marketing europe & anatolia Sayı:006

Page 1

marketing Tarih: Nisan 2012 Sayı: 6

europe & anatolia

Hamit Demirel Mesleğinizde orijinal olmalısınız...

Ezberbozacısı Bana konvansiyonel deme...

i ğ e n r e D ?... r a ıl ıyor c am yap l k Re eler n



İçindekiler

marketing europe & anatolia Sayı: 06 Tarih: Nisan 2012 İmtiyaz Sahibi Eksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. e-mail: eksantrik@eksantrik.com P.K.: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr. Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşler Müdürü Elvin Ekşioğlu e-mail: elvin@eksantrik.com P.K.: 112 34725 Kızıltoprak - İstanbul - Tr.

Kısa Kısa

02 - 11

Röportaj

Ezberbozacısı

12 -17

19

Haber ve Fotoğraflar Agency Europe & Anatolia Katkıda Bulunanlar Ali Erdem Ekşioğlu Oğuzhan Akay Seval Duban Seler Cebecioğlu Danışman Abdullah Ekşioğlu

Reklam Dünyası

Röportaj

21 - 23

24 - 27

İlan Rezervasyon Melis Deniz

Kampanyalar

Yayın Türü Süreli Yayın Yönetim Yeri Agency Europe & Anatolia Feneryolu Mah. Kızıltoprak İstasyon Cd. Gül Ap. B Blok No: 30 D:11 Kadıköy - İstanbul - Tr. Tel: +90 216 414 49 98 e-mail: meadergi@gmail.com

Gezi

marketing europe & anatolia Agency Europe & Anatolia tarafından Süreli yayınlanan bir e-dergidir. Bu yayının tüm hakları Eksantrik Film Prodüksiyon Reklam ve Yayıncılık Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti. aittir. Tamamı ya da bir bölümü yayıncısının izni olmaksızın çoğaltılamaz ve yayınlanamaz. Tüm ilanların sorumluluğu firmalara, makalelerdeki görüşler ve hukuki sorumluluk yazarlara aittir. Bu derginin yayınlanma sürecinde hiçbir ağaç zarar görmemiştir.

34 - 39

Reklam Arası Sinema

Kültür –Sanat

29 - 33

40

42 - 43

Nostalji

44

http://www.facebook.com/meadergi Bir Ekşioğlu Medya Grup kuruluşudur. marketing europe & anatolia / 1


Kısa Kısa

Yılın yeşil beyinleri aranıyor... ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu, lise ve üniversite öğrencilerine yönelik düzenlediği Uluslararası Proje Yarışmalarıyla “Yılın Yeşil Beyinleri”ni arıyor. ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu Sürdürülebilir Çevre ve Enerji Sistemleri Yüksek Lisans Programı tarafından yaşamsal üçlü olarak nitelendirilen çevre, enerji ve su kaynaklarının sürdürülebilirliği konularında farkındalığı artırmak ve geliştirmek amacıyla düzenlenen yarışmanın son başvuru tarihi 1 Mayıs 2012. Her iki yarışmaya da katılmak için öğrencilerin iki kişilik takımlar oluşturması gerekiyor. Takımlar yarışmaya çevre, enerji ve su kaynaklarının sürdürülebilirliği konularında geliştirdikleri özgün projeler ile katılabilecekler. Yarışmanın birincisi, Haziran 2012’de finale kalan 3 takımın projelerini ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nda sunmasının ardından uluslararası jüri tarafından belirlenecek. Üniversite öğrencilerine yönelik Uluslararası Proje

Yarışması’na (IPC) katılmak isteyen takımlar, çevre, enerji ve su kaynaklarının sürdürülebilirliği konularında özgün projelerini 2 bin kelimeyi aşmayacak ve 3-5 şekil ile destekleyerek İngilizce olarak hazırlayacaklar. Projelerde sürdürülebilirlikle ilişki, özgünlük, yapılabilirlik, etkinlik, fizibilite analizi ve yazım/çizim kalitesi kriterleri aranıyor. http://sees.ncc.metu.edu.tr/ipc/ adresinden başvuru yapılan yarışma sonunda ilk üçe giren takımı oluşturan öğrenciler, bireysel olarak ödüllendirilecek. Lise öğrencilerine yönelik Uluslararası Kavram Proje Yarışmasının (ICPC) konusu da yine yaşamsal üçlünün sürdürülebilirliği. İki lise öğrencisinden oluşturulan takımlar, 1-3 şekille destekleyeceği 1.000 kelimeden oluşan özgün projelerini Türkçe ya da İngilizce olarak hazırlayabilecekler. http://sees.ncc.metu.edu.tr/icpc/ adresinden başvuru yapılan yarışmanın birincisi, yine finale kalan üç takımın Haziran ayında ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nda yapacağı sunumun ardından belirlenecek. ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nda yapacağı sunumun ardından belirlenecek. Yarışmada birinci olan takım 1.000 Euro, ikinci 750 Euro, üçüncü 500 Euro ve KKTC gezisi ile ödüllendirilecek.

Algida, Konya’da...

Gençler için proje...

Algida, Konya’da yapılacak dev yatırımla pazarı daha da büyütmeye hazırlanıyor. Türkiye’de Çorlu’dan sonra ikinci, tüm dünyada 35’inci Algida üretim tesisi olacak Konya Fabrikasının önümüzdeki yılın mayıs ayında üretime başlayacağı öngörülüyor. Dünyadaki ilk LEED sertifikalı dondurma fabrikası olması planlanan tesiste, yağmur ve yüzey suyunun yeniden kullanımı, ısı geri kazanımı, yerinde atık ayrıştırma gibi ileri çevre kriterleri uygulanacak. Türkiye’nin dondurmacısı olarak planlı yatırımlar sayesinde bugünlere gelindiğini vurgulayan Unilever Türkiye Gıda Pazarlama Başkan Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Seçkin, “Kriz dönemlerinde bile 1990’dan beri ar-ge, pazarlama, satış, alt yapı gibi alanların tümünde hedeflerimiz doğrultusunda yatırım yaparak ilerliyoruz” dedi.

İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA), kar amacı gütmeyen kuruluşlara yönelik 2012 yılı Mali Destek Programı kapsamında, “Çocukların ve Gençlerin Girişimcilik, Beceri ve Geleceklerini Destekleme” temalı hibe programı için teklif çağrısında bulundu. İSTKA bu programla; çocukların ve gençlerin bilinçli, sağlıklı, özgüveni yüksek, beceri ve yetkinliklerini sürekli geliştiren bireyler olarak toplumsal yaşamın tüm aşamalarına etkin katılım sağlamalarını hedefliyor. Desteklenecek projeler için tahsis edilen toplam kaynak tutarı 25 milyon TL. İstanbul Kalkınma Ajansı, projelere sağlanacak destek miktarının 200 bin TL ile 1 milyon TL arasında değiştiğini açıklarken, proje bütçesinin %90’ına kadar destek sağlanıyor. Projeye; belediyeler, il müdürlükleri, ilçe milli eğitim müdürlükleri, yerel yönetimler, üniversiteler, ticaret odaları, organize sanayi bölgeleri, küçük sanayi siteleri, sivil toplum kuruluşları, birlikler ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları başvuru yapabiliyor.

2 / marketing europe & anatolia


Kısa Kısa

Hedef Avrupa’da ilk 5...

IBM’den ödül...

Ödeme sistemleri alanında tüm dünyada 40 yıldır yaptığı araştırmalarla önemli bir haber kaynağı olan The Nilson Report, bu yıl da, Avrupa’da kredi kartı sunan ilk 50 bankayı içeren listesini yayınladı. Garanti Bankası, kredi kartı sektöründe büyüklüğün en önemli ölçütü olan “alışveriş cirosu”na göre oluşturulan listede, 28 milyar 65 milyon ABD Dolarıciro büyüklüğüyle 7. sıraya yerleşti. Konuyla ilgili Garanti Ödeme Sistemleri Genel Müdürü Mehmet Sezgin,“Ödeme sistemleri sektöründe en önemli başarı ölçütü, sunduğunuz ürünü ne kadar kullandırabildiğinizdir. Bu nedenle kredi kartı sıralamasında ilk bakılması gereken unsur, ‘alışveriş cirosu’dur. Garanti Bankası olarak, alışveriş cirosunda Avrupa’nın 7. bankası olmak, çalışmalarımızın doğruluğunu kanıtlıyor ve bize daha ileriye gitmek için güç veriyor. Bundan sonrası için Avrupa’da iki ana odağımız var. Öncelikle kredi kartlarındaki yerimizi hızla yükselterek Avrupa’nın ilk 5. bankası arasına girmeyi hedefliyoruz.

İnternet reklamcılığı konusunda proje yapan İstanbul Şehir Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Vural Aksakallı, IBM’den ödül kazandı. IBM’in dünyada her yıl sadece 50 projeye verdiği Akıllı Ticaret İnovasyon Ödülü’ne layık görülen proje kapsamında internet reklamcılığının sayısal yönü incelenecek. Aksakallı, “İnternet reklamcılığı, yakın zamanda radyo reklamcılığını da geçerek TV ve gazetelerden hemen sonra gelen, dünya genelinde yaklaşık 50 milyar dolarlık yıllık ticaret hacmi bulunan çok popüler bir reklam platformuna dönüştü. Bu proje kapsamında internet reklamcılığının sayısal yönlerini araştıracağız ve endüstri mühendisliğinde sıkça kullanılan en iyileme, istatistiksel analiz ile veri madenciliği gibi yöntemlerin, internet reklamcılığındaki teorik ve pratik uygulamalarını inceleyeceğiz” dedi.

Türkiye’nin en değerli markaları... Brand Finance’in tüm dünyada yaptığı marka araştırması telekomünikasyon ve perakende sektörlerinin marka liderlerini belirledi. Türk Telekom, Avea ve Turkcell dünyanın en değerli 500 telekom markası arasında kendilerine yer bulurken, araştırma Türkiye’nin en değerli perakende markasının BİM olduğunu ortaya koydu. Telekom sektörünün en değerli markası 30 milyar dolar marka değeri ile Vodafone olurken, Türkiye’de de faaliyet gösteren Vodafone da dahil olmak üzere en değerli ilk 10 telekomünikasyon markası şöyle sıralandı: VODAFONE, AT&T, VERIZON, ORANGE, CHINA MOBILE, MOVISTAR, COMCAST, T-MOBILE, NTT DOCOMO, B. Brand Finance’in yaptığı araştırma, telekomünikasyon sektöründe en çok gelişme kaydeden markaların BRIC ülkeleri olarak da bilinen Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin markaları olduğunu ortaya koydu. 500 en değerli marka arasında Türkiye’den, Türk Telekom ve Avea ile birlikte Turkcell yer aldı. Türk Telekom Grubu’nun marka değeri 2 milyar dolar, Turkcell’inki ise 1,5 milyar dolar olarak ölçüldü. Türkiye’nin en değerli perakende markası BİM

Brand Finance’in yaptığı değerlendirmelere göre perakende sektöründe dünyanın en değerli markası 38,3 milyar dolar marka değeri ile Walmart olurken, listede ABD’li markaların üstünlüğü dikkat çekti. Amazon.com, Walgreens, Sam’s Club, ASDA gibi internet üzerinden satış yapan markaların sıralamadaki üstünlükleri, internetin perakende sektöründe ne kadar önemli bir paya sahip olduğunu göstermiş oldu. Türkiye’nin en değerli perakende markası ise 1,2 milyar dolarlık marka değeri ile BİM oldu. Cihazlarda Apple üstünlüğü Mobil telekomünikasyon cihazı markalarının değerlendirildiği listede ise ilk sırayı Apple alırken, Steve Jobs’ın yönetimi altında dünyanın en değerlileri arasına giren şirketi sırasıyla Samsung, Nokia, HTC ve Blackberry takip etti. Donanım kategorisinde ise en değerli markalar sırasıyla CISCO, Ericsson, Alcatel-Lucent, Qualcomm ve NokiaSiemens oldu. marketing europe & anatolia / 3


Kısa Kısa

Çilek’e yeni atama...

Önce müşteri...

Cüneyt Evirgen, Çilek A.Ş.’nin üst yönetimine katıldı. Çocuk ve genç odalarının uzman markası Çilek’te marka, pazarlama ve uluslararası standartlarda perakende mağazacılık konularında Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev alan Evirgen’in, eğitim ve iş dünyasında sayısız çalışmaları var. Çilek A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Cüneyt Evirgen Orta ve lise eğitimini Robert Kolej’de tamamlayan Dr. Cüneyt Evirgen, 1986 yılında Boğaziçi Üniversitesi Elektrik Mühendisliği ve Matematik bölümlerinden çift lisans diploması aldı. Boğaziçi Üniversitesinde pazarlama konusunda yüksek lisans çalışmalarına devam ederek MBA derecesi aldı ve 1995 yılında Michigan State University’de aynı konuda doktora çalışmasını tamamladı. Dr. Evirgen, Pazarlama Stratejileri, Pazar Araştırmaları, Uluslararası İş Yönetimi ve Perakendecilik konularında uzman olup, bu konuda pek çok çalışmalar yaptı.

Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ve uluslararası araştırma şirketi KA Araştırma Limited tarafından yürütülen Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi (TMME)’nde 81 vilayette ve 11 bin 479 müşteri görüşmesi neticesinde belirlenen sonuçlar, müşteri memnuniyetinin yeni liderlerini ortaya çıkardı. Bilgisayar destekli telefon anketi (CATI) yapılarak hazırlanan Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi (TMME) çalışmasında, LG, Sony, Bosch, Anadolu Sigorta, Axa Sigorta, Yurtiçi Kargo, Toyota, BİM, İş Bankası, Halk Bankası ve Ziraat Bankası müşteri memnuniyetinde lider kuruluşlar olarak belirlendi. Sonuçları değerlendiren KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Doğan, “Ulusal ekonomiye ve ülkemizin sürdürülebilir kalkınmasına hizmet etmek, ülkemizin yarınlarına katkı sağlamak için toplum ve iş dünyasının ihtiyaç duyduğu model ve hizmetleri geliştirmek en önemli görevlerimizdendir” dedi.

Bilyoner ajansını seçti...

Total Oil’e atama...

Bilyoner.com, tüm yaratıcı reklam hizmetleri için Margin reklam ajansını seçti 1,5 milyondan fazla üyesi bulunan Türkiye’nin lider şans oyunları sitesi Bilyoner.com, 2012 yılı reklam ve iletişim çalışmaları için Margin ile anlaştı. Margin’in Bilyoner.com için yaptığı ilk iletişim, 1 Mart’ta hayata geçen Ödüllü Milli Piyango Kampanyası ‘Talih Kuşu Sana Konacak!’ oldu. Site üzerinden Milli Piyango alan katılımcıların Alfa Romeo Giulietta ve iPad çekilişine katılacakları kampanya, Bilyoner web sitesine ek olarak Twitter ve Facebook üzerinden de kullanıcılara duyuruldu. Şu ana kadar bünyesindeki şans oyunları ile kullanıcılarına 1 Milyar TL’nin üzerinde ikramiye kazandıran Bilyoner.com, iddia, sportoto ve Milli Piyango şans oyunlarını online olarak oynama imkanı sunuyor. 4 / marketing europe & anatolia

Total’in Etiyopya Genel Müdürlüğü görevini yürüten Antoine Tournand, 1 Mart 2012 tarihi itibariyle Total Oil Türkiye Genel Müdürü olarak atandı. Antoine Tournand HEC’den mezun olup, Fransa’da Tarih ve Fransız Edebiyatı alanında eğitimlerini tamamladıktan sonra profesyonel çalışma hayatına 1993 yılında Total Afrika ve Orta Doğu Bölümü Denetim Sorumlusu olarak başladı. 2001 – 2003 yılları arasında Total Strateji, Planlama ve Geliştirme Analisti olarak görev yapan Antoine Tournand, 2003 yılında Total Mozambik Genel Müdürlüğü yaptıktan sonra 2006 yılında Avrupa Pazarlama Bölümü’nde akaryakıt harici Faaliyetler Müdürü görevine getirildi. 2009 yılından itibaren Total Oil Etiyopya Genel Müdürü olarak görevlendirilen Tournand, yeni görevine 1 Mart 2012 tarihi itibariyle Total Oil Türkiye Genel Müdürü olarak başlıyor.


Kısa Kısa

Televizyonda seyret twitter’da hashtag’le... Televizyon ekranlarında yer alan hashtag’ler, son dönemlerin popüler akımlarından birisi. Fikirlerini belirtme, kendinden söz ettirme, sosyalleşme gibi kavramlar, sosyal medya ile yeniden şekillendi. Bir zamanlar televizyon sadece edilgen şekilde izlenirken, günümüzde TV programları ve yerli diziler, ekranlara yerleştirdikleri hashtag’ler ile izleyicisini aktif kılıyor ve yayına katkısını istiyor. Medya Takip Merkezi (MTM)’nin, 19-25 Mart 2012 tarihleri arasını kapsayan araştırmasına göre, geçtiğimiz hafta hashtagi ile izleyenlerini sosyal medyaya yönlendiren yapımlardan ilki, TRT 1 ekranlarında yayınlanan “Bir Zamanlar Osmanlı” dizisi oldu. Dizi, kendi adını taşıyan “#birzamanlarosmanlı” hashtag’i sayesinde, yayınlandığı 19 Mart akşamı ve 20 Mart günü, twitter’da toplamda 700’e yakın iletiye konu oldu. Show TV’nin son zamanlardaki popüler dizisi “Suskunlar” ise, yayınladığı hashtag’de daha farklı bir yol izledi. Dizi, kendi ismini vermek yerine, “#benimbabam” ile hem o bölümün konusuna hem de kendi dizisine gönderme yapan iletilere konu olmayı başardı.

Dizi, yayınlandığı gece ve ertesi gün boyunca 1.093 iletide yer aldı. Kanal D’nin Cuma akşamları yayınlanan dizisi “Yalan Dünya”, sosyal medyada adından söz ettirmeyi başaran bir başka yapım oldu. Ürün yerleştirme reklamları ile iletişim sektörüne yakın bir çizgide duran dizi, her hafta yayınladığı farklı hashtag’ler ile de sosyal medyada gizli reklamını yapıyor. Geçtiğimiz hafta, “#çapkınlığıntemelprensibi” ile bölümdeki çapkınlık konusuna ilgi geçen dizi, aynı hashtag’i ile twitter’da 1.201 kez paylaşıldı. TV programları arasında, aktif sosyal medya kullanımı ile ilgi çeken “Kraliyet Ailesi” serisinden “Disko Kralı”, TV8’de 24 Mart akşamı yayınladığı “#80lerDiskosu” ile twitter’da yüksek yansıma sağlayan programlardan bir diğeri oldu. “Disko Kralı”nın “#80lerDiskosu” hashtag’i 1400’ü aşkın iletiye konu edildi.

Nurus ajanslarını seçti...

TEDxSilkRoad...

Türkiye’de ofis mobilyası sektöründe fark yaratan ve bu alanda dünyanın en iyi 10 markası arasında yer alan Nurus Mobilya iletişim ajanslarını belirledi. Nurus, iletişim danışmanlığı hizmetleri için “Bersay İletişim Danışmanlığı” ve reklam ve tasarım hizmetleri için ise “Hep” ile anlaştı. Türkiye’de 85 yıldır ofis mobilyası sektöründe faaliyet gösteren ve bu alanda dünyanın en iyi 10 markası arasında yer alan Nurus Mobilya, iletişim ajanslarını belirledi. Nurus, iletişim danışmanlığı alanında Bersay İletişim Danışmanlığı ile el sıkıştı. Bersay İletişim Danışmanlığı Nurus’un Stratejik Medya İlişkileri’nden sorumlu olacak. Nurus, reklam ve tasarım çalışmalarında yaratıcı çözüm ortağı olarak 6 yıldır reklam sektöründe faaliyet gösteren Hep İletişim’i seçti. Nurus’un tüm çizgi üstü ve çizgi altı çalışmalarını yaratıcı ve yenilikçi yaklaşımları ile fark yaratan Hep üstlenecek.

Apple’ın dijital medya ekiplerinin uluslararası alanda liderliğini yapmış olan Ferhan Cook, Dijital İpek Yolu’yla İstanbul’da. Yeni dünyaya şekil veren yaratıcı endüstrilerin paylaşılmaya değer fikirleri, TEDxSilkRoad organizasyonu ile 11 Nisan’da Ortaköy Feriye Oditoryumu’nda katılımcılarla buluşacak. “Paylaşılmaya değer fikirler” sloganından yola çıkarak gerçekleştirilen ve kâr amacı gütmeyen bir kurum olan TED’in bağımsız yerel etkinliği TEDx SilkRoad organizasyonu, “Dijital İpekyolu” temasıyla İstanbul’da yapılacak. Qualcomm ve Nokia sponsorluğunda bütün gün sürecek olan konferans, katılımcılar ve konuşmacıları direkt iletişime geçirerek fikir paylaşımını sağlayacağı gibi teknolojinin gücünü de kullanarak sosyal inovasyon çözümleri üretmeyi amaçlayacak. Eventbrite aracılığıyla satışa sunulan biletler için http://tedxsilkroad.eventbrite.co.uk marketing europe & anatolia / 5




Kısa Kısa

Paket turlar...

Volkicar pistlerde....

Turizm Yazarları ve Gazetecileri Derneği (TUYED) paket turlar ile yurtdışına kaç kişi gittiğini ve gidenlerin hangi ülkeleri tercih ettiğini araştırdı. TUYED Başkanı Kerem Köfteoğlu, “TÜİK, geçen yıl toplam 6,2 milyon yurtdışı seyahati gerçekleştirildiğini açıkladı. Araştırmamız sonunda paket turla tatile 683 bin 328 kişinin çıktığını belirledik. Geçen yıl gerçekleşen toplam 4,9 milyar dolarlık turizm giderinin 656 milyon 197 bin doları Türk gezginlerin paket tur harcamalarından oluştu” dedi. Köfteoğlu, geçen yıl paket turlarla Yunanistan´a 85 bin 450, Suriye´ye 75 bin 632, İtalya´ya 75 bin 189 Türk tatilcinin gittiğini açıkladı. Köfteoğlu, bu ülkelerin yanı sıra, İspanya, Bulgaristan, Hollanda, Ukrayna, Almanya, Rusya Federasyonu, BDT, Fransa, Avusturya’nın en çok tercih edilen 10 ülkeyi oluşturduğunu belirterek sözlerini şöyle noktaladı: “İlk 10 ülkeye giden Türk turist sayısı 281 bini aşıyor. Geriye kalan 357 bin kişinin de sayıları 150’e ulaşan diğer ülkelere gittiğini görüyoruz.”

İlk taslaklarından üretim aşamasına kadar yaklaşık iki yıllık bir çalışmayla Volkan Işık tarafından geliştirilen ilk Türk yarış otomobili Volkicar, bir sene içinde 75 adet üretildi. Volkicar, Türkmenistan’a 13, Moldova’ya ise 12 adet ihraç edildi. İlk sezonu tamamlanan V1 Challenge, kış aylarında yerini Volkicar’ı kullanmak isteyen pilotların ve yarışmaya yeni başlayan pilot adaylarının katılabileceği V2 Challenge’a bıraktı. Bölgesel yarışların düzenlendiği V2 Challenge’ın başlamasıyla Volkicar’ın yurtdışı satışlarının yanı sıra yurtiçinde de arttı. İlk olarak İzmir Ülkü Yarış Pisti’ne yapılan 11 adet Volkicar satışı sonrasında Adapazarı’nda yapılması planlanan pist için de 10 tane alınan siparişi tamamladı. İki günde bir tane üretilen, Volkicar’ın üretilen 75 tanesine V1 Challenge organizasyonu ile birlikte şu ana kadar 1.500 milyon dolarlık bir yatırım gerçekleşti.

Brad’s Drink...

Hi TV...

Pazarlama dehası Brad’s Drink’e baktığınızda Pepsi’yi görebilmektir. Pepsi, 1898 yılında Brad’s Drink adıyla kuruldu, benzersiz pazarlama vizyonu sayesinde bugün tüm dünyanın en değerli markalarından biri oldu. Bende bu vizyon var diyorsan ve Türkiye’yi Cannes’de temsil etmek istiyorsan Young Lions Genç Pazarlamacılar yarışmasına katıl markanı geleceğe taşıyacak ajans brief’ini sen yaz. Yarışmaya son başvuru 4 Nisan 2012’i. www.rv.org.tr

Tüketici elektroniğinin yenilikçi Samsung Electronics, televizyonu ev yaşantısının merkezine yerleştirerek, eğlence ve bilgi paylaşımında, cihazlar arası bağlantı sınırlarının ortadan kalktığı, yeni bir çağ başlatıyor. Samsung Smart TV’ler ses ve hareket ile kontrol edilebiliyor. Açılma ve kapanma komutlarının yanı sıra ses alçaltma, yükseltme, kanal değiştirme gibi tüm komutların oturduğunuz yerden szölü olarak veya el hareketiniz ile veriliyor. Smart TV teknolojisi üç temel etken gözetilerek tasarlandı: Akıllı Etkileşim (Smart Interaction), Akıllı İçerik (Smart Content) ve Akıllı Gelişim (Smart Evolution). Samsung Electronics Türkiye Başkanı Sung Yong Hong, Samsung Hi TV Basın Toplantısında,TV’nin, bütün gününü ayrı ayrı bireysel cihazların önünde geçiren aile bireylerini, büyük ve merkezi bir ekranın önünde bir araya getirmedeki rolünü açıklayarak, Smart TV’nin geleceğini anlattı.

8 / marketing europe & anatolia




Kısa Kısa

Telefonsuz çıkmam... Intel tarafından tüketicilerin mobil cihazlarıyla etkileşimlerini ve mobil cihaz kullanım alışkanlıklarını incelemek amacıyla Avrupa, Orta Doğu ve Afrika (EMEA) Bölgesi’nde gerçekleştirilen “Mobil Etiket” adlı araştırma, mobil cihaz kullanıcılarının alışkanlıklarına ışık tuttu. Redshift Research adlı bağımsız araştırma kuruluşuna yaptırılan Mobil Etiket Araştırması, cihazların günlük yaşamımızda kendilerine ne kadar ciddi bir yer edindiğini ve her geçen gün artan önemini ortaya koyuyor. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 16 ülkede 12 bin 761 kişinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırma, cep telefonu ve dizüstü bilgisayar kullanım alışkanlıklarının yanı sıra, bu cihazların kullanımı ile ilgili en fazla rahatsız olunan noktaları da belirledi. Araştırma 16 ülkede toplumda kabul edilebilir sayılabilecek davranışların değişmeye başladığını, kişilerin tolerans düzeylerinin arttığını ve mobil teknolojilerin kullanımının hızla yaygınlaşmasıyla birlikte yeni davranış kurallarının ortaya çıkma gerekliliği doğduğunu gösterdi. Güne cep telefonu ve bilgisayar kontrolüyle başlıyoruz 16 ülke genelinde araştırmaya katılan kullanıcıların yüzde 67’si sabah kalkıp çayını ya da kahvesini içtikten sonra kapıdan çıkmadan önce ilk iş olarak e-postalarını kontrol ediyor ya da ilk tweet’ini atıyor. Hatta araştırmaya katılanların yüzde 23’ü artık yataktan çıkmadan ilk iş olarak bunu yaptıklarını belirtiyor. Mobil cihazını kontrol etmek, Türk kullanıcıların da sabah ilk işleri arasında yer alıyor. Türkler’in yüzde 31’i sabah daha yataktan çıkmadan, yüzde 27’si kahvaltı sırasında, yüzde 25’i ise işe gittikten sonra cep telefonunu ya da dizüstü bilgisayarını kontrol ettiğini söylüyor. Arkadaşlarla birlikte kahve içerken Facebook statüsüne göz atmak, haftasonu tatilinde dizüstü bilgisayarla kaçamak yapmak ve yatak odasında mobil cihazları kullanmak 16 ülke genelinde artık eskisi kadar rahatsız edici olmayan davranışlar olarak dikkat çekiyor. Araştırmaya katılanların yüzde 84’ü yolda mesaj atmaya çalışırken dalgınlıkla kendisine çarpan biri olduğunda hoşgörüyle yaklaşabiliyor. Kullanıcıların sadece yüzde 7’si yatak odalarında mobil cihaz kullanmayı reddediyor. Arkadaş ortamında Facebook’a göz atmak da ankete katılanların sadece yüzde 7’si tarafından sorun olarak görülüyor. Araştırmaya katılanların neredeyse yarısı (yüzde 46) arkadaş ortamında da cihazlarını kullanmaya devam edeceklerini belirtiyor. Yatak odasına giderken mobil cihazını yanına alanların oranı da aynı şekilde yüzde 46. “Sevgilimden vazgeçerim, telefonumdan vazgeçmem” Mobil Etiket Araştırması mobil cihazların kullanıcılar için ne kadar vazgeçilmez olduğunu da ortaya koydu. Mobil cihazını bırakmamak için bir haftalığına nelerden vazgeçebilecekleri sorulan kullanıcıların yarıdan fazlası (yüzde 52), çikolata ve tatlıdan vazgeçtiğini söylüyor. Çikolata ve tatlıyı yüzde 23 ile çay ve kahve takip ediyor. Katılımcıların yüzde 11’i mobil cihazları yerine tatil günlerinden ya da iş dışındaki zamanlarından feragat ediyor. Bundan daha fazlasından vazgeçenler de var: Eşlerinden ya da sevgililerinden… 16 ülke genelinde sevgilisini gözden çıkaranların

oranı yüzde 9 iken, en fazla Romen kullanıcılar (yüzde 21). Türk kullanıcıların yüzde 37’si çikolata ve tatlıdan, yüzde 26‘sı çay ve kahveden, yüzde 17‘si eşinden ya da sevgilisinden, yüzde 14’ü de tatil günlerinden feragat ediyor. Mobil cihaz = Yaşam tarzı ve statü sembolü Mobil Etiket Araştırması’na katılan kullanıcıların yarıdan fazlası (yüzde 54) mobil cihazların birer statü sembolü olarak ya da dikkat çekmek için kullanıldığı, işlevsel olmanın yanı sıra kendilerine bir yaşam tarzı sunduğu görüşünde. Türk kullanıcıların da yüzde 70’i insanların mobil cihazları statü sembolü olarak kullandığını düşünüyor. Türkiye bu oranla listede ilk sırada yer alıyor. 16 ülke genelinde katılımcıların yüzde 69’u sosyal medyayı günlük olarak kontrol ettiğini söylüyor. Bu kullanıcıların yüzde 28’i günde 3-4 defadan fazla, yüzde 7’si de bir saatten az aralıklarla kontrol ettiğini söylüyor. İngiltere ve Almanya’da kullanıcıların yarıdan fazlası (yüzde 53) sosyal medyayı bir günden uzun zaman dilimlerinde kontrol ederken, Mısır (yüzde 90) ve Türkiye’de (yüzde 89) kullanıcıların çoğu her gün ve daha sık kontrol ediyor. Türk katılımcıların yüzde 45’i günde 3 – 4 kez, yüzde 32’si günde bir kez, yüzde 12’si saatte bir kereden, sadece yüzde 11’i haftada bir ya da daha az kontrol ettiği yanıtını veriyor. Türk sosyal medya kullanıcıları, sosyal medyada en fazla insanların izin almadan kötüleyici fotoğraf veya bağlantılarda etiketleme yapmalarını (yüzde 78), kişisel veya özel bilgilerin paylaşılmasını (yüzde 75), izin almadan başkalarının yerinin etiketlenmesini (yüzde 63), tanımadıkları kişilere arkadaşlık isteği gönderilmesini (yüzde 63), şaka mesajı yayınlamak için başkasının kişisel hesabının kullanılmasını (yüzde 61) görgü kuralları açısından uygunsuz buluyor. Mobil cihaz kullanımının kuralları olmalı Araştırmaya katılanların yüzde 61’i mobil cihaz kullanımına bazı kurallar getirilmesi gerektiğini savunuyor. Örneğin araştırmaya katılanlar yemek masasında akıllı telefon ya da dizüstü bilgisayarları görmeyi istemiyor. Şaka niyetine bir başkasının hesabından bir paylaşım yapmak, arkadaşların fotoğraflarını onların izni olmadan etiketlemek ya da onlar hakkında gereğinden fazla bilgi vermek, kullanıcıların en kızdıkları konuların başında geliyor. Araştırmaya katılan her 3 kullanıcıdan biri bu konulardan ciddi rahatsızlık duyduğunu ve mobil cihazların halka açık yerlerde yasaklanması gerektiğini söylüyor. Bu konuda Türk kullanıcılar yüzde 81 oranla başı çekiyor. 16 ülke genelinde kullanıcıların en fazla rahatsızlık duyduğu davranışlar, araç kullanırken mesaj yazmak ve klavye kullanmak (yüzde 67) ve halka açık alanlarda yüksek sesle telefonla konuşmak (yüzde 67). Türk halkının mobil cihazların kullanımıyla ilgili en önemli şikayeti halka açık alanlarda telefonda yüksek sesle konuşulması (yüzde 75). Bunu sırasıyla, araç kullanırken mesaj veya yazı yazmak (yüzde 69), rahatsız edici zil sesleri / halka açık alanlarda sesi çok fazla açmak (yüzde 67), mesaj veya yazı yazarken çevrede olup bitene veya sohbete karşı ilgiyi kaybetmek (yüzde 63), başkalarıyla birlikteyken mesaj veya yazı yazmak (yüzde 59) izliyor. marketing europe & anatolia / 11


Yarat覺c覺l覺k


Röportaj

k sıradanlaşıyor... Reklamcılar Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Aytül Özkan 2011’de toplam 4 milyar 320 milyon TL olarak gerçekleşen reklam harcamalarında, bir önceki yıla göre % 20’lik büyüme gerçekleşti. 2012 reklam yatırımlarının ise % 15 oranında büyümesini bekliyoruz. Röportaj Elvin Ekşioğlu - Türkiye’de reklamcılığın ekonomik disiplinlerden gençler sektörün ihtiyaç hacmi ne kadardır? - Reklamcılar Derneği, üyesi olan medya ajanslarının verileriyle yıllık reklam yatırımlarını açıklıyor. 2011’de toplam 4 milyar 320 milyon TL olarak gerçekleşen reklam harcamalarında, bir önceki yıla göre % 20’lik büyüme gerçekleşti. 2012 reklam yatırımlarının ise % 15 oranında büyümesini bekliyoruz. - Ülkemizde reklam sektörü ne kadar istihdam sağlamaktadır. -Ajansları baz alarak reklam sektörünün yaklaşık 3.000 kişilik bir istihdam sağladığını söyleyebiliriz. - Sektörün yetişmiş eleman ihtiyacını karşıladığı kaynaklar nelerdir ve yeterli midir? -Sektör insan kaynağı ihtiyacını iletişim ve güzel sanatlar fakültelerinden mezun gençlerin yanı sıra farklı disiplinlerden mezunlarla da karşılıyor. Farklılaşmış insan kaynağı yapısı ajansların kreatif süreçlerini besliyor, zenginleştiriyor. Örneğin pazarlama derslerinin ağırlıklı olduğu bölümler ya da sosyoloji, psikoloji gibi disiplinlerdeki eğitimler sektörün ihtiyacı olan bazı temel donanımlara karşılık gelebiliyor. Bununla birlikte sektörde mühendislik mezunlarına da rastlayabiliyoruz. Sektörde kariyer yapmak isteyen farklı

duyduğu donanımlara sahip olabilmek, kendilerini geliştirebilmek için yüksek lisans yapmaya yönelebiliyorlar. İçinde bulunduğumuz dönemde daha çok interaktif iletişim dünyasına özel pozisyonlar için yetişmiş insan kaynağı bulmakta sıkıntı çekildiğini söyleyebiliriz. - Üniversitelerin, iletişim ve reklam bölümleri, uluslararası platforma uygun eğitim sağlayabiliyor mu? -İletişim fakültelerinde verilen eğitimlerin sektörel ihtiyaçları karşılayacak şekilde yeniden yapılanması için Avrupa çapında girişimler, platformlar var. Bazı Türk üniversitelerinin de üye olduğu bu platformlarda, son derece dinamik olan sektörle uyumlu, sektörün gelişim çizgisiyle paralel müfredatlar için çalışılıyor. Üniversiteler akademik müfredatlarının yanı sıra sektörün güncel dinamiklerini yansıtabilecekleri ders içerikleri için sektörle temas sağlıyorlar. Reklamcılık Vakfı ve Reklamcılar Derneği olarak bizler de, mesleki yayınlarımız ve üniversite işbirliklerimizle sektördeki deneyimlerimizi akademik ortamlara taşıyoruz, başarılı, etkili iletişim örneklerini paylaşıyoruz. - Sizce Türk reklamcılığının birinci sıradaki sorunu nedir? marketing europe & anatolia / 13


Röportaj

Son yıllarda reklam sektöründe görülen büyüme, aynı oranda reklam ajanslarının da büyümesi anlamına gelmiyor. Fikri mülkiyetin, entelektüel sermayenin ederi Türkiye’de ne yazık ki halen doğru hesaplanamıyor, karşılığını bulmuyor. Özellikle teknolojinin hızlı gelişimiyle telif haklarının gündeme gelmemesi, yaratıcı fikrin sıradanlaşması gibi bir takım sağlıksız ve tehlikeli örnekler oluşuyor. Uygulama mecrası neresi olursa olsun, reklam sektörü, harcanan parayla değil; kazanılan değer, pazar payı ve karlılıkla ölçülmeli; reklam ajansları marka fikirleri ve marka çapının büyümesiyle ilgili kriterlerde değerlendirilmelidir. Aksi takdirde yaratıcılık alanında yeteneklerimizin gelişmesi ve global arenaya markalarımızı çıkarma hedeflerinde sınıfta kalırız. - Kristal Elma yarışması her yıl gerçekleşmesinin ardından hep eleştirildi. Örneğin bir dalda ödül alan 14 / marketing europe & anatolia

Uygulama mecrası neresi olursa olsun, reklam sektörü, harcanan parayla değil; kazanılan değer, pazar payı ve kârlılıkla ölçülmeli; reklam ajansları marka fikirleri ve marka çapının büyümesiyle ilgili kriterlerde değerlendirilmelidir.

bir kişinin aynı zamanda aynı dalın değerlendirme jürisinde de yer aldığı ya da ödüllerin hep aynı ajanslara verildiği hiç dillerden düşmedi. Sizin bu konulardaki değerlendirmeleriniz nelerdir? -Kristal Elma’ya başvurular ve değerlendirme bir yönetmelik çerçevesinde yapılmaktadır. Yönetmelik gereği, jüri üyesi olan kişiler kendi ajanslarına ait işleri oylayamamaktadır. Ayrıca, jüri üyelerinin birbirinin rakibi olan ajansların mensubu olduğunu, çalışmaları ne kayıran, ne de yeren değil, objektif olarak değerlendirilebilecek yetkinlikte kişilerden oluştuğunu söyleyebilirim. - Yabancı ortaklı ajansları Türk reklamcılığı için faydalı mı yoksa zararlı mı görüyorsunuz? Açıklar mısınız? -Bu sorudaki ‘fayda’ ve ‘zarar’ kelimelerini doğru bulmuyorum, yerlerine ‘yaratıcılık’ ve ‘yetenek’ kelimelerini tercih ederim. Bunlara sahip olan ajanslar tek


Röportaj bir ülkede ya da globalde başarılı olurlar. Ayrıca bu konulara girmeden önce, Türk reklamcılığını net olarak tanımlayabilmeliyiz. Üzerinde daha çok çalışmamız gereken önemli bir konu. - Sizce sağlıklı bir, müşteri, halkla ilişkiler firması, reklam ajansı ve medya satın alma şirketi ilişkisi ve bu oyuncuların reklam faaliyetleri içerisindeki görev ve sınırları nelerdir? -Tek bir marka olduğunu düşünürsek, iletişim ortaklarının sayısı ne olursa olsun, değişik uzmanlık alanlarından çıkan her türlü fikir ve çalışma, marka fikrine, iletişim stratejisine ve uygulamalarına kesintisiz ve istikrarlı bir şekilde entegre edilmelidir. Burada en önemli ve zor görev müşteriye düşer. Eğer bu orkestrasyonu uygulama alanlarıyla ya da ‘satın alma’ yaklaşımıyla sınırlı tutarsa, emek ve paranın, en önemlisi

Bugün Türkiye’de ciddi bir marka bilincinin oluştuğunu görüyoruz. TPE verilerine göre Türkiye’de koruma altındaki marka sayısı yarım milyona yaklaştı (485.671 adet). 2011’de 120.000 marka başvursuyla Türkiye Avrupa lideri oldu;

de marka yaratma çabalarının büyük bir kısmının boşa gittiğini söyleyebilirim. İletişim bir bütündür, bu yüzden de açık, net, paylaşımcı, bütüne yönelik bir yönetim olmazsa, sonuç vermez. - Türkiye’nin markalaşma ve Türk Malı’nın artı değer kazanma çalışmaları konusundaki düşünceleriniz nelerdir. - Bugün Türkiye’de ciddi bir marka bilincinin oluştuğunu görüyoruz. TPE verilerine göre Türkiye’de koruma altındaki marka sayısı yarım milyona yaklaştı (485.671 adet). 2011’de 120.000 marka başvursuyla Türkiye Avrupa lideri oldu; marka başvuruları 2011’de önceki yıla göre % 41 arttı. Ancak, operasyonel marka sayısına, yani pazarlamayı fiilen uygulayan markalara baktığımızda, sayının hala çok az olduğunu görüyoruz.

marketing europe & anatolia / 15


Röportaj

Reklamcılar derneği kuruluş hedefini gerçekleştirmek için neler yapmaktadır?

Reklamcılar Derneği, “reklam standart ve uygulamalarını geliştirmek; başka kuruluşlarla işbirliği yoluyla iletişim sektörünün bir bütün olarak gelişmelerden yararlanmasını sağlamak”, “Üyeler arasında bilgi, tecrübe ve düşünce değişimine olanak sağlamak” gibi amaçlarla kurulmuştur. Ulusal ve uluslararası reklam etik yasaları ve uygulama standartlarına uyulmasını teşvik etmek, topluma ve tüketiciye karşı sorumluluk duygusuyla davranmak, reklamveren, ajans ve medya temsilcileri ile ortak sorunların görüşebileceği forum/platformlar içinde yer almak, pazarlama iletişiminin rolü, reklam esasları, yasalar, yönetmelikler konusunda kamu kuruluşlarıyla işbirliği yapmak gibi uygulamaları hedefler.Derneğimizin aşağıda özetlenen proje ve etkinliklerine baktığımızda, bu hedeflerle uyum içinde çalıştığını görüyoruz. Kamu ve meslek örgütleriyle İlişkiler RTÜK Yasası RTÜK-Yayın Hizmeti Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’in 2 Kasım 2011 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmesi, bu süreçte RTÜK ve bürokrasi ile yakın çalışmalar yapılması, RTÜK Başkanı’nın RD ziyareti; Bant reklamlar, çocuklara yönelik ticari iletişim, reklam kapağı, sponsorluk, ürün yerleştirme/senaryo entegrasyonu gibi güncel ve önemli konularda uluslararası 16 / marketing europe & anatolia

uygulamaları içeren bir dosyanın RTÜK Başkanlığı’na sunulması. Reklam-çocuk ilişkisi konusunda EASA üyesi ülkelerdeki uygulamalar, yasa ve yönetmeliklerin RTÜK ile paylaşılması. Reklam Kurulu Çalışmaları Reklam Kurulu’nda sektörle ilgili tüm konularda, paylaşımda bulunulması, altyazı, örtülü reklam gibi önemli konularda bilgi sağlanması Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Ortak Çalışmalar Bakanlığın 2012 yurtdışı reklam ihalesinde, RD temsilcisinin görev alması, Bakanlık’ta “Kültür Turizmi” konulu konferans verilmesi, Bakanlığın yurtdışı teşkilatında görev yapacak müşavir ve ataşe düzeyindeki kadrolara yönelik “Reklamcılıkta Yeni Trendler ve Dijital Reklam” konulu eğitim verilmesi Girişimcilik Haftası’na Destek 3-6 Aralık 2011 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen “II. Küresel Girişimcilik Zirvesi”ne destek ve katkı sağlanması, süreçteki stratejik planlama çalışmalarına ve kampanyanın yayınına destek verilmesi. Istanbul Intercontinental Advertising CUP 26-27 Ocak 2012’de düzenlenecek organizasyona Reklamcılar Derneği olarak destek verilmesi, RD Başkanı


Röportaj Aytül Özkan’ın açılış konuşmasını üstlenmesi; RD ve RV Yönetim Kurulları konferansın ana konuşmacısı Slovaj Zizek onuruna bir öğle yemeği daveti verilmesi, konferansın jüri ve ana konuşmacılarına yönelik bir akşam yemeği organizasyonu yapılması Kozmetik Sanayicileri Derneği Reklam Kurulu-Kozmetik Sanayicileri Derneği ortak toplantısında katılan “Reklam Trendleri” konulu bir sunuş yapılması. Sektörle İletişim REM Spot:REM Spot altıncı yılında. Ayda ortalama 4000 kişiye erişim. Medya Paylaşım Toplantıları: 6’şar aylık dönemler halinde medya yatırımlarının açıklanması. Medya yatırımları içeriği ve oluşturulma mekaniği ile ilgili sektörle uzlaşı sağlanması www.lionsdrumsnothers.com

rulma kararı, TNS’in Nisan 2012 itibarıyla örneklemi tedricen artırarak ölçüme başlaması kararı. AÇİAK AÇİAK Protokol’üne menfi tespit belgesi verilmesi, Aralık 2011’de saha çalışmasının başlaması. BİAK RD, RVD, gazete ve dergiler tarafından “Anonim Şirket” şeklinde yapılanma ve Ana Sözleşme çalışmalarının sürdürülmesi ve son aşamaya gelinmesi. İnteraktif Reklamcılık Derneği – IAB Ekim 2007’de Reklamcılar Derneği çatısı altında kurulan IAB Türkiye’nin dernekleşmesi, RİAK-Radyo İzleme Araştırma Kurulu Araştırma tarafından yürütülen Radyo Reklam Harcamaları Araştırması’ndan 57’si radyo, 4’ü radyo ajansı ve 7’si medya ajansı olmak üzere toplam 68 firmanın yararlanması. Kristal Elma Sektörümüzün ilk ve en kapsamlı yarışması olan ve bu yıl 24.sü düzenlenecek olan Kristal Elma ile yaratıcılık ölçüt-

RD üyesi ajansların uluslararası ödülleri, ödüllü kampanyaları ve finalist derecelerinin duyurulması. Anadolu’daki Reklam Örgütleriyle İlişkiler: İzmir, Bursa, Antalya ve Ankara Reklamcılar Dernekleri ile yakın ilişkiler-örgütlerin ev sahipliği yaptığı bir dizi konferansa eğitim/eğitimci desteği sağlanması, RD etkinliklerine davet edilmeleri. RD / Projeler Effie Türkiye 2011’de, Ahmet Pura’nın jüri başkanlığını yaptığı jürinin 4 günlük çalışması sonucunda 164 eserin değerlendirilmesi. 26 Kategoride 15 Altın, 19 Gümüş, 16 Bronz Effie.Effie Etkililik Endeksi, çoklu katılım ve ek kategorilerle yarışmada yenilikler. İki Türk ajansının önemli başarısı: Medina Turgul DDB Avrupa’nın En Etkin Ajansı, Rabarba bağımsız ajanslar sırlamasında dünya 3.sü. Effie 2011 Kazananlar kitabının Ocak 2012’de yayımı.

lerinin gelişmesine katkı sağlanması.2011’de, 23. Kristal Elma’da Ana Seçici Kurul, Yaratıcı Medya Seçici Kurulu ve Dijital Seçici Kurulu olmak üzere 3 seçici kurul. 7 ayrı alt kurulda 55 jüri üyesi, 89 farklı kategoride 1.144 reklam katılımı. 1.300 kişilik tören. 85 adet Kristal Elma, 5 adet Büyük Ödül. 12 Ocak’ta vefat eden Reklamcılar Derneği kurucusu ve onursal başkanı Eli Acıman’ın 2011’de başlatılan “Eli Acıman Reklam Metni Özel Ödülü” ile anılması. II. Reklam Sempozyumu T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetim Genel Müdürlüğü, Reklam Kurulu İşbirliğiyle, RD, RVD ve RÖK tarafından düzenlenen sempozyuma konusunda uzman yerli ve yabancı konukların katılması. Sektörün en güncel iki konusu, dijital reklam standartları ve ürün yerleştirme, kamu ve özel sektörün en üst düzey temsilcileri tarafından ilk kez tartışılması.

İZ-İletişimin Zirvesindekiler Ödülü Medya ve reklamveren kesimine yönelik farklı kategorilerde 21 ödül. Sektörde iz bırakan ustalara 12 İZ Özel Ödülü. Yeni RTÜK yasasının hazırlanması ve ilgili yönetmeliğin çıkışıyla sektörün gelişimine önemli katkılarda bulunan RTÜK Başkanı Davut Dursun’a özel ödül verilmesi. Medya Etkinlik Ölçümleri Reklamveren, ajans ve medya kanadının yer aldığı medya etkinlik ölçümleme platformları ve şirketlerinde Reklamcılar Derneği olarak ajansların temsil edilmesi. TİAK A.Ş. TİAK A.Ş.’nin kurulması, TNS’le Televizyon İzleyici Ölçümü Hizmet Sözleşmesi’nin imzalanması, NAM A.Ş. (AGB) tarafından yürütülen ölçüm sisteminin durdu-

Sempozyumun açılış konuşmasını Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın yapması,RTÜK Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun ve Reklam Kurulu Başkanı Ramazan Ersoy’un kamudaki düzenlemeleri aktarması. RD-RV Yaratıcı Endüstriler Vizyonu (Yaratıcı Endüstriler Girişimi) RD öncülüğünde 10 örgütle başlatılan Yaratıcı Endüstriler Girişimi’nin dernekleşme kararı alması ve mutabakat protokolü imzalaması. İSTKA-2010 “ Kar Amacı Gütmeyen Kuruluşlara Yönelik Yaratıcı Endüstrilerin Geliştirilmesi” Mali Destek Programına fon başvurusu yapılması, koordinasyonun RD tarafından yürütülmesi. Tüzük çalışmalarının son aşamaya getirilmesi. marketing europe & anatolia / 17



Köşe

ezberbozacısı Oğuzhan Akay

Peter Pan’e mektuplar...4 Bana konvansiyonel reklamcılık deme! Duydum ki, ‘Bana dijital deme’ yazıma tepkiler gelmiş. Ne güzel! Bu, sektörümüzün okuma oranının yükseldiğini gösterir. Şimdi ortada tartışılacak birçok konu varken, tepki gösterilmesi, en azından bazı organlarımızın çalıştığını gösteriyor. Umarım bu beyinlerimizdir. Ve umarım, konvansiyonel ya da klasik reklamcılığın bittiğini söyleyenler, televizyon izlemiyordur! Ürettikleri viral işlerin; sosyal mecranın dehlizlerine giren yüzbinlerce videonun, tweet’in, Facebook, Forsquare, Google + mesajlarının arasından nasıl sıyrılacaklarının hesabını yapıyorlardır! Yapıyorlar mıdır? The Cup’ta sunum yapan creative director’ler, kampanyalarının nasıl ‘tık’landığını anlatmışlardı. Ama bu ‘tık’lar markaların satışına çok şey katmıyordu. Neden, biliyor musunuz? Çünkü sosyal mecrada, herhangi bir kullanıcı kadar hükmü var markaların. Fazlası değil! Yani herkes eşit. Oysa klasik dediğimiz mecrada hala hükmünü sürdüren şudur: Oraya sadece ünlüler ya da ünlü olabilecekler çıkar. Parası olan, yeteneği olan ama bunu göstermesine izin verilen konuşur. Türkiye’de markalar için itibarın yolu, TV’den geçer. Almanya’da ise kaliteden. O kalite, itibarını böyle peydahlar. İster klasik, ister dijital, ister mobil mecrada. Her neredeyse, kendisini belli eder. O yüzden, bilmediğiniz mecralara dalarken, yanınızda rehber bulundurun. Bunu da henüz çoğunda fikir adamlarını barındırmayan ya da barındıramayan dijital ajanslarda değil, bu sektörü kuran ve geliştiren, özellikle de idealist, bağımsız ajanslarda

bulacaksınız. Onların o ana kadar bu işi yapıp yapmaması da önemli değil. Çünkü, araba kullanmak için, motoru söküp takmak gerekmez. Reklamcı dinler, araştırır, öğrenir, çözüm bulur ve bunu iletişime yansıtır. Yani siz fikrin peşinde koşun. Ajansların ne olduğunu böyle sorgulayın. Fikir adamınız, adamlarınız var mı? diye sorun ajanslara. Bizi juniorlarla mı senior adamlarla mı, patron düzeyinde mi, dıdının dıdısı olarak mı? ağırlayacaksınız deyin. Bağımsız ajanslar deyip duruyorum. Çünkü büyük ajanslarda büyük işler yapmış ve kendini kanıtlamış adamlar bu ajanslarda artık. Büyük dediğiniz yerlerde ise işi ve süreçlerini tümüyle kavrayamayan ve henüz ego sorunlarıyla başa çıkılamayan kişiler var. Bunlar da iş yapım süreçlerinde işlerin daha maliyetli olmasına yol açacak her ne varsa iyi niyetle yapıyorlar. Sözgelimi, bir film yapılıyorsa filmin kurgusu bittikten sonra çekim mekanını sorgulayabiliyorlar :) Sanki hiç PPM yapılmamış gibi... Sonuçta kimsenin alınmasına gerek yok kısacası. Yarası olan gocunur. Sektörde dijital ajans olarak da fikir bulan bulan ajanslarımız, az da olsa var. Onlar da sonuçta, bu ikiliğin sona ereceğini biliyorlar. Aslolan bilgi ve iş yapış becerisi ve fikir. Ne konvansiyonel, ne dijital. Sen fikri al! Mümkünse 360 derece olsun :)

marketing europe & anatolia / 19



Reklam Dünyası

Usain Bolt, Visa reklamlarında... Usain Bolt ve Visa Takımı atletleri Visa Europe’un “Hayatın Daha Hızlı Akışı İçin” 2012 Reklam Kampanyası’nda başrol oynuyor Visa Europe, 2012 Londra Olimpiyatları ve Paralimpik Oyunları’na sayılı günler kala, Usain Bolt’un yer aldığı 2012 reklam kampanyasını başlatıyor. “Visa Europe Yenilikçilik Elçisi” olarak ilk kez izleyici karşısına çıkacak olan Bolt, bu kampanyayla Visa Europe’un yenilikçi ödeme programına destek veriyor.Reklamda, Usain Bolt’un yanı sıra Visa Europe’un 2012 Londra Olimpiyatları ve Paralimpik Oyunları yolculuğunda destek verdiği ve Avrupa’nın dokuz ayrı ülkesinden gelen, en iyi performansa sahip 20 atletten oluşan Visa Europe Takımı’na ait görüntüler de yer alıyor. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Visa Europe Ürün ve Pazarlama Çözümleri Başkan Yardımcısı Mariano Dima, “Londra 2012 yaklaşırken Avrupa çapındaki atletlerimiz planlarımızın merkezini oluşturuyor. Reklam kampanyamızda, Usain Bolt ile beraber seçkin sporculardan oluşan Visa Takımı sporcularımıza da yer veriyor olmaktan gurur duyuyoruz” dedi.

Dima, sözlerine şöyle devam etti: “Bolt hızı, rahatlığı ve performansı, dünyanın en büyük arenasında sergilemeyi sembolize ediyor. Benzer bir şekilde Visa Europe için de Londra 2012, temassız ve mobil ödemeler gibi en son ödeme teknolojilerimizi sergileyeceğimiz bir vitrin. Bu alan ayrıca kart sahiplerine, Olimpiyat Oyunları sırasında ve daha sonra kullanılmak üzere yapılandırdığımız güvenli, kolay ve hızlı ödeme altyapısını deneyimleme fırsatı sunuyor. Bu nedenle Bolt’un, reklam kampanyamız için en uygun kişi olduğunu düşünüyoruz.”

Okan Bayülgen, Avea’lı oldu... Şovmen Okan Bayülgen 2012 yılı boyunca Türkiye’nin en yenilikçi ve en genç GSM operatörü Avea reklamlarının dış sesi olarak; cep telefonu kullanıcılarını bilinçlendirecek. Avea bayisine giren bir sesi canlandıran usta televizyoncu Bayülgen, bu kez de yüksek enerjisini Avea için kullandı. Başarılı kariyeriyle büyük bir hayran kitlesine sahip Bayülgen, Avea’nın önümüzdeki dönem çekilecek tüm kampanyalarını, sesiyle tüketiciye ulaştıracak. Okan Bayülgen’in Avea reklamlarına ayrı bir renk katacağını belirten Avea Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Dehşan Ertürk, “Birbirinden avantajlı, eğlenceli ve renkli kampanyalarımız ve reklam filmlerimizle artık tüm tüketicilere “bu güzelliği yapsa yapsa Avea yapar dedirtiyoruz. Bu yüzden de Avea reklamlarının sesi, Okan Bayülgen gibi başarılı, renkli, akıllı ve farklı biri olmalı dedik. 2012 yılı boyunca en yenilikçi, en avantajlı, en iddialı tekliflerimizi Avea’lılara Okan Bayülgen’in sesi ile sunacak olmaktan mutluluk duyuyoruz” dedi.

marketing europe & anatolia / 21


Reklam Dünyası

Aşık olmak; körolası reklamlara...

ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu’nun, öğrencilerini Türkiye’nin farklı sektörlerinde önemli başarılara imza atmış isimler ile bir araya getirmek üzere düzenlediği “5 Yıldızlı Buluşmalar”a bu kez de Usta Reklamcı Haluk Mesci konuk oldu. ODTÜ İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü’nden 1973 yılında mezun olan Haluk Mesci, ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu öğrencilerine “Kelimeler, Kitaplar ve Reklamlara Aşık Olmak” başlıklı bir sunuş yaptı. Mesci, konuşmasında nasıl reklamcı olduğunu anlatarak, reklamcı olmak isteyen öğrenciler için tavsiyelerde buldu. İşte Mesci’nin reklamcılıkta başarı reçetesi: Reklamcılık sevimli bir meslek. - Sevmeyin... Gerçek hayatta bundan kötü. Reklamcılık öğretilebilir. - Dans, güreş, seks gibidir... Deneyim uygulamayla kazanılır 22 / marketing europe & anatolia

Reklam elektrik gibi bir gereçtir: Elektrikli sandalyede insan öldürebilir ama aydınlatma, ısıtma, ulaşım, üretim gibi alanlarda da kullanılır. Nasıl yararlandığımız bizlere kalmıştır. Reklamverene. Reklamcıya. Tüketiciye.

- Kurallar bilgelere yol gösterir, aptalları tutsak eder. Rakılar ısınır, köfteler soğur. - ODTÜ mühendislik öğretisi. Zamanla her şey değişir. Hayatta hiçbir şey olmak zorunda olduğu gibi olmak zorunda değildir. İşte bazı ipuçları: Reklam elektrik gibi bir gereçtir: Elektrikli sandalyede insan öldürebilir ama aydınlatma, ısıtma, ulaşım, üretim gibi alanlarda da kullanılır. Nasıl yararlandığımız bizlere kalmıştır. Reklamverene. Reklamcıya. Tüketiciye. Ya da başka bir yaklaşım: Oynayalım diye bazılarımıza iyi paralar verilen (bazen acı verici de olabilir) entellektüel bir oyundur... Herman Hesse’nin Glasperlen Spiel (The Glass Bead Game) romanındaki Magister Ludi bölümündeki oyun gibi. Yalın haliyle reklamcılık:


Reklam Dünyası İnsanları bir ürünü, hizmeti veya fikri satın almaya ikna etmek için yapılan, kimin tarafından yapıldığı (parasını kimin verdiği) belli olan kitlesel iletişim. Kurallar ise şöyle: - Dürüst (Honest) - Yasalara uygun (Legal) - Düzgün (Decent) - Gerçeklere dayalı (Truthful) - Zevkli (In Good Taste) Mesci’nin anlatımıyla kendisinin ilk öğrendiği şeylerse şunlar: - Reklamlarda, ‘biçimsel’ yaratıcılıktan fazlası var - Reklam yazmak ‘ürünleri tanımlamaktan’ daha çok, yazının ‘redaksiyonu’, ‘biçimlenmesi’ne dayalı. - Kısa yazmak daha uzun zaman alı-

- Başarılı markalaştırmanın özü ‘yaratıcılık’tır. Marka sahibinin kendine, kuruluşuna, ürününe, çalışanlarına, rakiplerine, pazara, dünyaya vb. bakışındaki yaratıcılık. Uzun vadede, tüketici yararına dönüşen değer, bu yaratıcılıktan kaynaklanır. - Markalaştırma an meselesidir: - Zaman - İman - İmkan - Yaratıcı markalar inovasyonu içselleştirmiştir. - Pazarlama iletişimi, yaratıcılık ve inovasyon yokluğunu telafi etmez. Tavsiyeleriyse şöyle: Çok okuyun, yazın, düşünün, tartışın, gezin, merak edin. Film seyredin, rek-

Yemek yapın. Uydurun. Denemeler yapın. Yaratın. Kendinize. Arkadaşlarınıza... - Bedava çalışmayı asla kabul etmeyin. Hangi adda olursa olsun. Hangi şirket olursa olsun . - PC şablonlarıyla CV yazmayın. Berbatlar. Basmakalıplar. - Özgün bir şey yazın. Öykünüzü iyi anlatsın. Sizi merak ettirsin. - Görüşmeye özenli giyinip gidin. Sakın geç kalmayın. Şirket üzerinde çalışıp bilgili gidin. - Hiçbir şey hakkında varsayıma güvenmeyin. Zannetmeyin, sanmayın. Sorun. Anladığınızın doğruluğunu kontrol edin. - İyi bir dinleyici olun. İyi dinleme, iyi ile-

yor. - ‘Reklamcılık’, bilgi ve deneyim kadar, tavır ve karakter meselesi de... Bir de Mahifesto’su var Haluk Hoca’nın: - ‘Markalaşma’ yoktur, ‘Markalaştırma’ vardır. Markalaştırma, yönetilebilir bir süreçtir.

lam seyredin. Müzik dinleyin. Müzik yapın. Şarkı söyleyin. Resim yapın. Film çekin. Hayal kurun. Çokça. Her zaman. Dolmakalem satın alın. Not defterinizle gezin. Rüyalarınızı hep yazın. Aşık olun. Birine. Bir şeye. Şiiri sevin. Fikirler geliştirin. Onlar için savaşın.

tişimin baş koşuludur. - ...Bir daha düşünün! - Aile işiniz varsa, onu ilerletin. - Hayattan daha ilginç - Müşteriden daha hızlı - Rekabetten daha akıllı olmaya çaba gösterin. “Stay hungry, stay foolish.”

marketing europe & anatolia /23


Röportaj

Mesleğinizde oriji C4S Ajansı Başkanı Hamit Demirel... Reklam fikirlerinin, reklamların orijinal olduğuna inanılıyorsa bunun bir şekilde tescillenebilmesi gerek. Rekabet her zaman daha iyi olanı getirir bu yüzden adil rekabet çoğu zaman gereklidir. Ama haksız rekabet işte bu üretime en büyük darbedir. Bindiğimiz dalı kesmememiz gerektiği konusunda bilinçlenmeliyiz. Röportaj Elvin Ekşioğlu -Türkiye’deki reklam ajansı anlayışı- 3. Grup: Müşterinin Ajansları nı nasıl değerlendiriyorsunuz? -1. Grup: Amacı ödül almak ve kendi reklamını yapmak olan ajanslar Yaratıcılığı müşteriden bağımsız ödül kazanmak için müşteri sponsorluğunda yapılan bir faaliyet olarak gören, markaların gerçek ihtiyacını gözardı eden, asıl mesajı verse bile yaratıcılık adına yapılan sosla ana yemeğin tadını farkedilmez hale getiren, kendi ajansının reklamını yapma hırsı markaların önüne geçmiş ajanslar. 2. Grup: Sağlamcı Ajanslar Bu ajanslar itiraf edemeseler de yaratıcılığı doğru iş yapmaya engel bir zehir olarak görürler “zaten reklamın içine olmazsa olmazları koyduğunuzda yaratıcılığa yer kalmıyor ki” hatta bu ajansların kullandığı oyuncular, dublaj sanatçıları ve müzikler bir elin parmaklarını geçmez, reklam müşterinin aktardığı bütün bilgileri ve vaatleri içerir. Ama ortaya çıkan işler o kadar doğrudur ki. Tıpkı sıkıcı bir öğretmen gibidir. Bilgilidir ama hiçbir şey öğretemez. O kadar sıkıcıdır ki insanlar bu reklamları nerede görse tanır ve hemen gözünü kulağını kapatırlar. Hatta bazen, tüketiciler “tamam tamam alayım da bir daha karşıma çıkma” diye belki ürünü satın alırlar. 24 / marketing europe & anatolia

Bu ajanslar müşterinin “inhouse” ajansı gibidir. Müşteriyi çok iyi tanırlar. Sözüm ona müşterinin bütün isteklerini yerine getirir, neredeyse boya işlerini bile yaparlar. Ama ortaya çıkan işler müşterinin kendi yapabileceği işler kadardır. 4. Grup: Değişik Ajanslar Bu ajanslar çalıştırdığı kadroya göre değişen, gerçekten değişik ajanslardır. Ajansın yönetimindekiler reklamdan anlamazlar yukarıda bahsettiğimiz ajanslardan herhangi birine herhangi bir zamanda değişken bir şekilde benzeyebilirler. - C4S’i diğer ajanslardan ayıran özellikler nelerdir? -Teşhis ve tedavi kavramlarını içselleştirebilme özelliği. Şöyle örneklemek belki daha iyi olur, mide ağrısıyla hastaneye giden bir insan düşünün. Kendinizi o insanın yerine koyarak. Hastaneye gelme nedeniniz olan mide ağrınızın unutulup hatta size de unutturulup önce burun estetiği, göğüs estetiği geçirdiğinizi hayal edin. Ortaya çıkan sonuç mükemmeldir, muhtemelen en iyi estetik operasyondur da ama mide ağrısı hala sürmektedir. C4S soruna odaklıdır ve bu sorunu, yaratıcılığı müşteriye ulaşmada araç olarak kullanarak çözer.


inal olmal覺s覺n覺z...


Röportaj

Başarı kriteri reklamın pazarda müşterisi nezdinde ürüne ya da hizmete katkısıdır. Pazar payını yükseltmek ya da markayı büyütmek. Burgaz Rakı ve Casper’da olduğu gibi. Burgaz rakının pazar payının %4,5 gibi bir orandan yürüttüğümüz kampanyalarla %35’e çıktığını görmek ya da Casper’ın izlediğimiz reklam stratejileriyle büyüyüp değerli bir marka haline gelmesi yurt dışında bugünkü saygınlığına kavuşması, uluslararası markalarla başa baş rekabet eder konuma gelmesini görmek kristal elma almaktan çok daha değerli. Asla alçak gönüllü olamayacağımız konu işimizi çok iyi bildiğimiz ve yaptığımızdır. - Sizce Türk reklamcılığının birinci sıradaki sorunu nedir? -100 yılı ancak geride bırakmış yeni bir sektör olmasından kaynaklanan sorunlar. Diğer yandan reklam fikrinin hakettiği prodüksiyon ve bütçenin kırpılarak düşük maliyetlerle üretilmesi. Ortaya çıkan sonuçlar giderek daha da vahim bir hal alıyor. Kaliteli prodüksiyona, kaliteli görsele sahip reklamlar artması gerekirken daha da azalıyor. Ürünü sattıracak en iyi fikir zorlamalardan uzak en basit olan fikirdir. Ancak basit olanın yakalanıp çıkarılması, üretimi emek 26 / marketing europe & anatolia

Reklam pazarlamanın bir unsurudur. Bunu asla unutmadan biz yaratıcılığı hedef kitleye ulaşım aracı olarak değerlendiriyoruz. ister, tecrübenin bir sonucudur. Ancak, emek ucuz değildir, tecrübenin değeri ise yüksektir. O yüzden burada insanlar artık en iyi olanı değil ucuz olan yoldan günü ve anı kurtaranı istiyorlar. Belki de burada herkes ucuz olan malı satın alacak kadar çok zengin. Kim bilir ? - Uygulamacıların, yaratıcı reklamcılar ile haksız rekabet yapması konusundane düşünüyorsunuz? -Aslında burada işin içine fikir hırsızlığı giriyor. Çalmak... Taklit etmek. Korsan reklam mı desek daha uygun olur acaba ? Mesleğinizde orijinal olmalısınız. Orijinal olursanız hizmet verdiğiniz markanız için de bunu istersiniz. Olmassanız hayatınız yalan olur. Sizden hizmet

almaya gelene de reklamını yaptığınız ürüne de bu yansır. Kimse ben çakmayım diye bağıran malı ya da hizmeti satın alıp kullanmak istemez. - Böyle bir rekabet varsa nasıl engellenebilir? -Reklam fikirlerinin, reklamların orijinal olduğuna inanılıyorsa bunun bir şekilde tescillenebilmesi gerek. Rekabet her zaman daha iyi olanı getirir bu yüzden adil rekabet çoğu zaman gereklidir. Ama haksız rekabet işte bu üretime en büyük darbedir. Bindiğimiz dalı kesmememiz gerektiği konusunda bilinçlenmeliyiz. - Yaratıcılık ve hedef kitleye ulaşım arasındaki denge nasıl kurulmalıdır? -Reklam pazarlamanın bir unsurudur. Bunu asla unutmadan biz yaratıcılığı hedef kitleye ulaşım aracı olarak değerlendiriyoruz. Boğaziçi köprüsü gibi mesela ya da Beşiktaş - Üsküdar arası çalışan tekneler gibi. Yaratıcılık dediğiniz şey ürünün satışına hizmet edecek. Müşteriler öyle sanıldığı gibi bilgisiz değiller. Ürünleri sizden daha çok biliyor olabilirler. Onları çok yormadan sorunlarına çözüm olan ürünün sunumunu gerçekleştirmelisiniz. Günün sonunda iyi reklamın ölçütü, ürünün pazarda tercih edilip satın alınıyor olması. Başka hiç bir şey değil. - Bir reklamcı yaratım öncesinde nelerden beslenir? -Hayatın kendisinden. Ürünün ya da hizmetin kendisinden. Reklamcı hayatı yaşamak zorunda. Deneyimleri, gezip gördüğü yerler, şehirler, olaylar, tanıştığı insanlar, topladıkları, okudukları, kulağında kalanlar onun hazinesi. Reklam bir üretim süreci. Bunun içinde yaratıcılık farklı düşünebilmenin bir sonucu. Farklı düşünebilmek için her zaman alternatiflerin olabileceği fikrine açık olmak lazım. - Eleman sağladığınız kaynaklar nelerdir?


Röportaj -Gazete, dergi, internet üzerinden başvurular alıyoruz ama karar aşamasında referanslar çok daha büyük rol oynuyor. - Üniversiteler sektörün yetişmiş eleman ihtiyacını karşılayabiliyor mu? -Yarı yarıya. Reklam eğitimi veren hocalar (istisnalar hariç) gerçek anlamda reklamla ve tüketiciyle iç içe değil. Hiç dolap imalatı yapmamış bir kişinin dolap imalatını anlattığını düşünün. Gerçek anlamda reklam eğitimi, reklam tecrübesi, reklam ajanslarında çalışmış ve başarılı olmuş insanlar tarafından verilmeli. Okullardan öğrencilerine farklı düşünebilmeyi, farklı olana saygı göstermeyi ve genel kültür kazandırmayı bekliyoruz. - Yabancı “network”e giren reklam ajansları yerli müşterilere doğru hizmet verebiliyorlar mı? -Network ajanslarının ekipleri kendi

Vizyon sahibi olmakla ilgili bu olay. Yukarda da sözü edildiği gibi herkes en iyi olanı çok ucuza almak ister. Ama sizi farklı yapan herkesin yapmadığını yapmaktır. Cesaret burada kendini gösteriyor.

sektörümüzün içinden beyin takımları. Yazarı da çizeri de öyle. İthal değil ancak bu tarz ajansların sağlamcılık politikaları hareket alanını kısıtlıyor. Belli kurallar, belli sınırlar belli zorlamalar var. Bazı reklamlara bakınca ajansının hangi ajans olduğunu söyleyebiliyorsunuz. - Yerli firmalar reklam bütçelerini hazırlamada ne kadar bilinçli? -Firmadan firmaya değişen bir durum söz konusu. İyi reklam veren olan yerli firmalara sahibiz. Vizyon sahibi olmakla ilgili bu olay. Yukarda da sözü edildiği gibi herkes en iyi olanı çok ucuza almak ister. Ama sizi farklı yapan herkesin yapmadığını yapmaktır. Cesaret burada kendini gösteriyor. Denenmiş olanı yaparsanız risk almadan para kazanırsınız ama sadece para kazanırsınız. Ve ileride hatırlanmayacağınızı da bilirsiniz.

marketing europe & anatolia / 27



Kampanyalar

Megan’ı, kıskananlar çatladı...

Facebook’ta, Twitter’da ve Youtube’da yüzbinlerce öğrencisinin hayatına baharat katan okul Doritos Akademi, bu kez de öğrencilerinin gözünü gönlünü açıyor. Doritos Akademi, yılın en moda cipsi Fritos Shots’ın şerefine onun kadar çıtır, onun kadar seksi birini, yani Megan Fox’u Türkiye’ye getirdi ve özellikle erkek öğrencilerinin gönlünde taht kurdu. Rektör Huysuz Virjin dışında neredeyse herkesin güzelliğine hayran kaldığı Megan Fox, Doritos Akademi öğrencilerinin dediği gibi; “Bir Fritos Shots’ladı, kıskananlar çatladı. Hepimize şuracıkta bir haller oldu!” Reklam Kampanyasının Künyesi: Reklamın Başlığı: Doritos Akademi Fritos Shots Lansmanı Reklamveren: Frito Lay Reklamveren Yetkilisi: Alpagut Çilingir, Pınar Gülek Şengün, Canan Harman, Melis Akinal, Selin Bugay Reklam Ajansı: Medina Turgul DDB Yaratıcı Yönetmen: Kurtcebe Turgul Yaratıcı Grup: Arda Erdik, Barış Sarhan, Berkay Özay, Zuhal Arslan Müşteri İlişkileri Grubu: Lawrence Du Pre, İlker Şimşekalp, Elif Önen Sakin Stratejik Planlama: İdil Aydoğdu Ajans Prodüktörü: Gülengül Arlıel, Evrim Saraçoğlu, Nisan Turgul Yapım Şirketi: PTT Film

Yönetmen: Ozan Açıktan Müzik: Ben Kalender Meşrebim Müzik Uyarlama: Jingle House Fotograf : Nihat Odabaşı Fotoğraf Ajans Prodüktörü: Ümit Bak Medya Ajansı: OMD Medya Planlamacı: OMD PepsiCo Takımı Kullanılan Mecralar: TV, sinema, açıkhava, internet, radyo marketing europe & anatolia / 29


Kampanyalar

Senin tarzın... Koçtaş’ın yeni imaj kampanyasında evini güzelleştirmek isteyen herkesin ister renkli, isterse sade ister naturel ister minimal bir tarzı Koçtaş ürünleri ile yaratabileceği üzerinde duruluyor. Ad-Stop imzasını taşıyan reklam filmi, sosyal medyada ilk defa Koçtaş tarafından hayata geçirilen bir uygulamayla da farklılık yaratıyor. Buna göre Koçtaş yeni mecralarda da imaj kampanyasını yansıtmak için twitter’da #benimtarzim etiketini reklam filmlerinde kullandı. Koçtaş TV reklamını gören herkesi kendi tarzlarını paylaşmaya davet ettiği bu etiketlemede en dikkat çekici unsur, herhangi bir marka adı geçmeden etiketleme yapılmış olması. Reklam Kampanyasının Künyesi: Reklamveren: Koçtaş Reklamveren yetkilisi: Şule Bülbülkaya Reklam ajansı: AD-Stop Yaratıcı yönetmen: Ali Özbek Yaratıcı grup: Özlem Uçkun, Can Hasan Gökmen, Bengü Kırkız Müşteri ilişkileri grubu: Funda Eriş Top, Gülfem Özdem

Can, Seher Polat İbar Prodüksiyon: AD-Stop Prodüksiyon ekibi: Evren Gülçığ, Burak Yelkenci Müzik: Jingle House Kullanılan mecralar: TV, sinema, radyo, gazete, sosyal mecralar

Uçmayan kalmasın... ler dilerken AnadoluJet’in, Türkiye’nin dört bir yanına uçan havayolu şirketi olduğu vurgusunu yapıyor. Reklam Kampanyasının Künyesi: Reklamveren : Anadolujet Reklam ajansı: GENNA Medya Ajansı: Speed Medya Prodüksiyon şirketi: Telesine Müzik: Jingle House Dublaj: Ayhan Kahya Mecra: Sinema & TV

AnadoluJet’in bir süredir sinemalarda, seyir keyfi öncesinde gösterilen reklam filmi, televizyon ekranlarında da yayına girdi.Sinema ve dizi keyfinin vazgeçilmezi patlamış mısırların başrolde olduğu reklam, film ve dizi öncesi reklam kuşağında izleyiciyle buluştu. AnadoluJet’in, Genna İstanbul tarafından hazırlanan reklam filminde uçuş destinasyonlarının hızla çoğaltması, patlayan mısırlarla temsil ediliyor. Reklam filmi, sinema ve dizi keyfi öncesi izleyicilere iyi seyir30 / marketing europe & anatolia


Kampanyalar

Mangal yürekli lezzet... Maret yeni reklam kampanyasında ne istediğini bilenlerin, sucuk deyince Maret’i tercih etmesini, sıcak bir hikayeyle anlatıyor. Maç saatinde yapılan sıkıcı bir toplantıda, mangal yürekli bir çalışanın, cesaretini toplayıp yumruğunu masaya vurmasıyla, cesaretinin ödülünü Maret sucuklarla donatılmış nefis bir sofrayla alıyor ve film toplantıdaki herkesin ziyafete katılmasıyla sonlanıyor. Böcek yapım tarafından gerçekleştirilen reklam filminin yönetmenliğini Ömer Faruk Sorak üstleniyor. “Ne istediğini bilenlere Maret. Mangal yürekli lezzet” mesajı, TV’nin yanı sıra radyo, gazete ve açık hava uygulamalarıyla farklı mecralara Müşteri Süpervizörü: Ceren Kalkan da taşınıyor. Jr. Müşteri Temsilcisi: Ceyda Pehlivan Reklam filmi künyesi Stratejik Planlama: Derya Tombuloğlu, Ayşe Yemişçigil Reklamveren: MARET Sucuk Ajans Prodüktörü: Nedret Gürlek Reklam Ajansı: Medina Turgul DDB Prodüksiyon Şirketi: Böcek Yapım Kreatif Direktör: Kurtcebe Turgul Prodüktör: Tülay İbak Yaratıcı Ekip: Gökhan Erol, Timsal Ünsal, Özge Ceyrancı, Yönetmen: Ömer Faruk Sorak Eren Koçaker Post Prodüksiyon: 1000 Volt Müşteri Direktörü: Yiğit Kariş Medya Ajansı: Mindshare

Yedi cüceler...

Renault Kangoo’nun, düğün ve ikiz bebekler temalı filmlerin ardından “Yedi Cüceler” temalı yeni filmileri devam ediyor. Reklam filmlerinin sempatik kahramanları yeni bölümde kaybolan “Yedi Cüceleri” arıyor. Koşuşturma, heyecan ve bol kahkahayla dolu bir aile komedisi olan devam filminde iş bilir sağdıç, Renault Kangoo’su ile yine en zor anlarda en pratik çözümlerle karşımıza çıkıyor. Kangoo’nun rakiplerinden üstün, benzersiz iç hacminin vur-

gulandığı filmde, sürpriz bebekler, “pötikörili” pusetler, havada uçuşan oyuncaklar, kaybolan masal kitapları ve şaşkın, sevimli aileyle komedi tam gaz devam ediyor. Reklam Filmi Künyesi Reklamın başlığı: Renault Kangoo – Pamuk Prenses Reklamveren: Renault Reklamveren yetkilisi: Özlem Ünlü, Pınar Krand Reklam ajansı: Publicis Yorum Yaratıcı yönetmen: Cevdet Kızılay Yaratıcı grup: Zafer Külünk, Erkut Terliksiz Müşteri ilişkileri grubu: Yeşim Uzuner, Sinan Bilsel, Mine Hatapkapulu Stratejik planlama: Selda Sedes, Yusuf Muslubaş, Dilek Çağlıaltuncu Ajans prodüktörü: Arzu Köksal, Gamze Bayındır Yapım şirketi: Soda Film Medya ajansı: OMD Medya planlamacı: Aslı Akbulut, Çağlayan Çamsarı

marketing europe & anatolia / 31


Kampanyalar

Seramiksan sözü... Metin Arolat’ın yönetmenliğini üstlendiği reklam filmlerinde ünlü oyuncular Özge Özberk ve Hande Subaşı, Seramiksan’ın teknoloji, kalite ve estetik anlayışına dikkat çekiyor. Reklamlarda başarılı kadınların hayatlarından kesitler sunuluyor ve seramik karoların hayatlarının önemli bir parçası olduğu gösteriliyor. Yaşam alanlarını güzelleştiren önemli faktörlerden birinin seramik olduğuna vurgu yapan reklamlarda Seramiksan’ın tasarım, kalite ve hijyeni bir arada sunduğuna, ünlü isimlerin de “Seramiksan Sözü”ne güvendiğine dikkat çekiliyor. Reklam filmi künyesi Reklamveren: Seramiksan Reklamveren Yetkilisi: Bülent Şamlı, Süreyya Çağlar Reklam Ajansı: Manajans/JWT Yaratıcı Yönetmen: Tuğbay Bilbay, Tayga Soysaltürk, Serkan Balak Reklam Yazarı: Tuğbay Bilbay Sanat Yönetmeni: Tayga Soysaltürk Ajans Prodüktörleri: Şafak Serter, Ahmet Bayık Stratejik Planlama: Ceren Coşkun Müşteri Grubu: Nathalie Samur, Filiz Durmuş Sezer, Gülçin

Karakahyaoğlu Yapım Şirketi: İnterFilm Prodüktör: Bahadır Arlıer Yönetmen: Metin Arolat Görüntü Yönetmeni (D.O.P): Uğur İçbak Medya Planlama: Mindshare Mecra: TV, Sinema, Outdoor, RD Cast: Özge Özberk, Oylum Talu, Burcu Kara, Hande Subaşı

Hayat değiştiren telefon... Sezer Derkuş, Özhan Karaçam, Ülkünur Arslan, Ozan Küme Marka Direktörü: Gökhan Akbay Prodüksiyon:Sertuğ Alptekin, Berkay Tahmaz Prodüksiyon Şirketi:Kala Film Prodüktör: Hazer Baycan Yönetmen:Emre Şahin Görüntü yönetmeni:Clint Leaos Post Prodüksiyon: Filimişleri Müzik: Nil Karaibrahimgil Müzik Aranje: Jingle House Medya Ajansı: Mindshare Medya Planlamacı: Banu Karaman Reklamın Başlığı:Kapsama – Hayat Değiştiren Telefon Reklamveren:Turkcell Reklamveren Temsilcisi: Alpay Alptekin, Barış Gökpınar, Selin Çavuşoğlu, Asu Şipşak Reklam Ajansı: Alametifarika Yaratıcı Grup: Arkın Kahyaoğlu, Odisseas Sevsevme, Mert Şentürk, Berat Pekmezci, Serdar Güngör, Ebru Topçuoğlu,

32 / marketing europe & anatolia


Kampanyalar

Cildine bakmaktan vazgeçme...

Dünyanın 60 ülkesinde tüketicilerine cildin mucizelerini anlatan ve zengin ürün gamıyla bu mucizeleri korumak için çözüm sunan Vaseline, yeni reklam filmiyle kadınları ciltlerine daha iyi bakmaları konusunda cesaretlendiriyor. Vaseline’in “cildin mucizelerini anlatma ve bu alanda farkındalığı artırma” hedefine uygun olarak hazırlanan reklam filminde, gün boyunca sürekli aktif olan kadınların ciltlerinde gün içinde yarım litreye varan su kaybı yaşandığına ve bunun neden olduğu yıpranmaya dikkat çekiliyor. Reklam

filminde A ve E vitaminleriyle zenginleştirilmiş Vaseline Cilt Bakım Losyonlarının cildin gün boyunca kaybettiği nemi geri kazanmasına yardımcı olduğu anlatılıyor. Dünya çapındaki milyonlarca tüketicisine “Cildiniz sizi saran bir mucizedir, onu Vaseline ile koruyun” çağrısında bulunan Vaseline, bütün iletişim çalışmalarında cilt bakımının önemine vurgu yapıyor. Reklam Filmi Künyesi Reklamın başlığı: Cildine Bakmaktan Vazgeçme Reklamveren: Unilever Reklamveren yetkilisi: Merlin Ağaoğlu Reklam ajansı: Face to Face Yaratıcı yönetmen: Ralph Roden / Mike Sands Yaratıcı grup: Mike Sands Müşteri ilişkileri grubu: N/A Stratejik planlama: Hany Ezzat Aziz Ajans prodüktörü: Guy Sinclair Yapım şirketi: Phoenix Films Medya ajansı: Mindshare Medya planlamacı: Gizem Doğruol Kullanılan mecralar: TV

Tofita’ya giden yol... TV programı formatında tasarlanan “Tofita’ya Giden Yol” projesinde Ayvaz Enes, önce stüdyodaki dört örnek “Tifiti” tiplemesini eleştirerek gençlerin bolca kahkaha atmasını sağlıyor, ardından da dijital projenin katılımcılarına kendi “Tifiti” arkadaşlarıyla ilgili sorular soruyor. Türkiye’de daha önce uygulanmamış bir formatı kullanarak bir televizyon programını dijital ortama taşıyan Tofita, kullanıcıyı sadece programın izleyicisi olma rolünden çıkarıp, interaktif kurgusuyla programın bir parçası haline getiriyor. Gençlerin “Tifitilik” hikâyelerine günlük hayatlarında sıkça yer vermeleri üzerine, reklam filmlerinde ve dijital projelerinde eğlence ve mizahın dozajını artıran Tofita, Tofita seven ya da Tofita’nın genç dünyasına girmek isteyen herkesi bu dijital projede yer almaya çağırıyor. Dijital Uygulama Künyesi Uygulama başlığı: Tofita’ya Giden Yol Reklamveren: Kraft Foods Reklamveren yetkilisi: Bahar Uçanlar, Tamer Karabay, Buşra Aktaş Dijital ajansı: 41? 29! Yaratıcı yönetmen: Seren Köroğlu

Yaratıcı grup: Elif Kavalcı, İlyas Eralp, Alperen Altınöz Proje Yöneticisi: Serhat Maraşlıgil Müşteri ilişkileri grubu: Burcu Gürbüz Proje: Tofita’ya Giden Yol Prodüksiyon Ajansı: Soda Film Prodüktör: Erinç Koyun Medya ajansı: Mindshare Kullanılan mecralar: Dijital marketing europe & anatolia / 33


ร รถp c


Gezi

cenneti Brezilya... Sao Paulo genel anlamda çok pis bir şehir. Sokaklar çok kötü kokuyor. Nüfusun % 9’ u çöp toplayarak yaşamını sağlıyor. Brezilya’ da atık geri dönüşümünün ülke ekonomisine çok katkısı var. Fotoğraflar ve yazı Seval Duban Brezilya gezimiz Sao Paulo ile başladı. Uçak ile akşam vakti geldiğimiz Sao Paulo’ da metro ile otelimize gittik. Otelimiz Sao Joao Sokağında Cinelandia Hotel. Otelin rezervasyonunu Mert yapmıştı ve bize de çok merkezi yerde, otele yerleşince çıkıp gece alemine akarız demişti. Uçaktan inip metroya bindik ve otelimizin olduğu durakta indik. Merdivenlerden çıkıp caddeye ulaşınca şok olduk. Merkezi yer dediğimiz cadde bizim Tarlabaşı’ndan daha virane yerler. Sokakta şarapçılar dolu. Epey bir tırsarak başımızı önümüze eğip sessiz sedasız otelimize geldik. Odamınız anahtarını alıp odaya çıktık. odanın kapısından girer girmez başka bir sürpriz ile karşılaştık. Oda darma dağınık. Masanın üzeri leş gibi ve yerlerde kırık şarap şişleri. Kapayı kapatıp tekrar resepsiyona gittik. Bu sefer başka bir oda anahtarı alıp odaya çıktık. Neyse ki bu sefer doğru odadaydık. Tabii dışarı çıkıp alemlere akmak yalan oldu. Sao Paulo genel anlamda çok pis bir şehir. Sokaklar çok kötü kokuyor. Nüfusun % 9’ u çöp toplayarak yaşamını sağlıyor. Brezilya’ da atık geri dönüşümünün ülke ekonomisine çok katkısı var. Kağıt, metal ve plastik geri dönüşümle tekrar kullanılıyor. Biyolojik atıklardan üretilen gazlarla da enerji elde ediliyor. Ülke ekonomisine ciddi katkı sağlıyorlar. Yalnız çöpleri sokaklara değil de çöp kutusuna atsalar daha makbule geçecek. İnsanın burnunun direği kırılıyor o sıcakta. O yoğun pis kokunun eşliğinde şehri gezerken Ibirapuera Parkında eylem yapan gençlere rastladık. İngilizce bilmedikleri için iletişim kurmakta biraz zorlansak da demokratik bir yaşam

istediklerini ve siyasi partileri protesto ettiklerini anladık. Hükümetin çok fazla para iç ettiği için kızgınlardı. Bu senaryo bize çok tanıdık geldiği için biz de onlara şans dileyip oradan ayrıldık. Ibirapuera Parkı, kentin en büyük ve yeşil parkı. 1.5 milyon metrekarelik bu parkta yürüyüş, koşu ve bisiklet parkurları bulunuyor. Hafta sonları 150 binden fazla ziyaretçinin geldiği parkta, Modern Sanat Müzesi, Bienal Sergi Merkezi gibi farklı yapılar da görebilirsiniz. Oradan da Edifício Itália Gökdelenini görmeye gittik. Kenti izlemek için en yüksek noktanın burası olduğu söyleniyor ama biz üşendiğimiz için çıkmadık, Centro Cultural São Paulo’ ya devam ettik. Burası sinema, tiyatro oyunları, müzikal performanslar sergileniyor ve karikatür kütüphanesi mevcut. Estação Vergueiro yakınlarındaki bu kültür sanat kompleksi, kentin medarı iftiharı. Sokak sokak dolaştıktan sonra çok acıktığımızı hissedip restaurant aramaya başladık. Tam öğle saati olduğu için çevre plazalarda çalışanlar tüm restaurantlarını doldurmuşlardı. Zar zor bir yer bulabildik. Tabii bulduğumuz yerde de İngilizce bilen kimse olmadığı için milletin tabaklarına bakıp onları göstererek sipariş vermek zorunda kaldık. Tabii sonuç rezalletti. Hiç ummadığımız şeyleri yemek zorunda kaldık. Neyseki 600 ml’lik soğuk biralar o sıcakta bizi teselli etmeye yetti. Yemeğimizi de yedikten sonra Mercado Municipal’ a yani pazara gitmeye karar verdik. Yol üzerinde çok güzel heykeller vardı. Yalnız hepsi tahrip edilmişler. Ben yelken tutkunu olduğum için birkaç heykel beni gerçekten çok etkiledi. Meydanlarda bizim Mahmutpaşa’ daki gibi küçük barakalardan dükkanlar var. marketing europe & anatolia / 35


Gezi

Sao Paulo’ nun merkezinin hali gerçekten içler acısı. Burada da sokaklarda Beyoğlu’ daki gibi enstrüman çalıp şarkı söyleyen sanatçılar var. Tek farkı onların insanları müzik eşliğinde cesurca dans edebiliyorlar. Sanırım buna en büyük etken damarlarında dolaşan Latin Amerika kanı. Nihayet o yoğun ürik asit kokusu eşliğinde Mercado Municipal’ a varıyoruz. Sanırım buradaki insanlar çok fazla çok şarap içiyor. Sokaktaki bu yoğun kokunun sebebi bu olmalı. Brezilya’nın yemek kültürünü burada görmeniz mümkün. Günde 20 bin müşteriyi ağırlayan Pazar, neoklasik şekilde dizayn edilmiş. İçeride 319 adet tezgah var. Tezgahlarda daha önce hiç görmediğimiz meyvalar, balıklar ve et çeşitleri sergileniyor. Tanıdık gelen tek şey baharatlar, kuru yemişler ve şaraplar. Burada fast food gibi çabucak servis edilen Mortadella sandviçler çok meşhur. İçerisinde o kadar çok et var ki insan şaşırıp kalıyor. Nerde bizim memlekette bu kadar bol et. Pazarı dolaşıp karışık meyva salatamızı da yedikten sonra otobüs terminaline doğru yola çıktık. 15 saatlik otobüs yolculuğundan sonra Parana’ ya geldik. Parana’ da şimdiye kadar gördüğüm en güzel kuş parkı var. Kuş parkı deyince aklıma Manyas kuş cenneti gelmişti ama şu an Manyas’ ın hali içler acısı. Kuş parkının girişinde bizi Hayat Ağacı karşılıyor. Gerçekten muazzam görünen bu ağacın kökleri çok büyük bir alana yayılmış. Amazon ormanları gerçekten muazzam. Parkın içinde binlerce 36 / marketing europe & anatolia

ağaç var, hepsi de devasa boyutlarda. O ağaçların arasında yapılan yaya yolundan yürüyerek parkı geziyorsunuz. Bazı yerlerde kuşlar kafesler içerisinde bazı yerlerde ise açıkta dolanıyorlar. Kuşlar insanlara o kadar alışmışlar ki hiç ürkmüyorlar insanlardan. Hatta elinizden yemek bile yiyiyorlar. Bizim hayvanat bahçelerinde görmeye alışık olduğumuz tavus kuşunun fotoğrafını çekmek için epey uğraştım ama sonunda muvaffak oldum. Ortalıkta dolanan bazı kuşlar ise insanın avlanma dürtüsünü tetikliyor. Şimdi bunu vurup, temizleyip bir güzel yahni yapsak falan gibi düşünceler geçiyor insanın aklından. Oysa ki kahvaltı edip gelmiştik. Sanırım amazon ormanlarının atmosferi insanın aklına böyle şeyler sokuyor. Rio isimli animasyon filminden tanıdığımız makav türü papağanlardan bolca var. Etraf rengarenk papağanlarla dolu. Ben hayran hayran fotoğraf çekip yürürken hain bir papağan sessizce yaklaşıp topuğumdan ısırdı. İşte o an adrenalinin böbrek üstü bezlerimden çıkıp damarlarıma yayılışını an an hissederek yaşadım. Ödüm koptu.Parkta sadece kuşlar değil yılanlar ve timsahlar da var.

Ben hayran hayran fotoğraf çekip yürürken hain bir papağan sessizce yaklaşıp topuğumdan ısırdı.

Parkın tasarımını o kadar güzel yapmışlar ki düzen insanı adeta büyülüyor. Böyle cennet gibi bir yerde gezerken rahatsız edici olan tek şey nem. O kadar çok nem var ki, teninizde sürekli bir ıslaklık hissediyorsunuz. Parkta daha önce hiç görmediğim hayvanlar da vardı. Ama adlarını hiç bilmiyorum. Görünüşleri nedense aklıma genetiği oynanmış yemlerle beslenen tavukları getirdi aklıma. Mutasyona uğrayıp yakında tavuklar da böyle olabilir diye düşündüm. Parktaki canlılar dışında bitki örtüsü de çok muazzamdı. Ağaç kabuklarının üzerinde büyüyen bitkiler gerçekten muhteşemler. Kuş parkını da gezip bitirdikten sonra sıra geliyor sabırsızlıkla beklenen şehre, Rio De Janeiro. Rio De Janeiro’ ya yine gece vakti varıyoruz. Kalacağımız otel Copacabana’ da. Odamızın anahtarını alıp çıktık odaya. İkinci oda krizini de burada yaşadık. Çarşaflar yastık kılıfları çok pis, üzerlerinde saç ve kıl dolu. Iyyykkkkk, diyerekten resepsşyona atıyorum kendimi. Sonra yastık kılıfları ve çarşaflar değişiyor. Ama yastıkların kendi yüzü o kadar kirli ki kılıfın temiz olması kesmiyor beni. Yapacak bir şey olmayınca yastıksız yatmaya karar veriyorum. Tabii bütün gece kabus gibi geçiyor ve çok huysuzlanıyorum. Neyse ki sabah kahvaltısı son derece güzel de beni teselli ediyor. Zaten çikolatalı pastayı görünce yelkenleri suya indiriyorum. Kahvaltıdan sonra direk Copacabana Plajına gidiyoruz. Rio De Janeiro’ da


Gezi

mevsim bahar, dolayısyla hava tam ısınmamış. Bizim şansımıza da hava bulutlu ve hafiften yağmur çiseliyor. O yüzden de plajlar bomboş. Yüzen kimse yok ama balık tutan, koşu yapan, surf yapan kişiler plajda az da olsa kalabalık yaratıyorlar. Doğruyu söylemek gerekirse Copacabana beni hayal kırıklığına uğrattı. Bizim Şile’ de ki halk plajı bile buradan daha modern, hijyenik ve canlı. Sanırım bunda mevsimin bahar oluşunun çok büyük etkisi var. Bir de filmler de hep alışık olduğumuz sahneler var. Copacabana’ da koşu yapan veya yüzen güzel vücutlu bay ve bayanlar. Plajı gördükten sonra filmlerde figüran kullanıldığına karar verdim. Plajda dolanırken biraz ilerideki bir otelin önünde bağırış çağırış kalabalık bir grup gördük. Biz de ne oluyor burada diyerekten kabalığa karıştık. Meğerse Britney Spears oradaymış. Terastan millete el sallıyormuş. Biraz uzaktan da olsa bizim fotoğraf karesine aldık onu da. Bir sonraki akşam Maracana stadında vereceği konser için gelmiş. Copacabana’ dan sonra da yürüyerek Ipanema Plajına geçtik. Buranın da Copacabana’ dan pek farkı yoktu. Ipanema Plajından sonra da Lebnon’ a geçtik. Lebnon, 19 yy’ ın sonlarından beri çiftlikleriyle tanınan Rio’ nun en hoş yerlerinden biri. Özellikle tepelerle kaplı bu kasabada çok güzel evler var. Gölün etrafında yürüyüş yaptıktan sonra yine yürüyerek Jardim Botanico yani botanik bahçelerine gittik. Botanik bahçesinin girişinde bizi halay ekibi karşıladı. Girişteki heykelleri halay ekibine benzettiğimizi duysalar epey bozulur-

Botanik Bahçeler eskiden kraliyet ailesinin gezinme yeriymiş. Şimdi nesli tükenmekte olan birçok botanik bitkiye ev sahipliği yapıyor. lardı herhalde. Botanik Bahçeler eskiden kraliyet ailesinin gezinme yeriymiş. Şimdi nesli tükenmekte olan birçok botanik bitkiye ev sahipliği yapıyor. İçeride ağaçların haricinde çiçekler için yapılmış ayrı bölümler de var. Botanik

bahçeleri de gezmeyi bitirdiğimizde açlıktan ölmek üzereydik. Güzel et yiyebileceğimiz bir yer aradık. Daha öncesinde nerelerde yiyebiliriz diye ön çalışma yapmıştık. Ama aradığımız mekanın uzak olduğunu farkedince yolda zevk sahibi olduğunu düşündümüz bir adamı durdurup nerede yemek yiyebiliriz diye sorduk. O da kendisinin zevkle yediği bir yerin tarifini verdi. Sonradan dedik ki abi harbiden zevk sahibiymiş ve biz de bunu bir görüşte anlamışız. Gelen et ve garnitürler gerçekten on numaraydı. Yanın da bira, tam keyif yaptırdı bize. Açlıktan sırtımıza yapışmakta olan mideyi doldurduktan sonra acayip bir ağırlık çöktü. Dedik ki gidip otele biraz kestirelim sonra kalkar alemlere akarız. Otele vardığımızda saat 20:00 olmaktaydı. Yattık ve kalktığımızda sabah olmuştu. Et ve bira çok ağır gelmişti. Resmen kolesterol tavan yapmış ve biz komalık olmuştuk. Ondan sonra ben bir daha et yememeye karar verdim. Bir sonra ki gün Corcovado Dağı üzerinde yer alan ve şehrin sembollerinden biri olan İsa heykeline gitmeye karar verdik. 600 mt’ lik Corcovado Dağı’ nın tepesinde olan Kurtarıcı İsa Heykeline tren veya minibüslerle çıkmak mümkün. Biz treni tercih ettik. Trenle yukarı çıkarken muhteşem bir manzaraya tanık oluyorsunuz. Ben muhteşem bir sohbete de tanık oldum. Yanıma oturan Kolombiya’lı arkadaşla tanıştık. Arkadaş, Kolombiya okul gemisinde çalışıyormuş. Aklıma hemen İstanbul’ a gelen boylu soylu yelkenli okul gemileri geldi. Yukarı çıkana kadar sohbet ettik ve onun yerinde olmayı gerçekten çok istedim. Abiler gemiyle habire dünyayı

marketing europe & anatolia / 37


Gezi dolaşıyorlar. Mola verdikleri bu gibi yerlerde de etrafı geziyorlar. Neyse, biz konumuza dönelim. Kurtarıcı İsa (The Statue of Christ the Redeemer) Heykelinin normal şartlarda manzarası muhteşem ama bizim şansımıza o gün sis vardı. O yüzden ben pek keyif almadım. İsa heykelinden sonra da Santa Teresa’ ya gitmeye karar veriyoruz. Santa Teresa, Rio’nun bohem favelas Sokaklarında sanatın, tropikal ağaçların ve en keyifli insanların dolaştığı, Rio’nun plajlar ve tepelerden ibaret olmayan bambaşka bir yüzü. İnsanlar ellerinde bardaklar sokaklarda içki içip yemek yiyip sohbet ediyorlar. Gerçekten çok keyifli bir yer. Biz de bir yerde oturup bir şeyler yiyip dinlendik. Bizim buraya gelmemizin amacı meşhur sarı tramvayı görmekti ama sarı tramvay kısa bir süre önce emekli olmuş. Şimdi sadece eski filmlerde görebileceğiz sarı tramvayı. Santa Teresa’ da nefis bir tiramisu yiyip kahve içtikten sonra yürüyerek meşhur Selaron Merdivenlerine gidelim dedik. Elimizde harita Lapa’ ya doğru yürüyoruz. Bir süre sonra su kemerlerinin oraya vardık ama Selaron Merdivenlerini bulamadık. Su Kemerleri Lapa’ ya çok farklı bir görünüm kazandırıyor. Bizim Kemerburgaz’ da görmeye alıştığımız kemerleri burada görnek beni şaşırtı biraz. Koloni dönemine ait gösterilebilecek en güzel mimari ve mühendislik eserlerinden biri olan Lapa Su Kemerleri, 18. yüzyılın ortalarında Carioca Nehri’nden şehre taze su getirebilmek amacı ile inşa edilmiş. 19 yüzyıldan itibaren şehir suyunun daha modern yöntemlerle sağlanmaya başlamasının ardından, kemer işlevini kaybetmiş, ilerleyen dönemde ise üzerine yerleştirilen bir tramvay sistemi sayesinde, şehir merkezini Santa Teresa bölgesine bağlayan bir tramvay köprüsü olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bugün kemer Santa Teresa ve Santa Antonia Tepeleri’ni birbirine bağlamaktadır. 270 metre uzunluğundaki kemerin en yüksek noktası 17,6 metredir ve toplamda 42 kemer ile süslemiştir. Su kemerlerinin etrafında epey bir dolandıktan sonra sora sora Selaron Merdivenlerinin izini bulduk. Fakat oraya gitmek için favelaların içinden geçmek durumunda kaldık. Favelalar bizim gecekondu mahalleleri gibi fakat yabancılar için pek can güvenliğinin olmadığını söylüyor. Ne kadar doğrudur test etme şansımız olmadı ama bir gayet rahat 38 / marketing europe & anatolia

Selaron Merdivenleri 1998 yılında inşaası neredeyse bitmek üzere olan bu merdivenleri Şili’ li bir ressam olan Selaron dünyanın dört bir yanından gelen fayanslarla kaplamaya başlamış. yürüyüp geçtik Selaron Merdivenlerine. 1998 yılında inşaası neredeyse bitmek üzere olan bu merdivenleri Şili’ li bir ressam olan Selaron dünyanın dört bir yanından gelen fayanslarla kaplamaya başlamış. Kendisi ressam olan Selaron merdivenleri fayansla kaplamayı tercih etmiş çünkü doğal afetlerin fayanslara daha az zarar vereceğini düşünmüş. örneğin bir yangın sonucu boya isle kaplanırken fayanslar renklerini koruyabilir. Merdivenlerin yapımı 1998 sonuna doğru bitmiş ve 1999’ da fayanslar kaplanmaya başlamış. Selaron bunu canlı sanat performansı olarak yıllardır yaptığını belirtmiş. Her gün dünyanın bir yerinden gelen ya da kendisinin yaptığı bir başka fayansla değiştirmiş. Eskisini kırmış, yenisini yapıştırmış. Hala da fayans göndermek isteyenlerin gönderisi kabul ediliyor. Bu fayansların arasında Türkiye’ ye ait fayanslar da mevcut. Selaron Merdivenlerin çok hoş bir ortamı var. Elinize biranızı alıp merdivenlerde oturup sohbet edebiliyorsunuz.

Akşama doğru merdivenlerde ki nüfus artıyor ve adeta açık hava barlarına dönüyor. Yanlız merdiven kenarlarındaki ağaçlardan düşen ne olduğunu bilmediğim meyvalar biraz tehlike teşkil ediyor. Neredeyse kafama düşen bir meyva oldukça korkutmuştu beni. Tabii ben yine nasibi aldım. Üstüm başım turuncu meyva özü oldu, yapış yapış. Biralarımızı da içtikten sonra biraz dinlenip üzerimizi değiştirmek için otele döndük. Otele giderken de bir markete uğramadan edemedik. Buradaki büyük marketler gibi marketler var oradaki caddelerde de fakat hiç birinde çikolata satılmıyor. Sadece bisküvi satılıyor. Benim gibi çikolata delisi birini çok zorlayan bir durumdu. Marketlerde çikolata olmamasının sebebi çikolatanın Brezilya’ da çok pahalı olması. Çikolata krizlerimi bastırmak için sabahları kahvaltıda çıkan çikolatalı pastanın üzerini kemirmek zorunda kaldım. Coğrafi yapısı sebebiyle bir çok egzotik meyva var marketlerde. Bir de bu meyvaların nefis meyva suları ve meyvalı yoğurtları var. Bizde marketten çeşitli meyva suları alıp otele geldik. Mert, havaalanından aldığı Smirnoff ile votkalı meyva suyu yaptı. Ama tadı o kadar sert ki ben içemedim. Tolga ve Mert hırs yapıp meyva suyu bitene kadar içtiler. Sonra baktık ki meyva suları konsantreymiş. 500 ml. İle 5 litre meyva suyu yapılıyor. Hallerine bakıp gülmekten kırılmıştım. Kezzap gibi içtiler resmen. Otelde gidebileceğimiz gece kulüplerinin listesini yaptık. En gözde gece kulüplerinin Scenarium ve Democraticans olduğunu öğrendik. Cicilerimizi giyip


Gezi bir taksiye bindik. Önce Scenarium’ a gittik, bir de baktık kulüp kapalı. Hayal kırıklığına uğramış bir vaziyette oradan Democraticans’ a geçtik. Orada da ayrı bir hayal kırıklığı, orası da kapalı. Taksi şöförünün söylediğine göre Britney Spears konserinin olması dolayığla kapalı olabilir veya henüz yaz gelmediği, bahar mevsiminde oluşumuz sebebiyle kapalı olabilirmiş. Çok üzüldüğümüzü gören şöför bizi başka bir yere götüreceğini söyledi. Biz de ona uyup bizi götürdüğü barda indik. Burası da canlı müzik yapılan bir salsa kulüptü. Ama adını şu an hatırlamıyorum. İçeri girip sahne önüne yaklaşıp müzik eşliğinde sallanmaya başladık. Ama dans konusunda yeteneğim olmadığı için ben kazık gibi ayakta dikilmekle yetindim. Rio karnavalına denk gelmediğimiz için o dönemi deneyimleme şansımız olmadı. Ama burada da Arjantin’ de olduğu gibi gösteri düzenleyen mekanlar var. Plata Forma da bunlardan biri. İçeride karnavalı çağrıştıran şovlar ve danslar yapılıyor. Brezilya, genel itibarıyla beni hayal kırıklığına uğrattı. Buna etken belki bahar mevsimiydi belki de beklentim çok yüksekti. Ertesi gün gezinin bana kafi geldiğini düşünerekten memlekete dönmeye karar verdim. Mert ve Tolga’ yı otelde bırakıp

Burası da canlı müzik yapılan bir salsa kulüptü. Ama adını şu an hatırlamıyorum.

bir taksiye binip otogara gittim. İlk defa Türkiye dışında bir otogara gidiyordum ama hiç yabancılık çekmedim. Otogara gidip daha önce referans almış olduğum 1001 isimli otobüs firmasına gidip Sao Paulo’ ya biletimi aldım. Şansıma otobüs 5 dakika sonra kalkıyordu. Koşa koşa gidip yerime oturdum. Yol arkadaşım 30 yaşlarında zenci bir beyefendiydi. Koltukların rahat olması benim de erken kalkmış olmam sebebiyle hemen uyuya kalmışım. İlk mola verdiğimizde yola çıkalı 3 saat olmuştu. Molada inip çikolatalı pasta yedikten sonra tekrar otobüse binip yola çıktık. Rio de Janeiro ile Sao Paulo arası 7 saat sürüyor. 7 saatlik otobüs yolculuğundan sonra Sao Paulo otogarında indim ve havaalanına giden otobüse bindim. Havaalanı da 1 saat kadar sürdü ve nihayet hava alanına vardım. Benim uçak biletim açık olduğu için istediğim zaman dönme şansına sahiptim. İlk uçak 5 saat sonraydı. Ben de kocaman havaalanını gezmeye karar verdim. Önce bir yorgunluk kahvesi içmek için bir kafeteryaya girdim. Gelen kahvenin kokusu beni adeta büyüledi. Büyük bir keyifle kahveyi içtiktikten sonra hemen markasını sordum. Kafeteryadan çıkışta ilk işim bu kahveden bulmak oldu. Sevdiğim dostalara da kahve alıp uçak saatine kadar keyifle dolandım. Sonra da 14 saat süren bir yolculukla özlediğim evime döndüm.Evim evim hijyen evim. marketing europe & anatolia / 39


Sinema

reklam arası sinema Ali Erdem Ekşioğlu

The Grey (Gri Kurt)... Joe Carnahan’ın yazıp yönettiği The Grey 23 Mart’ta vizyona girdi. Başrolünü Schindler’s List filmi ile üne kavuşan Liam Neeson’ın oynadığı The Grey filmi Smithers (British Columbia)’da çekildi. Film tam olarak 25,000,000$’a mağoldu. Film kaliteli bir kadroya sahip, dekorlar da gayet başarılı. İnsanların ölüm kalım mücadelesi verirken mantık çerçevesinde değil tamamen içgüdüleriyle hareket ettiklerini gözler önüne seren bir film. Filmde insanların bir yaşam mücadelesi içindeyken soğukkanlılığını ve mantığını koruyamadı anlatılıyor. Aslında film boyunca kazazedeler ve kurtların nerdeyse aynı şekilde hareket etmesi de filmin ilginç bir detayı. Film gayet etkileyici ve şaşırtıcı olmasına rağmen bana çelişkili geldi. Sahnelerin bazıları çok saçma ve ironik olmuş. Olay akışı insanı yormuyor ve olanları anlamak için kafa yormanıza gerek yok. Yani filmin sade ve düzgün bir akışı var. Filmi izlerken beklediğinizin dışında olaylar ve hareketler sizi şaşırtıyor ama bu olayların da dengesi iyi tutturulmuş. Filmde karakter geçmişlerine çok takılınamamış ama yine de seyirciyi tatmin edecek kadar duygusallık filmin içine serpiştirilmiş. Bazı ince detaylar da filmi güzelleştirmiş. The Grey filmi çok gösterişli, düşündüren ve şaşırtıcı bir

40 / marketing europe & anatolia

şekilde başlıyor. Oyunculuk ve tepkiler gayet gerçekçi ve doğal ama film ilerledikçe ve olaylar geliştikçe işler sarpa sarıyor. Kişi sayısı azaldıkça olaylar kendisiyle çelişmeye başlıyor. Filmde kurtulanların verdiği kararlar ve yaptıkları hareketler tamamen yanlış ve nedensiz ama buna neden olarak içlerinde oldukları şoku gösterebiliriz. Görsel ve oyunculuk açısından film çok başarılı olmasına rağmen hikaye ve detaylar bir süre sonra tutarsızlaşıyor. Film genel olarak fena bir film değil. Ama bence çok daha güzel olabilirmiş. Bana göre yapılan bazı basit hatalar filmde çok göze batıyor ve geneli kötü duruma düşürüyor. Karakterler ve davranışları güzel bir şekilde sahneye yansıtılmış. Filmde tanımaya başladığımız her karakterin ölüm kalım mücadelesi verirkenki davranış ve karakter değişimleri güzel düşünülmüş ve uygulanmış. Ama yine de bir Liam Neeson filmi izlemek istiyorsanınız Jonasthan Liebesman’in yönettiği 30 Mart’ta vizyona giren Wrath of the Titans (Titanlar’ın Öfkesi) filmini izlemenizi tavsiye ederim. İngiltere ve İspanya’nın farklı yerlerinde çekilen film Dan Mazeau, David Johnson, Greg Berlanti ve Beverley Cross tarafın yazıldı. Sam Worthington’ın başrol oynadığı film güzel görsel efektlere sahip ve aksiyon sahneleri ile izleyicilere adeta bir şölen sunuyor.



Kültür - Sanat

Bir usta bin usta... tişim bilgilerine, eğitimleri veren ustalarla ilgili detaylara ve halihazırda eğitimlerin sürdüğü kursların aylık programlarına da online olarak ulaşılabilecek. Websitesinde ilgi çekmesi planlanan bir diğer kısım da “proje meslekleri” başlığı altında yer alıyor. Buradan, 2010 yılından bu yana tüm proje illeri ve meslekleriyle ilgili bilgilere ulaşılabilirken, tamamlanan kurslardaki aktiviteler de ayrıca özetleniyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Anadolu Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Filiz Tiryakioğlu; Bir Usta Bin Usta projesiAnadolu Sigorta’nın kurumsal sosyal sorumluluk projesi nin uzun soluklu bir girişim olduğuna dikkat çekerek, yeni hakkında merak edilen tüm haber ve gelişmeleri, tek nok- web sitesinin Anadolu Sigorta’nın projeye verdiği önemi tada toplayan bir bilgi portalı olarak tasarlanan yansıttığını vurguladı. www.birustabinusta.com.tr web sitesi yayına girdi. Tiryakioğlu sözlerine şu şekilde devam etti; “Sosyal soSitede, Bir Usta Bin Usta sosyal sorumluluk projesinin ta- rumluluk projesiyle ilgili bilgilerin bir merkezden ziyaretçilerihçesi ve proje hakkındaki genel bilgilerin yanı sıra, son re ulaşması, projeye ilgi duyan hatta gelecekteki kurslara gelişmeleri içeren basın bültenleri, kurslarla ilgili fotoğraf- katılmayı planlayan kişilerin daha süratli ve etkin bir şekillar ve şu ana kadar yayınlanan belgeseller de görüntüle- de yönlendirilebilmelerine imkân sağlayacak. Bu bağlamnebilecek. da yeni web sitesinin projenin kendi dinamiğine de olumlu Yeni web sitesinde kurs duyurularına, güncel kursların ile- katkı sağlayacağına inanıyorum.”

Çocuk filmleri festivali...

Bahar notaları...

Garanti Bankası ve TÜRSAK Vakfı’nın işbirliğiyle çocuklar için gerçekleştirilen Garanti Mini Bank Çocuk Filmleri Festivali’nin dokuzuncusu; 4 - 6 Nisan tarihlerinde Konya, 9 – 11 Nisan tarihlerinde ise Aksaray’da çocuklarla buluşacak. Garanti Mini Bank Çocuk Filmleri Festivali’nin Konya’daki açılışında sürprizlerle başlayacak program; “Çizgi Kahramanların Maceraları”, “Eyvah Büyüyorum”, “Hayvanlar Alemi”, “Oyun Bahçesi” ve “Miniklere Masallar” gibi eğlenceli bölümlerle devam edecek. Festival kapsamında; her yıl olduğu gibi yine bir yarışma gerçekleştirilecek ve festivalin “En İyi Film”ini, yaşları 6-9 arasında değişen Çocuk Jürisi seçecek. Jüri üyeleri Konya’da toplanarak, festivalin yarışma bölümünde seyirci karşısına çıkacak 4 filmi izleyip birinciyi belirleyecek. Sinemasever çocukların ebeveynleriyle birlikte ücretsiz olarak katılabileceği festivalin film gösterimleri, Konya Mevlana Kültür Merkezi ve Aksaray Kültür Merkezi’nde yapılacak.

Tuborg sponsorluğunda İstanbul’da ilk kez gerçekleşecek olan ‘’Bahar Notaları’’ etkinlikleri kapsamında ünlü Fransız pop-rock grubu Quand La Diva S’en Va ve blues denince akla gelen ilk gruplardan biri olan Mountain Men, 6 Nisan 2012 Cuma gecesi ROXY İstanbul’da müzik severlerle buluşacak. Fransa’da müzik listelerinin üst sıralarını zorlayan, sosyal medyada yoğun bir şekilde takip edilen, başarıları sonucu Fransa’nın en önemli yapım şirketlerinden biri olan PIAS’la sözleşme imzalayan pop-rock grubu Quand La Diva S’en Va’nın önemli bir özelliği de solistliğini ve bas gitaristliğini bir Türk olan Balkan Tekelioğlu’nun yapması. Balkan Tekelioğlu’nun yanı sıra grubu davulda Dominique Terral, gitarda Lucas Itié ve klavyelerde Nicolas Alpiste oluşturuyor. “Bahar Notaları” etkinliğinin biletleri www.mybilet.com adresinden temin edilebilir.

42 / marketing europe & anatolia


Kültür - Sanat

Zamanın tanığı...

Okulumuz yeşil...

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi, 20 Nisan - 29 Temmuz 2012 tarihleri arasında, İspanyol ressam Francisco de Goya’nın (1746-1828) gravür ve yağlıboyalarıyla, evrensel bir ustanın dehasına tanıklık eden sergiye ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Marisa Oropesa’nın yaptığı, Türk sanatseverlerle ilk kez buluşacak, İspanya ve İtalya’nın önde gelen müze ve özel koleksiyonlarından derlenen sergi Pera Müzesi’nin üç katında yer alacak. “Goya, Zamanının Tanığı, Gravürler ve Resimler” sergisi İspanya ve tüm Avrupa’nın çalkantılı bir dönemine tanıklık eden ve karanlığın en iyi anlatıcılarından biri olan Goya’nın gravür serileriyle - Kapriçyolar, Savaşın Felaketleri, Boğa Güreşi, Atasözleri ya da Zırvalar-, aralarında döneminin kralı IV. Carlos ve kraliçe María Luisa’nın portrelerinin de yer aldığı çeşitli yağlıboyalarını buluşturuyor.

Geçtiğimiz yıl İstanbul ve Balıkesir’deki toplam 59 okulun katıldığı eğitim programının ikinci dönemi 10 Nisan tarihinde Balıkesir’deki 60 ilköğretim okulunda başlayacak. “Okulumuz Yeşil” projesinde yeni dönem, Panasonic Türkiye Genel Müdürü Ahmet Telatar, Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürü İbrahim Aydın, Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğü Ar-Ge ve Projeler Şube Müdürü Mürsel Sabancı ve Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğü Proje Uzmanı Onur Ongun’un katıldığı protokol töreniyle resmen başladı. Eğitim programı www.panasonic.com.tr adresinden takip edilebiliyor. Sitede öğretmenlere kendi çevreci derslerini oluşturabilmeleri için ücretsiz eğitim materyalleri, dokümanlar, videolar ve yardımcı ders planları yayınlanıyor. Panasonic bu materyalleri öğretmenlere tamamen ücretsiz olarak temin ediyor. İlköğretim çağındaki çocuklar böylece çevre bilincine, küresel ısınmanın etkilerine ve geri dönüşümün dünyamıza sunduğu faydalara dair çok kapsamlı bir eğitim alabiliyorlar.

Ülker çocuk sinema şenliği... Ülker’in 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı onuruna geleneksel hale getirdiği “Ülker Çocuk Sineması Şenliği”, Nisan ayında 5. kez perde açıyor. Bu yıl da her yıl olduğu gibi şenlik sayesinde 50 ildeki 150’ye yakın sinema salonunda çocuklar bir çocuk filmini sürpriz hediyeler eşliğinde ücretsiz izleme olanağına kavuşacak. Bugüne kadar 500 bini aşkın çocuğu sinemanın büyülü dünyası ile buluşturan şenlik, özellikle Anadolu’daki çocukların heyecanla beklediği bir 23 Nisan hediyesi haline geldi. Tüm çocukların yararlanabileceği şenlikte çocukların yapması gereken tek şey, filmin gösteriminden önce sıraya

girip ücretsiz biletlerini gişelerden almak olacak. Türkiye’nin aynı anda en fazla ilindeki çocuklara ulaşabilen sosyal sorumluluk projesi olan Ülker Çocuk Sinema Şenliği, Yıldız Holding ve şirketlerinden 600’ü aşkın gönüllünün çalışmasıyla hayata geçiriliyor. Şenlik, Ülker ve markalarının çeşitli eğlenceli aktiviteleri ve sinema çıkışında dağıtılacak hediye kutularıyla renklenecek. Yıldız Holding Kurumsal İletişim Genel Müdürü Zuhal Şeker, “Ülker olarak Türkiye’nin her yerine ulaşan, yaygın, bölgesel veya yerel uygulamaları olan, tüm çocukların eşit olarak yararlanacağı sosyal sorumluluk projelerini desteklemeyi tercih ediyoruz. Çünkü Ülker her hafta 200 bin noktaya ulaşan, Türkiye’nin en ücra köşelerine dahi gidebilen bir marka. Projelerimizi belirlerken de bu sorumluluğu üzerimizde hissediyoruz. Ayrıca çocukların zihinsel ve bedensel gelişimini doğrudan destekleyen projelere özel önem veriyoruz. Sinema da çocukların hayal gücünü geliştirmeleri için çok önemli bir araç. Bu nedenle “Ülker Çocuk Sinema Şenliği” projesini tüm Türkiye’ye yaymaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu. marketing europe & anatolia / 43


Nostalji

44 / marketing europe & anatolia




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.