İnovatif Kimya Dergisi Sayi 21

Page 1

Kimya Dergisi

İNOVATİF Kimya Dergisi YIL:3 SAYI:21 NİSAN 2015

TARIM İLAÇLARI Aşk’ı Kimyevi Kezzap Örnek Alınacak Bir Mucidin Muhteşem Öyküsü

Accelrys DrawKimyasal ile Çizimler

Reaktif Boyarmaddeler Bir de Böyle Düşünün Biyo Plastik Neden Yaşlanırız

Haberler Faydalı Linkler Bulmaca Element Tanıma Sözlük(İng-Trk)


Önsöz Hakkımızda

İnovatif Kimya Dergisi Haziran 2013’te çalışmalarına başlayan Ağustos 2013’te ilk sayısını çıkaran, internet ortamda faaliyet gösteren, Kimya ve Kimya Sektörü hakkında yazılar yazılan, yazarlarını online ortamdan edinen bir e-dergidir. Dergimiz Kimya ile ilgili yazılarınızı online ortamda sizlerden alarak sizi tanıtmayı, sektörden olan arkadaşlara kimya dergisi okumanın keyfini yaşatmayı, kimya ile ilgili piyasada çok okunan bir dergi olabilmeyi kimyayı seven, kimyayı takip eden, kimya ile ilgili bildiklerini paylaşan bir kesim oluşturmayı hedef edinmiştir. Dergimizde kimya üzerine bölüm okuyan, mezun herkes bize yazabilir. Kimya ile ilgili bir bölüm bitirmiş olmanız yeterli. Dergimizde yazarlarımızın yazdığı yazılar kısmı, haber kısmı, bulmaca kısmı, elementleri tanıyalım kısmı, kimya sözlüğü kısmı ve faydalı web siteleri kısmı adlı bölümler vardır. Eğlenerek ve öğrenerek okumanız, bize yazmanız dileğimizle... İNOVATİF KİMYA Dergisi Yönetimi

Sahibi :

Yavuz Selim Kart

Genel Yayın Yönetmeni :

Yavuz Selim Kart

Yayın Danışmanı :

Yavuz Selim Kart

Dergi Editörleri :

Yavuz Selim Kart Ebru Çetinkaya

Haber Bölümü :

Yavuz Selim Kart Ebru Çetinkaya Hatile Moumintsa

Facebook Yönetimi ve Bilgi Araştırma :

Yavuz Selim Kart Hatile Moumintsa

Twitter Yönetimi :

Yavuz Selim Kart

Instagram Yönetimi :

Yavuz Selim Kart

Dergi Tasarımı :

Yavuz Selim Kart


KURALLAR Dergimiz Hakkında 1. İnovatif Kimya Dergisi yazılarını herhangi bir

makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını aldığınız kişiye mail atarak haber vermek durumundasınız. Kullanmış olduğunuz bu yazıların kaynağını bu dergi olarak belirtmek zorundasınız. 2. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci derece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorun yaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız. 3. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza gelebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi sorumlu değildir. 4. Dergide yazarların kullanmış olduğu resimlerde kesinlikle kaynak belirtilmek zorundadır. Aksi durum olduğu zaman bunu yazarın kendisine ulaşarak hallediniz. Çünkü bizim yazarlarımızdan ricamız telif haklarına riayet ederek resimlerini dökümanlarına eklemeleri. Buradan çıkacak problemlerden doğrudan yazarlar sorumludur. Dergi sorumlu değildir. 5. Dergide benim de yazım olsun diyen yazarlarımız var ise. Yazılarınız için lütfen Yavuz Selim KART ile konuşun. Dergi ile iletişim kurmak için www.facebook.com/groups/147842018740235/ Grubu aracalığı iletişim kurabilirsiniz. Bu grup aracılığı ile bizimle iletişimde kalabilirsiniz. 6. Elimize çok yazı gelmediği takdirde her yazıyı yayımlamaya gayret edeceğiz. Amacımız hem yazan bir kesim sağlamak, hem bilgilerinizi 3. şahıslara yaymak hem de sizleri en iyi şekilde tanıtmaktır. 7. Sayfamızda yayınlanmasını istediğiniz yazıları inovatifkimyadergisi@gmail.com mail adresine göndermeniz rica olunur. Bu mail adresine gönderdiğiniz yazılarda bir eksiklik var ise editörlerimiz tarafından incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri dönüş yapılacaktır. Düzeltmeniz için tavsiyelerde bulunulacaktır. Lütfen geri dönüş yapılınca bunu kendinizi küçümsemek olarak görmeyin. Amaç daha güzel bir yazı ve daha güzel bir dergi. 8. Dergimize göndereceğiniz yazılar en fazla 6 sayfa olabilir. 6 Sayfayı geçmemeye çalışın. 9. Dergimize yapacağınız eleştirileri de arkadaşlarımıza saygısız bir biçimde değilde ölçülü bir biçimde sayfalarda yapmaya dikkat ediniz. Bu işi herkes gönüllü yapıyor. Lütfen saygıda kusur etmeyiniz. 10. Dergi ekibi gönüllü kişilerden oluşmuştur. Bu

dergi ilk kurulduğu andan beri böyledir. Dergi ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş sayılır. Gelen herkese en başta bu kural söylenir. Görevini yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran, huzur bozan, dergi yöneticisini dinlemeyen, ben kafama göre hareket ederim diyen herkes ekipten çıkarılır. 11. Dergimizde yazabilecceğiniz konular aşağıda listelenmiştir. * Akademik Makaleler * Endüstriyel Konular * Üniversite Hayatındaki Sıkıntılar Sorunlar (Kimya üzerine bölümler için) * İş Hayatındaki Sıkıntılar Sorunlar * Laboratuvar Üzerine Yazılar * Kimya Sanayi Uygulamaları * Teorik Kimya Üzerine Makaleler * Ülkemizdeki Kimya ile ilgili Kanunlar Üzerine Yazılar * Kimya Sektöründe Güvenlik Önlemleri ve Dikkat Edilecek Husular Üzerine Yazılar * Kimya Sektöründe Bilgisayar Uygulamaları Üzerine Yazılar temel konular bunlar. Bu konular ile ilgili bize yazıp gönderebilirsiniz. Göndereceğiniz şeyler Kimya Dünyası ile alakalı olmalı yoksa yayımlanmaz. 12. Dergide dini ve siyasi içerikli yazılar yayımlanmaz. Herhangi bir dini grubu temsil eden ya da herhangi bir siyasi grubu temsil eden söz ve kelimeler yazınızda olursa dergi o kısımları değiştirmeniz konusunda sizi uyarır. Değiştirmezseniz dergi yayımlamama hakkını elinde tutar. Bu konuda son söz dergi yöneticisine aittir. 13. Dergi tasarım ve yönetiminden sorumlu arkadaş buraya ek maddeler koyup değiştirme yetkisine sahiptir. 14. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları kabul etmiş sayılırlar.

İNOVATİF KİMYA Dergisi Yönetimi


Ekibimiz BİZ KİMİZ

Yavuz Selim KART EBRU ÇETINKAYA

Hatile MOUMINTSA

Kimya Dergisi

https://www.facebook.com/InovatifKimyaDergisi https://twitter.com/InovatifKimya http://www.linkedin.com/profile/view?id=299289606 Instagram

http://www.instagram.com/inovatifkimyadergisi


Editörden Merhaba İNOVATİF KİMYA Dergisi Okuyucuları

Değerli Okuyucularımız; Gönüllülük esasına göre işleyen dergimizde sizlerin gönderdiği yazılarla 21. sayıyı çıkarmanın keyfini ve gururunu yaşıyoruz. Bize yazı gönderen ve yazmayı düşünen, iyi dileklerini ileten herkese çok teşekkürler. İnovatif Kimya Dergisi’ni sosyal ortamlarda çok okunan, çok fazla kişinin takip ettiği bir dergi haline getirme çalışmalarımız sürüyor. Sizlerin yazılarını dergide ve sosyal ortamlarda yayımlayarak kalıcılığı artırmaya çalışıyoruz. Bizi takip edenler her gün biraz daha çoğalıyor ki şu anda Türkiye’nin En Büyük Kimya Facebook Sayfası’na sahibiz. Sosyal ortamların her köşesinde varlığımızı güçlendirmeye çalışıyoruz. Bu ay E-Dergimizde 9 farklı yazı bulunmakta. Bize bu ay gönderilen yazılar. Reaktif Boyarmaddeler yazısı, Boyarmaddeler hakkında güzel, açıklayıcı bir yazı. Bir de Böyle Düşünün yazısı, Sektör ile ilgili açıklayıcı bilgiler ve tecrübeler içeren bir yazı. Biyoplastik yazısı, Yüksek Kimyager Öğretmen Arkadaşımız ile onun öğrencisinin ortaklaşa hazırlamış olduğu biyoplastik hakkında açıklayıcı bir yazı. Neden Yaşlanırız? yazısı, yaşlanmanın neden olduğunu kimyasal anlatan güzel bir yazı. Tarım İlaçları yazısı, bu ayın kapak konusu. Aşk’ı Kimyevi yazısı, kimyanın ilginç yönlerine parmak basan bir yazı. Kezzap yazısı, kezzap ile ilgili birçok bilgi sunan içerikli bir yazı. Örnek Alınacak Bir Mucidin Muhteşem Öyküsü yazısı, kimya tadında bir yazı ki sıkılmadan okuyacaksınız. Accelrys Draw ile Kimyasal Çizimler yazısında ise her ay olduğu gibi bu ay da kimya ile ilgili bilgisayar programı hakkında bir yazı sizlere sunuldu. Element Tanıma kısmınında bu ay sırada Flor Elementi var. Yurttan ve Dünyadan Kimya Haberleri ile de gündemi takip edeceksiniz. Her ay web siteleri kısmı ile bu ay da birçok web sitesi keşfedeceksiniz. Sözlük kısmında İngilizce-Türkçe Kimya kelimelerini öğreneceksiniz. Bulmaca kısmında ise hem eğlenip hem öğreneceksiniz. Umarız zevk alarak okursunuz. Bize yazı gönderen emek harcayan meslektaşlarımıza, takipçilerimize, sevenlerimize teşekkürü bir borç biliyoruz. Kimya üzerine bölüm okuyan, çalışan her kesimden ve sektörden bilgilendirici yazılar bekliyoruz. Bir sonraki ay görüşmek üzere. Sevgiyle kalın.

Yavuz Selim Kart Dergi Editörü


IÇINDEKILER Reaktif Boyarmaddeler 7 Bir de Böyle Düşünün 10 Biyo Plastik 12 Neden Yaşlanırız? 14 . Tarım Ilaçları 16 Aşk’ı Kimyevi 19 Kezzap 21 Örnek Alınacak Bir Mucidin 24 Muhteşem Öyküsü Accelrys Draw ile Kimyasal Çizimler 26 Element Tanıyalım 30 Sözlük (Ing-Trk) 31 Haberler 32 Faydalı Siteler 42 Kimya Bulmaca 43 Kimya Bulmaca Çözüm (Önceki Ay) 44 Sizde Yazarımız Olun 45


Anıl Yasin AKDOGAN anil_yasin_akdogan@hotmail.com

Reaktif Boyarmaddeler

Kimya Teknikeri (Mezun)

R

eaktif boyarmaddeler uygun koşullar altında lif ile kimyasal reaksiyona girerek, kovalent bağ kurma özelliğine sahip tek boyarmadde sınıfıdır.

Kimyasal Yapısı Kovalent bağ oluşumu alkali ortamda olur ve bazen tersinir olabilir. Buharlama da boyarmaddenin fiksajına yardım eder. Kovalent bağın kuvveti , metal koordinasyon bağlarından kuvvetlidir. Elektrostatik bağlar hidrojen köprüleri ve van der walls kuvvetleri ile oluşan bağlar çok daha kuvvetlidir. Bunun sonucu olarak reaktif boyarmaddeler; • Çok iyi yıkama • Sürtme ve ışık haslıkları verir. Reaktif boyarmaddeler genel olarak reaktif grubun kimyasal yapısına göre ve grubun kimyasal reaktivisinin derecesine göre sınıflandırılır.

Şekil 1 : Reaktif boyarmaddelerin kimyasal yapısı Çözünürlük sağlayan grup Kromofor grup Köprü grup Heteroçiklik halka (reaktif grup) A: Sübsitisyon reaksiyonu sırasında yer değiştiren sübstitüant S: Diğer sübstitüantlar

7


Reaktif Boyarmaddelerin Reaktifliği Reaktif boyarmaddelerin lif ile reaksiyona girme koşulları ve mekanizması , boyarmadde ki grupların reaktiflik derecesine bağlı olarak değişiklik gösterir. Boyarmaddenin aplikasyon özelliği renk verici grup ve reaktif grup tarafından belirlenmektedir. Reaktif grup reaksiyon süresi üzerinde de etkilidir. Bu nedenle ; triklorprimidin boyarmaddeleri , monoklortriazin grubu boyarmaddelerinden daha hızlı reaksiyona girerler.

Şekil 2 : Monoklortriazin

Şekil 3 : Triklorprimidin

Vinilsülfon esaslı remazol boyarmaddeler dışında tüm reaktif boyarmaddeler reaktif grup olarak heteroçiklik halkalı bileşikler içerirler.

8

Şekil 4 : Reaktif Boyarmaddedeki Reaktif Gruplar Boyarmadde ile lif arasında ki kovalent bağ , bunlarda ki halkaya bağlı bir substutientin elyaf makromolekülünde ki fonksiyonel gruplar ile yer değiştirmesi sonucu oluşur. Bu gruplar –OH , -NH2 , - SH gruplarıdır. Aşağıda çeşitli reaktif boyarmadde markaları için reaktiflik sırası verilmiştir. 1. PROCİON M ( ZENECA ) - Diklortriazin 2. LEVAFIX E (DYSTAR) - Diklorquinoksalin 3. REMAZOL (DYSTAR) - Vinilsülfon 4. PROCION H (ZENECA) - Monoklortriazin 5. CIBACRON (CİBA) - Monoklortriazin 6. DRİMARENE (CLAİRANT SANDOZ) - kloroprimidin 7. PRIMAZINE (BASF) - Akrilolamino Bazik ortam gerekliliği; • Reaktif boyarmaddeler uygun koşullar altında lif ile kimyasal reaksiyona girerek , kovalent bağ kurma özelliğine sahip tek boyarmadde sınıfıdır. Kovalent bağ da bazik ortamda oluşur. Reaksiyon aşağıdaki gibidir;


Bm – SO2 – CH = CH2 ( vinilsülfon grubu ) + Sel. OH ---------→ Bm – SO2 – CH2 – CH2 O. Sel. • Baz , reaktif grup olarak klor substitüentli heteroçiklik halkalar içeren boyarmaddelerin liflerle reaksiyonu sırasında , açığa çıkan HCI ü nötrleştirmekte ve life zarar vermesini engellemektedir. ( reaktif boyarmaddelerin selülozun –OH grupları ile kovalent bağ oluşturması sırasında , vinil grubu dolayısıyla ortamda HCI oluşur. Bu da life zarar verdiğinden , ortam bazik olarak ayarlanır. Reaktif boyarmaddelerin avantajları; • Yıkama haslıkları iyi , ışığa haslıkları mükemmeldir. • Düzgün boyama elde etmek mümkündür. • Renk paleti mükemmeldir. Dezavantajları; • Klor haslıkları ve bazik çözeltilere haslıkları iyi değildir. • Bazik işlemlerde , liflere kovalent olarak bağlanan boyarmaddenin bir kısmı kopar ve lifle reaksiyona girme yeteneğini kaybeden boyarmadde şeklime dönüşür. Kaynaklar : • http://www.gso.org.tr/userfiles/file/12%20Reaktif%20Boyarmaddelerdede%20Al%C4%B1m%20Ve%20 Fiksaj%20Sorunlar%C4%B1.pdf • Tekstil Terbiye Teknolojisi 5. cilt • Evatekstil

9


Pelin TANTOGLU pelintantoglu@hotmail.com

BİR DE BÖYLE DÜŞÜNÜN

Kimyager (Mezun)

B

ildiğiniz üzere ülkemizde çok fazla kimya bölümü mezunu var. Eğitim, mezunların sorunları, çalışma şartları gibi konular üzerine fikirlerimi yazmaya başlarsam sanırım derginin büyük çoğunluğuna ihtiyacım olur. Satış ve satın alma kısmına yönelimler ile işsizlik sorununun biraz düzeltilebileceğini düşünüyorum. Açıkçası okuduğum sıralarda, ben de Ar-Ge bölümünde çalışıp sürekli yenilikle iç içe olmak ve bu yönde kendimi geliştirmek istemiştim. Ama hayat bizi öyle değişik lokasyonların içinde bırakıyor ki duruma uyum sağlamaya çalışırken buluyoruz kendimizi.

10

Kimyasal hammadde ithalatı, ihracatı ve hatta üretimi olan bir firmada çalışıyorum. Bu işe girdikten sonra fark ettim ki kimyasal hammadde satışını yapan, sektörel ayrım gözetmeksizin üretim yapan her firmanın satışında ve/veya satın almasında kimyagerler ya da kimya mühendisleri çalışmalı. Satın alma firmanın temel taşını oluşturur. Ama öyle satın almacılar var ki daha alacağı ürünün marka ismini onun kimyasal adı sanıyor. Hal böyle olunca da ürünün en ucuzunu nerede bulursa alıyor, ama sadece bildiği markayı alıyor. Bu hem farklı ham maddelerin alımını azaltıyor hem de yeniliklerin önünü kapatıyor ve uzun vadede kendini tekrarlamaktan ileriye gidemiyor. Tabi ki işini bilen, kendini geliştiren satın alma uzmanları/satış sorumluları var. Onlardan öğrenilmesi gereken çok fazla şey de var, kıymetlerini bilelim ama onlar cidden azınlıkta kalıyorlar. Satın almacı ürünü çok iyi tanımalı kesinlikle. Bizler satın almaya girdiğimizde kimyasal ürünün marka isminden ziyade kimyasal ismini hatta yapısını, rengini, dokusunu, kokusunu, depolanma şekli gibi kriterleri çok rahat kavrayabileceğimizden ve çoğunu zaten bildiğimizden alacağımız ürünün kalitesini bir kere kafadan arttırmış oluyoruz. İş sadece satın alma pazarlığındaki yeteneğimize kalıyor. Yani sanki bizim için ayrılmış bir departman. İşin satış kısmına geldiğimizde, kimyasal hammadde satışındaki alanlarda kesinlikle bizler olmalıyız. Bir kere tekstil, deterjan, kozmetik, metal gibi her sektörde kullanılan kimyasalların nerede, nasıl, ne amaçla kullanıldığını öğreniyorsunuz. Hatta zamanla üretimde tıkanılan bazı noktalarda spesifik kimyasalları önerip müşterinizin sorununu çözüme kavuşturuyorsunuz ki, işin en zevkli kısımlarından biri de o zamanlar oluyor aslında. Çözüm sürecinde laboratuvara girip deneyler, analizler yapıyorsunuz ve hatta benim gibi şanslıysanız ufak tefek ürünlerinde laboratuvar bazlı üretimlerini yapıyorsunuz.


Yani üretim ve geliştirme tarafından da kopmuyorsunuz. Organik kimyayı yeniden seviyorsunuz mesela esterleşme reaksiyonu yaparken hangi üründen başlandığını yeniden öğreniyorsunuz, sabun üretiminde pH’ı nasıl ayarladığınızı yada deterjan yaparken hangi ürünü önce hangisini sonra ilave edeceğinizi vs. öğreniyorsunuz ve aslında teorisini yıllarca gördüğünüz şeyleri pratik olarak sürekli geliştirerek ilerliyorsunuz. Benim yöneticimde kimyager ve işe girerken ”Laboratuvardaki cihazları en fazla bir ayda kullanmayı öğrenirsiniz. Sonrasında her gün yapılan çalışmalar rutine bağlar. Ama satış işin en aktif kısmıdır ve kendini her gün yeniler.Kimyasal hammaddeler okyanus kadar geniştir ve bilginiz her gün yenilenir, kimyayı gerçekten bir kere daha seversiniz” demişti. O gün mülakatın verdiği heyecanla da bu cümleyi çok anlamamıştım ama şimdi aktif olarak işin içine girince ve zaman zaman kimya kitaplarımı karıştırıp reaksiyonların oluşumuna bakmaya başlayınca daha iyi anladım. Ben demiyorum ki kimse laboratuvarda çalışmasın, her mezun satış sorumlusu/satın alma uzmanı olsun. Tabi ki oralarda da, üretimde de çalışmalıyız. Sadece kafamızda şekillenen mesleki çalışma alanlarını daha da geliştirelim istiyorum. Teknik satışçı olarak sektörde yeniyim ama kısa zamanda çok fazla firmayı ve çalışanları gözlemleme fırsatım oldu. Bizlerin sektörde nerelerde olabileceği ya da olması gerektiği ile ilgili çok çok ufakta olsa fikirlerimi sizlere aktarmaya çalıştım. Bizler her sektörde var olabiliriz ve olmalıyız da. Yeter ki bize çalışmaya başlamak için bir fırsat yaratılsın, gerisini zaten eğitimimizle ve bireysel yeteneklerimizle ortaya koyabilir ve hak ettiğimiz başarıyı yakalayabiliriz. Kaynaklar : Kişisel bir yazıdır.

11


Biyo

Ece KILIÇ cecekilic@gmail.com

Yüksek Kimyager (Mezun)

Plastik

Umut CEVRI umutcevri@hotmail.com

Bilim Sanat Merkezi (Ögrenci)

G

ünlük yaşamımızda kullanılan malzemelerin arasında ilk akla gelenlerden biridir plastik. Fakat çoğu kişinin bildiği gibi plastiklerin de diğer birçok malzeme gibi doğada yok olması uzun sürer. Özellikle kullanım ömrü kısa olan plastikler sorumlu kurumların ve kullanıcıların geri dönüşüme yeterli ilgiyi göstermemelerinden dolayı çevreyi tehdit etmektedir. Tüketim miktarlarının da her geçen gün artması bu sorunu önlenemez hale getirmektedir. Bu sebeple, geri kazanımı zor plastikler için farklı çözümler oluşturulmuştur. Bunların en önemlilerinden biri de çevreye doğaya karşı duyarlı ve kısa sürede yok olabilen biyoplastiklerdir.

Biyoplastikler, yapılarına göre farklılık gösterir. Ağırlıklı olarak nişastadan üretilen ve hammaddesi çeşitli bitkilerden elde edilen hidro-biyoplastikler mevcuttur. Petrolün yan ürünlerinden üretilen fakat içinde bulunan ekstra maddeler sayesinde doğada kısa sürede kaybolan oksobiyoplastikler vardır.

12

Hidro-biyoplastik ürünün zamanla yok olması

Oksobiyoplastik Nedir? Dünyanın hiçbir ülkesinde plastik atıklar tam olarak toplanamamaktadır. İhmal sonucu karada veya denizde kirliliğe neden olan plastikler, yıllar boyunca varlıklarını sürdürmektedir. Ancak yıllar yıllar sonra tam anlamıyla yok olabilmektedirler. Oksobiyoplastikler, bu süreci hızlandırarak plastiklerin yol açtığı çevre kirliliğini engellemektedir. Oksobiyoplastiklerin temel amacı, plastiklerin kullanım süreleri boyunca işlevlerini yerine getirmeleri ve atık halini aldıktan sonra doğaya zararsız bir şekilde organik yapılarına geri dönmeleridir. Oksobiyoplastikler, herhangi bir yerde ve koşulda, hiçbir atık madde ve gaz bırakmadan çözünebilir. Bu çözünme, mikroorganizmalar tarafından tüketilebilen bir yapıya dönüşmesini sağlar. Ayrıca, yapılarında da zehirli kimyasal materyaller bulunmaz. Bu sayede besinler ile teması sırasında herhangi bir tehlikeyle karşılaşılmaz.


Oksobiyoplastiklerin Kullanım Alanları Başlıca oksobiyoplastik ürünler; alışveriş poşetleri, çöp torbaları, çamaşır ve kuru temizleme poşetleri, ekmek ve gıda ambalajları, mobilya ve elektronik eşya ambalajları, içecek şişeleri, gıda kapları, kozmetik ve deterjan kapları, dondurulmuş gıda ambalajları olarak sıralanabilir. Oksobiyoplastiklerin Toplanması ve Geri Kazanımı Mümkün mü? Şekil 1 : Oxobiyoplastik ambalajlarda bulunan sembol

Oksobiyoplastikler, diğer biyoplastikler gibi ayrı ayrı toplanmayı gerektirmez. Çünkü bu plastikler gibi geri dönüştürülebilir. İçinde okso taşıyan geri dönüştürülmüş ürünler genellikle kısa ömürlü işlevlerde kullanılmaktadır.

Kağıt mı Biyoplastik mi Daha Çevrecidir? Kağıt torbaların üretilmesi için gereken enerji miktarı, biyoplastik poşetlerin üretilmesi için gerekli olan miktarın yaklaşık 3 katıdır. Ayrıca, bu üretim büyük miktarda su kullanımı gerektirmesinin yanı sıra ciddi boyutlarda organik atığa sebep olur. Biyoplastiklere göre %70 daha fazla çevre kirliliğine sebep olur ve hacimleri biyoplastiklere oranla daha büyük olduğu için 7 kat daha fazla nakliye ihtiyacı yaratır. Çevre Dostu olarak: Oksobiyoplastik mi Hidro-biyoplastik mi? Oksobiyoplastik Petrolün yan ürünlerinden üretilir. Bakteri veya mikrop barındırmaz. İnce ve sağlam yapılı ürünlere uygundur. Üretimi ucuzdur. Zararlı gaz üretmez. Üretimi kolaydır. Ömrü ayarlanabilir. Oksijen bulunduran ortamda çözünür. Dondurulmuş gıdalar için uygundur. Normal plastiklerle birlikte geri kazanılabilir. Gıda temasına uygundur. Üretim hızı yüksektir.

Hidro-biyoplastik Nişasta ve polimerlerden elde edilir. Yüksek derecede mikrop içerir. Aynı sağlamlıktaki okso ürünlere göre daha kalın ve ağırdır. Okso ürünlerden 4 kat daha fazla maliyet getirir. Metan gazı üretir. Üretim yöntemi ve özellikleri nedeniyle daha fazla enerji gerektirir. Ömrü ayarlanamaz. Çürüme süresi ortam koşullarına göre değişim gösterebilir. Yüksek mikrobiyal ortamda çözünür. Dondurulmuş gıdalar için Uygun değildir. Normal plastiklerle birlikte geri kazanılamaz. Gıda temasına uygundur. Üretim hızı düşüktür.

Kaynaklar : 1. http://www.plastlife.com/tr/ 2. http://www.plastik-ambalaj.com/tr/ 3. http://blog.applebazaar.com/2010/01/04/bio-plastic-alternative/

13


Hatice KURTULUS haticekurtuluss@hotmail.com

NEDEN YAŞLANIRIZ?

Kimya Ögretmeni (Mezun)

E

n güncel verilere göre 7 milyarın üstündeki nüfusuyla dünyamızda her gün yüzlerce bebek dünyaya gelmekte ve diğer yandan yüzlerce insan hastalık ve yaşlılık gibi nedenlerle yaşamını yitirmektedir. Peki bu hastalıkların ve yaşlanmanın sebepleri nelerdir? Hastalıklara yakalanmadan daha fazla yaşamak mümkün müdür? Bir insan ne zaman yaşlanır? Bilim insanları bu yaşlanma bilmecesini çözebilmek için birçok araştırmaya imza attılar ve şimdiden çeşitli çözümlere ulaştılar. Bilim adamları bebeklerin doğduktan ve yemek yemeye başladıktan sonra yaşlanmaya başladığını belirtmektedirler. Bebek anne sütüyle beslendiği sürece vücudu alkali kalır. Ancak anne sütünü bırakıp yemek yemeye başladığı andan itibaren alınan asidik besinlerle birlikte vücuttaki pH oranı artar ve vücut yaşlanma başlar.

14

İnsanlar doğduğunda kanın pH'ı 7.44 dür, yani alkalidir. Yaşlandığımızda kanın pH'ı 7.35'e veya bu seviyenin de altına düşer, yani kanın alkalitesi azalır. Bu pH seviyeleri atardamardaki kanın pH seviyesini ifade eder. pH seviyesindeki bu 0.09 luk fark ilk bakışta göze çok küçük görünebilir, ancak pH logaritmik bir fonksiyondur ve; 7.44 pH'a sahip kandaki hidroksil iyon miktarı 7.35 pH'a sahip kandaki hidroksil iyon miktarının 1.23 katıdır. Hidroksil iyonu oksijen verici bir iyon, hidrojen iyonu ise oksijen alıcı bir iyondur. Diğer bir deyişle, genç insanlar yaşlı insanlara nazaran kanlarında %23 daha fazla oksijen (hidroksil iyonu) taşırlar. Genç insanların daha enerjik olmalarının başka bir açıklaması yoktur. Modern bilim yaşlanmanın aslında çok basit sebeplerden kaynaklandığını ortaya çıkardı. Yaşlanmanın altında yatan en temel neden her gün tükettiğimiz yiyeceklerimizdir. Yaşamımızı sürdürebilmemiz ve vücudumuzun metabolik faaliyetlerini yerine getirmede kullanacağı enerjiyi sağlayabilmemiz, bunun yanında vücut sıcaklığını ve sağlığımızı koruyabilmemiz için aldığımız besinleri vücut hücrelerimizde yakarız. Pahalı/ucuz, özel/sıradan, alkali/asidik, bitkisel/hayvansal fark etmez, bütün besinler yalnızda 4 elementten meydana gelir. Bunlar; Karbon, Hidrojen, Azot ve Oksijendir. Bu elementler besinlerin %99’unu oluşturur. Tüm besinler hücrelerde oksijenle yakıldıktan (oksitlendikten) sonra; karbonik asit, ürik asit, laktik asit, yağ asidi, amonyak gibi organik asitlere dönüşür.


Yağlar zaten yakılmadan önce de asidiktir. Ayrıca besinlerin yakılması sonucu oluşan organik asitler ette, tahıllarda ve kökü yenen bitkilerde bulunan klor, fosfor ve sülfür gibi inorganik asidik minerallerle birleşerek asiditeyi artırır. Besinlerin geriye kalan %1’lik kısmın ise minerallerden oluşur. Besinlerle vücudumuza aldığımız mineraller ikiye ayrılır. Alkali mineraller ve asidik mineraller. Yiyeceklerimizde ki alkali mineraller sindirildikten sonra alkali atıklara dönüşürler. Alkali yiyeceklere örnek olarak deniz yosunu, muz, zencefil, mantar, bezelye, soğan, ıspanak ve patatesi verebiliriz. Asidik yiyecekler ise sindirildikten sonra tahmin edersiniz ki asidik artıklara -ki bunlar zararlı maddelerdir- dönüşürler. Yapısında yüksek oranlarda asidik mineral barındıran yiyeceklere örnek olarak pirinç, yumurta, tavuk ve kuzu eti ve bifteği sayabiliriz. Uzaklaştırılamayan zararlı artıklar içe kan damarlarında dolaşmaya devam ederler. Kan içerisinde ki bu asidik artıklar kılcal damarlarda dolaşırken bunları tıkayabilir ve hücrelere oksijen iletilmesine engel olarak hücrelerin yenilenmesine engel olabilirler. Yenilenemeyen hücrelerde zaman içinde çeşitli hastalıkların oluşmasına ve zamansız yaşlanmanın gerçekleşmesine katkıda bulunurlar. Gittikçe zorlaşan ve düzensizleşen yaşam şartları ve çevresel faktörler (sağlıksız beslenme, fazla çalışma, yetersiz dinlenme, geç uyanma, egzersiz yapmama, az su içme, sigara, çevre kirliliği, asidik beslenme gibi) nedeniyle vücudumuzda oluşan asidik atıkları ve toksinleri vücudumuzdan tamamen atamıyoruz. Bu asidik atıkları ve toksinleri vücudumuzun içinde değişik yerlerde biriktiriyoruz. İşte bu yaşlanmanın nedenidir. Yaşlanma süreci bu şekilde gelişmektedir.

15 Peki bu zamansız yaşlanmanın bir çözüm yolu var mıdır? Zamansız yaşlanmaya engel olmak için yapılması gereken yöntemlerden en etkilisi içtiğimiz suyun dahi yumuşak (Kalsiyum ve Magnezyum içermeyen su) olmasına dikkat etmektir. Sağlıklı bir yaşam ve uzun yaşamanın tadını çıkarmak için antioksidan alkali su içilmelidir.

Kaynaklar : http://www.bioceraalkalisu.com/alkalibeslenme.php


Tugba TÜRKEN tugba_turken@hotmail.com

TARIM İLAÇLARI

Yüksek Kimya Mühendisi (Mezun)

(PESTİSİTLER)

D

ünya nüfusunun hızla arttığı günümüzde, açlıkla mücadele edebilmek için tarımsal üretimin arttırılması zorunludur. Tarımsal üretimin arttırılması; yetiştirilen ürünlerin verim ve kalitesinin arttırılması ile doğrudan ilişkilidir. Üretilen ürünleri; hastalıklardan, zararlı otlardan korumak ve sürekli aynı kalitede ürün üretebilmek için pestisit kullanılması zorunlu hale gelmektedir. Ancak bu kimyasallar kullanılırken insan ve çevreye olan olumsuz etkileri göz önünde bulundurularak kontrollü kullanılmalıdır. Yapılan araştırmalar sonucunda pestisitlerin kullanım dozları, uygulama yöntemleri ve ürünlerde olması gereken maksimum kalıntı limitleri ülkelerin ilgili bakanlık veya organizasyonları tarafından belirlenmektedir. Bu belirlemeler sonrasında, bazılarının kullanımı kısıtlanırken bazıları ise tamamen yasaklanmıştır.

16

Pestisitler, besin kaynaklarının üretim, depolanma ve tüketimi sırasında besin değerini düşüren ya da zarara uğratan böcek, kemirici, yabani ot, mantar gibi canlıların zararlarını azaltmak için kullanılan kimyasal maddeler veya karışımlardır. Pestisit yabancı kaynaklı bir kelime olup pest:zararlı, cide:öldürücü anlamına gelmektedir. Pestisitlerin çok çeşitli sınıflandırılmaları yapılmaktadır. Pestisitler sistemik ve kontakt (yüzey) pestisit olmak üzere iki gruba ayrılırlar. Sistemik pestisitler, bitki dokusuna nüfuz ederler ve doku içinde çeşitli bölgelere taşınıp yerleşerek etki gösterirler. Böylece korumaları ve etkileri daha uzun sürer. Kontakt pestisitler ise, yüzeyde tutundukları için yağmur, rüzgâr ve güneş ışığında uzun süre kalıcılıklarını koruyamazlar, bu nedenle etki süreleri kısadır. Yapılan sınıflandırılmalar içerisinde en sık kullanılanları; kullanıldıkları zararlı gruplarına ve yapısındaki aktif madde grubuna göre olan sınıflandırılmalardır.

Pestisitlerin Sınıflandırılması 1. Kullanıldıkları Zararlı Grubuna Göre İnsektisitler: Böceklere karşı kullanılan pestisit çeşitlerindendir. Organik klorlular, organik fosforlular, karbamatlar, arsenat ve bakır bileşikleri içeren metaller ile üretilenler ve sülfür içerenler en yaygın kullanılanlarıdır. Herbisitler: Yabani ve zararlı otlara karşı kullanılan pestisit çeşitlerindendir. Fenolikler, karbamatlar, asidik ve üre bileşikleri, anilinler, amidler ve anilidler, benzoik asitler, diazinler ve triazinler en yaygın kullanılanlarıdır. Fungisitler: Küf ve mantarlara karşı kullanılan pestisit çeşitlerindendir. Koruyucu fungisitler, sistematik fungisitler, merkaptoimit fungisitleri, imidazol ve triazol fungisitleri en yaygın kullanılanlarıdır. Yukarıda en yaygın kullanılanları verilenlerden başka; akarasitler (kenelere ve akarlara), apisitler (yaprak bitine), nemasitler (kurtçuklara), molusitler (yumuşakçalara) ve rodentisitler (omurgalı zararlılara) gibi pestisit çeşitleri de vardır.


2. Yapılarındaki Aktif Madde Grubuna Göre Organoklorlu Pestisitler: Organoklorlu pestisitler, dünyada yaygın şekilde kullanıldığı bilinen kalıcı organik kirleticilerdir. Tarımda en yaygın kullanılanları hekzakloro siklohekzan (HCH) ve dikloro difenil trikloroetan (DDT)’ dır. 1960’larda yapılan araştırmalar, geniş kullanımları sebebiyle hava ve su ile taşınarak küresel ölçekte önemli kalıntılar bıraktıklarını ortaya koymuştur. 1960’ların sonunda DDT ve HCH kullanımının yasakland ığı bilinmektedir. 2006 yılında AB ülkelerinde organoklorlu pestisit kullanımı tamamen yasaklanmıştır. AB ülkelerindeki gelişmelere paralel olarak, ülkemizde endosulfan ve dicofol gibi bazı organoklorlu pestisitlerin kullanımına ise 2008 yılında yasaklama getirilmiştir. Ancak Afrika ve bazı tropik bölgelerde sivrisineklerle mücadelede halen kullanıldıkları bilinmektedir. Şekil 1’de bazı organoklorlu pestisitlerin molekül yapıları verilmiştir.

HCH (hegzakloro siklohegzan)

DDT (dikloro difenil trikloroetan)

Şekil 1 : Bazı organoklorlu pestisitler Organofosforlu Pestisitler: Bu gruptaki pestisitlerin birçoğu insanlara ve diğer canlılara karşı toksisitesi yüksek kimyasallardır. İnsektisit, nemasit, akarasit ve fungisit etki gösterenleri bulunur ve çok geniş bir etki spektrumuna sahiptirler. Organofosforlu bileşiklerin sinir sisteminde asetilkolinin, koline hidrolizini sağlayan kolinesteraz enzimini inhibe ettikleri bilinir. Bu durum asetilkolin birikmesine neden olduğundan, sinir sistemi fonksiyonlarının durmasına, kasılmalara, felç ve hatta ani ölümlere neden olmaktadır. Paration, malation, diazinon ve fention organofosforlu pestisitler içerisinde en önemlileridir. Bunların bazılarının molekül yapıları Şekil 2’te verilmiştir.

Paration

Malation Şekil 2 : Bazı organofosforlu pestisitler

Karbamatlar: İlk kez 1947 yılında geliştirildikleri bilinir. İlk kullanılan türü karbarildir. İnsektisit, fungusit ve herbisit olarak kullanılanları vardır. Kolinesteraz enzimini engellemek suretiyle zehirlenmelere neden olurlar. Bu nedenle kolinesteraz inhibitörleri adı verilir. Yağ dokularında birikmezler ve kısa zamanda zehirliliklerini kaybederler. Tarımsal mücadelede kullanılan bazı karbamatlar Şekil 3’te verilmektedir.

Metomil

Karbaril Şekil 3 : Bazı karbamat pestisitler

17


Pestisitlerin Sağlık Üzerindeki Etkileri Pestisitlerin toksik etki göstermeleri nedeniyle tarımsal mücadelede çalışan üreticilerin, uygulayıcıların ve tarım işçilerinin pestisitlerin kullanımı sırasında meydana gelebilecek zarardan sakınmaları gerekmektedir. İnsanların pestisitlere maruz kalması sonucu akut ve kronik zehirlenmeler meydana gelebilmektedir. Akut zehirlenmeler kullanım sırasında oluşabilecek ani vakalar iken, kronik zehirlenmeler ise zamanla insan vücudunda meydana gelen birikimler sonucu bazı organların işlevsel hasarlarına neden olan zehirlenmelerdir. Her iki tür zehirlenmenin ana nedenleri: i) Uygulayıcıların bu konuda yetersiz eğitime sahip olması, ii) Kullanılan pestisitlerin toksisite potansiyellerinin farkında olunmaması, iii) Uygun olmayan koşullarda depolama, iv) Kaza ile dökülme-saçılma sonucu gıdalara bulaşması, v) Dikkatsiz yükleme ve taşıma, vi) Yıkanmamış pestisit kaplarının kullanımı ve ilaç kaplarının yanlış imhası işlemleri olarak sayılabilir.

18

Yukarıda sayılan nedenlerden dolayı uygunsuz kullanılan pestisitlerin geçmişte ciddi sorunlara yol açtığı belirtilmektedir. Örneğin Türkiye'de Ağustos 1979 yılında Ödemiş'te folidol (paration etken maddesi) şişesi ile zeytinyağı şişesini karıştıran yaşlı bir kadının, yanlışlıkla folidol ile kızarttığı böreği yiyen 16 kişi zehirlenmiş ve bunların altısının öldüğü kaynaklara geçmiştir. Pestisit kalıntısı içeren besinlerin yenilmesi sonucu akut ve kronik zehirlenmeler oluşabilir. Sebze ve meyvelere pestisit uygulanmasından sonra bekleme süresine dikkat edilmeli ve gerekli yıkama işlemi yapılmadan yenilmemelidir. Örneğin 1963 yılında Bursa'da folidol E ile ilaçlanan şeftaliyi yiyen 32 kişiden 7’sinin ölümü, yine ağustos 1979'da Ödemiş'te folidolla ilaçlanmış karpuz yiyen 7 kişinin zehirlenmesi gibi vakalar akut zehirlenme vakaları olarak kayıtlara geçmektedir. Pestisit kalıntısı içeren besinlerin yenilmesi ile oluşan kronik zehirlenmelere Türkiye'de 1950'li yıllarda Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nde rastlanan ve bütün dünyanın ilgisini çeken epidemik olay örnek verilebilir. 1956'da Diyarbakır ve yöresinde bir fungusit olan hekzaklorobenzenle (HCB) ilaçlanmış tohumluk buğdayı yiyen halkta epidemik zehirlenme görülmüştür. 1955-1958 yıllan arasında, bu bölgede (Diyarbakır, Mardin, Urfa) yaşayan 3000'in üstünde kişiye "Karayara hastalığı" tanısı konulmuştur. Bu hastalığın deride koyulaşma, idrar renginin koyu kahverengiden siyaha kadar değişmesi gibi dikkati çeken belirtileri bulunmaktadır. Daha çok çocuklarda (4-14 yaş grubu) ve erkeklerde görülen bu zehirlenme olayının %10'unun ölümle sonuçlandığı kaynaklara geçmiştir. Sonuç olarak tarımda kalite ve verimin arttırılması amacıyla da olsa kullanılan maddeler, çevre ve sağlık açısından ciddi zararlara yol açabilecek kimyasallardır. Yetkili kişiler tarafından pazarlaması yapılarak bilinçli bir şekilde kullanılması gerekmektedir. Kaynaklar : 1. Belitz,H.D. and Grosch (1987), Food Chemistry, Translated by Hadziyev,D., Springer-Verlag, Berlin. 2. Kaloyonava, F.P., El Batavi, M.A.(1991), Human toxicology of pesticides, CRC Pres, Inc., Boca Raton, Florida. 3. Saldamlı İ.(2005), Gıda Kimyası, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara. 4. Tiryaki, O., Canhilal, R. ve Horuz, S.(2010), “The use of pesticides and their risks,” Erciyes University Journal of the Institue of Science and Technology, 26(2), 154 – 169.


Eylem ÖZYAKISIR eylemozyaksr@gmail.com

AŞK-I KİMYEVİ

Kimya Ögretmeni (Ögrenci)

Kimyada molekül, aynı veya farklı element(ler)in iki veya daha fazla atomunun kimyevi bağlarla bir arada tutulmasıyla meydana gelir. Meselâ, hidrojen (H2), oksijen (O2) ve azot (N2) gibi gaz molekülleri, aynı elementin iki atomundan ibaret iken, su (H2O), karbondioksit (CO2) ve amonyak (NH3) molekülünde farklı elementler bulunur. En küçük molekül hidrojen molekülü (H2) iken, DNA, hemoglobin ve nişasta daha büyük moleküllerdir. Binlerce atomdan meydana gelen bu moleküller hidrojenin birkaç milyon katı molekül ağırlığına sahiptir.

İki atomun birbirini çekip birleşmesinde rol alan kuvvet kimyasal bağdır. Farklı atomlar arasında elektron alıp-verme şeklinde kurulan kimyasal bağlarla farklı özelliğe sahip moleküller oluşur. Son yörüngelerinde en fazla sekiz elektron bulunan atomlar arasındaki elektron alıp-verme (en dış yörüngeyi sekize tamamlama) meyli; kovalent, iyonik veya metalik şekildeki kimyasal bağ olarak tezahür eder. Atomların en dış elektron kabuklarındaki elektronların paylaşılmasıyla kovalent bağ oluşur.1 tane Karbon ve oksijen arasındaki kovalent bağ ile yaratılan karbonmonoksit (CO) ve karbondioksit (CO2) gazları vücuttan uzaklaştırılmadığı takdirde akciğer solunumu yapan canlılarda zehirlenmelere sebep olur. Buna karşılık, bir karbon, üç oksijen ve bir hidrojen atomundan müteşekkil bikarbonat molekülü (HCO3) vücudumuzda oldukça hayatî vazifeleri yerine getirir.

19


Vücutta oksijen yakılması sonucu, dokularda karbon¬dioksit oluşur. Kanla akciğerlere taşınan bu gaz, kanda üç farklı yolla Bunların en önemlisi, karbondioksitin su ile reaksiyona CO2 + H2O→H2CO3 H2CO3→ +H + HCO3girmesi sonucunda bikarbonat (HCO3-) oluşmasıdır (bikarbonat adeta karbondioksitin sudaki çözeltisidir) Bu mekanizmayla, karbondioksit bikarbonatın içine saklanarak, zehirlenmeye yol açmadan kanda taşınır. Öyle bir tevafuk ki, karbondioksitin vücuttan atılmasında rol alan bikarbonat, amonyak gibi bir diğer zehirli molekülün de vücudumuzdan atılmasına öncülük eder. Ayrıca evlerimizde kullandığımız karbonat adı ile yemek sodası (NaHCO3) mide asitinin tesirini hafifletmek için kullanılır. Bikarbonat molekülünün gördüğü bu vazifeler bizlere perde arkasında çok ince şekilde ayarlanan sonsuz bir ilim, kudret ve hikmetin varlığını göstermektedir. Kaynaklar : Kişisel bir yazıdır.

20


KEZZAP

Mustafa ALTUNKAYNAK altunkaynakmustafa@gmail.com

NİTRİK ASİT HNO3 Kimyasal Adı Kimyasal Formülü Molekül Ağırlığı Renk / Form Yoğunluk Donma Noktası Kaynama Noktası

Kimyager (Kimya Ög.)

Nitrik Asit (HNO3) Nitrik Asit HNO3 63.02 g/mol Sarımtırak, Sıvı 1,339 ( % 55 ) - 1,1150 ( % 20 ) 1,3667 ( % 60 ) g/cm³ 17 ° C ( % 20 ) - 22,4 ° C ( % 60 ) 103,4 °C ( % 20 ) - 120,4 °C ( % 60 )

Değerli okuyucular; Halk arasındaki adı Kezzap olan nitrik asit seyreltik haliyle gerek günlük hayatta gerekse endüstride önemli bir kimyasal maddedir. Nitrik asit, bileşiminde üç oksijen, bir hidrojen ve bir azot bulunan kuvvetli bir asittir. HNO3 formülüyle gösterilir. Nitrat asit, çok eskiden beri tanınmış olmasına rağmen sülfirik asitten sonra kullanım alanları bulunmuştur. Modern kimya endüstrisinin nitroselüloz, nitrogliserin, boyar maddeler, nitratlı gübreler gibi çok önemli birçok ürünlerinin elde edilmesinde rol oynayan nitrik asit, kurşun odaları usulü ile sülfirik asit üretiminde de küçümsenmeyecek bir yer işgal eder. Diğer taraftan dumanlı asit, azot peroksit ve tetranitrometan da roketlerin yapımında rol oynamaktadır. Bu bakımdan, nitrik asit endüstrisinin çağımızda çok önem kazandığı meydandadır Gübre endüstrisinde, patlayıcı sanayinde, metal sanayisinde, arıtmalarda, vb birçok sektörde kullanılır. Nitrik asit patlayıcı madde olarak kimyasalları nitrata çevirdiğinden patlayıcı maddelerin çoğunda kullanılır. Aralarında naylon ve poliüretanında olduğu plastiklerin üretiminde, amonyum nitrat üretiminde, metal sanayinde kullanılır. Temizlik sektöründe kireç sökücülerin içine bir miktar konularak kullanılır. Dinamit, Gliserin-Tri-Nitrattır. TNT Tri-Nitro-Toluen. Anorganik asitlerin kuvvetlilerinden biri olan bu madde analizde başlıca yükseltgen olarak ve bazı çökeleklerin asit etkisi ile çözünüp çözünmediklerini incelemek amacıyla kullanılır. Asetik asit bileşikleri sadece koruyucu olarak değil, şelatlayıcı, asitleştirici ve lezzet verici olarak da fonksiyon görmektedir. Soğutulmuş ürünler, şeker ya da tuz konsantrasyonu yüksek ürünlerde kullanılan asit miktarı düşürülebilmektedir.

Nitrik Asidin ( HNO3) Kısa Tarihi

Nitrat asit 13.yy’dan beri bilinmektedir. Sodyum nitrat ve sülfat asidinden olan sentezi, Glauber tarafından yapılmıştır. Nitrik asit, Birinci Dünya Savaşından önceki yıllarda ve savaş sırasında başlıca, Şili nitratının (Güherçilesinin) derişik sülfirik asitle ile reaksiyonundan elde edilmekteydi. NaNO3 + H2SO4 → NaHSO4 + HNO3 Isıtılan demir retotlar içerisinde yürütülen reaksiyon karışımının destilasyonu ve buharın yoğunlaştırılması suretiyle oldukça derişik nitrat asit (sudaki % 92 lik çözeltisi) üretilir. Şili nitratından yapılan üretim ithalata dayandığı için, Birinci Dünya Savaşı sırasında diğer prosesler daha çok önem kazanmaya başladı.

21


Bu proseslerden biri, elektrik ark prosesi olup ilk defa 1905 de Norveç'te kullanılmıştır. Birkeland, Eyde ve Nitrum A.G. vb tesisler, nitrik asit üretiminde başarılı olmuşlardır. Metod, şu işlemlere dayanmaktadır; Havayı bir elektrik yayı içinden hızla geçirmek suretiyle havanın oksijen ve azotundan % 2 azot dioksit içeren bir gaz elde edilebilir. Azot oksit, mevcut oksijenin aşırısı ile NO2 e dönüştürülür ve bunun da suda çözündürülmesiyle seyreltik nitrat asit (%35 HNO3) elde edilir. Günümüzde bu yöntemin yerini amonyağın oksidasyonu prosesi almıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında, o tarihlerde sentetik amonyak yapımındaki gelişmelerden dolayı ayrıca önem kazanan diğer bir süreç, amonyağın oksidasyonu prosesidir; prensipleri bir süreden beri bilinmekteydi fakat teknik uygulamasına, yirminci asrın başlarında W.Ostwald tarafından düzenleninceye kadar başlanamamıştır. Günümüzde de kullanılmakta olan tek ticari endüstriyel süreç, amonyağın oksidasyonu prosesidir.

Günümüzde Nitrik Asidin ( HNO3) Endüstriyel Eldesi Nitrik asidin katalitik olarak amonyağın yakılması yöntemi (W.Ostwald usulü) ile üretimi için amonyak bol miktarda hava ile 600°C de katalitik olarak azot okside dönüştürülür. 4 NH3 + 5 O2

→ 4NO + 6 H2O + 279 kcal

Oluşan azot oksit yanma gazlarının soğuması sırasında henüz mevcut olan oksijenle birleşerek azot dioksit oluşturur. → NO2 NO + ½ O2 Oluşan azot dioksit üst taraflarından su serpilen kulelerde hava ve suyun etkisi ile nitrik aside dönüştürülür. 2 NO2 + H2O + ½ O2 → 2HNO3

22

İyi bir azot oksit ürünü elde etmek için amonyak-hava karışımını ancak kısa bir müddet (~ 1/1000 saniye) katalizörle temasta tutmalıdır, aksi takdirde 600°C de yarı kararlı olan azot oksit katalitik olarak azotla oksijene ayrışır. 2NO

N2 + O2 + 42,1 kcal.

Böyle bir kısa temas süresi genellikle katalizörleri kullanmakla sağlanır. Nitrik asit üretiminde Amonyak hava ile değil, belki oksijenle yakılır veya 5 atm lik basınç altında çalışılırsa; % 40 - 50 den daha derişik % 66 ya kadar nitrik asit çözeltileri elde edilebilir. Nitrik asitin Güherçileden itibaren Ülkemizdeki üretimi şöyle özetlenebilir; 1) Öncelikle çuvallar içinde 1000 kilo nitrat tartılır ve ilkel madde bir vinçle yukarıya çıkarılarak retordlara boşaltılır. 2) Kapaklar iyice sıkıştırılarak havanın girmesine engel olunur. 3) Vakum pompası çalıştırılır ve her retorda (damıtma işleminin yapıldığı metalik kaplar), asit depolarından bir mol nitrik asit için 1,1 mol sülfürik asit katılır. 4) Ocak yavaş yavaş yakılır. Sıcaklık hiçbir zaman birdenbire yükseltilmez. 1 saat zarfında, 70 °C den, nitrik asidin oluştuğu 95 °C ye çıkarılır. 5) Saat başına numune alınarak oluşum derecesine ve ihtiva ettiği gaz miktarına bakılır. İşlemin sonuna doğru, ocağın sıcaklığı 150 °C ye çıkarılır ve meydana gelen sulu asit tesislere bağlı kaplarda toplanarak damacanalara doldurulur. Bunlardan da konsantrasyon araçlarına gönderilir. İşlemin başında elde edilen derişik aside gelince, bu da küçük alüminyum kazanlarda toplanır. Bütün işlemler 5 saat sürer. 6) Retordların çabuk soğumasını sağlamak için ocak derhal söndürülür ve yan kapaklar açılır. 7) Ertesi güne kadar soğuyup donan bisülfat, teknelerde kırılarak özel arabalarda biriktirildiği yere yollanır. 8) Pompalar, sodyum hidroksit çözeltileri veya kireç yardımıyla azot oksitlerinden korunur.


Nitrik Asidin ( HNO3) Bazi Önemli Kimyasal Tepkimeleri

Nitrik asidin yükseltgen etkisi çok önemlidir. Nitrik asidin yükseltgen etkisi NO-3 anyonundaki +5 değerlikli azot tarafından yapılmaktadır. Yükseltgen etkisi yalnız NO-3 a tabi olmayıp H+ konsantrasyonuna bağlıdır. Yani NO-3 ın yükseltgen etkisi çözeltide H+ konsantrasyonu ne kadar çok olursa o kadar yüksektir. NO-3 + 6H+

→ N+5 + 3H2O

Yükseltgenme ancak açıkta kalan N+5 iyonu tarafından yapılmalıdır. Dengeler tesiri kanununa göre [H+] konsantrasyonu ne kadar büyük ise N+5 oluşumu o kadar büyük olur. N+5 ne kadar çok oluşursa yükseltgenme o kadar ileri gider. N+5 kaybetmiş elektronları karşısında bulunan elementten alarak onu yükseltger ve kendisi indirgenir. Bazı metaller üzerinde asidik etki gösterir. Sulu çözeltilerinde proton verme kabiliyetinden ileri gelir. Örneğin; Sulandırılmış bir nitrik asit bir iki granül magnezyum üzerine dökülürse bu halde bol miktarda hidrojen çıkar. Mg + 2HNO3

Mg(NO3)2 + H2

Nitrik Asidin Geniş Kapsamlı Zararları ve Önlemler Derişik Nitrik Asit hem oksitleyici hem de koroziftir. Vücutta ağır yanıklara sebep olabilir. Buharları solunum sistemini tahrip eder. Ölüme sebebiyet verebilen ödeme neden olabilir. Sıvı sıçramaları ciltte ağır yanıklara neden olur. Sıvı sıçramaları gözde ciddi zararlar yaratır. Ani tahriş yapar ve mide-bağırsak bölgesinde tahribata sebep olur. Dumanları solunum sistemini tahriş ederek, şiddetli öksürük, yutma ve solunum güçlüğüne sebep olabilir. Maruz kalmalardan sonra 48 saat içerisinde akciğerlerde, ölüme sebebiyet verebilen pulmaner ödemi oluşabilir. Uzun süreli ve sık sık maruz kalınması halinde diş kayıplarına ve ciğerlerde tahribata sebep olabilir. Uzun süreli, ancak seyrek olarak maruz kalındığında etkileri zaman içinde ortaya çıkabilir. Suda yaşayan canlılar için zararlıdır.

İlk Yardım: Yutulduğunda: Hemen bir miktar su içiniz. Boğaza hortum vs. sokmayınız, gırtlak delinmiş olabilir. Kusturmaya çalışmayınız. Vakit kaybetmeden doktora başvurunuz. Solunduğunda: Nitrik asit buharları solunum yollarını tahriş eder. Solunum yolundaki nemli dokularda doku tahribatı meydana getirir. Uzun süre solumada akciğerde ödem oluşumuna neden olur. Kazazede açık havaya çıkartılmalı, hemen doktora haber verilmelidir. % 10’luk Sodyum bikarbonatlı su koklatılması tavsiye edilir. Nitroz gazlarının solunması durumunda akciğer tahribatının yanında, ağır zehirlenme emareleri de ortaya çıkabilir. Nitroz gazlarının solumuş kazazede hemen açık havaya çıkarılmalı ve doktor gelinceye kadar kıpırdatılmamalı, yürütülmemeli, vücut tam sükûnette olmalı, battaniye ile sarılmalıdır. İlk yardım saf oksijen teneffüs ettirmekten ibarettir. Deriye temas ettiğinde: Hemen bol su ile yıkanmalıdır. Müteakiben yanık yer zayıf sodyum bikarbonat çözeltisi ile banyo edilir. Asit bulaşmış çamaşırlar hemen çıkarılır. Vücudu fazla üşütmemek için tedaviye ılık su ile devam edilmelidir. Doktora haber verilmeli, hafif mikropsuz bir sargı ile sarılmalıdır. Göze temas ettiğinde: Hemen 10- 15 dakika bol su ile yıkanmalıdır. Bu işlem sırasında göz kapakları açılıp kapatılmalıdır, elle de suyun kapakların içine teması sağlanmalıdır. Hemen doktor çağırılmalıdır. “Öfkenin kezzap kokusu sinmiş emeğin terine” diyor, Şair Mahmudiye Düzkaya. Kezzap güvenlik önlemli ve yerinde kullanılırsa birçok maddeye ham madde olan faydalı bir asittir. Kaynaklar : Anorganik Kimya 2 http://www.kutahyaazot.com/guvenlikformu_dna.html http://www.nitrikasit.net/default.asp Analitik Kimya ( Nitel Analiz ) http://tr.wikipedia.org/wiki/Nitrik_asit Analitik Kimya ( Nicel Analiz ) http://www.eba.gov.tr/

23


Hatile MOUMINTSA hatile_m@hotmail.com

Örnek Alınacak

Bir Mucidin Muhteşem Öyküsü

Kimya (Mezun)

D

eğerli okuyucularımız sizlere bu ay asla pes etmeyen, inatçılığı ile inanılmaz bir malzeme üreten Charles Goodyear sı anlatacağım. Kendisi 29 Aralık 1800 doğmuş, 1 Temmuz 1860 vefat etmiştir. ABD'li mucit, bilim insanı ve sanayici. 1839'da kauçuğu kükürtle işleyerek lastik yapım yöntemini buldu ve eboniti icat etti. Günümüzde dünyada oto lastiği sektöründe marka olmuş Good Year firması adını Charles

Goodyear'a ithafen almış olsa da ölümünden yaklaşık 40 sene sonra kurulmuştur ve bu şirketin ticari olarak ne onunla ne de çocuklarıyla bir ilişkisi yoktur.

24

Charles ve Kauçuk öyküsü Hırdavat dükkânı işleten babasının iflas etmesi ile yeni bir iş arayan Goodyear inanılmaz bir malzeme bularak doğal kauçuğa yöneldi. Kauçuk üreten bir firmaya Roxbury firmasına gitti. (1834 yılında) Ancak burada aldığı cevap olumsuzdu. Kauçuk firmasından kauçuklar müşteriler tarafından pek tercih edilip alınmıyor. Alınanlarsa bozulduğu için iade ediliyor denildi. Şu anda her yerde kullanılan malzeme o kadarda mükemmel değil miydi yoksa… Sıcak havada yapışkan bir hal alıyor, soğuk havada taş gibi sertleşiyordu. Bu yüzden de kullanılamayacak hale geliyordu. Doğal kauçuğu bu yüzden daha iyi hale getirmek gerekiyordu. Goodyear bundan sonra pes etmeyecek ve araştırmasını bunun üzerine odaklayacaktı. Kauçuk vahşi ve acımasız ormanlarda Amazon Ormanları’nda kauçuk ağaçlarının öz suyundan alınıyordu. Bu ağaçlara ayrıca “ağlayan ağaç” da deniliyordu. Halkın yerlileri kendilerini korumak amacıyla giysiler, su kapları ve toplarda kullanıyorlardı. Fakat doğal kauçuk dayanıksız olduğu için çabuk deforme oluyordu. Fakat Avrupa’da kauçuk mucize malzeme olarak adlandırıldı. İlgi odağı haline geldi. Dezavantajları dışında su geçirmeyen bir malzeme olması ilgi odağı haline geldi. Fakat büyük yatırım yapan şirketler zamanla yine deformasyonu nedeniyle ilgilinin azalması ile kapatmaya başladılar. Yıllarca malzememin iyileşmesini için uğraştılar fakat çok az iyileşme sağlandı. Charles Goodyear bu doğal kauçuk malzemesini daha iyi hale getirmek ve daha esnek olmasını istiyordu. Ancak yeterince sermayesi yoktu ve başarabildiğinde zengin olabileceğini öngörmüştü. Fakat borçları yüzünden zor dönemler geçiriyor hatta otelini hapishane olarak görüyordu. Bütün saatini kauçuk ile kimyasallar karışımları deniyor ve daha iyi malzeme ortaya çıkarmaya çalışıyordu. Bazılarının sonuç verdiğini düşündü örneğin kauçuk ve magnezyumu karıştırdı ve deneme yaptı yapışmışlığı azalmış gibiydi ancak daha sonra tekrar eski halini alıyordu. Birçok mucidin olduğu gibi istediği etki düşünmediği bir yöntemle gelişti. Kauçuk bitmişti önceden boyadığı kauçuk üzerindeki boyayı silmek için nitrik asit kullanıyordu. Bir anda boyadan çıkarmaya çalıştığı kauçuk siyah halini aldı. Yine bu kauçuğu bir işe yaramaz diyerek kenara bıraktı. Günler geçince bu örneği eline aldı ve yumuşamaya başladığını fark etti. Ancak başardığı bu yöntem de başarısız oldu ve tekrar eski halini aldı.


Goodyear başarıya ulaştığını düşündüğü her yöntem için patent alıyordu. Ancak çoğunlukla yine yöntemleri başarısız olduğunu sonradan görüyordu. Yaptığını düşündüğü kauçuk yumuşak haldeydi. Soğuk bir hava günlerinde bu başarısını siparişler alarak ve durumunu biraz iyileştirerek devam ettirdi. Birçok ayakkabı ve çanta siparişi aldı ve yaz günlerine doğru tatile gittiğinde gördüğü şey çok kötüydü. Tüm siparişler geri dönüyordu. Çünkü kauçuk ısıda eriyordu. Başarısızlığını tekrar fark etti. Durumu daha da kötüye gitti sağlığı da biraz bozulmaya başlamıştı. İnatçı kişiliği vazgeçirmiyordu kendisine… Goodyear yine denemeler yaparken kauçuğu kükürtle karıştırıyordu. Ancak kükürt sadece yüzeyine etki ediyordu. Farklı kimyasallar ve karışımlar yapıyordu. Yine bir gün kükürtlü kauçuğu sobanın üzerine attı. Fakat kauçuk inanılmaz bir şekilde erimedi. Sert ve elastik bir şekle dönüşmüştü. Bu kaza onun için dönüm noktası oldu ve bilgi ve deneyimleri sayesinde istediği etkiyi kazandırdı. Kauçuğa ne yaparsa nasıl bir etki kazandıracağını biliyordu. 1844’te patentini aldı. Ancak Amerika’da aldığı patenti Avrupa’da almayı başamadı ve İngiltere’de ondan iki ay önce Thomas Hancock bu patenti almıştı. Ancak kazandığı paranın çoğunu bu yöntemi izni olmadan kullanan kişilere dava açarak harcadı. Fakat bu yöntemi bulan Charles Goodyear kauçuğun başka ne üzerinde yapılacağı üzerinde denemeler ve çalışmalar yaptı. Fakat bu malzemenin bir çok yerde kullanılacağını düşünen Goodyear ne yazık ki bu gelir pastasının içinde yer alamadı ve yoksul biri olarak vefat etti. Ondan 40 yıl sonra kurulan Goodyear firmasının ise ticari olarak ne Charles Goodyear ile ne de yakınları ile ne yazık ki bir alakası yoktur. Kaynaklar : http://tr.wikipedia.org/wiki/Charles_Goodyear http://www.bing.com/images/search?q=charles+goodyears&FORM=HDRSC2#view=detail&id=DF1E1BABD0CB3669514F63632AAE2BCC7967EA59&selectedIndex=7 http://www.bing.com/images/search?q=charles+goodyears&FORM=HDRSC2#view=detail&id=CD933E30B96138AEDD6F8BBF83CCAE3B2F94BE9D&selectedIndex=10

25


Yavuz Selim KART kim_muhselim@hotmail.com

ACCELRYS DRAW İLE KİMYASAL ÇİZİMLER

Kimya Mühendisi (Mezun)

Merhaba Sevgili İnovatif Kimya Dergisi Okurları, Kimya programlarını anlatma yolunda ilerlemeye devam ediyorum. Her sayıda sizlerin işine yarayabilecek programlardan bahsetmeye gayret ediyorum, bu ay ki sayıda sizlere yine bir kimya çizim programından bahsedeceğim.

26

Eğer uzun süredir e-dergimizi takip ediyorsanız, birçok yazımı okumuş ve birçok kimya programı hakkında bilgilendirme yaptığımı görmüşünüzdür. Bu bilgilerin işinizde, okul yaşamınızda işe yaramasını umut ederek bu ay anlatacağım programdan bahsetmek istiyorum. Bu ay anlatacağım programın ismi Accelrys Draw. Programın 4.2 sürümü üzerinden sizlere açıklamaya çalışacağım. Programı açtığınız zaman Resim 1’ deki gibi bir görünümle karşılaşacaksınız.

Resim 1 : Program açıldığındaki ekran


Programımızın içeriğine bakınca üstte menüler, menülerin altında çeşitli araç kutuları ve sol panelde çeşitli işlevleri olan birçok kutu görmektesiniz. Bunların ne işe yaradığını Resim 2’de sizlere kısaca özetledim.

Resim 2 : Programın temel kısımlarının açıklamaları. Burada çizim işlemini nasıl yapıyoruz? İlk önce çizmek istediğimiz yapıya tıklayıp sonrasında boş olan beyaz ekranımıza dokunuyoruz. Böylelikle yapımız çizilmiş oluyor. Resim 3’te çizdiğim bazı yapıları görmektesiniz.

Resim 3 : Program ile çizilmiş yapılar.

27


Resim 3’te birçok yapı çizdim lakin bu çizimler bu kadarla sınırlı değil. Programda çizdiğimiz yapı üzerinde sağ tıklama işlemi yaparak da eklemeler yapabiliyoruz. Diyelim ki siklohekzan yapısı üzerinde bir yere brom eklemek istiyoruz. Bunun için seçtiğimiz yer üzerinde sağa tıklıyoruz. Resim 4’ teki gibi bir menü karşınıza gelecek. Burada birçok seçenek var.

28

Resim 4 : Yapı üzerinde sağ tık ile açılan menü ve özellikleri. Sağa tıklama işleminden sonra yapılarımıza istediğimiz şekli vermiş oluyoruz. Bu sayede istediğimiz sonuca kolaylıkla erişebiliyoruz. Programın çizim menüsü bu kadarla mı sınırlı? Tabi ki değil. Programımız içinde sağ üst menüde bulunan kısma tıkladığımızda geniş bir yelpaze bize sunulmakta. Bu kısmın ismi ise “Change to different template toolstrip”dir. Bu kısım açılır menü biçiminde sizlere sunulmuş. İstediğiniz yapıları tek tıklama ile seçebilirsiniz. Bunu daha açık bir şekilde açıklarsam ki biz ilk başta siklohekzan yapısı çizmiştik. Bu tarz yapılardan birçoğu bizim için hazır oluşturulmuş. Size sadece seçip eklemesi kalıyor. Resim 5’te bu kısmı görmektesiniz. Programda menüleri kullanarak eklediğimiz yapılardan bazıları yazı şeklinde görünmekte. Resim 6 ‘da bunu görmektesiniz.

Resim 6 : Yazı halinde görünen yapılar. Resim 5 : Çeşitli kimya yapıları ekleme menüsünün görünümü.


Resim 6’daki gibi yapıları kimya formülü halinde göstermek için, yapımız seçili iken yapımız üstünde sağa tıklıyoruz ve Expand Abbreviation kısmına tıklıyoruz ve Resim 7’deki gibi bir sonuç görüyorsunuz.

29

Resim 7 : Kimyasal yapının açılması işlemi görünümü. Programda çizim olarak anlatacaklarım bu kadar. Program çok geniş bir program ve kullandıkça birçok özelliğini öğrenebilirsiniz ki burada hepsini anlatmam mümkün değil. Programda yapıları 3 boyutlu şekle getirmek gibi bir özellikte var ayrıca biyokimyacılar içinde birçok özellik mevcut. Biyokimya okuyan ya da bu alanda ihtisas yapan arkadaşlar için faydalı olur. Programda çizdiğimiz yapıların isimlerini otomatik oluşturan bir sistem bulunmakta. IUPAC isimlerini program ile kolayca öğrenebilirsiniz. Programı indirebileceğiniz adres : http://download.accelrys.com/freeware/ accelrys_draw/ adresidir. Ücret vb. gibi bir işlem sormadı. Rahatlıkla kullanabilirsiniz. Bir sonra ki yazımda görüşmek üzere. Saygı ve sevgilerimle... Kaynaklar : Kişisel bir yazıdır.


ELEMENT TANIYALIM

Flor Simgesi: Grubu: Atom numarası: Bağıl atom kütlesi: Oda sıcaklığında: Erime noktası: Kaynama noktası: Yoğunluğu: Keşfi: Atom çapı: Elektronegatifliği: Elektron dizilimi: Yükseltgenme basamağı (sayısı):

30

F 7A (Halojen) 9 18,9984 Gaz -219,52°C -188,05°C 1,696 g/cc 1886 - Henri Moissan 0,57 Å 3,98 1s22s2p5 -1

Flor (Fransızca: fluor), atom numarası 9, atom ağırlığı 19, yoğunluğu 1,265 olan, kokusu ozonu andıran, kahverengimsi sarı renkte, halojenler grubunun ilk elementidir (simgesi F). 1529 yılında Georigius Agricola, kalsiyum florür bileşiğini tanımlamıştır. İlk defa 1886 yılında Henri Moissan tarafından izole edilmiştir. Flor’un Elde Edilmesi Soluk sarı bir gazdır. Flor, 1771’de Scheele tarafından bulunduysa da element olarak ancak 1886’da Fransız kimyacı Henri Mouissan tarafından elde edilebildi. Mouissan potasyum florienin susuz florür asidindeki çözeltisini U biçiminde bir platin boruda, platin elektrotlar yardımıyla -23 derecede elektrolizleyerek floru elementel olarak elde etti. Temel olarak Momissan yöntemine göre elde edilir. Bunun için erimiş potasyum florür hidrojen florür karışımı karbon anot kullanarak elektrolizlenir. Katotta ayrılan hidrojen anotta ayrılan florden çok iyi biçimde ayrı tutulur. Elektroliz kalu bakır, nikel yada manel alaşımından yapılmıştır. Elde edilen elementel flor tüpler içinde gaz yada sıvı olarak pazarlanır. Potasyum-hidrojen-flüorürün (KHF2) saf sıvı hidrojen flüorür (HF) içindeki çözeltisinden elektroliz yoluyla elde edilir. Kullanım Alanları Flor ve bileşikleri, uranyum başta olmak üzere, çok sayıda ticari kimyasalın üretiminde kullanılır. Hidroflorik asit, aydınlatma ampullerinin camları üzerine yazı yazılması işleminde kullanılırken; son yıllarda ozon tabakası üzerindeki zararlı etkilerinden dolayı üretimi ve kullanımı sınırlandırılmaya çalışılan kloroflorokarbon gazları (CFC) havalandırma ve soğutma aygıtlarında kullanılır. Teflon içeriğinde de flor yer alır. Diş macunları içeriğinde bulunan florit, belirli bir oranın altında olduğu sürece, diş çürüklerinin oluşumunu önler. Element halindeki flor, yüksek özgül itici gücü nedeniyle, roketlerde itici kuvvet sağlamak amacıyla denenmektedir.


SÖZLÜK Ingilizce-Türkçe Permeable Phase Change Photon Surface Coating Swing Velocity

Geçirgen Faz Değişimi Foton Yüzey Kaplama Salınım Hız

Spent Acid

Artık Asit

Gunpowder

Barut

Glass Wool

Cam Yünü

Jaw Crusher

Çene Kırıcı

Cylic

Çevrimsel

Dispersed Dye

Dağılmış Boya

Solvent Recovery

Çözücü Geri Kazanımı

Resolution

Çözme

Circulation

Dolaşım

Elastic

Elastiki

Degas

Gazını Almak

Glycol

Glikol

Hydrogel

Hidrojel

Hydrate

Hidrat

Thermal Devices

Isıl Aletler

Limestone

Kalker

Quality

Kalite

31


HABERLER

Yurttan Kimya Haberleri ÇÖPTEN 50 BİN KİŞİYE YETECEK ENERJİ ÜRETİLİYOR

Malatya’da vahşi çöp depolama alanında kurulan “Çöp Gaz Elektrik Üretim Santrali” sayesinde günlük 50 bin kişinin elektrik ihtiyacını karşılayacak enerji üretiliyor.

32

Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır, yaptığı açıklamada, şehirler için çevre çalışmalarının önemli olduğunu belirtti. Kentte 40 yılı aşkın süredir kullanılan ve şehre yakın bir alanda bulunan vahşi çöp depolama alanının çevreye ciddi zararları bulunduğunu anlatan Çakır, bu alanın özellikle yaz aylarında kötü kokular yaydığı, metan gazı nedeniyle risk oluşturduğu ve çevre kirliliğine yol açtığını söyledi. Çakır, bu olumsuzlukları bertaraf etmek için çalışma başlattıklarını, ve hazırladıkları projeyle hem enerji üretildiğini hem de alanın ıslah edildiğini dile getirdi. Alanın ıslahıyla yeraltı sularının da çöp sularından etkilenmesini engellemeye çalıştıklarını belirten Çakır, bu kapsamda bir yıl önce açtıkları “Çöp Gaz Elektrik Üretim Santrali”nin bir yıla yakın bir süre önce açıldığını hatırlattı. Santralin işlemesi sayesinde alandaki çöpten 2,2 megawattlık elektrik üretilmeye başladığını dile getiren Çakır, “Yani burada yaklaşık 10 bin hanenin elektriğini üretiyoruz. Nüfus bazında bakıldığı zaman 50 bin kişiye yetecek enerji üretiliyor. Burada çevre de son derece sağlıklı bir şekilde ıslah edildi. Koku ve çöpün yanması gibi bütün olumsuz koşullar giderilmiş oldu” dedi. Çöp alanında organik tarım yapılacak Alandaki ıslah çalışmaları kapsamında bölgeye 60-70 bin kamyon dolgu yapıldığını ve binlerce çam fidanı dikildiğini anlatan Çakır, ağaçların da yetişmesiyle buranın nezih bir bölge olacağını söyledi. Vahşi çöp alanındaki ısıdan da faydalanacaklarını kaydeden Çakır, ileri ki süreçte alana sera kuracaklarını ve organik tarım yapılabileceğini ifade etti. Çakır, önümüzdeki yıl serayı hayata geçirmeyi planladıklarını belirtti. Kentte kurulan Katı Atık Bertaraf Depolama sahasında da elektrik üretimi konusunda çalışmalar yapmayı planladıklarını ifade eden Çakır, böylece çöp depolama alanlarındaki enerji üretimin de artacağını vurguladı. Çakır, “Enerji üretiminde önümüzdeki dönemde yeni bir safhaya geçeceğiz. Şu an orada 2,2 megawattlık enerji üretiyoruz. Gelecekte 12 megawattlık enerji üretmeyi planlıyoruz. Bu da Türkiye ‘ye örnek projelerden biri daha olacak” diye konuştu.


TÜKÜRÜK VE KEPEKTEN ROBOT RESİM ÇIKARILABİLECEK

Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy, yakın zamanda tükürük veya kepek tanesinden kişinin robot resminin çıkarılabileceğini belirtti. Üsküdar Üniversitesi’nden yapılan açıklamaya göre, Nermin Tarhan Konferans Salonu’nda gerçekleşen “İçindeki Dedektif ” konulu söyleşide gençlerle buluşan Atasoy, mesleğiyle ilgili tecrübelerini anlattı. Çocukken gazete bayii, kuaför ve mimar olmak isterken kendini kimya bölümünde bulduğunu anlatan Atasoy, her insanın içinde bir dedektif olduğunu dile getirdi. Atasoy, 1980’li yıllardaki adli bilimlerle günümüz adli bilimleri arasında ciddi gelişmeler yaşandığını belirterek, 1950’li yıllarda bir çocuğun babasının kim olduğunu anlamak için babanın kaş, parmak ve kol gibi uzuvlarına bakarak tespitte bulunulurken şimdi DNA analiziyle bu işlemlerin çok kolay yapıldığını kaydetti. DNA analizleri ve suç aydınlatma yöntemlerine ilişkin de bilgiler veren Atasoy, her temasın iz bıraktığını, vücudun çıkmaz sokağının da vücut kılı olduğunu aktardı. Vücut kılından birçok maddenin ayrıştırılmasının yapıldığını belirten Atasoy, “3-5 yıl gibi çok yakın bir zamanda tükürük veya kepek tanesinden kişinin robot resmi çıkarılabilecek. Bugün, teknolojiyle tükürük ve kepekten sadece kişinin saç, göz rengi belirleniyor” bilgisini verdi.

33


KİMYA İHRACATI ŞUBATTA YÜZDE 18,7 AZALDI

Kimya ihracatı ocak-şubat döneminde yüzde 16,5 düşüşle 2 milyar 375 milyon dolar oldu. Şubat ayında kimya ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 18,7 azalarak 1 milyar 178 milyon dolara geriledi. İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği’nden (İKMİB) yapılan açıklamaya göre, kimya ihracatı ocak-şubat döneminde ise yüzde 16,5 düşüşle 2 milyar 375 milyon dolar oldu.

34

Türkiye’nin ve dünyanın sıcak gündeminden etkilenen kimya sektörünün şubat ayı ihracatında İtalya, Irak, İspanya, Mısır, Almanya, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Suudi Arabistan, Azerbaycan-Nahçıvan ve Rusya üst sıralarda yer alan ülkeler olarak sıralandı. Yüzde 131 ihracat artışının yaşandığı İspanya’nın yanı sıra Suudi Arabistan’a rekor artış da dikkati çekti. Böylece, şubat ayında kimya ihracatı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 18,7 azalarak 1 milyar 178 milyon dolara düştü. Yılın iki aylık döneminde ise en çok ihracatı yapılan ülkeler Irak, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır olurken, bu ülkeleri Almanya, İspanya, İtalya, İran, Azerbaycan-Nahçıvan, Malta ve Rusya takip etti. Bu dönemde İspanya’ya yapılan ihracat yüzde 85 oranında artarak 117 milyon dolara yükseldi. Açıklamada görüşlerine yer verilen İKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Murat Akyüz, kurlardaki dalgalanmalar ve Eurodaki sert düşüşün ihracatçıyı olumsuz etkilediğini belirterek, “Euro paritesindeki değişim nedeniyle yaşanan bu genel ihracat azalışı tüm sektörlerde olduğu gibi kimya sektöründe de etkisini hissettirdi” dedi. İhracatçıların çok iyi bir harita çıkartarak bu harita paralelinde çalışmalarını hızlandırması gerektiğini aktaran Akyüz, “Diğer yandan yüksek katma değerli ürünler geliştirerek bu olumsuzlukların yansımalarını en aza indirebiliriz. Tüm negatif gelişmelere rağmen önümüzdeki aylarda ihracatımızdaki düşüşün toparlanacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı.


BAKAN IŞIK, KİMYA YATIRIMCILARINI KABUL ETTİ

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, kurulması planlanan ve “Chemport” olarak adlandırılan Kimya İhtisas Kümelenme Endüstri Bölgesi hakkında kimya yatırımcılarından bilgi aldı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamaya göre, ihracatta dikkati çeken kimya sektöründe Chemport heyecanı yaşanıyor. Chemport olarak adlandırılan Kimya İhtisas Kümelenme Endüstri Bölgesi için hazırlıklar sürüyor. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın koordinasyonunda yürütülen çalışmada, 24 kimya yatırımcısının kurduğu dernek yönetimi Bakan Işık’ı ziyaret ederek bilgi verdi. Yaklaşık 30 bin dönüm arazinin kamulaştırılmasını gerektiren Chemport için uygun yer arayışları sürüyor. Marmara Bölgesi’nde kurulması planlanan Kimya İhtisas Kümelenme Endüstri Bölgesi için yaklaşık 5 milyar avroluk yatırım öngörülüyor. Dünyadaki benzer örneklerin masaya yatırıldığı toplantıda, Tayvan ve İspanya Tarragona’daki kimya endüstri bölgeleri incelenerek Türkiye’de benzeri olacak Chemport’un rekabetçiliğe büyük katkı sağlayacağı ifade edildi. “Ülke ekonomisine katkısı olacak” Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Işık, kurulan teknik komite ile projenin master planları ve fizibilite çalışmalarını desteklediklerini belirterek, şunları kaydetti: “Başbakan Yardımcımız ile geçen yıl bir araya geldiğimizde konuştuk, Türkiye’ye katkısı olacağına hemfikiriz, işlemlere başlanılması kararı verdik. Ortasında bulunduğumuz yakın Avrupa’da, Kuzey Afrika’da, Ortadoğu ve Kafkaslar’da benzeri kümelenme bölgelerinin bulunmaması büyük avantaj, 2 saatlik uçuş mesafesinde 1 milyar insan var ve gelir düzeyi en yüksek insanlar bunlar. Uygulanma noktasında tereddüt yok ancak sanayi yatırımına uygun alanlar seçilmeli.”

35


Dünyadan Kimya Haberleri MOLEKÜL SENTEZLEME MAKİNESİ KOMPLEKS KİMYAYI BASİTLEŞTİRİYOR

36

Illinois Üniversitesi’nden kimya ve tıp profesörü Martin D. Burke, liderliğinde kimyagerler kompleks küçük molekülleri sadece bir tıklamayla inşa edebilecek, moleküler seviyede bir molekül sentezleme makinesi oluşturdular. Bu otomatik proses , yeni ilaçları hızla geliştirmede ve küçük moleküllere dayalı teknolojilerde büyük bir potansiyele sahip. Howard Hughes Tıp Enstitüsü erken kariyer bilim adamı Burke, “Kimyasal sentez karışık bir süreç, biz bunu basitleştirmek istedik. Otomasyon sayesinde sağlanan bu basitlik sayesinde, geniş çaplı keşiflere imkan tanınarak, konuda uzman olmayanlar bile molekül sentezleme gücüne sahip olacak.”dedi. ‘Küçük moleküller’ kompleks spesifik bir sınıf olarak, doğada bolca bulunabilen kompakt kimyasal yapılar, tıp açısından çok büyük önem taşıyorlar. Biyolojik açıdan da hücreler ve dokular incelenerek bu moleküllerin içsel çalışmalarına ışık tutulmaya çalışıyor. Ayrıca küçük moleküller güneş pilleri ve LED’ler için anahtar elementle olma özelliği taşıyor. Buna rağmen, küçük molekülleri laboratuvarda üretmek oldukça zor. Geleneksel olarak, bu küçük molekülleri sentezlemek için gerçekten uzman kimyagerler, daha fonksiyonları bile tam olarak açıklığa kavuşmamış molekülleri sentezlerken oldukça çok zaman harcıyor. İşte bu nedenle de küçük moleküllere dayalı teknolojiler ve tedaviler yavaşlıyor. Burke, “Çoğu alanda bu ilerleme yavaşladı ve çoğu molekül farmasötik olduğundan firmalar bile bu konuda çalışmak istemiyor, çünkü sentez oldukça zordur.” dedi. Burke’nin grubu şu temel sorunun cevabını istiyor: Çok kompleks bir şeyi nasıl basitleştirebiliriz ? Ekip’in stratejisi karmaşık molekülleri küçük yapı taşlarına ayırarak kolayca birleştirmeyi düşündüler. Moleküller aynı birleşme yerlerine sahip olduğundan basit bir reaksiyonlar birleştirilebilir ve böylece farklı şekillerde üretilebilir. Aynı çocukların legoyla oynaması gibi, moleküllerde bu lego tuğlaları gibi uyumlu bir şekilde birleştirilebiliyor. Burke’nin laboratuvarı pek çok molekül bloğunu geliştirerek ticarileştirdi. Ekip geliştirdiği metotta, her seferinde tek bir molekül ekliyor ve molekülün fazlasını yıkayarak alarak yeni moleküle yer açıyor. Makine biri üretimi zor halkalı moleküller olmak üzere, 14 farklı sınıftan küçük molekül üreterek aynı otomasyon tekniğini kullanıyor.


Otomatik sentez teknolojisi, Burke’nin kurucularından biri olduğu doğada bulunan küçük moleküller dayalı yeni ilaçlar oluşturmaya odaklanan REVOLUTION Medicines tarafından lisanslandı. “Bu teknolojinin diğer tedavi alanlarında da yeni fırsatlar yaratacağı tahmin edilmektedir. Belki de en heyecan verici olanı bu iş en küçük molekülleri yapmak için yeni bir yol haritası açmış olmasıdır.” dedi.

37


BUCKY FULERENLER’DEN BUCKY BOMBALARI ÜRETİLDİ

1996’da üç bilim adamına Nobel Kimya Ödülü’nü kazandıran Buckminsterfullerenler, 60 karbondan oluşan futbol topu benzeri şekilleri sayesinde özel fiziksel özelliklere sahiptirler.

38

Bu keşiften 20 yıl sonra bilim insanları Bucky küreleri olarak bilinen bu özel bileşikleri, nasıl nano bombalara dönüştürebileceklerini keşfettiler. Bu sayede doğrudan kanserli hücrelere yollanan bucky küreleri , sadece kanserli hücreleri yok ederek, diğer hücrelere zarar vermeden küçük patlamaları tetikleyebilecek. Güney Kaliforniya Üniversitesi’nden Kimya Profesörü Oleg V. Prezhdo, “Gelecekteki uygulamalar, karbon nanotüpler gibi karbon yapılarının diğer türleri muhtemelen kullanılacak.Ama biz bucky küreleri ile başladık çünkü bunlar çok kararlı ve onlar hakkında bir çok şey biliyoruz.”dedi. Karbon nanotüpler, buck kürelerinin yakın akrabaları, kanser tedavileri için kullanılmaktadır. Karbon nanotüpler kanser hücrelerinde birikerek, diğer dokulara zarar vermeden lazerle ısıtılabiliyor. Ayrıca karbon nanotüpler ,bucky bombaları gibi modifiye edilerek daha etkili kanser tedavileri yaratılabilir. Böylece tedavi süresi kısaltılabilir. Minyatür patlayıcı oluşturmak için, Prezhdo ve arkadaşları 12 nitröz oksit molekülünü tek bir Bucky küresine ekledi ve sonra da ısıttı.Piko saniyeler içinde, bucky küresi parçalara ayrılarak, binlerce dereceye varan sıcaklıkta kontrollü bir patlama yarattı. Prezhdo, “Patlama gücünün kaynağı nitröz oksitteki oksijen ayrılarak güçlü karbon bağlarını kırmasıyla ortaya çıkıyor.” dedi.


MERCK: YATIRIMDAN VAZGEÇMEM

Kimya sektöründe 11 milyar euro ciroya ulaşan Alman Merck’in CEO’su Kley, büyümenin gelişmekte olan ülkelerde olduğunu belirterek, “Yatırımlarımız Türkiye ve Brezilya gibi pazarlara” dedi. 11 milyar euroluk satış rakamıyla dünyanın en büyük kimya firmalarından biri olan Merck, yatırım için Türkiye ve gelişmekte olan ülkeleri seçti. Firmanın CEO’su Karl-Ludwig Kley, toplam satışların içinde gelişmekte olan ülkelerin payının yüzde 38’e ulaşarak Avrupa’yı geçtiğini söyledi. Kley, “Büyüme rakamı tekli hanelere düşebilir ama bizim için önemli olan devamlılık. Sonuçta yön değişmiyor. Son 6 yılda gelişmekte olan ülkelerdeki satışlar ikiye katlandı. Türkiye ve Brezilya gibi ülkeler bizim için stratejik pazarlar. Burada yatırıma devam edeceğiz” dedi. İnsan Kaynağı da Kuvvetli Firmanın 2014 rakamlarının açıklandığı toplantıda konuşan Kley, gelişmekte olan ülkelerdeki yatırımlarına üretim ve Ar-Ge alanında devam edeceklerini ifade etti. Türkiye’nin iyi bir büyüme rakamı yakaladığını vurgulayan Kley, “Ayrıca iyi eğitimli bir nüfusu var. Bu da bizim için önemli bir unsur” diye konuştu. 2014’te satışlarının yüzde 5.5 artarak 11 milyar 291 milyon euroya ulaştığı bilgisini veren Kley, vergi öncesi kârlarının ise 3 milyar 388 milyon euro olduğunu belirtti. Toplantıda SABAH’ın sorularını yanıtlayan Merck CFO’su Marcus Kuhnert ise Türkiye’de hatırı sayılır bir büyüme rakamına ulaştıklarını ve ciroda 100 milyon euroyu aştıklarını söyledi. Kuhnert, “Avrupa’daki gelişmiş pazarlardan daha hızlı bir büyüme yakaladık. Şirket olarak stratejimiz gelişmiş pazarlardaki gerilemeyi büyümenin olduğu gelişen pazarlardaki büyümeyle dengelemek. İyi bir fırsat yakalarsak yeni satın almalar yapabiliriz. Ancak 2-3 yıl bu yıl yaptığımız satın almaların borcunu ödemekle geçecek” ifadelerini kullandı. Pfizer Ortaklığıyla Kansere Çözüm ABD ve Çin hariç 150’ye yakın ülkenin ilaç piyasasının bağlı olduğu Merck Serono Global Ticari Operasyonlar Başkanı Elçin Ergün, kanser için geliştirilen bir molekülün Pfizer işbirliğinde ilaç haline getirileceğini söyledi. Bunun önümüzdeki 20 yıla damga vuracağını belirten Ergün, “Türkiye bölge merkezi. Bu da ülkeye verilen önemin göstergesi” dedi.

39


EN UCUZ VE ZARARSIZ BİYOLOJİK YAKIT ÇEK CUMHURİYETİ’NDE ÜRETİLDİ

Çek Cumhuriyeti Tomas Bata Üniversitesi’nde görev alan bilim adamı Karel Kolomaznik ve ekibi, günümüzde kullanılan biyolojik yakıttan daha temiz ve ucuz bir yakıt üretmeyi başardı. Saf sebze yağına daha ucuz bir alternatif getirmeyi hedefleyen ekip, tabaklanmış deride bulunan özel bir yağ ile biyolojik yakıt imal ediyor. Profesör Karel Kolomaznik çalışmalarından bahsetti:

40

“Buradaki amaç yağın içeriğindeki etil alkolü gliserinle değiştirebilmekti. Aynı zamanda dizelde bulunan gliserini de ortaya çıkarmak istedik. Böylece elde edilen proteini başka alanlarda kullanabiliyoruz.” Genel olarak kısa süre önce yaşamış organizmaların kullanıldığı biyolojik yakıtlar yüksek miktarda protein ihtiva ettiğinden değiştirilme ihtiyacı taşıyordu. Çek ekip, kalan yağı eriterek, organik alkalileri kullanma özen gösterdi ve doğaya kesinlikle zarar vermeyecek bu yeni yakıtı imal ettiler. Profesör Karel Kolomaznik: “Burada çok ciddi bir ekolojik problemi çözüyoruz. Organizmaları atık yağ le değiştiriyoruz. Dioksit ve nitrojen oksitleri yakmak çok tehlikeli sonuçlar doğurabileceğinden çevreye zarar vermemek adına yeni yağı ürettik” dedi. Ekolojik üretim doğaya zarar vermemesinin yanı sıra ekonomik açıdan da tasarruf sağlıyor.


Kaynaklar : http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/copten-50-bin-kisiye-yetecek-enerji-uretiliyor.html http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/tukuruk-ve-kepekten-robot-resim-cikarilabilecek.html http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/kimya-ihracati-subatta-yuzde-187-azaldi.html http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/bakan-isik-kimya-yatirimcilarini-kabul-etti.html http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/merck-yatirimdan-vazgecmem.html http://www.inovatifkimyadergisi.com/kimyahaberleri/en-ucuz-ve-zararsiz-biyolojik-yakit-cek-cumhuriyetinde-uretildi.html http://www.sciencedaily.com/releases/2015/03/150312142901.htm http://phys.org/news/2015-03-buckyballs-bucky-bombs.html#jCp

41


FAYDALI LINKLER

Kimya ile ilgili ders notları içeren bir site. Kimya ile ilgili bir çok döküman sitede mevcut. İyi incelemeler diliyoruz.

http://www.kimyam.net/

42

Eğer program kurmadan kimya ile ilgili çizimler yapmak istiyorsanız bu site size göre. Kısa zamanda işinize yarayacak şeyleri herhangi bir program kurmadan rahatlıkla yapabilirsiniz. İyi incelemeler. http://pubchem.ncbi.nlm.nih.gov/edit2/index.html

Ücretsiz Kimya kitaplarını okumanız için hazırlanmış kategorili bir site. Ücretli kitaplardan ziyade ücretsiz ders notları ve kitaplar içeriyor. Site oldukça hoş. İncelemenizi öneriyoruz. http://www.freebookcentre.net/Chemistry/Chemistry-Books-Online.html


BULMACA Kimya Bulmacasi 1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

Soldan Saga 1. (+) ve (-) yüklere sahip ayni ya da farkli ametal atomlari arasinda olusan bag çesididir. 3. Çözücüsü çok olup, çözüneni az olan çözeltilere denir 6. Asitler bazlarla birleserek tuz ve su olusturma olayina ne denir 7. Bilesik iskeletinin degisik yerlerinde farkli C atomlari üzerinde olmak sarti ile birden fazla –OH içeren bilesiklere denir 8. Isinlarin, madde üzerinde tutularak isiya dönüsmesi olayina nedir 10. 1kg çözücüde çözünen maddenin mol sayisina denir.

Yukaridan Asagiya 2. Karbon elementinin hidrojenli bilesiklerini inceleyen kimya dalina denir 4. Bazi çözeltilere az miktarda asit, baz ve su eklendiginde pH’i önemli ölçüde degismez. Bu tür çözeltilere ne ad verilir 5. Sicakligi ölçmeye yarayan cihazlara denir 9. Eritme, buharlastirma, miknatisla ayirma, eleme, süzme, ayiklama… gibi ayrici yöntemlerle kendisinden daha basit yapilara ayrilamayan maddelere denir.

43


BULMACA Geçen Ayın Çözümü Kimya Bulmacasi 1

P

O

L

I

M E

2

R

L

E

S

M E

K

S

I

T

E

N

T

E

E Z 3

O N

4

M

5

S

Ü

S

P

A

N

S

I

Y

O

A N

N 6

N

S

O

E

A

R

L

44 B

U

H A

Soldan Saga 1. Küçük alken moleküllerindeki pi (p) baglarinin açilmasi ile serbest kalan moleküllerin binlercesinin bir araya gelerek uzun zincirler olusturmasi olayina ne denir? [POLIMERLESME] 3. Elementlerin oksijenle olusturmus olduklari bilesiklere denir. [OKSIT] 5. Kati+sivi heterojen karisimlarinin özel adidir. [SÜSPANSIYON] 6. Iki farkli maddenin birleserek kendi özelliklerini kaybedip yeni özellikte bir madde meydana getirmesi olayina denir. [SENTEZ] 8. Yükseltgenmenin oldugu elektrottur [ANOT] 9. Ortalama kinetik enerjisi fazla olan moleküllerin, sivi fazdan gaz fazina geçmeleri. [BUHARLASMA]

A

N O

O

Y

M

L

i

E

L

R

T

E

M

R

M A

E

R

Z

M 8

K

9

7

L

A

S

T

Yukaridan Asagiya 2. Bir molekülün degisik sekillerde gösterimine ne ad verilir. [REZONANS] 4. Bilesik iskeletinin herhangi bir yerinde tek bir tane –OH bulunduran alkollerdir. [MONOALKOLLER] 7. Sicakligi ölçmeye yarayan cihazlara denir. [TERMOMETRE] 8. Karisimi olusturan maddeleri fiziksel yöntemlerle ayristirma. [AYiRMA]


E-Dergide

Yazarlık

SİZDE YAZARIMIZ OLUN

-- Yazacağınız konuyu belirleyin. (Kimya içeriği olan herhangi bir konu olabilir) Örnek: Polimerden ya da organikten bir konu ya da sanayide gördüğünüz bir şey ile ilgili bir konu. Kendi cümleleriniz ile olması şart. Alıntı alıyorsanız kesinlikle kaynak belirtmelisiniz ki aksi durumda yazınız kopya yazı sıfatı görür yayımlanmaz. -- Konuda kullanılan resimlerin kaynakları belirtilmeli. Aksi durumda sorumluluk yazardadır. -- Yazılar Facebook üzerinden bizlere gönderilmemeli. Bu bizim işimizi zorlaştırıyor. Yazılar inovatifkimyadergisi@gmail.com adresine gönderilmeli. -- Yazmayı düşünen arkadaşlarımız Yavuz Selim Kart adlı arkadaşımıza ulaşması gerekmektedir. -- Yazıları gönderdikten sonra kendiniz ile ilgili bilgileri de mail ile bize göndermelisiniz. Yoksa yazınız yayımlanmayacaktır. --Ad Soyad Ulaşılabilecek Mail Adresi(Hızlı ulaşılabilecek sık kullanılan bir mail olmalı) Bitirdiğiniz ya da okumakta olduğunuz üniversite ismi Dergiye koyabileceğimiz türden bir profil resminiz.

45

-- 2015 Nisan ayı sayısı için yazılarınızın son teslim tarihi. 20 Nisan 2015’tir. Her ayın son yazım tarihi 20. de bitecektir. 20. den sonra göndereceğiniz yazılar bir sonraki ay yayımlanacaktır.

-- Kopyala-Yapıştır ile yazıyı ben yazdım gönderiyorum derseniz yazınız kesinlikle yayınlanmaz. Bu şekilde yazı olmaz. Böyle uyanıklık yapıp kolaya kaçmak fark edilmeyecek bir şey değil. Sonuçta yazılarınızı okunuyor ve araştırılıyor. -- Yazılarınızı word dosyası halinde maile atacaksınız. Yazdığınız yazı en az bir kaç görsel içersin.Fikir düşünce yazılarında olmayabilir ama diğer konularda en az bir kaç tane olmalı çünkü görsellik yazıya çok şey katıyor. -- Herhangi bir sorun olursa yazı gönderen meslektaşımıza ulaşırız. Gerekli düzeltmeleri yapması için bildirimler yaparız. Gerekli görüldüğü takdirde yazınızın güzel görünmesi adına küçük değişiklikler yaparız ve sizi bu durumdan haberdar ederiz. -- İnovatif Kimya Dergisi gönderdiğiniz yazıların yayınlanıp yayınlanmaması hakkını elinde tutar.

İNOVATİF KİMYA Dergisi Yönetimi


BİZİ OKUYUN, BİZE YAZIN

ÇÜNKÜ BİZ TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK

ONLİNE

KİMYA DERGİSİ’YİZ


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.