Posta212 - SAYI 60

Page 1

Başkan Blasio’dan ‘İnce’ iftar

Rum Kesimi iyice şımardı

n New York

Belediye Başkanı Bill de Blasio şehrin ileri gelen Müslüman kanaat önderlerine iftar yemeği verdi. İftarda her türlü incelik düşünülmüştü.

sayfa

3

sayfa

12

n Adada müza-

kereler devam ederken Rum Kesimi’nin sunduğu adeta “Yok artık” dedirtecek cinsten son öneri Türk tarafını şaşkına uğrattı.

Kaddafi - Sarkozy

İlişkisinin arka planı

HAFTALIK ÜCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ

www.posta212.com • YIL 2 • SAYI 60

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Oylar koltukta uçacak

n Cecilia Sarkozy Kaddafi’yi nasıl küçümsedi? Libya’nın eski lideri kaç başkan adayını finanse etti?

Daphne Barak’ın kaleminden

sayfa

8

Göçmenlere eyaletler sahip çıkıyor

15

Mecburiyetten doğan korsan dolmuşçuluk n New York’ta Dollar Van olarak anılan dol-

muşlar, metro ve otobüslerin uğramadığı mahallelerde ulaşım sorununa deva oluyor.

Obama’nın yetkisi göçmenlere işlemiyor n Bir türlü çıkarılamayan

Göçmenlik Yasası’nda, Obama, dediği gibi başkanlık yetkisini kullanabilecek mi? sayfa

9

n Washington’dan ayrılışı da Türkiye’deki yılları da çok tartışıldı. İşte Büyükelçi Ricciardone ve Türkiye yılları...

Bayram adeta kâbusa döndü

sayfa

8

n Eski First Lady ve Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, 2016 yılında yapılacak olan başkanlık yarışı için çalışmalarına başladı.

Amerika dünyanın petrol lideri oldu

sayfa

6

Ekonominin geleceğini bilen Türk

n NSA’nın topladığı bilgiler arasında kaçamaklar hatta dini iletişimler bile var.

16

yaptığı doğru ekonomik tahminlerle tanınan ve JP Morgan’da çalışan Mehmet Özhabeş başarıya giden yolu anlattı.

4

sayfa

14

7

13

Göçmenlik reformu ekonomiye ilaç olur n Başkan Obama’nın çıkması için tüm gücüy-

le çalıştığı Göçmenlik ReformuYasası’nın ülke ekonomisini canlandıracağı öne sürülüyor.

Ağalık geleneği ABD’de sürüyor

sayfa

2

sayfa

8

sayfa

Homeless öğrenciler

n Kısa ve uzun vadeye yönelik

6

sayfa

sayfa

sayfa

sayfa

NSA yatak odasına kadar girdi

Başkanlık yarışı startını verdi

sayfa

Amerikalılara göre çözüm ‘Din’de

ABD Büyükelçisi’nin dalgalı Ankara yılları

sayfa

5

sayfa

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk kez bulundukları ülkelerde oy kullanacak olan yurt dışındaki seçmenlerin oylarının nasıl taşınacağı belli oldu. Avrupa’daki oylar YSK’nın THY’den kiraladığı iki uçakla taşınırken, Amerika, Asya, Afrika ve Avustralya’daki oylar ise yolcu koltuğunda gelecek!

Çin füzelerinde sorun bitmiyor 11

sayfa

n New York’ta anaokusayfa

14

lundan 12. sınıfa kadar neredeyse 80 bin evsiz öğrenci bulunuyor.

7

Antep iş dünyasından New York’a çıkarma n Gaziantepli iş adamları, yabancı yatı-

rımcı ve şirket temasları ile gıda fuarına katılım amacıyla 5 günlüğüne ABD’ye gel-


Toplum

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu EN sevdiğim deyimlerden biridir bu. Sözler ile davranışların birbirini tutmama halidir. Şimdi bu deyim öyle anlam kazandı ki şaşkınlıkla izliyorum Cumhurbaşkanlığı seçim çalışmalarını.Matamatiksel oy hesabı yapanlar yüzde barajını tutturmak için evdeki yüzde 50 değil sokaktaki ötekileşmiş yüzdelerde ihtiyacı olduğunu hatırladı. O yüzden Atatürk’e ve milli mücadelesine kucak açmaya başladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçim kampanyasının ilk adımını Samsun’da attı. Samsun kenti tesadüfen seçilmemişti. Milli Kurtuluş Mücadelesi’ni 19 Mayıs 1919 yılında Samsun’dan başlatan Mustafa Kemal Atatürk’e gönderme yaptı. Onun milli mücadelesine benzetti Cumhurbaşkanı adaylığını. Ancak unuttuğu birşey vardı. Atatürk’ün Samsun’dan mücadeleyi başlattığı gün 19 Mayıs 1919 tarihiydi. Hani Atatürk’ün en çok önem verdiği gün. Atatürk, Cumhuriyeti kurduktan sonra 19 Mayıs’ı doğum günü olarak ilan etti. O büyük gün, 1938 yılından beri millî bayram olarak kutlanmaktaydı. Atatürk, 19 Mayıs kutlamalarına sadece bir kez katılabildi. Ölüm döşeğinde bu günün önemle kutlanması, değer verilmesi, kuşaktan kuşağa aktarılmasını istedi. Ve Atatürk, 19 Mayıs’ı gençlere emanet etmişti. Onların bugünü yaşatmasını istemişti. 95 yıldır hepimiz büyük bir coşkuyla kutladık. Renkledik, dans ettik, marşlar söyledik, şiirler okuduk, sahaya çıkıp oyunlar oynadık. Göğsümüz kabardı, kendimize, ülkemize ve atalarımıza saygı duyup, güvenmeyi öğrendik. Genç beyinlerimizi ülke aşkı ile doldurduk. Omuz omuza çıkıp, yıkılmaz kalaler kurduk. Sonra ne oldu? Yıkılmaz dediğimiz kalemizi bir genelge ile yıktılar. Milli mücadele ruhunu bir kalemde sildiler. 2012 yılında AKP hükümeti 19 Mayıs kutlamalarını yasakladı. Atatürk’ün milli mücadele günlerini, milli bayramları, Cumhuriyet kutlamalarının hepsi 19 Mayıs ile birlikte yasaklandı. Ankara dışında sadece okullarda küçük bir tören ile kutlanmasına izin verildi. Gerekçe olarak da Milli Eğitim Bakanlığı şu sebebi gösterdi. “Öğrencilerin derslere ilgisinin azalmasına, motivasyonlarının düşmesine, gönüllü olmayan öğrenci velilerinin okullarla olan ilişkilerinin bozulmasına sebep olduğu yönünde duyumlar alınmaktadır.” 19 Mayıs günü öğrencilerin aklını karıştırıyor, derslere ilgi azalıyor düşüncesiyle apar topar yasaklandı. İzinsiz gösteri yapanlara polis müdahale etti. Samimiyetsiz bir gerekçe ile yok ettiler 19 Mayıs ruhunu ve coşkusunu. Peki bugün bu Samsuna’a çıkış ne anlama geliyor. Sanki 19 Mayıs’ı yasaklayanlar onlar değilmiş gibi Samsun’dan milli mücadele başlatılıyor ve Atatürk’ün izindeymiş gibi gösteriliyor. Milli mücadele ruhuna saygı gösteriliyormuş gibi yapılıyor. Ya siyasiler dediklerini unutuyor ya da Türk milleti gerçekten duyduğunu unutuyor. Bu oy avcılığı nelere tövbe ettirecek acaba ! Ne demişti Atatürk Samsun’a ayak bastığınıda “Baylar, bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak” Hadi şimdi doğudan batıdan içerden kuşatılmış Türkiye içinde bu sözü de söylesinler tam doğru yolu “Atatürk’ün Yolunu” bulsunlar.

5 bin dolara ağalık aldı Giresunlular, kent ile özdeşleşmiş Topal Osman Ağa’yı sembolize eden gelenek kapsamında şenliklerde açık artırma yoluyla ağalık veriyor. Buradan elde edilen gelir, yine toplumun ihtiyaçları için kullanılıyor. Bu gelenek Amerika’da da sürüyor DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK - POSTA212

A

ğa deyince aklınıza sadece toprak ağası gelmesin. Karadenizliler’in üzerine basarak vurguladıkları gibi bu ağalık toplumun ihtiyaçlarına ve yararına karşılıksız yardım eden, onların deyimiyle “gönlü zengin” insanlar… Bu insanlar arasında yer aldığını söyledikleri ve Atatürk döneminde toplum yararına yaptıkları katkıları nedeniyle kent ile özdeşleşmiş Topal Osman’ı sembolize eden gelenek kapsamında açık artırma ile ağalık veriliyor. Yine geleneğe göre ağaya aynı zamanda köstek, sarık ve tesbihi de içeren kıyafet veriliyor, ağadan alınan para toplum yararına kullanılıyor. Karadeniz’de düzenlenen yayla şenliklerinde de aynı şekilde uygulanan bu geleneği, Amerika’da yaşayan Giresunlular da yaşatmaya gayret gösteriyor. Türk Amerikan Giresunlular Derneği Başkanı Nurettin Oflu ile New York Giresunlular Derneği Başkanı Savaş Şahin, geçtiğimiz günlerde düzenledikleri piknikte bu geleneği bir kez daha yaşatma imkanı bulduklarını söylediler. ŞAHİN: KARADENİZ’DE AĞALIK YOK New York Giresunlular Deneği Başkanı Savaş Şahin, düzenledikleri piknikte 5 bin dolara ağalığın işadamı İlhami Arslan’a verildiğini beliterek, “Aslında Karadeniz’de

Türk Amerikan Giresunlular Derneği Başkanı Nurettin Oflu (soldan ikinci), bu yıl ağalığın işadamı Gazi Çayan’a (mavi gömlekli) verildiğini söyledi.

ağalık geleneği yok. Topluma faydalı olan kişilere biz ağa diyoruz” dedi. Bu geleneğin sembolik olduğunu kaydeden Şahin, “Ağalık ıın verdiği para dernek çalışmaları için harcanacak. Tekrar seçilene kadar ağalık elbisesi, tesbih ağada kalacak. Sembolik olarak ağa ilan ediliyor” diye konuştu. ARSLAN: TOPLUMUN AĞASI OLABİLİRİM Nakliye ve TIR tamiri gibi faaliyet alanlarını kapsayan MLK Trucking Sahibi İlhami Arslan, ilk kez ağa olduğunu belirterek, açık artırmanın 100 dolar ile başladığını ve kendisinin 5 bin dolar ile ağalığı

aldığını kaydetti. Amacın derneğe yardım lauduğunu ifade eden Arslan, “Bir daha ağa olmak isterim. Türk tolumu için yapabilirim. Herkesin ağası olabilirim. Olyain maddi boyutundan çok manevi boyutu önemli” dedi. Karadeniz’de ağa geleneği olmadığını ifade eden Arslan, şunları söyledi: “Ancak ağa Türk geleneğinde çok kullanılır. Ağa demek yiğit insan, gönlü zengin insan, zalimin yanında her zaman mazlumun yanında olan, bir nevi baba demek. Dürüst, saygın, toplumda sevilen sayılan bir insandır. Ağanın sembolik olarak bazı yetkileri vardır, örneğin birşey yapılırken

New York Giresunlular Derneği Başkanı Savaş Şahin (sağdan birinci), 100 dolar ile başlayan açık artırma sonucunda ağalığın 5 bin dolar ile işadamı İlhami Arslan’da (ortada) kaldığını söyledi.

kendisine danışılır. “ OFLU: TOPAL OSMAN SEMBOLİZE EDİLİR Türk Amerikan Giresunlular Derneği Başkanı Nurettin Oflu, Giresun’un sembolü olan ve Atatürk döneminde kente yaptığı katkılar nedeniyle sevilen ve sayılan Topal Osman’ı sembolize eden geleneği kendilerinin 6 yıldır Amerika’da uyguladıklarını söyledi. Amaçlarının burada yaşayan Giresunlulara, özellikle yeni nesile bu geleneğe anlatmak olduğunu ifade eden Oflu, “En son şenliğimiz de yapılan açık artırmada en yüksek 3 bin 750 doları veren işadamı Gazi Çayan bu yı-

Türkler’den Filipinler’e yardım eli (POSTA212-NEW YORK) Amerikan Türk Koalisyonu, Filipinler’de Kasım 2013’de meydana gelen Haiyan Tufanı için 25 bin dolarlık bağış yaptı. Felaketin ardından, yardım amaçlı 100 bin dolarlık bağış yapacağını

bildiren Amerikan Türk Koalisyonu, ilk üç bağışı mart ve nisan aylarında yapmıştı. Geçtiğimiz günlerde Amerikan Türk Koalisyon Başkanı G. Lincoln McCurdy son miktar olan 25 bin doları

Houston’da gerçekleşen törenle Filipin Amerikan Ticaret Odası Başkanı Tess Tuazon-Chase’e takdim etti. Bağış için çok teşekkür eden Chase, paranın, zarar gören adalar için büyük fayda sağlayacağını söyledi.

lın ağası seçildi. Buradan aldığımız parayı yine deneğimiz için harcayacağız” dedi. ÇAYAN: KATKIM OLSUN İSTEDİM Massashusetts’te pizza restaurant olan Gazi Çayan, ilk defa ağa olduğunu belirterek, topluma ve derneğe katkısı olmasını istediği için ağa olduğunu söyledi. Açık arturmanın 1000 dolar ile başladığını, son olarak 3 bin 750 dolar ile ağalığın kendisine verildiğini anlatan Çayan, Karadeniz’de yayla şenliklerinde de bu geleneğin hayata geçirildini söyledi. Çayan, önemli olan verilen oaranın değil, yardım alayışının olduğunu ifade etti.

Öğrencilere tek iş yetmiyor (NEW YORK - POSTA212) Türkiye’de üniversite okuyan ve tatillerde Work and Travel programıyla Amerika’ya gelen Türk öğrenciler, yaptıkları işin yanında ek olarak çalışacakları bir iş de arıyorlar. Amerika’yı görmek, kültürünü tanımak, İngilizcelerini geliştirmek ve diğer yandan çalışmak için Work and Travel programıyla Amerika’ya gelen öğrenciler genellikle ek gelir elde edebilecekleri iş arayışına giriyorlar. Haftanın belli gün ve saatlerinde çalışan öğrenciler, çalışmak için çevrelerindeki Türk restoranları veya mağazaları tercih ediyorlar. Work and Travel kapsamında buldukları işin dışında kalan zamanlarını da çalışarak değerlendirmek isteyen öğrenciler hem dil konusunda pratik yapmak hem de ek kazanç sağlamak istiyorlar. Work and Travel, üniversite öğrencilerinin, yaz aylarında ABD’de geçici işlerde çalışarak yaşamlarını sürdürmelerine ve bu sürede ABD’yi gezip tanıyarak İngilizcelerini geliştirmelerine olanak sağlamaktadır. Program, ABD’li işverenlerin vasıfsız ya da düşük vasıflı işlerde, sadece yoğun sezonda çalışacak işçi bulması için de en uygun yöntem sayılmaktadır.


Toplum

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

47 milyonun değeri bir milyar oldu

Başkan Blasio’dan ‘hassas’ iftar New York Belediye Başkanı Bill De Blasio, Ramazan nedeniyle kentin ileri gelen Müslüman kanaat önderlerine bir iftar yemeği verdi. Resmi konutunda eşiyle birlikte davetlileri ağırlayan Blasio, konuşmasına, “Selamün Aleyküm” diyerek başladı NEW YORK - POSTA212

N

ew York Belediye Başkanı Bill de Blassio ve eşi Charlane McCray, resmi konutları Gracia Mansion’da Müslüman toplumunun önde gelenlerine bir iftar yemeği verdi. İftar yemeğinin ana sponsoru New York’un önde gelen Türk restoranlarından Ali Baba’nın hazırladığı yemekler konuklara ikram edildi. Yaklaşık 160 kişinin davet edildiği gece de okunan ezanın ardından servis edilen meyve suyu ve hurma ile orucuna açan davetliler daha sonra belediye sarayının kadın ve erkekler olarak iki ayrı bölüm şeklinde hazırlanarak mescid haline getirilmiş odalarda akşam namazının kılınmasıyla başladı. Müslümanlığın tüm hassasiyetlerinin dikkate alındığı gecede namaz odalarında bulunan tarihi tablolarında üzerleri kapatılarak davetlilerin rahatça ibadet edecekleri bir ortam olarak hazırlanması ise dikkatlerden kaçmadı. Yemek servisinin başlamasıyla sahneye gelen Bill De Blassio ve Charlane McCray konukları ilk olarak Arapça ‘Selamün Aleyküm’diye selamladı. Daha sonra konuşmasına Ame-

rikan ve müslüman halkların arasındaki derin ilişkilerinin köklerinin uzun yıllar dayandığı dile getiren De Blassio. Artık yeni bir dönemin başladığını bu yeni dönem içerisinde de NYPD bünyesinde müslümanları izleyen Demogratif kitle birimini kapattıklarını da resmi olarak ilk ağızdan açıklamış oldu.’İnsanları dinlerine göre ayırmak haksızlık diyerek sözlerine devam eden Blassio daha sonra 11 Eylül olaylarından sonra NYPD’ye katılan müslüman bir kadın polis olan Aml Elsokary‘nin yanan bir binadan çocuğu kurtarmasını anlatarak “Bugün aramızda olmayan Aml Elsokary maalesef ailesi ile beraber olmak zorunda ama bu yapmış olduğu kahramanlık bizler tarafından hiç bir zaman unutulmayacak” dedi. Belediye binasınında tüm New Yorklular gibi artık bütün müslümanların evi olduğunu da söyleyen De Blassio, bundan sonraki hedeflerinin müslüman toplumla olan ilişkileri daha da geliştirmeye çalışacaklarını değinerek, “Ön yargı ve ayrımcılığa karşı durduğunun altına çizerek herhangi bir New Yorklu’ya karşı şiddet eylemini asla kabul edilemeyeceğini belirterek bir kişiye yapılmış saldırı hepimize yapılmış bir saldırıdır” sözleri davetliler tara-

fından uzun süre alkışlandı. Sahnedeki konuşmasını bitirdikten sonra tek tek masaları dolaşıp konuklarıyla yakından ilgilenen De Blassio konukların bol bol hatıra fotoğrafı çektirme tekliflerini de geri çevirmedi. De Blassio seçimden önceki en büyük vaadi olan New York’ta Ramazan ve Kurban Bayramı’nı resmi tatil olarak uygulanması hakkında herhangi bir açıklama yapmadı. Yemek boyunca bahçede bulunan kolonlardan Kuran-ı Kerim ve ilahilerin devamlı olarak konuklara dinletildiği gecenin en önemli özelliği ise Belediye Başkanı Blasio’nun konutunun ilk defa resmi olarak bir yemek organizasyonuna ev sahipliği yaparak belki de bu gecenin belediye başkanı için ne kadar önemli olduğu yorumlarının yapılmasına neden oldu. Ayrıca Ali Baba’nın (babagannus, humus, çoban salatası, ıspanak tarator, taş kebabı, kadayıf, vanilya dondurma, tulumba tatlısı, kahve ve nane çayı) menüsü de konuklar ve başkan tarafından büyük bir övgü aldı. Amerika Azerbaycan Topluluğu ve ünlü Metropolitan Müzesi de Türk restoranıyla birlikte etkinliğin sponsorları arasında yer aldı.

Urumçi Katliamı unutulmadı Çin-Urumçi’de 5 Temmuz’da yapılan katliamın 5. yıldönümünde Çin’in BM Daimi Temsilciliği’nin önünde çelenk bırakılarak, ölenler anıldı NEW YORK - POSTA212

D

oğu Türkistan'ın başkenti olan Urumçi'de 5 Temmuz 2009'da gerçekleştirilen katliam, YOUGN Turks'ün organize ettiği törenle anıldı. Çin'in BM Daimi Temsilciliği binasının önünde gerçekleşen törende siyah çelenk bırakıldı. 26 Haziran 2009 yılında Guandang eyaletindeki bir fabrikada Uygur kızlarına yapılan tacizler sonucunda patlak veren olaylar zinciri bir süre devam etmişti. Olaylar sırasında meşru haklarını talep eden Uygurlar çeşitli şiddetlere maruz kalmıştı ve en az 2 bin Uygur Türk'ü hayatını kaybetmişti. Türk Amerikan Ülkücü Dernekler Asamblesi Onursal Başkanı Cenk Çoktosun, konuyla ilgili olarak "Doğu Türkistan'da kelimenin tam manasıyla bir soykırım yaşandı. Doğu Türkistan'daki Türkler'in doğumları engellenerek, tıbbi ilaçlar üzerlerinde denenmiştir. Türkler'e yaşamayı bir suç haline getirerek, dilini, dinini, kültürünü kullanmayı suç sayarak asimilasyon uygulanmıştır. Katliamda hayatını kaybeden şehitlerimize Allah'tan rahmet niyaz ediyor ve katliamı bir kez daha lanetliyorum" dedi. Young Turks Başkanı Tulga Tekman, Türk Amerikan toplumu

olarak bu katliamı kınadıklarını söyledi. Tekman, Çin'in BM Daimi Temsilciliği önünde bu katliamı protesto etmek için toplandıklarını belirterek "Uygur Türkler'i yaşam haklarından yoksun olarak yaşamaktadırlar. Hükümetimizi ve yetkilileri bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz. Esaret altındaki Türkler'in sesini durmak zorundayız. Bugün baktığımız zaman Irak'ta Suriye'de Türkmen kardeşlerimiz zor zamanlardan geçmektedir. Bu konuda sesimizi duyurmamız için elimizden geleni yapmalıyız" diye konuştu. Ramazan ayı vesilesiyle Müs-

lüman aleminin Ramazan ayının hayırlara vesile olmasını dileyen Tekman, "Böyle bir ayda Türk kardeşlerimizin acılarını unutmamalıyız" dedi.

MADİSON Avenue hafta sonları fazlaca kalabalık olmuyor. Çift katlı, üstü açık rengarenk boyalı otobüs önümden geçerek karşı kaldırımda durdu. Ne yapacaklar burada derken bir turist grubu otobüsü boşalttı. Kendimi Michael Jackson hayranları içinde buldum. Çoğu 20’li yaşlarında kız-erkek turistler yol ortasına çıkıp mermer yapılı binayı görüntülemeye başladılar. Bina elektronik devi Sony’nin Amerika Genel Merkezi idi. Turistler duvar boyu vitrinlerin ortasında “Xscape’’( Firar) başlıklı albümün resmini telefonlu kameralarla çekerken “Tarih olduk biz’’diye çığlık atanlar oldu. Çığlıklarda gerçeklik payı yok değil. Haziran 2014 “Pop Kralı’’ lakaplı Michael Jackson’ın 5’inci vefat yıldönümü. “Firar’’aşırı dozda ilaç aldığı için hayatını kaybeden Michael’ın geçen hafta satışa çıkan 3’üncü albümü. Pop Kralı’nın adı mıknatıs gibi servet çekip müzik sanayiinde rekor kapılarını açıyor. 30 yıl önce haftalarca satış listesi tepesinde kalan “Billie Jean’’ geçen hafta “100 single’’ sıralamasında 14’e çıktı. Gelmiş-geçmiş en popüler pop şarkıcısı Michael Jackson hayatta iken “iflas ediyor’’ söylentilerine rağmen başarılı para ve finans yatırımlarıyla hayli para kazandı. Michael tüm yakınlarının karşı çıkmasına rağmen 47 milyon dolar verip Beatles’ın şarkı haklarını satın aldı. John Lennon ve Paul McCartney’in 259 şarkısının değeri şimdi bir milyar dolar. Jackson’ın son gününe kadar özel korumacılığını yapan Bill Whitfield ile Javon Beard’ın kaleme aldığı kitapta pop şarkıcısının tüm para ve finans işlerini tek başına yaptığını söylüyorlar. Konserlerine tek eldivenle çıkan popçunun serveti ölümünden sonra katlanmaya başladı. Son beş yılda taşınırtaşınmaz serveti 700 milyon dolar artarak serveti 2.6 milyar dolara çıktı. Forbes dergisi ekonomisti Greenburg “Michael Jackson Anonim Şirketi’’ adlı kitabında “Tek Eldivenli Şarkıcı’’ya gazozdan lastik ayakkabıya çeşitli ürenlere milyonlar karşılığında satış onayı veren tek popçu olduğunu vurguluyor. California’daki evlerinde ağırladığı küçük çocuklara aşırı ilişkisinden eleştirilen Michael’ın avukatları şikayetçi anne-babaları parayla susturdu. Jackson ikisi aynı kadından üç çocuk sahibi. İlk oğlu Prince (17), geçen yıl okulda intihara kalkışan kızı Paris (16) akrabalar, korumalar, özel şoförlerle geziyor, Las Vegas, Hawaii’ye eğlenmeye gidiyorlar. Pop Kralı’nın çocuklarının yıllık cep harçlığı 8 milyon dolar. Elvis Presley’nin kızı Lisa Maria, Tatum O’Neal, Brooke Shields gibi aktrislerle evlenen Michael’ın anlaşmalı nikah yaptığı Debbie Rowe pop’un süper yıldızının deri beyazlatma uzmanının özel hurriyet.com’ dan alınmıştır asistanı.


Göçmenlik - Toplum

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Başkanlık yetkisi bile göçmenleri kurtarmıyor Göçmenlik avukatlarından Remzi Güvenç Kulen, Başkan Obama’nın Göçmenlik Yasası ile ilgili yaptığı son açıklamasında kullanacağını söylediği başkanlık yetkisi ile kişilerin yasal hale gelemeyeceğini savundu DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

C

umhuriyetçiler’in engellemesi nedeniyle bir türlü çıkarılamayan Göçmenlik Yasası’nda Başkan Obama, başkanlık yetkisini kullanacağını açıkladı. Bu açıklamanın ardından tüm dikkatler, başkanlık yetkisinin sınırları, bu yetki ile neler yapılabileceği gibi konular üzerinde yoğunlaştı. Obama’nın bu açıklamasının ardından gündeme gelen başkanlık yetkisi ile ilgili bilgi veren göçmenlik avukatlarından Remzi Güvenç Kulen, söz konusu yetkinin kişileri yasal hale getirmeyeceğini, ancak geçici çözümler üretebileceğini söyledi. Başkanlık yetkisi kpsamında

idari yetkisine dayanarak meclisin onayı ile yasa çıkartılmasına gerek olmayacak işleri yapabileceğini kaydeden Kulen, “Mesela kapsamlı göçmenlik reformu için yasa çıkartılması yani meclisin onayı şart. Oysa gayriyasallara seyahat izni ve çalışma izni çıkartmak için idari karar yetkili olur, meclisin onayına ihtiyaç yok” dedi. Ancak idari kararın kişileri yasal hale getirmeyeceğini ifade eden Kulen, “Yani kalıcı çözüm üretemez, sadece geçici bir ara çözüm bulabilir” diye konuştu.

ÇOCUKLAR İÇİN KULLANILMIŞTI

Başkanlık yetkisinin kullanımının göçmenlik hukuku açısından yakın zamandaki en iyi örneğinin gayriyasal çocuklar için getirilen DACA (Deferred Action for Child-

hood Arrivals) olduğunu hatırlatan Kulen, şunları söyledi: “Bu düzenleme Meclisin çocuklara yasal statü getirecek Dream Act Yasası’nı bir türlü onaylamaması üzerine Başkan'ın kendi yetkisini kullanarak yaptığı bir idari tasarruftu. Bu düzenleme sayesinde genç yaşta Amerika’ya gelen ve şartları yerine getiren kişiler hakkında sınırdışı edilme kararı alınması engellendi, çalışma izni aldılar ve önemli sebepler varsa seyahat etmelerine izin verildi. “

BENZER UYGULAMA VE İTİRAZ

Göçmenlik Yasası için başkanlık yetkisinin yeterli olmadığını ve meclis onayının gerekli olduğunu yineleyen Kulen, ancak söz konusu yetki kulanımının DACA olduğu gibi gündeme gelebileceğini

söyledi. Kulen, konuyla ilgili açıklamalrina şöyle devam etti: “DACA çıktıktan sonra meclisin harekete geçmesini bekleyenler yanıldı, meclis hala harekete geçmedi. Açıkçası başkanın bu şekilde bir açıklama yapması zaten yasa yapılacağına olan inancını kaybetmesinden kaynaklanıyor. Söz verdiği Göçmenlik Yasası’nı yapamıyor, o nedenle kendi yetkisini kullanarak verdiği sözü kısmen de olsa yerine getirmek istiyor. İdari bir işlem olduğu için anayasaya aykırılık varsa itiraz edilebilir. Yetki dahilinde hareket ediliyorsa itiraz edilemez. Anayasaya ve yasalara uygun olduğu sürece sorun olacağını düşünmüyorum. Ancak bu itiraz edilmeyecek anlamına gelmiyor. Özellikle cumhuriyetçiler ayağa kalkacaktır.”

Güzide kuruluşlarda staj imkanı NEW YORK - POSTA212

T

CA 2014 Washington Yaz Staj Programı, Amerika’nın her yerinden gelen 17 Türk Amerikalı gencin katılımıyla devam edecek. TCA Washington Yaz Staj Programı, ABD Kongresi üyelerinin ofislerinde Washington'da stajyer Türk Amerikan üniversite öğrencileri ve yeni mezunlar için bir fırsat sağlıyor. Programın amacı kamu işlerine hizmette genç Türk Amerikalıların ilgisini çekmek ve Amerikan siyasi yaşamına dair bilgilerini geliştirmek olarak açıklanıyor. Programın 2007 yılında başlamasından bu yana,

116 Amerikalı Türk, saygın kongresel ofislerde ve kar amacı gütmeyen kuruluşlarda staj yapma fırsatı buldu. Stajyerlere kongresel ofislerde ve kar amacı gütmeyen güzide Türk Amerikan kuruluşlarında çalışma fırsatının sağlanacağı program kapsamında TCA tarafından stajyerlerin yaşamsal gereksinimleri için aylık bir ödeme yapılıyor. Halen okula devam eden lisans ve yüksek lisans öğrencilerinin yanı sıra yeni mezunlar da programa başvuru yapabiliyor. Başvuru sahiplerinin ABD vatandaşı ya da kalıcı oturum izinlerinin olması gerekiyor.

Liseli öğrencilere Türkçe dersi NEW YORK - POSTA212

U

niversity of California, Los Angeles (UCLA), lise öğrencisi çocuklara yönelik Türkçe dil kursu başlatıyor. UCLA Heritage Language Center tarafından başlatılacak kurs, 7-24 Temmuz arasında Amerikalı-Türk lise öğrencilerine yönelik olarak gerçekleştirilecek. Program boyunca öğrenciler temel Türkçe dil bilgisi eğitimi alarak okuma, yazma, dinleme ve konuşma becerilerini geliştirecekler.

Bunun yanında öğrenciler Türk müziği, edebiyatı, sanatı ve gelenekleri hakkında bilgi edinecekler. UCLA kampüsünde geçirecekleri bir yaz ile öğrenciler hem üniversite ortamında deneyim kazanma şansına sahip olacak hem de yeni arkadaşlar edinecekler. Dersin kredisi anlaşmalı okullarda lise-kredisi olarak kullanılabilecek. Dersler 7-24 Temmuz tarihlerinde, pazartesiden perşembeye kadar sabah 9, öğleden sonra 5 arasında olacak. Programa kayıt ücreti ise 200 dolar.

Gençler Liderlik Kongre'sinde buluşacak NEW YORK - POSTA212

T

urkish Coalition of America, Türk Amerikan Gençlik Liderliği Kongresi'nin toplanmasıyla ilgili detayları açıkladı. Kongre, 09-12 Ekim tarih-

leri arasında Washington'da yapılacak. Türk Amerikalılar'dan oluşan seçkin genç bir grup, Washington'da yaşamaya ve siyasal yaşama dair bilgiler edinecekler. Kongreye büyük katılım bekleniyor.

Recchia’dan mücadele sözü New York Kongre Üye Adayı Domenic Recchia, “Seçilirsem Kongre’de Türkiye adına mücadele edeceğim” dedi. Recchia, Türkiye’nin ve Türkler’in önemini bildiğini vurguladı NEW YORK - POSTA212

S

taten Island ve Brooklyn bölgesinden aday olan Domenic Recchia, New York'ta Türk Amerikan toplumu ile buluştu. Türk Amerikan Toplumu Liderlerinden Ali Çınar ve İbrahim Kurtuluş önderliğinde yapılan destek kampanyası toplantısına birçok kesimden temsilciler katıldı. Eski New York Kongre Üye Adayı Michael McMahonda "Türklerin bir özelliği var. Sadece Kongre Üyesi olduğunuz zaman değil, döneminiz bitse bile hep yanınızda. İşte vefa bu olsa gerek" dedi ve teşekkür etti. Demokrat Parti New York Kongre Üye adaylığı için Staten Island bölgesinden aday olan Domenic Recchia "Türk toplumunun ve ülkenizin önemini biliyorum. Eğer seçilirsem Türkiye aleyhine olan tasarılara karşı mücadele edeceğim ve sizlerin yanınızda olacağım. Türk-Amerikan ilişkileri bizim için çok önemli" diye konuştu. New Yorklu bir avukat olan Domenic Domenic M. Recchia, daha önce New York

Belediye Meclisi'nde Bensonhurst, Brighton Beach, Coney Island ve Gravesend'i temsil ediyordu. Demokrat Parti ön seçimlerinden başarıyla çıkması beklenen Recchia, genel seçimlerde adı skandallarla anılan Cumhuriyetçi Partili Kongre Üyesi Michael Grimm'e karşı yarışıyor.


Göçmenlik - Toplum

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Boşluğu eyaletler dolduruyor Eşit öğretim harcı ödenen eyaletler ● Colorado ● Oregon ● Minnesota ● New Jersey

Göçmenlik avukatlarından Gökhan Yazıcı, Kongre’nin göçmenler ile ilgili adım atmaması üzerine eyaletlerin bu boşluğu, birçok yasal düzenleme yaparak doldurmaya çalıştıklarını söyledi DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

C

umhuriyetçiler’in çoğunlukta olduğu Temsilciler Meclisi’nde bir arpa boy alınmaması nedeniyle göçmenlik ile ilgili sorunlar kangrene dönüştü. Federal düzeyde çözülmesi şart olan bu konuda Obama yönetimi adım atmakta kararlı. Son olarak Cumhuriyetçiler’in Göçmenlik Yasası’nı oylamayacaklarına ilişkin açıklamasının ardından Başkan Obama’nın başkanlık yetkisini kullanacağını bildirmesi üzerine yeniden göçmenlik konusu gündeGöçmenlik avukatlarından Gökhan Yazıcı, “Bir çok şehir liderleri göçmenliği artık bir güvenlik meselesinden çok ekonomik gelişme meselesi olarak görüyorlar” dedi.

me taşındı. Tüm bu gelişmeler devam ederken eyaletler, çığ gibi büyüyen göçmenlik sorunları üzerine kendi yetkileri dahilinde çözümler bulmaya başladı bile. Göçmenlik avukatlarından Gökhan Yazıcı, Kongre’nin yarattığı göçmenlik ile ilgili boşluğu eyaletlerin, ehliyet hakkı, kimlik verilmesi ya da vatandaşlarla aynı öğretim harcı ödenmesi gibi bazı uygulamaları doldurmaya çalşitiklarini söyledi. FEDERAL GÖÇMENLİK KANUNLARI Amerika’da kişinin vatandaş olup olmadığını, vatandaş olmayanların ABD’deki hak ve sorumluluklarını ve ne şekilde yasallık ve vatandaşlık kazanacaklarını federal göçmenlik kanunlarının düzenlediğıi ifade eden Yazıcı, “Bu itibarla, Amerikan Kongresi, yani yaşama, göçmenlik üzerinde tam bir otoritedir ve yasal düzenleme yapma yetkisine sahip” dedi. Federal hükümetin kendi göçmenlik politikasını gerçekleştirebilme imkanına, ancak ülkeye giriş, vize süreç ve işlemlerini kontrol etmekle sahip olabilieceğini ifade eden Yazıcı, “Amerikan Başkanı’nın yetkileri, -yürütmenin başı olarak- mülteci politikası dışında, anayasal olarak göçmenlik alanına ulaşmaz. Federal yargı da, Amerikan vatandaşı olmayan kişilerin anayasal hakları konusu hariç, göçmenlik hususunu genel olarak federal mahkemelerin görev alanı dışında addedmekte” diye konuştu.

“EYALETLER MECBUR BIRAKILIYOR” Amerikan göçmenlik politikasının her zaman federal bir mesele olduğunu kaydeden Yazıcı, Kongre’nin göçmenler ile ilgili adım atmayarak yaratttğı yarattığı boşluğu doldurmak ve eyaletlerinde ikamet eden yasal olmayan göçmenlerle ilgili bir çok yasal düzenleme yapmaya mecbur bıraktığını söyledi. Yazıcı, “Her ne kadar kaderleri eninde sonunda federal göçmenlik reformuna bağlı olsa dahi, yasal olmayan göçmenler, eyalet ve yerel yetkililerin attığı pragmatik adımlarla, üniversite harçlarında yasal göçmen ve vatandaşlarla eşit harç ödeme ve benzeri konularda büyük yardım görüyorlar” dedi. SÜRÜCÜ EHLİYETİ HAKKI Kaliforniya, Colorado, Connecticut, Illinois, Maryland, Nevada, Oregon ve Vermont eyaletleri, New Mexico, Utah and Washington eyaletlerine katılarak, eyaletlerinde ikamet eden yasal olmayan göçmenlere sürücü ehliyeti için başvurma hakkı tanıdığını kaydeden Yazıcı, şunları söyledi: “Georgia eyaleti halen vize başvuruları sonuçlanmamış, sonuçlanmasını bekleyen göçmenler için geçici sürücü ehliyeti alma imkanı vermektedir. Maine’de ise uzun süredir sürücü ehliyetine sahip olanlar için yasal ikamet etme şartı kaldırılmıştır. Sadece 2013 yılında eyelet yaşama organlarınca çıkarılan göçmenlik ile il-

gili kanun ve kararların yüzde 19’u sürücü ehliyet ve eyalet kimlik kartı konusu ile ilgilidir.” EŞİT ÖĞRETİM HARCI Colorado, Minnesota, New Jersey ve Oregon eyaletlerinde ikamet eden yasal olmayan göçmen öğrencilerin daha önce daha fazla öğretim harcı ödediklerini kaydeden Yazıcı, ancak daja sonra çıkarılan kanunlar ile yasal vatandaşlar ile aynı öğretim harcının ödemeleri yönünde kanunlar çıkartıldığını söyledi. Yazıcı, diğer bazı eyaletlerdeki uygulamalarla ilgili olarak şu bilgiler verdi: “Bir başka eyalet, Kaliforniya, yasal olmayan göçmenlerin korunmasına yönelik bir çok yaşa çıkardı. Örneğin bir yasa ile yerel güvenlik güçlerinin bir kişiyi küçük suçlardan dolayı federal sınırdışı etme için göz altına almaları engellendi. En çok yasal olmayan göçmen nüfusunu barındıran Kaliforniya eyaleti, geçen sene Meksika’ya sınırı olan eyaletler içinde yasal olmayan göçmenlerin ehliyet almasına imkan veren ilk eyelet oldu ve yasal olmayan göçmenlerin işlerinin korunmasına ilişkin kanunlar çıkarttı. Göçmenlik güvenlik kuvvetleri, göçmenlerin istihdamı servisleri, İngilizce öğretilmesi, vatandaşlık sınıfları gibi hizmetlere fon ayrılması ve benzeri, eyaletlerin göçmenlikle ilgili bütçe kanunları da, 2013 yılında tüm eyelat göçmenlik kanunları içinde yüzde 14lük kısmını oluşturdu.”

KİMLİK KARTI VERİLMESİ Bu yıl da göçmenlerin yaşadıkları eyaletlerde ve hatta şehirlerde hayatlarını kolaylaştırıcı benzeri kanun ve kararlar alınmaya devam ettiğini ifade eden Yazıcı, bunun son örneğinin de New York eyaletinde yaşandığını kaydetti. Yazıcı, “New York Şehri’nde kısa bir süre önce New York Şehir Meclisi’nde kabul edilen bir kararla, yasal olmayan göçmenlere kimlik kartı verilmesi kabul edildi” dedi. Bu kararla New York Şehri’nde en az 500- 600 bin yaşal olmayan göçmenin bir çeşit belediye kimlik kartı sahibi olabileceğini belirterek, şöyle devam etti: “Kimlik verilen kişiler günlük yaşamlarında sürekli polis veya herhangi bir başka resmi dairede resmi bir kimlik kartı gösterememenin tehtidi altında yaşamayacak. New York Şehri’nde bu kimlik kartları sadece yasal olmayan göçmenler için olmayacak, bahse konu belediye kimlik kartlarını şehirde yaşayan herkes alabilecek. Kimlik kartlarının kullanılmasını teşvik amacı ile, ayrıca şehirde müze ve restaurantlardan çeşitli indirim programları yapılması da öngörülmekte. Amerika’nın diğer bazı şehirlerinde de belediyeler bazında buna benzer kararlar alınıyor. Örneğin San Francisco şehrinde yasal olmayan göçmenlere şehir tarafından önerilen yardım programlarından yararlanabilmelerini sağlamak amacıyla kimlik kartı veriliyor. “

45 eyalette 184 kanun Göçmenlik avukatı Gökhan Yazıcı, Ulusal Eyalet Yaşama Meclisleri Konferansı’na göre (NCSL) sadece 2013 yılında 45 eyalette göçmenlikle ve göçmenlerle ilgili 184 kanun ve 253 kararname çıkartılığını söyledi. Yazıcı, “Bu rakam 2012 yılında çıkan eyaletler bazında toplam 267 kanun ve karardan yüzde 64 daha fazladır” dedi.

Ehliyet hakkı veren eyaletler ● Kaliforniya ● Colorado ● Connecticut ● Illinois ● Maryland ● Nevada ● Oregon ● Vermont ● New Mexico ● Utah ● Washington

Azeri çocuklara sahip çıkılıyor

(NEW YORK – POSTA212) Azerbaycan Amerika Cemiyeti Başkanı Tomris Azeri ve ekibi, West Virginia’da Amerikalı aileleri tarafından evlat edilmiş Azeri çocuklara her yıl özel program düzenleyerek özlerini unutmamalarını sağlıyorlar. West Virginia’daki buluşmada Azeri çocuklara özel hediyeler verilirken, ASA Başkanı Tomris Azeri Azerbaycan ve Türk Dünyası konusunda çocuklara bilgiler verdi. Azeri "Özünüzü unutmadan, sizlerle her sene olmaktan gurur duyuyoruz. İlerde büyük mevkilere gelerek bizim gururumuz olacaksınız” dedi.

REKLAM VERMEK İÇİN...

reklam@posta212.com


Ekonomi

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Ve ABD dünyanın petrol lideri oldu POSTA212’nin geçtiğimiz yıl içinde birçok kez değindiği gibi, ABD, Rusya ve S.Arabistan’ı geçerek, dünyanın en çok petrol üreten ülkesi koltuğuna oturdu

İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

Ö

zellikle ‘shale rock’ veya kaya petrolü diye adlandırılan yeni teknolojiyle yer altından çıkarılan petrolün son yıllarda artış göstermesiyle birlikte, ABD bu yıldan itibaren en çok petrol üreten ülke oluyor. Bu gelişen teknolojiler

sayesinde artık çok daha derinlerdeki sert (kaya) tabakalara inilip doğrudan veya yatay şekilde, basınçlı su ve kimyasal maddelerle bu tabakalar kırılarak içlerinde sıkışmış olan gaz ve petrol yeryüzüne çekilebiliyor. Bu sayede ABD 2004 yılından beri kaya gazı üretimini 10 kat, kaya petrolü üretimini ise 6 kat artırmış durumda. Uluslararası Enerji Kurumu’na

(EIA’ya) göre, bu üretimden gelen destekle son 60 yılda ilk defa olmak üzere ABD’nin toplam enerji ihracatı ithalatını geçti. ABD’nin bu teknolojiler yardımıyla ürettiği petrolün de katkısıyla günlük petrol üretimi 11 milyon varili buluyor. Haziran ayında Uluslararası Enerji Kurumu (IEA) yaptığı açıklamada, ABD’nin dünyadaki en büyük petrol ve doğal gaz üreticisi

olduğunu tescil etti. Bloomberg’e konuşan uzman Francisco Blanch’ın bildirdiğine göre, kaya petrolü sayesinde bu artış yaşanıyor ve bu ekleme olmasaydı, şu anki ABD’de görülen ucuz benzin fiyatlarının olması mümkün olmayacaktı. ABD’nin özellikle Texas ve N.Dakota eyaletlerinde yeni teknolojiler ‘basınçlı sıvı’ ve ‘fracking’ ile

petrol çıkarılmasından artış var. Yine IEA’nın yaptığı tahminlere göre ABD’nin günlük petrol üretimi, 2019 yılına gelindiğinde 13.1 milyon baril olması bekleniyor. Uzman Blanch’ın dediğine göre, ABD’deki bu şekildeki petrol arzının yükselmesi, ABD içindeki benzin fiyatlarını daha da fazla düşürmeliydi. Düşmemesinin nedeni ise, özellikle Ortadoğu’da artarak süregiden

Ekonomi kahini bir Türk!

ABD’ye 1995 yılında öğrenci olarak gelen ekonomist Mehmet Özhabeş, şimdi JP Morgan’da çalışıyor. Kısa ve uzun vadeye yönelik yaptığı doğru ekonomik tahminlerle tanınan Özhabeş, başarıya giden yolun çok çalışmaktan geçtiğini söylüyor MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

B

aşarılı bir ekonomist olan Mehmet Özhabeş Bilkent Endüstri Mühendisliği’ni bitirdi, Amerika’da University of Minnesota’da ekonomi üzerine master yaptı. Şu an JP Morgan’da ekonomist olarak çalışmaktadır ve Amerikan ekonomisi ile ilgilenmektedir. Daha önce, Moody’s Analytics’te yine ekonomist olarak çalışmakta idi. İşte, Özhabeş ile Amerikan ekonomisine ve başarı sırlarına dair yaptığımız söyleşi: n JP Morgan gibi büyük bir finansal kurumda kıdemli ekonomistlerdensiniz. Bölümünüzü ve görevinizi anlatır mısınız?

JP Morgan’da ekonomist olarak çalışmaktayım. Amerikan ekonomisi ile ilgileniyorum. Genel olarak makroekonomik gelişmeleri takip etmekle birlikte, spesifik olarak konut sektörü, tüketiciler ve bölgesel ekonomiler ile ilgileniyorum. Bu konularda araştırma yapıyorum, modellerle tahminlerde bulunuyorum, en son açıklanan rakamları yorumluyorum. Araştırma, yorum ve tahminlerimi banka içinde paylaşıyorum. Sık sık prezantasyon ve telekonferans ile sunumlar yapıyorum. n Mesleğinizin en heyecanlı yönü ve size zevk vermesinin sebebi nedir? Daha doğrusu niçin bu mesleği seçtiniz?

Yaptığım işin en heyecanlı kısmı ekonomik tahminler. Bunlardan bazıları kısa dönemli, bazıları uzun dönemli tahminler. Kısa dönemli olarak mesela haziran ayındaki perakende satışları, ev satışları gibi istatistikleri tahmin ediyorum. Bunlar hükümet veya başka kurumlar tarafından bir sonraki ayda açıklanıyor zaten. Benim yaptığım, daha önceden bu rakamları tahmin etmek. Tahmin her zaman tutmuyor tabi, öyle olsa herhalde nereden biliyorsun diye soruştururlardı. Önemli olan rakamları çoğu zaman doğru veya yakın bilmek ve diğer ekonomistlerden daha iyi tahmin yapabilmek. Tabii rakamları doğru bilmek büyük bir haz veriyor. Özellikle diğer ekonomistlerden farklı bir görüşe sahip olup da sizin söy-

Mehmet Özhabeş

durgunluk oldu sene başında. Son aylarda ama tekrar canlanma görmeye başladık. Kışın etkisi ve artan faizlerin şoku geçti yani. Ev fiyatlarında ise yavaşlama bekliyoruz, çünkü son iki senedir çok hızlı artış olmuştu. Konut sektöründe bir sorun şu: Mortgage alabilmek halen zor. Özellikle düşük kredili kişiler mortgage bulmakta zorluk çekiyor. Genelde insanlar 25-34 yaşları arası ilk evlerini alıyor. Ekonomide bir sorun ise, yüksek öğrenci borçları, özellikle gençler arasında. Öğrenci borçları son 10-15 senedir artmakta ama krizden sonra artış bayağı hızlandı. Bundan dolayı konut marketi yeni talep görmekte sıkıntı yaşıyor. Mortgage bulamadığından dolayı kiracı olmak zorunda kalanlar da kiralık konutlara olan talebi arttırıyor ve buda kiraların hızlı bir şekilde artmasına sebep oluyor. n ABD ekonomisi konusunda iyimser misiniz? ABD’li tüketicilerin ekonomik görünüm konusunda iyimser oldukları söyleniyor, sizin görüşünüz nedir? ABD ekonomisinin en güçlü yönü, en zayıf yönü sizce nedir?

lediğiniz doğru olunca. Uzun vadeli olarak da mesela bu sene ev fiyatları hızlı bir şekilde artacak, ya da konut satışları yavaş seyredecek şeklinde öngörülerde bulunuyorum. Bu öngörülerin doğru ya da yanlış çıkmasını görmek tabi zaman alıyor. n JP Morgan’a giriş hikayeniz nasıl oldu?

Şirkete 2008’de girdim. O sene ekonomik kriz başladı. Bütün kriz gözümüzün önünde gerçekleşti. Tarihi anlar yaşadık. Yüz senelik bankaların batmasına, birçok kişinin işini, evini kaybetmesine şahit olduk. O zamanlar kapitalist sistemin sonuna geldik diye düşünenler bile vardı. Neyse ki merkez bankası ve hükümetin agresif destek politikaları sayesinde krizi atlattık. Son iki üç senedir de birçok ekonomik veri düzeliyor. n Peki, ABD’ye ilk gelişiniz nasıl oldu? Başarınızın sırları, ABD’de yaşayıp çalışan veya öğrenci olan Türk gençlerimize göndermek istediğiniz mesajlar, tavsiyeler nelerdir?

ABD’ye 1995’te öğrenci olarak geldim. Ekonomi alanında master

yaptıktan sonra çalışmaya başladım. Başarının yolu her zaman çok çalışmaktan geçiyor. Kendini geliştirmek ve bunu doğru alanlarda yapabilmek de önemli. Ben okurken iş ilanlarına bakarak endüstrinin aradığı niteliklere bakıyordum. Bunlara göre eğitimimde bazı konularda yoğunlaştım ve başka konuları kendi kendime öğrendim. Sonradan bunların çok faydasını gördüm. Amerika’da iş piyasası aşırı rekabetçi ve birçok iş bilgiye dayalı. Dolayısı ile kendinizi ne kadar çok geliştirirseniz, iş hayatında başarılı olmanız o kadar kolay olur. Kendini geliştirme ile sadece uzmanlık alanını kastetmiyorum. Daha verimli çalışabilmek için bilgisayar programları ya da daha iyi iletişim için yazma, sunum yapma gibi konularda kendini geliştirebilmek de önemli. Amerika’nın sevdiğim bir yanı, eğer konunuzda iyi iseniz yükselebiliyorsunuz. Yabancı olmak sorun değil, hatta bazen avantaj, çünkü yabancılar daha çok motivasyonla çalışabiliyorlar. Bütün çalıştığım işlerde, toplantı odalarında bazen kendimi Birleşmiş Milletler’de gibi

hissediyordum. Tabi ki network, insan tanıma, hatta ofis politikalarını iyi bilme, her yerde olduğu gibi burada da önemli, ama iş bulma, yükselme gibi konularda en önemli kıstas işini iyi yapabilmek. n ABD’de konut sektörü nereye gidiyor? ABD’de konut almak isteyenlere tavsiyeniz nedir?

Konut sektörü 2012’den beri iyiye gidiyor. Tabi Amerika’da kriz konut sektörü ile başladı. En çok zarar gören sektör de konut sektörü idi. Bunu aşırı düşen fiyatlar, satışlar ve inşaatlarda gördük. Ama merkez bankasının destek politikaları ve sonuç olarak rekor derecede düşen mortgage faizleri ile sektör kendini bayağı toparladı. Hatta ev fiyatları senelik yüzde 10’un üzerinde artmaktaydı ki bu oldukça hızlı bir artış. Ama 2013’un ortasında merkez bankasının parasal genişleme politikasında yavaşlamaya gideceği sinyalini vermesi ile genel olarak faizler çok kısa bir sürede yüzde bir oranında arttı. Bu da konut sektörüne bir miktar zarar verdi. Bunun üzerine bir de çok sert geçen kış eklenince, ev satışlarında bayağı bir

Amerikan ekonomisinin en güçlü yani çok rekabetçi olması ve bilgi üzerine kurulu olması. Dolayısı ile ekonomide bir sektör zarar görse de, sektör ya kendini adapte ediyor ya da yeni sektörler gelişiyor. Mesela imalat endüstrisi uzun zamandır düşüşte idi, çünkü üretim daha ucuz işgücünün olduğu Çin gibi ülkelere kaymakta idi. Buna karşılık imalat endüstrisi yüksek teknolojinin kullanıldığı, otomasyonun yoğun olduğu bir şekle girdi. Ayrıca petrol ve doğalgaz üretiminin artması ile enerji fiyatları düştü ve bu imalat sektörü için Amerika’yı avantajlı hale getirdi. Ekonominin gidişatını iyi görüyoruz. Bu sene başında çoğunlukla kötü hava şartlarından dolayı yavaşlama vardı, ama önümüzdeki dönemlerde nispeten hızlı yüzde 3 büyüme bekliyoruz. Mali politika önceki senelerde ekonomide kısıtlayıcı etki yapıyordu, vergi artışları ve hükümetin harcamaları kısmasından dolayı. Bu kısıtlayıcı etki bu sene ve muhtemelen önümüzdeki senelerde olmayacak. Tüketicilerin kendine güvenini de artan otomotiv satışlarında görmekteyiz.

tansiyon. Büyüyen iç enerji marketi, ABD’nin istihdamına da olumlu yansıyor. Obama’nın görevine başladığından beri ilk kez işsizlik yüzde 6.1’e geriledi. ABD’de enerji sektörüne yılda 35 milyar $ civarında yatırım yapılıyor, yılda 600 bin kişiden fazla ek istihdam sağlanıyor ve 2020’ye kadar da ekonomiye yüzde 3’lük bir ek üretim katkısının olması bekleniyor.

Abd’de tarıma destek mercek altına alındı NEW YORK - POSTA212

K

alkınma Bakanlığı hazırladığı kapsamlı tarım raporu ile Amerika ve Avrupa’daki tarım desteklerini mercek altına aldı. “Tarım ve Gıda Alanında Mevcut Gelişmeler ve 2014 Yılı Beklentileri” başlıklı raporda tarım ve gıdada Türkiye ve dünyadaki gelişmelere de yer verildi. Raporda Amerika’nın yürürlüğe giren 2014 Tarım Kanunu ile Avrupa Birliği’nin 20142020 Dönemi Ortak Tarım Politikası uygulamaları analiz edildi. “Yüksek gıda fiyatları ile piyasalarda istikrarsızlığın en yoğun yaşandığı ve gıda krizi dönemi olarak bilinen 20072008 dönemi sonrasında düşüşe geçen fiyatlar, 2010 yılında yeniden yükselişe geçmiştir. 2011 yılında gıda krizi dönemindeki fiyatların üzerine çıkan tarım ve gıda ürünleri fiyatları arasında en dikkat çekici artışlar şeker piyasasında görülmüştür. Dünyanın birçok yerinde hava koşullarının elverişli olmasının da etkisiyle 2013 yılında dünya tarım ürünleri piyasaları önceki yıllara göre daha istikrarlı bir seyir izlemiş, tarım ve gıda ürünleri üretim ve fiyatlarındaki dalgalanmalar da düşük seviyelerde seyretmiştir.”

TARIMSAL HARCAMALAR Amerika’da yürürlüğe giren yeni 2014 Tarım Kanunu ile ABD’nin Dünya Ticaret Örgütü (DTO) Tarım Anlaşması’na aykırılık olarak yorumlanabilecek uygulamaları ortadan kaldırılmaya çalışıldığının belritildiği raporda, “Bu Kanun ile önümüzdeki 10 yılda tarımsal harcamalara 956 milyar dolar ayrılmıştır. Kanun kapsamında doğrudan ödemeler kaldırılmakta, ancak ürün sigortası kapsamında gelir korunmaya devam edilmektedir. Ayrıca, üreticiler üretimdeki risklere karşı fiyat kaybı ya da tarımsal risk ödemeleri kapsamında korunabilecektir” denildi. GIDA FİYATLARINDA ARTIŞ Türkiye’de 2014 yılı tarımsal üretim dönemi doğal afetlerle başlandığına dikkat çekilen raporda, tarımsal üretim açısından risk oluşturan kuraklık, don ve dolu gibi birçok olumsuz olayların etkisinin önümüzdeki aylarda gıda fiyatlarında önemli sayılabilecek artışlar ve bazı ürünlerin ithalatında yükseliş şeklinde görülebileceği vurgulandı. Raporda konuyla ilgili şu görüşler yer aldı: “Hatırlanacak olursa, tarımsal kuraklığın yaşandığı 2007 yılında tarımsal üretimde yüzde 7 civarında bir küçülme yaşanmıştır. Yukarıda açıklanan doğal afetler dikkate alındığında, 2014 yılı için de tarımda küçülme riskinin bulunduğu görülmektedir. Bunun yanında, meyvecilik yapılan bölgelerin bir bölümünde yaşanan afetler, rekabette avantajlı konumda bulunulan taze ve işlenmiş meyve ürünlerinin ihracatını önemli ölçüde sekteye uğratabilecektir.”


Ekonomi

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Melike Ayan melikea@yahoo.com

Dow Jones‘da rekor 17 binler test edildi

Antep’ten New York’a köprü ABD’ye gelen Gaziantep Ticaret Odası Sekreteri Halil Göçer, Amerikan ithalatçıları ile bire bir görüşmelerde bulunduklarını söyleyerek, Gaziantep’in gelişmiş sanayi ve ticaret altyapısı ile Amerikalı iş adamlarına benzersiz fırsatlar sunduğunu kaydetti MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

G

aziantep Ticaret Odası Üyeleri, BCİU (Business Council for International Understanding) isimli organizasyon ile birlikte hazırladıkları yabancı yatırımcı ve şirket temasları ve gıda fuarına katılım amacı ile 5 günlüğüne ABD’ye geldiler. Heyet, Manhattan’da 750 Lexington Avenue adresli Edwards Wildman isimli avukatlık bürosunda prezantasyonlarını sundular. Tarihi ipek yolundaki endüstri ve ticaret yolu olarak niteledikleri Gaziantep’e ABD’li şirket, kurum ve yatırımcılardan ilgi talebin gittikçe arttığını belirten heyet

üyeleri arasında gıda sektöründen tekstile kadar çeşitli sektörler temsil edildi. Gaziantep Ticaret Odası Genel Sekreteri Halil Göçer, POSTA212’ye ABD’ye geliş amaçlarını ve gözlemlerini anlattı. İşte o söyleşimiz: ■ Gaziantep Ticaret Odası olarak ABD’ye gelme planınız, fikriniz nasıl doğdu? Bizimle paylaşır mısınız?

Amerikan pazarı Gaziantepli ihracatçılar için büyük önem arz ediyor. Dünyanın en büyük ithalatçısı olan Amerika pazarı firmalarımız için büyük fırsatlar sunmaktadır. Bunun yanı sıra ABD ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi ABD’nin lehine olup, bunun Türkiye lehine biraz daha dengelen-

mesi gerekmektedir. Gaziantep ayrıca ABD’li firmalara gelişmekte olan Orta Doğu, Kuzey Afrika, Orta Asya pazarlarına beraber açılma fırsatını da sunmaktadır.Adı geçen bölgelerdeki iş yapma ve ticaret tecrübesi ile ABD’li firmalar Gaziantepli firmalar ile birlikte ortak iş yapabilirler. ■ Kaç günlüğüne ve kaç kişilik bir heyetle geldiniz? Lojistik ve fonlama kimlere ait?

Summer Fancy Food Fuarı’na yaklaşık 30 firma ile katılım gösterdik. 28 Haziran-4 Temmuz tarihleri arasında ve firmalarımız büyük çoğunluğu gıda üretimi ve ihracatı yapan firmalar. Bunun yanı sıra bu sektöre yatırım yapmayı planlayan ve Amerikan pa-

zarını da incelemek isteyen firmalarımız da heyetimiz de yer almışlardır. Heyet organizasyonu tamamen Odamızca yapılmışolup, finansman yönünden de firmalarımızın KOSGEB’in (KOSGEB -Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme İdaresi Başkanlığı),Yurt Dışı iş Gezisi desteğinden faydalanması sağlanmıştır. ■ Tarihi ipek yolundaki endüstri ve ticaret yolu olarak nitelediğiniz Gaziantep’e ABD’li şirket, kurum ve yatırımcılardan ilgi, talep var mı? En çok hangi sektörlere ilgi gördünüz? ABD ile ticari aktiviteyi artırma adına hedefleriniz nelerdir?

Fuar esnasında firmalarımız Amerikan ithalatçıları ile bire bir görüşmelerde bulunmuş olup,

önümüzdeki dönemde gerçekleştirilecek ihracat bağlantılarının ilk adımları fuar esnasında atılmıştır. Gaziantep hem gelişmiş sanayi ve ticaret altyapısı, tekstil, gıda, kimyasallar, yapı malzemeleri, makina, mobilya, plastik gibi tüm sektörlerde bulunan üretim kapasitesi, yetişmiş ve dinamik iş gücü, Teknoparkı, Uluslar arası Havalimanı, Serbest Bölgesi ve Avrupa ve Orta Doğu arasındaki stratejik konumu ile Amerikalı işadamları ve yatırımcılarına benzersiz fırsatlar sunmaktadır. Bu tür temas ve ziyaretlerin devamını getirme, yılda iki veya üç kere ABD’ye ziyaret yanında biz ABD’li firma, bakanlık yetkililerini de Türkiye’ye Gaziantep’e davet ediyoruz.

Göçmenlik reformu ekonomiyi canlandırır ABD Başkanı Barack Obama’nın ısrarla çıkarmak istediği Göçmenlik Reformu Yasası’nın aynı zamanda ülkenin ekonomisini de canladıracağı ileri sürüldü NEW YORK - POSTA212

B

eyaz Saray’da yeni vatandaşlara, diğer askeri personele ve eşlerine konuşma yapan Başkan Obama, Amerika’nın her zaman bir göçmen ülkesi olduğunu hatırlatarak Göçmenlik Reformu’na vurgu yaptı. Mevcut göçmenlik sisteminin bozulduğunu savunan Obama, sistemin daha verimli bir hale getirilmesi gerektiğinin altını çizdi, Amerikan ekonomisine katkı yapan vasıflı yabancıların göç sürecinin zorlaştırılmaması gerektiğini kaydetti. Yasanın gecikmesinden Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçi üyeleri suçlayan Obama, Kongre’yi dışlayarak soruna bir çözüm bulma arayışına girdi. TEK BAŞINA HAREKETE GEÇTİ Obama, hazırladığı göçmenlik yasasını 1 yıl boyunca meclisten geçiremeyince, kendi başına harekete gecme kararı almış-

tı. Göçmenlik reformunu hayata geçirmede Kongre’den “umudunu kesen” Obama, sistemde yapılmasını istediği değişiklikler için Kongre’yi baypas ederek kendi başına adım atacağını bildirmişti. ABD Başkanı Barack Obama, Kongre’deki Cumhuriyetçilerden artık göçmenlik reformu konusunda adım atmalarını beklemeyeceğini ve sistemde değişikliğe gitmek için başkanlık yetkilerini kullanmak suretiyle kendisinin harekete geçeceğini söylemişti. Obama’nın ikinci döneminin en önemli önceliklerinden olan ve ülkedeki 11 milyon kaçak göçmene ikamet ve vatandaşlık yolunu açan göçmenlik tasarısı, Demokrat çoğunluklu Senato’dan geçen yıl yaz aylarında geçmesine rağmen Cumhuriyetçi çoğunluklu Temsilciler Meclisi’nde hala gündeme getirilebilmiş değil. Göçmenlik avukatlarından Remzi Güvenç Kulen POS-

TA212’ye, hayata geçirilmesi konusunda umutların arttığı Göçmenlik Reformu’nun gerçekleşmesi halinde Amerika ekonomisinin canlanacağını söylemişti. Reforma ilişkin son zamanlarda önemli bir değişiklik gözlemlediğini dile getiren Kulen, 11 milyon kaçak göçmenin sınır dışı edilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla onlara mutlaka statü kazandırılması gerektiğini ifade etmişti. Kulen, “Ayrıca gayriyasal olarak burada yaşayanlar hayalet gibi dolaşmaktan kurtulacak ve hakları ve sorumlulukları belli olacak” demişti. KARŞI OLANLARIN ORANI Başkan Obama’ya göçmenlik politikaları konusunda karşı olanların oranı Ağustos 2013’ten bu yana 10 puan artarak yüzde 65’e çıktı. Amerikalılar’ın sadece yüzde 31’i Obama’nın göçmenlik politikalarına onay veriyor.

HAZİRANDA bordrolar 288 bin kadar yukarı fırlarken, işsizlik de yüzde 6.1 indi. Tarım dışı istihdam rakamı bir önceki ay 224 bin gelmiş, beklentiler bu ay için 215 bine düşürülmüşken, perşembe günü, Washington’dan gelen açıklamaya göre, bu rakam revizyonlarla birlikte 317 bine fırladı. İşsizlik de son 6 yılın en düşüklerine, yüzde 6.3 yerine, yüzde 6.1’lere düştü. Ford gibi firmaların satış grafikleri yükseldikçe işçi aldıklarını, talebi karşılamak için fabrikadaki üretimi artırdıklarını gördük. Zaten tarım dışı istihdamın dağılımına baktığımızda en çok işçilerin son dört ayın en üstünde olmasının fabrika işçilerinin artmasından kaynaklandığını, Ekim 2012’den itibaren gördüğümüz en yüksek rakama özel sektörün de yardımcı olduğunu görebiliyoruz. Diğer bir rapor da inşaat ve perakende firmaları da içine alan hizmet sektörünün de son bir yılda ivme kazandığını gösterdi. Yani imalat dışı İSM haziran ayı itibariyle 56’lara çıkmış. Aynı gün ticari açığın da artan ihracatlar nedeniyle yüzde 5.6 düşüp -44.4 milyarlara ulaştığını gördük. Tek negatif gelen rakam, sadece 2 bin link artışıyla beklentilerinden ayrışan işsizlik sigortası başvurularıydı. Tüm bunlar hisse senedi piyasalarını yukarı taşıdı. Cuma günü Amerika’nın doğum günü 4 Temmuz bağımsızlık günü olduğu için tüm veriler perşembe günü açıklandı. Ve perşembe günü öğle kapanan hisse senedi piyasalarının yukarı taşındığını gördük. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi’nin de teşvik planı ile ilgili detay açıklamalarıyla Dow Jones endeksi direnç sınırı olan 17 bini aştı. Stratejistler, iyi ekonomik veri gelmesi durumunda ABD Merkez Bankası Fed’in daha erken sıkılaştırmaya gidebileceğini düşündüğü için piyasanın düşeceğine dair yorum yapmıştı. Halbuki piyasalar aksi istikamette yol aldılar. Perşembe günü bu verilerin yorumlarını ABD’li finans gurularının kendilerinden aldık. Dünyanın bir numaralı tahvil yöneticilerinden PİMCO üst düzey yetkilisi Bill Gross yaptığı açıklamada, yüzde 6.1lik işsizlik rakamının kendileri için tatmin edici olmadığını, o yüzden de hem kendisinin ve hem de Fed’in de hedefi yüzde 5’ler olduğu için para politikalarında değişikliğe gideceklerine inanmadıklarını söyledi. Yüzde 5’lere ulaşmak için çok yol kat etmemiz gerektiğini ve tek karar verme faktörünün işsizlik rakamı olmadığını da belirten Gross, ”Ücretler artmamış, ortalama çalışılan ücretler durduğu yerde sayıyor. Saatler de artmamış, ayrıca enflasyon ücretlere yansıtılmamış. O yüzden de piyasaların çıkması doğal. Çünkü Fed yerinden oynamaz, politikasını değiştirmez diye inanıyorum.” dedi. Bill Gross’un perşembe günkü demeçlerini kendisinden üç gün önce yani pazartesi günü, İdaho’da bankacılarla yaptığı bir toplantıda yaptığı konuşmalarıyla San Fransisco Fed Başkanı John Williams da desteklemiş oldu. ABD ekonomisini ayağı kırık ve alçıda olan bir hastaya benzeten Williams, “kemik iyileşene kadar alçıyı çıkarmayacağız. Zamanından önce çıkarılan alçı daha fazla zarara sebep olur. Fed, ihtiyaç olduğu kadar, tam iyileşme görülene kadar ekonomiye destek çıkacaktır. Ama tabi ki Fed çıkış yollarını da aramıyor değil. Çünkü Fed’in politikaları sonsuz değil. “ dedi. Ekonomik görünüm konusunda da iyimser olan Williams önümüzdeki iki yılda ABD ekonomisinin yüzde 3 kadar büyüyeceğini ve enflasyonun da Fed’in hedefi olan yüzde 2’lere varacağını öngörüyor. 2014 yılının ilk yarısını endeksler artışta kapattı. Yüzde 6.1’lik artışla kapatan S&P 500’ü, Nasdaq yüzde 5.5’lük artışlar, Dow Jones’da yüzde 1.5’lük artışla takip etti. Bu rakamların önümüzdeki aylarda kimi ekonomistlere göre tutulması ve temmuz ayında gelecek olan ikinci yarı finansal bilanço açıklamalarıyla da canlı tutulması bekleniyor. Şirket karlılıklarının yüzde 5 artması beklenen ikinci yarıda, S&P 500 üyeleri karlılıklarının 16.6 katı kadar işlem görüyor. P/E dediğimiz bu fiyat karlılık rasyosunun ortalamaların üstünde olduğunu söyleyen uzmanların bir kısmı, bu yüzden borsanın düşeceğine inanıyorlar. Geçtiğimiz hafta ev satışlarındaki artış dikkat çekiciydi. Bekleyen konut satışları artıp, 4 yıldır ilk defa mayıs ayında yüzde 6.1lik artışla zirve yakalanmış durumda. Ev satışları güçlü, imalat okumaları ise zayıf gelerek birbirlerinin etkilerini götürmüşlerdi. Gelişmekte olan ülkeler 2012’den itibaren en büyük kazançlı çeyreğini geride bırakırken, petrol de Irak’taki endişelerin bir nebze azalması ile düşmeye devam etti. Irak ile ilgili olarak da salı günü ABD medyasına düşen haber de İrak ve Suriye’de İslami halifeliği yaratacak Al-Queda bağlantılı gurubu durdurmak için Obama’nın yapabileceği hiçbir şey olmadığı söylendi. Sünni militanların eline düşürmeye engel olmak, Irak’ı çeşitli ABD menfaatlerinin yer aldığı Irak’ı kurtarmak zorunda olan Obama’nın karşısında 10 bin militan ve 2 milyar dolarlık varlıklarıyla destekleri olduğu söylendi. Haftaya FED’in 17-18 Haziran tarihli toplantı tutanaklarının açıklanması ve toptancı envanterleri (yüzde 0.6’lık artış beklentisi var) ile tüketici kredilerinin 10 milyar dolara çıkması bekleniyor. Bol kazançlı, kredili ve barış dolu haftalar diliyorum.


Gündem

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Osman Öztürk IŞİD Gerçeği ve Türkiye'deki Suriye'lilerin Dramı IRAK ve Suriye’de faaliyet gösteren bu terör örgütü Irak Savaşı’nın ilk yıllarında 2004 yılında “Tevhid ve Cihat” adıyla Ebu Musa Zerkavi tarafından Irak’ta kuruldu. Bir süre sonra El Kaide’ye bağlılığını ilan eden örgüt daha sonra Irak El-Kaide’si adını aldı ve Usame Bin Ladin liderliğindeki El Kaide’ye katıldı. El Kaide’ye katıldıktan sonra adını “Mezopotamya’da El Kaide” olarak değiştirdi. Sünni topluluklar başta olmak üzere Mücahidin Şûra Konseyi, El-Kaide, Jaysh el-Fatiheen, Jund el-Sahaba, Katbiyan Ansar el-Tevhid vel Sunnah, Jeish el-Taiifa elMansoura gibi farklı isyancı gruplardan oluşuyor ve onların desteğini alıyor. Irak Savaşı’nın yoğun olarak yaşandığı dönemlerde Irak’ın Anbar, Nineve, Diyala, Babil, Kerkük ve Selahaddin illerinde büyük etkinlik gösterdi. Bakuba’yı başkent ilan etti. Halen devam eden Suriye İç Savaşı’nda Suriye’nin İdlip, Rakka ve Halep bölgelerinde varlık gösteriyor. Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD), Irak ve Suriye’de faaliyet gösteren silahlı bir terör örgütü olarak Selefi ideolojiye sahip bulunuyor. IŞİD Irak, Suriye, Filistin ve Ürdün topraklarını içine alan bölgede bir şeriat devleti kurmak istiyor. IŞİD ve lideri Ebu Bekir Bağdadi, ABD, AB ve Türkiye’nin ‘terörizm listesi’nde yer alıyor. 2006’da yayınlanan bir videoda Zerkavi, ‘Mücahitler Şurası Konseyi’ni kurduklarını açıkladı. Irak’taki Zerkavi, 7 Haziran 2006’da ABD güçlerince düzenlenen bir operasyonda öldürüldü. Yerine Ebu Hamza el Muhacir geçti. 2006 yılının sonlarında El Kaide’ye yakın Ebu Ömer el Bağdadi ise liderliğini yaptığı “Irak İslam Devleti”ni kurduklarını açıkladı. 2010 Nisan’ında, ABD ve Irak güçleri, Sisar bölgesinde Ebu Ömer el Bağdadi ve Ebu Hamza el Muhacir’in kaldıkları eve ortak bir operasyon düzenledi. Operasyonda her ikisi de öldürüldü. Ebu Bekir El Bağdadi örgütün yeni lideri oldu. Bu günkü IŞİD’i kuran Ebubekir El Bağdadi, küresel terörü yeni bir düzeye taşıdı. Dünyanın bir yıldır takip ettiği Ebubekir Bağdadi, şimdilerde Irak, Suriye ve Ortadoğu’nun geleceğini şekillendirmeye niyetli bir örgütün lideri olarak öne çıkıyor. 2013 Şubat’ında, El Kaide, Suriye’deki IŞİD’i tanımadığını ilan etti ve örgütün Suriye’yi terk etmesini istedi. El Kaide Suriye’deki temsilcisinin Nusra Cephesi olduğunu açıkladı. Nusra Cephesi ve IŞİD arasında birçok cephede çatışmalar yaşandı. En sonuncusu ise IŞİD’in Nusra Cephesi’nin kontrolündeki Deyr Ez-Zor kentinde kontrolü sağlamasıyla son buldu. IŞİD’in Suriye’deki askeri gücünün 6-7 bin civarında olduğu tahmin ediliyor. Savaşçılarının çoğunluğu yabancılardan oluşurken Irak’taki silahlı üyelerinin sayısının ise 10 binin üstünde olduğu tahmin ediliyor. Suriye muhalefeti IŞİD’in Suriye’de devrimin sabote edilmesi için Şam yönetimince desteklendiğini iddia ediyor. Şam rejimi Suriye’de muhaliflerin elindeki bölgelere düzenli olarak varil bombası atarken, IŞİD’in kontrolündeki bölgelere saldırmıyor. IŞİD, Rakka’da çıkardığı petrolü de Suriye rejimine satıyor. IŞİD, binlerce sivil Iraklı, Irak hükümet üyeleri ve onların uluslararası müttefiklerinin ölümlerinden sorumlu tutuluyor. Irak Savaşı’nın son evrelerine doğru grup gerilemeye başladıysa da, 2012’de gücünü tekrar yenilediği ve üye sayısını iki katından fazla artırdığı öne sürülüyor. 2013 yılında El-Cezire’ye sızdırılan bir mektup ve ses kaydıyla El-Kaide lideri Aymen el Zevahiri bu grubun Suriye kanadını tasfiye ettiğini açıkladı. Fakat IŞİD emiri Ebu Bekir Bağdadi bu tasfiye kararını reddettiğini ve grubun Suriye’deki operasyonlarına devam edeceğini açıkladı. Nisan 2013 ile birlikte IŞİD Suriye’nin kuzeyinde hızlı bir şekilde askeri güç kazanmaya başladı. Suriye’nin kuzeyindeki en güçlü gruplardan biri oldu. Grup Suriye’de etkin olduğu bölgelerde şeriat kurallarını uygulamaya başladı. ABD Dışişleri Bakanlığı, IŞİD’in Irak’taki ilerlemesinden son derece endişe duyduklarını belirterek IŞİD’in Suriye’de de güçlendiğini anımsattı. IŞİD’in yalnız Irak ve Suriye için değil, tüm bölge için bir tehdit olduğunu ifade ederek Irak’taki ilerlemesi de gösteriyor ki tüm taraflar ortak düşmana karşı mücadele etmeli, bu teröristleri halktan ayırmalı” diye açıklama yaptı. Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’u ele geçiren radikal dinci Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) militanları, Türk şoförlerini kaçırmasının ardından Türkiye’nin Musul Başkonsolosluğu’nu basarak başkonsolos ile başkonsolosluğun güvenliğinden sorumlu özel harekat timlerini rehin aldı ve bilinmeyen bir yere götürdü. Yapılan tüm temaslara rağmen serbest bırakılmayın 49 rehine arasında iki de çocuk bulunuyor. Rehin alınan Türk şoförler ise hükümetin girişimleri sonucu teslim alınarak Türkiye’ye getirildi. IŞİD’in ele geçirdiği yerlerde bulunan Şiilere ait cami ve türbeleri yıkmaya başlaması ise İran’ın büyük tepkisini çekti ve Irak hükümetine destek vereceğini açıklamasına yol açtı. Suriye ve Irak’ta gittikçe güçlenen IŞİD’in bir İslam devleti kurma hedefi her geçen gün gerçeklik kazanırken geleceğe ilişkin strateji ve politikaların yeniden gözden geçirilmesine neden olacağı bir varsayım olarak masada bulunuyor. Bulunduğumuz coğrafyayı yeni baştan şekillendirmek isteyen güçler ve ABD’nin bu gelişmeler karşısında nasıl bir politika izleyeceği ise merak ediliyor. Türkiye’ye sığınan Suriyeliler’in sayısı bir milyonu aşarken yaşadıkları insanlık dramı ise herkesi acı ve endişeye boğuyor. Sınır illerimizde büyük bir fedakarlık ve harcamayla düzenlenen kamplarda yaşayan ya da tuttukları evlerde çok kötü koşullarda barınan bu insanların dramı gittikçe büyüyor. Türkiye’de ikamet ettikleri illerde ailelerini geçindirebilmek için çalışmak istemeleri ise değişik sorunlara yol açıyor. Bazı bölgelerde karıştıkları değişik olaylar bölge sakinlerinin tepkisini çekerken istenmeyen bazı olaylar da yaşanıyor. En önemlisi de, yurdundan ocağından edilmiş savaş kurbanı bu insanların çektiği acı ve çileler. İstanbul sokakları dilenen, yardım isteyen ya da değişik olaylara karışan bu insanlarla dolu. Buldukları boş ya da terk edilmiş evlere yerleşen Suriyeliler’in dramına üzülmemek mümkün değil. Acımasız bir savaştan kaçan bu insanların sayısı artarken kaçak ve kayıtlara girmeyenlerle birlikte rakamlar büyüyor ve dalga dalga Türkiye’yi vuruyor. 16 ilimiz bu göçten etkilenirken Bursa’da bile Suriyeliler’in sayısının 30 bini aştığı söyleniyor. Her geçen gün yeni tehdit ve çatışmaların yaşandığı Ortadoğu coğrafyasının çocukları ölümün soğuk nefesini daha çok duyarken barış ve insanca yaşama duydukları özlem ise artıyor. Bu bölgede yaşanan her şey bir insanlık öyküsüne ve dramına dönüşüyor.

Amerikalılar’ın gizlisi saklısı kalmadı Amerikan Ulusal Güvenlik Birimi, normal Amerikan vatandaşlarını da izlemiş. Bu izlenen ve depolanan bilgiler arasında kaçamaklar, seks maceraları hatta dini iletişimler bile var İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

A

merikan Ulusal Güvenlik Biriminin eski çalışanı Edward Snowden’in Washington Post’a gönderdiği bilgi ve belgelere göre, Ulusal Güvenlik Biriminin (NSA) izlediği normal internet kullanıcıları, özellikle şüphe ile izlenilen yabancılardan çok daha fazla. Aynı bilgilere göre, izlenen her on kişiden dokuzu, kasten izlenmek istenmese de, birimin başkalarının iletişimini izlerken kendi ağına takılan kimselerden oluşuyor. E-mailleri de dahil olmak üzere izlenen kişilerin yarısı Amerikan vatandaşı. Bu kişilerin bilgilerine ve iletişimlerine, Amerikalı istihbarat birimi, okyanus ötesindeki nükleer projeler gibi hedeflerin arkasından giderken ulaşılmış. Amerikan istihbarat birimi, yanlışlıkla ulaşılan ve bazıları çok özel bilgiler de kapsayan bu iletişimleri, istihbarat açısından değersiz olmasına rağmen, kendi dosyalarında tutmaya devam etmiş. Dosyalarda ilgisiz olmasına rağmen yok edilmeyen bilgiler arasın-

da kaçamaklar, illegal seks maceraları, depresyon krizleri, siyasi ve dini iletişimler ve finansal problemler de dahil olmak üzere hemen herşeyin bulunduğu ortaya çıktı. 10 bin üzerindeki kişinin özel hayatları, bu şekilde, hiçbir soruşturmayla ilgili olmamasına rağmen, Amerikan istihbarat birimlerce saklanmış. İzlenen ve okunan yaklaşık 160 bin yasadışı iletişim içinde hızlı mesajlaşma ve e-mailler de bulunuyor. Bunlardan bazıları, Washington Post’a göre, sayfalarca uzunlukta ve 11 bin online hesaptan fazla. Materyaller Obama’nın ilk dönemi olan 2009 ile 2012 yıllarını kapsıyor. Amerikan İstihbarat Biriminin yaptığı bu yasadışı dinleme ve izleme faaliyetini denetleyecek hiçbir Amerikan kurumu da bulunmuyor. Amerikan yasalarına göre ise NSA sadece Amerikan toprakları dışında yaşayan ve ‘hedef’ olarak kabul edilen, izlenmesi için mahkemeden izin almış kimseler hakkında bilgiler ve istihbarat toplayabilir. Amerikan yetkili kurumları, haberle ilgili olarak sorulan sorulara yorum yapmaktan kaçınıyor.

Kaddafi-Sarkozy ilişkisinin perde arkası! DAPHNE BARAK NEW YORK - POSTA212

C

ecilia Sarkozy Kaddafi’yi nasıl küçümsedi? Kaddafi kaç başkan adayını finanse etti? Sarkozy, hala 2017 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmayı düşünüyor!!! SAHNE 1: Erbil ve ben Cecilia Sarkozy ve kocası Richard ile Connecticut’ta öğlen yemeği yedik. Cecilia’nın Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’den olan oğlu Louis Sarkozy de bize katıldı. Sarkozy ile boşanmasına neden olan kocasını aldattığı yönündeki manşetlerin ardından Cecilia ve Richart’ın evlendikleri yerde rahat bir öğle yemeği yiyorduk. Ama Kaddafi ile olan görüşmesini anlatmaya başladığı zaman Cecilia’nın iyi olan ruh hali birden değişiyor. Cecilia, 2007’de Libya’ya yaptığı ünlü ziyarette 5 Bulgar hemşire ve bir Filistinli doktoru idamdan kurtardı. Cecilia, onları Libya’dan çıkararak zafer kazandı. Fakat bu olay, Kaddafi’nin bunun karşılığında ne alacağı konusunda birçok dedikoduyu da beraberinde getirdi. Cecilia, etrafında bir diktatörün bulunmasının nasıl dayanılmaz bir duygu olduğunu anlatmaya devam etti ve Kaddafi’ye kendisi hakkında düşüncelerini söyleyemediğini ifade etti. Cecilia, karşılık olarak herhangi bir askeri ya da finansal anlaşma yapıldığını kabul etmiyor. Cecilia, zaferin sadece onun olduğunu id-

dia ediyor. SAHNE 2: Kenya’dan Obama ailesini ziyaretimden dönüyordum. Londra’ya uzun bir uçuşla karşı karşıyaydım ve bu uçuşun nasıl olacağı konusunda hiçbir fikrim yoktu. Yanımda oturan genç adam eski Malavi Cumhurbaşkanı Bakili Muluzi’nin oğlu olarak kendini tanıttı. İki dönem Cumhurbaşkanı olarak hizmet eden babası yeniden cumhurbaşkanı olmayı deniyordu. Oğlunun seyahatinin nedeni ne? “Kaddafi’nin

bir adamıyla toplantım var. Kaddafi, bize seçimler için para sözü verdi” dedi First Class koltuğunda rahatça oturan Cumhurbaşkanının oğlu, bir içki siparişi verdi. İçkisi gelirken Kaddafi’nin kendilerine ve rakiplerine nasıl para gönderdiğini anlattı. “Her iki tarafa da nakit olarak para gönderiyor ve bu ona kontrol sağlıyor.” Evet, evet… Kaddafi’nin karısı ve diğer aile üyeleri Malavi’ye gittiğinde yüklü miktarda nakit para taşıyorlar. Cumhurbaşkanının oğlu, Kaddafi hakkın-

da konuşmaya devam ediyor: “Kaddafi sadece Afrika’yı değil aynı zamanda diğer ülkeleri, diğer adayları da finansa ediyor.” Hangi ülkeyi? Merak ediyorum. Etrafa baktı, ses tonunu alçalttı ve “Avrupa’yı bile…” dedi. Nicolas Sarkozy, 02:00’da hakim karşına çıktığı zaman büyük bir ihtimalle ellerinde Sarkozy’e karşı çok ciddi bilgiler vardı. Soruşturmayı yürüten Fransız yetkililer, 2007 seçimlerinin finansmanıyla ilgili Sar-

kozy’e karşı kanıtlarının olduğunu iddia ediyor. Bu kanıtlar arasında, eski diktatörden 42 milyon euro aldığı yer alıyor. Sarkozy, bu iddiaların yeniden cumhurbaşkanlığı için aday olmayı planladığı için kendisine karşı yürütülen siyasi bir kampanya olduğunu söyledi. Sarkozy iddiaları: “Gülünç!” olarak tanımlıyor. Richard Attias ile görüştüm. Cecilia’nın şimdiki kocası, şaşırtıcı bir biçimde karısının eski kocasıyla arkadaş ya da bunun yerine “İş ortağı” diyebiliriz. Akıllı Attias, eski cumhurbaşkanı ile iş yapıyor. Sarkozy’nin son seçimlerde yenilgisinin ardından bile birlikte çalışmayı planladılar. Attias, bu soruşturmayı “Siyasi… Bunun nasıl olduğunu bilirsiniz… Bu Fransız siyaseti” şeklinde değerlendirdi. Doğru. Eski Cumhurbaşkanı Jacques Chiraque, görev süresi bittikten sonra yolsuzluk ile ilgili davada suçlu bulundu. Sarkozy bu iddialar karşısında ayakta kalabilecek mi ve hala cumhurbaşkanı adayı olmayı düşünüyor mu? Attias, Sarkozy’nin ayakta kalabileceğine ve aday olacağına inanıyor. Attias, bana Sarkozy’nin Libya’daki şiddet boyunca lafını sakınmadığını Kaddafi’ye karşı hava saldırılarını desteklediğini hatırlattı. Gerçekten öyle yapmıştı… Kaddafi öldürüldü. Ve şuan kilit görgü tanıklarından birisi yok.

Hillary seçim havasına girdi Hillary Clinton, Amerika’da 2016 yılında yapılacak olan başkanlık yarışı için çalışmalarına başladı. Clinton’ın yaptığı konuşmalarda yavaş yavaş Başkan Obama’yı eleştirmeye başladığı gözleniyor İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

2

016 Başkanlık seçimleri için ismi en çok geçen politikacılardan olan Hillary Clinton, geçtiğimiz ay, kendisinin dışişleri bakanlığını ve vizyonunu anlatan ‘Zor seçimler’ isimli bir kitap çıkarmıştı. Bu kitap, Hillary’nin başkanlık kampanyası için de ilk adım olarak kabul edilmişti. Hillary Clinton’ın 2016’da aday olabilmesi için yap-

ması gerekenlerin başında ise, birçok uzmana göre, ekonomi açısından Amerikan halkından olumlu puanlar alamayan şu anki başkan Obama’dan ne farkı olduğunu ortaya koyabilmesi. Hillary’de Obama’dan doğan memnuniyetsizliğin farkında olduğunu, bu hafta sonu Colorado’da yaptığı bir konuşmada açıkladı. Clinton, Amerikan halkının gelecekleri hakkında ‘çok, ama çok asabiler’ diyerek, Wall Street Journal’e göre, 2016 stratejilerinden il-

kini gündeme getirdi. Bir taraftan daha 1 yıl öncesine kadar Obama için çalışan Hillary Clinton, Amerikan halkının ekonominin yeteri kadar düzeldiğine inanmadığını ileri sürerken, aynı günlerde Obama ise, haziran ayında düşen işsizlik rakamlarını göstererek, ekonominin iyi olduğunu iddia etmişti. Obama’nın Amerikan halkı nezdinde beğenilirlik oranları yüzde 40’larda seyrediyor ve bu seviyedeki düşük oran, bir sonraki Demokrat Partili başkanlık adayı için

yeteri derecede tatmin edici bulunmuyor. Bundan dolayı da, 2016 yılında, ABD’nin ilk kadın başkanı olmaya kararlı görünen, 2008 yılında uzun bir seçim maratonunda adaylığı Obama’ya kaptıran Hillary Clinton’ın, şimdiden kampanya havasına girdiği görülüyor. 2016 seçimlerinde kazanabilmesi için de, ekonomik gelişmelerden mutlu görünmeyen Amerikan halkına, kendisinin Obama’dan farklı olduğunu anlatmak, stratejisinin göze çarpan ilk akisleri gibi.


Güncel

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Avrupa'ya uçak, ABD'ye koltuk

İlhan Tanır @Washingtonpoint

Obama’nın yeni Ortadoğu dostları

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ABD'deki oylar yolcu uçağının koltuğunda, Avrupa'dakiler ise Yüksek Seçim Kurulu’nun THY’den kiraladığı özel uçaklarla Türkiye'ye getirilecek DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

C

umhurbaşkanlığı seçimlerinde ilk kez bulundukları ülkelerde oy kullanacak olan yurt dışındaki seçmenlerin oylarının nasıl taşınacağı belli oldu. Başta Almanya olmak üzere Avrupa’daki oylar YSK’nin THY’den kiraladığı iki uçakla taşınacak. Amerika, Asya, Afrika ve Avustralya’daki oylar ise yolcu koltuğunda taşınacak. YSK, ilk tur için 31 Temmuz - 3

Ağustos arasında yapılacak olan yurt dışı cumhurbaşkanlığı seçimleri için oy kullanılacak bölgelere seçim malzemeleri göndermeye başladı. Ancak henüz oy pusulaları basılmadığı için, diğer evraklar daha sonra gönderilecek. Her sandığın 700 seçmenden oluştuğu yurt dışında toplam 4 bin 200 sandık kurulması planlandı. Bu sandıkların yüzde 80’ini ise Avrupa’da.

HER TORBAYA BİR DİPLOMAT

ABD’deki seçmenleri oyları yolcu koltuklarında diplomatik kuryeler tarafından taşınacak.

Sandık Saklama Kurulu, diplomatik kurye ile birlikte ağzı mühürlü torbaları, o ildeki havaalanlarına getirecek. Kuryenin taşıdığı torba sayısı kadar boş koltuk kiralanacak. Kurye, bu torbaların sürekli gözetiminden ve göz temasında tutmaktan sorumlu olacak. Sandık sayısının fazla olduğu bölgelerde ise diplomatik kurye sayısı ve oylar için satın alınan yolcu koltuğu sayısı da artırılacak. ABD’de, New York, Los Angeles, Vaşington, Şikago, Houston ve Boston’da 33 sandıktan top-

lanan oylar, diplomatik kuryeler aracılığıyla havaalanından uçak koltuğunda taşınacak.

AVRUPA’YA ÖZEL UÇAK

Uçakta, 5 siyasi partinin YSK’deki temsilcileri ile sandık kurulundan 2 görevli olacak. Uçaklar; Londra, Stockholm, Kopenhag ve Münih’e giderek toplanan oyları Türkiye’ye taşıyacak. Bu uçaklar için partilerin isim bildirme süresi başladı ve bazı partiler uçakta yer alacak milletvekillerinin isimlerini YSK’ya bildirdi. Avrupa dışından gelecek oylar ise

yolcu koltuğunda diplomatlar tarafından taşınacak. Oyları taşımak için kiralanacak 2 uçakta, 5 siyasi parti temsilcisi ve iki seçim görevlisi memurun yanısıra milletvekilleri de yer alacak. Uçakta son seçimde en çok oyu alan AKP, CHP, MHP, HDP ve SP’nin YSK temsilcileri bulunacak. Avrupa’da farklı bölgelerde kullanılan oylar, havuz sistemiyle 4 başkentte toplanacak. 2 uçak, Dışişleri’nin izin alabildiği havaalanlarında sandık saklama kurulunun getirdiği oyları teslim alacak; uçağın kargosuna yerleştirecek.

“Seçim eşitsiz koşullarda yapılıyor” POSTA212’ye konuşan İzmir Bağımsız Millletvekili Ertuğrul Günay, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin çok eşitsiz koşullarda yapıldığını söyledi DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK - POSTA212

Ö

nümüzdeki ay yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir yandan adaylar çalışmalarını sürdürüken bir yandan da özellikle AK Parti’nin adayı Tayyip Erdoğan’ın başbakanlıktan istifa edip etmeyeceği de dahil birçok tartışma kamuyonunu rahatsız ediyor. İzmir Bağımsız Milletvekili Ertuğrul Günay, Köşk seçiminin çok eşitsiz koşullarda yapıldığını savunarak, meselenin Erdoğan’ın başbakanlıktan ayırılıp ayrılmamasından daha derinde olduğunu söyledi.

“İKTİDAR OTORİTERLEŞTİ”

Türkiye'de iktidarın 70 yıllık çok partili dönemde hiç görülmediği kadar merkezileşti ve otoriterleştiğini ielri süren Günay, şunları söyledi: “Yazılı ve görsel basın organları hükümetin denetiminde, TRT ve AA gibi devlet katkısı olan medya araçları tümüyle tek sesli. Devlet aygıtı, hukuk devletinin objektif elemanları gibi değil, iktidar partisinin örgütü gibi.İktidar sınırsız maddi imkana sahip. Böyle bir ortamda 'demokratik' ve 'adil' bir yarışın olacağını söylemek zor, hatta olanaksız.”

“İHSANOĞLU YAKIŞIR”

CHP ve MHP’nin çatı adayı Ekmeledddin İhsanoğlu ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Günay, şöyle konuştu: “Sayın İhsanoğlu, iyi eğitimli, fen, bilim tarihi, kültür ve edebiyat alanında değerli bilgileri olan bir akademisyen, deneyimli bir diplomat. Bu vasıflarıyla Türkiye Cumhurbaşkanlığına yakışacağını düşünüyorum. Ayrıca görev yaptığı alanlardaki deneyimi ve ilişkileri ile hem Türkiye'de, hem de bütün Ortadoğu'da daha barışçı bir ortamın kurulmasına katkı yapabilir, umudunu taşıyorum.”

ERDOĞAN’DAN RAHATSIZ

Başbakan Erdoğan'ın camuhurbaşkanlığı yarışını kazanmak için bütün kural ve kurumları zorlayacağını ifade eden Günay, ancak, Türkiye'de geniş kitlelerin de son zamanlarda Türkiye'de ve bütün bölgede yaşanan gerginliklerden ve özellikle Erdoğan'ın 'tek adam' tavrından rahatsız olduğunu ifade etti. Günay, “O nedenle, Sayın İhsanoğlu'nun ilk turdaki performansı ve Kürt kökenli seçmenlerin ikinci tercihi sonucu belirlemekte etkili olacak” dedi.

“Gülen’in parti kuracağına inanmıyorum” İzmir Bağımsız Milletveklili Ertuğrul Günay, kamuyunda Gülen Cemaati’nin siyasi parti kuracağına ve kendisinin de bu parti için düşünülen isimler arasında yer aldığına ilişkin iddialara yanıt verdi. Fetttullah Gülen ve ona yakın isimlerin bir siyasi parti kurma iddiasında olduklarına inanmadığını ifade eden Günay, şu acıklamalarda bulundu: “Türkiye’de dini kanaat önderleri - kural olarak- bir parti kurmak yerine, döneme göre var olanlardan birini desteklemeyi tercih ederler. Bu nedenle şu anda böyle bir girişim ve doğal olarak bana yapılan bir öneri de yok. Kendi payıma ben de, ne kadar geniş ve etkili olursa olsun, sadece bir çevreden oluşan bir siyasal parti kurmayı doğru bulmam. Onun yerine, toplumun farklı kesimlerine dayanan ve gerçekçi bir ‘demokratikleşme, ekonomik gelişme, toplumsal dayanışma’ programı sunan bir parti girişimini daha doğru ve sonuç alıcı bulurum.”

OBAMA’NIN dış politika tercihleri, göreve geldiğinden itibaren büyük bir merakla beklenmişti. Obama’nın bir önceki başkan george w. Bush’dan farklı olacağı beklenmesine ve bilinmesine rağmen, türkiye’yi de ilgilendiren coğrafyada yapacağı seçimler, ağırlık vereceği öncelikler tabiatıyla hem türkiye hem de bölge ülkelerini yakından ilgilendiriyordu. Obama’nın okyanus ötesindeki ilk seyahatinin, ilk ikili ziyaretini türkiye’ye yapmaya karar vermesi, türkiye’nin yıldızının parlayacağı işaretlerini fazlasıyla barındırıyordu. Sonraki yıllarda da, arap baharı da dahil olmak üzere, birçok inişli-çıkışlı olaylar yaşanmasına rağmen obama’nın ortadoğu politikalarında türkiye önemli ve avantajlı konumunu uzun süre muhafaza etti. Şimdilerde çok eskilerde kalmış rüya gibi hatırlansa da, 2011 ve 2012’de obama’nın dünyada en çok konuştuğu liderlerin başında geliyordu ankara’daki başbakan erdoğan. Bütün bu iyi şans ve görüntü, suriye krizinin zamana yayılmasıyla değişti ve dönüştü. Bir taraftan esad’a git demesine rağmen harekete geçmeyen, diğer taraftan iran ile tarihi nükleer müzakereler için masaya oturan beyaz saray’ın ortadoğu’daki öncelikleri yavaş ama kararlı şekilde değişim gösterdi. Ankara’nın bir an önce esad’ı düşürmek için yabancı cihadçılar da dahil olmak üzere her alternatifi ehven-i şer görmesi, washington’ın ise kararsız bir şekilde suriye krizini seyretmeyi tercih etmesi, ortadoğu coğrafyasında türkiye’yi ters yüz eden, boşa düşüren bir posizyona soktu. Bunun üstüne de, washington’ı büyük bir hayal kırıklığına uğratacak şekilde, türkiye’deki sivil protestolara ağır şekilde cevap veren, muhalifleri şeytanlaştıran ve ‘hain’leştiren akp hükümetinin düşünüldüğü gibi bir dost olmadığı ortaya çıktı. Kendinden büyük beklentileri olan, ciddi zaman ayrılmış erdoğan’ın da muhalefete bakışı, diğer ortadoğu rejimlerden temelde farkı olmadığı anlaşıldı. Geçen yıl bu zamanlar beyaz saray, tumturaklı basın konferansları ile esad rejiminin muhalif ve sivil halka karşı kimyasal silah kullandığını ilan ediyor, bundan dolayı şam’ın ‘kırmızı çizgiyi’ aştığını söylüyordu. Bundan dolayı da, abd muhaliflere yardımı artıracaktı. Bu yardımın şekli ile ilgili olarak ise beyaz saray’dan bir türlü detay gelmiyordu. Yine geçen yıl ağustos ayının 21’inde bu kez daha büyük ve şiddetli bir kimyasal silahın yine esad’ın kuvvetlerince kullanıldığını iddia eden beyaz saray, şam’a karşı saldırıya hazır hale geçiyordu. Kasedi hızla ileriye alıp, bugüne geldiğimizde ise abd yönetiminin tekrar bazı hava saldırılarını düşündüğünü ama bu kez, esad’ın düşmanı olarak kabul edilen (esad ve ışid arasındaki ilişkiler çok daha karmaşık olsa da) işid’in musul ve çevresindeki güçlerine karşı saldırıya hazır bekliyor. Geçen hafta the daily beast’den josh rogin’in bildirdiğine göre, obama yönetimi içerisindeki bazı üst düzey yetkililer, şam’da rejim değişikliğinin artık abd’nin çıkarlarına uygun olmadığını ileri sürüyor. Bu görüş, obama yönetiminin resmi görüşü olmasa da, bir yıl içinde bunca ciddi bir değişimin yaşanmasını göstermesi açısından harikülade önemli. Yine rogin’in yazdığına göre, beyaz saray, esad yönetimi ile birlikte ışid’e saldırarak, gayr-i resmi bir ittifak da kurabilir. Irak’da ise, abd ve iran, suriye’nin aksine çok daha açık bir biçimde aynı kampta bulunuyor. Buna şii maliki hükümeti ve hatta rusya da ekleniyor. Obama yönetimi, ırak’daki ışid kuvvetlerine bir müdahale yapmak için ise, maliki hükümetinin gitmesini veya açık adımlar atarak, kürt ve sünnileri de içine de alacak bir ‘bileşik’ hükümetin kurulmasını talep ediyor. Maliki’nin geçen hafta açıkça ‘gitmeyeceğim’ demesinden ve sunnilerin de meclis’den çekilmesinden sonra, abd’nin ırak’da da, suriye’de olduğu gibi uzaktan olanları seyretmeyi devam edeceğini beklemek çok da abartılı olmaz gibi. Diğer taraftan, bu hafta posta212’de haber olduğu gibi, abd’nin liderliğini yaptığı batı ülkeleri ile iran arasında uzun süredir devam eden nükleer müzakereler son dönemecine girmiş oldu. 20 Temmuz’a kadar sonlanması gereken bu müzakereler, eğer ciddi ve umut veren gelişmeler yaşanırsa, bir uzatmaya da gidebilir. Her halükarda, yılların verildiği bu müzakerelerin bozulmaması için, abd’nin ne suriye ne de ırak’da, iran’ı küstürecek adımlar atmamaya kararlı olacağı beklenmeli. Zaten neredeyse iki yıldır süregiden iran’ın suriye’ye müdahalesine de abd’nin ses çıkarmamasının bir başka nedeninin, bu süregiden nükleer müzakereleri kesmemek olduğunu düşünen birçok uzman bulunuyor. Bu bağlamda, abd yönetimi, iran, ırak, suriye ve lübnan’daki hizbullah gibi şii güçlerle arasını iyileştirirken, türkiye, s. Arabistan, ürdün gibi sunni güçlerle ise ciddi problemler yaşıyor izlenimi veriyor. Üstüne, ‘sunni militan ve terörist örgüt’ ışid ise en görünür düşman hale gelmiş durumda. Abd’nin görünürdeki yeni dostları ve şimdilerde arası limoni olduğu eski dostlarının tablosu böyle.


Güncel

9 Temmuz 2014 Cumartesi

TURK AVENUE

Cemil Özyurt @cmlzyrtcemil@turkofamerica.com

Anadolu İnsanını Amerika'ya Taşıyan Misyonerler

1800’li yılların ikinci yarısında başlayan ve bir dönem yüzbinleri geçen Anadolu’dan Amerika’ya göçün nasıl başladığını çok merak etmişimdir. Elazığ’dan, Diyarbakır’dan, Van’dan, Samsun’dan şehir görmemiş Anadolu insanı 1860’larda nasıl oldu da Amerika yolunu tuttu? Ankara Üniversitesi Öğretim Görevlisi Çağrı Erhan tarafından kaleme alınan ‘’Ottoman Official Attitudes Towards American Missionaries’’ başlıkla makalede bu sorunun cevaplarını bulmak mümkün. Hikaye 1810 yılında Presbyterian ve Reformed Kilise üyeleri tarafından Boston’da kurulan the American Board of Commissioners for Foreign Missions (ABCFM) ile başladı. Kurumun amacı Kızılderilileri ve Katolikleri, Evangelik yapmaktı. Sonra hedefi büyütüp dünyayı Evangelik yapmaya karar verdiler. 1818 yılında Pliny Fisk ve Levi Parsons Osmanlı topraklarında bu misyonu gerçekleştirmek üzere yola koyuldu. İlk hedef sanılanın aksine Müslümanlar değildi. Osmanlı topraklarında yaşayan Yahudilerdi. Fisk ve Parsons önce Kasım 1819’da Filistin’e gitti. Gördükleri ortamda sadece Yahudiler için değil bölgede yaşayan diğer dinler için de misyonerlik konusunda neler yapılması gerektiği üzerine kafa yordular. 1821 yılında Parsons öldü. Ancak Fisk üstlendiği görevi devam ettirdi. Beyrut, Tripol, Hayfa, Kudüs, Alexandretta gibi pek çok şehri ziyaret etti. Bölgede yaşayan Türkler, Araplar, Kürtler, Dürzüler, Yunanlar, Ermeniler hakkında bilgi topladı. İki Ermeni’nin Evangelik olmasını sağladı. Hatta 1822’de Malta’da Yunanca, Arapça ve Ermenice din kitapları basan bir matbaa kurdu. Misyonerlerin Osmanlı topraklarındaki ilk ziyaretleri Ermeniler tarafından memnuniyetle karşılanınca, 1829’da Eli Smith ve Henry Otis Dwight’dan oluşan ikinci bir misyoner ekibi oluşturuldu. 1830’da tura çıkan ikili, bir yıl sonra faydalı pek çok bilgi ile döndü. 1831’de William Goodel misyonerlik yapması ve Ermenilerle çalışması için İstanbul’da görevlendirildi. 1820’lerde mütevazi şekilde başlayan misyonerlik faaliyetleri 1840’larda sistematik bir hale geldi. 1836’da 41, 1836-1844 yılları arasında 54 misyoner Osmanlı topraklarına gönderildi. Bu sayı 1875’te 137’ye, 1890’da 177’ye, 1913’te 209’a ulaştı. Misyonerlerin girişimleri sonucunda Anadolu’nun ücra köşeleri bile Amerikan kolejleri ile buluştu. Robert College, 1863’te misyonerler tarafından kuruldu. 1871-1903 yılları arasında Anadolu’da yedi kolej daha faaliyete geçti. (Tarsus Amerikan, Harput Euphrates College, Van American College, Maraş Central Turkey College, Tarsus St. Paul College, Merzifon Anatolian College ve İzmir International College) Dünyanın bir ucundan kalkıp dinlerini yaymak için Osmanlı topraklarına gelen misyonerler, zamanla pek çok Anadolu insanının Amerika’ya göç etmesine de teşvik etti. Kurdukları okullarda yetişenler de Amerikan kültürünü yakından tanıma fırsatı buldu. Dini yayma misyonu sadece Osmanlı toprakları ile sınırlı değildi. Amerikalı misyonerler Çin’e, Tayvan’a, Hollanda’ya, Singapur’a kadar gittiler. Pliny Fisk ve Levi Parsons’un 1820’lerde çıktığı yolculuk Osmanlı’nın Amerika ile tanışmasına vesile oldu. Yüzbinlerce insan Amerika’ya göç etti. Misyonerlerin Osmanlı coğrafyasında din değiştirmede ne kadar başarılı oldukları tartışılır ama kültür değişikliğinde büyük bir başarı sağladıkları kesin.

“Hayatlarımızda başrol istiyoruz” Türkiye’nin ilk “Kadın Partisi”nin Kurucu Genel Başkanı Benal Yazgan, kadın ve gençlerin kendi hayatlarını artık figüran olarak değil başrol olarak yaşamak istediklerini söyledi

İş kadınlarına yardım çağrısı ■ Bundan sonraki hedef ve çalışmalarınız nedir? 2015 seçimlerine girebilmek için süratle örgütlenmek. Ancak malum finans da erkeklerin elinde olduğu için kadınların örgütlenme sorunu olacaktır. Bu finans sorununu bağışlarla çözmeye çalışacağız. Web sitemizde bağış için bir yer açılıyor. Tüm iş kadınlarından ve minik de olsa diğer kadınların bağışlarını şiddetle bekliyoruz. Ayrıca; Türkiye’de, insanların daha barışçıl, daha adil, daha ekolojik ve daha sosyal birlikte yaşamalarını isteyen herkesi, yeni partinin oluşumuna omuz vererek katılmaya davet ediyorum.

“Kadın adayın olmaması çok acı”

DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

H

er alanda olduğu gibi siyasette de erkek egemen olan bir sistemde kadınlar kendi hayatlarının başrolü olmak için yoğun çaba sarfediyor. Bunun son örneklerinden biri de Türkiye’nin ilk kurulan Kadın Partisi. Partinin Kurucu Genel Başkanı Benal Yazgan, gittikçe sertleşen, sevgiden ve hoşgörüden uzaklaşan, kişiselleştirilen bir siyasi anlayışın hakim olduğunu belirterek, bu anlayışın değişiminin kadınlar ve gençler ile mümkün olduğunu söyledi. Parti olarak parite sisitemin savunduklarını kaydeden Yazgan, eşitlikçi ve kotayı reddeden bir anlayışa sahip olduklarını dile getirdi. Kısa vedede Meclis’e girmeyi hedeflediklerini ifade eden Yazgan, özellikle Türk işkadınlarından örgütlenme için destek beklediklerini dile getirdi. Herkesin partiya desteklerinin yanı sıra katılımlarının da önemli olduğunu kaydeden Yazgan, POSTA 212’nin sorularını şöyle yanıtladı: ■ Partinin kuruluşuna ilişkin kısa bilgi verir misiniz? Kadın Partisi, bir parti kurmak üzere, çoğu kadın hareketinden bazıları siyasetten gelen, hem de aynı zamanda aktif siyaset yapan bir grup arkadaşımla yola 2009 yılının sonlarına doğru ‘Girişim’ adı altında yola çıktık. Çok ciddi bir biçimde partinin alt yapısını oluşturma çalışmaları yaptık.

“KADIN VE GENÇLERLE MÜMKÜN” ■ Neden böyle bir parti kurulmasına ihtiyaç duyuldu?

Ülke yönetimlerine cinsiyetçi, ırkçı olmayan demokratik bir toplumun gelişmesi için kadınların ve erkeklerin tam ve eşit katılımlarının şart olduğunu biliyoruz. Gittikçe sertleşen, sevgiden, hoşgörüden, ülke sorunlarından uzaklaşılarak kişiselleştirilerek yapılmaya başlanan siyasetin yanlış olduğunu ve artık bu noktada kadın ve gençlerin siyasete katılımlarının çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’nin görmeye alıştığımız sıradan politikalar dışında artık yepyeni söylemlere ve politikalara ihtiyacı var. Bu değişim de ancak kadınlar ve gençlerle başarılabilir. Bizlerin ülkemiz sorunlarına dair, kendimize dair, çocuklarımıza dair söylecek sözlerimiz var ve biz bu sözleri artık daha yüksek sesle söylemek, tartışmak ve çözüme ulaştırmak istiyoruz. Bizler, kadınların ve gençlerin siyasi partilerde genel başkanların izin verdiği kadar değil kendi özgür düşünceleri ile politikalar üretmelerini ve yönetimlerde eşit temsil edilmelerini savunuyoruz. Kadın erkek eşitliğini sağlamaya yönelik çabaların başlangıç noktası, yetki ve karar alma süreçlerine katılımda cinsler arası eşitliği sağlayan adımlar atmaktan geçmektedir. Bunun sağlanması aynı zamanda demokratik sürecin kalitesi ve temsil niteliği açısından da önem arz etmektedir. Biz kadınların ve gençlerin ,hayatlarımızı başkalarının belirlediği şekilde figüran olarak değil kendi kararlarımızla ve istediğimiz gibi yaşamak istiyoruz. Yani artık; kendi hayatlarımızda başrol istiyoruz. ■ Parti amblem ve sloganı nedir? Ayrıca partinin selamının anlamı nedir?

Partimizin amblemi adaleti, eşitliği temsil eden terazi. Parti selamımız, sağ el kadını, sol el erkeği temsilen kalbin üzerinde birbirine kenetlenir. Kalbimizin üzerine koyma, çıktığımız bu yolda ne kadar inançlı ve kararlı olduğumuzun bir göstergesi.

ERKEK ÜYE VE PARİTE ■ Erkek üyeleriniz var mı ? Türkiye’nin ilk kadın partisi olarak kamuoyunda ilk olarak tanınmanızın bu üyeler üzerindeki etkisi ne oldu? Erkek üye sayısını artırmayı düşünüyor musunuz? Evet ,erkek üyelerimiz var. Nüfusun yarısı kadının temsil oranı ortada. Partimizin “Eksik değil, tam demokrasi” sloganından yola çıkarak demokrasiye inan erkekleri partimize bekliyoruz. Adı Kadın Partisi olan bir partide erkeklerin olması nedense insanlara enteresan geldi. ■ Partinin ilkeleri nedir? Siyasi yelpazenin neresinde yer alacak ? Kadın Partisi , siyasi yelpazede özgürlükçü, eşitlikçi kendisinin merkez olarak tanımladığı kendine özgü bir yere sahiptir. Diğer hiç bir partiye benzemez. Klasik parti yapılarına gore hareket etmeyi kabul etmez, yenilikleri denemek ve uygulamaktan yanadır. ■ Partinin feminist parti olduğu söylenebilir mi? Kurucuların yüzde doksanı kadın hareketinden gelen kadınlar. Kadınlı erkekli hepimiz temsil edilmeyen bir cinsin hakları için mücadele veriyoruz. ■ Partinin hedefleri nedir? Kısa vadede erk noktası olan meclise girebilmek ki orta ve uzun vadede hedeflerimize ulaşabile-

lim. Orta ve uzun vade de hedeflerimiz şöyle; Kadın Partisi Girişimi , kadınlar ve erkekler arasında statü ve sonuçlarda eşitliği sağlayan parite sitemini savunmak. Ülkemizde yaşayan herkesi tüm farklı renkleriyle birlikte kabul etmek ve hangi kökten ve inanistan olursa olsun daha adil, daha eşitlikçi, daha özgür, daha demokrat ve daha müreffeh yaşamaları için siyaset yapmak.

MECLİSE GİRME HEDEFİ İnsan hakları ve düşünce özgürlüğünü demokrasinin vazgeçilmez bir zemini olarak kabul ettiği bunun yerleşmesi için mücadele etmek. Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığı, şiddet, cinsel taciz ve onur kırıcı davranışları besleyen toplumsal zihniyet değişikliğini yaratacak farkındalıklar üzerine politikalar üretmek. Kadınlar için laiklik konusunun çok önemli olduğunu savunmak. Herkesin, din veya mezheplerini özgürce açıklayabilmesini savunmak ve devletin din eğitiminden, dini etkinliklerin finansmanından ve uygulamasından çekilmesi için mücadele vermek, Toplumdaki her türlü ayrımcılık, adaletsizlik, yoksulluk, yoksunluk ve hukuksuzluklarla mücadele etmek. Kadın Partisi mevcut eğitim sisteminin terk edilmesi ve yerine çocukların ideallerine ve kabiliyetlerine uygun okul sisteminin yerleştirilmesi için uğraş vermek. Kadın Partisi , küçük çocuk eğitimine, ücretsiz çocuk yuvalarına ve tam gün çocuk yuvalarının öğrenim standartlarına daha fazla yatırım talep edecek. Bunlar çocukların özellikle kız çocuklarının, okula başlamadan, törelerden bağımsız

■ Köşk seçimlerinde nasıl bir siyasi tavrınız olacak? Kadın aday olmamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu kadar nitelikli kadın varken, birinin aday gösterilmemesi çok acı verici. Ancak erkek egemen politika erki bir türlü kadınlara vermek istemiyor. İşte Kadın Partisi’nin kurulma nedenlerinden biri daha..

Benal Yazgan kimdir? Emekli bankacı olan Benal YAzgan, 25 yıla yakın bir süre kadın hareketinin içinde yer aldı. Ka.Der’in Kadıköy şubesi kurucuları arasında da yer alan Yazgan, aynı zamanda bu şubenin 4 yıl başkanlığını yaptı. 16 yıl CHP’de aktif siyasette de bulunan Yazgan, 2007 yılında milletvekili aday adayı oldu. Yazgan, 2011 de ise kadın partisinin desteklediği bağımsız aday olarak seçimlere girdi. Yazgan, iki çocuk annesi. eşit öğrenim koşullarını elde etmelerini güvence altına alınmalarının sağlanması için çalışmak.Tarımda çalışan kadın ve çocukların temel sorunları için mücadele etmek Ekoloji, çevre hakkı, doğal yaşam, sulak alanlar, kıyılar, ormanlar ve hayvan haklarında evrensel standartları kabul etmek, Enerji (ülkenin enerji politikaları, nükleer karşıtlığı, yenilenebilir enerji, Büyük barajlara ve termik santrallara karşı mücadele, petrole alternatifler, enerji verimliliği) konusunda ar-ge çalışmalarına destek vermek.

CHP’den, İhsanoğlu için ABD çıkarması İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

G

eçtiğimiz yıl içinde Washington’a bir çok kez ziyaretlerde bulunan CHP’nin iki önemli ve genç milletvekili Aykan Erdemir ve Faik Tunay 14 Temmuz'dan itibaren 2 hafta boyunca ABD’ye, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu tanıtmak üzere gelecekler. CHP’nin ABD temsilcisi Yurter Özcan da ziyareti doğruladı. Özcan, ileriki günlerde milletvekillerinin programının belli olacağını ifade etti. ABD’de, nisan ayındaki sayımlara göre 90 bin civarında Türk vatandaşının oy kullanması bekleniyor. Bu sayı, son haftalarda biraz daha artmış da olabilir. Erdemir ve Aykan’ın Amerikan ziyaretleri, ABD'de yaşayan Türk toplumundan destek istemek olacak. Gerçek Gündem gazetesinin bildirdiğine göre, Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye’nin geleceği açısından öneminin vurgulanacağı gezi programın-

da çeşitli paneller, toplantılar ve iftarlar düzenlenecek. Heyet ayrıca ABD'li muhatapları ile de bir araya gelecek. ABD’de Köşk seçim için oy verilecek altı şehrin (Washington, New York, Los Angeles, Houston, Boston ve Chicago) ziyaret edileceği programın orga-

nizasyonunu CHP ABD Temsilciliği’ne bağlı çalışan yerel seçim koordinasyon grupları yapacak. Koordinasyon grupları Nisan ayından itibaren çok aktif bir şekilde çalışıyor. Seçmen kütüğüne insanları kaydetme, seçimler ile ilgili bilgi verme konusunda birçok faaliyette bulunuldu.


9 Temmuz 2014 Çarşamba

Güncel FÜZE İHALESİ KÖŞK SONRASINA

Çin füzelerinde pürüz çıktı ABD başta olmak üzere NATO üyesi ülkelerin tepkisiyle karşılaşan füze ihalesinde karar dördüncü defa ertelendi. Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasına bırakılan kararda Çin ile ‘ortak üretim’ konusunda pürüz çıktığı belirtildi. Patriot ve Eurosam, ortak üretime yanaşmadı, fiyat tekliflerini yenilemedi

Çin’e mesaj DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

T

ürkiye, “Uzun menzilli yüksek irtifa hava savunma sistemi” ihalesini cumhurbaşkanlığı seçim süreci sonrasına bıraktı. Savunma Sanayi Müsteşarlığı (SSM) iki kere 3’er aylık periyotlar halinde uzattığı süreci bu defa sadece 2 ay uzattı. Ancak 3 aylık periyotlarda Patriot ve Eurosam, Ankara'yı

rahatlatacak öneri sunmadı. Karar, Köşk'teki devir teslim sonrasına, 31 Ağustos'a kaldı. Türkiye, başta NATO üyesi ülkelerden gelen tepki üzerine Çin’in teklifini yeniden gözden geçirmeye başlamıştı. SSM, ihalede Çin’in ardında yer alan Fransa - İtalya konsorsiyumu ile ABD’ye “tekliflerinizi 30 Ağustos’a kadar koruyun” şeklinde talepte bulunmuştu. Ancak iki firma da fiyat tekliflerini değiştirmedi; ortak üre-

time yanaşmadı. Türkiye'nin talep ettiği 'ortak üretim' şartına kapı aralayan Çin'in ise bu talebe olumlu yanıt vermesi halinde fiyatını artırması bekleniyor. Çin, ortak üretim konusunda adım atmazsa ikinci sırada bulunan Eurosam (Fransa-İtalya ortaklığının) ile görüşmelerin hızlanması bekleniyor. Üçüncü sıradaki ABD'nin ise teknoloji transferine sıcak bakmadığı biliniyor.

Türkiye'nin 'ortak üretim' talebine karşın ABD, sunduğu 3 teklifte de ortak üretim konusunda adım atmadı. ABD Patriot füzelerinin denenmiş bir sitem olduğunu belirtti ve tek teraflı üretimi benimsedi. ABD'nin Ankara'ya 'paket halinde satış' önerdiği de kulislerde konuşuluyor. Fiyat teklifinde 4.5 milyar dolar teklif veren ABD ve 4.4 milyar dolar teklif veren Fransaİtalya fiyat teklifleri ise değiştirmedi.

SSM'nin kararı öncesinde, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Savunma Sanayi Müsteşarı İsmail Demir’i 'özel mesajı' ile Çin’e göndermiş ve "İhaleyi kazanabilmeniz için elinizdeki teknolojiyi bize açmanız şart” mesajını iletmişti. Sanayi Müsteşarı İsmail Demir, ihalede finale kalan ABD ve Fransa-İtalya ortaklığındaki üç firmayla da görüşmeler yapmıştı. Görüşmeler sonrasında firmalara tekliflerini yenilemeleri için verilen süre 31 Ağustos 2014'e kadar uzatıldı.

İlk talep Türkiye’den Çin Ordusu’nun ana uzun menzilli hava savunma füzesi HQ9’un ihraç modeli olan FD2000’in ilk yabancı müşterisi Türkiye olmuştu. 2000’li yılların başından itibaren balistik füzeleri vurmak üzere yeni bir tasarıma yönelen Çinliler, FD-2000’in ilk denemelerini 2008’de gerçekleştirdi. Füzelerin etkili menzilleri 7 ila 125 kilometre arasında değişiyor. Sistemin en önemli parçası, Çinlilerin çok güvendikleri, üç boyutlu C band HT233 tipi arama, tespit ve takip radarı. Bu sistem 300 Mhz band genişliğinde çalışıyor. Sistem tespit sonrasında 15 saniye içinde reaksiyon veriyor. Radarın etkili tespit menzili 120 kilometre. Radar aynı anda 100 hedefi takip ediyor. İstenildiğinde kilit atılan hedef sayısı 50’ye kadar çıkıyor. Standart bir FD-2000 sistemi, bir komuta aracı, 6 kontrol, 6 takip , 6 arama radarı, her biri 4 füze taşıma kapasiteli 48 lançer ve 192 adet FD-2000 füzesinden oluşuyor. Ayrıca sistemlere konumlandırma, haberleşme, güç kaynağı ve destek aracı gibi alt sistemleri de hizmet veriyor.

İran'ın son nükleer dansı İran ve 6 büyük dünya ülkesi nükleer müzakereleri bir sonuca bağlamak üzere Viyana’da bir araya geldi. Müzakerelerde bir tarafta ABD, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya ve Almanya diğer tarafta ise İran bulunuyor

Ruhani rüzgarı

İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

REKLAM VERMEK İÇİN...

reklam@posta212.com

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

9 Temmuz 2014 Çarşamba

YIL: 2 SAYI: 60

POSTA 212 PUBLISHING LLC ADINA YAYINCI CAN KAMİLOĞLU

İMTİYAZ SAHİBİ EKMEL ANDA

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

HABER KOORDİNATÖRÜ

İ

ran ve Batılı ülkelerin uzun süredir devam ettirdikleri nükleer müzakerelerde sona gelindi. Temmuz 20 itibariyle final bir anlaşmaya ulaşması gereken İran ve diğer 6 büyük dünya ülkesi, ‘deadline’ olarak bilinen bu tarihten önceki son doğrudan görüşmeler için Viyana’da bi raraya geldiler. Müzakerelerde bir tarafta ABD, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya ve Almanya varken, masanın diğer tarafında ise İran bulunuyor. Daha önce iki taraf arasında yapılmış olan ‘ara anlaşma’ ile, İran nükleer programı ile ilgili olarak bazı önemli bölümlerini kesme ve azaltma kararı almıştı. Diğer tarafta ise 6 ülke de, İran’a uygulanan ambargoları hafifletme

kararı almışlardı. Örneğin İran, uranyum zenginleştirmeye yarayan yeni santrifüj koymamaya söz verirken, diğer ülkeler de, İran’a altın ve diğer

değerli metaller, oto parçaları ve bazı petrokimyasal maddelerin ihracatındaki sınırlamaları hafifletmişlerdi.

HALDUN ARMAĞAN YAYIN DANIŞMANI

AHMET BUĞDAYCI HABER MERKEZİ - EDİTÖRLER MEHVEŞ KOÇAK, ADNAN ONARAN, HÜSEYİN TUNCER, DİLEK ESKİ BEZİRKAN, AYSEL TAPAN, MELİKE AYAN, DEMET DEMİRKAYA, SONER MEZGİTÇİ, SERKAN KALFA, DOĞUCAN CÖMERT, JOHNPAUL JASON, BABÜR AKSÜYEK, BANU ÖZTÜRK, KUNTER AKIRMAK, OLGU DURMUŞ WASHINGTON TEMSİLCİLİĞİ İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİLİĞİ DUYGU GÜVENÇ İSTANBUL TEMSİLCİLİĞİ FİGEN ONUR GÖRSEL YÖNETMEN ERDAL ÖZBEK SAYFA TASARIM TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR REKLAM TEMSİLCİSİ BARIŞ TUNCER İDARİ MÜDÜR

MEHVEŞ SÖNMEZ ADRES

31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 844 368 91 96 abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

ABONE SERVİSİ REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

İran, nükleer müzakerelerde, özellikle Hasan Ruhani cumhurbaşkanlığına seçildikten beri daha ılımlı ve pozitif bir imaj veriyor. İran’ın devlet haber ajansı olan Press TV’de çıkan habere göre, İran’ın nükleer hakları kabul edilir ve saygı duyulursa bir anlaşmaya ulaşmak mümkün. Buna rağmen, final müzakereler neticesinde bir anlaşmaya ulaşılıp, ulaşılmayacağı konusunda henüz bir garanti bulunmuyor. Geçen haf-

ta Washington Post’da bir yazı kaleme alan ABD Dışişleri bakanı Kerry, Tahran’ın sözlerini ciddi ve elle tutulur adımlarla doğrulamasını beklediklerini yazdı. CNN’den Laura SmithSpark’ın yayınladığı bir analizde ise, bütün bu müzakerelere rağmen, Batılı ülkelerin müzakerecilerinin halen İran’ın hangi yönde gideceğine dair bir fikri olmadığını ifade ediyor. Müzakereye evet denecek mi, yoksa yeni engeller mi çıkacak? Müzakerelerin Temmuz’un 20’si olan ‘deadline’ tarihine kadar devam etmesi bekleniyor. Kerry, İran tarafını cesur davranmaya teşvik ederken, diğer taraftan da İran’ın dışişleri bakanı Javad Zarif de, bir Youtube mesajı yayınlayarak, Batı’yı ‘tavuk oyunu’ oynamakla ve son dakikada İran’dan daha fazla taviz koparmaya çalışmakla suçladı. İran ile Batı’nın görüşmelerinde sadece nükleer konuları değil, özellikle Irak’da giderek büyüyen ve tehlikeli hale gelen IŞİD sorunlarının da görüşüldüğü biliniyor. Eğer müzakereler sonuca ermezse, yapılan ilerlemeler referans gösterilerek iki tarafın altı aylık bir uzatma istemesi de uzak bir ihtimal değil.


Güncel

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Kıbrıs’ta görüşmeler yine çıkmaza girdi Adada müzakereler devam ederken, Rum Kesimi’nin masaya sunduğu son öneri olası federasyonun başkanlığına yönelik oldu. Bugüne kadar devlet ve hükümet başkanı için Türkler ve Rumlar arasında ‘dönüşümlü başkanlık’ benimsenirken, Rumlar bu defa, devlet başkanının Rum olması, başbakanın ise dönüşümlü olarak Türk ve Rumlar’dan gelmesini teklif etti

DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

K

ıbrıs’ta Türk ve Rum tarafı arasında devam eden müzakerelerde Rum Kesimi’nin dönüşümlü başkanlığa kapıları kapatması süreci birkez daha sıkıntıya soktu. Bugüne müzakerelerde devlet ve hükümet başkanı için Türkler ve Rumlar arasında ‘dönüşümlü başkanlık’ benimsenirken, Rumlar bu defa, devlet başkanının Rum olması, Başbakanın ise dönüşümlü olarak Türk ve Rumlar’dan gelmesini teklif etti. Türk tarafı öneriyi kabul etmedi; adadaki görüşme süreci sıkıntıya girdi. Çözümü, sonbaharda atanması beklenen BM’nin yeni Kıbrıs Özel Temsilcisi’nin aşması beklenirken, yıl sonuna kadar yeni referandum umudu da azaldı. Türk tarafı, ABD’nin çözümü öngörecek bir plan için devreye girmesini beklemiyor. Kaynaklar, sürecin birkez daha başarısız olmasından kaygı duyulduğunu belirtti. Rum Kesimi’nde ABD patentli bir girişme karşı büyük tepki olduğuna işaret edilirken, bunun da Washington’ı geri adım attırdığı belirtildi. ABD’nin plan yerine sürece etkisini sürdürmek için ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile başlattığı zi-

yaret sürecini Dışişleri Bakanı John Kerry ile sürdürmesi bekleniyor. Adadaki en büyük kaygı, Cumhurbaşkanlığı ve AKP’deki liderlik değişiminin süreci nasıl etkileyeceği.

THY, YAVRU VATAN İÇİN TAVİZ VERMEDİ Adada iki tarafın ticaret odası, geçiş dönemi için telefon operatörleri arasında “roaming anlaşması” imzalanması, ara bölgede ortak bir pazar yeri kurulması, Maraş’taki Türk egemenliği korunurak yerleşime açılması; yat rallisi düzenlenmesi, Türkiye ve Yunanistan’ın ortak iş geliştirmesi gibi geçiş dönemine yönelik adımları hayata geçirmek üzere çalışmaya başladı. Ankara’da temaslarda bu-

lunan Kıbrıs Türk Ticaret Odası heyeti ise, THY’nin İstanbul’u merkez alan uçuş sistemini Kıbrıs için değiştirmesi talebini hükümet yetkililerine de yineledi.

PRIO DEVREDE Ticaret Odası Başkanı Fikri Toros, Norveç’in ünlü çatışma çözümleyici bağımsız kuruluşlarından PRIO aracılığıyla sürdürülen görüşmelerin Brüksel ayağından umutlu olduklarını belirtirken, bu adımların geçiş süreci için katkıda bulunmasını hedeflediklerini söyledi. Toros, “Önemli olan geçici olarak Rumlar lehine olan statüdü çözüm sağlanana kadar eşitlik yaratmak. Hedef atılacak adımlarla süreci geri dönülmez bir noktaya getirmek” dedi.

Kanser tedavisine Reagan modeli ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) modeli ile kurulacak olan Ulusal Kanser Araştırma Enstitüsü’nde obezite, internet bağımlılığı, kök hücre ve alternatif tedaviler de araştırılacak DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

T

ürkiye’de ilk kez tedavi ümidini yitiren kanser hastalarına yeni tedavileri uygulayacak Ulusal Kanser Enstitüsü, ABD eski Başkanı Ronald Reagen’in hayatını 3 yıl uzatan Enstitü model alınarak kurulacak. ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü (NIH) modeli ile çalışacak olan Ulusal Kanser Araştırma Enstitüsü’nde obezite, internet bağımlılığı, kök hücre ve alternatif tedaviler de araştırılacak.

ERDOĞAN’DAN ‘KURUN’ TALİMATI Türkiye’deki bilimsel sağlık araştırmaları kanunla yeni kurulacak olan kısa adı TÜSEB olan Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı yapacak. Başba-

kan Tayyip Erdoğan’ın, 7 ay önce Arjantin ziyaretinde kurulması talimatını verdiği enstitüde 200 yataklı klinik araştırma merkezi de olacak. Türkiye’de ilk kez kanserin son evresinde tedavi ümidi olmayan hastalara araştırma aşamasındaki son tedaviler uygulanabilecek. Böylelikle hastalara yeni bir tedavi ümidi ortaya çıkarken Türkiye’nin hedefi kanser araştırmalarında dünyanın merkezlerinden birisi olmak.

ALTERNATİF TIP ARAŞTIRMASI ABD eski Başkanı Ronald Reagan, ABD’nin Ulusal Sağlık Enstitüsü’nde araştırılmakta olan yeni tedaviler sayesinde hayatının 3 yıl uzatıldığı iddia edilmişti. TÜSEB’de ayrıca obezite, internet ve uyuşturucu bağımlılığı, sezaryen, ilaç, tıbbi cihaz, kök hücre,

alternatif tıpla ilgili araştırmalar da yapılacak.

AR -GE DE OLACAK TÜSEB, 6 enstitüden oluşacak. İlk 6 ay içinde Kanser Enstitüsü kurulacak. Hastane işletmesi olmayacak ancak kanser araştırmalarının yapıldığı ArGe amaçlı Faz 2-3 deneyleri yapılmak amacına yönlik çalışan 200 yataklı Ar-Ge hastanesi kurulacak. Burada mevcut tedavilerin cevap vermediği hastalar kendi isteği ile yeni klinik araştırmalara katılabilecekler. OBEZİTE VE İNTERNET BAĞIMLILIĞI TÜSEB bünyesinde ayrıca Bioteknoloji Enstitüsü’nde tüm tıbbı cihaz, kök hücre çalışmaları yapılabilecek. Kronik Hastalıklar Enstitüsü’nde, kalpten astıma, obeziteden tansiyo-

na kadar Türkiye’nin en büyük kronik hastalıklarının tedavi amaçlı araştırmaları yapılacak. Anne Çocuk ve Ergen Sağlığı Enstitüsü’nde ise tıbbı araştırmaların dışında toplumsal ve ruhsal araştırmalar da yapılacak. Sezaryenin anne ve bebeğe etkisi, ergenlerde internet ve uyuşturucu bağımlılığı tedavilerine yönelik araştırma bursları verilecek.

ALMANYA MODELİ Alternatif Tedavi Enstitüsü ile Almanya’da bilimsel olarak kabul edilmiş 12 ayrı branşta alternatif ve geleneksel tedavi araştırmaları yapılacak. Bunlar arasında akapunturdan sülük tedavisine kadar çeşitli tedaviler yer alıyor. Kalite ve Akreditasyon Enstisü ile Türkiye’deki kamu ve özel tüm sağlık kuruluşları ile bölge ülkelerinde-

ki sağlık kuruluşlarına kalite ve akreditasyon belgesi verilebilecek. TÜSEB maliyeti 1 milyon TL’nin üzerindeki sağlık araştırmalarına kaynak ve teknik alt yapı sağlayacak. Ulusal bütçenin yaklaşık yüzde 1’i sağlık AR-Ge’si için TÜSEB burslarına ayrılacak.

BÜTÇENİN YÜZDE BİRİ TÜSEB proje bazlı çalışacak. Araştırmacıya, referans laboratuarı ve kaynak verecek. Geliştirilen ürünlerin sağlık bakanlığı hastanelerinde 7 yıl kullanılması garantisi verilecek. Geliştirilen ürünlerin üretimi için şirket kurabilecek. Ürün geliştirici hocaya yüzde 50’ye kadar ortaklık verilecek. Yurtdışında çalışan Türk hocalar ve yabancı hocalar görevlendirme ile çalışabilecek Master ve Doktara çalışmaları yapılabilecek.


Güncel

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Dalgalı Ankara yılları ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone’nin hem Washington’dan ayrılışı, hem de Türkiye’deki yılları oldukça dalgalı geçti. İşte Büyükelçi Ricciardone ve Türkiye yılları… İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

A

merika’nın Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, resmi olarak 2011 yılının ilk günü başladığı görevine bu yaz mevsimi sonunda son verecek. Ricciardone, 2010 yılının yaz mevsimi öncesindeki Senato toplantıları sonrası, Senator Sam Brownback tarafından veto edilerek, Ankara yolu tıkanmıştı. ABD, 2010 yılının ikinci yarısında bu veto nedeniyle Ankara’da Büyükelçi bulunduramamıştı. Başkan Obama, Kongre’nin ara seçimlerinde olmasından yararlanarak 2010’un Aralık ayının son günlerinde Ricciardone’yi geçici olarak Türkiye’ye, Senato onayı olmadan atamıştı. Ricciardone, Senato’dan onayını ancak Ankara’da göreve başladıktan 10 ay sonra, 2011’in Ekim’inde alabilmişti. Ricciardone, 2011 yılının ilk haftalarında, Türkiye’ye gelir gelmez bazı

büyük tartışmaların ortasında kalmıştı. Bu tartışmaların nedeni, o zamanlarda büyük bir hız ve iştahla süregiden Ergenekon ve Balyoz davaları ve bu davalar içinde Odatv’de çalışan bazı gazeteciler ile Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmaları idi. Ricciardone, henüz Türk basını ile tanışma toplantısında, 15 Şubat 2011 tarihinde gazetecilerin bu tutuklanmalarla ilgili sorusuna karşılık olarak “bir yanda gazeteciler gözaltına alınıyor bir yanda özgür basın deniyor, biz bunu anlamıyoruz” demesi ile şimşekleri üzerine çekmişti. ARAP BAHARI KURTARDI Ricciardone’nin Türkiye’ye geldiği ilk yıl, Arap Baharı’nın da başladığı yıl olarak kayıtlara geçti. Ricciardone, Arap Baharı’nın sıcaklık kazanması ile birlikte, Obama ve Erdoğan’ın yakınlaşmalarının paralelinde, 2011’in geri kalan aylarında ve 2012 yılında, adeta gündemden düştü.

Mısır’dan Tunus’a, Libya’dan Suriye ve Yemen’deki gelişmeler için Obama Erdoğan’ı arıyor, Ankara’nın görüşlerine değer veriyor, tavsiye alıyor, politikaları senkronize etmeye gayret ediyordu. Bu zamanlarda Ankara’nın kötüleşen İsrail ilişkileri, Washington ile ilişkilerine herhangi bir zarar getirmiyordu. Hatta, İsrail’in Başbakanı Netanyahu’nun Obama ile arası bozulur, Arap Baharı’nın başlangıç dönemindeki gelişmeler İsrail’i daha çok kaygılandırırken, Erdoğan’ın profilinin yükselişi ve Obama ile yakın ilişkileri, Türkiye’nin İsrail’in yerini alıyor konu başlıklı yazıları dahi yazdırıyordu. 2013 yılının Mayıs ayındaki Erdoğan’ın Washington gezisine kadar da, Türkiye-ABD ilişkileri sorunsuz görünümlü seyrini sürdürdü. Özellikle 2012 yılının sonları ile birlikte ise, Suriye’deki radikal unsurlar konusunda ve Washington’ın Suriye politikasındaki isteksizliği nedeniyle, bazı sıkıntılar yaşansa da, bu sorunlar çokça göze batmıyordu.

Erdoğan’dan salvo: Acemi elçi! O zamanlar Ergenekon davasının sıkı bir şekilde arkasında duran AK Parti hükümeti, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, bazı bakanlar da Büyükelçiye tepki göstermişlerdi. Erdoğan’ın Ricciardone’yi ‘acemi elçi’ olarak çağırması, bu açıdan uzun süre Ricciardone’nin tak-

ma ismi gibi kalmış, basında sıkça ‘acemi’ olarak anılmaya başlanmıştı. Erdoğan şöyle demişti: "Maalesef bu yaygaraya hiç üzerine vazife olmadığı halde hariçten birileri de inanıyor ve görüş bildiriyor. Türkiye'yi tanımaz, bilmez, ne nedir, hangi yasa var hiç haberi olmaz. Çıkar orada hemen bir tuzağa gelir kalkar açıklama yapar. Dur ya önce bir açıklama yap. Sor nedir. Yargı hangi neticeye varacak, bunu bir öğren. İşte buna 'acemi elçilik' denir. Bun-

lar acemi" demişti. Erdoğan’ın bu tepkisinden sonra ise Ricciardone, o zamanlar biraz daha tonunu değiştirmiş ve bu kez, şu cümleleri basına yansımıştı: "Ergenekon davasındaki iddialar çok ciddi. Hangi ülkede olsa bu iddiaların yargılanması gerekir. Ancak yargı süreci ne kadar şeffaf ve kısa sürerse ikna ediciliği o kadar yüksek olur. Biz, ayrım yapmaksızın Türkiye'nin asker, polis ve yargı kurumlarına güveniyoruz."

Gezi, ilişkileri gerdi Bütün bunlar, 2013 Mayıs ayının sonunda, yani Erdoğan’ın Washington gezisinin sadece iki hafta sonrasında başlayan Gezi protestoları ile birlikte değişti. Washington, protestolara sert tedbirler uygulayan Ankara’yı defalarca uyardı. Bir taraftan Erdoğan, protestoların ardında yabancı güçleri ve ABD’yi ima ederken, diğer taraftan Washington, Türk polisinin sert müdahalelerini sürekli kınadı. Erdoğan hükümeti hem ABD’yi hem de İsrail’i kınıyor, komplo teorilerini dillendiriyor, buna karşılık da Washington bu dili ve güvenlik güçlerinin davranışlarını kınıyordu. Bu dönemde Büyükelçi Ricciardone, 4 Temmuz’daki ABD’nin Kurtuluş Gününde yaptığı konuşmada belki de Gezi protestoları ile ilgili ilk çıkışını yaptı. ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, Ankara'daki gösterilerin yoğunlaştığı Kennedy Caddesi ile ilgili ilginç bir benzetmeyi yaptığı konuşmada kullanmıştı. Büyükelçi, "Kennedy Caddesi'ndeki gösterilerin seslerini duyarken Atatürk'ün sözlerini okudum" dedi. Ricciardone, bağımsızlık günü davetiyelerinin üzerinde de yer alan sözleri, "Fikir cereyanları cebir ve şiddet ve kuvvetle reddedilemez. Bilakis takviye edilir. Buna karşı en müessir çare; gelen fikir cereyanına mukabil fikir cereyanı vermek, fikre fikirle mukabele etmektir" diye okudu. 17-25 Aralık Yolsuzlukları Ricciardone’nin Gezi protestolarından sonraki en büyük ve muhtemelen de son imtihanı, 17 ve 25 Aralık’daki yolsuzluk soruşturmaları oldu. Bu soruşturmalara hazırlıksız yakalanan hükümet ve hükümete yakın medya, ilk günlerde en kolay hedef olarak Ricciardone’yi aldılar yine. AKP’ye yakın medyada çıkan haberlere göre, Ricciardone'nin "İran'a uyguladığımız ambargoyu Halk Bankası ile kaldırdılar. Bunu engellemek için harekete geçtik. Bugünden sonra İmparatorluğun çöküşünü izleyeceksiniz" dediği yansıdı. Bu haberlere hem Washington hem de Ankara Büyükelçiliği sert tepkiler gösterdi. TÜRKİYE’YE GELMİYORLAR 17 Aralık süreci ile başlayan Amerikan yetkililerinin Ankara’yı ziyaret etmeme adeti de oldukça dikkat çekti. Son altı aydır Türkiye’nin bulunduğu bölgeye sürekli üst düzey Amerikan yetkilileri gelse de, bu ziyaretlerde atlanan tek başkent Ankara olmayı sürdürüyor. Başkan Obama da, geçtiğimiz Mayıs ayından beri yaklaşık 14 ay içinde Erdoğan ile sadece 2 kez görüştü.

RIccIardone’ye sınırdışı tehdidi Bu arada Başbakan Erdoğan, yolsuzluk operasyonların yapıldığı günlerin başında Samsun’da yaptığı konuşmada Büyükelçi’ye tepki gösterdi. Erdoğan “Son günlerde büyükelçiler bazı provakatif eylemlerin içine giriyorlar, işinizi yapın. Görev alanı dışına çıkarsanız o hükümetlerimizin yetki alanına kadar gider sizleri ülkemizde tutmaya mecburi değiliz. Sizin ülkelerinizde de bizim büyükelçilerimiz böyle davranışlar içine giriyorsa haber verin biz alırız” dedi. RIccIardone sessiz kaldı Uzun süre Türkiye’de yaşayan Amerikalı yazar Claire Berlinski, Ricciardone’yi, Türk yetkililerinin söylediğinin aksine, Türkiye’de olanlara birçok kez sessiz kalmakla suçladı. Berlinski şunları söyledi: ’’Ricciardone’nin Türkiye’nin içişlerine karıştığı yönünde hiçbir şey görmedim. Tam tersi, bir mezar taşı kadar sessiz kaldı. ABD’den Tepki Erdoğan ve AK Parti yetkililerinin

Ricciardone’yi suçlamalarına karşın, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği tarafından yapılan açıklamada şunlar ifade edildi: "ABD'nin, devam eden yolsuzluk operasyonuyla hiçbir şekilde ilgisi yoktur. Hiç kimse ABDTürkiye ilişkilerini asılsız iddialarla tehlikeye atmamalıdır. Haberlerde ortaya atılan iddiaların tümü tamamen yalan ve iftiradır."

Kerry de tepki gösterdi ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Ocak ayının 14’ünde, Paris’de Davutoğlu ile görüştükten sonra beraberce basının önüne çıktı ve kendisine teşekkür ettikten sonra, "Ahmet, bilmem, Türkiye-ABD ve iç politika konusu üzerine yaptığımız görüşmeden de kısaca bahsetmek ister misin? Yoksa benim mi yapmamı istersin?" deyip şunları söyledi: "Ayrıca ülkelerimizin hukuk ve demokrasinin üstünlüğüne bağlılığına ve birbirlerinin iç politikalarına saygı duyma ilkesine bağlı olduğuna değindik. Sanırım, Bakan da bunu anladı ve ABD'nin Türkiye'nin iç politikasına, seçim sürecine karışmakta veya dahil olmakta kesinlikle hiçbir çıkarı olmadığını kabul etti. Nitekim karışmıyoruz da,’’ diyerek, Büyükelçisine yapılan saldırılara karşı bizzat tepki koydu. Gülen konusu Görevinin son döneminde ise Ricciardone’ye en çok sorulan soruların başında, Fethullah Gülen’in iadesi oluyor. Bu soruya ise Ricciardone, Erdoğan-Gülen kavgasını “Aile içi bir kavga’’ olarak nitelemesi ve ABD’nin karışmak istemediğini açıkça söylemesi dikkat çekiyor.

Saçlar değirmende ağarmadı Ricciardone ise, ‘acemi’ ismine, görevinin son aylarında T24’den Murat Sabunca’ya verdiği yazılı mülakat ile bir Türk deyimi ile cevap verdi: ’’bu saçları değirmende ağırtmadık.’’ ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone, gazetecilerin tutuklanması ve Ahmet Şık’ın yayınlanmamış kitabının toplatılmasıyla ilgili olarak ise 2011’in Nisan ayında, “Anlamaya çalışıyoruz, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu” demiş, basın özgürlüğü olduğu ileri sürülen Türkiye’de basın mensupları ve henüz yayınlatılmamış olan kitaplarla ilgili yapılan baskınları bir Türk deyimiyle eleştirmişti.

Ricciardone’nin yeni adresi Büyükelçi, diplomatlık kariyerinin sonunda, Washington’daki oldukça itibarlı ve partilerüstü politikaları ile bilinen Atlantic Council düşünce kuruluşuna geçecek. Council’daki Rafik Hariri Ortadoğu Merkezinin başına geçecek olan Ricciar-

done’ye bu teklifi, bizzat Hariri’nin hayatta bulunan kızı tarafından yapıldı. Ricciardone, bu merkezin başı olarak, analizleri ve görüşleri ile Türkiye üstüne söz söylemeye devam edecek. Büyükelçiliğin sorumluluğunu

üzerinden atmış olacak Ricciardone’nin, daha serbest kalacağı düşünce kurumu kariyerinde hem geçmişteki 3.5 yıllık Ankara deneyimini değerlendirmesi hem de genel olarak yapacağı Türk-ABD ilişkileri yorumları da ilgiyle izlenecek.


Toplum Yaşam

9 Temmuz 2014 Çarşamba

Evsiz öğrencilerin sayısı artıyor

New York devlet okullarında okuyan evsiz öğrencilerin sayısı üç yıl içinde yüzde 16 oranında artarak neredeyse 80 bine ulaştı. Evsiz anaokulu ve okul öncesi eğitimi alan çocukların sayısı ise yaklaşık 13 bin AYSEL TAPAN HABER MERKEZİ - POSTA212

N

ew York’ta anaokulundan 12. sınıfa kadar neredeyse 80 bin evsiz öğrenci bulunuyor ve bu sayı her geçen yıl artmaya devam ediyor. İstatistikler evsiz öğrencilerin sayısında sadece son altı yılda yaklaşık yüzde 60 oranında büyük bir artış yaşandığını gösteriyor. Yoksul çocukların eğitim hayatını ve geleceğini tehdit eden evsizlik, New York’un her yıl milyonlarca dolar harcamasına neden olan en önemli sorunları arasında yer alıyor. Independent Budget Office tarafından yayınlanan New York devlet okulları ile ilgili kapsamlı bir rapora göre evsiz öğrencilerin sayısı 2010-2011 döneminde 66 bin 3, 2011-2012 eğitim

7 BİN 885 ÖĞRENCİ SOKAKLARDA Institute for Children, Poverty and Homelessness (ICPH) tarafından yayınlanan “A Tale of Two Students: Homelessness in New York City Public Schools” adlı rapora göre neredeyse 80 bin evsiz öğrencinin kaydedildiği 2012-2013 eğitim öğretim yılında, okul çağındaki 28 bin 157 (yüzde 359) çocuk ve 18 binden fazla 6 yaşından küçük çocuk şehirdeki 158 aile barınma evinde kalıyor. Aile barınma evleri yetişkinlerden daha çok çocuklara ev sahipliği yağıyor. 44 bin 532 (yüzde 55) evsiz öğrenci eğitim programları tarafından oluşturulan barınma evlerinde kalıyor. 7 bin 885 evsiz öğrenci ise otel ya da sokaklarda yaşıyor.

öğretim yılında ise 68 bin 371 olarak kaydedilmişti. Şehirdeki barınma evlerinde kalan öğrencilerin sayısı 20122013 döneminde ise son iki yıla göre yüzde 16 oranında arttı. Bu da 10 bin evsiz öğrenci daha anlamına geliyor. 2012-2013 döneminde 76 bin 816 öğrencinin sürekli olarak yaşadığı bir evi yoktu. Evsiz anaokulu öncesinde okuyan çocukların sayısı 4 bin 326, anaokuluna giden çocukların sayısı ise 8 bin 443.

OKULA GİDEMİYORLAR Evsiz öğrencilerin okul değiştirmesi ise bir başka önemli sorun. Ev-

siz öğrencilerin yüzde 22’si yılda bir defa yüzde 18’i ise iki ya da daha fazla defa okul değiştiriyorlar. Bu durum öğrencilerin eğitiminin bölünmesine akranlarından geri kalmalarına neden oluyor. Evsiz öğrencilerin aynı zamanda okula gitme oranları da düşük. Evsiz bir öğrenci eğitim öğretim yılının ortalama bir ayı okula gitmiyor. Okuduğu sınıfa bağlı olarak evsiz öğrencilerin yüzde 23’ü ila yüzde 37’sinin İngilizcesi yeterli değil. Bu oran, tüm öğrencilerde yüzde 12 ila yüzde 21 arasında değişiyor. Evsiz öğrenciler eğitim hayatına diğer öğrencilere göre dezavantajlı bir durumda başlıyor. YILDA 135 MİLYON DOLAR New York devlet okullarında bir çocuğun toplam yıllık eğitim maliyeti 21 bin dolar. 2011-2012 eğitim öğretim yılında 6 bin 273 evsiz öğrenci, başarısız olduğu için sınıf tekrarı yaptı ve bu durum yaklaşık 135 milyon dolara mâl oldu. Sınıf tekrarı yapan öğrencilerin okulu bırakma riski de çok yüksek.

Amerikalılar ‘Çözüm dinde’ diyor Amerikalılar’ın yüzde 57’si dünyada yaşanan sorunların çözümünün dinde olabileceğine inanırken, yüzde 30’u dinin modasının geçtiğini düşünüyor

Yıllara göre Amerikalıların inançları Din çözüm olabilir

Dinin modası geçti

Görüş yok

* March 1957 ** December 1974 Kaynak: GALLUP

Dindarlığa göre ABD’lilerin inaçları Din çözüm olabilir Yetişkin vatandaşlar

Her hafta kiliseye gidenler Her hafta/ay kiliseye gidenler

Kiliseye daha az gidenler

Dinin çok önemli olduğuna inananlar Dinin oldukça önemli olduğuna inananlar Dinin çok önemli olduğuna inanmayanlar

Dini kimliği olanlar Dini kimliği olmayanlar May 8-11, 2014 Kaynak: GALLUP

Dinin modası geçti

Görüş yok

AYSEL TAPAN HABER MERKEZİ - POSTA212

yüzde 57’si dinin çözüm yolu olabileceğini düşünüyor.

A

AMERİKALILAR DAHA NET Amerikalılar aynı zamanda geçmişe göre din konusundaki görüşlerini daha net bir şekilde ifade edebiliyor. Bu konuda görüşü olmadığını söyleyenlerin oranında da düşüş eğilimi gözlemleniyor. 1970’lerde yüzde 18 olan “görüş yok” yanıtının oranı yapılan son annette yüzde 13 olarak kaydedildi. Ayrıca bugün yaşanan sorunların çözümünün dinde olduğu söyleyenlerin oranı doğal olarak dini görevlerini yerine getiren dindar insanlarda yükseliyor. Her hafta kiliseye gidenlerin yüzde 84’ü yaşanan sorunların çözümünün dinde olduğuna inanıyor. Yaşlı Amerikalılar, kadınlar ve siyasi olarak muhafazakarlar en dindar gruplar arasında yer alıyor. Özellikle bu gruplar dinin bugünün problemlerine çözüm olabileceğini söylüyor.

merikalılar’ın çoğunluğu, bugün yaşanan problemlerin yanıtının dinde olabileceğini söylüyor. Amerikalılar’ın yüzde 57’si dinin yaşanan sorunları ortadan kaldırabileceğini söylerken, yüzde 30’u dinin modasının geçtiğini düşünüyor. Gallup tarafından 8-11Mayıs’ta yapılan anket, daha önce de 1950’ler, 1970’ler ve 1980’lerde de yapılmıştı. 1957 yılında yapılan ankette, Amerikalıların yüzde 82’si dinin problemleri ortadan kaldırabileceği yanıtını vermişti. Bu oran 1970’lerde yüzde 62 civarına düştü ve 1980 ve 1990’larda bu seviyede devam etti. 2000’lere gelindiğinde ise dinin çözüm yolu olabileceğine inananların oranı yüzde 60’a düşerken laik düşünceler yüzde 25’e yükseldi. Son on yıldan bu yana ise Amerikalıların

Dinin bugünün problemlerine çözüm olabileceğine inanıyor musunuz yada dinin modası geçti mi? Din çözüm olabilir

Dinin modası geçti

Görüş yok

Evsiz öğrenci sayısı 2012-2013 Anaokulu öncesi Anaokulu 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Toplam

4,326 8,443 7,870 6,869 6,264 5,796 5,562 5,296 4,850 4,659 5,932 5,352 2,906 2,691 76,816

Devlet okullarında okuyan öğrencilerin bölgesel dağılımı New York devlet okullarında okuyan çocukların yüzde 83,1’i (894 bin 188) Amerikalı, yüzde 5,4’ü (58 bin 483) Asyalı, yüzde 5,3’ü (57 bin 447) Karayipli, yüzde 1.9’ü (20 bin 54) Güney Amerikalı, yüzde 1’i (10 bin 650) Avrupalı, yüzde 1’i (10 bin 784) Afrikalı. Devlet okuluna giden toplamda 1 milyon 75 bin 681 öğrencinin yüzde 40,3’ü Hispanik, yüzde 27,2’si Siyah, yüzde 16’sı Asyalı, yüzde 15’i Beyaz.


Güncel

9 Temmuz 2014 Çarşamba

İhtiyaçtan doğan korsan taşımacılık DOLMUŞ Ulaşım sorununa Türk usulü çözüm yolu bulundu. New York’ta birkaç dolara binilen ‘Shadow Transit’in bizim dolmuşlardan hiçbir farkı yok BANU ÖZTÜRK NEW YORK- POSTA212

N

ew York’un gayri resmi taşımacılığı Shadow Transit, Dollar Van olarak anılan yani bizim tabirimizle dolmuşlar, metro ve otobüslerin geçmediği mahallelerde ulaşım sorununa deva oluyor. Bu sistem ise kullanıcılar tarafından ‘Shadow Transit’ olarak anılıyor.

1 DOLARA ULAŞIM 1980’lerde Ulaşım İşçileri Sendikası New York City’de 11 gün süren bir grev yaptı. Bu grev yüzünden New York’un beş ana bölgesine ulaşım 11 gün boyunca durduruldu. Bunun üzerine ulaşım sıkıntısı çeken birçok bölge, kendilerine yeni bir toplu ulaşım yolu geliştirdi ve bu bölgelerde yaşayan bazı araç sahipleri kendi araçları ile insanları 1 dolar karşılığında taşımaya başladı. Bu yüzden ‘Dollar Van’ adı da buradan geliyor. 11 gün sonra grev bitti ama bu servis bitmedi, çünkü pek çok bölgede otobüs ve metrolar çalışsa bile ulaşım kolaylıkla sağlanamıyordu. Araç sahipleri ihtiyaçtan doğan bu servisi işe çevirdi ve 13 oturaklı dolmuşlarla Flatbush, Jamaica, Far Rockaway ve Downtown Brooklyn gibi bölgelerde servis vermeye gayri resmi olarak devam etti… GÖÇMENLERE HİZMET Bugün Dollar Vans olarak anılan bu araçlar ve diğer gayri resmi shutt-

lelar, özellikle göçmenlerin yaşadığı ya da düşük gelirli ailelerin bulunduğu yerlerde faliyet gösteriyor.

NEREDEN KALKIYORLAR? Yıllar içinde ihtiyaca göre şekillendi aslında bu gölge toplu taşıma sistemi. Ve tıpkı metro hatları gibi kendine resmi olmayan hatlar oluşturdu. Onları bulabileceğiniz bir web sitesi ya da bir telefon numarası yok. Onlarla ilgili hiçbir bilgi yok aslında; Dollar Van’ler hakkında bilgiyi kullananlardan ya da komşunuzdan alabilirsiniz ve bir de bu yazıyı okuyarak:

CHINA TOWN New York’taki Çinli topluluğu için çalışan Dollar Van’lar Manhattan China Town’dan hareket ediyor ve Çinli göçmenlerin çoğunlukta olduğu; Elmhurst, Flushing, ve Brooklyn (Sunset Park)’e kadar erişiyor. Hatta, metro ile Flushing’e ulaşmak en az 35 dakika sürerken bu dolmuşlar ile sadece 25 dakika sürüyor! FLATBUSH Flastbush Avanue’da 10 dakika bekledikten sonra karşınızda anteninde Haiti bayrağı takılı bir dolmuş gö-

receksiniz işte aradığınız Dollar Van’i buldunuz. Özellikle Karayip kökenli insanlar arasında yaygın kullanılan bu dolmuşlar, Brooklyn’deki yaşamın önemli bir parçası. Bu arada özellikle Brooklyn’deki birçok ‘Dollar Van’ sürücüsünün polisle başı dertte, çünkü çoğunun yasal olarak sürücülük yapması yasak. Yolculuk ederken bir polis memuru tarafından durdurulursanız şaşırmayın.

Train’i yakalamaya çalışan herkesin en azından ismen bildiği bir yerdir. Aynı zamanda ‘Dollar Van’lerin merkezi de burasıdır, hadi terminali diyelim. Eğer Manhattan’a, Brooklyn’e ya da Long Island’a gitmeniz gerekiyorsa ya da ulaşmanın sorun olacağını düşündüğünüz hergangi bir yere Jamaica Centre’a gitmeniz yeterli olacaktır. Hiçbir metronun gitmediği Nassau Country’nin bütün sınırına gidebilirsiniz bu dolmuşlarla.

EASTERN QUEENS Jamaica Centre’ı bilmeyen yoktur sanırım; JFK havalimanına gelip Air-

EASTERN NEW JERSEY Minibüs” ya da “Jitney” olarak anılan araçların çoğu aslında ‘Dol-

Metroda akrobasiye son! New York metrosunda dönen, parende atan ve direk dansı yapanların artık sıkı bir izleyicisi daha var NEW YORK - POSTA212

N

YPD, ülkenin en yoğun toplu taşıma aracı olan metrolarda para toplamak için yapılan performanslara darbe indiriyor. Bu yıl akrobasiyle ilgili suçlardan tam 240 kişi tutuklandı. Tutuklanan kişi sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 40 kişi daha fazla. Polis Müdürü William Bratton, düşük düzeylerdeki kanunsuzlukların daha büyük düzensizliklere neden olabileceğini ve daha tehlikeli suçluları cesaretlendirebileceği “broken windows” teorisi kapsamında yasadışı olan metro akrobatlarını, motosikletçileri ve grafiticileri hedef aldıklarını onaylıyor. “Bu önemli bir suç mu? Kesinlikle değil” diyen Bratton, soruna ilişkin “Metroda akrobasinin ortadan kaldırmaya çalıştığınız risk

düzeyinin yanı sıra sorunların artmasına neden olacak bir potansiyeli var mı?” diye soruyor. Metrolarda performans sergileyenler ise sadece metroya binip oradaki farklı bir hava, heyecan yarattıklarını söylüyor. Yolcu Joli Tribuzio, “Bu New York kültürünün bir parçası” derken bir başka yolcu Kesia Hudson, “Gözlerimin önünde sergilenen bu performanslardan hoşlanmıyorum” görüşünü dile getiriyor. Polis

de yolcuların çoğunun Hudson gibi düşündüğüne inanıyor ve şuana kadar hiçbir yaralanma olayı bildirilmemesine rağmen şovmenliğin bir güvenlik meselesi olduğu konusunda ısrar ediyor. NYPD Transit Bureau müdürü Joseph Fox, “Eğer dansçılar bir hata yaparsa birilerinin canı yanabilir. Dansçıların kendisi de yaralanabilir… Bu meseleye nasıl baktığınızın bir önemi yok. Bu iş tehlikeli” diyor.

Metro Card Çetesi’ne savaş New York Polis Departmanı’ndan yapılan açıklamaya göre, Metro Card makinelerinin bozulması ile ilgili sadece bu yıl 260’a yakın tutuklama gerçekleştirildi NEW YORK - POSTA212

D

olandırıcıların son durağı, metro istasyonlarındaki Metro Card makinaları oldu. Makineleri bozan dolandırıcılar, kartlarına para yükleyemeyen yolculara yanaşıp turnikelerden geçiş için kendi kartlarını teklif ediyorlar ve karşılığında para istiyorlar. Geçen yıla oranla yüzde 45’lik bir artışla, 260 kadar tutuklamanın gerçekleştirildiği belirtilirken, mayıs ayı içerisinde bunlardan altısının, East Broadway ve 116th Street/Lexington istayonunda olduğu açıklandı. New York ekonomisinin bozulan makineler yüzünden büyük zarara uğradığını söyleyen Polis Departmanı, dolandırıcıların zararı geri ödemesi için bir plan üzerinde çalışıldığını söyledi.

lar Vans’ ailesine ait. Genelde New Jersey’de yaşayan işçi sınıfının büyük bir kısmı bu servisleri kullanıyor. Özellikle North Bergen ve West New York’ta bulunan latin popülasyonunun en çok tercih ettiği toplu taşıma yöntemi diyebiliriz.

THE EDENWALD ROUTE The Bronxs sadece bir tane hatta sahip. O da 233’ncü sokaktan Caribbean’lilerin söylemi ile Edenwald’a kadar. Genelde kadınlar, Manhattan’da çalışan öğretmenler ya da White Hills Road’da biraz takılmak isteyen gençler kullanıyor bu dolmuşları.


Ku klux klan su üstüne çıktı Siyahi karşıtı olarak bilinen aşırı ırkçı örgüt Ku Klux Klan, faaliyetlerini yeniden artırdı. 1865 yılında kurulan ve günümüze kadar birçok şiddet içeren faaliyet te bulunan örgüt Alabama’nın Tallassee şehrinde faaliyete geçti

(KUNTER AKIRMAK - NEW YORK - POSTA212) Örgütün, ‘’Geneleneksel Amerikan Şövalyeleri’’ başkanı ya da örgüt içinde bilinen ismiyle Büyük Büyücü Frank Ancona’nın salı günü yaptığı açıklamayla el ilanlarının dağıtımını, örgütün Potosi, Missouri’de bulunan

kolunun yaptığını söyledi. Eskisi gibi nefret dolu bir örgüt olmadıklarını, sadece ırklar arası evliliğe karşı çıktıklarını ve beyazların haklarını savunduklarını belirten Ancona, ülkedeki bir çok siyahinin de örgütün görüşlerine katıldıklarını söyledi. Tallassee Polis Şefi Jimmy Rodgers, pazar gününden beri dağıtılan el ilanları hakkında birçok şikayet aldıklarını belirtip, bölge sakinlerinin durumdan oldukça rahatsız olduklarını söyledi.

Rogers ve ekibi 5 bin nüfuslu şehirde, 150 ilan paketi topladı. Topluluğun şu anki çalışmaları herhangi bir fiziksel saldırı içermediği yada teşvik etmediği için, örgütün hakları konuşma özgürlüğü kapsamında korunmaya devam ediyor. Örgüt şuan da içinde, Alabama, Florida, Pennsylvania, Tennessee ve Virginia gibi eyaletlerin bulunduğu 16 eyalette faaliyet gösteriyor ve toplamda 5 bin ila 8 bin arası üyesi olduğu tahmin ediliyor.

4 Temmuz Bayramı kabus oldu 9 Temmuz 2014 Çarşamba

HAFTALIK ÜCRETSİZ

KUNTER AKIRMAK NEW YORK - POSTA212

A

BD'de her yıl büyük bir coşkuyla ve havai fişek gösterisiyle kutlanan 4 Temmuz Bağımsızlık Günü, Arthur Kasırgası’ndan olumsuz etkilendi. North Carolina'da karayla temas ettikten sonra saatteki hızını 100 mil'e çıkaran Arthur 2’nci kategori kasırga olmayı başardı. Sandy’den sonra ABD’nin doğu kıyısında etkisini gösteren ilk büyük fırtına olan Arthur, bazı bolgelerin tahliye edilmesine sebep olurken, birçok Amerikalının da tatil planlarını suya düşürdu. Birçok bölgede elektrik kesintileri ve şu baskınları yaşandı. 4 bin 800’e yakın uçuş ertelenirken, bin 149 uçuş da iptal edildi. Bazı kentlerde aşırı sağanak yağış yüzünden Bağımsızlık Günü kutlamaları iptal edildi. Arthur, North Carolina'dan ayrıldıktan sonra zayıflayıp hızını düşürerek tropikal fırtınaya dönüştü.

New York eyaletinde ise, 4 Temmuz günü yoğun yağış yerini akşam saatlerinde açık bir havaya bırakınca geleneksek Macy's havai fişek gösterisi yapılabildi. On binlerce kişi Manhattan ve Brooklyn sahil kesiminden havai fişek gösterisini izleyip bağımsızlıklarını kutladı. Kötü hava koşullarına rağmen, 3 günlük tatil için 41 milyon'dan fazla ABD'linin yollara düştü. CHICAGO’DA KAN AKTI Chicago’da 4 Temmuz kutlamaları felakete dönüştü. Hafta sonu yapılan 4 Temmuz kutlamalarında 14 kişi öldü, 68 kişi yaralandı. Ölümler için Chicago Başkomiseri Garry McCarth, zayıf ve yetersiz silah yasalarını suçladı. Silahlı saldırıların, şehrin en tehlikeli bölgeleri olarak kabul edilen Englewood, Roseland, Greshman ve West Pullman bölgelerinde olduğu bildirildi. 2013 yılındaki kutlamalarda da Şikago’da 12 kişi ölmüş, 75 kişi yaralanmıştı.

YIL 2 • SAYI 60

www.posta212.com

Washington DC’ye hayat verecek proje ABD’nin başkenti Washington DC’nin nehirlerini kurtarmak, yeniden yüzebilmeyi ve balık tutmayı mümkün kılabilmek adına büyük bir yeraltı tüneli açılıyor

İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

L

ady Bird’ olarak adlandırılan ve ortalama bir tren vagonu büyüklüğündeki tünel makinesi, Washington’ın altında dev 21 kilometrelik bir tünel inşa ediyor. Tünel kazma makinesi 135 metre uzunluğunda, bin 323 ton ağırlığında ve her gün 30 metre kazıyor. National Geographic’in websayfasında yayınlanan konuyla ilgili geniş araştırmaya göre, 20 kadar kadın ve erkek işçiden oluşan ekip, 30 milyon dolarlık bu tünel makinesini haftanın 6 günü yönetiyor. Kazılacak toprak önce tünel kazma makinesinin lazerleri ile işaretleniyor. Daha sonra dev plastik çivi-

lerle deliniyor ve sonrasında da dev hortumlarla toprak emilerek dışarı çıkarılıyor. Tünel kazımı süresince 368 bin kübik metre toprak çıkartılmış olacak. ■ Pek bu dev oyma işlemi neden yapılıyor? Bu dev tünelin yapma nedeni, başkentin 2.6 milyar dolarlık ‘temiz nehir’ projesinin en önemli ayağı olması. Bu proje 20 yıllık bir proje ve 2005 ile 2025 yılları arasını kapsıyor. Hedef ise, Potomac ve Anacostia nehirlerini yüzülebilir ve balık tutulabi-

lir hale getirebilmek. Tünel tamamlandığında, şehrin yağmur ve kanalizyon suları 21 kilometrelik tünele akacak ve bu kanal da şehirdeki nehirlerin paralelinde akıtılarak, yakında tamamlanacak ‘Blue Plains’ su arıtma tesisine ulaşacak. Başkentin şu anki kanalizasyon sistemi, normal yağışları nehirlere dökmüyor olsa da, normal fazlası yağışlar, kapasite yetersizliği nedeniyle nehirlere dökülüyor ve bu da nehirleri kirletiyordu. Tünel tamamladığında ise kanalizasyon sularının tümüyle arıtma merkezine akıtılarak, nehirleri kirletmesi önlenecek. ‘Temiz Nehir’ projesine sadece Washington katılmıyor. Philadelphia da ‘yeşil altyapı’ projesi ile benzer bir çalışma içinde.

Beyaz Saray’da kim ne kazanıyor? NEW YORK - POSTA212

B

eyaz Saray, yılda 400 bin dolar maaş alan Obama ve Biden hariç çalışanlarına her yıl 37,8 milyon dolar ödüyor. Beyaz Saray’da en yüksek maaş 172 bin dolar iken en düşük maaş 42 bin dolar. Toplamda 456 kişinin çalıştığı Beyaz Saray’ın finansal kayıtlarına göre Ulusal Güvenlik Danışmanı Antony Blinken, üst düzey danışman John Podesta, Personel Şefi Denis McDonough ve yeni Basın Sekreteri Josh Earnest’in gibi kişilerin bulunduğu 22 kişi, yılda 172 bin 200 dolar kazanıyor. Üst düzey danışmanlara ödenen bu para, Beyaz Saray’ın ödediği en yüksek maaş. Beyaz Saray’ın ödediği en düşük maaş ise 42 bin dolar. Analizlerden en yukarıdaki danışmanlara kadar Beyaz Saray’da ödenen maaşların ortalaması ise 82 bin 844 dolar. Bu rakamın bu kadar yüksek olmasının nedeni ise yılda 172 bin dolar kazanan kıdemli danışmanların da arala-

rında yer aldığı 22 kişinin maaşı. Aralarında Roy Austin, Emmett Beliveau, Michael Boaworth gibi isimlerin yer aldığı Asistan Yardımcıları ise yılda 158,500 dolar kazanıyor. Beyaz Saray’ın, uçak ve otel rezervasyonu dahil seyahat planıyla uğraşan Ashley Tate-Gilmore, yılda 75 bin 500 dolar alıyor. Toplantı ve konferans gibi etkinlikleri düzenleyen kişiler yaklaşık 73 bin dolar kazanıyor. Michel-

le Obama’nın basın sekreteri Joanna Rosholm, yılda 70 bin 700 dolar maaş alıyor. KADINLAR AZ KAZANIYOR Beyaz Saray’da en düşük maaşı ise yılda 42 bin dolar ile analistler ve asistanlar alıyor. Beyaz Saray’da çok yüksek maaşlı pozisyonlarda erkekler kadınlardan daha çalışıyor. En düşük maaşlı işlerde ise kadınlar çalışıyor.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.