Işıklı Portreler

Page 180

Kara kuru ama kendine ait sakin, huzurlu dünyası olan biriydim. İlk yıllarımda yatılı okuduğum için teşekkür bile almıştım!... (Müdürümüz Sacit Öncel imzalı bir belge hâlâ durur bende.) Ama son sene niharî [gündüzlü] olunca, kör topal seneyi tamamlayıp mezun oldum!… Kütüphanemizin kokusunu, sakin atmosferini çok severdim; son sınıftayken, bizim katta, içinde bilimum çiçek-böcek fosilleri, alçıdan yapılmış şekiller olan bir camlı büfe vardı... Tam olarak içinde neler olduğunu hatırlamıyorum ama onları seyretmeyi çok severdim. Bir de yatılı senelerimde, hafta içi zil çaldıktan sonra evlerine giden arkadaşlarıma gıpta edip, sınıfın Teşvikiye Camii’ne bakan penceresine burnumu dayayıp, büyük bir özlemle dışarıyı seyretmeyi severdim. Ama o yıllar -yurtdışındakiler de dahilbana kendi çocuğumu, ne pahasına olursa olsun, asla yatılı ve evinden uzağa yollamayacağıma yemin ettirdi! En sevdiğim dersler İngilizce ve coğrafya; en sevmediğim ders matematik idi. Matematikle hâlâ aram yoktur. Ama her şey matematik işiymiş. Zor da olsa öğrendiklerim çok işime yaradı. Beni en çok etkileyen hocam, coğrafya hocamız Suzan Ersoy’du. Ufak tefek, oldukça toplu bir kadındı. Gülen, yeşil ve hayat dolu bakan gözleri vardı. Belki de o derste çok iyi olduğum için bana çok sevimli geliyordu, kim bilir? Onun yanı sıra hocalarımın çoğunu sevgi ile anımsıyorum. (Belki de başkalarını olduğu gibi kabul etme güdüsüne çok küçük yaşta sahip olmuş olduğumdan olsa gerek.) Özden Çelik, Gülsev Gündoğdu en iyi arkadaşlarımdı. İkisi ile de hâlâ görüşüyorum. Özden de o zamanlar (benim gibi) çelimsizdi. Kıvırcık sarı saçlı, sarkık

yumuşak yanaklı, burnu çok düzgün (nasıl bir Karadenizli ise?) sevimli bir kızdı. Gülsev de keza. İkisinin de uyumlu yapıları vardı. Onun için -çok sık görüşmesek de- hâlâ eski günlerdeki gibi arkadaşız ikisi ile. En büyük eğlencelerimden biri; sınftakilere resim derslerini yapma karşılığında, Namlı’nın müthiş, salamlı, kaşarlı, turşulu sandviçlerinden aldırmaktı! Bir türlü başaramadığım şey tertipli olmaktı. En çok zevk aldığım şeyler, sürekli bir şeyler “çiziktirmek” ve teneffüslerde avluda -hiperaktif yapımdan olsa gerek- at gibi koşuşturmaktı. Yazmaya değer mi bilmiyorum; bir keresinde burnumu sıraya çarpmıştım. Sınıf arkadaşlarımdan birinin kaza ile çarpmasından olmuştu sanırım. Acısından dolayı unutamadım herhalde o anı? Öğrencilik yıllarımda en çok bilgi iletişim (bilgisayar grafik programlarını kullanabileceğim tüm görsel sanat meslekleri), ayrıca gastronomi, genetik mühendisliği, antropoloji, anatomi konuları ve meslekleri ilgimi çekerdi. (Bayağı da varmış ilgimi çeken konu...) Mezun olduktan sonra okulla ilişkim devam etti. Kızım 15 senedir Ayazağa Işık’ta. 2002 yılında da benim Teşvikiye Işık Sanat Galerisi’nde sergim açıldı. Geçen yıla kadar da Feyziyeliler Derneğine ve Işık Ev’e üye idim.

IŞIKLI PORTRELER

|| 178

NİLGÜN YÖNTER

Ressam / Tasarımcı / Stilist 1957 yılında İstanbul’da doğdu, 1968-1971 yılları arasında Işık Lisesinin ortaokul bölümünde yatılı okuduktan sonra öğrenimine yurtdışında devam ederek; 19711972 yıllarında Cenevre Pensionnat Bon-Séjours’da; 1972-1974 yılları arasında Paris Joffrin Byrs Moda Akademisinde okudu. 1980’lerin ortalarından itibaren “postmodern minyatür” adını verdiği resimler yapmaya başladı; bugüne kadar 12 kişisel sergisi düzenlendi, birçok karma sergiye katıldı. Evi ve atölyesi İstanbul İstinye’de bulunan Nilgün Yönter’in 21 yaşında bir kızı var. “Harici” işleri olarak isimlenirdiği hobileri arasında bilgisayar grafik programlarıyla çalışmaktan; görselliği ön planda olan pasta, börek ve çörekler yapmaktan, sahilde yürüyüşe çıkmak ve çay saatlerini kaçırmamaktan keyif alıyor.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.