Inovatif Kimya Dergisi Sayi 46

Page 1

Kimya Dergisi

İNOVATİF Kimya Dergisi YIL:5 SAYI:46 MAYIS 2017

NÜKLEER REAKTÖRLER PAGDER Plastik Sanayicileri Derneği ile RÖPORTAJ


KURALLARIMIZ

1. İnovatif Kimya Dergisi yazılarını herhangi bir makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını aldığınız kişiye mail atarak haber vermek, kullanmış olduğunuz yazıların kaynağını ise dergi olarak belirtmek durumundasınız. 2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci derece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorun yaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız. 3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza gelebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi sorumlu değildir. 4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimlerde, yazılarda kesinlikle kaynak belirtilmek zorundadır. Aksi durum olduğu zaman bunu yazarın kendisine ulaşarak sormalısınız. Çünkü bize yazı gönderen yazarlarımızdan ricamız telif haklarına riayet ederek fotoğrafları dökümanlarına eklemeleri. Buradan çıkacak problemlerden doğrudan yazarlar sorumludur. Dergi sorumlu değildir. 5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız var ise yazılarınız için Yavuz Selim KART ile konuşabilirsiniz. Dergi ile iletişim kurmak için ise iletisim@inovatifkimyadergisi.com adresine mail atabilirsiniz.

SOSYAL MEDYA

6. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz yazıları info@inovatifkimyadergisi.com mail adresine göndermelisiniz. Bu mail adresine gönderdiğiniz yazılarda bir eksiklik var ise editör tarafından incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyelerde bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca bunu

kendinizi küçümsemek olarak görmeyin. Amaç daha güzel bir yazı ve daha güzel bir dergi. 7. Tarafımıza çok yazı gelmediği takdirde her yazıyı yayımlamaya gayret edeceğiz lakin başkalarının yazılarını kendi yazmış gibi gönderenler, kaynaksız yazı gönderenler, çok kısa yazı göndenlerin yazılarını maalesef yayımlamayacağız. 8. Dergide dini ve siyasi içerikli yazılar yayımlanmaz. Herhangi bir dini grubu temsil eden ya da herhangi bir siyasi grubu temsil eden söz ve kelimeler yazınızda olursa dergi o kısımları değiştirmeniz konusunda sizi uyarır. Değiştirmezseniz dergi yayımlamama hakkını ya da yazının o kısmını değiştirme hakkını elinde tutar. Bu konuda son söz dergi yöneticisine aittir. 9. Bu dergide kimya ilmi üzerine okuyan, kimya ilmine meraklı, kimya ilmi ile ilgili araştırma yapmayı seven herkes yazabilir. 10. Dergi ekibimiz gönüllü kişilerden oluşmuştur. Bu dergi ilk kurulduğu zamandan beri böyledir. Dergi ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş sayılır. Gelen kişilere en başta bu kural söylenir. Görevini yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran, huzur bozan, dergi yöneticisini dinlemeyen kişiler ekipten çıkarılır. 11. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu kişi buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisine sahiptir. 12. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları kabul etmiş sayılırlar.

http://www.inovatifkimyadergisi.com https://www.facebook.com/InovatifKimyaDergisi https://twitter.com/InovatifKimya https://instagram.com/inovatifkimyadergisi http://inovatifkimyadergisi-blog.blogspot.com.tr https://www.youtube.com/channel/UCmIkYbQtd8LtCP6GVL0tVGQ https://plus.google.com/+Inovatifkimyadergisi https://www.linkedin.com/profile/view?id=AAIAABHWzAYBk8n_O2Xp0LJgn9bB-aLM6w0-3pw


Ekibimiz YAVUZ SELİM KART KİMYA MÜHENDİSİ KURUCU-YÖNETİCİ PELİN TANTOĞLU KİMYAGER FACEBOOK EDİTÖRÜ EBRU APAYDIN KİMYA MÜHENDİSİ FACEBOOK EDİTÖRÜ TUĞBA NUR AKBABA KİMYAGER ÇEVİRİ EDİTÖRÜ GÜLŞAH TİRENG KİMYA TEKNİKERİ FACEBOOK EDİTÖRÜ PEMBE ÖZÇAKMAK KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ ZEHRA ORUÇ KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ SÜREYYA HELİN AKTURAN KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ DERYA İNCELİ KİMYAGER ÇEVİRİ EDİTÖRÜ NİLAY ÇABUK KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ ÖZLEM ÖZDEN KİMYAGER ÇEVİRİ EDİTÖRÜ ESRA BARUT KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ

HATİLE MOUMİNTSA KİMYA FACEBOOK EDİTÖRÜ GİZEM AYVERDİ KİMYAGER FACEBOOK EDİTÖRÜ ASLIHAN YILDIZ KİMYA TEKNİKERİ FACEBOOK EDİTÖRÜ BEGÜM MENEVŞE KİMYAGER INSTAGRAM EDİTÖRÜ CANAN KULA KİMYAGER ÇEVİRİ EDİTÖRÜ DAMLA ÖZTÜRK KİMYAGER FACEBOOK EDİTÖRÜ MERVE GENCER KİMYAGER FACEBOOK EDİTÖRÜ TARIK BERCAN SARI KİMYA VE BİYOLOJİ MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ ÖZNUR ÇALIŞKAN KİMYA VE SÜREÇ MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ DAMLA TURA KİMYA MÜHENDİSİ FACEBOOK EDİTÖRÜ AHMET ÜĞE KİMYAGER ÇEVİRİ EDİTÖRÜ FATMA GÖKÇE AKİKOL KİMYAGER ÇEVİRİ EDİTÖRÜ

SİZ DE EKİBİMİZE KATILIN


Ekibimiz EFRAİM KAPLAN KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ MERVE ÇÖPLÜ KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ ECE ÖZTEN KİMYAGER ÇEVİRİ EDİTÖRÜ SERVET ERDEM KİMYAGER FACEBOOK EDİTÖRÜ KARDEN KANIKLI KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ SUDE ÖZÇELİK KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ SILA SÖZMEN KİMYAGER ÇEVİRİ EDİTÖRÜ NİHAN ÖZVEREN UÇAR KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ GİZEM KARABACAK KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ GÜLENZAR BELLİKAN KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ ESAT KİTAPLIOĞLU KİMYA MÜHENDİSİ FACEBOOK EDİTÖRÜ NURSELİ GÖRENER KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ

SİNAN YENER KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ ORHUN KARAKUŞ BİYOLOG ÇEVİRİ EDİTÖRÜ ZEYNEP GÜVEN KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ BAŞAK KUBİLAY KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ RÜYA ATLIBATUR KİMYAGER ÇEVİRİ EDİTÖRÜ AÇELYA GÜNER KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ ÖZGENUR GERİDÖNMEZ ECZACI FACEBOOK EDİTÖRÜ ALPER KADİR BALKIS KİMYAGER ÇEVİRİ EDİTÖRÜ HACER DEMİR ÇEVRE MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ MERVE GÜL KİMYA MÜHENDİSİ ÇEVİRİ EDİTÖRÜ RESMİYE ÇAKAR KİMYA VE SÜREÇ MÜHENDİSİ POSTER ÇEVİRİ EDİTÖRÜ KÜBRA ÖZTÜRK KİMYA TEKNİKERİ FACEBOOK EDİTÖRÜ

SİZ DE EKİBİMİZE KATILIN


EDİTÖRDEN

46. Sayıdan Herkese Merhaba, Bize olan ilgi ve alakanız için teşekkürler. Bu ay e-dergimiz içerisinde birbirinden ilginç ve önemli konular yer almakta ayrıca PAGDER-Plastik Sanayicileri Derneği ile bir röportaj yaptık. Kendilerine bu güzel röportaj için çok teşekkür ediyoruz. Bize her zaman kimya sektörü ya da kimya ile ilgili bir konuda yazıp gönderebilirsiniz. Her zaman dediğimiz gibi. Siz yazın, onbinler okusun. YAVUZ SELİM KART


İÇİNDEKİLER

CARİ AÇIĞIN EN BÜYÜK KAYNAĞI 7 PETROKİMYA GRAFEN OKSİT (GO) ZARIYLA DENİZ SUYU İÇME SUYUNA KOLAYCA 10 DÖNÜŞTÜRÜLEBİLECEK KİMYA SEKTÖRÜ İHRACATINDA 11 YENİ REKOR KIRILDI İLAÇLARIN KİMYASALYAPI DEĞİŞİMİ ile 13 FAZ 1 METABOLİTİ OLUŞUMU NEDEN YAĞMUR YAĞDIKTAN SONRA 19 ÇİMLERİNİZ DAHA YEŞİL GÖRÜNÜR? TÜRKİYE TEKNOLOJİK İLAÇ 21 ÜRETİMİNDE ÜS OLACAK NÜKLEER REAKTÖRLER 24 KİMYASAL REAKSİYON VERİTABANI 28 TARTIŞMALARA YOL AÇIYOR DIŞ CEPHE YIPRANMALARI İÇİN KABAK, ÜZÜM VE NAR ÇEKİRDEKLERİNİ DOĞAL 30 ANTİOKSİDAN OLARAK KULLANMAYI BAŞARDILAR AYIN RÖPORTAJI 31 E171 TİTANYUM DİOKSİT (TiO2) 36 KATKI MADDESİ YENİ BULUŞ SUYU ARITMAK 38 İÇİN BAKTERİ KULLANIYOR YERLİ KAYNAKLAR KULLANILARAK HPLC KOLON DOLGU MALZEMESİNİN 39 GELİŞTİRİLMESİ


METİN AKDAŞ MAKİNE MÜHENDİSİ YILDIZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ EGE BÖLGE SANAYİ ODASI MECLİS ÜYESİ arif.pardioglu@dinamik-izmir.com

Cari Açığın En Büyük Kaynağı Petrokimya

2016

yılında 56 milyar dolar dış ticaret açığı verdik, dış ticaret açığının 20 milyar doları kimya sanayinden kaynaklanıyor. Bu açığın %60’ı petrokimyasal ürünler.

dışa bağımlıyız. Örneğin, geçen yıl Polietilen Hammadde üretimi yaklaşık 360.000-Ton seviyesinde gerçekleşirken, bunun % 20’lere varan kısmı da ihraç edilmektedir. Tüketim, 2 Milyon KG civarındadır. Üretiminin talebi karşılama oranı 2016 yılı için %15 seviyesindedir. Bir başka ürün olan PS- GPPS ve HIPS’ DE 2011 yılında 300.000- ton civarında olan tüketim, 2016 yılında 600.000 ton’a çıkmıştır. Bu rakamın ancak % 10’u yerli olarak üretilebilmektedir. 2020 yılında, diğer pentan’ lı polistren çeşitlerini de ilave edersek 1.000.000 Ton’un üzerinde bir söz konusu olacaktır.

Petrokimyasal ürün kullanan başta plastik olmak üzere tüm kimya sanayimiz hammadde olarak ithalata bağımlı hale gelmiştir. 2016 yılında Polietilen türleri (AYPE, YYPE, Lineer AYPE) için 2,3 milyar dolar; Polipropilen türleri (Homopolimer, kopolimer)için 2,3 milyar dolar; Polistiren türleri için 695 milyon dolar; PVC türleri için 705 milyon dolarlık ithalat yapılmıştır. Plastik hammaddeler konusunda ortalama % 80 oranında

Türkiye, Çin ve Hindistan’dan sonra en fazla plastik

7


hammaddesi ithal edilen ülke durumundadır. Bu ülkelerde bile yurt içi üretimin tüketimi karşılama oranı %50 nin üzerindedir. Bu yönüyle Türkiye yurt içi ihtiyacını yurt içi üretimle karşılama oranı en düşük olan dünyanın tek ülkesidir.

bölgemizin göz bebeği durumundadır. Özellikle son zamanlarda oluşan fırsatlarla, Petkim kapasitesini arttıracak yeni yatırımlar ile, Polistren gibi üretim yapmadığı plastik hammadde üretimine yönelmek zorundadır. Aslında bu zorunluluk bir mecburiyettir de. Zira Petkim özelleştirme ihalesi sözleşmesinde, ülkenin petrokimya hammadde ihtiyacını karşılamaya yönelik yatırım yapma taahhütleri de bulunmaktadır. Petkim’in 50 yılı aşan üretim tecrübesi ile plastik hammaddeler üretimini gerçekleştirebilecek, yeni yatırım potansiyeline sahip olduğuna inanıyorum. Tabi ki sadece Petkim’den değil, ülkemizin büyük yatırımcılarını da petrokimya sektöründe oluşan yeni fırsatları dikkatle incelemelerini ve bu sektöre yatırım yapmaya davet ediyorum.

Neticede, Petro kimyasal hammaddelerde genel olarak yurt içi üretimin talebi karşılama oranı %20’ lerin altına gerilemiştir. Yeni yatırımlar yapılmadığı durumda artan iç talep nedeni ile giderek daha da küçülecek Türkiye bu sektörde üretimden çekilmek zorunda kalacaktır. Sonuçta çoğunluğu KOBİ statüsünde olan sanayicimiz mağdur olacaktır. Türkiye yurt dışı üreticiler için spot bir pazardır. Yurt dışı piyasalarda fiyatların yükselme dönemlerinde, Türkiye’ye mal vermemekteler, ürünler genel olarak fiyatları yüksek pazarlara yönelmektedir. Fiyatların düşme dönemlerinde ise ellerindeki yüksek maliyetli malları Türkiye’ye daha düşük fiyatlardan damp etmektedirler.

Ancak, petrokimya yatırımları, teknoloji yoğun yatırımlar olduğu kadar, sermaye yoğun yatırımlardır. Bu yatırımları tüm dünyada devlet desteği ve garantisi olmadan gerçekleştirmek mümkün değildir. Bu anlamda devletimizin bu konuya özel olarak eğilmesi gerekmektedir.

Sanayi de maliyetlerin neredeyse %75’ni hammadde maliyeti oluşturmaktadır. Hammadde fiyatlarının çok dalgalı olduğu bir ortamda ithalata bağımlı olmak fiyat, kur ve teslimat konusunda risk artıyor. Bu nedenle sanayici olması gerekenden daha fazla stok (maliyeti) ile çalışmak zorunda kalıyor. Yurtiçi üretimin var olması tedarik güvenliği sağlayarak bu riskleri minimize ediyor.

Değerli Arkadaşlar, yukarıda sıraladıklarım Petrokimya sektörüne yatırım yapmak için uzun bir aradan sonra ilk defa bütün reel koşulların oluştuğunu gösteriyor. Tüm sanayi sektörlerine girdi sağlayan Petrokimya sektörüne yeni bir yatırım Türkiye’yi dünya liginde etkin bir oyuncu yapacaktır.

Son zamanlarda hükümetin açıkladığı proje bazlı yatırım destekleri, Üretim Reform paketi, Stratejik yatırımlara teşvik gibi önlemler, petrokimya gibi stratejik nitelikteki yeni yatırımların önünü açmaktadır.

Zira bu sektörün; • Petrokimya deneyimimiz, birikimimiz var, • Ürün kalitemiz iyi, • Krizlere dayanma açısından sektörün esnek olması, • Dinamik, hızlı karar alabilen, proaktif bir işletme yapısına sahip olması, • KOBİ’lerinin rekabetçi olması, • Türkiye’de makine parkının göreceli olarak henüz yeni olması ve güçlü bir makine sanayi, • Hammaddeye olan talebin fazla olması, • Geri dönüşüm sektörünün gelişmesi, • Etkin bir Mesleki örgütlenmelere sahip olması gibi güçlü yanları bulunmaktadır.

Unutulmamalıdır ki imalat sanayisine, üretime yatırım yapılmadan; cari açığı kapatmak mümkün değildir, istihdamı artırmak mümkün değildir, AR&GE ve Tasarımı geliştirmek mümkün değildir. İhracatı artırmak mümkün değildir, katma değerli ürünlere ve Sanayi 4,0’a geçmek mümkün değildir. Bu anlamda, İmalat sanayisinin temel ana sanayilerinden biri olan Petrokimya sanayisine yapılacak yatırımlar da bu yönüyle hayati öneme sahiptir.

Mutlaka, oto yollara, köprülere, tünellere ihtiyacımız vardır. Ancak, bizim bunlardan da önce üretimi artıracak temel sektörlerde hammadde üretecek fabrikalara ihtiyacımız var. Bunların başında da Petrokimya gelmektedir.

Bildiğiniz üzere de Petrokimya sanayisinin merkezi de İzmir’dir. Petkim, İzmir Aliağa’da 1985 yılından beri üretim yapmaktadır. Hem ülkemizin hem de

8


Petro kimyaya yatırım yapmak için, illaki petrol zengini olmak gerekmiyor. Öyle olsa idi, topraklarında 1 galon bile petrol çıkmayan Güney Kore dünyanın en büyük petro kimya üreticilerinden

birisi olamazdı. Önemli olan bu vizyona ve stratejiye sahip olmak ve uzun verimli politikalar üreterek, ülkemizi hammadde üretimleri konusunda üs haline getirecek ön görüye sahip olmaktır.

9


Haber Yabancı

GRAFEN OKSİT (GO) ZARIYLA DENİZ SUYU İÇME SUYUNA KOLAYCA DÖNÜŞTÜRÜLEBİLECEK

Bilim insanları İngiltere’de yaptıkları araştırma sonucu, deniz suyunu içme suyuna çeviren uygun maliyetli bir teknoloji geliştirdi. Grafen Oksit (GO) zarıyla gerçekleştirilen elek sayesinde deniz suyu içme suyuna kolayca dönüştürülebilecek. Günümüzde doğal içme suyu kaynakları hızla tükenmeye başlarken bilim insanları yaptıkları araştırmalarla buna çare aramaya devam ediyor.

Bu yeni bulunan yöntem sayesinde su arındırma çalışmalarının daha hızlı ve ucuz olması beklenirken yöntemin atık sularda da deneneceği belirtiliyor. Arındırmayı gerçekleştiren ekibin başındaki isim olan Rahul Nair, hedeflerinin deniz suyu ve atık suların minimum enerji ve maliyet harcanarak içilebilir su haline getirmek ve bunu sürekli kılacak arındırma cihazını yaratmak olduğunu söyledi.

BM’nin raporuna göre, 2025 yılında dünya nüfusunun yüzde 14’ü su kıtlığıyla karşı karşıya kalacak. Bu kıtlıkla karşı karşıya kalan ülkelerin ise, su arındırma işleminin maliyetini karşılayamayacağı öngörülüyor. Bu su kıtlığına önlem olarak, günümüzde deniz suyundan tuzu ve diğer maddeleri filtrelemek için polimer esaslı arındırıcılar kullanılarak halihazırda birçok büyük tuz arındırma tesisi bulunmakta fakat bu hala büyük ölçüde verimsiz ve maliyeti yüksek. Buradan hareketle, bilim insanları deniz suyunu arındırmak için yeni çalışmalara girmiş durumda. Bu çalışma kapsamında, İngiltere’deki Manchester Üniversitesi’nden Rahul Nair tarafından yönetilen ekip, deniz suyunun Grafen Oksit(GO) zara sahip elek yardımıyla tuzundan kolayca ayrışabildiğini test ettiler ve daha sonra deniz suyunu saf su haline getirme çalışmalarını başarıyla tamamlandılar.

10


Yerli

Haber

KİMYA SEKTÖRÜ İHRACATINDA YENİ REKOR KIRILDI

Kimya sektörünün ihracatı Mart 2017’de geçen yılın aynı ayına göre miktarda yüzde 36,88 artışla 1 milyon 888 bin ton, değerde ise yüzde 29,14 yükselişle 1 milyar 543 milyon dolar olarak gerçekleşti.

yüzde 321,54 artışla 108 bin 4 ton, değerde ise yüzde 165,10 yükselişle 86 milyon 648 bin dolara ulaşırken, bu rakamlar ABD’yi en çok ihracat gerçekleştirilen ülkeler sıralamasında ikinciliğe taşıdı.

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliğinden (İKMİB) yapılan açıklamaya göre, kimya sektörü 2017 yılının ilk üç ayında üst üste ihracat rekoru kırdı.

Kimya sektörü 2017’nin ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre miktarda yüzde 21,66 artışla 5 milyon 208 bin ton, değerde ise yüzde 23,83 yükselişle 4 milyar 131 milyon dolar ihracata ulaştı.

Sektörün ihracatı mart ayında 2016 yılının aynı ayına göre miktarda 36,88 artışla 1 milyon 888 bin ton, değerde ise yüzde 29,14 yükselişle 1 milyar 543 milyon dolar oldu.

Sektörün ocak-mart döneminde en çok ihracat yaptığı ilk 10 ülke Birleşik Arap Emirlikleri, Singapur, Almanya, Mısır, Irak, İtalya, İspanya, ABD, İran ve Yunanistan oldu.

Geçen ay en fazla ihracat yapılan ilk 10 ülke Birleşik Arap Emirlikleri, ABD, Mısır, Almanya, Irak, İtalya, İspanya, Singapur, Fransa ve İran olarak sıralandı.

Kimyanın alt sektörlerinin ilk çeyrekte gerçekleştirdiği ihracat rakamlarına bakıldığında ise mineral yağlar ve ürünlerinin 1 milyar 229 bin dolarlık ihracatla ilk sırada olduğu görüldü. Plastikler ve mamulleri 1 milyar 227 milyon dolarlık ihracatla ikinci sırada bulunurken, üçüncü sırada 302 milyon 36 bin dolarla kauçuk ve kauçuk eşyalar yer aldı.

ABD’ye ihracat artıyor Sektörün en önemli hedef pazarlarından ABD’ye yönelik ihracattaki rekor artış dikkati çekti. Mart ayında ABD’ye yapılan kimya ihracatı miktarda

11


Sanayiciler olarak moralimiz yerinde İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, konuya ilişkin değerlendirmesinde, emtia fiyatlarının yükselişe geçmesinin kimya ihracatına pozitif yansıdığını ifade etti. İhracattaki artış ivmesinin mart ayında da hız kesmeden devam ettiğini aktaran Akyüz, kimya sektörü olarak hem değerde hem miktarda yüzde 30’larda artış yakalamalarının son derece olumlu olduğunu kaydetti. Akyüz, “Sanayiciler olarak moralimiz yerinde, hedeflerimiz doğrultusunda emin adımlarla ilerliyoruz. İhracatçılarımız yoğun bir gayretle

çalışıyor. Beklentimiz bu artışın ilerleyen aylarda da devam etmesi yönünde. İhracattaki artışımız sürerken yurt içinde yaşadığımız daralmanın aşılması için de özel bir çabaya ihtiyacımız var. Birkaç sektörü kapsayan KDV, ÖTV indirimleri maalesef yeterli değil. Tüm sektörleri kapsayan daha geniş kapsamlı bir açılım gerektiği inancındayız.” ifadelerini kullandı. Kimya sektörünün ABD’deki yükselişine gelecek aylarda da devam etmesini beklediklerini belirten Akyüz, “2017 hedeflerimizde ABD’ye ihracatımız artırmak önemli yer tutuyor. Chicago ve New York’ta açılan Türk Ticaret Merkezleri firmalarımızın ABD pazarında kendilerini tanıtmalarını ve ihracat potansiyellerini artırmalarını sağlayacaktır.” yorumunu yaptı.

12


AHMET KÜÇÜKÇALIK KİMYAGER İSTANBUL TEKNİK ÜNİVERSİTESİ YÜKSEK LİSANS ÖĞRENCİSİ kucukcalik@itu.edu.tr

İLAÇLARIN KİMYASAL YAPI DEĞİŞİMİ ile FAZ 1 METABOLİTİ OLUŞUMU

Ö

ncelikle ilaçların metabolizmi ne demektir? İlaçların metabolizmi onların vücuttan atılmalarının bir ifadesi. Çünkü ilaçlar sentetik malzemeler oldukları için organizma yani vücut için doğal sayılmazlar. İşte bu yüzden vücutta olmaması gereken yabancı made (ksenobiyotik = xenobiotics) olarak algılanır ve vücuttan atılması istenir. Metabolizme uğrayan ilaçta yeni kimyasal yapı oluştuğunda ise buna metabolit denir.

Bir önceki yazımda ilaçların faz 2 metaboliti oluşumunu anlatmıştım. Şimdi ise faz 1 metabolizmi nasıl oluşuyor onu inceleyeceğiz. Aslında aşağıdaki resimde gördüğümüz gibi ilaçlar vücuda alındıklarında önce faz 1 metabolit dönüşümüne uğruyor, ardından faz 2 metaboliti oluştuktan sonra vücuttan atılıyor.

Burada 1 numaralı proses ilacın geri dönülebilir olarak metabolite dönüştüğünü gösterirken, 2 numaralı proses geri dönülemez olarak ilacın başka bir moleküle yani metabolite dönüştüğünü ve ardından boşaltıma gittiğini göstermektedir. Vücutta bulunan bazı enzimler 1 numara ile gösterilen metabolitleri tekrar ilacın ilk haline tekrar geri döndürüyor olabilir.

3 numara ile gösterilen proses ilacın böbreklerden temizlenmesini (renal clearance) ve idrar yoluyla boşaltılmasını ifade ediyor.

1

4 numaralı proses ilaçların faz 1 metabolizmine uğramasını, 5 numaralı proses ise faz 2 metabolizme uğramasını ifade etmektedir.

Küçükçalık, Ahmet. (2017). İlaçların Metabolizmi ve Kimyasal Yapı Değişimi. İnovatif Kimya Dergisi, 5(45), 20-22.

13


İlaçların faz 1 metabolizmi ile faz 1 metabolitlerine dönüşümü üç farklı şekilde gerçekleşebilir. 1) Yükseltgenme (Oksidasyon) 2) İndirgenme (Redüksiyon) 3) Hidroliz

Yükseltgenme sonucu birincil (primer) alkoller çok hızlı bir şekilde önce aldehitlere ve ardından karboksilli asitlere dönüşürken, ikincil (sekonder) alkoller ise ketonlara dönüşmektedir.

Alken oksidasyonu aşağıdaki şekildeki gibi önce pi bağının epoksite (ara yapı) dönüşmesi ve ardından fenole çevrilmesi şeklinde gerçekleşir:

Azot oksidasyonu piridin tipi olan halkalı azotların oksijenlenmesiyle gerçekleşir:

14


Sülfür oksidasyonu, önce sülfoksit (S=O) bağı oluşumu ardından tekrar oksidasyon ile sülfon (O=S=O) oluşumu şeklinde gerçekleşir:

Ayrıca molekülden metil grubunun çıkarılmasıyla (demethylation) olan oksidasyon aşağıdaki şekilde gösterilir:

15


Resim : Yükseltgen metil çıkarma prosesi

Metil çıkması sonucu oluşan molekülün adlandırılması başlangıç molekül adına ‘nor’ eki getirilerek isimlendirilir.

İndirgenme Nitro grubunun indirgenmesi aşağıdaki gibi gerçekleşir:

2

edx.org online eğitim platformunda yürütülen DavidsonX kolejinden Erland Stevens ın verdiği ‘Medicinal Chemistry: The Molecular Basis of Drug Discovery’ isimli kursundan alınmıştır

16


Keton yapısının faz 1 indirgenmesiyle sekonder alkoller oluşur:

Benzer şekilde aldehitlerin faz 1 indirgenmesinden ise primer alkoller oluşur.

Hidroliz Esterler indirgenmeden hidrolize uğrarlar.

Çok bilinen bir ağrı kesici olan aspirin (asetil salisilik asit) molekülü parçalanması ester hidrolizi şeklinde gerçekleşir:2

17


Ester hidrolizi kan plazmasında gerçekleşir. Çünkü esteri hidroliz eden esterazlar plazmada bulunur, genelde karaciğerde bulunmazlar.

Amitler ise yine plazmada bulunan amidazlar ve proteazlar tarafından parçalanarak amit ve karboksilik asitlere dönüşürler:

18


Haber Yabancı

NEDEN YAĞMUR YAĞDIKTAN SONRA ÇİMLERİNİZ DAHA YEŞİL GÖRÜNÜR?

Çimenler hava açtıktan sonra daha yeşil görünüyorsa, gözleriniz sizi yanıltmıyor. Güney Karolina, Otto’daki Cooweeta Hidrolik Laboratuvarı’ndan araştırmacı toprak bilimcisi Jennifer Knoepp’ın dediğine göre yağmurun çimlerin daha yeşil görünmesine yardım etmesinin iki sebebi var ve iki sebep de azotu içeriyor, ancak aralarından birisi sizi şaşırtabilir. Knoepp’a göre yağmur yağdıktan sonra toprakta bitkiler için genellikle daha fazla kullanılabilir su bulunur. Bitkiler bu suyu aldığı zaman toprakta bulunan organik maddelerden azotu da bünyelerine alırlar. “Bitkiler büyüdükçe küçük kökleri ölür ve yeni kökler çıkar.” demiştir Knoepp. Bu gerçekleştiği zaman toprak mikropları, ölü köklerin çürümesine yol açar. Bu prosesi çimlerinize kompost eklemek gibi düşünün, ne var ki bu proses sizin müdahaleniz olmadan yerin altında ve doğal olarak gerçekleşir. Kökler, çoğunlukla karbon olmak üzere bir miktar azotu da içeren büyük kimyasal bileşiklerden oluşur. Toprak mikropları, ölü köklerin çürümesine yol açmak için karbonu ve azotun bir kısmını kullanır. Aslında azotun bir kısmı bir nevi atık ürün olarak toprağa geri bırakılır.

Knoepp’e göre yağmur, toprağa süzüldükçe mikropları daha fazla azot bırakmaları için etkin hale getirir. Çimler yeni yağmış olan yağmurdan yarar sağlar çünkü yağmur suyu, köklere mikropların daha önceden saldığı azot kadar bu “yeni” azotu da alması için izin verir. Aynı zamanda yeniden güneş açtığında çimler fotosentezde çok aktiftirler. Yağmur yağdığı zaman azotla ilgili bir şey daha meydana gelir. Atmosfer %78 oranında inert ya da reaktif olmayan azot gazından oluşmaktadır. Aynı zamanda amonyum ya da nitrat formundaki katı haldeki azotu taşır. Yağmur yağdığı zaman bu katı azotun bir kısmını nitrat ya da amonyum azotu formunda çimlerin üzerine düşürür. Bununla birlikte Knoepp’a göre –ki bu sizi şaşırtabilir- yağmur sırasında direkt olarak çimlerin üzerine düşen bu katı azotun yalnızca küçük bir kısmı direkt olarak yapraklar tarafından absorplanmaktadır.

Çimlerinizin Azotunu Gözlemlemek Knoepp’e göre yağmurda ne kadar azot yağdığı birkaç faktöre bağlıdır. Bu faktörler nerede yaşadığınızı, yaşadığınız yerin ne kadar kuru olduğunu ve hatta

19


bölgenize yağmurun nereden geldiğini bile içerir. Atmosferdeki katı parçacıklı azot; taşıtlar, sanayi ya da tarım girdilerinden kaynaklı emisyonlar sonucu oluşan azot kadar şimşekler tarafından oksitlenen azot gazını da içeren çeşitli formlarda ve çeşitli kaynaklardan da gelebilir. Atmosferdeki katı parçacıklı azot miktarları 1990’ların ortalarından beri değişiklik göstermiştir. Temiz Hava Yasası’nın yürürlüğe konmasından ve yasa değişikliğinden beri nitrat azotu düşüşe geçmiş ve son zamanlarda amonyum azotu artmıştır.

da ve bir yağmur varilinde topladığınız suyun içinde kalsa bile çimenlerinizin ya da sebze bahçenizin gübre ihtiyacının tamamını karşılaması için azota bel bağlayamazsınız. Dengeli bir gübre programı için ticari gübreler ve organik toprak iyileştirmelerine hala ihtiyaç vardır, fakat Knoepp bunların eklenmesinde temkinli davranılmasını tavsiye eder. Azot, iyi bitki gelişimi için gerekli bir bileşen iken ambalaj üzerindeki talimatlara uyduğunuza dikkat edin. İyi bir şeyin fazlası yalnızca bitkilere değil yakın civardaki yapay göller, göller, akarsular ve nehirlere de zararlı olabilir.

Çimlerinizin üzerine yağmur yağdığı zaman ne tür ve ne miktarda azotun yağdığını anlamanın kolay bir kolu vardır. Ulusal Atmosferik Çökelme Programı (NADP), 1978 yılından beri atmosferik kimyayı gözlemlemektedir ve ülke genelinde sayısız örnekleme istasyonuna sahiptir. Web siteleri, kullanıcıların yakınlarındaki yağışlardan gelen azot girdilerine yönelik tahminleri içeren, örnekleme konumlarını bulmaları için etkileşimli bir harita ve yararlı bir tabloya sahiptir.

“Nitrat azotu çok hareketlidir.” demiştir Knoepp. Yağmur tarafından toprağın derinliklerine, bitki kökü zonlarının oldukça altına, derelere, su kaynaklarına ve ardından akiferlere taşınır. Bunu istemezsiniz. Akarsular çok miktarda azota ihtiyaç duymazlar ve bunun fazlası alg oluşumu gibi problemlere yol açabilir.

Knoepp’e göre yağmur, kullanılabilir azotun birkaç farklı yolla çimlerinize yükseltilmesine yardımcı olsa

Sonuç olarak bulutlar aralanıp güneş geri döndüğünde insanların görmek istediği yeşil dereler değil yeşil çimenlerdir.

20


Yerli

Haber

TÜRKİYE TEKNOLOJİK İLAÇ ÜRETİMİNDE ÜS OLACAK

Türkiye’nin en büyük ‘yerli ilaç üreticisi’ Koçak Farma’nın CEO’su Hakan Koçak, şirket olarak 2023 hedefleri doğrultusunda yatırıma devam ettiklerini söyledi. Türkiye’den 40 ülkeye ihracat gerçekleştirdiklerini belirten Koçak “Türkiye 200 milyar dolarlık teknolojik ilaç pazarında üretim üssü haline geliyor” dedi. Bir ülkede stratejik sektör denildiğinde akla ilk savunma sanayi veya iletişim geliyor… Bu sektörlerin yerli olmasına büyük önem gösteriliyor. Bu iki sektörün yanına bir de ilaç sanayiini koymamız gerekiyor. İlaç üretiminin devlet kontrolünde olması, yerli olması, hiç kuşkusuz büyük önem arz ediyor. Buradan yola çıkarak Türkiye’nin en büyük ‘yerli’ ilaç üreticisi Koçak Farma’yı bu hafta Patron Katı’na konuk aldık. Şirketin Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO’su Hakan Koçak ile Türkiye ilaç sanayi ve Koçak Farma’nın faaliyet alanlarını ve gelecek hedeflerini konuştuk. Bu yıl 46’ıncı yılını kutlayan Koçak Farma, Çerkezköy ve Ayazağa’da iki üretim tesisi bulunuyor. Bu üretim

tesisleri ‘Türkiye’nin en büyük ilaç üretim tesisi’ ünvanına sahip. Yıllık 150 milyon kutu, 60 milyon şişe üreten bu tesislerde 2 bin kişiye istihdam sağlanıyor. Şirket 40 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Hakan Koçak’tan şirketin bugüne kadar 600 çeşit ilacı piyasaya sunduğunu öğrendik. Şirket ayrıca yaptığı yatırımlarla 2023 yılında Türkiye’yi bölgenin ilaç üretim üssü yapmayı hedefliyor.

İlaç sektöründe ne zaman girdiniz? 1984 yılında İstanbul Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra aynı fakültede iç hastalıkları ihtisasımı yaptım. Bir süre üniversitede çalıştıktan sonra kamu hizmetinden ayrılarak 1993 yılında aile şirketimiz Koçak Farma’ya katıldım. Halen Koçak Farma CEO ve Genel Müdürü olarak görev yapmaktayım. Koçak Farma 1971 yılında Yönetim Kurulu Başkanımız Kimya Mühendisi Ender Koçak tarafından kurularak, beşeri ilaç üretimi ile faaliyetine başladı. Koçak Farma olarak 1982 yılında

21


birçok ilaç hammaddesini Türkiye’de ilk kez ürettik ve 46 yıllık süreçte, 600’ü aşkın ilacı tıbbın hizmetine sunduk. Özellikle de 75 çeşit kanser ilacını ve ilk yerli biyobenzer ilacı ve ilk yerli İnsülini üreterek, sektörde yenilikçi gelişmelere öncülük ettik.

Öncelikli olarak hangi tedavi alanlarında faaliyet gösteriyorsunuz? Koçak Farma olarak onkoloji, kardiyoloji, üroloji, iç hastalıkları, romatoloji, dermatoloji, psikiyatri, çocuk hastalıkları, ortopedi, cerrahi, intaniye gibi alanlar başta olmak üzere tıbbın tüm dallarında 600 çeşit ilaçla insan sağlığına hizmet ediyoruz. Dünya üzerinde biyoteknolojik ürünlerin yeri gittikçe önem kazanıyor. Türkiye’nin biyoteknolojik ilaç üretiminde Ar-Ge ve üretim üssü olabilmesi için yapılacak yatırımlarda daha fazla gecikmemesi gerekiyor. Hedefimiz; Türkiye ilaç sanayinin yapısal dönüşümüne öncülük ederek yüksek katma değerli inovatif ürünler üretmek, ilaçta ithalata bağımlılığı ortadan kaldırmak, ihracatla sektörel dış ticaretin ekonomik büyümeye etkisini negatiften pozitife çevirmek ve ülkemizin ‘Vizyon 2023’ stratejik planı çerçevesinde küresel Ar-Ge ve teknolojik ilaç üretim merkezi olmasına katkıda bulunmak.

İlaç sektöründeki teknolojik ürünlerden bahseder misiniz ? İlaç sektörünün geleceğini oluşturan katma değeri ve ihracat olanakları yüksek biyoteknolojik ilaca Türkiye’nin kayıtsız kalması düşünülemez. Bu pazarın dünyada büyüklüğü 200 milyar dolar. Koçak Farma’nın sponsor olarak yer aldığımız CPhI İstanbul 2017 Fuarında bu yıl ilk defa Biyoteknoloji Konferansı düzenledi. Bu konferans biyoteknoloji alanında sektörün tüm oyuncularını bir araya getirerek güncel bilgi ve gelişmeleri tartışma olanağı sağladı. Bu yöndeki çalışmalar ülkemizin potansiyel gücünü ortaya çıkarıp yeni girişimlere fırsat yaratarak, Türkiye’nin bölgesinde teknolojik ilaç ArGe ve üretim üssü haline gelmesine destek olacaktır.

Sizin bu alandaki çalışmalarınız neler?

Bugüne kadar 600’ü aşkın ilacı tıbbın hizmetine sunduk. İlk yerli biyobenzer ilacı ve ilk yerli İnsülini ürettik. Yaklaşık 2 bin kişiye istihdam sağlayarak sektörde yenilikçi gelişmelere öncülük ettik. Biyoteknolojik ilaç üretimine son iki yılda 600 milyon liralık yatırım yaptık. Ar-Ge çalışmalarımız sonucunda geliştirdiğimiz 8 farklı formda biyoteknolojik ürün ile biyoteknolojik ürünün ciromuzdaki payını yüzde 15’e çıkardık. Üretim tesisimiz, Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde 140 bin metrekare alanda kurulu ve 100 bin metrekare kapalı alanda ileri teknoloji donanıma sahip. Bu tesisimiz Türkiye’nin en büyük ilaç üretim tesisidir. Çerkezköy üretim tesislererimizde yılda 150 milyon kutu üretim kapsitesine sahibiz. Ayazağa üretim tesislerimizin kapasitesi ise yılda 60 milyon şişe.

İlaç sektöründe Türkiye için hedef pazarlar hangileri? İlaç sektöründe ABD, Çin, Uzakdoğu, Güney Amerika ülkeleri gibi uzak coğrafya ülkelerini de hedef pazarlar kapsamında değerlendirilmekte ve ekonomik ilişkilerimizin kapsamını genişleterek güçlendirmekteyiz.

2023 Hedeflerine İnanıyor ve Yatırımlarımıza Hız Veriyoruz Önümüzdeki dönemde Türkiye ekonomisinin nasıl bir gelişim göstereceğini düşünüyorsunuz? Artık ülkelerin ekonomisini artık ekonomik durumdan bağımsız düşünemiyoruz. Genelde dünya ekonomisinin yaşadığı durgunluk ve özelde komşu ülkelerdeki siyasi istikrarsızlıklar bizim ekonomimizde de olumsuz etki yaratabiliyor. Bununla birlikte Türkiye; Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında global bir köprü ve merkez konumunda. Genç ve dinamik nüfusu, özellikle sahip olduğu doğal, kültürel zenginlikleri, teknolojik birikimi ve altyapı olanakları ile gelişme ve gelecek vadeden bir potansiyele sahip. Ülkemizin Vizyon 2023 hedefleri doğrultusunda 7 yıl içinde dünyanın 10 büyük ekonomisi arasına gireceğini değerlendiriyor ve yatırımlarımızı sürdürüyoruz.

22


Serum Üretimini Çeşitlendireceğiz Geçtiğimiz aylarda Eczacıbaşı-Baxter serum grubu ürün ruhsatlarının, markalarının, makine ve teçhizatların satın alımını gerçekleştirdiniz. Bu satın almayla birlikte Türkiye ve global arenada nasıl bir büyüme ve gelişim hedefliyorsunuz? Koçak Farma olarak, 1994 yılından beri serum üretimi ve satışında lider konumundaki Eczacıbaşı-

Baxter’den, serum grubu ürün ruhsatları, markaları, makine ve teçhizatlarını satın alarak serum üretiminde teknolojiyi şirketimizin portföyüne kazandırdık. Serumun tedavideki yeri ve hayati önemi tartışmasızdır. Serumun yerli üretimi halk sağlığı ve ülke ekonomisi açısından stratejik önem arz etmektedir. Bu satın alma operasyonu ile Türkiye’nin serumda bölgesel üretim merkezi haline dönüşmesini öngörüyoruz. EczacıbaşıBaxter serumda yüzde 60 pazar payına sahip. Serum üretimini çeşitlendirerek güçlendirmeyi planlıyoruz.

23


YAVUZ SELİM KART KİMYA MÜHENDİSİ CUMHURİYET ÜNİVERSİTESİ MEZUN y.selimkart@gmail.com

N

NÜKLEER REAKTÖRLER

ükleer reaktör, zincirleme çekirdek tepkimesinin başlatılıp sürekli ve denetimli bir biçimde sürdürüldüğü aygıtlardır. Nükleer reaktörler bazen nükleer enerjiyi başka bir tür enerjiye (genelde elektrik enerjisine) çevrilen santraller olarak kullanılırlar. Tanım olarak böyle geçiyor nükleer reaktörler fakat biz bundan önce en genel tanımalara da biraz bakalım.

törde yakıt malzemesi olarak doğal uranyum ve moderator (yavaşlatıcı) olarak grafit kullanılmıştır. İlk nükleer reaktörde olduğu gibi nükleer reaktör tasarımcılarının reaktör yakıtı için seçimleri doğal uranyum (%0.71 U235, %99.27 U238) ya da %3, %4 oranında zenginleştirilmiş uranyumdur. Eğer yakıt doğal uranyum seçilirse moderator olarak grafit ya da ağır su kullanılmalıdır.

Nükleer enerji: Atomların parçalanmaları (fisyon) veya birleşmeleri (füzyon) esnasında ortaya çıkan enerjiye denir. Bu tanım bizim için önemli. Nükleer Santral (Reaktör) ise Nükleer reaksiyon yardımı ile ortaya çıkan ısıdan elektrik üreten tesislere verilen isimdir. Nükleer reaktörler fisyon sonucu zincirleme bölünme reaksiyonunun kontrollü olarak yapıldığı sistemlerdir. Bölünme reaksiyonunun önemini anlamak için 1 kg U235 izotopunun yanması sonucu açığa çıkan enerjinin yaklaşık 1.3 milyon kg kömürünkine eşdeğer olduğunu belirtmek yeterli olacaktır. 1942 yılında ilk kontrollü bölünme reaksiyonu Amerika Birleşik Devletlerinde inşa edilen CPI Deneme Reaktöründe gerçekleştirilmiştir. Bu reak-

24


Nükleer Reaktör Türleri

1-) Gaz-Soğutmalı Reaktörler (GCR)

Gaz soğutmalı reaktörlerde, nükleer yakıtlarda üretilen enerji gaz formundaki akışkan kullanılarak çekilir. Nötronların yavaşlatılması için grafit kullanılır. -Avantajları : • Soğutucusu ucuzdur • Doğal uranyum dahil herhangi bir yakıt kullanılabilir • Soğutucu sistem elemanlarını çok az aşındırır ve etkileşir • Yüksek soğutucu sıcaklığı nedeniyle yüksek verim (>%40) • Gaz türbini kullanılabilir -Dezavantajları : • Büyük ve pahalı reaktör kalbi ve ısı değiştiricileri • Düşük yakıt yanma oranları • Grafit yavaşlatıcı yanıcı bir malzeme

2-) Hafif Sulu Reaktörler (PWR)

25


Sulu reaktörler, yüzde 3 oranında zenginleştirilmiş uranyum kullanır. Tepkime normal suyla yavaşlatılır ve soğutulur. -Avantajları : • Çok yaygın kullanım sayesinde daha çok tecrübe • Hafif su ucuzdur ve özellikleri iyi bilinmektedir. • Daha küçük bir kalp • Fisyon ürünleri birinci soğutma devresi içerisinde kalmaktadır. -Dezavantajları : • Yüksek sistem basıncı güçlü ve daha pahalı borulama ve basınç kabı gerektirir • Yakıt yükleme için reaktörün kapatılması gerekir • Zenginleştirilmiş yakıt

3-) Grafit-Su Reaktörleri (RBMK)

Bu reaktörlerde basınç tüpleri grafit yavaşlatıcının içerisinden geçerler. Bu tüpler içinde, hafifçe zenginleştirilmiş uranyumdan oluşan yakıtı soğutmak için kaynayan su dolaştırılır. -Avantajları : • Ayrı basınç tüpleri sayesinde çok sayıda kanal bulundurabilir ve büyük güçlere ulaşılabilir • Çalışırken yakıt yüklemesi yapılabilir • Doğal uranyum dahil herhangi bir yakıt kullanılabilir -Dezavantajları : • Çok büyük olan reaktör kalbinin kontrolü zordur • Soğutucu ve yavaşlatıcının farklı olması pozitif boşluk katsayısına neden olmaktadır • Grafit yavaşlatıcı yanıcı bir malzemedir • Tasarım büyük kazalara karşı reaktör binası içermemektedir

26


4-) Ağır Su Reaktörleri(CANDU)

Ağır sulu reaktörler, tasarımlarında, fiziksel ve termodinamik özellikleri suya çok benzeyen ancak nötronik özellikleri farklı olan ağır suyu (D2O) soğutucu ve yavaşlatıcı olarak kullanan reaktörlerdir. -Avantajları : • Ağır su mükemmel bir moderatördür • Doğal uranyum dahil herhangi bir yakıt kullanılabilir • Fisyon ürünleri birinci soğutma devresi içerisinde kalmaktadır • Çalışırken yakıt yüklemesi yapılabilir • Soğutucu kaybı durumunda moderatör fazla ısıyı çekmek için kullanılabilir -Dezavantajları : • Ağır su maliyeti büyüktür • Yakıt yükleme işlemleri sırasında ağır su kaybına karşı sistem sızdırmazlığının sağlanması gerekmektedir • Yüksek birinci soğutma devresi basıncı • Büyük kalp Bunlar harici yeni çıkan reaktörlerde vardır. - Hızlı üretken reaktörler - Yüksek sıcaklıklı reaktörler Gelişmiş tasarımların ilk grubu "3. Nesil Reaktörler" diye isimlendirilir ve ilk örnekleri 1996 yılından itibaren ticari işletmeye başlamışlardır. "4. Nesil Reaktörler" grubu henüz kavramsal tasarım aşamasındadır. Kaynaklar : http://www.nukte.org/reaktorler https://tr.wikipedia.org/wiki/N%C3%BCkleer_reakt%C3%B6r http://bpk.orgfree.com/nukleer_santral/reaktor_cesit.html http://www.taek.gov.tr/nukleer-guvenlik/nukleer-enerji-ve-reaktorler/170-nukleer-reaktorler/460-gazsogutmali-reaktorler.html http://www.hakkindaoku.com/reaktor-tipleri-hakkinda-bilgi.html http://mumin.kimyam.net/uploads/6/9/0/6/6906133/reaktortipleri.pdf

27


Haber Yabancı

KİMYASAL REAKSİYON VERİTABANI TARTIŞMALARA YOL AÇIYOR

Riskli kimyasal reaksiyonlar hakkında daha önceden erişilemez bilgileri paylaşmak için yapılan bir proje, kar amacı gütmeyen Pistolia Antlaşması tarafından geçtiğimiz ay yapılan lansmanın ardından San Francisco’daki her yıl yapılan kongrede bir paratoner olduğunu kanıtladı. Pistoria iş geliştirme uzmanı olan Carmen Nitsche, 4 Nisanda gerçekleşen Amerikan Kimya Derneği’nin (American Chemical Society) kongresinde paket oturumdan önce Kimyasal Güvenlik Kütüphanesi (Chemical Safety Library) girişiminden söz etti. “Ayraçlar ve kimyasal maddeler hakkında bilgileri teyin etmek için bir çok kaynak bulunmakta fakat 'Bunu şununla karıştırdım ve kötü bir reaksiyon oluştu' denilince orada gerçekten ele alınacak bir şeyin olmadığını farkettik.” dedi. Martın ortasında Kimyasal Güvenlik Kütüphane’sinin bildirimi ile 36 saat içerisinde 300 hesap talep edildi ve giriş sistemi bile otomatikleştirilmedi. Amerikan Kimya Derneğinin kongresinden önce, 500 hesap talep edilmişti, kongrenin gerçekleşeceği sabah bu rakam 625’e yükseldi. Ancak Nitsche aynı zamanda katılım durumu ile ilgi, alaka arasında büyük bir fark olduğunu

belirtti. “Şimdi bu topluluğun bir fikre katılıp katılmadığını doğrulamamız gerekiyor.” diyerek veritabanında şimdiye kadar sadece iki yeni kimyasal reaksiyon olayının girişinin bulunduğunu dikkate almıştır. Kimyasal Güvenlik Kütüphanesinin önceden doldurulmuş veri tabanları ile birlikte sistem, toplam 29 reaksiyon olayı içermektedir. Nietsche bu veritabanının sektörler arası işbirliği için iyi bir fırsat olduğundan fakat kimsenin buna katılmadığından söz etmiştir. Emerald Kalama Kimya arge tesisinin öncüsü Hannah Corcoran, şirketin ticari bir sır olan kimyasal reaksiyonların, ve bu tür korunması gerek özel bilgilerin, veri tabanı aracılığı ile duyurulması konusunda endişe duymaktadır. Eğer laboratuvar araştırmacıları Kimyasal Güvenlik Kütüphanesinde belgelenen ramak kala olaylardan ders almazsa sonucunda hukuki öneriler verilebilir. Şu anda veritabanını ibraz edenler, isimlerini ve kurum veya şirket isimlerini temin etmek zorundadır. Nietsche Pistoia’nın Kimyasal Güvenlik Kütüphanesine veri giren kişilerin isimlerini örtme sürecinde olduğunu fakat bu olay raporlarının meşrutiyetini sağlamak için nereden geldiğini bilmenin önemli olduğunu söyledi.

28


Kaliforniya eyaletinin San Diego şehrinde İleri Kimyasal Güvenlik (Advanced Chemical Safety) firmasının kurucusu ve güvenlik uzmanı olan Neil Langerman Nietsche’ye ciddi bir uyarıda

bulundu. “Eğer bu kişisel veriyi tamamen ortadan kaldırmazsan mahkeme celbinde anlarım – bukadar basit.” dedi.

29


Yerli

Haber

DIŞ CEPHE YIPRANMALARI İÇİN KABAK, ÜZÜM VE NAR ÇEKİRDEKLERİNİ DOĞAL ANTİOKSİDAN OLARAK KULLANMAYI BAŞARDILAR

Lise düzeyinde eğitim gören öğrencilerin kimya alanında gerçekleştirdikleri önemli projede çevre dostu ve yenilenebilir kaynaklardan elde edilen kabak, üzüm ve nar çekirdeği yağının doğal antioksidan katkı maddesi olarak kullanılmasıyla güvenli boya ve kaplamaların ömrünün uzatılması ve doğada çözünürken çevreye zararının azaltılması hedeflendi.

ve hava kirliliği gibi pek çok faktör bozulmaya sebep olabilir. Günümüzde, bu malzemeleri korumak amacıyla farklı dış etkenlerin sebep olduğu polimer bozulmasına karşı pek çok katkı malzemesi geliştirilmiş ve ticarileştirilmiştir. Biz insan cildinde yaşlanma etkilerini azaltması ile bilinen antioksidan yağların polimerlerde de işe yarayabileceğini düşünerek araştırmalarımıza başladık. Araştırmamızın sonucunda ise doğal çekirdek yağları ilave edildiğinde elde edilen polimerlerin molekül ağırlığındaki düşüşün çok az olduğu ve doğal yağların PMMA polimerinin fotooksidatif kararlılığını arttırdığı, ayrıca çevre dostu olması ve kaynakların doğru kullanılması adına bu yağların kullanımının bilimsel çalışmalara önemli katkı sağlayacağı kanısına vardık.” ifadelerini kulandı.

Projeyi geliştiren Yenidoğu öğrencileri yaptıkları açıklamada “Dış cephe boyaları ve kaplamalarının çok çabuk deforme olduğunu gördük ve bu konuda neler yapabiliriz diye düşündük. Kaplamalardaki en büyük problemlerden biri zaman içerisinde meydana gelen bozulmadır. Normal iklimlendirme şartlarında gün ışığı, gece ve gündüz sıcaklıkları, mevsim değişiklikleri, nem

27-30 Mart 2017 tarihlerinde İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezinde gerçekleştirilen TÜBİTAK 48. Liseler Arası Araştırma Projeleri Avrupa Bölge Yarışmasında Yenidoğu öğrencileri Gülnur Dilsiz – İrem Yılmaz tarafından hazırlanan, danışmanlığını Fizik Zümre Başkanı Sema Bahadır’ın yaptığı bu başarılı proje Kimya dalında 3.lük alarak önemli bir başarıya imza attı.

Yenidoğu Okulları öğrencileri, dış cephe boya ve kaplamalarının çok çabuk deforme olmasını temel alan araştırmaları sonucunda kabak, üzüm ve nar çekirdeklerini doğal antioksidan olarak kullanmayı başardılar. Gülnur Dilsiz ve İrem Yılmaz hazırladıkları bu başarılı projeyle ayrıca TÜBİTAK 48. Liseler Arası Araştırma Projeleri Avrupa Bölge Yarışmasında 3.lük elde etme başarısını gösterdiler.

30


AYIN RÖPORTAJI

Reha GÜR – PAGDER Başkanı 1. Merhaba, öncelikle röportaj isteğimize olumlu yanıt verdiğiniz için teşekkür ederiz. Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

alıyorum.

2010 yılından bu yana yönetiminde yer aldığım Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER)’nin 2015 yılı Haziran ayından bu yana başkanlığını üstlenmekteyim. İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü’nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde İşletme yüksek lisansını tamamladım ve ardından plastik sektöründe iş hayatına atıldım. Mühendislik plastikleri sektörünün önemli firmalarında satış ve üst düzey yöneticilik pozisyonlarında bir süre çalıştıktan sonra 2004 yılında Çorlu’da, Avrupa Serbest Bölgesi’nde bulunan Eurotec Mühendislik Plastikleri’ni kurduk. Sivil toplum hayatında da PAGDER’in yanı sıra İKMİB yönetiminde de görev

Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER), Türkiye’nin ilk sivil toplum kuruluşlarından biri olarak en deneyimli iş dünyası örgütlerinin önde gelenlerinden biridir. Sektörümüzün ilk müteşebbisleri, önde gelenleri henüz sivil toplum bilincinin dahi oluşmadığı 1950’li yıllardan itibaren bir araya gelerek toplantılar yapmaya başlamış, 1969 yılında resmi örgütlenmeyi başarmış ve "Plastik Mutbah Eşyaları İmalatçıları Derneği" adıyla gerek sivil toplum hayatında, gerekse ekonomik örgütlenme alanında öncü olmuşlardır. Eski Türkçe'de mutfak anlamına gelen "mutbah" kelimesi ise kurumun isminde yer almıştır. Bu tam yerinde ve doğru tarihte yapılmış önemli, proaktif bir girişim; çünkü ülkemiz

2. PAGDER hakkında bilgi verebilir misiniz?

31


sanayisinin gençliği bir yana bugün çağdaş yaşamın ve sanayinin “vazgeçilemez” ürünü plastik dahi o tarihte genç bir endüstriyel malzeme.

bulunuyor. Şayet ülke olarak sanayileşmeye daha fazla odaklanır, imalat sanayisine olan yaklaşım derinleşip devlet daha fazla destekler nitelikte, teşvikler sunduğu bir ekonomik uygulamaya geçer Bugün sanayinin bütün kolları ve sektörlerise, Türkiye plastik sektörünün Avrupa ve dünya alt sektörler olağanüstü karmaşık bir yapı arz üzerindeki konumunu yükseltmekte hiçbir engel yok. ediyor. Dolayısıyla olağanüstü detaylı bir sektörel Ülkemizin plastik sektöründe yeni yatırımlar yapılanmadan söz etmek mümkün. Doğal olarak, çekmesinin önündeki en büyük engel hammadde talepler, yönetilmesi gereken süreçler, sorunlar kaynaklarına sahip olmayışımızdır. Bu köklü soruna da aynı oranda karmaşık ve çeşitli. Uzmanlaşmak karşın en avantajlı olduğumuz nokta işlediğimiz önemli ama kapsayıcılık ve ortak hareket ve üzerinde Ar-Ge çalışmaları yaptığımız ürünün unutulmamalı. Bizler de içerisinde bulunduğumuz plastik olması. Plastik malzemeler bütün dünyada faaliyetlerle sektörümüzün küresel ölçekte daha fazla her geçen gün kullanımı artan, daha da artacak söz sahibi olması adına bürokrasi ile paydaşlarımızla olan malzemeler. Plastiğe tüm sektörlerdeki Ar-Ge ile ve en önemlisi sektör temsilcilerimizin katılımı birimleri ve tasarımcılar dört elle sarılıyor. Çünkü ile faaliyetlerimizi 48 yıllık geçmişimizde olduğu gibi plastik malzemeler; ağırlıkları azaltma, yüksek sürdürmeye devam ediyoruz. verim ve dayanım, kolay şekillendirme özellikleri ile daha şık, farklı özgür tasarımlar yapma olanağı 3. Türkiye’de plastik sektörünün gelişimi ve veriyor. Muadillerine göre ucuzluğu ile maliyetleri geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz? aşağı çekiyor. Ayrıca, plastik ile ilgili bilimsellikten uzak önyargılı olumsuz algıya karşın tüm bilimsel Plastik malzemeler son 50 yılda sağladıkları üstün araştırmalar, veriler plastiğin çevreci yönünü avantajlar ile başta cam, metal, alüminyum, kağıtde ortaya koyuyor. Defalarca geri dönüşebilen karton gibi malzeme gruplarından her geçen gün plastiklerin üretimi sırasında muadillerine göre daha fazla pay almaktadır. daha az enerji ve su tüketimi, karbon salınımının Sektörümüz, Avrupa’nın ikinci, dünyanın ise yedinci alternatiflerine göre daha az olması ön plana büyük üretim kapasitesine sahip önemli bir konumda çıkarıyor.

32


4. Dünya’da ki plastik endüstrisi hakkında fikirlerinizi alabilir miyiz?

5. İngiltere ve Kanada’da plastik paralar mevcut. Böyle bir uygulamanın Türkiye’de uygulanabilirliğini düşünüyor musunuz?

Plastik 1856 yılında İngiliz Alexander Parkes tarafından bulunmuş ve geliştirilerek 1940’lı yıllarda ticarileşmiştir. Plastik sektörü dünyada üretimi en hızlı büyüyen sanayilerden birisi olmuştur. 1940’larda plastik mamul üretiminde patlama yaşanmış ve günümüze kadar üretimi düzenli olarak artan sektörlerden birisi olmuştur. Dünya plastik mamulleri üretimi miktar olarak, 1976 yılı ile 2002 yılı arasında yıllık birleşik büyüme oranı yüzde 5,48 düzeyindedir. Büyüme 2009 yılında yaşanan derin ekonomik krize karşın kesintisiz devam etmiştir. Türkiye’nin dünyadan aldığı yüzde 3 pay ile 9,1 milyon ton üretim gerçekleştirdiği dünyamızda 320 milyon ton plastik mamul üretimi gerçekleştirilmektedir. Çin’in liderlik yaptığı plastik mamulleri üretiminde AB ülkeleri ikinci sırayı almaktadır. Plastik ve kauçuk işleme makineleri sektöründe ise yüzde 34’lük üretim ile önde bulunan Çin’i yüzde 20 pay ile Almanya takip etmektedir.

İngiltere ve Kanada’nın yanı sıra Avustralya, Meksika, Singapur gibi 20’ye yakın ülkede polimer banknot kullanımı mevcut. Polimer banknotlar başta kopyalanabilme olasılığı imkansıza yakın olmakla birlikte, geri dönüştürülebilir, temizlenebilir, sıvıya ve ısıya dayanıklı ve günümüzde kullanılan pamuk esaslı paralara göre 2 buçuk kat daha uzun ömürlüdür. Polimer banknotlar çok katmanlı plastik filmler (BOPP) üzerine işlenen pek çok grafik ve güvenlik unsurunun entegre edilmesi ile üretilmektedir. Plastik parayı oluşturacak filmi bu amaçla üretmek ve kullanıma arz etmek mümkün. Diğer işlevlerin yerine getirilmesi için gerekli olan teknolojinin yatırımı noktasında ülkemiz Merkez Bankası ve ilgili otoriteler ile harekete geçilmesi gerekliliği kaçınılmazdır.

33


6. Son günlerde plastik poşet üzerine birçok haber görmekteyiz. Plastik poşet kullanımı hakkındaki bu haberler hakkında düşünceleriniz nelerdir? Plastik taşıma torbaları kağıt, bez, pamuklu gibi torbalara kıyasla çok daha düşük sera gazı emisyonu, üretimlerinde düşük su, enerji tüketimi ve hafiflikleri sayesinde lojistik operasyonlarında maliyet avantajı sağlıyor. Bu üstünlükleri neticesinde yıllar içerisinde hayatımızda önemli yer edinmiş plastik poşetler de bilinçsiz tüketim ve uygulamada geç kalınmış geri dönüşüm stratejilerinin yeterince oturtulamamış olması sebebiyle eleştirilerin odağı haline gelmiştir. Kamuoyunda gündeme geldiği üzere, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı günün gereklilikleri doğrultusunda Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği’ni dönem dönem güncellemektedir. Yönetmeliğin kamuoyunda görüşe açılan son taslağında belli kriterdeki plastik taşıma torbalarının kullanımının azaltılması tedbirleri çerçevesinde 2019 yılı itibari ile satış noktalarında ücretli olması planlanmaktadır. AB’nin Ambalaj ve Ambalaj Atıklarına İlişkin 94/62/EC sayılı Direktifine göre belli mikron kalınlığındaki plastik poşetlerinin kullanımının azaltılması beklenmektedir. Örneğin 15 mikronun altında olan poşetler hijyen malzemesi sayıldığından bu kapsam içine alınmamıştır. Ülkemiz için bu vadenin ne olacağı ise henüz netlik kazanmış değil. Atık yönetimi ile ilgili eksiklikler doğru atık ve geri dönüşüm stratejileri ile aşılabilir. Kısacası gerek plastik poşetlerin, gerekse ambalaj atıklarının doğru kullanımı ve geri kazanımı ile ilgili ülke genelinde daha fazla bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışması yapılması gerekiyor. 7. Türkiye’de plastik geri dönüşümünün yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Yeterli değilse ne gibi çözümler yapılabilir? Türkiye’de henüz toplam belediye sayısının yaklaşık yüzde 40’ı ambalaj atıklarının geri dönüşümünü gerçekleştirmek üzere gerekli altyapıyı kurmuş durumda. Türkiye’de atık yönetimi ve geri dönüşüm çok yeni bir uygulama. 2005 yılında yürürlüğe giren Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği öncesi için durum çok daha ciddi boyutlardaydı. Sürekli tüketiyoruz ancak tüketim sonucu oluşan atıklarımız doğrudan çöplerle birlikte yakılıyor veya toprağa gömülerek bertaraf edilmeye çalışılıyordu. Ambalaj Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği hem ambalaj atıklarının değerli birer hammadde kaynağı

olduğuna dair kamuoyunda bilinç oluşturulmasında katkı sağladı hem de önemli bir ekonomik döngünün sağlanmasına olanak sağladı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na göre 2014 yılında piyasaya sunulan plastik ambalaj atıklarının yüzde 44’lük dilimi geri dönüştürülerek yeniden kullanımı sağlanmış durumda. 2017 yılı için hedef bu oranı yüzde 54’e yükseltmek. Geri dönüşüm sektöründeki gelişimin tüketiciler nezdinde gerçekleştirilecek bilinçlendirme ve uygulanması gereken eylemlerin farkındalığı ile sağlanacağını da unutmamak gerekir. 8. Plastik sanayide çalışacak arkadaşlara ne gibi önerileriniz olur. Ne tür belgeler ya da sertifikalar almalılar. Hangi eğitimlere katılmaları yararlı olur. PAGDER’in bu konuda eğitimleri mevcut mu? Bugünün olduğu gibi geleceğin de malzemesi olma özelliğini sürdürecek olan plastikler gün geçtikçe sektör içerisinde çalıştıracak nitelikli iş gücüne de daha fazla ihtiyaç duymaktadır. Bugün her sektörde ve hatta alt sektörler bazında olağanüstü karmaşık bir yapıdan söz etmek mümkün. Bu karmaşık yapılanma içinde doğal olarak, talepler, yönetilmesi gereken gerek üretim, gerek pazarlama süreçleri ile sorunlar da aynı oranda karmaşa içinde ve çeşitlilik göstermektedir. Bu sebeplerle sektör içerisinde çalışmayı düşünen kişilerin çalışmayı planladığı alanda uzmanlaşması, yapılacak işin niteliğine uygun gerek ihtisas eğitimleri, gerek gelişime yönelik eğitim ve araştırmalarda bulunmak büyük önem arz ediyor. Bizler plastik sanayicisinin derneği olarak sektörümüzün ihtiyaç duyduğu alanlarda, ülkemizin önde gelen üniversitelerinde akademisyen olarak görev alan değerli hocaların bilgi ve deneyimlerinden yararlandırmaktayız. Bunula kalmayıp her sene birkaç uluslararası seminer organize ediyor, plastik alanında konusuna göre alanında uzman ve tanınmış otorite isimleri deneyimlerini paylaşmaları üzere ülkemize getirmekteyiz. Yeni ürün ve üretim teknolojilerinden uzak kalmamak, küresel rekabette ülkemizin hak ettiği pozisyona gelmesi için eğitim ve seminer faaliyetlerimizle de bu farkındalığın oluşturulması adına girişimlerde bulunuyoruz.

34


9. Türkiye’de plastik sanayisinin gelişmesi üzerine çözüm önerileriniz nelerdir? Plastik sektörünün karar alıcılar nezdinde yaklaşım değişikliğine ihtiyacı var. Hammadde temininde dışa bağımlılığın yanı sıra idari/mevzuat kaynaklı güçlüklerin kaldırılması sektörümüzün ana talebini oluşturuyor. Orta-uzun vadede yerli petrokimya sektörünün geliştirilmesinin de önem taşıdığını, bu alanda yatırımlara başlanılmasına geç bile kalındığını söylemek mümkün. Sektörümüz yoğun makineteçhizat yatırımı yapmaktadır ve bu alanda da yerli makine sektörümüzün ilave teşviklerle desteklenmesi ithalatın önünü kesecek önemli bir adım olacaktır. Sektörümüzün hammadde de ithal bağımlılığının yanı sıra başlıca sorunlarından biri yüksek katma değerli ürünlere geçiş yapılamaması, bir diğeri ise yine buna paralel küresel pazarda rekabet gücü sorunları yaşaması.

Yüksek katma değerli ürünlere geçiş için; sektörün nitelikli eleman sorununun çözümlenmesi gerekmekte. Eğitim kurumlarına ve sektörel sivil toplum kuruluşlarına daha fazla destek verilmesi, üniversitelerdeki olanak ve kapasitelerin sektör tarafından daha kolay kullanılmasının sağlanması, işverenlere rehberlik eğitimi, standartlara uyum ve standart belirlemeye yönelik girişimlerde bulunulması gibi yöntemler başlıca çözüm önerilerimiz olarak öne çıkmaktadır. Sektörümüzün küresel rekabet gücünü artırmaya yönelik olarak ise; markalaşma, bilginin korunması, mevzuatın uygulanabilir hale getirilmesi, kayıt dışı ile mücadele ve piyasa gözetim ve denetiminin güçlendirilmesini sayabiliriz.

Röportaj için çok teşekkür ediyoruz.

Soruları Hazırlayan Yavuz Selim Kart

35


HATİLE MOUMİNTSA KİMYA YANYA ÜNİVERSİTESİ MEZUN hatile_m@hotmail.com

E171 TİTANYUM DİOKSİT (TiO2) KATKI MADDESİ

T

itanyum dioksit E171 koduyla bilinen ve birçok yerlerde katkı koruyucu madde olarak ilave edilen bir maddedir. Araştırmalara göre kanserojen olma ihtimali denildi ve öylece kaldı. Fakat bu madde kullanılmaya hala devam ediyor. Değerli okuyucularımız bu ay sizlere bu maddeyle ilgi bahsedeceğim.

Titanyum nedir: Titanyum sembolü Ti olan 22 atom numaralı kimyasal elementtir. Hafif, güçlü, parlak, korozyona karşı dirençli grimsi bir geçiş metalidir.

Titanyum Dioksit (TiO2) nedir: Oksijenle tepkimeye girmiş titanyum elementidir. Bu bileşiğin en önemli kullanım alanı güneş pilleridir. Nano teknolojik boyalar özelliğini titanyumdioksitten almaktadır. UVA ve UVB ışınlarını önler. Ayrıca değerli bir madendir.

Kullanım Alanları: En önemli fonksyonu, ışığı yansıtıcılık, beyazlık ve kapatıcılık gibi özelliklere sahip olmasından dolayı boyalar, kaplamalar (sırlar ve emayeler dahil) , plastikler, kağıt, mürekkep, dokular , ve güneş ışığını kesme özelliğine sahip olduğundan kozmetikler gibi ürünlere beyazlık ve opaklık kazandırmak için bir pigment olarak toz formunda kullanılmaktadır. Sentetik renklendiricidir. Titanyum dioksitin nano teknolojide bir çok başarılı uygulaması vardır.Bunun bir de diğer tarafını görelim.

Diğer Kullanım Alanları Bu madde gıdalarda nem tutucu olarak ve renklendirici olarak kullanılmaktadır. Beyaz un, sofra tuzu, şeker, çikolata, sakız, diş macunu, sabun, deterjanlar, şekerleme, karbonat, kabartma tozu gibi ürünlerde titanyum dioksit kullanılmaktadır. Titanyum dioksit nanoteknolojide kullanılan üç ana maddeden bir tanesidir. Nanoteknolojik boyalarda ve bütün tıbbi ilaçlarda renklendirici ve koruyucu madde olarak titanyum dioksit kullanılmaktadır. İşin kötüsü titanyum dioksit kimyasal kalıcı bir maddedir ve vücut tarafında asla parçalanamamaktadır.

36


Daha önce IARC titanyum dioksit soluyan insanlar kanserojen olabilir demişti. Fakat o ihtimal ancak sadece yüksek oranlarda solunduğunda olabileceği de vurgulanmıştı. Daha sonra yaptığı bir diğer deneyde ise farelerin içme sularına nanoparçacıklar verildi ve bunların deneyin beşinci gününde genetik hasar belirtileri gösterdikleri anlaşıldı.

Titanyum dioksit vücuda bir kez alındığında vücut tarafından parçalanamadığından vücudun farklı organlarında birikmektedir ve boyutları çok küçük olduğundan vücut içinde kolaylıkla gezebilmektedir. Hücrelerin içinde kolayca nüfuz edebilen bu yapı hücre içerisinde her tarafa saldıran bir kimyasal yapıdır.

Sonuç:

Her şeye rağmen biz önlemlerimizi almalıyız. Hazır şeylerden ne kadar daha uzak kalırsak o kadar daha iyi. Bu maddenin bulunduğu özellikle yiyecek şeylerden uzak duralım. Ayrıca çocuklarımıza ne yedirdiğimize dikkat etmeliyiz. Doğal şeyler yemelerini öğretin. Tabiki abur cuburlar kaçınılmazdır. Fakat ne kadar daha az ise o kadar iyidir.

Onca araştırmaya rağmen ki bu araştırmalar 2009larda yapılmıştır, katkı madde olarak halen kullanılmaya devam ediyor ve edecektir. Çünkü kesin bir şey yoktur sadece kanserojen olabilir ihtimali deniliyor. Fakat bu soru işareti hala aklımızı kurcalıyor ya gerçekten kanserojense??Bunu ancak yıllar sonra öğreniriz herhalde. Kaynaklar:

https://tr.wikipedia.org/wiki/Titanyum https://proionta-tis-fisis.com/e171-dioxeidio-tou-titaniou-ena-akomi-epikindyno-prostheto/

37


Haber Yabancı

YENİ BULUŞ SUYU ARITMAK İÇİN BAKTERİ KULLANIYOR

British Columbia Üniversitesi(UBC), bakterileri kullanarak içilmez suyu içme suyuna dönüştüren bir sistem geliştirdi. Canada’daki uzak topluluklarda ve ötesinde sistem tesis edilmeden önce gelecek hafta West Vancouver’da bu su test edilecek. Sistem, suyun filtreden geçmesini sağlarken aynı zamanda kirlilikleri de – toz, organik partiküller, bakteriler ve virüsler- yakalayan ve tutan bir fiber membran haznesinden oluşuyor.Yararlı bakteri topluluğu veya biyofilm kirleticileri dağıtmak için çalışarak ikinci koruma hattı gibi işlev görüyor. Federal olarak finanse edilen Kanada-Hindistan araştırma organizasyonu (IC-IMPACTS) desteğiyle sistemi geliştiren UBC inşaat mühendisliği profesörü ve proje lideri Pierre Bérubé “Membran arıtma yöntemi içme suyu üretimi için kirlilikleri ideal hale getirerek, %99.99 üzerinde ayırabilir.” dedi. Membran ile su arıtımı yeni değil fakat Bérubé ekibi tarafından geliştirilen modifikasyonların (kısa süre önce Water Research’te tanımlanmıştır) çok daha etkili bir çözüm sunduğunu söyledi.

yerçekimi kullanan ilk sistemdir. Az bakım isteyen ve membranı temiz tutmak için kimyasallar ve kompleks mekanik sistemler gerektiren geleneksel yaklaşımlar kadar etkili bir yöntem.” dedi. “Biyofilm yakalanan kirlilikleri yavaş yavaş tüketmeye de yardımcı oluyor. Suyu taşımak için vanaları her 24 saatte bir açmanız ve yerçekimine bırakmanız yeterlidir. Geri kalanı biyoloji halledecektir. Bu da sistem ömründe zaman ve para bakımından belirgin bir tasarruf anlamına gelir.” West Vancouver lokasyonundan dolayı pilot bölge olarak seçildi fakat nihai amaç temiz içme suyunu elde etmenin güç olduğu bölgelerde benzer sistemler tesis etmek. Bérubé “Temiz içme suyuna ulaşmak dünya çapında milyonlarca insan için yaygın bir sorun. Hedefimiz, topluluklara düşük maliyetli ve etkili bir su arıtım modeli sunmak ve yerli halka kendi tesislerini kurabilmeleri, işletebilmeleri ve hatta genişletmeleri için yardım etmek.” dedi.

Bérubé “Sistemimiz, biriken ve membranı tıkayan kirlilikleri yok etmek ve uzaklaştırmak için

38


Yerli

Haber

YERLİ KAYNAKLAR KULLANILARAK HPLC KOLON DOLGU MALZEMESİNİN GELİŞTİRİLMESİ

Projemizin Konusu : HPLC kolonlarında kromatografik faz seçimlerine göre birçok fonksiyonel (C8, C18, CH, COOH v.b.) guruba sahip dolgu maddeleri kullanılabilmektedir Birçok avantajdan dolayı HPLC analizlerinde silika tabanlı kolonlar daha çok tercih edilmektedir. İçerdiği SiOH grupları nedeniyle zayıf asidik özellik gösteren silikajel, bazik özellik gösteren bileşikleri bazlık kuvvetlerine göre tutar. Yani, kuvvetli bazlar silikajel kolonlarda zayıf bazlara oranla daha kuvvetli tutulurlar. Son yıllardaki gelişmelere bağlı olarak bazı polimerik (polistren tabanlı) kolonlar da üretilmeye çalışılmaktadır. Silika tabanlı kolon dolgu maddeleri içersindeki en çok kullanılan fonksiyonel grup ise octadesil yani silikaya bağlı octadekan uç grubu

olan C18’dir. Kolon dolgu maddeleri Çin, Japonya, ABD ve Almanya’ da üretilmektedir. Kolonları satan firmaların birçoğu adı geçen ülkelerden dolgu malzemelerini alıp, kolonlarını doldurmakta ve değişik markalar altında satmaktadır. Ülkemizde hastaneler, ilaç firmaları, gıda kontrol laboratuarları ve üniversiteler düşünüldüğünde bu kolonların ne kadar çok kullanıldığı rahat bir şekilde görülecektir. Projemizin Amacı : Temel amaç Ülkemizdeki silika yataklarından HPLC kolon dolgu maddesi üreterek dışa bağımlılığımızı azaltmaktır. Proje çıktısının diğer bir faydası da C18 den sonra diğer HPLC kolon dolgu maddesinin önünü açmak olacaktır. Çalışmamız konusu itibariyle Ülkemizde ihtiyaç

39


duyulan, teknolojik dışa bağımlılığımızı azaltacak ve Ülkemizin rekabet gücünü artıracak Ulusal yeni bir ürün geliştirme amacına hizmet etmektedir. Projenin Yenilikçi Yönü : Dünya piyasalarında hali hazırda bu ürün değişik markalar halinde satılmakta ve kullanılmaktadır. Ülkemizde de bu ürün ithal edilmekte olup, çok yüksek meblağlarda satılmaktadır.(Buradan hareketle daha uygun fiyatlarda üretilebilecek bu ürün piyasalara da dahi uygun fiyattan arz edilecektir. Ülkemizin teknolojik alanda üretim önceliği olan yükte hafif pahada ağır ürünlerin üretilmesi amacına da hizmet edilecektir. Söz konusu ürün gıda, sağlık, ilaç ve kimya sektörlerinde çok miktarda analiz ihtiyacı duyulan üretim tesislerinde, kalite

ve denetim laboratuvarlarında, üniversite ve araştırma enstitülerinde, hastanelerde v.b. sıkça kullanılmaktadır. Ancak yerli yapımı ve patenti bulunmamaktadır. Söz konusu ürünün ülkemizde üretilmesi, ülkemizin bu alandaki teknolojik bilgi birikimine katkı sağlayacak, teknolojik ve ekonomik dışa bağımlılığımızı azaltacak hatta ilerleyen yıllarda dünya piyasalarına da ihracat yapabilme fırsatı doğuracaktır. ProjeEkibi: Prof.Dr.Nuray Çağlar(Yürütücü/GenelMüdür) Yrd.Doç.Dr.Abdullah Aksu(Araştırmacı) Yrd.Doç.Dr.Ömer Suat Taşkın(Araştırmacı) Arş. Gör. Nagihan Korkmaz (Araştırmacı)

40


REKLAM İÇİN iletisim@inovatifkimyadergisi.com

BİNLERCE KİŞİNİN OKUDUĞU DERGİMİZE ONBİNLERCE KİŞİNİN ZİYARET ETTİĞİ WEB SİTEMİZE REKLAM VERİN

BİNLERCE KİŞİYE ULAŞIN


YAZARIMIZ OLUN

KOŞULLAR 1-) KİMYA VEYA KİMYA SEKTÖRÜ İLE İLGİLİ BİR KONUDA KAYNAKLARINIZI BELİRTEREK YAZIN 2-) HER AYIN 20. GÜNÜNE KADAR info@inovatifkimyadergisi.com adresine AD-SOYAD SIK KULLANDIĞINIZ MAİL ADRESİ BİTİRDİĞİNİZ/OKUDUĞUNUZ OKUL İSMİ PROFİL FOTOĞRAFI YAZINIZIN WORD FORMATI İLE GÖNDERİN. BİR SONRAKİ AY BİLGİLERİNİZ İLE YAZINIZI YAYIMLAYALIM


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.