POSTA212 - SAYI 48

Page 1

DEV TRANSFER ■ POSTA212 basın dünyasında dev bir transfere imza attı. Yaptığı her haber, her röportaj büyük ses getiren dünyanın önde gelen gazetecilerinden Daphne Barak artık POSTA212’de. Her basın kuruluşunun peşinden koştuğu Barak, neden POSTA212’yi tercih ettiğini anlattı.

DAPHNE BARAK POSTA212’DE

Yasin El Kadı

sayfa

9

Amerikan Kongresi’ne El Kadı raporu ■ BM Güvenlik Konseyi’nden yasak-

lı olduğu dönemde Yasin El Kadı, Türkiye’ye 4 kez giriş-çıkış yapmış. sayfa Hem de hükümetin desteğiyle.

10

HAFTALIK ÜCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ

TED KENNEDY Jr

www.posta212.com • YIL 1 • SAYI 48

16 Nisan 2014 Çarşamba

Amerika siyasi tarihine damga vuran Kennedy Ailesi’nin yeni bir ferdi daha siyaset sahnesine çıkıyor. Senatörlük için kolları sıvayan Ted Kennedy Jr. eşi ve kızı ile birlikte arkadaşımız Daphne Barak’a konuştu. Bugüne dek açıklanmamış siyasi emellerini anlattı.

Siyaset sahnesinde DAPHNE BARAK’IN POSTA212 İÇİN İLK ÖZEL HABERİ

sayfa

4

Göçmenlerin umudu yaz aylarına kaldı

Son seçimlerde Türkiye’deki siyasi rekabetsizlik iyice ortaya çıktı. Bu tablonun tek sorumlusu olan muhalefet ortalarda yoksa demokrasi de yok demektir. Peki ne yapılmalı?

Washington’da hayal kırıklığı

Cumhuriyetçiler ile Demokratlar’ın bir türlü anlaşamadığı reform bu yaz çıkabilir.

ABD’de temaslarda bulunan CHP’li milletvekili Müslim Sarı, partisinin seçimlerdeki oy oranının hem kendilerinin hem de Washington’ın beklentilerini karşılayamadığını söyledi

sayfa

■ Göçmenlik ve ticaret Avukatı Remzi

Güvenç Kulen, ABD’de şirket kurmak ya da ortaklık yapmak isteyenleri uyarıyor. sayfa

Ankara’nın 10 karanlıktaki oyları

‘Çocuklar bile güler’

sayfa

■ Geçtiğimiz hafta bazı gazeteler tarafından ‘tape kuryeliği yaptığı’ iddiasıyla gündeme gelen Ali Rıza Doğan suçlamaların ‘kötü bir kurgu’ olduğunu söyledi.

lesi’nce 34’üncüsü düzenlenen ‘Yıllık Konferans’ta politik İslam’ın geleceği, Türkiye ve Mısır örnekleri tartışıldı.

■ ATAA Başkanı Çelebi, Amerikan-Türk

sayfa

2

3

Ama Ermeni tasarısı beklenenden erken gelince Türkiye, oylamaya büyükelçisiz yakalandı.

sayfa

11

sayfa

Not düşüşü gerçekleşebilir

sayfa

11

6

7

sayfa

Sızdırma haberi 16 büyük ödül getirdi

Sözde Soykırım Yasası’nda şov bitti ■ Sözde Ermeni Soykırımı Yasa

araştırma ABD’lilerin renginin değişeceğini ortaya çıkardı.

15

sayfa

gelirlerinin geçen yıla oranla yüzde 21 düşerek, net 608 bin dolardan 481 bin dolara gerilediğini açıkladı. Düşüşün nedeni maaş dışındaki iş gelirleri.

sayfa

■ Yapılan bir sayfa

süreçte kredi derecelendirme kuruluşları tarafından Türkiye’nin bir not düşüşü yaşayabileceğini söylüyor.

■ Beyaz Saray, Obama çiftinin

Geleceğin Amerika’sı nasıl olacak?

ABD’deki Türk çocuklarına müjde

MEHVEŞ KOÇAK BAHAR GELMİŞMİŞ SONRA?

sayfa

■ Yeni büyükelçi Serdar Kılıç görevine başladı.

Obama yüzde 21 kaybetti

ALİ BABA ‘KURYE’ İDDİASINA CEVAP VERDİ

■ Amerikan Türk Dernekleri Asamb-

eğitimcilerce geliştirilmiş, Türkçe, Türkiye tarihi ve dinin de olacağı uzaktan eğitim sisteminin müjdesini verdi.

Yeni Büyükelçi’ye zor görev

■ Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, önümüzdeki altı aylık

2

Politik İslam’ın geleceği tartışıldı

8

CHP’ye çözüm Blair modeli mi?

■ Göçmenlik Avukatı Cahit Akbulut’a göre,

Yasal desteksiz şirket kurmayın 5

sayfa

sayfa

14 sayfa

AHMET RAVALI İLHAN TANIR 8 9 ABD’NİN TÜRKİYE POLİTİKASINDA BİRİSİ ÇOK KONUŞUYOR BE TARANTA - BUBA ŞAHİNLER VE GÜVERCİNLER

Tasarısı geçen hafta ABD Senatosu’nun Dış İlişkiler Komitesi’nde kabul edildi. Ama tasarının Genel Kurul tatile girmeden geçmesi gerekiyordu. sayfa

YILMAZ POLAT 11 BAŞKAN OBAMA SOYKIRIM DER Mİ?

sayfa

4

sayfa

AYDOĞAN VATANDAŞ 12 SEYMOUR HERSH VE OBAMA’NIN KIRMIZI ÇİZGİLERİ

Perinçek: Soykırım bir yalan sayfa

4

■ İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, ATAA tarafından ödüllendirildi. Şule Perinçek ise eşi adına ödülü aldı ve, “Soykırım emperyalist bir yalan” dedi.


Toplum Yaşam

16 Nisan 2014 Çarşamba

Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com

BAHAR GELMİŞMİŞ SONRA ? Kuşların cıvıltısıyla doldu sabahlarımız, Akşamın ılık rüzgarıyla ferahladı yüreğimiz, İçimizdeki isyanlar, baharın coşkusuyla duruldu, Çocuklar gibi şen olma zamanı, gelmiş de geçiyor... Gökyüzüyle toprağın birbirine en çok yakıştığı dönemde, Düğüne hazırlanan genç kızlar gibiyiz... Hasadı toplamış saçını taramış delikanlılara benzemiş... Mutlu olma zamanı gelmiş de geçiyor. Mis gibi baharı yaşayalım, gülleri koklayalım Hadi sonra Ağustos Böceği olalım...”cır cır” ötelim, Bütün bir yaz, çalıp oynayalım. Sen, ben, bizim çocuklar toplanalım, Dünyayı kurtarmak yerine, Temel ile Dursun fıkralarına gülelim... Bir gün orda, birgün burda misafir olalım. Okey, pişpiriğe dördüncü bulalım Oynamaktan, koşturmaktan, sıcaktan yorulalım, sonra güzelce uyuyalım. Yıldızalara bakıp hayaller kuralım, Mehtaplı gecelerde buluşalım, Ne güzel genç olmak...Genç kalmak...Doğaya ayak uyduran bir fidan olarak yaşama devam etmek... Eğer tüm bunları yaşıyorşanız, hemen silkelenin. Uyudun, uyutulmak üzeresin. Çabuk pes etmişsin bahara kendini. Eğer memnunsan halinden, içinde bulunduğun gidaşattan şikayet etmemeyi öğreneceksin. İsyanların, mücadelen, hak arayışın mevsimlik olmayacak.... Bahar güzeldir ama sadece güzel. Bahar rehaveti tehlikelidir. Ansızın alır başını aklından. Değmez… Ömürler baharla geçmez… Bu dünyanın sonbaharı ve kışı da var. Daha dünü unutttunuz mu ? Nerde kalmıştık? Ne istiyordun ülkenden? Esas şimdi çalışma vakti… Şimdi öğrenme ve işe koyulma vakti... Artık zaman sizlerin, şimdi işe koyulma vakti.... Okuyun, öğrenin, çalışın kendiniz ve geleceğiniz için yönetimlere girin. Baharı geleceğinize katık edin... Ertelediğiniz, hak ettiğiniz hayallerinize adım atın.... Siyasete girin, söz hakınızı alın. Kirlenmiş, yorulmuş, yıpranmış yarınlarımızı baharla yıkayın. Genç, dinamik hayat dolu rüyalarınızla bu ülkenin dört mevsimine bahar getirin Kışlardan korkmayın.... Her kışın bir baharı var

Ali Baba: ‘Şaşırdım kaldım’ Geçtiğimiz hafta gazetelerde kaset kuryeliği yaptığı iddialarının doğru olmadığını belirten Ali Rıza Doğan, söz konusu haberlerin kötü bir kurgu olduğunu söyledi FİGEN ONUR İSTANBUL-POSTA212

G

eçtiğimiz hafta Türkiye’deki bazı gazetelerde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na gizlice dinlenip kaydedilen kasetleri taşıdığı iddia edilerek “kuryelikle” suçlanan Amerika’daki Türk toplumunun sevilen siması Ali Rıza Doğan sonunda suskunluğunu bozdu. Ali Baba, konuyla ilgili POSTA212’ye özel açıklamalarda bulundu. “Kılıçdaroğlu’na kayıtları kim dinletti?” başlıklı yazıyla kuryelik yaptığı iddia edilen Doğan, “Düzmece yapılmış bu yalan haberde neden benim ismimi kullandıklarını anlayamadım” dedi. Gazetedeki yazıdan arkadaşlarının arayıp söylemesi sonucu haberdar olduğunu belirten Doğan, “Yazıyı okuduğumda şoke oldum. Hiç alakam olmayan bir olayda benim ismim geçiyor. Sonra bazı gazeteler ve internet siteleri de alıp aynı haberi kullandı. Ama bu yayın organlarından hiç biri beni arayıp “Doğru mu” diye sormadı” dedi. TARİHLER BİLE TUTMUYOR İşlerine yatırım yapmak için Ankara’daki arsasını satmak üzere Türkiye’ye 1 Mart’ta geldiğini söyleyen

Doğan, tapu ve satış işlerini hallettikten sonra 9 Mart’ta Türkiye’den ayrıldığını ifade ederek şöyle konuştu: “Gazetede çıkan haberde aynen şöyle diyor: ‘Araştırdım, Doğan 13 Mart’ta yapılan toplantı sonrası Türkiye’de. Türkiye’den çıkış tarihi ise 17 Mart’. Ben bu tarihlerde Türkiye’de bile değildim ki. Nasıl bir araştırma bu? Emniyet Müdürlüğü’nün ilgili birimlerinde Türkiye’ye giriş-çıkış tarihlerim var. Pasaportumda da aynı şekilde ne zaman Türkiye’ye giriş yapmışım, ne zaman çıkmışım damgası var. Gerçekten araştırma yapılmış olsaydı, benim o tarihlerde Türkiye’de olmadığımı öğrenirlerdi. Ayrıca noter ve tapu kayıtlarımdan da Türkiye’de olduğum zamanlar açıkça görülebilir. İsteyen herkese bu belgeleri gösterebilirim. Ama hiçbir araştırma yapılmadan, masa başında kurmaca bir haber yapılmış. Burada, benim ismimi neden seçtiler, neden kullandılar bilmiyorum. Ne olayla ne de sözü geçen insanlarla alakam yok.” TEKNOLOJİ ÇAĞINDAYIZ Gizlice yapılan kayıtların kasetlerini Amerika’dan alıp Ankara’ya getirdiği iddiasının da şaşırtıcı olduğunu vurgulayan Doğan “Ses kaseti Türkiye’de kaydediliyor. Türkiye’den Amerika’ya gidiyor. Sonra da benim

kaseti alıp tekrar Türkiye’ye getirdiğim öne sürülüyor” diyerek bu satırları hayretler içerisinde okuduğunu belirtti. “Teknoloji çağındayız” diyen Doğan konuşmasına şöyle devam etti: “Nasıl bir mantık bu? Sanki 20 yıl öncesindeyiz. Kaset diye bir şey mi kaldı? Her şey dijital… Teknoloji bu kadar ilerlemişken, bu hayali kurguya çocuklar bile güler. Böyle gizli bir toplantıyı dinleyen ve kaydeden teknolojiye sahip kişiler, zaten tek tuşla istedikleri yere gönderir. Böyle haberler yaparak hiçbir şeyden haberi olmayan, ilgisi olmayan insanlara iftira atmayı gazetecilikle bağdaştıramıyorum.” KİMSE BENİ ARAMADI Öte yandan, bazı gazetelerde çıkan söz konusu haberin yayınlanmasının ardından birçok internet sitesinin bu haberleri alıp aynen kullandığına dikkat çeken Doğan, “Bu haberleri yapanlardan biri bile beni arayıp nedir ne değildir diye soru sormadı” dedi. New York’ta 17 yıldır Ali Baba Restoran’ı işlettiğini söyleyen Doğan “Ben bu yere çok çalışarak, alnımın teriyle tırnaklarımla kazıyarak geldim” diyerek konuşmasına şöyle devam etti: “Yerim yurdum belli. Adımı rahatlıkla kullanıp beni kuryelikle suç-

layanlardan biri bile arayıp bana ‘Olay doğru mu? Bu olaylarla alakanız var mı?’ diye sormadı. Benim restoranıma New York belediye başkanından tutun, kongre üyelerine, bakanlardan milletvekillerine, sanatçılardan sporculara kadar pek çok ünlü kişi gelir. Ben kendini işine adamış bir insanım. Ne politikayla ne de bu tür işlerle ilgim alakam olmaz.” “O tarihlerde Pensilvanya’ya gittiniz mi?” sorusuna karşı “Hayır yakın zamanlarda bile gitmedim. Ben kendi işlerimle meşgulüm” diyen Doğan “Ama Kılıçdaroğlu’nu gördüm” diyerek şöyle devam etti: “Nisan ayının ilk haftası Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu ile birlikte geldim. Hatta önce Sayın Başbakan’ı ziyaret ettik. O sırada mecliste yumruklanma olayı oldu. Sayın Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ederek geçmiş olsun dedik. KANUNİ İŞLEMLER BAŞLADI Gazetelerde kurye iddiasıyla çıkan haberler nedeniyle avukatıyla görüşüp yasal yollara başvurduğunu söyleyen Doğan “Gazetecilik ve ahlak ilkelerine uymadan yapılan bu haberden dolayı hem bu yazıyı yazanı hem de gazeteyi şahsım adına kınıyorum” diyerek hakaret ve iftira davaları açtığını sözlerine ekledi.

CHP’den çok sert açıklama! Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, Akşam ve Güneş gazetelerinde ‘Kaset ABD’den kuryeyle geldi’ ve ‘Kılıçdaroğlu’na kaset servisi mutfaktan’ başlıklı haberlerle ilgili yazılı bir açıklama yapıldı ANKARA - POSTA212

A

çıklamada, “Yolu talanla, çalanla kesişen yalancıların bol sıfırlı maaşlarını hak etmek ve efendilerinden aferin almak için yaptıkları gazetecilik değildir” ifadelerine yer verildi. Cumhuriyet Halk Partisi tarafından, yapılan yazılı açıklama şöyle;

“Biz ‘Yalan yazıyorlar, asparagas haber veriyorlar, halkı kandırıyorlar’ demekten utandık ve usandık ama, havuz medyası utanmıyor, usanmıyor. Yolu talanla, çalanla kesişen yalancıların, bol sıfırlı maaşlarını hak etmek ve efendilerinden aferin almak için yaptıkları gazetecilik değildir. Devlet destekli havuz medyasının iki gazetesi bugün, ‘Kaset ABD’den kuryeyle

geldi’ ve ‘Kılıçdaroğlu’na kaset servisi mutfaktan başlıklarıyla’ manşet atmış, haber yapmışlar. Medya havuzu oluşturanların emir ve komutasıyla yönetilen bu iki gazete ne yazık ki, Mehmetçiğin kanını bile dökmeyi göze alarak seçim kazanma hesapları yapanları, Dışişleri Bakanlığı’nı dinleten veya dinlenmesine engel olamayanları, Bakanlığı dinledikten veya dinlettikten sonra sızdıranları aklamak için, ‘Kaset Kemal Kılıçdaroğlu‘na ABD’den geldi’ yalanına sarılmış, böylece kamuoyunu bir kez daha aldatmaya, kandırmaya kalkışmış, her zamanki yalanlarına bir kuyruklu yalan daha eklemişlerdir. Havuz medyasının attıkları manşetlere bakıldığında, bu medya grubunun tek merkezden yönlendirildiğini rahatlıkla görülebiliyor. Başlıklarını bile birbirlerinden ödünç alan ve hiçbir inandırıcılıkları, itibarları kalmadığı için okunmayan ve sadece efendilerine yaranmak için yayımlanan bu ve benzeri gazetelerin yazdıkları yalanları, yaptıkları uydurma haberleri biz yalanlamaktan, asparagas demekten yorulduk, utandık, ama onlar yalandan, asparagastan yorulmadılar, utanmadılar. Yolu talanla, çalanla kesişen yalancıların bol sıfırlı maaşlarını hak etmek ve efendilerinden aferin almak için yaptıkları gazetecilik değildir. Kalemlerini siyasal iktidara kiralayanların zaten yapacakları başka bir şey de yoktur. Halkın haber alma gerçekleri öğrenme hakkına saygımız nedeniyle kamuoyunun bilgisine sunarız.”


Güncel &Toplum

16 Nisan 2014 Çarşamba

Yeni büyükelçi Kılıç’ın işi zor 24 Nisan Ermeni Soykırım Tasarısı beklenenden erken gelince Türkiye, oylamaya büyükelçisiz yakalandı. Türkiye’nin yeni Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç bu hafta görevine başladı. DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

A

BD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi, bu yıl sözde soykırımın inkarını suç sayan yasayı beklenenden erken gündeme alıp, oylayınca Türkiye hazırlıksız yakalandı. Türkiye kritik oylama sırasında büyükelçisiz yakalandı. Ancak tasarının Senato gündemine alınmaması Ankara'yı rahatlattı. Ankara, ABD'de geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi yönetimin doğrudan dahil olmayacağı ancak oylamanın Senato ve Temsilciler Meclisi'ne gelmeyeceği yöntemin sürdürülmesini bekliyor.

BOEHR'E GÜVEN TAM 15 Nisan’da Türkiye’yi ziyaret edecek olan Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner’e ve ABD Başkanı Barack Obama’nın geçtiğimiz yıllardaki tutumuna güveniyor. 2010 yılında Türkiye için büyük sıkıntı yaratan dönemin Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi'nin aksine, Boehner, Türkiye yanlısı olarak biliniyor. Boehner, Ankara’da Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in konuğu olacak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile de biraraya gelecek. KILIÇ'A JET AGREMAN Namık Tan'ın yerine Kılıç'ın atanacağının belli olmasının ardından Ankara'nın

Washington'dan agreman talebine jet yanıt geldiği öğrenildi. Ankara'nın aralık ayı sonunda istediği agreman talebine yanıtın hızla gelmesi üzerine de Tan'ın da dönüşünü öne aldığı öğrenildi. KILIÇ'IN İLK İŞİ ERMENİ DOSYASI Türkiye’nin yeni Washington Büyükelçisi Serdar Kılıç'ın, ataması

geçtiğimiz ay Resmi Gazete’de yayınlanmasına karşın oylama sırasında görevine başlamamıştı. Diplomatik kaynaklar, Ankara'daki bürokrasi nedeniyle Kılıç'ın görevine başlayamadığına işaret etti. Kılıç'ın bu hafta görevine başlayacağı ve önceliğinin de Ermeni tasarısı olacağı öğrenildi. Kılıç'ın yokluğunda kritik Ermeni tasarısının oylaması sırasında Büyükelçi yerine Maslahatgüzar Tugay Tunçer görev yaptı. Tunçer, Komite üyelerini ikna etmek için çabaladı. ALELACELE GELDİ Türkiye'nin tasarının oylamasına hazırlıksız yakalandığı resmi tepkisinde de yer aldı. Tasarının Komite’de

kabul edilmesinin ardından Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Komite’de 12’ye 5 çoğunlukla kabul edilen tasarı için, “alelacele ve acemice hazırlanmış ve gayrı ciddi” ifadesi kullanıldı. Komitenin kararı kınandı. SESSİZ DİPLOMASİ Türkiye ile Ermenistan arasında askıya alınan protokoller üzerinde görüşmeler ise İsviçre'nin arabuluculuğunda devam ediyor. Diplomatik kaynaklar, Ermenistan ile ortak bir noktaya gelmek için temasların devam ettiğini belirtti. Ankara'nın Erivan ile ilişkilerin normalleşmesi için Kafkaslar'da da normalleşme beklediğine işaret eden yetkili, "AGİT Grubu’nun canlanması önemli. Bunun için de ABD ve Rusya'nın aktif olması gerek. Ancak böyle bir konjektür yok" değerlendirmesini yaptı.

ABD sistemi nasıl işliyor? ABD Kongresi, Temsilciler Meclisi ve Senato’dan oluşan iki ayrı yasama organından oluşuyor. ABD’de bir tasarının yasalaşması için Kongre’nin iki kanadından birinde önce komitede, ardından da Genel Kurul’da onaylanması gerekiyor. Sonrasında Kongre’nin diğer kanadında aynı süreçten geçmesi gerekiyor. 1915’te yaşananların ‘soykırım’ olarak tanınmasını öngören bir tasarı Temsilciler Meclisi’ne en son 2010’da gitmiş ve 22’ye karşı 23 oyla kabul edilmişti. Komite tarafından kabul edilen Ermeni tasarısı ise bağlayıcı nitelik taşımıyor. Komite’deki onayın ardından tasarı şimdi Senato Başkanlığı’na sunulacak. Senato Başkanı ise oylamanın, Genel Kurul’a sunumuna karar verecek.

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

Milyarder banker nazik şaraplarına kıyamadı ‘HAYKIRAN Kartallar’ ABD’de bir futbol takımının adı değil; olsaydı kimse sesini çıkarmazdı. Bu sözcük Napa Vadisi’nde ABD’nin en gözde şaraplarının üretildiği bağ dizisinin adı. ‘Kartallar’ın çeşitli özelliği var. Üzüm bağları ziyarete açık değil. Dünyanın en pahalı şarapları bu bağlarda yetiştiriliyor. Geçen yaz ABD’nin en zengin ailesinden gelen Ann Walton kızının düğünü için Kartalların en iyisinden şarap ısmarlamak istedi. ‘Cabernet Sauvignon’ türü şarapların iki patronundan biri Ann Walton’ın kocası Kroenke’s, diğeri iş ortağı Banks. Dünyada en fazla milyarder Walton’larda var. Banks “Hayır, nazik şaraplarıma kıyamam” diyerek tartışma başlamadan konuyu kesip attı. Marka sayılan pahalı içkileri ABD’nin ‘elit’ tabakası servet ve güç simgesi olarak kullanıyor. Bir grup süper zengin iş görüşmeleri yanısıra birbirlerine daha yakın olmak, sosyal bağlarını güçlendirmek amacıyla beş yıldızlı bir New York otelinde lüks bir kulüp açtılar. Özel kulübe yılda 15 bin dolar ödeyerek üye olanlar, kendi şaraplarıyla geliyorlar, kulübe adlarını taşıyan özel anahtarla girip çıkıyorlar, karşılıklı pahalı şaraplarını yarıştırıyorlar. Üye olanlara kulüp yönetimi 12 şişe nadide şarap veya şampanya hediye ettiği gibi otel dairelerinde ücretsiz iki hafta ağırlıyorlar. Bira servisi yapılmıyor. Bir de refah seviyesi bunun birkaç kademe üstünde olanlara odaklanan özel listede süper pahalı içkileri kimse görmeden geçmiyor. 1911’de damıtılan, bir otel altında yıllarca muhafaza edilen çavdar viskisi 1960 kazılarında ele geçti. Minik kadehinden bir yudumu 175 dolar. Koleksiyoncuların çok aradığı De La Romanee-Conti Burgondi’sinin bir şişesi 27 bin dolar. New York’ta yalnız iki şişesi kalan Louis XIII Remy Martin’in tadımlığı 3 bin 120 dolar. Büyük markalar sanat eserleri gibi müzayedeye taşındı. Açık artırma kurumu Sothebys’de geçen ekim ayında bir şişe 2009 Chateau Margaux 195 bine, 6 litresi de 310 bin 700 dolara koleksiyonculara satıldı. Bir şişe içki için astronomik rakamların el değiştirdiği manzaraya dürbünün tersiyle baktığımızda ortaya görkemli ABD’ye yakışmayan bir görüntü çıkıyor. Dünya lideri ülkede 46 milyon Amerikalı yoksulluk içinde yaşıyor. New York’ta her beş kişiden biri, yani toplamda 1,4 milyon Amerikalı, sosyal örgütlerin gıda programlarıyla topladıkları yiyecekleri yoksullara dağıtıyor. Resmi kurumlar da gıda kuponlarıyla destek veriyorlar.Yaşlı ve hasta New York’luların yüzde 73’ü yalnız yaşıyor, yüzde 40’ı evlerinden çıkmıyor. Gönüllü New York’lular bu gruptaki 18 bin kişiye yiyecekleri evlerine taşıyor. Yerkürenin kalbi sayılan şehirde yiyecek kuponu alanların sayısı 2008’de 733 binden bu yıl “ milyona yükseldi. Her beş çocuktan biri yeterli gıda bulunmayan evlerde yaşıyor. Harlem’in yoksulları pahalı lokantalar önünde kuyruğa girip sivil kuruluşlara sıcak yemeğe gidiyorlar. Bu görünüme nereden bakarsan bak açlık, yoksulluk, işsizlik ve evsizler ABD’nin utancı. Hurriyet.com.tr’den alınmıştır

Gezici konsolosluk New Haven’daydı Boston Başkonsolosluğu New Haven’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde nasıl oy kullanılacağını anlattı (BOSTON-POSTA212)

B

oston Başkonsolosluğu 6 Nisan Pazar günü, gezici konsolosluk hizmeti için Connecticut Eyaleti'nin New Haven şehrindeydi. New Haven Omni Otel'de yapılan etkinlikte New Haven, West Haven ve yakın şehirlerden gelen Amerika’da yaşayan Türkler’in işlem başvuruları alındı ve yurtdışında oy kullanabilmeleri için gerekli olan adres beyanı başvuruları kabul edildi. Boston Başkonsolosluğu’nun bu hizmetinin vatandaşlarımız tarafından büyük memnuniyetle karşılandığı görüldü. Başkonsolosluğa mesafe, ulaşım, yaşlılık, hastalık, işyerinden tam gün izin alamama gibi çeşitli nedenlerle gelemediklerini belirten vatandaşlarımız, uygulamanın ileride de devam ettirilmesi yönündeki

isteklerini özellikle belirttiler. Boston Başkonsolosluğu yetkilileri, bu hizmetin önümüzdeki dönemde belirli aralıklarla sürdürüleceğini ifade ettiler. Gezici konsolosluk hizmeti nedeniyle New Haven’e gelen Başkonsolos Burak Karartı, ayrı bir mekanda vatandaşlar ve sivil to-

plum kuruluşları temsilcileriyle biraraya gelerek, talep ve ihtiyaçları dinledi. Başkonsolosluğun çalışmaları ve önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanma prosedürü dahil çeşitli konsolosluk konuları hakkında bilgi verdi.


Göçmenlik - Toplum

16 Nisan 2014 Çarşamba

Göçmenlik Reformu’nda yaz umudu New York Barosu avukatlarından Cahit Akbulut, Cumhuriyetçiler ile Demokratların üzerinde anlaşmakta güçlük çektikleri Göçmenlik Reformu’na ilişkin gelişmelerin bu yaz olabileceğini söylüyor DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

S

enato’dan geçmesine rağmen çoğunluğunu Cmhuriyetçiler’in oluşturduğu Temsilciler Meclisi’nde bekleyen Göçmenlik Reformu’nun yaz aylarında çıkması bekleniyor. New York Barosu avukatlarından Cahit Akbulut, Başkan Obama başta olmak üzere toplumun her kesimi tarafından Cumhuriyetçiler üzerinde büyük bir baskı yaratılan ve kaçak göçmenlerin hayatını değişterecek Göçmenlik Reformu’nda bu yaz bir gelişme olabileceğini ifade etti.

SEÇİM PAZARLIĞI KONUSU Çıkması yılan hikayesine dönen ve 11 milyon kaçak göçmeni ilgilendiren Göçmenlik Reformu’nda yeniden umutlar yeşerdi. Senato’dan geçen halini beğenmeyen, kaçak göçmenlere vatandaşlık yolunu açan yasa taslağının parçalanarak çıkarılmasını öneren

Cumhuriyetçiler’e karşı da bir taraftan baskılar artıyor. Başkan Obama’ya yasanın çıkması konusunda baskılarının sürdüğünü ifade eden Cahit Akbulut, bu baskıların sonuç vermeye başladığını, yasaya şiddetle karşı çıkan bazı Cumhuriyetçi siyasetçilerde de yasayı onaylar açıklamalar yaptıklarının görüldüğünü söyledi. Bu yıl kasım ayında Temsilciler Meclisi üyelerinin yeniden seçileceğini hatırlatan Akbulut, seçimlere kadar baskıların sonuç vermesinin beklendiğini söyledi. Son iki seçimde özellikle Latin oylarını kaybeden Cuhuriyetçiler’in bu seçimde de aynı yenilgi ile karşı karşıya kalmak istemediklerini dile getiren Akbulut, ancak bu reform nedeniyle de Demokratlar’ın kazanmasını istemediklerini dile getirdi. Reformun her iki parti tarafından seçim pazarlığı konusu yapıldığını dile getiren Akbulut, dolayısıyla seçimlere kadar bir sonuç alınmak istendiğini ifade etti. Seçimlerin 4 Kasım’da yapılacağını hatırlatan Akbulut, hemen seçim

öncesi adayların seçim bilgelerinde yapacakları çalışmalar nedeniyle sonbaharda yasa ile ilgili bir çalışma yapılma ihtimalinin zayıf olduğunu söyledi. Akbulut, “Seçim nedeniyle herkes kendi can derdinde olacak. Bu yasa için çalışacaklarını sanmıyorum. Bu nedenle eğer bir sonuç alınacaksa bu yaz aylarında yasanın çıkabileceğini söylemek mümkün olabilir” dedi.

OBAMA YETKİ KULLANABİLİR Başkan Obama bu yasa konusunda oldukça kararlı olduğunu her fırsatta dile getirip baskılarını artırırken, bir yandan da belirli gruplara yönelik hakların verilmesi yönünde başkanlık yetkisini kullanma yoluna gidiyor. Obama)nın daha önce çocuk yaşta Amerika’ya gelen ve hala öğrenimini sürdüren gençlere geçici çalışma izni verilmesi konusunda başkanlık yetkisini kullandığını hatırlatan Akbulut, aynı yetkiyi ordudaki kaçak göçmenler için de kullanabileceğini ifade etti.

Ermeni Yasa Tasarısı’nda şov bitti PERİNÇEK: “SOYKIRIM

Sözde Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı geçen hafta ABD Senatosu’nun Dış İlişkiler Komitesi’nde kabul edildi. Yasa Tasarısı’nın Paskalya Tatili’ne girmeden Amerika Birleşik Devletleri Senatosu Genel Kurulu’na gelmesi bekleniyordu İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

G

eçtiğimiz hafta ABD Senatosu’nun Dış İlişkiler Komitesi’nde görüşülen S.RES.410 sayılı Ermeni Soykırımı karar tasarısı 12’ye 5 oyla kabul edildi. Tasarının Kongre sürecinden geçmesi için tatile girilmeden, cuma akşamına kadar Senato Genel Kurulu’nda ele alınması ve buradaki oylamada geçmesi gerekiyordu. Birgün içinde olması imkansız olarak görülen bu faaliyet, başkentteki Türk diplomatlarının tahmin ettiği Genel Kurul’a gelmeden rafa kalkmış oldu. Tasarının gelişimini yakından izleyen Washington’daki kaynaklar, bu tür yasanın zaten Temsilciler Meclisi’ne gelmesinin ihtimal dışı olduğu görüşünü bir süredir dillendiriyorlardı. Bundan dolayı da, her halükarda, Senato Genel Kurulu’na getirilip, geçirilmiş olsa dahi, Ermeni tasarısının Temsilciler Meclisi’ne gitmesinin ihtimali olmadığından, yaptırımı olmayan bir yasa olacaktı.

GÜNDEMLERİNDE YOK

Nitekim Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi'nin kıdemli Demokrat milletvekili Eliot Engel de Senato Dışilişkiler Komitesi’nde geçen Ermeni Soykırımı Tasarısını hafta içinde özel olarak değerlendirdiğinde, bu tür bir yasa tasarısının Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Komitesi’nin gündeminde olmadığını ve olmayacağını açıkladı. Son kez, Ermeni Soykırımı’nı tanımayı öneren yasa tasarısı 2010 yılında Kongre’nin Temsilciler Meclisi Komitesi’ne gelmiş ve orada 22’ye karşı 23 oyla geçmişti. Bu yasa tasarısı Genel Kurul’da oylamaya sunulamamıştı. O zamanki Temsilciler Meclisi Başkanı

EMPERYALİST BİR YALAN” Türk-Amerikan Dernekleri Kurulu (ATAA) tarafından 1113 Nisan tarihlerinde düzenlenen 34. Türk-Amerikan Konferansı’nda, AİHM`de kazandığı davadan dolayı İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek`e ödül verildi (WASHINGTON-POSTA212)

Ö

Demokrat Nancy Pelosi idi.

Boehner İzin Vermiyor

Temsilciler Meclisi John Boehner’in göreve seçildiği 2010 yılı kasım ayından beri ise, Ermeni Soykırımı veya 1915 yılı olayları ile iglili olarak Temsilciler Meclisi’ne herhangi bir tasarının gelmiyor. Boehner, geçtiğimiz yıllarda Türk toplumlarının verdiği bazı resepsiyonlara katıldığı görüldü ve kendisinin görevde kaldığı sürece de, bu tasarının Komite’ye gelmeyeceğini söylediği farklı kaynaklardan ifade edildi. Bu söylentileri doğrular biçimde konuşan Eliot Engel, geçmişte Temsilciler Meclisi Komitesi’ne gelmiş Ermeni Yasa Tasarıları’na verdiği olumlu oydan ve Ermeni Soykırımı argümanlarını desteklemesiyle bi-

liniyor. Eliot Engel, perşembe akşamı, Washington’da bulunan Ekonomiden Sorumlu Bakan ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın da katıldığı, M ÜSİAD’ın Washington ofisinin açılış galasına katılmıştı. Gala sonrası, Senato’dan geçen Ermeni tasarısının bir benzerinin Temsilciler Meclisi’ne gelip, gelmeyeceğinin sorulduğunda Engel şunları söyledi: ’’Benim duyumlarıma göre hayır, gelmeyecek. Ama böyle şeyler değişebilir de. Şu anki duyum, Meclis'e gelmeyeceği. Geçmişte Meclis Dışilişkiler Komitesi'ne geldiğini biliyoruz. Ama bu yıl sanmam.’’ 2014 yılının kasım ayında yapılacak ara seçimlerde, John Boehner’in Temsilciler Meclisi Başkanı olarak kalması halinde, çok korkulan 2015 yılında da Boehner’in yine Ermeni tasarılarına geçit vermemesi bekleniyor.

dülü, yurtdışı çıkışı yasak olan Perinçek`in yerine, İP Genel Başkan yardımcısı eşi Şule Perinçek aldı. Washington temasları esnasında POSTA212’ye konuşan Şule Perinçek, AİHM`de alınan kararın dünya ölçeğinde etkili olabilecek bir karar olduğunu ve Türkiye`nin gerçeklerini bir anlamda ifade ettiğini söyledi. Perinçek, soykırım hakkında yapılan suçlamaların Ortadoğu Projesi için kullanılan emperyalist bir yalan olduğunu vurguladı. 2015 arefesinde bu proje adına kullanılan aracın ellerinden alındığı için acele bir kararla yasanın uygulandığını dile getirdi. 30 Mart yerel seçimlerden çıkan sonuçları değerlen-

direrek milletvekillerinin neden yerel yönetim başkanlığına adaylıklarını koyduğunu sorgulayan Perinçek, ülkeyi bölme amaçlı yasa getirmeye çalışan hükümet, sınırları çekerek kazanan milletvekillerini

kendi diplomasını uygulayan yerel yönetimler yaratılmaya çalışıldığını yorumladı. Ancak başarılı olamadıklarını söyledi. Perinçek, önümüzdeki seçimler için, Türkiye’nin yönetim, ekonomik ve bütünlüğü korumadaki sorunları aşacak partilerin oy çoğunluğunu alabileceğinin altını çizdi. Yurtdışında yaşayan Türklerin, ne koşulda olursa olsunlar ikinci vatandaş olduklarını belirten Şule Perinçek, başı dik, özgür ve eşit bir anavatana sahip milletin vatandaşlarının diğer ülkelerde eşit haklar görebileceğini savundu. Bu nedenle, yurtdışındaki vatandaşların bütünlüğü yaşatabilecek partilere oy vermelerini önerdi.


Göçmenlik - Toplum

16 Nisan 2014 Çarşamba

“Şirket kurmadan önce

yasal destek alın”

Göçmenlik ve ticaret avukatlarından Remzi Güvenç Kulen, Amerika’da şirket kurmak ya da kurulu bir şirket ile ortaklık yapmak isteyenlerin daha önce mutlaka yasal destek almaları uyarısında bulundu DİLEK ESKİ BEZİRKAN

Tekvandoda Türk damgası

NEW YORK-POSTA212

A

merika’da şirket kurmadan ya da Türkiye’den bu ülkede yapacağınız ortaklıklar öncesi mutlaka yasal destek alnması uyarısında bulunuldu. Göçmenlik avukatlarından Remzi Gülenç Kulen, “Daha şirketi kurmadan şirket kurma, şirket sahibi olmanın getirdiği yasal zorunluluklar ve operasyona en uygun şirket tipinin seçimi ile ilgili bu yasal destek alınmalı” dedi. Herhangi bir statüde olan göçmenin şirket kurabileceği bilgisini veren Kulen, “Ancak şirket kurmak ve o şirket için çalışmak birbirinden farklı kavramlar” diye konuştu. ŞİRKET KURMAK KOLAY Amerika’da şirket kurmanın kolay olduğunu ifade eden Kulen, her eyaletin kendine özel prosedürü olduğunu söyledi. Kulen, yatırıma ya da operasyona uygun şirket tipinin seçiminin önemli olduğunu belirterek, “Ayrıca şirket kurulduktan sonra bakımının da iyi yapılması gerekiyor. ABD'de Türkiye'deki gibi bir kontrol mekanizması olmadığı için her şirket sahibinin kendi şirketinin resmi evraklarından sorumluluğu var” dedi. ŞİRKET SAHİBİNİN HAKLARI Şirket sahibini sahibi olduğu haklar ile ilgili de bilgi veren Kulen, şunları söyledi: “Şirket sahibi olarak şirket ile

Eski milli tekvandocu Yusuf Ekin’in kurduğu takım Amerika’da fırtınalar estiriyor. Son olarak New York’ta yapılan eyalet şampiyonasında da Ekin’in takımı 8 altın ve 1 gümüş madalya kazandı NEW YORK - POSTA212

E

ski milli tekvandocumuz Yusuf Ekin’in 11 kişilik takımı Queens College’da düzenlenen “New York Eyalet Tekvando Şampiyonası’nda” 8 altın ve 1 gümüş madalya kazandı.

ilgili kararlar alabilir, yönetim kurulu toplantısına katılabilir. Şirket için kart bastrmak, müşteri ziyareti yapmak gibi operasyonel faaliyetler içinse kişinin kendi şirketinde çalışması için çalışma izni alması lazım. Eğer şahıslar kurdukları şirket ile kendi şahsi işlerini karıştırıyorlarsa, şirketin malvarlığını kendi malvarlıkları gibi kullanıyorlarsa o zaman şirket zırhının delinmesi ve şahsın kendi malvarlığı ile sorumlu olması durumu ortaya çıkabilir. Bu çok önemli ve dikkat

edilmesi gereken bir konudur.” Şirket kurmanın Green Card ya da başka bir statüye geçiş için tek başına yeterli olmadığını kaydeden Kulen, belli şartlar gerçekleşmesi halinde şirketten H-1B, E-2, L-1, O-1 gibi göçmen olmayan vize türleri alınabileceğini ifade etti. Kulen, “Yine o şirket için en az 500 bin dolar yatırım yapılırsa veya şirketin başka bir ülkede kardeş şirketi varsa o zaman Green Card'a geçiş de olabilir” dedi. Türkiye’de yaşayanların Amerika’da daha çok

ortaklığı tercih ettikleri de kaydeden Kulen, şöyle devam etti: “Türkiye'de sermayesi olan işadamı ile ABD'de işi bilen kişinin bir araya gelip ortaklık yapması. Burada başlangıçta ortaklık ilişkisinin çok iyi tespit edilmesi, yazıya dökümesi çok önemli. İyi niyetle başlayan işlerde başarı veya başarısızlık durumlarında birbirlerine düşen ve hak ve sorumluluklarını yazılı olarak kayda geçirmedikleri için zorluk yaşayan kardeşler, dayı-yeğenler, baba-oğullar oluyor.”

‘İşverenden Green Card alan sözleşmeye uymalı’ Göçmenlik avukatlarından Ayhan Öğmen, işverenden Green Card alan çalışanın Green Card’ını kaybetmemesi için yapılan iş aktine uygun davranması gerektiğini vurguladı mesi için öncelikle kendi işyerinde çalıştıracağı kişinin yaNEW YORK-POSTA212 pacağı iş için Amemerika’da yatırım yapmak rika’da yeterince ya da evlenmenin yanı sıra kalifiye elaman buABD’de faaliyet gösteren bir lunamadığını ve bu işyerinden de Green Card alınması iş için aranan kişinin mümkün. Göçmenlik avukatlarından hiçbir şekilde Amerikan vatandaşlarının Ayhan Öğmen, işverenden Green Card alınması halinde çalışanın bu çalışma faaliyetlerini hakkını kaybetmemesi için işverenle ve aldıkları maaşlarıyapılan iş akdine uygun davranması nı etkilemeyeceğini kanıtlamak zorunda gerektiğini belirterek, aksi halde bu hakkını kaybetme riskiyle karşıya ol- olduğunu ifade eden Öğmen, “Bunun için de iş vereceği kişi için Amerika duğunu söyledi. Birleşik Devletleri Çalışma Bakanlığı'ndan (Department Of Labor) bir çaAMERİKALI’NIN MAAŞI lışma belgesi (Labor Certification) alBir işverenin Green Card verebilmak zorundalar” dedi. Öğmen, diğer önemli koşulun ise işverenin çalıştıracak olduGöçmenlik avukatlarından Ayhan Öğmen, işverenden Green ğu kişiye vereceCard alan kişinin bu hakkının elinden alınması riskinin ği maaşı ödeyeolduğunu belirterek, konuyla ilgili şu açıklamada bulundu: bilecek durumda “Bunlar öncelikle işverenle Green Card alan çalışanın

DİLEK ESKİ BEZİRKAN

A

‘Green Card’ını kaybeden kişi işini de kaybeder’

arasında yapılmış olan iş akdindeki şartların yerine getirilip getirilmediğine bağlıdır. Diğer taraftan Green Card alan kişi Green Card statüsünü mutlaka korumalı ve devam ettirmeli. Çeşitli sebeplerden dolayı Green Card haklarını kaybeden kişilerin işlerine devam etmeleri mümkün değil.”

Ayhan Öğmen

olduğunu kanıtlaması gerektiğini vurguladı. Çalışanın da konuyla ilgili bazı koşullara sahip olması gerektiğini ifade eden Öğmen, “Çalışanın kendisine verilecek olan iş için gerekli eğitim derecesine, deneyim ve tecrübeye sahip olduğunu kanıtlaması gerekiyor” diye konuştu.

NASIL BAŞVURULUR? İşverenin Green Card vermesi ile ilgili prosedüre ilişkin de bilgi veren Öğmen, şunları söyledi: “Başvurular için öncelikle işverenin işvereceği kişiden iş deneyimi ile ilgili belgeleri bir araya getirmesi ve bunlarla birlikte Amerika Birleşik Devletleri Çalışma Bakanlığı'ndan bir çalışma belgesi alması gerekiyor. Daha sonra bu belge ve diğer destekleyici form ve belgelerle birlikte işvereceği kişi için Amerika Birleşik Devletleri Vatandaşlık ve Göçmen-

lik Servisleri Bürosu’na (İmmigration Office) Form I-140 (Petition for Alien Worker) ile birlikte müracaat etmeli. İlgili Göçmenlik Bürosu müracaatı inceledikten ve onayladıktan sonra kişilerin Green Card alması için gerekli son aşamaya geçmeleri mümkün oluyor.” BELLİ BİR SÜRE YOK Bu tip başvurular sonucunda Green Card alınması için net bir süre verilmesi mümkün olmadığını kaydeden Öğmen, Amerika Birleşik Devletleri Çalışma Bakanlığı'na yapılan müracaattan Green Card alana kadar olan sürenin genellikle bir yıldan fazla bir zaman alabileceğini ifade etti. Öğmen, “Aynı zamanda Green Card başvurusunun hangi kategoride yapıldığına göre de zaman ile ilgili yanıt değişebilir. Örnek olarak master diplomasi gerektiren bir iş pozisyonu için çalışacak kişinin Green Card başvurusu 1 ile 1.5 yıl arası sürebilecek kadar hızlı olabilir” dedi.

TÜRKLER GİBİ DÖVÜŞÜYORLAR Milli tekvandocu Yusuf Ekin, şampiyona sonunda yaptığı açıklamada “Bu turnuva bizim açımızdan çok iyi geçti. Turnuvanın sonunda beni tebrik etmek için gelen eski Amerika Tekvando Milli Takım Baş Antrenörü ve şu anda New York Tekvando Federasyon Başkanlığı yapan Mr. Şang K. OH Hoan’ın ‘Sporcuların Türkler gibi dövüşüyorlar’ ifadesini kullanması beni mutlu etti” dedi. Yılın ilk ve en önemli organizasyonu olan bu turnuvada ilk 3 dereceye giren sporcular, Kaliforniya’da düzenlenecek olan “Amerika Şampiyonası’na gitmeye hak kazandı.

New York Belediye Başkanı 23 Nisan Bayramı’nı kutladı (NEW YORK-POSTA212) 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı hazırlıkları kapsamında Amerika’da kutlama programları düzenleniyor. Atatürk Okulu’nun 26 Nisan’daki programı için New York Belediye Başkanı Bill de Bilasio ve New York Eyalet Senatörü Liz Krueger’den kutlama mesajları geldi New York Belediye Başkanı ilk kutlamasını Atatürk Okulu için yaptı. New York Kongre Üyesi Charles Rangelda ise 23 Nisan’da okula gelerek bir konuşma yapacağını teyid etti.


Ekonomi

16 Nisan 2014 Çarşamba

Selim Atalay twitter@SelimAtalayNY

Zenginden alıp yoksula dağıtacak babayiğit ABD’DE Wall Street hisselerinin Merkez Bankası’ndan alınan parayla yükseldiği yolundaki işaretler artıyor. FED parayı ekonomi büyüsün, yatırım olsun diye dağıttı, ama bankalar paranın üstüne yattı, kredi dağıtmadı. Krediyi talep eden de yok. Yani FED parası yatırıma istihdama gitmedi... Bol ve bedava parayı bulan fonlar da Nasdaq borsasında sosyal medyaya, biyoteknoloji sektörüne sağa sola yatırmışlar. Hisseler uçunca, şirketler ederinden daha pahalı olunca, borsada köpük oluştuğuna dair kanaat gelişti. Sonra da satmaya başladılar. Zaten borsa hem hesap, hem de kanaat meselesi... Rakam, veri, fiyat önemli, ama kanaat daha önemli. Wall Street’te kanaat değişince, satışa geçiliyor. Son haftadaki dalgalanma ve satış, hem köpük alma, kârı cebe koyma, hem de değişen havanın habercisi. Değişen hava, FED’in aylık alımlarını azaltmasıyla bağlantılı. FED ekonomiye istihdama gitmeyen parayı geri çekiyor. Her durumda Wall Street’in havası FED’e bağlı. FED ekonominin hâlâ şefkat ve muhabbete ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Aylık alımları azaltmasının ekonomiye vereceği destekten ayrı olduğunu söylüyor. Bunu da tekrar tekrar söylüyor. Önceki gün açıklanan FED faiz komitesi toplantı tutanakları Bayan Yellen başkanlığındaki FED’in sıfır faizi, piyasa ikna olana dek sürdüreceğini teyid etti. FED piyasaya -Ekonominin desteğe ihtiyacı sürüyor, ben buradayım- diyor. FED’in faiz artırmasına neden olacak bir ekonomi henüz ortada yok. Bu yüzden -FED faiz artıracak ve hepimiz ölecez- diye dertlenmeye de gerek yok. 2015’te faizin ne olacağı, 2014’ün nasıl kapanacağına bağlı. FED’in para politikasının dünyadaki etkileri ise ayrı konu. Herkes ezberden -FED parası dünyaya yayıldı, dünya piyasaları yükseldi, sonra para geri çekildi ve hepimiz yere yapıştık- diye tekrarlıyor. Giriş çıkışların dalgalanma etkisi var, ancak bu etkinin aylarca konuşulması ve etkinin her soruna gerekçe gösterilmesi makul değil. FED çoğu yerde bahane... FED’in etkileri konusunda en şikayetçi olanlardan biri de Hindistan Merkez Bankası Başkanı Rajan... Rajan önceki gün Washington’daki bir toplantıda görüşlerini tekrarladı: FED yüzünden biz gelişen piyasalar alt üst oluyoruz... Salonda ise FED’in başından yeni ayrılan Bernanke vardı... Bernanke sivil vatandaş olarak Rajan’a düz anlatımla -FED’in parasal genişleme yapması, FED parasının bu şekilde dağılması merkez bankalarının alışık olmadığımız uygulamasıdır. Ancak bu uygulamalar geçicidir. Yapmak zorunda olduğumuz için yaptık- dedi. Sonra da -FED’in parasal genişlemesinin size faydasına inansaydanız, farklı konuşurdunuz- diye daha bencil bir bakış önerdi. Ayrıca -ben ya da başkan yardımcısı gelişen ülke merkez bankalarıyla yılda 8-10 kez buluşup ne yaptığımızı anlattık- dedi. FED dış dünya ile daha farklı koordinasyon kurmayacağını söylüyor. İşbaşında olan FED Başkanları da -Bizim önceliğimiz ABD. Biz ABD’ye bakarız- demekteler... Kısmen doğru... Ancak FED’in her durumda dış dünyadaki etkileri izlediği biliniyor... Başka açıdan ise: FED ABD içinde istediği etkiyi sağlayamazken, dünya ile neyi koordine edecek- demek mümkün. FED parası nereye gidiyor- sorusuna bir başka cevap da ABD içinde sınıf tartışmasını körüklüyor. ABD’de zengin-yoksul uçurumu tartışması, 2008 krizinden beri daha da arttı. Kriz sonrası rakamlar, ülkenin yüzde 1 ve yüzde 90 diye iki gruba ayrıldığını gösteriyor. Kalan yüzde 9, -Az biraz zenginsınıfında... Orta sınıf ile yoksul sınıf arasında ise pek fark kalmadı. En zengin daha da zenginleşti. ABD’de her zaman yüzde 1 zengin vardı. Yüzde 1, halen toplam servetin yüzde 40’ına sahip ve bu pay büyüyor. Yüzde 90 ise servetin yüzde 30’una sahip. Bu arada yüzde 1 içinde de sınıfsal ayırım var... Yüzde 1 -En Zengin’in- içinde binde 1 oranında -Süper Zengin- var. Bu Süper Zenginler, toplam servetin yüzde 20’sine sahip. En Zenginler ile Süper Zenginler, serveti miras yoluyla kendi kuşaklarına aktarıyor. Bu kesime uygulanan veraset ve intikal vergisinin ne kadar düşük olduğu yeni fark edildi, şimdi kıyamet kopuyor. Zenginlerin vergi vermediği yolunda zaten yaygın kanı vardı, şimdi de miras meselelesine girildi. 2016 başkanlık seçiminin ana konularından biri -Zenginlerden alınacak vergi- olacak... Zenginlerde para, yoksullarda ise oy var. Star Gazetesi’nden alınmıştır

HABER OLMAK İÇİN...

haber@posta212.com

‘Not düşüşü gerçekleşebilir’ Moody’s, Türkiye’nin not görünümünü geçen hafta negatife çevirmişti. Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, önümüzdeki altı aylık süreçte kredi derecelendirme kuruluşları tarafından Türkiye’nin bir not düşüşü yaşabileceğini söyledi orta vadeli büyüme trendi üzerinde belirsizliğe neden oldu” denildi.

DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

U

luslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, geçen cuma günü Türkiye’nin devlet tahvili kredi notu görünümünü “durağan”dan “negatif”e çevirdi. Moody’s’in verdiği bu karar hem ekonomi çevresinde hem siyasi çevrede gündemi meşgul eden konuların başında geldi.

“TESPİTLERİ DOĞRU DEĞİLDİR” Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, Moody’s’in kararıyla ilgili “Moody’s’in değerlendirmesinin birçok açıdan sorunlar içerdiği ve sağlam bir temele oturmadığı açıktır” dedi. Zeybekçi, yaptığı yazılı açıklamada “Moody’s’in görünümle ilgili sonucu yanlış-

tır çünkü tespitleri doğru değildir” ifadesini kullandı. Kararın ardından görüşlerine başvurduğumuz Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, gelişmenin olumlu olmadığını fakat yaşanan bu olumsuz kararın etkisinin uzun sürmeyeceğini söyledi. Aslanoğlu, Türkiye’nin iç ve dış nedenlerden dolayı yatırımları çekmekte zorlandığını

YATIRIMCININ GÜVENİ SARSILDI Moody’s’in internet sitesinde yayımlanan açıklamada, Türkiye’nin dış finansman durumu üzerinde artan baskının, yurtiçi ve yurtdışı yatırımcısının güvenini olumsuz etkilediği öne sürüldü. Açıklamada, yükselen politik belirsizlikler ve azalan küresel likiditenin yatırımcı güvenini olumsuz etkilediği belirtilirken, “Kısa vadeli büyüme görünümündeki yavaşlama, ülke içinde siyasi çalkantılarla beraber siyasi belirsizlik ortamında büyümeyi güçlendirici reform beklentisinin azalması nedeniyle,

vurguladı. Yatırımcının Türkiye’deki gelişmeleri dikkatle izlediğini dile getiren Aslanoğlu “Önümüzdeki altı aylık süreçte, özellikle sonbahar aylarında bir not düşüşü gerçekleşebilir. Bu sürecin Türkiye’nin gündemiyle de ilgili olduğunu unutmamak gerekir” diye konuştu.

HASSAS NOKTALARA DİKKAT ÇEKİLİYOR CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Aydın Ayaydın, kararla ilgili olarak Türkiye ekonomisindeki bazı hassas noktalara dikkat çekildiğini vurguladı. Ayaydın, yaptığı açıklamada Moody’s’in değerlendirmesini iyi okumak gerektiğini söyledi. UKRAYNA DA NASİBİNİ ALDI Moody’s geçtiğimiz hafta Ukrayna devlet tahvili kredi notunu da ‘Caa2’den ‘Caae3’e indirerek, kredi notu görünümünü ise ‘negatif’ olarak teyit etmişti. Moody’s’in kararında ülke içindeki bulunduğu politik kriz, Rusya’dan gelecek olan kredi desteğinin kesilmesi ve Rus doğalgazının fiyatındaki yükselişin etkili olduğu belirtildi.

MÜSİAD’ın New York çıkarması Washington’da bir temsilcilik açan MÜSİAD, Amerikan ekonomisin önemli merkezlerinden biri olan New York’ta da büyük bir toplantı düzenlendi. MÜSİAD Başkanı Nail Olpak, New York’ta varlık göstermeyi önemsediklerini söyledi NEW YORK - AA

A

merika’nın Başkenti Washington’da bir temsilcilik ofisi açan Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Amerikan ekonomisinin önemli merkezlerinden New York’ta da geniş katılımlı bir buluşma düzenledi. MÜSİAD Başkanı Nail Olpak, ‘’Dünyanın en gözde finans merkezlerinden biri olan New York’ta varlık göstermeyi önemsiyoruz’’ dedi. Başkent Washington’da geçtiğimiz perşembe günü MUSIAD USA’nın açılışını yapan MÜSİAD Başkanı Nail Olpak ve beraberindeki iş adamları heyeti ABD temaslarının ikinci aşamasında New York ve çevresindeki Türk-Amerikan iş adamları ile bir araya geldi. MÜSİAD Başkanı Olpak; ‘’ABD yapılanmasını biraz gecikmeli olarak da olsa başlattık. Washington’da açtığımız şubemizden sonra, dünyanın en gözde finans merkezlerinden biri olan New York’ta varlık göstermeyi önemsiyoruz. New York ve çevresindeki Türk girİşimcileri de MUSIAD USA çatısı altında buluşturmayı arzuluyoruz’’ diye konuştu. New York City’yi çevreleyen Hudson Nehri’nde yapılan gemi turu esnasında MUSIAD USA üye-

lik formunu dolduran Türk iş adamlarına rozet takan Başkan Nail Olpak, kurum olarak, ilk günden bu yana adına yakışır bir şekilde, herhangi bir etnik veya siyasi bir görüşe, belli bir zihin dünyasına eklemlenmeksizin, bağımsız duruşlarını sürdürdüklerini belirtirken, bununla birlikte toplumsal ve evrensel gelişmelere de duyarsız olmadıklarını dile getirdi. MÜSİAD’ın kuruluşundaki temel değerlere de vurgu yapan Olpak, MÜSİAD’ın, kuruluşundan itibaren araştırma ve yayın komisyonu, eğitim komisyonu ve bugün ABD’ye kadar açılım gösterebilmelerinin entelektüel altyapısını oluşturan dış ilişkiler komisyonu gibi

kurumsal öğelere sahip oluşunun bugün kendilerine hız kazandırdığını vurguladı. “Dünyaya sadece bilançolar bazından bakmayız’” Üye kabul ve dünyaya açılma konusundaki politikalarını New York ve çevresindeki iş adamları ile paylaşan MÜSİAD Başkanı Olpak, ‘’Bizim için iş adamı üyelerimizin işlerini geliştirmeleri asıldır. Ancak dünyaya sadece bilançolar bazından bakmayız. MÜSİAD’ın 24 yıllık birikimini kullanırken, o bölgedeki iş adamlarının lokal dinamiklerini de hesaba katarız. Temel değerlerimiz noktasında, bizim de onlara ne katacağımız önemlidir’’ şeklinde konuştu.

MUSIAD USA’nın ilk New York buluşmasını gerçekleştirdiği gecede hazır bulunan Türkiye’nin New York Başkonsolosu Levent Bilgen’de Türkiye’nin MÜSİAD gibi değerli bir kuruluşunun Amerika’da şube açmasından ve New York’a verdikleri önemden memnun olduklarını dile getirdi. Bilgen, “Son zamanlarda kendisine çizilen sınırların ötesine geçmeyi başaran bir Türkiye çizgisine paralel olarakAmerika’da iş adamlarımız da hedef büyütüyor, büyük atılımlar gerçekleştiriyor. MUSIAD USA’nın buradaki atılımlarının da aynı doğrultuda, bu kabına sığmaMUSIAD USA’nın kurucu başyan Türkiye imajına katkıda bukanı olarak gecede bir konuşlunacağına inanıyorum” diye koma yapan Murat Güzel ise nuştu. ABD’deki yapılanma ilGece sonunda, MÜSİAD kelerinden bahsederken, USA’ya New York ve çevresinden “Toplumu kuşatıcı olaüye olan girişimcilere kurum rocağız, bu düsturumuzun zetleri takıldı. Kurucu üyelerbizi başarıya götürmeden Mustafa Tuncer kendi de önemli bir yapı üretim tesisinde işlettitaşı görevi göreceği Türk Bayrağı sembolğini öngörüyoruz” leri hilal ve yıldızdan derken, üye sayıoluşan bir mermer plalarının hızlı bir keti Başkonsolos Leşekilde arttığını, vent Bilgen’e takdim daha şimdiden ederken, Başkan Nail Olbirkaç Amerikalı pak’a ise MÜSİAD’ın yine iş adamının MUSImermer üzerine işlenmiş MÜSİAD AD USA üyesi olduBaşkanı amblemini hediye etti. ğunu belirtti. Nail Opak


Ekonomi

16 Nisan 2014 Çarşamba

Obama’nın cüzdanı hafifledi ABD Başkanı Barack Obama ve eşi Michelle Obama’nın 2013’te elde ettiği gelir açıklandı. Obama çiftinin gelirinde gözlenen düşüş maaşı dışındaki iş gelirlerinden kaynaklanıyor DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

B

eyaz Saray'ın web sitesinden yapılan açıklamaya göre, Obama çiftinin gelirleri geçen yıla oranla yüzde 21 düşerek net 608 bin dolardan 481 bin dolara geriledi. Gerekçe olarak Obama'nın yazdığı kitaplardan elde ettiği gelirin düşmesi ve maaşında kendi iradesiyle yaptığı kesinti gösterildi. Obama çifti gelirlerinin yüzde 20.4'ünü ise vergi olarak ödedi. Çift, 2013'te 481 bin 98 dolar kazandı. Obama çiftinin gelirleri bir sene öncesine göre yüzde 21 düştü. Obama çifti 98 bin 169 doları federal vergi olarak 2013'te resmi kurumlara ödedi. Obamacare olarak adlandırılan ve 2010'da imzalanan çok tartışmalı sigorta planı kapsamında da Obama çifti bu sisteme 2 bin 310 dolar kazandırdı.

GELİRİNİ DÜŞÜREN FAKTÖRLER Barack Obama'nın ABD Başkanlığı'ndan gelen maaşı 400 bin dolar seviyesinde bulunuyor. Obama'nın gelirindeki düşüş ise maaşı dışındaki iş gelirlerinden kaynaklanıyor. Açıklanan vergi beyanları-

na göre Barack Obama'nın 1995 ve 2006 yıllarında yazdığı iki kitaptan elde ettiği gelirler yıldan yıla düşüş gösteriyor. Ayrıca 2013'te ABD'de yaşanan bütçe sıkıntısı sebebiyle kapanan devlet kurumlarında çalışan işçilerle dayanışma için maaşının yüzde 5'inden feragat ettiğini açıklamıştı. Bu da Obama çiftinin gelirini düşüren bir etki yarattı.

BAĞIŞLARDA CİDDİ AZALMA VAR Obama çiftinin bağışları da 2013 yılında büyük oranda geriledi. Obama çifti 2013'te 59 bin 251 dolar bağış yaparken bu rakam 2012'de 150 bin 34 dolardı.

PAZAR GÜNLERİ DE AÇIK Dijital alemin en büyük alışveriş sitesi olan Amozon, pazar günleri de sipariş alıp bunları müşterilerine ulaştıracak. Uygulama önce ABD’nin bazı eyaletlerinde başlayacak ve giderek yaygınlaşacak NEW YORK - POSTA212

D

ünyanın en büyük online alışveriş sitesi olan Amazon, üzerinde bir süredir çalıştığı bir sistemi bu yıl sonuna kadar uygulamayı planladığını açıkladı. Şirket, Amerika’nın büyük bir bölümüne pazar günü paketlerini özel bir anlaşmayla USPS ile gön-

(NEW YORK-POSTA212) New York’un en bilinen elektronik ürün satış mağazası J&R kapandı. 43 yıldır müşterilerine elektronik ürünler satan mağaza, günümüzün değişen koşulları karşısında böyle bir karar aldığını açıkladı. Yeniden yapılanma içine gireceklerini bildiren yetkililer, yeni bir mağaza ile müşterilerini ağırlamayı planladıklarını belirtti. Online satışa ağırlık vereceklerini ve farklı stratejilerle satış yapmayı düşündüklerini söyleyen firma, 2015 yılında yeni mağazanın açılabileceğini duyurdu.

Market hırsızları yakayı ele verdi (MICHIGAN-POSTA212) Michigan’da büyük marketlerden çaldıkları ürünleri internetten satan bir çete yakalandı. Yetkililere göre günde yaklaşık olarak 15 bin dolarlık ürün çalan şebekenin, 7600 metrekarelik deposu da ele geçirildi. İçinde CVS, Victoria’s Secret, Walgreens gibi büyük mağazalardan çalınmış binlerce ürünün saklandığı bu depoda, 75 bin dolar nakit bulundu. Yetkililer, çalıntı malların eBay, Amazon, Craigslist gibi online sitelerde satılmış olduğunu bildirdi.

derecek. Seattle merkezli bu alışveriş devi, çok yakın zamanda kendine ait kasaları ülkenin değişik yerlerine yerleştirerek müşterilerin gönderileri alabilecekleri bir sistem yaratmıştı. Ayrıca bu kasaları kullanarak iadeleri de gerçekleştirebilen müşteriler uygulamadan memnun görünüyor. Ayrıca şirketin bir süredir

üstünde çalıştığı ve geçtiğimiz günlerde beşinci ve altıncı aşama test uçuşlarına başlayan Air-Drone’lar önümüzdeki günlerde de diğer test uçuşlarını gerçekleştirecek. Geçen sene aralık ayında gün ışığına çıkarılan bu projeyle küçük gönderiler 30 dakikadan daha kısa bir sürede müşterilere ulaşacak.

Ücret Eşitliği Tasarısı SENATO’YA TAKILDI Aynı işte çalışan erkeklerin kadınlardan daha fazla maaş almasını önlemeyi amaçlayan yasa tasarısı Senato’dan geçmedi. Amerika’da kadınlarla erkekler arasındaki ücret eşitlsiziğini dengeleyecek tasarı partiler arası çekişmenin kurbanı oldu

A

merika’da erkeklerle kadınlar arasındaki ücret eşitsizliğinin önüne geçmeyi hedefleyen yasa tasarısı, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki anlaşmazlık nedeniyle Senato’dan onay alamadı. Kasım ayında yapılacak Kongre Ara Seçimleri öncesinde Demokrat ve Cumhuriyetçi Parti, farklı ekonomi politikalarına odaklanıyor. Amerikan Nüfus Sayım Bürosu verilerine göre, Amerikalı kadınlar, aynı işi yapan erkek çalışanlardan ortalama yüzde 33 daha az kazanıyor. Demokrat Senatör Elizabeth Warren bu durumun değişmesi gerektiğini söylüyor. “Mevcut mesleklerin yüzde 99,6’sında erkekler kadınlardan fazla maaş alıyor” diyen Warren, bunun bir tesadüf değil ayrımcılık olduğunu bildirdi. Ücret eşitliğini sağlamayı amaçlayan Adil Ücret Sözleşmesi, maaş

melikea@yahoo.com

ABD EKONOMİSİ YENİDEN SAHNELERE GERİ Mİ DÖNÜYOR? ABD ekonomisinin düşüşü ve krize gireceğine dair tüm görüşler sona eriyor. Sağolsun bu hafta çıkan IMF (Uluslararası Para Fonu’nun) raporu! IMF, bu hafta ABD ekonomisine yıldız verdi. IMF’nin raporuna göre, ABD’nin 2014 ile 2019 arası global genişlemeye katkısı 2007 resesyonundan önceki 15 yılın üçte ikisi kadar olacakmış. Moody’s Başekonomisti Mark Zandı’ye göre, ABD hala global büyümenin candamarı görevini götürüyormuş. Eskisi kadar güçlü olmasa da. Eskisi kadar katkı veremese de.

YÜKSEK VERGİDEN KURTULDU ABD'de 2013 yılı için uygulamaya konulacak üst gelir grubuna daha çok vergi oranı modeli ise Obama çiftini etkilemeyecek. Bu uygulamaya göre 450 bin dolar ve üstü gelir elde edenler daha yüksek oranda vergi ödeyecek. Obama'nın tasarısına göre bu sınır önce 250 bin dolardı. Ancak Cumhuriyetçilerle müzakereler sonrası oran 450 bin dolara çıkmıştı. Obama çifti vergiye konu gelirleri 450 bin doların altında olduğu için yüksek vergi dilimine girmedi.

43 yıllık J&R kepenk indirdi

Melike Ayan

bilgisini iş arkadaşlarıyla paylaşan çalışanları, işverene karşı korumak için şeffaflık ilkesini de destekliyor. Mevcut düzende iş verenlerin birçoğu, çalışanlarının maaş karşılaştırması yapmasını yasaklıyor. Demokrat Senatör Richard Durbin cinsiyete bağlı

maaş ayrımcılığının kadınları sadece iş hayatı süresince değil emeklilikte de cezalandırdığını söylüyor. Senatör Durbin “Aynı işi yapan kadınların erkeklerden daha az maaş alması, daha az emekli maaşı almaları anlamına geliyor. Kadınlar, erkeklerle aynı miktarda para kazanmamanın bedelini hayatları boyunca ödüyorlar” şeklinde konuşuyor. Demokratlar aynı zamanda asgari ücretin de artması ve uzun süreli çalışanların sosyal güvenlik haklarının genişletilmesi gerektiğini savunuyor. Ancak Cumhuriyetçiler, Demokratlar’ın bu tarz yasa tasarılarıyla Başkan Barack Obama’nın başarısız ekonomi politikalarını gizlemeye çalıştığını öne sürüyor.

Cumhuriyetçi Senatör John Thune, Başkan Obama’nın yönetimi devralmasından bu yana 3,7 milyon daha fazla kadının yoksulluk seviyesinde yaşadığını belirtiyor. Thune, “Eğer Demokratlar kadınlara gerçekten yardımcı olmak istiyorsa, istihdam yaratmayı hedefleyen yasalar konusunda Cumhuriyetçilerle iş birliği yapar” diyor. Thune’a göre, ücret eşitliği yasa tasarısı, işverenleri yüksek tazminat davalarıyla karşı karşıya bırakarak yasadan çalışan kadınlardan çok avukatların yararlanmasına yol açacak. Ancak Senatör Durbin aynı görüşte değil. Demokrat Senatör, neyin önemli olduğuna son söze sahip olan halkın Kasım ayındaki seçimlerde karar vereceğini söylüyor. Ücret eşitliğini savunan yasa tasarısı, Senato’dan geçmesi için gereken 60 oyun altında kaldı, yalnızca 53 oy alabildi. Demokratlar Senato çoğunluğuna sahip olsa da, hiçbir Cumhuriyetçi Senatör tasarıya destek vermedi. Oylama, Başkan Barack Obama’nın, federal hükümetle iş yapan özel sektör çalışanları için ücret koruması istemesinden bir gün sonra gerçekleşti. (VOA)

YÜKSEK GELİRE YÜKSEK VERGİ Eriyen görüşlere ikinci bir başka görüşü daha ekleyin. ABD negatif ekonomik gerilemeye giriyor görüşlerinin yanında, yüksek gelirli Amerikalılara uygulanacak vergilerin artırılması ile ilgili politik kavgalar da eriyor, sona eriyor. Nasıl mı? 15 Nisan Salı günü, ABD Başkanı Barack Obama’nın 2013 vergi artırım yasası yürürlüğe girecek. Bu ne demek? Son 20 yıldır artırılmamış vergi dilimleri artırılacak. ABD hükümeti 30 Eylül’de biten mali yılı içinde ilk defa 3 trilyon dolar gelir toplayacak demek. Kongre Bütçe Ofisi’ne göre, bu 3 trilyonluk rakam 2015te yüzde 9 daha da artırılacakmış. Vergi artırımlarının , harcama kesintilerinin ve ekonomik büyümenin federal bütçe açığını GMH’nin yüzde 3’ü kadar yapacağı söyleniyor. Bu rakam 2012 seviyelerinin yarısından da az. Ve de 2007’den beri görülen bütçe açığının en düşüğü. Yani Obama hedefine ulaştı. Bu işi başarmak, Obama’nın 2 başkanlık seçim kampanyası, hükümette 4 yılına, 2012’nin sonundaki sert yaşama kavgalarına mal oldu ama sonunda oldu. ABD’YE YATIRIM YAPANLAR DİKKAT! Şirketlere uygulanan vergiler de hem bordrolar hem de satışlar üstünde. Bu yasa ile, vergi diliminin üst dilimi yüzde 35’ten yüzde 39.6’lara çıkarılıçak. Geliri yılda 450 bin dolar ve üstü olan aileler, ile geliri 400 bin dolar olanlar bundan ilk etkilenenler. Sermaye geliri ile temettü gelirine olan veriler yüzde 15’ten 20’lere çıkıyor. Tabi Obamacare de bunun üstüne bindi. Çünkü vergi artırımları 2010 Affordable Care Act ile 2013’te nasibini aldı. Kısacası yılllık geliri 915 bin dolar olan bir aile, 277 bin 426 dolar bordro ve gelir vergisi ödemek zorunda kalacak. 2012’den yüzde 12 daha fazla bir rakam bu. OBAMA’NIN GELİR BEYANNAMESİ Peki, aklınızdan hiç acaba ABD Başkanı Obama ve ailesi acaba yılda ne kadar kazanca sahipler, ne kadar vergi öderler diye düşündünüz mü? Hiç merak etmeyin? Bu yeni vergi yasasından ilk nasiplenenler kendileri olacaklar. Çünkü gelirleri 450 bin doların üstünde. Ama 500 bin doların altında!

IMF: Küresel ekonomiler toparlanıyor (WASHINGTON) IMF ve Dünya Bankası’nın Washington’daki bahar toplantılarına katılan dünyanın önde gelen ekonomi yetkilileri, küresel ekonominin toparlama aşamasında olduğunu, ama kırılgan durumunu koruduğunu bildiriyor. Aralarında Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın da bulunduğu toplantıya katılan yetkililer birçok ülkedeki işsizlik sorununu çözme de dahil, ekonomik büyümeyi hızlandırma vaadinde bulundu. Birçok ekonomi uzmanı sağlıklı ekonomilerde enflasyon oranının yüzde 2 civarında olduğunu söylüyor. Yüksek enflasyonun ekonomilere zararı olduğu yönündeki yaygın kanıya rağmen ekonomi uzmanları, gelişmiş ekonomilerde enflasyon oranının yüzde 2’nin altında olmasının da zararlı olabileceğinin altını çiziyor. (VOA)


Gündem

16 Nisan 2014 Çarşamba

@Washingtonpoint

ABD’nin Türkiye politikasında Şahinler ve Güvercinler GEÇTİĞİMİZ hafta Türk-Amerikan toplumu için Washington oldukça hareketli bir gündeme sahipti. Önce Türki-Amerikan Asamblesi’nin yıllık konferansı ve galası yapılırken, bunu aynı hafta içinde Amerikan Türk Dernekleri Asamblesi’nin yıllık konferansı izledi. Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan IMF’nin Bahar toplantıları için Washington’da bulundu, uzunca bir basın konferansı ile, açıklıkla kendisine yöneltilen birçok iç ve dış politik sorulara cevap verdi. Babacan, diğer birçok AKP’li yetkili ve bakanların aksine, kendisine sorulan her türlü soruya ciddiyet ve kötü niyet aramadan cevap vermesi ile Türkiye siyasi sahnesinde bugünlerde ender görülen şahsiysetlerden biri olduğunu tekrar ispatladı. Babacan ayrıca ziyareti esnasında Anadolu Ajansı’nın ve MUSİAD’ın Washington ofislerinin açılışlarını gerçekleştirdi, MUSİAD galasında uzunca bir konuşma yaparak Türkiye ekonomisini anlattı. Bütün bunlar olurken CHP’den 3 milletvekili, yerel seçimler sonrasında Washington’a gelerek, düşünce kuruluşları ve ABD Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile seçimleri konuştular, durum değerlendirmesi yaptılar. Önceki yıllarda her ay veya iki ayda bir Washington’a gelen AKP delegasyonlarının yerini, Gezi protestolarından beri CHP delegasyonlarının alması rastlantı değil. Başkente gelen AKP heyetleri, Türk basının önüne dahi çıkmadan, sadece kapalı toplantılar yaparak geri dönmekteler. Umarız bu sürekli bir adet haline dönüşmesin. Hafta içinde ayrıca Senato’nun Dışilişkiler Komitesi’nden 24 Nisan’ın ‘Ermeni Soykırımı Anma Günü’ olarak kabul edilmesini öneren bir yasa tasarısı da geçti. Göreceli olarak ani bir şekilde gündeme gelen ve Komite’den geçen tasarının, ne Genel Kurul’a gitmesinin ne de Temsilciler Meclisi’nde geçme şansının mümkün olmadığı kısa zamanda anlaşıldı. 2015 yılı öncesi, seçim bölgelerindeki yoğun olan Ermeni-Amerikan toplumuna verdikleri seçim sözlerini yerine getirmek adına Senatörler Mark Kirk ve Bob Menandez’in bir girişimi olarak görüldü bu gelişmeler. Temsilciler Meclisi başkanı John Boehner’in, 2010 Ara seçimleri ile birlikte Temsilciler Meclisi başkanlığına geldiğinden beri, Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Komitesine Ermeni tasarısının getirilmemesi bir rastlantı değil. Washington’daki birçok kaynak, John Boehner’in bu tür yasalara karşı olduğunu ifade ettiğini aktardılar. 2014’ün Kasım’ında yapılacak Ara Seçimlerde Cumhuriyetçiler’in Meclis’de çoğunluğunu korudukları takdirde Boehner’in yeniden seçilmesi sürpriz olmayacak. Bu da, 2015’de de Temsilciler ayağında yeniden Ermeni Soykırımı ile ilgili bir yasa tasarısının geçme ihtimalini azaltacaktır. Ama 2015’i konuşmak için halen erken. Siyaset ve uluslararası siyaset için bir yıl değil, bir hafta dahi çok uzun bir süre. Örneğin bir yıl önce bugünlerde, başbakan Erdoğan’ın Washington ziyareti şekilleniyordu. İki ülke arasında, İsrail Başbakanı Netanyahu’nun 2013’ün Mart ayında Erdoğan’a telefonda özür dilemesiyle birlikte daha bir pozitif bir hava oluşmuştu. Nitekim 16 Mayıs 2013’de de (o zamanlar yazdığım yazılarda da belirttiğim gibi), Erdoğan’ın Beyaz Saray görüşmesinde siyaseten Ankara istediği herhangi bir konuda ilerleme kaydememiş olsa da, Başkentte karşılanışı, yüksek profilli merasimleri ve özel Beyaz Saray akşam yemekleri ile, dışarıya mükemmel bir ortaklık resmi çizilmişti. Türkiye-ABD ilişkilerindeki sızıları farkedilmek için aradaki çatlakları görebilecek kadar yakın olan birkaç düzine insandan biri olmanız gerekirdi. Bir yıl sonra, bugünlerde, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye yetkilisi olan Amanda Sloat, bir TürkAmerikan konferansı olan ATAA’ya katılarak, konuşmasının çok önemli bir kısmını Türkiye’de ‘rahatsız verici olaylar’ olarak nitelendirilen konulara ayırabiliyor. Beyaz Saray ve Dışişleri Bakanlığı başta sosyal medya yasaklamaları olmak üzere, Türkiye’deki birçok gelişmeden gün aşırı yakınmalarını belirtiyorlar. Obama-Erdoğan telefon hattı kesik. AB ile ilişkilerde yeni bakan Mevlüt Çavuşoğlu’nun kavgaları dışında pek bir haber yok. Geçtiğimiz hafta attığım bir tweet ile bahsettiğim gibi, Twitter’in yasaklanması vesilesiyle bir yazı kaleme alan, ve bu yasağı ‘kitap yakmak’ fiiline benzeten ABD Dışişleri Bakanlığı Kamu İşlerinden sorumlu yardımcısı Doug Frantz’ın Türkiye’ye giderek, konferanslara katılması ve görüşmelerde bulunması bekleniyor. Frantz, Türkiye’yi çok yakından tanıyan, geçmişte the New York Times’ın İstanbul büro şefliğini de yapmış bir gazeteci. Twitter ve diğer Sosyal Medya yasaklamalarına karşı yazdığı yazı, ABD Dışişleri Bakanlığının blogunda yayınlandı ama bu süreçte, Dışişleri Bakanlığı’nda ‘şahinler’ ile ‘güvercinler’ kanatları arasında da önemli ve uzun süren istişareler yapıldı. Frantz kanadının galibiyetinin nedenlerinden biri kendisinin Dışişleri Bakanı John Kerry’e yakın olması ise, bir başkası karizması ve tarihiyle birlikte Türkiye’yi çok iyi biliyor oluşu oldu. 27 Mart’da POSTA212’de yayınlanmış olan ‘’Obama’nın Türkiye Yetkilileri’’ serisinin 2. bölümü ‘Beyaz Saray’ın Türkiye Sevgisi’ başlıklı yazımda, Washington’da Türkiye konularına çok hakim bir kaynaktan mülhem şöyle bir saptama yazmıştım: ‘’Birçok farklı konularda Washington yönetimiyle çalışan Ankara üzerinde yeni bir politika izlenmesi için Washington’daki çok etkili ve Türkiye üzerinde bilgisi derin bir figürün bu rolü üstüne alması gerekiyor -ki söyledikleri sadece resmi görevi nedeniyle değil, ayrıca özgül ağırlığı ile sonuç getirebilsin.’’ Hafta için bana ilham veren bu saptamaları yapan aynı kaynakla bir resepsiyonda karşılaştığımızda kulağıma yaklaşarak, ‘O aranan özgül ağırlığa sahip kişi belki de bulunmuş olabilir’ dedi. Frantz, geleneksek Obama yönetimi ‘sessizliği’ ni kıran, Türkiye konularına hakimiyeti ile ağırlığını koyabilecek bir isim olarak, önümüzdeki dönemde Türkiye denince daha çok ismi duyulacak bir isim olması bekleniyor.

YENİ BİR KENNEDY SAHNEYE ÇIKIYOR Amerika siyasi tarihine damga vuran Kennedy Ailesi’nin yeni bir ferdi Ted Kennedy Jr. senatörlük için kolları sıvadı. Ailenin avukat olan bu ferdinin eşi ve kızıyla arkadaşımız Daphne Barak hoş bir sohbet yaptı ve bugüne kadar açıklanmamış olan siyaset emellerini ortaya çıkardı DAPHNE BARAK NEW YORK - POSTA212

G

azeteler “İkinci bir Kennedy daha politikaya atılıyor” başlıklarını attılar. Bundan 10 ya da 20 yıl önce, “Pek tabii ki. Başka ne beklenebilir?” diye reaksiyon gelmesi beklenirdi. Ardından skandallar geldi, geçti. Örneğin, o zamanlar Kongre üyesi olan Joseph Kennedy'nin kardeşi Michael Kennedy ile ilgili büyük skandal gibi. Ardından “Ambian kullanıp kaza yapan” diye anılan ve o zamanlar yine Kongre üyesi olan Patrick Kennedy düştü haberlere. Bu olayların ardından, yavaş yavaş, Kennedy'lerin hepsi, Kathleen Kennedy'ye olduğu gibi ya siyasi koltuklarını kaybettiler, ya da Patrick Kennedy gibi istifa ettiler. Sonunda Amerika'nın siyasi dünyasında Kennedy ismi kalmadı. İşte bunun için, bundan bir kaç ay önce Robert F. Kennedy'nin torunlarından olan Joe Kennedy Kongre'ye girince, bu durum herkese yeni bir zafer kazanılmış gibi geldi. Şimdi de, merhum senatör Ted Kennedy'nin oğlu ve Patrick Kennedy'nin kardeşi Edward Kennedy III olarak da bilinen Ted Kenndy Jr. siyasete geri dönüyor. Ted, Connecti-

Ted Kenndy

cut eyalet senatosunda emekliliğe ayrılacak olan senatör Edward Meyer'in yerine aday olacak. Bunun için, Ted, çekici karısı Kiki (Katherine) ve büyük kızları Kiley (bir de Edward adında oğulları var) ile konuştum. ABD başkanı John F Kennedy'nin yaptığı resmi ziyaretin 50. yılını kutlamak için, bu yaz Kennedy ailesiyle birlikte İrlanda'ya gitmiştik. Bu seyahate 36 Kennedy ailesi ferdi katılmıştı. Erbil ile beni de davet ettikleri için biz de onlarla birlikte 38 kişilik bir grup oluşturduk. Seyahatimiz sırasında herkes suikasta kurban giden efsane ABD Başkanı John Kennedy’nin oğlu John F. Kennedy Jr'in eksikliğini gündeme getiriyordu. Kiki'de bu eksikliğe değindi ve John'un yeni karısı ile İstanbul'da balayına gittiğini anlattı.

GÜZEL SARIŞIN KILEY Kiley, bu günlerde babasının seçimlere katılmasından çok mutlu ve doğal olarak onun çok oy olmasına yardımcı olacak olan kişilerin başında geliyor. Karda kayak şampiyonu olan güzel sarışın ailesini bana: “Babamla annem bana her zaman çok çaba sarf etmem ve çok çalışmam gerektiğini söylerler. Ve soyadımdan dolayı hiç bir ayrıcalığa sahip olmadığımı belirtirler. Bundan dolayı, karda kayak yarışında şampiyon olmak çok hoşuma gitti. Aynı şeyler babam için de geçerli. Seçmenlere onun yardım kurumları için yaptığı çalışmalarından bahsedeceğim. O çok iyi bir insandır ve kendi-

FOTOĞRAFLAR: ERBİL GÜNAŞTI

İlhan Tanır

Daphne Barak, Judy Collins ve Kiki Kennedy (soldan sağda)

ni halka adamıştır. İnsanların babama yalnızca Kennedy olduğu için oy vermelerini istemiyorum” diye anlattı. Kiley konuşurken annesi de onu gururla izliyordu. Ailece, Kennedy ailesinin bütün fertlerinin onlara destek vereceklerini düşünüyorlar.

KIKI: SEÇMENLER HATIRLAYACAK Kiki bana, "Biz birlikte hareket eden bir aileyiz!” dedi. Öyle ki, İrlanda'ya seyahatimizde Kiki, iki yıl önce kalp krizinden ölen, Ted'in merhum kız kardeşi Kara'nın kızı Grace'i de yanında getirerek birbirlerine nasıl sahip çıktıklarını bir başka şekilde de gözler önüne sermiş ve herkesi duygulandırmıştı. Kiki: "Ted karar vermeden önce ailece bu konuyu görüştük. Bir şekilde bütün merceklerin Kennedy adına odaklanacağını biliyoruz. Ancak biz Branford şehrinde çok sayıda yardımsever çalışmalara katılıyoruz. Seçmenlerle çok yakın ilişkideyiz. Ümit ederim seçmenler sandık başında yaptıklarımızı hatırlarlar...” diyor. Aday ise mümkün olduğu kadar az konuşmaya çalışıyor. KENNEDY: AMAÇLARIM VAR Sağlık sektöründe çalışan başarılı bir avukat olan Ted Kennedy Jr, yıllardır politikaya atılmayı düşünüyormuş. Peki neden şimdi buna karar verdi? Ted, geçen sorduğum bu soruya “Çünkü zamanı geldi. Gündeme getirmek istediğim konular var” diye cevap veriyor. “Obamacare” olarak bilinen Obama sağlık programından mı bahsediyor acaba? Merhum babası Obama sağlık programının temelini atmıştı ne de olsa. Ted, "… sağlık konuları, ekonomi ve diğer başka bir çok konu...” diyerek seçimlere katılmasının birden fazla nedeni olduğunu ima ediyor.

Kiley Kennedy Kathleen Kennedy

Daphne Barak, Kennedy’lerin özel uçağında...

KENNEDY AİLESİNİN PEŞİNİ BIRAKMAYAN TRAJEDİLER NEW YORK - POSTA212

Kenndy Ailesi

Kennedy ailesi, Amerikan tarihine başarılarıyla olduğu kadar trajedileriyle de adını yazdırdı. Doğal yoldan ölen tek aile bireyi Kennedy kardeşlerden Edward Ted Kennedy. “Kennedy laneti” olarak da ifade edilen Kennedy ailesinin başına gelen felaketler 1940’lı yıllara kadar dayanıyor.

● 1941: Joseph ve Rose çiftinin beyin ameliyatı olan kızları Rosemary, bu tıbbi müdahale sonunda akli dengesini yitirdi. Rosemary’nin 2005 yılında hayata gözlerini yumana kadar akli dengesi yerinde olmadı. ● 1944: Joseph ve Rose çiftinin oğlu Joseph P.Kennedy Jr. 2. Dünya Savaşı’nda vurularak öldü. ● 1948: Joseph ve Rose çiftinin en büyük çocuğu olan Kathleen Kennedy (28), Fransa gezisinde

bir uçak kazası sonucu hayatını kaybetti. ● 1963: ABD’nin 35. Başkanı John F. Kennedy, Dallas’ta halkı selamlarken nereden geldiği belli olmayan mermilerle vurularak öldürüldü. John F. Kennedy’nin suikastı ABD halkında ve tüm dünyada derin izler bıraktı. ● 1968: Robert Kennedy (42), ağabeyi gibi Los Angeles’da seçim kampanyası yaptığı sırada suikast sonucu öldü.

● 1973: Edward ve Joan Kennedy’nin oğulları Edward Kennedy Jr’ın sağ bacağı, kanser yüzünden kesildi. ● 1984: Robert ve Ethel Kennedy çiftinin oğulları Robert, aşırı dozda uyuşturucudan öldü. ● 1997: Robert ve Ethel çiftinin oğlu Michael Kennedy (39), Colorado’daki ünlü Aspen kayak merkezinde geçirdiği kazada öldü.

● 1999: Babası ABD başkanı John F. Kennedy’nin oğlu John Kennedy Jr, eşi ve baldızı ile birlikte geçirdiği uçak kazasında hayatını kaybetti. ● 2012: Robert F. Kenndy Jr’ın ayrı yaşadığı karısı Mary R. Kennedy Bedford’daki evinde ölü bulundu. Mary R. Kennedy, kendini asarak intihar etti.


Güncel

16 Nisan 2013 Çarşamba

O ÜNLÜLERİN hem habercisi hem de sırdaşı oldu

Yaptığı bomba haberlerle dünya gündemini sarsan Amerikalı usta gazeteci Daphne Barak, bundan sonra özel haberleriyle Türk okurlarına sadece POSTA 212 aracılığıyla ulaşacak

NEDEN POSTA 212 Uzun yıllardır mülakatlarımın Türkiye’nin önde gelen yayın organlarında yayınlanıyor olmasından ve gazete değiştirmem konusunda gelen tekliflerden dolayı kendimi her zaman şanslı hissetmişimdir. Son bir iki senedir Türkiye’den gelen tekliflere bakıp, fırsatları değerlendirmek istediğimde, bir konu beni her zaman rahatsız ediyordu. Devamlı olarak kimin Başbakan Erdoğan’a karşı, kimin onun yanında olduğundan bahsediliyordu. Hayatını mülakat yaparak kazanan ve mülakatlarını dünyanın bir çok ülkesinde aynı anda yayınlanan biri olarak, bütün hayatım boyunca medyanın, politikaya, parasal konulara, tıbbi bilgilere ve hatta dedikoduya dayansa bile gerçekleri ortaya seren bir aracı olduğuna inanan bir kişi olmuşumdur.

Şimon Perez

Dünyada herkes birini destekleyip desteklemeyeceğini önünde bulunan gerçeklere göre değerlendirir. Ben haberlerimi okuyan, dinleyen, seyreden herkesin benim kadar akıllı olduğunu hiçbir zaman aklımdan çıkarmam. Onlara bilgiden başka hiç bir şey vermemem gerektiğine her zaman inanmışımdır. Yeter ki çok çok bilgi verebileyim onlara. “Bilgi güçtür” Bundan dolayı, ABD’de 2016 yılı Başkanlık ve Kongre seçim kampanyalarının başladığı şu günlerde, Türk toplumunun Amerika’da büyük bir rol oynayabileceğini düşünerek, Amerika’da basılan ve dağıtılmaya başlayan bu yeni, Türkiye’de yayınlanan gazetelerin aksine uluslararası medya etik kurallarını ilke edinen, tarafsız ve objektif yayın politikasıyla halkın gazetesi olan ve sadece gazetecilik yapan, büyük ve çok heyecan verici vizyonuyla yeni ama büyük bir oluşum olan POSTA212’ye katılmaya karar verdim.

Maria Bravo

Eva Langoria

D

Ivana Trump

Paris Hilton

Daphne Barak

DAPHNE R İ D M İ BARAK K aphne Barak, 1980'lerden bu yana ABD'nin en önemli haber programları ABC 20/20, NBC Dateline ve CBS 48 haber programlarına teke-tek özel röportaj yapan ünlü bir Amerikalı kadın gazetecidir. Barak'ın ABD televizyonları için yaptığı özel haber röportajları aynı zamanda dünyanın ileri gelen 10'dan fazla gazetesinde yayınlanır. Barak’ın ABD televizyonu için yaptığı röportajlar son yirmi yıldır devamlı var olduğu ülkeler ve yayın organlarından bazıları ise şunlar: Avusturalya'da Channel 7 televizyonu ve haftalık OK Magazine ve New Idea dergileri; Almanya'da RTL televizyonu ile Bunte dergisi, Fransa'da çoğunlukla VSD dergisi olmakla birlikte, Anthena 13 televizyonunda;

Prens Charles

Hilary Clinton

İtalya'da Chi sonra Gente ve Canal Cinque ve Sky İtalia TV; İngiltere'de Sun, News of the World, Sunday Times, Daily Mail, Daily Telegraph, Independent, Guardian gibi başta gelen bütün gazetlerin yanı sıra, İTV, Channel 4, Channel 5, Sky TV gibi diğer önde gelen bütün televizyon istasyonları bulunmaktadır. Barak'ın haberleri, ayrıca anlaşmalı olduğu Pakistan, Arap ülkeleri, Hırvatistan, Portekiz gibi ülkelerdir. Aralıklı olarak yayınlanan diğer ülkelerden bazıları da İspanya, Yunanistan, Macaristan, Hollanda, İsviçre, Brezilya, Kanada, Çin, Rusya, Hindistan gibi ülkelerde de eş zamanlı olarak yayınlanır. Barak'ın çok özel röportajlarından bazıları, Michael Jackson ve ailesi ile yapılan söyleşidir. Barak'ın geniş yankı uyandıran diğer röportajları arasında Liza Minnelli, Eric Clapton, Pervez Musharraf gibi isimler bulunmaktadır. Barak, Michael Jackson, Liza Minnelli, Eric Clapton, Yusuf İslam, Luciano Pavarotti, Kathleen Turner, Amy Winehouse gibi dünyaca meşhur sanatçıların yanı sıra, devlet adamları ile yaptığı mülakatlarla da tanınmaktadır. Barak, bunlar arasında ABD'nin önde gelen devlet başkanları ve diğer politikacılarına yakınlığı ile bilinir. Bunlar baba Bush'dan başlayıp, Clintonlar ve Obamalar’a kadar

uzanmaktadır. Gore, Edwards, McCain, Dole, Gingrich, Romney, Guliani gibi diğerleri de Barak'ın tanıdığı ve görüştüğü liderlerden sadece küçük bir kısmını oluşturmaktadır. Barak hakkında söylenen en ünlü söz de şudur: “Dünyada herkes bir başkasına altı derece uzaktır ancak bu Daphne'ye gelince 1 dereceye düşmektedir.”

MANDELA RÖPORTAJI Barak'ın işinde başarılı olması bazı esas nedenlere dayanmaktadır. Bunu en iyi özetleyenlerden biri Nelson Mandela'dır. Barak Mandela'yı ve onlarca yıl hapis yattığı Roben adasındaki hapishanesini 1990'larda ziyaret etmiş olan ender gazetecilerden biridir. Mandela hapisten yeni çıktığı zaman Barak'a verdiği mülakatta, Barak'ın soruları karşısında, “sen hakikaten basın özgürlüğünün ne olduğunu anlıyorsun” diyerek iltifatta bulunmuştur. AMY WINEHOUSE’UN SON ANINA KADAR HEP O VARDI Barak'ın hayatından çok önemli kişiler geçmiştir. Bunlardan biri de Amy Winehouse ve Benazir Bhutto’dur. Hayatlarının son yıllarında, Barak'tan başka kimseye o derece yakın olmamışlardır. Barak “Saving Amy” kitabında Amy Winehouse “benim çok karışık hayatımı yalnızca Daphne Barak anlatabilir” dediği için onun alkol ve uyuşturucuyla mücadelesinde yanında olan bir arkadaşı olarak kalema almış ancak Hollywood’un film yapım tekliflerini Winehouse hayattayken asla kabul etmemiştir. Winehouse’un trajik yaşamını konu alan filmi bugünlerde Barak'ın Hollywood stüdyosunda yapımı süren filmlerden biridir. BENAZİR’IN SIRLARINI BİLİYOR

Antonio Banderas

Benazir Bhutto ve Asıf Ali Zardari de, Bhutto'nun suikastine kadar olan son iki yılda zamanlarının çoğunu Daphne Barak'la geçirmeye adamışlardır. Barak'ı iktidarı yeniden ele geçirmeyi tasarladıkları süreçte en güvenilir dost olarak görmüşlerdir. Öyle ki Bhutto'nun ölümden sonra da Zardari Barak ile yakın ilişkisine devam etmiş ve Pakistan devlet başkanı olmayı başarmıştır. Zardari seçimleri kazandıktan sonra Barak'ı evinde büyük bir törenle karşılamış ve ağırlamıştır. Barak “My Benazir” kitabında, Asıf ve Benazir ile Benazir'in ölümüne kadar olan ilişkisini anlatmıştır.

OBAMA AİLESİNİ AĞIRLADI Barak Obama ailesini de Kaliforniya'daki evinde iki ay ağırlamış ve bu süreçte “Mama Sarah Obama: Our Dreams & Roots” adlı Obama ailesinin otobiyografisini onlarla birlikte yazmıştır. Barak'ın beş odalı malikhanesinde misafir edilen 5'den fazla Obama aile üyesinin varlığından dolayı Barak bu süreçte bir de Obama ailesiyle ilgili yeni kitabını kaleme almıştır.

Yaser Arafat

Pavorotti Büyükanne Obama Pavorotti

Sandra Garcia San Juan

Erbil Günaştı

Yazı İşleri

Ahmet Ravalı twitter@ahmetravali

Birisi çok konuşuyor be TARANTA - BABU SEÇİMLER yargının denetim ve gözetiminde yapılacağı yerde hükümetin denetim, gözetim ve emirleri altında yapıldı. Bilmem kaçıncı kez sayılan ancak yine istediği sonucu alamayan hükümet istediği yerde istediğini yaptırabiliyor seçim kurullarına. Bu yüzden oturup düşündüm ve sağlıklı bir seçim yapılabilmesi için birden fazla öneri belirledim. Bundan böyle şaibesiz bir seçim yaşamak istiyorsak; sandık görevlilerine ek olarak trafo ve çöplük görevlileri olmalı. Ki balığın baştan kokması önlenebilsin. Ayrıca, olası bir şaibe altında kalmamaları açısından seçim yasakları ile birlikte tüm kediler toplanıp hayvan barınaklarında gözetim altında tutulmalı. Çünkü fatura ağzı var dili yok hayvanların başına patlıyor. Seçmen IQ sisteminin getirilmesi de sağlıklı ve düşünceli bir seçim yapılabilmesi açısından önemli bence. Burada kişilerin IQ puanına göre tam, yarım, çeyrek oy kullanma yetkisi verilebilir. Ya da oy vermeye gidilirken, seçmen bilgi kağıdı ve nüfus cüzdanının yanı sıra muhtarlık ve nüfus müdürlüklerinden alınacak ayrı ayrı ikametgah belgesinin yanı sıra tem teşekküllü bir devlet hastanesinden alınacak ve kişinin‘bilinçli oy verebileceğine’ dair heyet raporu sistemi de getirilebilir. Ama artık şu iptidai sistemden vazgeçip elektronik seçim sistemine geçmek şart. Zaten herkes akıllı cep telefonlarından dolayı ziyadesiyle teknoloji ile yeteri kadar haşır neşir. Bu nedenle seçim sistemi ve oy verme işlemi elektronik ortamda yapılmalı kesinlikle. Ama oy verme işlemi için en zor yazılım seçilmeli. Ki herkes kolay kolay başaramasın. Bir de olmazsa olmaz şart olarak seçmenlere, seçim öncesi ve sonrası kuruşu kuruşuna mal ve harcama beyanı getirilmeli. Böylece iktidar partisinin kendi kapı kulu askerlerine dağıttığı ulufeler açığa çıkabilir. Böylelikle o çok değer verdikleri ‘Milli İrade’nin saygınlığı da korunmuş olur. En son önerim ise YSK denilen şaibeli kuruluşun tamamen kaldırılması ile ilgili. Bu kurumun yerine uluslararası bağımsız bir denetim firması seçimleri yapabilir. Artı olarak da gönül rahatlığı olsun diye BM gözlemci heyeti davet edilebilir. ★★★ Burhan Kuzu, Twitter yasağını kaldıran Anayasa Mahkemesi’ne patronu gibi çok kızmış. ‘Kişilik’ haklarına saldırıldığı için bireysel başvuru hakkını kullanıp Twitter’ın kapatılması için o da AYM’ye başvurmuş. Şimdi bu ‘kişilik’ hakkına sosyal alemde çok güldük. Çok makarası yapıldı. Ama benim takıldığım Türkiye’nin Anayasasını yapmaya hazırlanan Meclis Komisyonu’nun başındaki Burhan Hoca’nın Twitter’da takip ettiği eskort kızların deşifre edilmesi üzerine mi kızdığını anlayamadım. Bunu açığa çıkaran RedHack’a Burhan Hoca’nın “Hasss...tir” diye kısa ve özlü cevap vermesi ise bir başka ‘kişilik’ sorunu sanırım. Böyle keyfi başvurular yapılacaksa eğer benim de bir başvurum olacak AYM’ye. İ. Melih’in ‘çenesinin kapanması’ için bireysel başvuru hakkımı kullanacağım. O konuştukça kimyam bozuluyor çünkü. ★★★ Anayasa Mahkemesi’nin sekiz günde aldığı birbirinden önemli dört karar başta Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’lilerin tepkisini çekti. Twitter yasağından HSYK kanununa, tam gün düzenlemesinden kişisel verilerin korunmasına kadar bu dört ayrı karar Erdoğan’ın sinirlerini alt üst etti. Erdoğan, “Herkes yetkisini bilmeli. Siyaset yapmak isteyen cübbesini çıkarır siyasetini yapar” dedi. Hatta adını ilk kez duyduğum AKP Ankara Milletvekili Zelkif Kazdal adlı kişi, patronundan aldığı gazla Anayasa Mahkemesi’nin iptal yetkisinin kaldırılmasını istedi. Adamdaki akıla bakar mısınız... Oldu AYM’yi kapatalım AVM yapalım. Şimdi Hukukun üstün olduğu ülkelerde insanlar bunu söyleyene ‘meczup’ gözüyle bakabilir, hatta tersleriyle bile gülebilir ama burası Türkiye olduğu için adam ciddiye alındı. Kendi işine gelmeyen her kararı ‘hukuksuzluk’ sanan ve bu algıyı topluma da aşılamak isteyen Erdoğan’ın niyeti çok açık. Kendi Anayasa’sını yazmak, kendi kanunlarını çıkartmak, ülkeyi kendi malı gibi yönetmek. ★★★ Ve AKP çok ama çok önemli bir yasayı çıkartmak diretiyor. AKP’nin hazırlayarak Meclis Genel Kurulu’na getirdiği MİT yasası, teşkilatı ve üyelerini olağanüstü yetkilerle donatıyor. Bu yasa aynen kabul edilirse polis, asker, veya yoldan geçen biri casuslukla suçlanabilecek. Bu yasa MİT’e sokaktan adam toplamaktan muhalefet liderlerini dinlemeye kadar her türlü yetkiyi veriyor. En vahimi de bir MİT üyesi yoldan geçen birini öldürse dahi başbakan izin vermezse soruşturulamıyor. Haberin ayrıntılarını gazetemizin sayfalarında okuyacaksınız zaten. Okudukça insanın kanını donduran yasa maddelerinin akla sığacak yanı yok. Bu yasanın tek bir adı olabilir. O da Gestapo Yasası. Yasa, hukuk, insanlık, akıl, izan... Bunlar AKP hükümetinden beklenmeyecek şeyler. Bunlar değil mi ki, yürüyemeyen 75 yaşındaki Zehra Sevim Özküz’ü ‘Gezi Yürüyüşçüsü’ diye yargılayan, bunlar değil mi Askeri Casusluk Davası’nda kör bir adama olay yeri görgü tutanağı imzalatanlar.. ★★★ Bir başka gündem maddemiz ise New York bağlantılı. Murat Kelkitlioğlu diye biri var. Daha önce benzer yayın kuruluşlarında çalışmış, TMSF’nin el koymasıyla da Akşam Gazetesi’ne Star Gazetesi’nden alınıp monte edilen bir tetikçi. Ne istenirse, ne emredilirse yapan biri... Bu arkadaşa yukarıdaki patronları fısıldamış o da 5 yaşındaki bir çocuğun bile inanmayacağı bir senaryo yazmış aklınca. Neymiş efendim. New York’taki meşhur Ali Baba’nın sahibi Ali Rıza Doğan, Pensilvanya’dan çağırılmış. Kendisine bir flash bellek verilmiş. Bunu al götür Kılıçdaroğlu’na denmiş. O da görevini yapmış ve ortaya meşhur dinleme skandalı çıkmış. Vay be. Yahu kuş beyinliler, internet denen bir şey var. Mail, video siteleri vs. Binlerce yolu var bir iletiyi göndermenin. Adam niye yorulsun gidiş geliş 20 bin kilometre. Bu satırları yazarken, her zaman olduğu gibi Ulu Hakanımız, dört iklim, yedi kıta hükümdarımız Padişahımız Efendimiz yine bir yerlerde konuşuyordu. Onu dinlerken Nazım Hikmet’in Taranta-Babu’ya Sekizinci Mektubu aklıma düştü. Hah dedim kendi kendime. ‘Cuk’ oturuyor bu. Okuyun bakalım siz ne diyeceksiniz. Mussolini çok konuşuyor TARANTA - BABU! Tek başına yapayalnız karanlıklara bırakılmış bir çocuk gibi bağıra bağıra kendi sesiyle uyanarak, korkuyla tutuşup korkuyla yanarak durup dinlenmeden konuşuyor. Mussolini çok konuşuyor TARANTA - BABU çok korktuğu için çok konuşuyor!.


Güncel

16 Nisan 2014 Çarşamba

İşte ABD Kongresi’ne sunulan o rapor

El Kadı yasaklıyken geldi ABD Kongre üyelerine 27 Mart’ta sunulan Türkiye raporuna göre, BM Güvenlik Konseyi’nden yasaklı olduğu dönemde Yasin El Kadı, Türkiye’ye 4 defa giriş yaptı. Üstelik bu ziyaretlere hükümetin güvenlik güçleri de destek verdi

DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

B

aşbakan Tayyip Erdoğan’ın, ‘dostum’ dediği Suudi işadamı Yasin El Kadı’nın Birleşmiş Milletler kararıyla yasaklı olduğu dönemde 4 kez Türkiye’ye hükümet desteği ile geldiği ABD Kongre üyelerine sunulan Türkiye raporunda yer aldı. Raporda ayrıca, ABD Kongresi'nin soykırım yönünde alacağı bir kararın da Türk-ABD ilişkilerini etkileyeceği belirtildi. ABD Kongresi için Orta Doğu uzmanı Jim Zanotti tarafından hazırlanan ve Kongre üyelerine, “Türkiye: Geçmişi ve ABD ile ilişkileri” başlığıyla sunulan rapor, yerel seçimlerinin hemen öncesinde, 27 Mart'ta sunuldu. Zanotti'nin raporuna göre Başbakan Tayyip Erdoğan, İngilizce konuşmada çok iyi değil ama ‘anlaması zamanla artıyor’ Rapora göre Türkiye’deki etnik dağılım da Türklerin yüzde 70-75 civarında olduğu, Kürtler yüzde 18, diğer etnik grupların ise yüzde 7-12

arasında olduğu iddia ediliyor. Kürt sorunun irdelendiği bölümde ise Kürtlerin nüfusunun yüzde 15 ile 20 arasında değiştiği belirtiliyor. Türkiye'deki önemli aktörlerin biyografilerinin de yer aldığı raporda, Abdullah Öcalan'ın "Örgüt, müzakere edilmiş bir sonuç istiyor ki bu Kürt devletin oluşmasını gerektirmez" yaklaşımına yer veriliyor. Gülen ile Erdoğan arasındaki çatışmanın ve yolsuzluk iddialarının derinlemesine irdelendiği ve her iki tarafın da iddialarına yer verilen raporda, 17 Aralık yolsuzluk dosyasına yönelik yasal düzenlemelerin ardından ilerleme kaydedilmediğine işaret ediliyor. İşte o rapordan satır başları: SOYKIRIM UYARISI ABD Başkanı Ronal Reagen, 1981’deki Holokost konuşmasında “Ermeni soykırımı” demiştir. Kongrenin Türk-Ermeni meselelerine dahil olması, Türk-ABD ilişkilerini güçlü şekilde etkiler. Silah satışında Kongre’nin tavrı, potansiyel bir serbest ticaret anlaşması veya Ermeni soykırım tasarısı, ikili işbirliğinde

İ

zmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Cihannüma Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi, Avukat Meltem Banko’nun verdiği ‘İnternet ve Hukuk’ konferansına ev sahipliği yaptı. Facebook’ta birinciyiz İnternet Hukuku, 5651 sayılı yasa ve internette itibar başlıklarıyla katılımcıların internet hukukuna dair önemli bilgilendirmelerde bulunan avukat. Meltem Banko, sosyal medyanın son yıllardaki yükselişine dair açıklamalarda bulundu. Avukat Banko, “1 milyarı aşan kullanıcı sayısıyla Facebook artık dünyanın ikinci büyük devleti olarak görülüyor. Nasıl bir etki alanı olduğunu siz düşünün. Facebook kullanımında küresel çapta 6, Avrupa’da ise ilk sıradayız. Onlara kazandıracağımız paraları düşünelim. Neden bizim Facebook gibi bir ağımız yok? Ülkemizin de elektronik altyapılarını oluşturarak çeşitli yazılımlara yatırım yapmasını, devletin bu yönde teşvikler sağlamasını savunuyorum” dedi. İfade özgürlüğü Dünya nüfusunun yüzde 40’ının, internet kullandığını ifade eden Av. Banko, “ Dünyada internet kullanımında 18. sıradayız. 35 milyon internet kullanıcımız var. Dünyadaki internet politikalarında, yapılan yasaların uluslararası düzeyde işlevselliğinde çok önemli rol oynayabiliriz. Bir tweet ile insanın hayatı karartılabiliyor. Karalama amaçlı açılan bir

web sitesiyle mağdur olan insanların evlenemediklerini, iş sahibi olamadıkları örneklerini görüyoruz. Kısıtlamalarla değil özgürlüklerle bir noktaya gelebiliriz. Ancak ifade özgürlüğünün başta insanların yaşam haklarını elinden almasının önüne geçeceğiz” diye konuştu. 5651 sayılı yasa 5651 sayılı yasa ile ilgili konuşan

Av. Meltem Banko, kanunun sağladığı faydaları aktardı. Av. Banko, “Diyelim ki bir web sitesi üzerinden tüm özel bilgileriniz, görüntüleriniz paylaşılıyor. Bu durumda kişilik hakkının ihlali söz konusu olduğunda Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurarak içeriğin yayından kaldırılmasına ilişkin tedbir kararı alıyoruz. Daha sonra bunu Telekomünikasyon İletişim Daire Başkanlığı’na göndererek mahkemeden aldığımız kararın uygulanmasını talep ediyoruz. Bu 24 saat içinde olabiliyor. Bugün baktığınızda

İSRAİL RİSK UNSURU Türkiye'nin İsrail ile bozulan ilişkileri, ABD’nin bölgesel politikaları iki müttefikiyle koordine etme isteğinde sorun yaratıyor. ABD yetkililerinin Türkiye-İsrail gerginliğinin bölgesel istikrara etkileriyle ilgili endişeleri var. Bu risk, Türkiye- İsrail uzlaşmazlığı, Filistin konusunda yüksek düzeyli olaylarda yaşanırsa, yüksek. Türkiye kamuoyunda İsrailFilistin arasında iki devletli çözümü desteklemesine karşın Filistin’in Fetih-Hamas oluşumuyla BM’ye üyeliğini destekliyor. Erdoğan ayrıca, Hamas ile samimi bağlarını koruyor.

etkiler yaratır; Özellikle de Türkiye-ABD arasındaki gerginliklerde, Kongre üyeleri duruşlarını İsrail, Orta Doğu konuları veya Çin-Türkiye savunma işbirliği gibi, uzlaşmazlıklara bağlarsa. EL KADI İÇİN BM KARARI İHLAL (17 Aralık sonrası tapeler) Kayıtlar Suudi kökenli Yasin El Kadı’nın Türkiye’ye yasaklı olduğu 2012 yılında Şubat ve Ekim ayları arasında Türk hükümetinin güvenlik desteğiyle dört defa girdiğini gösteriyor. El Kadı, El Kaide’nin faaliyetlerine yardımcı olduğu için, 5 Ekim 2012’ye kadar BM Güvenlik Konseyi kararıyla seyahat yasağı ve varlıklarının dondurulması kararıyla karşı karşıyaydı. ERDOĞAN'IN ANAYASA GÜCÜ YOK Erdoğan hala cumhurbaşkanlığını deneyebilir ki bu da Gül’ün siyasi geleceğini daha belirsiz kılar, birçok uzman Erdoğan’ın parti tüzüğünde değişiklik yaparak dördüncü defa başbakan olacağını belirtiyor. Tüm değerlendirmelerin dışında, Erdoğan cumhurbaşkanının yetkilerini geniş-

Twitter’ı kapatmak sorunları çözmez İZMİR - POSTA212

Raporda, soykırım iddialarının kabulünün, Türk-ABD ilişkilerini olumsuz yönde etkileyeceğine dikkat çekilirken, Türkiye’nin İsrail ile çatışmasının bölgeye olumsuz yansıyabileceği uyarısı da yer alıyor

bir muhalefet lideri böyle bir saldırı ile siyasi kariyerini bitme noktasına geldiğini görebiliyoruz. Bütün bunların yaşanmaması için bu tür düzenlemelere ihtiyaç var” dedi. ABD HUKUKUNA GÖRE SUÇ YOK Av. Meltem Banko, Twitter ile ilgili yaşanan yasal sürece de değindi. Banko, “Türkiye’de bazı istenmeyen içerikler Twitter vasıtasıyla milyonlarca kullanıcıyla paylaşıldı. Türkiye taleplerini Twitter’a iletti. Ancak bunlara cevap alamadı. Ülkemizde bu gibi mağduriyetler çözüm kazanmıyor. Twitter’a uluslararası hukuk zihniyetiyle konuya yaklaşması gerekiyor. Biz başvuru yaptığımızda, -Amerikan hukukuna göre suç teşkil etmiyor. Biz size cevap verirsek kendi anayasamıza aykırılık etmiş oluruzdiye cevap geliyor. Bu durumda vatandaşımız mağdur oluyor. Twitter Türk Hukuk sistemini hiçe sayamaz” diye konuştu. “ABD’DEN TwItter için yasa” Twitter’ın kapatılmasının ardından Türkiye’den bir avukata vekalet verdiklerini Türkiye’yi ciddiye aldıklarını ifade eden Banko, Amerika’nın bu konuda oldukça sert çizgilerinin olduğunu hatta bu ağ için yasa çıkardıklarını açıkladı. Banko, “ Amerika’da Twitter için yasa çıkarıldı. Herhangi bir suç oluştuğu zaman Twitter’dan bilgileri isteyip alıyorlar. Suçluları derhal yakalıyorlar. Youtube uluslararası güvenliğimizi ihlal ettiğinden engellendi. Aynı şey Amerika’nın başına gelse belki Youtube’un komple hizmetini durdururdu” dedi.

Yasin El Kadı

letecek ve adli yargılamadan parlamenter dokunulmazlığa sahip olacak yeni bir anayasa değişikliği için destek kazanmış değil. EL NUSRA'YA DESTEK Türkiye, Suriye’de açıkça BM destekli bir müdahaleyi istedi ve muhtemelen içerisinde, ABD’nin terörist örgüt olarak tanımladığı, El Kaide

bağlantılı El Nusra’nın da bulunduğu Suriye’deki silahlı gruplara yardım etti. Suriye sorunun nasıl çözüleceği belirsizliğini korurken, Türkiye fazlasıyla dışarı taşan unsurlara odaklandı. Türkler çatışma devam ettikçe, mültecilerin yıllarca kalacağını ve onlar için iş ve eğitim sağlamaya yönelik politikalar geliştirilmesi gerektiğini anladı.

SİLAHTA TERCİH DEĞİŞİYOR Türkiye’nin, Çin hükümetinin sahip olduğu CPMIEC ile hava ve savunma sistemindeki uğraşısı, Türkiye’nin büyüyen savunma endüstrisnin özellikle silah ithalat ve ihracatında veya NATO üyesi olmayanlarla ortak savunma tatbikatlarında, (Çin, Rusya, pakistan ve Güney Kore gibi) istekli olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin diğer ülkelerle tedarik ilişkilerinin, ABD silahlarının Türkiye’deki varlığını nasıl etkileyeceği belirsiz.

“AKP üyelerinin de aynı tutumu göstermelerini bekliyorum” (WASHINGTON -POSTA212)

3

4. Türk-Amerikan Konferansı'na konuşmacı olarak katılmak üzere Washington'a gelen CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka POSTA212'ye konuştu. Bingöl Belediye Başkanı Yücel Barakazi hakkında, Belediye Meclis Üyesi Nurten Ertuğrul'un istifasına yol açan sözleri nedeniyle, geçtiğimiz günlerde suç duyurusunda bulunan Nazlıaka, "Bizler başka bir partinin kadın temsilcisi olarak AKP'de yaşanan bir haksızlığa karşı bir tavır koyduk. AKP üyelerinin de aynı tutumu göstermelerini bekliyorum" dedi.

"ÇAĞDAŞ TÜRKİYE KAZANACAK" CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, ATAA tarafından organize edilen Türk-Amerikan Konferansı'nın ikinci gününde gerçekleşen "Türk Kadının Güçlenmesi : Cinsiyet Ayrımının Ortadan Kalkması"panelinde konuşma yapmak üzere Washington'a geldi. Konuşmasının ardından Posta212 muhabirine bir değerlendirme yapan Nazlıaka, "ATAA'nın yaptığı bu konferansı çok başarılı buluyorum. Her iki ülkeden çok değerli konuşmacıları davet ederek, iki ülke arasındaki ilişkiye çok önemli bir katkı sağladılar. İnsana dair, her ülkede yaşanan sorunlar aynı. Fakat, şu da bir gerçek: Türkiye gerek genç nüfusu, gerekse Gezi Olayları sonrasında gösterdiği durusuyla çok dinamik, gelişime açık ve modernleşme yönüne yüzünü çevirmiş bir ülke. Bir de diğer tarafta Türkiye'yi muhafazakar bir yöne çekmek isteyen bir anlayış var. Yine de, ben öyle inanı-

yorum ki, daha çağdaş demokratik ve insan ve ifade haklarına sahip çıkan bir Türkiye kazanacak, ve o güzel günleri biz iki ülkenin vatandaşları olarak birlikte kucaklayacağız" dedi. ‘UMARIM PARTİZANLIK YAPMAZLAR” Nazlıaka geçtiğimiz günlerde, Bingöl Belediye Başkanlığı'na seçilen Yücel Barakazi hakkında, "belediye başkan yardımcılığı ve başkan vekilliğine kadınları getirmeyi düşünmediğini, toplumun bunu hazmetmeyeceğini, bunun dinen ve örfen de uygun olmadığını söylediği" ve AKP'den Belediye Meclis Üyesi Nurten Ertuğrul'un istifasına yol açması nedeniyle suç du-

yurusunda bulunduğunu açıklamıştı. CHP'li Nazlıaka bu konu hakkında ise şöyle konuştu :"Buraya uçacağım günün öncesinde suç dilekçesini verdim. Bu konuda bir süreç başlamış oldu. Kadın dernekleri ile birlikte verdiğimiz bu dilekçede şu önemliydi: Bizler başka bir partinin kadın temsilcisi olarak AKP’de yaşanan bir haksızlığa karşı bir tavır koyduk. İnsan hakları mücadelesinin bütüncül bir mücadele olduğuna inanıyorum. O nedenle “bizden olan ve olmayan” şeklinde bir ayrımı doğru bulmuyorum. Söz konusu kadın hakları ihlali olduğunda, partizanlık yapmadan bir duruş sergilemelerini umuyorum."


Güncel

16 Nisan 2014 Çarşamba

Washington’a ayıp oldu!

Yılmaz Polat Başkan Obama soykırım der mi? ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi 410 Sayılı Ermeni Soykırım Karar Tasarısını kabul etti. Demokrat Partili komite başkanı New Jersey Senatörü Robert Menendez’in sunduğu tasarıya 18 kişilik komiteden 12 üye kabul oyu kullandı, 5 üye de karşı çıktı. Yıllardır Kongre’ye sunulan birçok sözde soykırımı içeren yasa tasarısı izledim. Hükümetlerin yönetim ve Kongre üyelerine karşı verdiği mücadeleye şahit oldum. Ermeni tasarısı görüşülürken Türkiye’nin ilk kez Washington’da bir büyükelçisi yok. Büyükelçi Namık Tan Ankara’ya döneli üç hafta oldu. yerine atanan Büyükelçi Serdar Kılıç hâlâ Washington’a gönderilmedi. Türk Dışişleri Bakanlığı nisan ayında tasarının komisyona geleceğini biliyordu. AKP Hükümeti’nin Washington’da milyonlarca dolar ödediği lobi şirketleri bulunuyor. Sadece Kongre’de lobi yapmak için kiralanan şirketler var. Hükümet anlaşılan 30 Mart seçim sarhoşluğunu üzerinden atamadı. 24 Nisan yaklaşıyor. Başkan Obama her yıl olduğu gibi yazılı bir açıklama yapacak. Belki soykırım sözcüğünü kullanmayacak ama daha önce olduğu gibi onu çağrıştıran İngilizce ve Ermenice kelimelerden yararlanacak. Obama geçen yıl özetle şöyle demişti: “20. yüzyılın en kötü mezalimlerinden biri olan Meds Yeghern’i (Büyük Felaket) anıyoruz. Bunu yaparak, Osmanlı İmparatorluğu’nun son günlerinde acımasızca katledilen ya da ölüm yürüyüşüne zorlanan 1.5 milyon Ermeni’nin anısını onurlandırıyoruz. Söz ve eylemlerimiz yoluyla yükümlülüğümüz, ölenlerin hatıralarının ateşini parlak tutmak ve tarihin bu kara fasıllarının bir daha asla tekrarlanmamasının sağlanması yönünde. Gerçeklerin tam, samimi ve adil biçimde kabul edilmesi hepimizin çıkarına. Geleceğe ilerlemek, geçmişin gerçekleriyle hesaplaşmadan yapılamaz.” Senato Dış İlişkiler Komitesi’nde sözde soykırım tasarısı konuşulurken, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Washington’da Anadolu Ajansı’nın Ulusal Basın Binasında kiraladığı ofisin kutlama pastasını kesiyordu. Ermeni lobisi önümüzdeki yıl sözde soykırımın yüzüncü yılına şimdiden hazırlanıyor. ABD Kongresi’nde şu anda Türkiye aleyhinde tam 10 yasa tasarısı var. Yeni büyükelçi Kongre’nin yerini öğrenip yönetimle tanışıncaya kadar tasarılar bir bir geçecek gibi görünüyor. Yurt Gazetesi’nden alınmıştır

CHP İstanbul Milletvekili Müslim Sarı, düzenlediği basın toplantısında 30 Mart yerel seçimlerinde alınan oy oranının hem kendilerinin hem de Washington’un beklentilerini karşılayamadığını söyledi İLHAN TANIR

hangi bir katılım olmamıştı.

NEW YORK-POSTA212

WASHINGTON ŞAİBELERİ SORDU Sarı, diğer milletvekilleri ile birlikte yaptığı basın toplantısında, Washington’daki görüşmelerinde özellikle Türkiye’deki seçimlerdeki şaibelerle ilgili çokça soru geldiğini, bunun hem ABD Dışişleri Bakanlığı’ndaki görüşmelerde hem de diğer görüşmelerde ağırlık kazandığını gördüklerini anlattı. Görüşmelerinde ikinci olarak da Başbakan Erdoğan’ın otoriterliği ile ilgili endişelerin Washington’da arttığını ifade etti. Sarı, basın özgürlüğü, HSYK yasası veya MİT yasalarıyla ilgili gelişmelerin bu kaygıların çoğalmasında etkili olduğunu kaydetti. Üçüncü olarak ise Türkiye’nin evrensel değerlerden sürekli kopuşunun yaşandığı noktasında Washington’da bir görüşün kabul gördüğünü iletti. Sarı’ya göre, Türkiye’nin bu açı-

C

HP İstanbul milletvekilleri Muslim Sari, Sedef Küçük ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’dan oluşan bir heyet hafta içinde Washington’a gelerek bir dizi temasta bulundu. Heyet, başkentte hem düşünce kuruluşları uzmanlarıyla hem de ABD Dışişleri Türkiye masası yetkilileriyle görüşerek, yerel seçimler sonrası Türkiye değerlendirmeleri yaptılar.

CEMAAT GALASINA KATILDILAR Milletvekilleri aynı zamanda, Turkic American Assembly’nin (Türki-Amerikan Asamblesi) yıllık galasına da katıldılar. Milletvekili Sedef Küçük bu galada bir konuşma da yaptı. Gülen Hareketi’ne yakın derneklerin çatı asamblesi olarak bilinen TAA’nın galasına AKP’den ise her-

lardan Venezuala ve Ukrayna gibi ülkelerle karşılaştırmalar yapıldığına şahit olduklarının altını çizdi. Washington’da ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve olası adaylarla ilgili de sorulara bolca karşılandığını ifade ettiler. ABD Dışişleri Bakanlığı’ndaki görüşmede ABD’li yetkililer ilk olarak Ankara seçimlerini sordular, şaibelerin üstünde durdular ve itirazları dikkatle izlediklerini söylediler. Milletvekili Sarı ayrıca seçimlerdeki hilelerle ilgili Washington’da büyük bir ilgi olduğunu, bu şaibe ve hile iddialarının hemen bütün görüşmelerde sorulduğunu da ifade ettiler. Sarı, CHP’nin yerel seçimler performansının Washington’da nasıl karşılandığı ile ilgili Posta212’nin sorusuna ise

30 Mart seçimleri bir kez daha Türkiye’nin ana sorununun siyasi rekabetsizlik olduğunu gösterdi. Amerikan basınında artık ,“Türkiye yolsuzluğu ve otoriterliği onayladı” diye yorumlar yapılıyor NEW YORK - POSTA212

Y

akın geçmişte öne sürdükleri İslamla demokrasinin mükemmel karışımı model ülke tanımı "yarım demokrasiye" dönüşüyor. Önümüzdeki seçimlerde de durumun değişmeyeceği, Erdoğan yönetiminin artık bir realite haline geldiği ve bu tablonun en büyük sorumlusu olarak da etkin bir muhalefetin eksikliğini işaret ediyorlar. Kısacası “Muhalafet yoksa demokrasi de yok" diyorlar.

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

YIL: 1 SAYI: 48

SAHİBİ POSTA 212 PUBLISHING LLC ADINA

EKMEL ANDA

MEDYA GRUP BAŞKANI

CAN KAMİLOĞLU GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

YAYIN DANIŞMANI

HABER KOORDİNATÖRÜ

AHMET BUĞDAYCI

HALDUN ARMAĞAN

HABER MERKEZİ MEHVEŞ KOÇAK – ADNAN ONARAN - DİLEK ESKİ BEZİRKAN HÜSEYİN TUNCER - ERTAN BEZEN - AYSEL TAPAN - DEMET DEMİRKAYA SONER MEZGİTÇİ - SERKAN KALFA - DOĞUCAN CÖMERT EMRE EMİRGİL (WEB) WASHINGTON TEMSİLCİLİĞİ İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİLİĞİ DUYGU GÜVENÇ İSTANBUL TEMSİLCİLİĞİ FİGEN ONUR GÖRSEL YÖNETMEN ERDAL ÖZBEK SAYFA TASARIM TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR İDARİ MÜDÜR

MEHVEŞ SÖNMEZ ADRES 31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 718 732 08 57 – 347 730 42 36 ABONE SERVİSİ REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

TÜRKİYE TEMSİLCİLİĞİ ADRES: Hacı İzzet Paşa Yokuşu Rota 2 Apt. 15/2 34427 Kabataş/Beyoğlu-İstanbul TELEFON +90 212 244 35 35 Fax: + 90 212 244 35 38 e-mail: nese@sria.com.tr

POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

BEKLENTİYİ KARŞILAYAMADI ‘’Cumhuriyet Halk Partisi’ne olan beklentilerin daha yüksek olduğunu gördük. Yüzde 28 oy aslında sosyal demokratların ulaştığı en yüksek oy. Ama beklentiler biraz yüksekti. Burada da (Washington) CHP’nin biraz daha fazla oy alacağına ilişkin bir beklentinin olduğunu gördük. Dolayısıyla beklentinin altında bir oy aldığına dair bir algı var.’’

“Muhalefet yoksa demokrasi de yok” AHMET BUĞDAYCI

16 Nisan 2014 Çarşamba

şöyle cevap verdi:

SİVİL REAKSİYON: #OCCUPYCHP Türkiye içinde de bildik eleştirileri tekrarlamanın ötesine geçilemiyor. Kimse "ne yapmalı" sorusunu sormaktan hoşlanmıyor. Tam bu sırada #OccupyChp patlıyor. #OccupyChp sembolik bir adım olmanın ötesinde, Türkiye’de ve yurtdışında ilk defa canlı bir şekilde sivil alanda organize olmaya başlayan bir dalganın öncüsü olarak sahneye çıkıyor. Gezi işgalini sürdürüp eldeki gövdeyi dönüştürebilir mi… Ve azınlıkta kalmanın bir kader olmadığını kanıtlayacak bir paradigma değişikliğini başlatabilir mi… BLAIR, THATCHER’I NASIL YIKTI “Ne yapmalı” sorusu 30 Mart sonrası boşlukta yüzerken, genç bir lider ve ekibinin, 1990’ların sonlarında, İngiltere’de 18 yılllık muhafazakar hegomanyasına son verip İşçi Partisi'ni iktidara taşıması, bugünün CHP'si için derslerle dolu. Bu sorular ve dersler, sadece iktidara gelecek bir muhalefet partisi yaratmanın ötesinde, Türkiye’nin sağlıklı bir demokrasiye geçebilmesi için de kritik bir önem taşıyor. NEFRET EDİLEN SORU: NE YAPMALI? Amerikan ve Batı basını, 30 Mart sonrasını “Türkiye otoriterliği ve yolsuzluğu” onayladı diye yorumluyor. Üstelik gelecek seçimlerde de bu tablonun pek değişmeyeceği ve dolayısıyla Türkiye’de Erdoğan modelinin artık bir realite haline geldiği bakışı ağırlık kazanıyor. Obama yönetimi de, hükümetin İran ve El-Kaide ile ilişkilerinden rahatsız olsa da, “Ukrayna kriziyle Türkiye’nin stratejik önemi bir anda 10 misli arttı, fazla kurcamalaya gelmez, provoke edip Türkiye’yi Putin’e kaptırmayalım ” diye mı-

rıldanıyor zaten. Türk medyasına dönüyoruz, muhalif kalemlere bakıyoruz, seçim öncesi aynı eleştiriler, aynı itirazlar, aynı konular…

ELEŞTİRİDEN ÜRETİCİ KÜLTÜRE Eleştiriyi tükettik, sıra üretici kültüre gelmedi mi artık. Hepimiz iktidara karşı eleştirileri sürdürüyoruz, ama ne yapılmalı sorusuna gelince, herkes orda duruyor. Tüm konuşmaların geldiği yer, AKP’ye oy veren kalabalık, yoksul sınıfların belirlediği ”demografik-gelir sarmalı” ve mevcut muhalefetin oy limiti. Bu tabloyu bir tek ekonomik kriz değiştirebilir. Ki o noktada bile, iktidar krizin bedelini muhaliflere ödeterek kendi tabanını koruyabilir. Öte yandan 30 Mart sonrası Türkiye’nin kalbinin bu fasit daireye daha fazla dayanamayacağı, belki de mevcut paradigmanın kırılma eşiğinde olabileceğine dair işaretler geliyor. BU BİR KADER Mİ? Ortada halen ciddiye alınacak tek gövde var, o da Gezi desteğine rağmen itiraz kültürünün ötesine geçemeyen, yüzde 25’leri aşamayacak bir parti. Bu bir kader mi. Yoksa yüzde 1 ve altı oy alan partilerle herkes kendi yoluna mı bakacak… CHP kendisini lağvederek yeni bir partiye gitse bile iki gün sonra CHP adında başka bir parti kurulur, varolan küçük pasta bu sefer ikiye bölü-

nür, muhalefet iyice yok olur. Konuşmaktan aslında kimsenin hoşlanmadığı ‘ne yapmalı’ sorusu havada asılı dururken, Geziciler CHP Genel Merkezi’ni işgal ederek ilk defa siyaset alanına indi. Ama sanıldığı gibi, annebabaları gibi partiye turist olarak gelmediler. Sistemi değiştirme vaadiyle, ‘alıcı’ bir gözle işgal ettiler. Ayrıca, sanki çaresizce aradığı tazelenme enerjisini hissetmiş gibi parti örgütü bu işgalden son derece memnundu. #OccupyChp, sembolik bir adım olmanın ötesinde, Türkiye’de ve yurtdışında ilk defa bu kadar canlı bir şekilde sivil alanda organize olmaya başlayan bir dalganın öncüsü olarak da okunabilir. Tabii, anaakım siyasete girip, bütün günahlarını bilerek, CHP’yi dönüştürme seçeneği çok uzak bir hayal gibi geliyor, ama İngiltere’de 18 yıllık Muhafazakar Parti iktidarının, yepyeni bir İşçi Partisi yaratılmasıyla, nasıl değiştiği örneğine bakarsak, iki parti arasındaki şaşırtıcı benzerliği görebiliriz.

BLAIR NASIL KAZANDI? İşçi Partisi, Thatcher’ın 1979-97 arasındaki 18 yıllık ezici egemenliğinden, sayısız yenilgiden sonra Tony Blair liderliğinde, “Yeni İşçi Parti” sloganıyla 1997’de 10 yıl sürecek iktidarına başladı. Zamanın İşçi Partisi ile bugünün CHP’si, çok başka açılardan çok farklı olsalar da olsa, ortak noktaları “zamanla

eskimiş güçlerin” elinde adeta rehin kalmaları. Blair, partinin başına geçtiğinde partiyi adeta rehin tutan işçi sendikalarına meydan okudu ve eski partiyi adeta “öldürdü”. Partiyi endüstri devrimi tabanına dayanan sol bir söylemden çıkardı, merkezin solunda tanımladı. Blair partinin iç mekanizmaları, parti dışındaki yapılarla nasıl ilişki kurulacağı ve seçmenlere kendisini nasıl sunacağı konularında bir dizi değişim yaptı. Slogan “Yeni Parti”ydi. Partinin modernleştirilmesi, köşe başlarını tutmuş, yaşlı kuşağın tasfiye edilmesi ve yerine çoğu zaman geçici çalışma modeliyle kariyer arayışı içindeki dinamik genç bir kadronun getirilmesiyle hız kazandı. Kırmızı bayrak kırmızı güle dönüştü, partinin manifestosu orta sınıf İngiltere’ye seslenerek, sosyal adalet, ve refah artışı vaadiyle düzenlendi ve ortaya yeni bir merkez partisi çıktı. Yeni Parti, solun amacının ideolojik kalıplardan öte, küreselliğin ve internetin getirdiği yeni dünyayı kavramak ve buna göre insanların ve toplumun mutluluğunu tasarlamak olduğunu güçlü bir dille haykırıyordu. Sol dayanışma tüm gücünü, gelir eşitsizliğini azaltmak ve toplumun ezilen kesimlerini korumaya yöneltmişti. Başarının sırrı buydu.

YENİ SEKÜLERLİK İşçi Partisi’nin yükü sendika baronları idiyse, CHP’nin yükü de resmi bir kimlik yaratma ideolojisi olarak kullanılan dışlayıcı, 30’ların zihin dünyasını yansıtan laiklik anlayışı. Seçim öncesi ve sonrasında sandığa inen Gezi akımları ise Atatürkçülüğü demokratik, özgürlükçü, Batı’ya yüzü dönük bir zihniyetle yorumluyor, dışlayıcı laiklik ideolojisinden uzaklaşıp, kapsayıcı, inançlara saygılı bir sekülerlik etrafında toplanıyor. İşte bu yeni sekülerlik tanımı, sadece laik muhalefetin üzerinde birleşeceği bir platform değil, tüm “diğer kesimlerin”de üzerinde eşitçe vatandaşlık ilişkilerini geliştirecebileceği bir zemin vaadini veriyor. Değişim ivmesinin hızlandığı 30 Mart’tan sonra siyaset sahnesine sıfır noktasından bakmak ve agresif, ayrıştırıcı, zehirli bir dilin yerine uzlaşmacı, ama üretici bir dilin etrafında buluşmak zamanı geliyor.


Güncel

16 Nisan 2014 Çarşamba

Aydoğan Vatandaş Seymour Hersh ve Obama’nın kırmızı çizgileri! AMERİKA’NIN tartışmasız en başarılı araştırmacı gazetecisi Seymour Hersh’in geçen yıl Suriye’de gerçekleştirilen Sarin Gazı saldırısının arkasında Türkiye’nin bulunduğu iddiası, Amerika ana akım medyasında yankı bulmadı. Bulmadığı gibi Amerikan yönetimi de iddiayı yalanladı. Ancak böylesi bir iddianın ABD yönetimi tarafından yalanlanmış olması, söz konusu iddiaları hem Obama yönetimi, hem de Türkiye açısından bir tehdit olmaktan çıkarmıyor! Çünkü Hersh’in gazetecilik kariyeri bunun gibi birbirinden ilginç, önce yalanlanmış ancak daha sonra gerçek olduğu ortaya çıkmış haberlerle dolu. Şu bir gerçek, zaman içinde Hersh, devlet içinde bazı gerçeklerin ortaya çıkmasını isteyen derin kaynakların güvendiği bir isim haline gelmiş. Hersh bu iddiaları ilkin yine, London Review of Books’ta, 19 Aralık 2013’te yazmıştı. Türkiye kamuoyu 17 Aralık iddialarına kilitlendiği için bu iddiaları farketmedi. Hersh o yazısında doğrudan Obama yönetimini hedef alarak Suriye’de gerçekleştirilen kimyasal saldırıyla ilgili istihbarat raporlarını yok saymak ve gerçekleri gizlemekle suçlamıştı. Hersh’in bu yazılarını aslında ilkin ünlü New Yorker Dergisi’nde yayımlamak istediği biliniyor. Ancak Obama’nın gözdesi olarak bilinen bu yayın organı söz konusu yazıları yayımlamayı reddetti. Hersh’in geçmişte ne tür işlere imza attığını öğrenmek isteyenlere, Robert Miraldi’nin ‘Scoop Artist’ adlı kitabını okumalarını öneririm. Obama yönetimi Hersh’i yalanlıyor. Ancak Vietnam savaşı sırasında ABD’nin illegal silahlar kullandığı gerekçesiyle Lyndon Johnson yönetiminin de Hersh’i yalanladığı, iddiaların bir sure sonra doğru olduğunun ortaya çıktığı unutulmamalı. Aynı şekilde Başkan Nixon da, My Lai katliamı haberi dolayısıyla Hersh’i yalanlamış ancak iddiaların bir süre sonra doğru olduğu tüm dünya gazetelerinde 1.sayfadan yayınlandığı unutulmamalı. Şili’de Salvador Allende’nin devrilmesi ve öldürülmesi ile ilgili Amerika’nın dahli ile ilgili haberi dolayısıyla dönemin Dış İşleri Bakanı Henri Kissinger’in Hersh’i yalanladığı ancak iddiaların doğru çıktığı unutulmamalı. 1975’te CIA’nin Amerikan vatandaşlarının mektuplarını okuduğunu yazmış ve yine yalanlanmıştı. Ancak bu iddiaların da doğru olduğu Kongre araştırması sonucu doğru çıkmıştı. Hersh ile ilgili söylenebilecek şey şu. Çok dikkatli bir gazeteci. Yaş tahtaya bastığı şu ana dek görülmemiş. Şu ana kadar yalan çıktığı kesin olarak belirlenmiş bir haberi yok. Çok derin haber kaynakları oluşturmayı başarmış ve onların kesin olarak güvenini kazanmış. Sizin anlayacağınız, devletlerin, politikacıların tam bir baş belası. Hersh’in Suriye’deki Sarin gazı saldırısını mercek altına alan son iki yazısını okuduğunuzda, aslında hedefin Türk Hükümetinden çok, Obama yönetimi olduğu anlaşılıyor. Hersh aslında, siyasi nedenlerle Esed’in gitmesini isteyen Obama’yı, Erdoğan yönetiminin 1500 kişinin ölmesiyle sonuçlanan sarin gazı saldırısını organize etmesine göz yummakla suçluyor. Bu yüzden, Beyaz Saray’ın suçlamaları yalanlaması kendi içerisinde tutarlı. Zira suçlamaların hedefi sadece Erdoğan Hükümeti değil aynı zamanda (ve de öncelikle) Obama yönetimi. Nitekim, geçtiğimiz yılın Mayıs ayında Suriye konusunun merkezde olduğu ve Erdoğan’ın Obama’ya Suriye’de Esed rejiminin kimyasal silahlara sahip olduguna ilişkin kanıtları sunduğu Washington görüşmesinin gergin geçtiği ve Ankara’nın Suriye konusunda istediklerini alamadığı sır değil. Hersh, üst düzey bir istihbarat yetkilisine dayandırarak, Hakan Fidan’ın söz konusu görüşmede 2 kez Suriye’de kullanılan kimyasal silahlarla ilgili konuşmaya çalışırken, Obama tarafından sözünün kesildiğini, buna mukabil Erdoğan’ın gergin bir şekilde, ‘Kırmızı çizginiz’ aşıldı dediğini aktarıyor. Bu iddialar aslında, bu konuyu takip edenlerin üç aşağı beş yukarı duyduğu şeyler. Obama’nın söz konusu görüşmede uslubunu bozmadığı, ancak olayın ardından çeşitli ortamlarda Erdoğan’la ilgili çok sert şeyler söylediği Washinton kulislerinden Ankara’ya kadar uzanmış. Nitekim bu görüşmenin ardından Obama’nın aylarca Erdoğan ile görüşmediği, yapılan en son görüşmenin de, Obama’nın hukukun üstünlüğüne atıf yaptığı Şubat konuşması. Bu konuşmada Erdoğan, Gülen’le ilgili şikayette bulunduğunu da belirtmiş, ancak söz konusu iddia Beyaz Saray tarafından yalanlanmıştı. Türkiye ile ABD’nin Suriye konusundaki görüş ayrılığı, ABD’nin Suriye konusunda Rusya’nın ‘Cenevre 2’ inisiyatifini önceliklemesiyle devam etti. Bu süreçte Türkiye, Suriye muhalefeti üzerindeki etkinliği üzerinden görüşmelere olumlu katkı vermeyerek görüşmeleri baltalamakla suçlandı. Mayıs ayında Türkiye ile ABD arasında Suriye gerginliği yaşanırken, bir ay sonra Gezi olayları patlak verdi. Erdoğan ve kurmaylarının Gezi olaylarının arkasında Amerika’nın olduğunu ima eden açıklamalar yaptıkları da hala hafızalarda. Bu da aslında Erdoğan’ın Gezi olaylarının arkasında ABD’nin olabileceğini düşünmesine neden olabilecek kadar ABD yönetimini kızdıracak bazı gelişmeler yaşandığı iddialarını güçlendiriyor. Hersh’in yazısının farkedilmeyen ancak kanımca en önemli tarafı Erdoğan’ın Mayıs görüşmesinden elinin boş dönmediğini belirttiği bölüm. Hersh bu bölümde, CIA kaynaklarına dayanarak, Obama’nın, Türkiye’nin İran’a yapılan yaptırımları bir süre daha delebilmesine müsade ettiğini, bu kapsamda İran’a sadece 2012 yılında 13 milyar dolar girdiğini ve bu meblağın yüzde 15’inin Türkiye, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde rüşvet olarak paylaşıldığını belirtiyor. Geçenlerde, basına yansıyan ifadelerinde, İran’lı iş adamı Reza Zarrab’in patronu Babek Zencani’nin söz konusu faaliyeti yanlız başına yapmadığını, arkasında çok büyük bir organizasyonun olduğunu söylediği ortaya çıktı. Zencani’nin Amerikan Hazine Bakanlığı’nın finansal istihbarat biriminin tespitleri sonucu ABD’nin kara listesine girdiği tarih ise tek ilginç. Hersh’in de yazdığı gibi, Mayıs ayında Obama-Erdoğan görüşmesinde İran’la geçekleştirilen söz konusu faaliyetin masaya yatırıldığı anlaşılıyor, bu da Amerikan istihbarat topluluğunun söz konusu telefon görüşmesinden kesin olarak haberdar olduğu anlamına geliyor. NSA üzerinden bir çok devlet başkanını dinlediği ortaya çıkan ABD’nin Türkiye’deki muhataplarını dinlememesi düşünülemez.

N I Ç KA

MİT yasası geliyor!

AK Parti tarafından hazırlanan ve Meclis Genel Kurulu’na getirilen yeni MİT yasası teşkilatı ve üyelerini olağanüstü yetkilerle donatıyor. Bu yasa aynen kabul edilirse polis, asker, veya yoldan geçen biri casuslukla suçlanabilecek ANKARA - POSTA212

AK

Parti tarafından hazırlanan ve bir ülke savaşa girdiğinde uygulanabilecek 15 madde içeren yeni MİT Yasa Tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülmeye başlandı. Ana Muhalefet Partisi CHP ve MHP, MİT’i olağanüstü yetkilerle donatan bu yasa tasarısı kabul edildiği taktirde Türkiye’nin Suriye ve Irak gibi Muhaberat Devleti olacağını savunarak karşı çıkıyorlar. Zaten Ak Parti de MİT yasasını temel kanun maddesi olarak tartışmak istiyor. Yani madde madde tartışmak yerine 15 maddenin tümünü tek madde gibi sunmak istiyor. Bu nedenle Meclis’te kanun teklifinin görüşmelerinde büyük tartışmalar yaşandı.

NEDEN İHTİYAÇ DUYULDU? CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, teklifte en fazla tartışılması gereken hususun MİT’in operasyonel bir kurum haline getirilmesi olduğunu belirtti. Buna neden ihtiyaç duyulduğunu sordu. MİT’e görev verme yetkisinin Başbakan’a verildiğini hatırlatan Hamzaçebi, MİT’in dış güvenlik, terörle mücadele ve millî güvenliğe ilişkin konularda Bakanlar Kurulu’nca verilen görevi istihbarat sınırlaması olmadan yerine getirmek durumunda olacağını söyledi. MHP Kütahya Milletvekili Alim Işık, yargı denetiminden uzaklaştırılan bir zümrenin en azından Meclis denetimi altında olması gerektiğini vurguladı. Işık şunları söyledi: “Herhalde MİT’in, özellikle Oslo görüşmelerindeki kayıtlarda yer alan mensuplarının korunmasının, Suriye Türkiye ilişkilerinde birçok olumsuz olaya istihbarat zafiyeti açısından konu edilmesinin ardından, artık MİT’le ilgili kimsenin konuşmaması isteniyor.” ATALAY: 2473 KİŞİ DİNLENDİ Görüşmelerde Hükümet adına konuşan Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, MİTin bugün itibariyle TİBde kayıtlı toplam 2 bin 473 kişiyi dinlediğini açıkladı. Atalay, dinlemelerin ağırlıklı olarak yurt dışına yönelik ve sınır güvenliğini ilgilendiren konularda ve mahkeme kararıyla gerçekleştirildiğini söyledi.

rındaki hareketler, sağlık bilgileri, tapu dairelerindeki kayıtları, hangi otelde kaldığı, nerelere gittiği gibi bilgilere MİT kolayca ulaşabilecek. Böylece MİT siyasetçiler, milletvekilleri, gazeteciler, polisler, askerler, bürokratlarla birlikte tüm vatandaşların bütün kişisel bilgilerine ulaşabilecek.

BAŞBAKAN’A BÜYÜK YETKİ Teklifle Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu’nun yapısı ve işleyişinde de önemli değişiklikler yapılıyor. Halen MİT Müsteşarı’nın başkanlığında çalışan Kurul, üç

SORUŞTURMA MİT’E AÇILACAK Teklifle MİT, devlete karşı işlenen suçlar ile darbe, darbe teşebbüsü, örgüt üyeliği gibi suçların yanı sıra casusluk suçlarından yürütülen tüm soruşturma ve davalardaki bilgi ve belgelerin örneğini alabilecek. Böylece Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki “hazırlık soruşturmalarının gizliliği” ilkesi böylece MİT’e karşı geçerli olmayacak.

MİT’e tutuklu ve hükümlülerle görüşme, cezaevinden alıp götürme yetkisi veriliyor. Yasa bununla da yetinmeyip, Milli İstihbarat Teşkilatı’na kamu kurum ve kuruluşları, tüzel ve özel kişilerin yanı sıra sendikaların da hesaplarına el koyma ve istediği zaman arama yapabilme yetkisi de veriyor ayda bir, MGK Genel Sekreteri veya Yardımcısı, Genelkurmay İstihbarat Başkanı veya Yardımcısı, bakanlıkların müsteşarları, kurum ve kuruluşların yetkili amirleri, MİT’in ilgili

İNTERNET VE TELEFON Teklifle hiçbir kurum MİT’ten bilgi belge saklayamayacak. Buna yeni internet yasası ile kurulan Eri-

şimi tespit edebilecek, dinleyebilecek, sinyal bilgilerini değerlendirip kayda alabilecek.

KOZMİK ODALAR Yasada MİT’in ulaşabileceği bilgi-belge konusunda herhangi bir istisna yer almadığı için devletin diğer istihbarat kurumları ile askerin gizli bilgi-belgelerine de MİT ulaşabilecek. Bugüne kadar ancak mahkeme kararıyla arama yapılabilen kozmik odalar da böylece MİT’e açılacak. BİLGİ VERMEYENE CEZA MİT’in istediği bilgi ve belgeleri vermeyen kişilere 2 yıldan 4 yıla kadar hapis verilecek. Hiçbir kurum ve kuruluş, kendi yasası veya diğer yasalardaki hükümleri ileri sürerek bilgi-belge vermekten kaçınamayacak. Bilgi-belge vermek durumunda kalanların ilerde yargılanmayacaklarına ilişkin yasal güvence vermek için de teklife “Bu kanunda MİT’e verilen görev ve yetkiler çerçevesinde yapılan her türlü talep öncelikli olarak yerine getirilir, bu talepleri yerine getirenlerin hukuki ve cezai sorumluluğu doğmaz” hükmü konuldu. YENİ ANAYASA GİBİ Teklife konulan bir madde de MİT Kanunu’nun diğer kanunlardan daha üst bir kanun olarak düzenliyor. Teklifte yer alan “Bu

zılma, savaş zamanında emirlere uymama, savaş zamanında yükümlülükler, savaşta yalan haber yayma, seferberlikle ilgili görevin ihmali, düşmandan unvan ve benzeri payeler kabulü, devletin güvenliğine ilişkin belgeler, devletin güvenliğine ilişkin bilgileri temin etme, siyasal veya askerî casusluk, devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin bilgileri açıklama, gizli kalması gereken bilgileri açıklama, uluslararası casusluk, askerî yasak bölgelere girme, devlet sırlarından yararlanma, devlet hizmetlerinde sadakatsizlik, yasaklanan bilgileri temin, yasaklanan bilgilerin casusluk maksadıyla temini, yasaklanan bilgileri açıklama, yasaklanan bilgileri siyasal veya askerî casusluk maksadıyla açıklama, taksir sonucu casusluk fiillerinin işlenmesi, devlet güvenliği ile ilgili belgeleri elinde bulundurma.”

MİT’E SORULAMAYACAK Teklife eklenen bir maddeyle de MİT uhdesindeki istihbari nitelikteki bilgi, belge, veri ve kayıtlar ile yapılan analizlerin istenmesine de sınır getirildi. Buna göre MİT’in bilgi ve belge alacağı yukarda sayılan suçlar dışında kalan suçlardan dolayı yürütülen soruşturma ve davalarda MİT’ten bilgi, belge, veri, kayıt ya da analiz istenemeyecek. Buna göre suç işlemek için örgüt kurma

Yasaya göre MİT mensupları, asker ve polisin silah taşımasının yasak olduğu yerlerde de silah taşıyabilecek. Gazetecileri istediği zaman gözaltına alıp sorgulayabilecek. Mahkeme kararı olmaksızın MİT, tüm e-mailleri ve banka hesaplarını inceleyebilecek

başkanları ile MİT Müsteşarının çağıracağı diğer kamu görevlilerinin katılımıyla toplanıyor.

ÜYELERİ BAŞBAKAN SEÇECEK Teklifle Kurul’un başkanı artık Başbakan olacak. Ayrıca MGK ve Genelkurmay temsilcilerinin kurulda yer alacaklarına ilişkin düzenleme de çıkarılıyor. Buna göre Kurul’a kimlerin katılacağına Başbakan karar verecek. Başbakan uygun görmediği takdirde Emniyet, Genelkur-

Yasa MİT’e sokaktan adam toplamaktan muhalefet liderlerini dinlemeye kadar her türlü yetkiyi veriyor. En vahimi de bir MİT’çi yoldan geçen birini öldürse bile Başbakan izin vermezse soruşturulamıyor İşte yeni teklife göre MİT’in ‘süper yetkileri’ hakkında merak edilenler... Teklife göre bankalar, finans kuruluşları, tapu, vergi daireleri, özel şirketler, dernekler, sendikalar hatta siyasi partiler bile MİT’in istediği bilgi ve belgeyi hemen vermek zorunda olacak. Teklif yasalaştığında bütün vatandaşların bankalardaki hesapla-

rat çalışmalarının yöneltilmesinde temel görüşleri oluşturmak ve uygulamayı belirlemekle” yetkili olacak.

may ve MGK temsilcileri toplantıya alınmayacak. Teklifle Kurul’un aldığı kararların “bağlayıcı” olduğu da hüküm altına alınıyor. Kararları bağlayıcı olan Kurul’un görev ve yetkileri de değiştiriliyor. Buna göre Kurul “Bakanlıklar ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarının görev ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesiyle ilgili koordinasyonu sağlamak, istihba-

şim Sağlayıcılar Birliği ve TİB de dahil. Buna göre MİT, herkesin hangi siteye girdiği, ne kadar kaldığı, kimlerle iletişime geçtiği gibi bilgileri içeren internet trafik bilgilerini de birlikten alabilecek. Ayrıca GSM şirketlerinin yasa gereği 5 yıl tutmak zorunda olduğu kimin kimi aradığı, ne kadar süreyle konuştuğu, kime mesaj çektiği gibi detay kayıtları da kolaylıkla MİT tarafından elde edilecek.

SINIRSIZ DİNLEME Teklifte yer alan “MİT, telekomünikasyon kanallarından geçen dış istihbarat, milli savunma, terörizm ve uluslararası suçlar ile siber güvenlikle ilgili verileri toplayabilir” hükmü de telefon ve internet başta olmak üzere bütün iletişime ilişkin verilerin MİT tarafından toplanabilmesine izin veriyor. TÜM DÜNYAYI DİNLEYEBİLECEK Yasa teklifi ile ayrıca MİT’e küresel dinleme ve iletişimin izlenmesi yetkisi de getirildi. Buna göre “Önleyici istihbarat elde etmek ve analiz yapabilmek amacıyla” MİT, yurt dışında gerçekleştirilen bütün ilete-

kanun ile diğer kanunlarda aynı konuyu düzenleyen farklı hükümler bulunması halinde bu Kanun hükümleri uygulanır” hükmüne göre kişisel verileri, özel hayatın gizliliğini ve iletişim özgürlüğünü koruyan diğer kanunlardaki hükümler MİT Kanunu karşısında geçersiz olacak.

YARGI DA MİT’E BAĞLANIYOR Teklifin yasalaşması halinde şu suçlarla ilgili soruşturma ve davalardaki bütün bilgiler MİT’e verilecek: “Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (bölücülük), Anayasayı ihlâl (Anayasa’yı zorla değiştirmeye kalkışma), Cumhurbaşkanı’na suikast ve fiilî saldırı, yasama organına karşı suç (darbe teşebbüsü), hükümete karşı suç, hükümete karşı silâhlı isyan, silahlı örgüt, örgüte silah sağlama, suç için anlaşma, düşmanla işbirliği yapmak, devlete karşı savaşa tahrik, temel milli yararlara karşı faaliyette bulunmak için yarar sağlama, yabancı devlet aleyhine asker toplama, askerî tesisleri tahrip ve düşman askerî hareketleri yararına anlaşma, düşman devlete maddî ve malî yardım, askerî komutanlıkların gasbı, halkı askerlikten soğutma, askerleri itaatsizliğe teşvik, yabancı hizmetine asker yazma, ya-

ile rüşvet, zimmet, ihaleye fesat gibi yolsuzluk suçlarında savcılıklar ve mahkemeler MİT’ten herhangi bir bilgi-belge alamayacak.

SAHTE ŞİRKET KURABİLECEK Teklifle ayrıca MİT’e “tüzel kişilik” kurma yetkisi de veriliyor. Teklifle “İstihbari faaliyetler için görevlendirilenlerin kimliklerini değiştirebilir, kimliğin gizlenmesi için her türlü önlemi alabilir, tüzel kişilikler kurabilir. Kimliğin oluşturulması veya tüzel kişiliğin kurulması ve devam ettirilmesi için zorunlu olması durumunda gerekli belge, kayıt ve dokümanlar ile araç ve gereçler hazırlanabilir, değiştirilebilir ve kullanılabilir” hükmü yer alıyor. Buna göre MİT teşkilat bağlantısını gizleyerek, yani sahte dernek, vakıf, sendika, şirket vs. kurabilecek. Bunları kurarken sahte evrak da üretebilecek. YABANCILARIN KADERİ Teklife göre MİT “Yabancıların ülkeye giriş ve çıkış ile vize, ikamet, çalışma izni ve sınır dışı edilmesi gibi konularda, ilgili kurum ve kuruluşlardan talepte” bulunabilecek. Böylece MİT, Türkiye’deki yabancılara ilişkin her türlü tasarrufta yetki sahibi olabilecek.


Güncel

16 Nisan 2014 Çarşamba

GEZİ DİRENİŞÇİLERİ İLK KEZ 30 MART YEREL SEÇİMLERİ’NDE ÖRGÜTLENDİ

Sandık Gönüllüleri “Suçüstü yakaladık” Gezi’den sonra gençler ilk defa 30 Mart seçimlerinde internette sosyal medya üzerinden örgütlenmeye başladı. Özellikle İstanbul ve Ankara’da binlerce gönüllü ortaya çıktı. Bu gruplardan biri İstanbul’daki ‘Oy ve Ötesi’ydi. Diğeri ise Başkent’teki Ankara’nın Oyları.

Ankara’nın Oyları, 1 milyondan fazla oy ve 6 bin 500 sandık için itiraz etti. Yüksek Seçim Kurulu, Ankara’nın itirazını reddetti. Ama sandık sayımlarındaki şüpheler onları bir an için bile yıldırmadı. Şimdi hedeflerinde Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler var.

DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

G

ezi protestolarından bu yana kendini gösteren Türk gençliği ilk defa bu seçimlerde örgütlenmeye başladı. İstanbul'da başlayan Oy ve Ötesi Grubu'nu, Ankara'nın Oyları adlı oluşum izledi. İki büyük kentteki bu örgütlenmenin şimdi Türkiye geneline yayılması bekleniyor. Ayberk Yağız "Gördüğümüz hatalar ağzımızı açık bıraktı. Sivil inisiyatifler olarak el atmamız gerektiğini anladık. Siyaset, siyasetçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir" dedi. Yağız, Posta212'ye deneyimlerini ve hedeflerini anlattı: ■ Bu örgütlenmeyi ne tetikledi? İlk defa biz Gezi'den sonra bu sayım sürecine dahil olduk, teknolojiyi, cep telefonlarını, iletişim araçlarını kullandık. Herhalde daha önce hep yapılıyordu ama bu defa suçüstü yakaladık. ■ Ankara'da seçim itirazları YSK tarafından reddedildi. Peki siz neyi başardınız? Biz o karmaşa içinde 12 bin 235 sandıktan 517'si hariç hepsinin tutanaklarını bulduk. ■ Tutanak karmaşasından nasıl sıyrıldınız? CHP'nin organizasyonu o kadar kötüydü ki biz bunun arkasında art niyet olduğunu düşündük. Bunun üzerine BBP ve MHP'den gelen tutanakları, CHP'nin organizasyonundan bağımsız olarak topladık. İnsanlar sonuç girmeyince CHP'nin kurduğu sistem çöktü. O yüzden internetten tutanak arandı.

İPTAL GEREKÇESİ YOK ■ Sizin Ankara'da ulaştığınız sonuç ne? Bizim sayımımızda da AKP önde çıktı ama çok fazla imzasız ve yanlış, iptal edilmiş tutanak tespit ettik. Mesela 37 bin oyun iptal gerekçesi yazılmamış. Sayıya göre AKP önde ama bunu sağlayan tutanaklar geçerli değil. Hatta o kadar net ki bana bir AKP'li 4000-5000 nizami tutanak göstersin; 12 bini geçtim, sonuca inanayım. Bence bu seçimin sonucu 2-3 bin doğru tutanakla belirlendi. CUMHURBAŞKANLIĞI HEDEFİ 26 BİN ■ Nasıl örgütlendiniz? Ankara Kent Forum ve Ortak Nokta adlı derneklerin önderliğinde bir araya gelen bir platformuz. Şu an tüzel kişiliğimize henüz karar vermedik. ■ Cumhurbaşkanlığı seçiminde ne yapacaksınız? Bu seçimde Ankara kaybetti ama bir sürü insan niye katılmamışım diye üzüldü. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine her sandık için asil ve yedek olmak üzere 26 bin gönüllüyü toplamayı hedefliyoruz. Sabah bir grup, sayım aşamasında bir grup takip edecek. Cumhurbaşkanlığı daha kolay olacak, bu kadar uzun olmaz. Ve bin tane de mobil

ekibimiz olacak ve 250 mobil araçlara birer avukat da yerleştirmeyi hedefliyoruz.

EN ORGANİZE AKP ■ Neden CHP'ye yardım ettiniz? Bizim CHP ile ilgimiz yok. Bir başka parti AKP yardım istese ona da yardım ederdik. Ben DSP müşahit kartıyla görev yaptım mesela. ■ Partiler arasında en iyi organize olan kimdi? En iyi organize olan AKP'ydi. Her sandığın başında bir temsilcileri vardı, yanı sıra aralarda çay, kahve, yiyecek ikram edenler vardı. Akşam 5 gibi de başka elemanları geldi. Diğer partilerin sandık görevlileri yorulmuşken onlar yep yeni taze dinlenmiş insanları taşıdılar. MHP'liler de oldukça örgütlüydü. En kötü örgütlenen CHP'ydi. Ankara'da CHP'nin kötü örgütlenmesinin nedeni teşkilattı.

RAKİP OLACAĞIZ ■ YSK'nın sisteminin denetimi için yazılım geliştirmeyi düşünüyor musunuz? Evet gönüllü arkadaşlarla bir program geliştireceğiz. Hatta ABD'de yaşayan Türk arkadaşlarımız da bu programın geliştirilmesi için bize yardımcı olacak. ■ Cumhurbaşkanlığı seçimleri için hedef ne? 30 bin gönüllü bulmayı planlıyoruz. Bunubilgisayar programı ile denetleyeceğiz. Kendi verilerimizi kendimiz sunacağız. Bir grup insanlar sahadayken, bir grup da bilgisayar başında olacak ve biz kendi verilerimizi internetten paylaşacağız. Bir nevi AA veya Cihan arasında yaşanan kavgada artık biz de olacağız. Biz gelecek seçimlerde bizden alınan

haberin yüzde yüz doğru olmasını hedefliyoruz. ■ Ankara ile sınırlımı kalacaksınız? Bize birçok ilden seçim sonucunda birlikte olalım diye teklifler geldi ama yanıtımız her şehrin kendi içerisinde örgütlenmesi. Çünkü bilmediğimiz bir şehirde başarılı olamayız ama her türlü desteği vermeye hazırız.

POLİSTEN MÜŞAHİT KURTARDIK ■ Siz mi Oy ve Ötesi mi daha başarılıydı? Oy ve Ötesi çok başarılı çünkü çok önce başladılar daha fazla gönüllü topladı. Biz bir ay kala başladık ama çok hızlı gönüllü toplandı. En büyük farkımız mobil ekipler oldu; Ve bunu Oy ve Ötesi de model alacak. Ama İstanbul'da CHP teşkilatı çok iyi çalışmış.Ankara'da bizim başımıza gelenler onların başına gelmemiş. Biz burada polisin elinden müşahit kurtardık. Ankara biraz mağara devri seçimini andırıyordu; onların çalışmalarından farklı bir ortam yaşandı. MOBİL EKİP EN BÜYÜK FAYDA ■ Sizin farkınız neydi? Seçimden 1 ay önce başlayan bir çalışma için 3 bin civarı yaya, 200 de mobil gönüllü bulduk. 12 bin 300 sandık için tabi ki yetersiz ama olağanüstü rakamlar. 200 mobil gönüllü bizim geliştirdiğimiz bir yöntem. Çok fayda sağladığını gördük. Avukat gönüllü bulmak gibi bir çabamız olmadı, avukatlar çok önemli. Gelecek seçimlerde her mobil ekibe bir avukat bulmayı düşünüyoruz. SİYASETÇİLERE BIRAKILAMAZ ■ Seçimin sonucunda ne gördünüz? Hile var mı? Günlerdir takip ediyoruz ve elimizdeki verilerle ters giden şeyler olduğu-

İşte Ankara'nın Oyları'nın ulaştığı sonuçlar ● Ankara'da toplam 12 bin 235 sandık bulunuyordu. ● Ankara'nın Oyları 3 bin gönüllü gözlemci, 200 de gezici araç ekibini topladı. ● Ankara'nın tüm ilçelerinde görev aldılar ● Ankara'daki 3 milyon 607 bin 797 seçmenin yüzde 90'ı seçime katıldı. ● Ankara'daki 254 sandıkta yüzde 100'ün üzerinde oy kullanıldı. ● 2 bin mühürsüz tutanak tespit edildi. ● 3 bin 500 geçersiz oy, bin 300 kaydırma ve toplama hatalı, seçim sonucunu etkileyecek 68 hatalı tutanak tespit edildi

nu rahatlıkla anladık. Bizim gibi seçim konusunda tecrübesiz insanlar için bu hatalar ağzımızı açık bıraktı. Geçmiş seçimlerde neler olmuş olabileceği konusunda düşündürdü. Konuya sivil inisiyatifler olarak el atmamız gerektiği konusunda olan inancımızı pekiştirdi. Siyaset, siyasetçilere bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir. ■ Sizce önümüzdeki seçimlerde sivil insiyatifler artar mı? Tüm Türkiye'ye yayılır mı? Kesinlikle evet... Bizimle şimdiden temasa geçenler oldu. Biz de onlara Oy ve Ötesi'nin bizlere söylediklerini söylüyoruz. "Biz Ankara ile özelleşmek istiyoruz. Diğer şehirlere yayılırsak organizasyon kalitemiz düşer. Orada siz organize olun. Biz size bilgi, tecrübe ve materyal anlamında her türlü desteği vermeye hazırız.

Amerikalı gençler medya kuşatması altında merikan gençleri ve çocukları tam bir medya kuşatması altında yaşıyor. TV, filmler, muzik, oyunlar, websiteleri ve tabii reklamlara, bırakın laptopları, ceplerindeki telefonlarla her an erişebiliyor. Bu medya bombardımanının haklı olarak Amerikalı çocuk ve gençleri ne yönde etkilediği sorusu gündemden düşmüyor. Seyrettikleri filmlerdeki cinsellik, şiddet, alkol kullanma sahnelerinin onların hayatını nasıl etkilediği hep tartışma konusu oluyor. Ancak en son araştırmalar medya tüketimi ile çocukların bu istenmeyen aktivitelere kayması arasındaki bire bir ilişkiyi gösteriyor.

konuyla ilgili yaptığı araştırmaları şöyle özetliyor: Onlu yaşlardaki çocuklar TV’lerde ne kadar çok seksüel içerikli yayınlar izlerlerse, o kadar daha erken seksüel aktivitelere başlıyorlar. Tabii bu erken deneyimlerinden pişmanlıkları ve hesapta olmayan hamilelikler de paralel olarak artıyor. Çocuk ve gençler ne kadar çok şiddet sahnelerine maruz kalırsa, şiddete yönelik davranışlar da o kadar artıyor. Çocuklar yılda 300 kez alkollü içkilerin reklamına maruz kalıyorlar. Seyrettikleri filmlerin yüzde 80’inden fazlası alkol kullanımına yer veriyor. Aynı şekilde seyredilen filmlerdeki karakterlerin sigara kullanımı da bu kuşakta sigarayı teşvik ediyor.

ERKEN CİNSELLİK RİSKİ İnsan davranışları bilimi uzmanı Steven Martino, bu

NASIL ÖNLENİR? Martino, anne babaları ürküten bu tablodan çocuk-

NEW YORK - POSTA212

A

ların nasıl korunacağını şöyle anlatıyor: “Öncelikle çocukların medya tüketimine sınırlamalar getirilmeli. Bu TV seyretme süresini ve internete erişimin kısıtlanması demek. Ayrıca zararlı içeriklere özellikle dikkat edilmesi gerekiyor. Ancak, ceplerindeki akıllı telefonlarla sürekli internete bağlı biraz daha yaşı büyük çocuklar için bunu uygulamak daha zor.” Bu durumda Martino’ya göre, en etkili yöntem çocuklar ve anne babaları arasında, daha erken yaşlarda net bir iletişimin kurulması. Martino bu konuda “Common Sense Media” gibi websitelerinden yararlanılabileceğini söylüyor.

SANDIKTA BİZİ İSTEMEDİLER ■ Oy kullanma sırasındaki tespitleriniz nelerdir? Bu bizlerin sandık başında ilk tecrübesiydi. Oy kullanma sırasında yoğun şekilde müşahitlerimizin sınıfa alınmamasına rastladık. İlgili kanun maddesini, yönetmelik maddesini bildirmemize, gerekli itiraz dilekçesini vermemize rağmen, zaman zaman şiddetle, zaman zaman polis marifetiyle müşahitlerimizi sınıflardan çıkartmaya çalıştılar. Ya da "Şimdi değil, 5'ten sonra alınacaksınız" şeklinde yalan beyanlarda bulundular. Müşahitlerimize böylesine ciddi bir muhalefet beklemiyorduk. Demek ki bir şeyleri gerçekten saklıyorlarmış ki müşahitleri başlarında istemediler. SAYIM BİR KAOS ■ Oy sayımı sırasına dair gözlemleriniz? Oy sayımı kaos... Tutanaklar kaos... Oy teslimatları kaos... O kadar yorgun sandık görevlilerin teslimat yaptıktan sonra evlerine gitme çabaları kaos. İlçe seçim kurulları başında neden beklediğini bilmeden bekleyenler kaos. Elektrikleri götüren kediler kaos... Halkın devletin memuruna, polisine, hakimine güveni sıfıra inmiş durumda. İnsan faktörünü öne çıkartıp güven tesis etmediğimiz sürece herhangi bir güvenlik tedbiri sonuç vermez. BU BÖYLE DEVAM EDEMEZ ■ Çıkan sonuç ne ? Bu durumu gören YSK başkanı aslında istifa etmeli ya da sistemi değiştirmek için bir çaba göstermeli. Ben olsam "Ben ne yaptım da bu insanlar bana bu kadar güvensiz?" diye sorardım. Emniyet müdürü olsam sorardım. Sandık başkanı olsam sorardım. Türkiye'yi getirdikleri durum hoş değil.


Güncel

16 Nisan 2014 Çarşamba

GELECEKTEKİ AMERİKA Yapılan bir araştırma Amerikalılar’ın renginin değişeceğini ortaya çıkardı. İstatistiklere göre 1960’larda yüzde 85 olan beyaz nüfus, 2060 yılında yüzde 43’e gerileyecek. Yine aynı araştırmaya göre kadın nüfusu da erkeklere oranla iki kat artacak

NEW YORK - POSTA212

A

merika’nın nüfusu 300 milyonu aştı ve bu nüfus patlamasının en büyük nedenlerinden birisi beyaz olmayanların sayısının hızla artması. Araştırmalar, Amerika’nın demografik yapısının değiştiğini ve değişmeye de devam edeceğini gösteriyor. Pew Araştırma Merkezi’nin detaylı demografik ve ekonomik analizler yaparak hazırladığı “The Next America” araştırması, yıllar sonra Amerika’nın karşı karşıya kalabileceği değişimleri gözler önüne seriyor. ÇOĞU 85 YAŞ ÜZERİ OLACAK Çalışmaya göre 2060 yılında yaşam süresinin uzaması ve doğum oranlarının azalması nedeniyle tüm dünya gibi 85 yaşının üzerinde olan Amerikalılar’ın sayısı da bir hayli artacak. 2015 yılında 85 yaş üzeri erkeklerin oranının yüzde 0.67, kadınların ise yüzde 1.29 olacağı tahmin edilirken, bu oranların 2060 yılında erkeklerde yüzde 1.65, kadınlarda ise 2.68 olacağı öngörülüyor. BEYAZ NÜFUS AZALACAK Araştırmada ayrıca, bir zamanlar çoğunluğun beyaz ve siyah olduğu Amerikan nüfusunun renginin de daha çok değişeceği ileri sürülüyor. İstatistiklere göre 1960’larda yüzde 85 olan beyaz olan nüfusunun 2060 yılında yüzde 43’e gerileyecek. 1960 yılında Amerikan nüfusunun yüzde 8’i Asyalı, yüzde 31’i Hispanik, yüzde 13’ü ise siyah olacak. 1965 yılından bu yana 40 milyondan fazla göçmen Amerika’ya geldi ve bu kişilerin yarısı Hispanik iken her 10 göçmenden üçü Asyalı.

rika’da yaşayan göçmenler hala iyimser ve çok çocuk yapmaya eğilimli. Bu nedenle yüzyılın ortalarına doğru Amerikan nüfusunun neredeyse yüzde 37’sini göçmenlerin oluşturacağı savunuluyor. AMERİKA “KARIŞIK IRK” OLACAK Hispanik Araştırmalar Merkezi’nin müdürü Mark Lopez, etnik kökenlerindeki değişimlerde uluslararası evliliklerin büyük rol oynadığına dikkat çekiyor. Yaklaşık yarım yüzyıl önce bazı eyaletlerde ırklar arasında evlilik yapmak yasal değilken ve bir tabu olarak görülürken, bugün yaklaşık 6 evlilikten biri farklı ırk ve etnik kökenlere sahip kişiler arasında gerçekleşiyor. Böylelikle ırkların birbiriyle karışma oranı ve “karışık ırk” yaklaşımına karşı iyimser bakış açısı her geçen gün artmaya devam ediyor. Örneğin, Başkan Barack Obama’nın siyah olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 27, “karışık ırk” olduğunu söyleyenlerin oranı ise yüzde 52. Siyahların yüzde 55’i, beyazların yüzde 24’ü, Hispaniklerin ise yüzde 23’ü Obama’nın siyah olduğunu düşünüyor.

18-33 yaş arasındaki “milenyum” gençliği Milenyumlar, Amerika’nın en çok ırk ve etnik köken çeşitliliğine sahip en genç yetişkin jenerasyonu. Milenyumların çoğu Hispanik ve Asya göçmen ailelerin ABD doğumlu çocuklarından oluşuyor. Her 10 Milenyum gençliğinden dördü beyaz değil. Siyasi ve sosyal olarak liberaller Sosyal medya konusunda sihirbazlar İyi eğitimliler Çok dindar değiller Erken yaşta evlenip çocuk sahibi olmuyorlar.

HANGİ ÜNLÜ HANGİ ETNİK KÖKENDEN? Amerikalı ünlülere baktığımızda da Amerikalılar’ın değişen demografik yapısını görebiliyoruz. Tüm dünyanın adını bildiği Amerikalı ünlülerin etnik kökenlerini tahmin etmek kolay değil

GÖÇMENLER YÜZDE 37 ABD’nin modern göçmenleri 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarında Amerika’ya gelen göçmenlerden çok farklı. Daha önce 10 göçmenden dokuzu Avrupa’dan gelirken şu an göçmenlerin yaklaşık yüzde 12’si Avrupa’dan geliyor. Fakat değişmeyen bir şey var o da göçmenlerin yaşam için verdiği mücadele. Ame-

Selena Gomez’in babası Meksikalı, annesi İtalyan-Amerikan

U.S. Age Pyramid Becomes a Rectangle U.S. population by age group, 1950-2060 MALES

85+

Cameron Diaz’ın babası İspanyol-Kübalı, annesi İngiliz, İrlandalı ve Alman

Halle Berry’nin babası Afrikalı Amerikan; annesi İngiliz ve Alman

Norah Jones’un babası Hintli, annesi Amerikalı

Changing Face of America Percent of total U.S. population by race and ethnicity, 1960-2060

FEMALES

100%

80-84

10%

75-79 70-74 65-69

75%

60-64

8%

16%

85%

31%

12%

55-59

64%

50-54 45-49

13%

50%

40-44

43%

35-39 30-34 25-29

25%

20-24 15-19 10-14 5-9

0%

0-4 6%

4%

2%

0%

2%

Baby Boomers (born 1946-1964)

4%

6%

1960

1970

All other

1980

1990

Asian

2000

2010

2020

Hispanic

2030

2040

Black

2050

2060

White


ABD Gündem

16 Nisan 2014 Çarşamba

Politik İslam tartışıldı Amerikan Türk Dernekleri Asamblesi tarafından bu yıl 34’üncüsü düzenlenen ‘Yıllık Konferans’ta politik İslam’ın geleceği, Türkiye ve Mısır örnekleri tartışıldı İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

A

merikan Türk Dernekleri Asamblesi (ATAA)’nın 2014 yılı 34. Yıllık Konferansı Washington’da yapıldı. 3 gün süren konferansa POSTA212 de sponsorluk yapan kuruluşlar arasında yeraldı. Yaklaşık 150 katılımcının yer aldığı konferansta, Amerikan Kongresi’nden Donna F. Edwards konuşmacı olarak katılırken, Türkiye’den CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka yer aldı. Ayrıca Türkiye’nin eski Washington büyükelçilerden ve 22. ve 23. dönem CHP İstanbul milletvekilliği yapan Şükrü Elekdağ ve German Marshall Fund’da Türkiye uzmanlığıyla bilinen Joshua Walker da panelist olarak katıldıkları toplantıda Politik İslam’ın geleceğini Türkiye ve Mısır örnekleri ile tartıştılar. Konferansa, daha önce katılacağı söylenen Devlet Bakanı Mehmet

Şimşek’in yanısıra, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve geçmiş yıllardaki konferanslara katılan Francis Ricciardone katılmadı. Toplantıya ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan Türkiye, Kıbrıs ve Yunanistan sorumlusu Amanda Sloat da katıldı. Sloat’ın cumartesi sabahı yaptığı konuşma, Türkiye’deki yolsuzluklar ve siyasetin yargıya katılımı yönündeki iddialardan derin endişe duyulduğunun açıklanması, açık mesaj ve ikaz yönleriyle oldukça dikkat çekti. Toplantının ilk gününün açış konuşmasını ise Coca-Cola Şirketi Başkan Yardımcısı Ahmet Bozer yaptı.

Bozer konuşmasında, Coca-Cola’nın Türkiye’ye gelişinin 50. yılı olduğunu hatırlattı ve 50. yılı kutlamaları için özel olarak hazırlanan bir CocaCola reklamını katılımcılara izlettirdi. Türk –Amerikan ilişkilerini ticari ve politik boyutunun yanı sıra, “sosyal ve karşılıklı ilişkiler” acısından ele alan Bozer, kendi tecrübelerinden örnekler vererek ilgi çekici bir konuşma yaptı. Konferansın ilk günü ise ATAA gönülleri ve aktivistlerinin katılımıyla ‘Amerika için Türk Koalisyonu’ adlı kurumda yapılan bir öğlen yemeği ile başladı. Daha sonra ABD Kongresine giden ATAA üye ve gö-

nülleri, burada bazı Amerikan Kongresi üyelerinin ofislerini ziyaret etti ve ‘10.000 Türkler’in organize ettiği bir resepsiyon da, yine Kongre’deki Türk Dostluk Grubunun Cumhuriyetçi ve Demokrat üyelerine verildi. ABD Kongre üyesi Donna F. Edwards ve CHP milletvekili Aylin Nazlıaka ise, Cuma günkü bir oturumda ‘Türk kadının güçlendirilmesi: Cinsiyetler arasındaki farkların kapatılması’ başlıklı bir panele katıldılar. Washington’dan ayrılan Büyükelçi Namık Tan’ın yerine gelecek olan Serdar Kılıç’ın şehre Pazartesi günü gelmesi beklenirken, başkentte Türk Büyükelçi olmadığından onun yerine Maslahatgüzar Tugay Tuncer bulundu. Tuncer ayrıca Türkiye Büyükelçiği binasında da, ATAA konferansı katılımcılarına verilen bir resepsiyona ev sahipliği yaptı. Katılımda, ATAA’nın önceki başkanı Günay Evinç bir konuşma yaparken, davetlilere içki ve yemek servisi yapıldı.

Kırım - Ardahan kolkola girdi SEDA ANAÇ - NEW YORK / POSTA212

34. Türk-Amerikan Konferansı çerçevesinde Washington’da bir araya gelen Ardahan Üniversitesi Rektörü Ramazan Korkmaz ve Uluslararası Kırım Komitesi Başkanı İnci Bowman iki kurum arasında resmi kurul anlaşması imzaladı. POSTA212 muhabirine söz konusu anlaşma ile ilgili açıklama yapan Ardahan Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Gürkan Doğan, “Yürütmekte olduğumuz uluslararası projelerle ilgili Washington’a bilgi aktarmak üzere ATAA’nın konferansına katıldık. Burada gerçekleşen temaslar neticesinde Uluslararası Kırım Komitesi Başka-

nı İnci Bowman ile görüşmeler yaptık. Kendileri bizim Washington temsilcimiz olacaklar. Bu doğrultuda her iki kuruluş ortak projeler yürütmek ve çalışmalar yapmak için bir anlaşmaya vardılar. Bundan sonra karşılıklı ziyaretler gerçekleştireceğiz” diye konuştu. Ardahan Üniversitesi Rektörü Ramazan Kormaz ise açıklamasında şunları söyledi: “ Kafkas Üniversiteleri Birliği 14 ülkenin ve 60 üniversitenin üye olduğu bir birlik. Bu birlik, Kafkasya coğrafyasında üniversiteler ve ve ülkeler arasında bilimsel çalışmaları çeşitlendirmek için kurulan bilimsel bir örgüttür. Umarız Amerika ile ilişkilerimiz daha çok gelişir ve Kafkas ülkelerinin sesini burada da duyurmuş oluruz.”

Amerika’daki Türk çocuklarına uzaktan eğitim İLHAN TANIR - WASHINGTON / - POSTA212

A

TAA Başkanı Mehmet Çelebi Washington’da çeşitli sorularımızı yanıtladı. n ATAA’nın bir konferansı daha bitti. Nasıl geçti?

25 yıldır Amerika’dayım, dernekçilik çok değişti. Şimdi çok dernek var, teknolojinin artmasıyla insanlar daha rahat Türkiye’ye bağlanıyor, derneklere onca ihtiyaç yok. Bütün bunlardan dolayı eskisi kadar ATAA etkin değil tabi. Birçok değişik başka dernek ve kuruluşlar da değil. Ama bu tür toplantılar tabi yararlı oluyor. Bu tür yıllık konferanslar da çatı kuruluş olarak, bizim altımızdaki derneklerle iletişimimiz açısından da yararlı. n Türkiye’ye karşı bir alerji var gibi Washington’da, Kongre’de vs. Bunun konferansa etkisi oldu mu, veya böyle bir Erdoğan alerjisi olduğuna katılıyor musnuz?

Amerikan-Türk toplumunda polarizasyon olduğu doğru. Diğer taraftan ben birçok Kongre üyesiyle biraraya geldim, Türkiye’de ATAA Balkanı olanları Mehmet daha çok Çelebi anla-

mak istediklerini gördüm. Bilirsiniz birkaç Kongre üyesi hariç, Türkiye’yi çok yakından takip etmezler, basından ara sıra gördükleri haberler dışında. Birkaçı olanları açıklamamızı istedi. Bunlar ülkeler, müttefikler arasında olur. Bazı zamanlarda aile içinde dahi geçimsizlikler olur. Ben çok ciddi rahatsızlık görmedim, belki de benim görüştüğüm Kongre üyelerinde buna rastlamadım. Belki Türkiye karşıtları daha ileri çıkmışlardır bu süreçte. n Ermeni tasarısı geçti, nereye gidecek bu tasarı? Ne önemi var?

Senato Genel Kuruluna geleceğini sanmam. Gelse de geçeceğini sanmam. Temsilciler Meclisi tarafı da zaten başkan John Boehner istemiyor ve baştan beri karşı çıkıyor. Açıkça getirmem dedi. n Peki bu tasarının Komite’de geçmesi show muydu o zaman?

Tasarısının sunucularından biri olan Senatör Mark Kirk’ün olduğu bölgede çokça Ermeni kökenli Amerikan var. Hatta, ABD çapında, Ermenilerin en yoğun yaşadığı 2. seçim bölgesinden geliyor Mark Kirk. Ondan dolayı onun yaklaşımı o şekilde, eskiden beri de bu yönde. Onu veya aynı şekilde Bob Menendez’in çalışmaları kendi seçmenlerine karşı yapılmış birşeydi. Çok kaale almıyorum açıkçası. n Senato Genel Kurulunda Geçmiş olsa dahi Temsilciler Geçmeyecekse Ne Anlam İfade ediyor?

Yaptırımı yok tabi. Tabi önemsemiyorum diyemem ama aslında bizim bu tür şeyleri aşmamız lazım. Ermenilerin bir tek bu konusu var, başka hiçbir konusu yok. Biraz karşı tarafı düşünmek gerekiyorsa, eğer

Görkemli Gala WASHINGTON - POSTA212

T

ürk Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA) tarafından organize edilen 34. Türk Amerikan Konferansı, Washington Plaza Hotel’de düzenlenen görkemli bir gala ile sona erdi. Coca-Cola International’in Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapan Ahmet Bozer ve 1979 yılında Washington’da Büyükelçi olarak görev yapan Şükrü Elekdağ gibi isimlerin de konuşmacı olarak katıldığı 3 günlük konferans, geçtiğimiz cumartesi akşamı düzenlenen gala ile sona erdi. Medya sponsorları arasında Posta212’nin de yer aldığı konferansın kapanış galasına katılan Türk-Amerikan toplumu üyeleri, popüler müzisyen İlhan Özülü ve Zeliha Sunal’ın sunduğu konser ve eğlence programı ile 34’uncu Türk Amerikan Konferansı’na veda ettiler.

ben bir dernekçi isem ve benim para toplama nedenim tek bir konu ise ve o konu çözüldüğünde ben de olmayacaksam, heralde savaşırım sonuna kadar. Onları da öyle görüyorum. Onca Ermeni dernekleri var, bütçeleri 180-190 milyon dolar civarlarında. Bütün Amerika’daki Türk derneklerini toplasanız kaç katı altında kalır. Ondan dolayı bu onların varlık savaşıdır. n Ermeni Soykırımı Tanınsa sonra para ve toprak talebi gelecek diyenler ve buna karşı çıkanlar var.

Ben ikisinin de geçerli olduğunu düşünüyorum. Ermenilerden bazıları ailemden ölen oldu, bundan dolayı bir özür talep ediyorum, bu yeter diyor. Diğer bazıları ise toprak da para da istiyorum diyor. Daha aşırı sağcı, radikal gruplar bu ikinci şıkkı istiyor. Evet öyle bir tehlike var gerçekten. Bunu denediler tabi, ilgili bazı davalar da açtılar, sigorta şirketlerine vs. ama çoğunu da kaybettiler yalnız. Bunun bizim için yıllar sürecek bir meşgale olma ihtimali de var. Ama Türkiye de bunlarla mücadele etme gücü olan bir ülke. Siyasi konjonktür de düşünüldüğünde, bizim için varlıkyokluk, herşeyi bırakıp bununla uğraşacağımız bir olay olduğunu düşünmüyorum ben. n ATAA’nın yakın dönem hedefi nedir?

Bizim için birkaç hedefimiz var, ama bir tanesi çok önemli. Üç çocuğum var benim, Şikago’da yaşardım. Trafiğin çok yoğun olduğu bir bölge. Hafta içinde çocukların okulları olduğundan ancak hafta sonu Türkçe öğretmek imkanı olabilir. Çocuklar bir kelime Türkçe bilmiyor. Bunun sebebi de haftasonları çocukları okullara göndermem ve 4-5 saatimi trafikde geçirmem lazım. Ondan dolayı Türk-

çe’yi öğretmek imkanım olmadı. Gelecek nesillere nasıl Türkçe’yi öğretiriz diye düşünürken aklımıza online eğitim meselesi geldi. Eğitim komitesi kurduk. Birkaç üniversite ile bağlantı kurduk, biri de Başkent üniversitesi. ABD’de büyümüş çocukların ilgisi, kültürü daha farklı oluyor ve ona göre hazırlanan programlarla öğretmek mümkün. Böylece AmerikanTürk eğitimciler tarafından geliştirilmiş, Türkçe, Türkiye tarihi ve ileride dinin de olacağı, uzaktan eğitim sistemi ve puanlandırma veya ödüllen-

dirme sistemi ile bir fırsat sunmuş olacağız Amerika’daki Türk ailelerin çocuklarına. Bu aynı zamanda bizler ve altımızdaki 61 dernek açısından da para kazanma imkanı olacak kendi bölgelerinde insanlara hizmet ederek. Böylece hem sayımız artacak, üyeliklerle indirim yaparak cazip hale getireceğiz. Bağlarımız güçlü, gelir kaynağımız artmış ve en önemlisi gelecek nesli Türkiye’ye ve Türk kültürüne bağlamakla en büyük hizmeti yapmış olucağız. Bu bizim için en büyük projelerden biri. Çalışmalar başladı, gele-

cek sene eğitime başlacağız. n İspanya’da yaşıyorsunuz. Zor olmuyor mu ATAA Başkanlığı?

Excutive direktörümüz var. Bu çağda artık fiziksel olarak burada olmanın gereği yok biliyorsunuz. Telefonla hergün bağlantıdayım. Ama başkan iki sene önceden seçiliyor ATAA’da. Bu iki sene içinde de tabi beklenmedik büyük iş değişiklikleri olduğundan dolayı İspanya’ya taşınmış olduk. Ama ABD’ye de her ay en az bir kere geliyorum.


Kızılderililer Malibu’da buluştu Amerika’nın Malibu şehrinde geleneksel hale getirilen Kızılderili buluşmasında ateş dansı da yapıldı. Yüzlerce kabile temsilcisinin kendilerine has kıyafetleri ile katıldığı etkinlikte Kızılderili davulları sabahlara kadar susmadı

KALİFORNİYA - AA

K

aliforniya’nın farklı bölgelerinden yüzlerce kabile temsilcisi, Amerika’nın Malibu şehrinde buluştu. Bluffs Park’da “Chumash Day Powwow” adı altında 16’ncısı düzenlenen etkinlikte yerliler, kendilerine has özel kıyafetleriyle dans gösterileri sundu. Ateş etrafında gerçekleşen kabile seremonileri ve her biri 10 kişi tarafından çalınan üç ayrı davulun eşlik ettiği dans ziyaretçilerden büyük ilgi gördü. Kabile tarihine ait hikayeler ve duaların okunduğu buluşmada ayrıca yerli hayatını

HAFTALIK ÜCRETSİZ

16 Nisan2014 Çarşamba

yansıtan el yapımı ürünler ve takıların yer aldığı sergiler açıldı. Pasifik Okyanusu’na bakan bir tepede düzenlenen etkinlikte yerli mutfağına ait popüler bir yemek olan “çilekli kızarmış ekmek” ikram edildi. Etkinliğe özellikle Los Angeles

YIL 1 • SAYI 48

ve civar şehirlerden yoğun katılım oldu. Adını Malibu’nun ilk yerleşik kabilesi olan “Chumash”dan alan buluşma, kabileler arası geleneksel bir etkinlik olmanın yanı sıra Kızılderililer’in onurlandırılmasını amaçlıyor.

25 YIL SONRA GELEN ÖZGÜRLÜK

Sızıntı haberi ödüllendirildi Bu sene 98’incisi düzenlenen Pulitzer ödülleri sahiplerini buldu. En önemli ödül, CIA eski çalışanı Edward Snowden’in ‘Sızıntı Belgelerini’ korkusuzca haber yapan The Washington Post ile The Guardian gazetelerine verildi SERKAN KALFA NEW YORK - POSTA212

B

u sene 98’incisi düzenlenen Pulitzer ödülleri sahiplerini buldu. Her sene New York’ta Columbia Üniversitesi tarafından sahiplerine verilen ödüllerin en önemlisini The Washington Post ve The Guardian gazeteleri aldı. CIA eski çalışanı Edward Snowden’in Ulusal Güvenlik Teşkilatı (NSA) ile ilgili sızdırılan belgeleri konu alarak yaptıkları haberlerle iki gazete altın madalya ile ödüllendirildi. Madalyayı alan The Washington Post ve The Guardian gazeteleri komite tarafından NSA’nın yaptığı gizli dinleme faaliyetlerinin üstüne cesurca gittikleri için tebrik edildi. Ayrıca törende, son dakika haberleri, araştırmacı gazetecilik, yerel habercilik, roman, şiir, biyografi, müzik gibi alanlarda kazananlara geleneksel olarak 10 bin dolar verildi.

Pulitzer Ödülleri’nin tarihi a Pulitzer ödülleri 1917 yılından bu yan tara esi ersit Üniv a mbi New York Colu ifından basılı ve sanal gazetecilik, edeb İlk ir. kted lme veri yat ve müzik alanında in olarak gazete sahibi Joseph Pulitzer’ e vasiyetiyle, Columbia Üniversitesi’n alan bu ve ış açılm mü Gazetecilik Bölü amal çalış için ası tılm dağı ller da ödü en ra başlanmıştır. Pulitzer’in ölümünd ilk ’de 1917 iran Haz 4 da, a hemen sonr ödüller dağıtılmıştır.

● İLK ÖDÜLLER : Gazetecilik alanında Gaze● HABERCİLİK : New York World ide “Ins pe Swo ard Bay tesi’nden Herbert iyle dizis er hab ire” Emp an the Germ ● EDİTORYAL : New York Tribune öLusitania gemisinin batışının ilk yıld er hab l orya edit ı ıklar yapt e ünd nüm Edebiyat alanında ri● TARİH: J.J. Jusserand – With Ame cans of Past and Present Days Ma● BİYOGRAFİ: Laura E. Richards ve e biHow d War Julia – tt Ellio e How ude yografisi

www.posta212.com

Gazetecilik alanında ödüller

1 – Kamu Hizmeti The Washington Post ve The Guardian 2 – Son Dakika Habercilik The Boston Globe 3 – Araştırmacı Gazetecilik The Center for Public Integrity’den Chris Hamby 4 – Açıklayıcı Gazetecilik The Washington Post’tan Eli Saslow 5 – Yerel Habercilik Tampa Bay Times’tan Will Hobson ve Michael La Forgia 6 – Ulusal Habercilik The Gazette’dan David Philips 7 – Uluslararası Habercilik Reuters’dan Jason Szep ve Andrew R.C. Marshall 8 – Yorum Detroit Free Press’ten Stephen Henderson 9 – Eleştiri Philadelphia Inquirer’dan Inga Saffron 10 – Editoryal Yazarlık Oregonian Yazı İşleri 11 – Editoryal Karikatür The Charlotte Observer’dan Kevin Siers 12 – Son Dakika Fotoğrafçılığı The New York Times’dan Tyler Hicks 13 – Makale Fotoğrafçılığı The New York Times’dan Josh Haner 14 – Makale Ödüle değer makale bulunmadı.

Edebiyat, Drama ve Müzik ALANLARINDA ÖDÜLLER 1 – Kurgu The Goldfinch – Donna Tartt 2 – Drama The Flick – Annie Baker 3 – Tarih The Internal Enemy: Slavery and War in Virginia 1772–1832 - Alan Taylor 4 – Biyografi Margaret Fuller : A New American Life – Megan Marshall 5 – Şiir 3 Sections – Vijay Seshadri 6 – Düz Yazı Toms River : A Story of Science and Salvation – Dan Fagin 7 – Müzik Kompozisyonu Become Ocean – John Luther Adams

Brooklyn’de 25 yıl önce bir cinayet işlendi. Bir görgü tanığı önce Jonathan Fleming’i suçladı ama sonra ifade değiştirdi. Fleming, mahkum oldu. Cinayet işlendiği sırada Florida’da olduğunu 25 yıl sonra kanıtlayan talihsiz adam serbest bırakıldı (NEW YORK-POSTA212) –İşlemediği bir cinayetten dolayı 25 yıl parmaklıklar arkasında kalan Jonathan Fleming artık özgür. Brooklyn savcılarının, cinayet işlendiği zaman Fleming’in, Florida’da olduğunu kanıtlayan ipuçlarını bulmasının ardından gerçekler ortaya çıktı ve Fleming’in masum olduğuna karar verildi. Brooklyn’in Williamsburg semtinde 1989 yılında Darryl Rush’ın (22) ölümünden dolayı suçlu bulunan 51 yaşındaki Jonathan Fleming, “Sonunda o gün geldi. Birçok gece bu günün hayalini kurdum. Sonunda özgürüm. Muhteşem hissediyorum. Annemle ve ailemle akşam yemeğine gideceğim ve hayatımın geri kalanını yaşayacağım” dedi. Hayatının 24 yıl 8 ayını hapishanede geçiren Fleming, 15 Ağustos 1989’da Rush vurulduğu zaman ailesiyle birlikte Florida Disney World’de tatil yaptığı konusunda ısrar ediyordu. Yıllar sonra tekrar tekrar incelenen belgeler ve görgü tanıklarının dinlenmesi sonucunda tek kanıtın, daha sonra ifadesini değiştiren bir görgü tanığı olduğu görüldü. Fleming’in Avukatı Anthony Mayol, “İşlemediğiniz bir suçtan dolayı 25 yıl hapis yattığınızı hayal edin, haklı olduğunu bildiği halde elinden hiçbir şey gelmiyor. Fleming’in 25 yılı çalındı ve bu yılları asla geri alamayacak” diye konuştu. Jonathan Fleming’in annesi Patricia Fleming (72), “Yıllardan beri bu günü bekliyorum” derken eski eşi Valerie Brown (46), “Bu olağanüstü bir gün. Birileri göz yaşlarımızı gördü ve bugün yeni bir başlangıç. Her şeyin düzelmesi zaman alacak ama biz güçlü bir aileyiz” diye konuştu.

“HİTLERE SELAM!” DEDİ ATEŞ AÇTI 3 KİŞİYİ ÖLDÜRDÜ (NEW YORK-POSTA 212) Geçtiğimiz hafta Yahudiler’in kutladığı Hamursuz Bayramı öncesinde ABD, “nefret” saldırılarıyla sarsıldı. Pazar günü Missouri eyaletinde Kansas City, Overland Park ve Leawood bölgelerinde bir Yahudi Toplumu Merkezi’nin otoparkına ve huzurevine düzenlenen silahlı saldırılarda üç kişi hayatını kaybetti. Saldırıda yaralanan bir gencin ise hastaneye kaldırıldığı ve hayati tehlikesinin bulunduğu bildirildi. New York Daily News gazetesinin haberine göre saldırıyı düzenleyen ve gözaltına alınan Missouri eyaletinin Aurora kentinden 73 yaşındaki Frazier Glenn Cross adındaki kişinin, siyahi karşıtı ırkçı gizli örgüt Ku Klux Klan ile bağlantılı olan ve günümüzde faaliyet göstermeyen White Patriot Partisi’nin (Amerikan anti-semitik beyaz ırk paramiliter siyasi parti) kurucusu olduğu söyleniyor. Saldırganın “Heil Hitler!(Hitlere Selam!)” diye bağırarak ateş açtığı Yahudi Toplumu Merkezi’nde 69 yaşındaki Dr. William Lewis Corporon ve onun 14 yaşındaki torunu Reat Griffin Underwood hayatını kaybetti. Polis, saldırganın daha sonra yakınlardaki Leawood kentindeki Şalom Kasabası Emekli Topluluğu tesislerinde yaşlı bir kadını daha öldürdükten sonra tutuklandığını açıkladı. Şüphelinin, Güney Kansas’ta olay yerinden 11 mil uzakta yakalandığı belirtildi.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.