POSTA212 - SAYI 53 - EK

Page 1

Eldiven mouse piyasaya çıktı

MERT FIRAT

‘Soma cinayettir’ ■ New York Türk Filmleri Festivali’nin 13’üncüsü, Yılmaz Erdoğan'ın ‘Kelebeğin Rüyası’ filmiyle başladı. Festival nedeniyle New York’ta bulunan filmin başrol oyuncusu Mert Fırat ile konuştuk. 2’DE

12’DE

400 bin dolara kiralık yazlık

■ Giyilebilir teknoloji ürünlerine her geçen gün yenisi eklenirken, şimdi de bir Türk firması eldiven mouse Flying Fingers’ı piyasaya sürdü. 7’DE

■ Yazı Hollywood yıldızlarıyla ünlü tatil bölgesi Hampstons’da geçirmek isteyenler erken davranıp evlerini kiraladı bile.

HAFTALIK ÜCRETSİZ

A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

www.posta212.com • YIL 2 • SAYI 53

Marilyn Monroe’nun sırları aralandı Marilyn bebek sahibi olmayı çok istiyordu...”, “Sahneye çıkmaktan çok korkardı”... Arkadaşımız Daphne Barak, ünlü film yıldızı Marilyn Monroe’yu da içine alan ve “Coming Home With The Kennedys” adlı bir belgesel hazırladı. Barak, ünlü yıldız ölmeden önce yanında olan ve bugüne dek kimseyle konuşmayan arkadaşı ve makyajcısı Marie Ervine ile bir de röportaj yaptı. Dünya basınında ilk kez POSTA212’de...

Daphne Barak’ın kaleminden

Dahiyane bir buluş

Görsel şölen

2’DE

■ 13’üncü New York Türk Filmleri Festivali başladı. Açılış gecesinin hasılatı Soma’daki faciada yaşamını yitiren madenci ailelerine bağışlandı.

3’TE

■ O çok güzel ve alımlı bir kadın. Üstelik ödüllü bir akademisyen ressam. Gülten İmamoğlu’nun tabloları bütün dünyada rağbet görüyor.

Böyle tazminat rakamı görülmedi

16’DA

■ ‘Desilyon’ kelimesiyle bugüne kadar kaç kez karşılaştınız? Ya da hiç duydunuz mu? Bu aralar New York’ta herkesin dilinde bu rakam var.

9’DA

8’DE

14’TE

Film Festivali’ni kaçırmayın

Yaşamı tuvale yansıtan kadın

Çanta ve cüzdan avcıları Life & Style

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Vizyondaki filmler 14’TE

Mezuniyet projesi meşhur etti

Patara’yı keşfedin ■ Akdeniz’in mavi-yeşil ikilisi arasına gizlenmiş bir cennet... Tanrı Apollon’un doğduğu yer... Türkiye’nin en uzun plajına sahip, tam 22 kilometre...

■ Sanat yönetmeni ve tasarımcı Utku Kurt’un mezuniyet projesi olarak hazırladığı fragman, ‘Workers Ünite’ Film Festivali’nin 4’TE resmi fragmanı oldu.

15’TE

İçinden tren geçen proje: İstMarina 12’DE

New York sular altında

16’DA


Toplum Yaşam

21 Mayıs 2014 Çarşamba

‘Soma’da yaşananlar bir cinayettir’ New York Türk Film Festivali Yılmaz Erdoğan’ın ‘Kelebeğin Rüyası’ filmi ile açıldı. Filmin başrol oyuncularından olan Mert Fırat ile hayatı, sanatı, sinemayı ve Türkiye’yi konuştuk SERKAN KALFA NEW YORK - POSTA212

B

u sene The American Turkish Society tarafından 13’ncüsü düzenlenen New York Türk Film Festivali, Yılmaz Erdoğan’ın yönettiği bir dönem filmi olan “Kelebeğin Rüyası” adlı filmle açıldı. Bu filmin başrollerini Kıvanç Tatlıtuğ ile paylaşan Mert Fırat, filmde gösterdiği oyunculukla adından çok söz ettirmişti. “Başka Dilde Aşk” filmiyle adını Türk izleyicine duyurmuş olan oyuncu, film festivali kapsamında New York’a geldi. Televizyon izleyicilerinin “İntikam” adlı diziden de hatırlayacağı Mert Fırat ile gösterim öncesi POSTA212 olarak bir söyleşi yaptık. ■ Maden işçilerinin hayatlarının da anlatıldığı bir filmle bugün New York’tasınız. Öncelikle Soma’da yaşanan ve yüzlerce işçinin hayatını kaybettiği bir olay hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?

Kelebeğin Rüyası filmi Zonguldak’ta geçiyor ve arka planda maden işçilerinin yaşadıkları zorluklar da anlatılıyor. Şimdi New York’a bu film ile festivalin açılışına geldik ve biz gelmeden önce Soma’daki facia yaşandı. Kötü bir tesadüf oldu. Fakat daha da ilginci biz bu sene Dortmund’a bir festivale gittik. Almanya’nın en büyük kömür madeni orda. O maden bir müze olmuş. Mayıs’ın başında ordaydım. Ziyaret ettim madeni. Ordaki sistemi gördüm. 1914’te çok iyi düşünülmüş, çok organize bir madenle karşılaştım. Biz filmin çekimleri sırasında Zonguldak’ta madene inmiştik. Şaşırmıştım. Bizim maden çok kötüydü. Daha sonra İşçi Film Festivali yapıldı. Orda da Kelebeğin Rüyası söyleşisini ben yaptım. Dort-

mund’dan fotoğraflar getirmiştim. Dortmund’taki madenle Zonguldak madenini karşılaştırdım. Oradaki koşulları anlattım. Kaza oranını karşılaştırdım. Sendikaların önemini anlattım. Aradaki fark inanılmazdı. MADEN CİNAYETİ Hak talep edenin terörist sayıldığı bir ülke artık Türkiye. Varolanı konuşuyor olmanın suç olduğu, “su”ya “su” demenin suç olduğu bir ülke. Belirli bakanlar belirli kişiler eğer “su” “su değil” derse, o artık su değildir. Özgürlüklerin, işçi haklarının geriye düştüğü bir yerdeyiz. Sendikalarımız işlevsiz. Soma ise seçimlerde AKP’yi destekleyen bir yerdi. Ne söyleyebilirim bilmiyorum. Çok üzgünüm olan olaylardan. Ölenlerin sayısı bir imaj haline getirildi. Ölü insanlar yaralı gibi gösterildi. Hükümet bunun bir kabahat olduğunun üstünü örtmeye çalıştı ve ölenler üstünden siyaset yaptı. O evre kazadan daha trajik bence. O madendeki kötü koşulları bile bile düzeltmemek ise cinayettir. ■ “Kelebeğin Rüyası” filmi Türk Film Festivali’nin açılışını yapıyor. Filmde en sevdiğiniz sahne hangisi oldu ve en rahat kiminle çalıştınız?

Filmde çok sevdiğim sahneler var. Sonuçta konu olarak ve çekimler olarak güzel bir film. Ama sanırım beni en etkileyen sahne, Farah Zeynep Abdullah’ı banyoda alkol ile yıkadığım sahne. Benim unutamadığım, en çok etkilendiğim sahne oldu. Farah’la çok rahat çalıştım, Kıvanç ile çok uzun süreler çok iyi anlaşarak çalıştık. Aslında herkesle çok büyük uyum içindeydik. Hiç kimseyi ayıramıyorum ama rol olarak Farah’la çok rahat hissettim kendimi. Kısa zamanda çok hızlı bir elektrik oldu aramızda. Çekimler tam 4 ay sürdü. Büyük uyum içinde

Mert Fırat

bu kadar uzun süre çalışmak gerçekten çok önemliydi benim için. ■ Aslen nerelisiniz?

Babam Antakyalı, annem ise Kayserili. Babamın memleketi olan Antakya’ya sadece yazları gittim. O yüzden halkın büyük çoğunluğunun konuştuğu Arapça’yı oturtamadım. Anne tarafım ise Çerkez. Ama o dili de oturtamadım. Antakya çok zengin bir kültür ve çok keşfedilecek yeri var. Hatta daha geçenlerde oradaydım. Bir turne yaptık. Adana Mersin İskenderun ve Antakya’yı kapsadı. “Bütün Çılgınlar Sever Beni” adlı oyunu oynadık oralarda. Eski Bulgaristan Kültür Bakanı Stefan Tsanev’in yazdığı bir komedi oyunu. Çok keyifli bir turne oldu. Ben de Antakya’yı yeniden görmüş oldum böylece. ■ Tiyatro’yu çok sevdiğiniz anlaşılıyor. Neler yapıyorsunuz şu an?

adına. Tiyatroları, galerileri, müzeleri. Sadece MOMA için bile gelinebilir New York’a. Çok büyük galeriler de var burda. İstanbulda da başladı yeni yeni büyük, lokal galeriler. O yüzden bizde de açılışlar, değişik sanat aktiviteleri oluyor. Tabii galerilere saldırılmadıkça. ■ Amerika’da bazı projeler yapmak ister miydiniz?

Uzun vadede birşeyler yapmak istiyorum. Bir yere bağlanmayı, aynı yerde kalmayı sevmiyorum. Aynı yere bağlanmak sanatçıyı köreltiyor bence. Bizimkilerde en büyük problem bu. Yerel medyadan evrensel medyaya geçmek konusunda sı-

kıntı var. Sinemada, yazımda, resimde de aynı sıkıntıyı hissediyoruz hep. Bunu aşabilenler dünya çapında başarılı oluyor. İstanbul’u ve Türkiye’yi çok seviyorum ama yurt dışına açılıp birşeyler yapmak istiyorum. İlla Hollywood olması şart değil. Burda herhangi birşey olabilir. Bir Türk oyunu oynamak güzel olurdu mesela. Örneğin Oğuz Atay’ın “Oyunlarla Yaşayanlar” oyununu oynamak isterdim burda. Çok gerçeküstü ve çok ilginç olurdu. Ya da bir sanat okulu, bir sinema okulu kurulabilir. Burdaki Türklere sanat eğitimi verilebilir ya da Türkiye’den insanları o okula getirebiliriz. Bu da büyük hayallerimden biri. Umarım bir gün gerçekleşir.

Evet aşığım ve o aşk artık bir evliliğe dönüştü. Bir tiyatro binamız var. 12 ortakla eski Moda Sineması’nı bir kültür merkezi haline getirdik. Moda Sahnesi oldu adı. 2500 metrekare üstüne kurulu kocaman bir yer. İki tiyatro salonu, bir sinema salonu var. Tiyatro salonlarından biri oturarak 280 kişilik ama teleskobik yaptık orayı. Yani koltuklar istendiğinde otomatik bir şekilde yere gömülüyor ve 700 kişilik kocaman bir salon oluyor. Orda konserler verebiliyoruz böylece. Mesela Kardeş Türküler, İncesaz gibi gruplar geldi daha önce. Şimdi sırada Babazula konseri var. Sinema salonu ise her gün değişik bir festival filmini 5 seans gösterdiğimiz bir yer. Başka yeni salonlar açmak, yeni projeler yapmak istiyoruz. ■ New York’a daha önce geldiniz mi?

Daha önce 3 kere geldim. Çeşitli çalışmalar yaptım burada. Bir kere festival için geldim. 2005’te ise Eric Morris ile çalışmak için Los Angeles’a gelmiş, dönüşte de buraya uğramıştım. Bu üçüncü gelişim oldu. New York’u çok seviyorum. Kendimi yabancı gibi hissetmiyorum. Çünkü herkes yabancı. Amerikalılar bile. Teksaslı bir arkadaşım var. 10 yıldır tanıyorum onu. İtalya’da bir workshopta tanışmıştık. Şu anda New York’ta yaşıyor. O bile yabancı hissediyormuş. New York, İstanbul gibi bir yer. Ama tabii İstanbul’un güzelliği ile kıyas kabul etmez. Burası çok gri, çok kapalı ve çok sisli. Ama büyük imkanlar var sanat

New York Türk Film Festivali başladı

Bu yıl 13’cüsü düzenlenen New York Türk Film Festivali başladı. Amerikan Türk Cemiyeti açılış gecesinin hasılatının Soma’da hayatını kaybeden madencilerin ailelerine bağışlanacağını açıkladı ilgilendiği biliniyor. Örneğin Kıvanç Tatlıtuğ ve Mert Fırat bu rol için tam 20 kilo vermişler.

BABÜR AKSÜYEK NEW YORK - POSTA212

M

KELEBEĞİN RÜYASI’NA ÖDÜL Filmin Rahman Altın imzalı müzikleri geçen hafta Milano Film Festivali’nde “En İyi Film Müziği” ödülüne layık görüldü. Film ayrıca “En İyi Yabancı Film” dalında Oscar aday adayı olmuş ve daha önce usta yönetmen Yavuz Turgul’un “Gönül Yarası’ filmiyle yakaladığı bu başarıyı tekrarlamıştı.

anisa’nın Soma ilçesinde yaşanan maden kazası nedeniyle genelinde sakin geçen gecede, açılış konuşması yapan Amerikan Türk Cemiyeti Direktörü Selen Uçak gecenin hasılatının Soma’da hayatını kaybedenlerin ailelerine bağışlanacağını söyledi. Filmin öncesinde maden kazasında yaşamını yitiren vatandaşlarımız için 1 dakikalık saygı duruşu yapıldı. Festival’in ilk filmi Kelebeğin Rüyası’nın Zonguldak maden ocağında geçmesiyle ilgili kötü bir tesadüf yorumu yapılırken, bazı sahneler şüphesiz ki akıllara Soma’da meydana gelen faciayı getirdi. BURAM BURAM EMEK KOKUYOR Yönetmenliğini Yılmaz Erdoğan’ın yaptığı Kelebeğin Rüyası filminin başrollerini Kıvanç Tatlıtuğ ve Mert Fırat paylaşıyor. 1940’ta Zonguldak’ta geçen hikayede Rüştü ve Muzaffer’in Mükellefiyet döneminde yaşadıkları zorluklar ve herşeye rağmen hiç bir zaman vazgeçeme-

dikleri şiirlere olan aşkları anlatılıyor. Filmde dikkat çeken en çarpıcı tema şüphesiz ki o zamanda yaygın olan verem hastalığı oldu. Yılmaz Erdoğan’ın filmin inandırıcılığı için hastalığın tüm detayına kadar

MERT FIRAT’TAN SİTEM Festival’in konuğu başarılı oyuncu Mert Fırat filmin ardından Türkiye’deki maden ocaklarında can güvenliğinin olmamasına sitemde bulundu. Daha önce film gösterimi için Almanya’nın Dortmund şehrini ziyaret ettiğini ve bu şehirde bulunan maden ocağının 1914’te kurulmasına rağmen bugün Türkiye’deki maden ocaklarının hepsinden çok daha modern durumda olduğunu söyledi. 7 film, 2 belgesel ve 5 kısa filmin yer aldığı New York Türk Film Festivali 25 Mayıs’a kadar devam edecek.


Toplum Yaşam

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Renklere ruh veren ressam

Dünyanın önde gelen galerilerinde resimleri sergilenen sanatçı Gülten İmamoğlu, yaşamı tuvallere aktarıyor FİGEN ONUR İSTANBUL-POSTA212

H

em çok güzel ve alımlı bir kadın, hem ressam, hem de akademisyen… Bütün bunların yanında da, dördü birincilik olmak üzere dünya çapında tam 7 ödül sahibi. Yaptığı tablolar başta ABD olmak üzere dünyanın birçok yerinden büyük talep görüyor. Uluslararası sergilere çağrılıyor, galerilerden teklif alıyor. Çağdaş Türk resim sanatının önde gelen ressamlarından ve uluslararası platformdaki temsilcilerinden Prof. Dr. Gülten İmamoğlu, 30 yıllık kariyerinin son 5 yılındaki üslubunu “Organik Metastrata” dönemi olarak tanımlıyor. Dünya sanatının önemli galerilerinde sergiler açan İmamoğlu’nun iki eseri Las Vegas South Nevada Fine Art Museum’un daimi koleksiyonunda yer alıyor. Bir eseri de Almanya Haggen Musseum’da sergilenmekte. Sanatsal ve akademik başarılarından ötürü Amerikan Biyografi Center tarafından “2011 Yılın Kadını” ödülünü alan İmamoğlu, uluslararası alanda çok sayıda onursal ödüle sahip. Eserleri, ünlü moda tasarımcısı Juan Carlos’a ilham erdi ve Carlos İmamoğlu’nun eserlerinden yola çıkarak özel bir koleksiyon da hazırladı. Gülten İmamoğlu Türkiye’de yaşıyor ama sık sık yurt dışında sergilere davet ediliyor. Geçtiğimiz hafta Los Angeles’da resim sergisi olan Gülten İmamoğlu POSTA212’nin sorularını yanıtladı.

■ Ressamlık dışında bir eğitimci kimliğiniz var, bunun yanında yaşamda birçok rolü üstleniyorsunuz. Yaşamdaki bu rolleriniz ile resimleriniz arasında nasıl bir paralellik var?

Bir insanın yaratıcı durumda olabilmesi için günlük bilincinden ayrılıp kendi öz benliğinde olması gerekir. Bu da toplumsal rollerden sıyrılmayı gerektirir. Toplumsal olarak hepimizin ister istemez pek çok rolü vardır. Önemli olan dengeyi kurabilmektir. Resim yapmak benim için gerçek ben’i yaşama alanı oluşu açısından çok önemli. Her rolün beni ayrı bir boyutta beslediğine inanıyorum. Hem eğitimci hem de bir sanatçı olarak üstlendiğim roller gereği toplumu çok farklı bakış açılarından yaşayıp, özümseyip sanatımda yansıtabilmenin şans olduğuna inanıyorum. ■ Çalışmalarınızda yaşamı sorguluyorsunuz. Bunu renklerle anlatmayı tercih etme nedeninizin hep merak ettim. Neden?

Biz millet olarak rengi çok seviyoruz. Belki özünde bu yatıyor olabilir. Yine de bu kadar genelleyip kolaya kaçmak istemem. Renk cesarettir aslında. Özünde farklılıkları ve zıtlıkları değerli bulup oldukları gibi kabul ederek saygı duymak yatar. Rengin içine ne kadar çok başka renkler katarsanız o kadar başkalaşır ve özünü kaybeder. Her insan içinde enerji dalgaları taşır. Kimi fısıltı gibidir, kimi çığlık… Kiminde ahenk vardır kimindeyse kaos. Öz olarak karşıt renkleri dengeli bir biçimde birbirleriyle barışık olarak bir arada tutmayı seviyorum resimlerimde. ■ Kullandığınız renkler sizin için ne anlam ifade ediyor?

Rengin dilini iyi bilirseniz duygularınızı da o oranda daha doğru yansıtabilirsiniz. Gerçi renk dili subjektiftir ve içgüdüsel olarak gelişir. Sizin için kırmızı aşkı, benim için acıyı ifade edebilir. Kişiden kişiye ya da ülkeden ülkeye değişiklikler gösterebilir. Ama yine de evrensel ortaklıklar var. Benim için, yeşil sonsuz huzuru, turuncu coşkuyu, mavi derinliğin gizemini, mor hüznü anlatır. Beyaz ise tanımlanamayanı, bilinemeyeni… Ölüm gibi, söylenmemiş sözler gibi… Sanırım bu kadar ipucu yeterli.

Eliş” de yer alan Tanrıları kendi özgün tekniğimde yeniden resmederek onlara zamanda yolculuk yaptırdım ve zamanı tersine çevirdim. Kullandığım boya tekniğiyle, boyanın katıdan en sıvıya kadar hallerini kullanarak, beyaz tuval alanı üzerinde, zamanın durdurulamazlığı karşısında boyanın akışkanlığını kontrol altına alıp katmanlaştırarak zamana karşı güç elde etme, dondurma içgüdüsü yatmaktadır. Bu üslupla ürettiğim eserlerime “Organik Metastrata” adını verdim. Zamanı durdurma, kontrol altına alma ya da tersine çevirme… Gizli figüratif yapıda heykelsi formlara dönüşen biçimler katmanlaşarak kimlik bulmakta. Son sergimde de Hermoafrodisia adıyla Organik Metastrata serisinin sıra dışı örneklerini bulabilirsiniz.

Evet. Elbette hepimiz yaratıcı ve yapıcı güçlerimizin olanaklarını, özgün ve nesnel bir yapıt olarak ortaya koymaya çalışıyoruz. Her sanatçının kendi metafizik dünyası vardır. Bu dünyayı sürekli besler, geliştirir ve zaman zaman da eserleri ile görünür kılar. Beni en çok etkileyen şey metafizik ve gerçeklik karşısında insanoğlunun tavrı olmuştur. Doğumyaşam-ölüm gerçekliğini ve bu transformatif süreçte, tin’in mücadelesini metafizik boyutta, soyut dışavurumcu biçimde sorgulamaktayım. DOĞUM-YAŞAM-ÖLÜM Sanat görünenin değil düşünülenin yansıtılmasıdır. Eserde altyapı ne kadar kuvvetli olursa biçim de

tim serüveni içinde kendi yenimizi, kendi özgün dilimizle yaratmayı sağlayacak deneme ve araştırmalar yapmak mecburiyetindeyiz. ■ Sanat çevrelerince çok iyi tanınan bir sanatçısınız. Peki siz kendinizi nasıl görüyorsunuz?

İnsanın kendini tanımlaması çok zordur aslında ama en doğru analizi yine insan kendi yapabilir. En öz biçimde; sürekli kendini yenileyen, geliştiren, kendiyle yarışan, mesleğine aşık, aynı zamanda akademisyen kimliği ile vizyonu evrensel eğitimciler yetiştirmeye gayret eden kökleri Anadolu’ya ait bir sanatçıyım diyebilirim. Sanatım ile özde varoluşu insan ve doğa ekseninde sorgulayan bir sanatçıyım. ■ Türk ressamları son yıllarda dünya çapında daha fazla tanınır oldu. Bunun en iyi örneği sizsiniz. Hem dünya çapında tanınıyorsunuz hem de ödülleriniz var. Neden?

kendini o kadar etkin gösterir. Doğum yeni bir başlangıçtır. İçinde bilinmezle birlikte bir huzur barındırır. Sonlu bir sürecin ilk adımıdır. Yaşam mecburiyettir. Ölüm ise kaçınılmaz sondur. Birçok kişi sorgulamaya çekinirken ben ölümü çok erken kabullendiğimi biliyorum. Sanatsal üre-

■ Eserlerinizin içindeki hikayeleri anlatırken renklerle adete dans ediyorsunuz. Resim yaparken nasıl keşifler yaşıyorsunuz?

Üretmek, gerçek ben olduğum özgürlük alanım. Kimseyle paylaşamadığım en derin duyguların, özlem ve kaygıların dışa vurulduğu mahrem zaman. En sıradan algılanan gerçeklikler sanatçının belleğinde sıra dışı etkiler yaratıp başka biçimlere dönüşür. Ürettiğim eserler pek çok sanatçıya göre daha gizemli kalabilir. İfade dili özneldir, ama hepimizin boyun eğmek zorunda olduğu zaman olgusunu ve varoluş realitemizi farklı bağlamlarda irdelemekteyim. YUNAN TANRIÇASI Kimi zaman bir Sümer Yaradılış destanı bazen de bir Yunan tanrıçası üzerinden söylüyorum mesajlarımı. “Organik Metastrata” sergimde “Sümer Yaradılış Destanı, Enuma

■ Resimlerinizde belli çıkış noktalarınız var mı?

Prof. Dr. Gülten İmamoğlu

Yurt dışından aldığım tepkiler ve eserlerime gösterilen ilgi aldığım ödüller memnuniyet verici ama bu çok uzun soluklu bir süreç. Çok emek ve çaba var altında. Hep daha iyisini başarma azmi, heyecanı ve çabası var. Herhangi bir kurum ya da devlet desteği beklemeden tamamen günün olanakları ve şartlarıyla var gücünle üretmek, ürettiğin eserleri yurtdışı uluslararası fuarlarda önce ülken adına sonra sanatın adına sunmak… Sanatımda dünya ölçeğinde üretmek ve kabul görmek, çizgi yakalamak adına çabam uzun bir süre devam etti. Bıkmadan usanmadan. Eserlerim enteresan koleksiyonlara

ulaştı ve çok değerli ödüller kazandı. YILIN KADINI ÖDÜLÜ Donald Trump dokuz eserimin basım çoğaltım hakkını aldı mesela. Ya da 2011 de “American Biyografi Center” beni yılın kadını ödülüne layık gördü. Londra’da aldığım dünya birinciliği 95 ülke arasından 5 binden fazla sanatçı arasından fark edilerek geldi ve daha pek çok birincilik… Bu ödüller benim gittiğim yolun doğruluğunun onayı niteliğindeydi. Yapılacak daha çok şey var, ben bu gücü beynim ve bileğimde görüyorum. Amerika’da çalıştığım galeriler sanat piyasasında benim adıma eserlerimin gereken değeri bulması konusunda temsilini ve gereğini yapıyor. Benim üzerime düşen de sanatımla ülkemi her platformda temsil edebilmek için daha iyisini üretmek. ■ Akademisyen kimliğinizin sanatçı kimliğinize ne gibi yansımaları olduğunu düşünüyorsunuz?

Aslında akademisyenlik ve sanatçı olmak çok farklı iki noktayı temsil ediyor. Akademisyenlik sanatı bir bilim olarak ele aldığı için kendi sanatımızı üretirken donandığınız bilgi ışığında dışarıdan bakan bir göz gibi sürekli kendinizi ve etrafınızda yapılanları irdeleme cesaretiniz, belki de şansınız oluyor. Sanatçı kimliğim her zaman akademisyen kimliğimin üstünde durmuştur. Çünkü gerçekten kendim olabildiğim, özgür kalabildiğim alan sanatımdır. ■ Yeni planlarınız ve gelecekle ilgili projeleriniz nelerdir?

Dünyanın en önemli müzelerinde bile kadın sanatçılara ait eser oranı yüzde beşi aşamıyor hala… Öncelikle bu müzelerde eserlerimin olmasını çok arzu ediyorum, Türkiye’ de de kendi adımla kuracağım bir “Gülten İmamoğlu Modern Sanat Müzesi” olsun istiyorum. Yirmi dokuz yıllık sanat hayatımda ürettiğim eserlerin değişik dönemleri var ve her döneme ait en az bir eser dünya birinciliği kazandı. En son Organik Metastrata tekniği ile ürettiğim eserlerim ödüller aldı. Bu coşkuyu kaybetmeden üretmek istiyorum.


Toplum Yaşam

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Utku Kurt

Sanat yönetmeni ve tasarımcı Utku Kurt’un Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Tasarımı Bölümü’nden mezuniyet projesi olarak hazırladığı fragman, “Workers Ünite Film Festivali’nin resmi fragmanı olarak gösterildi

Mezuniyet projesiydi festivale fragman oldu DİLEK ESKİ BEZİRKAN NEW YORK - POSTA212

S

anat Yönetmeni ve Tasarımcı Utku Kurt’un, Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Tasarımı Bölümü’nden mezuniyet projesi olarak hazırladığı fragman, “Workers Ünite Film Festivali”nin resmi fragmanı oldu. Sinema, televizyon, reklam ve mobil app alanında çalışmalar yaptığını kaydeden Kurt, “Bir filmin, dizinin veya bir markanın ihtiyaçlarına

göre serbest veya ekip arkadaşlarımla birlikte kreatif projeler üretiyoruz” dedi. Söz konusu çalışmaların çoğu zaman animasyon, jenerik, reklam filmi, afiş ve kurumsal kimlik tasarımı alanında olduğunu kaydeden Kurt, daha önce çalışmalarını yaptığı projeler arasında Hunger Games, Arçelik, Behzat C, İntikam, Karadayı ve Çanakkale’nin yer aldığını dile getirdi.

“NEW YORK’A DAVET EDİLDİM”

Son olarak Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Tasarımı Bölümü’nde

mezuniyet projesi ile New York’a davet edildiğini kaydeden Kurt, şu bilgileri verdi: “Yaptığım çalışma Workers Ünite Film Festival’ının fragmanıydı. Yaptığım fragmanı Festival Direktörü Andrew Tilson’a gönderdiğimde çok beğendi ve çalışmamı festivalin resmi fragmanı yapmak istediklerini söyledi. Kendisinin bu teklifini kabul ettim ve çok memnun olacağımı söyledim. Ayrıca beni mayıs ayında yapılacak olan film festivali için New York’a davet eden Andrew Tilson tüm masrafların festival tarafından karşıla-

nacağını da belirtti. Bu sebeple şu anda New York’ta bulunuyorum gösterilecek her filmden önce yaptığım fragmanı kocaman sinema perdesinde izlemek çok büyük keyif veriyor. Festivale katılan yönetmen, yapımcı ve seyircilerle tanışma fırsatım oluyor hepsi çalışmam hakkında olumlu geri dönüş yapıyorlar ve gelecekteki projeler hakkında konuşuyoruz.”

SNITCH MOBİL UYGULAMA

Türkiye’ye döndüğünde reklamcılık ile ilgili çalışmalara de-

vam edeceğini ifade eden Kurt, “Şu sıralar macerası Bahçeşehir Üniversitesi Silikon Vadisi Kampüsü’nde başlayıp İstanbul’da süren ‘Snitch’ adında bir mobil uygulamamız var ve onunla uğraşıyoruz. Bununla birlikte birkaç sürpriz projeyi ilerleyen günlerde açıklayacağız. Yaz dönemi Amerika’da bir staj programı için teklifleri değerlendiriyor olacağım. Son çalışmalarımı takip edebileceğiniz ve benimle iletişime geçebileceğiniz web sitem ise epikişler.com” dedi.

New York’ta ilginç bir tiyatral protesto! ABD’de 2012 yılında ‘’Wall Street’i İşgal Et’’ eylemleri sırasında polise saldırdığı gerekçesiyle tutuklanan aktivist Cecily McMillan için New York’ta tiyatral gösteri düzenlendi

New York’ta nostaljik metro seferleri Manhattan-Queens güzergahında gerçekleşen seferler yoğun ilgi gördü. Trenler, nostaljik seferler ile binlerce yolcu taşıdı. Değişik renklere boyanan vagonlar da ilgi çekti NEW YORK - AA

N

ew York’ta ManhattanQueens güzergahında gerçekleşen nostaljik metro seferleri yoğun ilgi gördü. Queens’in Flushing Meadows-Corona Parkı’nda 1939 ve 1954 yıllarında gerçekleşen dünya fuarlarının yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde gün boyu gerçekleşen nostalji seferlerinde binlerce yolcu taşındı. Bakımları yapılarak kullanılabilir hale getirilen farklı

renklerdeki nostalji vagonları, uygulamadan haberi olmayan New Yorkluları şaşırtırken, meraklıları ise kendisine hayran bıraktı. Gençlerin fotoğraflamak için adeta yarıştıkları metro vagonları yaşlı yolcuları ise yıllar öncesine götürdü. Amerikalıların yanısıra turistlerin de binebilmek için uzun süre beklemek zorunda kaldığı trenlerde en fazla ilgiyi akkor lambalar, nostaljik oturaklar, tavan vantilatörü ve durak tabelaları gördü.

NEW YORK - AA

A

BD’de 2012 yılında ‘‘Wall Street’i İşgal Et’’ eylemleri sırasında polise saldırdığı gerekçesiyle tutuklanan aktivist Cecily McMillan için New York’ta tiyatral gösteri düzenlendi. Union Meydanı’ndaki ‘’Cecily için adalet’’ adlı tiyatral gösteride, ABD’deki adalet sistemi, hükümet politikaları ve basının taraflı ya-

yınları eleştirildi. Gösteri sırasında Mcmillan da bir oyuncu tarafından canlandırıldı. Eylemcilerin oluşturduğu bandonun müzikleri eşliğinde sahnelenen gösteri, vatandaşların da ilgisini çekti. Cecily McMillan’ın suçsuz olduğunu savunan pankartların taşındığı gösteride, ‘‘Adalet istiyoruz, şimdi istiyoruz’’ şeklinde sloganlar atıldı. Polisin güvenlik önlemi aldığı eylem olaysız sona erdi.

Cecily McMillan, New York’ta gerçekleşen “Wall Street’i İşgal Et” eylemlerinde 17 Mart 2012’de polis tarafından gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınırken polise saldırdığı belirtilen Mcmillan, polis memurunun cinsel tacizine maruz kaldığını ileri sürmüştü. Çıkarıldığı mahkemece tutuklanan McMillan, polise saldırı suçundan 7 yıla kadar hapis cezası ile yargılanıyor.

Bit Pazarı’na nur yağdı (KALİFORNİYA-AA)

A

BD'nin Los Angeles şehrinde düzenlenen Vintage Moda Fuarı'nda, 1800'lü yıllardan 2000'lere kadar uzanan dönemde kullanılmış birbirinden özel takı ve giysiler sergilendi. Her yaştan kadın ve erkeğe hitap eden dünya markası ürünleri ve antika değeri taşıyan yüksek kalite takı ve gözlükleriyle fuar, ziyaretçilerine her yıl olduğu gibi bu yıl da zor bulunan bir koleksiyon sundu. 150'nin üzerinde stantla Kaliforniya'nın dört bir yanından getirilen farklı dönemlere ait kıyafet ve aksesuarların satışa sunulduğu fuarın sıra dışı ziyaretçiler arasında televizyon stilistleri, modacılar, müze küratörleri ve Hollywood yıldızları da vardı. 27 yılı aşkın süredir geleneksel olarak her yıl düzenlenen ve Los Angeles'ın vazgeçilmez Moda fuarlarından biri haline gelen Vintage Moda Fuarı, bu kulvarda en uzun geçmişe sahip etkinlik olarak biliniyor.


Toplum Yaşam

Köpekler postacıları ve çocukları sevmiyor ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri verilerine göre geçen yıl 4.5 milyon Amerikalı köpekler tarafından ısırıldı. Isırılanların 5 bin 581'i postacı, 2 milyonu da çocuklar NEW YORK - AA

A

BD Posta Servisi, geçen yıl 4.5 milyon Amerikalı’yı köpeklerin ısırdığını açıkladı. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin (CDC) açıkladığı oranlara göre ise ABD’deki acil servislere başvuruların yüzde 5’inin köpek ısırması yüzünden gerçekleştiği kaydedildi. ABD Posta Servisi raporuna göre, geçen yıl içinde köpeklerin yaklaşık 4.5 milyon Amerikalı’yı ısırdığı ve bunların yaklaşık 2 milyonunun çocuklar olduğu belirtildi. Raporda, geçen yıl içinde ısırılan yaklaşık 4.5 milyon kişiden 5 bin 581’nin kurumlarında çalışan postacılar olduğu kaydedildi. Amerikalıların

rapor edilmiş en büyük sağlık sorunlarından biri olarak bilinen köpek ısırması konusunda, köpek sahiplerini, sorumlulukları konusunda bilinçlendirilmeyi ve bu konuda mücadele etmeyi amaçlayan Ulusal Köpek Isırığını Önleme Haftası’nın hemen öncesinde, CDC’nin açıkladığı bir araştırmaya göre ise ABD’deki acil servislere başvuruların

yüzde 5’inin köpek ısırması sonucunda olduğu gerçekleştiği ortaya çıktı. ABD’de eyaletler bazında, en fazla köpek ısırmasının California’da olduğu belirtilen raporda, şehirler olarak ise Los Angeles ve Houston’un önde geldiği ifade edildi. Amerikan Plastik Cerrahlar Derneği bilgilerine göre ise 2013 yılı içinde köpeklerin ısırdığı 26 bin 935 kişinin, ‘’rekonstrüktif’’ işlemler için plastik cerrahlara geldiği kaydedildi. Öte yandan, Amerikan’ın en büyük sigorta firmalarından biri olan State Farm’ın 2013 yılı içinde 3 bin 700 köpek ısırması vakasına karşılık mağdurlara ödediği sigorta parasının 104 milyon dolar olarak gerçekleşti.

'Big Photo Show' fotoğrafçıları buluşturdu Türk tasarımcıların başarısı (NEW YORK - POSTA212) - Cappelinni, Design Within Reach, Alessi gibi dünyaca ünlü tasarımcıların yeni eserlerini sergiledikleri Wanted Design fuarı geçtiğimiz günlerde yapıldı.

KRİSTAL TAVLA Organizasyonu Raison Pure NYC adlı uluslararası tasarım ajansında Halkla İlişkiler Sorumlusu olan Doğa Kayalar tarafından yapılan etkinlik 1619 Mayıs arasında gerçekleşti. 11th Avenue üstündeki Terminal Stores’da gerçekleşen bu büyük fuarda, Puerto Rico, Kanada, Latin Amerika, Hindistan, Avrupa dahil olmak üzere dünyanın her bir yanından eserler sergilendi. Türk tasarımcı Erdem Akan’ın çağdaş bir sehpa tasarımının sergilendiği fuarda, yine tasarımcı İlanit Ovadya’ya ait Kristal Tavla tasarımcıların ve sanat severlerin büyük beğenisini topladı. Amaçlarının Türk tasarımının özgün ve modern yüzünü ortaya çıkarabilmek, ülkemize ait çeşitli kültürel etkilerin ve geleneksel renk ve dokuların modern tasarıma yansımasını olabildiğince zengin bir şekilde örneklendirebilmek olduğunu söyleyen Kayalar, fuar süresince 15 bine yakın sanatseverle buluştuklarını söyledi.

Amerika’nın Los Angeles şehrinde gerçekleştirilen 'Big Photo Show' fotoğraf fuarı, amatör ve profesyonel fotoğrafçıları LA Convention Center’da buluşturdu (KALİFORNİYA-AA)

L

os Angeles Convention Center’da gerçekleştirilen ‘Big Photo Show’ fotoğraf sergisi, amatör ve profesyonel fotoğrafçıların fikir alışverişinde bulunmalarını sağlaydı. Yaklaşık 16 binin üzerinde ziyaretçi çeken fuarda, sektörün önde gelen markaları son teknoloji ürünlerini tanıtırken, canlı performansla magazin dergilerine kapak olan modellerin çekimlerine de yer verildi. ‘Foto Doktor’ adı atında kamera ve fotoğraf makine-

lerine ilişkin sorusu olan ziyaretçilere teknik destek sunulan stantlarda farklı markalardan temsilciler bilgi verirken, Hollywood’un ünlü yapımlarında yer almış arabalar, serbest çekim için meraklılarına dekor olarak sunuldu. Fuarda, fotoğraf çekiminde ve video kaydında kullanılan yeni yöntemler hakkında uzmanlar tarafından verilen bir dizi seminerin yanı sıra, “Aşkın

Portresi” adı altında stant açan ve askerlik görevi nedeniyle sevdiklerinden uzak olanlar için yakınlarını ücretsiz görüntüleyerek fotoğrafları görev başındaki erlere gönderen firma büyük ilgi gördü. Washington Post, New York Times, Newsweek ve National Geographic gibi popüler Amerikan yayınlarında görev yapan foto muhabirlerin de katıldığı fuar 2 gün sürdü.

21 Mayıs 2014 Çarşamba

PSİKOLOG

Gülhan Akşit Şener glhan07@hotmail.com

YAN YATMIŞ ‘8’

BU ARALAR yan yatmış “8” modası peydah oldu. Belki de çoktandır vardı da ben bilmiyorum. 8’in yan yatan şekline bir anlam yüklenmiş ve takıp takıştırmakta insanlar. Ben bunu insanın bir türlü yok edemediği “put” la imtihanına benzetiyorum. Bende oluşan his bu. Yan yatan, dik duran, amuda kalkmış şekil-şemallerden medet umma yüzyıllardır yakamızı bırakmadı.Peygamberler bile geldi “put” işlerini yok etmeye, olmadı, olamadı gitti. Zira dibine kadar “yaşama” arzusu ve hırsı değişmedi insanoğlunun. Bu yaşanmakta olan günlerin eninde sonunda biteceği çoğumuz belli etmesek de “çıldırtıyor”... İşte 8’i yana doğru hafifçe itelersek, “sonsuzluğu” anlatan bir anlam yükleme saçmalığı, beyni olmayan hayvan da bile yokken, neden insan gibi muhteşem bir varlığı oyalar?... Sanırım derdimiz ölümsüzlüğümüze duyulan bilinçaltı istek. Maalesef insan çoğu şeyde “ayarı” bilmiyor, hep istiyor her şeyi hak ettiğini düşünüyor, hep daha hep daha. Bu dibine kadar isteme, yetinmeme arzusu, tabi ki hayatın son bulacağına dair gerçeği reddediyor...

ÜZGÜNÜM, KÖTÜ HABER: SONSUZA DEK YAŞANAMIYOR Bunu bilmek ayrı şey unutmak ayrı şey. Bildiği her şeyi “bilmiyormuş” gibi yapabilmek de insanın ayrı bir mahareti. Oysa “gözünüzle” değil “kalbinizle” görün dünyayı diyen, bangır bangır bağıran ne çok bilgi, inanç var etrafımızda. Hemencecik bir bakın etrafınızdaki ağaçlara. Upuzun ve yıllanmış olanlarına. Onların bile bizden daha uzun yıllar yaşayabildiğini görebiliyor musunuz? Evet, görüyoruz hepimiz. Niçin uzun yıllar yaşadığını, hatta nasıl yaşayabildiklerini anlamak için bazılarımız “bilimsel” bazılarımız “inançsal” söylemle tatmin oluyoruz. Bilim ve inanç arasında köprü kurabilen, entelektüellerimizi de atlamak istemem tabi ki. Bir bitkinin “bilimsel” oluşumunu sizler için küçük bir araştırmasını yaptım. Hem de havalı olsun diye, “Science Daily’den.” Şöyle ki, bitkilerin kök hücrelerinde bulunan bazı “düzenleyici” hücreler var. DNA’nın değişimini, yaşlanmasını en aza indirgiyor. DNA yaşlanmaya başladığında, bu hücreler hemen devreye giriyor ve hasarlı hücreleri bir çırpıda, büyük bir hızla yeniliyor. Ne ilginç değil mi? Hayvanlarda da var bu DNA’yı ışık hızıyla tedavi eden hücrelerden ama bitkiler kadar değil. Uzun yıllar yaşayabilen hayvanlarda ve yüzyıllarca yaşayabilen bitkilerin sahip olduğu ama bir tek insanoğlunun sahip olamadığı “düzenleyici hücre” asıl derdimiz. Yan yatmış 8’in altında da aradığımız bu. Dünyanın en yaşlı ağacı da şu an İran’da yaşıyor ve 4 bin yaşında. Meraklanan olursa İran’ın Abarkooh bölgesini günün birinde ziyaret edebilir. Size nasip olmazsa bile, torunlarınız görebilir. Görünen o ki, bizim gibi nice nesilleri daha eskitecek. TAHTA DEYİP GEÇMEMEK LAZIM Tahta diye ciddiye almadığımız nesne bile aslında “canlıydı” diye düşündüğümüzü sanmıyorum. Bir canlının, ölüm sonrası kullanımı aslında. Üstelik, DNA yapısının bizim gibi “akıl küpü” insandan daha mükemmel bir yapıya sahip olması da kıskanılacak şey. Felsefeciler gibi derin derin düşünmeye devam edersek, evimizdeki mobilyalara kadar iner bu “kıskançlık” hissi. Tahta kadar hükmümüz niye yok? Niye DNA yapımız, hücrelerimizi yenilemiyor diye? Üstelik “Dünyadaki bu dengesizlik nedir” diye daha da derine inersek, bazılarımız acaba işe yarar mı diye, 8’i yan yatırır, takar veya başka başka yönelimler altında sancı çeker. Bazılarımız da Allah’a yönelir ve onun tercihine saygı duyarız, kimimiz de Salvador Dali gibi Allah’ın varlığını kabul eder ama aynı anda da yok sayarız... Salvador Dali’nin ruh kargaşası öyle ilginçtir ki en az resimleri kadar. Bu çok zeki, çok sanatçı, çok deha hatta matematikçi, heykeltıraş, fotoğrafçı insanın hikayesi kısaca değinmek gerek. Sene 1953 ve Nature dergisinde, DNA dediğimiz şey ilk defa açıklanıyor. Watson ve Crick isimli bilim adamları bu keşfin makalesini yayınlıyorlar. Dünya sallanıyor. Üstelik dergide DNA’nın resimleri çizilmiş Crick’in karısı tarafından. Salvador Dali, bu çift sarmal şeklindeki DNA çizimlerini görünce diyor ki; Tanrının var olduğunun kanıtı işte bu! DNA, Yakub’un genetik meleklerden oluşturduğu bir merdiven ve İNSANLA TANRI arasındaki tek bağlantı. Tam 23 sene Salvador Dali, resimlerinde DNA moleküllerinden etkilenmiştir. Yaklaşık 10 resminde de DNA ile ilgili resimler yapmıştır. “Kelebekli Manzara” isimli resmi gibi... 1989’ a kadar DNA’ın muhteşemliğinden bahsetmiş, “Allah’ın varlığına inanıyorum ama inançlı değilim “ çelişkini de yaşamış ve işin içinden çıkamadan vefat etmiştir... SİNSİCE KIZGINIZ Salvador Dali gibi çoğumuzun içimizdeki masum kızgınlık, “yenilenemeyen hücrelerimizin “ bizi yok oluşa götürmesi aslında. Ne acıdır ki, bir ağaç kadar hükmümüz yok bu dünyada... Elimizde olanlar 1-2-3-4-5-6-7-8-9-0-...Tümünü amuda kaldırsan nafile. Dr. Öz’ün her dediğini yiyip içsek bile, göreceğimiz en yüksek nokta 90’ı biraz geçer. İyi de bunu bile bile, ne diye “sonsuzluğa” sevdalanırız da olmadık işler etrafında döneriz bir ömür boyu... İnsanın “çilesi” nedir diye sorsalar bana, ilk vereceğim cevap “ölümlülüğünü” bilmesidir derim.. İkinci “çilesi” nedir diye sorsalar “bildiğini bilmemek için çabalamasıdır” derim. Salvador Dali gibi.


Yaşam

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Sunay Akın @sunayakin62

İstanbul’un yasaklanan oyuncakları

Çalışanlar için en tehlikeli eyaletler En düşük oran: Massachusetts yüzde 1.4

yaşamını yitiriyor. Bu oran ülke genelinde 2006 yılında 4,2 iken 2012 yılında yüzde 3,4 olarak kaydedildi. İşçi ölümlerinin en az yaşandığı eyalet ise yüzde 1,4 oranla Massachusetts.

Kaynak: AFL-CIO

Kaynak: AFL-CIO

Çiftçiler ve diğer tarım işçileri

Elektrik yüksek gerilim hattı işçileri

Çöp ve geri dönüşüm materyalleri toplayan kişiler

En tehlikeli iş alanları

Demir ve çelik işçileri

LATİNLERİN RİSKİ YÜKSEK Latin ya da yabancı doğumlu olmak ise ölüm riskini yükseltiyor. Ülke genelinde 3,4 olan işte ölüm oranı Hispanik ya da Latin kökenli olanlar için 3,7’ye yükseliyor. AFL-CIO yetkilisi Peg Seminario, petrol ve gaz endüstrisinin en çok önem verilmesi gereken alan olduğuna dikkat çekiyor. Ülkenin en çok petrol üretilen eyaleti Texas’ta 2012 yılında her 100 bin işçiden 5’i çalışırken yaşamını yitirdi.

Çatı işçileri

M

ayıs ayının ilk haftasında Batı Virginia’da bulunan bir kömür madeninde iki kişi hayatını kaybetti ve bu acı olay ABD’de ölüm riski altında çalışan birçok kişiyi hatırlattı. Güvenlik yasalarının uygulanmasıyla birlikte ABD’de iş kazalarından dolayı yaşanan ölümlerde önemli bir azalma kaydedildi. Fakat son birkaç yılda bu düşüş durdu denebilecek kadar çok düşük düzeylerde devam ediyor. Özellikle madencilik, inşaat, petrol ve gaz çıkarımı gibi yüksek ölüm riskinin olduğu endüstriler hala ölümlere neden olabiliyor.

En yüksek oran: North Dakota yüzde 17.7

Pilotlar ve uçak mühendisleri

POSTA212 - HABER MERKEZİ

HER GÜN 13 İŞÇİ ÖLÜYOR Amerikan İşçi Sendikaları Konfederasyonu AFL-CIO tarafından yayınlanan son rapora göre her gün 13 Amerikalı işçi çalışırken ölüyor. 2012 yılında yaklaşık 4 bin 600 işçi hayatını kaybetti. Kuzey Dakota işçiler için en ölümcül eyaletlerin başında geliyor. Verilere göre Kuzey Dakota’da her 100 bin işçinin yüzde 17,7’si çalışırken

(2012)

Balıkçılar ve balık işçileri

AYSEL TAPAN

İşçiler için en tehlikeli eyaletler

Sürücüler ve kamyon şoförleri

AFL-CIO verilerine göre ABD’de 2012 yılında yaklaşık 4 bin 600 işçi çalışırken hayatını kaybederken işçiler için en ölümcül eyalet yüzde 17.7 oranla Kuzey Dakota

Petrol işçileri

SEVİNMEZ olur mu? Hem de nasıl sevinmiştir. Sonunda zengin olmanın kapısını aralamış, rüyalarını süsleyen kullanılıp atılabilen bir şey üretmiştir. Painter’den söz ediyorum; William Painter! Susamış bir insanın açtığı her gazoz kapağının yere düşünce çıkardığı ses, Painter’in kasasına atılan bir bozuk paranın çınlamasıdır aslında. Amerika’da ortaya çıkan içi mantarlı gazoz kapağı dünyaya yayılmaya başlayınca, birçok çocuğun oyuncağı da elinden alınır! Painter’in buluşu, gazoz şişelerinin içine tıpalık eden yuvarlakların artık konulmaması demektir. Oysa, boş şişeleri kıran çocuklar yuvarlakları misket yapıp oynuyorlardı. İstanbul çocuklarının içi renkli olmayan misketlere “gazoz” adı vermeleri işte bu yüzdendir. Sokak oyunlarını “sinema öncesi” ve “sinema sonrası” olarak ikiye ayırmalıyız. Sinema öncesi oyunlardan günümüzde de sürdürülenlerin başında misket gelir. Ne var ki, kentin içinde misket oynanacak boş bir arsa bulmak olanaksızdır. Çocukların unuttuğu, artık oynamadığı oyunlara örnek olarak da “tulumbacı”lığı verebiliriz. Yangından yangına koşan tulumbacıları taklit eden, sokaklarda onlar gibi bağıran çocuklara rastlanılmıyor artık İstanbul sokaklarında. Bir zamanlar her küçük mahallenin bir de oyuncak tulumbası vardı; çocuklar tahtalardan yaptıkları bu küçük tulumbayı omzunda taşımak için sıranın kendisine gelmesini sabırsızlıkla beklerdi. İstanbul tulumbacıları arasında öyküsü en hüzünlü olanlardan biri de İngiliz Hidayet’tir. Asıl adı “Charles Morgan Junior” olan genç adam, babası ve iki kız kardeşiyle birlikte Beyoğlu’ndaki Konkordiya Tiyatrosu’nda yaptığı gösterilerle ünlenir. Her gösteri sonrasında, izleyicilere uzattığı fotoğraflarla para toplarken, tulumbacılar tarafından taciz edilmeye de alışır. Öyle ki, sahneden inip, tulumbacıların hamam muhabbetlerinde boy gösterir! Beyaz teniyle tulumbacıların “gözdesi” olan genç İngiliz’in başına öyle bir şey gelir ki!... Talihsiz gencin hüzünlü öyküsünü benden değil, olayın tanığı Japon Rıza’nın Reşad Ekrem Koçu’ya anlattıklarından dinliyorsunuz: “1902 senesinde gözümle gördüğüm vak’adır; Çeşmemeydanı tulumbacıları Okmeydanı’nda büyük bir sünnet düğünü yapmışlardı. Genç İngiliz’i de tulumbacı arkadaşları o düğüne getirdiler. O zaman on sekiz yaşlarında idi, yumurta ökçeli kamerçin yemenisinden vişneçürüğü fesine, omzuna atılmış fermenesine, ucu yerde sürünür kuşağına, hatta yalın topuk ve kartal kanat omuz nümayişine kadar bıçkındı. Düğün yerinde hayli rakı içirdiler, sonra oğlanı karga tulumba yakalayıp sünnet çadırına götürdüler, neye uğradığını bilemedi, sünnet ettirdiler ve hemen soyup sair çocuklar arasında onu da bir döşeğe yatırdılar. Yolu ve adabı ile İslamiyet’i kabul etti mi bilemem, ondan sonra kendisine İngiliz Hidayet denilmeye başlandı.” Tulumbacıların hızlı yaşantısına ayak uyduramayan İngiliz Hidayet zaman içinde alkolik olur; bir kadeh rakı ve bir paket tütün karşılığında çekilen her yere gider. Gün gelir, görünmez olur İngiliz Hidayet. Perişan haline acıyan Bartınlı bir kaptanın gemisine alıp İstanbul’dan götürdüğü haberi kulaktan kulağa yayılır. Üsküdar çarşısında bir oyuncakçının yaptığı tulumba takımı kısa sürede tüm çocukların gözdesi olur. Tahtadan yapılan bu oyuncakta, tulumba takımını oluşturanlar ünlü gölge oyunumuz Hacivat ve Karagöz’ün kahramanlarından başkaları değildir! Tulumba takımında reis, borucu, fenerci gibi görevliler vardır. Oyuncakçının kime hangi görevi verdiğini Sermet Muhtar Alus’tan öğreniriz: “Karagöz, atın üstünde ve reis; Hacivat, yanında yardağı. Sandığın altında Arnavut, Arap, Acem, Tuzsuz Bekir; borucu, Rezakizade Tarçın Bey; fenerci de, fenerini burnuna asmış, altı karış Beberuhi.” Adı, tarih denilen zeminin tahta döşemeleri arasına düşüp kaybolan Üsküdarlı oyuncakçı gölge oyununun kahramanlarını yaptığı başka oyuncaklarda da kullanır. En gözde oyuncaklarından biri de, yel değirmeni şeklinde olan fırıldaktır. Rüzgâr fırıldağı döndürünce, yel değirmeninin çıkrığını tutan Karagöz’e ve Hacivat bir eğilip bir kalkarak çıkrığı çeviriyor görüntüsü verirler. Bu yaratıcı, zeki oyuncakçının ünü saraya kadar ulaşır. Ne var ki, tahtta II. Abdülhamit oturmaktadır!.. Beşiktaş Karakolu’na götürülen oyuncakçı, dönemin yasaklarından payına düşeni alır ve dükkânına geri döndüğünde yaptığı tüm oyuncakları raflardan indirir. Ertesi gün, dükkâna gelen çocuklar çok sevdikleri oyuncakların yerlerinde Eyüp yapımı oyuncakları görünce başlarını önlerine eğerek, geri dönerler evlerine...

Kuş yeniden kanatlanıyor NEW YORK - POSTA212

M

ilyonlarca oyuncuyu kendine esir eden Flappy Bird oyunu geri döndü. Yapımcısı tarafından bir süre önce kaldırılan oyun, sürpriz bir kararla yeniden App Store’da. Zorluk derecesi yüzünden oynayanları çileden çıkaran ama yine de çoğu insanın indirip hastası olduğu Flappy Bird oyunu, yapımcısı Dong Nguyen tarafından yeniden internet-

teki yerini aldı. Daha önce ağustos ayı ortalarında mağazalardaki yerini alacağı duyurulan oyun, sürpriz bir kararla yaz gelmeden Flappy Bird:New Season adıyla App Store’daki yerini aldı. Daha önceki oyunla aynı grafiklere ve oynanışa sahip olan Flappy Bird:New Season’da uygulama simgesinin değişmesi ve bildirim özelliği gibi farklılıklar var. Oyun ücretsiz olarak uygulama mağazalarından indirilebilir.


Yaşam

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Çırak ustayı geçti BABÜR AKSÜYEK NEW YORK - POSTA212

S

on yıllarda müthiş bir yükseliş yaşayan Samsung dünyanın en çok gelir elde eden markalar sıralamasında Apple’ı geride bıraktı. 2014 ilk çeyrek finansal raporuna göre net karın geçen yıla oranla yüzde 5.9 artarak 7.3 milyar dolara ulaştığı bildirildi. ‘ŞARJIM BİTTİ’ KABUSU SON BULUYOR Samsung’un en çok öne çıkan özelliği şüphesiz ki telefon kullanıcılarının en büyük kabusu şarj sorunu. Samsung Galaxy s5’in şarjı en yüksek kalitede izleyeceğiniz bir videoda bile 11 saat dayanabiliyor. Samsung bu özelliğiyle rakip markalardan birçok kullanıcıyı kendisine çekeceğine kesin gözüyle bakılıyor. Telefon kullanıcılarının yaygın olarak yaşadığı telefonu suya düşürme sorunu artık tehlike olmaktan çıktı. Samsung Galaxy s5 su geçirmez olarak

üretildi. 16 megapiksel HD kamerasıyla fotoğraf makinalarına adeta meydan okuyan Samsung Galaxy s5 en çok “Selfie” tutkunlarını sevindireceğe benziyor. İnsan gözünden bir farkı yokmuş hissi veren bu özellik fotoğraf makinelerinin neslini tüketecek cinsten. Ekran genişliği ise bir başka fark yaratan özellik oldu. iPhone 6 için Apple’ın en çok bu konuda çalıştığı iddia ediliyor. HAYAL KIRIKLIĞI YARATANLAR Samsung, iPhone’un parmak izi okuyucu özelliğini taklit etmesine rağmen sınıfta kaldı. Parmak izi okuyucu özelliğinin kullanıcıları zorladığı gözlendi. Kullanıcıların şikayet ettiği bir diğer özellik ise telefonun görsel olarak güzel olmaması. Samsung’un bu özelliği küçümsemesi bu iki dev markanın rekabetinde Samsung için bir handikap. İphone hayranı kitleyi en çok etkileyen özellik telefonun görsel güzelliği olarak biliniyor. Samsung Galaxy s5’in birçok özelliğinin İphone 5s’in özellikle-

rinden çok daha iyi olmasına rağmen bu kitle iPhone’un bir sonraki modelini beklemeyi tercih ediyor. Geçtiğimiz günlerde sonuçlanan Apple ve Samsung arasındaki patent davasında jüri Samsung’u Apple’a 119,6 milyon dolar tazminat ödemeye mahkum etmişti.

Bebekler de twit atıyor Ailelerin bebekleri daha 3 yaşına gelmeden onlar için sosyal medyada hesap açmaları ve bebeklerine twit attırmaları tartışmalara neden oldu. Uzmanlar, aileleri bu konuda dikkatli olmaları için uyarıyor NEW YORK - POSTA212

B

azı aileler daha bebekleri doğar doğmaz ya da 3 yaşına bile gelmeden onlar için Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal ağlarda hesap açıyor. Aileler bebekleri için açtıkları hesaplarda bebeklerinin güzel anlarını fotoğraflarını bir günlük tutar gibi kaydettiklerini düşünseler de uzmanlar uyarıyor. Sosyal medya konusunda acele eden aileler, çocukların bilgilerinin kaydedilmesine neden oluyor. Sosyal medya aracılığı ile en büyük hedef kitle olarak görülen çocukların kişisel bilgi

ve alışkanlıklarının toplanarak şirketlere pazarlandığı uzun zamandan beri tartışılan bir konu. Öte yandan çocukların dijital kayıtlarının, çocuklar büyüdüğü zaman yaşamlarını nasıl etkileyeceği de giderek dikkat çekilen bir konu. 13 YAŞ ALTINA İZİN VERİLMEMELİ Children’s Online Privacy Protection Act yasalarına göre bazı siteler, 13 yaş altında çocukların internet ağlarına katılmasına izin vermemeli. Facebook, 16 yaşından küçüklere hesap açılmasına karşı olsa da milyonlarca çocuğun çeşitli sosyal ağlarda hesabı olduğu biliniyor. New York Times

gazetesine konuşan Los Angeles, Kaliforniya Üniversitesi Children’s Digital Media Center yetkilisi Kaveri Subrahmanyam, çocukların aileleri tarafından erken yaşta sosyal medya hesaplarının olmasıyla oluşan dijital kayıtların etik bir problem olduğuna dikkat çekiyor. Dr. Subrahmanyam, “Aileler gerçekten teknoloji konusunda ne yaptıklarını bilmek zorunda ve ben henüz o noktada olduğumuzu sanmıyorum” diye uyarıyor.

11 Nisan’da tanıtılan Samsung Galaxy s5’in satışa çıkmasının üzerinden bir ay geçti. İlk günden itibaren tüketicilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan Samsung’un yeni telefonu Galaxy s5 içerdiği yeniliklerle akıllara artık Apple mı Samsung’u taklit edecek sorularını getirdi

Türk firmasından eldiven mouse Giyilebilir teknoloji ürünlerine her geçen gün yenisi ekleniyor. Şimdi de bir Türk firması giyilebilir mouse olan Flying Fingers’ı piyasaya sürme hazırlıklarında SERKAN KALFA NEW YORK - POSTA212

H

er geçen gün giyilebilir teknolojilere bir yenisi ekleniyor. Dünya devleri akıllı gözlük ve saat konusunda arenada kapışırken, bir Türk firması da giyilebilir mouse üretip piyasadaki yerini almaya hazırlanıyor. MK Teknoloji adındaki bu firmanın çıkartacağı ürünün adı ise “Flying Fingers” yani uçan parmaklar. EL HAREKETLERİ İMLECİ YÖNLENDİRECEK Flying Fingers elinizi sabit bir zeminde tutmanıza gerek kalmaksızın mouse kullanmanıza olanak tanıyacak. Eldivene benzeyen tasarımıyla oldukça ilginç bir mouse olan ürün, el hareketlerini imleci yönlendiren komutlara dönüştürecek ve parmak uçlarında bulunan butonlar sayesinde de tıklama işlemini gerçekleştirecek. SAĞLIĞA YARARLI Projenin sahibi ve aynı zamanda Ar-Ge Yöneticisi Musa

Biat Olgun POSTA 212’ye yaptığı açıklamada “2012 yılında küçük bir hayalden yola çıkarak başladığımız projenin çıkış noktası her gün saatlerce kullandığımız bir teknolojiyi daha sağlıklı hale nasıl getirebiliriz sorusu oldu. Çünkü mouselar yapı itibariyle sağlık sorunlarına yol açan ürünler. Bu düşünceyle yola çıktık ve şimdi bu hayalimizi gerçekleştirdik. Amacımız ürünümüzün üstünde çalışmaya devam ederek ileriki versiyonlarını daha yararlı hale getirmek” dedi. Ürünün kendi sınıfında dünyada bir ilki gerçekleştireceğini anlatan Olgun, yaptıkları ürünle sinir sıkışması rahatsızlıklarını ortadan kaldırmak istediklerini ve kullanıcıya çok daha özgür bir alan sunmayı hedeflediklerini belirtti. Smart TV’ler ve akıllı tahtalarda da kullanılabilecek Flying Fingers, oyunseverler için de değişik bir deneyim sunacağa benziyor.


Yaşam

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Kendi çantamı kendim avlıyorum Öyle bir yerde bir av macerası yaşadım ki, av sonrası yeni çantam ve cüzdanımla eve geri döndüm. Kâr amacı gütmeyen bu devasa çiftlikte avlanmak ruhsal tedavi gören askerlerden engellilere kadar yardıma neden oluyor DEMET DEMİRKAYA FLORIDA - POSTA212

Ö

zgürlüğümüz için, yaşantımızın bugünkü kalitesi ve rahatımız için savaşmış Amerikan Ordusu’ndaki tüm gaziler, emekliler bizim misafirimiz Bu sözler Danny ve Carla Santangelo çiftine ait. Onlar “Sportsmen's Foundation for Military Families'” yani 'Asker ve Asker Ailelerinin Spor Kulübü’nün kurucuları. Kulüp deyince o üyelik aidatları fahiş rakamlarda, gelir düzeyi yüksek kesimdeki spor meraklılarına hitap eden bir kulüp getirmeyin aklınıza hemen. Burası tamamen bir teşekkür kulübü… Burası yapılanları, ülke ve vatan uğruna savaşanları takdir etme ve onları bu özverilerinden dolayı ödüllendirme kulübü… Emekli veya gazi tüm asker ve asker aileleri, profesyonel rehberler eşliğinde av-tur programlarına ücretsiz, bir kuruş dahi vermeden katılıyorlar. Konaklama, yemek ve av programından oluşan paket tüm emekli, gazi askerlere ve yakın ailelerine bu organizasyonun hediyesi. Ve bunda güdülen amaç, savaşa katılmış olup da izlerinden kurtulmakta zorlanan ruh ve fiziki sağlıkları bir şekilde zarar gören, savaşın travmasını yaşamak zorunda kalan bu insanlara yeniden bir ruhi rahatlama ve işe yararlılık hissi vermek. AVLANARAK RAHATLAMAK “Birçok avcı size aynı şeyi söyleyecektir. Av, sadece hayvanı vurmaktan ibaret değildir. Avlanmak doğayla iç içe olmayı gerektiren, bağımsızlık hissini veren, arkadaş dostluk bağlarını pekiştiren diğer birçok hobi gibi tutkuyla yapılan bir rahatlama, bir terapidir aslında… Görünüşte vahşi bir eylem düşüncesi veren ama temelinde sonuca bağlı bir başarı hissi barındıran yetenek ve yetiye dayalı bir çeşit rahatlamadır aslında...” diyor Danny Santangelo. Savaş sonrası yaşanan travmalarla ruhsal bozukluklar yaşayan ya da özgüven noksanlığı duyan, fiziksel olarak da sakatlanarak yaşamı zorluklara gebe yeni ve zor bir hayatı göğüslemekte olan tüm askerlerin kendilerini daha iyi hissedecekleri, değer verildiklerini bilerek yaşama bağlanacakları düşüncesi ön planda tutularak kurulmuş organizasyonun amacı bu. Panik atak ilacımı attım sayenizde, şükranlarım sonsuz… “Av seyahatim sonrası aylardır kullandığım panik atak için verilmiş ilacımı attım. Sadece fırlatıp atmakla kalmadım aylardır yeniden dönmedim. Sizlere anlatamam ne kadar iyi hissediyorum kendimi. Uzun bir zaman sonra ilk defa böyle iyi... Teşekkürler, milyonlarca kez teşekkürler…” Bu ve bunun gibi yüzbinlerce

mesaj asılı sağda solda. Bir duvar buna adanmış gibi adeta kulübün bir odasında. Amerika genelinde 40 bin fiziksel yaralı, 400 bin ruhsal travma yaşayan askerin her birinin ihtiyacı olan ilgi ve ruhsal rahatlamanın sağlanması için özveriyle çalışan bir grup insan. Tek kuruş maaş almadan çalışan kuruluşun özverili çalışanları tamamen dışardan gelen bağışlar ve yardımlarla yürütüyorlar bu organizasyonu. KENDİSİ DE AVCI Florida eyaletinin Lorida şehrinde kurulmuş bulunan bu kuruluşun yine aynı eyalette sayısız arazisi var. Ve kuruluşun sahibi Danny Santangelo, çocukluğundan beri avcı. Gençlik yıllarını Florida'da hindi ve

timsah avlarında rehberlik yaparak kazanan Danny, daha sonra inşaat firmasını kuruyor ve kazandıklarıyla arazi almaya başlıyor. Sonraları kendi av çiftliğini kuruyor bu arazilerden birine. Bu onun kâr amaçlı şirketi. The Brady Ranch adını verdiği çiftlikte nadir bulunan hayvanları av amaçlı olarak yetiştirip üreten profesyonel bir avcı. Beyaz kuyruklu geyik, Osceola hindisi, timsah, yaban domuzu ve sayısız doğa hayvanının çiftliğinde üretimini yapan Danny, bu hayvanları av meraklılarına paketler halinde satıyor. Yani diyelim bir Osceola hindisi avlamak istiyorsunuz ve bu hindi türü oldukça nadir bulunuyor. Binlerce dönüm büyüklüğündeki arazide serbest

şekilde yetiştirdiği bu hayvanı avlamak için ayrılmış bölgede av kabinlerinden yer ayırıyorsunuz ve size, grubunuza tahsis edilen rehberler aracılığıyla hindilerin peşine düşüyorsunuz. Rehberler deneyimli ve arazinin içinde sizinle oradan oraya av peşinde koşuyorlar. Avın izini takip etmenize yaramaktan, avladığınız hayvanı ayıklayarak yeniden kaldığınız kabinlere getirmenize yardım etmeye kadar sayısız faydaları var onların. Binlerce dönem arazide kaybolmak çok kolay… O rehberler bu açıdan da faydalı. Dünyanın her yerinden farklı avcıları ağırlayan The Brady Ranch'in sahibi Danny’e 1990 senesinin ortalarında sakat çocukların av partilerine katılıp katılamayacağı

sorulduğunda hemen kabul ediyor. Kör, yanmış, kolu bacağı olmayan tüm sakat genç avcılara da eşlik etmiş Danny yıllarca. Konusunda oldukça iyi ve sayısız TV programının konuğu… Yıllarca Cabelas, Bass Pro gibi hobi mağazalarının sponsorluğunda TV programlarına da çıkan The Brady Ranch, Danny Santangelo'nun kurduğu organizasyon Sportmen's Foundation for Military Families'in de sponsorlarından yani gelir getiren şirketinden aldığı parayı topluma geri dönüşüm düşüncesiyle kurduğu kâr amacı gütmeyen diğer kuruluşuna yatırarak çok güzel de bir insanlık örneği oluşturuyor. BİZ DE AVLANIYORUZ Av paketleri farklı fiyatlarda…

Bizim av grubumuz timsah avlamak arzusundaydı. Ve bu enteresan bir paket programdı. Öncelikle timsah avlamak için bataklık arazi lazım. Bunun için de önerilen Lake Okeehchobee inanılmaz görüntüsü, muhteşem bitki örtüsüyle çok yerinde bir seçimdi. Cypress Swamps adı verilen, birçoğumuzun korku filmlerinden hatırlayabileceği o hayalet görünümlü bataklık ağaçları etrafa daha da mistik bir hava veriyordu. Orta Florida, eyaletin geri kalanına benzemiyor hiç. Sanki bambaşka bir yer. 25 sene önce, hükümetin timsah avlama yasağını kaldırmasının sebebi timsahların popülasyonundaki ani artışmış. Ve bu da etrafta çiftçilik yapan, kümes hayvanları yetiştiren çiftçiler için büyük tehlikeymiş.

Sadece yetiştirdikleri hindi, tavuk, koyun değil aynı zamanda insanlara da tehlike oluşturmaya başlamışlar. Arka bahçenizde bir gece timsahla karşılaşmak çok olağan olmuştu artık diyor yöredeki çiftçiler. KESKİN NİŞANCI OLMAK LAZIM Timsah hem tehlikeli hem de ufacık beynine rağmen akıllı bir hayvan. Beyni bir golf topu kadar… Bizlere verilen ilk nasihat, asla rehberden önde durmayın ve atışı yapmaya karar verdiğinizde emin olmalısınız ki timsahı beyninden vuracaksınız. Zira onu başka türlü öldürmek imkansız. Yaralı timsah en tehlikeli hayvan… Vurup da beynini ıskalarsanız o haliyle bataklığa dalacağını ve asla bir daha onu bu-

lamayacağınızı bilmelisiniz. Yaralı timsah sonrasında yaşarsa, civardaki insanlara tehlike de oluşturacağı için özellikle iyi nişan alınarak ve ölümcül vuruşu yapacak şekilde emin olunarak atış yapılması belki yüzlerce kez tekrarlanıyor bizlere. Ama ne mümkün… Arkadaşımız bir timsahı sırtından yaralıyor ve o koca timsah öyle ani öyle seri bir hareketle bataklığa atlıyor ki… Bir daha onu bulamayacağımızın ve etrafa tehlike yaratacağının endişesiyle yeniden suya ateş eden arkadaşımıza rehberler dur işareti yapıyorlar. İnanılmaz bir şey. İki rehber bellerine kadar suya girerek bataklığın içinde ellerindeki kancalarla suyun altında o koca o yaralı hayvanı aramaktalar. Yarı bellerine dek suda olmaktan korkmadıkları gibi inanılmaz da iyiler bu konuda. Hava kabarcıklarını takip ederek timsahı bataklığın dibinden kancalayıp yukarı çıkmasına sebep olunca hemen arkadaşımıza yeniden nişan alarak beyninden vurmasını söylüyorlar. Bu atış başarılı… Hem bizler hem rehberler hem civar halkı güvende. Üstelik kilolarca et temin edilmiş olacak civardakilere. Seminole adlı kızılderili kabilesine ait arazileri kiralayan Danny, bu arazilerde soyu tükenmekte olan hayvanları da özellikle avlanmak maksadıyla üretiyor. Bunun için devletten izni de var. Bu hem eyalet bütçesine katkı sağlıyor hem de etraftaki halka iş imkanı oluşturuyor. Avladığınız her etin yenebilir olması önemli bir konu. Zira sadece hayvanı vurup, taxidermy denilen derisini doldurup duvarınıza aşabileceğiniz gösteriş amaçlı av şekli yerine vurduğunuz her hayvanın sizin ya da civar köyler tarafından yeniyor olması önemli bir ayrıntı. ETLERİ TEMİZLİYORLAR Vurduğunuz hayvanı sizin için ayıklayıp temizleyip kasaplığını yaptıktan sonra paketleyerek süpermarketlerden aldığınız etler haline getirerek bu işlemi de kolaylaştırıyor Brady Ranch. Yani bu da av paket programının içine dahil. Eğer siz, ben etini istemiyorum derseniz o zaman yerel bölgedeki yardım kuruluşlarına fakirlere ve bazı yetimhanelere bağışlanıyor etler. Bizler timsahın, sizlerin de aklına geleceği gibi derisinden faydalanmak istiyoruz. Bilirsiniz timsah derisi çantaları, timsah derisi cüzdan ve ayakkabıları ve fiyatlarını. Vuran arkadaşımız, etinin bu bölgede çok popüler olduğunu ve tercih edilen bir et olduğunu

bilmesine rağmen eşi için çanta yapılmak üzere sadece derisini istiyor. Eti dağıtın onay veriyorum diyor. Geceyi rehberlerin timsahları orada ayıklayıp temizleyip derilerini yüzdükten sonra etlerini ve derilerini alarak kampa geri dönmek üzere yola çıkarak noktalıyoruz. Ertesi sabah etler yöredeki kasabaya, deriler de tabakhaneye ulaşıyor. Biz de seçtiğimiz çanta ve cüzdan modellerinin nasıl yapıldığını görmek istiyoruz. Bitmiş ürünlerin arasında dolaşırken model seçmeye çalışan arkadaşımıza verilen katalogda inanılmaz fiyatlar var. Büyük mağazalardan 30 bin dolarlık kadın çantasının siz deriye verdiğiniz için maliyeti 600 dolar. Arkadaşımız eşine model resimlerini telefonuyla yolladıktan sonra bir 10 dakika sonra yanımıza gelip, korkarım benim bir timsaha daha ihtiyacım var. Hanım iki çanta istiyor deyince hepimizin ertesi gün yeniden ne yapacağı ve henüz geri dönmeyeceğimiz kesinleşmiş oldu. BİN 200 DOLARA TİMSAH AVI Bu timsahı avlamak bin 200 dolar. Bu ücretin içine rehberlik servisi, hayvanın ayıklanıp temizlenip size et veya deri olarak verilmesi dahil. Orada konaklamak yemekiçmek geceliği avcılara 250 dolar, avlanmak istemeyen refakatçilere ise geceliği 100 dolar. Kısaca her halükarda bir mağazadan almaktan daha ucuza mal ediyorsunuz bu çantayı. Heyecanı, av tecrübesi ve sizin buraya bıraktığınız paranın Danny Santangelo'nun kar amacı gütmeyen “SportSmen's Foundation for Military Families” organizasyonuna da bağış temin etmesi de cabası. Toplumdan aldığını yeniden topluma geri vermeyi amaçlayan, çok maksatlı bir av deneyimi geçirmek isterseniz Florida’daki The Brady Ranch sıradışı bir tecrübe. Bu yazıda adı geçen organizasyon ve firmaların web adresleri: www.huntforvets.com www.bradyranch.com www.guided-hunting.com


Yaşam

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Sönmeyen yıldız Marilyn Monroe Arkadaşımız Daphne Barak, ünlü film yıldızı Marilyn Monroe'yu da içine alan ve “Coming Home With The Kennedys” adlı bir belgesel hazırladı. Bir Amerikan televizyonunda yayınlanacak olan belgesel 13 bölümden oluşuyor ve 16 Temmuz’da ekranlara gelecek. Barak, ünlü yıldız ölmeden önce yanında olan ve bugüne kadar kimseyle konuşmayan arkadaşı ve makyajcısı Marie Ervine ile bir röpartaj yaptı. Marilyn Monroe’nun evinde de bulunan bu kadın, yıldızın son günlerini sadece Daphne Barak’a anlattı DAPHNE BARAK NEW YORK - POSTA212

M

arilyn bebek sahibi olmayı çok istiyordu…”, “Marilyn sahneye çıkmaktan çok korkardı…” “Şarkı söylemeden önce saatlerce prova yapardı…”, “Başkan Kennedy için Happy Birthday şarkısını söyledi…”,“Marilyn bu şarkıyı söylemeden önce neden çok üzgündü?”,“Marilyn’i hiç sarhoş görmedim…” ve “Marilyn intihar etmedi…” “Merhaba, ben Marilyn. New York’a gidiyorum… Benimle gelir misin?” Makyaj sanatçısı Marie Ervine, bu sıra dışı telefonu bir zamanlarlar patronu ve arkadaşı olan Marilyn Monroe’dan almıştı. Ervine, ünlü yıldızın özel hayatına, ev yaşantısına ve bilinmeyenlerine tanık oldu ve şu ana kadar bu sırları 50 yıl boyunca kendisinde sakladı.

MarIe ilk defa benimle konuşmayı kabul etti! Marilyn, 19 Mayıs 1962’de New York Madison Square Garden’da tezahürat eden 15 bin kişinin önündeydi. J. F. Kennedy’nin doğum günü… Hollywood’un elitleri eğlenceye hazırdı ama sahnede olan rol çalan Marilyn Monroe idi. Vücudunu saran gösterişli elbisesiyle Marilyn, Başkan’a doğum günü şarkısını söylüyordu: “Happy Birthday Mr. President…” (Mutlu yıllar Sayın Başkan) Bu tarihi günün her anında Marilyn ile birlikte olan Marie, Marilyn’in endişelerine, üzüntüsüne, tekrar tekrar prova yapmasına ve göz alıcı elbisesini denemesine tanık oldu. Marie, efsane olan elbiseyi şöyle anlattı: “Tasarımcı elbiseyi evinden getirmişti… Elbise Marilyn’in ölçülerine göre yapılmıştı. Marilyn elbiseyi denediğinde bana baktı ve ben de ‘Müthiş bir şey’ dedim.” Marilyn ile Marie’nin arkadaşlıkları bu geceden aylar önce başlamıştı. Belki de bin kişinin yaşadığı küçük bir kasabada yaşayan Marie, büyük bir kente taşınmaya karar verdi ve New York’a gitti. Sıkıcı bir sekreterlik işinden sonra Elisabeth Arden’ın ismini duydu. İş görüşmesi için gitti ve kozmetiğin efsane ismiyle tanışarak kendini buldu. Marie, o yıllarda kendini, “Çok genç ve cahildim. Korkmuyordum bile” diye anlattı. İşe alınan Marie, Arden’ın sırdaşı oldu. Marie, kahkaha atarak, “Çünkü tüm terapistlerin ondan korktuğunu düşünüyorum. Bu nedenle ofise geldiği zaman ondan uzak durmaya çalışırlardı… Böylece orada buluna tek kişi ben olurdum” dedi. Arden’in renklerin karıştırıldığı laboratuvarıyla ilgilenen Marie, bir süre sonra makyaj sanatçısı olmayı istedi. Marie, bana gururla, “Elisabeth Arden tarafından eğitilen son makyaj sanatçısıyım” dedi. Marie’nin yeni pozisyonu göz alıcı bir hayatı da beraberinde getirdi. “Vogue” ve “Harper Bazaar” gibi dergilerin kapak çekimlerinin setinde bulundu. Bu çekimlerde ısrarla kendisiyle çalışmak isteyen ünlü fotoğrafçı Richard Avedon ile tanıştı. Evlenen ve bir çocuğu olan Ervine, “O günlerde bu, Arden’de olan işimi bırakmam gerektiği anlamına geliyordu. Richard Avedon, benimle çalışma talebini devam ettirdi…” Uzun boylu Marie’nin derin mavi gözlerine baktığımda ne kadar çekici olduğunu hayal edebiliyorum. İlk önce bu sıra dışı eşsiz arkadaşlığın nasıl başladığını konuşmak istiyorum. n Marilyn Monroe ile nasıl tanıştın? Marie Ervine: Richard Avedon’dan bir telefon aldım. Richard, Marilyn Monroe ile Life dergisi için “The Look Alike” adında özel bir projede çalışıyordu. n Marilyn ile tanıştığın ilk anı hatır-

Fransa’da bir arkadaşından ödünç aldığı bir sehpası vardı. Aslında bir aynaydı bu sehpa sandalyeyi yansıtıyordu. Bu masayı satın almayı çok istemişti fakat arkadaşı satmadı. Bu nedenle bir gün bana “Biliyor musun? Masanın aynısını yaptıracağım…” dedi ve yaptırdı.

lıyor musun? Marie Ervine: Ben mi? Nasıl unutabilirim ki! Richard’ın stüdyosunda bekliyorduk. Biraz gergindim. Marilyn vücudunu tamamen örten bir palto giymişti ve asansörde tanınamıyordu. İçeri girdiği zaman paltosunu çıkardı… Muhteşem beyaz dişleriyle bana gülümsedi… Saçları çok parlaktı, cildi mükemmeldi… n Sana ne söyledi? Marie Ervine: Sadece bana baktı ve güldü… n Bu proje ne kadar devam etti? Marie Ervine: Üç ay Neden bu kadar uzun sürdü? Marie Ervine: Çünkü sadece Marilyn’in canı istediğinde fotoğraf çekebiliyorduk… Bazen gecenin bir yarısı kısa bir süre çalışıyorduk. Bir defasında bebek bakıcısı bulamadım ve Marilyn bana “Bebeğini sete getir” dedi. Bebeğimi sete getirdim. Marilyn onunla oyun oynadı birlikte fotoğraf çektirdi. Kızımın, Marilyn Monroe ile Richard Avedon tarafından çekilen bir fotoğrafı var! Zamanla arkadaş olduk. Bilirsin sadece Richard, onun yardımcıları, Marilyn ve ben… Bu nedenle bir aile ortamı oluştu. Marilyn bana ne kadar çok bebek istediğini anlatırdı. Bir bebeğini kaybettiğini duydum. Bana bebek sahibi olmayı denediğini söylüyordu… n O zamanlar Arthur Miller ile evliy-

di. Bu evlilik çok kötü bitmişti. Marilyn, depresyona girdiği için hastaneye kaldırılmıştı. Marie Ervine: Fakat bu aylar sonraydı. O zamanlar birbirlerine çok aşıktılar. Bazen Arthur Miller stüdyoya gelirdi ve Marilyn’i makyajı yapılırken ya da fotoğrafı çekilirken izlerdi. Bazı zamanlar, çekimlerin sonunda gelirdi ve Marilyn’i Sutton’daki evine götürürdü. (Manhattan’da prestijli bir adres) n Anladığım kadarıyla ihtiyaçlarının çoğunu Marilyn kendisi karşılıyordu. Marie Ervine: İnsanların Marilyn hakkında bilmediği şeylerden biri de bu. Marilyn bağımsız bir kadındı. Evet, her zaman kendi faturalarını kendi ödedi. . Joe (DiMaggio) ona mücevherler aldı fakat Marilyn her zaman parasını kendisi ödedi. Enstitüde yatan hasta annesinin faturalarını ödedi… O dönemler Miller bir film için senaryo yazıyordu. Marilyn, Clark Gable ile oynuyordu ve evet Marilyn faturaların ödenmesine yardım ediyordu. n Marilyn’in nasıl bir evi vardı? Marie Ervine: Çok feminen bir evi vardı. Miller’den boşandıktan sonra aynı evde kalmaya devam etti ve hiçbir şeyi değiştirmedi. Evdeki her şey gri ve açık bej renklerindeydi tıpkı Marilyn’in saçları gibi. Küçük beyaz bir piyanosu vardı ve

n Öldüğü zaman yanında boş bir ilaç kutusu bulundu ve her zaman ki gibi teori, ilaçlarla çok fazla alkolü karıştırdığı oldu. Marilyn’in alkol problemi var mıydı? Marie Ervine: Kesinlikle hayır! Onu hiç sarhoş görmedim. Bilirsin bazen makyaj ve hazırlıkları bitirdiğimizde bizim için bir şişe şampanya açardı: Ben, kuaförü ve yakın çevresindeki insanlar. Eğer şampanyayı bitirirsek ortadan kaybolur ve dolu bir şişeyle geri döner ve şampanyayı patlatırdı. Hayal edebiliyor musunuz? Marilyn’in şampanyayı açmayı nasıl becerdiğini anlayamadık… Eğer Marilyn’in alkol problemi olsaydı evinde bitmemiş şişeler olmaz mıydı? n Marilyn hakkındaki diğer yanlış anlamalar nedir? Marilyn’in seksi olmak için uğraştığı düşünülür. Fakat bu doğru değil. Marilyn oje bile sürmezdi, tırnaklarının doğal bir rengi vardı. Hiçbir zaman benden onu seksi gösterecek özel bir makyaj yapmamı istemedi… Hayır. Ona makyaj yapmak çok kolaydı çünkü mükemmel bir cildi vardı… Takma kirpikler kullanırdı ama hiçbir zaman seksi görünmek hakkında konuşmazdı… O sadece “seksiydi” doğal olarak seksiydi. Ayrıca her zaman geç kalırdı n Geç mi kalırdı? Marie Ervine: Hayır! Seyirci karşısına çıkmadan önce her zaman çok gergin olurdu… Gerçek buydu! Fotoğraf çektirmek ya da sahneye çıkmak için hazır olurdu sonra saatlerce korkusuyla savaşırdı… Ama sahneye çıktığı zaman mükemmeldi! “Some Like it Hot” filmi için Chica-

O’nu kimse unutamadı

Dünyada nasıl öldükleri ya da öldürüldükleri devamlı konuşulan kişilerden biri de Amerikalı ünlü film yıldızı Marilyn Monroe’dur.Marilyn Monroe’nun ölümü ile eski ABD Başkanı Kennedy ailesinin bir ilişkisi olduğu devamlı konuşulur. Eski ABD Devlet Başkanı John F. Kennedy ve kardeşi, ABD Başsavcısı Robert F. Kennedy’nin Monroe ile ayrı ayrı ilişkisi olduğu herkes tarafından bilinir. Yıldızın JFK’ye aşık olduğu, JFK’nın ona sırtını çevirmesinden dolayı kardeşi RFK ile çıkmaya başladığı açıkça bilinir. Yıldız, 1962 yılında, ölümden 10 hafta önce New York’ta ABD Devlet Başkanı John F. Kennedy’nin doğum gününü kutlamak maksadıyla Demokratik Parti tarafından organize edilen geceye sınırlı sayıdaki davetli ile birlikte katılır. Monroe, orada söylediği “Happy Birthday Mr. President. Happy Birthday To You.” sözleriyle tarihi bir iz daha bırakmıştır. Bu partiye Harry Belafonte gibi bir çok Hollywood yıldızı da davet edilmiştir. Belafonte, Monroe’nun başkana söylediği şarkışı ve o geceyi en iyi hatırlayanlardan biridir.

go’da bir basın konferansı vardı. Çok korkuyordu. Benden New York’tan Chicago’ya onunla gitmemi istedi. Makyajını New York’ta yaptım ve birlikte uçağa bindik. Yanına oturdum ve ne kadar çok korktuğunu izledim… Sessizdi. Uçaktan inmeden önce makyajını tazeledim. Çok gergindi… Ama uçaktan indiği ve basın tarafından karşılandığı zaman o bir yıldızdı! Hiç kimse sıkıntı çektiğini tahmin bile edemezdi… Ve sonra tarihi bir telefon geldi… 1962 yılında mayıs ayının ortalarında Marie, Marilyn’den bir telefon aldı. “Her zaman beni doğrudan kendisi arardı sekreterlere aratmazdı. Marilyn, Başkan Kennedy’in doğum gününde sahneye çıkacağını söyledi. Tabii ki yaklaşan büyük doğum gününü her yerde okuyordum ve Marilyn’de doğum gününe starlardan birinin katılacağını düşünüyordu ama… Bunun küçük bir parçası olmak çok heyecan vericiydi. n 19 Mayıs 1962: Bu özel günü benim için anlatır mısın? Marie Ervine: Sabah erkenden Marilyn’in evine gittim. Hiç kimse kapıyı açmadı. Kapıyı çalmaya devam ettim. Bir saat sonra kapı açıldı… Marilyn kapının önünde özür dileyen gözlerle bakıyordu. Los Angeles’tan geç saatte gelen bir uçakla döndüğünü ve uyuya kaldığını söyledi. Beni beklettiği için çok kötü hissediyordu. Gitti ve benim için taze portakal suyu sıktı ve sonra yatağına geri döndü… n Marilyn’in saçını, makyajını yapmaya ve o ünlü elbisesini hazırlamaya ne zaman başladın? Marie Ervine: Öğlen gibi… Makyajı yapmak yarım gün sürdü çünkü telefonla konuşuyordu. Çok üzgündü… DOĞUM GÜNÜ FİLMDEN ATTIRDI n Neden? Marie Ervine: Eğer New York’a gidip başkanın doğum gününde sahneye çıkarsa FOX’un (20th Century) kendisini “So-

Herkes ona hayrandı o sadece Başkan’a… B

undan tam 52 yıl önce 19 Mayıs 1962’de Hollywood’un en çok arzulanan kadını, dünyanın en güçlü adamı için şarkı söyledi. Marilyn’in binlerce kişinin önünde gösterişli elbisesiyle Başkan John F. Kennedy için şarkı söylemesini kim unutabilir ki?

Bu gece Marily’nin zafer gecesi olmalıydı. Sadece 10 hafta sonra Marilyn ölü bulundu. Bu nasıl olabilirdi? Büyüleyici 19 Mayıs gecesiyle dehşet sonun yaşandığı 5 Ağustos arasında bu kadar önemli ne oldu?

Marilyn’in son gecesi ile ilgili bir sürü teori yazıldı. Fakat son zamanlarda bana yüzlerce belge sunuldu. Bazıları Marilyn’in kendi el yazısıyla bazıları ise onun için önemli olan mektuplar ve makaleler, faturalar…Bütün hepsi Marilyn’in gizli hayatını belgeliyordu. Bazılarında Marilyn’in kendi cümleleri de vardı. Bu belge yığını arasında Marilyn’in hayatının son bir ayına odaklanmayı tercih ettim. 19 Mayıs J. F. Kennedy’nin doğum günü kutlaması göze çarpıyordu. İşte bu yüzden en ünlü gününde Marilyn’in yanında olan yakın arkadaşı ve makyözünü, 50 yıllık sessizliğini bozmaya ikna ettim. Bu yıl sonu her şeyi özel TV programımda anlatacağım. Ama şimdi bazı noktalara dikkat çekmek istiyorum. Marilyn’in günlüğü çok düzenli. Seyahat programları önceden basılmış. Marilyn tek bir seyahati kendi el yazısıyla programına eklemiş: 18-19 Mayıs “New York se-

yahati”. Marilyn, “John’un Doğum Günü” yazmış. “John” Başkan Kennedy. Tüm seyahatleri önceden planlanırken New York seyahati dönüşü soru işaretiyle işaretlenmiş: 20 Mayıs? ya da 21 Mayıs? Marilyn, orada hasta babasını ziyaret eden J. F. Kennedy ile ekstra zaman geçirmeyi mi umuyordu? Daha sonra mali olarak zor duruma giren Marilyn, doğum günü yemeği için 5 bilet aldı. Galadan sonra Başkanla yemek yemek için bin dolar verenler davet ediliyordu. Marilyn 5 bin dolar ödedi. Marilyn birkaç hafta sonra öldüğü zaman neredeyse aynı miktar para kadar borcu vardı. Marilyn neden böyle bir şey yaptı? Etkilemek ve davet etmek istediği arkadaşları mı vardı? Aslında böyle bir şey yok… Bazı belgeler, yemeğe davet etmek için özel birinin olmadığını gösteriyor. 52 yıl önce yaşanan büyük geceyle ilgili çok fazla soru var.

19 Mayıs 2014 bu tarih, doğum günü partisinin kutlanışının 52. yıl dönümü olarak ABD’de önem taşımaktadır. Çünkü geçen sene (2013) ABD ve İrlanda JFK suikastının 50. yıldönümünü andılar. Ve bu vesile ile Marilyn Monroe’nun ölümünden, JFK ve RFK’nın suikaslarından önceki günlerdeki bu üçünün arasında geçen ilişkiler yeniden gündeme geldi. Daphne Barak geçen yıl Kennedy ailesi ile birlikte İrlanda’ya yapılan ziyarete onların davetlisi olarak katıldığı zaman, Marilyn Monroe konusuna gizlice eğildi ve 19 Mayıs 1962’de bütün günü Marilyn Monroe ile geçiren Marie Ervine ile bir mülakat yaparak, o günü ve Marilyn’i konuştu. Ervine, 19 Mayıs 1962’de, bütün gün, partiye gelinceye kadar, Monroe ile birlikte evde olan tek kişi idi. Ervine Monroe’ya partiye kadar da eşlik ederek son ana kadar yanında bulundu ve Monroe’nun o gün nasıl bir ruh yapısı içinde bulunduğu gören tek kişi oldu. Ervine bu konuda hiç kimseye bir demeç vermedi. Barak ile yaptığı mülakat ilk defa, yıldızın öldüğü çok önemli oe günü aydınlatıyor. Barak’ın bu röportajı ve Marilyn Monroe’ya ait, kendisi tarafından yazılmış belgeleri de içeren, hayatının son dört ayını anlatan belgesel kısa süre sonra tamamlanacak. Barak’ın Marilyn Monroe’yu da içine alan ve “Coming Home With The Kennedys” dökümenteri ile başlayacak olan 13 dizilik, her biri bir başka meşhuru işleyen yıllık programı 16 Temmuz 20014’den itibaren bir ABD televizyonunda dörder hafta ara ile yayınlanacak.

mething’s Got to Give” filminden çıkarmakla tehdit ettiğini söyledi. Ve devam etti: “Neden olduğunu anlamıyorum… FOX ile kontratı imzalamadan önce John (Kennedy) için konser vermeyi kabul ettim. Bu benim kontratım ve John’un doğum günü için New York’ta olmak zorundayım…” dedi. n Filmden atılmayı göze alarak JFK’nin doğum gününe mi gitti? Marie Ervine: Ve ardından atıldı da… n Sana ve etrafındakilere yakınmanın dışında başka ne yaptı? Marie Ervine: Küçük piyanosunda prova yapmaya devam etti ve şarkı söyledi: “Happy Birthday. Mr. President...” Nicky geldiğinde bir ara verdi ve Nicky onun saçlarını yaptı ya da ben biraz daha makyaj yaptım. Ama zamanın geri kalanında prova yapmaya devam etti. Mükemmel olmak istiyordu. O gün bu şarkıyı o kadar çok dinledim ki… Oscar ödüllü tasarımcı Jean Luis tarafından yapılan o boyundan bağlı beyaz elbiseyi giydi. Elbise kat kat şifondan yapılmıştı ama hiçbir şey görünmüyordu. Elbise Marilyn’in vücuduna mükemmel bir şekilde oturmuştu. gala ve parti için 5 bilet almıştı. n Öyle mi? Neden? Marie Ervine: Her hangi bir fikrim yok… n Eski kocası Arthur Miller’in babasının yanı sıra partiye kiminle gitti? Marie Ervine: Güzel soru… Tek hatırladığım şey güzel elbisesiyle çok çekici göründüğü… Bize gülümsedi ve yalnız ayrıldı. n Fakat Marilyn’i başkan için şarkı söylemeye hazırlanırken tekrar sahne arkasında gördün… Marie Ervine: Evet gördüm. Ayrıldıktan hemen sonra masasına baktım ve küpelerini unuttuğunu fark ettim. Marilyn çok fazla mücevherden hoşlanmazdı. Ama bu defa küpeleri tüm görünüşünün bir parçasıydı. Bu nedenle bir taksiye bindim ve Madison Square Garden’a gittim… İçeriye girmek için güvenliği nasıl ikna ettiğimi sadece Tanrı bilir ama içeri girdim sahne arkasına gittim… Sahne sıralarını bekleyen birkaç ünlü gördüm… Giyinme odasında sadece Marilyn vardı başka kimse yoktu. Harry Belafonte’in Marilyn’in giyinme odasının dışında beklediğini hatırlıyorum… İçeriye doğru yürüdüm. Marilyn yalnızdı. Döndü, küpelere baktı ve gülümsedi… “ Geleceğini biliyordum” dedi. Bu onu son görüşüm oldu. Bundan birkaç hafta sonra öldü. Marie bunun intihar olmadığı konusunda son derece kararlıydı. “Kesinlikle hayır olamaz… FOX geri dönmesi için yeniden anlaşma imzalamıştı… HAYIR! Kafası karışmış olabilir mi? Ne kadar ilaç aldığını unutmuş olabilir mi?” Daphne Barak’ın bu Marilyn Monroe özel haberi, ABD, İngiltere ve Avusturalya’nın önde gelen yayın organları olan Daily Mail, Channel 7 (Australia), New Idea Magazine (Australia), ABC, ET, Sunday Times (UK) ve POSTA212’de aynı zamanda yayınlanmıştır.


Seri ilanlar & Eğlence

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Haftalık Burcunuz KOÇ: Uzun zamandır gerileyen yönetici gezegeniniz Mars bu hafta sizi aşırı enerji harcamaya yönelik tutmaktan kurtarıyor ve normal seyrinde ilerlemeye başlıyor. İkizler burcuna geçecek olan Güneş de iletişim açısından hayatınıza renk getirebilir, küçük seyahatler çoğalabilir, yakın akrabalarınızla ilişkileriniz canlanabilir. Yardımlaşmalar, ailesel bağlar size güç ve şans aşılayabilir. Maddi bakımdan koşullarınız iyileşebilir. BOĞA: Sağlığınız ve koşullarınızla ilgili zorluklar gerileyen Mars nedeniyle sizi aşırı yormuş, mücadele vermeye yöneltmişti, bu haftayla rahatlık kazanmaya başlayabilirsiniz. Kuracağınız bağlar size güç ve prestij sağlayabilir, kendinizi güvende hissedebilirsiniz. İkizler burcuna geçecek olan Güneş’le harcamalarınızda artış yaşayabilirsiniz. Kararlarınız uzun soluklu amaçlar, evlilik ve hayattan beklentilerle uyum kazanabilir. İKİZLER: İkizler burcuna geçecek olan Güneş’le yaşam enerjiniz daha da yükselebilir. İmkan ve olanakları iyi değerlendirmek mümkün olabilir, maddi açıdan atacağınız adımlar şans etkisiyle gelişmelerin önünü açabilir. Sevdiğiniz insanlar sizi daha az yorabilir. Dostlarınıza ilgi gösterebilirsiniz. YENGEÇ: Bu hafta hayatınızdaki ve seçimlerinizdeki olumlu yanları görebilirsiniz, bu size güven aşılayabilir, bazı belirsizliklerden sıyrılabilirsiniz. Geçmişle bağlantılı konulara ilginiz artabilir. Mars’ın normal seyrine dönmesiyle ev ve aile hayatındaki yorucu koşullar hafifleyebilir. ASLAN: Sosyal yaşantınız, kişisel ilgi alanlarınız, hedefleriniz bu hafta sizi yoğun tutabilir, dostlarınıza zaman ayırabilirsiniz. Karar ve seçimlerinizde adil olmaya özen gösterebilirsiniz. Ev ve aile hayatında gizli bazı şanslar, fırsatlar sizi güçlendirebilir, farklı olanakların farkına varabilirsiniz. İnsanlarla iletişiminizde uyumu kolay yakalayabilirsiniz. İşte ise uzun soluklu bağlar sizi yükseltebilir, gelişmeler bazı adımlar atmanıza yol açabilir. BAŞAK: Hedeflediğiniz bir şeye ulaşma şansına erişebilirsiniz bu hafta, hayallerinizin peşinden gitmenizde fayda var. Parasal konular artık sizi çok fazla yormayı bırakabilir. İş hayatında kuracağınız bağlar sizi mutlu edebilir, destek ve yardım görebilirsiniz. İkizler burcuna geçen Güneş sosyal ve iş hayatınızı canlandırabilir, sorumluluk bilinciyle hareket edebilirsiniz. TERAZİ: Bir süredir sabrınızı test eden Mars bu hafta ileri hareket etmeye başlayacak, böylece enerjinizi daha dengede tutabilir, aşırı derecede kendinizi zorlamayı bırakabilirsiniz. Aklınız hızlı çalışabilir. Pratik çözümler bulmakta başarılı olabilirsiniz. İş ve para konularında ise bu hafta şansınız dönebilir, güzel bir fırsat karşınıza çıkabilir. AKREP: Zor olan şeyler bu hafta kolaylık kazanabilir, bir dilek gerçekleşebilir, olaylara bakış açınız pozitiflik kazanabilir. Özel bir insanla ilişkiniz sizi destekleyebilir, sahip olduğunuz şeyler size değer katabilir. İkizler burcuna geçen Güneş ise ödemelerinizi, giderlerinizi öne çıkartabilir, insanlarla dayanışma içersinde kalmaya özen gösterebilir, işlerinizi bu şekilde yürütebilirsiniz. YAY: İkizler burcuna geçecek olan Güneş bu hafta ilişkileri, ortaklıkları ve anlaşmaları hayatınızda önemli kılabilir, tek başınıza karar almakta zorlanabilirsiniz. Bazı yardımlar ise size şans getirebilir. Çaba harcamaya iten, sizi yoran konularda rahatlık elde edebilirsiniz. Sosyal ilişkileriniz yorucu etkenlerden sıyrılabilir. OĞLAK: Güçlü olmak, güçlü durmak hayatımızda aslında pek çok şeyi kolaylaştırıp sağlam ve uzun ömürlü kılıyor, bu hafta özellikle de aşkta bunu görebilirsiniz. Özel bir insanla ilişkiniz sizi şanslı yapabilir, olayların derinine inip başarıyı yakalayabilirsiniz. İkizler burcuna geçecek olan Güneş sizi daha fazla çalıştırabilir, işleri rahat bir biçimde idare edebilirsiniz. KOVA: Güzel bir başarı açığa çıkabilir bu hafta, geleceğe daha olumlu ve iyimser bakmaya başlayabilirsiniz. Bir şeyler yapmak, şansınızı denemek sizi güçlendirebilir. Ev ve aile içindeki gelişmeler sizi uzun vadeli düşünmeye itebilir. İkizler burcuna geçecek olan Güneş hayattan daha fazla keyif almanıza yol açabilir, güzel ortamlarda, kendi isteklerinizi takip edebilirsiniz. BALIK: Güneş’in İkizler burcuna geçmesi aile ilişkilerinizi öne çıkartabilir, kararlarınızda adil, doğru olmaya özen gösterebilirsiniz. Aşk ve sevgi dünyanızda güven duyabilirsiniz, amaçladığınız bir şeye ulaşabilirsiniz. Sosyal hayatınızda dostluklar, bulunacağınız ortamlar sizi olumlu etkileyebilir, ileriye dönük bakabilirsiniz paylaşımlarınıza, yakınlarınızla ilişkilerinize...

DETAYLI BİLGİ İÇİN İLAN DANIŞMA HATTINI ARAYINIZ: 347 730 42 36 İlanınız Burada Yayınlansın

Paterson, Main Street’te devren satılık Turkish Restaurant 30 kişilik salonu ve 120 kişilik bahçesi olup nargile yapmaya çok uygundur.

$50

New York’ta satış elemanları aranıyor

Bu Alana İlan Vermek İçin Arayınız 347 730 4236

NY, Downtown’da bulununan hediyelik eşya mağazamızda çalıştırılmak üzere acilen satış elemanlarına ihtiyacımız var.

Posta 212’ye verdiğiniz seri ilanlar 1 ay boyunca USAilan.com’da ÖZEL İLAN olarak yayınlanır İlanınız Burada Yayınlansın

$40

Bu Alana İlan Vermek İçin Arayınız 347 730 4236

Telefon: 631 974 5518

İlanınız Burada Yayınlansın

Satış Elemanı Aranıyor

$20

Manhattan’daki hediyelik eşya dükkanımızda geçici olarak part time veya full time çalışabilecek bay/bayan eleman aranıyor.

Bu Alana İlan Vermek İçin Arayınız 347 730 4236

Telefon: 212 252 0030

Kozmetik ve giyim mağazamızda çalışmak üzere satış elemanı aramaktayız. Uzun dönemli iş imkanı arayanlar tercihimizdir. Bay veya bayan farketmez. İngilizce düzeyinin orta halli veya üstü olması aranmaktadır.

Long Island City, New York’ta bulunan kargo firmasında çalışacak; çalışma izni olan full time/part time personel aranıyor.

Satış elemanı aranıyor

Çalışma motivasyonlu, güler yüzlü ve kolay uyum sağlayabilen özelliklere sahip kişiler email yolu ile iletişime geçebilirler.

Telefon: 718 482 6927

Florida: Telefon: 850 896 9111

Clifton’da 2 odalı evin tek odası kiralıktır. Kira $450 + utility. Türk marketlerine ve NYk otobüslerine yürüme mesafesinde. Telefon: 718 635 4314 2 odalı evimin bir odası kiralıktır. Manhattan’ın en nezih yeri. Çalışan veya öğrenciye ideal. $900

Pazartesi, Cuma günleri arası, saat 1 ile 5 arasında dağıtım, haftada $1300 ile $1400 arasında kazanç sağlayan yolumu kesin dönüş sebebiyle satıyorum. Depo New Jersey’de, dağıtım yeri ise Delaware’de.

Telefon: 646 831 8980

Telefon: 609 817 5400

Seri İlanlar Kazandırır! SERİ İLAN Emlak, Eleman, Vasıta, Alım/Satım, Çeşitli İlanlar SOSYAL İLAN Kutlama, Anma, Teşekkür, Doğum, Vefat İlanları TİCARİ İLAN Ürün Tanıtımı, Kurul, Bilanço İlanları

İlgilenenlerin abone@posta212.com adresine eposta yolu ile veya 347 730 4236 no’lu telefonla başvurmaları rica olunur.

New York, Manhattan’da bulunan restoranımızda çalışacak bay veya bayan arkadaşlara ihtiyaç vardır.

İlgilenenlerin daha fazla bilgi için aramaları rica olunur.

Personel aranıyor

• Gazete Tasarımcısı • Web Tasarımcısı • Fotoğrafçı • Editör • Yazar • Muhabir • Marketing • Müşteri İlişkileri

Part time bay veya bayan host aranıyor

İlgilenenlerin usahiring@hotmail.com adresine özgeçmişlerini göndermeleri rica olunur.

Long Island, NY’ta çalışacak, ABD oturumu (Green Card) ve en az 18 aylık NY ehliyeti olan, tercihen Long Island’da oturan şoförlere ihtiyaç vardır. Dondurma arabaları genellikle şirkete ait olan parklar ve plajlarda çalışıyor olacaktır.

POSTA212 GAZETESİNE STAJYERLER ARANIYOR POSTA212 gazetesine aşağıdaki pozisyonlar için stajyerler alınacaktır;

İlgilenenlerin 201 546 0157 numaralı telefonu aramaları rica olunur.

Dondurma arabalarına şoförler aranıyor

POSTA212 Seri İlan Sayfaları USAilan.com ile ortak hazırlanmaktadır...

Telefon: (347) 730 4236 E-mail: seriilan@posta212.com

Bize nowhiring2014@gmail.com adresinden yazabilirsiniz. Brooklyn, Ocean Parkway’de güvenli bir bölgede, yeni tadilatı bitmiş, banyo ve mutfak ortak kullanım alanlı evimizin geniş ve ferah bir odası Haziran 1 itibariyle taşınmaya müsait olacaktır. $700 Telefon: 917 615 6799 Pedogojik eğitim almış üniversite mezunu emekli hemşireyim. Bebek ve çocuk bakımı, büyütüm ve eğitim konusunda destek bekleyenlerin telefonlarını bekliyorum. New York Telefon: 347 480 9867

Çocuk bakıcısıyım 5 senedir Amerika’da çeşitli yerlerde değişik yaşta çocuklar baktım. Green Card’im var. Uzun süreli, karşılıklı saygı ve güvene önem veren bir aile yanında iş arıyorum. Telefon: 425 516 9805 Türk restaurantına araçlı delivery elemanı aranmaktadır.

Satış Elemanları Aranıyor Manhattan Mall ve Jersey Garden Mall’de full time veya part time satış elemanlarına ihtiyacımız var. Uğur: Telefon: 407 668 3511

New York, Manhattan’da Kasiyer Aranıyor Manhattan, New York’ta daha önceden kasiyerlik deneyimi olan ya da yapabileceğine inanan, gece vardiyasında çalışacak bay eleman arıyoruz. Yeterli derecede İngilizce bilmesi gereklidir. Detaylı bilgi için (516) 351-7677 numaralı telefondan Hasan Bey ile sabah 10 akşam 10 arası irtibat kurabilirsiniz. Gas istasyonuna part time eleman aranıyor. Başvuru yapacakların yasal olması ve loto tecrübesi olması gerekiyor. Yer 2 ile 4 trenine yakın. Bronx, NY E-mail: nycs3rdar34@gmail.com

Bayan Eleman Aranıyor New York, Upper East Side’daki bayan giyim mağazasında part time/full time çalışacak, satış tecrübesi olan bayan eleman aranıyor. Telefon: 201 394 2429 Rose Hanım

New York, Telefon: 347 610 7112

Long Island’da garsonlar aranmaktadır. 864 612 7729’dan Şahin ya da 631 855 6165’den Aydener’i arayabilirsiniz.

Usta Aranıyor

Restauranta eleman aranıyor

White Plains, New York’ta Türk mutfağına usta aranıyor. Telefon: 914 327 6273 Brooklyn’de bulunan Türk restaurantına tecrübeli bayan garson (waitress) ve erkek komi (busboy) alınacaktır.

Türk restaurantına kasiyer ve delivery yapacak birisini arıyoruz. İngilizce bilmesi şart. Long Island, Suffolk Telefon: 631 569 6667

Telefon: 646 284 1239

Saat+komisyon ile elemanlar aranıyor Mall cart/kiosklarda çalışacak, Los Angeles ve çevresinde yaşayan, ulaşım sorunu olmayan, iyi derecede İngilizce bilen, çalışkan, sorumluluk sahibi, part time/full time elemanlar aranıyor. Satış tecrübesi olsa dahi tarafımızdan en az 4 gün eğitim verilecektir. Başlangıç olarak saati $8 artı komisyon. E-mail: muranomania@hotmail.com

Seri İlan Sayfaları

www.usailan.com

ile ortak hazırlanmaktadır Detaylı bilgi için ilan danışma hattını arayınız: 347 730 42 36

Posta212 Bulmaca SOLDAN SAĞA: 11) Soylu - Kısaca imla 2) Oranlama - Bir bayan adı 3) Tarihi bir çalgı - Nuh Nebi tatlısı 4) Ummaktan emir - Yüce - Yatılı okullarda bir hafta sonu izni 5) Paramızın imi - Şanı olan 6) Mekke’ye saldıran Ebrehe ordusunu perişan eden kuşların adı - Alfabenin 3’üncü harfi - Bir bağlaç 7) Hayvan yiyeceği - Silahı ateşleyen mekanizma 8) Avrupa’da bir yarım ada - Çehre, yüz - Bir kamyon markası 9) Eski dilde su - Eski harflerle yazılan bir yazı türü - Bir bağlaç 10) Kraliçe - Askeri bir rütbe 11) Kalsiyum elementinin imi - Yemek - Fasıla 12) İstanbul’da bir semt - Çıban 13) Duman çeker - Yassı demir 14) Koruyucu zerk - İskambilde bir as adı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1) Köroğlu’nun can düşmanı - Bir soru sözü 2) Anadolu dilinde kocam anlamında bir söz - Çocuğu olan erkek - Aynı adı taşıyan 3) Uçurum - Öğrenci - Ağız yakan tat 4) Çinkonun imi - Kısaca Albay - Boya parlatıcı 5) At almaktan emir - Köpek - Bir nota 6) Bir bakanlık adı - Parsellenmiş arazi 7) Bir konserve markası - Tok olmayan 8) Erensiz yapamayan - Eski dilde kırmızı - Kuyruk sokumu 9) Hıristiyan - Kısaca kilo metre - Bir eğlence yeri 10) Kurucusu Enver Paşa olan gizli bir teşkilatın simgesi - Gelir getiren mülk - İskambilde birli 11) Dokunumlu olarak duade bulunmak.


Spor

21 Mayıs 2014 Çarşamba

A Milli Futbol Takımı

çalışmalara başladı

A Milli Futbol Takımı’nın 3 Haziran’a kadar sürecek Avrupa ve ABD hazırlık kampı başladı. Milli takımımız kamp süresince sırasıyla Kosova, İrlanda Cumhuriyeti, Honduras ve ABD ile karşılaşacak

A Milli Takım aday kadrosu

BABÜR AKSÜYEK NEW YORK - POSTA212

T

eknik Direktör Fatih Terim yönetimindeki A Milli Takım yaptığı antrenmanla oynayacağı özel maçların hazırlıklarına başladı. Aday kadroya davet edilen 26 futbolcudan 23’ünün yer aldığı antrenmana Şampiyonlar Ligi finali oynayacak Arda Turan ve özel izinli olan Hakan Calhanoğlu ve Alper Potuk katılmadı. Sol gözünden ameliyat olacak Semih Kaya aday kadrodan çıkartıldı.

Onur Recep Kıvrak Trabzonspor A.Ş. Tolga Zengin Beşiktaş A.Ş. Volkan Babacan Manisaspor Caner Erkin Fenerbahçe A.Ş. İshak Doğan Kardemir Karabükspor Uğur Demirok Akhisar Belediye Gençlik ve Spor Semih Kaya Galatasaray A.Ş. Ömer Toprak Bayer 04 Leverkusen Gökhan Gönül Fenerbahçe A.Ş. Osman Tarık Çamdal Eskişehirspor Ozan Tufan Bursaspor Arda Turan Atlético de Madrid Olcay Şahan Beşiktaş A.Ş. Turgut Doğan Şahin Gaziantepspor Aydın Karabulut Sivasspor Selçuk İnan Galatasaray A.Ş. Bilal Kısa Akhisar Belediye Gençlik ve Spor Oğuzhan Özyakup Beşiktaş A.Ş. Hakan Çalhanoğlu Hamburger SV Alper Potuk Fenerbahçe A.Ş. Olcan Adın Trabzonspor A.Ş. Ahmet İlhan Özek Kardemir Karabükspor Nuri Şahin Borussia Dortmund Burak Yılmaz Galatasaray A.Ş. Mevlüt Erdinç AS Saint-Étienne Adem Büyük Kasımpaşa A.Ş.

A MİLLİ TAKIM NEW JERSEY’E GELİYOR Milli takımımız Kosova, İrlanda Cumhuriyeti, Honduras ve ABD ile özel maç yapacak. ABD ile yapılacak hazırlık maçı 1 Haziran Pazar günü New Jersey’de Red Bull Arena’da oynanacak. Satışa çıkan biletlerin birkaç saat içinde tükendiği bildirildi. SOMA’YA DESTEK Pazar günü kampa giren Ay Yıldızlılar Manisa’nın Soma ilçesine giderek moral ziyaretinde bulundular.

Ryan Giggs futbolu bıraktı (BABÜR AKSÜYEK – POSTA212 - NEW YORK) - Manchester United’in ve Galler Milli Takımı’nın 40 yaşındaki kaptanı Ryan Giggs futbolu bıraktığını açıkladı. Ryan Giggs kariyerine Van Gaal’ın yardımcılığını yaparak devam edecek. Manchester United’la son maçına çıkan Ryan Giggs’in futbolu bırakma isteği kabul edildi. Kariyerinin ilk maçına 1991 yılında Everton maçında sonradan oyuna girerek başlamıştı. Efsane futbolcu Manchester United formasıyla çıktı son kez çıktığı son karşılaşmayla birlikte bu formayı tam 963 kere giymiş oldu. Galler Milli Takımı’nın formasınıda 64 kere giyen Ryan Giggs böylece kariyerinde 1000’den fazla maça çıkarak noktalamış oldu. Efsane futbolcu bu süreçte 13 Premier League şampiyonluğu yaşadı. Ryan Giggs “Hayatımda yeni bir sayfa açıyorum. Bu formayı giydiğim ve Alex Ferguson gibi bir efsaneyle çalıştığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Kariyerim boyunca kazandığım 34 kupayı teknik ekip olmadan başaramazdım.” dedi. Efsane futbolcu kariyerine Van Gaal’ın yardımcı antrenörü olarak devam edecek.

Aslan Şampiyonlar Ligi’ni sevdi Spor Toto Süper Lig’in son haftasında Kayseri Erciyesspor’u konuk eden Galatasaray rakibini 2-1 mağlup ederek adını Devler Ligi’ne yazdırdı. Galatasaray bu sonuçla 3 sene üst üste Şampiyonlar Ligi gruplarında mücadele etmiş olacak. İSTANBUL - POSTA212

Ş

ampiyonluğun 31. haftada belli olduğu Spor Toto Süper Lig’de gözler Galatasaray ile Beşiktaş arasındaki ikincilik mücadelesine çevrilmişti. Fenerbahçe’nin Avrupa’daki 2 senelik men cezasının bu sezon dolmaması nedeniyle ikincinin Şampiyonlar Ligi’ne direkt katılacağı yarışta son haftaya 1 puan önde giren Galatasaray Türk Telekom Arena’da ağırladığı Kayseri Erciyesspor’u Burak Yılmaz ve Umut Bulut’un attığı gollerle 2-1 yenerek bu anlamlı ikinciliğin sahibi olmuş oldu. Galatasaray bu galibiyetle Şampiyonlar Ligi gruplarına kalarak katılım parası olan 8.6 milyon euroyu kasasına koydu. Beşiktaş ise Atatürk Olimpiyat Stadı’nda Gençlerbirliği’yle 1-1 berabere kalarak Şampiyonlar Ligi’nde ön elemeye kaldı. Beşiktaş, Devler Ligi’ne kalabilmek için 2 on eleme oynayacak. Tem-

Selçuk Aydın 11 raund dayanabildi

silcimiz Beşiktaş’ın muhtemel rakipleri: Arsenal, Porto, Zenit, Leverkusen, Napoli, Athletic Bilbao, Panathinaikos, Feyenoord,

Grasshoppers, AEL Limassol, Midtjylland. Türk Telekom Arena’da maç öncesinde Soma’da hayatını kaybeden maden işçileri anıldı.

Devler Ligi’nde finale doğru 59 yıllık kupa tarihinde ilk kez aynı şehrin takımlarının finaline sahne olacak Şampiyonlar Ligi’nde İspanya Şampiyonu Atletico Madrid ile Real Madrid karşı karşıya gelecek. Bu dev final 24 Mayıs Cumartesi günü Lizbon’da olacak.

aynı şartlara sahibiz ve isteklerimiz aynı. Orta saha finali belirleyen faktör olacak. Her iki takımında yüzde 50 şansı var. Onların çok iyi futbolcuları var ama bizim de iyi futbolcularımız var. Motivasyonumuz tam ve kupayı müzemize getirmek istiyoruz” dedi.

İSTANBUL - POSTA212

C

ristiano Ronaldo’lu Real Madrid ile bu senenin flaş takımı Atletico Madrid’i karşı karşıya getirecek final ayrı bir önem taşıyor. 59 yıllık kupa tarihinde ilk kez aynı şehrin takımları final oynayacak. Sadece İspanya’nın değil dünyanın en önemli derbilerinden biri kabul edilen El Derbi Madrileno bu maçta bir derbiden çok daha fazlası olacak. Kazananın Avrupa’nın en büyüğü olacağı final Lüz Stadı’nda oynanacak. İSPANYA’NIN KRALI ATLETİCO İspanya’da 18 yıl aradan sonra şampiyon olan Atletico Madrid bu dev maç öncesi rakibine gözdağı verdi. 13. kez Şampiyonlar Ligi finali oynayan Real Madrid’in kozu ise hiç şüphesiz ki ligde 31 golle

gol kralı olan Cristiano Ronaldo olacak. Vicente Calderon Stadı’nda basın toplantısı düzenleyen başarılı Teknik Direktör Diego Simeone “Real Madrid ile

ARDA BELİRSİZ Barcelona maçının ilk 20 dakikasında sakatlanan Arda Turan ve Diego Costa’nın sakatlığıyla ilgili soruları cevaplayan Simeone “Arda Turan ve Diego Costa’nın durumları belirsiz. Haftasonuna hazır olmalarını umuyorum. Onlar olmazsa yerlerini kimlerin alacağına bakacağız” dedi.

Galatasaray yönetiminin özel olarak hazırlattığı tünelden oyuncular başlarında baretlerle çıktı. Olimpiyat Stadı’nda ise Beşiktaşlı oyuncu-

lar ve teknik heyet başımız sağolsun yazılı tişörtlerle sahaya çıktılar. Her iki müsabaka öncesinde 1 dakikalık saygı duruşu yapıldı.

LOS ANGELES (AA) - Milli boksör Selçuk Aydın, yarı finalde Ukraynalı Viktor Postol’a 11. rauntta nakavtla yenildi. Dünya Boks Konseyi (WBC) Light Welterweight Dünya Boks Şampiyonası yarı final müsabakasında milli boksör Selçuk Aydın, Ukraynalı Viktor Postol'a 11. rauntta nakavtla yenildi. Forum Inglewood Los Angeles'ta gerçekleştirilen müsabakada Selçuk Aydın'a karşı boy avantajını kullanan Ukraynalı boksör, aşırı kilo kaybı nedeniyle zayıf düşen rakibini ilk rauntlarda yordu ve maçı taktikle kazandı. Ringe, siyah bir kurdele üzerine "Soma" yazılı pankartla çıkan Selçuk Aydın, bu maç için son 3 ayda 13 kilo vermişti. Profesyonel boks hayatında ilk defa nakavtla kaybeden milli boksör, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kendisinden galibiyet bekleyen herkesten özür dilediğini, son aylardaki hızlı kilo kaybının performansını ve konsantrasyonunu olumsuz şekilde etkilediğini söyledi.

Beklenen müjde geldi

Yürürlülüğe girdiği ilk günden itibaren gündemden bir kez olsun düşmeyen yabancı kuralı sonunda değişti. Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören 20142015 sezonunda yabancı oyuncu kontenjanının 5+3 şeklinde uygulanacağını açıkladı. İSTANBUL - POSTA212

D

aha önce 5+0+3 olarak uygulanması planlanan yabancı kuralı kulüpler ve taraftarlar tarafından sürekli olarak eleştiriliyordu. Cuma günü düzenlenen basın toplantısıyla müjdeli haberi duyuran Türkiye Futbol Federasonu Başkanı Yıldırım Demirören 2014-2015 sezonunda yabancı kuralının 5+3 olacağını söyledi. Yıldırım Demirören “Yönetim Kurulumuz 2 sene önce yabancı ile ilgili bir karar aldı. Bu karar bize göre doğru. Ancak tribündeki futbolcular, oynamadan kulübe maliyet yüklüyor. Bunun için sistemi 5+3 olarak uygulayaca-

ğız. Yani 5 oyuncu sahada, 3 oyuncu kulübede olacak” dedi. Açıklandığı ilk günden itibaren sıkça tartışılan yabancı oyuncu kuralı Milli Takımlar Teknik Dİrektörü Fatih Terim tarafındanda sıkça eleştiriliyordu. Yıldırım Dermiören basın toplantısında Fatih Terim’in gönlünün yabancı kuralının serbest olmasından yana olduğunu söyledi. HER ŞEY SOMA İÇİN Yıldırım Demirören, Süper Kupa Finalinin Manisa’da oynanacağını ve elde edilecek bütün gelirin Soma’da yaşamını yitiren vatandaşlarımızın ailelerine

bağışlanacağını söyledi. Bunun dışında TFF’nin Soma’ya valilik aracılığıyla 5 trilyon para yardımında bulunacağını dile getiren Demirören, Fatih Terim ile birlikte Soma’ya taziye ziyaretine gide-

ceklerini söyledi. Demirören ayrıca Merkez Hakem Kurulu’nun önderliğinde hakemler, gözlemciler ve mentörlerin hafta sonu oynanacak maç tazminatlarını Soma’ya bağışladıklarını duyurdu.


Emlak

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Hamptons için geç kalmadınız

Emlak sayfası A M E R İ K A’ D A K İ

TÜRKLERİN

GAZETESİ

emlak sohbetleri

www.emlaksohbetleri.com

işbirliğiyle hazırlanmaktadır. Sayfada yer almasını istediğiniz proje bilgilerinizi bize gönderebilirsiniz.

e-mail: erdal@emlaksohbetleri.com

Peşinatsız ev sahibi olma fırsatı

Kocaeli

Başiskele

Hollywood yıldızlarıyla ünlü tatil bölgesi Hampstons’da yazlık ev kiralamak isteyenler için pazarlık devam ediyor AYSEL TAPAN

North Haven Haziran: 60 bin dolar Temmuz: 160 bin dolar

İstanbul Göztepe

Koç Yapı’dan Akasya Tower ve Flat projesi (İSTANBUL - POSTA212) Koç Yapı yeni projelerini yine İstanbul’un Anadolu Yakası’nda konumlandırıyor. Göztepe Akasya Tower ve Bağdat Caddesi Çiftehavuzlar Flat projelerini hayata geçirecek. Akasya Tower, toplam 7 bin metrekarelik kapalı alanda 20 katlı ve 34 daire ve 2 penthouse dubleks daireden oluşacak. Çiftehavuzlar Flat ise 2 bin 700 metrekarelik bir alanda 10 kattan oluşuyor. Ortalama 145 metrekarelik daireler bulunuyor.

Ankara

Eskişehir Yolu

West Gate’nin Platinum etabı satışta (İSTANBUL - POSTA212) West Gate projesinde 743 adet rezidans ve 90 mağazadan oluşan AVM bulunuyor. Projede 1+1’den 4+1’e kadar değişik daire seçenekleri mevcut. Akıllı bina konseptiyle inşa edilen projede 1+0 ve 1+1 dairelerde 3,40 metre tavan yükseklikleri de dikkat çekiyor. Ağustos 2015’de teslim edilecek projede yüzme havuz, yürüyüş yolları, sauna, fitness center, buhar odası, dinlenme alanları gibi sosyal donatılar mevcut.

Bridgehampton 130 bin dolar Beş yatak odalı üç banyolu bu modern evde; oturma odası, yemek odası, kütüphane, iki şömine ve havuz var. Ev bir dönümlük arazi üzerinde bulunuyor.

Altı yatak odalı bu muhteşem ev 7 bin 500 square feet alanda bulunuyor. Şömineli bir kütüphanenin ve özel olarak tasarlanmış tavanların ayrıcalığının hissedildiği evin balkonu ve havuzu görülmeye değer.

POSTA212 - HABER MERKEZİ

Y

(İSTANBUL - POSTA212) Pekdemir İnşaat tarafından Kocaeli Başiskele bölgesinde hayata geçirilecek olan Evimiz Kocaeli projesinde kampanya devam ediyor. 10 Nisan’da balatılan kampanyada peşin fiyatına, peşinat ödemeden vade farksız 30 ay taksitle ev sahibi olunabiliyor. Ayrıca daha uzun vadeli banka kredisi kullanmak isteyenler için yüzde 0,99 oranında sadece Pekdemir İnşaat müşterilerine özel sabit faizlerle kredi kullanm aimkanı sunuluyor. Uzun vadeli ödeme yapmak isteyenlerde peşinat ödemiyor. Toplam yatrım değerinin 150 milyon lirayı buldu projede 2+1, 3+1 ve 4+1 daireler mevcut. 2+1 daireler 109 bin lira, 3+1 daireler 148 bin lira ve 4+1 daireler 228 bin liradan bşalayan fiyatlarla satışa sunuluyor. 122 bin metrekarelik bir alan inşa edilen projede toplam 936 konutun bulunuyor. Projenin teslim tarihi ise Temmuz 2015.

Westhampton

azı Hampstons’da geçirmek isteyenler erken davranarak şubat ayında evlerini sıkı pazarlık yaparak kiraladılar. Geç kalanlar ise Memorial Day’e (Anma Günü) kadar birkaç haftalık tatil için pazarlık fırsatını kaçırmadı. ARTIK BLÖF YOK Evini kiralamak isteyen ev sahipleri fiyat konusunda esnek davranmaya istekliler. New York Post gazetesine konuşan Douglas Elliman’dan Enzo Morabito, “Artık daha fazla blöf yok” diyor. Morabito, eğer çok çılgın teklifler söz konusu değilse ev sahiplerinin evlerini uygun fiyatlara kiralamak istediklerini söylüyor. Olumsuz hava koşulları nedeniyle tatil planları ertelendiği için bu yıl geçen yıla göre geç kalanlar için büyük avantajlar sunuluyor. Tabi ki “pazarlık” kelimesinin Hamptons’da farklı bir anlamı var. İşte Hamptons’daki bazı evler ve fiyatları:

125 bin dolar

Bu göz kamaştıran yazlıkta beş yatak odası, dört banyo ve gurme bir mutfak bulunuyor. 3 binr 958 square feet büyüklüğündeki ve ev deniz ve tekne tutkunları için en ideal tercihlerden birisi.

Sagaponack

Water Mill South

400 bin dolar

Montauk Haziran: 80 bin dolar Temmuz 495 bin dolar

Dört yatak odası ve dört banyolu bu olağanüstü ev 1789’da inşa edilmiş. İki dönümlük bir arazide inşa edilen 5 bin square feet büyüklüğündeki evde dört şömine var. Mutfak Fransa’dan ithal edilmiş. 19. yüzyıldan kalma bir ahır eğlence alanı olarak yeniden dizayn edilmiş. Bu lüks alanda kütüphane, havuz ve büyük bir bahçe yer alıyor.

Beş yatak odalı ve yedi banyolu okyanus kenarındaki bu ev, 7 bin square feet büyüklüğünde. Evde, sıcak havuz, 10 koltuklu bir sinema, özel kütüphane ve bar bulunuyor.

750 bin dolar

Tatili dostları ve ailesiyle geçirmek isteyenler için sekiz yatak odalı, 10 banyolu bu saray gibi ev tam 8 bin 250 square feet. Evin en göze çarpan alanları ise fitness salonu, yemek odası, sıcak havuz ve tenis kortu.

İçinden tren geçen proje:

İSTMarina Dap Yapı’nın İstanbul Kartal’da hayata geçireceği İstMarina projesi satışa çıktı

D

İSTANBUL - POSTA212

ünyanın sayılı karma projelerinden biri olacak olan İstMarina, ofis bloğu ve rezidans’tan oluşuyor. Önünde mega yat marina alanı bulunan, içinden hızlı tren geçen İstMarina’da 258 adet yarısı açık, yarısı kapalı bağımsız birimden oluşan alışveriş merkezi, otel, özel okul, özel hastane, restoranlar ve dini tesis bölümleri bulunuyor. Sahile 500 metre cephesi bulunan projede deniz manzaralı açık AVM de bulunacak. Anadolu’dan kalkan trenler İstanbul’a buradan giriş yapacak. Ayrıca projeye deniz uçağı bile inebilecek. İstMarina’da 1+0 ile 5+1 büyüklüklerinde konut seçenekleri mevcut. Toplam 1463 konutun bulunduğu projede daire fiyatları ise 260 bin liradan başlıyor ve 5 milyon liraya kadar değişen seçenekler bulunuyor. İhalede 1,3 milyar liralık satış değeri ve 534 milyon lira şirket payı geliri teklif edilmişti. İstMarina’nın yapımıyla birlikte Kartal - Maltepe bölgesi Anadolu yakasının merkezi konumuna gelecek ve proje dahilinde Kartal’da 30 milyon liralık bir kavşak yapılacak. İstMarina projesinde konutların metrekare fiyatları 4.900 liradan başlıyor. Proje bitiminde metrekare fiyatı baz alınarak yüze 20-25 oranında kar edileceği belirtiliyor. Konut satışlarında yüzde 25 peşin kalan kısmını banka kredi olarak kullandırılan projede 24 aylık ödeme planı yapılıyor. Projedeki kuleler İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından belirlenen yükseklik doğrultusunda en yükseği 146 metre olacak.

İstanbul Kartal


Emlak

21 Mayıs 2014 Çarşamba

İstanbul

Cadde 24’te konut satışı bitti Halkalı

İstanbul

Sancaktepe

Köy hayatını İstanbul’a taşıyan proje: Köyceğiz Sinpaş Yapı, yeni projesinde özlem duyduğumuz köy hayatını İstanbul’a taşıyor. Köy kahvesi, çeşmesi, meydanı ve taş dokusuyla Köyceğiz projesi Sancaktepe’de

S

İSTANBUL - POSTA212

ektördeki 40’ıncı yılını kutlayan Sinpaş Yapı, satış değeri 180 milyon lirayı bulan Sancaktepe’deki 6’ıncı projesi için çalışmalara başladı. 291 konutun yer alacağı Köyceğiz tamamen doğal hayattan dokuların bulunduğu bir proje oluyor. 26 bin metrekarelik bir alan üzerine inşaa edilen proje 5 ve 11 katlı bloklardan oluşuyor. Yaklaşık 1200 kişinin yaşayacağı projede tüm bloklar 2500 metrekarelik biyolojik göl manzaralı. 1+1’den 4+1’e kadar farklı daire seçenekleri bulunan projede daire fiyatları 317

bin ile 900 bin lira arasında değişiyor. Sinpaş Yapı tarafından başlatılan Liva ve Altınoran projelerinde uygulanan Nefes Aldıran Ödeme Planı kampanyası Köyceğiz içinde geçerli olacak. Kampanyada yüzde 10’luk peşinat sonrasında yüzde 10’luk bölüm vade farksız 12 taksit olarak ödenebiliyor. Geri kalan kısım için 14 ay sonra gerekirse banka kredisi kullanılarak 120 aya varan vadelerle ödeniyor. Mayıs 2016 yılında teslim edilecek olan projenin yarısı satılmış durumda. Diğer projelerinde olduğu gibi yeşil ve su öğelerine ağırlık verilen Köyceğiz’de 2500 metrekarelik biyolojik bir göl etrafına sosyal donatılar yerleştirilmiş.

(İSTANBUL - POSTA212) Nisan ayında satışa çıkarılan Cadde 24 projesinde konut satışı tamamlandı. Kısa bir süre içinde tüm konutların satıldığı proje Cathay İleri Teknolojiler ve Ema Yatırım tarafından hayata geçiriliyor. Üç bloktan oluşan projede 19 katlı blokta konutlar yer alıyor. Kalan iki blokta ise ticari bölümler yer alıyor. Ayrıca Cadde 24 projesinin altında bulunan çarşı bölümü, fitness merkezi ve restoranlarda yer alacak.

İstanbul

Beylikdüzü

Daire alana hafta sonu otel tatili bedava

(İSTANBUL - POSTA212) İstanbul Beylikdüzü’nde konumlandırılan ve Kuran İnşaat tarafından yapılan Asrın konutlarında Bahar kampanyası. 15 Mayıs 15 Haziran tarihleri arasında Asrın Konutları projesinden daire alanlara haftasonu Verd Otel’de full pansiyon konaklama bedava. Proje 75, 95, 134, 166, 175 ve 215 metrekare büyüklüklerinde toplamda 258 daire ve 3 dükkandan oluşuyor. Hemen teslim edilen ve hemen tapuları verilen 1+1, 2+1, 3+1 olarak planlanan dairelerde ocak, fırın, davlumbaz, portmanto standart olarak dahil edilmiş. Türkiye’de 14 katlı bloklarda ilk defa uygulanan tüm odalarda ve koridorlarda yangın alarm ve springleri mevcut.

YAKIN ÇEVRE Proje Beylikdüzü E-5, E-6 bağlantı yolu ve metrobüse yakın konumuyla ve çevresindeki alışveriş merkezlerine olan yakınlığıyla merkez bir noktada. Asrın Konutları sosyal tesislerinde rahat bir kullanım için bay ve bayanlara ayrı ayrı kapalı yüzme havuzları, saunalar, spor salonları, spa salonları ve oyun salonları dizayn edilmiş. Ayrıca 120 öğrenci kapasiteli 0-5 yaş kreş, market ve ibadethane bölümü bulunuyor. Her türlü ayrıntının düşünüldüğü projede, taziye evi, çatı cafe- restaurant, çatıda yürüyüş ve koşu parkuru, Çatı açık hava fitness, basketbol ve voleybol sahaları, bay, bayan kuaför salonları bulunuyor.

İstanbul Fikirtepe

İstanbul Kayabaşı

Seyran Şehir’de dükkânlar satışa sunuluyor Kayaşehir’in en işlek caddesi Kayabaşı Bulvarı üzerinde bulunan 63 cadde girişli dükkan 270 bin liradan başlayan fiyatlarla açık artırma usulü ihaleyle satışa sunuluyor Kayaşehir’in merkezinde Makro İnşaat- Akyapı Ortak Girişimi İcra Kurulu Başkanı Ercan Uyan’ın verdiği bilgiye göre Seyran Şehir, 2 yıldır yaşamın başladığı 1 milyon nüfuslu Türkiye’nin en büyük uydu kenti olan Kayaşehir’in tam merkezinde yer alıyor. Kayaşehir’in en işlek ve en geniş caddesi olan Kayabaşı Bulvarı üzerine bulunan proje Avrupa’nın en büyük sağlık kentinin de tam karşısında konumlanıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 2016 projeksiyonunda yer alan tramvay ve metro güzergahı Seyran Şehir’in hemen yanından geçiyor. Bu nedenle Seyran Şehir’in tam önünde istasyon alanı için yer ayrılmış durumda.

İSTANBUL - POSTA212

M

akro İnşaat ve Akyapı Ortak Girişimi olan Seyrantepe projesinde yer alan Kayabaşı Bulvarındaki Kayaşehir cadde dükkanları açık artırma usulü satışa çıkıyor. 1 Haziran’da satışa çıkacak olan dükkanların fiyatları 270 bin lira. Cadde girişli 63 dükkadan oluşan ihale pazar günü yapılıyor. Emlak Konut GYO güvencesinde Makro İnşaat &Akyapı Ortak Girişimi tarafından yapılan uydu kent Kayaşehir’de hayata geçirilen Seyran Şehir’in Anacadde Dükkânları açık artırma yöntemiyle satışa çıkıyor. Kayaşehir Anacadde adını taşıyan dükkanların büyüklüğü 42 metrekare ile 1.350 metrekare arasında değişiyor. Açık artırmaya katılmak için son başvuru tarihinin 30 Mayıs olduğunu söyleyen Makro İnşaat- Akyapı Ortak Girişimi İcra Kurulu Başkanı Ercan Uyan, “Açık artırmada cadde girişli dükkânların fiyatı 270 bin liradan başlıyor” dedi. Açık artırmanın büyük ilgi göreceğine ve dükkânların kısa sürede

sahiplerini bulacağına inandıklarını belirten Uyan, “Kendi işinin sahibi olmak ya da her dönem kazandıracak bir projede yer almak isteyen herkesi açık artırmaya bekliyoruz” diye konuştu. Yerel seçimlerden önce 9 Mart’ta 540/4 Parsel Ticaret Portalı’nı açık artırmayla sa-

tışa sunduklarını hatırlatan Uyan, “Seçim süreci olmasına rağmen 540/4 Parsel’de yoğun bir ilgi ile karşılaştık. 4 saatte 160 milyon liralık satış yaptık. Aynı ilginin Seyran Şehir projesinin içinde yer alan Kayaşehir Anacadde’de de yaşanacağına inanıyoruz” açıklamasında bulundu.

Hastaneye 2 dakika uzaklıkta Seyran Şehir, Başakşehir ilçesi, Kayaşehir mahallesinde Emlak Konut GYO mülkiyetindeki 23 bin 170 metrekare arazi üzerinde inşa ediliyor. Proje, Olimpiyat Stadı ve metro istasyonuna 3 dakika, Şehir Hastanesi’ne 2 dakika ve Atatürk Havalimanı’na ise 15 dakika mesafede bulunuyor.

Brooklyn Park görücüye çıktı (İSTANBUL - POSTA212) İstanbul Fikirtepe'nin sembol projesi olan Brooklyn Park Çırağan Sarayı'nda düzenlenen lansmanla görücüye çıktı. 10 Haziran’a kadar avantajlı fiyatların geçerli olacağı proje Selimoğlu Group ve Pana Yapı ortaklığıyla hayata geçiriliyor.

ANADOLU YAKASI'NIN MERKEZİNDE E5 ve TEM otoyollarına, Boğaziçi ile FSM köprülerine, Metrobüs, Deniz Otobüsü, Marmaray ve 2015 yılında açılacak Avrasya Oto Tüneli’ne çok yakın bir noktada yer alan Yeni Fikirtepe, ulaşım açısından büyük avantaja sahip. Toplam 1.3 milyon metrekare arazi üzerine kuruluyor. Bina yükseklikleri 80 metre ile sınırlanmış durumda. Binaların oturum alanı ise sadece yüzde 15’e geliyor. Yeni Fikirtepe’nin yüzde 25’i yeşil alanlara ayrılmış. Yeni Fikirtepe 4 milyon metrekare inşaat kapasitesi ile, 140 bin kişinin yaşayacağı, 60 bin kişinin çalışacağı yeşili bol, geniş bulvarları ve yolları ile ferah bir kente dönüşecek. Her ihtiyaca yanıt verecek şekilde tasarlanan projede 1+1, 2+1, 3+1 ve 4+1 daire tipleri sunuluyor. 10 Haziran’a kadar sürecek avantajlı lansman fiyatları kapsamında projede fiyatlar 1+1 daireler için 379 bin TL’den başlıyor. 2+1 daireler 556 bin TL’den, 3+1 daireler ise 786 bin TL’den başlıyor, konumu, manzarası ve tipine göre artıyor.


Kültür Sanat & Etkinlikler

21 Mayıs 2014 Çarşamba

VİZYON

HAFTANIN FİLMLERİ Nurdan Yüzbaşıoğlu

ADİDAS

S

on dönemde spor giyim markaları peş peşe atağa geçti. NikeAir'in ortalığı kasıp kavurmasının ardından Adidas'da ünlülerle yaptığı iş birlikleriyle adını tekrar tazeledi. İlk olarak Adidas Originals'in ikonik tarzları The Farm Company'nin renkli ve eğlenceli baskılarıyla yeniden yorumlandı. Rio De Janerio merkezli The Farm Company Dünya Kupası nedeniyle gözlerin Brezilya'da olacağını düşünerek ortaya çok enerjik ve kışkırtıcı grafik tasarımlar çıkardı. Bu dikkat çekici koleksiyon Adidas mağazalarında yerini aldı bile. Markanın bir diğer işbirliği de Pharrell Williams ile olacak. Grammy'de giydiği Adidas ceketiyle bu işbirliğinin sinyallerini veren sanatçıdan bu yıl çok söz edilecek gibi görünüyor. Adidas'da bu popülariteyi lehine çevirmeye kararlı. İngiltere'de sokak modasının öncüsü Topshop'da Adidas Originals için kolları sıvadı. Bu iki dev marka spor giyimi bu yeni koleksiyonlarıyla sokağa çıkarmaya kararlı görünüyor. Bu yaz sokaklar sü-

HALDUN AR

MAĞAN

nurdanusa@gmail.com

rekli sporla iç içe bir yaşantı yaşanıyor hissini verecek. Tabii spor yapmadan bu kıyafetlerle yapıyormuş gibi görünmek de kolaylaşacak. Ancak fazla kiloları şimdiden vermeye çalışmanızı öneririm. Yoksa göbekli göbekli spor kıyafetlerle dolaşmanın pek de iyi görünmeyeceği kesin. Bir diğer işbirliği de desenlerin kraliçesi olarak anılan tasarımcı Mary Katranzou ile 2014 Sonbahar/Kış sezonu için. Tasarımcının imzası haline gelen ikonik desenleri Adidas Originals 2014 Sonbahar/ Kış koleksiyonunda ürünleri süslüyor olacak. Mary Katranzou Adidas ile yaptığı işbirliği ile ilgili şunları söyledi: “Ben de

dünyadaki pek çok çocuk gibi Adidas ayakkabı giyerek büyüdüm. Böyle bir dünya markasına kendi vizyonumu taşıyabileceğim için çok heyecanlıyım. Adidas harika bir mirasa sahip ve spor giyime getirdiği yeniliklerden dolayı bizler için bu pazarda çalışılacak mükemmel bir ortak.” Adidas Originals ve Mary Katranzou kapsül koleksiyonunu 2014 Kasım ayından itibaren Adidas mağazalarında görebileceksiniz. Gelelim markanın henüz bir kaç gün önce duyurduğu yeniliğe; Ağustos ayında çıkaracağı bir uygulama ile istediğiniz bir Instagram fotoğrafınızı Adidas ayakkabınızın üzerine bastırabileceksiniz" Miadidas " ismi verilecek olan bu uygulama ile ayakkabınızı kişiselleştirebileceksiniz. Tüm bu çalışmalarıyla Adidas benim kalbimi fethetti bile. Şimdiden ayakkabıma hangi İnstagram fotoğrafımı bastıracağımı düşünmeye başladım.

Görsel şölen

Her yıl ünlülerin o gece ne giyeceklerinin merak edildiği kısaca MET Gala denilen Metropolitan Müzesi Kostüm Enstitüsü Galası, bu yıl da görsel bir şölen sundu.

Dünyaca ünlü starlar seçimleriyle birbirleriyle yarışırken, bizler de en güzel kıyafeti seçmeye çalıştık. İste benim bu yıl en beğendiğim kıyafetler…

Dahiyane bir buluş Teknolojik gelişmeleri yazmaya yetişemiyorum. İşte size aklınızı zorlayacak dahiyane bir buluş daha: İçilebilir kitap. Bakın nasıl düşünmeye başladınız bu da ne demek diye. Bu şu demek efendim; DDB New York ve Water is Life'ın birleşerek hayata geçirdiği The Drinkable Book adlı kitap toplumları sağlık konusunda bilgilendiriyor ve aynı zamanda içtiğiniz suyu bakterilerden yüzde 99 oranında arındırıyor. Kitabın mikroskobik gümüş zerrecikleriyle kaplı sayfalarından alacağınız bir parçayı su filtrenize taktığınızda kolera, tifo gibi bakteriler yüzde 99 temizleniyor. Her bir sayfa ile yaklaşık 100 litre su temizlenebiliyor. Önünde saygıyla eğildiğim bir buluş.

Çantanı göreyim Bu sezon spor giyimin gözde olacağı kesinleşti o nedenle sırt çantalarından bahsetmemek olmaz. 2014 yazının en gözde aksesuarlarından birisi de sırt çantaları. Bilmiyorum okul yıllarından bu yana özleyeniniz var mı? Ama bu çantaların onlardan çok farklı olduğunu belirtmekte fayda var. Lisedeyken Chanel sırt çantası kullananınız olduysa bilemem tabii. Eğer bu sezon moda benden sorulur diyorsanız hemen bir tane edinmeniz gerek.

NEW YORK’TA etkinlikleri

BLENDED Lauren ve Jim eşlerinden ayrılmış, çocuklarıyla yaşayan orta yaşlarda yalnız ebeveynlerdir. Arkadaşlarının vasıtasıyla tanışırlar. İlk buluşmaları kötü geçer ve bir daha asla görüşmemeye yemin ederler. Ancak tesadüfler bu yeminlerini bozar. İkisi de birbirinden habersiz çocuklarıyla yapacakları tatili planlamış ve Afrika’da bir safari tatil köyünde karşı karşıya gelirler. Bu tatil, birlikte aynı süit odayı paylaşmak durumunda kalacakları bir haftalık bir maceraya dönüşecektir. Adam Sandler ve Drew Barrymore’un baş rolünde oynadığı filmin yönetmeni Frank Coraci. Vizyon: 23 Mayıs

THE ANGRIEST MAN IN BROOKLYN Yanlış tanı sonucunda ölümcül bir beyin anevrizmasına yakalanan ve bu nedenle hayatının son demlerini dolu dolu yaşama kararı alan, Henry adında, pısırık ve kaybeden bir adamın öyküsünü anlatıyor. 90 dakikalık ömrünü büyük bir karmaşaya kurban etmenin eşiğinde dans eden Henry, bu süreçte kendine yaraşır bir “son” aramaya koyuluyor. Komedi türündeki filmin yönetmenliğini Phil Alden Robinson yapıyor. Oyuncular: Robin Williams, Peter Dinklage, Mila Kunis. Vizyon: 23 Mayıs

WORDS AND PICTURES Göze çarpan bir İngilizce öğretmeni ve aslında ressam olan yeni bir sanat tarihi öğretmeni zenginlerin çocuklarına hitap eden, okul öncesi bir kurumda ders vermektedirler. Bir gün ikisi de kendisini beklenmedik bir yarışın içinde bulacaktır. Resimler mi üstündür yoksa kelimler mi? Dahası çocuklar da iki öğretmenin girdiği bu kıyasıya rekabete sevinmişlerdir. Ama esas çekişme aslında birbirine içten içe ihtiyacı olan bu iki insan arasındadır. Clive Owen ve Juliette Binoche’un başrolleri paylaştıkları yapımın yönetmenliğini ise Fred Schepisi üstleniyor. Vizyon: 23 Mayıs

"X-MEN: DAYS OF FUTURE PAST"

Buyer & Cellar

Coney Island Circus Sideshow SİRK Kılıç yutanların, kocaman yılanlarla dans edenlerin, çivili yatakta yatanların olduğu panayırların eski filmlerde kaldığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Birbirinden yetenekli ve tuhaf canbazların ve sihirbazların da olduğu Coney Island Sirki çocuklarınız ve sizin için güzel bir haftasonu eğlencesi olacak. Adres : 1208 Surf Ave Coney Island Brooklyn Fiyat : 5-10 $ Web : coneyisland.com

OYUN Tek kişilik harika bir komedi olan bu oyunda, TV ve beyazperdeden tanıdığımız Michaal Urie, Alex adında Barbara Streisand için çalışan bir geyi canlandırıyor. Sözde o evin içinde yaşadıklarını bir belgesel tadında anlatan Alex’in sıradışı komik hikayeleri izleyenlere güzel anlar yaşatıyor. Adres : 27 Barrow St West Village New York Fiyat : 75 $ buyerandcellar.com

Anne Doran “Photo-Works” SERGİ Çektiği fotoğrafları, kendine has üslubuyla geometrik heykellere dönüştüren Anne Doran, 1985-1991 yılları arasında yaptığı eserleri sergiliyor. Halen Brooklyn’de yaşayan ve Time Out New York için işler yapan Doran’ın bu erken dönem eserleri sanatçının en beğenilen çalışmalarından oluşuyor. Adres : 89 Eldridge St Chinatown & Little Italy NY Fiyat : Ücretsiz Web : invisible-exports.com

Queen Of The Night

GÖSTERİ Eski Diamond Horseshoe Kulübü yeniden canlanıyor. Müzik, dans, sahne şovları, sihirbazlar ve akşam yemeğini bir arada bulabileceğiniz harika bir gösteri ile kulüp kapılarını yeniden açıyor. Tony ödüllü tasarımcı Christine Jones’un yönettiği bu muhteşem gösteriyi kaçırmayın. Adres : 235 W 46th St - Midtown West - Fiyat : 150-175 $ Web : queenofthenightnyc.com

X-Men zamanda yolculuk yapmak zorundadır. Amacı dünyadaki tüm canlılar üzerinde evrensel bir etkisi olacak önemli bir tarihi olayı değiştirmektir. Mutantlar gelecekte kamplara hapsedilmiş durumdadırlar. Sentinel’ler tarafından avlanıp öldürüldükleri için de nesilleri tükenmenin eşiğine gelmiştir. Mutantların soyunu kurtarabilmek için iki ezeli düşman Magneto ve Charles Xavier güçlerini birleştirirler. Planları Sentinel’lerin yarattığı vahşeti durdurmak üzerine kuruludur. Wolverine (Hugh Jackman), kendi kendini iyileştirebildiği için zamanda yolculuğun onda yol açabileceği yan etkiler yok olacaktır. Bu yüzden Wolverine’i Kitty Pryde’ın da yardımıyla geçmişe gönderirler. Trask Industries’in deneyler sonucu ürettiği Sentinel’lerin yapım aşamasına engel olacaklardır. Acaba bu konuda başarılı olabilecekler midir? X-Men serisinde rol alan oyuncular yine bu filmde. Bryan Singer’in yönettiği filmin oyuncuları: Patrick Stewart, Ian McKellen, Hugh Jackman, James McAvoy, Michael Fassbender. Vizyon: 23 Mayıs


Tatil

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Patara’da sessiz sakin bir tatil “Şehrin gürültüsünden, kışın eziyetinden ve kalabalıktan sıkıldım” diyenler, sessiz sakin, sakin bir tatil geçirmek için şimdi Patara’ya gitmenin tam zamanı

Türkiye’nin en uzun sahili Gözlerden uzak güneşlenmek istiyorsanız ve yürümeyi de seviyorsanız, Patara plajının kilometrelerce uzağına gidebilirsiniz. Yanınıza su ve yiyecek olmayı unutmayın çünkü bu plajın girişi dışında hiçbir tesis yok.

FİGEN ONUR İSTANBUL-POSTA212

A

pollon’un doğduğu yer olan Patara, Akdeniz’in mavi-yeşil ikilisi arasında gizlenmiş bir cennet… Türkiye’nin en uzun plajına sahip, tam 22 kilometre. Doğanın tarihle kucaklaştığı, sessiz sakin sokaklarıyla Patara, şehrin çılgın temposundan uzaklaşıp ruhunuzu dinlendirmeniz için en ideal yerlerden biri. İster deniz, kum ve güneş üçlüsünü bir arada doya doya yaşayın, ister elinize kitabınızı gölgede huzurlu zaman geçirin. Modern hayatın karmaşasından uzak bir tatil geçirmek istiyorsanız bugünlerde Patara’ya küçük bir kaçamak yapmanın tam zamanı… Henüz okullar kapanmadı ve çılgın tatil sezonu başlamadı ama Patara sezona çoktan merhaba dedi. Patara’da öyle bol yıldızlı lüks oteller, lüks restoranlar beklemeyin. Zamanın biraz gerisinden gelen Patara’da küçük pansiyonlar ve butik oteller, 10-15 masalı restoranlar bulunmakta. Akşamları gidebileceğiniz birkaç küçük bar var ama yüksek sesli müzik ve çılgınca eğlenceler yerine, rahatsız etmeyecek düzeyde müzik çalınıyor. Bu samimi ortamda, arkadaşlarınızla sohbet edip içkinizi yudumlarken, yan masadakilerle de kendinizi derin bir sohbetin içinde bulabilirsiniz. Patara’da güneşte miskince uzanıp, günleri sakince geçirmenin dışında neler yapılır. İşte Patara’da tatilde yapabileceğiniz diğer aktiviteler:

Neron Feneri İmparator Neron, Patara Limanı’nın iki ağzına 12 metre yükseklikte 2 bin yıl önce iki dev deniz feneri yaptırmış. 2008 yılında dev kum yığınının altından çıkarılan fener, Roma İmparatoru Neron tarafından yaptırılmış. Dönemin Patara kazı başkanı Prof. Dr. Havva İ. Işık’ın kamuoyuna yaptığı açıklamaya göre bu fener 2 bin yıl kadar önce liman ağzına yapılan 12 metre yüksekliğindeki iki fenerden biri. Patara’da bulunan bu deniz feneri dünyada var olan en eski orijinal deniz feneridir. Patara kumsalında güneşlenirken, fenerin kalıntılarını rahatlıkla görebilirsiniz.

Kumsalda at safari Patara’daki at safari turları farklı rotalardan yapılıyor. Safaride ilk durak, M.Ö. 5. yüzyıldan kalma antik Patara kenti. Rüzgârların savurduğu kumlarla örtünen kentte antik Athena Tapınağı’nın yanı sıra Likya döneminden kalma hamamlar, lahitler ve yapı kalıntıları gezilebiliyor.

Zafer Takı ve ana cadde Şehre girişte size görkemli ve çok iyi korunmuş bir “Roma Zafer Takı” karşılıyor. Takın içinde geçen taş yol, kısmen korunmuş durumda. Kuzeybatıdaki limanı güneydeki Devlet Agorası’na bağlanmakta ve Anadolu’nun en geniş ve iyi korunmuş caddelerinden biri özelliğini taşımaktadır. Doğu kenarına 1.50 m genişliğinde bir kaldırım döşenmiştir, tekerlek izi yoktur ve altından kanalizasyon geçmektedir. Her iki yanı sütunlarla sınırlanmıştır; bunların oluşturduğu üzeri örtülü görkemli geçeneklerin arkasında dükkanlar bulunur. Sütunlu yan caddelerden birinin, Korinth Tapınağı’nın az kuzeyinden ayrılarak limanın güney kenarı boyunca batıya uzandığı anlaşılır.

TARİH GEZİNTİSİ Patara’da gezerken her an bir tarihi duvara, sütuna rastlayabilirsiniz. Lykia’nın en eski ve en büyük kentlerinden biri olan Patara, Xanthos Vadisi’nde denize açılan tek kapı olması nedeniyle zamanında büyük önem taşıyordu. Zaten Patara plajının tek girişi de bu antik kentin içinden. Plaja gitmeden önce aldığınız müze biletiyle antik kenti gezebilirsiniz.

Tarihin ilk meclis binası Patara’da bulunmakta. İki yıl önce restorasyonu tamamlanan meclis binasının yenileme çalışmaları 2 yıl sürdü ve çalışmalar kapsamında meclisin taş oturma sıraları, iç ve dış duvarları, kapıları baştan sona restore edilerek ayağa kaldırıldı.

Kentin en güney ucundaki Kurşunlu Tepe’ye yaslanmış olan tiyatro, Helenistik Dönem (İ.Ö. 2. yy.) özellikleri taşımakta. Ancak İ.S. 1.YY’ın ortalarında birçok Likya kentinde etkisini gösteren depremle yıkılmış ve yeniden inşa edilmiş olup, bugün büyük ölçüde plajdan gelen kumla doludur. Doğu girişindeki mükemmel kitabe İ.S. 147’deki onarım ve ekleri anlatmaktadır.

Deniz ve güneşten farklı bir şey denemek istiyorsanız yaylaya çıkabilirsiniz. Likya Yolu üzerinde bulunan Bezirgan Yaylası, Patara’ya yaklaşık 20 dakika mesafededir. Bezirgan’dan sonra, Gömbe Yaylası, Uçarsu Çağlayanı ve Yeşilgöl’ü içine alan muhteşem bir rotayı takip edebilirsiniz.

Kaplumbağa seviyorsanız, yavruların yumurtadan çıkıp denize ulaşmalarını izleyebilirsiniz. Patara’nın bir özelliği de, 5 ayrı deniz kaplumbağası türünün ikisi Patara sahilinin 17 bölgesini yumurtlama kumsalı olarak kullanmaktadır. Yumurtlama dönemleri koruma altına alınan bölgeler, kırmızı bayrak dikilerek işaretlenmektedir.

Dünyanın ilk parlamento binası:

Tiyatro

Toros yaylaları

Kaplumbağaların yolculuğu


New York’a bahar uğramadı New York halkını BABÜR AKSÜYEK canından bezdiren kışın NEW YORK - POSTA212 ardından meteoroloji aharın gelmesini beklerken 16 uzmanlarından kötü Nisan’da yağan karın ardından bir haber daha geldi. şok yaşayan New York halkı, bir süredir korkudan montsuz Uzun bir süredir dışarı çıkmıyordu. baharın gelmesini hayal Bahar mevsimi ortalamasının altında eden halkın kabusu seyir eden havalabu sefer bunaltıcı rın ardından New sıcaklar olacak

B

York’ta sıcaklık bugünlerde 10-12 derece artış gösterdi. Önümüzdeki günlerde sıcaklıkların daha da artması bekleniyor. Uzmanlar bu yaz sıcaklığın belli bölgelerde tehlikeli boyutlara ulaşabileceği ve ölümlere yol açabileceği konusunda uyarıyor. EN SICAK YAZ Alman bilim adamı Armin Bunde, El Nino’nun da etkisiyle 2014 yılının

kayıtlara en sıcak yıl olarak geçeceğini iddia etti. Hafta içinde konuşan Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney iklim değişikliğinin raporlara da yansıdığını ve artık uzak bir tehdit olmaktan çıktığını söyledi. Gerçekleşen iklim değişikliği akıllara eski ABD Başkan Yardımcısı Al Gore’nin Oscar kazandığı 2006 yapımı “An Inconvenient Truth” belgeselini getirdi. Al Gore belgeselinde önlem

www.posta212.com

• YIL 2 • SAYI 53

alınmazsa küresel ısınmanın her sene daha da artacağını ve sonuçlarının felaket olacağını iddia etmişti. OBAMA UYARDI Başkan Obama ise hafta içinde bu konuya değinerek iklim değişikliğinin belirgin olarak yaşandığını belirterek bu konuda acil olarak harekete geçilmesi gerektiği konusunda çağrıda bulunmuştu.

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Tehlike çanları çalıyor ABD sular alında kalabilir

ABD Küresel Değişim Araştırma Programı raporuna göre; önümüzdeki 20-30 yıl içinde ABD’yi daha şiddetli sel felaketleri, kuralıklar ve orman yangınları bekliyor. İklim değişikliği nedeniyle Amerika’da deniz seviyesi hızla yükselmeye devam ediyor Karayip adaları deniz seviyesinin yükselmesi bölge ekonomisini ve çevresel dengeyi tehdit etmeye devam ediyor. Aşırı derecede artan sıcaklıklar, su kaynaklarının azalması ve kasırgalar insan sağlığı, enerji, tarım ve daha birçok alanı olumsuz yönde etkileyecek. Deniz seviyenin yükselmesinden etkilenecek en hassas bölgelerin başında ise dünyanın en uzun sahillerinin bulunduğu Miami ve Atlanta geliyor. Yine ABD’nin en sıcak ve kuru bölgesi olan güney batıda da sıcaklıklar yükselecek, böcek salgınları ve orman yangınları artacak. Su kaynaklarının ve orman alanları azalırken kıyı bölgeler deniz seviyesinin yükselmesi, sel ve erozyon tehdidi altında olacak. Ayrıca meyve, sebze ve fındık gibi yüksek kalitede ürünlerin yarısından fazlasının üretildiği tarım sektörünün olumsuz yönde etkilenmesi ülke ekonomisini sarsacak.

NEW YORK - POSTA212

U

zun zamandan beri ABD’nin hemen hemen her bölgesini etkileyen küresel ısınma giderek daha kötü bir hâl alıyor. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, şubat ayında iklim değişikliğinin dünyanın “en ürkütücü” kitle imha silahı olabileceğini ve iklim değişikliğiyle mücadele için acil küresel eylem gerektiğini söylemişti. ABD Küresel Değişim Araştırma Programı tarafından yayınlanan son rapor da iklim değişikliği konusunda tehlike çanlarının çaldığını gösteriyor. Raporu değerlendiren Beyaz Saray Sözcüsü Jay Carney, iklim değişikliğinin artık uzak bir tehdit olmaktan çıktığını vurgulayarak, “İklim değişikliğini şu anda yaşıyoruz. Rapor, bunu gösteriyor” dedi. Kaliforniya Mountain View’de konuşan Başkan Barack Obama, “İklim değişikliği gerçek ve şimdi harekete geçmek zorundayız. Çocuklarımıza daha iyi bir gelecek ve daha iyi bir Amerika bırakacağız” dedi. Obama, iklim değişikliğinin tehlikelerine Twitter hesabından #ActOnClimate hasgtagiyle dikkat çekti.

DÜNYAYI SICAK GÜNLER BEKLİYOR ABD Küresel Değişim Araştırma Programı (US Global Change Research Program) tarafından yayınlanan rapora göre içinde bulunduğumuz yüzyılda küresel ısınmanın ABD’deki etkilerinin çok önemli boyutlara ulaşması ve daha

da yıkıcı bir hal alması bekleniyor. Raporda, eğer tüm insan faaliyetlerinden kaynaklanan emisyonlar durdurulursa önümüzdeki 20-30 yılda sıcaklığın 0,5 fahrenhayt artacağı tahmin ediliyor. ABD’de hava sıcaklıkları ise 1895 yılından bu yana 1,3 ila 1,9 fahrenhayt arası yükseldi ve yükselmeye de devam edecek. Yetkililer; atmosferde oluşan sera gazı birikiminin kıyı bölgelerde sel felaketlerine, şiddetli yağmurlara, orman yangınlarına ve daha uzun süren kuralıklara neden olacağını belirtiyor. Ekonomik kaygılardan dolayı göz ardı edilen ve insan kaynaklı olan küresel ısınmanın çok yakın bir zamanda dünya ekonomisine vereceği za-

rarlara dikkat çeken yetkililer, iklim değişikliğinin ABD’de sağlık, su, enerji, ulaşım, tarım, orman, ekosistem, insan sağlığı gibi birçok alanı etkileyeceğinin altı çiziyor. DENİZ SEVİYESİ ÇOK YÜKSEK Küresel ısınmanın ABD'nin farklı bölgelerinde yol açacağı olumsuz etkilerinin incelendiği raporda, 64 milyon kişinin yaşadığı kuzey doğu bölgesinde 1895-2011 yılları arasında sıcaklığın 2 fahrenhayt yükseldiği belirtildi. 1900’den bu yana deniz seviyesinin yaklaşık 1 foot (30 cm) yükselmesi nedeniyle kıyı taşkınlıkları da artıyor. Bu oran hemen hemen 8 inches (20.32 cm) olan dünya ortalamasının üzerinde. Ayrıca, kuzey doğu bölgesindeki yağışlarda da ABD’nin diğer bölgelerine göre çok fazla bir artış gözlemleniyor. Bu bölgede 1958-2010

yılları arasında yüzde 70 oranında daha fazla yağış görüldü. Kuzey batı bölgesinde ise en büyük tehditler deniz seviyesinin yükselmesi, erozyon, sel ve altyapı. Orman yangınlarının, böcek salgınları ve bitki hastalıkları ağaçların yavaş yavaş ölmesine neden oluyor. ABD için çok önemli olan tarım sektörü de büyük risk altında. ABD’nin patates üretiminin yüzde 55’i, buğday üretiminin yüzde 15’ini ve süt üretiminin yüzde 11’ini kuzey batı bölgesi karşılıyor. MIAMI VE ATLANTA SAVUNMASIZ 80 milyondan fazla kişinin yaşadığı ve her yıl milyonlarca kişinin ziyaret ettiği güney doğu bölgesi ve

ORTA BATI EKONOMİYİ SARSACAK 61 milyon kişinin yaşadığı orta batı bölgesinde gayri safi yurt içi hasılası 2.6 trilyon dolardan fazla. Orta batı bölgesinde geniş tarım arazileri ve ormanlar ve ülkenin en kalabalık 50 şehrinin sekizinin bulunduğu büyük kentsel bölgeler yer alıyor. Bölgede sosyoekonomik değişimler, hava ve su kirliliği ve iklim değişiklikleri yaşanıyor. Orta batı bölgesinde 1900-2010 yılları arasında ortalama sıcaklık 1,5 fahrenhayt yükseldi. Hızla artması beklenen sıcaklıklar halk sağlığını tehdit ediyor. Chicago’da 1995 ve 1999 yıllarında sıcak hava dalgası nedeniyle 800’den fazla kişi yaşamını yitirmişti.

İnanılmaz tazminat

(NEW YORK – POSTA 212) – “Desilyon” kelimesiyle bugüne kadar kaç defa karşılaştınız? Bu aralar New York’ta herkesin dilinde bu kelime var. Çünkü Manhattanlı bir adamın onu kızdıran herkese ve her şeye karşı açtığı davaya değer biçilemiyor. New York Post gazetesinin haberine göre Anton Purisima (62); New York şehrine, iki hastaneye, Kmart’a, Au Bon Pain Store’a, bir köpek sahibine karşı el yazısıyla doldurduğu 22 sayfalık şikayet dilekçesini Manhattan Federal Mahkemesi’ne verdi. Medeni hak ihlalinden cinayete teşebbüse kadar inanılmaz derecede “anlamsız” suçlamalarda bulunan Purisima, bu kişilere karşı 36 sıfırlı bir rakam olan 2 desilyon dolarlık tazminat davası açtı. Kendi avukatlığını yapan Anton Purisima’nın iddiaları ise şu olaya dayanıyor: Purisima’nın orta parmağı, şehir otobüsündeyken kuduz enfeksiyonu olan bir köpek tarafından ısırıldıktan sonra enfeksiyon kapmış ve kanamış. Daha sonra kendisi bir yerel hastanede tedavi olurken Çinli bir çift izinsiz olarak fotoğrafını çekmiş. Purisima, çektiği acının ve gördüğü zararın parayla ölçülemeyeceğini söylüyor. Dava için sunulan delillerin arasında Purisima’nın kanayan elinin fotoğrafı da bulunuyor.

8. New York Dans Festivali CEM ÖZDEL - NEW YORK (AA) 8. New York Dans Festivali Manhattan'da düzenlendi. Bu yıl, 2009 yılında hayatını kaybeden ABD'li ünlü dans sanatçısı ve kareograf Frankie Manning'in 100. doğum yıl dönümü anısına düzenlenen 8. New York Dans Festivali, renkli görüntülere sahne oldu. Broadway Caddesi'nden başlayan festivale 70 dans grubuna üye 9 bin dansçı katıldı. Renkli kostümleri ve birbirinden ilginç kareografileriyle New York sokaklarını dolaşan dansçıların gösterileri, Tomkins Square Park'ta son buldu.

2009 yılında hayatını kaybeden ABD’li ünlü dans sanatçısı ve kareograf Frankie Manning’in 100. doğum yıl dönümü anısına düzenlenen 8. New York Dans Festivali, renkli görüntülere sahne oldu. Broadway Caddesi’nden başlayan festivale 70 dans grubuna üye 9 bin dansçı katıldı. Renkli kostümleri ve birbirinden ilginç kareografileriyle New York sokaklarını dolaşan dansçıların gösterileri, Tomkins Square Park’ta son buldu.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.