FYZY Dergisi - Sayı 18

Page 1


C

M

Y

CM

MY

CY CMY

K


BAfiYAZI

De¤erli Ifl›kl›lar, Y. Müh. Tufan DURGUNO⁄LU Feyziye Mektepleri Vakf› Yönetim Kurulu Baflkan›

u y›l Ifl›k’›n 125. y›l›n› coflkuyla kutluyoruz. Bundan 125 y›l önce, 14 Aral›k 1885 tarihine rastlayan pazartesi günü kurulmufl olan okulumuz, geçen süre boyunca ilk günkü ›fl›¤›ndan ödün vermeden büyük bir geliflim gösterdi. 1885 Feyz-i S›byan’dan, günümüze, dört kampüs, on okul müdürlü¤ü ve Ifl›k Üniversitesine uzanan bu meflakkatli yol, kuflaklar boyu, Ifl›kl›lar›n bir bayrak yar›fl› olarak tamamland›. Ifl›k olarak “önce iyi insan yetifltirme” idealiyle e¤itim ve ö¤retim veren tüm kurumlar›m›zda, daima ayd›nl›k nesiller yetifltirmeyi amaçlad›k. Bu nedenle laik, ça¤dafl ve yenilikçi yap›m›z› özenle koruyarak yolumuzda yürüdük. Yar›n da Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecek nice 125 y›llar›na tan›kl›k ederek on binlerce dünya vatandafl› yetifltirece¤iz. Ifl›k e¤itimi alm›fl bu gençler, dünyan›n neresinde olurlarsa olsunlar “›fl›k rozetini” büyük bir gururla tafl›yacaklard›r. Ancak, Feyziye Mektepleri Vakf›m›z›n, okullar›m›z›n ve üniversitemizin e¤itim alan›ndaki baflar›lar›n› ve önderli¤ini daha nice 125 y›llar boyunca sürdürebilmesi için, dünyam›z›n de¤iflen flartlar›n› göz önüne alarak, e¤itim ve iletiflime odakl› çal›flmam›z gerekmektedir. Bu da yapt›¤›m›z arama konferans›nda da belirtildi¤i gibi, FMV’nin yeniden yap›lanmas› gerekti¤ini ortaya ç›karm›flt›r. Bu gereksinimi karfl›lamak ve daha etkin bir yönetim yap›s›n› sa¤lamak amac›yla 10 Ocak 2011 tarihinden itibaren FMV’nin organizasyon yap›s› yeniden flekillendirildi. Görev tan›mlar›, yetkiler ve sorumluluklar belirlendi. Yeni organizasyon flemas› içinde, kurumumuzda “E¤itim ‹flleri” ile “‹letiflim ve Geliflim” bölümleri kuruldu. Yeni organizasyon yap›s›n›n, Vakf›m›za daha etkin iletiflim, daha h›zl› karar alma, daha verimli çal›flma ve daha kurumsal bir yap›ya kavuflma

B

aç›s›ndan büyük katk›s› olaca¤›na inan›yorum. Di¤er yandan, geçti¤imiz dönemde, ö¤retmenlerimizle gurur duymak için de bol bol f›rsat›m›z oldu. 26 ö¤retmenimiz, de¤iflik kongre ve konferanslarda sunumlar yapt›. Yüzden fazlas›, de¤iflik hizmet içi e¤itimlere kat›ld›, geziler düzenledi, ö¤rencilerinin ufuklar›n› geniflletti. Tüm okullar›m›z, yabanc› ülkelerdeki okullarla ifl birli¤i yaparak oluflturduklar› projeler kapsam›nda, ö¤renci ve ö¤retmen gruplar› ile karfl›l›kl› ziyaretlerde bulundular. Kendi okullar›nda bildiklerini arkadafllar›yla paylaflmak, tart›flmak için çal›flma gruplar› yapt›lar, sunumlar haz›rlad›lar. Kütüphanelerimizi daha fazla kulland›lar, ö¤rencilerimizin de kullanmas› için yeni kitaplar seçtiler, seçkilerimizi zenginlefltirdiler. Bir okulumuzda, klasik ö¤retmen-veli görüflmelerine ek olarak ö¤retmen-ö¤renci görüflmeleri düzenlendi ve ö¤rencilerimize, ö¤renmeden kendilerinin sorumlu oldu¤u gösterildi. Ö¤retmenlerimiz, ak›ll› tahtalar›, e-›fl›k platformunu, bloglar› daha çok kulland›lar ve ö¤rencilerimize kulland›rd›lar. Ö¤retmenlerimizin ö¤rencilerimize daha verimli ö¤renme ortamlar› oluflturmak için kendilerini sürekli gelifltirmelerini memnuniyetle izliyor ve onlara içtenlikle destek veriyoruz. Ancak bu güzelliklerin yan›nda yaflad›¤›m›z iki büyük üzüntümüz var: Y›llard›r Ayaza¤a ‹lkö¤retim Okulumuzda s›n›f ö¤retmeni olarak görev yapan ve yüzlerce çocu¤umuzu baflar›l› bir flekilde yetifltiren, sevgili Macide Özdemir’i ve Vak›f Kalite Müdürümüz sevgili Aycan Öncel’i çok genç yafl›nda kaybettik, kendilerini özlemle an›yoruz. Kurumumuzu 125 y›lda bugünlere getiren ö¤retmenlerimize ne kadar teflekkür etsek azd›r. Bu vesileyle tüm Ifl›kl›lar›n 125. y›l›n› tekrar kutluyor ve hepimize nice 125 y›llar diliyorum.

3


FMV 125. YIL

125. Y›l Gala Yeme¤i:

IfiIKLI B‹R GECE Ifl›k Okullar›n›n 125. y›l gala yeme¤ine 500’ün üzerinde davetli kat›ld›. Sanat, akademi, spor ve siyaset dünyas›ndan pek çok ismin yer ald›¤› geceye 125. y›l coflku ve gururu yans›yordu.

Ifl›k’›n 125. y›l› tüm Ifl›k camias›nda büyük coflku ve gururla kutlan›yor. 125. y›l kutlamalar› çerçevesinde gerçeklefltirilen gala yeme¤i de bu coflkuyu gözler önüne serdi. Feyziye Mektepleri Vakf› Yönetim Kurulu ad›na Yönetim Kurulu Baflkan› Tufan Durguno¤lu ve eflinin ev sahipli¤i yapt›¤› gala yeme¤ine, FMV Yönetim Kurulu Üyeleri, Ifl›k Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyeleri, yöneticiler, mezunlar ve Ifl›k camias›n›n yan› s›ra sanat, akademi, spor ve siyaset dünyas›ndan pek çok seçkin isim de kat›ld›. ‹stanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, ilkokul y›llar›n› Ifl›k’ta geçirmifl olan ‹stanbul Büyükflehir Belediye Baflkan› Kadir Topbafl, fiiflli Belediye Baflkan› Mustafa Sar›gül, fiile Belediye Baflkan› Can Tabako¤lu ve Ifl›k mezunu Bal›kesir Milletvekili Ahmet Edip U¤ur da geceye kat›lan isimler aras›ndayd›. Gala yeme¤inde bir konuflma yapan Yönetim Kurulu Baflkan› Tufan Durguno¤lu, Ifl›k ca-

4


mias›n›n köklü geçmiflinin önemini vurgularken Ifl›kl›lar›n gelece¤e de güçlü ve kenetlenmifl bir camia olarak uzand›¤›n› ifade etti. Konuflmas›nda davetlilere; “1885 Feyz-i S›byan’dan, 2010’a uzanan zaman; dört kampüs, on okul müdürlü¤ü ve Ifl›k Üniversitesine çizgisinden hiç ayr›lmadan, de¤erlerinden hiç ödün vermeden gelinmifl meflakkatli ve uzun bir yol… Bu salonda bulunan herkes, bir flekilde, bu yolda bize efllik etti. Kimi hizmet verdi, kimi ailenin bir bireyi oldu. Y›llar sonra, iflte yine hep birlikte buraday›z, kucaklaflmak ve tek yürek olmak için!..” diye hitap eden Tufan Durguno¤lu, sözlerini “125 y›ll›k tarihinde, sadece kendi öz sermayesiyle e¤itime yat›r›m yapan bu kurum; Türkiye Cumhuriyeti’nin gelecek 125 y›llar›na da tan›kl›k ederek on binlerce dünya vatandafl› yetifltirecek ve bu gençler, dünyan›n neresinde olurlarsa olsunlar, ‘Ifl›k rozeti’ni büyük bir gururla tafl›yacaklar.” diyerek tamamlad›. Yo¤un bir coflku içinde geçen gala yeme¤inde sahne alan ve Latin ezgileriyle davetlilere keyifli anlar yaflatan Ayhan Sicimo¤lu, geceye renk katt›. Gece ilerlerken Sicimo¤lu’nun Latin ezgileriyle bütünleflen coflkulu müzi¤i dans pistine yans›yordu.

5


FMV 125. YIL

125. y›l coflkuyla kutlan›yor Feyziye Mektepleri Vakf›n›n 125. y›l coflkusu 19 Aral›k’ta da doruktayd›. Tüm kampüslerdeki kutlamalarda, Ifl›kl›lar bir araya geldi ve bu coflkuyu paylaflt› ezunlar Günü, 19 Aral›k’ta üç kampüste de coflkuyla kutland›. Etkinlikler çerçevesinde Niflantafl› Kampüsü Muvaffak Benderli Salonu’nda düzenlenen törende 25, 40 ve 50. y›l›n› kutlayan mezunlara gümüfl an› plaketleri verildi. Genç Ifl›kl›lardan oluflan koronun flark›lar›, izleyenlere hem keyifli hem duygusal anlar yaflatt›. Törenin sürprizini de 41. y›l›n› dolduran Ifl›kl›lar gerçeklefltirdi. “41 kere maflallah” diyerek flark›lar eflli¤inde sahneye ç›kan, 41. y›l›n› doldurmufl mezunlar›n bu sürprizi, görülmeye de¤erdi. 40 ve 41. y›l mezunlar›n›n sahnede birlikte kucaklaflt›¤› resim 125. y›l kutlamalar›n›n güzel an›lar›ndan birini oluflturdu. Geleneksel ö¤le yeme¤inde, tüm Ifl›kl›lar›n okul günlerindeki gibi ifltahl› ve nefleli oldu¤u görülüyordu. Yemek sonras›nda, bahçede kurulan çad›rda bir araya gelen de¤iflik kuflaklardan Ifl›k mezunlar›, Ifl›kl› günlerini and›klar› sohbetlerini boza, k⤛t helva ve macunla tatland›rd›lar. Tabii herkes “125. Y›l Hat›ras›” yaz›s›n›n önünde foto¤raf çektirmenin keyfini de yafl›yordu. Art›k geleneksel hâle gelen eski ve yeni mezunlar›n basketbol maç› da büyük çekiflme içinde gerçekleflti. Spora her zaman büyük önem veren Ifl›k Okullar›n›n hem genç hem de eski mezunlar› performanslar›yla izleyenlerin takdirini kazand›.

M

En küçük Ifl›kl›lar

Mezuniyetlerinin 50. y›l›nda Ifl›kl›lar

Mezuniyetlerinin 40. y›l›nda Ifl›kl›lar

Ve “41 kere maflallah”

Mezuniyetlerinin 25. y›l›nda Ifl›kl›lar

Yeni ve eski mezun rekabeti!

Macunun tad› baflka!

Yusuf Ziya Efe Matematik Üstün Baflar› Ödülü

6

Yusuf Ziya Efe Matematik Üstün Baflar› Ödülü 125. y›l kutlamalar› çerçevesinde Niflantafl› Kampüsü’nde gerçekleflen törende Yusuf Ziya Efe Matematik Üstün Baflar› Ödülü de sahiplerini buldu. Ifl›k Lisesi mezunlar›ndan Prof. Dr. Turan Durguno¤lu taraf›ndan, unutulmaz hocalar›m›zdan, rahmetli Dr. Yusuf Ziya Efe ad›na her y›l verilen ödül için oluflturulan jüri, birbirinden nitelikli ö¤rencilerin aras›nda seçim yapmakta çok zorland›. Bunun sonucunda Prof. Dr. Turan Durguno¤lu, bu y›la mahsus olarak iki ö¤rencimize ödül verilmesini arzu et-


Feyziye Mektepleri Vakf›n›n 125. y›l kutlamalar› ve etkinlikleri tüm y›l boyunca devam edecek. Ifl›kl›lar bu y›l pek çok güzel sürprizle karfl›laflacak. ti. Zor seçimin sonunda Matematik dal›nda en baflar›l› bulunan iki ö¤renci; Ayaza¤a Ifl›k Lisesinden Do¤ufl Can Ekdal ve Erenköy Ifl›k Fen Lisesinden Ezgi Sönmez bu ödüle lay›k görüldüler. Törende ödüllerini alan ö¤rencilerimizin mutluluklar› gözlerinden okunuyordu. Ayaza¤a ve Erenköy Kampüsleri’nde 125. y›l mutlulu¤u 19 Aral›k, Erenköy ve Ayaza¤a Kampüsleri’nde de coflku içinde kutland›. Erenköy Kampüsü’ndeki kutlamalarda, izleyiciler ve veliler, genç Ifl›kl›lar›n konseri kadar küçük Ifl›kl›lar›n korosunu da büyük bir be¤eni ile izlediler. Ayaza¤a Kampüsü’ndeki tüm kutlamalar da nefle içinde gerçekleflirken özellikle ö¤rencilerin resimlerinden oluflan pano, büyük ilgi gördü. Ifl›k Butik aç›ld› 125. y›l etkinlikleri çerçevesinde, 19 Aral›k kutlamalar›yla birlikte Niflantafl› ve Ayaza¤a Kampüslerinde önemli bir aç›l›fl da gerçekleflti. Ifl›kl›lara özel olarak tasarlanan ürünlerin yer ald›¤› Ifl›k Butikler, Ifl›kl›larla bulufltu. Ürün yelpazesinin geniflli¤iyle hem ö¤rencilere hem velilere hem de mezunlara hitap eden Ifl›k Butik’te yer alan Ifl›k Okullar›n›n logolu ürünlerinin yan› s›ra 125. y›l için özel tasarlanm›fl ürünler de büyük ilgi gördü. Ifl›k Butik’te ‹dil Tarzi koleksiyonlar›yla birlikte Faruk Malhan, Eda Tekcan gibi ünlü tasar›mc›lar›n ürünleri de yer ald›. Ifl›kl› Portreler Sergisi 125. y›l kutlamalar›nda gerçekleflen bir di¤er önemli etkinlik de Galeri Ifl›k Teflvikiye’de aç›lan “Ifl›kl› Portreler” sergisi oldu. Serginin aç›l›fl›, Niflantafl› Kampüsü’ndeki törenler sonras›nda, seçkin ve genifl bir davetli kat›m›yla gerçekleflti. Feyziye Mektepleri Vakf› Ifl›k Okullar› tarihine renk katan 125 simay› kapsayan sergi, yo¤un ilgi gördü. 125 Ifl›kl›n›n Ifl›kl› y›llar›n› anlatt›klar› “Ifl›kl› Portreler” kitab› da yay›nlanm›fl bulunuyor.

Erenköy Kampüsü

Erenköy Kampüsü kutlamalar›ndan

Erenköy Kampüs Korosu

Ayaza¤a Kampüsü

Ayaza¤a Kampüsü’nde panonun cazibesi

Ayaza¤a Kampüsü’nde flerbet keyfi

Ifl›k Butik aç›ld›

Ifl›kl› Portreler Sergisi

7


FMV HABERLER

10 Kas›m’da yine Ata’m›z›n evindeydik… 10 Kas›m’da Ifl›kl›lar yine Ata’m›z›n evini ziyaret ederek onu sayg›, özlem ve sevgiyle and›lar. Ifl›k’›n 125. kurulufl y›l dönümünde, ziyarete FMV Yönetim Kurulu Baflkan› Tufan Durguno¤lu ve FMV Yönetim Kurulu Baflkan Vekili Ak›n Süel de kat›ld›. Ayaza¤a Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu Müdür Yard›mc›s› Damla Gül Sapmaz gezi izlenimlerini flöyle aktar›yor: Selanik: Balkanlar›n narin incisi, Ata’m›z›n do¤du¤u flehir… 5. s›n›f ö¤rencilerimizle ç›kaca¤›m›z gezi öncesinde Ata’m›z›n hayat›n› anlatan “Veda” adl› filmi izlemifltim. Genç bir subay olan Mustafa Kemal ve çocukluk arkadafl› Salih, Selanik’ten ayr›l›yor, komutanl›k yapacaklar› cephelere savaflmaya gidiyorlard›. Son kez arkalar›na dönüp bakt›lar. Salih Bozok: “Mustafa, sence bu beyaz kuleyi tekrar görebilecek miyiz? Bizim olarak görebilecek miyiz?” diyerek ac›yla Mustafa Kemal’e gözlerini dikti. Mustafa Kemal, her zamanki öngörüsüyle “‹nflallah” dedi ama bunun son görüfl ve bir veda oldu¤unu biliyordu. Bir flehre gidememek… Do¤du¤unuz, çocuklu¤unuzu, gençli¤inizi geçirdi¤iniz yeri, hayat›n›z›n ayr›lmaz bir parças›n› b›rakmak, geçmifle gömmek ve kaybetmek... Selanik ile bu duygular eflli¤inde tan›flt›m. Ö¤rencilerimizle birlikte Feyz-i S›byan’›n ilk kez kuruldu¤u yerleri ziyaret etmek, bizler için çok anlaml›yd›. 125 y›l öncesinin Selanik’i ve o dönem, gözümde canlan›r gibi oldu. Ata’m›z›n bir daha göremeyece¤ini düflündü¤ü beyaz kule, art›k “Beyaz Kale” idi. 9 Kas›m sabah›, 125. y›l etkinlikleri çerçevesinde kardefl okulumuz “Protypa”y› ziyaret ettik. Ö¤rencilerimizle kardefl okulumuzun ö¤rencileri çeflitli etkinliklerle birbirlerini tan›d›lar. Ifl›kl› gençler olarak 10 Kas›m sabah› Ata’m›z›n evinde, ona bir kez daha sayg› ve ba¤l›l›¤›m›z› sunduk. Anma töreni s›ras›nda, eskiden ‹stanbul ya da ‹zmir’de yaflayan, mübadelelerden sonra Selanik’e dönen Yunan vatandafllar›, flark›lar›m›za Türkçe olarak efllik ettiler. Kiminin gözlerinde yafllar parl›yordu. Onlar da Ata’m›z gibi çocukluk ve gençliklerini ‹stanbul ya da ‹zmir’de b›rakm›fllard›. Bu iki ülkenin insan›; asl›nda Ege’de kaynaflm›fl, ortak bir kültür oluflturmufl, kalpleri ayn› özlemlerle atan, ayr› kalm›fl dostlard›. Her fleyin sonu oldu¤u gibi bu güzelli¤in de sonu geldi. Bu geziden kazan›lanlar, üç güne s›¤an koca bir tarih ve kültür harman›yd›. Yaflam kitab›mda ayraçla ay›rd›¤›m ve sona geldi¤imde, “Neler önemliydi?” diye dönüp bakt›¤›mda, hiç kaybetmek istemedi¤im bir sayfam daha oldu.

Sadi Diren’den “Seramik ve Cam” sergisi Bir Ifl›kl› olan, seramik sanat›n›n usta ismi Sadi Diren’in y›llard›r süren sessizli¤i, 6 y›l sonra haz›rlad›¤›, ilk temal› sergisi “Seramik ve Cam”la Galeri Ifl›k Teflvikiye’de bozuldu. Son olarak 2009 y›l›nda açt›¤› “retrospektif sergisi”yle sanatseverlerle buluflan Diren, Galeri Ifl›k Teflvikiye’de gerçekleflen “Seramik ve

8

Cam” sergisinde, seramik yap›tlar›n›n yan› s›ra ahflap çerçeveler içine yerlefltirilmifl cam panolar› devreye sokarak önemli bir yenili¤e imza att›. 60 y›ll›k sanat yaflam› boyunca, uluslararas› galerilerde 40’›n üzerinde sergi açan Sadi Diren, kendi biçimlerinden yola ç›karak gerçeklefltirdi¤i özgün bask›larda ve farkl› malzemelerle oluflturdu¤u heykellerde de ayn› ustal›¤› sergileyerek eserlerini sanatseverlerle buluflturuyor.


E⁄‹T‹MC‹ GÖZÜYLE

Ö¤retmenler Günü coflkuyla kutland› 24 Kas›m Ö¤retmenler Günü, FMV Ifl›k Okullar›nda, 125. y›lda tüm ö¤retmenlerin bir araya geldi¤i coflkulu bir törenle kutland›. Atatürk’ün resminin alt›nda toplanan ö¤retmen ve idarecilerin resmi, Ata’n›n “Ö¤retmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacakt›r.” sözünün bilincini ve sorumlulu¤unu yans›t›yordu.

“Alofl”un s›ra d›fl› heykelleri Galeri Ifl›k’tayd› Ça¤dafl Türk heykelcileri aras›nda hat›r› say›l›r bir yeri bulunan ve “Alofl” lakab›yla tan›nan Ali Teoman Germaner’in Bronzlar ve Desenler Heykel Sergisi Galeri Ifl›k Teflvikiye’de sanatseverlerle bulufltu. Heykelin, bir ölçüde, maddenin sanat› oldu¤una inanan ve eserlerinde düflünce aç›s›ndan yo¤un ve görsel aç›dan zengin anlat›fla önem veren Ali Teoman Germaner’in “do¤aüstü varl›klar ve fantastik biçimleme” anlay›fl›n› ustaca aktard›¤› bronz heykelleri sanatseverlerce büyük ilgi gördü. Sanatç›n›n uzak geçmifl kültürlerinin kal›nt›lar›n›, kendine özgü ve s›ra d›fl› bir dille aktard›¤› eserleri, çarp›c› alg›lar› ve desenleriyle sanatseverleri s›n›rlar›n ötesine tafl›d›.

fiirin Pancaro¤lu’ndan “Cafe Tango”

Dünyaca ünlü arp sanatç›s› fiirin Pancaro¤lu’nun “Cafe Tango” projesinin prömiyeri, ‹fl Sanat Merkezinde gerçeklefltirildi. Seçkin bir davetli toplulu¤unun büyük be¤enisini kazanan gösteride Salgan, Piazzolla, Discepolo, Bardi, Gardel ve Pugliese’nin tangolar›n›n yan› s›ra, unutulmaz Türkçe sözlü tangolar da seslendirildi. Topluluk, virtüöz niteli¤indeki di¤er müzisyenleri ve dansç›lar›yla gösteriyi izleyen velilerimizle Ifl›k Okullar› ve Üniversitemiz çal›flanlar›, Üniversite mütevelli heyeti, Vak›f yönetim kurulu baflkan ve üyelerine unutulmaz bir akflam yaflatt›.

9


FMV ETK‹NL‹K

S›rt çantamda çok fley var! Feyziye Mektepleri Vakf›n›n “125. Kurulufl Y›l Dönümü” etkinlikleri kapsam›nda, Ayaza¤a Ifl›k Lisesi, Türk Kültür Vakf› ifl birli¤i ve Ifl›k Lisesinin kat›l›m›yla “Dünya Gençleri, 2010 Kültür Baflkenti ‹stanbul’da Bulufluyor.” projesini hayata geçirdi. Kat›l›mc›lar, proje kapsam›ndaki “S›rt çantanda neler var?” etkinli¤iyle kültürel zenginlikleri paylaflt›lar.

roje, ö¤rencilerimizin farkl› kültürleri tan›malar›, geleceklerinin temellerini hoflgörü, paylafl›m ve insan haklar›na sayg› de¤erleri üzerine kurmalar› ve “kültürler aras› anlay›fl” fark›ndal›¤›n› gelifltirmelerine katk› sa¤lamay› amaçl›yordu. Proje kapsam›nda Almanya, ‹talya, Letonya ve S›rbistan’dan 127 ö¤renci, 13 ö¤retmenleriyle birlikte 28 Ekim-5 Kas›m 2010 tarihleri aras›nda konu¤umuz olarak ‹stanbul’a geldi. Gelen ö¤rencilerin 69’u Ayaza¤a Ifl›k Lisesi ö¤rencileri ve 23’ü Ifl›k Lisesi ö¤rencileri taraf›ndan evlerinde konuk edildi. 34 ö¤renci ise TKV taraf›ndan AFS gönüllüsü ailelerin yan›na yerlefltirildi. Yabanc› ö¤retmenler, Ayaza¤a Ifl›k Lisesi ö¤retmenleri ile TKV’nin gönüllü aileleri taraf›ndan misafir edildi. Proje aç›l›fl töreni, 29 Ekim 2010’da Ayaza¤a Kampüsü’nde genifl bir kat›l›mla gerçeklefltirildi. Konuklar, Cumhuriyet Bayram› törenine ve akflam düzenlenen fener alay›m›za da kat›ld›lar. Konuk ö¤renci ve ö¤retmenler, TKV gönüllüleri ve ö¤retmenlerimiz eflli¤inde Miniatürk, Piyer Loti, Ifl›k Üniversitesi fiile Kampüsü, fiile, Topkap› Saray›, Ayasofya Müzesi, Sultanahmet Camii’yle çevresi, Kapal› Çarfl› ve Çaml›ca tepesini kapsayan gezilerle de kültürel zenginliklerimizi yerinde inceleme f›rsat› buldular. Gelen ö¤renciler, kald›klar› süre içinde ö¤rencilerimiz ve aileleriyle birlikte çeflitli etkinliklere kat›l›rlarken “S›rt Çantanda Neler Var?”

P

KONUK OKULLAR • AFS Letonya • CJD Christophorusschule, Königswinter - Almanya • Giuseppe Piazzi Scientific Lycee of Morlupo, Roma - ‹talya • Robert Koch Gymnasium, Berlin - Almanya • Konrad-Adenauer-Realschule, Köln - Almanya • Istituto Superiore Statale Serrani Cambi, Falconara - ‹talya • AFS, S›rbistan

10

etkinli¤iyle kendi kültürlerinin özelliklerini de ö¤rencilerimizle paylaflt›lar. Proje, ö¤rencilerimize ‹ngilizce ve ikinci yabanc› dillerinde pratik yapma olana¤› sundu. Dokuz gün süre proje kapsam›nda konuk okullardan ö¤renci gruplar›, Ifl›kl› kardeflleriyle okulumuzda derslere de kat›ld›lar. 4 Kas›m 2010 Perflembe günü, konuklar›m›z ve projede yer alan ö¤rencilerimizin yer ald›¤› bir veda töreni gerçeklefltirildi. Törende kat›l›mc›lara kat›l›m belgeleri verildi. Konuk ö¤rencilere ve ö¤retmenlerine proje sembolü olarak birer s›rt çantas›, ‹stanbul Kültür Haritas›, FMV Ifl›k Okullar› ve Türkiye tan›t›m›n› içeren CD hediye edildi. Proje, 125. y›l›m›zda, kültürler aras› anlay›fla ve dünya bar›fl›na katk›da bulunmay› amaçlad›.


E⁄‹T‹MC‹ GÖZÜYLE

Ö¤renmenin yöntemi nsano¤lunun tarihiyle yafl›t olan bilgi, insan yaflam›nda sürekli ön planda olmufltur. Ancak içinde bulundu¤umuz ça¤da bilgi, yaflam›m›zda ön planda olman›n ötesinde çok büyük bir önem kazanm›flt›r. Öyle ki yüzy›llard›r toplumlar›n geliflmifllik düzeyi; ürettikleri tar›msal ürünler, sanayi ürünleri ve enerji miktarlar›na göre belirlenirken günümüzde, geliflmifllik düzeyi; enformasyon teknolojilerinin temeli olan mikroelektronik, telekomünikasyon, bilgisayar teknolojisiyle elde edilen ifllem, iletilen ve saklanan bilgi miktar› ile ölçülmeye bafllanm›flt›r. Bilginin kullan›m›n›n artmas› üretim yap›s›nda da de¤iflimlere yol açm›fl; bilgi, ifl gücü ve sermayeden daha öncelikli bir etmen olarak üretim sürecine girmifltir. Tüm geliflimlerin temelinde, var olan bilginin üzerine yeni bilgilerin eklenmesi vard›r. Bilgi ça¤›, ö¤renmeyi herkes için ulafl›labilir ve olanakl› k›lan yeni e¤itim teknolojilerinin geliflmesini sa¤lad›¤› için “Sanayi Devrimi”nden sonra insanl›k tarihindeki en önemli yol ayr›m› olarak görülmektedir. Özellikle geçti¤imiz yüzy›l›n son çeyre¤indeki de¤iflimler, pek çok alanda oldu¤u gibi e¤itim alan›nda da de¤iflimleri zorunlu k›lm›flt›r. Geliflmifl toplumlar›n ço¤u ve baz› geliflmekte olan toplumlar, e¤itim sistemlerinde reform niteli¤inde yenilikler yapm›fllar, modern ö¤retim araç-gereçleri tasarlam›fllar, ö¤retmenlerin mesleki bilgi düzeylerini yükseltmifllerdir. K›sacas› e¤itim ve ö¤retim süreçlerinde geliflmeye dönük yeni uygulamalar yapm›fllard›r. E¤itim sistemleri düzenlenirken hedef; çocuklara kal›p hâlinde temel bilgilerin ezberletilmesi de¤il, düflünmeleri, daha çok düflünmeleri, tart›flmalar›, araflt›rma yapmalar› için ortamlar haz›rlamakt›r. Geçmiflte kalmas›n› ümit etti¤imiz bir ö¤retim yöntemi olan ansiklopedik bilgilerin zihne yüklenmesinin yerine, konular› derinli¤ine inerek anlamaya çal›flma ve kendisine sunulana elefltirel bakabilme davran›fllar›n› edindirmeye yönelik bir ö¤retim yöntemi önemli olmal›d›r. H›zla de¤iflen bilgilerin ezberlenmesinin yerine, var olan bilgileri sürekli yenilemeyi öngören yarat›c› süreçler olmal›d›r. Alvin Toffler’e göre “Gelece¤in cahili; oku-

mayan de¤il, nas›l ö¤renece¤ini bilmeyen kifli olacakt›r.” E¤itimde as›l önemli olan konu; nas›l ö¤renece¤imizdir. 2003 PISA sonuçlar›n› de¤erlendiren uzmanlara göre uygulanmakta olan e¤itim programlar› ezberci, pasif, üretken olmayan ve koflulsuz itaat eden çocuklar yetifltirmektedir. Türkiye, PISA’n›n 9 y›ll›k üç s›nav döneminde yer alm›flt›r. Bu süreçte, puan›n› üç puan türünün ortalamas›nda 433’ten 454’e yükseltmesine ra¤men 2009’da yine de 34 OECD ülkesi aras›nda 31. s›rada kalm›flt›r. Yap›lan bu araflt›rmaya göre ilkö¤retim ö¤rencilerinin % 62’si y›lda ancak 1-10, % 10,7’siyse 20-29 aras›nda öykü ve roman türünde kitaplar okumaktad›r. 2007 OKS’de 27.277 ö¤renci, 2008 OKS’de 31.220 ö¤renci, 2007 ÖSS’de 47.000 ö¤renci, 2009 ÖSS’de 30.000 ö¤renci “0” net yapt›. Bu olumsuz tablolar› geride b›rakmak, bilgi toplumu olmak, ça¤dafl e¤itim süreçleri oluflturabilmek için e¤itime yat›r›m yapmak gereklidir. Türkiye’de ilkö¤retim yafl›ndaki nüfus, yaklafl›k 11 milyondur. Bu rakam, dünya üzerindeki 194 ülkenin 120’sinin nüfusundan fazlad›r. Durum böyle olunca, e¤itime ayr›lan bütçe pay›n›n fazla olmas› gerekmektedir. OECD ülkelerinde ö¤renci bafl›na yap›lan harcamalar, okul öncesinde y›ll›k 5447 $, ilkö¤retimde 6741 $, Türkiye’deyse ilkö¤retimde 1130 $’d›r. Özel sektörde, kifli bafl›na düflen e¤itim harcamalar›na ait sa¤l›kl› bir veri bulunmamakla birlikte bu miktar›n kamu rakamlar›ndan da, OECD ülkelerine ait genel rakamlardan da daha fazla oldu¤u tahmin edilmektedir. 2003 PISA sonuçlar›na göre Türkiye Kamu Okullar› puan ortalamas› 418, OECD Kamu Ortalamas› 493, OECD Özel Okullar Ortalamas› 526 puan iken Türkiye Özel Okullar ortalamas› 569 puan olmufltur. Fen okuryazarl›¤›nda, problem çözmede ve okuma becerilerinde de benzer bir tablo vard›r. Dünya üzerinde e¤itimin önemini vurgulamayan tek bir ülke olmamakla birlikte e¤itime ayr›lan kaynaklar vurgulanan düzeyde de¤ildir. Gelece¤in insan›n› yetifltirme, geliflmifl bir toplum olma ve bilgi ça¤›na uyum sa¤lama yolunda e¤itime gereken yat›r›m yap›lmal›d›r.

Ergun KARAHASANO⁄LU FMV Özel Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu Müdürü


FMV E⁄‹T‹M

Ailelerle birlikte geliflim Ifl›k Okullar›, ö¤rencilerimizin gelifliminde ebeveynlerin katk›s›n› ve ifl birli¤i gereksinimini dikkate alarak ailelere yönelik e¤itim programlar›n› hayata geçiriyor. “Ana-Baba Okulu” çal›flmalar› ve ailelerin kat›ld›¤› e¤itim programlar›yla çocuklar›m›z›n geliflimine boyut kazand›r›yor.

25. y›l›nda Feyziye Mektepleri Vakf› Ifl›k Okullar› olarak çocuklar›m›z› yetiflkinlik yaflam›na haz›rlaman›n yan›nda onlar›n duygusal, sosyal, bedensel, ahlaki gereksinimlerinin karfl›lanmas› ve sorunlar›n›n giderilmesi de e¤itim faaliyetlerimizin önemli bir bölümünü oluflturuyor. Ancak, çocuklar›m›za bilgi, beceri, tutum ve al›flkanl›klar kazand›r›lmas› ve bunlar›n onlar›n üzerinde kal›c› olmas› için velilerimizin bu çal›flmalar› desteklemeleri gerekiyor. Okulda yap›lan çal›flmalar ebeveynlerin deste¤iyle anlam kazan›yor ve kal›c› olabiliyor. Bu nedenle velinin okulla ifl birli¤i içinde olmas›, ö¤rencinin e¤itimini kolaylaflt›r›yor. Yeni nesli yetifltiren anne-babalar oldukça zorlu bir görev ve sorumluluk yüklenmifl durumdalar. Bu sorumluluk; çocuklar›n› do¤ru

1

Ifl›k Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi

12

yönlendirmeyi, onlarla uyumlu ve sa¤l›kl› bir etkileflim içinde olmay› gerektiriyor. Ö¤rencilerimizi daha iyi yetifltirip yararl› sonuçlar elde etmek ve onlar› yeterli duruma getirmek hepimizin ortak sorumlulu¤unu kaps›yor. Bu sorumlulukla Ifl›k Okullar›nda ailelere ve ebeveynlere yönelik süreklili¤i olan çal›flmalar ve “Ana-Baba Okulu” uygulamalar› hayata geçiriliyor. Ana-Baba Okulu çal›flmalar›yla anne ve babalar›n çocuklar›yla iliflkilerini, anababal›k anlay›fllar›n› yeniden gözden geçirmelerine ve deneyimlerini birbirleriyle paylaflmalar›na olanak tan›n›yor. Bu çal›flmalar, annebabalara çocuklar›yla sa¤l›kl› bir iletiflim kurabilmeleri için yol gösteriyor. Ana-Baba Okulu etkinliklerinde, anne-babalar›n günlük hayatta karfl›laflt›klar› e¤itim ve iletiflim sorunlar›n›n çözümüne yönelik pratik öneriler yer al›yor; yap›lan pedagojik hatalar, olmas› gereken do¤rularla birlikte ele al›n›yor. Ana-Baba Okulu, kendini de¤ifltirmek konusunda istekli ve kararl› olan tüm anne-babalar ve ö¤retmenlere vazgeçilmez bir deneyim kazand›r›yor. Erenköy Kampüsü Aile E¤itimi ve ‹fl Birli¤i Çal›flmalar› 2001 y›l›ndan bu yana gerçekleflen veli paylafl›m ve grup çal›flmalar›, 3 ila 12 oturumlukhaftal›k olarak yap›l›yor. Çal›flmalar›m›zda zaman zaman toplum yarar›na çal›flan AÇEV (Anne Çocuk E¤itim Vakf› ) ya da konusunda uzman akademisyenlerle gerçeklefltirilen seminerler de yer al›yor. Gruplarda çal›flmalar› kampüsümüzün Rehberlik ve Psikolojik Dan›flma Servisi kadrosundaki psikolojik dan›flmanlar yürütüyor. Bu çal›flmalara okul öncesi, ilkö¤retim ve lise düzeyinden yaklafl›k 620 veli kat›ld›. Veli


FMV MÜZ‹K

paylafl›m ve grup çal›flmalar›nda flu ana kadar ele al›nan konular; ana-baba tutumlar›, geliflim dönemleri ve özellikleri, iletiflim becerileri konular›n› içeriyor. ‹letiflim becerileri çal›flmas›, iliflkilerimizde yapaca¤›m›z küçük de¤iflikliklerin günlük hayat›m›zda büyük farkl›l›klara yol açabilece¤i inanc›yla “Küçük Ad›mlar” ad› alt›nda gerçeklefltiriliyor. “Ergenle ‹letiflim” ve “Duygusal Okuryazarl›k” konusu da tercih edilen bir baflka Ana-Baba Okulu veli paylafl›m grup çal›flmas›n› oluflturuyor. Çocu¤un geliflim süreçlerinde; baflar›l› bir sosyal etkileflim kurma, yeterli özgüven sahibi olma ve kendi kendini disipline etme gibi özelliklerin kazan›lmas›nda baba modeliyle kurulan özdeflimin önemini irdeleyen, baba-çocuk iletiflimini art›rmay› ve babal›k rolü konusunda fark›ndal›k kazand›rmay› amaçlayan “Kumdan Kaleler” adl› baba paylafl›m grubu da önemli ilgi gördü. Çal›flmaya 180 baba çocu¤u ile birlikte kat›ld›. 2010-2011 E¤itim-Ö¤retim Y›l›nda da velilerimiz için “fiiddet Davran›fl›n› Önlemede Ailenin Rolü” konusu ele al›nacak ve May›s 2011 tarihinde “Kumdan Kaleler II” baba-çocuk e¤itimi gerçeklefltirilecek. Ayaza¤a Kampüsü Ana-Baba Okulu Okullar›n rehber ö¤retmenleri, T.C. Hükümeti taraf›ndan Avrupa Birli¤i’nin mali katk›s› ve UNICEF’in teknik deste¤iyle 2006 y›l›nda hayata geçirilen “7-19 Yafl Aile E¤itimi Program› Projesi” kapsam›nda e¤itim ald›lar. Bu e¤itimle birlikte Rehberlik ve Psikolojik Dan›flma Servisimizin plan› dâhilinde düzenlenen veli seminerleri revize edildi. 2006 y›l›ndan itibaren de “Ana-Baba Okulu” çat›s› alt›nda topland›.

Bu süreçte, velilerimizin çocuklar›n›n e¤itim ve yetifltirilmesinde karfl›laflt›klar› güçlükleri aflmalar›nda, onlara destek olmak, temel konularda paylafl›mda bulunmak ve birlikte çözüm yollar› üretmek için, her e¤itim-ö¤retim y›l›nda ayda bir defa yap›lan, toplamda 6 oturumluk “Ana-Baba Okulu” aç›l›yor. Grup liderliklerini de psikolojik dan›flmanlar›m›z yürütüyor. Ana-Baba Okulu’nda temel konular›; de¤erler, etkin ö¤renmede ailenin rolü (çal›flma al›flkanl›klar›, zaman yönetimi), geliflim dönemi özellikleri (bedensel, duygusal, sosyal, biliflsel), ergenlik dönemi, anne-baba tutumlar› (aile içi fliddet), zararl› al›flkanl›klar (madde, TV, internet ba¤›ml›l›¤› vb.), sa¤l›kl› iletiflim oluflturuyor. Bu konulara velilerin gereksinimlerine göre baflka konular da ekleniyor ve bunlar her ay interaktif olarak ele al›narak sunum ve çeflitli etkinliklerle zenginlefltiriliyor. Ayr›ca ele al›nan konular›n özeti niteli¤inde kitapç›klar haz›rlanarak velilere sunuluyor. Ifl›k Anaokulu Niflantafl› Kampüsü Ifl›k Anaokulu Rehberlik ve Psikolojik Dan›flmanl›k Birimi taraf›ndan Ifl›k Anaokulu velilerine yönelik olarak her ay›n ilk perflembe günü bilgilendirme toplant›lar› düzenleniyor. Bu toplant›larda, “okula bafllang›ç ve uyum süreci”, “anne-baba tutumlar›”, “aile içi iletiflim”, “okul öncesi dönemi geliflim özellikleri” gibi farkl› konular ele al›n›yor. FMV Ifl›k Okullar›, e¤itim-ö¤retimle beraber ebeveynlerle ifl birli¤i ve ortak çal›flmalar gerçeklefltirerek ö¤rencilerimizin gelece¤ine birçok boyutta katk› sa¤lamay› amaçl›yor.

Ana-Baba Okulu, anne ve babalar›n çocuklar›yla iliflkilerini, ana-babal›k anlay›fllar›n› yeniden gözden geçirmelerini ve deneyimlerini birbirleriyle paylaflmalar›n› sa¤l›yor.

13


‹Ç‹M‹ZDEN B‹R‹

Modan›n prensesi:

‹dil Tarzi Genço¤uz Moda ve tasar›m alan›nda Türkiye’nin önemli de¤erleri aras›nda yer alan ‹dil Tarzi, ayn› zamanda fanatik bir Ifl›kl›. Ifl›k Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde de ö¤retim görevlisi olan Tarzi’nin Ifl›k için tasarlad›¤› özel koleksiyonlar da Ifl›k Butiklerde Ifl›kl›larla bulufluyor. Sevil KARACIK FMV ve Ifl›k Okullar› Kültür Sanat Yöneticisi Giray KARANLIK Yazar - Araflt›rmac›

dil Tarzi Genço¤uz’la Ayaza¤a Kampüsü Botanik Seras›’n›n fantastik ortam›nda, uçuflan Hint bülbüllerinin flak›malar› aras›nda söylefliyoruz. Söyleflimizin bir baflka özelli¤i daha var. K›sa bir zaman önce biz bu söylefliyi yaparken ‹dil Han›m’›n bir k›z› vard› ama flimdi sizler röportaj› okurken iki k›z› bulunuyor. En genç Ifl›kl› Elif, dünyaya merhaba, dedi. Biz de ona “Hofl geldin Ifl›kl› bebek!” diyoruz. Bir tasar›mc› ayn› zamanda bir akademisyensiniz. Ifl›k Üniversitesindeki e¤itmenli¤iniz nas›l bafllad›? Akademik kimli¤im benim için oldukça yeni… Atölyem ve ofisim 15 y›ld›r Maslak’ta bulunuyor. Kampüsün önünden geçerken, d›fl cephedeki duyurulardan Ifl›k Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi kuruldu¤unu fark ettim. Bir Ifl›kl› olarak mezun oldu¤um okulun üniversitesinde böyle bir fakültenin aç›lm›fl olmas› benim için inan›lmaz heyecan verici bir olayd›. Bu duyguyla fakülteye geldim ve Say›n Süleyman Saim Tekcan Hoca’yla tan›flt›m. Üç y›l önce, görüflmemiz sonucunda, moda trendlerine yönelik bir seçmeli dersle Ifl›k Üniversitesindeki akademik hayat›m bafllam›fl oldu. E¤itimci olmak sizde nas›l bir duygu yaratt›? Ifl›k Lisesinden mezun olurken kendime iki kariyer hedefi koymufltum. Birincisi; moda tasar›mc›s› olmakt› çünkü bunu çok istiyordum ve R›fat Özbek’in Londra’daki baflar›lar› benim rüyalar›m› süslüyordu. Di¤eri ‹ngilizce ö¤retmeni olmakt›. S›navlarda tasar›mc›l›kla ilgili bir bölüme giremeseydim ‹ngilizce ö¤retmenli¤ini ya da mütercim tercümanl›k bölümünü tercih ederdim. Üniversite s›navlar›nda her ikisini de


m› hem de moda illüstrasyonu dersleri ald›m. Okul süreci boyunca da devaml› olarak fabrikalara staj yapmaya gittim. Bu stajlarda pek çok farkl› fabrika deneyimim oldu. Saat 15.00-16.00 gibi dersten ç›k›p arabayla hemen fabrikalara gider ve akflam mesaisine kal›rd›m. Orada personelle yemek yer ve gece 10 gibi eve dönerdim.

‹dil Tarzi’nin k›z› Mina da kendisi gibi bir Ifl›kl›... Ailedeki en genç Ifl›kl›’n›n ismi ise

kazand›m ve tasar›m› tercih ettim. Üniversite ve master e¤itimimi tamamlay›p Türkiye’ye dönerek kendi çal›flmalar›ma bafllad›ktan sonra da atölyeme stajyerler almaya bafllad›m. Y›lda 20 civar›nda stajyer e¤itiyordum ve bundan büyük bir haz al›yordum. Güzel Sanatlar Fakültesinde e¤itmenlik imkân› olunca, o stajyerlerin say›s› üzülerek azalmak zorunda kald›. Moda tasar›mc›l›¤›nda akademik e¤itimin önemi nedir? Öncelikle düflünmeyi ö¤reniyorsunuz. Bir tasar›m› nas›l flekillendirmeniz gerekti¤ini ö¤reniyorsunuz. Tasar›m süreçleri bir hayal âlemi de¤il, özellikle moda tasar›m›, endüstri ürünleri tasar›m›, mimarl›k gibi alanlarda endüstriyle iç içe tasar›m yapmak zorunlulu¤u bulunuyor. “Bir hayalim var, bir elbise yapay›m. Biri de gelsin onu als›n, duvar›na ass›n!” bak›fl› bizim alan›m›z için söz konusu de¤il. Dolay›s›yla akademide, iflin süreçlerini, kendinizi nas›l planlaman›z gerekti¤ini, iflin yarat›c› k›sm›yla beraber teknoloji aç›s›ndan bilmeniz gerekenleri ö¤reniyorsunuz. Sizin de önemli bir e¤itim kariyeriniz var. Bundan da söz edelim mi? 1989 y›l›nda liseden mezun olunca, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde, moda ve tekstil bölümünde 4 y›l e¤itim ald›m. O dönemde Türkiye’de modadan çok, tekstilden söz ediliyordu ve sektörün ismi de tekstildi. Yerli markalar, imajlar›yla uluslararas› anlamda bir aç›l›ma girmemiflti. Ben de belki uzun y›llar sonunda olsa da uluslararas› anlamda bir kariyer hedefliyorsam, mutlaka yurt d›fl›na gitmeliyim ve burada ald›¤›m e¤itimi pekifltirmeliyim, diye düflündüm. Marmara Üniversitesindeki ikinci senemde Londra’ya gittim. Londra’da moda alan›nda önemli isimler yetifltirmifl olan Central Saint Martin’s School Of Art and Design’›n yaz okuluna kat›ld›m. Hem moda tasar›-

Okuldan sonra? Okuldayken master yapmay› ve Milano’da Domus Academy’e girmeyi kendime hedef belirledim. Bunu seçme sebebim; okulun hem moda alan›nda verdi¤i e¤itim hem de ikinci bir yabanc› dili ö¤renebilme imkân›yd›. Bu hedefle üniversitenin üçüncü s›n›f›nda ‹talyanca kurslar›na gittim. Yaz›n da Floransa’ya giderek ‹talyanca kursuna kat›ld›m. Orada bir de erkek arkadafl›m oldu. Döndü¤ümde ‹talyanca konusunda bülbül gibi olmufltum! Bunu bütün Ifl›kl› gençlere tavsiye ediyorum. Yurt d›fl›na gittiklerinde o ülkenin dilini konuflan insanlarla -güzel vakit geçirmek anlam›nda söylüyorum- arkadafl olsunlar. Yabanc› dili gelifltirmede yüzde yüz garantisi var! Giyim Sanayicileri Derne¤inin açt›¤› yar›flmalara kat›ld›m ve ödüller ald›m. Mezun olunca onlara sundu¤um dosyalarla Domus Academy’e baflvurdum ve kabul edildim. Master yapt›m ve bir y›l Milano’da yaflad›m. Benim tasar›m alan›ndaki kiflisel özgünlü¤ümü yakalamamda, hayat›m›n dönüm noktalar› Londra ve Milano’dur. Bu flehirlerin benim üzerimde çok etkisi oldu.

Elif... Elif bu röportaj yap›l›rken henüz do¤mam›flt›. Ama o da dünyaya “merhaba” dedi.

Tarzi, aristokrat bir aile. Siz prenses misiniz? Ben kendimi hep prenses zannettim ama de¤ilim. Hayat›m boyunca babam bana “prenses” dedi ve ben, evin prensesi oldum. Özel günlerde de prensesler gibi giyindim. Bizim hikâyemiz flöyle: Benim baba kökenim Afganistan’›n Kandahar bölgesinden geliyor. Büyük büyükbabam Mahmut Tarzi, bir filozof ve flair. Afganistan’da ilk gazeteyi ç›karan önemli bir düflünür. Kendisi Kral Amanullah Han’a k›z›n› gelin olarak veriyor. Benim büyük halam Kraliçe Süreyya. Dolay›s›yla Tarzi ailesi saraya giriyor. Daha sonra Amahullah Han’›n ve Süreyya’n›n o¤ullar› Prens Ehsanullah da halam Leyla ile evleniyor. Dolay›s›yla halalar›m kraliçe ve prenses… Ben de orada kalsayd›m belki beni de bir prens al›rd›!.. Krall›k da¤›l›nca aile Türkiye, ‹sviçre, ‹spanya gibi farkl› ülkelere da¤›l›yor. Büyükbabam da Atatürk’ün kabulüyle Türkiye’ye

15


‹Ç‹M‹ZDEN B‹R‹

bir koleksiyon ç›kt›. Türkiye’de bu alanda bir Türk tasar›mc› da yoktu ve ben ülkeye döndü¤ümde yolumu bu alanda çizmeye karar verdim. Böylece triko yolculu¤u bafllad›.

1988-1989 Ifl›k Lisesi Y›ll›¤›

“Ben fanatik bir Ifl›kl›y›m... Ifl›kl› olmaktan her zaman gurur duydum. Ifl›k Marfl›’n› söyleyince hâlâ a¤l›yorum. Niye a¤l›yorum bilmiyorum ama a¤l›yorum!”

16

geliyor. Kendisine Niflantafl›’nda bütün hayat› boyunca oturdu¤u bir ev tahsis ediliyor. “Trikoyu yeniden tan›tan tasar›mc›” olarak da an›l›yorsunuz. Bu nas›l olufltu? Bunda ‹talya’n›n etkisi var. E¤itim esnas›nda akademisyenlerin ö¤renciler üzerindeki etkisinin bir d›fla vurumu diyebiliriz. ‹talya’daki e¤itim sisteminde, jüriye sunmak için yapt›¤›n›z çal›flmalar›n önemli bir k›sm›n› seçti¤iniz dan›flman›n atölyesinde yap›yorsunuz. Benim seçti¤im dan›flman, çok Sevgili Ö¤retmenim Ornella Bignami ‹talya’da çok önemli bir e¤ilim öngörücüsüydü (trend setter) ve iplik tasar›m› konusunda uzmand›. Milano’nun merkezindeki stüdyosunda, tasar›m ekibiyle beraber hem iplik gelifltirme, renk ve konsept dan›flmanl›¤› hem de ‹talya ve ‹talya d›fl›ndaki pek çok markan›n triko koleksiyonlar›n›n tasar›m›n› yap›yordu. Ben orada triko dâhil, tekstil sektörü içinde her türlü ürünü yapman›n bir üretim metodu oldu¤unu gördüm. Nas›l örme ve dokuma makineleri varsa ayn› biçimde de triko makineleri var. Ancak trikoda üretim süreçleri örme ve dokumaya nazaran daha özen ve uzman ekipler gerektiriyor çünkü daha naif bir ürün. Ama bir stiliniz, bir özgün tasar›m duruflunuz varsa triko sizin için sadece bir üretim metodu. Ben bundan o kadar etkilendim ki bütün diploma projemi triko üzerine yapmaya karar verdim. Bunun için ‹talya’daki bütün fuarlara gittim, her standa girdim ve pek çok kifliyle tan›flt›m. Bu arada Türkiye’de Beymen Academia’y› kazanm›flt›m ve ülkemizde ilk koleksiyonumu ç›karacakt›m. Beymen’le benim portfolyomun sponsoru olmalar› için görüfltüm. Onlar da heyecanland›lar ve kabul ettiler. Ben de ticari olan, ayaklar› yere basan bir portfolyoyla mezun oldum. Ortaya bir sezon sonra Beymen ma¤azalar›nda sat›fla sunulan

Bu arada önemli markalarla önemli koleksiyonlar gerçeklefltirdiniz. Firmalar›n beni seçti¤i kadar ben de firmalar› seçmeye çal›flt›m. Her zaman marka yat›r›m süreci olan, ard›nda güçlü bir grup bulunan ve ekiplerinin vizyonu bana bir fleyler katacak firmalar› tercih etmeye çal›flt›m. Alt›ny›ld›z Kumafl, ADV, Collezione, Damat, Hamam, Gümüflsuyu Hal›lar›, Mudo, Network, Ramsey, Fabrika, Pierre Cardin, Yünsa gibi birçok marka ve firmaya marka etiketlemeleri, ev tekstili ve moda alanlar›nda hizmet verdim. ‹dil Tarzi Ltd, Turquality Akredite Marka Dan›flmanl›k Firmas› olarak kabul gördü. Ifl›k’a dönersek… Sizin için Ifl›k’›n anlam›? Ben fanatik bir Ifl›kl›y›m! Ifl›k’a da anaokulundan girdim ve liseden mezun oldum. Bizim dönemimiz çok disiplinliydi. Biz de çal›flkan ama h›nz›r ö¤rencilerdik! Ben çal›flkan, büyüklerine sayg›l›, iliflkilerde idareci olmam, kimi zaman h›nz›rl›klar› üstlenip ama tatl› dille hocalar›m›zla konuflup olaylar› yumuflatmamdan dolay› sevilen bir ö¤renciydim. Bir de beni okula ba¤layan koro vard›. Sevgili Selahattin Evcil… Herhalde Ifl›k’› damarlar›ma sokan kiflilerin en önemlilerinden birisidir. Ortaokuldan itibaren korodayd›m ve sopranoydum. Hatta beni radyoya önerdiler. Koro öyle büyük bir aflkt› ki… Ifl›k da öyle. Robert’li olan annem; benim de lisede Robert’e gitmemi istemiflti. Çok da baflar›l› bir ö¤renciydim ama o gün s›nava gitmedim. Anneme flöyle demifltim: “Ben gidersem bu s›nav› kazanaca¤›m› biliyorum ama okulumu o kadar çok seviyorum ki beni gönderme!” Ve Robert Kolej’in s›nav›na girmedim; ö¤renimime Ifl›k’ta devam ettim. Ifl›kl› olmaktan her zaman gurur duydum. Ifl›k Marfl›’n› söyleyince hâlâ a¤l›yorum. Niye a¤l›yorum bilmiyorum ama a¤l›yorum! Ifl›k’la ilgili önemli bir proje de Ifl›k Butik… Bu süreç nas›l olufltu? Yaklafl›k 4 y›l önce Vak›f Genel Müdür Yard›mc›s› Say›n Volkan K›r›m’la bir hayalimi paylaflm›fl ve bir modac› olarak Ifl›k ö¤rencilerinin formalar›n› tasarlamak istedi¤imi söylemifltim.


FMV KÜLTÜR

Böylece bir diyalo¤umuz oluflmufltu. Bu sene de Volkan Bey beni arad›, “125. Y›l ve 14 Aral›k Gecesi için Ifl›k Logolu Ürünler” ad›nda bir projemiz var, diyerek beni davet etti. Bu konuda bir brifing ald›m. Ekibimle bunu de¤erlendirdi¤imizde, bu projenin içinde promosyon ürünlerinden ünlü tasar›mc›lar›n Ifl›k için yapaca¤› ürünlere, moda ürünlerine kadar genifl bir yelpazenin olmas› gerekti¤ini düflündük. Vakfa, bu konseptin bir sunumunu yapt›k. Bunun üzerine Ifl›k Kampüsleri içindeki belirli alanlarda, içinde Ifl›k logolu ürünlerin yer ald›¤› ve ma¤aza fleklinde iflleyecek ama henüz ismi olmayan bir projeleri daha oldu¤undan söz ettiler. Bunun üzerine bu projeyle ilgilenen ekibe bir sunum yapt›m. Bu sunumda, genel konsept, koleksiyonun kendi duruflu ve tasar›m gustosuyla ilgili ortak bir dilde konufltu¤umuzu fark ettik. Sonunda Ifl›k Butik içindeki bu koleksiyonlar›n ifl yüklenicisi olarak Ifl›kl› olman›n getirdi¤i ba¤la beraber, bütün operasyona birçok farkl› alanda destek verir hâle geldim. Ifl›k Butik ismi nas›l olufltu? Ne amaçland›? Belli çal›flmalar sonucunda beraberce ismini koyduk. 125 y›ll›k bir kurum olarak Ifl›k Okullar›n›n bir felsefesi var. Yolu Ifl›k’tan geçmifl olanlar üzerine yans›tt›¤› bir kültür var. Ö¤rencilerimiz, velilerimiz, mezunlar›m›z, ö¤retim elemanlar›m›z, Ifl›k Okullar›na hizmet veren kurulufllar var. Yani bakt›¤›n›zda ciddi bir Ifl›k a¤›, Ifl›k toplulu¤u ve kendini Ifl›kl› hisseden büyük bir kitlenin varl›¤›n› görüyorsunuz. Biz Ifl›k olarak bu kitlenin kendi hayat›nda, sosyal yaflant›s›nda veya ev ortam›nda var olmak istiyoruz. Bu da 21. yüzy›l›n moda ve tasar›m anlay›fl› içinde, onlara al›flverifl zevklerini tatmin edecek ürünler sunmakla mümkün olabilir. Dolay›s›yla Ifl›k Butik, onlar›n günlük yaflamlar›nda Ifl›k’›, Ifl›k zevkini ve kültürünü daha iyi hissederek yaflamalar›na vesile olmay› amaçl›yor. Ifl›k Butikler nerelerde ve içlerinde neler var? 14 Aral›k’ta bütün Ifl›k Kampüslerinde ve fiile’deki Üniversite içinde aç›ld›. Ürünler içinde hafta sonunu çok daha keyifli geçirecekleri, benim imzam› tafl›yan bir koleksiyon var. Bunlarda moda renkleri; nar k›rm›z›, indigo ve ekruyu görüyoruz. 3 yafltan bafll›yor ve yukar› do¤ru giderken bayanda 42 ve erkekte extra large bedenlerine uzan›yoruz. Ayr›ca Benetton markas›n›n da Ifl›k Butikler için özel olarak üretti¤i bir koleksiyon

yer al›yor. Bu koleksiyonda da erkek, kad›n ve çocuk için, yeflil, bordo, gri tonlar›n›n hâkim oldu¤u çok keyifli bir renk skalas› içinde ürünler yer al›yor. Koleksiyonda eflofman, k›sa ve uzun kollu Ifl›k meflaleli tiflört gibi pek çok ürün var. Bu koleksiyonlar d›fl›nda Ifl›k Butiklerde çok de¤erli tasar›mc›lar›n özel ürünleri var. Bunlardan biri Faruk Malhan… Faruk Malhan, ayn› zamanda bir Ifl›kl› veli, o¤lu Ifl›k mezunu. O da bizi k›rmayarak, Ifl›k Butik ve özellikle Ifl›k Okullar›n›n 125. y›l› hat›ras›na, kupa bardak seti tasar›m›yla butiklerimizde yer ald›. Yine Ifl›k’ta ö¤retim görevlisi ve Ifl›kl› bir veli olan Eda Tekcan da bardak altl›klar› ve kitap ayraçlar› tasarlad›. Ayr›ca proje kapsam›nda ‹dil Tarzi imzas›n› tafl›yan bir kravat ve triko flal›m›z da var. Butiklere hafta sonlar› da ulafl›labiliyor ve kampüslerde spor alanlar›na ve merkeze yak›n yerlere konumlanm›fl durumdalar. Her zaman rahatl›kla al›flverifl yapma imkân› bulunuyor. Son olarak bir Ifl›kl› olarak Ifl›kl› gençlere ne söylemek istersiniz? Ifl›kl› olmak; ›fl›k saçmakt›r. Öncelikle bu s›ralarda geçirdikleri günlerin keyfini ç›kars›nlar. Çal›flkanl›klar› ve tembellikleriyle, disiplinleri ve haylazl›klar›yla bunu yaflas›nlar. Her fleyi yaps›nlar. Zaten bunu çok iyi yöneten bir e¤itim kadrosu var. Çünkü süper çal›flkan bir ö¤rencinin hayatta çok baflar›l› olaca¤›na dair bir kural yok. S›n›f›n en haylaz›, çok baflar›l› olabilir. Bu kurum içinde kifliliklerini, bilgi ve becerilerini gelifltirsinler, kültür düzeylerini yükseltsinler. Ezber yapmadan ö¤renerek ilerlesinler. K›z›m da flimdi Ifl›k’ta ve ben onun için bu yolu izleyece¤im. Ders her fley de¤il; kiflisel geliflim, kültür birikimi için ne gerekiyorsa bunu yap›n. Ders haricinde de gruplar kurun, etkinlikler organize edin, projeler yarat›n ama her fleyi sevgi ve sayg› çerçevesi içinde yap›n.

“Ifl›k Butiklere hafta sonlar› da ulafl›labiliyor. Kampüslerde merkeze ve spor alanlar›na yak›n yerlerde konumlanm›fl durumdalar. Her zaman rahatl›kla al›flverifl yapma imkân› bulunuyor.”

125. y›l gala yeme¤inde, efli Bekir Genço¤uz (solda) ve kardefli Kerim Tarzi’yle (sa¤da) beraber...


KAPAK

Feyziye Mektepleri Vakf› Ifl›k Okullar›, kuruluflunun 125. y›l›nda, geleneksel 29 Ekim Fener Alay› Yürüyüflü’nü ‹stiklal Caddesi’nde, iki binin üzerinde Ifl›kl›n›n kat›l›m›yla gerçeklefltirdi. Yürüyüfl, Taksim’deki Cumhuriyet An›t›’na b›rak›lan çelenk ve Ata’ya sunulan flükranla son bulurken, Ifl›kl›lar, Türkiye’nin ayd›nl›k gelece¤inin güvencesi olduklar›n› bir kez daha kan›tlad›lar.

CUMHUR‹YET’‹N IfiI⁄IYIZ stiklal Caddesi’nin ismi, önceleri Cadde-i Kebir (Büyük Cadde) idi; Cumhuriyet’in ilk y›llar›nda, 1927’de ‹stiklal Caddesi ad›n› al›r. 1928 y›l›ndaysa Taksim Meydan›’na çok önemli bir anlam kat›l›r. ‹talyan heykelt›rafl Pietro Canonica’ya yapt›r›lan Cumhuriyet An›t›, iki genç Türk; Hadi (Bara) Bey ve Sabiha (Bengütafl) Han›m’›n yard›mlar›yla aç›l›r. Bu durum güzel bir ba¤›, çok de¤erli bir anlam› da betimler: fiimdi, “‹stiklal, Cumhuriyet’e ç›kmaktad›r.” An›t, genç ve ça¤dafl Cumhuriyet’i, Atatürk’ün devrimlerini anlatan önemli bir semboldür. 2,5 y›lda tamamlanan, yap›m›nda tafl ve bronz kullan›lan An›t’›n kuzey yüzünde Mustafa Kemal, askerlerinin önünde görülmekte, di¤er yüzündeyse sivil, ça¤dafl giysileriyle Mustafa Kemal Atatürk, yan›nda ‹smet ‹nönü ve Fevzi Çakmak, askerler ve halkla bir-

18


K‹TAP

likte betimlenerek genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluflu canland›r›lmaktad›r. ‹stiklal Caddesi yürüyüflleri ve An›t önünde düzenlenen törenler, Cumhuriyet tarihinde Atatürk’e ve Cumhuriyet’e ba¤l›l›¤›n ifadesi olarak bir gelenek hâline gelir. Geçen zaman içinde, Feyziye’de 11 y›l müdirelik yapan ve 1935 y›l›nda ilk kad›n milletvekilleri aras›nda yer alan Nakiyye Han›m’›n Taksim Cumhuriyet An›t› önünde “çocuk haklar›” üzerine yapt›¤› konuflman›n resmi, Ifl›k’›n ça¤dafl, ilerici yüzünü gösteren önemli bir belgedir. Bu belgeler aras›na 29 Ekim’de bir yenisi daha kat›ld›. FMV Ifl›k Okullar› ve tüm Ifl›kl›lar, 125. kurulufl y›llar›nda ve Cumhuriyet’in 87. kurulufl y›l dönümünde de ça¤dafl Cumhuriyet’e ve Atatürk’e ba¤l›l›klar›n› yine görkemli bir kutlamayla gösterdiler. ‹stiklal Caddesi boyunca, Taksim Cumhuriyet An›t›’na kadar süren 29 Ekim Fener Alay› Yürüyüflü iki binin üzerinde Ifl›kl›n›n kat›l›m›yla gerçekleflti. Niflantafl›, Ayaza¤a ve Erenköy Kampüslerinde yer alan tüm okullar›n, Ifl›k Üniversitesinin, Feyziyeliler Ifl›kl›lar Derne¤inin, ö¤rencilerin, velilerin, mezunlar›n ve yönetim kadrosunun da içinde bulundu¤u 7’den 70’e tüm Ifl›kl›lar›n kat›ld›¤› yürüyüfl, büyük bir coflku içinde gerçekleflti. Fener Alay› Yürüyüflü s›ras›nda caddede, Ifl›kl›lar›n hep birlikte söyledi¤i 10. Y›l Marfl› yank›lan›rken bayraklar Cumhuriyet için dalgalan›yordu. Ayd›nl›k yar›nlar› simgelemek için yak›lan meflalelerse “Cumhuriyet’in ›fl›¤›y›z.” düflüncesini ifade ediyordu. Bir saati aflk›n bir zamanda ve çevredeki insanlar›n yo¤un alk›fl ve deste¤iyle gerçekleflen yürüyüflte son derece duygulu bir atmosfer yafland›. Yürüyüflün sonunda, FMV Yönetim Kurulu Baflkan› Tufan Durguno¤lu, Taksim Cumhuriyet An›t›’na tüm Ifl›kl›lar ad›na bir çelenk b›rakt›. FMV Ifl›k Okullar› 125. y›l›nda gerçeklefltirdi¤i bu kutlamayla ça¤dafl, Atatürkçü e¤itimin en güçlü temsilcileri aras›nda yer ald›¤›n› bir kez daha göstermifl oldu.

19


KAPAK

Nesillerden nesillere... arih 29 Ekim 1937... Cumhuriyet henüz 14 yafl›nda ama ça¤dafllaflma, ilerleme ve modernleflme yolunda ›fl›k h›z›yla ilerliyor. Atatürk devrimleri, ça¤dafl bir ülkenin temel harc› oluyor. Ata’n›n önderli¤inde ayd›nlanan nesiller, Cumhuriyet’i onun gösterdi¤i yolda daha ileriye götürme inanc› ve arzusuyla yetifliyor. Ifl›k Okullar›, bu heyecan ve mutlulukla Cumhuriyet Bayram›n› kutluyor. Gö¤sünde Ifl›k Lisesi yaz›s›yla ça¤dafl bir Cumhuriyet k›z›, 5. s›n›f ö¤rencisi fieyma Resne gelece¤e gülümsüyor. O, Ege’nin incisi Manisa’n›n önde gelen ailelerinden, Manisal›zadelerin k›z›… Babas›, ‹stanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan› Ord. Prof. fievket Yunt! Resimdeki bayra¤› tafl›yan erkek ö¤renci, s›n›f arkadafl›, daha sonra Galatasaray Spor Kulübünün santrforu olacak Reha Eken, di¤er k›z çocu¤u da yine s›n›f arkadafllar› olan Leyla Düren (Karaköse). Ifl›k, Cumhuriyet için yürüyor. Tarih 2011... Ifl›k Okullar› 125, Cumhuriyetimiz 88 yafl›nda. Ifl›k, ça¤dafl ve Atatürkçü e¤itim anlay›fl›yla, kökleriyle ba¤›n› hiç koparmadan, Türkiye’nin ayd›n gençlerini, yeni nesillerini yetifltirmeye devam ediyor ve bu anlay›flla, bu ba¤la 2011 Cumhuriyet Bayram› gazete ilanlar›nda o tarihî resmi paylafl›yor genç nesillerle. Ve 125. y›lda, köklerle o ba¤› en güzel tarif edecek bir olay hayata geçiyor. 29 Ekim 1937 tarihindeki Cumhuriyet Bayram› kutlamalar›nda gö¤sünde Ifl›k Lisesi yazan Cumhuriyet çocu¤u fieyma Resne, FMV ve Ifl›k Okullar› Kültür Sanat Yöneticisi ve Ifl›k Lisesi 1973 mezunu Sevil Karac›k’›n organizasyonuyla Feyziye Mektepleri Vakf›nda genç nesillerle bulufluyor. FMV Yönetim Kurulu Baflkan› Tufan Durguno¤lu ve Vak›f Genel Müdürleri; Alp Günay ve Turgut Binzet, fieyma Han›m’› Vak›f toplant› odas›nda ailesiyle birlikte a¤›rl›yor, hat›ralar yâd ediliyor. Geçmifle yönelik an›lar ö¤reniliyor. fieyma Han›m anlat›yor: O dönem, okulda balo ve özel temsiller düzenlenirmifl. Bahçe küçük oldu¤u hâlde erkek ö¤renciler futbol oynarm›fl ve her gün bir cam k›r›l›rm›fl! O zaman Ifl›k’›n müdürü Eflref Binzet Bey’mifl. fieyma Han›mlar›n evi fiiflli’de olmas›na ra¤men 4 ve 5. s›n›flar› Ifl›k’ta yat›l› okumufl. Evde imkânlar› oldu¤u hâlde ailesi bunu arzu etmifl. fieyma Han›m 125. kurulufl y›l dönümü yeme¤ine de FMV Yönetim Kurulu Baflkan›’n›n davetlisi olarak kat›l›yor. 125 y›ll›k köklü bir kurumun arflivindeki bir foto¤raf, bir an› olarak kalm›yor. Yaflamaya devam ediyor ve yeni an›lara, yeni güzelliklere vesile oluyor: Ifl›kl› olman›n, Cumhuriyet’e sahip ç›kman›n sonsuzlu¤a uzanan gücünü, de¤erini ve anlam›n› betimleyerek…

T

20


TAR‹H

Az zamanda çok ve büyük ifller yapt›k! Ö¤rencilerime Türkiye Cumhuriyeti ‹nk›lap Tarihi ve Atatürkçülük dersini anlat›rken bütün bir y›l içinde devrimlerden bahsediyorum. Anlat›rken o kadar çok fleyden bahsediyorum ki gören; yap›lanlar›n son yüzy›l boyunca sürdü¤ünü san›r. Ama hay›r. Yap›lanlar çok de¤il; 10-12 y›lda baflar›lm›fl ifller.

üflünüyorum ve inanam›yorum. Düflman yurdu sarm›fl, Kütahya-Eskiflehir Savafllar› devam ediyor. Üstelik ifller de pek yolunda gitmiyor. Herkes ülke elden gidiyor derken, birisi ç›k›yor ve “e¤itim flart” diyor. Savafl›n orta yerinde “Maarif Kongresi” toplan›yor. Dönemin Millî E¤itim Bakan› Hamdullah Suphi Bey, Mustafa Kemal’e geliyor: “Pafla’m, vaktinizi almayaca¤›z… Ö¤retmenler Derne¤i, birkaç gün sonra Ankara’da toplanacak. ‹ki yüzden fazla ö¤retmen kat›l›yor. Fakat Fevzi Pafla’y› dinleyince tereddüde düfltük. Savafl›n yo¤unlaflaca¤› anlafl›lan bir s›rada, böyle genifl bir toplant› size ayak ba¤› olabilir. Uygun görürseniz erteleyelim.” diyor. Pafla ise “Hay›r, hay›r ertelemeyin… Cahillikle, ilkellikle savafl, düflmanla savafltan daha az önemli de¤ildir. Toplant›ya ka-

D

t›laca¤›m ve konuflaca¤›m.” diyor. Yine buna benzer bir örne¤e Lozan Bar›fl görüflmelerinin kesintiye u¤rad›¤› bir dönemde rastl›yoruz. Savafl tehlikesi devam ediyor ama Mustafa Kemal “Bir dakika, önce bar›fl yapmay› bekleyelim, sonra di¤er ifllere bakar›z.” demiyor. ‹zmir’de, ülkenin her yerinden iflçi, çiftçi, tüccar ve sanayici temsilcilerinin kat›ld›¤› ‹ktisat Kongresi’ni topluyor. Kongrede yeni Türk devletinin izleyece¤i ekonomik program ve kalk›nma hedefleri belirleniyor. Zaten 9 Eylül 1922’de Türk ordular›n›n ‹zmir’e girdi¤i gün “Gerçek savafl›m›z flimdi bafll›yor.” dememifl miydi? Beni en çok etkileyen ve flafl›rtan devrimlerden biri de harf ink›lab›d›r. O günleri gözlerimin önüne getiriyorum. Ülkede okuma-yazma bilmek âdeta ayr›cal›k hâlinde. Düflünsenize siz flansl› az›nl›ktans›n›z; okuryazars›n›z. Harf devrimi olmufl, ertesi gün okuyamaz-yazamaz hâle geliyorsunuz. K›z›yorsunuz, bu da nereden ç›kt› diyorsunuz, gazete bile okuyam›yorsunuz. Birisi ç›km›fl, kara tahtan›n bafl›na geçmifl, “Bu A, Bu B” diyor. Ama bir bak›yorsunuz bu harflerle daha rahat okunuyor. Üstelik sadece sen de¤il, herkes kolayca okuyabiliyor. ‹nan›lmaz bir okuma-yazma seferberli¤i bafll›yor. Her yerde millet mektepleri kuruluyor. Ülkede kimsecikler okuyamaz-yazamazken herkes bir anda okuryazar oluyor. Bu anlatt›klar›m sadece bir, iki örnek. Az zamanda e¤itim, kültür, sa¤l›k, toplumsal, siyasal, spor, güzel sanatlar alanlar›nda o kadar çok ifller yapt›k ki… Ama bize düflen, sadece bu yap›lanlar› anlatmak olmamal›. Bu yap›lanlar›n üzerine bizler neler koyabilirizi, koydurabilirizi düflünmeliyiz. Mustafa Kemal milletine güvenerek milletinden ald›¤› güçle bu kadar çok ifl baflard›. Bizler de onun güvenine lay›k olmal›y›z. Türk, övün, çal›fl, güven.

Fatma F‹L‹Z FMV Özel Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu Sosyal Bilgiler Ö¤retmeni

21


YAfiAM

BURGAZ ADASI On bir isim tespit ettim: ‹stanbul Adalar›, Evliya Adalar›, Keflifl Adalar›, Osman F. ERBELGER FMV Yönetim Kurulu Üyesi Ifl›k Lisesi Mezunu (1949 - 1961)

Kad›köy’ün Adalar›, Ruh Adalar›, Demonesca (Demonisia), Prens Adalar›, Halka Adalar›, Papadonisia, Cin Adalar›, K›z›l Tak›m Adalar›... Bu adalara ‹stanbul’dan hareket eden gemilerin ikinci iskelesi Burgazada (Pyrgos Antigoni-Antigone-Panormos) d›r. lk ad› Panormos iken, sonras›nda Büyük ‹skender’in önde gelen generallerinden Antigone’nin o¤lu Demetrios, (M.Ö. 298’de) kazand›¤› savafl sonras›, babas›n›n ismini ölümsüzlefltirme gayesiyle adaya “Antigone” ismini vermifltir. Burgaz ad›, Türkler taraf›ndan, Yunanca’da kule anlam›na gelen “Pyrgos”un önce Burgazlu olmas›, daha sonra Piri Reis’in Kitab-› Bahriye adl› eserinde Burgaz’a dönüfltürülmesiyle oluflmufltur. Adalara vapur 1846’da iflletilmifltir. Gereksinim sonucu, 1850’de fiirket-i Hayriye ad›yla Osmanl› Denizcilik ‹flletmesi kurulmufl, 1944 y›l›na kadar hizmet vermifltir. fiair Nedim’in (d.1681 ‹stanbul - ö.1730 ‹stanbul) ‹stanbul Kasidesi’nde ”Bu flehr-i Sitanbul ki bi misl ü behad›r. Bir sengine yekpare Acem mülkü fedad›r.” (Bu ‹stanbul ki emsalsiz ve de¤erlidir. Bir tafl›na tüm Acem mülkü feda-

‹ Aya Yani Kilisesi

22

d›r.) dedi¤i 5712 km’lik flehrimizin 1,5 km’lik parças› Burgazada’d›r. Ben do¤ma büyüme Burgazadal›y›m. Bizlere, Burgazl›lara “vatan” denince, akl›m›za k›z›l renkli adam›z›n topra¤› gelir. Topraktan bahsedince akl›ma geldi. 19. yüzy›lda adada bir tafl oca¤› varm›fl, ancak Temmuz 1898’de oca¤›n faaliyetinin sonland›r›ld›¤›n› ö¤reniyoruz. Jeolojik yap› ile ilgili bilgiler kaynakçada gösterilen eserlerde mevcuttur. Vapurla adaya ulafl›ld›¤›nda ‹skele’nin hemen karfl›s›nda Çarfl› Caddesi, sa¤ taraf›nda (cami yönü) Gezinti Caddesi, sol taraf›nda (Heybeliada taraf›) Yal› Caddesi, Ç›narl›k Caddesi, Barbaros Hayrettin Caddesi (‹ndos - Hintli Mevkii): (cami yönünde) Cennet Mevkii’ni (Paradisos) katederek Gönüllü Meydan›’na (Aya Nikola) ulaflan Gönüllü Caddesi (eski ad›yla Manast›r Caddesi) bulunmaktad›r.


Adalar Su Sporlar› Kulübü

Görülmesi tavsiye olunan yerler: Hristos (‹sa Tepesi - Bayraktepe) Metamorfosis Manast›r›: Makedonyal› Basileius taraf›ndan 867-887 y›llar›nda yapt›r›lm›flt›r. 921 y›l›nda Romanus Lekapenos (Romen Diyojen), kendisine karfl› ayaklananlar›n elebafllar›n› buraya sürmüfltü. 1894 depreminde hasar gören manast›r yenilenmifltir. Aya Yani Kilisesi (Ayios Ioannis Kilisesi): Mimar Nikolaos Dimadis’in bugünkü yap›s›ndan (1896) önce, 842 y›l›nda ‹mparatoriçe Theodora taraf›ndan yapt›r›lm›fl ve kiliseye, kilisenin yap›m›na vesile olan Aziz Methodios hapsedilmiflti. Hâlen Ortodokslar taraf›ndan önemli bir yerdir. Kiliseye çok yak›n bir yerde, her y›l 29 A¤ustos’ta yortusu yap›lan bir ayazma mevcuttur. Aya Yorgi Manast›r› ve Kilisesi (Ayios Yeoryios): 17. yüzy›lda yap›ld›¤› tahmin edilmektedir. 1894 depreminde tahrip oldu¤undan, 1897’de flu anda faal olan kilise infla olunmufltur. Kalpazankaya: Ada’n›n iskelesinin aksi yönünde bulunan Kalpazankaya Gazinosu’na yaklafl›k yar›m saatlik tempolu bir yürüyüflle ulaflmak mümkündür. Araba ile de gidilebilir. Gün bat›m›nda ve mevsiminde mehtab›n en güzel izlendi¤i bu yerde, denize girmek ve ga-

zinoda sunulan kaliteli hizmetten yararlanmak mümkündür. ‹smi; zaman›nda burada kalp para bas›lmas› sonucu verilmifltir. Eskiden, k›smen denizin içinde bulunan kayan›n tam ortas›nda kalpazanlar›n tezgâh› görülebiliyordu. Adalar Su Sporlar› Kulübü: 1963 y›l›nda kurulan kulübün ilk baflkan› rahmetli babam Op. Dr. Ahmet F. Erbelger’di. Bendeniz de kurucular› aras›nda bulunmaktan müftehirim. Kardeflim M. Orhan Erbelger de bir süre baflkanl›k görevini üstlenmifltir. Burgazada Deniz Kulübü: 1934’te Dr. Medeni Akman, Nafiz Özalp ve ‹zzettin Feray gibi ada ileri gelenleri taraf›ndan kurulmufltur. Kulüp; bugünkü eski plajda, Adalar Su Sporlar› Kulübü tesislerinin yan›nda faaliyet göstermektedir. Sait Faik Abas›yan›k Müzesi: 1939 y›l›nda babas›n›n vefat› üzerine, annesiyle birlikte Burgazada’ya yerleflen ünlü edebiyatç›m›z, yaflam›n›n son y›llar›n› burada geçirmifltir. Ada yaflam›, birçok öyküsüne konu olmufltur. Darüflflafaka Cemiyeti taraf›ndan yazar›n Burgazada’daki evi, müzeye dönüfltürülerek içindeki eflya ve belgeler korunmufltur. Burgazada Camii: Adan›n tek camisi olan Burgazada Camii, ‹stanbul’un fethinin 500. y›l dönümünde, 1953’te yap›lm›fl ve ibadete aç›lm›flt›r.

Sait Faik’in öykülerine konu olan bal›kç› ve mart›lar›n dostlu¤unu bugün de görebilirsiniz.

KAYNAKÇA

Kalpazankaya’da gün bat›m›

1. Adalar›n Türk Turizmindeki ve Edebiyat›ndaki Yeri ve Önemi. Seminer-Panel sonras› yay›nlanan kitap 2. Bat›l›laflan ‹stanbul’un Rum Mimarlar› - Hasan Kuruyaz›c›, Eva fiarlak 3. Burgazada Sevgilim - Bercuhi Berberyan 4. Dünden Bugüne ‹stanbul Ansiklopedisi - Kültür Bakanl›¤› 5. ‹stanbul - Saffet Emre Tonguç - Pat Yale 6. ‹stanbul Adalar› - Orhan Erdenen 7. ‹stanbul Gezi Rehberi - Murat Belge 8. ‹stanbul ‹mparatorluklar Baflkenti - Stefanos Yerasimos 9. Prens Adalar› - Gustave Schlumberger 10. Prens Adalar› - Joachim Sartorius 11. fiirket-i Hayriye - Eser Tutel 12. Tarih Boyunca ‹stanbul Adalar› - Pars Tu¤lac› 13. Yak›n Ada Uzak Ada Burgazada - Nedim Hazar - DVD

Burgazada Camii

23


FELSEFE

Filozof kimdir

ve nedir felsefe? Erkut Deral FMV Özel Ifl›k Lisesi Felsefe Ö¤retmeni

24

arad›l›flç›lar ve evrimciler insan›n nereden geldi¤i konusunda henüz bir fikir birli¤ine varamad›larsa da -ve asla varamayacaklarsa da- insan›n dünyada var oldu¤u kesindir. Kesin olan bir fley daha vard›r ki insan, ötekilerden farkl›d›r. Bu cümleyi “çünkü insan ak›ll›d›r.” diye bitirmiyorum bak›n›z okur, dikkatinizi çekerim. Çünkü hemen “‹nsan ak›ll› olan tek canl› m›d›r ki?” diye sorar, konuyu daha bafltan, gitmesini hiç istemedi¤im bir yere götürürsünüz. Ne kendinizde okuma zevki, ne bende okunma keyfi b›rak›rs›n›z, karfl›l›kl› sinir oluruz. Bu karfl›l›kl› sinirlenmeye f›rsat ve meydan vermemek için, ben de “çünkü insan ak›ll›d›r.” deyip birbirleriyle uzun uzun sohbet eden yunus ve balinalar›, dehfletli birer haf›zaya sahip olan fil ve develeri, taklit yetenekleri flapka ç›kartt›ran papa¤an ve muhabbet kufllar›n› ve alet kullanan maymunlar› toptan d›fllam›yor ve diyorum ki “‹nsan hayret edebilen tek canl›d›r.” Do¤ada bizimki gibi olmasa da konuflan, hat›rlayan, ezberleyen, alet kullanan, korkan, tedirgin olan, kuflkulanan ve saçmalayan birçok canl› türü görebilirsiniz ama insandan gayr›, hayret edebilenini göremezsiniz. Hayret edebilmek… Bu, insan›n iyi yan›… Güzel… Ama insan›n bunu gölgeleyen bir yan› daha var ki o

Y

da al›flmak… ‹nsan al›fl›r, ne fena… Fena, çünkü al›flmak insana pek çok f›rsat kaç›rt›r. Bak›n›z, nas›l?.. ‹nsan do¤ar; daha küçücük bir bebektir. Çevresindeki her fley de onun için yenidir. Baflta kocaman anne ve baba, onlar kadar kocaman ötekiler (teyze, day›, hala ve daha niceleri), çevreyi kuflatan eflyalar, alet edevat… Bunlar hep ilk karfl›laflt›¤› fleylerdir bebeci¤in ve hepsi, hepsi yenidir. Bebek, bu yeni fleylere hep hayretler içinde bakar. Onlar› önce bak›fllar›, sonra elleri ve illa ki a¤z›yla inceler, hatta mutlu olur onlar› görünce; sevinç 盤l›klar› atar. Çünkü çal›fl›rken ç›kard›klar› sesler çok ilginçtir onlar›n; sars›lmalar›, tatlar›, kokular›… Aman yarabbi, dünya ne kadar ilginç fleylerle dolu? Daha da güzeli bu fleyler ne kadar e¤lenceli! Çok keyifli zamanlar geçirece¤im burada… Böyle bafllar iflte insan yaflamaya… Ya da böyle bafllasa iyi olur. Çünkü böyle anlatmas› çok keyifli oluyor. Ama keyif, o kadar uzun sürmüyor, çünkü insan büyüyor. Büyüdükçe de al›fl›yor. Art›k çevresindeki fleyler ve olup bitenler ona o kadar e¤lenceli gelmiyor. Çünkü onlara al›flm›flt›r insan; onlar› benimsemifl, kan›ksam›fl ve s›radanlaflt›rm›flt›r. “O¤lum bak dütdüt.” “‹yi, n’apiyim yani! Orda da bi tane var; bak, burada da var. Aha bi tane daha… Her yer dütdüt.” Al›flm›flt›r çocuk dütdütlere, daha da fenas›, böyle giderse bir gün s›k›lacakt›r da…


‹ki sözcü¤ü, Philia (sevgi) ve Sophia’y› Dütdütlerden, bipbiplerden, g›yg›ylardan, çukulardan, pukulardan, her fleyden s›k›lacak ve as›k suratl› bir adam / kad›n olup ç›kacakt›r. Trafikte bunalan, kiray› denklefltirmeye, taksiti yetifltirmeye çal›flan, televizyona bakan, seçimlerde oy atan ya da oy atacak kimseyi bulamad›¤›nda yan yatan biri olacakt›r. Böyle olmas›n›n, s›radanlaflmas›n›n, huysuzlaflmas›n›n binlerce nedeni bulunabilir, ama bence en temel nedeni; hayret etmeyi unutmas›d›r. Çok kötü bir hadisedir hayret edememek. Ama böyle olmayanlar da vard›r. Ender de olsa, vard›r. Büyüdü¤ü hâlde, hayret etmeyi unutmayanlar, flafl›r›p kalabilenler, olup biten bu ifller karfl›s›nda küçük dilini yutanlar, niye böyle oluyor, diye merak edenler, meraktan kuduranlar yani bir yan› hep bebek kalanlar vard›r. Biz, iflte bunlara filozof diyoruz. Felsefe Ad› ve Anlam› M.Ö. 6. yüzy›lda yaflam›fl bir matematikçi vard›, Pythagoras diye… Alçakgönüllü adamd›. Kendisine Sophos (Bilge) diyenlere, bu alçakgö-

nüllülük içinde yan›t verirdi: Ben Sophos (Bilge) de¤il, Philosophos’um. (Bilgelik Afl›¤›y›m.) Platon’un ö¤rencilerinden Herakleides Pontikos, felsefe ad›n›n ortaya ç›k›fl›n› böyle anlat›r.1 Macit Gökberk Hoca, Herakleides Pontikos’un bu öyküsünün do¤rulu¤una inanmaz ama itiraf eder ki bu öykü, philosophia deyiminin kazand›¤› anlama çok yak›fl›r. Do¤ru ya da yanl›fl ama güzel... Çünkü iki sözcü¤ü, Philia (sevgi) ve Sophia’y› (bilgelik) birlefltirmifl ve yeni bir kavram yaratm›fl Pythagoras: Philosophia… Kastetti¤i fley; bilgeli¤i sevmek, bilginin peflinden koflmak… Bunu yapan da Philosophos demek oluyor. Buradan da anlafl›laca¤› gibi filozofya asl›nda bir tevazu ifli… Yaflam boyu bilgeli¤in peflinde koflmaya, hatta yolunda ölmeye haz›rs›n, ama kendine ben bilgeyim, demiyorsun. Tamam, ben oldum, demiyorsun. O bebecik gibi hayret ediyor, merak ediyor ve ö¤renmeye çal›fl›yorsun. Bilgi, senin için, ulafl›lmas› gereken bir fley ve ona ulaflmak için ha babam kofluyorsun. Tam yakalad›m, diyorsun, o anda cevaplanmas› gereken yeni bir soruyla karfl›lafl›yorsun ve ne yorgunluk kal›yor ne bir fley; aynen devam… Böyle adam mütevaz› olur tabii. Ben bilgeyim, aç›l›n, diye böbürlenmeye zaman› kalmaz. Çünkü o kas›m kas›m kas›l›rken, Allah muhafaza, bilgiler uçuverir, kaç›verir elinden… Var m› öyle oturup kalmak… ‹flte böyle bir fleydir filozof olmak ve büyüsü vard›r. Bulafl›c›d›r yani; insanl›¤›n ortak mal›d›r ve sar›verir insanl›¤›. Böyle de oldu. Yunanca Philosophia, Arapçaya Felsefe olarak geçti; biz de Arapçadan aynen ald›k ve edindik felsefeyi. Felsefeyi edinmek kolayd›r ve kendisini edinenin mal› olur felsefe, hem de bir ç›rp›da… Tavsiye ederim. 1 Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, Bilgi Yay›nevi, ‹stanbul 1961, sf.17

(bilgelik) birlefltirmifl, yeni bir kavram yaratm›fl Pythagoras: Philosophia…

Barok resmin en önemli adlar›ndan Peter Paul Rubens’in “Dört Filozof” adl› yap›t›. Sanatç›, dostlar› olan dört filozofu tuvale aktarm›fl: kardefli Philip Rubens, Lipsius ve Wowerius…

Ortaça¤da bir Manast›r Okulu… Keflifl filozof ö¤rencilerine yedi sanattan birini anlat›yor.

25


KENT KÜLTÜR

‹stanbul’un kimli¤inde bir sayfa:

Haydarpafla Gar› Giray KARANLIK Yazar - Araflt›rmac›

Bir flehre kimli¤ini veren nedir? Mesela ‹stanbul… Surlar›, kubbeleri, minareleri, köprüleri, K›z Kulesi, vapurlar›, mart›lar› olmasa ‹stanbul, ‹stanbul olur mu? Ya Haydarpafla Gar›?

26

enginlik nedir diye hiç düflündünüz mü? ‹nsanlar›n kiflisel servetinden söz etmiyoruz. Evrensel ve ortak olan zenginlik söz konusu etti¤imiz, yani tüm insanlara ve insanl›¤a ait olan… Sorunun yan›t›; insanl›¤›n biriktirdikleri, gelece¤e uzatt›klar› olmas›n… ‹nsanlar tarih boyunca, bilgiyi, de¤erleri, teknolojiyi, esteti¤i, güzelli¤i biriktirerek gelecek kuflaklara sundular. Her yeni nesil, kendinden öncekilerin b›rakt›klar›na bir ilave yapma çabas›nda oldu. ‹nsanl›¤›n yükseldi¤i kat, ondan öncekiler olmasayd› elbette ulafl›lamaz bir yer olurdu. ‹nsanlar›n biriktirdikleri; iyisiyle kötüsüyle, ac›s›yla tatl›s›yla, gelece¤e yönelik birer belge de oldu ayn› zamanda. Bin y›llar› anlatan büyük bir tarih ve ders kitab›n›n sayfalar› asl›nda bunlar. ‹flte yaflad›¤›m›z zaman diliminde elimizdeki en gerçek, en büyük ve en önemli servet bu. Bu servetin en önemli özelli¤i de bir kifliye, bir kuruma, bir zümreye ait olmamas›… O, hepimizin serveti ve ona hepimiz sahibiz.

Z

Bu servet bizi köklerimize ba¤l›yor, bize kimli¤imizi hat›rlat›yor, yaflam biçimimizi belirliyor, de¤erlerimizi ve kültürümüzü oluflturuyor. ‹flte bu yüzden de bu serveti meydana getiren tüm unsurlar ve yap›lar paha biçilemez bir de¤er tafl›yor. Asl›nda vard›¤›m›z noktada, elimizde olan teknolojiyle bu yap›lar›n tümünü y›k›p daha güçlü, daha büyük olanlar›n› yapabiliriz… Bunu yapt›¤›m›z› bir hayal edin. ‹stanbul’u hayal edin... Surlar›, kubbeleri, minareleri, köprüleri, K›z Kulesi’ni, geçmiflten gelen ne varsa hepsini y›k›p yerine kocaman, gösteriflli, modern ve ak›ll› binalar yapt›¤›m›z› hayal edin... Hayalinizde canland›rd›¤›n›z yer neresi flimdi? Sizce bir ismi var m›? Bir kimli¤i? Bir de¤eri? Peki, size ait bir yaflam alan› var m› burada? Al›flt›¤›n›z, kendinizi iyi hissetti¤iniz, kendinizi ona, onu kendinize ait hissetti¤iniz, an›lar›n›z olan ve di¤er insanlarla paylaflabildi¤iniz... ‹flte bize ‹stanbul’da bu de¤erleri, bu duygular› yaflatan yap›lardan biri, Haydarpafla Gar›...


SA⁄LIK

Önünden her 20 dakikada bir pefline tak›lm›fl mart›lar›yla vapurlar›n geçti¤i, her vapurda bir çocu¤un, bir yafll› amcan›n, bir genç çiftin mart›lar› simitle besledi¤i, onlara gülümseyen Haydarpafla Gar›. Haydarpafla Gar›’n›n çat›s›n›n yand›¤›n› ö¤renen, televizyondan o alevi ve duman› gören pek çok kimsenin kalbinin s›k›flmas› da bu yüzdendir. Ayn› zamanda kalplerin s›k›flmas›, insanlar›n o kayboldu¤unda, Alzheimer olmufl gibi, kendine, kente ve yaflama yabanc›laflaca¤›n› bilmesinden, bundan korkmas›ndan olsa gerektir. Çünkü yanan, kentin haf›zas›ndan bir yaprakt›r. Haydarpafla Gar›, ‹stanbul’u demiryoluyla Anadolu’ya ba¤lar. Bu ba¤, tükenmez öyküleri de bar›nd›r›r. O öyküler; hiç dönmemek üzere dört bir yandaki cephelere giden askerleri, tafl› topra¤› alt›n diye gelenleri, flehre ilk bak›fl›, denizi ilk kez görüflü, gar lokantas›nda yenen son yemekleri, vedalar›, kavuflmalar› ve daha neleri neleri anlat›r... Haydarpafla Gar›’n›n geçmifli 1906 y›l›na uzan›r. Yap›m›na II. Abdülhamit döneminde, 30 May›s 1906 tarihinde bafllanm›flt›r. II. Meflrutiyet’in ilan edildi¤i 1908 y›l›nda da tamam-

lan›p hizmete girmifltir. Neo-klasik Alman mimarisi özelliklerine sahip gar binas›n›n projesi Alman mimarlar, Otto Ritter ve Helmut Cuno taraf›ndan haz›rlanm›fl ve binan›n yap›m›nda Alman ve ‹talyan ustalar birlikte çal›flm›flt›r. Gar binas›n›n önündeki flirin ve zarif vapur iskelesi de Ferit Tek’in eseridir. Gar, her biri 21 metre uzunlu¤unda olan suya karfl› izole edilmifl 1100 adet ahflap kaz›k üzerine infla edilmifl ve inflaat›nda 2500 metreküp Lefke tafl›, 13000 metreküp beton, 1140 ton demir, 520 metreküp kereste, 19000 metre sert a¤aç ve 6200 metrekare arduvaz çat› kaplamas› kullan›lm›flt›r. Gar›n, yap›ld›¤› günden bu yana bafl›na gelmedik de kalmam›flt›r. Çat›s›n›n ilk yan›fl›, daha yap›m›ndan 9 y›l sonraya rastlar. Bu yang›n, bir sabotaj sonucunda meydana gelir. I. Dünya Savafl›’nda, Anadolu’ya sevk edilmek üzere gar binas›nda depolanan cephaneler, 6 Eylül 1917 günü yap›lan bir sabotaj sonucu infilak ederek muazzam bir yang›na sebep olur. Sabotajda garda hareket için bekleyen çok say›da asker ve cephane dolu vagon da yok olur. 15 Kas›m 1979’daysa, yafl› eriflenlerin hat›rlayaca¤› gibi, mendire¤in biraz a盤›nda akaryak›t yüklü “Independenta” adl› tankerin baflka bir gemiyle çarp›flmas› sonucunda meydana gelen patlama ve büyük yang›n›n oluflturdu¤u ›s› neticesinde, O Linneman adl› ustan›n yapt›¤›, çok de¤erli kurflunlu vitraylar› hasar görür. Gar, 1976’da asl›na uygun olarak genifl çapta onar›l›r ve 1983’ün sonunda, dört d›fl cepheyle iki kulenin yenilenmesi tamamlan›r. Son yang›ndan sonra da çat›s›n›n onar›m›na bafllanm›flt›r. Bugün Haydarpafla Gar›, ‹stanbul’un Anadolu’ya aç›lan kap›s› olarak ve stratejik önemini de koruyarak hâlâ ayakta duruyor. Trenler yine demir raylar üzerinde yola koyuluyor. ‹lginç bir tesadüftür ki, 2010 ‹stanbul Avrupa Kültür Baflkenti’nin son etkinli¤i olan bir programda Haydarpafla Gar› üzerinde ›fl›k gösterisi yer al›yordu. Çat›s›z, yang›n isli duvarlar›nda, bu etkinlik gerçekleflti mi bilmiyoruz. Ama o, Marmara Denizi’nden yans›yan ›fl›¤›yla ‹stanbul’un kültür ve mimari varl›klar› içindeki yerini koruyor. Vapur yolcular›, bu aflina resmi her gün keyifle seyrederlerken mendirek üzerine s›ralanm›fl mart› ve karabataklar da resimdeki yerlerini al›yor.

27


SA⁄LIK

Yorgunlu¤un nedeni Dr. Murat KINIKO⁄LU Kalp ve ‹ç Hastal›klar› Uzman›

orgunluktan flikâyet eden kiflilerin dörtte birinde herhangi bir sa¤l›k sorunu bulamay›z. Dörtte üçünde ise afla¤›da s›ralad›¤›m rahats›zl›klardan birini saptar›z. E¤er siz de yorgunluktan flikâyetçiyseniz ilk ad›m olarak yorgunlu¤unuzun nedenini bulmaya çal›fl›n.

Y

Uzun ve kaliteli uyku eksikli¤i Toplam uyku sürenizin 6 saatten az olmas› hâlinde ertesi gün kendinizi yorgun hissedersiniz. Baz› insanlar, yatakta 8-10 saat geçirmelerine ra¤men uykular› yeterli kalitede olmad›¤› için ertesi gün yorgun olurlar. ‹ki üç saatte bir uyanan, yatakta kendileriyle bo¤uflan, sa¤a sola dönüp duran bu insanlar, dinlendirici uyku fazlar›na giremedikleri için ertesi gün yorgun olurlar.

Yorgunluk, s›k karfl›laflt›¤›m›z bir flikâyettir. Baz›lar› yorgunlu¤u bir rahats›zl›k olarak görmez, kabullenip onunla birlikte yaflamaya çal›fl›r, baz›lar› da doktor doktor dolafl›p derdine derman bulmaya u¤rafl›r.

28

Uyku apnesi yorgunluk nedeni olabilir fiiflmanl›k, geniz eti, burun deviasyonu gibi nedenlerle nefes al›p verme düzeni bozulan, apne nöbetleri geçiren kifliler, yeterli oksijeni alamad›klar› için ertesi gün kendilerini yorgun hissederler. ‹flin kötü taraf›; uyku apnesi olan hastalar›n ço¤u kalitesiz uyuduklar›n›n fark›na varmazlar. Eflinizin gözlemleri önemlidir. Horlayan insanlarda uyku apnesi daha çok olur. Bazen kesin teflhis için uyku laboratuvar›nda bir gece geçirmeniz gerekebilir. Tedavide doktorunuz, apne nöbetlerini engelleyen solunum cihaz› kullanman›z› isteyebilir, bazen küçük dile veya yumuflak dama¤a operasyon gerekebilir. Yanl›fl beslenme yorgunluk yapabilir Beslenmelerinde protein, karbonhidrat ve ya¤ dengesini iyi kuramayan, çeflitli nedenlerle iyi beslenemeyen insanlar yorgunluktan flikâyet ederler. Tek yönlü beslendi¤inizi düflünüyor-

san›z, örne¤in; devaml› ekmek, pilav, makarna yiyorsan›z veya “Ben et yemeden doymam, arkadafl!” diyenlerdenseniz bu ihtimali akl›n›za getirin. Kans›zl›k (anemi) Ülkemizde s›k görülen yorgunluk nedenlerinden biridir. Daha çok bayanlarda ve çocuklarda görülür. Hastalar soluk benizli olurlar, çabuk yorulmaktan ve çarp›nt›dan flikâyet ederler. Basit bir kan say›m›yla tan›, kolayca konur. Kandaki hematokrit ve hemoglobin seviyeleri düflük ç›kar. Doktorunuz, kans›zl›¤›n nedenine göre tedavi önerecektir. Depresyon Bana, en s›k gördü¤ünüz yorgunluk nedeni hangisidir, diye sorarsan›z, “depresyon” cevab›n› veririm. Mutsuz insanlar, kendilerini hep yorgun hissederler. Uzun mesai saatleri olan, ifl veya özel hayat›nda stres alt›nda yaflayan, ifline gidip gelirken trafikte uzun saatler geçiren insanlarda yorgunluk s›k görülür. Baz› ilaçlar yorgunluk yapabilir Örne¤in; antidepresan ilaçlar, betablokerler baflta olmak üzere baz› tansiyon ilaçlar›, antibiyotikler, antihistaminikler, statin grubu kolesterol ilaçlar› (yüksek dozlarda) yorgunluk yapabilir. ‹laçlar›n›z›n prospektüslerini dikkatli okuyun. ‹lac›n›zdan flüpheleniyorsan›z b›rakmadan önce doktora dan›fl›n. Hipotiroidizm Yorgunluk, en çok Hashimoto rahats›zl›¤› dedi¤imiz, tiroid bezinin otoimmün rahats›zl›¤›nda görülür. Tiroid içindeki nodüllere ba¤l› olarak veya yafl›n ilerlemesi sonucu tiroid bezinin kü-


çülmesiyle de hipotiroid ortaya ç›kabilir. Teflhis çok kolayd›r. Bir kan numunesi verin ve TSH de¤erinizi ölçtürün. Yüksek ç›kmas› tiroid bezinizin yeteri kadar çal›flmad›¤›n› gösterir. Tedavi için doktorunuz, a¤›zdan tiroid hormonu verecektir. Eksik tiroid hormonlar›n›n yerine konmas› ile flikâyetleriniz süratle düzelir. Afl›r› çay, kahve tüketimi Az miktarda çay ve kahve yorgunluk giderici, enerji verici, dikkat ve konsantrasyonu art›r›c› bir etki yapar. Bunlar›n uzun bir süre fazla miktarda içilmesi ise nabz›, tansiyonu ve kas gerginli¤ini art›rarak yorgunlu¤a neden olur. Miktar kifliden kifliye de¤iflebilir ama günde on bardaktan fazla çay-kahvenin yorgunluk nedeni olabilece¤ini söyleyebiliriz. Gizli enfeksiyonlar Hepatit B ve C gibi kronik enfeksiyonlar›n, bayanlarda s›k görülen sistit ve üriner sistem enfeksiyonlar›n›n yorgunluk yapabilece¤i bildirilmifltir. Gizli hepatitler, kan tetkiki ile kolayca yakalan›r. (HBsAg, AntiHBs, Anti HCV de¤erlerine bak›l›r.) Sistit rahats›zl›¤›nda, idrarda lökosit ad›n› verdi¤imiz iltihap hücreleri fazla miktarda görülür. Enfeksiyonlarda genel olarak kan lökosit say›s› artar, sedimantasyon ve CRP de¤eri yükselebilir. fieker hastal›¤› Kandaki fleker, hücrelerimizde yak›t olarak kullan›l›r. fieker hastalar›nda, flekerin hücreye girifli ve kullan›m› bozulmufltur, yeteri kadar yak›t bulamayan hücreler, yorgunluk hissine neden olur. Gizli flekerin de uzun dönemde yorgunluk yapabilece¤ini unutmay›n. Teflhis için açl›k kan flekeri ve HbA1C ölçümleri yapt›r›n.

bask› hissi vard›r. EKG, efor testi ve gerek görülürse daha ileri tetkiklerle teflhis konur. Kalp damarlar›n›n diyet, ilaç, stent veya baypas gibi metotlarla aç›lmas›yla yorgunluk ortadan kalkar.

Bir de bahar

Kronik böbrek hastal›¤› Böbreklerimiz, baflta üre olmak üzere, vücudumuzdaki at›k maddelerin, toksinlerin at›lmas›n› sa¤lar. Böbreklerin rahats›zlanmas›, bu toksinlerin vücutta birikmesi sonucu yorgunlu¤a neden olur. Kanda üre, kreatin gibi de¤erlere bak›larak veya ultrasonografi ile böbrekler görünür hâle getirilerek teflhis kolayl›kla konabilir.

sebebini

Gece gündüz vardiyal› çal›flanlar ‹kifler günlük veya haftal›k vardiyalarda gece gündüz de¤iflimli çal›flanlar yorgunluktan flikâyet edebilirler. De¤iflimler s›ras›nda 8 saatlik uyku periyotlar›na dikkat etmeleri gerekir.

teflhis koydu¤u için

yorgunlu¤u var. Bahar aylar›nda bulamad›¤›m›z yorgunluklara bahar yorgunlu¤u, der, geçeriz. Doktor, iyi kötü bir memnun olur, hasta da yorgunlu¤unun

Kronik yorgunluk sendromu E¤er yorgunluk flikâyetiniz aylar ya da y›llard›r varsa kronik yorgunluk sendromu denen (asl›nda ne oldu¤u tam olarak bilinmeyen) rahats›zl›ktan flüpheleniriz.

alt›nda önemli bir sebep olmad›¤›na sevinir.

Fibromiyalji rahats›zl›¤› Sinir sistemi gerginli¤i, yayg›n kas-eklem a¤r›lar›, özellikle ense, boyun, omuz a¤r›lar› ile karakterize bir rahats›zl›kt›r. Yorgunluk, fibromiyaljinin en önemli bulgular›ndan biridir. Özel bir tetkiki yoktur, doktorunuz sizin anlatt›klar›n›za ve muayene bulgular›n›za göre teflhis koyacakt›r. Sigara Tek bafl›na yorgunluk nedenidir. 20 y›l› aflk›n bir süredir sigara içiyorsan›z ve yorgunluktan flikâyet ediyorsan›z, sebebi; muhtemelen içti¤iniz sigarad›r. Kan›n akci¤erlerde yeteri kadar oksijen alamamas› ve vücutta biriken toksik maddeler yorgunluk nedenidir.

Kalp hastal›¤› E¤er yorgunluk daha çok bir ifl yaparken, merdiven ç›karken ya da yürürken ortaya ç›k›yorsa sorun kalbinizde olabilir. Ço¤u hastada efor esnas›nda hafif de olsa gö¤üste bir yanma ya da

29


KOLEKS‹YON

Yalova Kapl›calar› manzara-› umumisi 1898

B‹R ANI, B‹R KOLEKS‹YON… B Mert SANDALCI Ifl›k Lisesi Mezunu (1974)

30

u kez sevgili Ifl›kl›lara taa Romal›lardan bafllayarak dönem dönem pek çok ünlüyü a¤›rlayan ve pek çok dertliye flifa olan bir yerden söz edece¤im. Osmanl› Sultanlar› Abdülmecid ve Abdülhamid’in anneleri olan Valide Sultanlar›n ve Ulu Önder Atatürk’ün gözdesi “Yalova Da¤ Hamam›”ndan ya da günümüzdeki ad›yla “Yalova Termali”nden... Termal’i bana ilk kez rahmetli babam tan›tm›flt›. Bo¤az çocu¤u olan babam, okul bitip de yaz tatili geldi¤inde küçük sandal›yla bal›k tutmay› hayal edermifl, ancak tam Bo¤az’›n keyfini ç›kartmaya haz›rlan›rken hevesi kursa¤›nda kal›rm›fl. Okullar›n kapanmas›yla birlikte evlerinde hummal› bir faaliyet bafllar, denkler top-

lan›r, babaannemin romatizmalar›na iyi geldi¤i için Yalova’ya do¤ru yola ç›k›l›rm›fl. Babam›n ‹stanbul’da belki de tek nefret etti¤i yer, yaz tatillerini katleden Yalova Termali idi. Ad›n› anmak bile istemedi¤i bu yerden geri kalan tek olumlu hat›ras› ise keyfi geldi¤inde ba¤dafl kurarak okudu¤u, o zamanlar kad›nlardan kurulu bir Macar Çigan Orkestras›’n›n seslendirdi¤i “Yovvafl tivizaano, haydi f›fl f›fl f›fl…” diye bafllayan bir flark›yd›. 60’l› y›llar›n sonuydu san›r›m, on yafllar›na geldi¤imde babam, haydi bakal›m, siz de Yalova Termali’ni görün, dedi ve bir sonbahar günü ailece Yalova’n›n yolunu tuttuk. Babam, yaz tatillerinde âdeta hapis hayat› yaflad›¤› bu yeri


bana ve kardeflime göstermek, Termal’i tan›tmak istiyordu. Gitti¤imizde, Termal âdeta terk edilmiflti. Eski günlerin kötü an›lar›n› silmek ve bizlere de farkl› bir fleyler yaflatmak ad›na olsa gerek, babam Atatürk’ün banyosunu açt›rm›flt›. Hepimiz çok etkilenmifltik. Tuhaf bir duygu seli yafl›yorduk. Bu arada bir felaketin de efli¤inden döndük; ilk basamakta oturan ve s›cak su, burnunun hizas›n› geçti¤inde garip sesler ç›kard›¤›n› biraz geç fark etti¤imiz kardeflim Yaprak’› bo¤ulmak üzere iken, son anda fark edip kucaklayarak üst basamaklardan birine oturttu¤umuzu hat›rl›yorum. Neyse ki her fley tatl›ya ba¤lanm›flt›. Hamam sefas›ndan sonra, kardeflimle birlikte, eski kiliseden geriye kalan galeride, biraz heyecan biraz da korkuyla kofluflturup oynad›¤›m›z›, kendimizce Termal’in tad›n› ç›kartt›¤›m›z› an›ms›yorum. ‹flin garibi, babam›n aksine, bay›lm›flt›m buraya ben, o kadar ki biraz daha büyüyüp akl›m bafl›ma geldi¤inde biriktirmeye bafllad›¤›m ilk “yer” belgeleri buran›nkiler oldu, bine yak›n belge toplad›m. Zaman geçtikçe öylesine etkilendim ki buradan, Roma’y›, Bizans’›, Osmanl›y›, ortancalar›, Bahç›van Pandeli Rektus’u, havuzlar›, yosun tutmufl mermerleri, banyolar›, su seslerini, k›sacas› 1930’lardan kalan o armoniyi art›k kimse duymuyor, bundan sonra da kimse duymayacak olsa bile sessizlikte yank›lanan geçmiflin seslerini izleyen bir libretto yazmak istedim. Yosun tutmufl mermerler için, çevrenin eflsiz bir botanik bahçesini and›ran do¤as›n› yaratan Bahç›van Pandeli Usta için, sineman›n önünde hafifçe sallan›rken g›c›rdayan avize için… Ben kendi ad›ma bulabildi¤im belgeleri, bilgileri toplay›p biriktirdim. Belle¤imdeki sesleri, renklerle ve an›larla yo¤urdum ve bütün bunlar› yüre¤imde yaflat›yorum… Haydi, an›lar› bir yana b›rak›p gelece¤e bakal›m, isterseniz. fiimdi art›k “yer” ile ilgili koleksiyonlar, korunmaya al›nmas› gerekli en ciddi koleksiyonlardan say›l›yor. Biliyoruz ki bir bölge, bir ülke, bir flehir, bir kasaba üzerine, ilgi alan›m›z ve bütçemize göre flekillendirebilece¤imiz, büyüklü¤ü seçilen yerin tarihine, ifllevine, nüfusuna, nüfusun e¤itim düzeyine göre flekillenen çok çeflitli koleksiyonlar oluflturulabiliyor. Örne¤in; turizm merkezlerinde ya da büyük askerî birliklerin oldu¤u bölgelerde, insanlar,

‹SKELE

Kartal vapur iskelesinde uzun bir kuyruk... Küçücük araban›n içinde ter içinde kalm›fl çocuk... “Hadi biniyoruz “ nidas›yla do¤rulur yerinden... Simitler, nane flekerleri... Güderi - Gözlük Pelüfller... Suhulet’in kazan dairesi akl›n› bafl›ndan al›r çocu¤un... Bir süre seyreder, Sonra... Çelik zemin üzerinde bir koflu tutturur, t›rman›r bir halat y›¤›n›n üzerine.... Dev çarklar büyük gürültülerle dönmektedir... Dalgalar, köpükler, köpükler... Bir baflka özlemdir denizin kokusu... Ve sis... Kulaklar›nda Debussy’nin “La mer”i... Birden vapurun deniz k›zlar› taraf›ndan kayal›klara do¤ru yönlendirildi¤i korkusu kaplar içini... Deniz k›zlar› aç olmal›, diye geçirir içinden... Sa¤›na soluna bakar, düflürüveriyormuflças›na suya b›rak›r sahip oldu¤u kaflarl› tostun yar›s›n›... Gemi bir sa¤a, bir sola dönmeye bafllar... Sis da¤›lmaktad›r... Yalova karfl›s›ndad›r...

DA⁄ HAMAMI YOLU

Beyo¤lu’ndan hareket edeli neredeyse on saat geçmifltir. ‹nan›lmaz bir sessizlikte sadece araban›n motor gürültüsü duyulur... Gün batmaktad›r. Öylesine düzgün dizilmifltir ki a¤açlar... Arabadakiler sonsuzlu¤a do¤ru gittiklerini düflünmeye bafllar. Rüzgâr›n sesi ile h›yaban âdeta onlar› içine çekmektedir. Çocu¤un akl›na, geçenlerde lunaparkta bindi¤i o korkunç alet gelir... Korku arabadaki herkesi sarmaya bafllam›flt›r... Dururlar... Girdaba karfl› durman›n, korkuyu yenmenin keyfi bir baflkad›r... Ç›karlar arabadan... ‹stanbul’dan uzakta bambaflka bir ‹stanbul’dur buras›.... Serin, yeflil kokulu...

31


KOLEKS‹YON

BÜYÜK OTEL VE GAZ‹NO Komodinin üzerindeki ›fl›k, oday› hafifçe ayd›nlatmaktad›r... Aynalarla dolu odada hayaller görmeye bafllar çocuk.... Babaannesi gümüfli renkli, lepiska saçlar›n› taramaktad›r... Kollar›n› s›y›rm›fl, elindeki f›rçay› arada s›rada sa¤a sola sallamakta, etraf›ndaki ar›lar› k›zd›rmaya çal›flmaktad›r... Birkaç ar›n›n sokmas›n› beklemektedir umutsuzca... Romatizma a¤r›lar› dayan›lmazd›r... Ar›lar›n i¤neleri büyür, büyür ve üstüne ya¤maya bafllar. Uyuflmufl kolunun s›z›s› ile uyand›¤›nda çocuk, söz verir kendi kendine.... Bu geceyi, bu an› hiçbir zaman unutmayaca¤›m!.... Bir süre gardrobun üzerindeki elips aynalara bakakal›r. Büyülenmifl gibidir. K›sa bir süre sonra tekrar uykuya dalar. Panjurlar aç›ld›¤›nda içeriye serin bir günefl ›fl›¤› girer. K›zarm›fl ekmek ve gül reçeli. Sabah bambaflka kokmaya bafllar.... Koflarak ç›kt›¤› gazinonun balkonundan uçsuz bucaks›z ormanlara bakarken yine söz verir kendine... Bu an› hiçbir zaman unutmayaca¤›m!... Elinde bezden bir bebek, Panorama Tepesi’ne giden yolda bir koflu tutturur yukar› do¤ru... Bambaflka bir mutluluktur yaflad›¤›... Çevresindekilerin termitleflmesinden bihaber... Kuflkusuz, sorumsuz, sevecen... Saf ve temiz...

32

haberleflmelerini kartpostallar üzerinden yapmay› seviyorlar. Tabii bir de gittikleri yerlerde hat›ra foto¤raflar› çekenler var. Onlar›n albümlerine y›llar sonra bak›ld›¤›nda pek çok foto¤rafa ya da kartpostala rastlamak mümkün. Bunlar, bir koleksiyonda toplan›p düzenlendi¤inde farkl› bir de¤er kazan›yor çünkü araflt›rmac›lar taraf›ndan kimi boflluklar›n doldurulmas›nda, tarihin gerçe¤e uygun bir biçimde canland›r›lmas›nda yard›mc› oluyorlar. E¤er bir toplumda araflt›rmak, biriktirmek ve gelecek kuflaklara bir fleyler aktarabilmek bilinci yeterince geliflmemiflse bu bilinci gelifltirmek, hemen her konudaki ciddi örnekleri topluma tan›tmak ve gelecekte bir veri taban› olarak kullanaca¤›m›z koleksiyonlar›n, da¤›lmadan, gelecek kuflaklara aktar›lmas›n› sa¤lamak görevi, koleksiyonlar› yaparken yorgun düflenlerden çok, hiç de¤ilse bir süreli¤ine kanaat önderlerine ve yöneticilere düflecektir. Öncelikle koleksiyoncular›m›za gereken destek verilmeli, onlar yüreklendirilmeli ve çok büyük emeklerle haz›rlanan koleksiyonlar›n ülke içinde korunmas› sa¤lanmal›d›r. Bu ba¤lamda ilk ad›m; koleksiyonlar›n tan›t›lmas›, mümkünse kitaplaflt›r›lmas›d›r. Bir sonraki ad›m ise farkl› konularda (do¤a, sanat, teknoloji) müzelerin aç›lmas›d›r. Geliflmifl ülkelerin hayranl›kla gezilen müzelerinin ço¤u da böyle kurulmufltur zaten. Bafllang›çta, merakl›, araflt›rmac› ruhlu toplay›c›lar vard›r, sonra varl›kl› veya bilgili bireyler ilk koleksiyonlar› oluflturmufllard›r. Giderek ayn› konudaki koleksiyonlar, bir araya getirilerek uzmanlarca de¤erlendirilmifl, devlet korumas› alt›na al›nm›flt›r. Bir süre sonra da topluma tan›t›lmalar› için binalar tahsis edilmifl, böylelikle de dünyaya parmak ›s›rtan müzeler ortaya ç›km›flt›r. Gelelim Yalova Termali’ne… Gerek do¤as› gerek tarihi, dünü ve bugünüyle bence ola¤anüstü özelliklere sahip bir yer. Geçmiflten bugüne çok da yol al›nm›fl burada. Gidip görmeli, tan›mal›s›n›z. Eskiyi ve yeniyi bir arada de¤erlendirmelisiniz. Ne yaz›k ki eldeki pek çok veriye ra¤men, de¤il bir müze, bir koleksiyon bile oluflturmak kimsenin akl›na gelmemifl. Ben, bu yerle ilgili olarak flimdilik, küçük bir ad›m att›m, an›lar›m› ve biriktirdi¤im belgelerden baz›lar›n› sizlerle paylaflmak istedim. Umar›m bu paylafl›m›n gerisi de gelir…


MEMBANIN YANI BAfiINDA Yalova Da¤ Hamam›’nda esaret günleri. Sa¤da babam Asil Sandalc›, yan›nda büyük amcam yazar Emil Galip Sandalc›.

ÇEfiME Gelincik paketinden ç›kan ve iki s›ra sigaray› ay›rmaya yarayan k⤛t, küçük bir kay›¤a dönüflür çocu¤un maharetli ellerinde... Dizlerinin üzerine çöker... Küçük bir dal parças› ile setin üzerinde tutmaya çal›fl›r kay›¤›... Tuiellier bahçesinde yafl›tlar› bez yelkenliler, tahta teknelerle oynamaktad›rlar o s›ralarda... Ne gam! Onlar, hiçbir zaman önlerine ç›kacak setlere karfl› durman›n keyfini yaflayamayacaklard›r... Düfller âlemine dald›¤›nda, dakikalarca, k⤛ttan yapt›¤› sandal›n içinde kürek çekenlere hayat verdi¤ini düflünür, Herkül kadar güçlü hisseder kendisini...

ATATÜRK TERMAL’DE Gönül verdi¤i beldede belki de son kez foto¤rafç›ya poz veriyor. Hayli yorgun, hayli bitkin...

TERMAL’DE MÜZ‹K Osmanl›’dan Cumhuriyet’e bat›ya aç›lan bir pencere... Cazbantlar çigan orkestralar›... Gazebolardan yeflile saç›lan na¤meler...

33


MÜZ‹K

Kültür erozyonu ve müzik kimli¤imiz Nazif Tunç DEM‹RA⁄ FMV Ayaza¤a Ifl›k Okullar› Müzik Ö¤retmeni

Musiki Muallim Mektebi

34

Ü

niversite zamanlar›ndan beri her yaz, Kemer’de Olimpos denen tatil yerine giderim. Burada geçirdi¤im yazlarda, yo¤unlukla bat›l› diyebilece¤imiz birçok dost edinmiflimdir. Geceleri atefl bafl›nda yap›lan sohbetler genellikle müzik, edebiyat vb. kültür konular›nda olurdu. Bu sohbetlerden birinde, bana çok korkunç gelen bir gerçekle yüzlefltim. Herkes neler dinledi¤inden, okudu¤undan bahsederken ben de bolca Pink Floyd’dan, Metallica’dan, Tom Robbins’ten, Douglas Adams’tan dem vuruyordum. Bir Avustralyal› dost kalk›p da “Bizi biliyorsun ama biz buraya sizi tan›maya geldik, buralardan bahsetsene bize.” dedi. Demez olayd›! Biraz MFÖ, Bülent Ortaçgil ve O¤uz Atay’dan bahsetmeye çal›flt›ysam da asl›nda “bizim”le ilgili neredeyse hiçbir fley bilmedi¤imi fark ettim. Çok utand›¤›m› hat›rl›yorum. Bundan sonras›, hayata bak›fl›m›n de¤iflmeye bafllad›¤› zamanlar oldu. Örne¤in; bilgisayar›m›n haf›za deposundaki yabanc› müzikler ve bizim müziklerimiz aras›nda bir karfl›laflt›rma yapt›¤›mda yabanc› müziklerin yüzde 85, bizim müziklerimizin yüzde 15 gibi oranlara sahip oldu¤unu gördüm. Türkiye’nin en iyi müzik ö¤retmenli¤i okulu olarak bilinen Gazi Üniversitesi Müzik Bölümünden piyano ve viyolonsel çalg›lar›n› ö¤renerek mezun olmuflum. Majörleri, minörleri gayet güzel ö¤renmiflim ama hicaz, nihavent gibi müzik dilimizi çat pat bile anlamadan ö¤retmenli¤e bafllam›fl›m. Ortada ciddi bir sorun oldu¤u gün gibi aç›kt› ve ben de bu uyan›fl›mdan sonra, yavafl yavafl “Mesele nedir?” araflt›rmalar›na bafllad›m. Vard›¤›m sonuçlar çeflitli çevrelerce farkl› yorumlanabilir hatta asl›nda bir sorun yok, noktas›na kadar getirilebilir. Bak›fl aç›s›na göre de¤iflir elbet. Öncelikle yanl›fl anlafl›lmamak için baz› kav-

ramlar› netlefltirmem gerekiyor. Örne¤in; “Biz” nedir? Yüzy›llard›r bu topraklarda yaflam›fl, bu yörenin müzi¤ine, edebiyat›na, fliirine, resmine emek vermifl herkesten bahsediyorum. Kalk›p da buna sadece “Türk Kültürü” demek çok ay›p olur. Yüzlerce y›ld›r birçok Rum, Musevi, Çerkez ve saymakla bitmeyecek kültürler “Biz”i oluflturmufllard›r. Biz, bu topraklarda yaflam›fl, kültürüne katk›da bulunmufl herkestir. “Biz”e ne oldu¤unu daha net görebilmek için Cumhuriyet’in ilk y›llar›na bakmak gerekir. Konuyla ilgili araflt›rmalara bafllad›¤›m zaman, elime ilk olarak Dr. Osman fievki Uluda¤ ile ilgili bir kitap geçti. “Bir Kültür Savaflç›s›”1 isimli bu kitapta, ilk dönem milletvekillerinden olan Uluda¤’›n ulusal müzikle ilgili yaz›lar› ve 1940 meclis oturumlar›n›n Devlet Konservatuvarlar›n›n kurulufluyla ilgili tart›flmalar›n›n oldu¤u meclis tutanaklar› bulunmaktad›r. Meclisteki tart›flmalar, genel olarak konservatuvarlarda, ö¤retim program›nda yer alan konular›n ne kadar bat›l› ne kadar millî olmas› gerekti¤i üzerinde yo¤unlaflm›flt›r. Dr. Osman fievki Uluda¤, e¤itimin millî olmas› gerekti¤ini savunmufl, karfl›s›na dönemin E¤itim Bakan› Hasan Âli Yücel ç›km›flt›r. Sonuç olarak neredeyse tamamen Bat› müzi¤ini ö¤reten ö¤retim programlar›yla yola ç›k›lm›flt›r. Bu noktada fluna dikkat etmek gerekir: Cumhuriyet’in ilk y›llar›ndan itibaren müzik insanlar› ikiye ayr›lm›fllard›r. Bat›c›lar ve Türk Müzikçileri olarak isimlendirebilece¤imiz bu iki grup senelerce tart›flm›fllard›r. Bu tart›flmalar zaman zaman çok sertleflmifltir. Örne¤in; Cinuçen Tanr›korur’un “Türk Müzik Kimli¤i”2 adl› kitab›n›n bir bölümü Adnan Saygun’un ölümü üzerine duydu¤u sevinci anlat›r. Kula¤a oldukça itici gelen bu davran›fl›n temellerine bakt›¤›-


m›zda belki biraz daha iyi anlayabiliriz Tanr›korur’u. Zaten yaz›s›nda da Adnan Saygun’un kiflili¤iyle ilgili asla bir sorunu olmad›¤›n›, kendisinin cennete gitmesi temennisini belirtiyor Tanr›korur ama Saygun’un bak›fl aç›s›n›n ve fikirlerinin ölmesi gerekti¤ini de ekliyor. Peki, nedir Adnan Saygun ve Bat› müzi¤i taraftarlar›n›n bak›fl aç›s›? Cumhuriyet’in ilan›ndan sonra birçok alanda devrimler ve yenilikler yap›lmaya baflland›. Elbette kültür ve müzik konular› da bunun d›fl›nda kalamazd›. Atatürk’ün konuya bak›fl›; Türk müzi¤inin yeniden ele al›nmas›, çok sesli hâle getirilip ça¤dafllaflt›r›lmas› ve uluslararas› boyutlara tafl›nmas› fleklindeydi. Birçok mühendislik fakültesinden önce, Ankara’da Musiki Muallim Mektebi kuruldu. Yetenekli çocuklar, e¤itim almalar› için yurt d›fl›na gönderildi. Daha önce Muz›ka-i Humayun olan Devlet Orkestras› Cumhurbaflkanl›¤› Senfoni Orkestras›’na dönüfltürüldü. Yurt d›fl›nda Bat› müzi¤inin mektebini okuyan yetenekli gençler, ülkeye döner dönmez ifle koyuldular. Halk ezgilerini çok sesli olarak ifllediler. ‹yi-kötü birçok deneysel ifl yapt›lar. Bizzat Atatürk, Adnan Saygun’a Özsoy Operas›’n› siparifl verdi. Bir ay gibi k›sa sürede eser sahneye kondu. Bütün bunlar, ilerlemeyi yol edinmifl, oldukça namuslu bir milletin çabalar›d›r. Ancak Atatürk’ün yanl›fl anlafl›lmas› kültürümüz aç›s›ndan ölümcül sonuçlar do¤urmufltur. Bat› müzikçileri daha Atatürk sa¤l›¤›ndayken Türk müzi¤ini ilkel, tek sesli, uluslararas› olamayacak kadar afla¤›l›k görüp hem e¤itimden hem de yaflam›n her alan›ndan söküp atmaya çal›flm›fllard›r. 50-60 y›l süreyle Müzik dersi kitaplar›nda Türk müzi¤ine pek rastlayamazs›n›z. Türkiye Radyolar›n›n kurulmas›ndan sonra, bir süre bu radyoda Türk müzi¤i hiç çal›nmam›flt›r. Hatta Cinuçen Tanr›korur’un kitab›nda yazd›¤›na göre Devlet Konservatuarlar›nda Türk müzi¤ine ilgi duyan ö¤rencilerin okuldan uzaklaflt›r›lmas›na kadar vard›r›lm›flt›r ifl. Bütün bunlardan sonra, her nesilde etkisini daha çok gösteren “kendi kimli¤ine yabanc›laflma” sorunu ortaya ç›km›flt›r. Özellikle 80’lerden itibaren yetiflen nesiller neredeyse tamamen Bat›’n›n popüler müzikleriyle yetiflmifl, kendi müzi¤ine burun k›v›rm›flt›r. Bu nesiller ne uluslararas› çok sesli müzi¤i sevmifller ne de kendi müziklerini yaflatm›fllard›r.

FMV Ayaza¤a Ifl›k Korosu St. Petersburg’da...

Bunlar›n temelinde yatan sorun; kimlik sorunudur. Geçen y›llar içinde kendi kimli¤inden yola ç›kan sanatç›lar da olmufltur. Örne¤in; Mo¤ollar 60’l› y›llardan itibaren Anadolu müzi¤inden beslenerek “Anadolu Pop” ad› verilen bir türün öncüsü olmufllard›r. Hem halk taraf›ndan sevilmifllerdir hem de Avrupa’da oldukça sayg›n bir ödül olan “Academie Charles Cros” ödülünü alm›fllard›r. Bar›fl Manço, Cem Karaca, Erkin Koray, MFÖ gibi müzisyenler de kendi kültürlerinden beslenerek halk›n gözünde farkl› bir yerde olmufllard›r. Buna örnek olarak FMV Ayaza¤a Ifl›k Korolar›m›z› da gösterebiliriz. Hem ö¤rencilerimizle hem de ö¤retmenler korosu olarak yurt d›fl›nda ‹talya, Rusya, Slovenya, Çek Cumhuriyeti gibi birçok ülkede dünya çap›nda ödüller ald›k. Bunun sebebi sadece çok çal›flmam›z de¤il, repertuvar seçimimizdi. Kendi halk türkülerimizden çok sesli örnekleri sunmam›z, eminim, bizi kimlikli ve sa¤lam göstermifltir oralarda. Türk müzi¤i güzel bir müziktir. Birçoklar›n›n söyledi¤i gibi çok seslendirilemez de¤ildir. Her fley gibi bizim müzi¤imiz de evrimleflmeli ve gelifltirilmelidir. Ayr›ca yeni nesillere bunu dayatarak de¤il, onlar› bilinçlendirerek kendi müzi¤imize sahip ç›kmam›z gerekti¤i hissettirilmelidir. Hep birlikte bu bilince sahip olursak gelecek için umutlanmaya bafllayabiliriz. 1 Bir Kültür Savaflç›s› / Dr. Osman fievki Uluda¤ / Musiki Yaz›lar› - Pan Yay›nc›l›k 2 Türk Müzik Kimli¤i - Cinuçen Tanr›korur - Dergâh Yay›nlar›

35


GEZ‹ ‹ZLEN‹M

Ad› eski, kendi yeni flehir!.. Haydarpafla’dan yaklafl›k dört saat süren bir tren yolculu¤unun ard›ndan vard›k Eskiflehir’e. Elimizde önceden belirledi¤imiz, daha do¤rusu bir bilene dan›fl›p ö¤rendi¤imiz güzergâhla flehri keflfe haz›r›z. fienay KURT FMV Özel Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu Müdür Yard›mc›s›

36

lk dura¤›m›z, tarihî ve kentsel sit alan› olarak korunmaya al›nan, Eskiflehir’in en eski yerleflim yeri, Odunpazar›. Odunpazar› dura¤›nda tramvaydan inince, bizi eski mimari yap›s› ve heybetli görünüflüyle Atatürk Lisesi karfl›l›yor. Burada ö¤renci de ö¤retmen de olmak çok güzel bir duygu olmal›, diye içimden geçiriyorum. Liseyi solumuza al›p yukar› do¤ru yürümeye devam ediyoruz. ‹flte, ›fl›klardan sola döndük mü karfl›m›zda Safranbolu Evlerini an›msatan Odunpazar› Evleri… Bir dönemin sosyal ve kültürel hayat›n› yans›tan evlerin, art›k kullan›lmayan bir teknik ve iflçilikle infla edilmifl olmas›, bu semte farkl› bir karakter kazand›rm›fl. ‹ki ya da üç katl› olarak tasarlanm›fl, bitiflik nizam, cumbal› evlerin içleri, o dönemin yaflam biçimi nedeniyle oldukça genifl.

2009 Kas›m’›nda ö¤rencilerle bir kez daha gitti¤imde, rehberimiz, bu bölgenin neden en eski yerleflim yeri oldu¤unu flöyle anlatt›: “Bir rivayete göre Eskiflehir’e yerleflmeyi düflünen ilk halk, Odunpazar› ve flimdiki Porsuk Çay›’n›n oldu¤u bölgeye birer koyun ci¤eri asar. Hangi ci¤er çok dayan›rsa oray› yerleflim bölgesi seçeceklerdir. Odunpazar›’na as›lan ci¤er, daha geç bozulur; böylece ilk yerleflim yeri buras› olur.” Evlerinin güzelli¤ine hayran kald›¤›m›z Odunpazar› sokaklar›nda dolafla dolafla Kurflunlu Camii ve Külliyesine var›yoruz. Külliyenin içerisinde, caminin hemen arka taraf›nda, halk aras›nda “beyaz alt›n” olarak an›lan lüle tafl›n› yurt içinde ve yurt d›fl›nda daha iyi tan›tmak için aç›lan dünyan›n ilk ve tek lüle tafl› müzesi var. Müzeyi gezerken beyaz alt›n› bu


denli ince iflleyerek büyüleyici eserlere imza atan sanatç›lar›n, ustalar›n önünde sayg›yla e¤iliyor buluyorsunuz kendinizi... Peki ama nedir lüle tafl›? Lüle tafl›, do¤al magnezyum silikattan elde edilen ve günümüzde pipo ve süs eflyalar› yap›m›nda kullan›lan beyaz ya da beyaza yak›n renkte, yumuflak dokulu bir tafl. Müzenin giriflinde ve içinde lüle tafl›yla ilgili her yaz›da “meerschaum” tan›m›n› görüyorsunuz. Bu minerale, yabanc› dillerde “meerschaum”, yani “deniz köpü¤ü” denmesinin nedeniyse mineralin yo¤unlu¤uymufl. Eh, lüle tafl›ndan bu kadar etkilendikten sonra, müzeden ç›kar ç›kmaz solu¤u 100-200 metre afla¤›daki Atl›han’da al›yoruz; çok eskilerde Odunpazar›’na gelen tüccar, seyyah ve yolcular›n konaklad›klar› kervansaray türü iki katl› çarfl›n›n içerisinde sanat atölyeleriyle lüle tafl›, gümüfl ve geleneksel el sanatlar› ürünlerinin üretildi¤i, teflhir edildi¤i ve sat›fl›n›n yap›ld›¤› bölümler yer almakta. Tabii, hemen Eskiflehir’den hat›ra olarak lüle tafl› tak›lar›m›z› al›p oradan da ayr›l›yor, Cam Sanatlar› Müzesine geçiyoruz. Her bölümünde yerli ya da yabanc› birçok farkl› sanatç›n›n farkl› eserlerini hayranl›kla izlerken müze görevlisinden, bu eserlerin ne tür bir teknikle yap›ld›¤›n› ayr›nt›l› bir flekilde dinliyorsunuz. Müzede, ayr›ca, eski zaman giysilerinin sergilendi¤i bir bölüm de mevcut. Odunpazar› gezimizi Cumhuriyet Tarihi Müzesiyle noktalad›ktan sonra bir çi¤ börek

molas› veriyoruz. Çi¤ börek ya da çi börek; böre¤in ad›yla ilgili çeflitli farkl› görüfller mevcut; kimi k›ymas›n›n çi¤ olarak konmas›ndan dolay› çi¤ börek dendi¤ini söylüyor, kimi sözcü¤ün asl›nda Tatarca’da fl›rbörek, çiberek, çuberek, çiborek sözcüklerinden geldi¤ini iddia ediyor. Bir baflka görüfl; fl›rbörek ad›n›n börek k›zart›l›rken ç›kan sese benzemesinden kaynakland›¤› yönünde… Bir di¤eriyse K›pçak lehçesinde lezzetli anlam›na gelen “çi” sözcü¤ünden geldi¤idir. Size tavsiyem; tam merkezdeki çi¤ börek salonlar›nda de¤il, daha iç taraflarda kalm›fl ama gerçek Tatar ailelerin elinden ç›km›fl çi¤ börekleri ya da çi börekleri yemeniz. Örne¤in; Temel Börek, muhteflem bir lezzet, bir oturuflta sekiz tane yiyorsunuz ama hiç rahats›zl›k duymuyorsunuz, tabii vicdanen duyulan› saymazsak!..


GEZ‹ ‹ZLEN‹M

Bir sonraki dura¤›m›z; yaklafl›k 300 bin metre karelik alan üzerine kurulan ve Eskiflehir’in akci¤eri olarak adland›r›lan Kent Park. Kent Park’a tramvayla ya da tekneyle gidebiliyorsunuz. Müthifl atmosferiyle büyülenece¤iniz bir yer buras›, park kavram›n›n çok ötesinde… Üç taraf› denizle çevrili ‹stanbul’da bile plaj bulmakta zorlan›rken denizi olmayan bir flehirde, deniz keyfini halk›n aya¤›na getirmifl yerel yönetim; halk, yap›lan suni plajlarda güneflleniyor, iki aç›k ve bir yar› olimpik kapal› yüzme havuzuyla yüzmenin zevkine var›yor. Küçük çocuklar için oyun bahçeleri, gül bahçeleri, at binme alanlar›, bisiklet yollar›, restoranlar ve büfeler, heykel ve an›tlarla süslenmifl. Kültür sanat etkinliklerinin gerçeklefltirildi¤i önemli bir sosyal yaflam alan› olmufl Kent Park. Eskiflehir’de yeflil alan yaln›zca Kent Park’la

da s›n›rl› de¤il. Kütahya yolunda Sazova Mevkii’nde yaklafl›k 400 bin metre karelik alanda bulunan Bilim Sanat ve Kültür Park›, gezmeye ve görmeye doyamayaca¤›n›z bir yer. Henüz tamamlanmam›fl olan parkta ulafl›m; oyuncak görünümlü, renkli ve özel trenlerle sa¤lan›yor. Belirli noktalarda kurulmufl olan mini istasyonlar› ve özel treni, sevimli karakterlerin ve masal kahramanlar›n›n heykelcikleri sayesinde, flehrin en büyük park›nda kendinizi Oyuncaklar Ülkesinde hissediyorsunuz. Kazlar›n ve ördeklerin ayr› bir huzur ve güzellik katt›¤› yapay gölette, Christopher Columbus’un Amerika’y› keflfetti¤i seyahati s›ras›nda kulland›¤› Santa Maria Gemisi’nin bire bir kopyas› inflaa edilmifl. Kaptan köflkünden güverteye, mutfaktan yataklara kadar her fleyiyle gerçek ölçüsünde yap›lan korsan gemisi büyük ilgi çekiyor. Ancak flu anda inflaat› devam› eden Masal fiatosu, belli ki korsan gemisinin en büyük rakibi olacak. Çocuklar›m›z›n televizyon ve sanal oyunlar sayesinde k›s›tl› kalan hayal dünyalar›n› gelifltirmelerine katk› sa¤layaca¤›na inan›lan flatoda, masal kahramanlar›na ve masal dünyas›ndaki nesnelere yer veriliyormufl. Dört gözle masal flatosunu görece¤im günü bekliyorum. Yeflile bezenmifl alanlarda oyun bahçeleri oluflturulurken engelli çocuklar da düflünülmüfl. Parkta, yine çocuklara yönelik suyun kald›rma kuvveti ve döngüsel hareketleriyle ilgili deneyler yapmalar›na olanak sa¤layan özel düzenekler bile oluflturulmufl. Bilim Sanat ve Kültür Park›’n›n ad›n›n hakk›n› veren en önemli yap›s›ysa içinde büyük bir planetaryu-


mun da bulundu¤u Bilim Deney Merkezi. Merkez, ö¤rencilerin çeflitli bilimsel deneyleri, gerçek ortamlar›nda yapabilmelerine olanak sa¤layacak flekilde planlanm›fl. Parkta, 2000 kiflilik amfiteatr ve çeflitli restoranlar da bulunmakta; bir de kahve evi var ki, mükemmel kahvelerini içmeden, muhteflem pastalar›n› tatmadan parktan ayr›lmay›n, derim. Eskiflehir’e gidilir de Türkiye’nin ilk otomobili görülmez mi? 1961 y›l›nda, 4 adet üretilen Devrim arabalar›ndan yaln›zca biri günümüze ulaflm›fl. fiu an TÜLOMSAfi Müzesi (Eskiflehir Demiryolu Fabrikas›) bahçesinde, özel olarak yap›lan caml› bölmede sergilenen Devrim’in hâlâ çal›fl›yor oldu¤unu görmek gurur ve hayal k›r›kl›¤›n›, mutlulu¤u ve hüznü ayn› anda yaflat›yor insana... Eskiflehir denince ilk akla geleni sona b›rakt›m: 448 km’yle Sakarya Nehri’nin en uzun kolu olan Porsuk Çay›. Ama Porsuk’un ilgi çekmesinin nedeni ne uzunlu¤u ne de büyük bir ›rma¤›n kolu olmas›... fiehrin içinden geçen çay, y›llar süren çal›flmalar sonunda temizlenerek eskiden halk›n burnunu s›kmadan, nefesini tutmadan geçemedi¤i bir yerken flimdilerde halk›n ve turistlerin gözbebe¤i hâline gelmifl. Çay boyunca yürürken yine nefesinizi tutacaks›n›z ama bu kez hayranl›ktan!..

Y›llar önce Miami’yi gördü¤ümde do¤as›ndan müthifl etkilenmifltim; minik minik adalar, adalar› birbirine ba¤layan köprüler… Ama sonra ö¤rendim ki adalar suniymifl, insan eli yapm›fl me¤er, ne büyük bir hayal k›r›kl›¤›yd› benim için. ‹lginçtir ki tamamen ayn› nedenlerden dolay› Eskiflehir, Miami’nin aksine, gören herkesi büyülüyor. Orta Anadolu bozk›r›nda, yemyeflil bir flehir yarat›lm›fl. Eski ‹stanbul’un Göksu’sundaki sandal sefalar›n›n yerini Eskiflehir’in Porsuk’u alm›fl. Y›llar öncesinin pis kokulu Porsuk’u flimdi Türkiye’nin Venedik’i olmufl; gondol sefas› m› istersiniz, tekne turu mu, hepsi mis gibi Porsuk’ta sizi bekliyor. Çay boyunca, üzerine infla edilen her biri farkl› renkte köprülerle çay›n bir o yan›na bir bu yan›na geçerek doya doya yürüyüfl yap›yor, dinlenmek için bir kahve molas› veriyor, sonra yolunuza devam ediyorsunuz. Buras› Eskiflehir mi yoksa Prag m›, bir an karar veremiyorsunuz. Ço¤u insan›n s›radan bir Anadolu flehri sand›¤› oysa ‹stanbul’dan bile daha Avrupal› olan ve tüm önyarg›lar› y›kan, çok etkileyici bir flehir olmufl Eskiflehir. Büyükflehir Belediye Baflkan› Y›lmaz Büyükerflen, göreve geldi¤i günden bu yana hiç y›lmam›fl, imkâns›z görünen her fleyi gerçek k›lm›fl. Büyülü bir el de¤mifl, bir zamanlar›n kavruk Orta Anadolu flehrine… ‹nsan bir fleyi yapmay› istemeye görsün, azmetmeye görsün… Henüz görmediyseniz “eski yeni flehri”, hiç durmay›n, al›n tren biletlerinizi!..

39


SPOR

VER LEFTER’E YAZ DEFTERE “Tribünler inledi binlerce kere Ver Lefter’e yaz deftere Bitti kalem, doldu defter Bu âlemde kral Lefter” Korhan SEÇ‹LM‹fi FMV Özel Ifl›k ‹lkö¤retim Okulu Müdür Yard›mc›s›

40

B

u tezahürat, tribünlerde binlerce kez söylendi ve günümüze kadar geldi. Baba Hakk›lar, fiükrü Gülesinler, fieref Görkeyler, Metin Oktaylar… Her birinin efsaneleflmifl hikâyeleri, nesillere örnek olacak cinsten ve insanda son derece derin bir sayg› uyand›rmakta. Lefter Küçükandonyadis de Türk sporunun sayg›n isimlerinden biri ve sporculuk geçmifli baflar›larla dolu. Lefter’e Türk Millî Tak›m› ve Yunan Millî Tak›m›ndan ayn› anda teklif gelir. Lefter hiç düflünmeden tercih hakk›n› Türk Millî Tak›m›ndan yana kullan›r. 1948 y›l›nda, Türk ve Yunan Millî Tak›mlar› Atina’da karfl› karfl›ya gelirler. Siyasi gerginli¤in yo¤un yafland›¤› dönemde oynanan maça, spor d›fl›nda çok farkl› anlamlar yüklenir. Maç› Türkiye kazan›r. Gerek Atina sokaklar›nda gerekse stadyumun içinde, Lefter son derece a¤›r protestolara ve hakaretlere maruz kal›r. Lefter hissettiklerini “Irk›m›n millî tak›m›na karfl› ulusumun tak›m›n›n golünü att›m.” sözüyle dile getirir. Lefter, o günden sonra Türk insan›n›n kalbinde ayr› bir yere sahip olur. Bu flekilde aç›klama yapmas›n›n nedeni ise; Lefter’in annesinin Türk, babas›n›n Rum olmas›d›r. Lefter Küçükandonyadis, futbol hayat›na, ‹stanbul mahalli lig tak›mlar›ndan, Taksimspor’da bafllar. Taksimspor yöneticileri, Lefter’e lisans ç›karabilmek için mahkeme karar›yla yafl›n› büyütürler. ‹ki y›l burada top oynad›ktan sonra, Lefter, kariyer basamaklar›n› birer birer ç›kar ve onun için önemli günler bafllar. Beyo¤luspor yöneticisi Ohanides Nikoliodis ve Fenerbahçe Kulübü yöneticisi Dr. Rüfltü Da¤laro¤lu, baflka bir transfer görüflmesi için

bir araya gelirler. Beyo¤luspor yöneticisi Ohanides Nikoliodis, Rüfltü Da¤laro¤lu’na “Sana öyle bir futbolcu ismi verece¤im ki sanki anas› onu Fenerbahçe için do¤urmufl!... Ad› Lefter... Taksim Kulübünde oynuyordu ama flimdi nerede bilemiyorum. Galiba Diyarbak›r’da askerdeymifl.” der. Gerçekten de Lefter, 17 yafl›ndayken dört y›l sürecek vatani görevini yapmak üzere Diyarbak›r’a gider. Zaman›n Fenerbahçeli futbolcusu Ruhi Karaduman’›n Diyarbak›r emniyet müdürü babas›n›n çabas›yla 1947 y›l›nda, askerli¤inin bitmesine iki ay kala, Lefter ‹stanbul’a getirtilir. Lefter, ilk etapta fizi¤iyle çevresindekilere güven vermez; “Bu çelimsiz çocuk mu Fenerbahçe’de oynayacak?” gibi yorumlar yap›l›r. Fenerbahçeli baz› yöneticilerde Fenerbahçe’de oynamas›n›n zor oldu¤u düflüncesi hâkim olur. Her fleye ra¤men Lefter, sal› günü yap›lacak olan antrenmana


FMV Spora Ifl›k Tutanlar 2010 Ödül Töreninde “tüm zamanlar›n en iyi golcüsü” ödülünü al›rken

davet edilir. Lefter’e bu antrenmanda, A tak›m›yla haz›rl›k maç› yapan B tak›m›nda yer verilir fakat Lefter, B tak›m›nda olmas›na ra¤men, A tak›m›ndaki baz› futbolcu a¤abeylerinin performans›n›n çok üzerine ç›kar. Hatta A tak›m kalesine dört gol birden atar. Lefter bu tarihten sonra, on gün kadar ortadan yok olur. Polis yard›m›yla Büyükada’da bulunur. Lefter’in aç›klamalar›, mütevaz›l›¤›n s›n›r›n›n olmay›fl›n›n çok güzel bir örne¤idir. Lefter sal› günü ç›kt›¤› antrenman maç›nda, dört gol at›p rakip tak›m› güç durumda b›rakt›¤›n› düflünerek “Affedin beni... O maçta a¤abeylerime 4 gol at›nca hem korktum hem de çok utand›m. Kimseye de bu yüzden görünemedim.” gibi alçakgönüllü bir aç›klama yapar. Ard›ndan Lefter Küçükandonyadis, Fenerbahçe formas›n› giymeye bafllar. 1947-1948 Sezonunda, Fenerbahçe ile ‹stanbul Ligi birincili¤ini kazan›r. 1948-1949 Sezonunda ve takip eden üç y›lda da Metin Oktay önderli¤inde, Galatasaray’›n flampiyonluklar› konuflulmaya bafllan›r. Lefter Küçükandonyadis’e önce Ada, daha sonra da ‹stanbul dar gelir. 1951’de yurt d›fl›na Fiorentina’ya transfer olur. Fiorentina maceras›na ç›karken Lefter evlenmifl ve mutlu bir yuva kurmufltur. ‹talya’da Juventus ile oynad›klar› maçta, karfl› tak›m›n ünlü savunma oyuncusu Carlo Parola, Lefter’in karfl›s›nda son derece çaresiz kal›r. Bu güzel hareketleri gören tribündeki seyirciyse hep bir a¤›zdan “Turko, Turko” diye ba¤›rmaya bafllar. Daha

sonra ‹talya’da ç›kan “üç yabanc› oyuncu” s›n›rlamas›n›n ard›ndan Lefter, Fransa’n›n Nice tak›m›na gider. Fakat vatan hasreti her geçen gün içini kemirmektedir. 1953-1954 Sezonunda, Fenerbahçe’ye geri döner. Türkiye birinci futbol liginin bafllamas›ndan sonra üç kez flampiyonluk yaflar. 1956 y›l›nda Macaristan’› yenen millî tak›m kadrosunda yer al›p iki de gol atan Lefter için Macarlar, “Avrupa’n›n en iyi sol kanad›” yak›flt›rmas›n› yaparlar. Lefter son y›l›nda AEK Atina Kulübüne gider. Sadece 5 maç oynar, Iraklis’e karfl› yap›lan maçta sakatlan›r ve futbol hayat›na son verir. Türk futbolunun unutulmaz isimlerinden Can Bartu bile kendisine “efsane” lakab›n› yak›flt›ranlara “Ne efsanesi. Ben Lefter’in tek ayakkab›s› bile olamam.” demesi, “ordinaryüs” lakapl› Lefter Küçükandonyadis’in ne kadar büyük bir futbolcu oldu¤unu topluma anlatmaya yeter. Lefter gibi büyük bir sporcuyu, geçen y›l düzenledi¤imiz spor ödül töreni vas›tas›yla FMV Ifl›k Okullar›n›n ö¤rencileriyle bir araya getirme f›rsat›m›z oldu. Lefter Küçükandonyadis kurumumuzun kendisini böyle bir ödüle lay›k gördü¤ünü ö¤renince, sa¤l›k durumuna ra¤men, hiç düflünmeden ö¤rencilerimizle birlikte olma onurunu bizlere yaflatt›. Geçen hafta Büyükada’daki evine ziyarete giderek sa¤l›k durumu hakk›nda bilgi alma f›rsat›n› bulduk ve geçmifl olsun dileklerimizi ailesine ilettik. Atina’da hasta yata¤›nda bile “Beni vatan›ma götürün.” diyerek bu ülkeye olan ba¤l›l›¤›n› o durumda bile dile getiren, gerçek bir vatanseverdir Lefter.

41


TAR‹HTEN SAYFALAR

Dr. Arif AKDEN‹Z FMV Özel Ifl›k Lisesi Türkçe-Sosyal Bilimler Bölüm Baflkan›

Haftay› Babilliler icat etti abilliler, 7 günlük haftay› zaman birimi olarak kullan›yorlard›. ‹lk ça¤larda bilinen befl gezegen ile günefl ve ay›n say›s›n›n 7 oluflu, bu say›y› gizemli ve u¤urlu k›l›yordu. Daha sonra dinlerde, gö¤ün 7 kat, do¤adaki ana renk say›s›n›n ve müzik notalar›n›n 7 oluflu say›n›n önemini daha çok belirtti. Daha sonra Fransa, Napolyon döneminde, takvim yap›s›n› de¤ifltirerek gün say›s›n› 10’a ç›kard› ama kabul görmedi. Rusya, 5 günlük hafta uygulamas›na geçti, o da tutulmad›. Sonunda yine hafta, 7 gün olarak kald›.

B

Horozlar niçin sabahlar› erkenden öterler? ‹LK DÜNYA GÜZEL‹M‹Z abah günefl do¤arken ötmek yaln›z horozlara özgü de¤ildir. Kula¤a en çok horozun sesinin gelmesi; onun sesinin di¤erlerinden daha güçlü olmas›d›r. Kufllar›n büyük ço¤unlu¤u da ayn› saatlerde a¤açlarda koro hâlinde öterler. Gün boyu hem horozlar hem kufllar bu ötüflü sürdürürler ama seslerinin en güçlü ç›kt›¤› zaman sabah saatleridir. Horoz ve kufllar›n sabah gün do¤arken ötmeleri biyolojik saatleriyle ayarlanm›flt›r.

S

42

umhuriyetle beraber Atatürk devrimleri en çok da kad›nlara haklar veriyordu. Yüzy›llard›r toplumdan soyutlanm›fl kad›nlar, sosyal hayata kat›l›yor ve yurttafl olarak birçok hakka kavufluyordu. Ça¤dafl Türk kad›n›, yaflamda erkeklerle eflit statüde, her alanda kendini gösteriyordu. Kad›n›n sosyal hayattaki konumunun de¤iflmesiyle beraber, Türkiye’de güzellik yar›flmalar› da düzenlendi. ‹lki; 1929’da düzenlenen yar›flma, dört y›l daha sürdürüldü. 1932’de yap›lan yar›flman›n birincisi Keriman Halis, Belçika’da yap›lan yar›flmada da dünya güzeli seçildi.

C


C

M

Y

CM

MY

CY CMY

K



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.