler gibi kalabalık

ortamlar, klimalı havalandırılmayan mekanlar, yüzme havuzlarında görüldüğüne dikkat çeken Prof. Çiftçi, "Adenol virüs öldürücü değil ancak bazen alt solunum yollarını etkileyerek tehlikeli zatürreeye neden olabiliyor ve dolaylı yoldan ölüme sebep verebilir. Özellikle anneler bu dönemde ellerini yıkamadan çocuklarını kucaklarına almamalılar. Aynı şekilde hastaneler de bulaş için çok riskli bölgeler arasında yer alıyor" diye konuştu.

Köpek davasında zafer Harlemli kadının oldu KUNTER AKIRMAK NEW YORK - POSTA212

E

v kendinizi mutlu hissettiğiniz yerdir’ derler. Yvette Askins'de uzun süredir baktığı köpeği Deva için de böyle bir yuva sağlamıştı. Askins'in yeğeni Daniel Ramseur, 2 yıl önce Deva'yı daha üç aylık iken satın almıştı. Bu dönemde Ramseur annesi ile yaşıyordu, fakat amcasının yanına taşınıdığında, amcasının zaten bir köpeği olduğu için Deva'yı annesinin yanında bıraktı. Ramseur'un annesi bir süre Deva'ya baktıktan sonra köpeği kız kardeşi Askins'e götürdü ve onu bir daha almaya gelmedi. Mart ayında Ramseur, Deva'yı çift-

leştirmek istediğini söyleyip köpeği almaya gelince, Deva'yı vermek istemeyen Askins soluğu mahkemede aldı. Harlem'de 4 çocuğu ile birlikte yaşayan Askins, köpek evlerine geldiğinden bu yana ona çok bağlandıklarını ve ailecek onu çok sevdiklerini söylediler. Yapılan duruşmada, köpeği uzun süredir yaşadığı ortamdan ayırmanın onu strese sokabileceğini belirten yargıç köpeğin velayetinin Askins de kalmasına karar verdi. Dava sonucunu büyük bir sevinçle karşılayan Askins, “Deva sevgi dolu bir yuvada yaşamaya devam edecek” dedi.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.