POSTA212 - SAYI 49

Page 1

Ne

Faytonlar tari e karışıyor

ork Times

ağ gösterdi sol vurdu

■ Central Park’taki

faytonların yerine elektrikli arabaların geleceği haberi hayvanseverleri memnun etti. Ama...

■ Türk heyeti ünlü gazeteyi ziyaret edip

Türkiye ekonomisinin iyiye gittiğini anlattı. Bazı yasaklamaların işlerini etkilemediğini savundu. Ama delegasyon gittikten sonra gazete öyle bir yazı yayınladı ki.

Nisan Ulusal gemenlik ve Çocuk ayramı

sayfa

sayfa

8

3

Kutlu olsun

sayfa

HAFTALIK ÜCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ T Ü R K L E R İ N G A Z E T E S İ

www.posta212.com • YIL 1 • SAYI 49

23 Nisan 2014 Çarşamba

Başkan adaylığı sinyali

DOĞACAK OLAN TORUN MUTLULUĞUNU POSTA212’YLE PAYLAŞAN HILLARY CLINTON’DAN

■ Başkan Obama’nın 2010’daki konferansına

Başbakan Erdoğan’ın mektubunu getirerek tanınan Baybars Altuntaş son 4 yılını anlattı.

sayfa

MİT asası’na MİT’çi te kisi

9

dımcısı Cevat Öneş de karşı çıktı: “MİT Yasası yenilenmeli ama bu yasa 17 Aralık’ın devamı.”

sayfa

13

Türkiye kendini tanıtmaktan yoksun ■ Yabancı Sermaye Derneği YASED Başkan Vekili Akın Kozanoğlu, Amerika’ya gelme nedenlerini POSTA212’ye anlattı.

Demet abancı’dan Amerikalılara mesa

sayfa

2

■ ABD’ye gelen DEMSA Yönetim Kuru-

lu Başkanı: “Vermek istediğimiz mesaj, ABD’li yatırımcıları Türkiye’ye çekmek”

sayfa

7

Mitsubis i Türkiye’den çıkabilir

sayfa

12

■ Mitsubishi Corporation Tür-

kiye Müdürü Hiroshi Miyoshi, arkadaşımız Melike Ayan’a Türkiye’deki yatırımlarını anlattı.

sayfa

Türkiye şimdi

11

■ Yeni MİT Yasası’na MİT eski Müsteşar Yar-

ski A D aşkanı ill linton ve eşi eski Dışişleri akanı Hillary linton torun bekliyor 0 ’daki seçimlerde de başkan adayı olacağına dair sinyaller veren Hillary’nin yakın dostu Da ne arak yazdı

sayfa

15 rdoğan’dan mektu lu Türk deri anlatıyor

Çankaya senaryoları ■ AB’nin beklediği temel reformlardan olmasına karşın Başbakan Erdoğan, 13 yıllık iktidarı boyunca karşı çıktığı seçim barajını düşürme önerisine, yetkileri arttırılacak Cumhurbaşkanlığı için kapı araladı. AK Parti, dar ve daraltılmış bölge sistemleri üzerinde çalışıyor.

AFAK AV

Dünya çocukları eattle’da buluştu ■ Washington Türk Amerikan Kültür Derneği tarafından 5’inci kez düzenlenen Uluslararası Çocuk Dostluk Festivali’ne 34 ülkeden 500 çocuk katıldı.

normalleşiyor Hükümet ■ Türkiye’nin normalleştiğini söyleyen Yapı Kredi Başekonomisti Prof. Dr. O. Cevdet Akçay’a göre AK Parti’nin oy oranı hizmetle orantılı.

sayfa

şa kadan tavşan çıkarıyor

0 5 yılının senaryoları

■ CHP Genel Başkan Yardımcısı

■ ABD Temsilciler Meclisi Başkanı John

Şafak Pavey, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden MİT Yasası’na, HSYK’dan AYM’ye kadar her konuda sorularımızı yanıtladı.

sayfa

M HV K ÇAK 2 GE-S-TA-PO (GERİCİ SAĞCI-TAKİP-POLİSİ)

sayfa

AHM T U DA 8 OCCUPYCHP DEĞİŞİMİ NASIL YARATIR?

sayfa

Boehner’in Ankara’yı ziyareti ABD-Türkiye ilişkileri açısından oldukça dikkat çekiciydi. Ziyaret, yaklaşan sayfa 2015 ve 24 Nisan öncesi de anlamlı bulundu.

10

sayfa

13

sayfa

AHM T RAVA 9 BİNDİK Bİ ALAMETE GİDİYORUZ KIYAMETE...

sayfa

İ HAN TAN R 10 CEMAAT İÇİN ÖZELEŞTİRİ VAKTİ GELMEDİ Mİ?

sayfa

MA AT 11 ERDOĞAN WASHINGTON’DA GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR

Çifte vatandaşlığı çok sevdik

5

■ Avukat Remzi Güvenç Kulen’e göre, Türkler ABD vatandaşlığına geçiyor ama aynı zamanda Türk vatandaşlığını da bırakmıyor.

öçmenlik Reformu ekonomiye can sayfa verecek 4


Toplum Yaşam

23 Nisan 2014 Çarşamba

Mehveş Koçak mehveskocak@posta212.com

GE-S-TA-PO (GERİCİ SAĞCI-TAKİP-POLİSİ) YUKARDAKİ başlık kulağa korkunç geliyor ama içinde bulunduğumuz durum, Nazi Almanya’sındaki filmlerin girişinden uzak değil. Erdoğan’ın “En çılgın projesi’ydi “denilen MİT Yasası’nın kabul edilmesiyle birlikte kamuoyunda yer bulan “Gestapo” benzetmesi bu film senaryosunu gerçeğe çevirir mi ? Bakalım, izleyelim Oskarlık filmlere bir daha... Herşey yolunda giderken birden bire düzen değişiyor, halkı yönetenlerin yetkileri artıyor, özgürlükler yavaş yavaş kısıtlanıyor, bir süre sonra muhaliflerin sesi kesiliyor, fişlemeler başlıyor, onlardan olmayanların kapıları işaretleniyor ve bir anda “Rap rap” sesleriyle “Siyah deri paltolu bıyıklı, jöleli adamlar” kapıyı çalıyor. -Kim O ? -Gestapo, açın kapıyı ! -Ne yaptık ? -Hakkınızda ihbar var açın kapıyı ! Ve ondan sonra muhalif olanlar ya da onlardan olmayanlara “zulüm” başlıyor. Yahudi yönetmenler, soykırım hikayelerini öyle güzel işlemiş ki aklımızda Gestapolar’ın acımasızlığı kalmış.... Neydi Gestapo? Nazi Almanya’sındaki gizli polis teşkilatı. Politik muhalifler ve Yahudiler gibi istenmeyen kimselerin takibi ve yakalanması üzerinde tam yetkisi vardı. Oldukça disiplinli olan ölesiye Nazi Partisi’ne bağlı davranan Gestapolar, özel yetki ve tekniklerle halkı takip etmiş, fişlemiş, dünyanın en korkunç gilzi polis teşkilatı haline gelmiştir. Nazi Almanya’sının düşmesinden sonra yakalanan ve suçunu itiraf eden baş Gestapolar Nurnberg Mahkelemeleri’nde yargılandıktan sonra idam edildi. Son tutuklu Gestapo Rudolf Hess ise 1987’de intihar etti. Dünyanın en tehlikeli oluşumu Gestapolar’a karşı suçlamalar neydi ? 1- Dünya barışına karşı suç işlemek 2-Bir saldırı savaşı planlamak, çıkarmak ve uygulamak 3-Savaş hukukuna karşı işlenen suçlar 4-İnsanlığa karşı işlenen suçlar Bu suçlamalar, Reyhanlı, Suriye, Ergenekon, Balyoz davalarını göz önüne getirince tanıdık geliyor Şimdi MİT yasasındaki en önemli madde “MİT, Bakanlar Kurulu’nca verilen her türlü görevi yerine getirir” ifadesi herşeyi özetliyor aslında. Hükümetin canını ne sıkarsa, MİT onların dediğini yapacak. Fişlemeler zaten vardı, şimdi yasal hale gelecek. Kaset ve montaj arşivleri yapılıp istenildiği zaman masaya yatırılacak. Ve bir gün GESTAPO (GERİCİ -SAĞCI-TAKİPPOLİSİ) kapınızı çalacak. -Hakkınızda ihbar var. -Ne ihbarı ? - Gözünün üstünde kaş var ! Korku filmi bu olsa gerek.

Değişik kültürlerin çocukları Seattle’da Washington Türk Amerikan Kültür Derneği tarafından 5’inci kez düzenlenen Uluslararası Çocuk Dostluk Festivali’ne Türkiye, Rusya, Amerika, Hindistan, Meksika ve İrlanda gibi çeşitli ülkeleri temsilen 500 çocuk katıldı

SEATTLE - POSTA212

5

. TACAWA (Washington Türk Amerikan Kültür Derneği- Turkish American Cultural Association of Washington) Uluslararası Çocuk Dostluk Festivali, ABD’de yaşayan 34 farklı kültürden çocukları bir araya getirdi. Seattle Center ortaklığında olmak üzere Washington Türk Amerikan Kültür Derneği (TACAWA) tarafından organize edilen festival, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk tarafından geleceğin gelecek nesillere ait olduğunu ve gelecek nesiller tarafından korunacağını vurgulamak için dünya çocuklarına ve gençliğine armağan edilen Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayra-

mı’nın kutlanması amacını güdüyor. ABD’de yaşayan farklı kültürleri bir araya getiren festivale Türkiye, Rusya, Amerika, Hindistan, Meksika ve İrlanda gibi çeşitli ülkeleri temsilen yaklaşık 500 çocuk katıldı. Çocuklar, danslarıyla kendi ülke folklorunu sergiledi. İki gün devam eden ve yıllar içinde büyüyen bir etkinlik haline gelen festivalin eyaletteki Türk Amerikan toplumunun saygınlığının giderek çok daha fazla arttığı konusunda ortak görüşe varıldı.

VATAN’dan örnek adım (VENTURA-POSTA212)

V

entura Türk Amerikan Derneği (VATAN ) 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ve 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlayarak Oxnard şehrindeki kadın ve çocuk barınaklarına yardım etti. VATAN Başkanı Vega Sankur, söz konusu yardımı nasıl gerçekleştirdiklerini Posta212 muhabirine anlattı. Derneğin hazırlık komitesi çalışanlarının etrafındaki dostlarından yardım topladığını belirten Sankur, “Herkes, topladığı yardımı 13 Nisan’da VATAN’ın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için yaptıkları pikniğe getirdi” dedi. Oxnard şehrindeki kadın ve çocuk barınaklarına yardım etmek üzere bir minivan dolusu konserve veya bozulmayacak yemek toplandığını söyleyen Sankur, barınak için ayrıca 750 dolar bağış toplandığını söyledi. “Onstar Worl-

dwide bizim çağrımıza cevap olarak aynı barınağa bir kamyon dolusu Türkiye’ den yiyecek yolladı” diye belirten VA-

TAN Başkanı Sankur “Gönderilen şekerler, çikolatalar ve bisküviler çocukların sepetlerine tat katacak” diye konuştu.

TURANT’tan 23 Nisan Çocuk Bayramı pikniği (TEKSAS-POSTA212) Northern Teksas Türk Amerikan Derneği (TURANT), 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle piknik düzenliyor. 27 Nisan’da Irving şehrindeki Victoria Park’ta 11:00 ile 18:00 saatleri arasında TURANT Derneği tarafından bir “23 Nisan Pikniği” düzenlenecek. Etkinlik ile ilgili POSTA212 muhabirine açıklamada bulunan TURANT Yönetim Kurulu Üyesi Yavuz Akıncı bu seneki kutlamalara daha çok kişinin katılması için açık havada bir program organize ettiklerini belirterek şöyle konuştu: “Önceki yıllarda 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı programımız okullar ve çeşitli salonlar olmak üzere kapalı alanlarda düzenleniyordu. Türkçe kurslarındaki öğrencilerimiz gösteri yapıyorlardı ve sadece onların aileleri ve dostları etkinliğe katılıyordu. Bu sene söz konusu organizasyonu açık bir alanda yapmayı ve daha çok kişiyi davet etmeyi öngördük. Mustafa Kemal Atatürk’ün çocuklara armağan ettiği ve dünyada bir ilk olan bu bayramı dışarıda yapalım ve herkes katılsın istedik.” Organizasyonun bir çok aktiviteye ev sahipliği yapan Victoria Park’ta gerçekleşecek olması nedeniyle çevre şehirde yaşayan Türkler’in de katılımının gerçekleşeceğini söyleyen Akıncı, “Bu seneki programımızda palyaçolardan yüz boyamaya bir çok oyun yer alacak” dedi. TURANT’ın düzenlediği Türkçe kursundaki öğrenciler de günün anlam ve önemini anlatan şiirler okuyacak ve çeşitli gösteriler sergileyecek.

23 NİSAN’I ANLATALIM Akıncı, 23 Nisan mesajını ise şu şekilde iletti: “Bu bayram, dünyada çocuklara armağan edilmiş tek bayramdır. Ayrıca, her ne kadar çocuklara ithaf edilmiş bir bayram olsa da bizim egemenliğimizi kazanmış olduğumuzu gösteren bir bayramdır. Dünyada ve bizim ülkemizde coşkulu kutlanmasını temenni ediyoruz. Ata’mızdan bize yadigar kalan bir bayram olduğu için, 23 Nisan’ın anlam ve önemini dünyaya çok güzel bir şekilde anlatmamız lazım. Böyle bir neslin evladı olduğum için gerçekten gurur duyuyorum.”


Güncel &Toplum

23 Nisan 2014 Çarşamba

Doğan Uluç doganuluc@aol.com

Dünya nüfusunu taşıyan araç hangisi?

New York’un simgelerinden Central Park’taki faytonların kaldırılıp, yerine elektrikli otomobillerin konulmaya çalışılması tartışma yarattı. Hayvan hakları savunucuları faytonların kaldırılmasını isterken, New York’ta yaşayanların çoğunluğu faytonların kalmasını istiyor.

Central Park’ta fayton yerine elektrikli araba Ne ork’ta entral ark’ta izmet veren faytonların kaldırılacağı ve yerine elektrikli otomobillerin konulacağı ileri sürüldü Hayvanseverler atlar işkence görüyor diye faytonların kaldırılmasını istiyor Ancak faytonlar kaldırılırsa ara kazanamayan atların mezba ada kesileceği de bir gerçek N

N

RK

TA

ew York’un klasikleri arasında yer alan Central Park’taki faytonların yerini elektrikli antik tarzda arabaların alabileceği konusundaki tartışmalar yeniden alevlendi. Belediye Başkanı Bill de Blansio’nun Central Park’taki faytonları kaldırma vaadi, bazıları tarafından sert bir şekilde eleştirilirken De Blasio, bu yıl sonuna kadar yasağı uygulama sözü verdi. Central Park yetkilileri ise fayton yerine elektrikli arabaların kullanılmasının iyi bir kir olmadığını söylüyor. Söz konusu düzenlemeyle birlikte işsiz kalabilecek yaklaşık 400 kişinin endişelerine ise Blasio’nun elektrikli antik arabalarının çözüm olacağı belirtiliyor. De Blasio, New York Belediyesi Meclis Başkanı Melissa Mark-Viverito ve hayvan hakları grupları tarafından desteklenen öneride, antik görünümlü elektrikli arabaların şu an parkta lisanslı olarak tur yapan 8 faytonun yerini alabileceği ifade ediliyor. Hayvan hakları grubu NYCASS, elektrikli arabanın son derece muhteşem ve acımasız olmayan bir alternatif olduğunu belirtiyor. NYCASS için The Creative Workshop

(TCW) tarafından tasarlanan elektrikli araba ise New York otomobil fuarında görücüye çıktı. Antik tarzda tasarlanan elektrikli araba 84 beygir gücünde, 8 kişiyi taşıyabiliyor ve 100 mil yol kat edebiliyor. NYC ASS ayrıca, 2013 seçimlerinde Central Park’taki faytonları yasaklamak isteyen adaya 174 bin dolar harcamıştı. YÖNETİM DE KARŞI Central Park’ı yöneten kar amacı gütmeyen The Central Park Conservancy de Belediye Başkanı Blasio’nun fayton yerine elektrikli araba planına karşı. New York Daily News gazetesine konuşan The Central Park Conservancy Başkanı ve CEO’su Doug Blonsky, parkta elektrikli araba planının kötü bir kir olabileceğini savunarak, “Her yıl koşanlar, bisiklet sürenler, çocuklar ve köpek sahipleri dahil 40 milyon kişi Central Park’ı ziyaret ediyor. Elektrikli arabalar, bu kişiler için daha az güvenli ve bu arabalar parktaki sıkışıklığı artıracak” dedi. 156 YILDIR HİZMET TE At arabalarının romantik olduğuna inananlar da var kaotik ve

doğal olmayan sokaklarda romantizm olamaz atların içinde bulunduğu koşullar hayvan haklarına aykırı diyenler de. Fakat araştırmalar Amerikalılar’ın çoğunluğunun faytonları istediğini ortaya çıkarıyor. uinnipiac Üniversitesi tarafından yapılan son araştırma, Amerikalılar’ın yüzde 4’ünün New York’taki faytonların kaldırılması krine karşı olduğunu gösteriyor. Katılımcılar, fayton sürücülerinin işlerini kaybetmeleri konusunda endişeli olduklarını ve New York’un 15 yıllık kültürel geleneğinin kaybolmasının üzüntü vereceğini düşünüyorlar. Bu plana hayvan hakları savunucuları tarafından bakıldığında ise, atların şehrin içinde arabaları çekmesinin “insanlık dışı” olduğu görüşleri yoğunluk kazanıyor. ATLAR MEZBAHAYA Central Park’ta bulunan yaklaşık 200-300 ata ne olacağı konusunda da görüş ayrılıkları ve endişeler bulunuyor. Kimileri barınakları adres gösterirken kimileri de atların erken emekliliği çok maliyetli olacağı için bazı atların kesilmek üzere mezbahaya gidebileceğini söylüyor.

eni başkan Aret Taşçıyan oldu N RK TA Türk Amerikan Ticaret ve Sanayi Odası’nda (TACCI) geçen hafta seçim vardı. Yapılan seçimlerde başkanlığa, yönetim kurulu üyelerinin oylaması sonucu Aret Taşçıyan seçildi. Başkanlık için Ali Koçak ile yarışan Taşçıyan, 1 oydan 12’sini alarak TACCI’nın yeni başkanı oldu. TACCI’nın geçmiş dönem Başkanı Celal Seçilmiş de çalışma arkadaşlarına teşekkür ederek, kendi döneminde yapılan faaliyetleri anlattı.

Amerikalılar İstanbul’u seçiyor H

kenti geliyor. ondra ve Roma gibi Avrupa kentleri ise daha arkalarda yer alıyor. Almanya da ABD’li turistlerin en çok tercih ettiği ilk 10 ülke arasında. Son zamanlarda Çin de ilgi çekmeye başladı.

AMERİKALILAR’IN PASAPORTLARI YOK Biz de bu sorudan yola çıkarak Amerikalılar’ın tatile giderken nereleri tercih ettiklerini, özellikle Türkiye’de hangi tatil merkezlerine öncelik verdiklerini araştırdık. Araştırmalarımız sonucunda öncelikle, Amerikalılar’ın çoğunun ken-

BİRİNCİ SIRADA İSTANBUL YER ALIYOR Amerika’dan Türkiye’ye giden turist sayısı 800 bin civarında. Türkiye’ye gelen ziyaretçiler genelde tarihi yerleri ziyaret ediyorlar. Kültürel turlara katılarak, şehir gezintileri yapıyorlar. Türkiye’ye gelen turistler tatillerini en çok İstanbul’da geçiriyorlar. İstanbul’dan sonra en çok tercih edilen yer olarak Kapadokya karşımıza çıkıyor. Üçüncü en çok tercih edilen yer ise Kuşadası.

DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

avaların ısınmasıyla birlikte Amerikalılar tatillerini nerede geçireceklerinin planlarını şimdiden yapmaya başladılar. Yaz ayları yaklaşırken, “Bu yaz tatilini nerede yapsak ” sorusunu çevrenizde sıklıkla duyabilirsiniz.

di ülkelerinde tatil yapmayı tercih ettiklerini gördük. Ayrıca Amerikalılar’ın üçte ikisinin pasaportunun olmadığı da karşımıza çıkan ayrı bir detay oldu. TERCİH EDİLEN YERLER Temalı parklarıyla ünlü Florida’daki Orlando Amerikalılar’ın en sevilen destinasyonlardan. İkinci sırada ise Meksika’nın Cancun sahil

KİMİ askerliğini düşünüp ‘tank’, bir diğeri ‘evlere yemek’ servisi yapan pizzacının ‘bisiklet’lerinden söz edecektir. Doğru yanıt ‘Asansör’olsa gerek.Son 160 yılın tarihine göz atarsak asansörsüz dünyada yaşamanın imkansızlığı ortaya çıkıyor.Yerküremizde 250 milyon asansör var. Asansörler her 72 saatte dünya nüfusunu taşıyor, saniye başında 25 bin insan asansörle seyahat ediyor. Ücret vermeden. Yeni baskıya giren ‘’Asansör Kültürü’nün Tarihi’’ kitabın yazarı Andreas Bernard ‘’Asansörler New York gökdelenlerinin yapımının değişmesinde büyük rol oynadı. Fifth Avenue’nün Wall Street’e dönüştürülemedi. ‘Penthouse’ dünya emlak literatüründe en önemli sözcük oldu.’’diyor. Asansörler ayrıca tek aileli ev ve işyerlerinin apartmana çevrilmesine yol açtı. Toplumda yakınlaşmayı sağladı. Başlangıçta New York binalarında yükseklik limiti 6 kat idi. Kimse daha yükseğe çıkmak istemiyordu. 12 kat izni verildiğinde şehrin varlıklı kesimi alt katlarda geniş odalara taşındılar, üst katlar aşçı, hizmetçilere, mutfak, çamaşırhane, kilerlere tahsis edildi. Zenginlerin asansörlere ısınması yıllar aldı. 1880’lerin başında çelik-beton çerçeveli inşaata geçildiğinde emlakçılar müşterilerini konaklarını bırakıp özel asansörlü yüksek binalara taşınmaya ikna ettiler. Zenginler için inşa edilen ilk bina Dakota’da apartman satın alan ‘Beatle’ John Lennon yıllar sonra evinin kapısında öldürüldü. 55 katlı 233 Broadway adresli Woolworth ise New York’un ilk gökdeleni sıfatıyla kent tarihine geçti. New York’u New York yapan otel, yüksek apartman, gökdelen, iş yeri, büyük şirket merkezleri görkemli binalarla yerli-yabancı turistlerin gözde uğrağı. Yalnızca New York’u ziyaret edenlerin sayısı 45 milyon. Times Square, Rockfeller Center, şehrin bankacılık ve finans merkezindeki yüksek yapılarda çalışan asansörlerin sayısı binleri aşıyor. Bu yıl işletime açılacak 104 katlı Dünya Ticaret Merkezi ile çevresindeki gökdelenlerde 100’lerce bin insan çalışıyor. Dünyanın en büyük asansör şirketi, New York merkezli Otis. 60 bin işçinin çalıştığı Otis üretimden ziyade asansör güvenliğiyle ün yapmış. Gene de güvenli ortamlarda yaşayanlar arasında ‘’Acaba bu asansör düşer mi?’’korkusu var. Otiz sözcüleri ‘’ Her yıl 26 kişi asansör kazalarında ölüyor. Ölenlerin çoğu teknisyen, bakım elemanı. Oto kazalarında her 5 saatte 26 kişi hayatını kaybediyor.’’ Diye bilgi veriyor. Asansörsüz bir New York’u hayal etmek dahi imkansız. hürriyet.com dan alınmıştır


Göçmenlik - Toplum

23 Nisan 2014 Çarşamba

Göçmenlik Reformu ekonomiyi canlandıracak NEW YORK - POSTA212

G

J1 vizesinde 2 yıl ikamet kuralı öçmenlik avukatlarından Ay an ğmen, ziyaretçi değişim rogramı ka samındaki vize süresi bittikten sonra bazı katılımcıların yıl Türkiye’de ikamet etme zorunluluklarının bulunduğunu söyledi DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

G

öçmenlik avukatlarından Ayhan Öğmen, ABD ile diğer ülke vatandaşları arasında eğitsel ve kültürel değişim amaçları ile oluşturulan ziyaretçi değişim programı kapsamındaki 1 vizesi süresinin bitiminden sonra bazı katılımcıların 2 yıl Türkiye’de ikamet etme zorunluluklarının olduğunu söyledi. Söz konusu değişim programının öğrencilere önemli fırsatlar sunduğunu kaydeden Öğmen, katılımcıların bu program sayesinde Amerika’nın yaşam tarzını anlama imkanına sahip olduklarını dile getirdi. Öğmen, bu vizeden başka statüye geçişin mümkün olduğunu, ancak bunun için belirli kriterlerin sağlanması gerektiğini ifade etti.

SPONSOR KURULUŞ KABUL ETMELİ Bu programa katılabilmek için öncelikle değişim program kriterlerine uygun ve gerekliliklerini yerine getirmenin şart olduğunu ifade eden Öğmen, özellikle programa katılan sponsor kuruluşlardan biri tarafından da kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Katılımcıların ayrıca mutlaka İngilizce bilmeleri ve sağlık sigortası yeterliliklerine sahip olması gerektiğini de kaydeden Öğmen, şöyle konuştu: “Katılımcıların ellerinde mutlaka sözkonusu programa katılan sponsor kuruluş tarafından verilmiş ’Yeterlilik Serti kası’na haiz olmaları gerekiyor. Kurallar gereği bu programa katılmak için ancak programın başlama tarihinden 30 gün veya öncesinden Amerika’ya giriş yapılabiliyor, Ayrıca katılımcıların, edindikleri tecrübe ve deneyimlerini paylaşmak üzere programları bitiminde ülkelerine dönmeleri öngörülüyor.” MUAFİYET OLMA DURUMU Bu programa katılanların programın karşılıklı hükümetler tarafından nanse edilmesi, uzmanlık bilgisi ve yetene-

ğine dayanıyor olması veya lisans üstü tıp eğitimi alınmış olması hallerinde 2 yıl yurtdışı ikamet zorunluluğu kuralına tabi olduklarını dile getiren Öğmen, şunları söyledi: “Bu sebeple de 2 yıl kuralına tabi olan kişilerin program bitiminde mutlaka toplamda 2 yıl olmak üzere Türkiye’de ikamet etmeleri gerekmektedir. Bu durumda olan kişilerin Amerika’ya başka bir vize turu ile tekrar seyahat etmeleri mümkün olmakla birlikte gerek iş dayanaklı ve gerekse de aile dayanaklı göçmen vize almaları, istisnai mua yet uygulamaları dışında mümkün değil.” Ancak 2 yıl ikamet zorunluluğuna tabi olanların da bazı mua yetleri olduğunu vurgulayan Öğmen, bunun için avukatlarla görüşmeleri gerektiğini ifade etti.

İSTENEN BELGELER Başvurularda mutlaka sponsor kuruluşlar tarafından verilen ’Yeterlilik Serti kası’’nın (Form DS-201 , Certi cate of Eligibility) bulunması gerektiğini vurgulayan Öğmen, başvuru sırasında verilmesi gereken belgelerle ilgili şu bilgileri verdi: “Stajyer veya asistanlık yerleştirme planına dahil olan başvuru sahipleri DS201 formundan ayrı olarak DS-7002 formunu da yanlarında bulundurmalılar. Bu formlardan başka DS-1 0 vize müracaat formu onay çıktısı, en az ay geçerli pasaport, vize ücreti ödeme belgesi, bir adet fotoğraf, banka mektupları veya cüzdanları, tapular gibi mali dökümanlar, Türkiye’ye olan ailevi, sosyal, kültürel bağlarınız ve Türkiye’ye döneceğin diğer kanıtları gibi belgeler de başvuru sırasında hazır bulundurulmalı.” BAŞKA STATÜYE GEÇMEK MÜMKÜN -1 statüsünde olup programın bitiminden sonra başka bir vize statüsüne geçmenin belli kriterler sağlanması halinde mümkün olduğunu belirten Öğmen, “Bunun için de mutlaka ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan istisnai mua-

yet alınması ve değişim programının bitiminden önce ilgili Göçmenlik Bürosu’na (U ÇİS) vize statüsü değişikliği talebinde bulunulması gerekiyor” dedi. Bu tür vizelerin geçerlilik süreleri, değişim programının çeşidine ve durumuna göre değişim gösterdiğini de ifade eden Öğmen, şöyle devam etti: “Bu süreler sponsor kuruluşlar tarafından verilen Yeterlilik Serti kası’nda belirtiliyor. Genel olarak bu tür vizelerin maksimum geçerlilik süreleri 4 ay ile 3 yıl arasında değişiyor ancak asistan veya stajyer doktorlar için bu süre 7 yılı buluyor. Bu tür vizelerin uzatılmaları, program sponsorlarının onayı doğrultusunda ve program için belirlenmiş maksimum süreleri aşmaması koşulu ile mümkün.”

eçen yıl bin Türk vizesi aldı -1 vizesi ile Türkiye’den Amerika’ya gelen Türk öğrencilere ilişkin kesin bir rakam olmamakla birlikte geçen yıl Türkiye’den bu tür vize alanların sayısının bin 3 olduğunu belirten Avukat Ayhan Öğmen, “Bu rakamın bin 2 1 adedi müracaatçıların eş ve çocuklarına ait” dedi. Geçen yıl Amerika’ya bir ayda gelen -1 ziyaretçi sayısının ise 170 binin üzerinde olduğu bilgisini veren Öğmen, şunları söyledi: “Ayrıca 2012 istatistiklerine göre Türkiye’de dahil olmak üzere tüm dünya ülkelerinden Amerika’ya -1 vizesi ile gelen kişilerin en çok tercih ettikleri eyaletler, başta 32 bin 0 kişi ile Kaliforniya olmak üzere sırasıyla 28 bin 587 kişi ile New York, 12 bin 45 kişi ile Florida, 11 bin 432 kişi ile Texas, 11 bin 375 kişi ile Pennsylvania ve 10 bin 22 kişi ile New ersey oldu.”

öçmenlik avukatlarından Remzi Güvenç Kulen, hayata geçirilmesi konusunda umutların arttığı Göçmenlik Reformu’nun gerçekleşmesi halinde Amerika ekonomisinin canlanacağını söyledi. Reforma ilişkin son zamanlarda önemli bir değişiklik göz-

lemlediğini dile getiren Kulen, 11 Milyon kaçak göçmenin sınır dışı edilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla onlara mutlaka statü kazandırılması gerektiğini ifade etti. Kulen, “Ayrıca gayriyasal olarak burada yaşayanlar hayalet gibi dolaşmaktan kurtulacak ve hakları ve sorumlulukları belli olacak” dedi. Göçmenlik Reformu’nun gerçekleşmesi halin-

de kaçak göçmenlerin ödeyeceği vergi, devletin alacağı ceza ve başvuru ücretleri düşünüldüğünde ekonomiye ciddi katkısının olacağını dile getiren Kulen, reformun gerçekleşmemesi halinde gayriyasal olan işçilerin sömürülmeye devam edeceğini ve ekonominin kaybedeceğini ifade etti.

oston’da yardım gecesi ridge to Türkiye Fund TF tarafından organize edilen ve oston aşkonsolosu urak Karartı’nın da katıldığı çocuklara yardım gecesinde 5 bin dolar to landı BOSTON - POSTA212

TC

Boston Başkonsolosu Burak Karartı Türkiye’deki ihtiyaç sahibi çocuklarımıza el uzatan Bridge to Türkiye Fund (BTF)’in bağış yemeğine katıldı. Massachusetts eyaletinin Norwood şehrinde, Ameri-

ka Birleşik Devletleri nde vatandaşlarımızca kurulmuş bir sivil toplum örgütü olarak ülkemizde yaşayan ve yardıma “muhtaç durumda olanlara el uzatan Bridge to Türkiye Fund” organizasyonu çerçevesinde bir bağış gecesi düzenledi. Boston Başkonsolosu Burak Karartı’nın

da katıldığı gecede 15 bin dolar toplandı. Etkinlik sonrasında T.C. Boston Başkonsolosluğu’nun resmi Facebook sayfası üzerinden bağış gecesi “BTF’yi Türkiye’de çocuklarımız için yaptıklarından ötürü tebrik ediyor çalışmalarında başarılar diliyoruz” ifadesi kullanıldı.

ıra Türkiye’nin mi konferansına yoğun ilgi BOSTON - POSTA212

T

ufts Üniversitesi’ne bağlı Fletcher School’da “Sıra Türkiye’nin mi ” başlıklı bir konferans gerçekleştirildi. Pek çok Türk ve Amerikan akademisyen ve uzmanın katıldığı konferansta, iki gün boyunca Türkiye dış politikasından ticaret ve yatırım fırsatlarına kadar pek çok konu tartışıldı. Institute for Business in the Global Context Dekanı Bhaskar Chakravorti’nin katılımcılara “Hoşgeldiniz” mesajı ile başlayan konferansta Boston Başkonsolosumuz Burak Karartı da bir açılış konuşması yaptı. Programda “A Grand Tour”adlı ilk panel, Profesör Soli Özel’in moderatörlüğünde gerçekleştirildi. “A Grand Tour” panelinde konuşmacı olarak Murat Güvenç, Büyükelçi ames H. Holmes, Cenk Sidar, Güneş Murat Tezçur ve Pınar K. Tremblay yer aldı. Konferansın ilk gününde düzenlenen ikinci oturumun açılış konuşmasını ise Borsa İstanbul Başkanı İbrahim Turhan yaptı. “Geopolitical andscape” adlı panelin moderatörlüğünü ise, Tufts Üniversitesi’nde Siyasal Bilimler Bölüm Başkanı Malik Müfti ve Fletcher School’da profesör olarak görev yapan eynep Bulutgil ta-

rafından yapılırken, “At the Energy Crossroads: Turkey’s Pipeline Diplomacy” panelinin moderatörlüğü Fletcher School Profesörü Elizabeth Prodromou tarafından yapıldı. “At the Energy Crossroads: Turkey’s Pipeline Diplomacy” panelinde konuşmacı olarak Nusret Cömert, Mehmet Öğütçü ve oshua Walker yer aldı. Ayrıca, Fletcher School dekanı, NATO Avrupa Mütte k Kuvvetleri eski Komutanı ames Stavrıdış, 21. yüzyılda güvenlik konusunda bir sunum yaptı. Konferansın birinci günü Onur Ertürk ve ekibinin sunduğu Türk müziği gösterisi ile sona erdi. Konferansın ikinci gününün ilk paneli “Turkey as a Regional Business Center” Fletcher School

Profesörü Arthur Sculley moderatörlüğünde yapıldı. Panelin konuşmacıları ölen Altop (Yataş), Arda Ermut (ISPAT) ve ohn McCarthy (ING Bank) idi. İkinci günde öğle oturumu açılış konuşmasını “Why Nations Fail ” isimli kitabın yazarlarından, MIT Ekonomi Profesörü Daron Acemoğlu yaptı. Konferansın devamında, ABD Ankara Büyükelçisi Francis . Ricciardone video konferansla bağlanarak, Alexander ChristieMiller ile bir söyleşide bulundu. Bir sonraki panel olan “The State of the Human Capital: Turkey’s Intellectual Contributions”da Türk Amerikan Bilim İnsanları ve Akademisyenler Derneği Başkanı Prof. Haluk Ünal Dekan Chakravorti ile yer aldı.


Göçmenlik - Toplum

23 Nisan 2014 Çarşamba

ABD’de iflas etmek de zor Ne ork arosu avukatlarından a it Akbulut, borçlarından dolayı i as talebinde bulunan ve bu talebi kabul edilen bir kişinin yılda ikinci defa i as talebinde bulunamayacağını ifade etti DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

A

yağınızı yorganınza göre uzatamayıp borçlarınızı ödeyemez hale geldiyseniz ve bunu kanıtlayabilirseniz i as telebinde bulunma hakkınız var. Ancak New York Barosu’na kayıtlı Avukat Cahit Akbulut, bir defa i as eden bir kişinin 7 yıl içinde ikinci defa i asının mümkün olmadığını söyledi. Kişini borçlarını ödeyemez hale gelmesi ile i asın gündeme gelebileceğini dile getiren Akbulut, “Borçların ödenemez hale gelmesi için kişinin gelirinin temel ihtiyaç karşıladıktan sonra geriye kalan para yeterli değil ya da geriye bir para kalmıyorsa kişi i asa gidebilir” dedi. Öncelikle temel ihtiyaçların giderilmesinin öngörüldüğünü kaydeden Akblut, “Yasa koyucu öncelikle nerede yaşıyorsun, kaç kişilik alien var, öncelikle bunları koru diyor. Gelirine göre ne kadar kira ödüyorsun, elektrik, su, çocukların okul masraflarından sonra eve ne kadar para getiriyor Bir şey kalıyor mu, kalmıyor mu Eğer bişey kalmıyorsa senin kredi borçlarının silinmesinde yardımcı olacağım diyor” diye konuştu. YENİDEN YAPILANDIRMA İ as talebinde bulunan kişilerin durumlarına göre borçların tamamının silinebileceğini kaydeden Akbulut, taksitlendirme ya da borcun bir kısmının silinip geriye kalan kısmı borçlunun ödemesi şeklinde yeni-

Avukat Cahit Akbulut, tüm borçların yüzde 70’ini kredi kartları borçlarının oluşturduğunu, bunu hastane, elektrik, su, gaz ve cep telefonu gibi borçların izlediğini söyledi.

den yapılanmaya gidilebileceğini de söyledi. Akbulut, konuyla ilgili şu örneği verdi: “Eyalet bazında belirlenen gelirler var. Borçlar konusunda verilecek kararlarda bu gelir düzeyi önemli. Örneğin New York’ta oturan 5 kişilik bir ailenin 55 bin dolardan aşağıya gelir elde etmesi gerekiyor ki bu durumda i asında bir sorun olmasın. Ama üzerinde bir gelir elde ediyorsa o zaman 55 bin dolardan fazla para kazanıyorsun bize bunu göster deniyor. Eğer böyle birşey varsa o zaman bu borçları yeniden yapılandıralım diyor. Yani belirli bir oranda alacakların paralarını alma yoluna gidiyorlar. Yeniden yapılandırma taksitlendirme olabildiği gibi toplam borcunun düşürülerek ödenmesi şeklinde de olabiliyor. “ İFLAS TALEBİ ŞEKLİ Borçlu olan kişilerin öncelikle konuyla ilgili danışmanlık rmalarına başvuruda bulunduğunu ifade

eden Akbulut, bu rmalara nansal durumu ile ilgili bilgi verildiğini kaydetti. Akbulut, bu rmaların verilen geliri, gider ve boçlara ilişkin bilgileri değerlendirdiklerini ve i as talebine engel bir durum olup olmadığına karar verdiklerini belirterek, şunları söyledi: “Size bir serti ka veriyorlar. Danışmanlık hizmeti aldığınıza dair bir belge. Bu serti ka ile birlikte avukatınıza gidiyorsunuz ve mahkemeye i as talebinde bulunuyorsunuz. Ardından mahkeme size bir toplantı yapılacağını bildiriyor. Verilen gün ve saatte toplantıya gidiyorsunuz. Toplantıda bilgiler sorgulanıyor. İyi niyet ya da kötü niyet var mı yok mu, malvarlığınız var mı yok mu ona bakıyor. Aynı zamanda yeniden i as talebinde bulunmamanız için harcamalarınızı nasıl yapacağınız ile ilgili bilgilerin verildiği kursa tabii oluyorsunuz. Herşey düzgün giderse borç ya siliniyor ya da yeniden yapılandırılıyor.“

ANLAŞMA YOLU İ as talebinde bulunan kişiler için danışmanlık rmalarının mahkemeye gitmeden de i as öncesi borçların nasıl ödenebileceği konusunda yol gösterebileceklerini de ifade eden Akbulut, şöyle konuştu: “Bu rmalar borçlu olan kişilere plan çıkarabiliyorlar. Bazen disiplin içinde hareket etmelisiniz borçlarınızı ödeyemez hale geldiyseniz danışmanınız ya da avukatınız ile bir plan yapıp borçlu olduğunuzu örneğin kredi borcunuz varsa bankalarla anlaşma yoluna gidebilirsiniz. Genelde rmalar ya da bankalar yüzde 0-70 indirim yapıp borçlarını alma yoluna gidebiliyorlar.“ RAPORDA 10 YIL İ as eden bir kişinin bu bilginin 10 yıl süreyle kredi raporunda kaldığını ve bu sürenin sonunda rapordan silindiğini kaydeden Akbulut, 7 yıl içinde de ikinci bir i as talebinde bulunma hakkının olmadığını dile getirdi. İ as etmenin yüz kızartıcı ya aşağılayıcı bir durum olmadığını ifade eden Akbulut, yasanın insanlara yeniden hayata başlamaları konusunda tanıdığı bu haktan i astan başka seçenekleri olmayan kişilerin yararlanması önerisinde bulundu. Akbulut, “İ asın iyi tarafı hiç ödeyemediğinizde bu kredi raporunda göründüğü için 10 yıl hiç başlamamış oluyor. Ama i as talebinde bulunursanız bu 10 yıllık süre de başlamış oluyor. 10 yıl sonra hiç olmazsa kayıtlardan siliniyor” dedi.

Hangi borçlar silinemez Avukat Cahit Akbulut, bazı borçların i as talebinde kapsam dışı olduğunu ve bu borçların silinmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Akbulut, “Okul ile ilgili yani öğrenim kredileri, ev vergileri, çocuk için verilmesi kararlaştırılan nafaka ücreti, alkollü araba kullanırken karşı tarafa bir zarar verdiyseniz ve o kişi tazminat davası açtıysa size bu borç silinemiyor. Bunlar i as talebinin dışında tutuluyor” dedi. Akbulut, bunun dışındaki borçların ödenemeyecine karar verilmesi halinde borçların silinme ya da yeniden yapılandırılması yoluna gidildiğini ifade etti.

Türkler’in terci i çifte vatandaşlık öçmenlik avukatlarından Remzi üvenç Kulen, Türkler’in Amerikan vatandaşlığına geçmesine rağmen genel eğilimin aynı zamanda Türk vatandaşlığında da kalma yönünde olduğunu söyledi N

RK

A

TA

merikan vatandaşlığına geçen bir Türk vatandaşının kendi ülke vatandaşlığından çıkmak zorunda olmadığını ifade eden Kulen, dolayısıyla Amerikan vatandaşlığına geçmenin Türk vatandaşlığından çıkmasını zorunlu kılmadığını kaydetti. Amerikan vatandaşlığına geçen bir kişinin kendi isteğiyle Türk vatandaşlığından çıkmayı tercih

U A’da Türkçe dersleri KA İF RNİ A TA Dünyanın en prestijli üniversitelerinden UC A’da (University of California os Angeles) lise öğrencisi çocuklara yönelik Türkçe dil kursu başlıyor. Arapça, Rusça ve Farsça dillerinde dil eğitimi veren UC A Heritage anguage Center bünyesinde lise öğlencilerine Türkçe kursu verilecek. 7-24 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşecek programda Türk-Amerikan lise öğrencilerine Türkçe dil bilgisi, okuma, yazma, dinleme ve konuşma dersleri verilecek. Programa katılan öğrenciler UC A Heritage anguage Center’dan aldıkları dersleri anlaşmalı okullarda lise kredisi olarak da kullanabilecek. 7 Temmuz Pazartesi günü başlayacak Türkçe kursu, Pazartesi ve Perşembe günleri sabah akşam 5 olmak üzere 24 Temmuz tarihine kadar devam edecek. Kayıt ücretlerinin 200 dolar olduğu program ile ilgili detaylı bilgi almak için http: hslanguages.ucla.edu hslanguages adresini ziyaret edebilirsiniz.

edebileceğini belirten Kulen, ancak Türkler arasında genel eğilimin çifte vatandaşlık olduğunu ifade etti. Kulen, Türkler’in kendi ülke vatandaşlıklarını riske atmamak için mutlaka Türk konsolosluğuna Amerikan vatandaşlığına geçtiklerini de bildirmeleri gerektiğini ifade etti. Her iki ülke vatandaşı olmanın bazı avantaj ya da dezavantajları olduğunu kaydeden Kulen, şunları söyledi: “Avantajı her iki ülkenin imkan-

TA ’den He beraber oy kullanmaya’ etkinliği AN FRAN

S

TA

an Francisco merkezli Türk Amerikan Gezi Platformu (TAGP) Kaliforniya’daki Türk toplumunu, ağustos ayında gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanabilmeleri için 2 Nisan’da bir araya gelerek, adres beyan formlarını her birlikte doldurmaya çağırıyor. TAGP, 2 Nisan Cuma günü “Ağustos ayında vatandaşlık görevimizi yerine getirmek üzere, hepimiz sandığa gidiyoruz ” başlıklı aktivitesi çerçevesinde, hem adres beyan formlarını beraber doldurmak, hem de çay ve

kahve eşliğinde keyi i vakit geçirmek üzere Kaliforniyalı Türkleri Palo Alto şehrinde bir araya getiriyor. TAGP, buluşma yerinin şehrin en popüler restoranlarından Caf Taxim olarak belirtildiği etkinliğe katılacaklardan nüfus cüzdanlarını beraberinde getirmelerini istedi. Açıklamada ayrıca, istendiği taktirde zar arın konsolosluğa gönderiminin TAGP tarafından yapılacağını belirtti. Seçim süreciyle alakalı her türlü sorunun contact geziplatform.org adresine iletebileceğini de ifade eden TAGP ile ilgili geniş bilgi için http: www.geziplatform.org adresini ziyaret edebilirsiniz.

larından faydalanabilirsiniz. ABD vatandaşı olanlar Green Card sahipleri gibi mutlaka belli sürelerde ABD’de kalmaları gerekmediği için isterlerse Türkiye’ye yerleşebilirler ve vatandaşlıklarını kaybetmezler. Ancak dezavantajı da var çifte vatandaşlığın. ABD vatandaşı olanlar ve Green Card sahibi olanlar, dünya üzerindeki gelirlerini ABD hükümetine beyan etmek ve gerekiyorsa vergi ödemekle yükümlüler.”


Ekonomi

23 Nisan 2014 Çarşamba

Selim Atalay twitter@SelimAtalayNY

‘Noolur enflasyon olsun’ diye dua edilecek SONUNDA bu da oldu: Amerikan Merkez Bankası FED, enflasyon duasına çıktı... FED enflasyon arzuluyor ve arıyor... FED enflasyon yükselsin- istiyor. Yani fiyatlar yükselsin... Ve FED enflasyondan değil, enflasyonun düşmesinden kaygılanıyor. Düşük enflasyon ABD’nin, bir sonraki bataklık olan deflasyon da Avrupa ve Japonya’nın kâbusu... Talep yok, fiyat yükselmiyor, aksine düşüyor. Sürekli fiyatı düşen ekonomi -ucuzluyor- demek değil, -batıyor- demek. FED Başkanı Bayan Yellen önceki gün New York’ta konuşurken, enflasyonun yüzde 2’lik FED beklentisine gelmesinin hayli zaman alacağını, enflasyonun yükselmesinden çok, düşmesi ihtimalinin sürdüğünü, düşük enflasyonun batılı ekonomiler için genel bir sorun olduğunu söyledi. Tarih boyunca enflasyon canavarı ile mücadele için şartlanan ve bu uğurda faiz artışları yapıp ısınan ekonomiyi soğutma planından başka oyun planı olmayan merkez bankaları, şimdi düşük enflasyon ve deflasyon ihtimaline kafa yoruyor. Enflasyon olsa, -ekonomi canlanıyor- demek, oradan da FED faiz artışına kapı açılacak. Ekonomi canlanmayınca FED nereye faiz artırıyormuş? Enflasyonu yükseltecek olan talep, ABD’de kısıtlı. Enflasyonu yükseltecek olan ücret artışı, yok. İşsizlik o kadar yaygın ki ücret gerçek anlamda da artmıyor, kağıt üzerinde de artmıyor. Ücret artmıyorsa, enflasyon da yok- demek... Birbirine bağlı sorunlar FED’i zorluyor. FED’in tek derdi enflasyon değil, işsizlik de sorun... Yellen, yalnızca işsizlik oranına bağlı para politikası yapmadıklarını vurguladı. Çünkü işsizlik oranının düşmesi kriz sonrası ortamda düzelmeye yeterli değil. Eskiden olsa yüzde 5 işsizlik ABD için normal sayılır, FED de -Arkadaşlar, tam istihdam bu kadar oluyor- der, görevini yapmanın mutluluğu ile evlere dağılırdı. Şimdi oran hâlâ yüzde 6’nın üzerinde ve yarın öbür gün yüzde 5 olsa bile FED bunun geçerli olmayacağının farkında. Çünkü iş kalitesi düştü. Çünkü -işi var, çalışıyor- sayılanların çoğu geçici işçi. Çünkü ücretler düşük. Çünkü aylarca yıllarca iş aramaktan bıkan çaresizler bu veride sayılmıyor. Yani Amerika’da öyle FED’in telaşla faiz artırmasını gerektirecek bir ekonomi yok. Bayan Yellen’in ayaküstü ve başka kapsamda söylediği bir lafı allayıp pullayıp -2015 başında FED faiz artıracakdiye dertlere düşenler, şimdi üstüne gazoz içiyorlar. Herşey iyi gitse bile ilk faiz artışı ihtimali 2015 sonuna kaydı. Olmadı, 2016’ya geldik. Yellen’in istediği kaliteli ve içi dolu istihdam düzeyine ve yüzde 5 işsizliğe varmak yine Yellen’in ifadesiyle iki yıldan fazla zaman alacak. Yellen bile ekonomisinden emin değil, ne zaman ne olacağını kestiremiyor, enflasyon duasına çıkmış, ama Türkiye dahil birkaç ülke -FED faiz artıracakdiye dertlere giriyor. FED’i MED’i bırakıp herkesin kendi işine bakmasında fayda var. Geçenlerde kovboy filmlerine benzer bir durum Nevada’da yaşandı. Olay halen de sürüyor. Yerel bir çiftlik sahibi, hayvan otlatma meselesinden devletle itişmeye girdi. Devlet, merkezi idare- Washington... Yerel çiftçi ise elinde silah kovboy. Sığır yetiştiriyor. Kendi çiftliği, kendi devleti demek... Başka devlet tanımıyor. Çiftçinin kamu arazisinde hayvan otlattığını gözönüne alan devlet, 1 milyon dolar istedi. Çiftçi -vermem- dedi. Ve bölgede çiftçiye destek veren bin kişi silahını alıp çiftliğe, devletin adamlarına karşı koymaya geldi... İşin ekonomik tarafı şu: Devletin adamları 1 milyon dolar alacağa karşılık çiftçinin 300 sığırına el koydular. Hesapta satacaklar. Ama baktılar ki o bölgede kimse o sığırları devletten almayacak, vazgeçip, sürüyü sahibine geri verdiler. Devletin adamlarının elkoyduğu sığırları yerel çiftçi ile dayanışma adına kimse satın almıyor. Eski kovboy zamanlarında da böyleydi. Aynı gelenek sürüyor. Ekonomi ve piyasa çoğu zaman gelenek ve güven demektir. Talep yoksa, arzın hiçbir anlamı yoktur. FED de bunu biliyor. Star Gazetesi’nden alınmıştır

HABER OLMAK İÇİN...

haber@posta212.com

“Türkiye normalleşiyor” a ı Kredi aşekonomisti rof Dr evdet Akçay, Türkiye nin normalleştiğini belirterek, AK arti nin oy oranlarını verilen izmete bağladı Akçay, üzde 0 50 lik oy beni şaşırtmıyor’’ dedi MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

T

ürkiye nin sunduğu yatırım olanaklarını küresel iş dünyasına tanıtma ve destek verme görevini üstlenen ISPAT bünyesinde New York’a gelen Yapı Kredi Başekonomisti Prof. Dr. O. Cevdet Akçay ile Türkiye deki ekonomik ve siyasi hava, ABD de yürütülen çalışmalar hakkında bir söyleşi yaptık. İşte Prof. Akçay’ın görüşleri: ■ Türkiye ekonomik açıdan en kı rılgan 5 ülke arasında mı Öyle bir şey yok. Türkiye 5 kırılgan arasında değil. Piyasada para sıkılaştırmayı neden kriz problemi yapıyorlar anlamıyorum. ikidite nereden geliyor, Amerika Merkez Bankası’ndan mı FED, Avrupa Merkez Bankası ndan mı Sadece yeniden dengelemeler oluyor, EM (gelişmekte olan ülkeler) ve DM (gelişmiş ülkeler) arasında. Gelişmiş piyasalar ile gelişmekte olan ülkeler arasındaki çatışma bitti. Çok abartıyorlar. EM’ler kopup gidecek, batacak diyorlardı. İtalyan, İspanyol, Yunan bonosu mu alacaklar Hayır tabii ki bizi alacaklar. Büyüme potansiyeli sunan gelişmekte olan ülkeler el üstünde tutulacak. Göreceksiniz. ■ Türkiye den ara çıkışı oldu u devam edecek mi Oldu, evet para çıktı ama giriş de oldu. Son bir ayda yüksek getiri k r yapan yabancı fonlar da oldu. Mesela benim kendi ondra’daki fonum yüzde 35 getiri yaptı. Para çıktı

ama gittiği yerden birileri girişi yaptı. Demek ki bu kadar korkmaya gerek yok. Yabancılar daha da alım yapacaklar. ■ Konutta aşırı büyeme yok mu İnşaat sektöründe aşırı büyüme (balon) yok. Mortgage kredi riski yok ki inşaat sektöründe balon olsun. ■ Erdoğan Cumhurbaşkanı olsa bile de endişe yok mu Elbette endişe var ama insanlar şunu diyor: Ülke ne güzel gidiyordu. 2002 ye kadar demokrat olan biri şimdi birden diktatör oldu. Eğer demokratikleşme size oy kazandırıyorsa, niye kaybetmeye oynarsınız ki Demek ki kazandıran demokratikleşme aslında.

TÜRKİYE NORMALE GİDİYOR ■ Türkiye normal değil, norma le gidiyor Türkiye dengeli değil, dengeleniyor unlar farklı iri ni ai noktamız, öbürü sürecimiz u gün son ka ışma bile Türkiye de ki normalleşmenin arçasıdır onu söyleyeyim azı H liler bile ülke normalleşiyor diyorlar Demek ki üzerinde anlaştığımız konular geli yor, yaklaşıyor Neler onlar

bir araç nihayette. Bunu anlamıyoruz daha Türkiye de. ■ Hukukun üstünlüğü diyorlar Hangi hukukun üstünlüğü Adam gibi hukuk varsa onu savunalım. Bildiğimizi sanıyoruz ama hiçbir şey bilmiyoruz. Kavga ede ede, ite kaka bir yerlere gidiyoruz. Bütün bu tantanaya rağmen gittiğimiz yol doğru. O yüzden fotoğraf çekmekten vazgeçelim, gittiğimiz yola bakalım diyorum. ■ A D ye niye geldiniz MF Dün ya ankası to lantılarına da katıl dınız mı Hayır. Dünya Bankası toplantılarına katılmadık. O yüzden hatta gelmeyelim diyorduk, ama herkesin ortak zamanını bulduğumuz bir ortamı bulmak zor oldu. Gönüllü geldik, hepimiz vak-

DANDİK ANAYASA Adam gibi Anayasa lazım. Dandik bir anayasadır bizdeki, değişmesi lazım. İkincisi, siyaset devletin üstünde olmalı. Devlet siyasetin üstünde olmamalı. Devlet araçtır, demokrat olamaz, ruhu yoktur, canı yoktur. Siyasetçinin vardır. Devlet demokrat olmaz. Onu kullanan olur veya olmaz. Bu

timizden harcayıp geldik. Değişik sektörlerden. Bu çok iyi bir proje, ama ekonomi tarafında Türkiye de ne olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Yani ilk elden tecrübesi olanlardan anlatılıyor. Problem şu: Türkiye politik cephesini de anlatamamış. Biz ekonomik cephesini anlatıyoruz. Ama siz politikayı anlatamazsanız, bu eforlar birazcık iskontolu olabilir. O yüzden bu iyi bir proje. Siyasi bir yönü de olmalı. Beklentimiz ümittir. Bu PR oyunudur. Üç günlüğüne geldik. Washington DC ve NYC e geldik. DC de kimlerle temasımız oldu. Bizim BBC, Bloomberg ile röportajlarımız oldu. ABD basını açısından birçok medya mensubu bizimle görüşmek istedi. ■ ğer olitikada sınıfta kalırsa 0 yıl geri gider mi ülke

EKONOMİDE BAŞARI VAR 30 senede olgunluğa ulaştık demek olmaz. 30 yıl rakamı çok abartılı. 2002 den itibaren teknik olarak bakmalıyız. Türkiye nin sermaye hareketleri o tarihten itibaren başlar. Türkiye'nin miladına 2001 diye bakmak lazım. 2001 krizini yaşayan

ülke ile bir öncekinin alakası yok. Çünkü Türkiye nin dinamikleri 2001 de dünyanın en kötüsü. Türkiye 2008’den bu yana bambaşka bir yerde. Reel faizler 13-14 seviyesinde. Türkiye standartlarına göre başarı.

ORTA SINIF OLUŞUYOR Ben 4 sene önce şunu söyledim. Türkiye de reel faizler, 0 ile 4 arasına sıkışacak deyince İzmir’deki özel banka toplantısında kavga çıktı. Ekmeğimizle oynuyorsun, yüzde 4 faiz insanlara düşük geliyordu o zaman. Hiçbir şey yerinde durmadığı için, kafalar, mentaliteler de değişiyor, ekonomi sizi değişmeye zorluyor. O yüzden asset (varlık) edinme şansımız doğuyor. İyi yönetimle olur. 30 sene abartılı. Türkiye de orta sınıf 10 yaşındadır. Bir ülke düşünün, 0 yıllık orta sınıfı olmamış. imdi ilk defa orta sınıfı var ülkenin. ■ Nasıl aldı bu oyları bu adamlar diyorlar

HİZMET OY GETİRİYOR Yüzde 40-50 lik oy beni şaşırtmıyor. İşte bu orta sınıf aldı oyları. Genel seçim yapsın 50 çıkacak, hep 4-5 puan farkı var zaten yerel ile genelin. Bir iktidar yarattık diyorlar, hem elimizi rahatlatan, ilk defa ev araba almayı düşünüyoruz, belediyeden hizmet alıyoruz, dershaneler var. Orta sınıfın yaşı 10 yaş, ekonomi de 12 yaşında. Yani nüfusun yaşından bahsetmiyorum. Ekonominin yaşından, orta sınıfın yaşından. Genç bir ülkeden bahsediyoruz. Mesele, normalleşmeye giden ülkenin yaşı yani.

Amerika’da faizler vergileri yutuyor Amerika’da to lanan vergiler askeri, sağlık arcamaları ile asıl önemli bölümü de faiz giderlerine arcanıyor Faiz arcamalarının önemli bir yer tutmasının nedeni olarak artan miktarda borçlanma gösteriliyor DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK-POSTA212

A

merika’da ödenen vergilerin yol, su, elektrik gibi hizmetler olarak geri dönmediği görülüyor. Nisan ayının 15’inde federal vergi beyannamesi bildirimi sona ererken, 2013 yılında bu harcamaların daha çok askeri, sağlık ve faiz giderlerine gittiği görülüyor. Bu harcamalar içerisinde faiz harcamalarının önemli bir yer tutmasının nedeni olarak artan miktarda borçlanmanın yapılmış olması gösteriliyor.

OBAMA ÖNCESİ HARCAMALAR Bu borçlanmanın da ABD Başkanı Obama öncesi askeri harcamalarının nansmanı için yapılan yüksek tutardaki borçlanma olabileceği şeklinde yorumlanıyor. Kadir Has Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat Aybar, harcama kalemleri arasında faiz yükünün yüzde 14 civarında olmasının kamu sektörü borç yükünün büyüklüğü ile ilgili olduğunu bleirterek, “Bu özellikle faiz hadlerinin düşük olması nedeniyle borç hacmindeki büyüklük ile ilişkilendirilmeli” dedi. ASKERİ HARCAMALAR BİRİNCİ Bireyler tarafından ödenen vergiler, federal vergilerin yüzde 4 ’sını oluştururken, önümüzdeki yıl toplanan vergilerin 3.34 trilyon dolar olacağı tahmin ediliyor. Toplam vergilerin yüzde 32’lik kısmı ise çalışanlar ve işverenler tarafından ortaklaşa verilen sosyal güvenlik vergilerinden, yüzde 13.5 kısmı ise kurumlar vergisinden oluşuyor. Yine aynı yıl ABD genelinde ortalama bir vergi mükelle nin 11 bin 715 dolar federal gelir vergisi ödediği görülürken, Amerikan ordusu bu miktardan aldığı 3 bin 174 dolar ile en yüksek payı oluşturuyor. Askeri harcamaları, 2 bin 2 dolar ile sağlık harcamaları izlerken, bu harcamalara çocuk sağlık

Mali Müşavir Ahmet Arslan, ABD’de vergi sisteminin yüksek gelir grubunun lehine ve orta gelir grubundan toplanan verfilerin önemli bir kısmının bu yüksek gelir grubunun faydalandığı faiz harcamalarına gittiğini ifade etti.

Doç. Dr. Sedat Aybar, harcama kalemleri arasında faiz yükünün yüzde 14 civarında olmasının kamu sektörü borç yükünün büyüklüğü ile ilgili olduğunu söyledi.

sigortası ile federal sağlık sigortası da dahil ediliyor. Bu arada eğitime giden para ise aynı yıl sadece 238 dolar oldu. Sadece düşük gelirlilere yardım 15 bin 84 dolar olurken, düşük gelirli ailelere bin 5 dolar ısınma yardımı olarak ulusal programa gittiği görüldü. Eyaletler bazında bakılacak olursa bireysel averaj vergi verenlerin vergilerini hesaplarına göre en yüksek vergi veren eyalet olarak 18 bin 888 dolar ile

faiz harcamalarına gittiği vurgulanıyor. Amerika’da 2013 verilerine göre, 750 milyar dolar vergi muayetinin çoğunlukla yüksek gelir tabakası olarak bilinen yüzde 1’lik grubun menfaatine olduğu ve bu tutarın yüzde 17’lik kısmının bu yüksek gelir grubuna sağlandığı ifade ediliyor. Bunun nedeninin ise birçok vergi indiriminin düşük ve orta gelirli ailelere göre yüksek gelirli ailelerin menfaatine olması ve yüksek gelirli ailelerin giderlerini

Connecticut olduğu görülüyor. En düşük bireysel vergi ödeyen eyelet ise 7 bin 402 dolar ile Mississippi oldu.

SİSTEM ZENGİNİN LEHİNE ABD’de vergi sisiteminin yüksek gelir grubunun lehine ve orta gelir grubundan toplanan vergilerin önemli bir kısmının bu yüksek gelir grubunun faydalandığı

vergi tutarından daha özel bir şekilde düşürebilmesi olarak gösteriliyor. Yıllık 25 bin ile 30 bin dolar gelir elde eden ailelerin sdace yüzde 1 ’sı bu özel giderleri vergiden düşübilirken, 200 bin dolardam fazla gelir elde eden ailelerin

ise nerdeyse yüzde 100’ünün giderlerini vergiden düşürebildiği ifade ediliyor.

seçmiştir. Bu tür nansmanın en önemli yanı popüler hoşnutsuzluğun önüne geçebiliyor olması.”

AYBAR: BORÇ YÜKÜ FAZLA Kadir Has Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sedat Aybar, vergilerin kamu gelirlerinin bir kısmını oluşturduğunu belirterek, harcama kalemleri arasında faiz yükünün yüzde 14 civarında olmasının kamu sektörü borç yükünün büyüklüğü ile ilgili olduğunu söyledi. Aybar, “Bu özellikle faiz hadlerinin düşük olması nedeniyle borç hacmindeki büyüklük ile ilişkilendirilmeli” dedi. ABD ekonomisinin kronik olarak üç açık ile karşı karşıya bulunduğunu kaydeden Doç. Dr. Abar, şöyle konuştu: “Bunlardan birincisi tasarruf yatırım açığıdır. Özellikle 2008 de başlayan ve bugüne kadar etkisini sürdüren iktisadi kriz bağlamında toplam tasarru arın düşük olması büyüme oranlarının potansiyel büyüme oranına yaklaşmasını engellemekte, işsizlik sorununun devam etmesine neden olmakta. İknci açık ise dış ticaret hadleri açığı. ABD dışarıya sattığından fazlasını ithal etmektedir ki, bu da dış açık

ARSLAN: REFORME EDİLMELİ Türkiye’de faaliyet gösteren Yeminli Mali Müşavir Ahmet Arslan, ABD vergi sisteminin yüksek gelir elde edenlerin daha yüksek vergi vermesini sağlayacak şekilde yeniden reforme edilmesi gerektiğini ifade etti. Türkiye de de bir zamanlar borç faizlerinin bütçe içindeki payı yüksek düzeyde olduğunu hatrlatan Arslan, “Daha sonra borç faiz oranlarının düşmesiyle buradan sağlanan tasarruf sosyal yardımlara ayrılmaya başlandı” diye konuştu. Vergilerin faiz harcamalarına gitmesinin vergi mükelle erinin sermaye sahiplerine gelir aktarması gibi bir sonuç doğuracağını, bunun sosyal denge açısından ar-

nansmanı için evrensel para olan dolar arzını genişletmeyi getiriyor. Artan para miktarı, FED in artık uygulamaktan vazgeçtiğini açıkladığı uantitative Easing ( E) sırasıyla faizleri düşürmekte ve borçlanma maliyetini azaltmakta. Üçüncü açık ise kamu borçlanma yükümlülüğü ile ilgili. ABD kamu harcamalarını vergilerdeki artışla karşılamak yerine parasal genişleme ile sağlama yolunu

zulanan bir şey olamadığını ifade eden Arslan, şöyle devam etti: “Faiz geliri elde edenlerin çoğu yüksek gelir grubundadır. Ama devlet harcamalarını nanse etmek için borçlanmak zorundadır. Bu noktada optimum çözüm vergi yapısının yüksek gelir elde edenlerin daha yüksek vergi vermesini sağlayacak şekilde reforme edilmesi. Böylece yüksek sermaye (faiz) geliri elde edenler devletin borçlanma faiz giderlerinin nanse edilmesine daha fazla katkıda bulunmuş olurlar.”


Ekonomi

23 Nisan 2014 Çarşamba

“Yatırımcılar Türkiye’ye gelecek” Amerika’ya gelen D M A önetim Kurulu aşkanı Demet abancı Çetindoğan, Amerika’da vermek istediğimiz mesa , A D li yatırımcıları Türkiye ye çekmek dedi MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

D

EMSA Yönetim Kurulu Başkanı Demet Sabancı Çetindoğan, Posta212’ye konuştu. Sabancı, DEMSA ve MEDİASA şirketleri olarak yürüttükleri faaliyetleri, gelecek planlarını anlattı. Çetindoğan, Amerika’da vermek istedikleri mesajın, yatırımcıları Türkiye’ye çekmek olduğunu söyledi. İşte Demet Sabancı Çetindoğan ile yaptığımız söyleşi: ■ Amerika’daki temaslarınızın amacı nedir Genellikle temaslarımız basın üzerinde oldu. Vermek istediğimiz mesaj ise, ABD’li yatırımcılar açısından, onları Türkiye’ye çekmek neticede. Biz yatırımlarımıza devam ediyoruz, yabancı partnerlerimiz var. Onlarla da devam ediyoruz, hiçbir problemimiz yok DEMSA olarak, MEDİASA olarak, ki MEDİASA Asya’nın bir numaralı broadcast şirketi bizim ortağımız. Biz teleshopping işine girmek isteyince ve de onlar da Türkiye’de partner arayınca birleştik. Ayrıca bizim otel işlerimizde St. Regis Tower grubu ile anlaşmamız var. Haziran ayında otelin açılışı Maçka’da olacak. Hatta yeni ABD’li bir otel grubu ile de ileriye yönelik görüştük. Onun dışında perakende sektöründe de görüşmelerimiz oldu. Harvey Nichols gibi lüks ürün markala-

rını Türkiye’ye getiriyoruz. Komşu ülkelerle işbirliği yapma çalışmalarımız var. Bunları anlattık, bunları sordular. Daha çok benimle turizm ve retail konusunda görüşmeler oldu. Hatta bugün de dört basın mensubu ile (Forbes gibi, Womens Daily gibi) görüşmelerimiz var. ■ u sizin ikinci olarak AT ile bir likte A D’ye gelişiniz asında çıkan aberlerden memnun kaldınız mı Evet geri dönüş çok oldu. Birçok sanat ve moda dünyasının en elit gazete ve dergilerinde çıktı. Ama önemli olan çıkışlar, geri dönüşlerden ve bizimle görüşme isteklerinden çok bizim onlara yatırım iştahının olduğuna dair mesajları verebilmemiz. Ve iştahın olduğuna inanıyoruz.

SAĞLIK TURİZMİ Sağlık turizmi konusunda da talep aldık. Güneş, kum denizin dışında 24 ay, çok ciddi anlamda hastane yatırımı var Türkiye’de. Sadece İstanbul’da değil. Onun içinde çevre ülkelerden Avrupa’dan daha çok hasta gelmesi bekleniyor. Türkiye, Avrupa’dan daha uygun olduğu için Türkiye’ye talep yükseliyor. ABD’li bir partner ve yatırımcı olarak, biz de yerel partner olarak bu konuda Türkiye’de yatırımı düşünüyoruz. Stem Cell Kordon kan bankacılığı yaptığımız kendi şirketimiz var. Önkim olarak, bu kuruluşumuz 200 ’da kuruldu ve bununla ilgili bu sefer değil ama ilk gelişimizde New York’ta-

ki meşhur kemik hastanesi ile görüşmüştük. u anda görüşme halindeyiz. Kendilerine Türkiye’de, düzgün, doğru bir partner arıyorlar. Biz de onlar bize uygun mu diye bir zibilete çalışması içindeyiz. Yani bu gelişlerimiz önemli toplantılara ve yatırımlara vesile oluyor. Önümüzdeki 3 yılda, İstanbul’da 100 beş yıldızlı otel açılacak. ■ ir önceki to lantıdan farkı ne dir İlk toplantı daha çok grup toplantısı olmuştu. İlk toplantı olduğu için doğru bir karardı. imdi ise daha yoğun, daha neticeye varacak toplantılar tercih ettik. İlki grup halindeydi, şimdi ise ayrı gidiyoruz. Çünkü çok spesi k temaslar. Efektif olacağını düşündük ve hakikaten de öyle oldu. ■ enelde çok ilgi var Korku yok mu Politik olaylar çok kısa süreli oldu. Biz de o mesajı vermeye çalıştık. Olaylara uzun vadeli bakın dedik. Günlük politikadan çıkıp nerede olduğumuz değil, nereye gittiğimize konsantre olun dedik. ■ Kimlerle görüştünüz Voice of Amerika’ dan düşünün CNBC Asya’ya kadar değişik basın mensupları ile görüştük. 2-3 günlüğüne Washington DC, New York temasları çok yoğundu. BBC’den Times, Fox News’a kadar birçok basın mensubu ile görüşme yaptık.

konomist Ali Ağaoğlu, teknolo ik gelişmelerin zamanla birçok sektörde değişim ve dönüşüme neden olacağını söyleyerek, orta gelir tuzağından kurtulmanın yolunun eğitim sistemini değiştirmekten geçtiğini kaydetti

bir çalışma içerisinde olduğunu kaydederek, teknolojik gelişmelerin özellikle bankacılığı ve mağazacılığı zamanla ortadan kaldıracağını dile getirdi. Bir süre sonra tezgahtarlara ihtiyaç duyulmayacağını söyleyen Ağaoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “E-ticaret geliştikçe mağazalarda çalışan tezgahtarlara ihtiyaç kalmayacak. Bilet sektöründe tamamen bir değişim ve dönüşüm gerçekleşecek. Uçak biletlerini tamamen internet üzerinden alacağız. Dolayısıyla bu alanda istihdam eden insanlara ihtiyaç duyulmayacak”

DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

T

MUHASEBECİ DEVRİ BİTECEK Kemal Derviş, teknolojik gelişmeyle, kasiyerlik, telefon operatörlüğü, ücret toplama gibi bazı mesleklerin ortadan kalkacağını,

muhasebecilere, seyahat, nans danışmanı ve şoförlere daha az ihtiyaç duyulacağını, gelişmenin yüksek vası ı işçilerle vasıfsız işçiler arasındaki ücret uçurumunun artmasına neden olacağını bildirdi. Derviş, artan eşitsizliği destekleyecek eğilimlerin birçok politika enstrümanıyla, eşitlik ve sosyal hareketliliği sağlayacak

bir çabanın merkezinde, vergi rejimleri ve hayat boyu kapsayıcı ve ulaşılabilir eğitim ve sağlık hizmetleriyle etkisizleştirmesi gerekeceğini belirtti. Derviş, Project Syndicate de yayınlanan Ekonomide İlerlemeyi Nasıl Ölçmeliyiz başlıklı makalesinde ekonomik büyümenin doğası üzerine yapılan tartışma-

larda yeni bir döneme girdiğini bildirdi. DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM ZAMANI Konuyla ilgili olarak görüşlerinize başvurduğumuz Ekonomist Ali Ağaoğlu, teknolojik gelişmelerin birçok sektörü ve çalışma gruplarını etkileyeceğini söyledi. Ağaoğlu, kendilerinin bu konuda

EĞİTİM SİSTEMİNE VURGU Orta gelir tuzağı kavramına değinen Ağaoğlu, Türkiye’nin orta gelir tuzağının tam içinde bulunduğunu kaydederek bu tuzaktan kurtulmanın yolunun ise eğitim sistemini değiştirmekten geçtiğini söyledi. Ağaoğlu, “Eğitim sistemi, kaliteli insan yetiştirmeye odaklı bir sistem haline gelmeli” şeklinde konuştu.

Kısa vadeli düşünmemeliler RD Türkiye Direktörü Mi c ael Davey, TA ’ye ya tığı açıklama da “ABD’liler Türkiye’ye yatırım ya acaklarsa uzun vadeli dü şünmeleri gerek tiğini biliyorlar, kısa vadeli düşün memeleri lazım diye konuştu

MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

E

BRD Türkiye Direktörü Michael Davey, ISPAT bünyesinde Amerika’ya gelen delegasyonun içerisinde bulundu. Özellikle Türkiye’nin yatırım yapılabilir bir yer olduğunu anlatmaya geldiklerini vurgulayan Davey, Amerika’ya her şeyin yolunda olduğunu dile getirmeye geldiklerini söyledi.

“UZUN VADELİ DÜŞÜNMELİLER” Davey, “Bildiğiniz gibi Türkiye de her şey çok çabuk gelişir. Son 10-12 yıldır bankacılık, imalat sektöründe zayı ık vardı. GSMH çok düşüktü. Her şey değişti. 12 yılda en güçlü bankacılık sektörüne sahip, imalat sektörü rekabetçiliği yakaladı. GMH 10 bin doları geçti. Buraya yabancı yatırımcılara bunu anlatmaya geldik” diye

konuştu. Davey, Türkiye’nin cazibesini kaybettiği söylentilerine “Politik olduğunu biliyorlar. Sivrilme endişesini biliyorlar. Eğer Türkiye ye yatırım yapacaklarsa uzun vadeli olması gerektiğini biliyorlar. Kısa vadeli düşünmemeleri lazım” şeklinde cevap verdi.

melikea@yahoo.com

OBAMA PİYASALARI RAHATLATTI OBAMA geçtiğimiz hafta sonu piyasaları rahatlatmak için konuştu. Sadece OBAMAcare isimli kendi yarattığı sağlık programı değil, aynı zamanda piyasaları kırmızılara bürüyen, jepolitik endişe hortladı mı dedirttiren Ukrayna krizi hakkında da konuştu. Obama cuma günü yaptığı canlı basın toplantısında Ukrayna’daki krizin diplomasi ile çözülebileceğini söyledi. Hem Obama’nın söyledikleri hem de Citigroup, Goldman Sachs gibi bankaların sürpriz şekilde açıkladıkları, analist tahminlerini geçen karlılık ve gelirleri piyasayı biraz toparladı. Haftanın başında kırmızılarda olan, korku endeksi VİX’i bile bir günde yüzde 6 fırlatan Bank of America Merrill Lynch, İntel gibi hisseler hayal kırıklığı yarattı. Çünkü, cuma günü 7.5 şiddetindeki deprem Meksika’yı sallarken, ABD’de ise birinci çeyrek karlılık ve gelir açıklamaları hissedarları ve yatırımcıları sarstı. Çünkü geçen dönemden hayli düşük gelen karlılık rakamları ile karşı karşıyayız. Hem de analistler tahminlerini düşürmelerine rağmen. Obama’nın yanında, Amerikan Merkez Bankası Fed’in Başkanı Janet Yellen de güvercinimsi yani piyasalara destek devam edecek, işsizliği düşürmek, enflasyonu çıkarmak için elimizden geleni yapacağız diye konuşunca, piyasalar bir gün bile olsa rahatladı.

Teknolo i gelir dağılımını bozacak eknolojik gelişmelerin iyi yanları olduğu gibi kötü yanları da var. Hayatımıza birçok kolaylık katarken, ekonomi konusunda bazı zorlukları da beraberinde getiriyor. Yaşanan teknolojik gelişmelerin özellikle gelir dağılımında büyük farklılıklar yaratacağı söyleniyor. Konuyla ilgili bir makale yayınlayan Brookings Kurumu Başkan Yardımcısı, UNDP eski Başkanı Kemal Derviş, teknolojik gelişmelerin ara kademelerdeki işleri ortadan kaldıracağını, bunun yüksek vası ı ücretlilerle alt vasıftaki işlerde çalışanlar arasındaki gelir dağılımını artıracağını bildirdi.

Melike Ayan

TÜRKİYE CAZİBESİNİ KORUYOR Türkiye’nin hala cazibesini koruduğunu kaydeden Darvey, “Algı biraz düştü, ama Türkiye yi bilen biliyor. Temel gerçek ve ekonomik gelişmenin hala yerinde olduğunun farkında. Sadece son 5 senedir Türkiye de çalışmama rağmen, Türkiye nin hala EBRD nin yatırım yaptığı, operasyonlarının olduğu en büyük ikinci büyük ülkesi olmaya devam ediyor. Türkiye ye yaptığımız yatırımda 3.5 milyar euroluk portföyümüz var” diye konuştu. Darvey son olarak “Katılanlar çok etkileyici, genç, inançları kuvvetli ve doğru mesaja sahipler” dedi.

VERİLER İYİ GELİYOR Geçtiğimiz hafta, işsizlik sigortası başvuruları 2007’den beri en düşükte, sadece 2000 kadar artmış. Bu demektir ki, firmalar eskisi kadar işçi çıkarmıyor ve de işsizlik sigortasına başvuranların da sayısı azalmış. Yani istihdama yer açılıyor. Philadelphia Fed yukarılarda imalat rakamları ile karşımızda iken, Fed’in Bej Kitabı da 12 şehirden 10’unda ekonomik aktivitenin gittikçe iyileştiğinizi bize gösterdi. Altın iki haftanın en düşüğünde, haftayı yüzde 1.9 zararla kapattı. Çünkü riskli varlıklar hisse senedi piyasalarında iştah devam ederken, kimse güvenli liman altını seçmek istemedi. İşte hala 1. çeyrek karlılıklarının devam ettiği, ve edeceği yeni bir haftaya girerken, önümüzdeki haftadan beklentilerimiz ekonomik takvim açısından, öncü göstergeler, yeni ve ikinci el konut satışları, petrol, dayanıklı tüketim malları siparişleri, tüketiciler gibi belli başlı verilerin eksi bölgelerden artı bölgelere geçmesi. Yani, ekonomistlerin çoğu, bu sektörlerdeki ekonomik verilerin, kötü hava koşullarını da geride bırakmamızla birlikte artıya geçmesini bekliyorlar. Eğer bioteknoloji, eczacılık ve finans sektöründeki diğer şirketlerin de bilançoları haftaya da iyi gelmeye devam ederse, borsadaki geçen haftanın artışları devam edecektir. Hepinize bol kazançlı, güneşli haftalar dilerim.

Bursa tekstilde A D atağında (NEW YORK-POSTA212) Ekonomi Bakanlığı Uluslararası Rekabetin Geliştirilmesi (URGE) proje destek programı dahilinde New York a gelen rmalar, Amerika daki ev tekstili, iplik, konfeksiyon alıcıları ile buluştu. Bursa Organize Sanayi Bölgesi nde faaliyet gösteren sekiz tekstil rması ikili iş görüşmelerinde bulunmak ve iş imkanlarını geliştirmek üzere New York ve Washington, DC yi kapsayan bir iş gezisi düzenledi.

KARŞILIKLI İLİŞKİLER GELİŞTİRİLDİ orlu Grubu ndan Korteks Mensucat, ADOKSAN Tekstil, Gülcemal Tekstil, Harput Tekstil, age Tekstil, Reisoğlu İplik ve Mensucat, Safran ve Savcan tekstil rmaları New York ta alıcı rmalarla bir araya geldi. İki günlük New York programı kapsamında Amerikan tekstil dünyasının kalbi konumundaki Garment District ve Textile Building te de incelemelerde bulunan tekstilciler, Amerika daki tekstil pazarı hakkında bilgi aldı. Firmaların ABD pazarındaki stratejilerinin ne olması gerektiği ve sektörün mevcut durumu ise New York Fashion Institute Dekanı Steven Frumkin, Blackspade US Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Karavelioğlu, Stella Sourcing C kurucusu Aydın Çubukcu tarafından katılımcılara aktarıldı. Amerika’da faaliyet gösteren 50’ye yakın rma temsilcisinin ziyaret ettiği etkinlikte, Bursa Organize Sanayi Bölgesi’ndeki rmalar birebir görüşme imkanı buldu. Ekonomi Bakanlığı’nın desteklediği gezi kapsamında rmalar görüşme yaptıkları rmaları tek tek kayıt altına alındı.


Gündem

23 Nisan 2014 Çarşamba

Ahmet buğdaycı ahmetbugdayci@posta212.com

OCCUPYCHP DEĞİŞİMİ NASIL YARATIR? 30 Mart’tan sonra genellikle yavan, kendini tekrarlayan aynı eksendeki eleştiriler köşeleri kaplamaya devam ediyor. Oysa seçim, mevcut eleştirilerin bizim çaldığımız, bizim söylediğimiz kadar bir hükmü olduğunu, asıl ihtiyacın seküler kitlenin sınırlarının dışına çıkmak olduğunu tartışmasız bir şekilde ortaya koydu. Yine de herkes topu CHP’ye atıp, bir kenara çekilerek, kendi kimliklerinin altında benzer eleştirilerine devam etmeyi tercih ediyor. Neyi nasıl yapmalı konusundaki adımlar, vizyonlar ise çok “cool” bulunmuyor. Eğer CHP bir değişim hareketi başlatamazsa gelecek seçimlerde bu oyu da bulamayacak, böylece muhalefet daha da marijinal hale gelerek otoriterliğin tek realite olduğu bir döneme teslim olunacak. Kitlesinin sınırlarının dışına çıkmak ve diğer Türkiye ile “konuşmak için” için ise Blair’in yaptığı gibi, CHP’nin dilini, ekibini yenileyip yeni bir parti olarak ortaya çıkmasından başka çare yok. Ama önce, seküler kesimin 30’ların katı laikçi anlayışıyla, AKP’ye oy veren yoksul muhafazakar kitleleri aşağılamakla, Kürtlerin eşitlikçi istekleriyle, kısacası 1. Cumhuriyetin tam anlamıyla bittiğini, “yeni bir Türkiye” kurmak gerekliliğiyle yüzleşmesi lazım. Yoksa Erdoğan, “kendini soylu sanan” sınıfı ırkçılıkla ve faşistlikle suçlayarak, AKP kitlesinin kapıcı, hizmetçi damgasıyla aşağılanmasını çok net dile getirerek, kitlesinin damarına basmaya, kutuplaştırmaya hep devam edecek. Bu kısır döngüyü kırabilecek tek sosyal aktör ise özgürlükçü, kapsayıcı, değişimci bir Atatürk ve laiklik yorumuna yönelen Gezi gençlerinin önyargısız dili ve zihniyet dünyası. Diğer taraftan AKP’nin içi de statik huzurlu bir kitle değil, Gezi sonrasında olduğu gibi, zaman zaman oyları yüzde 35’e bile düşüyor, kitleden bir bölüm kopup kararsıza yerleşiyor. Kararsız seçmen kafasını kaldırıp itiraz, tepki kültürüne bakıyor ve gerisin geri dönüp istikrar adına, kendine en yakın bulduğu AKP’ye oy veriyor. Ayrıca sistemden umudunu keserek sandığa gitmeyen yüzde 13’lük bir kitle de siyasi pazarda kendisine bir ürün bekliyor. Bu gel-gitlerle dolu siyasi tablo, sanıldığı gibi seçmen tabanlarının değişmez olmadığını, sadece güven veren, vizyonu olan yeni bir muhalif aktörün eksikliğini anlatıyor.

İSİM Mİ VİZYON MU?

Cemaat bağlantılı Sarıgüller gibi, kimsenin içine sinmeyenlerle “yeni”ye dair bir inanç oluşturmak, tam tersine bir çaresizliği yansıtırken, CHP’yi her yenileme çabası önce bir isim, lider arayışıyla başlıyor. Herkes sanki beyaz atının üstüne atlayarak, Kuva-i Milliye ruhunu canlandıracak, kitleleri arkasına takacak bir kahraman bekliyor. Ancak kitleler nezdinde her ismin siyasi bir kodu, belli bir imajı, hafızası var. O yüzden laik hatiplerin ismi duyulur duyulmaz bu hareketler CHP’nin aynen devamı olarak algılanıyor. İşte bu nedenle, 90’ların, vesayetçi sisteminin figürlerinin temsil ettiği “algı”lardan uzak durmak gerekiyor. Yeni yüzlerin yanı sıra vizyona, dilin değiştirilmesine, somut öteki Türkiye’ye erişecek, eğitim, gelir eşitsizliğinin ve yoksulluğun azaltılması gibi 21.yy projelerine ihtiyaç var. OccupyChp, bu dönüşümü başlatmak için araştırmadan, ekonomiye çeşitli alanlarda sivil düşünce ve eylem ağları kurarak ilerleyebilir.

OCCUPYCHP, CHP’Yİ NASIL DÖNÜŞTÜRÜR

Her yeni siyasi oluşum hedef kitle analiziyle başlar. Tony Blair kitle analizini gayet pragmatik olarak belirlemiş: “Benim iktidara gelmem için oy alamadığım şu şu bölgeleri ele geçirmem lazım” demiş. Sonra bu bölgelerde sürekli araştırmalar yaptırmış, halkın durumunu, taleplerini öğrenmiş, bu yerleşim merkezlerine odaklı mikro stratejiler yürütmüş ve o yöreleri elde ederek (kendi kemik kitlesine ilaveten) seçimi kazanmış. Bu ihtiyaç da ancak teknokrat kafalı, çok iyi eğitimli Gezicilerin, seçim sonuçlarını analiz eden, yeni araştırmalar yaptırarak hedef kitle özelliklerini ve taleplerini belirleyen bir yan oluşumuyla aşılabilir. Öncelik bu partiyi bir ağ gibi, en temel teorik ve uygulama alanlarında Gezicilerle sarmaya verilmeli. Bir diğer deyişle, OccupyCHP, CHP ile içiçe geçmekten çok, CHP’nin yanında yürüyen, ona vizyon, proje sunan ve bu mekanizmanın yürütülmesinin sorumluğunu üstlenen bir yapı oluşturabilir. Örneğin “OccupyChp Düşünce Üretim Kuruluşu” , “OccupyChp Eğitim Kuruluşu”, “OccupyChp Gelir Eşitsizliğini Azaltma ve Yoksullara Yönelik Politikalar Komisyonu”, “OccupyChp Kent Komisyonu”, “OccupyChp İletişim Komisyonu”, “OccupyChp Kent Politikaları”, “OccupyChp İşdünyası”, “OccupyChp Küresel İletişim” gibi… Partide, yönetime kabul ettirilerek, sadece Genel Başkana bağlı bir OccupyChp Sekreterliği kurulur; ki işler havada kalmasın. Ayrıca bu sekreterlik CHP’nin delege, parti teşkilatını yenileme üzerine analizler yapar, yani parti siyaset mekanizması üzerine odaklanır. Elbette muhalefetin dönüşümü çok karmaşık , çok zor bir sorun. Ama sekülerler, AKP_Cemaat yapay kavgasının seyircisi olmaktan çıkıp, kendi beynini ve emeğini katarak kendi sivil iradelerini ellerine alabileceklerini 30 Mart’tan sonra öğreniyorlar. İktidara gelemese bile varlığıyla tüm Türkiye’yi rahatlatacak, herkesin kazanacağı bir muhalefet için bir yerden başlamak lazım. Yeter ki çözümleri tartışabilecek, uzlaşmacı, diyaloga açık bir dili üretelim.

ABONE OLMAK İÇİN...

abone@posta212.com

Türk delegasyonuna New York Times kazığı Türkiye’den gelen üst düzey yöneticilerin bulunduğu delegasyon, N Times’a ya tığı ziyarette Türkiye’nin ekonomisinin iyiye gittiğini, yasakların işlerine yansımadığını anlattı Ancak gazete bir gün sonra delegasyon üyelerinin savunduğunun aksine eleştirel bir makale yayınladı

ayınlanan makalede aşbakan rdoğan’ı eleştirerek T itter’a Türk ükümetinin le ine bir adımda bulunmaması için uyarı ya arak, direnmeleri gerektiğinin altını önemle çizdi

DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

T

YDTA (T.C. Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı) Türkiye’nin sunduğu yatırım olanaklarını küresel iş dünyasına tanıtmak, basınla görüşerek yatırımcılara Türkiye’ye yapacakları yatırımların her safhasında destek verme görevini üstlenmek için New York ve Washington’da bir dizi temaslarda bulundular,

ÜST DÜZEY YÖNETİCİLER VARDI Türkiye nin ekonomisini ve siyasi havayı anlatmak üzere Amerika ya gelen delegasyonun içerisinde üst düzey yöneticiler bulunuyordu. Delagasyonda bulunan isimler, Amerikalılar a Türkiye de ekonominin iyi bir seyir izlediğini, kısa vadeli düşünmeyip uzun vadeli yatırımlar yapmaları gerektiğini anlattılar. Delegasyonun içerisinde Yapı Kredi Başekonomisti Prof. Dr. Osman Cevdet Akçay, DEMSA’dan Demet Sabancı, CISCO Müdürü Ümit Cinali, Mitsubishi Corporation Türkiye Müdürü Hiroshi Miyoshi, EBRD Türkiye Direktörü Michael Davey gibi isimler vardı. YASAKLAR ETKİ YARATMADI Delegasyonda öne çıkan isimler, görüştükleri basın mensuplarına ve Amerikalı işadamlarına Türkiye de her şeyin yolunda gittiğini, Twitter ve YouTube yasaklarının işlerine yansımadığını ve Türkiye nin ekonomisinin daha iyi bir çizgiye ulaşacağını anlattılar. Bu görüşme-

lerden biri de New York Times ta oldu. New York Times ı ziyaret eden delegasyon, orada bulunan editörlere Türkiye nin ekonomisin iyi bir seyir izlediğini, politik karışıklığın seçimden dolayı kaynaklandığını, bunun geçici bir süreç olduğunu ve yasakların işlerini etkilemediklerini dile getirdiler.

DELEGASYON ŞAŞIRTTI Özellikle yasakların kendilerine etki etmediğini anlattıklarından sonra New York Times ta yayınlanan makale dikkatleri çekti. New York Times, delegasyon görüşmesinin hemen ardından yayınladığı makalede Twitter ve YouTube yasaklarına değinerek Başbakan Erdoğan ı eleştirdi. Erdoğan dan kav-

gacı başbakan olarak bahseden New York Times, Twitter yetkililerinin Türkiye yi ziyaret ederek hükümetin eleştirilerini dikkate almasını eleştirdi.

KAVGACI BAŞBAKAN DENİLDİ Bu ziyaretin ve taleplerin dikkate alınmasının Erdoğan ın elini kuvvetlendireceğini düşünen New York Times editörleri, Twitter ın hükümetin lehine bir adım atmasının muhali erin üzerindeki baskıyı artıracağını ve bunun özgürlük olarak nitelendirilemeyeceğini söylediler. New York Times ın yayınladığı bu makaleden sonra, delegasyonun yaptığı ziyaretin etki yaratmadığı ortaya çıkmış oldu.

NEW YORK TIMES’IN YAYINLADIĞI YAZI ŞÖYLE:

rdoğan göz korkutmaya kararlı

■ Twitter’ı başbelası’ diye niteleyen Türkiye’nin kavgacı başbakanı Tayyip Erdoğan kullanıcıların gözünü korkutmaya kararlı görünüyor. ■ Twitter, bazı mesajların dünyanın geri kalanında görülebilse bile Türkiye’de engellenmesini kabul etti. irket, kullanıcıları hakkındaki bilgileri Türk yetkililerle paylaşıp paylaşmayacağı konusundaysa açıklama yapmadı. Twitter geçmişte bazı durumlarda kullanıcılarının bilgilerini açık etmeyi reddetti bazı vakalardaysa mahkeme kararları uyarınca bilgiyi paylaştı. ■ irketin yarı yıl şe a ık raporuna göre, 2013’ün son altı ayında bir dizi hükümetten, çeşitli hesapların bilgilerinin paylaşılması için 1410 talep geldi. Twitter bu taleplerin yarısına yanıt verip kullanıcı bilgilerinin en azından bir kısmını paylaştı. Türkiye’den 10’dan az talep geldi ABD’yse 833 istekte bulundu.

“HÜKÜMETİN TALEBİ SİYASİ” ■ Eğer Türkiye hükümeti Twitter’ı kullanıcılarının kimliklerini ifşa etmeye zorlarsa, şirket buna kesinlikle güçlü bir biçimde karşı koymalı. ira hükümetin talebinin siyasi olduğu açık. Bu tür taleplere boyun eğmek, Erdoğan’ın ekmeğine yağ sürmek demek. “MUHALİFLER CEZALANDIRILIYOR” ■ Gazetecileri Koruma Komitesi’ne göre, Türkiye dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi ve 1 Aralık 2013 tarihinde, 40 gazeteci hapisteydi. Bu kişilerin büyük çoğunluğu terör ve devlete karşı suç işlemekle itham ediliyor ki bu suçlamalar çoğunlukla muhali eri susturmak ve cezalandırmak için kullanılıyor.


Güncel

23 Nisan 2013 Çarşamba

HILLARY CLINTON TORUN SEVİNCİNİ POSTA212 İLE PAYLAŞTI

BÜYÜKANNE

Ahmet Ravalı twitter@ahmetravali

Bindik bi alamete gidiyoruz kıyamete...

başkan adayı mı?

Eski ABD Başkanı Bill Clinton ve eşi eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton torun bekliyor. Öte yandan Hillary Clinton, 2016’da yapılacak seçimlerde başkan adayı olacağına dair sinyaller veriyor. Bu sinyalleri Hillary’nin dostu olan arkadaşımız Daphne Barak sizin için yazdı DAPHNE BARAK NEW YORK - POSTA212

B

ill Clinton bir gün bana hamburger yemekten etyemeze nasıl dönüştüğünü anlatmıştı: “büyük baba olmak istedim...” demişti. Çabaları nihayet sonuç verdi. Bugünlerde tamamiyle etmeyez olan eski başkan ve karısı, geçen hafta kızları Chelsea nin yaptığı “Marc ve ben ilk çocuğumuzu bekliyoruz” açıklaması sonrasında mutluluklarını artık saklayamıyorlar. Hillary her zaman kızı Chelsea nin özel hayatını korumuştur. Beyaz Saray dayken bana birgün ağlarcasına: “Basın benimle ya da Bill ile dalga geçebilir ancak çocuğuma dokunmamalı...” demişti. Babası Clinton’un ABD Başkanı olduğu dönemde kendisi ile aynı yaşta olan Monica ewinsky ile yaşadığı seks skandalından dolayı Chelsea nin basın ile ilişkisi her zaman karışık olmuştur. Bu nedenle halkla llişkiler duayeni Howard Rubenstein, Chelsea ye “basınla ilişkisi konusunda” karşılıksız yardımcı olmaktadır.

KIZI DESTEKLİYOR Bu durum Hillary başkanlık yarışına aday olunca değişmiştir. 2007 de Hillary için düzenlenen bir yemeği veren komitedeydim. Chelsea, süpriz yaparak

mikrofonu eline alıp, tam anlamıyla annesini “pazarlamıştı.” Sanki yılların politikacısıymış gibi konuşmuştu. Bende hemen, bu durumdan çok gururlanan ve heyecanlanan Hillary ye iltifat etmiştim. O zamanda bu yana Chelsea annesini kadınlarla ilgili konularda, babasını da “Clinton Foundation” işinde destekler. Chelsea o kadar profesyonel olmuştur ki sonunda: “acaba politikaya mı soyunacak” sorularına yol açmıştır.

ŞİMDİLİK ANNELİK DÖNEMİNDEDİR Çok yakın geçmişte Hillary, “Bu torunlardan ne kadar çok bahsediliyor. Bir gün ben de büyük anne olmayı bekliyorum” demişti sevinçle. Ardından kamudaki rolünü hatırlayarak ciddi bir şekilde: “Ancak ailemde olan tek neden değildir. Biz kadın haklarını desteklemekten ve sayıları giderek artan kadınların kendilerine duydukları güvenin artmasından haz duyarız” demiştir. SANKİ BAŞKANLIĞA HAZIRLANIYOR Yoksa bu 201 başkanlık yarışı ile ilgili bir mesaj mıdır Tabii ki özel konuşmaları aktaramam ancak büyük bir ima söz konusudur 1.Hillary geçen başkanlık yarışı öncesinde de yarışa katılıp katılmayacak mı diye soruları cevapsız

bırakmıştır. O zamanlar, bizler “başkanlık” kelimesini kullanmadan Hillary için para toplama kampanyaları düzenleyen küçük bir gruptuk. Aynı şeyleri bugünlerde de görmekteyiz. 2.Geçen yarış öncesinde, Hillary, önce kilo kaybetmek ve daha sıhhatli hale gelmek istemişti. Bu vesile ile ona arkadaşım Dr. Mark Hyman ı tanıştırmıştım. Ardından, o zaman hayatta olan annesi Dorothy ve kızı Chelsea ile birlikte Dr. Hyman ın çalıştığı tatil köyünde buluştuğumuzda Mark onun için bir program hazırlamıştı.

KİLO VERMEYE BAŞLADI Hillary ABD Dış İşleri Bakanı olduktan sonra havayoluyla çok seyahat ettiği için çok kilo alarak kendisi için hazırlanan rejim plananına ayak uyduramaz hale gelmişti. Mark da bana telefon ederek son zamanlarda Hillary ye telefonla dahi ulaşamadığını ve tavsiyelerde bulunamadığına işaret etmişti. Bu günlerde Hillary yeniden sağlıklı yaşama dönmeye çalışmaktadır ve halihazırda kilo vermeye başlamıştır.

YENİ İMAJ YARATIYOR Geçen başkanlık yarışı öncesinde, Hillary kısa saçı tercih etmişti. Bir gün benden Wash. DC deki makyajcının temas bilgisini istedi. Amacı, bir ülke yönetebilecek türden güzel ve genç bir iş kadını olarakgörünmekti. Onun için Hillary’yi ortak dostumuz modacı Craig Taylor ile tanıştırmıştım. Taylor da Hillary’ye, her gün pantalon giyse dahi, onu her zaman dinç ve genç gösterecek renklerden oluşan bir dizi gömlek dikmişti. Bugünlerde Hillary Dışişleri Bakanı olduğu günlerin aksine uzun saçın yerine kısa saçlıdır. Son gördüğümde yine makyaj yapmaya başlamıştı. Kısacası kilo vermeye ve form tutmaya devam ederken, uygun olan modayı da aramaktadır. Anlaşıldı mı Başka bir şey söylemek gerekir mi bu konuda

TIMES SQUARE’DE Borsa İstanbul rüzgarı

İbrahim Turhan

Borsa İstanbul ile NASDAQ OMX stratejik ortaklığı çerçevesinde bugün Amerika Birleşik Devletleri’nin New York kentindeki NASDAQ MarketSite’de gong töreni düzenlendi. Gong töreni canlı olarak New York Times Square’de de yayınlandı NEW YORK - AA

T

ürkiye, bölge ve küresel borsacılık sektörü için önemli bir dönüm noktası olan stratejik ortaklık çerçevesinde, ABD nin New York kentindeki NASDA MarketSite de seans, Borsa İstanbul için çalan gong ile başladı. Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İbrahim Turhan, gonk töreninde yaptığı konuşmada, bu tarihi anı yaşamaktan çok memnun olduğunu belirterek, Bu adımın Türkiye, Avrasya bölgesi ve küresel borsa endüstrisi için temel taşlardan biri olacağına inanıyorum dedi. Bu ortaklığın karşılıklı olarak her iki borsaya hizmet etmenin ötesinde bir anlamı olduğunu vurgulayan Turhan, aynı zamanda ortaklığın Türkiye ekonomisi ve içinde bulunduğu bölgenin ve Türkiye sermaye piyasalarının potansiyelini tamamen yansıtarak İstanbul un uluslararası nans merkezi haline gelmesinde etkili bir adım olacağını dile getirdi.

YENİ BİR BOYUT Turhan, sözlerini şöyle sürdürdü.Turhan, NASDA OM in teknolojik üstünlüğü ile Borsa İstanbul un dinamik imkanlarının birleşmesiyle her iki tarafın da yeni bir boyuta doğru ilerleyeceğine işaret ederek, Biz birlikte nansal piyasaların küresel standartlarını geliştirmek ve küresel nans piyasalarının yeniden şekillendirilmesinde daha fazla olanağa sahip olacağız değerlendirmesinde bulundu.

Yazı İşleri

Bu ortaklığın her iki borsa için de faydalı olacağına ve aynı zamanda İstanbul u Türk sermaye piyasasının, Türk ekonomisinin ve bölgemizin potansiyelini tam olarak yansıtan bir uluslararası nans merkezi yapmak adına önemli bir adım teşkil ettiğine inanıyorum. Bu ortaklık, Borsamızın dünyanın gelişmiş borsalarıyla entegre olmasını ve tüm ihtiyaçlara eksiksiz olarak cevap vermesini sağlayacak. Ortaklığımızın, NASDA OM in bu geleceği parlak coğrafyadaki mevcudiyetini güçlendirerek NASDA OM e büyük değer katacağına inancım sonsuz. Her iki tarafın ortak kararlılığı, normalde yıllar alacak ortaklık anlaşması imza sürecini, yoğun bir çalışmayla sadece bir yıl içinde tamamlamamızı sağladı. Her iki şirketin mükemmel personeline ve hatta onların ailelerine teşekkür borçluyuz.

GURUR DUYUYORUZ Borsa İstanbul u desteklemekten gurur duyuyoruz NASDA OM Grup Başkan Yardımcısı Meyer Sandy Frucher da söz konusu ortaklığın Borsa İstanbul ve NASDA OM için oldukça önemli olduğunu vurgulayarak, Borsa İstanbul, dünyanın bilinen en ileri teknolojik altyapılarından birine sahip olma noktasında adımlarını hızlı bir şekilde atıyor dedi. Sadece 1,5 yıl içinde hem yatay hem de dikey entegrasyonunu başarıyla gerçekleştirmiş başka bir borsa olmadığına dikkati çeken Frucher, Üstelik bunu başarabilmiş bir borsa sadece gelişmekte

olan ülkelerde değil, gelişmiş ülkelerde de bulunmamaktadır. Borsa İstanbul un bunu büyük bir başarıyla gerçekleştirdiğini gönülden söyleyebilirim. Bu gelişmeler doğrultusunda, İstanbul da uluslararası bir nans merkezi olma yolunda emin adımlar atıyor diye konuştu. New York ta NASDA OM seansının Borsa İstanbul için çalan gong töreni ile başlamasının kendisi için büyük bir zevk olduğunu söyleyen Frucher, NASDA OM ve Borsa İstanbul arasındaki iş ortaklığı ve arkadaşlık, bizim için gerçekten çok önemli. Türkiye dünyanın en hızlı gelişen sermaye piyasalarından biri. Türkiye gerçekten büyük potansiyele sahip bir ülke ve sermaye piyasalarındaki yeni kurallar ve düzenlemelerle yapılandırılması sonrası büyük değişikler yaşadı dedi. Frucher, Borsa İstanbul u bu başarılı ortaklıktan dolayı kutlayarak, Borsa İstanbul u desteklemekten büyük bir gurur duyduklarını ifade etti. Bu arada gong töreninin ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Turhan, bugün New York Times S uare de tam bir Türkiye günü yaşandığını belirterek, Borsa İstanbul olarak şu anda sadece NASDA OM açılış gongunu çalmakla kalmıyoruz, doçent olarak lisansüstü dersleri verdiğim ve mezunu olduğum Boğaziçi Üniversitesinin 150. yılı anısına kapanış gongunu da bu akşam Boğaziçi Üniversitesi Rektörümüz Prof.Dr. Gülay Barbarosoğlu ile birlikte çalıyor olacağız bilgisini de paylaştı.

ARKA FONDA Türk Bayrağı. Zemin biraz karanlık. Adam da öyle zaten bana göre. Anlatıyor da anlatıyor... Hani öncesini bilmesek, yaşamasak, o ses bantlarını dinlememiş olsak diyeceğiz ki “Vay be adama bak neler yapmış. Türk ekonomisini kurtarmış. Bugün boğazımızdan iki lokma geçiyorsa sayesinde abimin. Helal olsun sana. Helal olsun seni doğurana...” Adamın adı Rıza ya da Reza... Soyadı Sarraf mı Zarrab mı ne... 17 Aralık’ın ardından hapse atılıp da en fazla 4 ay bile dolmadan tantanalarla tahliye ettirilen eleman kendisi. Bizim Ebru’nun birazcık ergen geçkini kocası, çocuğunun babası. Hani eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’in, “Sana bir şey yapmaya kalkarlarsa önlerine yatarım” dediği, hani 700 bin liralık kol saatini bir bakana hediye eden, ‘iş bitirmek için’ bürokratlara, prenslerin adamlarına ‘kadın ayarladığı’ öne sürülen, nereye gittiği belli olmayan tonlarca altının sahibi olan kişi. İran’ın yargıladığı yüzyılın yolsuzluk skandalı sanığı Zencani’nin ortağı olduğu iddia edilen şahıs. İşte bu kişi o kutsal bayrağı fon yaparak kendini aklamaya çalışıyor. Adam zaten İranlı. Ne işi var Türk bayrağı ile. Koy ayaklarının altına Muammer Güler desenli bir halı daha iyi olmaz mı? Hoş bir dekor olurdu sonuçta... Reza Zarrab, o röportajda bütün yaptıklarının legal olduğunu savunup her şeyden Hükümetin bilgisi olduğunu da söyledi. Bu sanki o ekrana çıkartılmasının ne anlama geldiğinin de bir kanıtıydı. Ama hemen ardından ilginç bir diğer detaya daha değindi. Hapisteyken hükümet ve bakanlar aleyhine ifade vermesi durumunda kendisinin serbest bırakılacağını iddia etti. Bu da hükümetinin başının diline pelesenk olmuş ‘paralel yapı’ lafını pekiştirmek için yapılmış bir açıklama gibi geldi bana. Neyse Ebru ile minik bebeğini daha fazla üzmeyelim. ★★★ Habere göre; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan, sosyal medyanın uluslararası hukuk kurallarına kavuşmaması durumunda, Türkiye’nin kendi alan adresini oluşturmayı düşünebileceğini söyledi. Ee ne var bunda demeyin. İnternete bir türlü istedikleri gibi ‘ayar veremeyen Hükümetin bakanına göre (www) alan adından çıkıp (ttt) diye kendi sistemimizi kurabilirmişiz. Yahu nelerle uğraşıyoruz. Bu haberleşmeden sorumlu bakan değil miydi ‘fişini çektiğinde’ hiç kimsenin Youtube’a veya Twitter’a giremeyeceğini zanneden. Hadi üzmeyelim adamı. Bırakın dabulyu dabulyu dabulyuyu. Tutuşun elele tey tey tey yaparak giriyoruz internete... Hoba... ttt.allahakilfikirversin.tr ★★★ Başbakan ne diyordu mitinglerde... “İstanbul’a üçüncü köprüyü yapıyoruz... Marmaray’ı yaptık şimdi İstanbul’a dünyanın en büyük havalimanını yapacağızzz...” Dinleyenler de, “Heyooo” diye sevinçten deliye dönüyordu. Peki nerede diyordu bunları... Tunceli’de, Erzurum’da, Trabzon’da, Adıyaman’da... Yahu kaçınız birinci veya ikinci köprüyü kullandınız da üçüncüsüne seviniyorsunuz? Zannedersin bu sevinenler her gün Mahmutbey turnikeler ile Kozyatağı arasında trafik çilesi çekiyorlar. Size ne kardeşim... Hatta yalakalığı abartan Afyon İl Başkanlığı bina boyu, “Üçüncü Köprümüz Hayırlı Olsun” diye pankart bile asmıştı. Akıllara şenlik... Yahu biz İstanbul’da yaşayanların İstanbul’u gerçekten sevenleri, bu duruma içimiz yanarak bakarken size n’oluyor arkadaş. İstanbul’un eskiden kuzeyi ormandı. Hani, “Buralar eskiden dutluktu” kıvamında bir giriş oldu ama şehir öyle nefer alırdı. Şimdilerde her yer dünyanın en büyük bilmem neyini yapmak için şantiyeye çevrildi. Milyonlarca ağaç katledildi. Akciğerlerimiz artık yok. Bak o köprüler, havalimanları bitsin de o zaman görün çevre katliamının ağa babasını. Her yer imara açılır. Ha babam de babam beton döker asma kat çıkarız durmadan. Yeşilin Benjamin tonunu çok seven yöneticilerimiz için üç-beş ağacın ne önemi var ki... Maksat memleket kalkınsın. Dünyanın en büyük ‘şey’lerini yapalım da öğünelim. Zaten biz Türklere özgü bir kavram değil midir ‘büyük’lük. İşleve kimse bakmaz çünkü... Deprem kuşağındaki ülkemizin fay hattının üzerine Nükleer santral kurmaya çalışan zihniyet, doğa harikası vadileri, ormanları HES’ler (Hidroelektrik Santralleri) için katletmedi mi gözünü kırpmadan. Rakamlara göre Türkiye, 1980’de en fazla ormanı olan 33’üncü ülkeydi. Ama 1990)lara geldiğimizde 55’inci sıraya düştük. Şimdilerde ise dünyada ormanlarını en hızlı tüketen ikinci ülkeyiz. Biraz daha sıksak kendimizi en ‘büyük’ olmak işten bile değil! Tamam elektrikte bile dışa bağımlı bir ülkeyiz. Peki çözüm bu mu? Karadeniz’deki tüm HES projeleri bittiğinde bile Türkiye’nin enerji ihtiyacının ancak yüzde 3’ü karşılanabilecek... HES’ler için yapılan masrafın yarısı ile elektrikte yüzde 20’leri bulan kaçağın yarısından fazlası önlenebilir aslında... Ama kaçak elektriğin parasını, çaldırdığı malın bedelini bile halka yükleyen bu anlayışın, ‘oy deposunu’ ürkütmeye hiç mi hiç niyeti yok. Yolunacak bizim gibi kazlar var nasıl olsa... Çok ümitlenmiştik ama bi HES’tirip gidemediler.

ABONE OLMAK İÇİN...

abone@posta212.com


Güncel

23 Nisan 2014 Çarşamba

İlhan Tanır @Washingtonpoint

Cemaat için özeleştiri vakti gelmedi mi? YEREL seçimler sonucunda AKP’nin önemli bir zafer kazanması, Türkiye içinde olduğu kadar dışında da Cemaat’e yakın kurumların üzerine gidildiği bir dönemin önünü açtı. Bu zor dönemde, bir de Cemaat’den özeleştiri talep etmek belki de bazılarına yersiz gelecektir. Aynen, seçimlerden önce de, AKP ile girilmiş acımasız bir savaşın ortasında özeleştirinin zamanı değil diyenlerin olduğu gibi. Ne var ki, Cemaat mensuplarının, AKP ile girdikleri bu kavgada neden başka çevrelerden daha çok destek göremediğini sıkça sorduklarını görüyoruz. Elhak, Cemaat, özellikle bu son dönemdeki kavgada, görünürde hemen bütün evrensel değerlerin yanında pozisyon almış durumda.

EVRENSEL DEĞERLER VE CEMAAT

Örneğin basın özgürlüğü savunuculuğu. Yargının bağımsızlığı. İfade ve toplanma özgürlüğü. Özel girişimciliğin kutsallığı ve özgürlüğü. Yolsuzlukla mücadele. Hukukun üstünlüğü vs. Peki bunca doğru argümanı kullanan ve evrensel değerleri savunan bir pozisyon almış grubun Türkiye içinde gerçekten de daha geniş kitlelerce desteklenmesi gerekmez miydi? Bunun sorusunu soran Hizmet’e yakın isimler gördüm bu son haftalarda. Bu durumun muhasebesini samimi olarak yapan, yapmaya çalışan herkese de aynı şeyi söyledim: Her ne kadar bu son dönemde Cemaat evrensel değerlerin yanında yer alsa da, bu durumun samimiliğine inanmayan çok ciddi bir kesim bulunuyor. Seçim haftası bulunduğum İstanbul’da da, hayatında gazetecilikten başka birşey yapmamış bir arkadaşımın, ısrarla öne sürdüğü gibi, Cemaat’in evrensel değerleri savunmasını şu an yaşadığı varolma mücadelesinden dolayı gören birçok kimse var. Muhalif olmanın dayanılmaz demokratlığı olarak da bilinen bir durumun Cemaat’de yaşandığı düşünülüyor.

PEKİ ÖZELEŞTİRİ YAPILACAK NEYİ VARDI CEMAAT’İN?

Örneğin, en yakınından, Ergenekon davaları gibi, Türkiye demokrasisi için çok önemli bir dönüm noktası olabilecek davalar silsilesini, amacından saptırarak, cadı avına dönüştürülmesi ya bizzat Cemaat’in yargı ve güvenlik müesseleri içindeki sevenleri tarafından yapılmıştı, ya da, kurunun yanında yaş, masum kimseler içeri alınır, davalarda büyük hatalar yapılırken Cemaat bunları görmezlikten gelmişti. Ayrıca hiçbir gazetecilik etiğine riayet etmeden bu davaların her yönü, sorgusuzca, Cemaat’e yakın medyada savunulması yapılmıştı yıllarca. Örneğin, OdaTV davasının ne şekilde bir Cadı Avı olduğunu görememek, veya bilerek kendilerine muhalif kimselerin içeri atılmasını seyretmek ve savunmak ameliyesi yerine getirilmişti. Örneğin, Cemaat’in ‘dokunulmaz’ o döneminde, Cemaat’i eleştirmek cesaretini gösteren bazı isimler hakkında mesnetsiz dedikoduların ağız ağızdan dolaştırılması, kişiliklere saldırı yapılması vardı. Bu örnekler biraz daha çoğaltılabilir.. Kısacası, o güçlü olunan dönemde yeterince hakkaniyet sahibi olamamanın muhasebesini bekliyor insanlar. Diğer türlü, AKP’ye karşı şu an yapılan kavganın kazanılması durumunda şimdiki cadı avları tersine dönmeyecek mi sorusunu soranlar var. Bütün bu muhasebeler yapıldığında, Türkiye’de şimdiye kadar Camia’nın samimiyetine inanmamış kimselerin bir anda fikrini değiştirmeleri beklenir mi? Hayır. Birçokları Camia’yı halen içinde bulunduğu büyük kavganın bir stratejisi olarak bu gibi özür dileme, özeleştiri yapma ve üzgünlük rolü oynadığını düşünecek. Aslına bakılırsa özeleştiri açıkça ve yerlice yapıldıktan sonra gerisi Cemaat’in suçu değildir. Ama en başta işin bu hesapçılık yönüne kaçmak da zaten sakat bir durum. Çünkü Cemaat, bu özeleştirinin doğruluğuna inanıyorsa, bir doğruyu yerine getirmek için bu eleştiriyi yapmalı. Hatalar yaptığına inanıyorsa, bunlar için özür dilemeli. Başkaları için değil. Unutmayalım ki NYTimes gibi dünyaca ünlü gazeteler Irak İşgali döneminde yaptıkları yayınlardan dolayı özür dilemeyi bilmiş, özeleştiri yapabilmişlerdir. Bu durum NYTimes’i küçültmek yerine, herkesin bildiği gerçekleri itiraf etmesi nedeniyle onu büyütmüştür.

KURTULUŞU OLMAZ

Diğer türlü, Cemaat’e yakın gazeteler ve yazarları, her basın özgürlüğü dediklerinde geçmişten bazı manşetler çıkartılarak, iki yüzlülükle suçlanmaya devam edileceklerdir. Her hukukun üstünlüğü argümanında, sahte, sonradan üretilmiş belgelerle içeri atılmış kendilerine muhalif insanlara uygun görülen işlemlerin yapıldığı dönemde kendilerinin suskunluğu hatırlatılacaktır. Her cadı avına maruz kaldıklarından yakındıklarında, kendilerine karşı konumlanan kimselerin cadı avına maruz kaldığı dönemde, bilerek veya bilmeyerek bu kampanyayı destekledikleri söylenecektir. Bana sorulursa, bunca yıl sonra anlaşılan o ki, Cemaat’e yakın özel bazı kesimler, inandıkları idealler ve kutsallar için, geçmişte bir kısım başka muhaliflere cehennem hayatı yaşatırken, Cemaat’e bağlı diğer bazı kesimler de olanlardan haberli veya habersiz bu kampanyaları desteklemişlerdir. Ve gerçekten de bir büyük hata yapılmış, bir özeleştiri ve özür borcu bulunmaktadır. Bu yaşananlar için halen çok geç de değildir. Özürsüz ve özeleştirisiz bir şekilde, bugün ne kadar hakkaniyetli ve tarihin doğru yerinde durulursa durulsun, geçmişte yaşanılanları ve yapılan hataları şimdiki bu durum unutturmayacak, birçok kesim Cemaat’in samimiyetine inanmayacaktır. Şu açıkça söylenmeli ki, bir zamandır AKP yakını medyanın kullandığı baskı, manipülasyon, çarpıtma, iftira ve yalan haberler gerçekten mide bulandırıcıdır ve ben de bu kusmuklardan nasibini almış biri olarak bu hatırlatmaları yapıyorum. Eski dönemde kullandığı bazı anti-semitik cümleleri ve yazıları, Jamie Tarabay tarafından kendisine sorulan Gülen Hoca, genelde çoklukla başvurulan yol olan ‘sözlerim çarpıtıldı, içerik farklı idi’ demek yerine, ‘insanlar zamanla değişebilir, düşüncelerinde evrim yaşayabilir, eskiden ayet ve hadisleri yanlış anlamışım’ gibi cevaplar vererek, yanlışlığını açıkça itiraf etmişti geçtiğimiz aylarda. Hal böyleyken, onun talebeleri, artık lise öğrencilerinden tutun ahvalden bihaber olmayan herkesin bildiği veya tahmin ettiği yanlışlar hakkında gözlerini ve kulaklarını kapatmaya devam mı edecekler?

Boehner’in Türkiye ziyareti ve 2015 senaryoları için önemi Ankara ile as ington arasındaki kanalların tıkandığı son zamanlarda A D Kongresi’nin aşkanı o n oe ner’in Ankara’ya ziyareti, ilişkilere son aylarda olumlu katkı sağladı yansıması bu. Nitekim, MUSİAD’ın Washington o si gala yemeğine katılan Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesi’ndeki kıdemli Demokrat Eliot Engel de, Senato Komitesi’nden yasa tasarısının geçtiği günün akşamında, kendi komitelerinde böyle bir Ermeni tasarısının gelmeyeceğini açıklıkla ifade etmişti.

İLHAN TANIR NEW YORK-POSTA212

A

BD Temsilciler Meclisi Başkanı ohn Boehner’in geçen hafta içinde Ankara’yı ziyaret etmesi ABD-Türkiye ilişkileri açısından oldukça dikkat çekici bir gelişme oldu. iyaret, yaklaşan 2015 yılı ve 24 Nisan öncesi de incelenmeye değer.

TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNE ZEKİ PLASE Ankara ile Washington arasındaki ilişkilerin bir süreden beri iyi gitmediğini artık dost-düşman herkes biliyor. 2012 yılı sonlarında gazeteciler, yakaladıkları Türk veya ABD’li yetkililere, Türkiye-ABD ilişkileri altın yıllarını mı yaşıyor ’ sorularını sorarken, bugünlerde ise bu ilişkilerin sadece kötülük derecesi uzmanlar arasındaki tartışma konusu. Örneğin, geçtiğimiz aylarda ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel’in Ankara ziyaretini ertelemesinin tek nedeni, Washington’daki çok sağlam kaynaklarca belirtildiği üzere, Ankara’daki bulanık havaya kendisinin alet edilmesinden olan korku idi. Bu dönemde, Obama ile Erdoğan arasında şubat ayında yapılan son telefon görüşmesi de, ikili ilişkilere pozitif bir katkı yapmaktan ziyade, görüşme sonrasında Beyaz Saray’ın, bir Türkiye başbakanını o telefon konuşması hakkındaki demeçlerden dolayı yalanlanması ile negatif bir gelişmeye dönüşmüştü. BOEHNER’İN GEZİSİ Ankara ile Washington arasındaki en sağlıklı kanal şu an itibariyle ABD Dışişleri Bakanı Kerry ve Türkiye Dışişleri Bakanı Davutoğlu arasında sıkça yapılan görüşmeler. Türkiye’nin dahil olduğu coğrafyada bunca sıkıntılı konu arasında ABD ile bir mütte k ülke olarak konuşmamak zaten düşünülmesi güç bir durum olurdu. Fark ise, 2011 ve 2012 yıllarında Obama-Erdoğan hattının yoğunluğunun şimdilerde Kerry-Davutoğlu hattına dönüşmesi. Daha önce Arap Baharı problemlerini ayda bir veya birden fazla kez görüşerek iki ülke politikalarını senkronize etme gayretindeki iki liderin bu hattı, Erdoğan’ın Gezi protestolarından beri takındığı tutumlardan dolayı kesildi.

İşte tam böyle bir zamanda ABD Kongresi’nin başkanı ohn Boehner’in Ankara ziyareti, ilişkilere son aylarda olumlu katkının sağlandığı ender gelişmelerden biri oldu. Boehner’in basın sözcüsü Michael Steel, aramızdaki birkaç email değişimi esnasında bütün ısrarlı sorularıma rağmen Ankara gezisiyle ilgili olarak derin bir yorum yapmaktan kaçındı. Steel’in tek cevabı ise, Boehner’e atfedilen ve sözde Ermeni Soykırımı yasa tasarıları ile ilgili olan demecinin doğruluğunu teyid etmesi oldu. Boehner Ankara’da, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ile yaptığı görüşme sonrasında sorulan soruya karşılık verdiği ve ses getiren o demeç şu idi: ’Ermenilerle ilgili konu zaman zaman ABD Temsilciler Meclisi gündemine gelmektedir. Ama merak etmeyin. Bizim meclisimiz bu soruna dahil olmayacaktır. Biz tarih yazmıyoruz, biz tarihçiler değiliz.’’

BOEHNER’İN RUTİN ZİYARETİ Boehner’in, tam da ABD Senato’sunun Dışilişkiler Komitesi’nde geçen sözde Ermeni Soykırımı’nı tanıma’ yasa tasarısından sonra, bu kez kamuoyu önünde açıkça ortaya koyduğu Ermeni tasarıları karşıtı söylemi, ABD-Türkiye ilişkilerine gelebilecek muhtemel zararları önceden önlemiş oldu.

Boehner’in Ankara ziyareti aslında rutin olarak kabul edilmesi gereken bir ziyaret. Her yıl olması gereken bu ziyaretler, geçtiğimiz yıllarda ABD’deki büyük ekonomik kriz ve bütçe kısıntıları nedeniyle Boehner tarafından askıya alınmıştı. Bütçe denkliğini söylemlerinin çok önemli bir bölümü haline getiren Boehner’in, yabancı ülke gezilerini iptal ederek, popülist yaklaşımına önemli bir gerçekçi ek getirmişti. Boehner, Ankara’ya uğramadan önce ise Afganistan ve BAE’ye uğramıştı.

BOEHNER: AMERİKAN RÜYASI Öncelikle Boehner’in Ohio’nın 8. bölgesinden milletvekili olduğunu, 12 kardeşli büyük bir ailenin ikinci büyük çocuğu olduğunu hatırlatmak gerekir. Boehner, bir Amerikan rüyasının şekillendiği politikacılardan biri olarak biliniyor. Diş ve tırnakları ile bulunduğu yere gelmiş, ailesinden gelen bir ayrıcalıklı statüsü ile, yolların açıldığı gürlerden birisi değil. Ailece işlettikleri tavernanın yerlerini paspaslayan bir geçmişi de, Amerikan rüyası paradigmasında sıkça konu oluyor. Bulunduğu bölgeden 1 0 yılında ilk kez Amerikan Temsilciler Meclisi’ne seçilen Boehner, geride kalan 24 yıl boyunca teker teker Meclis’in basamaklarını tırmanarak 200 yılında, o sırada azınlıkta bulu-

nan Cumhuriyetçiler’in Meclis’deki lideri oldu. 2010 yılında ise, Cumhuriyetçiler’in Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu kazanmasıyla birlikte de, Temsilciler Meclisi başkanlığına adım atmış oldu.

BOEHNER’İN DIŞ POLİTİKASI 2010 yılının Kasım ayından beri Temsilciler Meclisi’nde Ermenilerle ilgili yasa tasarılarının hiçbir zaman Kongre’nin Dışilişkiler Komitesi’ne gelmediğini bu nedenle hatırlatmak gerekir. Bu durum, doğrudan Boehner’in yaklaşımının bir sonucu. Washington’da Türkiye’nin lobisi ile yıllardır ilgilenen bir kaynağın aktardığına göre, Boehner’in Ermeni yasa tasarılarına ve 100 yıl önceki trajik olayları soykırım olarak tanımlanmasına karşı duruşu sadece Ermeni-Türk pozisyonuna özel de değil. Boehner, buna benzer şekilde, tarihi olaylarla ilgili tasarıların tümüne karşı çıkıyor. Bu tür yasaların zaten oldukça hantal çalışan Kongre’yi daha da etkisizleştirdiğine, ayrıca uluslararası ilişkilerde ABD’nin ilişkilerini bozmaktan başka bir işe yaramadığını düşünüyor. Stratejik olarak da, Cumhuriyetçi kanadın geleneği olan, realist-ulusal çıkarları düşünerek, insan hakları konularını öne çıkarmamakta kararlı bir pozisyonun

rmeni yalanlarına son

MİTİN İ VE AN N

RK

TA

A

merika’daki Genç Türkler Derneği tarafından her yıl düzenlenen Ermeni Soykırımı Yalanına Son ve ehit Diplomatlarımızı Anma’ mitingi bu yıl 2 Nisan Cumartesi günü New York Times Meydanı’nda yapılacak. Binlerce kişinin katılımıyla ABD’de ve Türkiye’de büyük yankı uyandırması beklenen mitingden bir gün önce düzenlenecek panel ise , 25 Nisan Cuma günü saat 20.00 ile 22.00 arasında Columbia Üniversitesi Hamilton Binası’nda 517 numaralı odada yapılacak.

ABD’Lİ PROFESÖRLER ANLATACAK Genç Türkler Derneği Başkanı Tulga Tekman, Columbia Üniversitesi Türk Öğrenci Derneği ile ortaklaşa organize ettiği panel hakkında POSTA212 muhabirine şunları söyledi: “Bu panelin özelliği Ermeni terörünü açığa çıkarmak. Panelimizin konuşmacılarından Florida State Üniversitesi’nden tarih profesörü PH.D. Christopher Gunn daha önceden çeşitli ülkelerde bu konuda konferanslar vermiş bir kişi. Yetiştirebilirse, 2-3 hafta içinde yayınlanacak olan ve Ermeni terörünü detaylı olarak incelediği ASA A adındaki kitabını da konferansa getirecek.

İkinci konuşmacımız ise geçen senelerde mitingleri katılmış Tennessee Teknik Üniversitesi’nden siyasi bilimler profesörü Prof. Dr. Michael Gunter. Kendisinin uzun yıllar Türkler konusunda büyük araştırmaları var. Ermeni Soykırımı’nın yaşanmadığını, Türklerin daha fazla katliamlara uğradığından bahsederek, 1 15 yılında Ermenilerin Doğu Anadolu’da Müslüman köylerinde yaptıkları vahşet konusunda bir konferans verecek. Dr. Gunter’in uzun yıllar boyunca yaptığı araştırmaların ışığında bir konuşma yaparak olayların aydınlanmasında çok etkili olacağını düşünüyoruz.”

BAYRAĞINI AL GEL! Panelden bir gün sonra, 2 Nisan 2014, Cumartesi günü saat 13.00 1 .00 arasında New York şehrinin dünyaca ünlü meydanı Times Meydanı’nda, 42’nci Sokak ve 7’nci

İ

Cadde arasındaki alanda “Ermeni Yalanlarına Son” mitingi yapılacak. Miitinge bu yıl, Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu ve bağlı derneklerden TASFO, NY Azerbaycan Derneği, Amerika Azerbaycan Derneği, ayrıca Amerika ehit ve Gazi Yakınları Derneği, TAUDA ve Türk-Azerbaycan Kardeşlik Grubu da destek verecek. Columbia Üniversitesi’nde bir gün önce düzenlenen panelde konferans veren ABD’li profesörlerin de katılacağı mitinge bu yıl önceki yıllara oranla büyük bir katılım bekleniyor.

“GELİN VATANIMIZA SAHİP ÇIKALIM” Genç Türk Derneği Başkanı Tekman, son olarak ABD’deki Türk toplumuna şu mesajı gönderdi: “2015’e kadar işimiz çok zor. En yoğun saldırılar 2015 yılında başlayacak. Biz vatanımıza ve bayrağımıza sahip çıkan insanlarız. Halkımıza da bu yönde mesajım Gelip siz de sahip çıkın, şehidine sahip çıkan vatanına sahip çıkar. Panele ve mitinge herkesi bekliyoruz ”

2015, BOEHNER VE TÜRKİYE 2014 yılının kasım ayında yapılacak olan ara seçimlerin Türkiye açısından en önemli sonuçlarından biri hiç şüphesiz Boehner’in Meclis başkanı olarak kalıp, kalamaması olacak. Bu bağlamda Cumhuriyetçiler’in kasım ayında oylarının artıracağı beklentisinin olduğunu hatırlatmak gerekir. Hatta şu an Senato’da çoğunluğu bulunan Demokratlar’ın, Temsilciler Meclisi’nin yanı sıra Senato’daki çoğunluğunu da kaybedeceği beklentisine sahip çok sayıda siyasi gözlemci bulunuyor. Bu seçimle ilgili daha net bilgilere yaz mevsimi sonlarında sahip olacağız. Demokratlar’ın Kongre’nin her iki ayağında daha da çok zemin kaybetme beklentisinin nedenlerden ilki, başkan Obama’nın yaptığı işi beğenen Amerikalılar’ın son zamanlarda en düşük seviyelerde seyrediyor oluşu. Obama, ABD’nin son yıllardaki ekonomisindeki iyileşmelere, enerji yatlarındaki düşüşe rağmen, başta sağlık reformundaki aksaklıklar olmak üzere, göçmenlik ve diğer konulardaki yavaşlık ve etkisizliğinden dolayı gözden düşmüş durumda. İkinci olarak ise 5.5 yıldır iktidarda bulunan Demokratlar’a, iktidar yorgunluğu olarak da tabir edilen şekilde performanslarındaki düşüşün etkisi veya halkın bir değişime olan ihtiyacı. Bu şartlarda, eğer olağanüstü bir değişim yaşanmazsa, Cumhuriyetçiler’in Temsilciler Meclisi’ndeki çoğunluğunu koruması ve Boehner’in 2015’de Meclis başkanı olarak kalması bekleniyor. Boehner’in en büyük düşmanı ise Çay Particiler ve bu aşırı kanadın desteklediği Eric Cantor. Herşeye rağmen, şartlar devam ettiği sürece, 2015’de de, Boehner’in başkanlığının devamı ve Türkiye’nin çok korktuğu sözde Ermeni Soykırımı yasa tasarısının Meclis’te kabulü şimdilik pek mümkün görünmüyor.

d Royce rmenistan’a gidiyor İ HAN TAN R A HN T N TA ABD Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Komitesi Başkanı Cumhuriyetçi Ed Royce ve kıdemli Demokrat üyesi Eliot Engel’in önümüzdeki günlerde Ukrayna, Azerbaycan ve Ermenistan’ı içine alan bir geziye çıkması bekleniyor. Washington’daki bir kaynağın bildirdiğine göre, bu gezinin nal ayağı ise Yerevan olacak ve ziyaret tarihi de, birçoklarınca sözde Ermeni Soykırımı’nın anma günü olarak kabul edilen 24 Nisan’a denk getirilecek. Komitenin başkan ve muhalif lideri Royce ve Eliot ile bazı diğer Komite üyelerinin de katılması beklenen ziyaretin Yerevan ayağında, Washington’daki bir yabancı ülke diplomatik kaynağının söylediğine göre, 24 Nisan’ı soykırım olarak tanıdıklarını kamuoyu önünde ilan edecekler. Hem Royce hem de Eliot, Temsilciler Meclisi’ndeki birçok diğer üye gibi sözde Ermeni Soykırımı’na inanan ve olduğunu iddia eden üyelerden. Meclis Başkanı ohn Boehner’in Ermeni Yasa Tasarısı getirilmesinin önüne geçmiş olması nedeniyle, bu iki kıdemli üyenin Yerevan’a gitmeyi planladıkları sanılıyor.


Güncel I’NA S A S A Y MİT EPKİSİ T İ Ç ’ T İ M

Yılmaz Polat

23 Nisan 2014 Çarşamba

‘Yasa 17 Aralık’ın devamı’

T MM’den geçen afta geçen MİT yasasına, MİT eski Müsteşar ardımcısı evat neş de karşı çıktı MİT’in yeni yasaya i tiyacı olduğunu vurgulayan neş, Ancak bu yasa Aralık’ın devamı MİT tırlarının ardından geldi dedi

Erdoğan Washington’da görücüye çıkıyor BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın uzun süredir Obama Yönetimiyle yaşadığı sıkıntı sır değil. Beyaz Saray’la Erdoğan arasında geçen mayıs ayından bu yana bir telefon konuşması dışında hiçbir diyalog olmadı. Telefon konuşmasının Kıbrıs görüşmelerinin başlatılması gibi önemli bir gerekçesi olmasına rağmen konuşmaya sebep olan ABD Dışişleri yetkililerinin sonradan zor durumda kaldığını da belirtmekte yarar var. Beyaz Saray’dan kısa vadede Erdoğan’a sıcak bir mesaj beklemek ‘tavuk ile darı ambarı’ misali hayal olur. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan geçtiğimiz günlerde IMF toplantıları nedeniyle Washington’daydı. Ankara’ya dönünce intibalarını herhalde Erdoğan’a aktarmıştır. AKP Hükümeti’nin Washington’la sıkıntısı Yönetimle sınırlı değil, Kongre, düşünce kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve basınla da zor günler geçiriyor. Temsilciler Meclisi Başkanı John A. Boehner başkanlığında bir Kongre heyeti Türkiye’de temaslarda bulundu. Sanırım ABD’li siyasetçiler de endişelerini aktarmıştır. AKP’nin 30 Mart seçimlerinde aldığı oy Washington’da Erdoğan’la ilgili düşüncelere olumlu yansımadı. Amerikalıların insan hakları ihlalleri, özgürlük, basın ve fikir hürriyetiyle ilgili endişeleri devam ediyor. 30 Mart’taki seçimin sonucu bu kuşkuları gidermedi. Erdoğan, mayıs ayında ABD’ye geldiğinde Diyanet’in Washington yakınlarında aldığı arazide yapılacak caminin temelini atmıştı. Caminin Washington’da açılışını yapmak için bu yaz sonuna kadar yetiştirilmesini istemişti. Cami Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce veya sonra tamamlansa bile Erdoğan’a Beyaz Saray’dan bir randevu verilmesi beklenmiyor. AKP Hükümeti, Washington’da SETA-DC aracılığıyla 29 Nisan’da bir konferans düzenliyor. ‘Türkiye’de demokrasinin geleceği, seçimler ve dış politika’ konulu konferansa, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın yanı sıra gazeteciler Oral Çalışlar, Ali Bayramoğlu, Mustafa Karaalioğlu, Etyen Mahçupyan ve Fuat Keyman katılacak. Yurt Gazetesi’nden alınmıştır

DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

M

eclis’te kabul edilen MİT yasasıyla birlikte, MİT’e her türlü veriye ulaşma yetkisi tanınırken, MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş yasanın 17 Aralık sürecinin devamı olduğunu söyledi. Öneş, MİT’in denetiminin gerçekçi olup olmayacağını Bakanlar Kurulu’ndan çıkacak yönetmeliğin belirleyeceğine işaret etti. ■ izce bu yasa gerekli miydi MİT’in zaten bir kanunu var Evet gerekliydi ama hükümet tekli olarak değil bir tasarı halinde gelseydi daha iyi olurdu. Ve normalde Türkiye’de güvenlikle ilgili tüm kurumlar yasanın yapılış sürecine müdahale etmeliydi. Yani İçişleri, Savunma, Dışişleri Bakanlığı da sürece dahil olmalıydı. Eğer istihbaratın merkezileştirilmesi hede eniyorsa bu kurumların da görevleri

belirlenerek bir yasa hazırlanmalıydı. Maalesef uygun olmayan bir ortamda geldi ve kamuoyunda da yeterince tartışılmadı. ■ amanlama ile neyi kast edi yorsunuz Bu yasanın gelişinde 17 Aralık’ın izleri var. Evet 7 ubat’ta Hakan Fidan’ın ifade vermeye çağrılmasının da izleri var. Ama hükümetin son dönemde çıkarttığı diğer yasalardan farklı değil.

ZATEN GÖRÜŞÜYORDU ■ MİT’in er örgüt ile ilişkiye ge çebilme yetkisi zaten yok muy du Bunlar aslında MİT’in kullandığı yetkilerdi, görüşüyordu ama 17 Aralık dosyası ve yakalanan MİT tırları gibi meselelerin üzerine geldi. MİT zaten diğer kuruluşlarla temas ediyor ve görevi de zaten budur. Mesele bu temasların devletin güvenliği ile sınırlı olması yani hukuk devleti, demokratik değerler içerisinde hareket edilmesi.

■ KK ile görüşmeler için yasak gereklilik var mıydı Çözüm sürecinde MİT’in yüklendiği sorumluluk ağır. Bu sorumluluğun gereği sağlanmalı.

DENETİMDE İPLER HÜKÜMETTE ■ MİT’in, Meclis’te kurulacak ko misyon ile denetlenebileceğini düşünüyor musunuz Yasada Komisyonun hukuki

altyapısı yoktu. Hükümetin açıklamalarından, bu denetimin nasıl yapılacağının Bakanlar Kurulu kararıyla belirleneceğini anlıyoruz yani komisyonun çalışmasına dair yönetmeliğin çerçevesini Bakanlar Kurulu sunacak. Bu genelge ile denetim süreci belli olacak. Bu kanun ve süreç 17 Aralıkla ilgili ama 17 Aralıkla ortaya çıkan bu düzenlemeler zamanla, yaşanacak gelişmelerle değişecektir. ■ u yasayla yeni e şil’ler çıkar mı Bu tip uygulamaların mahsurları ortaya çıktı. Ama bütün bunlar zihniyet meselesi. Olaya bakışın demokratik sistem içerisinde, hukukun üstünlüğü ilkesiyle olması lazım.

MUHALEFET TOPTAN KARŞI MİT yasasına AKP’liler dışında tüm muhalefet partileri karşı. Ancak karşı çıkışlarının nedenleri farklı: H ’ R HUKUK U UK’ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yasaya itirazlarını şöyle sıraladı:

SURİYE’DE SARİN GAZINDAN SONRA YENİ BİR İDDİA

Toksik ve klor gazı

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

YIL: 1 SAYI: 49

23 Nisan 2014 Çarşamba

POSTA 212 PUBLISHING LLC ADINA YAYINCI CAN KAMİLOĞLU

İMTİYAZ SAHİBİ EKMEL ANDA

GENEL YAYIN YÖNETMENİ

YILMAZ SOYTÜRK YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ

AHMET RAVALI

HABER KOORDİNATÖRÜ HALDUN ARMAĞAN YAYIN DANIŞMANI

AHMET BUĞDAYCI HABER MERKEZİ - EDİTÖRLER MEHVEŞ KOÇAK, ADNAN ONARAN, HÜSEYİN TUNCER, DİLEK ESKİ BEZİRKAN, ERTAN BEZEN, AYSEL TAPAN, MELİKE AYAN, DEMET DEMİRKAYA, SONER MEZGİTÇİ, SERKAN KALFA, DOĞUCAN CÖMERT, SEDA ANAÇ EMRE EMİRGİL (WEB) WASHINGTON TEMSİLCİLİĞİ İLHAN TANIR ANKARA TEMSİLCİLİĞİ DUYGU GÜVENÇ İSTANBUL TEMSİLCİLİĞİ FİGEN ONUR GÖRSEL YÖNETMEN ERDAL ÖZBEK SAYFA TASARIM TUNCAY TAPAR - SERHAN AYDEMİR REKLAM TEMSİLCİSİ BARIŞ TUNCER İDARİ MÜDÜR

MEHVEŞ SÖNMEZ ADRES 31 – 00 47th Ave. Long Island City, NY 11101 TELEFON 718 732 08 57 ABONE SERVİSİ REKLAM SERVİSİ SERİ İLAN HABER MERKEZİ DAĞITIM

abone@posta212.com reklam@posta212.com seriilan@posta212.com haber@posta212.com dagitim@posta212.com

POSTA 212 GAZETESİ ANKA HABER AJANSI VE AA ABONESİDİR

uriye mu alefeti, sad re iminin sarin gazından sonra şimdi de toksik ve klor gazı kullandığını iddia etti u ze irli gazlar sonucunda kişinin öldüğü çok sayıda kişinin de boğulma belirtileriyle yaralandığı belirtilirken, bölge den alınan örneklerin Türkiye’ye iletildiği öğrenildi DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

S

uriye Ulusal Konseyi (SUK), 21 Ağustos’taki sarin gazının kullanıldığı kimyasal saldırının ardından Esad rejiminin şimdi de toksik ve klor içerikli zehirli gaz kullandığını belirtti. Suriye muhalefetinin iddiasına göre, Esad rejimi bu gazı defa kullandı ve sonuçta 7 kişi öldü, çok sayıda kişi de yaralandı. 21 Ağustos’ta Suriye’de kullanılan kimyasal gazın Türkiye tarafından temin edildiği iddia edilirken, SUK’den Sarah Karkour, POSTA212’ye yaptığı açıklamada rejimin ober, Harasta, Daraya, Kafr, ita, Hama, Tamanaa, İdlib, Atshan bölgelerinde zehirli gaz kullanıldığını söyledi ve “Bölgeden alınan kan ve elbise örnekleri Türk yetkililere teslim edildi” dedi. Karkour, Türk yetkililerin kimler olduğunu bilmediğini belirtirken, Dışişleri kaynakları ise Türkiye’ye zehirli gaz örneklerinin getirildiği konusunda “Bizde bilgi yok” demekle yetindi.

SAVAŞ SUÇU Karkour, bu gazların 21 Ağustos’taki sarin gazından farklılık gösterdiğini ve toplu ölümlerin olmadığını ancak zehirlenme vakalarının yaşandığını belirtirken, “Bunlar sarin gibi kimyasal değil.

Kullanılan gazların klor ve toksik olduğunu anlıyoruz. Türkiye’den çıkacak sonuçlarla BM o simiz aracılığıyla bunları Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü’ne (KSYÖ) gerekli tedbirlerin alınması için ileteceğiz” dedi. Karkour, zehirli gaz kullanımının bir savaş suçu olduğunu belirtirken, kimyasal silah olmamasına karşın KSYÖ’nün sorumluluk taşıdığını savundu. SUK’a göre zehirli gaz varil-

ler halinde, uçaktan atıldı ve Suriye’de hava gücü sadece rejimin elinde bulunduğu için de rejim tarafından saldırı gerçekleştirildi.

ÖLÜMLER VE BOĞULMALAR Hama’ın kırsalındaki Kafarzita’da toksik gaz saldırısı 11 Nisan’da gerçekleşti ve biri çocuk, biri de yaşlı iki kişinin ölümüne neden oldu. 45 kişide ise boğulma belirtileri görüldü. 12 Nisan’da yeniden bu

defa klor gazlı saldırı gerçekleşti, başta çocuklar olmak üzere 25 kişide boğulma belirtileri görüldü. İdlib’in yakınlarındaki Tamanaa’da 12 Nisan’da toksik gaz kullanıldı ve çok sayıda boğulma belirtileri gözlendi. am kırsalındaki Harasta’da toksik gaz birçok defa kullanıldı. Son saldırı 12 Nisan’da gerçekleşti ve 5 kişinin ölümüne 8 kişinin de yaralanmasına neden oldu.

“MİT e yurt içi ve yurt dışında operasyon yapma yetkisi veriliyor. Yani adam öldürme yetkisi veriyor. Yeni Yeşil ler çıkacak. Bugüne kadar MİT e böyle bir yetki verilmemiştir. Tam bir istihbarat devleti... Tam bir hukuksuzluk. Fişleme yetkisi... Bir ülkenin insanları şleniyorsa demokrasi yok demektir. Soruşturmalar gizli ama MİT için gizli değil. 17 Aralık’ı örtme girişimi mi bunlar acaba Ticari sır kavramı bitti. Merak ediyorum hukukun olmadığı yerde sermaye mi gelir MH ’ R K F’ MHP Genel Başkan Yardımcısı Celal Adan yasanın PKK ile görüşmeler için kılıf hazırladığı görüşünde: “MİT kanun tasarısı, bundan sonraki ihanet müzakerelerini koruma altına almak için getirilen bir tasarıdır. AKP iktidarı terörist ile müzakeresine hukuksal bir kılıf ve bir koruma kalkanı bulabilmek için, MİT tasarısını kullanmaktadır. AKP’nin kendi paralel devletini, kendi paralel istihbaratını kurma çabasının açık bir ürünü” D ’ R K İK’ BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ise yasanının müzakere sürecini değil MİT’çileri korumasından kaygılı: “Bu yasa iddia edildiği gibi çözüm sürecinin yasal mevzuatını ve alt yapısını oluşturmuyor. Görüşme tra ği içerisinde bulunan MİT Müsteşarı ve MİT mensuplarını korumaya alan, onların güvenliğini ve güvencesini sağlayan bir tasarıdır. Çözüm sürecinin yasal mevzuatı bu şekilde hazırlanmaz. Hem demokratik ilkelere, hem kişi güvenliğine, hem kişilerin özel yaşamına dair ihlalleri artırmaya dönük çok ciddi düzenlemeler var. Kesinlikle bu Başbakan ın gücünü artırma yasasıdır. Başbakan ın iktidarını kuvvetlendirme yasasıdır”


Güncel

23 Nisan 2014 Çarşamba

DAR VEYA DARALTILMIŞ BÖLGEDE HEDEF KÖŞK’ÜN YETKİSİ

Köşk için matematik hesabı aşbakan rdoğan, seçim bara ını düşürme önerisine, um urbaşkanı’nın yetkilerini artıracak Anayasal düzenleme için ka ı araladı AK , mayıs ayına kadar yasalaşması için dar veya daraltılmış bölge seçim sistemi üzerinde çalışmaya başladı de 3 oy almış ve Meclis’teki sandalyelerin de yüzde ’sına ulaşarak oylarının iki katı temsil sağlamıştı. 1 1 de oyların yüzde 27 sini alan DYP sandalyelerin yüzde 3 unu kazanmış, oyların yüzde 10 unu alan DSP ise sandalyelerin sadece yüzde 1,5 unu kazanabilmişti.

DUYGU GÜVENÇ ANKARA - POSTA212

A

B’nin Türkiye’den beklediği temel reformlar arasında olmasına karşın, Başbakan Tayyip Erdoğan, 13 yıllık iktidarı boyunca karşı çıktığı seçim barajını düşürme önerisine, yetkileri arttırılacak Cumhurbaşkanlığı için kapı araladı. AKP, dar ve daraltılmış bölge sistemleri üzerinde çalışmaya başladı. Yarı başkanlık, başkanlık ya da partili cumhurbaşkanı düzenlemesini yapabilecek Anayasal değişiklik için milletvekili sayısı yetmeyen AKP’nin hede , milletvekili sayısını artıracak bir sistem ve Türkiye’de seçim bölgelerinin yeniden düzenlenmesi. AKP, yeni seçim sistemini mayıs ayından önce getirerek, bunu 2015 yılındaki genel seçimlerde uygulamak ve Anayasa’yı değiştirecek 3 7 oy çoğunluğa ulaşmayı hede iyor. Ancak, önerilen sistemle de Erdoğan, BDP’den destek aramak zorunda kalacak.

SİYASETTE YENİ DÜZEN AKP’nin çalışmasında seçim barajının yüzde 10’dan 7’ye veya 5’e düşürülmesi de yer alıyor. AKP’li kurmaylara göre Daraltılmış Seçim Sistemi’ne ilişkin bir yasal düzenleme hazırlanması durumunda, seçimlere yönelik farklı düzenlemeler de reform paketi’ içinde yer alabilir. Parti yöneticileri, siyasetin nansmanı, seçim harcamalarının şe af olması ve milletvekillerinin kampanya ve harcamalarıyla ilgi-

li ayrıntıların da düzenlemeye eklenebileceğini belirtti.

AYM’YE ÖNLEM Anayasa’nın 7. maddesi “Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir” hükmünü düzenliyor. AKP’de Anayasa Mahkemesi’nin yasa değişikliğini temsilde adalet’ ilkesine aykırı bularak iptal edebileceği kaygısı yaşanıyor. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesi’nin iptal etmesine yol açmayacak bir şekilde dar bölge ve daraltılmış bölge sistemleri üzerinde ayrıntılı çalışma yapılıyor.

Anayasa’da ayrıca “Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz” hükmü bulunuyor. AKP, de bu nedenle 2015 yaz aylarında yapılacak seçimde uygulanabilmesi için sistem değişikliğini mayıs ayı sonuna kadar çıkarmak istiyor.

DARALTILMIŞ BÖLGE AK Parti’nin Daraltılmış Bölgeli Seçim Sistemi’ taslağına göre, Türkiye 0 seçim bölgesine ayrılacak. Her bölgede 5 milletvekili bulunuyor. Bu sistemle, iktidar partisi en az 25 milletvekili fazla çıkaracak. AKP kurmaylarına

göre bu sistemle taşrada BDP, şehirlerde AKP avantajlı olacak. En yüksek milletvekili kaybını MHP verecek, CHP’ninki ise MHP’den az olacak. u an 85 milletvekili bulunan İstanbul, şu anda 3 bölgeden oluşuyor. En fazla 5’er vekille sınırlanmış daraltılmış bölgeye geçilmesi halinde, İstanbul 17 seçim bölgesine ayrılacak. 31 sandalye ile 2 bölgeden oluşan Ankara ise seçim çevresine bölünecek.

TÜRKİYE ÖZAL İLE DENEDİ Daraltılmış bölge Türkiye de 1 87 ve 1 1 yıllarında ANAP Genel Başkanı Turgut Özal tarafından uygulanmıştı. ANAP, 1 87’de yüz-

uyrun siz seçin

Türkiye şimdi de seçim sistemi ve um urbaşkanı’nın yetkilerine kilitlendi iz de AK arti’nin düşüncelerini eçim İşleri aşkan ardımcısı Ali İ san avuz’a sorduk AYSEL TAPAN İSTANBUL - POSTA212

A

K Parti Seçim İşleri Başkan Yardımcısı ve Sakarya Milletvekili Ali İhsan Yavuz, şu anda seçime çok az bir süre kalmışken Türkiye’nin gündeminde olan en önemli konunun seçim sistemi olduğunu söyledi. Yavuz, bu konunun şimdi Türkiye’nin gündemine düşmediğini hatırlatarak, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan uzun süre önce üç seçenekli bir alternatif ortaya koydu” dedi.

DARALTILMIŞ VEYA DAR BÖLGE Yavuz, “İsterseniz böyle kalsın bu sistem yani yüzde 10’luk barajla oynamayalım, isterseniz daraltılmış bölgeye geçelim, isterseniz dar bölgeye geçelim ve hiçbir şekilde baraj da olmasın. Buyurun siz seçin dedi başbakanımız. imdiye kadar muhalefetten ses gelmedi uzun bir süre beklendi. Madem muhalefetten hiçbir ses gelmiyor ve madem muhalefet bunların hiç birine yanaşmıyor baraj olmasın tamam, daha çok tabana dayalı demokrasi olsun istiyorsunuz o da kabul.” dedi. BAŞBAKAN İSTEDİ Yavuz, AK Parti iktidarının ve Başbakan Erdoğan’ın gerçekten bu iki seçenekten birini istediğini belirterek, “Yetişecek yetişmeyecek, olacak olmayacak onu bilmiyorum ama başbakanımız hiçbir zaman inanmadığı hiçbir şeyle bu derece ilgilenmedi. Demek ki başbakanımız açısından önem arz eden tara arı var ki bu kadar net bir şekilde toplantılarda Bu mesele olacak bu meseleye ilişkin ne gibi çalışma yapıyoruz’ şeklinde deklarasyonu var ” diye konuştu. Hem dar bölgenin hem de daraltılmış bölgenin bugün ki sistemden farklılıklarıyla dikkat çeken seçim sistemleri olduğunu ifade eden Yavuz, bunun sebebini şöyle açıkladı: “Bir kere baraj diye bir şey

yok. En düşük bir partinin bile Türkiye’nin her hangi bir bölgesinden milletvekili çıkarması mümkün. Dar bölgeyi konuşuyoruz dar bölge demek Türkiye’yi 550 bölgeye bölmek ve 550 bölgenin bir milletvekili olması demektir. Barajın olmaması demektir. Peki, bu daha çok taban demokrasisini hissettirmiyor mu bence hissettiriyor. O açıdan başbakanımız da böyle düşünüyor ve bunun Türkiye için kayda değer önemli bir sistem olacağını öngörüyor ve bunu Türkiye’nin bu anlamda gündemine soktu ve sokmaya da devam ediyor.”

MUHALEFETE YANIT Söz konusu sistemlerle halkla milletvekilleri arasında daha birebir ilişki kurulacağına vurgu yapan Yavuz, “ iderlerin iki dudağının arasında milletvekili olunmasın deniyor. Eğer gerçekten muhalefetin böyle bir derdi varsa ve bu bir dertse muhalefet ve Türkiye için o dertte ortadan kalkacak. O zaman liderlerin iki dudağı arasında da olmayacak. Daha çok halkın tasvip ettiği sevdiği saydığı kendinden gördüğü adaylar söz konusu olacak. Bu sistemler

AK Parti Seçim İşleri Başkan Yardımcısı Sakarya Milletvekili Ali İhsan Yavuz

aslında uzun bir süredir muhalefetin getirdiği tüm eleştirileri karşılayacak bir sistem olarak karşımızda duruyor” ifadelerini kullandı. Ali İhsan Yavuz, “Diyelim ki dar bölge sistemine geçtik ortalama 135 bin nüfuslu her bölgeye bir milletvekili düşüyor. Seçmen bazında düşünüldüğünde 5 bin seçmenli bir ile bir milletvekili düşüyor. İktidar partisi kanun çıkarmanın derdine düşmüş Türkiye’yi idare etmenin derdine düşmüş. Senin böyle bir derdin yok. Sen bütün zamanını milletle geçirebilirsin sonuçta 5 bin kişiye kendini millete takdim etmen gerekiyor. Ey muhalefet kendine güveniyorsan, ilkelerine güveniyorsan milletine güveniyorsan bu en fazla senin işine gelmesi gerekiyor” diye konuştu.

MUHALEFET KAÇACAK Yavuz, AK Parti’nin daha çok kafasında olanın daraltılmış bölge sistemi olduğunu düşündüğünü ve muhalefetten de ses gelmesini istediklerini ifade ederek, “Bu sistem biraz daha bölge milletvekillerini bilsin milletvekilleri bölgeyi bilsin biraz daha alan daraltılsın ve biraz daha barajı aşağı çekilmesini öngören bir sistem. Her iki sisteminde Türkiye için ehemmiyetli olduğuna vurgu yapmamız mümkün. Ama muhalefetin bundan kaçacağı kesin” dedi. ÇOK AZ ZAMAN KALDI “AK Parti muhalefet kaçsa da bu sistemi Türkiye açısından söz konusu olacak hale getirir mi ” diye soran Yavuz, “Çok az bir süre kaldı bir yılın dolmasına. Bir yıl dolduktan sonra da bunlar seçimlerde söz konusu olmaz. Bir yılın dolmaması gerekiyor ama bir yılın dolmasına da çok az bir süre kaldı. Bu süre zarfında bu mesele kotarılabilir mi ve son kertede farklı değişik münazaralar söz konusu olur mu bilmiyorum ama

MH

DAR BÖLGE AKP, barajın tamamen kaldırılacağı dar bölge sistemini de değerlendirmeye aldı. Bu sistemde baraj yer almıyor. Dar bölge sistemi ile 550 sandalyeli TBMM için Türkiye’nin, 550 seçim bölgesine ayrılmasını öngörüyor. Bugüne kadar Türkiye’de hiç uygulanmayan sistem ile seçimin iki veya tek turlu olması mümkün. Çoğunluk sistemine dayanan dar bölge sistemi ile küçük bir oy çoğunluğu bulunan parti, milletvekilliğini kazanıyor azınlıkta olanları ise temsil edilmeme tehlikesi bekliyor. Milletvekili adayları seçmen ile doğrudan ilişkiye geçiyor. PAKET GENİŞLEYEBİLİR 2011 Milletvekili Seçimleri nde AKP, yüzde 4 oy alarak 327 milletvekili çıkarmıştı. Ancak istifalarla birlikte milletvekili sayısı 313’e düştü. CHP yüzde 2 oy ile 135, MHP yüzde 13 ile 53 milletvekili çıkarmıştı. BDP milletvekilleri ise seçim barajı ile bağımsız girdikleri seçim sonucunda 35 milletvekili çıkarmıştı. 30 Mart 2014 sonuçları temel alındığında AKP, 2015 seçimlerinde 51, BDP ise 3 sandalye kaybedecek. CHP 10, MHP ise 38 sandalye kazanacak.

KTA

T RK

MHP seçim işleri sorumlusu Oktay Öztürk, seçim sistemine ilişkin şuan görüş bildirmek istemediğini ifade ederek, “Sayın Başbakanın ağzından çıkan her şeyi mucize gibi gündeme almak zorunda değiliz. Biz zamanı geldiğinde kendi görüşümüzü ortaya koyarız” dedi.

böyle bir liderimiz varken olmaz demek de zor” diyerek sürenin azaldığına dikkat çekti.

BAŞKANLIK SİSTEMİ İSTİYORUZ AK Parti’nin Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini artıracak Anayasa değişikliği için 3 7 oy çoğunluğa ulaşmayı hede ediği iddialarına ilişkin Yavuz, “Biz Türkiye’nin bundan sonra bir başkanlık sistemine doğru gitmesini istiyoruz bunu arzu ediyoruz. Aslında Başbakanımız Cumhurbaşkanı seçildiği gün Türkiye’nin bir yarı başkanı var demek olacak. Çünkü bugün ki mevcut Anayasa’daki yetkiler Cumhurbaşkanımızın halk tarafından seçildiğini dikkate aldığımızda yani halk tarafından seçilen kişi ki başbakanımız olma ihtimali çok yüksektir. Bu mevcut Anayasa’daki yetkileri ve halk tarafından seçilmiş olduğunu da dikkate aldığımızda yarı başkanlık var demektir. Bu yetkiler onu gösteriyor ama eksik tara arı var. Mesela, siz yarı başkan gibi bir sistem değişikliğine geçiyorsunuz bu seçimlerde ancak Cumhurbaşkanı partili olamıyor. Bunun bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Bunun yarı başkanlık tarzına ve sistemine çok uygun olmadığını düşünüyorum. Elimizde şahsen yetki olsa imkan olsa özellikle Cumhurbaşkanı’nın partili olmasının yolunu açarız mesela. İkincisi, biz halktan kopuk karar vermiyoruz. Yine öyle yapacağız önümüzdeki süreçte. Ama halk uygun gördüğü sürece başbakanımızda bunu tela uz ettiler kişisel olarak da söyleyeyim Türkiye’ye en uygun sistemin başkanlık olduğu kanaatini taşıyorum” yanıtını verdi. YÜZDE 55’TEN FAZLA ALABİLİRİZ Yavuz, “AK Parti iktidarı bunun için bu seçim değişikliğini düşünmüyor. AK Parti iktidarı, seçim sistemi değişikliği olsun ya da olmasın önümüzdeki süreçte yerel seçimlerin sonuçları bize göstermektedir ki AK Parti’nin yüzde 55’in üstünde oy oranına ulaşma ihtimali var. Bir kez daha Anayasa’yı tek başına değiştirecek bir şansı yakalayacak şekilde bir seyir izliyor, buraya doğru gidiyor” düşüncelerini sözlerine ekledi.

H H A D İ T M İ D ADA T A T R CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, AK Parti’nin şu anda söylediği sistemin dar bölge olmadığını ismin yanlış kullanıldığını belirterek, “AK Parti daraltılmış bölge sistemini getirmek istiyor. Teknik olarak dar bölge 550’ye bölünür her bölgeden bir milletvekili çıkar. AK Parti’nin yapmak istediği 5 milletvekiline göre bölgeleri yeniden düzenlemek. Yani mevcut sistemdeki bölgeleri biraz daha daraltmak ve yeniden planlamak. Bu konuda bizim temel olarak üzerinde durduğumuz temsilde adaleti sağlayacak barajın olmadığı bir sistem. Bölgeler yeniden belki düzenlenebilir ama bunun için iktidar partisi ne kadar çok oy alır hesabına göre değil temsilde adaleti asgari sağlayacak bir yapıyı bulmak lazım. Bu nedenle dar bölge sistemi Türkiye’deki parlamenter sisteme uygun bir sistem değil zaten. Ama şu anda tartışılan adı dar kendisi dar bölge olmayan bir sistem” dedi. Tezcan, AKP’nin önerisi netleştikten sonra durumu yeniden değerlendireceklerini sözlerine ekledi.


Güncel

Şapkadan tavşan çıkaran hükümet H enel aşkan ardımcısı ve İstanbul Milletvekili afak avey ile um urbaşkanlığı seçimlerinden MİT asası’na kadar er konuda arkadaşımız Doğucan ömert konuştu DOĞUCAN CÖMERT NEW YORK - POSTA212

C

HP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili afak Pavey, yürüttüğü çalışmalarla adından en çok söz ettiren siyasetçilerden biri. Son zamanlarda Türkiye’nin en çok konuştuğu gündem maddelerinden biri olan Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Avrupa Parlamentosu’nda söz hakkından vazgeçerek milletvekillerine Anne’ lmini izletmesini ve daha birçok konuyu afak Pavey’ie sorduk “ERDOĞAN, CUMHURBAŞKANI OLURSA…” ■ lası bir um urbaşkanlığı adaylığına sıcak bakar mısınız aşbakan rdoğan’ın um ur başkanı olması alinde Türki ye’nin geleceği akkında bir ön görüde bulunabilir misiniz Ben cumhurbaşkanlığı için hem yaş engelliyim, hem de kariyer politikacısı değilim. Ancak Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması halinde Türkiye’de zaten çökmüş bulunan hukuksal denetim ve kuvvetler ayrılığı kavramlarının izlerinin bile kalmayacağına inanıyorum. Yolcularının batıya gittiğini sandıkları gemi Ortadoğu çıkmazına saplanmış olacak. Türkiye’nin ligi kesinlikle modern uluslararası kamptan Ortadoğu ligine transfer olacak.

YOLSUZLUK SKANDALI TETİKLEDİ ■ Anayasa Ma kemesi, H K’nın ya ısını değiştiren ka nunun, Adalet akanı’na verilen yetkilerini düzenleyen ükümle rini i tal etmişti izce doğru bir karar mıydı HSYK eğer yolsuzluk skandalı patlamasaydı, gündeme gelmeyecekti. Yasa değişikliği, HSYK’yı bağımsız bir hukuk kurumu olmaktan, siyasi iktidarın denetiminde bir bürokrasi müdürlüğüne dönüştürmek üzereydi. Üstelik bizim zaten mevcut durumda bile kanun kültürü ile hukuk devleti yapısı ile ilgili oldukça ciddi sorunlarımız vardı. Bu yetmiyormuş gibi üstüne bir de HSYK kanunu çıkınca gerçekten söylenecek söz kalmamıştı. Eğer referans olarak Anayasa alınacaksa açık şekilde, hakimlerin ve savcıların bağımsızlığı ve tarafsızlığına aykırı kanun yapılamayacağı görülüyor. Aslında ben bizde “düşmanıma kanun, dostuma her şey” anlayışının karşımıza çok sık çıkarıldığını düşünenlerdenim. İktidar bunu cömertçe kullanıyor. AYM’nin kararı iptal etmesi doğal olarak olması gerekendi.

AYM NE KADAR DİRENEBİLİR? Ama ne kadar direnebilirler emin değilim. Sonuçta ifade ve düşünce özgürlüğü, hukukun tarafsızlığı kültürel olarak toplumun gündeminde değil. Bu tartışma bu değerlere değer verenlerle, bu değerlerin iktidar gücünde yeri olmadığına inananlar arasında geçiyor ve bence iktidar bu tartışmayı kren değil ama kudret olarak kazanacak. AYM’nin yetki iptaline karşı hükümetin kendi şapkasından çıkaracağı daha hayli tavşan olduğunu düşünüyorum. Bununla mücadeleye hazır olmak durumundayız. Varlığımızı koruyan her kurum yavaş yavaş (bazen çok hızlı) çöküyor. Özetle MİT yasası dahil hızla yol aldığımız rota, otoriterleşme değil vahim bir “kanun dahilinde otoriterleşmedir” “ŞAŞKINLIK AŞAMASINA GEÇİLDİ” ■ A Komisyonu to lantısın da Türkiye’ye yönelik öne çıkan eleştiriler angileriydi izin bu eleştirilerle ilgili görüşleriniz nelerdir Son üç ayda uluslararası itibarlı ligde olmayacağımız hakkında AB parlamenterinden o kadar çok “Sizde ne oluyor “ cümlesi duydum ki, tek başına bu bile eleştirme aşamasından büyük bir şaşkınlık haline dönmüş durumda. AB üyesi ülkelerden herhangi birinde Başbakan’ın evinde bulunan bir milyar doları nasıl saklayacağını bilemeyip, emlakçı dozunda evler satın aldığı saklayamadıklarını k ğıt öğütme makinesi ile öğüttükleri rüşvet için en güçlü din adamından meşru olduğuna dair fetva aldıkları tırlarla sınırdan silah geçirildiği, Suriye’deki cihatçılara Türk gizli servisi eliyle silah götürdükleri, THY uçakları ile taşıdıkları silahların yanlışlıkla Hıristiyan yerine Müslüman öldürmesinden endişelendikleri bakanların vize, vatandaşlık ve bunun gibi bü-

avey, H K’dan Anayasa Ma kemesi’ne kadar üküme tin yeniden değişiklikler ya abileceğini ve er an şa ka sından tavşan çıkarma olasılığı bulunduğuna dikkat çekti GEZİ ANNELERİ CHP Milletvekili Şafak Pavey, Avrupa Parlamentosu'ndaki söz hakkından vazgeçerek, Gezi Anneleri'nin konu olduğu belgeseli izletmişti.

Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz

rokratik işler için milyon dolar rüşvet aldıkları iddiaları ortalığı kasıp kavursaydı, “Camiide içki içtiler” yalanından “Başörtülü bacıma pornogra nin sınırlarını bile zorlayarak tecavüz edildi,”

yalanına kadar bir dizi iktidar oyunu ortaya çıktığında hükümet tek bir gün bile ayakta kalamazdı. Dolayısıyla olup biteni eleştirmek çizgisini çoktan geçmişler, kültürel olarak gerçekten anlayamıyorlar. ENDİŞE VE HAYAL KIRIKLIĞI Hızlı atama ve yer değiştirmelerle yolsuzluk iddialarının uygun şekilde soruşturulmasının tehlikeye düştüğünden endişeleniyorlar. Sosyal medya yasaklarına ise gerçekten siyasi tepki duyduklarına inanıyorum. Bence bunu en iyi anlatan cümle Füle’den geldi. “İtiraf etmeliyim ki son üç ayda yaşananlar Türkiye’nin Avrupa değerlerine ve standartlarına bağlılığı konusunda şüphelere neden oldu. Katılım müzakerelerinde endişe ve hayal kırıklığına sebep olan’ gelişmelere şahit olduk. Bense AB tökezlemesinin bizi AKP’nin götürmek istediği yere çok daha hızlı götüreceğinden çok endişeliyim. ANNELERİN YOKSULLUKLARI ■ Avru a arla mentosu’ndaki söz akkınızdan vaz geçerek milletve killerine Anne’ l mini izletmiştiniz A milletvekilleri lmi izlerken ne ler issettiler Fil min devamı gele cek mi Biliyorsunuz AP’de telif hakları çok önemli. Bu nedenle hepsi şu anda lmin yapımcısından telif izni aldılar. Bütün AB üyesi ülkelerin parlamenterler kendi dillerinde alt yazı koyarak sayfalarına koymak için hazırlık yapıyorlar.

Filmde en çok şaşırdıkları annelerin yoksullukları oldu. Çünkü 1 0’lardan bu yana süren sistemli bir İslamcı propaganda ile seküler olanların, modern hayat tarzı benimseyenlerin despot elitler olduğuna o kadar çok inandırmışlar ki bana hayretle ailelerin toplumun en alt ekonomik sınıflarda olmasına dair sorular sordular. Bir de elbette cümleler o kadar gerçek ve acı o kadar hayatın kendisini yansıtıyor ki, o ağır kederi en derinlerinde hissettiklerini gördüm. u anda bir başka mini belgesel çalışması yapıyoruz. Ama ne olduğunu henüz söylemeyeyim. “KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI?” ■ M İnsan Hakları Konseyi, son olarak uriye’ye insan akları ile ilgili uyarıda bulundu u uyarı ları nasıl değerlendiriyorsunuz Suriye krizi başladığından bu yana BM İnsan Hakları Konseyi, Suriye’ye düzenli olarak uyarıda bulunuyor. Bunun için özel masa oluşturuldu. Ama son aylarda sizin de izlediğinizi tahmin ettiğim şekilde ABD Suriye politikasını değiştirdi. ibya’da olanlar, Mısır tecrübesi ABD’yi politika değiştirmeye itti. Kesab’tan sonra da (ki ben bunların olacağını tam bir yıl önce Mart 2013 te Agos aracılığı ile kamuyou ile paylaşmıştım, gidip gördükten sonra) Türkiye, Ermenistan’ın Türkiye’nin Kesab’ta yönlendirici olduğu iddiasına yanıt olarak, Reyhanlı’daki 52 vatandaşımızın öldürüldüğü patlamaların El Kaide tarafından yapıldığını itiraf etmek zorunda kaldı. Savaşlar çok karanlık propagandalarla yönetilir. Bu propagandaların arasından sağduyuyla çıkmak oldukça zordur. Sis bulutu ha fçe dağıldığında Batı, Suriye politikasını değiştirmek zorunda kaldı. “Kırk katır mı kırk satır mı ” seçeneği diyelim. Bu her şeyi anlatmaya yeterli.

Türkiye kendini tanıtmaktan yoksun A D aşkan Vekili Akın Kozanoğlu, Amerika’ya gelme nedenlerini Türkiye kendini tanıtmaktan yoksun bir ülke Dolayısıyla biz de doğru olayları anlatmak istedik diye açıkladı

MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

■ A D akkında bilgi verir misiniz YASED Uluslararası yatırımcılar derneğidir. Türkiye’deki uluslararası yatırımcıların 34 sene önce kurdukları , kar amacı olmayan, özel bir dernek. Tek şemsiye altında toplanmaktır amacımız. İSPAT DELEGASYONU İLE GELDİK ABD’li yatırımcılar, Tür-

kiye’ye nasıl bakıyorlar, Türkiye’den korkuyorlar mı Endişe var mı Geliş sebeplerimizden birisi de bu aslında. Bizim Türkiye’de yaşadığımız gerçeklerle, medya mesuplarının algılaması arasında fark olduğu için böyle bir gezi düzenledik. Anlattıklarımız, gerçeklerle algıları karşılaştırmalarını istedik. Değişik algılar kafalarında yerleşmiş. Türkiye kendini tanıtmaktan yoksun bir ülke. Dolayısıyla biz de doğru olayları anlatmak istedik.

■ Ama bu akım devam edecek mi der mi Dur madı mı Türkiye’nin temel cazibe alanları değişmediği sürece yatırım devam eder. Eğer değişmeyeceğine emin olurlarsa, ABD’li yatırımcılar ikna olurlar. Bilenler Türkiye’yi biliyor. Asıl amacımız bilmeyenlere anlatmaktı. O yüzden ben yatırımın devam edeceğine inanıyorum. aten uluslararası yatırımlar 2013 yılının aynı döneminden yüzde 28 daha yukarıya çıkmış durumda.

23 Nisan 2014 Çarşamba

Yeşim Numan KENDİNE MÜSLÜMAN, KENDİNE DEMOKRAT BİR kaç ay önce, Başbakan ve avanesinin yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkınca, hükümet cephesinden cevap koro halinde geldi: Abdestimizden de şüphemiz yok, namazımızdan da. Laik bir hukuk devletinde yolsuzluk soruşturması hükümet nezdinde din, iman argümanıyla yanıtlandı. Yetmedi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın basın açıklamasıyla mahremiyet ihlalinin dini ve milli varlığımızı tehlikeye sokacağı hatırlatıldı. Başbakan, adeti olduğu üzere, bir kez daha din zırhının arkasına saklandı. Müslümanlığı çıkarları için bonkörce kullanırken, başkalarından esirgiyor Başbakan. İslam’ın gerektirdiği hoşgörü, kucaklama, yaradılanı yaradandan ötürü sevme gibi temaları nefret dolu konuşmalarında kenar süsü olarak kullanan Erdoğan, takdirin Allah’ın olduğunu es geçerek ODTÜ’lü öğrencileri ateist ilan ediyor, savaş açtığı Gülen Cemaati’nin Müslümanlığı’nı ise külliyen reddediyor. Dini tekeline alıyor ve “kendine Müslüman” deyimine yeni bir anlam getiriyor. Başbakanı bırakıp bir de kendimize bakalım şimdi. Demokrasi, adalet, özgürlük diyoruz. Sandıkta birleşemeyen AKP muhalifi yüzde 57’nin büyük çoğunluğu olarak, bu taleplerde birleşmiş görünüyoruz. Oysa içimizdeki her farklı kesimin demokrasi, adalet ve özgürlük anlayışı kendine göre ve kendi için. Uygar toplumun temeli olan bu kavramları kendimize pek yakıştırırken, bazı kesimlerde görünce rahatsız oluyoruz. Demokrasinin sen, ben, bizim oğlan için değil, herkes için olduğunu söylesek bile, uygulamaya koyarken “ama” ile başlıyoruz cümleye. Gezi’de ölenlere “demokrasi şehidi” derken, Lice’li Medeni’yi ama’ların ardına atıyoruz. Sansüre baş kaldırırken, iktidar şakşakçısı Yavuz Baydar’ın sansürlenmesine sevinerek sansürü desteklediğimizi göremiyoruz. Adalet için sokağa dökülüyoruz, fakat adaletin tecelli edebilmesi için en sefil suçlunun bile adil yargılanma hakkı olması gerektiğini kabul etmiyoruz. Veli Küçük, Kemal Kerinçsiz, Alparslan Arslan gibiler mahkum olsun diye, sahte delillere, düzmece mahkemelere sessiz kalır, hatta alkış tutarken, aslında adaletin katlini meşru kıldığımızı fark etmiyoruz. Elimizdeki kağıttan intikam zaferini adalet feneri sanıyoruz. Hayatın her alanına müdahale eden iktidardan özgürlük istiyoruz, ama özgürlüğü paylaşmaya yanaşmıyoruz. Hem mini eteğime karışmasın, hem türbanlı rektör olmasın istiyoruz. Deniz Baykal’ın seks kasedini kınıyoruz ama ellerimizi ovuşturarak Tayyip’in seks kasedini bekliyoruz. Taksim’e yasak koyan, twitter’i kapatan faşizme direniyoruz ama yıllardır yasaklarla yaşayan, düne kadar ana dilinde konuşmasına bile izin verilmeyen halkın devlete direnmesini anlayamıyoruz. Ötekinin acısını ötekileştirilince bir nebze tatmış olsak da, “rabbena, hep bana” alışkanlığından vazgeçmiyoruz. Bize yapılan yanlışı, biz yapınca doğru belliyoruz. İyi ihtimalle ucu kendimize dokunmayana kör, sağır, dilsiz oluyor; kötü ihtimalle kendi çıkarımız için başkasının hak ve özgürlüklerine tecavüzü caiz görüyoruz. Çünkü Başbakan ne kadar kendine Müslümansa, biz de o kadar kendimize demokratız. Oysa demokrasi, adalet, özgürlük ancak herkes için varsa gerçektir. Karşımızdakinin hakkını kendi hakkımız gibi korumak zorundayız. Fikir özgürlüğümüzün muktedirin insafında değil, kanunların güvencesinde olması için, en karşı durduğumuz fikrin bile özgürce söylenebilmesini sağlamak zorundayız. Masum insanların ayarsız kantarla değil, adaletin hassas terazisiyle yargılanması için, en aşağılık suçlunun bile adil yargılanma hakkını savunmak zorundayız. Doğrudur; gözü dönmüş faşist bir iktidarla mücadele ederken, bunları yapmak zor. Zorluğu bir yana, insanın kanına dokunuyor, gençlerimiz sokakta öldürülürken keyifle izleyenlerin hakkını savunma fikri. Fakat mecburuz. Hak ve özgürlüklerin sadece muktedir ve yandaşları için olduğu bu kısır döngü durmalı. RTE’nin tek adam rejimi bitse bile, ki bitecek, adaletin herkese eşit işlediği, her kesimden insanın özgürce yaşayabildiği, gerçek bir demokrasi olmadıkça, aynı sistem içinde RTE gider, yerine ABC, sonra XYZ gelir. Ezenle ezilen sırayla rolleri değişir, arada birbirlerinden rol çalmak için kumpaslar, darbeler yaparlar. Çözüm mevcut sistemin yeni RTE’ler yaratmayacak şekilde değişmesi. Bir yerden başlamak zorundayız. Yanlışın karşısında doğru durmak, zalimin karşısında iyi kalabilmek zorundayız. Gezi direnişiyle yakaladığımız, fakat unuttuğumuz “ya hep beraber, ya hiç birimiz” ruhunu canlandırmak ve demokrasiyi tam da bu ruhla, bir hoş seda olarak değil, ödün vermeyeceğimiz bir ilke olarak içimize sindirmek zorundayız. Aksi takdirde kendine Müslümanlarla kendine demokratların ülkesinde hepimizi çok zor günler bekliyor.

HABER OLMAK İÇİN...

haber@posta212.com


Güncel

23 Nisan 2014 Çarşamba

Aydoğan Vatandaş Çıkış yolu var mı? TÜRKİYE’NİN içine düştüğü karanlık dönemden çıkış yolu var mı? 17 Aralık’tan bu yana yaşananlar, 30 Mart seçim sonuçları, Erdoğan’ın sürekli toplumu geren üslubuna hız kesmeksizin devam etmesi, Abdullah Gül’ün siyasetten çekilme kararı alması, Kürt meselesinin çözümünün Erdoğan’ın kariyer hesaplarına endekslenmesi ve Reza Zarrab’ın tüm gayretlerine rağmen kapanmayan cari açığın eninde sonunda bir ekonomik krizi tetikleyeceğinin gün gibi ortada olması, Türkiye’nin kaotik bir ortama girdiğinin en belirgin göstergeleri. Türkiye bu karanlık kaotik ortamdan çıkabilir mi? Üzülerek söylüyorum, şimdilik bunun emareleri görünmüyor. Erdoğan’ın kafasındaki gelecekte demokratik bir Türkiye yok. Cumburbaşkanlığı seçimlerini de kazanma ihtimali oldukça yüksek. Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı olması durumunda, Bakanlar Kurulu’na da başkanlık edeceğini ima ettiğine göre Anayasa’ya uysun ya da uymasın ülkeyi apaçık kafasına göre bir Başkanlık sistemiyle yöneteceği anlaşılıyor. Bu süreçte ülkenin kontrol altına alınmamış demokratik kurumlarının da Erdoğan’ın tercihlerine göre şekillendirilmeye çalışılacağını tahmin edebiliriz. Bunların başında kuşkusuz Anayasa Mahkemesi geliyor. Kontrol altında tuttuğu medya makinesi istediği herkesi şeytanileştiren bir araç olarak varolmaya devam ettikçe, Erdoğan gücünü devam ettireceğinden emin. Zamanla, MİT, Emniyet ve Dış İşleri bürokrasisini tamamen kendisine sadakatle bağlı kadrolarla şekillendirmek isteyecektir. Erdoğan bu süreçte, uzun vadede alacağı tutumu kestiremediği Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tesiri altına almak için buna uygun bir retorikle hareket üretiyor. Millici söylemler, dış düşman senaryoları, ulusal güvenliğe sıklıkla yapılan atıflar, Ergenekon sanıklarının serbest bırakılması, Cemaat düşmanlığında sınır tanımama, büyük Türkiye söylemleri, Erdoğan ve ekibinin, Tek Adam Türkiyesi’ne giderken Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kazanma taktikleridir. Bu süreçte, İlker Başbuğ’un Cumhurbaşkanlığı’na adaylığı söz konusu olursa, bunun da aslında ‘ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek’ bağlamında bir seçim taktiği olacağını hiç aklınızdan çıkarmayın. Her türlü farklı siyasi görüşten insanımızın vergileriyle yayın yapan devlet televizyonlarının, Erdoğan’ın kontrolünde olduğu, ihale ve kent rantı üzerine oturan medya düzeninde, sandıktan har hangi bir sürpriz çıkması artık çok zor. Erdoğan’ın gücün tek sahibi olarak belirdiği bir siyasi rejimde neler olacağını tahmin etmek için siyasi deha ya da kahin olmaya gerek yok. Zaten bir Ortadoğu ülkesi haline gelmiş ülkemizde de, diğer Ortadoğu ülkelerinde de benzeri rejimler ortaya çıktığında neler yaşandıysa bizde de üç aşağı beş yukarı onlar yaşanacak. Öncelikle, Erdoğan’ın açıklarını bilen ve güven vermeyen en yakınındaki isimlerin yavaş yavaş tasfiye edileceğini göreceğiz. Erdoğan sandığı bir umut olarak gören ve kendisine karşı sesini yükselten bütün toplumsal kesimlerle, (Aleviler, Cemaat, Liberaller, laik muhalifler) hesaplaşmaya gidecektir. Nitekim Erdoğan’ın bu hesaplaşma retoriğine uygun olarak toplumda bir sosyoloji bir kimlik de ürettiğini gözlemliyoruz. Dolayısıyla, tek adam sisteminin egemen olduğu ve çeşitli toplumsal kesimlerin baskılandığı bir düzende, iç çatışma ihtimali olasıdır ve şiddetten, gerginlikten beslenenler bu süreci istiyor da olabilirler. Bugün Erdoğan’la aynı safta gözüken Kürtlerin safı da Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra belli olacaktır. Erdoğan, kanımca Kürt oyların önemli bir kısmını çantada keklik gördüğünden, asıl milliyetçi oyları riske etmemek isteyecektir. Erdoğan’a oy veren milliyetçi kesimler, Erdoğan’ın PKK’ye bir özerklik vereceğine inanmamaktadır. Türkiye bu tür bir özerklik sürecine girerse, Erdoğan milliyetçi muhafazakar kesimlerin gözünde aslında Küresel sistemin özerkliği ve uzun vadede bir Kürt devleti sürecini meşrulaştırmak için kulladığı bir figüre dönüşecektir. Nitekim özerklik sürecinin küresel sistemin Erdoğan’ı tolere etmesinin nedenlerinden biri olup olmadığı da ayrı bir tartışma konusudur. Erdoğan’ın etrafındaki bazı İttihatçı-Enverist çizgiye yakın oldukları gözlemlenen isimlerin ise, özerklik konusunda nasıl bir tutum alacakları doğrusu merak konusu. Özerklik verilsin ya da verilmesin, Kürtler’in kendi gelecekleriyle ilgili olarak artık bir aktör haline geldikleri ve insiyatif sahibi oldukları çok net. Dolayısıyla bu konu da hala bir çatışma dinamiği olarak karşımızda durmaya devam ediyor. Türkiye toplumu 1950’de çok partili sisteme geçtiğinde demokrasiye geçtiğini sanıyordu. Oysa, demokrasinin olmazsa olmazları olan, özgür basın, ifade özgürlüğü, kuvvetler ayrılığı gibi demokratik kurumların ne denli önemli olduğunu onları kaybettiğinde anlayacak. Dünkü yazısında, Bülent Keneş, Erdoğan’ın ‘10 Ağustos’ta Türkiye ilk Başkanını seçecek’ sözleriyle ilgili olarak, ‘Pardon ama rejim değişti de haberimiz mi yok?’ diye sormuş. Suyun içindeki kurbağa suyun ısındığını anlayamaz, anladığı vakit iş işten çoktan geçmiş olur. İşte o noktadayız.

ABD dünya lideri oldu allu Araştırma Merkezi tarafından ülkede ya ılan Dünya iderliği araştırmasına göre Amerika ilk sırayı aldı İkinciliği Avru a irliği, üçüncülüğü Çin’in aldığı araştırmada, yüzde oy olan Rusya son sıraya yerleşti

ABD liderliği dünya genelinde en yüksek puanı aldı Amerika

Almanya

Avrupa Birliği

Çin

Rusya

Kaynak: GALLUP

ABD onayının yükseldiği ülkeler Onay oranı %

Belçika Portekiz Panama Romanya Kosta Rika Meksika Myanmar Bulgaristan Estonya Slovakya Gabon Afganistan Paraguay Bangladeş Pakistan Croatia Danimarka

57 55 47 58 55 50 43 45 44 40 79 46 51 47 22 30 56

2012-2013 arasında yükselen onay oranı %

31 19 15 15 14 13 13 13 13 13 12 11 10 10 10 10 10

N

D

RK

TA

ünya genelinde yaşanan sorunlarla birlikte ABD, 2014 ve sonrasında zorluklarla karşılaşmaya devam edecek. Uzmanlar, bu nedenle ABD’nin ittifaklarını ve ortaklıklarını güçlendirmesi ve dünyanın ABD liderliği hakkındaki düşüncelerinin her zamankinden daha fazla önem kazanacağı konusunda uyarıyor LİDERLİK İMAJI GELİŞİYOR Gallup Araştırma Merkezi’nin 2007-2013 yılları boyunca dünyanın 137 ülkesinde yürüttüğü “Dünya iderliği” anketinde binlerce kişiye ABD, Almanya, Çin ve Rusya’nın liderlerinin yönetimini onaylayıp onaylamadıklarını sordu. 2007 yılından bu yana dünyanın, uluslararası liderlikler hakkında ne hissettiklerini yansıtan araştırmaya göre Amerika’nın liderlik imajı 2012-2013 yıl-

ları arasında gelişim gösteri. 2013 yılında, Amerika yüzde 4 ’lık onayla ilk sırada yer alırken, Rusya yüzde 24’lük bir oranla son sırada bulunuyor. Araştırmaya 2008 yılında dahil edilen Avrupa Birliği liderleri yüzde 42’lik bir oranla ikinci sırada gelirken Çin yüzde 2 onay alarak üçünce sırada bulunuyor. Diğer lider ülkelerle karşılaştırıldığında onaylanmama oranının düşük olduğu gözlemlenen Amerika liderliği, 2013 yılında yüzde 24 oranında beğenilmedi. Bu rakam, 2007’de yüzde 33, 2008’de yüzde 34, 200 ve 2010’da yüzde 21, 2011’de yüzde 22, 2012’de ise yüzde 25 olarak istatistiklere yansıdı. iderlerin performanslarının onaylanmama oranları Almanya’da yüzde 20, Çin yüzde 2 ve Rusya yüzde 31. Katılımcıların yüzde 42’sinin onay verdiği Avrupa Birliği’nin liderliği ise yüzde 2 oranında eleştiriliyor.

YARDIMLAR ONAY ALIYOR Neredeyse Rusya hariç tüm küresel güçler Sahra altı Afrika ülkelerinden en yüksek puanlarını aldılar. Rusya ise en yüksek puanlarını eskiden Sovyetler Birliği ülkesi olan komşularından aldı. Araştırmacılar, Sahra altı Afrika ülkelerinde ABD gibi ülkelerin yüksek düzeyde onay almasının bu ülkelere yapılan yardımlarla ilişkili olabileceğini belirtiyor. 1 Sahra altı Afrika ülkelerinde yaşayanların en az üçte ikisi ABD’nin liderliğini onaylıyor. Öte yandan küresel güçler yüksek düzeyde onay almalarına rağmen Sahra altı Afrika ülkelerinde güç kaybediyor. Örneğin ABD’nin bu ülkelerdeki onayı en düşük seviye olan 2007’e doğru geriliyor. ABD, en düşük onayı ise Mısır (yüzde 1 ) ve Fas’tan (yüzde 15) aldı. EN YÜKSEK ONAY GİNE’DEN Araştırmada ABD ve Almanya, dünya genelinde en yüksek onayı Gine’den aldı. Gine aynı zamanda beş küresel gücün en yüksek ilk beş puanı veren ülkelerin arasında yer alıyor. Öte yandan neredeyse tüm liderlerin en yüksek düzeyde onaylamayanlar Filistinliler oldu. Filistin ABD, AB ve Almanya’yı dünya genelinde en yüksek düzeyde onaylamayan ülke olarak kaydedildi. Araştırma kapsamına alınan söz konusu beş dün-

ya gücü dünya sahnesinin en büyük oyuncuları olsa da dünya genelinde pek çok kişi, bilmedikleri ya da açıklama yapmak istemedikleri için bu ülkelerin liderliği hakkında düşüncelerini dile getirmiyor. Örneğin, Hindistan gibi bazı ülkelerde halkın üçte ikisi ya da daha fazlası liderler hakkındaki görüşleri hakkında konuşmuyorlar. Ayrıca, ABD liderliği özellikle Asya Pasik bölgelerinde bilinmiyor. Obama’nın bölgeyi ziyareti ABD’nin bilinirliliğini artırsa da örneğin, Myanmar’ın yüzde 53’ünün hala ABD’nin liderliği hakkında bir kri yok. KAZANÇLAR VE KAYIPLAR 2012-2013 yılları arasında ABD’de küresel onayın değişmesinin en büyük nedenlerinden birisi, 17 ülkedeki onay oranlarının 10 puanın üzerinde yaşanan bir yükselmeden kaynaklanıyor. Almanya’ya karşı olan beğeni ise toplamda 13 ülkede azaldı ama bu kayıp 11 ülkede yaşanan artışla dengelendi. Tüm küresel güçlerin Uganda, Gana ve Madagaskar’da aldıkları onay düşerken Gabon ve Afganistan dünya güçlerine karşı daha pozitif yaklaşıyor. ABD, yüzde 10’un üzerinde olan en büyük kayıplarını Madagaskar, Angola, Gana, Nijerya, Güney Afrika, Fas, Uganda ve Kolombiya’da yaşadı.

Ülkelerin onayında yaşanan en büyük kazançlar ve kayıplar Onayı yükselen ülke sayısı

Onayı düşen ülke sayısı

ABD

17

9

Avrupa Birliği

13

10

Almanya

11

13

Rusya

10

7

7

10

Çin

aygın ve adil N

RK TA Amerikan toplumunu analiz etmek için Rasmussen Reports tarafından ülke genelinde yapılan son araştırmaya göre, Amerikalılar’ın yüzde 5 ’sı ABD toplumunun adil ve saygın olduğunu düşünüyor. Aynı kirde olmayan yüzde 2 ise Amerikan toplumunun adil olmamasının yanı sıra ayrımcı olduğunu savunuyor. Fakat Amerikan toplumu hakkında olumsuz düşünenlerin oranı beş yıl önce yüzde 32 olarak kaydedilmişti. Araştırmaya katılanların yüzde 15’i ise Amerikan toplumu hakkında kararsızdı. Araştırmada, 7-8 Nisan tarihleri arasında bin kişiyle telefon görüşmeleri yapıldı ve katılımcılara şu sorular soruldu: 1. Bazıları Amerikan toplumunun çoğunlukla adil ve saygın olduğunu düşünürken bazıları adil olmadığını ve ayrımcı olduğunu söylüyor. Hangisinin doğru olduğuna inanıyorsunuz 2. Dünyanın diğer bölgelerinden Amerika’ya taşınan insanlar, Amerikan toplumunun kültürüne, diline ve mirasına mı adapte olmalı kendi kültürünü, dilini ve mirasını mı korumalı 3. Daha aktif bir hükümet, daha fazla hizmet ve daha yüksek vergi ödemeyi mi tercih edersiniz daha küçük bir hükümet daha az hizmet ve daha az vergi ödemeyi mi 4. Tarihsel bağlamda ülkemizi düşündüğünüzde geçmişte ya da gelecekte Amerika’nın en iyi günü hangisi sizce 5. Birçok insan ABD’nin ve mütte klerinin daha çok işbirliği yapması gerektiğine inanıyor. ABD için mütte kleriyle daha fazla işbirliği yapması mı yapmaması mı iyi olur


ABD Gündem

23 Nisan 2014 Çarşamba

Türk Ejder’in son dört yılı

aybars Altuntaş, aşkan bama tarafından 0 0 yılında düzenlenen konferansa aşbakan rdoğan tarafından yazılmış bir mektu getirerek tanınmıştı Türk der olarak ünlenen Altuntaş, TA ’ye son yılı değerlendirdi olarak 100 bin dolar yatırım yapıyor. Bu anlamda, bir Melek Yatırımcının, az önceki statistikler ışığında, yüzde 30’luk bir başarı şansı buluyor.

İLHAN TANIR WASHINGTON - POSTA212

B

aybars Altuntaş’ı Türkiye, 2010 yılında Washington’da Başkan Obama’nın ilk kez düzenlediği Global Girişimciler Konferansı ile tanıdı. Obama Beyaz Saray’ın öncülüğünde dünya çapında ilk kez toplanan bu girişimciler konferansına, Türkiye’den katılan birkaç girişimciden biri idi Altuntaş. Ama bundan da önemlisi, Altuntaş Başbakan Erdoğan’dan getirdiği mektubu Obama’ya sunmasıyla, hem ABD hem de Türkiye’de tanındı. O yıldan sonra, Altuntaş global girişimcilik dünyasının önemli bir aktörü haline geldi. Amerikan TV kanallarında oldukça popüler olan Sharks Tank’ veya Köpek Balığı Odası’nın bir benzeri olan ve Sony Picture tarafından Türkiye’ye yönelik yapılan Dragon Dens’ isimli haftalık televizyon programında, girişimcilerin kirlerini değerlendiren 5 ejder’den biri olarak geniş kesimlerce tanındı. Altuntaş ile tanışıklığımız, 2010 yılındaki yukarıda bahsettiğimiz Washington ziyaretinden geliyor. Kendisi geçtiğimiz haftalarda yeniden Washington’a gelerek, burada, Amerika’nın saygıdeğer Melek Yatırımcı Derneği olan, Angel Capitol Association’ın yıllık konferansında Türkiye’den ilk ve tek Melek Yatırımcı sıfatıyla katılarak, bir konuşma yaptı. Altuntaş aynı zamanda Dünya Girişimciler Forum’u üyesi ve Forum’un Türkiye-Balkanlar Büyükelçisi. Türkiye’deki kendi sektöründe ilk olan Melek Yatırımcılar Derneği’nin kurucusu ve başkanı. Altuntaş’ın yazdığı Otobüsten indim BMW’ye bindim’ adlı kitabı da Türkiye’de 30. baskısına koşuyor ve bir best seller kitap oldu. Altuntaş ile Washington ziyaretinde buluştuk, 2010’dan beri neler yaptığını ve Melek

■ as ington’da neden bulunuyorsunuz ACA’nın yıllık konferansı bu yıl Washington’da yapılıyor. Ben de, Türkiye’den ilk kez bir konuşmacı olarak davet edildim. 00 civarındaki Melek Yatırımcı’ya hitap ettim. Türkiye’deki gelişmeleri anlattım. Girişimci mi proje mi önemli başlıklı bir sunum yaptım.

Yatırımcılığın Türkiye’deki gelişimini konuştuk:

MELEK YATIRIMCI Melek yatırımcılık ne demek Örneğin bir iş kri var ve bunu uygulamaya koyabilmen için sermayeye ihtiyacın var. İlk aşamada önce kendi sermayeme bakmak durumundayım bu durumda. Yani kendim, kendi krimi nanse edebiliyor muyum. Böyle bir kimsenin kendi sermayesi olmayabilir. Bu durumda eş, dost, anne-babaya başvurulur ve yakın çevre fonlamasına bakılır. Ama yakın geçmişteki global ekonomik krizden dolayı bu gibi fonlamalar daha zor olmakta ve ailede çalışmayan arttıkça, aynı cebe göz dikenler de arttığından eskilerdeki gibi aile çevresinden bir birikmiş sermaye çoğu zaman bulunamamakta. İşte bu noktada Melek Yatırımcı devreye giriyor. Fakat Melek Yatırımcı 50 bin ile 500 bin dolar arasındaki bir band için nans kaynağı. Melek yatırımcının ilk sorduğu soru, ’ demo’ (tanıtım sunumu) nerede ’’ oluyor. Bu demonun yapılması için de, yani 50 bin dolara gelen seviye ulaşmak için de crowd funding’ denen bir yola başvuruyor girişimciler (kitlesel fonlama). Sermaye Piyasası Kurulu’nun yakın zamanlarda yaptığı bir açıklama ile birlikte kitlesel fonlama’ şimdi Türkiye’de de gündeme girmiş oldu. Bu fonlama tarzı ilk kez iki yıl kadar önce ABD’de hukuki hale gelmişti. ■ Kitlesel Fonlama

ro d Funding nasıl çalışıyor Bu, bir iş krinin internete sunulması ve bunu beğenenlerin, örneğin 30 gün içinde bu projeye fonlama yapması ile oluşuyor. İstenen seviyedeki bu para toplanamazsa, bu parayı geri veriyorsunuz. Türkiye’de halen bu resmi ve hukuki altyapısı olan bir durum değil işin açıkçası. u an ABD ve İngilitere bunu resmileştiren iki ülke. Üçüncü ülke Türkiye olabilir. Dolayısıyla bu parayla ilk demoyu oluşturuyor ve böylece Melek Yatırımcı’nın karşısına çıkıyorsunuz. Melek Yatırımcı’nın Girimçi Sermaye (Venture Capital) den farkı: Venture Capitalist denen yatırımcı tarzı 3 milyon dolardan aşağısı ile ilgilenmiyor. Melek Yatırımcı ise 500 bin dolar üstü ile ilgilenmiyor. Dolayısıyla, Melek Yatırımcı start up’ girişimcilikle (başlangıç), sıfırdan başlayan projelerle ilgileniyor. Dolayısıyla sizin işi büyütme aşamasında, Melek Yatırımcı katalizör’ (taşıyıcı) görevi görüyor. Melek Yatırımcı’nın Farkları: Know-how, network ve mentorluk (hocalık) sağlıyor. aten melek denmesinin nedeni de bu özellikleri. Bundan dolayı girişimci sadece kendisine para bulmuyor, hoca da buluyor.

YÜZDE 30’LUK BAŞARI ŞANSI ■ Melek atırımcı bulma süreci nasıl işliyor Sizin bir iş kriniz var. Ya internetten araştırıp, kendinize bir Melek Yatırımcı buluyorsunuz, veya, Melek Yatırımcıları’nın bir araya geldiği, Business Enter Network’ler var ve bunlara başvuruyorsunuz. Bizim ’ inks An-

Dini bayramlar tatil olsun atağı N

RK

okullarında resmi tatil olarak tanınması.

fakat giderek daha organize olarak büyüyen Müslüman toplum, farklı dinlere mensup gruplar ve laik gruplar yeniden eyleme geçmeye planlıyor ve Bill de Balasio’ya Müslümanlar’ın tatillerinin “tanıma, dahil etme ve saygı” meselesi olduğunu hatırlatmak için New York’un beş bölgesinde gösteriler düzenlemeyi planlıyor. Bu mesele ayrıca, 11 Eylül saldırılarından beri Polis Departmanı’nın camileri ve Müslümanlar’ın yoğunlukta olduğu işleri gözlemlemek için gerçekleştirdiği istihbarat çalışmalarıyla ilişkili polisin dikkatini çekmekten korktuğu için konuya dahil olmayan ve gösteri düzenlemeye isteksiz birçok Müslüman için de siyasete giriş noktası oldu.

‘SONUNA KADAR SAVAŞACAĞIZ’ New York Times gazetesinin geniş yer verdiği ackson Heights bölgesinde düzenlenen gösteride Müslümanlara seslenen ueens, Astoria Amerikalı Müslümanlar Derneği Başkanı Ahmed amil, “Bill de Blasio bu mesele sadece çok fazla soruna neden olursa düzenlemeyi imzalayacak. Bundan kaçamayacak. Haklarımızı alana kadar savaşacağız” dedi. 200 ’dan beri aktif olmayan

12 ÖĞRENCİDEN 1’İ MÜSLÜMAN ABD’de toplam nüfusun yüzde 0.7’si olan 2. milyon Müslüman bulunuyor. New York’ta ise yaklaşık 00 bin ila 1 milyon arasında Müslüman yaşıyor. New York devlet okullarında 120 bin Müslüman öğrenci eğitim görüyor. New York devlet okullarına giden çocukların yaklaşık yüzde 12’si Müslüman ve şehirdeki Müslüman çocukların yaklaşık yüzde 5’i devlet okullarına gidiyor.

TA

N

ew York Belediye Başkanı Bill de Blasio’nun bir seçim vaadi daha ABD’nin gündemine oturdu. De Balasio, seçim döneminde devlet okullarının Yahudi ve Hıristiyan bayramlarında olduğu gibi Ramazan ve Kurban bayramında da tatil edilmesi gerektiğini söylemişti. imdi New York’ta yaşayan Müslümanlar, de Balasio’ya sözünü hatırlatarak, Müslüman tatillerinin de okul takvimine eklenmesini talep ediyor. Bütün adaylar gibi 2013 seçim döneminde Müslümanlar’ın tatillerinin okul takvimine ekleneceği sözünü veren Bill de Balasio, seçimlerden bu yana devlet okullarının Müslümanlar’ın bayramlarında da tatil olması konusunda konuşmaktan kaçınıyor ve bunun zaman alacağı konusunda uyarıyor. Fakat Bosna, Karadağ, Mısır, Suriye, Pakistan ve Bangladeş ve diğer ülkelerden yüzlerce New Yorklu Müslüman, New York devlet okullarının tatillerini tanıması için devlet okulunda bir araya geldi. Milliyetleri, dilleri ya da mezhepleri farklı olan yüzlerce kişi tek bir ortak amaç için birleşti: Ramazan ve Kurban Bayramları’nın New York’taki devlet

gel BAN’da (Business Association Network) 30 kişilik bir ekibimiz var, ve sunumlar halinde girişimcileri dinliyor ve uygun görürsek yatırım aşamasına geçiyoruz. Aşağı yukarı, dünyada, her 100 girişimciden 2’si yatırımcı buluyor. Bu girişimcilerin yüzde 30’u çok başarılı oluyor. Üç tanesi başa baş gidiyor. Üçü batıyor. Birinde ise ilerde bakarız sonucu alabiliyorsunuz. ■ Melek atırımcı ne uzunlukta yatırımcı statüsünü koruyor Bu yatırımcılar tabi sonsuza kadar yatırımcı olarak kalmıyor. Bir exit (çıkış) stratejisi olması lazım ve bunu 3 ila 7 yıl arasında bir periyod olarak görüyor. Bir Melek yatırımcı ortalama

TÜRKİYE DÜNYADA BİR NUMARA ■ Türkiye’deki teşvikler Türkiye’de bundan altı ay kadar önce, Melek Yatırımcı’ya yönelik olarak dünyadaki en yüksek vergi teşviği ortaya çıktı. Çok hızlı bir şekilde Hazine Müsteşarlığı yüzde 75’lik bir vergi teşviği getirdi Melek Yatırımcılar için. Ve Melek Yatırımcı akredite, lisans sistemi’ni çıkarttı ve şimdilerde 200 kadar Melek Yatırımcı lisanslarını aldı. Bunlar, yaptıkları yatırımlarda yüzde 75’lik vergi teşviğinden yararlanmakta, yıl sonunda kişisel vergilerinden düşmekteler. Bu oran İngiltere’de yüzde 30, ABD’de ise böyle bir teşvik yok. ■ Türkiye’deki yatırım acmi Türkiye’de yapılan Melek Yatırım, 15 ile 150 milyon avro arasında değişiyor. Türkiye’nin bu konulardaki rakibi ABD ve İsrail. İsrail, yabancı yatırımcının yapmış olduğu bir liralık yatırıma 2 lira ekliyor. ■ Ülkedeki istikrar Start up dünyası, paradan ziyade

iş kirlerinin konuşulduğu bir dünya. Doğru ise iş kriniz, burnuzun dibinde bomba patlasa da yatırımcı bulursunuz. Girişimcilik ruhu asıl sermayedir. Girişimci asıl yatırım yapılandır. İş kri çok iyi olabilir ama girişimci o yolun yolcusu değilse o proje çalışmayacaktır.

YEREL SEÇİM SONUÇLARI EKONOMİ İÇİN ÇOK İYİ ■ eçim sonuçları Ekonomi dünyası açısından sonuç çok iyi oldu. Aksi takdirde bir ekonomik istikrarsızlık doğabilirdi. Bazı işadamları, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na aday olmaması ihtimalini dahi, istikrar adına negatif algılanabilir olarak yorumluyor. ■ 0 0 yılında bama ile buluştuktan sonra ne oldu Melek Yatırımcılık sistemi ile tanışmam, Obama’yla tanışmam ile oldu. Obama liderliğinde dünyada ilki Washington’da toplanan Global Entrepreneurship Program’da Melek Yatırımcı’ bölümü vardı. Ve bunun Türkiye’de eşi olmadığını gördüm. Dragons Dens’ programında, beni Türkiye’deki beş ejderden biri olarak önerdiler. Bloomberg’de iki sezon boyunca girişimcileri değerlendirdik. Washington’daki bu konferansda da beni ACA Türk Köpek Balığı’ olarak tanıttı zaten. Bu Bloomberg’deki program hattı zatında Melek Yatırımcı müessesini Türkiye’ye tanıttı. Konsept ortaya çıktı. Melek Yatırımcılar Derneği’ni kurduk ve ben başkanlığına seçildim. Dünya etrafından EBAN’ın konferanslarına katılmaya başladım.


Mitsubis i Türkiye’den çıkıyor Mitsubis i or oration Türkiye Müdürü Hiros i Miyos i TA ’ye ya tığı açıklamada, Mitsubis i’nin Türkiye’de üretim fabrikasının olmadığını söy leyerek, Mitsubis i’nin Türkiye’de özellikle otomotiv sektöründen çıkmayı düşündüğünü dile getirdi MELİKE AYAN NEW YORK - POSTA212

■ a on arabalarının Türki ye deki ayı nedir Tale var mı Türkiye'de Japon arabalarının piyasadaki payı sadece yüzde 10. Ve bunun içinde Mitsibushi’nin payı ise yüzde

HAFTALIK ÜCRETSİZ

Hem gezecekler hem tedavi olacaklar

23 Nisan2014 Çarşamba

3'ten de az. ■ Neden Çünkü küçük dizel arabalar lazım Türkiye de. Hem vergi sebepleri yüzünden hem de kullanım açısından. ■ eki, o zaman Mitsubis i yi Türkiye de ne ayakta tu tuyor üzde çok küçük bir rakam, öyle değil mi

Güç ekipmanı, diğer tür makinalara talep daha fazla ama onun dışında aktiviteler azalıyor. Mesela Toyota motorunu BMW ye yaptırmaya başladı. Mitsubishi’nin Türkiye de üretim fabrikası yok. Aslında Mitsubishi Türkiye den, özellikle de otomotiv sektö-

ründen çıkmayı düşünüyor. Tabi eğer daha yeni ve Türkiye ye uygun bir model geliştiremezlerse. Rusya’ya satışlarımız çok daha büyük. Araba endüstrisinde Tur-

kiye işi büyüyor. Ve Japon oto imalatçılarının birçok problemi de büyüyor. ■ izin arabanız nedir Mit subis i mi Hayır. Mercedes’im var.

www.posta212.com

YIL 1 • SAYI 49

ABD ORDUSUNDA

ABD’nin gözü

Türkiye’de sağlık sektöründeki değişim, A D’nin de dikkatini çekti ağlık sektöründeki Amerikan şirketi, Mayıs tari lerinde Türkiye’ye gelecek ve Ankara, İstanbul ile İzmir’deki kamu ve özel sektör astanelerinin yöneticileriyle görüşecek ANKARA

TA

A

BD Global Pazarlarda Ticaret Başkan Yardımcısı ve ABD-Yurt Dışı Ticaret Servisi Genel Müdürü Arun Kumar ile birlikte gelecek olan delegasyonun hede nde Türkiye’de yapılacak 2 entegre sağlık kampüsü var. Yeni inşa edilecek sağlık kampüsleriyle birlikte Türkiye’deki medikal donanım ve malzeme pazarının, 2015 yılına kadar 3 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Kumar da ziyaretten önce yaptığı açıklamada bu hedefe işaret etti: “Türkiye’de şu anda tıp ve sağlık sektörleri heyecan verici bir dönemden geçiyor. Türk devleti sağlık hizmetlerine erişimi ve bu hizmetlerin kalitesini artırmayı ulusal bir öncelik h line getirdi. Heyetteki

Amerikan şirketleri, bu önemli ticaret ortağımızın ihtiyaç duyduğu birinci sınıf ürünleri ve hizmetleri sunuyor.” DEVLERİN GÖZÜ TÜRK SAĞLIK PAZARINDA Türkiye, son 10 yılda sağlık hizmetleri inşasına 5 milyar dolar yatırım yaparken, ticaret heyetinde Awareness Technology, Consensus Orthopedics, Cureline, Dimensional Insight, GE Healthcare Fair eld, Hyprotek, Intelligent Medical Objects, iScreen Vision, MedSignals VitalSignals C, mHealth Technologies, Nortec Software, Numera, Nu-Vois C , SecureCare Products, Summit Medical Products, TransVac Solutions, Underwriters aboratories bulunuyor.

R K R İNTİHAR

N RK TA ABD ordusu yetkilileri, özel kuvvetlerde intihar vakalarının on yıldan daha uzun bir süredir devam eden “sert mücadelenin” etkisiyle son iki yılda rekor seviyeye ulaştığını açıkladı. Tampa’da düzenlenen GEOINT 2013 sempozyumunda konuşan Amerikan Özel Kuvvetler Komutanı Amiral William McRaven, “Askerlerim 12-13 yıldır zorlu bir çatışma ortamında savaşıyor ve bu savaş askerleri değiştiriyor. Bu kadar basit” dedi. McRaven ayrıca, askerlerin ve ailelerinin bir numaralı önceliği olduğunun altını çizdi. Sürekli olarak devam eden mücadelenin, El Kaide lideri Usame bin adin’i öldüren Seal gibi özel operasyon birimleri üzerindeki etkilerinin ne zaman ortaya çıkacağını bilmediğini söyledi. Bu sürecin bir yıl ya da daha fazla zaman alabileceğini belirten William McRaven, ABD ordusunun mücadele ettiği intihar oranlarına ilişkin her hangi bir veri açıklamadı. ABD savunma yetkilileri ise 2012 yılında ABD silahlı kuvvetlerinde aktif görevlerde yer alan askerlerin çatışmalardan daha çok intihar sonucunda öldüğünü söyledi. Yetkililer, 2012 yılında 350 askerin intihar ettiğini açıkladı. 2013 yılı verilere göre intihar vakalarının sayısında çok az bir düşüş gözlemlense de 15 Aralık’a kadar muvazzaf kuvvetlerinde yer alan 284 asker intihar etti. İntihara teşebbüs eden ve haypatta kalan asker ailelerine danışmanlık yapan “Tragedy Assistance Program for Survivors” programı müdürü Kim Ruocco, askerlerin intihara yönelik açığa çıkan belirtilerin kariyerlerini sonlandıracağından korktuklarını ve ABD ordusunun küçülmesinin de askerler üzerinde ek bir baskı yarattığına dikkat çekiyor. Pentagon kayıtlarına göre, Kara, Deniz, Hava ve Deniz Piyadeleri’nden oluşan Özel Kuvvetler yaklaşık 5 bin kişiden oluşuyor.

oston Maratonu birlik sembolü İ

A

Meb Keflezighi

İN A MA

AA

BD’de, “Güçlü Boston” sloganı ile düzenlenen ve geçen yılki bombalı saldırılara karşı birlik ve beraberlik sembolüne dönüşen 118. Boston Maratonu, herhangi bir olumsuzluk yaşanmadan tamamlandı. Yarışın başladığı Boston’a yaklaşık 50 kilometre mesafedeki Hopkinton kasabasının sakinleri, yarışa katılan 32 binden fazla koşucuyu ve onların yakınlarını kahraman gibi karşıladı. Bazı kasaba sakinleri danslar eşliğinde yarışçılara moral vermeye çalışırken, bazıları da içecek ikram etti. Kasaba sakinleri, “Geldiğiniz için teşekkür ederiz, sizler kahramansınız” diyerek yarışçılara olan minnettarlıklarını ifade etti. Hopkinton’dan sonra, Ashlan, Framingham, Natick, Half, Wellesley, Newton ve Brookline güzergahı üzerinden kente ulaşan Boston Maratonu’nu kadınlarda Kenyalı Rita eptoo, erkeklerde ise Meb Ke ezighi birinci bitirdi. Önceki maratonun da şampiyonu olan ve yarışı rekor derece ile tamamlayan eptoo, geçen yılki bombalı saldırı nedeniyle zaferine sevinemediğini açıkladı. ABD adına San Dieogo’dan ya-

100 güvenlik kamerası daha yerleştirildiği belirtildi. Özel eğitimli 0’dan fazla bomba köpeğinin de görev yaptığı yarış sırasında şüpheli kişiler polis tarafından tekrar arandı. Maraton bölgesine sırt çantası alınmaması nedeniyle koşucular yarış sırasında kullanacakları şahsi eşyalarını şe af plastik torbalarda taşımak zorunda kaldı. Polis yarışın yapıldığı alana büyük boyutlu bayrak ve büyük hacimli içecek de sokulmasına izin vermedi.

rışa katılan Meb Ke ezighi’nin ise Boston Maratonu’nda yaşanan saldırılara işaret ederek, “Tanrı ABD’yi ve Boston’u korusun” dedi.

OTEL FİYATLARI ARTTI Yarışı tamamlayan herkese madalya verilirken, bazı sporcuların fenalık geçirdikleri gözlendi. Sağlık ekipleri fenalaşan sporculara olay yerinde müdahalede bulundu. Aralarında çok sayıda geçen yılki saldırılarda yaralanan sporcuların da bulunduğu koşucular, yarış bitiminde bu kez de Bostonluların sevgi gösterileriyle karşılaştı. Madalyalarını alan sporcular daha sonra yakınları ile çevrede dinlenerek zaman geçirdi. Boston’da adeta bayram havası estiren etkinlik kentin tra ğini ise adeta alt üst etti. Maratonu yerinde izlemek için kente gelen binlerce kişi nedeniyle odalarının tamamına yakını dolan bazı otellerin ücretlerinde 3-4 kat artış yaptığı gözlendi. Bu yılki Boston Maratonu’nun kent ekonomisine 175 milyon dolardan fazla katkı sağlaması bekleniyor. OLAĞANÜSTÜ GÜVENLİK ÖNLEMLERİ Geçen yılki saldırılar nedeniyle olağanüstü güvenlik önlemlerinin alındı-

ğı Boston Maratonu’na katılan sporcu sayısında önemli oranda artış gözlendi. Rekor sayıda katılımcı ve seyirci çeken maratonda, geçen yıl 23 binin üzerinde olan atlet sayısının 32 bini aştığı açıklandı. Güvenlik gerekçesiyle seyircilerin yanı sıra koşucuların da defalarca aran-

dığı maraton güzergahına çıkan bütün yollar tra ğe kapatıldı. Metro duraklarının da kapandığı yarış alanına izleyici ve sporcular öğrenci servisleriyle taşındı. Üniformalı güvenlik güçlerinin yanı sıra 3 bin 500 de sivil polisin seyircilerin arasında görev yaptığı maraton güzergahına fazladan

GEÇEN YILKİ SALDIRI Boston’da geçen sene 23 binden fazla kişinin katılımıyla düzenlenen maratonun bitiş çizgisi yakınlarında 10 saniye arayla patlayan düdüklü tencere içine yerleştirilmiş iki bomba, 3 kişinin ölümüne, 2 4 kişinin yaralanmasına neden olmuştu. Olayın faili olduğu belirtilen Cohar ve Tamerlan Tsarnaev kardeşlerin düdüklü tencere ile hazırladıkları bombaları sırt çantasında taşıdıkları ortaya çıkmıştı. Olayın birinci yılı nedeniyle geçen hafta yapılan anma törenleri sonrasında da polis, aynı yere bırakılan ve içinde elektrikli pilav tenceresi olduğu açıklanan iki sırt çantasını kontrollü olarak patlatmıştı.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.