POSTA212 - SAYI 59

Page 1

New Yorklu göçmenlere kimlik kartı

Hillary Clinton POSTA212’ye konuştu

Meclisi’nden geçtiğimiz günlerde geçen yasaya göre, yasadışı göçmenler için artık resmi kimlik kartları çıkartılabilecek.

■ Eski First Lady ve Dışişleri Bakanı, San Diego’da arkadaşımız Daphne Barak ile buluştu, A’dan Z’ye hayatını, Beyaz Saray ve Dışişleri anılarını anlattı.

■ New York Belediye

sayfa

5

Paterson’daki Türkler geleneklerine bağlı yaşıyor sayfa

9

sayfa

3

Türkler fuarda alıcı avında 15 sayfa

■ Uluslararası Gıda Fuarı Fancy Food

Show’a Türk firmaları adeta çıkartma yaptı. Ancak bekledikleri ilgiyi göremedi.

Cemil Özyurt HAFTALIK ÜCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ

2 Temmuz 2014 Çarşamba

www.posta212.com • YIL 2 • SAYI 59

‘Ürün var, kalite var, pazar sayfa var ama pazarlama yok’ 15

Cumhurbaşkanlığı yarışı başladı Türkiye’de halk ilk kez cumhurbaşkanı seçecek. Yine ilk defa yurt dışındaki Türk vatandaşları da oy kullanacak. Cumhurbaşkanı seçimi için adayların belli olmasıyla yarış da başladı. AK Parti’nin adayı Recep Tayyip Erdoğan, muhalefetin çatı adayı Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu ve HDP’nin adayı ise Selahattin Demirtaş.

Cumhurbaşkanlığı için başvuru süreci 3 Temmuz’da sona erdi. Seçim 10 Ağustos’ta Türkiye’de 3 Ağustos’ta da yurt dışında tamamlanacak. Şayet seçimler ikinci tura kalırsa 24 Ağustos’ta Türkiye’de, 20 Ağustos’ta yurt dışında yapılacak. Anketler, Erdoğan’ın ikinci turda seçileceğini göstermesine karşın, sonucu HDP’nin yüzde 6 ila 8 arasındaki oyları belirleyecek.

sayfa

Ekmeleddin İhsanoğlu

Recep Tayyip Erdoğan

Selahattin Demirtaş

Amerika malını İzmir’den alıyor

E2 vizesinde yatırım sayfa şartı 4 sayfa

6

8-9

Göçmenlere 13 bin gönüllü sayfa avukat 4

Yasadışı göçmenlik tartışmasında

Barack Obama sert çıktı

sayfa

14

Huzurevi fiyatları fena cep yakıyor

■ Başkan Obama, Göçmenlik

■ Yüzde 40’ı yaşlılık birikimi yapmayan ve ha-

len çalışan ABD’lileri, ortalama 81 bin dolar olan yıllık huzurevi maliyeti kara kara düşündürüyor.

Android 1 milyar kullanıcıya ulaştı

sayfa

16

sayfa

10

Ricciardone bavullarını 13 topluyor sayfa

Yasa Tasarısı’nın engellenmesine tepki gösterdi ve yetkilerini kullanıp tasarıyı hayata geçireceğini söyledi.

■ Büyükelçi Ricciardo-

ne, Türkiye’deki veda turlarına devam ediyor.

sayfa

13

Türkiye’den IŞİD’e karşı ilk hamle ■ Suriye’de iç savaşın başlangıcından bu yana Batı ülkelerinden gelen istihbarat önerisini reddeden Ankara sonunda harekete geçti.

Azınlıklardan Soma’ya yardım eli

Türkiye aleyhine 10 tasarı daha!

sayfa

13

■ Yurtdışı Türkler Başkansayfa

6

Bin düşünüp bir harcıyorlar ■ Yaşanan ekonomik buhran sonrası az da olsa geleceği düşünmeye başlayan tüketim toplumunun mimarı Amerikalılar, gelirleri artsa da artık para harcamaktan kaçınıyor.

lığı Danışma Kurulu Üyesi Ali Çınar, Kongre’de Türkiye aleyhtarı 10 yasa teklifinin olduğuna dikkat çekerek önlem alınmasını istedi.

sayfa

sayfa

12

sayfa ABD’de 7 ekonominin adaleti yok

■ ABD’lilerin yüzde 62’si ekono-

mik sistemi adaletsiz buluyor.

14

Silah evde, belde ve Anayasa’da var ■ ABD’de günden güne artan silahlı terör toplumu ikiye böldü. Bir kesim silah barındırma yanlısı, diğer bir kesim ise Anayasa’daki silah maddesine tamamen karşı.

sayfa

16

Buz kırıp tasarruf etmeyi tartıştılar ■ ABD, Türkiye’de yaratıcılığı geliştirmek

için ‘hackhathon’u İstanbul’a taşıdı. Başkonsolusluğun katkılarıyla düzenlenen etkinlik İstanbul Galata Rum Okulu’nda yapıldı.


2 Temmuz 2014 Çarşamba

Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com

CHP’yi eleştirmek CHP gibi dünyada hiçbir parti yoktur ki toplumun her kesiminden eleştiri alsın. Sağcısı, solcusu, dindarı, ataisti, komünisti, milliyetçisi, teröristi hatta kendi milletvekilleri bile CHP’nin yaptıklarını eleştiriyor. CHP muhalefet yapar, “Oy kaybedecek” derler. CHP muhalefet etmez “CHP sessiz kaldı” olur. CHP toplumu kucaklamıyor derler. CHP-MHP ile işbirliği yaptığında “Bu nasıl bir ihanet” olur. CHP terör sorununa el atmaya kalkar “CHP vatan haini” olur. CHP, terör ile işbirliğini kınar “CHP kavgacı uzlaşamadan uzak” derler CHP, ülkenin içinde bulunduğu durumu da göz önüne alarak, yeni jenerasyon Türkiye modeli bir Cumhurbaşkanı adayı belirler. CHP’nin tabanı ayağa fırlar. “Ekmeleddin bize yakışır mı” olur. Yani CHP ne yaparsa yapsın kendisini destekleyen kimseyi aynı anda mutlu edemiyor.

PEKİ KİM BU CHP’LİLER? 1) DÜŞÜNCESİ İLE ÇELİŞENLER Gezi olaylarında CNN International haberlerini takip eden, Amerika ne diyecek diye bekleyen, Amerika’dan gelen haberleri sosyal medyada paylaşan bu kesim, CHP Amerika’ya temsilcilik açtığında tepki gösterdi. CHP’yi Amerika ile iş birliği yapmakla suçladı. Bu ne çelişkidir ki kaybedilen özgürlükleri Amerika’ya şikayet edeceksin, Amerikan kültüründe yaşayacaksın sonra CHP Amerika’ya geldiğinde eleştireceksin. 2) KOMÜNİSTLER CHP’yi sola ihanet ile suçlayan bu kesim Atatürk üzerinden CHP’yi vurmaya çalışıyor. CHP’nin yeterince muhalefet etmediğini , Atatürk ilkelerini savunmadığını söyleyen bu kesimin henüz bir yol grafiği yok. Kendi yol çizgilerini CHP’yi eleştirerek yapmaya çalışıyor. 3) SOSYAL MEDYA MODACILARI Bu kesim AKP karşıtı olsunda ne olursa olsun diyen, sosyal medyadaki rüzgarlara kapılan, söylenilen her lafın peşinden giden, modayı takip eder gibi görüş değiştiren, sosyal medya ile birlikte okuma alışkanlığı kazanan, neyi neden paylaştığını bilmeyen ve oy bile kullanmayan bu kesim CHP’yi eleştiriyor. Onlara sosyal medya üzerinden üflemek yetiyor. 4) MİSAFİR CHP’liler Bu kesim CHP’yi komşu kapı olarak kullanıyor. istediği zaman kapıyı çalıp içeri giriyor, kendini ağırlatıyor. İstediği zamanda dışarı çıkıyor, komşunun sırlarını, ev hallerini dışarıda önüne gelene anlatıyor. Bu kesimdekiler daha çok aydınlar, milletvekilleri, sanatçılar, yazarlar. Onların CHP’deki misafirlikleri hiç bitmiyor. 5) MUHAFAZAKARLAR CHP’nin içinde yıllardır bu partiyi destekleyen aileden gelen alışkanlıkların devam ettiği bir kesim var. Bu kesim geleneklerine bağlı olmakla birlikte son dönemlerde dinin ön plana çıkması, din kardeşliğinin popüler hale gelmesi kavramlarına inanıp diğer partilere göz kırpan bir kesim. Bu kesimin ne zaman kime oy vereceği belli olmuyor. 6) KENDİNİ BEĞENMİŞLER Bu kesim bırakın CHP’yi onlar Türkiye’yi, Türk insanını, kültürünü, geldiği toprakları beğenmiyor. Bu kesime laf anlatmak zor, çünkü onların sorunu kendileri ile ilgili, hayallerindeki ülke yönetimi ve siyasi parti henüz bu dünyada görülmedi. Bir rüya peşinde, şarkılarla, türkülerle macera peşinde koşup CHP’yi taşlamaya devam ediyorlar. Onların kime hizmet ettiği meçhul. Bu saydığım kesimler eğer başka bir partide olsaydı o siyasi parti çoktan tarih olurdu ya da bu tarz eleştiri getirenler çoktan yok edilirdi dua etsinler ki CHP acımasız davranmıyor henüz parti içi demokrasi işliyor. CHP’nin tek yapması gereken yukarıda saydığım bu safralardan, boş bilgi satanlardan, rüya tacirlerinden kurtulup, insanı insan yapan değerlerle Türkiye’yi bir an önce kucaklamak.

REKLAM VERMEK İÇİN...

reklam@posta212.com

Toplum Yaşam


Güncel &Toplum

Amerika’da da olsa Türkler yine Türk gibi Amerika’daki Türkler’in yaşam tarzlarını inceleyen ve bugüne dek yapılan en geniş kapsamlı çalışmaya imza atan araştırma görevlisi Harika Zöhre, Türkler’in sadece Türkçe konuşmakla kalmadıklarını, Türk kahvaltısına devam ettiklerini, akşamları da çay demlemeyi sürdürdüklerini söyledi DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

A

merika’daki Türkler’in nasıl ve ne şekilde yaşadıklarını, neler yiyip neler içtiklerini, Amerikalılarla uyum sağlayıp sağlamadıklarını, kısacası Türk kültürünün Amerika’da Türkler tarafından nasıl yaşatıldığını hepimiz merak edip, soruşturup, birebir gözlemlemişizdir. Türk kültürüne dair soru işaretleri ve merak edilen konular ilk defa bir tez konusu oluyor diyebiliriz. Mersin Üniversitesi’nde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde araştırma görevlisi olan Harika Zöhre, yaklaşık 2 ay önce Amerika’ya, Türkler’in en yoğun yaşadığı bölge olan Paterson’a gelerek Türk kültürünün nasıl yaşatıldığını ve Türkler’in alışkanlıklarını araştırdı. Paterson’da Türkler’in Türk kültürünü nasıl devam ettirdiklerini araştıran Zöhre, araştırmaları sonucunda çok ilginç detaylara ulaştı. Araştırmalarının bir kısmını bizimle paylaşan Zöhre, izlenimlerini içtenlikle anlattı. İşte, Türkler’in Amerika’daki yaşam tarzlarına ilişkin izlenimler: ÇALIŞMANIN AMACI n Bize öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?

Ben, Türkiye’de Mersin Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü araştırma görevlisiyim. Aynı zamanda bu araştırma dönemi süresince Penn State Üniversitesi’nde misafir öğretim üyesi olarak çalışıyorum. n Neler yapıyorsunuz Amerika’da? Nasıl ve ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?

Yaklaşık iki aydır hemen hemen her gün Paterson’da, orada yaşayan ailelerle vakit geçiriyorum. Onların evlerinde, kahvehanelerinde doğum günlerinde ya da diğer özel günlerinde yanlarında olarak, Paterson’da Türk kültürünü nasıl devam ettirdiklerini gözlemliyorum. Her gün inanılmaz güzel insanlarla tanışıyorum. Onların buraya geliş hikayelerinden nasıl Amerikalı olamadıklarına kadar birçok hikayelerini dinliyorum. Kendilerine çıkardıkları dersleri samimiyetle anlatıyorlar. Ben Türkiye’de Doç. Dr. Nilgün Çıblak Coşkun’un asistanı olarak halk edebiyatı anadilim dalında master yapıyorum. Penn State Üniversitesi’nde ise Distunguish Prof. Dr Simon Bronner danışmanlığımı yürütmekte. Çalışma Türkiye için yurtdışında yaşayan Türklerin kültür devamlılığını ve asimilasyonlarını incelerken, ABD için bu topraklarda yaşayan etnik kökenlerin ritüelleri, inançları ve yaşamlarına odaklanıyor. Türkiye’de Türk dili ve edebiyatı bölümlerinde son yıllarda halk edebiyatı çalışmalarına ek olarak halk

bilim alanında da çalışmalar yürütülmekte. Bu çalışmalarda Türk kültürünün varlığı tespit edilerek, kaybolmadan yazıya aktarma ve varlığını korumadaki çabalar tartışılır. Bununla birlikte biz, Türkiye’nin birçok yerinde köy monografileri hızla ilerlerken son dönem çalışmalardan biri olan yurtdışında yaşayan Türkler üzerine eğilmek istedik. Amacımız Türk kültürünün hala devam ettirilip ettirilmediğini tespit etmekle birlikte, bu sürekliliğe olan katkıları ele almak. Çalışmamız belirlenmiş sorularla başlayarak birçok kimseyle olduğu üzere sohbet havasında devam eder. Hayat hikâyelerinden hislerine kadar derin sorular yer alır. AKŞAMLARI ÇAYLAR DEMLENİYOR n Böyle bir çalışmayı yapmaya karar vermenizin ve özellikle Paterson bölgesini tercih etmenizin nedeni ne?

Ben daha önce bir yıl ABD’de dil eğitimi için bulunmuştum. Bir Amerikalı ailenin yanında yaşarken en çok ihtiyacım olan şey Türklerle bir araya gelmek, onlarla sohbet etmek olurdu. Zaman içerisinde onları gözlemlerken fark ettim ki, burada yaşayan Türkler sadece dili konuşmakla kalmıyor, kahvaltılarını Türk kahvaltısı yapıyor, akşamları çaylarını demliyor ve çok daha fazlasını hatta Türkiye’de olsalar yapmazlar dediğim alışkanlıklarını ısrarla yapıyorlardı. Bunun Türklerin daha da yoğun yaşadıkları bir yerde olabileceğine kanaat getirdik ve akla gelen ilk ismi

araştırmaya karar verdik. Bu anlamda Hacettepe Üniversitesi Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu tezin isim babası diyebiliriz. Kendisi daha önce Paterson’da bulunmuş ve burayı çalışma yapılmaya uygun malzemenin bol olacağı bir yer olarak görüyordu ki dediklerinde son derece haklıymış. Paterson, bundan yaklaşık 50 yıl öncesinden bu yana Türklerin ilk varış noktası. Bize tarihi malzeme çıkacağını zaten biliyorduk ve Amerikalılaşmış bir toplumu gözlemlemek Türk kültürü adına daha doğru olacaktı. “İSTEMEDİK AMA NE YAPALIM?” n Araştırmalarınız neticesinde karşılaştığınız ilginç ayrıntılar oldu mu?

Tanıştığım Türklerle ilgili gerçekten ilginç hikâyeler var. Onlar burada yaşamayı ve ayaklarının üzerinde durmayı bir barış hikâyesi niteliğinde dile getiriyorlar. Çünkü Türkiye’den, Rusya’dan ya da Bulgaristan’dan gelişlerin hep bir “nedeni” var. Yani onları buraya iten sebepler aslında mücadelelerinin sadece başlangıcı.

İlginç ayrıntılar da elbette var. Amerikan adetlerini severek kutlamalarına rağmen yaptıklarının yanlış olduğu ya da bu adetlerin gereksiz olduğu ayrıntıları yatıyor. Çocukları Amerikalı’yla evlenmişse, tıpkı farklı köyden gelin alan kayınvalidelerin “istemedik ama ne yapalım” duyguları var. Aslında kendi kendilerini birbirlerinden daha çok eleştiriyorlar. İçlerinde o huzuru göremiyorum. Bununla birlikte Paterson’da bir “mix” söz konusu. Gelinlerin bellerinde kırmızı kuşaklar varken yanlarında bridemaid’leri var. Tabi bunun gibi örnekler çoğaltılabilir ve literatürde tanımları vardır. Aslında bunlar sadece kültürü devam ettirme direncinde olan Türklerin kısmı asimilasyonlarıdır. “MEZARLIĞA BİLE GİTTİM” n Araştırmalarınızı yaparken toplumdan olumlu veya olumsuz ne tür tepkiler aldınız?

Çalışmaya başladığımda elbette kimse beni tanımıyordu. Cevaplar kısa ve özensizdi. Fakat zamanla, ileride tek tek isimlerle teşekkür edeceğim kişiler beni Paterson ile tanıştırdı ve aileler beni evlerine davet ettiler, çocukluk fotoğraflarından evliliklerine kadar her şeyden söz ettiler. Onlarla birlikte mezarlığa bile gittim. Ne zaman olursa olsun mutlaka onlarla yemek yedim. Tam anlamıyla kendimi Türkiye’nin de ötesinde, her zaman gittiğim bir kasabada hissettim. Herkes herkesi tanıyordu ve masum soruları olan (aslında ne iş yaptığımı da pek anlamadılar) bu kıza cevap vermeye çalışıyordu. Ben Türkiye’den yola çıkarken, aslında bir şehir folklorü ile çalışacağımı düşünmüştüm. Sonuçta bir tarla sapan yok ortada. Fakat Paterson, çalışma şartları bakımından şehir hayatını taşıyor ama yaşayış tamamen iç içe. Herkes birbirini biliyor, düğününde kınasında bulunmuş. Amerika’dan hoşlanmayan kesim beni ikna etmeye çalışıyor, aman kızım gelme diye. Son derece candan yaklaştılar beni tanıdıktan sonra. Evlerinde kendi yörelerine ait yemekler yaptılar. En azından bir çay iç, bir şey ikram etmeden göndermeyiz dediler. Paterson’da çalıştığım hiçbir gün paramla yemek yemedim. Tüm ısrarlarıma rağmen hesabı almadı restoran sahipleri, kafeler ya da kahvehaneler. Bu anlamda gerçek bir Türk kültürü yaşıyor burada. Dişimle ilgili bir sorunu göstermeye gittiğimde diş hekimi bile “Sana ne yaparsak yapalım para almayacağız misafirsin sen” dedi. n Dikkatinizi en çok çeken olgu ne oldu?

Beni çok şaşırtan net bir durumdan bahsedemem ama dine bağlılığın bu kadar olacağını beklemiyordum. Tarikatlarla ve cemaatlerle ilgili bilgilerim de var ama lütfen bundan tezden sonra bahsedelim. Çünkü onların olduğu yerlere gittiğimde söz verdim bunun herhangi bir gazetede yayınlanmayacağından. Bana güvendikleri için tarikatlardan bahsedip ritüellerini anlattılar.

Harika Zöhre, araştırma sonuçlarını tez haline getirdikten sonra ayrıntılı açıklama yapacak

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

Bayrak ABD’nin profesyonel basketbol (NBA) finalleri bitti, ardından Dümya Kupası maçları başladı. Sporseverler 13 Temmuz’a kadar bir ay süreyle yerkürenin en popüler sporu ‘futbolu’ doya doya izliyorlar. Sportif oyunlar Amerikalıların ülkelerine bağlılığını tespit için temel ölçek. Futbol, beyzbol, basketbol gibi seyircisi yüksek sporlarda maç öncesi Kara, Hava, Deniz Kuvvetleri ile deniz piyadelerini (Marines) temsil eden askerler Amerikan bayrak ve sancaklarıyla sahaya “Bayrağımız geliyor” anonsuyla çıkıyorlar. Oyunlar milli maç havasında geçiyor. Yerine göre gençliğin gözdesi şarkıcılar, okul öğrencileri, polis-itfaiye bandoları eşliğinde gruplar Amerikan Milli Marşı’nı icra ediyorlar. Çalgı aleti olmaksızın Amerikan milli marşı okumak güç. Ama çok sayıda sporcunun özellikle güftenin ilk bölümünden sonuncuya, defaatçe tekrarlanan ‘“Özgürlerin toprağında, cesurların evinde” çağrışımına gözyaşı dökerek eşlik edenleri izlerken ben de çok kere duygulandım. Amerikalılar önemli günleri kutlamak, kökenlerini topluca anımsamak için ilkbahar ve sonbaharda törenler düzenliyorlar. Geleneksel hale gelen Columbus Day (İtalyan), Yeni Yıl-Altın Canavar (Çin), Porto Riko Günü, St. Patrick Day, Halloween (Cadılar Bayramı), Steuben Parade (Alman), Macy’s (Şükran Günü), İskoçya töreni, Brezilya, Haiti festivalleri, Yunan, İsrail törenleri, Türk Günü Yürüyüşü hemen her hafta sonunda New York’un bir ilçesinde rastlanacak kutlama günlerine birer örnek. Düzinelerle seyyar sergiler, rengarenk kostümler içinde dansçılar, gaydalarını üfleyen İskoç müzisyenlerinin şov gibi geçen coşkulu törenlerinde dev mağaza Macy’s’in milyon doları aşkın masrafla düzenlediği Şükran Günü şenliği, New York limanı girişinde havai fişek gösterisi en görkemli olanı. Türk, Alman, İsrailli, Rum, İtalyan ve yeni dünya azınlıkları yılda bir kere açık hava gösterileriyle kökenlerini canlı tutmaya çalışıyorlar. Önemli kişilere konuşmalar yaptırıyor folklor gösterileri, mini konserler düzenleniyor. Geleneksel Türk Günü’nde en fazla ilgiyi Türk bayrakları çekiyor. Çocuğu, kadını, erkeği ile herkeste Türklükle ilgili bir şeyler var. Annelerde kırmızı-beyaz etek-bluz, öğrencide bayrak renginde tişört, kaş üstünde ayyıldızlı bandana, sırtında ‘Türkiye’ yazılı gömlek, spor Cadillac’ta ‘İstanbul’ plakası, genç çehrelerde çift renkle ay ve yıldız. İzleyici, katılımcı sayısıyla Türk bayrağı taşıyanların yüzdesi sanırım azınlık gruplar arasında en üst sırada. Gezip gördüğüm törenlerde bayrağını tanımadığım kişilere “Neredensiniz” diye milliyetlerini sorup kökenlerini öğreniyorum. Madison Caddesi’nde bir kaldırımdan diğerine kanat germiş bayrağımız yanında güven duyarak yürüdüm çeşitli kereler. Hiç kimse dev boyutlu bayrağımızın aidiyetini sormadı.

hurriyet.com’ dan alınmıştır


Göçmenlik - Toplum

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Göçmenler gönüllü 13 bin avukata sahip Göçmenlik avukatlarından Remzi Güvenç Kulen, 13 bin üyesi bulunan Göçmenlik Hukuku Avukatları Derneği’nin göçmenlerin haklarının korunması için gönüllü çalıştığını açıkladı DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

Kore şehitleri ve gazileri anıldı

A

merika’da yasal ya da yasa dışı yaşayan göçmenlerin haklarını 25 yıldır 13 bine ulaşan üyesiyle Amerika Göçmenlik Hukuku Avukatları Derneği savunuyor. Derneğin yaklaşık 11 yıldır üyesi olan göçmenlik avukatlarindan Remzi Güvenç Kulen, göçmenlik ile ilgili her türlü düzenleme ve konularda bu derneğin görüşüne başvurduğunu belirterek, derneğin yasa yapıcılar üzerinde yaptırım gücü olmamasına rağmen güçlü bir etkisinin olduğunu söyledi. Derneğin merkezinin Washington DC’de olduğunu kaydeden Kulen, derneğe üye olabilmek için avukatların lisanslı olmasının yeterli olduğunu ve bu avukatlarında yanında çalışan asistanların da derneğe üye olabildiğini söyledi. Derneğin her eyalette şubesinin olduğu bilgisini de veren Kulen, “New York Şubesi’ne de üyeyim aynı zamanda ve bu şubede bazı çalışma bakanlığı ile ticaret komitesi gibi komitelerde de çalışıyorum” dedi.

HAKLARIN KORUNMASI Göçmenlik ile ilgili her türlü düzenlemelerde devletin tutumunun sürekli değişkenlik gösterdiğini ve göçmenlik konularının tamamen politik olduğunu ifade eden Kulen, “Politikaya bağlı olması nedeniyle de göçmenlik ile ilgili bugün uygulamada olan bir düzenleme yarın çok rahatlıklıkla gözardı edilebiliyor. Devletin birimlerinin farklı öncelikleri olabiliyor. Bu nedenle göçmenlik konusu nemli ve

Kore’de Amerikalılar ile omuz omuza savaşırken şehit veya gazi olan Türk askerleri düzenlenen bir etkinlikle anıldı. Anma törenine New York Başkonsolosu Levent Bilgen de katıldı

“Göçmenlik reformu acilen çıkarılmalı” bu dernek böyle önemli bir konuda faaliyet gösterdiği için de güçlü bir yapılanmaya sahip” diye konuştu. Göçmenlerin haklarının korunması kadar avukatların haklarının korunmasının da derneğin amaçları arasında ol duğunu ifade eden Kulen, şunları söyledi: “Derneğe üye avukatlar arasında muazzam bir bilgi paylaşımı var. Yine göçmenlik ile ilgili çıkabilecek sorunları konuşup çözümler oluşturup devlete yansıtabilmeleri anlamında bu dernek önemli. Dernek ayrıca göçmenler üzerinde uygulanan kanunların uygun olup olmadığının denetlenmesi, devlet birimlerinin bunda keyfi davranıp davranmadıkları gibi birçok konuda etkili.”

Göçmenlik avukatlarından Remzi Güvenç Kulen, Cumhuriyetçiler’in karşı çıkması nedeniyle çıkması yılan hikayesine dönen Göçmenlik Reformu’nun acilen çıkarılmasını istediğini söyledi. Kulen, tasarının Senato’dan geçen halinin bazı eksikliklerinin olmasına rağmen başarılı bulduğunu da belirterek, “Dernek reform ile ilgili olabileceğinin en iyisi, bu haliyle devam edelim diye düşünüyor. Göçmenlik konusunun acilen bir reforma ihtiyaç duyduğunu, bunun biran önce hayata geçirilmesi gerektiğini düşünüyor. Ayrıca bunun yapılması için de herkesi göreve çağırıyor” dedi.

E-2’de ‘önemli miktarda yatırım’ şartına dikkat! Avukat Gökhan Yazıcı, yatırımcıların süresiz yenilenebilmesi nedeniyle tercih ettikleri E-2 vizesinde ‘önemli miktarda yatırım’ şartına dikkat etmeleri uyarısında bulundu DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

A

merika’da iş kurmak isteyen yatırımcıların, süresiz yenileme avantajı nedeniye E-2 vizesi ilk tercihleri arasında yer alıyor. Avukat Gökhan Yazıcı, yatırımcıların bu avantajı nedeniyle öncelikli olarak başvurdukları E-2 vizesi için ‘önemli miktarda yatırım’ şartına dikkat etmeleri gerektiğini söyledi. E-2 vizesine başvuran girişimcinin bu soru ile başvurduğu andan itibaren karşılaştığını belirterek, “E-2 vizesi yatırım esasına dayalı bir vize olması sebebiyle, yatırım, işin başarısı için şüpheye yer vermeyecek şekilde, taahhüt edilmiş olmalı ve söz konusu iş, spekülatif yani kuramsal ve süpheli olmamalı” dedi. Yazıcı, “Federal mevzuatta, kesin bir para tutarı belirtilmemiş, ancak onun yerine ‘önemli miktar’ yatırım ifadesi kullanılmıştır” diye konuştu.

ORANTIYA BAKILIR Yatırımın ‘önemli miktar’ olup olmadığının belirlenmesinde orantıya bakıldığını anlatan Yazıcı, “Toplam yatırım miktarının, bir işi ya da işletmeyi işletmek ya da kurmak için gerekli olan para oranına bakılarak yatırımın önemli olduğu varsayılır. Başka bir ifadeyle, eğer bir yatırım, yapılacak işin başarılı olabilmesi için gereken fonun yüzde 100’u ise, yapılan yatırım önemli miktardadır” dedi. Ancak birçok E-2 vizesi başvurularının yüzde 100’den daha az bir oranda yapılan yatırımları içerebildiğini ve ve yatırımın önemli miktar olup olmadığı ters orantılı bir ölçüyle değerlendirilebildiğine de dikkat çeken Yazıcı, şöyle konuştu: “Yani, E-2 vize konusu işi işletmek ya da sıfırdan kurmak için gereken para azaldıkça, önemli miktar şartını yerine

getirecek sermaye oranı da artacaktır. Örneğin 100 bin dolar ya da daha az gereken bir işletme için, tipik olarak yatırımın yüze 100’unun yapılmış olması şartı aranır. Öte yandan bunun aksine olarak, 1 Milyon dolarlı bir iş için, yapılacak 700 bin dolarlık yatırım yani yüzde 70’i, işin önem ve büyüklüğü gözönüne alınarak, önemli miktarda yatırım şartını yerine getirebilecek.”

İŞİN KAPSAMI DA ÖNEMLİ Söz konusu orantının yanı sıra Amerikan Vatandaşlık ve Göçmenlik Bürosu’nun (UŞÇİSS) E-2 vizesi içeriğıyla ilgili olarak, ‘önemli miktar yatırım’ değerlendirilmesini yaparken, yapılacak

işin mahiyetini de dikkate aldığını açıklayan Yazıcı, “Örneğin, makine üretimi yapacak bir işletmenin kuruluşu için milyonlarca dolar gerekebilir. Öte yandan, en önemli değeri E-2 yatırımcısının bilgi, beceri ve yeteneğinden kaynaklanan, servis sektöründe faaliyet gösterecek teşebbüslerin işletilmesi veya kurulması için ise daha az fon gerekebilir” dedi. Tipik olarak E-2 yatırımlarınn 100 bin dolar ila 150 bin dolar aralığında olsalar da, yapılacak işin mahiyetine göre 70 bin ve 80 bin dolarlık yatırımla E-2 vizesinin ‘önemli miktarda yatırım’ şartını yerine getirmek mümkün olabileceğini kaydeden Yazıcı, şöyle devam etti: “Ancak bütün başaralı E-2 vize başvurularının en temel ortak unsurları dikkatlice hazırlanmış bir iş planı ve hukuki analizinin eksiksiz yapıldığı açıklayıcı talep yazısıdır. Yatırım yapıp ABD'ye taşınmayı planlamadan önce, ve bu yolda bir taahhüde girmeden önce, iş planlarınızı, mesleki deneyimlerinizi, mali durumunuzu ve göçmenlik hedeflerinizi E-2 konusunda deneyimli bir ticari göçmenlik avukatı ile mutlaka ayrıntıları ile tartışın.”

NEW YORK - POSTA212

K

ore Amerikan Dernekleri ve Amerikalı Kore Gazileri’nin birlikte düzenlediği anma töreninde kahramanca şehit olan askerlerimiz anıldı. Amerikalı Kore Gazileri, Türk askerlerinin Kore’de kahramanca savaşması sonucu hayatta kaldıklarını belirterek, “Şehit düşen Türk askerlerini minnetle ve dualarla anıyoruz” diye konuştular. Anma programına New York Baskonsolosu Levent Bilgen, Kore Konsolosu Sang Hui Lee, TADF Temsilcisi Aysel Demirkan ve etkinliğe her yıl büyük katkı yapan Kurtuluş Ailesi ile çok sayıda Türk ve Amerikalı katıldı.

ATAA’DAN MESAJI Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi de (ATAA), Kore Savaşı’nın 64. yıldönümü vesilesiyle bir anma mesajı yayınladı. Me-

sajda Amerikalılar ile Türkler’in omuz omuza yaptıkları savaşta edindikleri dostluklara dikkat çekildi. Kore savaşında Türk Tugayı’nın cesaret ve başarılarının savaş sonrasında araştırmalara ve çalışmalara konu olduğu bildirilen açıklamada, Türk askerinin bu özelliklerinin Amerikan Deniz Piyade Teşkilatı’nın davranış tüzüğüne yansıdığına işaret edildi.


Göçmenlik - Toplum

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Yasa dışı göçmenlere müjde New York’ta yaşayan yasa dışı göçmenler artık resmi kimlik kartlarına sahip olabilecekler. Yeni program 43 evet, 3 hayır ve 2 çekimser oyla kabul edildi KUNTER AKIRMAK NEW YORK - POSTA212

N

ew York Belediye Meclisi’nden geçtiğimiz günlerde geçen yasaya göre, yasadışı göçmenler için artık resmi kimlik kartları çıkartılabilecek. Yeni program 43 evet oyu, 3 hayır ve 2 çekimser oyla kabul edildi. Yeni kimlik kartlarıyla yasadışı göçmenlerin sınır dışı edilme korkusu olmadan banka hesabı açabilmelerinin ve şehir hizmetlerinden yararlanabilmesi amaçlanıyor. Yasanın aynı zamanda sürücü ehliyeti almakta zorlanan, evsizler, yaşlılar ve cinsiyet değiştirenler için de kolaylık sağlayacağı öğrenildi. Yasanın ilk mali yıldaki bütçesinin 8.4 milyon dolar olacağı açıklanırken, gelecek yıllarda bu rakamın 5.6 milyon dolar cıvarlarına düşmesi bekleniyor. New York Polis Şefi Bill Bratton, yasanın dolandırıcılığı ve kimlik sahteciliğini azaltacağını belirterek, New York Polis Departmanının da yasayı desteklediğini belirtti. Kimlik kartlarının vatandaşlara ne kadara mal olacağını ve kartı almak için hangi dokümanların gerekli olduğu gibi ufak detayların daha sonra netleştirileceği açıklandı. Yasanın bu yıl sonuna kadar etkin hale gelmesi bekleniyor.

Giresunlular piknikte buluştu Amerika’da yaşayan Giresunlular, geleneksel 6. Otçu Göçü Şenlikleri kapsamında yapılan piknikte buluştu. Türkler aileleri ile Turkish Festival’inde gün boyu eğlendiler NEW YORK - POSTA212

T

ürk Amerikan Giresunlular Derneği’nin geleneksel olarak her yıl düzenlediği 6. Otçu Göçü Şenlikleri ve Turkish Festival’i, Pennsylvania ve New York’ta yapıldı. Türk Amerikan Giresunlular Derneği’nin Pennsylvania’daki Core Creek Park’ta, New York Giresunlular Derneği’nin ise, New York Cathedral Pines County Park’ta düzenlediği etkinliklere onlarca Türk katıldı. Her iki derneğin etkinliğinde Saray Restoran, gün boyu misafirlere döner ve ızgara köfte servisi yaptı. New York Giresunlular Derne-

ği’nin düzenlediği etkinliğe ıse New York Senatörü Lee Zeldin’in katılması dikkat çekti. Etkinliklerde birer konuşma yapan New York Giresunlular Derneği Başkanı Şavaş Şahin ve Türk Ameriakn Giresunlular Derneği Başkanı Nurettin Oflu, birlik ve beraberlik vurgusu yaptılar. Öte yandan her iki etkinlikte de açık artırma ile ağalar seçildi. New York Giresunlular Derneği’nin düzenlediği etkinlikte işadamı İlhami Arslan 5 bin dolar, Türk Amerikan Giresunlular Derneği’nin etkinliğinde ise işadamı Gazi Çayan 3 bin 750 dolara ağalık unvanı aldılar.

Şimdi Türkçe öğrenme zamanı (NEW YORK - POSTA212) - Rhode Island Türk Amerikan Kültür Derneği'nin (TACS-Rİ), hafta sonları gerçekleştirilecek Türkçe dil kursu 28 Haziran’da başladı. Rhode Island Türk Amerikan Kültür Derneği Başkanı Dr. Aslıhan Tokgöz Onaran, Rhode Island'da senelerdir büyük eksikliği hissedilen Türkçe Dil Programı'nı Providence'ta başlatıyor olmaktan derin mutluluk duyduklarını dile getirdi.

“SADECE EVDE KONUŞULAN DİL OLMAMALI” Rhode Island Türk Amerikan Kültür Derneği (TACS-Rİ) olarak hem Türkçe hem İngilizce dillerine eşit derecede hakim olmaya ve Türkçe okur yazarlığa büyük önem verdiklerini söyleyen Onaran, “Türkçe sadece 'evde konuşulan dil' veya 'büyüklerimizle iletişim kurmak için kullanılan bir dil' olmaktan çıkıp zengin Türk kültürümüze açılan bir kapı olmalı, böyle görülmeli diye inanıyoruz. ABD'de yaşasak da, çocuklarımız ABD'de yetişse de, Türkçe kitap okuyabilmeli, Türkçe müzik dinleyebilmeli, Türkçe tiyatrosinema eserleri izleyebilmeli ve İngilizce olduğu kadar, Türkçe konuşmaktan da “keyif” alabilmeliyiz” diye konuştu.

Büyük TALEP VAR

Onaran, 28 Haziran'da başlayan kursa hem Türkler’in hem de Amerikalılar’ın yoğun ilgi gösterdiklerini belirterek, “Dileğimiz, pilot proje olarak başlattığımız yaz kurşunu, sonbahar döneminde de devam ettirmek ve çocuklara özel bir sınıf açmak” dedi.

ABD’DE BİR iLK OLACAK

“Türkçe Online Halk Kütüphanesi, Kitap Kolektifi” açacaklarını belirterek, “Pek çok değerli Türk yazarın ve yabancı yazarların Türkçe çevirilerinin yer alacağı bu online halk kütüphanesi, herkese açık olacak ve bizden talep edilen kitaplar, dileyenlerin ev adresine posta ile bir ay kullanım süresi ile gönderilecek. Bu sayede çok büyük bir kültürel eksikliği daha kapamayı hedefliyoruz” dedi. Her yaştan vatandaşa ve 6 yaş üstü çocuklara açık kursa kayıt olmak isteyenlerden taçsri2011@gmail.com adresine e-posta göndermeleri ya da http://www.tacsri.org/our-activities/ turkish adresini ziyaret etmeleri talep ediliyor. Kurslara katılım için TACS-Rİ üyesi olmak ya da belirli seviyede Türkçe bilme zorunluluğu aranmıyor. Adres: 95 ThayerSt, Providence, Rİ, the 'GraduateLounge.


Ekonomi

2 Temmuz 2014 Çarşamba

İzmir’den ABD’ye yapılan ihracat artıyor

Amerikalılar artık eskisi gibi bol keseden para harcamıyor Yaşanan ekonomik buhran sonrası az da olsa geleceği düşünmeye başlayan Amerikalılar gerliri artsa da artık daha az yemeğe çıkıyor, sinemaya gidiyor ve kıyafet satın alıyor. Uzmanlar, Amerikalılar’ın ev ve araba satın alırken kötü günleri de düşündüklerini belirtiyor AYSEL TAPAN İSTANBUL - POSTA212

Tüketim toplumunun mimarı Amerikalılar, gelirleri artsa da para harcamıyor. Bureau of Economic Analysis (Ekonomik Analiz Bürosu) verilerine göre, mayıs ayında Amerikalılar’ın geliri 0,4 oranında (58,8 milyar dolar) yükseldi. Kişisel Tüketim Harcamaları ise yüzde 0,2 (18,3 milyar dolar) arttı. Bu oran çok fazla görünmese de gelir, enflasyondan hızlı bir şekilde yükseliyor. Bu da insanların satın alma gücünün arttığını gösteriyor. Vergiler çıktıktan sonra kalan gelir, geçen yıla göre yüzde 1.9 oranında arttı. Özel ücretler ve maaşlar da 27,8 milyar dolar yükseldi. Nisan ayında bu artış 17,9 milyar dolar düzeyinde kaydedilmişti.

MARKET ALIŞVERİŞLERİ DE AZALDI Tüketici harcamaları, ABD ekonomisinin büyük bir kısmını yönlendiriyor. Fakat bu noktada yolunda gitmeyen bir şey var. Tüketici dışarı çıkıp para harcamıyor. Veriler, Amerikalı tüketicilerin harcamalarının son iki ayda azaldığını gösteriyor. Mayıs ayında Amerikalılar, dışarıda yemeğe çıkmak, sinemaya gitmek ve kıyafet satın almak konusunda tasarruf etti. Amerikalılar, market alışverişinde de daha az harcama yaptı. Ayrıca, sağlık hizmetlerine yapılan harcamalarda 2014’ün başından beri düşmeye devam ediyor. CNN Money’e konuşan BMO Capital Markets’de economist Jennifer Lee, “Tüketiciler daha fazla ev ve araba satın alırken kötü günler için çok az miktarda birikim yaptı. Harcamaların düşmesinin nedeni bu. Diğer harcamalar için çok fazla para kalmıyor” değerlendirmesini yaptı. Mayıs itibariyle Amerikalılar aylık gelirlerinin yüzde 4,8’ini biriktirdi. 2005’deki ekonomik durgunluk döneminde ise aylık gelirlerinin yüzde 3’ünden daha az bir kısmını biriktiriyorlardı. 2009’da ise daha dikkatli olan Amerikalılar aylık gelirlerinin yaklaşık yüzde 6’sini biriktirdi. Bu oran 1970’lerde ise yüzde 12-14 civarındaydı.

PARA DA BİRİKTİREMİYORLAR

• •

Princeton Survey Research Associates International tarafından yürütülen ve Bankrate. com tarafından yayınlanan yeni bir araştırma, her 4 Amerikalı’dan birinin (yüzde 26) kötü günler için yeteri kadar para biriktirmediğini gösteriyor. Amerikalılar’ın yüzde 67’si, altı ayda yaptıkları harcamalardan daha az para biriktirdi. Bankrate.com anket sonuçlarından bazıları şunlar: En çok 30-49 yaş grubundaki kişilerin acil durumlar için birikmiş parası yok. 18-30 yaş grubu ise beş aylık harcamaları kadar para biriktirme eğilimi gösteriyor. Çünkü bu grubun ev arkadaşı ya da aileleriyle birlikte yaşamaları giderlerinin azalmasını sağlıyor. Amerikalılar’ın yüzde 24’ü, bir yıl öncesine göre kendilerini işlerinde daha güvende hissederken yüzde 17’si güvende hissetmiyor. Amerikalılar’ın yüzde 23, borçlarının miktarı konusunda rahatken yüzde 20’si borç miktarlarından rahatsız.

İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş

ABD ile İzmir arasındaki ticari ilişkilerin geçmişi tam 217 yıl öncesine dayanıyor. Geçmişten bu güne uzanan ticari ilişkiler sonucunda ABD’li yatırımcıların gözdesi de yine İzmir oluyor FİGEN ONUR İSTANBUL-POSTA212

İ

lk ticari Amerikan gemisi 1797 yılında İzmir’e geldi ancak resmi ticari kayıtlar 1807 yılında başlıyor. İzmir ile ABD arasındaki ticari ilişkiler bu kadar eskiye dayanırken, şu anki rakamlar çok da memnuniyet verici olmasa da artış eğilimini sürdürüyor. En son verilere göre, 2013 yılı sonu itibariyle Türkiye ile ABD arasındaki ticaret hacmi 1,2 milyar dolar. İki ülke arasındaki ticaret, Türkiye aleyhine açık veriyor. Buna rağmen İzmir’den yapılan ihracat artışta. Geçtiğimiz yıl İzmir’den, ABD’ye 626 milyon 818 bin dolarlık ihracat yapıldığını belirten İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ekrem Demirtaş,

ticaret hacmini daha da artırmayı hedeflediklerini söyleyerek “İzmir’in sektörel çeşitliliğine paralel olarak, ABD’ye her türlü ürün ihraç edilebilir” dedi.

GÜMRÜK VERGİLERİ YÜKSEK Türkiye ile ABD arasında serbest ticaret anlaşmasının bulunmamasının iki ülke arasındaki ticaretin en büyük engeli olduğuna vurgulayan Demirtaş, tercihli ticaret düzenlenmesi gerektiğini söyledi. ABD’ye en çok otomotiv ve demir-çelik ürünleri ihraç edildiğini hatırlatan Demirtaş bu konuda şöyle konuştu: “Tekstil ve hazır giyim, tarım ve gıda, makine ve hava taşıtları da ABD’ye ihraç ettiğimiz diğer önemli ürün grupları. ABD pazarına girişte bazı ihracatçılarımız Genelleştirilmiş Tercihler Sistemi

(GTS)’ni kullanıyor. GTS ile belirli bazı ürünler, belirlenen limitlerin aşılmaması kaydıyla ABD’ye sıfır gümrük vergisi ile girebiliyor. Ancak bu sistemden faydalanıcı ürün listesine, ülkemiz geleneksel ihraç ürünleri olan tekstil ve giyim eşyası, bazı ayakkabı ve çantalar, valizler ve diğer deriden yapılmış giyim ürünleri dahil edilmemiş. Bahsi geçen ürünlerin ABD pazarına girişinde ihracatçılarımız oldukça yüksek gümrük vergisi ödemek zorunda kalıyorlar. Bu nedenle de özellikle ucuz işgücü kullanan Çin, Hindistan ve Pakistan gibi ülkeler karşısında ülkemiz ABD pazarında rekabet edemez hale geliyor.”

FATURASI AĞIR OLUR ABD’nin AB ile müzakerelerini sürdürdüğü Transatlantik Tica-

ret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) ile ABD ürünleri dolaylı olarak Türkiye’ye gümrüksüz girmesinin sağlanacağını ifade eden Demirtaş, “Bu şartlar altında ihracatçılarımız, ABD’ye gümrüklü mal satma çabasını sürdürecek” dedi. Söz konusu müzakerelere Türkiye’nin de dahil edilmesi gerektiğine dikkat çeken Demirtaş, “Şayet Türkiye müzakerelerin dışında kalır ve ABD ile ikili bir serbest ticaret anlaşması imzalayamazsa, ülke olarak büyük fatura ödeyeceğiz” dedi. ABD’li firmaların İzmir’de yaptığı yatırım yapmayı sevdiğini ifade eden Demirtaş, 2013 yılı sonu itibariyle Türkiye’de toplam bin 384 ABD sermayeli firma olduğunu ve bunların 83’ünün İzmir’de faaliyet gösterdiğini söyledi. Demirtaş konuşmasına şöyle devam etti: “İzmir’de yatı-

rım yapan ABD firmaları arasında otomotiv sektöründe Delphi, Cummins, Gates; Havacılık ve Savunma Sanayi alanında ise Türk firma ortaklığı ile üretime başlayan Kale Pratt & Whitney gibi çok önemli firmalar bulunuyor.” ABD’li firmaların yatırım için İzmir’i seçmelerinin çok önemli nedenleri olduğunun belirten Demirtaş, İzmir’in avantajlarını şöyle sıraladı: “İzmir’in yerli ve yabancı pazarlara 2-3 saatlik uçuş mesafesinde olması, eğitimli ve dinamik işgücüne erişimin kolaylığı, gelişmiş altyapıya sahip olması, ham maddeye erişim imkanının kolaylığı, çok sektörlü yapısı, elverişli iklimi ve lojistik yapısının uygunluğu İzmir’in yatırım için cazibe merkezi olmasının nedenlerinin en başında geliyor.”

Bileti Barack Obama’ya kesti Myrmikan Capital’in kurucusu, ekonomist Dan Oliver, Orta Doğu endişesinin, Irak’ta gelişen olayların Türkiye gibi ülkelere olan yansımasının doları negatif etkileyeceğini savunarak, Obama’nın ben iyi davranırsam bana da iyi davranırlar mantığı ile stratejik hatalar yaptığını ileri sürdü MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

O

nur dereceleriyle Columbia Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2001’de mezun olan Dan Oliver, Simpson Thacher & Bartlett’de avukatlık yaptıktan sonra, 2005’te INSEAD’de MBA üzerine yüksek öğrenim gördü. İki Venture şirket kuran, Oliver, Bearing Capital, LLC, isimli Buenos Aires‘te özel bir fon şirketinde emtia ve Latin Amerikan emtia yatırımları üzerine uzmanlaştı. 2009’da Myrmikan Capital isimli kendi yatırım firmasını kuran Oliver, mikro sermayeli altın madeni şirketleri üzerinde uzmanlaştı. Para politika araştırmaları ve Eğitim Komitesi ile National Review Institute Fellow’da direktör olarak görev yapan Oliver, Paul Volcker, Robert Mundell isimli dünyaca ünlü eski Fed başkanları ve ekonomistleri bir araya getiren toplantılar, konferanslar düzenliyor. Myrmikan Capital’in kurucusu Dan Oliver ile borsa, alternatif yatırımlar, altın ve ekonomi üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte o söyleşimiz:

■ ABD ekonomisinin büyüme değil daralma ile karşı karşıya olduğunu biliyoruz. Yorumunuz nedir?

Evet büyüme rakamı felaketti, çok kötüydü. Tahmini büyümeye bakarsanız gittikçe küçültüyorlar. Fed’ de öyle gittikçe daraltıyor. Ekonomiye müdahale çok, ama Fed’in faiz oranlarını manipüle etmesi, ObamaCare’in ekonominin yüzde 16’sını doldurması durumunda kapitalizmin çalışmasını bekleyemeyiz. Özel-

likle bugün gelen enflasyon rakamlarının biraz yüksek gelmesi de şu anlama geliyor. Büyüme küçülüyor, enflasyon büyüyor, bu tüketici için çok kötü. Çekirdek enflasyona bakarsanız, yüzde 1.8 gelmiş, fena değil ama asıl gıda fiyatlarına bakarsanız, mesela protein grubunda, yani tavuk, yumurta, et gibi gıdaların içinde olduğu grupta enflasyon yıllık bazda yüzde 7. Ama son iki ayda yüzde 18’e çıktı. Uçak biletleri ise son ayda yüzde 6 çıktı, yıllığa vurduğunuzda ise yüzde 100 ediyor. Yani tüketicinin beli kırılmış durumda. O rakamlar gerçekleri yansıtmıyor. ■ Peki, geçtiğimiz hafta veriler negatif gelince, yani büyüme eksilerde -2.9’larda gelince, borsa yukarı çıktı. Çünkü herkes Fed’in faiz oranlarındaki artışı bu durumda geciktireceğine inanıyor. Yani kötü veri borsanın işine geldi, çünkü beklentiler değişti. Peki, bu ne kadar gerçekçi? Veriler kötü geldikçe Fed’in faiz oranlarını artırmada bekleyeceğine acele etmeyeceğine mi inanmamız lazım?

Bence gerçekçi değil. Enflasyon çıktığı için Fed’in sıkılaştırmaya gitmesi lazım. O yüzden altın çıktı ve buna güzel reaksiyon gösterdi. 2008 finansal krizinden beri en büyük endişe deflasyondu. O yüzden Fed tonlarca para bastı, o da borsaya gitti, borsacıların işine yaradı. Şimdi ise endişe enflasyonist endişeler oldu. Fed’in modeli var. Washington, New York City gibi yerlerde yaşayan kişiler bunun farkına hemen varmazlar, çünkü onların en büyük

endişesi iPad ne kadar çıkacak endişesi. Orada fazla bir fiyat artışı yok. Halbuki diğer bölgelerde yaşayan insanlar için, tüm gelirlerini gıda, enerjiye veren tüketici bundan en çok zarar görecek kesim olacak. Piyasalarda deflasyon korkusu değil de enflasyon korkusu var bu yüzden borsa çıkıyor, çünkü enflasyonist ortamlarda fiyatlar çıkar, şirketler fiyatları çıkarırlar, enflasyona kendini korumanın en iyi yolu şirketlere yatırım yapmak, o yüzden borsaya yatırım artıyor.

Sonunda yaptılar ama çok acılı oldu. 2008’de ise deflasyona doğru giderken Bernanke faizleri önce yüksek tuttu, sonra düşürdü ama geç olmuştu. Zamanında düşürmedi. Yani hep geriden takip ediyor ve geriden aksiyon alıyorlar. Evet 2015 - 2016’dan önce olmaz diyorlar ama enflasyon gerçekten rakamlara da yansıyıp birden artınca ne yapacaklar? Niye fikirlerini değiştirecekler? Duruma göre hareket edecekler. Modelimiz değişti, çünkü verilerimiz değişti diyecekler.

■ Fed üyeleri faiz artışlarının 2015’te olacağına inanıyorlar. Tutanaklarında da buna değindiler. Biri hariç hepsi 2015 diyor. O bir üye de 2016’da olur diyor. Ama sizce faizler en erken ne zaman artar?

■ ABD’nin İkinci Dünya Savaşı sonrası global sıralaması değişiyor, yıkılıyor demişsiniz raporlarınızda. Neyi kastediyorsunuz? Dolar için ne manaya geliyor? Çok iddialı değil mi?

Fed her zaman eğrinin gerisinde kalır. Tarihe bakarsanız reaktifler. 1970’lerde faiz oranlarını artırmada çok geciktiler.

Dan Oliver

Evet, Obama Güney Çin Denizi ve Çin’in agresif politika uygulamaları, Ukrayna, Doğu Avrupa, özellikle Polonya’daki olaylar, Orta Doğu endişeleri mesela, Libya, Suriye, Irak ve bu ülkelerin o bölgedeki Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan ülkelerine etkisi ve Çin’in Nikaragua’daki varlığı, doları negatif etkileyecektir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasına bakarsanız ABD’nin dünyadaki askeri ve ekonomik varlığı genişti. Şimdi ise Obama altında, bilmeden yaptığı hatalar ile Çin’le aramız bozuluyor, Rusya ve Çin güç olmaya kayıyorlar diğer bölgelerde saydığım gibi Breton Woods’taki tüm kurumların yani IMF, Dünya Bankası gibi kurumların altyapısında dolar bazlı, dolar güçlü yapıyordu onları. Obama saf bir şekilde ben onlara

iyi davranırsam onlar da bana iyi davranır mantığı ile stratejik hatalar yaptı. Dolar zayıfladıkça ABD 60 yıl boyunca ekonomik güç olmayı becerdi ama Obama altında bunun silindiğini yaşıyoruz. Carter’a benziyor, aynı mantaliteye sahipti savunmayı kesti, herkesin dostu olmak istedi, Obama gibi... Dolar çıktı ama Reagan gelince Carter’ın yaptığı hataları silmeye çalıştıkça, faizleri artırıp savunma masraflarını artırınca piyasalar çoştu. Yani Obama’dan sonra gelen, Obama’nın problemlerini silince, piyasalarda baz problemler ortaya çıkacak. ■ Ne tür yatırım tavsiye edersiniz? Müşterilerinize ne tavsiyelerde bulunuyorsunuz? Herkes borsada yüzde 20’lik düzeltmeden, borsanın düşüşünden bahsederken nereye yatırım yapmalıyız?

Düzeltmeler ilginç bir mevzu. Şirketler borçlandılar ve şirketler borçlandıkça, deflasyon ile karşılaşırsak şirketler ödeme yapmak zorunda kalacakları için borsa çökecektir. Ama enflasyon olursa borsa çıkacaktır. Durum karışık, altına yatırım şu anda iyi ama tüm paramızı da altına yatırmamalıyız. Global açıdan bakmalıyız duruma. Gelişmekte olan ülkelerin durumu da farklı değil. Riskliler, dolar üzerinden borçlanıyorlar. Faizler düşük ama faizler çıkınca ne olacak? Bir de çoğunun ekonomisi Çin’e bağlı. Orada inanılmaz büyük bir kredi balonu var. Sözde finansal enstrümanlar yarattılar. O yüzden Çin ekonomisinin yarattığı endişeler de onları riskli yapıyor.


Ekonomi

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Adaletsiz ekonomiye isyan Yapılan kapsamlı bir anket. Amerikalılar’ın yüzde 62’sinin uygulanan ekonomik programın adaletsiz olduğuna inandığını ortaya çıkardı İLHAN TANIR WASHINGTON DC - POSTA212

S

on açıklanan Pew anketine göre, Amerikalıların yüzde 62’si, Amerikan ekonomik sisteminin adaletsiz bir şekilde güçlüleri kayırdığını düşünüyor. Yüzde 78’i ise, az sayıdaki şirketin olması gerekenden fazla bir güce sahip olduğunu, yani monopolün hayatın bir gerçeği olduğuna inanıyor. Bu adaletsizlik fikrine sadece emokrat veya liberaller değil, aksine Cumhuriyetçi Parti’ye yakın muhafazakarların da katıldığı ortaya çıktı. Kendisini hafif-

muhafazakar olarak kabul eden Amerikalıların yüzde 69’u ve koyu muhafazakarların ise yüzde 48’i de ABD ekonomik sisteminin adil olmadığına inanıyor. Diğer taraftan Amerikan ekonomisinin ilk çeyreğinde yaşanan beklenenden büyük daralma, ekonomik krizden kurtarmak üzere iktidara gelmiş olan Obama yönetimi için 5.5 yıl sonra kabus olarak göründü. Açıklanan rakamlar, Amerikan ekonomisinin ilk çeyreğinde yüzde 2.9 daraldığını gösterdi. Bunun yanısıra özel şirketlerin de karlarında geçen yıla göre yüzde 9’luk bir küçülme yaşandı. Gallup’un mayıs anketine göre, Ame-

melikea@yahoo.com

ABD’de büyüme yerine küçülme

rikalılar’ın yüzde 58’i, ekonominin olduğundan daha kötüye gittiğine inanıyor. Ekonominin bir türlü istenen düzeyde bir büyümeye ulaşamamasıyla birlikte, ABD’nin serbest ticaret anlaşmalarına daha çok ağırlık vermesi gerektiğini ileri süren köşe yazıları ve başyazılarında artış görünüyor. Özellikle ABD ve AB arasında geçen yıl başlayan Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı başta olmak üzere, Yeni Zellanda, ve Tayvan gibi ülkelerle sure giden müzakerelerin bir an önce sonuca ulaştırılarak, Amerikalılar’ın ekonomik durumunun düzeltilmesi gerektiğini savunanlar yükselişte.

‘Teknolojiden istifade edilmiyor’ Digital Science’ın kurucusu Hannay, internetin, araştırmacılar ve özellikle bilim adamlarının çalışmalarına yardım için kurulduğunu ama günümüzde bilim adamlarının internet ve teknolojiden gereği kadar yararlanamadığını söylüyor nümüzde, finans, rcommerce ve sosyal medya için internet kullanımı çok arttı. Halbuki internetin asıl kuruluş amacı ve en çok kullanılma alanı araştırmacılar, özellikle bilim adamlarının araştırmaları içindi. Şimdi ise bilim adamlarının internet ve teknolojiden gereği kadar istifade edemediğini görüyoruz. Digital Science, bu boşluğu doldurma ve düzeltme amacında.

MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

L

ondra’da Digital Science’ın kurucusu ve başkanı olan Timo Hannay, Digital Science ile bilimsel araştırmacılara ve araştırma görevlilerine yazılım programı ve hizmetleri sunuyor. Londra merkezli Digital Science’ın Boston ve İsrail’de de ofisleri var. 200 kişilik şirketi kurmadan önce Mac Millan Publishers şirketlerinden Nature’da görev yapan Hannay aynı zamanda biyokimyacı, nörofizyolojist. McKinsey&Co, Japonya şubesinde ekonomist olarak da görev yapan Hannay’ın amacı, bu sunduğu yazılım programları ile bilimde çığır açmak. Biz de bilimin değişen yüzünü, değişen araştırmaları merak ettik ve Hannay ile buluştuk. İşte Digital Science’ın kurucusu Timo Hannay ile söyleşimiz:

■ Digital Science nasıl bir şirkettir? Ne zaman ve ne amaçla kuruldu?

Digital Science araştırmacılar için software üreten bir firma. 3.5 sene önce benim tarafımdan kuruldu. Çığ gibi büyüyen R&D masraflarını, mesela 2011’de R&D 1.4 trilyon dolara gelen bu masrafları kısmak için bize gelen binlerce araştırmacı, üniversite görevlisinin talebi üze-

■ Müşterilerinize sunduğunuz softwareleriniz (yazılım programlarınız) pahalı mı?

rine kuruldu. ■ Bilimin yeni bir yaklaşıma sahip olması gerektiğini söylüyorsunuz. Neden?

Günümüzde teknoloji için en önemli şey veridir. Mc Millan isimli büyük basım firmasının altındaki firma Digital Science başkanı olarak şunu söylüyorum ki büyük veri moda olmadan önce bilim büyük verileri yüzyıllar boyunca, kullanmış ancak, şimdilerde şunu size sorup iddia ediyorum: Bilim gerçekten modern büyük veri yaklaşımını benimsemiş midir? Bilimsel araştırmalardaki gerçek keşif gittikçe yavaşlıyor. Hem de dünyada araştırmacıların bolluğuna, artmasına ordu gibi yayılmasına rağmen. Reklam ve finansta olduğu gibi, bilimin tam anlamda modern büyük veri metodunu yakalaması lazım. Yakalayıp, yönetmesi, paylaşması da gerekiyor tabi ki. Bu

yüzden de daha az ama daha üretken araştırmacılara ihtiyacımız var. Üniversitelere dijital networkun ağını sunmak, üniversitelere bu araçları sunmak, paylaşmak, MacMillan yayımcılığın parçası olduğumuz için yayıncılık konusunda da teknoloji, yazılım konularında olduğu kadar uzmanlık alanımız var. ■ Kullanıcılar sadece üniversiteler mi? Peki R&D bütçeleri ve giderleri çok yüksek olan ecza firmaları size başvurmuyorlar mı? Sizin müşterileriniz olmak istemiyorlar mı?

Tabi ki tüm dünyada bu masraflar 1.4 trilyona ulaştı. Bu şirketler, üniversite, kimya endüstri ve gıda endüstrisi olarak dağılabilir. Hepsinin R&D’leri çok yüksek ve müşterilerimiz arasındalar. ■ Bilimin şeklini değiştireceğini söylediniz. Bunu nasıl başaracaksınız?

Açık teknoloji platformlarını adapte ederek, araştırmacılar, dünyadaki tüm araştırmalara girebilecek, istifade edebilecek ve bilimde yeni keşiflere daha rahat gidebilecekler. Dijital teknoloji her şeyin yüzünü şeklini değiştiriyor. Bilimin şu anda yapılış şekli. Genome sequencing yayımlanması, 2001’de yapılışı milyarlarca dolara mal oldu. Şimdi ise sadece binlerce dolara düştü. Yazılımı, kullanıcıya göre değiştiriyoruz. Gü-

Maliyeti çok düşük. O yüzden çok uygun fiyatları var. Bedava olandan pahalı olanına kadar çok farklı fiyatlar var. Kimisi araştırmacıların, bilim adamlarının araştırma yayımları ile daha efektif girişini, onları kullanmasını sağlarken, kimisi verileri kullanma konusunda yardımcı oluyor, yani değişik kullanımlar için değişik yazılımlarımız var. Onlara uygun her isteğe ve ihtiyaca göre değiştiriyoruz. Dünyada 13 milyon araştırmacı ve 12 milyon öğrenci var. Yılda 2.3 milyon araştırmacı ve bilim adamı 1.9 milyon araştırma tezi yazıyor. Hepsinin ihtiyaçları farklı. ■ Bu içinde bulunduğunuz sektör Karlı bir sektör mu? Rakipleriniz var mı? Varsa kimler?

Tabi rakiplerimiz var. Bilimsel yayımcılık endüstrisi teknolojiden çok, içeriğe bakıyor. Ekipman firmaları, Microsoft’un şirketleri, Genome Sequencing firmaları var ama bizimkisi kişiye göre yaptığı çok farklı. Bilimsel yazılım program endüstrisi multi milyar dolar olma yolunda. Talep var. Çok hızlı büyüyor. Çok hızlı büyüyoruz. Gelirimizin 3-4 katı yıllık büyüme kaydettik. Start up olmamıza rağmen. Büyümemizin çoğu aynı zamanda genç yazılım ürünlere ve şirketlere yatırım yapmamızdan kaynaklanıyor. Ürünlerimizin çoğu genç start uplar tarafından yapılıyor. Avrupa’da da operasyonlarımız var. ■ Son mesajlarınız?

Araştırmanın yeni yüzü dijital teknolojiden geçecek. Uzmanlık alanımız bunu gösteriyor. Fırsatlardan yararlanıp büyüdüğümüzü ve ürünlerimizin her türlü icatta ve keşifte hızı artırıp maliyeti düşürdüğünü dünyaya kanıtlıyoruz.

WASHINGTON DC PARA BASIYOR

(İLHAN TANIR - WASHINGTON DC - POSTA212) Yapılan son araştırmalara göre, Washington metropolitan olarak adlandırılan ve içinde ‘Washington, Arlington, Alexandria, DC, Virginia, Maryland, West Virginia’ yı alan bölge, 458.1 milyar dolarlık ekonomik hacmiyle dünyanın en öndeki ekonomi güçlerinden birisi. ABD Belediyeler Birliği’nin (the US Conference of Mayors) IHS Inc. adlı ekonomik analiz şirketine yaptırdığı araştırmaya göre, ABD’nin metropolitan bölgeleri ABD nüfusunun yüzde 84’ünü barındırıyor, çiftlik çalışanları haricinde çalışanların yüzde 86’sı, yeni ev inşaatlarının yüzde 90’ı yine şehir merkezlerinde. Yine aynı araştırmaya göre, bütün dünya ile kıyaslandığında Washington DC metropolitan bölgesi, GMP sıralamasında (iyi imalat uygulamaları) sadece 26 ülkenin gerisinde kalıyor. Washington metropolitan bölgesinin ekonomisinin büyümesi 2013 ile 2020 yılları arasında ortalama olarak yüzde 3.2 büyümesi bekleniyor. Washington DC bölgesi, yine aynı çalışmaya göre BAE, Avusturya, Tayland ve Kolombiya gibi ülkelerden daha ekonomik bir şekilde üretmeye devam etti. Diğer taraftan ise gelir farklılaşmasında ise DC bölgesi iyi bir karne vermiyor. Bazı profresif STK’ların yaptığı ve bizjournals.com tarafından ilan edilen sonuçlara göre ise, işssizlik oranlarında siyahiler ve gençler özellikle yükseklerde seyretmeye devam ediyor.

Hristiyan mezhebinden İsrail’e şok! İLHAN TANIR WASHINGTON DC - POSTA212

H

ristiyanlığın bir kolu olan Presbiteryen mezhebi, geçtiğimiz cuma günü yaptığı yıllık genel konferansında, İsrail’in Filistin’in işgal ettiği topraklarda çalıştığını iddia ettikleri üç şirkete boykot kararı aldı. ABD’de yaklaşık 2 milyon üyesi ve dünya çapında da 20 milyonu aşkın üyesi bulunan mezhep, kendi kiliselerine devam eden cemaatine, İsrail’in Doğu Kudüs ve Gazze şeridinde artarak

Melike Ayan

devam eden İsrail’in yeni yerleşkelerine karşı böyle bir kararı aldığını duyurdu. 303’e karşı 310 oyla alınan kararda ayrıca İsrail ve Filistin’i içeren iki devletli çözüm destekleniyor. Karar ile kiliselerin, İsrail’in işgal ettiği topraklardaki şirketlerden ABD’ye ve dünyaya yapılan ihraç mallarına karşı boykot ilan edilerek, bu şekilde, işgalin bitirilmesi çağrısına destek açıklanmış oluyor. B.D.S. olarak adlandırılan, ve bütün dünyada süren, İsrail’in işgal ettiği topraklardaki şirketlerden mal ve servis almama boykot kampanyası iki yıl kadar

önce başlatılmıştı. Bu şekilde ise Presbiteryenler, ABD’de bu boykota katılan en büyük kilise mezhebi olmuş oldular. Presbiteryenlerin ilk olarak hedeflediği ve boykot uygulayacaklarını açıkladıkları şirketler Caterpillar, HewlettPackard ve Motorola Solutions. Kilise Birliği’nin bu şirketlere 21 milyon dolarlık yatırımları olduğu ve ilk etapta bu yatırımların çekileceği ilan edildi. Bu kararın alınmaması için 1700 hahamın, ABD’nin 50 eyaletinden mektup imzalayarak, baskı oluşturması, kararın alınmasını engelleyemedi.

SON altı yılın en yavaş üçüncü ayını da geride bıraktığımız bu haziran ayının son haftasında gündemin en önemli konusu büyüme idi. Ya da küçülme diye adlandıracağımız ABD’nin Gayri Safi Milli Hasılası çarşamba günü sürpriz ve şok etkisi yarattı piyasalarda.Yüzde eksi 2.9 olarak karşımıza çıkan büyümenin bu kadar küçülmesi beklenmiyordu. Beklentiler yüzde eksi 1.8 civarındaydı. Tüketici harcamaları düşmüş, sağlık harcamaları beklenenden az yükselmiş, ihracatlarda büyük düşüş, ithalatın yükselişi ve envanterlerin de daralması ile ABD, GMH rakamını neredeyse yüzde eksi 3’lere taşımış. Tablo kararmış. İkinci Dünya Savaşı zamanlarından, 1956’lardan beri ekonominin genişleme fazında bu kadar kötü rakam görmedik diyen ekonomistler, 2009’dan beri yani son 5 yılın en kötü birinci çeyreğini arkada bıraktık dediler. Bu kalemlerden biri olan Obamacare altında karşımıza çıkarılan sağlık harcamalarının 39.9 milyar dolar artması beklenirken 6.4 milyar dolar düşmesi, sağlık reformunun başarısızlığı olarak nitelendi kamuoyunda ve medyada. Tek iyi gelen veri, dayanıklı tüketim malları siparişlerinin ticari yatırım siparişleri yüzünden artmasından kaynaklanıyordu. Birinci çeyrekte yaşanan kötü hava koşullarının etken olduğu düşünülen bu kötü büyüme rakamının geçici olduğuna inanan ekonomistlerin çoğunluğu yılın geri kalan kısmında büyümenin yüzde 3 ila 4’e kadar çıkabileceğine inanıyorlar. Pierpont Securities ekonomistlerinden Stephen Stanley normalde kötümser tahminlere sahip olmasına rağmen 2014’ün sonuna doğru büyümenin yüzde 2-2.5 aralığına ulaşabileceğini söyledi. Barclays gibi bazı Wall Street firmaları ise tahminlerini biraz daha fazla artırıp ikinci çeyrek büyümesinin yüzde 4’e ulaşacağına inandıklarını belirttiler. Büyüme düşerken, borsa ise çıkmaya yani ralliye devam etti. İki günlük düşüşün ardından yeşillere bürünen borsa, kötü gelen ekonomik verilerin Fed’in faiz oranını artırmada geciktirebileceğini varsayarak çıkmaya devam etti. Gelişmekte olan ülkeler piyasaları Irak ve Ukrayna’daki şiddet gösterileri ile düşüyordu. Özellikle çarşamba günü Rus yanlısı isyancıların bir hükümet helikopterini düşürmesi ile Ukrayna Başkanı Poroshenko, Rusya, Almanya, Fransa’yı acil konuşmalara çağırdı. Tüm bu jeopolitik endişelerin baskılarını petrol ve gelişmekte olan ülkelerin borsalarında hissettik. Haftanın önemli şirket haberleri arasında Citigroup’un Fed tarafından sermaye planları ile ilgili mühletinin artırılması idi.Altı ay daha fazla mühlet alan Citigroup sermaye planlamasındaki zayıflığını düzelterek Fed’in karşısına tekrar çıkmaya hak kazandı. Perşembe günü borsaya kote olacağını açıklayan Çin internet devi Alibaba grubu, halka açılmasının New York Menkul Kıymetler Borsası üzerinden olacağını açıkladı. “BABA” sembolü ile NY Menkul Kıymetler borsasına kote olacağını açıklayan Ali Baba Gurubu Yönetim Kurulu’na 27 kişiyi atayacağını açıkladı. BABA, Çince’de güzel şans, refah, zenginlik ve Çinlilerin çok sevdiği uğurlu 8 rakamı manasına geliyor. DuPont cuma günü neredeyse yüzde 5 düştü. Sebebi de çiftçilerin genetik değişime uğramış mısırdan kaçıp soya fasulyesine yönelmeleri. Çarşamba günkü ralliye perşembe günü St. Louis Fed Başkanı Bullard’ın yorumları yüzünden devam edilemedi. Fox News’e demeç veren Bullard’a göre mart ayına kadar faiz oranları artacakmış.Yani gelecek senenin ilk çeyreğinde faizlerin artacağını yorumlayan Bullard, enflasyonun da bu yıl sonunda yüzde 2’ye, işsizliğin de yüzde 6’nın altına ineceğine inananlardan. Yellen’in söyledikleri ile çelişen yorumlarda bulunan Bullard’ın sözleri borsayı döndürdü, borsa aşağı yönlü istikamete geçti. Bullard yanında düşük volatilite, Irak sorunu da eklenince piyasalar serbest düşüşteydi. Haftanın son günü olan cuma, S&P 500 endeksinde trading, 30 günlük ortalamanın yüzde 20 altındaydı. Tek ekonomik veri olan Thomson Reuters/ University of Michigan haziran endeksinin 82.5’a yükselmesi, devam eden iyileşmenin göstergesi olarak alındı. Bu iyileşmenin istihdamdaki artış veya hisse senedi fiyatlarındaki artış, ya da gayrimenkul ev fiyatlarındaki iyileşmeden kaynaklandığına inanılıyor. Her şeye rağmen bir önceki çeyreğe göre daha iyi bir çeyreği arkada bırakıyoruz diyen JP Morgan Fon yöneticisi James Liu, “Önümüzdeki çeyrekte yatırımcıların daha dikkatli olacağına inanıyorum. Özellikle kötü gelen ekonomik verilerin herkesin daha temkinli davranmasına yol açacağından eminim” dedi. Salı günü inşaat harcamaları (yüzde 0.5), ISM imalat (55.8) yanında aynı zamanda çarşamba günü IMF Başkanı Lagarde ile Fed Başkanı Janet Yellen, para ve finans dünyasının iki önemli kadını Washington DC’den , IMF binalarından konuşma yapacaklar. Perşembe günü ise ekonomik veri dolu bir gün. Cuma günü ABD’nin doğum günü olduğu için piyasalar kapalı. Ve cuma günü gelecek veriler, İstihdam verisi dahil olmak üzere perşembeye kaydırıldı. Bunlar arasında, tarım dışı istihdam, ticari açık, fabrika siparişleri en önemlilerinden.Tarım dışı istihdamın 212 bine çıkması bekleniyor. Tüm verilerin aşağı yönlü tahminler olarak çekildiğini göz önüne alırsak, ekonomistlerin bu geçtiğimiz hafta gelen büyümenin şokundan etkilendikleri kaçınılmaz.


Gündem

2 Temmuz 2014 Çarşamba

İlk defa halkın seçeceği ve ilk defa yurtdışındaki Türk vatandaşlarının da oy kullanacağı Cumhurbaşkanı seçimi için adayların belli olmasıyla yarış da başladı DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

AK

Parti’nin adayı Recep Tayyip Erdoğan, “Milletin adamı Recep Tayyip Erdoğan” sloganıyla 40 gün boyunca devam edecek yarışa girerken, CHP ve MHP’nin çatı adayı Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu, “Batı’da ve Doğu’da Türkiye’nin aydın yüzü” sözünü seçim kampanyasında kullanmaya karar verdi. Cumhurbaşkanlığı yarışının en genç adayı ise HDP’den geldi ve “Halkların ve değişimin adayı Selahattin Demirtaş” sloganını benimsedi.

KADIN ADAY GÖSTERMEDİLER CHP-BDP ve HDP söz vermelerine karşın Cumhurbaşkanlığı için kadın aday gösteremedi. CHP’de muhaliflerin Emine Ülker Tarhan’ı aday gösterme girişimi ise sonuç vermedi. 3 Temmuz’a kadar Cumhurbaşkanlığı için başvuru süreci devam ederken, 10 Ağustos’ta Türkiye’de 3 Ağustos’ta da yurt dışında tamamlanacak olan seçimler eğer ikinci tura kalırsa 24 Ağustos’ta Türkiye’de, 20 Ağustos’ta yurt dışında yapılacak. BAŞBAKANLIKTAN KÖŞKE Erdoğan, 2003 yılından bu yana Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlığı unvanını koruyor. 17 Aralık’tan itibaren başlayan yolsuzluk iddialarına aldığı idari kararla karşı koyan

“Halkların ve değişimin adayı Selahattin Demirtaş”

Erdoğan, hakkında yolsuzluk iddiası da bulunan tek Cumhurbaşkanlığı adayı. 26 Şubat 1954 doğumlu Erdoğan, eski adıyla Aksaray Yüksek Ticaret Okulu, yeni adıyla İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunu. Gençliğindeki futbol merakının yanı sıra 18 yaşından bu yana siyaset ile uğraşan Erdoğan, evli ve 4 çocuğu var. SLOGANI: “Milletin adamı Recep Tayyip Erdoğan” İLK MESAJI:Erdoğan’ın adaylığı ATO Meclis Salonu’nda 4 binden fazla davetlinin katılımıyla açıklandı. Erdoğan’ın ilk referansı da Kuranı Kerim oldu ve mesajlarına duayla başladı. Erdoğan, önce dua ederken, ardından da şu mesajı verdi: “İmam hatipte okuyoruz’ diye

“Milletin adamı Recep Tayyip Erdoğan”

bizi tahkir ettiler, ‘sizden ancak ölü yıkayıcısı olur’ dediler. Allah’ın selamını veriyoruz diye bize ‘mürteci’ dediler, namaz kılıyoruz diye bize ‘gerici’ dediler. ‘Bu milletin içinden geliyoruz’ diye, bakıyorsun ki evine ayakkabısını çıkararak girenlere, sofraya oturarak, diz kırarak yemeğinin başına geçenlere, evet, farklı gördüler ve ‘gerici’ dediler. ‘Bu toprakların değerlerini savunuyoruz’ diye bize farklı gözle baktılar. İnancının gereği başını örten eşlerimize, kızlarımıza, bacılarımıza hayatı dar ettiler. Mücadelemiz yükseldikçe saldırılarını ve hakaretlerini daha da artırdılar. Kimi zaman partimizi kapattılar, kimi zaman ‘şiir okuduk’ diye hapsettiler, ‘muhtar

bile olamaz’ diye manşetler attılar, ‘başbakan olamaz’ dediler, ‘cumhurbaşkanı seçemezsiniz’ dediler, bize demokrasiyi, eşitliği, devlet nazarında insan olmayı dahi yakıştırmadılar. Bugün nasıl ki Mısır’da, Suriye’de, Irak’ta demokrasiyi insanlardan esirgiyor ve bir hak olarak görmüyorlarsa, 10 yıllar boyunca da bize demokrasiyi hak olarak görmediler. 10 Ağustos’ta sadece 12. Cumhurbaşkanı seçilmeyecek, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle aynı zamanda kara bir dönem, vesayetler dönemi de kapanmış olacak. Eğer seçilirsem, devletle milleti kucaklaştıran, milletin tarafını tutan bir cumhurbaşkanı o makamda oturacak.”

“Batı’da ve Doğu’da Türkiye’nin aydın yüzü”

Obama benzeri kampanya

Erdoğan’ın adaylığı açıklandığı anda seçim kampanyasında kullanacağı logo da ekrana yansıtıldı. Kırmızı ve beyaz renklerle hazırlanan ‘logo’nun altında, mavi harflerle Erdoğan’ın ismi yer aldı. Logonun anlamının ‘tünelin ucundaki ışık’ olduğu belirtilirken, ABD Başkanı Barack Obama’nın kullandığı logoyu andırması dikkat çekti. Erdoğan da adaylığının açıklandığı salona kırmızı kravat takarak geldi. l ATO Kongre Merkezi’ne davetliler sabahın erken saatlerinden itibaren yoğun güvenlik önlemleri altında alınırken, yol boyunca da AK Parti bayrakları dikkat çekti.

EMİNE HANIM VE ARINÇ AĞLADI l Erdoğan, salona eşiyle girerken, ilk gözyaşı Erdoğan’ın adaylığını açıklayan AK Parti Genel Başkanvekili Mehmet Ali Şahin’in konuşması sırasında Emine Erdoğan’dan geldi. Protokolde ikinci ağlayan ise Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç oldu. l Aralarında eski ve yeni milletvekilleri, bakanlar, bakan yardımcıları, il, ilçe, belde belediye başkanları, MKYK üyeleri, büyük kongre delegeleri, il başkanları ve parti kurucularının bulunduğu 4 binden fazla davetli güvenlik şeritleriyle çevrelenen binaya ellerindeki renkli kartlarla girdi. Binanın koruması için 180 Başbakanlık koruması da seferber oldu. l Adaylık öncesinde AK Parti’nin 2011 seçimlerinde kullandığı “Zor olsa da, dönmem senin yolundan” adlı şarkı çalınırken, genel seçimler-

de kullanılan ‘Dombra’ da çalınan müzikler arasında yer aldı. l Erdoğan’ın konuşmasını kızları Esra ve Sümeyye ile oğlu Bilal de izlerken büyük oğlu Burak her zamanki gibi katılmadı. l Erdoğan’ın aday olmasıyla birlikte “Genel Başkanvekili” olarak Siyasi ve Hukuki İşler Başkanı Mehmet Ali Şahin parti yönetiminin başında yer alacak. Ancak Erdoğan’ın muhalefetin eleştirilerine karşın Başbakanlık koltuğunu seçim yarışı boyunca bırakması beklenmiyor. l Erdoğan’ın adaylığının açıklandığı toplantıda medyaya ayrımcılık da devam etti ve Taraf, Sözcü, Evrensel, Birgün, Yeniçağ, Yurt, Aydınlık gazeteleri ile Ulusal Kanal ve Halk TV’nin muhabirlerine akreditasyon verilmedi. l 17 Aralık’tan bu yana parti tabanına ‘istiklal mücadelesi’ verdiğini işleyen Erdoğan’ın, bu çerçevede ilk mitingini Samsun’da ikinci mitingini ise Erzurum’da yapacağı duyuruldu.

AVUKAT ADAY: DEMİRTAŞ HDP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş, 1973 doğumlu ve bir avukat. Adını ilk olarak Diyarbakır’da İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şube Başkanlığı ile duyuran Demirtaş, 2010 yılında Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) Kongresinde Gültan Kışanak ile birlikte eşbaşkanlık görevini üstlendi. Ardından da 2011’de Milletvekili seçildi. Evli ve iki çocuk babası olan Demir-

taş, Meclis albümüne göre iyi düzeyde Zazaca, orta düzeyde İngilizce ve Kürtçe biliyor. SLOGANI: “Halkların ve değişimin adayı Selahattin Demirtaş” İLK MESAJI: Adaylığı Neva Palas Oteli’nde ilan edilen Demirtaş, “Ya biz kazanacağız ya da kendisini üstün sananlar” dedi. Demirtaş aday olduktan sonra yaptığı ilk açıklamada şu mesajı verdi:

“Bu görevin bugün itibariyle bu çizgiye, bu ilkesel duruşa teslim edilmiş olması Türkiye demokrasisi açısından da çok büyük bir kazanç olacaktır. Çünkü biz tek başımıza kişi olarak Çankaya’ya aday değiliz. İlkelerimizle birlikte, halk olarak Çankaya’ya adayız. Halkın içinden çıkmış değiliz. Halkın içindeyiz. Karşımızda kaç aday olursa olsun. İki çizgi olacaktır. Birincisi demokrasiyi, özgürlüğü, barışı temsil eden biz ve merkezi elit geleneklerle kendilerini üstün zannedenlerin çizgisi olacaktır. İkincisi de aşağı yukarı aynı çizgisiyle devletçi, merkezi, elit gelenekle, en iyi devleti biz yönetiriz anlayışıyla kendilerini üstün zannedenlerin çizgisi olacaktır. Bu iki çizgi arasında yarış gerçekleşecektir. Cumhurbaşkanlığı adaylığında en büyük eksik bir kadın adayın olmayışıdır. Ama

kadın özgürlüğü, rengi bu kampanyaya damgasını vuracaktır.”

TEK PROFOSÖR: İHSANOĞLU CHP ve MHP’nin çatı adayı İhsanoğlu, 26 Aralık 1943 doğumlu ve bilim tarihi profesörü. 2005 -2014 arasında İslam Konferansı Örgütü’nün Genel Sekreterliği’ni yapan İhsanoğlu, İslam, Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) özdeşleşmiş bir isim. Aslen Yozgatlı olan İhsanoğlu, bilim tarihi, Türk kültürü, İslam dünyası ve Batı dünyası ilişkileri ve Türk-Arap ilişkileri hakkında değişik dillerde çok sayıda kitap, makale ve tebliği bulunuyor. Evli ve 3 çocuk babası olan İhsanoğlu’nun çok sayıda ödülü arasında 2000 yılında aldığı Türkiye Devlet Üstün Hizmet Madalyası da bulunuyor. Ayrıca Ürdün Birinci Derece İstiklal Madalyası, İKÖ Şeref ve Liyakat Sertifikası ile Mısır Cumhuriyeti Liyakat Nişanları’nı da taşıyor. 2008’de Uluslararası Bilim Tarihi Akademisi tarafından Koyre Madalyası’na layık bulunan İhsanoğlu Mısır Sanat ve Kültür Nişanı’nı, Malezya’da en üst sivil unvan olan Tansri unvanını ve 2010 yılında “İslamofobiye karşı verdiği mücadele ve Keşmir konusundaki çabaları” nedeniyle Pakistan’da en yüksek unvan olan Hilal-i Pakistan unvanını da aldı. İhsanoğlu’nun 9 üniversiteden de fahri doktorası bulunuyor. SLOGANI: “Batı’da ve Doğu’da Türkiye’nin aydın yüzü” İLK MESAJI: Adaylığı Ankara’da Palet Pastanesi’nde duyurulan İh-

sanoğlu’nun ekibi seçim çalışmalarını da kiralanan bir daireden yürütüyor. İhsanoğlu, adı 16 Haziran’da açıklanan ilk aday oldu. İhsanoğlu, bugüne kadar birçok ziyaretinde açıklama yapmasına karşın, tüm mesajlarını ve vaadlerini toplu halde vermedi. İlk olarak Atatürk konusunda, “Atatürk’ü inkâr Türk tarihini inkârdır. Türkiye’de Atatürk meselesi gündeme geldiğinde yapılan şu: Bir kesim onu yargılıyor ve tamamen reddediyor. Bir kesim ise yarı Tanrı misali kutsuyor. Ne kutsamalı ne de reddetmeliyiz. Türkiye’nin bu tartışmaları çoktan aşmış olması lazım. Cumhuriyet’in 100. yılında tarihimizi objektif ve rasyonel olarak ele alabilmeliyiz.”dedi. İhsanoğlu’nun, 16 Haziran’dan bu yana gerçekleyen temaslarında verdiği bazı mesajlar ise şöyle: “Biz Türkiye’nin önünü açmak istiyoruz, cepheleşen, kutuplaşan bir Türkiye değil, huzur içerisinde yaşayan bir Türkiye ve yine dünyada itibar gören bir Türkiye yaratmak için bu uzlaşmanın önünü açarak, daha büyük hale getirerek, bu değerlerimizi de gelecek yıllara taşımak için el birliği ile çalışmak istiyoruz. Benim esas hedefim Türkiye’nin birliğini, beraberliğini göstermektir. Biz, ulusal mutabakat anlayışıyla gidiyoruz. Mesele artık, çatı, pencere, kapı şeklinde değil, ulusal mutabakat şeklinde büyüyor, devam ediyor. Başörtüsü haktır. Başörtüsü, kadınlarımızın, kızlarımızın istediği şekilde olması lazım gelir. Bu kendi yorumlarıdır, gelenekten gelen bir şeydir. Ona saygılı olmak gerek.”

Kadınsız tercih!

Tarhan için 20 imza bulunamadı CHP-BDP ve HDP söz vermelerine karşın Cumhurbaşkanlığı için kadın aday gösteremedi. CHP’de muhaliflerin Emine Ülker Tarhan’ı aday gösterme girişimi ise sonuç vermedi. CHP’de Ekmeleddin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıkanlar bildiri de çıkartamadı, alternatif aday da. İhsanoğlu’na muhalif ekibin Ankara Milletvekili Emine Ülker Tarhan’ı aday göstermek için yaptığı girişimler sonuçsuz kaldı. Tarhan, adaylık teklifini reddetmedi ve bunu “büyük bir ödül” olarak nitelerken, İhsanoğlu’nun adaylığına karşı çıkanların büyük bölümü Tarhan için de imza desteği vermeyeceklerini açıkladı. Tarhan için Meclis’te yapılan toplantıya katılım ise 5 kişiyle sınırlı kaldı; Baykal cephesi imza vermedi. Partide alternatif aday arayışlarına karşı da disiplin sürecinin başlatılacağı uyarısıyla, 20 imza toplanamadığı haberleri de eşzamanlı olarak geldi. CHP’nin İhsanoğlu’nu aday göstermesine karşı çıkan isimler son aday başvuru tarihi olan 3 Temmuz’a kadar harekete geçemezse, CHP çatı aday ile seçime gidecek.

İMZASIZLAR ... Tarhan için kritik toplantının ev sahibi Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz oldu. Yılmaz’ın odasında yapılan toplantıya Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum, İstanbul Milletvekili Nur Serter, İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, Adana Milletvekili Ümit Özgümüş, Isparta Milletvekili Ali Haydar Öner katıldı. Öner, İhsanoğlu’nun adaylığına da alternatif aday çıkartmaya da karşı olduğunu açıkladı. Böylece İhsanoğlu’nun adaylığı için imza vermeyen 21 milletvekilinin tek vücut olamayacağı da ortaya çıktı. İhsanoğlu’nun adaylığına imza vermeyen eski Genel Başkan Yardımcıları Gökhan Günaydın, Adnan Keskin, Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu, Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka ile eski Genel Başkan Deniz Baykal ve kendisine yakın milletvekillerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda isim alternatif adaya karşı olduklarını belirtip, toplantıya katılmadı.


Güncel

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Anketler: Erdoğan ilk turda seçilir

İlhan Tanır @Washingtonpoint

ABD Bağımsızlık Günü ve Türkiye

Türkiye’nin tanınmış araştırma şirketleri, Konda, ORC, Genar ve MAK tarafından yapılan anketlere göre, cumhurbaşkanlığı seçimini Recep Tayyip Erdoğan en kötü ihtimalle ikinci turda kazanıyor ANKARA - POSTA212

Bugün seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz

T

ürkiye tarihinde ilk kez cumhurbaşkanı halkın oylarıyla belirlenecek. İlk turu 10 Ağustos’ta yapılacak seçim BaşbakanTayyip Erdoğan, CHP ve MHP’nin adayı Ekmeleddin İhsanoğluve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş arasında geçecek. KONDA, ORC, Genar ve MAK araştırma şirketlerinin gerçekleştirdikleri anketlerde Başbakan Erdoğan ilk sırada yer aldı. Köşk’ün yeni sahibinin oylarla belirleneceği cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu 10 Ağustos’ta yapılacak. Yarış için ilk olarak MHP ve CHP’nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adı açıklanmıştı. HDP de dün Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ı aday olarak gösterdi. AK Parti’nin adayının Başbakan Erdoğan olacağını açıklamasının ardından köşk için yarış start aldı. Cumhurbaşkanı kesin aday listesi 11 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayımlanacak ve propaganda dönemi başlayacak. İlk turda yüzde 51 oy oranını bulan çıkmazsa, en çok oyu alan iki aday 24 Ağustos’ta tekrar yarışacak. 28 Ağustos’da da Abdullah Gül’den görevi devralacak.

İLK TURDA 23 MİLYON OY GEREK 10 Ağustos’ta yapılacak ilk turda adayın cumhurbaşkanı seçilebilmesi için geçerli oyların yüzde 51’ini alması gerekiyor. İlk turda bu çoğunluğa ulaşılamazsa ikinci tur seçime gidilecek. Bu tura ilk oylamada en çok oy alan iki aday katılacak ve geçerli oyların çoğunluğunu alan aday cum-

A POST EL Z 212 Ö TAJ R RÖPO

● AKParti: ● CHP ● MHP ● BDP ● Diğer

hurbaşkanı seçilecek. Yurt dışındaki seçmen sayısı 2 milyon 734 bin. Türkiye’deki kayıtlı seçmen sayısı ise 52 milyon 695 bin. Yani toplam seçmen sayısı 55 milyon 429 bin. Bu durumda 28 milyon oy alan aday ilk turda seçimi kazanabilir. Ancak Türkiye’de son olarak geçen mart ayındaki yerel seçimlerde geçerli oy sayısının 44 milyon 700 bin olduğu hesaplanırsa adayın ilk turda kazanabilmesi için yaklaşık 23 milyon oya ihtiyacı oluyor.

SON İKİ SEÇİMDE NE OLDU? 2011 genel seçimlerinde AK Parti 21 milyon 466 bin oy almış ve yüzde 49.95’la birinci parti çıkmıştı. CHP, 11 milyon 147 bin oyla yüzde 25.94, MHP 5 milyon 575 bin oyla 12.98,

DSP 106 bin oyla 0.25, DP 280 bin oyla 0.65, Saadet Partisi 535 bin oyla 1.25, BBP 315 bin oyla 0.74, HAS Parti de 327 bin oyla 0,76 oranında oy almıştı. O dönemin BDP’si şimdinin HDP’si ise bağımsız adaylarla girdiği seçimde 2 milyon 826 bin oyla 6,58 oy oranına ulaşmıştı.

YEREL SEÇİMLERDE TABLO 30 Mart seçim sonuçlarına göreyse AK Parti 20 milyon 519 bin, CHP 12 milyon 513 bin, MHP 6 milyon 860 bin, BDP-HDP toplamı 2 milyon 750 bin, Saadet Partisi 916 bin, BBP 483 bin oy aldı. DP 179, DSP 85 bin oy almıştı. Cumhurbaşkanlığı seçim süreci başlamadan önce bazı araştırma şirketleri bir dizi anket çalışmasına

imza attı. Bu araştırma şirketlerinden KONDA, ORC, Genar ve MAK’ın gerçekleştirdikleri anketlerde Recep Tayyip Erdoğan ilk sırada yer aldı. İşte sonuçlar: ■ KONDA: Erdoğan 23 milyon oy alacak, yerel seçimlerde MHP'ye giden 2 milyon oy geri dönecek. Erdoğan yüzde 51 oy oranıyla ilk turda Çankaya'ya çıkacak. ■ ORC: 18 - 21 Haziran tarihleri arasında 32 ilde 3 bin 26 kişiyle görüştü. “Cumhurbaşkanlığı seçiminde oy pusulasında, Recep Tayyip Erdoğan, Ekmeleddin İhsanoğlu ve HDP adayı olursa tercihiniz hangi aday olur?” sorusuna, katılımcıların yüzde 54’ü Erdoğan, yüzde 39,4’ü İhsanoğlu ve yüzde 6.6’sı da HDP adayı dedi. ■ GENAR: 19 - 23 Haziran ara-

SAN DIEGO - POSTA212

H

illary Clinton, gergin bir biçimde gülümsedi ve “San Diego’da olmaktan memnunum” diyerek bir kitap evinde onu saatlerce bekleyen bin 100 kişiye konuşmaya devam etti. Clinton’u bekleyen herkes peşin olarak yeni kitabı “Hard Choices”ı almak ve orada olmak için yarışmak zorundaydı. Bu Hillary için çok büyük bir heyecan gibi görünüyor. Ama eski First Lady, eski Dışişleri Bakanı ve potansiyel başkan adayı için San Diego’ya gelmek çok zor oldu. Hillary Clinton, San Diego’ya bir tıp kongresi için nisan ayında gelmeyi planlıyordu. Bu kongreye katılmak için ve Hillary’i görmek umuduyla yüklü miktarlarda para ödeyen birçok kişi gafil avlandı. San Diego’daki kongre merkezinin dışında “Hillary Clinton Bingazi’de 4 Amerikalı’yı öldürdün” gibi cümleler yazılı pankartları açan çok sayıda protestocu vardı. Bazı büyük pankartlarda çok daha korkunç şeyler yazıyordu. Tekerlekli sandalyede oturan bir kadın, çok kırılgan bir şekilde etrafına bakıyordu. Bu kadının oğlu bir Amerikan kahramanı. 11 Ekim 2012’de Bingazi’de öldürülen dört Amerikalı askerden biri. Tedavi edilemez bir kanser hastası olan kederli anne, Hillary ile konuşmak istedi. Acı çektiği çok açık olan kadın, orada oturmuş bekliyordu ama Eski Dışişleri Bakanı’nın programındaki bir çakışma nedeniyle son dakikada konuşmasını ertelemek zorunda kaldığını öğrendi.

sında 1800 kişiyle görüştü. Katılımcıların yüzde 55,2’si Erdoğan, yüzde 35,8’i İhsanoğlu ve yüzde 9’u Demirtaş dedi. ■ MAK: 20-21-22 Haziran tarihlerinde 22 ilde 8 bin 640 kişiyle görüşüldü. 4 bin 131 kişi Erdoğan, 2 bin 523 kişi İhsanoğlu ve 703 kişi de Selahattin Demirtaş şeklinde yanıt verdi.

BUGÜN SEÇİM OLSA NASIL BİR TÜRKİYE MANZARASI OLUR? Pollmark Şirketi tarafından Başbakan Erdoğan’a sunulan ankette ilginç sonuçlar var. 22-27 Haziran tarihleri arasında 5 bin 133 kişiyle yüzyüze görüşmelerle yapılan ankette bugün seçim olsa oyunuzu kime verirsiniz sorusu da soruldu. Araştırmada cumhurbaşkanlığı seçimine dair ayrıntılı sonuçlar da yer alıyor. Ankette CHP, MHP bloğunun toplam oyu yüzde 37,9 olarak gözüküyor. Başbakanın masasındaki son ankette rakamlar ise üstteki tablodaki gibi yer alıyor.

A’dan Z’ye Hillary

Hillary Clinton, San Diego’da arkadaşımız Daphne Barak ile buluştu. Hillary Clinton, Beyaz Saray’da Gingrich’in gizemli geceleri, İran ve Rusya’dan saçı ve makyajına kadar politikaya ve hayata dair çok özel açıklamalarda bulundu DAPHNE BARAK

% 51,4 % 23,9 % 14,0 % 7,2 % 3,5

BİNGAZİ UNUTULMADI Tamam, Hillary’nin arkadaşıyım ve aynı zamanda onu Başkanlık için destekliyorum!!! AMA…. Bingazi’nin unutulmadığı gittikçe daha çok netleşiyor. Cumhuriyetçiler, biz Usame Bin Ladin’i öldürdükten sonra 4 Amerikan diplomatının Libya’da nasıl öldürüldüğünün soruşturulması için 11 Ekim’in ilk yıldönümünde Kongre’de bir duruşma daha planlıyorlar. Bu olay, Dışişleri Bakanı olarak Hillary’nin gözetimindeydi. Hillary, eğer başkan adayı olmak istiyorsa kongre komitesinin önüne çıkmak zorunda kalacaktır. Aynı zamanda Libya’da yakalanan Abu Khatallah’ın ilk duruşması Washington’da yapıldı. Ve Bingazi felaketini yeniden en üst sıraya taşıdı. Hillary bu konuyla ilgili bir strateji geliştirmek zorunda kalacak. İnsanlardan uzak durmak uzun vadeli bir seçenek değildir. Hillary ile San Diego’da buluştuğumuz zaman diğer konulardan konuşmayı tercih etti. Sarı saçlarını ve mavi gözlerini ön plana çıkaran koyu mavi bir takım elbise giymişti. Stresli görünüyordu ama rahat görünmeye çalışıyordu. Hillary ile röportajımdan onun seçtiği bazı önemli başlıklar: İNSAN OLMAK Barak Obama ve Temsilciler Meclisi Başkanı Joe Boehner arasındaki kötü atmosferde taraf olmak… “Biliyorsun, her şey insan olmak ve gerçek iletişimi kurmakla ilgili. Birçok konuda benimle aynı fikirde olmayan insanların bulunduğu toplantılara katılıyorum.

Bazı toplantılar çok soğuk başlıyor ama sonra birbirinize elinizi uzatmaya, buzları eritmeye çalışıyorsunuz ve tartışmak için bir yol buluyorsunuz.” “Biliyorsun, Bill Beyaz Saray’dayken Newt Gingrich (eski Temsilciler Meclisi Başkanı), tüm gün kocama saldırıyordu: TV röportajında, Temsilciler Meclisi’nde… Ama arada sırada geceleri Beyaz Saray’a gizlice gelirdi. Newt ve Bill, bu olay sızana kadar yemek yiyip konuşabiliyorlardı. Bazı Cumhuriyetçiler, Gingrich’e, ‘Newt, Beyaz Saray’a yaptığın gece ziyaretlerine bir son vermek zorundasın’ dedi.”

İRAN’LA ORTAKLIK OLMAZ “İran’a karşı ambargo uygulanması için yönetime ben öncülük ettim. İran’ın nükleer bomba konusunda çalıştığına ilişkin bazı bilgiler vardı. Eğer sert olmasaydık İran’ın şuan nükleer bombası olabilirdi… Şimdi Irak’taki İSİS durumuyla birlikte bazıları onları durdurmak için İran ile birlikte çalışmak zorunda olduğumuzu söylüyor… Ben buna karşıyım! Yapabileceğimiz birkaç şey var ama İran ile ortak olmayı düşünmek! Bu çok tehlikeli bir düşünce. Hayır, bu bir seçenek değil!” PUTİN’LE ÇALIŞMAK ZOR “Biliyorsun, Putin başbakan olduğu zaman Medvedev Cumhurbaşkanıydı ve biz gerçekten verimli bir çalışma ilişkisi geliştirmeyi başardık. Medvedev, Rusya’nın daha iyi bir ekonomiye sahip olmasıyla ilgilendi. Kendini buna adadı. Kendisini Silikon Vadisi’ne bir ziyaret için ABD’ye getirdik. İlerleme kaydettiğimizi hisset-

tik. Onunla gerçekten iyi bir ilişkimiz vardı… Ve sonra Putin, yeniden Cumhurbaşkanı olacağını duyurdu. Bence bu çok ilginç bir “Demokrasi”… Seçim yerine sahneye çıkıyorsunuz ve kendinizi cumhurbaşkanı ilan ediyorsunuz. Ve o andan itibaren Rusya’yı idare etmek zor hale geldi. Putin’in Rusya’nın ne olduğu ve neyin Rusya’ya ait olduğu konusunda kendi düşünceleri var. Putin neredeyse bir Çar… Onunla çalışmak çok zor.”

KADIN OLMAK “Sıkı bir cilde sahip olmak zorundasınız! Bu sadece düşüncelerinizle, ne için savaştığınızla ilgili değil. Bu “Kadın nasıl görünüyor” ile ilgili. Halkın gözleri önünde bulunan birinin bunu düşünmesi gerektiğini kabul ediyorum demek istiyorum. Ama, saç ve makyajla ilgili tüm bu tartışmalarda bir noktada çaba sarf etmemeye, önemsememeye karar verdim…” Hillary’e baktım: Yeni kısa saçları sabahın erken saatlerinde yapılmıştı. Mükemmel makyajı kıyafetiyle uyumluydu. Hala çaba sarf ediyor, hala önemsiyor.

ABD, 4 Temmuz’da doğumunun 238. yılını kutlayacak. Ortadoğu ve Asya’daki geçmişi binlerce yılı bulan ülkeler için pek genç bir ülke, ‘yeni dünya.’ ABD’de bağımsızlık günü denince, halkın aklına mangalının başında, eşi ve dostuyla güzel bir tatil günü akla gelir. Akşama da havai fişek gösterileri ile donanmış, çocuklar için cazip ve neşeli, dost-arkadaşların buluştuğu partiler. Halbuki ABD’nin bu kısa tarihi dahi, iç savaşlar ve ayrımcılıkla dopdulu. ABD, 1776 yılında kurulduğundan yaklaşık 90 yıl sonra kadar büyük ve yıkıcı bir iç savaşını sona erdirdi. 1861’de başlayan ve 1865’de sona eren iç savaşın görünen nedeni kölelik idi. Her ne kadar köleliğin kaldırılmasını savunan Kuzey Amerikan güçleri, güney veya Konfederasyon güçlerini 4 yıl süren bir savaştan sonra alt etmeyi başarsa da, savaşın yıkıcılığı çarpıcı idi. Yapılan tahminlere göre 600 bin Amerikalı, güney ve kuzey kuvvetlerinden yaşamını yitirmişti. 2011’in sonbaharında iç savaşa doğru evrilen Suriye’de, 3 yıla yakın bir zamanda, uçağı, helikopteri, baril bombası ve tankları ile 150 bin civarında bulunan ölü sayısı ile karşılaştırıldığında, ABD’nin iç savaşının boyutları da anlaşabilir. Her ne kadar güney bu iç savaşı kaybetmiş olsa da, ve resmi olarak köleliğin kaldırılmasını kabul etse de, kölelik müessesi güneydeki eyaletlerde yaklaşık bir asır daha sürmeye devam etti. Bu süreç, 1950’lerde giderek güç kazanmaya başlayan Sivil Haklar Hareketi’ne kadar devam etti. 1955’in Aralık ayının ilk günü, ağır ayrılıkçı kanunları uygulamaya devam eden güney eyaletlerinden Alabama’nın Montgomery semtinde, Rose Parks’ın, bir otobüste siyahlara ayrılan arka koltuklar yerine, en ön koltuğu oturması sonucu tutuklanması ile kıvılcanan Sivil Haklar Hareketi, sonraki 10 yıl içindeki Martin Luther King Junior gibi liderlerle, nihayet eşitliği ülkeye getirebilecekti. Güneyin toprak sahipleri ve güçlü elitleri, kanunlarda kaldırılmış olan kölelik yerine, Jim Crow Kanunları denen, ırk ayrımcılığını bütün kamu alanlarına yayan kanunlarla, ‘farklı ama eşit’ sloganı ile, siyahileri ayrımcı davranmaya devam etmişti. Lokantalardan tuvaletlere, kaldırımlarda yürüme sırasından otobüslere, hemen her yerde ‘zenci’ler haddini bilmeliydi. Bilmeyenlere de bildirilmeliydi. Devlet destekli Jim Crow Yasaları, ancak 1954 yılında Brown V. Board of Education davasıyla anayasaya aykırı bulunmuş, gerisi ise 1964’de, Kennedy’nin suikaste uğradığı yılın hemen sonraki yıllarda momentum kazanan Sivil Haklar Hareketi’nin yoğun protestoları ve organizeleri ile tarihe gömülmüştü. ABD’ye, ancak bu son elli yıl itibariyle eşit denebilir, bu açılardan bakıldığında. siyahiler, gay, lezbiyen ve diğer bazı azınlıkların karşılaştığı ayrımcı yaklaşımlardan tümüyle kurtulmuş olmasalar bile, büyük oranda toplumsal eşitliği sağladıkları görülüyor. Bügünler Siyahilerin geçmişte karşılaştığı insanlık dışı muameleler, bugünlerde televizyonlarda sıkça skeçlere konu oluyor, stand-up komedyenler siyah-beyaz, ırkçılık esprileri ile bir taraftan beyaz Amerikalılara mesaj verirken, diğer taraftan para kazanıyor, ünlü oluyor. Ülkedeki eşitsizlik tümüyle bitmiş değil. Örneğin, ABD Çalışma Bakanlığı’nın yayınlandığı istatistikler, siyahilerin, işsizlik oranlarında her zaman için beyazların önünde olduğunu gösteriyor. 2013 rakamlarına göre, siyahilerin işssizlik rakamları yüzde 13.4 civarında iken beyazlarınki yüzde 6.7. Bu iki katı durum, 1950’lerden beri genelde aynı seyiri izliyor. Uyuşturucu, adam öldürme ve diğer nedenlerden dolayı hapislerde yatan siyahiler de her zaman için beyazlardan çok daha fazla. 2013 yılın rakamlarına göre, bir siyahinin hapse gitme olasılığı, bir beyaza göre 6 kat daha muhtemel. Diğer taraftan ABD, 230 küsür yıl sonra ilk kez bir siyahi başkana bir seçim öncesinde kavuştu. Başkan Obama, daha 5.5 yıl önce bir tarih yazdı. Henüz bir kadın başkana ise ABD halen sahip olamadı. Senatör Elizabeth Warren veya eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, ilk kadın başkan olma yolunda umutlara sahip. Bütün bu eşitsizlik ve hoşnutsuzluklara rağmen, Amerikalılar bu cuma günü beraberce ülkenin bağımsızlığını kutlayacaklar. Beraberce tatil yapacaklar, konserlere gidecekler. Marjinal birkaç gazete yazısı dışında, ABD’nin 50 yıl öncesinin ne kadar zalim bir ayrımcılığa sahip olduğunu yazan olmayacak. Siyahiler, ABD’nin kurucu babalarına, insan hakları bildirgesi yazdıkları halde köle sahibi olduklarından dolayı hakaret etmeyecek. Bunun yerine, başkan da dahil olmak üzere, ülkenin eksikliklerinin sürdüğünü ama daha mükemmel bir Birleşik Devletler’e doğru evrilmek arzusunu tekrarlayacaklar. Protesto etmek isteyenler olursa, barışçıl protestolara kimse müdahele etmeyecek. Anlatmak istediğim anlaşılmıştır. Son yıllarda ülkemizde sıkça gördüğümüz, ülkenin tarihi günlerinin toplumu daha da bölen, kavgaların daha da arttığı zamanlar olmasının aksine, geçmişi iyisiyle kötüsüyle hatırlayıp, daha iyi bir gelecek adına yaraları sarma beklentisi. Bu beklenti, Türkiye Cumhuriyeti’nin 90. yılında önceki yıllara göre daha uzakta görünüyor.


Güncel

2 Temmuz 2014 Cumartesi

Obama'nın yetki çıkışı göçmenlerde umut oldu Amerika’da Cumhuriyetçi Parti’nin Göçmenlik Yasa Tasarısı’nı Meclis’ten geçirmeyeceğini açıklaması Obama’yı kızdırdı. Başkan Obama, kendi yetkilerini kullanarak bu tasarıyı bir şekilde hayata geçireceğini açıkladı DİLEK ESKİ BEZİRKAN

KUNTER AKIRMAK

NEW YORK-POSTA212

NEW YORK-POSTA212

C

umhuriyetçiler’in şiddetle karşı çıkması nedeniyle bir türlü çıkamayan Göçmenlik Yasası için Başkan Obama’nın yetkilerini kullanacağı çıkışı kaçak göçmenlerin umudu oldu. Göçmenlik avukatları, bu çıkışın kaçak göçmenlere gençlerde olduğu gibi geçici çalışma ve oturma izni verileceği anlamına geldiğini söylediler. Demokratlar’ın çoğunlukta olduğu Senato’dan geçmesinde rağmen Cumhuriyetçiler’in fazla sandalyeye sahip olduğu Temsilciler Meclisi’ne takılan Göçmenlik Reformu’nda Başkan Obama’nın son yaptığı ‘yetkilerimi kullanarak harekete geçeceği” çıkışı umutları yeniden artırdı.

yetkisini kullanarak kaçak göçmenlere de geçici çalışma ve oturma izni verilebileceği anlamına gelebileceğini dile getirdiler. CUMHURİYETÇİLER ENGEL OLUYOR Amerika genelinde sayıları 11 milyonu bulan kaçak göçmenlere oturma izni ve vatandaşlık yolunu açan yasa, Cumhuriyetçiler’in engellemeleri nedeniyle bir türlü çıkarılamıyor. Geçen yaz Demokrat çoğunluklu Senato’da kabul edilen yasa, ancak Cumhuriyetçiler’in çoğunlukta olduğu Temsilciler Meclisi’nden geçirilemiyor. Geçen yaz olduğu gibi bu yaz da umutları eretelenen kaçak göçmenler, son olarak Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi Başkanı John Boehner’in Obama’yı bu yıl yasa ile herhangi bir oylama yapılamayacağı yönünde bilgilendirmesinin ardından hüsrana uğraşmıştı.

OTURMA VE ÇALIŞMA İZNİ Göçmenlik avukatları, Başkan Obama’nın bu çıkışının yasal olmayan çocuklarda olduğu gibi başkanlık

KONGRE’Yİ BYPASS EDECEK Cumhuriyetçiler’in son açıklamasına büyük tepki gösteren Başkan Obama, apar topar düzenlediği basın toplantısında başkanlık yetkisini kullanarak ve Kongre’yi bypass ederek yasayı bir şekilde hayata geçireceğini açıkladı. Bu yetkisini ancak ortada çok ciddi bir mesele olduğunda ve Kongre “hiçbir şey yapmamayı” tercih ettiğinde kullandığını belirten Obama, Temsilciler Meclisi’ndeki Cumhuriyetçiler’in yasayı geçirmemesinin, ülkenin güvenliği, ekonomisi ve geleceği için kötü olduğunu ve kaybedecekleri vakitlerinin olmadığını ifade etti. Sınırda sayıları giderek artan ve on binlere ulaşan refakatsız kaçak göçmen çocukların ortaya çıkması olaylarının, siyaseti bir kenara bırakıp göçmenlik konusunda adım atma ihtiyacını doğurduğunu vurgulayan Obama, “Amerika, Cumhuriyetçiler’in adım atmasını sonsuza kadar bekleyemez. İşte bu nedenle bugün, göçmenlik sistemimizi Kongre olmadan,

kendi başıma mümkün olduğu kadar düzeltmek için yeni bir çaba başlatıyorum” dedi. Obama açıklamasında ayrıca, ABD İç Güvenlik Bakanı Jeh Johnson ve Adalet Bakanı Eric Holder’a, Kongre’nin onayı gerekmeden yaz sonuna kadar atabileceği adımlara dair kendisine seçenekler sunmaları ve sınıra gerekli kaynakları aktarmaları talimatı verdiğini de bildirdi. KAÇAK ÇOCUK AKINI Öte yandan ABD yetkili makamlarının yaptığı son açıklamaya göre, sadece bu yıl sınırdan 60 bin ila 80 bin arası çocuğun, aileleri olmadan, kaçak olarak sınırdan geçirildiği belirtildi. Şu ana kadar hükümetin durumu kontrol altına almak için yaptıkları çabaların sonuçsuz kaldığı görülürken, özellikle çocuk sayısında ki artışın endişe verici olduğu görülüyor.

Gökhan Yazıcı

Açıklama ilginç Göçmenlik Avukatı Gökhan Yazıcı ise, Başkan Obama’nın yaptığı açıklama ile Amerikan Kongresi’nin göçmenlik konusunda hareketsiz kalmasını eleştirerek, Kongre’yi pas geçerek yürütme yetlkisini kullanmak suretiyle göçmenlik konusunda düzenlemeler yapacağını söylediğini hatırlattı. Amerikan kontrol ve denge sistemini gözardı etmeden, ABD

Başkanı’nın tek taraflı yapabileceği tasarrufların ABD Anayasası’nda gayet sınırlı olduğunu ifade eden Yazıcı, şöyle konuştu: “Geçtiğimiz hafta ABD Anayasa Mahkemesi, Obama’nın Senato’nun onayı olmadan yaptığı yüksek düzey bürokrat atamalarının Anayasa’ya aykırı olduğuna karar verdi. Anayasa Mahkemesi’nin kararının hemen arkasından

Obama’nın bu sefer göçmenlik konusunda Kongre’yi pas geçerek yürütme kararları alacağına dair yaptığı açıklama, bu yönüyle ilginç. Hükümet yetkilileri ve başkanlık danışmanları yaz sonuna kadar Başkan Obama’ya Kongre’nin onayı olmaksızın tek taraflı olarak göçmenlik konusunda hangi yürütme kararlarını alabileceği yolunda tavsiyelerini bildirecekler.”

Remzi Güvenç Kulen A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

Sınırlı düzenleme

GAZETESİ

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Göçmenlik avukatlarından Remzi Güvenç Kulen de, şu anda ortada açıklanan bir plan olmadığını belirterek, Obama’nın bu şekilde yapacağı bir hareketin sadece sınırlı düzenlemeye imkan vereceğini söyledi. Kulen, “Yani bu kişilere yasal statü yolunu açmaz, belki geçici çalışma izni, seyahat izni düzenlenebilir” dedi. Konuşmak için henüz çok erken olduğunu dile

YIL: 2 SAYI: 59

POSTA 212 PUBLISHING LLC ADINA YAYINCI CAN KAMİLOĞLU

İMTİYAZ SAHİBİ EKMEL ANDA

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

HABER KOORDİNATÖRÜ

HALDUN ARMAĞAN YAYIN DANIŞMANI

AHMET BUĞDAYCI HABER MERKEZİ - EDİTÖRLER MEHVEŞ KOÇAK, ADNAN ONARAN, HÜSEYİN TUNCER, DİLEK ESKİ BEZİRKAN, ERTAN BEZEN, AYSEL TAPAN, MELİKE AYAN, DEMET DEMİRKAYA, SONER MEZGİTÇİ, SERKAN KALFA, DOĞUCAN CÖMERT, JOHNPAUL JASON, BABÜR AKSÜYEK, BANU ÖZTÜRK, KUNTER AKIRMAK, OLGU DURMUŞ WASHINGTON TEMSİLCİLİĞİ İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİLİĞİ DUYGU GÜVENÇ İSTANBUL TEMSİLCİLİĞİ FİGEN ONUR GÖRSEL YÖNETMEN ERDAL ÖZBEK SAYFA TASARIM TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR REKLAM TEMSİLCİSİ BARIŞ TUNCER İDARİ MÜDÜR

MEHVEŞ SÖNMEZ

Adres

31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 844 368 91 96 abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

BONE SERVİSİ A REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI ABONESİDİR

getiren Kulen, şunları söyledi: “Ama bunu gayriyasal çocuklar için Obama’nın meclisi bypass ederek geçirdiği DACA’ya benzetebiliriz Orada da meclis üzerine düşeni yapmadı ve yasa çıkmadı. Bunun üzerine DACA çıktı. Bu düzenleme ile çocuklar yasal statüye kavuşmadı ama çalışma, seyahat izni aldılar ve sosyal güvenlik numaraları oldu.”

Cahit Akbulut

Oturma izni verilebilir New York Barosu avukatarından Cahit Akbulut, Başkan Obama’nın başkanlık yetkisini kullanarak 2012 yılında yasal olmayan çocuklara yönelik çıkarılan Dream Yasası’na benzer bir yasa ile kaçak göçmenlere de geçici oturma ve çalışma izni verilebeileceğini söyledi. Kasım ayında yapılacak ara seçimlerin yanı sıra kendisine bu konuda yapılan baskılar nedeniyle böyle bir açıklamayı yaptığını, ancak başkanlık yetkisi ile ne yapabileceği konusunda bir plan olmadığını dile getiren Akbulut, “Başkanlık yetkisini kullanarak bu hakları verebilir. Ancak Obama’nın yapabilecekleri sınırlı. Yani Kongre’ye danışmadan ve onay almadan kaçaklara Green Card vermesi ya da vatandaşlığa giden yola ilişkin düzenleme yapması mümkün değil” dedi. Bu yetkisini böyle bir yasa için kullanması halinde suç işleyeceğini ve dava edeceğini savunanların da olduğunu kaydeden Akbulut, şunları söyledi: “Bu tür eleştirileri getirenler Obama’nın fazla ileri gitmeden buna bir çözüm getirmesini bekliyorlar. Burda herkes Obama ne yapabilir diye bekliyor. Şu an kendisi de bir karar vermiş değil. Konuyla ilgili görevlendirdiği kişiler ken-

disine Ağustos ayı sonuna kadar rapror verecekler. Bunun da Kasım’dan önce çıkması gerekiyor ki, seçimlerde üzerlerindeki baskıyı kaldırabilsinler. Muhtemelen 2012 yılındaki Dream Yasası’na benzer bir yasaya onay verebilir. Herhangi bir af beklenmemesi gerekir. En azından yasallaşmaya yönelik geçici oturma ve çalışma izni beklenebilir. Obama’nın kendisine verilen başkanlık yetkisini aştığı idiasıyla dava açılması mümkün. Ama bu nasıl bir sonuç gider biinmez. Obama’nın başkanlık yetkisinin sınırları belli değil, göçmenlere Green Card verebilir mi, yoksa geçici çalışma izni mi verir? Bu yasada tanımlanmamış. Geçici oturma ve çalışma iznine yönelik umut olabilir. “

Ayhan Öğmen

İlk deneme Göçmenlik avukatlarından Ayhan Öğmen, Başkan Obama’nın yasal olmayan gençler için kullandığı başkanlık yetkisini kaçak göçmenler için de kullanacağını belirterek, “Aslında çocuklar için başkanlık yetkisini kullanan Obama, kaçak göçmenler için adım atılmayacağı düşüncesinden yola çıkarak son denemesini yaptı” dedi. Göçmenlik Yasası’nın federal bir yasa olmasından dolayı sorunun çözümünün da federal anlamda bir reformun yapılmasından geçtiğini ifade eden Öğmen, ancak bu düzeyde çozüm olmaması nedeniyle bazı eyaletlerin çözüm üretme yoluna gittiğini hatırlattı. Başkan Obama’nın aslında geçen yıl yasa konusunda adım atılmaması halinde kendisinin yasayı geçreceğine ilişkin küçük sinyaller de verdiğini kaydeden Öğmen, “Obama’nın bu çıkışını tetikleyen nedenlerden biri de şu anda sınırda yaşanan sorunlar ve çocukların ailelerine ulaştırılamaması” diye konuştu. Tüm bu olumsuzluk ve engelemeler sonucunda Obama yönetiminin geçici çözümler üretmek zorunda kaldığını kaydeden Öğmen, şöyle devam etti: “Bunun ilk örneği de aileleriyle gelen ve sonra kaçak duruma çocuklara yönelik attığı adım. Çocuklara yönelik yasa geçirilmediği için 2012 yılında bu çocuklara yönelik geçici çalışma izni verilmesi için başkanlık yetkisini

kullandı. Şu an uzatmaları yapıyor. Obama yönetimi aslında başkanlık yetkisini kullanarak çocuklara yönelik attığı bu adım ile ‘Siz çözüm üretmezseniz ben bunu başkan olarak yetkilerimi kullanarak çözüm getireceğim’ mesajı veriyor. Çocuklar ile ilgli yapılan düzenleme, aslında tüm göçmenlere yönelik somut birşey yapılmaması halinde atılması düşünülen adımın ön denemesiydi. Çocuklara yapılan düzenleme ile ne kadar başarıya ulaşmanın mümkün olup olmadığına bakıldı. Tepkiler anlaşılmaya çalışıldı. Bu düzenleme ile çocuklar ekonomiye ve topluma kazandırıldı. Amaç buydu zaten, amaca da ulaştırıldı. Obama başkanlık yetkisini kullanma anlamında gerçekten cesur adımlar atıyor. Bu adımı atacaklarına inanıyorum. Kasım’daki ara seçimler öncesi göçmenlere yönelik bir uygulama geçecek. En kötü ihtimalle başkanlık seçiminden önce geçer. Çocuklara yönelik uygulama da başkanlık seçiminden hemen önce hayata geçirilmişti. “


Güncel

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Karara tepkiler sürüyor DOĞUCAN CÖMERT

BABÜR AKSÜYEK

NEW YORK - POSTA212

NEW YORK - POSTA212

A

BD Kongresi’nde, Türkiye ve KKTC’deki Hristiyan varlıklarının yakından takip edilmesi ve ABD Dışişleri Bakanı’nın konuyla ilgili her yıl rapor hazırlamasını isteyen tasarı oy çokluğuyla geçtiğimiz günlerde kabul edilmişti. Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi resmi internet sitesinden yapılan açıklamada ABD Senato Dış İlişkiler Komitesi’nin aldığı kararın derin bir üzüntüyle ve hayal kırıklığıyla karşılandığı bildirildi. Türkiye Hristiyan Kiliseleri Sorumluluk Yasası’nın anti-Türk yasa tasarısı anlamına geldiğini savunan ATAA, temsilci Ed Royce’un Ermeni-Amerikan ve diğer anti-Türk etnik lobileri tarafından desteklendiğini iddia etti.

İLİŞKİLER BOZULACAK

ATAA resmi internet sitesinden yapılan açıklamada “Kongre üyeleri Cicilline, Sires, Engel, Smith, Sherman ve Lowenthal yasaya güçlü bir destek verirken bir diğer kongre üyesi Rohrabacher bu yasanın daha evrensel olması ve sadece Türkiye’ye odaklanıl-

maması gerektiğini savunmuştur. Kongre üyelerinden sadece Connolly ve Meeks bu yasayla ilgili duydukları büyük endişeyi dile getirdiler. Konuşma yapan temsilci Connolly yasanın dengesiz olduğunu ve özellikle Orta Doğu’nun karışık olduğu bir dönemde Türkiye ile olan ilişkileri derinden etkileyeceğini söyledi. Herşeye rağmen oylar sonunda yasa tararısı Kongre üyeleri Grayson ve Holding tarafından geçirildi” denildi.

KAYDEDİLMESİNİ İSTEMEDİLER

Açıklamada ayrıca “Kongre üyeleri oylama sırasında yasa tasarısı desteklenirken kayıt yapılmamasını istedi. Bir sonraki aşamada Temsilciler Mecilisi ve Senato’da oylarla bu yasayı onaylar ve Başkan Barack Obama’da imzalarsa bu yasa resmen kabul edilmiş olacak. Burada Ermeni ve Yunan lobilerinin baskısını küçümsememek gerekir. Bu kritik seçim yılında Türk Amerikan toplumunun yasanın kabul edilmemesi için daha aktif rol oynaması gerekiyor” denildi. Açıklamanın sonunda ise Türk Amerikan ilişkilerine destek veren Kongre üyeleri Gerry Connolly ve Gregory Meeks’e teşekkür edilmesi için iletişim bilgileri verildi.

KANGURU KONGRESİ

Oya Bain

Türk Amerikan toplumunun aktif isimlerinden Oya Bain, Türkiye’deki kliselerle ilgili yasa tasarısını eleştirerek Amerikan Kongresi’ni Kanguru Kongresi olarak niteledi. Toplum liderlerine büyük görevler düştüğünün altını çizen Bain, “Derneklerde bir çekingenlik ve ürkeklik görüyoruz” diye konuştu. Bu tasarıya tek bir olay diye bakılmaması gerektiğini söyleyen Bain, “Çünkü şu sırada Temsilciler

Uzun bir süredir tartışılan Türkiye’deki kiliseler yasasının Kongre'den geçmesi tepkileri de beraberinde getirdi. Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi Kiliseler Yasa Tasarısı’nın Kongre'den geçmesini internet sitesinden yayımladığı mesajla kınadı Meclisi’nde Türkiye aleyhinde 9 ayrı tasarı var. Nisan 2014’de Senato Dış İlişkiler Komitesi’nden geçmiş SRes 410, bütün Senato’da oylamaya her an gelebilir” diye konuştu.

AĞRI DAĞI BİZİM İDDİASI

Bu tasarılara Ermenilerin 2015 hazırlığı olarak bakılması gerektiğinin altını çizen Bain, “ Bu sene HR 4347 ile Ermeniler Kıbrıs, Hristiyan konusuna yamandılar. Ağrı dağının Hristiyanlara ait olduğu sapık iddianın Kıbrıs ile ilgisi nedir? Tabii bu Ermenilerin “Ararat” derdiyle ile ilgili. Ermeniler “jenosit” tasarısını basit şeklinde geçiremiyeceklerini anlayınca başka yolları deniyorlar. Yıllardır “jenosit” tasarıları bir yere varamadı. Buna karşılık İçinde ‘hristiyan” konusu olan bir tasarıya temsilciler ve senatörlerin karşı çıkması çok güç. Bu Ermenilerin 2015 yılı için kullandıkları yeni bir taktik” diye konuştu. .

AŞIRI VE BAĞNAZ KİŞİLER

Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Royce’un Temmuz’da Komite’ye iki tane konuşmacı getireceğini kaydeden Bain, konuşmasına şöyle devam etti: “Bunlar, Elizabeth H. Prodromou, Ph.D. ve Mr. Khatchig Mouradian. Genel olarak bir tasarı oylamaya gelmeden önce iki tarafın görüşünü anlatan konuşmacılar getirilir. Oylamadan sonra konuşmacılar getirmek Royce’un Yunan ve Ermeni asıllı seçmenleri memnun etme isteğinden ve oylarını sağlama almak açısından geliyor. Prodromou ve Mouradian hakkında internete baktığımız zaman bu kimselerin ne kadar aşırı ve bağnaz oldukları görülür.

‘DUYARLI OLMALIYIZ’

Yani Amerikan Kongresi bugünlerde tam bir Kanguru Kongresi oldu.

(İngilizcede dürüstlük, hak ve hukukla ilgisi olmayan mahkemelere “Kanguru mahkemesi” derler) Kasım 2014 seçimlerinden sonra, Ocak 2015’de 114’üncü Kongre toplanacak ve bu tasarılar gündemden düşecek. Fakat yerine hemen yenileri belki daha fazla sayıda üreyecek. 2015 için Ermeni ve destekçileri Rumların hummalı faaliyetlerine hazırlıklı olmalıyız” Bu gelişmeler doğrultusunda Türk toplumuna büyük iş ve sistemli bir çalışma düştüğünü kaydeden Bain, “Temmuz ayında Kongre Washington’da. Ağustos ayında tatile giriyor. Eylül ve ekim aylarında Kongre üyeleri 4 Kasım seçimlerine hazırlık için Washington’dan ziyade kendi bölgelerinde olmaya çalışırlar. Washington’da çalışma haftaları kısalır. Bildiğimiz gibi Temsilciler meclisindeki 435 üyeye mütekabil Amerika’da 435 bölge var. Bu bölgeler Amerika’nın her eyaletine dağılmıştır ve nüfus miktarı 600700 bin kişi civarındadır. Tabii ki bu bölgeler içinde Türkler de vardır. Ama o Türklerin içinde Amerikan kongresinde olanları takip eden bilinçli kaç kişi vardır? Genel olarak Türklerde bireysel olarak bir faaliyet yapma çekingenliği görünür. “Hükümet yapsın, Elçilik yapsın” laflarını bol işitiriz. Aramızda bol dert yanarız, konuşuruz, birşey yaptık zannıyla rahatlarız. Dünyanın bizden haberi yoktur” dedi.

ÇEKİNGENLİK VE ÜRKEKLİK

Toplum liderlerine düşen rolün bireylerdeki bu yaklaşımı değiştirmek olduğunu söyleyen Bain, “Bu değişim yerel dernekler yolu ile olabilir fakat derneklerde de bir çekingenlik, bir ürkeklik görürüz. “Biz politikaya karışamayız” gibi kaçamak bahaneler işitiriz. ATAA son senelerde TABAN (TurkishAme-

ricanBroadAdvocacy Network) diye bir proje ortaya koydu. Bu proje Amerika’nın çeşitli bölgelerine konuşmacılar yollayarak yerel Türklere Amerikan politikasında aktif olma yolları hakkında bilgi ve eğitim veriyor” diye konuştu. Bu programı çok daha genişletmek gerektiğinin altını çizen Bain, “435 Bölgenin her birinde yalnız bir kaç aktivist gerek, sayılar büyük olmadan da önemli işler yapılabilir. Bu aktivistlerin devamlı kendi temsilcileriyle temasta olması, seçimleri için destek vermesi, Türk Amerikan ilişkileri ve Türkiye aleyhinde geçirilmeye çalışılan tasarılar hakkında doğru ve eğitici bilgi vermesi lazım” şeklinde konuştu.

TÜRKİYE’YE DÜŞMANCA TUTUM

Tasarıyla ilgili olarak görüşlerine başvurduğumuz, ATAA Derneği Genel Direktörü Lale Iskarpatyoti ise, bu konuda pek çok gözlem ve değerlendirme yapmanın mümkün olduğunu vurgulayarak “Birincisi Kongre Dışişleri Komite üyeleri arasında çok büyük bir çoğunluğun Türkiye’ye karşı neredeyse düşmanca bir tutum içinde olmaları. Bazı konuşmacılar kilise konusununda ötesine gidip Türkiye hakkında çok ağır laflar ettiler. Sanki Türkiye’yi cezalandırmak ister gibi” diye konuştu. “Bu tutum bir kere daha gösteriyor ki birçok politikacı Türkiye karşıtı bazı etnik gruplardan aldığı şahsi desteğe Amerika’nın milli çıkarlarından veya Türk Amerikan ilişkilerinden daha fazla önem veriyor” diyen Ikarpatyoti, ikinci olarak bu yasa tasarısında savunulan konuların doğru ya da yanlış oluşu, haklı ya da haksızlık yönünün pek önemli olmadığını gördüklerini söyledi.

PRENSİP ÖNEMLİ DEĞİL

Kimsenin “Nuh’un gemisi sadece bir efsanedir, bu sebepten kimse Ağrı Dağı üzerinde hak iddia edemez” demediğini kaydeden Iskarpatyoti, “Rochabacher dışında acaba Yunanistan’daki Osmanlı camileri yada Ermenilerin Azerbeycan’da ıskan ettikleri topraklardaki camilere ne oldu diye soran olmadı. Yani bir kere daha görüyoruz ki politikacılara oy ve para desteği olduktan sonra prensip aslında pek de önemli değil. Ayrıca bu kararda Ermeni ve Yunan asıllı grupların bir araya gelerek daha da güçlendiklerine şahit olduk. Ama beni en çok üzen bizim Amerika’daki toplumumuzun bu olaylara karşı oldukça ilgisiz kalması. Tamam belki seçmen olarak Amerika’da sayımız çok değil ama Amerikalı Türkler olarak hem eğitim hem de ekonomik açıdan oldukça başarılı bir grubuz. Eğer bu konulara gereken önemi versek mutlaka sesimizi duyurup politikacıların bizleri de dinlemesini sağlayabiliriz” dedi.

“DESTEK VERMELİYİZ”

Eğer bu olaya olumlu bir şekilde bakmak istersek bu bizim için ciddi bir uyarı oldu diye düşünebileceğimizi vurgulayan Iskarpatyoti, “Önümüzdeki 10-12 ay Türkiye’ye karşı ataklar dahada fazlalaşacak, hepimizi çok rahatsız edecek. Sessiz kalmayalım, harekete geçip politikacılarımızı tanıyalım, onlara kendimizi tanıtalım, Türk Amerikan PAÇ’lara maddi destek verelim. Eğer bu yasa tasarısı toplumumuzda böyle bir değişiklik yaratabilse Türkiye ile alakalı kararlardada çok olumlu değişiklikler olabilir diye düşünüyorum” dedi.

Dışişleri Komisyonu ABD’yi pas geçti Meclis Dışişleri Komisyonu’nun 2011’deki genel seçimlerden bu yana bir defa olsun ABD’deki muhataplarıyla temas kurmadığı ortaya çıktı DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

M

eclis tatile girmeye hazırlanırken, TBMM Dışişleri Komisyonu’nun Faaliyet 2 Raporu, Washington-Ankara arasındaki parlamenter kopukluğu da ortaya çıkardı. Meclis 24. Dönem’e ait 3 yıllık rapor, ABD Kongresi ve Temsilciler Meclisi ile Meclis Dışişleri Ko-

misyonu arasında temas sağlanamadığını resmen kabul etti. Başta soykırım tasarıları ve silah satışı olmak üzere ABD’den destek arayan Komisyon’un 4 yıl içerisinde resmi olarak ağırladığı tek ABD’li konuk ise Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi Başkanı Ileana Ros-Lehtinen ve beraberindeki heyet oldu. Ros Lehtinen’in Ocak 2012’deki bu ziyaretinin ardından Komisyon muhatap alınmadı. Kongre üye-

leri ve senatörlerin, Ankara’ya yaptıkları bireysel ziyaretlerde de Dışişleri Komisyonu’nu pas geçtiği faaliyet raporu ile ortaya çıktı. Komisyon Başkanı Volkan Bozkır’ın ise Washington’a yaptığı ziyaretlerin ‘hükümet talimatıyla’ yapıldığı ve ziyaretlere muhalefet partilerinin eşlik etmediği belirtildi. 26 üyesi bulunan Komisyon’un 16 üyesi ise AK Partili milletvekillerinden olu-

şuyor. Komisyon 3 yıl içerisinde sadece muhatabı olan 17 Komisyon ile temas kurarken, sadece 19 ülkeye ziyaret yapıldığı raporda ifade edildi. Bu ülkeler arasında Japonya’dan Endonezya’ya kadar çok sayıda ülke yer alırken, ABD’ye ziyaret olmadı. Kaynaklar, 2013 öncesinde ABD’den teklif beklendiğini ancak Gezi ve daha sonra yaşananların ardından davetin gelmediği belirtildi.


Güncel

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Türkiye aleyhtarı 10 tasarıya dikkat! Yurtdışı Türkler Başkanlığı Danışma Kurulu Üyesi Ali Çınar, Kongre’de Türkiye aleyhtarı 10 yasa teklifinin olduğunu belirterek, Türkler’in bu hassas konuda daha çok sesini duyurmaları gerektiğini söyledi

E

çok sonra Amerika’ya geldiklerini ve bu ülkede ayakta kalma savaşı verdiklerini dile getirdi. Türkiye aleyhine çalışan bazı kişi ve gruplarının da varlığından söz edilebileceğini savunan Çınar, İsrail gibi bazı ülkelerle olan ilişkilerin normal olmamasının da olumsuz etkisinin olduğunu kaydetti.

GÜÇLÜ LOBİCİLİK Özellikle Rum ve Ermeni lobilerinin güçlü olduğunu kaydeden Çınar, “Toplumu temsil eden Sivil Toplum Kuruluşlarının başkanı ya da genel sekreteri hepsi maaşlı profesyonel çalışanlar. Ayrıca doğru lobi çalışması yapıyorlar” dedi. Bu kesimin yerel eyaletlerde Türk toplumuna göre daha aktif olduklarını da kaydeden Çınar, Türkler’in bu topluluklardan

“SESİMİZİ DUYURMALIYIZ” Amerika’da yaşayan Türk toplumunun daha fazla katılılımcı olamları gerektiğini ve seslerini daha fazla duyurmaları gerektiğini vurgulayan Çınar, “Eğer Türk toplumu içinde bir profesyonel ekip veya temsilcilik olmazsa ve tüm Amerika’yı kapsayacak şekilde çalışılmazsa işimiz zor” diye konuştu. Türk toplumun birlik ve bütünlük içinde çalışması gerektiğini de ifade eden Çınar, şu önerilerde bulundu:“Yerel ve federal temsilcileri ziyaret edilmeli. Amerika’daki lobi firmalarına ödenen paralar gözden geçirilmeli ya da bu firmalara TürkAmerikan toplumunu içinde olan 1-2 kişi entegre edilmeli. Yine çatı kuruluşları sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte hareket etmeli.”

DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

rmeni lobisinin baskısıyla Amerikan Kongresi Dış İlişkiler Komitesi’nden geçen Hristiyan kiliselerinin malvarlıklarına ilişkin yasa tasarısı Türk toplumunda üzüntü ve şaşkınlık yarattı. Yurtdışı Türkler Başkanlığı Danışma Kurulu Üyesi Ali Çınar, bu yasa tasarısı benzeri Kongre’de 10 tane daha Türkiye aleyhtarı teklif olduğuna dikkat çeken Çınar, bu tekliflerin en son geçen tasarıda olduğu gibi kabul görmemesi için Türk toplumunun daha fazla sesini duyurması gerektiğini söyledi.

“TÜRKİYE KENDİNİ İYİ ANLATMALI” Türkiye’nin Ortadoğu’daki konumu nedeniyle önemli bir yere sahip olduğunu ve bunun iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Çınar, bu konuda Türkiye’nin kendini iyi anlatamamasının da en büyük sorunlar arasında yer aldığını ifade etti. Çınar, “Türkiye, kendini daha iyi anlatmalı. Temsilciler daha sık ziyaret edilmeli. Ayrıca Türk toplumundaki sivil toplum kuruluşlarına profesyonelce bütçeler oluşturulmalı. Artık daha doğru stratejlerin geliştirilmesi şart” dedi.

İşte aleyhimizdeki tasarılar A. Yunanlılarla ilgili: (Hepsi Temsilciler Meclisi’nde) 1. H.Res. 187 (Bilirakis) Kıbrıs - 17 destekçi 2. H.Res. 188 (Bilirakis) Papaz Mektebi - 38 destekçi (bu tasarı H.R. 4347 kanun önergesine geçti) 3. H.Res. 136 (Sarbanes) “Ekümenik Patrik - 18 destekçi 4. H.Res. 308 (Sarbanes) Kıbrıs - 34 destekçi

B. Ermenilerle ilgili: (İkisi Temsilciler Meclisi’nde, biri Senato’da) 5. H.Res. 227 (Valadao) Sözde Ermeni "jenositi" - 51 destekçi 6. S.Res. 410 (Menendez) Sözde Ermeni "jenositi" - 10 destekçi 7. H.R. 4347 (Royce) Türkiye’deki Hristiyan malları ile ilgili- 13 destekçi

C. Türkiye’de basın ve internet ile ilgili üç tasarı (Biri Temsilciler Meclisi’nde, ikisi Senato’da) 8. H.Res. 532 (Eshoo -Ermeni asıllı) - İnternet hürriyeti - 28 destekçi 9. S.Res 403 (Murphy) İnternet hürriyeti - 2 destekçi 10. S.Res. 447 - (Menendez) Basın hürriyeti

Müslümanlara ayrımcılık yapılıyor Ünlü anket şirketi Pew Araştırma Merkezi’nin yaptığı son çalışmaya göre, ABD’deki müslümanların önemli bir çoğunluğu halen ayrımcılığa muhatap tutuluyor. Bunun nedeni olarak Boston Maratonu’nda patlayan bomba olduğu savunuluyor İLHAN TANIR NEW YORK-POSTA212

P

ew Araştırma Merkezi’nin anketine katılan Amerikalılar’ın yüzde 45’i, Amerikalı müslümanlara uygulanan ayrımcılığı ‘oldukça fazla’ olarak tanımlıyor. Ankete katılan Amerikalıların yüzde 42’si ise, Boston Maratonu’nda patlayan bombadan bu yana, İslam’ın diğer dinlerden daha fazla bir şekilde şiddeti teşvik ettiğini düşünüyor. Yüzde 46 ise, İslam’ın bu şekilde bir teşvikte bulunduğuna katılmıyor. Amerikalıların bu önyargısı yeni değil. Son on yıl içinde Amerikalılar’ın İslam’a bakış açısı aşağı yukarı aynı. 11 Eylül saldırılarılarından sonraki ilk ankette ise, Mart 2012’de İslam’ın bu şekilde şiddete teşvik ettiğini düşünen Amerikalıların oranı sadece yüzde 25 idi. Bu, Irak ve Afganistan savaşlarının devam ettiği yıllarda yukarı çıkarak devam etti.

CUMHURİYETÇİLER ÖNYARGILI Mayıs ayının başında yapılan son Pew anketine göre, Amerikalı muhalif Cumhuriyetçi Partisi yakın olanların İslam hakkındaki düşün-

celeri, İslam’ın şiddete daha yakın olduğu yönünde. Cumhuriyetçi Parti’ye yakınlık duyan Amerikalılar’ın yüzde 62’si, İslamın şiddeti şiddeti teşvik ettiğini düşünürken, bağımsızların yüzde 39’u ve Demokratların ise yüzde 29’u bu şekilde düşünüyor. Anketin bulgularına göre müslüman Amerikalılar gay, lezbiyen,

Latin Amerikalı ve Afrikan-Amerikalılardan da çok ayrımcılığa tabi tutuluyor.


Güncel

2 Temmuz 2014 Çarşamba

IŞİD’e karşı ilk karar Yıllardır Suriye'deki radikal gruplara karşı Batı'nın istihbarat paylaşımını reddeden Ankara, ilk kez harekete geçti. Batı ülkelerinden 2 bin 500 kişinin takibini isteyen Ankara, 5 bin kişinin de Türkiye’ye girişini yasakladı DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

S Azınlıkların Soma duyarlılığı Soma'da yaşanan acı Türkiye'deki Ermeni, Rum, Süryani, Musevilerin 165 Cemaati’ni biraraya getirdi. İlk etapta yardım için 300 bin lira toplandı (ANKARA - POSTA 212) Soma’da 301 madencinin hayatını kaybetmesinin ardından Türkiye’deki azınlıklar harekete geçti. Ermeni, Rum, Süryani, Musevilere ait 165 cemaat vakfı, Soma için ilk adımı attı. Bölgede öksüz kalan çocuklara ve eşlerine gönderilmek üzere ilk etapta 300 bin lira toplandı. Yardım, azınlık vakıflarının kontrolünü elinde bulunduran Vakıflar Genel Müdürlüğü aracılığıyla Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’na (AFAD) teslim edildi. Bu yardımların yanı sıra Musevi Cemaati, Soma’da bir kardeş okul seçerek bu okulun öğrencilerini sürekli destekleme kararı aldı.Türkiye’deki 77 Rum, 52 Ermeni, 19 Musevi, 10 Süryani, 1 Bulgar, 2 Gürcü, 3 Keldani ve 1 Esnaf Cemaat Vakfı ayrıca her yıl İstanbul’da gerçekleştirilen geleneksel buluşmalarında Soma için tek yürek olma kararını aldı. Cemaat vakıflarından gelecek diğer yardımların da Soma’ya peyder pey gönderileceği belirtildi.

uriye’de iç savaşın başlangıcından bu yana Batı ülkelerinden gelen istihbarat paylaşımı önerisini, “Bize milyonlarca turist geliyor. Biz onlara gelme diyemeyiz” diyerek reddeden Ankara, IŞİD’in Türkleri rehin alması üzerine tutum değiştirdi. Ankara, Türkiye’den geçerek Suriye’ye geçen Avrupalı cihadçılarla ilgili istihbarat paylaşımına başladı. Batılı kaynaklar, rehine kriziyle birlikte Türkiye’nin IŞİD tehdidini bizzat yaşadığını ve Batı’nın yıllardır ilettiği taleplere olumlu yanıt vermeye başladığını belirtti. Üst düzey bir Batılı diplomat, "Şu anda yürüyen işbirliğinden memnunuz" açıklamasını yaptı. Avrupalı savaşçıların büyük kısmının El Nusra ya da Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) gibi El Kaide bağlantılı örgütlere katıldığı ve Türkiye üzerinden yardım konvoyları aracılığıyla Suriye’ye geçtiğini belirten Batılı ülkeler, Türkiye’den vatandaşları ile ilgili bilgi ve istihbarat paylaşımı talep ediyordu. Suriye’de 11 bin yabancı savaşçının olduğu iddia edilirken, bunların 2 bin 800’e yakınının Avrupa ya da aralarında ABD'nin de bulunduğu Batı ülkelerinden olduğu açıklanmıştı. Cameron teşekkür etti! Türkiye’nin paylaşım başlatması üzerine İngiltere Başbakanı David Cameron'dan ilk teşekkür telefonu geldi. Cameron'un telefon görüşmesinde, Başbakan Tayyip Erdoğan’a teşekkür ettiği ve işbirliğinin sürdürülmesini istediği öğrenildi. İki lider Suriye ve Irak’taki radikal terörist gruplara karşı mücadeleyi artırmakta anlaştı.

Turizm bahanesi bitti Türkiye, Batı’nın istihbarat paylaşım talebini reddederken turizmi gerekçe gös-

termişti. Fransa Cumhurbaşkanı Francoise Hollande, 2014 başında Ankara’ya yaptığı ziyaret sırasında konuyu gündeme getirmiş; Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de bu taleple ilgili şunları söylemişti: “Eğer Türkiye’ye turist olarak gelen kişilerin içinde suç potansiyeli taşıyan veya Türkiye üzerinden başka şekilde Suriye’ye geçme potansiyeli olan kişiler varsa bunların bize bildirilmesi gerekiyor. Türkiye’ye 36 milyon turist geliyor, biz bu insanlara ‘gelme’ diyemeyiz. Bunun için istihbarat teşkilatlarının bildirmesi gerekiyor. Fransa’dan, İngiltere’den, Almanya’dan yasal yollarla çıkan insanlara niye geldin deme-

yiz. Ancak sınırımızda güvenlik önlemlerimiz çoktur. Güvenlik birimleri sınırda yanlış faaliyetler içinde olanları yakalar.” Rakamlar yıllar sonra paylaşıldı Hollande, Paris’teki gönüşmesinde de Başbakan Erdoğan’a da bu talebi iletmiş ve Türkiye üzerinden Suriye’ye geçen Fransız cihatçı gençlerin durdurulması için alınacak önlemlerin artırılmasını istemişti. Başbakan Erdoğan ise “Türkiye’nin turistik bir ülke olduğunu, bu nedenle denetimin güç olduğunu” belirtmiş ardından da “Bize liste verin. O zaman gereğini yapalım” demişti. Bu açıklamalardan kısa bir süre sonra

Erdoğan, Büyükelçilerle buluşmasında ilk defa 5 bin 300 kişinin Türkiye’ye girmesinin yasaklandığını açıkladı. Erdoğan şöyle dedi: “Bu şahıslar öncelikle Türkiye’nin güvenliği için de tehdit kaynağıdır. Bu savaşçıların ülkelerine dönüşleriyle birlikte başka bir tehdit başlıyor. Türkiye için ise bu tehlike bu şahısların kaynak ülkelerinden ayrılmalarıyla birlikte ortaya çıkıyor. Suriye’ye geçerek radikal gruplara katılmayı planlayan üçüncü ülke vatandaşlarının geçişlerini engellemek için gerekli tüm önlemleri alıyoruz. Bu kapsamda 5 bin 300 kişiye ülkemize giriş yasağı konuldu.”

ABD Büyükelçisi veda turunda ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, ABD’nin Bağımsızlık Günü olan 4 Temmuz resepsiyonunu yaptıktan sonra Türkiye’den ayrılacak ve Atlantic Council’da çalışmaya başlayacak ANKARA - POSTA212

A

BD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, görev yaptığı süre boyunca Başbakan Tayyip Erdoğan ile sadece iki defa bir araya geldi. Riccardone, Ankara'da göreve başladıktan uzun bir süre sonra Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından 2011'de kabul edilirken, veda ziyareti için de bir aydan fazla randevu beklemek zorunda kaldı. Vedasını ABD'nin Bağımsızlık Günü resepsiyonuyla tamamlayacak olan Ricciardone, Atlantic Council için çalışmaya başlayacak. HARİRİ MERKEZİ’NDE YENİ GÖREV Ricciardone, Atlantic Council'a bağlı Orta Doğu ile ilgili çalışmalar yapan Hariri Merkezi’nde eylül başında göreve başlayacak. Arapça, Türkçe, Fransızca ve İtalyanca konuşan Ricciardone’nin kendi anılarını da yazmayı planladığı öğrenildi. Ricciardone’nin yerine Dışişleri Bakanı John Kerry’nin özel kalem müdürü olan ve daha önce Tiflis Büyükelçiliği de yapmış olan John Bass oturacak. Ancak Bass’ın atamasının zaman alması beklenirken, sonbahara kadar ABD, Ankara’da Maslahatgüzar düzeyinde temsil edilecek. BASIN MESAJI Ricciardone, son röportajında ise Türk basını yerine dijital medyayı tercih etti. Hükümete yakın basın tarafından 17 Aralık sonrasında hedef alınan Ricciardone, T24’e verdiği röportajında da Suriye sınırının kontrolü için her zamankinden daha yakın çalışıldığını belirtti ve şunları söyledi: “Geriye dönüp bakıldığında kimileri, Türkiye ve müttefikleri, IŞİD’e terörist, finansman ve silah akışını engellemek adına daha fazla ve daha erken harekete geçebilirdi, diyebilir. Şu anda, uluslararası teröristlerin ve onlara yönelik desteğin geçişini engellemek için, Türkiye’nin kendi sınırları üzerindeki kontrolünü güçlendirmek amacıyla, hep birlikte her zamankinden de yakın

çalışıyoruz.” Büyükelçinin mesajından bazı bölümler ise şöyle: n TÜRKİYE TECRÜBESİ: Yıllardır edindiğim tecrübeler, bana Türk siyasetiyle ilgili kesin öngörülerde bulunmaktan kaçınmayı öğretti. Son yıllarda başkanlık sistemi tartışmalarında sergilenen olgunluk beni çok etkiledi. Türk halkının başka ülkelerdeki başkanlık sistemleri ve parlamenter sistemlerle karşılaştırmalar yaptığını gördüm. Bireysel özgürlüklerini ve demokrasiyi en iyi şekilde nasıl koruyacaklarına ancak Türkler karar verebilir. n DİKTATÖRLÜĞÜ KABULLENMEZSİNİZ: Türk halkının siyasi bilincindeki olgunlaşmayı yakından

izledim; demokrasi ve özgürlük konusunda en yüksek standartları yakalama arzularına tanıklık ettim. Türklerin, diktatörlüğün hiçbir şeklini kabul etmeye niyetleri olmadığına inanıyorum. n ZORLUK DENETİM VE DENGE: Dünyadaki tüm demokrasiler, ayakta kalmak ve gelişmek istiyorlarsa, özgürlüklerini korumak ve genişletmek için çalışmayı sürdürmeli. Türkiye de bir istisna değil. Bu bağlamda, bence hepimiz için en büyük zorluk, gücün tek bir kişide, partide, devlet kurumunda ya da kamuoyunu ve duyarlılığını temsil ettiğini iddia eden tek bir harekette aşırı şekilde toplanmasına karşı sağlam ve etkili “denetim ve denge” sistemlerinin kurulması.

Hahambaşı’na veda Büyükelçi Ricciardone, Türkiye Musevi Cemaati Hahambaşı İshak Haleva’ya da bir veda ziyareti yaptı. Eski Musevi Cemaati Yönetim Kurulu Başkanı Sami Hermann, Kurulun Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Adil Anjel ve Basın ve Dış İlişkiler Kurulu İcra Direktörü Deniz Baler Saporta da toplantıya katıldı.


Toplum Yaşam

2 Temmuz 2014 Çarşamba

Hispanikler doğumla Asyalılar göçle artıyor ABD’de yaşayan Hispanikler’in nüfusu doğumla artarken, Asyalılar’ın sayısı göçle yükseliyor. Hispanikler’in doğum nedeniyle nüfus artış oranı yüzde 78. Öte yandan, Asyalılar’ın göçle artış oranı ise yüzde 62’yi buluyor

Huzurevi Amerikalılar’ı çok huzursuz ediyor Amerikalılar’ın yüzde 40’ı yaşlılık için hiç birikim yapmamış. Ortalama 81 bin dolar olan yıllık huzurevi maliyeti halen çalışan ABD’lileri bile şimdiden huzursuz ediyor AYSEL TAPAN POSTA212 - HABER MERKEZİ

H

iç kimse yaşlandığı zaman huzurevinde yaşaması gerekebileceğini genç yaşlarda düşünmek istemez. Ama o gün birden bire gelebilir ve siz buna ne kadar hazırlıklısınız? 2013 yılı verilerine göre ABD genelinde bulunan yaklaşık 16 bin huzurevinde yaşayanların sayısı 3.3 milyon. 65 yaş ve üzeri her yedi Amerikalıdan biri huzurevinde yaşıyor. Fakat Amerikalıların büyük çoğunluğu huzurevi masrafları için birikim yapmıyor. MoneyRates.com tarafından yapılan bir araştırma, Amerikalılar’ın büyük çoğunluğunun huzurevi maliyetini küçümsediğini ve bunun için para biriktirmeyi ihmal ettiğini gösteriyor. Amerikalılar’ın yaklaşık yüzde 57’si bir yıllık huzurevi maliyetinin 75 bin dolardan daha az olacağına inanıyor. MetLife tarafından yapılan bir çalışmaya göre ABD’de huzurevinin ortalama yıllık maliyeti 81 bin 30 dolar. Özel bir

odada yaşamak isterseniz bu maliyet 90 bin 520 dolara kadar çıkıyor. NEW YORK’TA PARASIZ HUZUR YOK ABD’de huzurevi fiyatları eyaletten eyalete büyük farklılıklar gösteriyor. Örneğin, ülke genelinde ortalama yıllık maliyet 81 bin 30 dolar iken New York’ta huzurevinde yaşamanın ortalama yıllık maliyeti 141 bin 620 dolar. Gerekli olan bu paralardan daha az birikim yapan Amerikalılar’ın üçte ikisi bir yıl huzurevinde kalmak için ayırdığı yeteri kadar parası yok. Ankete katılanların yüzde 40’ı, yaşlandıklarında ihtiyaç duyacakları bakım için hiç para ayırmadıklarını söylerken, yüzde 67’si 75 bin dolardan daha az birikimleri olduğunu belirtiyor. Katılımcıların yüzde 20’si ise uzun dönemli bakım sigortalarının yaşlılık dönemlerindeki giderlerini karşılayacağını düşünüyor. Sigorta, yaşlılıkta bekleyen tehlikeler için iyi bir çözüm yolu olabilir fakat sözleşmenizin detaylarını dikkat-

li bir şekilde incelediğinizden emin olun. ERKEKLER BİRİKTİRİYOR Kadınların yüzde 56’sı erkeklerin ise yüzde 58’si, yıllık huzurevi maliyetinin 75 bin doların altında olduğuna inanıyor. Fakat erkekler, yaşlılık dönemi için kadınlardan daha çok para biriktiriyor. Huzurevi masrafları için hiç birikim yapmadığı söyleyen kadınların oranı yüzde 50 iken erkeklerin yüzde 30’unun huzurevi için hiç parası yok. Amerikalılar 55 yaşına geldiği zaman yıllık maliyetin 75 bin doların üzerinde olabileceğinin farkına varıyor. Ne yazık ki ankete katılan gençler, huzurevi maliyetinin 75 bin dolardan az tutacağına inanıyor. TÜRKLER HUZUREVİNE ALIŞIYOR Türkiye’de çok da kabul görmeyen ve olumsuz bir durummuş gibi algılanan huzurevleri, hızla değişen ve farklı gereksinimler ortaya çıkartan modern yaşamla birlikte yaygınlaşmaya devam ediyor. Devlete ait huzur evlerinde tek kişilik oda-

larda kalmanın ortalama aylık fiyatı 397 TL ile 546 TL arasında değişiyor. Özel huzurevlerinin fiyatları ise çok çeşitlilik gösteriyor. Fiyatlar ortalama aylık 900 TL - 3 bin TL arasında değişiyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından yapılan “Yaşlıların Huzurevine Yerleşme Nedenleri ve Huzurevindeki Yaşam Algıları Araştırması”na göre, Şubat 2013 itibariyle resmi ve özel kuruluşlarda bakılan yaşlı sayısı, 19 bin 893. Bu rakam, yaşlı nüfusun yaklaşık binde 3,6’sını oluşturuyor. Türkiye’de 2000 yılında 150 huzurevinde bakılan yaşlı sayısı 13 bin 454 iken bu sayı 13 yıl içinde iki kat arttı. TÜİK verilerine göre yaşlı nüfusun (65 yaş ve üzeri) toplam nüfusa oranı yüzde 7,5. 2023 yılına gelindiğinde ise nüfusun 84 milyon kişi civarında olacağı ve 65 yaş ve üzeri yaşlı nüfus oranının yüzde 10,2 seviyesine yükseleceği öngörülüyor. Bu da Türkiye’de daha fazla huzurevine ihtiyaç olduğu anlamına geliyor.

Silahlara veda kavgası ABD’deki artan silah terörü toplumu ikiye bölmüş durumda. Bir kesim silah barındırma yanlısı, diğer bir kesim ise Anayasa’daki silah maddesine karşı JOHNPAUL JASON NEW YORK - POSTA212

S

ilahlı saldırılar o kadar yaygın hale geldi ki, insanlar artık bu tarz haberlere karşı duygusuzlaştı. Yine de birçok organizasyon ve topluluk protesto gösterileriyle silah kullanımına karşı çıkmaya çalışıyor

fakat ne yazık ki birçok protesto boşa gidiyor. TOPLUM İKİYE BÖLÜNDÜ Belli bir kesim ABD anayasasının ikinci düzenlemesine göre insanların “silah bulundurma” maddesine sadık kalınması gerektiğine inanırken, diğer kesimlerde silah yasaları üzerinde değişiklik yapılması gerektiğine inanıyor. Ulusal Tüfek Federasyonu’nun Amerikan hükümet yetkilileriyle ve senatörlerle olan güçlü bağlantıları

sayesinde silah kullanımında ki görüşlerini yetkililere empoze ettiği tartışılamaz bir gerçek.

KAYGI VERİCİ GELİŞMELER Amerikan tarihi boyunca gerçekleşen birçok silahlı saldırıda, saldırganların silahlarını yasal yoldan elde ettiği tespit edilmiştir. Akli dengesi yerinde olmayan insanların bu kadar rahat bir şekilde, hem de yasal yollardan silah elde edebilmesi oldukça kaygı verici bir durumdur. Amerika’nın en tehlikeli bazı şehirlerinde ki ölüm oranları, 3. dünya ülkeleriyle karşılaştırılacak duruma geldi. Detroit şehri 100 bin kişide 35.9’lık ölüm oranıyla, küçük bir orta Amerika ülkesi olan El Salvador’un 39.9 silahlı ölüm oranı-

na yetişmek üzeredir. ÜLKENİN AYIBI ABD Başkanı Barack Obama’nın yaptığı açıklamaya göre, oldukça sık rastlanmaya başlanan toplu silah saldırıları sonrasında hükümetin silah yasalarıyla ilgili kısıtlamaları Kongre’den geçirememesi, ülkenin ayıbı olarak değerlendirildi. Obama, birçok kongre üyesinin Ulusal Tüfek Federasyonu’ndan korktuğunu söyleyip, halkın konu hakkındaki fikirlerini değiştirmediği sürece hiçbir şeyin yapılamayacağını belirtti.

AYSEL TAPAN - POSTA212 HABER MERKEZİ

S

ğılıma baktığımızda da iki grubunda batıda yoğunlaştığını görüyoruz. Hispanikler’in yoğun olarak bulunduğu New Mexico’da Hispanik nüfusun oranı yüzde 47. Hispanik nüfusun en fazla olduğu Kaliforniya’da da 14.7 milyon Hispanik yaşıyor. İkinci sırada gelen Texas’da, 2012-2013 yılları arasında Hispanik nüfusunda hızlı bir artış kaydedildi. Benzer şekilde North Dakoto’da da Hispanik nüfus hızla artıyor. Kaliforniya aynı zamanda en çok Asyalı nüfusun yaşadığı eyalet (6,1 milyon). Asyalılar’ın sayısının en çok olduğu ikinci eyalet ise Hawaii (yüzde 56). 2012-2013 yılları arasında Asyalılar’ın sayısında yaşanan en büyük artış Kaliforniya’da kaydedildi. Hispanikler’de olduğu gibi North Dakota’daki Asyalı nüfusu 2012-2013 döneminde yüzde 8,4 artış gösterdi.

on on yılda ABD’de yaşayan Hispanikler’in ve Asyalılar’ın nüfusları hızla artmaya devam ediyor. Census Bureau (Sayım Bürosu) verilerine göre, Hispaniklerin nüfusu, 1 Temmuz 2013 itibariyle bir önceki yıla göre yüzde 2,1 artarak 54 milyona ulaştı. Asyalılar’ın nüfusu ise yüzde 2,9 oranında yükselerek19,4 milyon oldu. Fakat Hispaniklerin nüfusunun artmasının nedeni ABD’de gerçekleşen doğumlar iken Asyalıların sayılarının artmasının nedeni uluslararası göç. ABD’de yaşayan Asyalılar’ın yüzde 74’ü yabancı doğumlu. Hispanikler’in doğumla doğal olarak nufüsunun artış oranı yüzde 78 iken Asyalılar’ın yüzde 39. Uluslararası göç ile nufus artışına baktığımızda ise Asyalılar’ın uluslararası göç ile nüfus artış oranı yüzde 61, Hispanikler’in ise yüzde 22. Asyalıların ve Hispaniklerin demokrafik yapıları, Doğumla artan nufüs nüfus değişiminin farklı nedenlerden kaynaklandığını yansıtıyor. Örneğin, Asyalıların ortalama yaşı 36.3 iken Hispaniklerin oratalama yaşı 28.1. Asyalıların yaş ortalamasının yüksek olması yabancı doğumlu kişilerin oranının fazla olduğu anlamına geliyor. Jeografik da-

Hispanik ve Asyalıların nüfus artış oranları Uluslararası nufüs


Güncel

TURK AVENUE

Cemil Özyurt @cmlzyrtcemil@turkofamerica.com

Ürün Var, Kalite Var, Pazar Var Ama Pazarlama Yok DÜNYANIN en büyük gıda fuarlarından biri olan New York Fancy Food Shows bu yıl 29 Haziran-1 Temmuz tarihleri arasında Javits Center’da gerçekleştirildi. Türkiye fuarda 57 ayrı 10x10 sq ft (toplamda 5700sq ft ya da 529 metrekare alanda) 40’a yakın firma ile temsil edildi. Ancak Türkiye bölümündeki standtların tek düzeliği, genel görsel anlamında vasatı aşmayan bir görüntüsü vardı. Gösterişten uzak ve albenisi olmayan sıradan bir havadaydı. 80 farklı ülkeden 260 bin ürünün sergilendiği ve yaklaşık 40 bin kişinin gezdiği fuar alanında Türkiye’ye ayrılan bölümü gezip de etkilenen var mıdır bilmiyorum. Fas’ın, İtalya’nın, İspanya’nın ülke standlarının ayrıldığı bölümlerle Türkiye standlarının ayrıldığı bölümü kıyaslamak bile diğerlerine ayıp. Etnik gıda firmalarının dünyanın en büyük pazarında kendilerini görücüye çıkardığı, kıyasıya rekabetin yaşandığı, alım yapan firma temsilcilerini etkilemek için ülkelerin birbiri ile yarıştığı bir fuarda, bu kadar sıradan olmayı hak ediyor muyuz? Fuara sadece ‘’Dostlar alışverişte görsün,’’ diye mi geliyoruz? Yoksa ‘’Nasıl olsa bir kısmını devlet karşılıyor, biz de gidip bir New York turu yapalım,’’ diye mi geliyoruz? Türkiye’ye ayrılan bölümün dışında kendileri stand alan firmaların dizaynları, görselleri Türkiye’nin standından daha güzel. Fas’ın hazırladığı stand önünde fotoğraf çektirmek istedim, İtalya’ya ayrılan bölümdeki sadece ürün şovlarını seyretmek için uğradım. Ama Türkiye’ye ayrılan standlar önünde ne fotoğraf çektirmek aklıma geldi ne de albenisi olan bir standın önünde durup incelemek. Peki ürün var, kalite var, pazar da var. Neden müşteriyi etkileyecek bir pazarlama ve şov yok. Bunu turizm sektöründe gayet iyi başarıyoruz. Niçin gıda sektöründe başaramıyoruz? 200 metrekare alanı alıp yan yana boncuk gibi firmaları dizince iş bitiyor mu? Oysa Türkiye’ye ayrılan yer, fuarın en gösterişli güzel yerlerinden birinde. Firmaların arasında Amerika’da ciddi iş yapan Türk üreticiler de olmasına karşın, genel sıradanlığın içinde onlar da kayboldu. Gelecek yıl umarım sadece 40 tane, 50 tane firma getirmekle kalmayıp gerçekten Türkiye’ye yakışır, gelenleri kendisine hayran bırakan bir fuar alanına sahip oluruz. Türkiye olarak bunların fazlasını hak ediyoruz ve daha iyisini yapma potansiyelimiz var. Dünyanın en fındığını, kayısısını, incirini yetiştirdiğimizi söyleyip kendi kendimize övünmekle bu işler olmuyor. Un, şeker ve sütü bulmuşuz, helvayı da yapmışız ama süsleyip pazarlamayı beceremiyoruz. Artık sadece üretmek yetmiyor, onu bir hikaye ile sunmak, pazarlama ile zihinlere kazımak gerekiyor. Gelecek yılki Fancy Food Shows için şimdiden acil pazarlamacılar aranıyor!!!

Fancy Food Show’a Türkler’den çıkarma

Yaklaşık 30 yıldır düzenlenen uluslararası gıda fuarı Fancy Food Show’un ilki bu yıl da New York’ta geniş bir katılımla gerçekleşti DOĞUCAN CÖMERT - BABÜR AKSÜYEK - KUNTER AKIRMAK / NEW YORK - POSTA212

J

acob K Javits Convention Center'da gerçekleşen ve dünyanın birçok bölgesinden katılımın olduğu fuara 80 ülkeden 2400 girişimci katıldı ve 180 bin ürün sergilendi. Birçok Türk girişimcinin de katıldığı fuarda Amerikan pazarına açılması ve tanıtılması yönünden büyük önem taşıyan ürünler sergilendi. 30 yıldır düzenlenen fuara bu yıl da ilgi oldukça büyüktü. Dünyanın her yerinden her çeşit ürünün görülebileceği Fancy Food Show, sektörün en önemli uluslararası fuarı olarak biliniyor. Yılda iki kez sadece Amerika'da gerçekleşen fuar yaz aylarında New York'ta, ocak ayında ise San Francisco'da gerçekleşiyor.

■ Bu etkinlikte verim aldığınızı düşünüyor musunuz? Çetin Amato: Tabii ki. Bu fuar en önemli ticari etkinlik. Fuar ve sonrası takip çok önemli. Genellikle müşteriler fuar sonrası tatil dönemine girerler ama bu fuarın takibi ağustos eylüle kadar devam eder. Bütün sene bu fuarda yakaladığınız işlerle devam ediyorsunuz diyebilirim.

■ Bu organizasyona katılım süreci nasıl oluyor? Çetin Amato: Bu organizasyonu NASFT (National Association for the Specialty Food Trade) düzenliyor. Oraya belli bir miktar para ödeyerek başvurunuzu yapıyorsunuz. Başvurudan sonra bir değerlendirme süreci var. Sonrasında derneğe üye oluyorsunuz. Biz üye olduğumuz

düşünüyor musunuz? Çaptuğ Kitapçıoğlu: İlk gün çok verimsizdi. Zaten Türk reyonlarının genel sıkıntısı bu. Yani şuradan itibaren sanki buraya geçmeyin diye bir yazı var. Bu Türkiye’nin pazarlama sorunudur bence. Hem tanıtımda hem de standların genel yapısında sorun var. Şu ana kadar verimli olmadığını düşünüyorum. Görsel olarak ürünlerin hiç bir cazibesi yok. Ben de buradan ürün bakmaya gelen biri olsam bu tarafa geçmem. Bu sadece bu fuara özel birşey değil. Barcelona ve başka şehirlere gittik hep aynı problem. Bunu aşamıyoruz. Türkiye olaya bir marka yönetimi olarak bakmıyor.

Yiğit Işıker: Şimdi bizim hem Türkiye’den üretici olup hem de burada ofisimizin olması bir avantaj. Bununla beraber açıkçası burada raflarda satılan büyük markaların daha geniş ürün pazarı var. Bizim incirimiz, kayısımız var ama başka markaların mangosu, pappayası, pineappleı, banana chipsleri var. Bunlar bizim için handikap oluyor. Biz aynı zamanda Eastern Kanada’da Toronto şehrinde Sunny Fruit markası olarakta raflardayız. Kaliforniya pazarıda oldukça güçlü diyebilirim.

miz var. Bunların pazarlanmasını ve meyve suyuna dönüşmesini 50 yıldır Dimes yapıyor. Şu an 103 ülkede varız. Meyve suyunun yurtdışına ihracatanın yüzde 60’ını biz yapıyoruz. Amerika pazarıda en çok ümit vaadeden pazar. Buraya katılırken devletten inanılmaz destek görüyoruz. Biz Türkler gıda üreticileri olarak son 20 yıldır ihracat yapıyoruz. İtalyanlar, Fransızlar, İspanyollar 50-60 yıldır buradalar. Pazarı çok daha iyi biliyorlar. Biz Türkler olarak ihracatı yeni yeni öğrenmeye başlıyoruz. Ticaret tarihinde 20 sene çok az bir süre.

için tekrar tekrar başvuru yapmıyoruz. Bazı firmalar ihracatçılar birliğine başvurarak onların kontenjanından stand alıyorlar. Firmalar onlara ödemelerini yapıyor. Devlet yüzde 60'ini geri veriyor. Ülke katılımı ayrı. Bizim ihracatçılar birliklerimizin desteği var. Onlar toptan bir yer kapatıp tek tek firmalara veriyorlar. Bu şekilde de katılabilirler bireysel olarakta.

■ Etkinlik hakkında ne düşünüyorsunuz? Çetin Amato: Sektörün en önemli uluslararası fuarı diyebiliriz. Yurtdışından da katılım oldukça yüksek. Burada dünyanın her yerinden her çeşit ürünü görebilirsiniz. Aynı zamanda piyasanın belirlendiği fuarlardan biridir. Mesela şu an belki görmüyorsunuz ama arkada toplantı odaları var ve bol bol senelik alım satım kontratları yapılıyor. Biz firma olarak 6. kere katılıyoruz. Müşterilerin çoğunu tanıyoruz genellikle tanıdık yüzler.

■ Etkinliğin verimli geçtiğini

■ Türkiye’nin ABD pazarındaki rekabeti için ne söylersiniz?

Türk ürünleri boy gösterdi ürkiye'nin en önemli markalarının tanıtıldığı etkinlikte Türkiye'ye tam 2 bölüm ayrıldı. Türk standlarında zeytin, zeytinyağı, turşu, kuru meyveler, kurutulmuş domates, lokum, meyve suları ve daha birçok ürün tanıtıldı. Türk kültürünün bir parçası olmasına rağmen henüz dünya pazarında Türk adıyla yerini alamamış balıklar da görücüye çıktı. Bazı üreticiler fuarın verimli geçtiğini düşünse de bazıları Türk ürünlerine yeterince ilginin gösterilmediğini düşünüyor. Milas Foods'un kurucularından Çetin Amato POSTA212'ye verdiği röportajda gıda sektörünün gelecekte çok farklı bir noktaya taşınacağını söyledi.

FUARIN verimsiz geçtiğini düşünenlerde vardı. Euro Gıda Satış ve Pazarlama Direktörü Çaptuğ Kitapçıoğlu Türk standlarının sunum açısından yetersiz olduğunu söyledi.

STANDLARI gezmeye devam eden POSTA212’nin bir sonraki adresi Safe Foods oldu. Safe Foods Başkanı Yiğit Işıker POSTA212’ye Türkiye’nin kuru meyve ihracatını anlattı.

■ ABD pazarı sizce nasıl? Vedat Doruk: Burada 350 milyon tüketici yaşıyor. Tüketicilerin alım güçleri de çok yüksek ve piyasa oldukça verimli. Eğitim seviyesi yüksek olduğu için insanlar ne yiyip içtiklerine çok dikkat ediyorlar. Özellikle amerikan pazarı iyi kaliteli ürünler için inanılmaz bir cennet.

T

Hep aynı probem

Kuru meyve Amerikan pazarında

AMERİKAN PAZARI BİR CENNET Türk standlarını gezmeye devam eden POSTA212’nin ilk ziyareti Dimes standı oldu. Dimes Ihracat Müdürü Vedat Doruk Türklerin ihracatı yeni yeni öğrenmeye başladığını söyledi.

■ Türkiye’nin ihracat gücünü nasıl buluyorsunuz? Vedat Doruk: Biz son 2 senedir buradayız. Amerikan pazarı kaliteli ürünler için inanılmaz bir pazar çünkü tüketiciler eğitimli ve yeniliklere açıklar. Burada vişne ve nar suyu inanılmaz çok satıyor. Dünyada 2 çeşit meyve var. Kuzey yarım küre ve güney yarım küre meyveleri. Biz Türkiye olarak kuzey yarım küre meyveleri açısından çok güçlü ve stratejik konuma sahibiz. Narın, elmanın, vişnenin, kayısının, şeftalinin ana vatanı sayılırız. Bu meyvelerin yetişmesi için cennet gibi iklimi-

2 Temmuz 2014 Çarşamba

■ Gıda sektörünün geleceğini nasıl görüyorsunuz? Çetin Amato: Bu sene gözle görülür bir şekilde sağlıklı ürünler artışta. Organik, glutensiz ve düşük kalorili ürünleri görmeye başladık. Bu ülkede 200 milyon diyabet öncesi insan var ve bu müthiş bir pazar. Burada henüz çok fazla rekabet yok. Diyabetli insanlar şekerli ürünler tüketemiyor. Bu koridorlarda dolaşırsanız bir sürü pasta, börek, çörek görürsünüz. Düşük şekerli, diyet ürünleri geleceğin gıdaları bunlar. Protein çok önemli bir konu. İnsanlar birim gramajda maksimum protein elde etmeye çalışıyorlar ve bu proteini soydan mı üretelim sütten mi üretelim pirinçten mi üretelim diye Kaliforniya'da milyarlarca dolar harcıyorlar. Ben istiyorum ki bizim firmalarımızda yavaş yavaş bunlara kafa yormaya başlasın. Ülke olarak daha kendi arabamızı yapamadık ama gıda sanayimiz çok gelişmiş durumda. 10 sene sonrasının gıda teknolojisini yakalamamız gerekiyor. Glutensiz gıda, organik gıda, yüksek proteinli düşük kalorili gıdaya yönelmemiz gerekiyor. Bizim ürünlerimizde ya organiktir ya düşük kalorilidir ya da glutensizdir. Bizim hiçbir özelliği olmayan Türk markalarının burada rekabet şansı hiç yok.


Libya’da yakalandı ABD’de yargılanıyor Libya’nın Bingazi şehrinde ABD Konsolosluğu’na teröristler baskın düzenlemiş üç diplomat öldürülmüştü. ABD, saldırının lideri olduğu iddia edilen Ahmet Abu Khattala’yı Libya’da yakaladı ve Washington’da mahkemeye çıkardı

HAFTALIK ÜCRETSİZ

İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

11

Eylül 2012’de ABD’nin, Libya’nin Bingazi şehrindeki konsolosluğuna yapılan saldırının lideri olduğu iddia edilen Ahmet Abu Khattala, yakalandığı Libya’dan geçtiğimiz hafta Washington DC’ye getirilerek, mahkemeye çıkarıldı. Terörizm ile suçlanan Khattala’nın 15 Haziran’dan beri Amerikan savaş gemisin-

2 Temmuz 2014 Çarşamba

YIL 2 • SAYI 59

den Washington’daki ABD Bölge Mahkemesi’ne getirildiği duyuruldu. Bingazi’deki saldırı sonucu ABD’nin Libya Büyükelçisi ve 3 ayrı diplomat hayatını kaybetmiş, bu saldırı aylarca ABD içinde tartışmalara neden olmuştu. Muhalif Cumhuriyetçi Parti, Obama yönetimi ve o zamanki Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın, olanları farklı aksettirdiğini ve yapılması gereken acil müdahalenin yapılmadığını iddia etmişti ve hala de bu iddialarında ısrarcılar. Obama yönetimi Khattala’nın, ceza mahkeme-

leri tarafından yargılanması yolunu seçti. Cumhuriyetçiler ve diğer bazı muhalifler ise, Khattala’nın tüm bildiklerini öğrenmek ve işi mahkemede şansa bırakmamak için Guantanamo gözaltı hapishanesinde tutulması gerektiğini savunuyor. Khattala, cumartesi çıktığı ilk mahkeme gününde, suçlamaları reddetti. 10 dakika süren ilk duruşmada, Khattala’nın gözaltında tutulmasına karar verildi. Abu Khattala, 11 Eylül 2012 saldırısı ile ilgili olarak tutuklanan ilk şüpheli oldu.

www.posta212.com

Tasarruf tartışmasında buz kırma yaratıcılığı! ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın Türkiye ziyaretinde yaratıcılığa verdiği destek, Galata Rum Okulu’na taşındı. 150 Türk tasarrufta yaratıcılık için yarıştı

DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

A

BD, Türkiye’de yaratıcılığı geliştirmek için ‘hackhathon’u İstanbul’a taşıdı. ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu Yaratıcı Fikirler Enstitüsü işbirliğiyle, 48 saatlik “hackathon” etkinliği İstanbul Galata Rum Okulu’nda yapıldı. Türkiye’de yenilik geliştirme ve yatırımcılık kültürlerinin iyileştirilmesi ve geliştirilmesini amaçlayan proje kapsamında, 150 yaratıcı profesyonel ile farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin üst düzey yöneticileri, yatırımcılar, kanaat önderleri, sivil toplum liderlerini bir araya getirdi. ŞİRKETLER ARASI KÖPRÜ Bu kapsamda katılımcılar projeye buz kırıcı etkinliklerle başladı. Tasarım, mühendislik, mimari gibi farklı disiplinlerden gelen katılımcılar gruplar oluşturdu. ABD İstanbul Başkonsolosluğu Basın ve Kültür Konsolosu Dr. Craig Dicker, yaptığı konuşmada, Türkiye’de yenilik geliştirme ve yatırımcılık kültürlerinin iyileştirilmesini amaçlayan bu projenin “yaratıcı gençlerle önemli Türk şirketleri arasında köprü kurmayı hedeflediğini” belirtti. Farklı bakış açılarını ortama getiren “Mentor Konuşmaları” devam

ederken, etkinliğe katılan tasarım, mühendislik, mimari gibi farklı disiplinlerden yaratıcı profesyoneller de 48 saat içinde etkinlik teması “tasarruf” üzerine proje taslakları için fikir üretimini sürdürdü. Bu arada canlı müzik de dinleyip enerjilerini tazelemek için yoga derslerine katıldılar. BIDEN DE DESTEK VERİYOR Jüri değerlendirmesi için proje sunumlarının ardından yaptığı kapanış konuşmasında, Başkonsolos Charles F. Hunter, yaratıcı proje sahipleri ile şirketleri buluşturan bu tür etkinliklerin önemini vurguladı. Başkan Yardımcısı Joe Biden’in de katıldığı

II. Küresel Girişimcilik Zirvesi’nin İstanbul’da yapıldığını hatırlatan Başkonsolos Hunter, ABD’nin yenilikçilik ve girişimciliğe verdiği desteğin artarak devam ettiğini belirtti. Başkonsolos ayrıca tüm Hackathon katılımcılarını da yaratıcı projelerinden dolayı kutladı. Program 21. yüzyılda girişimcilik, sosyal sorumluluk ve çevre korunması gibi konuların vurgulanmasına hizmet ederken, aynı zamanda Türkiye’deki gelişen sivil toplum ortamının aktif katılımcıları olarak yaratıcı profesyoneller, yatırımcılar ve iş liderlerinin kendi rollerini daha iyi anlamalarını da hedefliyor.

Android 1 milyar kullanıcıya ulaştı Google’ın merakla beklenen ve iki gün süren Google I/O 2014 Konferansı San Francisco’da gerçekleştirildi. Konferansta şirket tarafından geliştirilen Android’in dünya üzerinde 1 milyar kullanıcıya ulaştığı açıklandı KUNTER AKIRMAK NEW YORK - POSTA212

G

eçtiğimiz günlerde San Francisco’da her yıl düzenlenen ve 2 gün süren geliştiriciler konferansında Google, Android’in 1 milyar kullanıcıya ulaştığını açıkladı. Bu yılki konferansında hedeflerinin çok daha yüksek olduğunu tanıttıkları yeni cihazlarla ve yazılımlarla rakiplerine kanıtlamış oldular. Google her zaman cep telefonlarına ve tabletlere özel ilgi göstermiştir fakat Google’ın bu seferki odak noktası sadece telefonlar ve tabletler değildi. Google, şirket pazar yelpazesini genişleterek hizmetlerini oturma odalarına, taşıtlara ve televizyonlara da ulaştırmayı planlıyor. Kod İsim: Android L Ortalama 3 saatlik açılış sunumu sırasında, Google ilk olarak akıllı saatler gibi giyilebilir cihazlar için hazırladığı işletim sistemi olan Android Wear’ı tanıttı. İkinci olarak ise arabalar için tasarladıkları Android Auto isimli sistem ve aynı zamanda televizyonlarımıza gelecek olan, ses komutlarıyla internette aramalar yapabilen Android TV oldu. Yeni tanıtalan bütün işletim sistemlerinin birlikte entegre olarak çalışacağıda açıklanan bilgiler arasında yer aldı.

Fakat bunların arasında en çok ilgiyi çeken cep telefonları ve tabletlerde kullanılacak olan Android L kod isimli işletim sistemi oldu. Yeni “Material” dizaynı ile büyük beğeni toplayan Android L, oldukça renkli ve sade bir dizayna sahip. Android L de Google’ın diğer cihazlarında olduğu gibi, Android işletim sistemi taşıyan bütün donanımlarla entegre olarak çalışabilecek. Apple’ın HealthKit’i tanıtmasının ardından, Google’ın da bu hamleye karşılık vermesi bekleniyordu. Google Fit ile bu bekleyiş son buldu. Google Fit üçüncü parti uygulamalar-

dan ve sağlık cihazlarından aldığı bilgileri tek bir yerde toplayan bir yazılım olarak dikkat çekiyor. Ayrıca işletim sistemlerinin geliştirici sürümleri de, geliştiricilere dün dağıtılmaya başlandı. Konferansa 6 bin’e yakın geliştirici, blog yazarı ve gazeteci katılmasının yanı sıra, katılımdaki bayan oranının geçen yıldaki yüzde 8’lik orandan yüzde 20’ye çıktığı belirtildi. Sunum birçok kez protestocular tarafından sekteye uğratılırken, protestocular sakin bir şekilde güvenlik tarafından salon dışına alındı.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.